Yoksullukla Mücadelede Mikro Finans Yöntemi: Fırsatlar ve

advertisement
Yoksullukla Mücadelede Mikro Finans Yöntemi: Fırsatlar ve Tehditler
Microfinance as a Method Struggle with Poverty: Opportunities and
Challenges
Mahmut BİLEN
Yunus1 (2007) yoksulluk hakkındaki görüşlerini şu şekilde aktarmaktadır:
Yoksul insanlar bonsai ağacı gibidir. En iyi ağacın çekirdeğini bile bir saksıya
dikerseniz o ağaç yalnızca birkaç santim büyür. Yoksullar da böyle. Sorun
yoksulların çekirdeğinde değil, aksine onlara büyümeleri için imkân tanımayan
toplumda. Bunu değiştirirsek hiç kimse artık yoksul kalmayacak(s. 45-49).
Özet
Çok boyutları bulunan yoksulluk sorunu, sadece azgelişmiş ülkelerin sorunu değil,
dünyanın her yerinde farklı bir niteliği ile kendini gösterebilmektedir. Yoksullar birçok şeyden
mahrumdurlar ancak yoksulların belki de en fazla mahrum oldukları şey, finans piyasasına
ulaşmamalarıdır. Ekonomi literatüründe finansal gelişme ile ekonomik gelişme arasında güçlü
bir pozitif ilişki bulunduğu bilinmektedir. Bir yoksulun, finans sektöründen kredi talep etmesi
durumunda banka bu kredi için teminat göstermesini talep edecektir. Bir teminat
gösteremeyecek kadar yoksul olan birinin finans sektöründeki durumu “kredibil” olmamaktır.
Yoksulluk riskinden kurtuluşun kredi olanağına kavuşmak olduğu durumlarda, süreç doğal
şekilde bir yoksulluk fasit dairesine yol açmaktadır. Bu açmazı yenmek ve yaratılan her kulun
doğuştan “kredibil” olduğu varsayımına dayan ve teminat aramaksızın herkese mikro kredi
sağlayan bir sistem Dr. Yunus tarafından geliştirilmiştir. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında 3
binden fazla mikro finans kurumları yoksullukla mücadelede önemli bir fonksiyon icra
etmektedir. Yoksullukla mücadelenin sosyal devlet araçları ile olması gerektiği ve yeniden
dağıtım politikalarını en önemli reçete olarak gösteren sosyal demokrat kanat, bu yöntemin
özellikle piyasa eksenli bir uygulama ile yoksulluğu azaltmasının mümkün olamayacağını ve
başarılı olmadığını ileri sürmektedir. Bu yöntemin yoksullukla mücadelede kat ettiği süreç
olumlu ve olumsuz sonuçları ile analizi edilecektir. Ayrıca bu yöntemden yararlanan özellikle
yoksul bayanlarla İstanbul ve Sakarya illerinde yapılmış bir alan araştırmasından elde edilen
bulgular üzerinden bu yöntem analiz edilecektir. Yoksulluk gibi devasa bir sorunun tek bir
seçenek ile yok edilmeyeceği açıktır. Ancak telafi veya tamamlayıcı bir yöntem olarak mikro
finans uygulamasının yoksullukla mücadeledeki katkı ve konumu bu bildiride analiz
edilecektir.
Abstract
Poverty which has many facets is not only an issue for less developed countries; poverty
can manifest itself all around the world in different forms. The poor is deprived of a lot of things
but what they are mainly deprived of is the finance market. In economics, there is a strong
positive relationship between financial development and economic development. If a poor
person wants to borrow a loan from finance sector, the bank will ask for an assurance for that
loan. If someone is too poor to provide an assurance, he/she will be regarded as ‘’not credible’’.

1
Assoc. Prof., Sakarya University Department of Economics [email protected]
Yunus, M. (2007). Creating a World Without Poverty, Social Business and the Future of Capitalism. New York:
PublicAffairs
When the only out of poverty is to become credible, the process eventually leads to a vicious
cycle of poverty. In order to break the cycle, Dr. Yunus developed a system that is based on the
idea that every human being is credible from birth and they should be offered financial help
without asking for assurance. In many regions of the world, more than one thousand
microfinance institutions play a significant role in the fight against poverty. Social democrat
wing argues that fight against poverty should be handled with the tools of the social state and
redistribution policies are the main cure for inequality, therefore they claim that the relevant
method is not and will not be successful in fighting poverty particularly in a market oriented
economy. The positive and negative results of the relevant method in fight against poverty will
be analyzed in this study. The findings of a field study, which included poor women in Istanbul
and Sakarya who made use of that method, will be analyzed as well. It is obvious that poverty
cannot be eliminated with one method alone. On the other hand microfinance practice is worth
analyzing as a supplementary method.
I. Giriş
İnsanlık tarihi boyunca yoksulluk sorunu düşünürlerin, filozofların, yöneticilerin, dini
önderlerin, başta olmak üzere insanlığın hep gündemini meşgul eden önemli bir sorun
olagelmiştir. Bu sorunun çözülmesi konusunda yine tarih boyunca farklı yaklaşımlar
geliştirilmiş, kimi uygulamaya konulmuşsa da insanlığın kalıcı olarak bu sorunla baş ettiği
söylenemez. Yoksullar birçok şeyden mahrumdurlar; gelir yetersizliği, düşük mülkiyet
sahipliği, düşük beşeri sermaye olanağı, yetersiz sosyal ve politik network olanağı gibi
faktörlerin dışında belki de en önemlisi yeterli finansman olanağından mahrum olmalarıdır.
Yoksulların modern finans sektöründe finansman sağlaması ancak bir kredi için gösterecekleri
teminat ile mümkündür. Ancak yoksullar yetersiz mülkiyet ve gelirleri nedeni ile teminat
gösterecekleri varlığı olmadığı için bu tür olanaklara kavuşmaları mümkün olamamakta veya
sınırlı düzeyde olmaktadır. Yaygın olan durum, yoksullar gereksinim duyacakları finansmanı
genelde bulamamakta, bulacağı kaynak ya informal sektörden (tefeciden) yüksek faizle olmakta
ya da kendi sosyal çevresinde (genelde yoksullardan oluşur) sınırlı düzeyde kaynak bulmaktadır
(Chowdhury, Ghosh and Wright, 2005: 298-309). Finansal gelişme ile ekonomik gelişme
arasında doğrusal bir ilişki olduğuna ilişkin geniş bir literatür (Bilen ve Altıntaş: 2013) dikkate
alındığında yoksulların finans sektörüne ulaşamamaları onların yoksulluklarının fasit bir döngü
haline gelmesine zemin oluşturan gelişmeye neden olmaktadır.
Yoksullukla mücadelede esas itibari ile liberal ve sosyal adaletçi yaklaşımlar ekseninde
biri devlet eli ile sosyal devlet mekanizması ile yapılmasını ileri sürerken, diğeri ise liberal
teorinin piyasa eksenli çözümlerini önermektedir. Sosyal devlet denilen mekanizma, bir yandan
artan oranlı vergi ile yüksek gelirlilerden yüksek vergi almakta diğer yandan toplanan bu
vergileri, gelirin yeniden dağıtımı mekanizması ile sosyal güvenlik, sosyal yardım, asgari ücret,
eğitim ve sağlık yardımları ile düşük gelirlilere aktarmak sureti ile yoksullukla doğrudan
mücadeleyi içermektedir. Buna karşın liberal teori ise bu sorunla etkin mücadelenin piyasa
ekseninde ve öncelik ekonominin büyütülmesi ile bu sorunun kalıcı olarak yenileceği kabul
edilmektedir. Bunun dışında yüksek gelirlilerin gönüllü sosyal yardım veya transferleri ile bu
sorunla mücadeleye ayıracakları kaynak etkili diğer bir faktör olabilir. Bu bağlamda
yoksullukla mücadele için iki ana akım olan piyasa veya devlet eksenli çözümde mikro finans
yöntemi devlet eksenli bir seçenek olmaktan ziyade piyasa eksenli bir çözümdür. Sosyal
adaletin ancak devlet müdahalesi ile mümkün olacağını kabul eden sosyal adalet yaklaşımını
benimseyen araştırmacılar, bu nedenden dolayı mikro finansın piyasa eksenli bir mekanizma
olması nedeni ile bu soruna çözüm olma yeteneğinin olmayacağını ve bu nedenle eleştirel bir
yaklaşımı benimsemektedir.
Türkiye’de son ekonomik dalgalanmalar işsizlik düzeyini daha da arttırmıştır. Bu
gelişme kayıt dışı çalışmayı bir başka ifade ile sosyal korunma şemsiyesinin altında olmayan
sosyal kesimlerin büyümesi ve dolayısıyla yoksulluk riskinin artmasında etkili olmaktadır.
Yoksulluk riskine maruz kalanlar, gerekli beslenme, eğitim ve sağlık hizmetlerine
ulaşamamaları, onların yoksulluk düzeyinin daha da kötüleşmesine neden olmaktadır. İşsizlik
oranın yüksek olduğu özellikle kentsel alanlarda kendi işini kurmak isteyecekler açısında mikro
finans sektörünün geliştirilmesi önemli fırsatlar oluşturabilir. İfade edilen zor koşullarda
sağlanabilecek bir kredi yoksulların içinde bulundukları dramatik koşulların belli ölçüde
azalmasına fırsat sunabilir. Yoksullukla mücadelede kamusal seçeneklerin dışında telafi edici
veya tamamlayıcı bir seçenek olarak mikro kredi olanağı yoksulluğun azaltılmasında bir
seçenek olarak değerlendirilebilir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma tarafından bir kereye
mahsus olmak üzere yapılan ayni ve nakti yardımlardan daha etkili sonuçlara yol açması
muhtemeldir. Bu konuda geliştirilecek çözümler sadece yoksulluk sorunun çözümüne katkı
sağlamayacak aynı zamanda işsizliğin, sosyal güvenlik mekanizmasının daha etkin işlemesine,
dahası ekonomik büyümenin sağlanmasına olumlu katkı oluşturacaktır.
Bu bildiride, mikro finans kurumunun kısaca nasıl ortaya çıktığı kurumsal yapısı
hakkında bilgi verilecek daha sonra bu yöntemin, yoksulluk ile mücadelede literatürde ve bu
araştırma için yapılan alan araştırmasının bulguları, bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki
etkinliği açısından analiz edilecektir. Bu yöntemin ne tür risk ve fırsatlar sunduğu tespit
edilecektir.
II. Yoksullukla Mücadelede Mikro Finans ve Ortaya Çıkışı
Tarih boyunca toplumsal yaşamın içinde bazı kesimler kredi ihtiyacı duymuşlardır.
Yüksek faizle bu krediye ihtiyaç duyan kesinlere borç veren tefeciler bu sektörün ilk öncüleri
olarak bilinmektedir. Tefecilerin %10 ile %100 arasında değişen oldukça ağır koşullarda
verdikleri krediler nedeni ile mağdur olan insanların koruya yönelik olarak batıda Katolik
kilisesinin kredi sağladığı (Çeven ve Kaleci, 2015; Helms, 2006, 2)2 benzer örneklerin
Osmanlıda para vakıflarının kredi ihtiyacı olanlara kredi olanağı sağladığı bilinmektedir. 1800
yılların başında öncelikle tasarruf ve kredi kooperatifleri şeklinde faaliyet gösteren, daha sonra
bu günkü modern bankacılık kurumlarına dönüşen bir süreç başta Avrupa olmak üzere gelişmiş
ekonomilerde gözlenmiştir. Takip eden süreçte, kurumsal yapısı hızla gelişmiş ve bu gün
ekonomilerin en önemli unsuru haline gelen bir finans sektörü ortaya çıkmıştır. Finans
sektörüne yönelik talep arttıkça müşteri kitlesi daha seçici olacak şekilde verilen krediyi geri
ödeme riski en az olan yüksek gelirliler daha fazla bu sektörün müşterisi oldu ve yoksullar bu
sektörden en az faydalanan kesimi oluşturdu.
2
Helms, B.(2006). Access for All Building Inclusive Financial Systems. URL:
https://openknowledge.worldbank.org/bitstream/handle/10986/6973/350310REV0Access0for0All01OFFICIAL0
USE1.pdf?sequence=1(erişim tarihi 25.07.2015)
Mikro finansın kökleri konusunda bir çok şey gösterilebilir, fakat en iyi bilinen hikaye 3,
Bangladeş’te Muhammet Yunus’un4 Grameen Bankasına kuruluşuna yol açan gelişmedir.
1970’li yılların ortasında bu ülke yeni bir ulus inşa etme sürecinde karşılaştığı zorlu yaşam
şartlarında ortaya çıkmıştır. Bangladeş, Aralık 1971 yılında şiddetli bir savaştan sonra
Pakistan’dan bağımsızlığını kazanmıştı. Bu tarihten iki yıl sonra geniş çaplı bir sel felaketinden
sonra ciddi bir kıtlık sorunu yaşanmış ve bu kıtlık sonucu 10 binlerce insan ölümüne yol
açmıştır. Bu ülkede, bu dönemde, hükümetin istatistiklerine göre nüfusun %80’inden fazlası
yoksulluk sınırının altında gelir düzeyine sahip olduğu ifade edilmektedir (Aghion and
Morduch, 2005: 11). Benzer şekilde Grameen Bankasını takip ederek ve erken aşamalarda
kurulan diğer başarı örnekler; önce Latin Amerika’da kurulan ve sonrasında Afrika’da aktif
olan ACCION International ve Hindistan’da bir kadın sendikası tarafında kurulmuş olan “kendi
hesabına çalışan kadınlar birliği (Self-Employed Women's Association) (Helms, 2006, 4)
olarak sayılabilir.
Toplumsal yaşamda yoksulların ulaşmakta güçlük çektikleri birçok şey bulunmaktadır.
Ancak bunlardan en fazla çarpıcı olanı ise finans piyasasına ulaşma olanaklarının olmamasıdır.
Yoksullar kredi elde etmeleri, gösterecekleri teminata bağlıdır, yoksulların zaten mahrum
olduğu şey o gösterilecek teminat olduğu için, bankalar ve finans piyasasındaki kredi kurumları
gözünde yoksullar, kredi verilebilir değildirler. Bu durum onların kredi (daha geniş bir
çerçevede ise finans) piyasasında dışlanmalarına neden olmaktadır. Bu durumu telafi etmek
üzere Dr. Yunus’un geliştirmiş olduğu mikro finans5 uygulaması, herhangi bir teminat
aranmaksızın (colleteral-free loans) yoksullara grup halinde kredi sağlanma fırsatı sağlanarak
böylece bazı yoksulların finans sektöründe yararlanma olanağı sağlanmıştır (Wahid, 1993).
Böylece yoksullardan bir kısmının bu fırsattan yararlanarak kendiişlerini kurmaları veya var
olan işlerini büyütmelerine olanağı ile yoksulluktan kurtulma olanağı elde ettikleri dünyadaki
çeşitli uygulamalardan görülmektedir (Sengupta and Aubuchon, 2008). Bu yöntem yaygın
olarak bilenen ifade ile “yoksullara balık vermekten ziyade, balık tutmaya” olanak sağlayarak
yoksulluğun uzun dönemli bir mücadele ile azaltmaya yardım eden bir yöntemdir. Bu yöntemin
devlet eli ile uygulanan sosyal transfer yönteminden en önemli farkı, yoksulun kendi içinde
bulunduğu durum düzeltmek üzere aktif rol alması ve görece daha geniş bir zaman dilimine
yayılan bir mücadele yöntemini ifade ediyor olmasıdır. Bu yöntemin ortaya çıktığı bu ülkede
uzun bir uygulamasından sonra geniş kabul görmüş ve yoksullukla mücadeledeki başarılı
sonuçları Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çeşitli küresel kurumlar bu yöntemi destek ve
teşvik etmeye yönelik faaliyetleri ile dünyada hızla yaygınlık kazanmasında etkili olmuştur. Bu
yöntemin etkinliğine ilişkin literatürde olumlu tespitlerine karşın eleştiriler getiren çeşitli
1974 yılında Çitagong Üniversitesinde İktisat bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptığı esnada, ifade edilen olağan üstü
kıtlık nedeni ile kampüse yakın köylerden biri olan Cobra köyündeki yoksulluğu gözlemlemek için ziyaret eder. Bu araştırma
esnasında fark ettiği önemli husus, yoksulluk yaşanan bu köydeki insanların çalışma yetenekleri bir sorun olmadığı ancak iş
yapmak için ihtiyaç duydukları finansmanı bankalardan talep edilen teminatı gösteremedikleri için kredi temin edemedikleri,
bu nedenle tefecilerden yüksek faizle borçlanmaya mecbur olduklarını öğreniyor. Bu dramatik manzaranın önüne geçmek için
banklardan ve finans sektöründe bu durumu iyileştirici arayışları karşın başarısız olunca bu köydeki 42 kişiye 27 $’lık krediyi
kendi temin ediyor. Bu kişilerin borçlarının dilediği zaman vermelerini talep ederek bu sistemin ilk nüvesini kaynaklık etmiştir.
Yunus’un bu projesi 1979 yılına kadar Bangladeş Merkez Bankası ve bir kısım ticari banka sponsorluğunda gelişme
göstermişse de 1983 yılında %60’ı devlet tarafından finanse edilen, Bangladeş dilinde “kırsal” anlamı olan Grameen Bank ismi
ile yoksullara mikro kredi sağlayan bir banka haline gelmiştir (Yunus, 1999: 13-220; Wahid, 1993). Bu hikayenin arkaplanında
Müslüman olan Yunus’un inandığı islam dinin referanslarının payı bulunmaktadır. Bu konuda çok sayıda hususa işaret
edilebilir. Ancak bir gün kendisinden gelen bir dilenciye Hz. Peygamberimiz bir balta verip, çalışıp hayatını kazanmasını
göstermesi bu kurumun oluşmasında önemli bir rolü vardır.
4 1976 yılından bu yana Bangladeş’te ortaya koyduğu yöntem ve daha sonra bu yöntemin dünya genelinde otaya konulan çeşitli
örneklerinde yoksulluğu azaltmakta etkili ve önemli bir yöntem olmasından dolayı 2006 Nobel Barış ödülü Muhammad
Yunus’a verilmiştir.
5 Mikro finans kurumu mikro krediyi de içine alacak şekilde daha kapsayıcı bir kavramı ifade etmektedir. Mikro finans
kurumunun en önemli amacı yoksullara mikro kredi sağlamak olmasına karşın bunun da dışında yoksulların tasarruflarının
korumak, gelecekte muhtemel risklere karşı sigorta ve tüketici kredisi gibi çeşitli seçenekleri içerecek şekilde fonksiyonlarının
olduğu görülmektedir.
3
yayınlar bulunmaktadır (Öz ve Çolakoğlu, 2014). Bu konu bildirinin ilerleyen kısımlarında
ayrıntılı olarak alan araştırmasındaki bulgular üzerinde analiz edilecektir.
Sağlanacak bir mikro kredi ile yoksulun içinde bulunduğu finansman gereksinimi
karşılanarak ticaret veya üretimi için gerekli olan ürünleri satın almaya olanak sağlanmaktadır.
Böylece yoksulun yaptığı işten elde edeceği kazançla hem aldığı mikro krediyi geri ödemeye
hem de içinde bulunduğu yoksulluk sorunu ile mücadeleye fırsat sağlanmış olmaktadır. Bu
yöntemle işsizler (özellikle aktif emek piyasasına girememiş yoksullar) emek piyasasına dâhil
olmakta, yoksulların toplumdaki sosyal statüsünün yükselmekte, kadınların özellikle üretken
hale gelmesi ile cinsiyet eşitsizliğinin azalmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca bu yöntemle
sağlanacak gelir ile ailelerin çocuklarını daha iyi beslemeleri ve eğitmelerine daha fazla kaynak
tahsis etmesi gibi ekonomik ve sosyal faktör nedeni ile sadece yoksullukla mücadeleye değil
aynı zamanda ekonominin birçok diğer sorunlarının da azalmasına olanak sağladığı
görülmektedir6.
Mikro finans kurumları, geleneksel bankacılığın çalışma prensiplerinden farklı bir
biçimde hizmet sunduğu görülmektedir. Klasik bankacılıkta esas amaç kar maksimizasyonu
iken mikro finans kuruluşlarının amacı, mali açıdan sürdürülebilir bir konumda kalarak,
özellikle yoksul kadınlar olmak üzere yoksullara kredi sağlayarak yoksulluğun azaltılmasıdır.
Geleneksel bankacılıktan kişi aktif mal varlığın arttıkça daha fazla kredi alma olanağına
ulaşırken, mikro finans sistemde ise sahip olduğun aktif azaldıkça mikro krediye ulaşma imkânı
artmaktadır. Dünyadaki nüfusun neredeyse yarısı, Türkiye’de ise nüfusun neredeyse üçte biri
klasik bankaların finansal desteklerinden yoksun bulunmaktadırlar. Mikro kredi anlayışında
kredi olanağına ulaşmak, bir şekilde bir insan hakkı olarak görülebilir. Geleneksel bankacılık
bireyleri güvenilmez olarak algılarken, mikro finans sistemi ise insana güvenmeyi esas olarak
teminata ihtiyaç duymadan doğrudan mikro krediye ihtiyacı olan yoksullara kredi
sağlamaktadır. Bir başka ifade ile mikro finans referans olarak kişinin sahip olduklarından daha
ziyade kişinin geleceğe yönelik çalışma azmini ve potansiyelini öncelikle dikkate almaktadır.
Geleneksel bankalarda yüksek işlem maliyeti ve risk faktörü nedeni ile kredi verilmesi riskli
olan yoksullara küçük krediler verilmez iken mikro finans tam tersi olarak tam da bu kesime
kredi sağlamaktadır. Geleneksel bankacılıkta zamanında tahsil edilemeyen krediler için
cezalandırma ve mümkün ise sistem dışında tutmaya yönelik eylemler başvurulurken, mikro
finans sisteminde ise tam tersine ödemelerinde zorluk çeken üye için gerekli önlemler alınarak
sistem içinde kalması için gerekli destek ve tedbirler alınmaktadır.
Mikro finans olanağı yoksullar için sadece ekonomik durumlarını iyileştirici bir seçenek
ve ekonomik sisteme entegre etmede bir araç olarak değerlendirilmemelidir. Yoksulluk
kültürünün oluşumunu engelleyici ve yoksulların sosyal statülerini ve kendilerine yönelik
özgüveni arttırıcı bir fonksiyon ortaya koyduğu görülmektedir. Nitekim Bangladeş’te yapılan
bir alan araştırmasında mikro kredi alan kadınlarla, almayan kadınlar arasında yapılan
karşılaştırmada mikro kredi kullanan kadınların ve ailelerinin refahlarının daha yüksek ve
yaşamlarından daha memnun oldukları ifade edilmektedir ( Ruhul Amin vd., 1998 aktaran,
Altay, 2007: 62). Yukarıda ifade edilen mikro finans kurumlarının, dünya uygulamasına paralel
olarak, hemen hepsinin öncelikli hedef kitlesi yoksul kadınlardır. Kadınların işgücüne katılımı
erkeklerle kıyaslandığında genelde daha düşük olduğu bilinmektedir. Kadınların işyeri sahipliği
açısından bakıldığında durum daha da vahim bir manzara arz etmektedir. Nitekim AB
Grameen Bank, mikro kredi alan yoksullara belirlemiş olduğu on altı ilkeyi benimsetmeye çalışmaktadır. Bu ilkeler, genel
olarak disiplin, cesaret, dayanışma, yardımlaşma, haksızlığa karşı mücadele etme ve çok çalışma kültürünün oluşturulması,
harabe evlerde yaşamama, tarımsal üretimi teşvik etme, az sayıda çocuk sahibi olma, sağlığa dikkat etme, çocukların eğitimini
aksatmama, çocukların ve çevrenin temizliğine özen gösterme, çukurlu gideri olan tuvaletler kullanma, temiz içme suyu
kullanma, çocuk evliliğine izin vermeme, evliliklerde başlık parası almama, kolektif olarak daha büyük yatırımlar yapma ve
kolektif olarak sosyal faaliyetlere katılma üzerinedir (www.grameen-info.org, 2014).
6
ülkelerinde bu oran %16-40 arasında değişirken, Türkiye’de ise bu oran ancak %4
seviyesindedir (Altay, 2007: 66). Mikro kredi olanağının özellikle kadınlara yönelik olarak
programlanmış olması, kadın yoksulluğunu azaltmanın yanında ifade edilen kadın
girişimciliğini artırmaya da, kadının toplumsal statüsünü iyileştirmede de olumlu bir katkısının
olacağı görülmektedir.
Kentsel alanlarda yaşayan yoksulların, içinde bulundukları yoksulluk sorunu kadar
önemli olan diğer bir sorun ise sosyal dışlanmadır. Bunun yanında diğer bir sorun ise
yoksulların politik karar alma süreçlerinde yeterince olamamaları onları aynı zamanda politik
dışlanma sorunu maruz bırakmaktadır. Bunların dışında insanların renklerinden, etnik
kökenlerinden, dillerinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldıkları görülmektedirler. Bu sorunlar
yoksulluk ile bir araya geldiğinde daha da dramatik bir sorun olarak ortaya çıktığı
görülmektedir (Rogaly, 9). Bu sorunlar özellikle kentin bir kısmında kümelenmiş gece kondu
bölgelerinde daha derin bir şekilde hissedilmekte neden olduğu yoksulluk kültürü ile bu
bölgeler yoksulluğun nesiller boyu devam etmesine yol açan gelişmelere neden olmaktadır.
Sosyal, ekonomik ve politik dışlanma sorunu hafifletmenin bir önemli seçeneklerinden biri
olarak mikro kredi mekanizmasının önemli roller icra ettiği görülmektedir (Rogaly, 9).
Mikro finans marjjnal sosyal kesimlerin, özellikle yoksul kadınlar olmak üzere
yoksulların içinde bulundukları kötü koşullardan daha iyi hale gelmeleri yönünde mobilize eden
bir araç olduğu görülmektedir. Mikro finans yoksulluk sorunu ile mücadele etme konusunda
modern kapitalizmin alternatifi olmaktan daha ziyade kapitalizmden yarar sağladığı ifade
edilmektedir. Stiglitz (1998) ifade ettiği gibi mikro finans orthodoxy’nin karşıtı olmaktan daha
çok post-Washington Consensus’un bir parçasıdır. Mikro finans başlangıçta devletin kırsal
kesime yeterli düzeyde kredi sağlamak konusundaki başarısızlığına ve kentsel alanlarda
modern finans piyasasının düşük gelirli yoksullara kredi sağlamak konusundaki aksaklığını
telafi etmek için ortaya çıktığı görülmektedir. Bu başarısızlıkların ortaya çıkmasında etkili olan
başlıca faktörler; kent merkezli finansal hizmet sunulması, yoksullara kredi kullandırmanın
yüksek işlem maliyetine neden olması, yüksek faiz kısıtı, alınan kredilerin yüksek oranda geri
ödenmeme sorunu ve verilen kredilerde yolsuzluk sorunu gibi sorunlar sıralanmaktadır (Arun,
Hume, Martin and Rutherford, 2009: 1).7 Başlangıçta bu sektör daha ziyade gönüllü kuruluşları
veya kurumların etkili olduğu bir nitelikte olmasına rağmen zaman içinde bu sektör giderek
ticari organizasyonların sektördeki ağırlığı artmaya başladığı görülmektedir (Arun and Hume,
2009: 1).
Yoksulların finans sektöründen dışlanmış olması finansal yetersizlikten
kaynaklanmamakta nitekim yoksullar informal kaynaklardan sınırlı düzeyde de olsa
borçlanmaktadırlar. Yoksullar tefecilerden, komşulardan, akrabalardan, yerel ticaret yapan
esnaflardan borç bulmaktadırlar. Özellikle tefecilerden aldıkları kredinin maliyeti piyasa faiz oranın
üzerinde olduğu gözlenmektedir. Bu durumda borç verenler borç verdikleri kişiler hakkında
bankalardan daha fazla bilgiye sahiptirler. Mikro finans yerel ölçekte uygulanmakta olan geleneksel
borç bulma yönteminin sağladığı bilgi avantajı ile bankacığın daha fazla kaynak kullandırma fırsatını
etkinliğini bir arada sunan yeni bir çözüm olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Hiç şüphesiz Mikro finans
bunu yapmaya ilk teşebbüs eden girişim değildir. Ancak bunu en başarılı bir şekilde yaptığını ifade
etmek mümkündür (Aghion and Morduch, 2005: 8).
III. Dünyada ve Türkiye’de Mikro Finansın Gelişimi
1970’li yıllardan itibaren uygulama alanı bulan mikro finans uygulaması, dünyada hızla
yayılmış ve küçümsenmeyecek sayı ve büyüklüğe ulaşmıştır. 1997 yılında Dünya Bankası,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve çeşitli yardım kurumları ile bankalar
Thankom Arun, David Hume, Imran Matin and Stuart Rutherford, “Finance For The Poor”, Microfinance, Edited by: David
Hulme and Thankom Arun, Routledge, 2009, p. 7
7
katılımı ile Washington toplanan mikrokredi zirvesi yapılmıştır. Birleşmiş Milletler 2005 yılını
“Uluslararası Mikro Finans Yılı” olarak ilan edecek kadar dünya genelinde yoksulluk ile
mücadelede bu yöntemin önemi küresel düzeyde kabul görmüştür. Finansal sektörün bu araçla
kapsayıcı alanını genişleterek yoksulluğun önlenmesine yönelik bin yıllık hedeflerin bu
kapsamda geliştirmek benimsenmiştir. Öncelikle yoksul ülkelerde kabul gören bu yöntem, daha
sonraki dönemlerde gelişmiş ülkelerde de kurumsal yapı kazanarak kurumsal hale gelmiştir.
Modern bankacılık kurumunun, yoksulların kredi sağlanabilir olmadığı için kredi vermeyi ret
eden kurumsal niteliği, 2008 yılında gelişmiş birçok ülkede meydana gelen finansal kriz
esnasında bu bankaların önemli bir kısmı önemli kayıplar ve hatta bir kısmı batmasına karşın,
dünya genelinde yoksullara mikro kredi sağlayan bu kurumalardan herhangi bir tanesinin
batmamış olması Dr. Yunus’un geliştirdiği bu yöntemin etkinliği açısından dikkat çekici
olmuştur.
Dünyada mikro finans verilerinin takip edildiği birkaç merkez bulunmaktadır.
Bunlardan biri ait veriler 2012 yılı sonu itibari ile veriler Tablo 1’de görülmektedir. 2000
yılında bu yana dünya genelinde özellikle bilinen ve belli büyüğe kavuşmuş olan mikro finans
kurumlarının verileri derlenmektedir. Dünyada 150’den fazla ülkede bu kurumların sayı
itibariyle en fazla olduğu bölgenin Asya ve Pasifik bölgesinde olduğu görülmektedir. Yine bu
kurumların en büyük müşterilerinin başından itibaren kurgulandığı gibi yoksullara ve kadınlara
yönelik olduğu tabloda açık şekilde görülmektedir. Yoksulara yönelik bir kurum olması nedeni
ile bunun yoksul veya gelişmekte olan ülkelerle sınırlı kalmadığı bu kurumun
küçümsenmeyecek sayıda endüstrileşmiş gelişmiş ülkelerde gelişme gösterdiği görülmektedir.
Dünya genelinde mikro finans yöntemi kredi sağlayan kurumların sayısının 3700 aştığı aynı
şekilde bu yöntemle ulaşılan aile sayısının 100 milyonu aştığı ve toplam müşteri sayısının ise
203 milyonu üzerine çıktığı görülmektedir. Bu kurumların sağladığı mikro kredi tutarının 2013
yılı için 75 milyar $ düzeyine kavuştuğu görülmektedir (Mixmarket, 2015). Bu şekilde kredi
kullananların %83’ünden fazlasının en yoksul kadınlar olduğu yine aşağıdaki tablodan
görülmektedir. Bu sektör hükümetlerin, gönüllü sivil toplum kuruluşlarının, bankaların, yardım
kurumlarının, kooperatiflerin katkı sağladığı ve binlerce çalışanları ile küçümsenmeyecek bir
büyüklüğe ulaşan küresel bir hale geldiği görülmektedir (Arun and Hume, 2009: 1).
Tablo 1: Dünya Genelinde Mikro Finans Kurumlarının Genel Görünümü
Dünyadaki Bölgeler
Mikro
Finans
Kurum
Sayısı
Toplam
Müşteri Sayısı
Toplam Kadın
Müşteri Sayısı
En Yoksul
Müşteri Sayısı
En Yoksul
Kadın Müşteri
Sayısı
Sahara Altı Afrika
1 042
15 192 387
8 194 610
8 471 247
5 899 917
Asya ve Pasifik
1 747
161 022 985
130 880 298
102 627 426
87 134 440
Latin Amerika ve Kabinler
670
16 491 676
10 154 176
2 798 274
2 038 188
Ortadoğu ve Kuzey Afrika
95
5 231 520
2 777 297
1 497 012
1 074 968
3 554
88
197 938 568
170 634
152 006 381
60 663
115 393 959
43 375
96 147 513
34 303
76
5 400 105
277 944
147 111
72 393
164
5 570 739
338 607
190 486
106 696
3 718
203 509 307
152 344 988
115 584 445
96 254 209
Gelişmekte Olan Ülkeler Top.
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa
Doğu Avrupa ve Orta Asya
Endüstrileşmiş Dünya Top.
Dünya Geneli
Kaynak: Micro Credit Summit Campaign 2013
Modern finans sektörü dünyada hızla gelişmesine karşın halen yoksullar bu sektörün bir
parçası olma fırsatından uzaktırlar. Bunun nedeni kurallar gereği yoksullar kredibil olmadıkları
için finans piyasasının dışında kalmaya mecburdurlar. Bu sektörün temel bir prensibini farklı
bir yaklaşım ile yaklaşan mikro finans sektörü yoksulların da kredibil olduğunu ve aldıkları
krediyi geri ödeme konusundan yüksek gelirliler kadar özen gösterecekleri anlayış yeni bir
kurumun doğup hızla gelişmesine neden olmuştur. Bu kadar kısa sürede bu sektörün ulaştığı
büyüklük ve sağlıklı bir şekilde işlemesi bu yöntemin oldukça başarılı olduğuna ilişkin önemli
bir referans oluşturmaktadır. Bu yöntemi analiz eden çok sayıda alan araştırmasında gerek bu
kurumların sürdürülebilirliğinde herhangi bir sorun bulunmadığı aynı zamanda bu yöntemle
kredi kullanıp gelir elde eden yoksulların durumlarında önemli düzeyde olumlu gelişme
olduğuna ilişkin literatür meydana gelmiştir. Dolayısıyla bu sektörün bu kadar büyümüş olması
bu yöntemin hem kurumsal hem de amacına uygun hizmetler sunduğuna ilişkin önemli bir
referans oluşturmaktadır.
Türkiye’de Mikro finansın tarihsel geçmişi Osmanlı döneminde, kişinin oturduğu evi
ipotek göstermek karşılığında kredi sağlayan “Para Vakıfları”nın uygulamalara kadar
götürülebilir (Özcan, 2008: 124-128). Cumhuriyet döneminde Emanet Sandıkları,
Kooperatifler, Kredi Birlikleri kurumlarının yanında en dikkat çekici olan Ziraat Bankasının
özellikle tarım kesimine, Halk Bankasının küçük esnafa ve Vakıflar Banmasının düşük gelirli
kesimlere düşük miktarlarda kredi sağlayan uygulamalarının belli ölçüde bu kapsamda
değerlendirilebilir. Bu kurumlarının öncelikli amacı kar olmaktan ziyade toplumsal yararı
gözetmek olduğu söylenebilir (Bilen ve Çetin, 2012). Ancak bu tecrübelerin önemli bir
kısmının önemli başarısızlıklarla karşılaştığı bilinmektedir. Çok kereler bu kurumlar politik
popülizme kurban edilecek şekilde kurumsal etkinsizleri başarısızlığa maruz kalmıştır. Örneğin
yıllarca Ziraat ve Halk bankasının görev zararlarının 2001 kriz sonrasında devasa boyutlara
kavuşur niteliğe kavuştuğu bilinmektedir8. Açıkçası devlet eli ile işleyen bu kurumların bir
yandan politik riskler diğer yandan ise kurumsal etkinsizlikleri dikkate alındığında pekte
başarılı sonuçlar ortaya konmadığı ifade edilmelidir.
Türkiye’de yakın geçmişte kurulan esas itibariyle iki tane mikro finans kurumu
bulunaktadır. Bunlardan birincisi Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafında ilk olarak
İstanbul merkezli olarak kurulan MAYA Mikro Ekonomik Destek ismi ile kurumsal yapıya
kavuşmuş ve yoksul kadınlar küçük krediler sunmaktadır. 1999 Marmara depreminden en çok
etkilenen Kocaeli, İstanbul, Düzce, Sakarya ve Eskişehir’de kredi vermeye başlamıştır. Maya,
bu güne kadar 12 binden fazla kredi kullandırmış ve kullandırılan kredilerin toplam değeri 11
milyon TL’yi geçmiştir (Maya, 2015). İkincisi ve daha geniş kapsamlı faaliyet alanına sahip
olan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı (TGMP) benzer şekilde Türkiye İsrafı Önleme
Vakfı bağlı 2003 yılında Muhammed Yunus’un oluşumuna öncülük yaptığı ilk kurumla
imzalanan bir protokol ile kurulmuştur. TGMP, özellikle kamu ile sağlanan işbirliği (il özel
idaresinde yasasından) sağlanan olanaklar ve çeşitli kurumlardan temin edilen desteklerle kar
amacı gütmeksizin yoksul bayanlara kredi sağlamak üzere kurulmuştur. Türkiye genelinde 67
ilde 111 şubeye ulaşmış, yaklaşık 12 bin kredi bekleyeni olmak üzere üye sayısı 64 268 üyesi
olan ve 441 milyon TL’den fazla kredi kullandıran bu alandaki en büyük ve etkin mikro kredi
kurumu haline gelmiştir. Kurulduğu tarihten bu yana oldukça hızlı gelişme göstermiş ve
kurumsal sürdürülebilirliği konusunda oldukça etkin olan bir konumdadır (tgmp, 2015).
TGMP yönetimine göre bir ailede yoksulluktan, en çok kadınları etkilendiği için mikro
krediyi sadece kadınlara verilmesi benimsenmiştir. Ayrıca yoksul bir kadına bir kredi veya mali
imkân sunulduğunda kadınların öncelikle ailesi için kurdukları hayalleri gerçekleştirmek
istedikleri ve alınan kaynakları mümkün olan en iyi şekilde değerlendirerek yoksulluklarını
azaltıcı bir çaba göstereceği tespit edilmiştir. Bu bakış açısı, kadınların içinde bulundukları
yoksulluk ile mücadele etmek konusunda erkeklere nispeten daha güvenilir olduğu değer
2001 yılında Halk bankası, Ziraat Bankası ve Emlak bankasının görev zararlarının karşılığı olarak verilen tahvillerin değeri
yaklaşık olarak 23 milyar TL olduğu görülmektedir. (Kaynak: https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss286-3.pdf )
8
yargısına dayanmaktadır. Diğer yandan bu kredi olanağı ile evde aktif olmayan/olamayan
kadının aktif bir biçimde ekonomiye dahil edildiği ve geleceğe yönelik olarak çocukları için
eğitim başta olmak üzere diğer beşeri sermaye yatırımlarına imkan sağlayacağı
düşünülmektedir. Bütün bunlara rağmen kredi olanağından yararlanmak isteyen yoksul bir
erkeğin eşi, kız kardeşi veya annesi gibi bir yakını aracılığı ile bu olanağa ulaşmasının mümkün
olduğu ifade edilmektedir.
Kadınların muhatap oldukları finansal ve sosyal sorunlarının üstesinde gelinmesi
hedeflenmektedir. 5’er kişilik gruplar halinde krediler kullandırılmaktadır. TGMP görevlileri
kredi kullanacak yoksul kadınlar öncelikle 3 günlük bir eğitim ile süreç hakkında
bilgilendirilmekte ve kredi verildikten sonar tahsilât yine kurum görevlilerince 46 haftalık
süreçte geri tahsil edilmektedir. Grup kredileri uygulaması ile gerek kredilerin geri
ödenmesinde bir şekilde sosyal bir baskı mekanizması oluşturmak gerek ise grup dayanışması
ile işbirliği içinde geri ödemelerin düzenli bir şekilde yapılmasına yardım etmek
amaçlanmaktadır. Verilen ilk kredinin geri ödeme performansı dikkate alınarak yeni
kredilendirme tutarının ne olacağı veya ne düzeyde artacağı belirlenmektedir. Bu uygulama
kredi kullanan bireyin hem iş disiplinini hem de kurumsal güvenirliğini artırma ve geliştirmeye
katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kurum beş çeşit mikro kredi biçimde kredi
kullandırmaktadır, bunlar 100 TL ile 1000 TL arasında olan temel kredi, 1000 TL ile 15000 TL
arasında olan mikro girişimci kredisi, 2000 TL’ye kadar olan hayvancılık kredisi, mikro sera
kredisi ve mücadeleci vatandaş kredisidir. Ayrıca sözleşmeli kredi9 olarak ifade edilen bir kredi
biçimi bulunmasına rağmen bu kredi daha ziyade karşılaşılan sorunu çözmeye yönelik bir
nitelik taşımaktadır (tgmp, 2015). İkinci defa mikro kredi talep edilmesi halinde sermaye
birikim merdiveni esasına göre verilecek kredi tutarı arttırılmakta olduğu görülmektedir.
Verilen krediler geri ödenmemesi durumunda herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır. Grup
kredisinden yararlanan grup üyeleri her hafta bir üyenin evinde toplanmakta ve sorunları ve
başarıları değerlendirmektedirler. Bu toplantıya katılan mikro finans kurumunun yetkilisi
haftalık olarak toplaması gereken geri ödemeleri toplamaktadır.
TGMP’nin verdikleri mikro kredi için yıllık olarak %15 hizmet maliyeti alınmaktadır.
Hizmet maliyeti olarak ifade edilen bu oran kurumun vermekte olduğu hizmetlerin
sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik bir tedbir olduğu görülmektedir. Kurum dünya’daki
benzer Mikro finans kurumlarının uyguladıkları faiz oranları dikkate alındığında aldığı tutarın
çok yüksek olmadığı düşünülmektedir. Bu kurumsal sürdürülebilirlik açısında diğer önemli
olan unsurlardan biri yoksulların tasarruf yapmalarını teşvik etmek üzere haftalık 1 TL gibi
küçük miktardaki katılımlarla tasarruf hesabı ile yine ayda 1 TL ödemek üzere 10 bin TL sigorta
programları ile gelecekte karşılaşılacak risklere karşın tedbir almaları teşvik edilmektedir.
V. Mikro Finans Hakkında Alan Araştırması
Alan araştırması, 2015 Nisan ayında İstanbul’da TGMP şubelerinde mikro kredi
kullanan büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan kişilerden özellikle haftalık tahsilatın yapıldığı
toplantılarda hem yüz yüze derinlemesine görüşmeler yöntemi hem de anket yöntemi
kullanılarak yapılmıştır10. İstanbul’da seçilen örnek kütle Çekmeköy, Samandıra, Sultanbeyli
ve Ümraniye ilçelerinde mikro kredi kullanan deneklerden oluşmaktadır. Özellikle grup
liderleri başta olmak üzere 101 kişi ile görüşülmüştür. Araştırmada mikro kredi kullanan
Sözleşmeli kredi TGMP’nin sunduğu bir kredi çeşidi değildir. Haftalık ödeme güçlüğü çeken üyelerin ödemelerini esnek bir
yapı ile yeniden yapılandırarak üyelerin ödemelerini daha esnek bir şekilde yapmalarına yardım edici bir düzenlemedir.
9
Alan araştırması için hazırlanın anketin yapılmasında İnci Bayındırlı, Begüm Ayvaz, Özge Sevim’in
gösterdikleri gayret ve katkılardan dolayı teşekkürü borç bilirim.
10
kişilerin bu konudaki olumlu ve olumsuz yaklaşımları üzerinden bu yöntemin yoksullukla
mücadeledeki konumu tespit edilmek istenmiştir. Bu konuda dünya literatüründe oluşan birim
ile ilişkili olarak konu analiz edilecektir.
Tablo 2: Alan Araştırmasında Yer Alanların Demografik Göstergeleri
Yaşınız
18-25
26-35
36-45
46 ve Üstü
Toplam
Yüzde
(%)
Frekans
4
4,0
Eğitim Düzeyi
Okur- Yazar Değil
Frekans
Yüzde
(%)
2
2,0
47,5
Okur-Yazar
13
12,9
44
43,6
İlkokul
74
73,3
5
5,0
Lise
12
11,9
101
100,0
48
101
100,0
Toplam
Araştırmada deneklerin iki tanesi dışında tamamı bayanlardan oluşmaktadır. Mikro
kredi kullanan yaş dağılımına bakıldığında 26 ile 45 yaş arasında yer alanların
toplamının %90’a geçtiği görülmektedir. Eğitim düzeyine bakıldığında deneklerin dörtte
üçünün ilkokul mezunu olduğu görülmektedir. Anlaşılacağı gibi yoksulların beşeri sermaye
düzeyinin düşüklüğü bu sorunun önemli bir kaynağı oluştuğu bu araştırmanın ilk bulgularında
dikkat çekmektedir. Yine araştırmaya katılanların mikro finans kullanmadan önce büyük bir
kısmının (%58) ev hanımı olduğu görülmektedir. Hanedeki fert sayısına ilişkin soruya 4 tane
diyenler (%55) yarısında fazla geri kalan %30 kısmının ise 5 kişi olduğu görülmektedir.
Mikro kredi sağlayan bu kurumdan nasıl haberdar olduğuna ilişkin soruya katılımcıların
önemli bir kısının (%92) komşu veya arkadaşlarından duyduklarını ifade etmektedirler. Bu
hizmetin tanınırlığı konusunda dikkate değer düzeyde tanıtım ihtiyacının olduğu görülmektedir.
Alan araştırmasından elde edilen verilerde dikkat çeken diğer bir husus ise mikro kredi
kullananların önemli bir kısmının SSK (%76) ve Bağ-Kur’lu (%16) olduğu görülmektedir.
Aynı evde yaşayanlardan kaç kişi çalışmaktadır sorusuna ankete katılanların %86’sı iki olarak
cevaplamıştır. Bu olanaktan yararlananların önemli bir kısmı bu yöntemle emek piyasasına
girmiş olduğu görülmektedir. Türkiye’de iş gücüne katılım oranının %50 düzeyinde olduğu ve
kadınlar arasında bu oranın %30 gibi düşük düzeyde olduğu (TUİK, 2015) dikkate alındığında
bu yöntemin kadınların iş gücüne katılımı için önemli fırsat sağladığı söylenebilir. Ancak bu
yöntemin toplum tarafından halen oldukça sınırlı düzeyde bilindiği ve tanınırlığı konusunda
önemli bir çaba olmadığı dikkat çekmektedir.
Tablo 3: Mikro Krediye Başvurma Amacı ve Faaliyette Bulunulan İş Kolu
Mikro Krediye Başvurma
Frekans
Amacı
Yüzde
(%)
Faaliyette
Bulunulan İş Kolu
Frekans
Yüzde (%)
Yeni Bir İş Kurmak
43
42,6
Evde El İşi
24
23,8
Mevcut İşi Geliştirmek
42
41,6
İşletmecilik
35
34,7
Aile Borcunu Ödemek
9
8,9
Perakende Satış
12
11,9
Diğer
7
6,9
Seyyar Satıcı
10
9,9
101
100,0
Diğer
20
19,8
Toplam
101
100,0
Toplam
Mikro finans talebinde bulunan kadınların önemli bir kısmının yeni bir iş kurmak (%43)
ve mevcut işini geliştirmek (%42) için talep edildiği ve bunun mikro finans kurumunun gerçek
amacına uygun olduğu görülmektedir. Doğrusu kullanıcılarının önemli bir kısmının Öz ve
Çolakoğlu (2014) çalışmasında işaret edildiği gibi mikro finansın amacı dışında kullanıldığına
ilişkin bir sonuç elde edilmemiştir. Mikro kredi kullananların hem ev temelli hem de küçük bir
işletme ekseninde bir ekonomik faaliyet içinde oldukları görülmektedir. Bu yöntemin çeşitli
biçimlerde kadınları ekonomiye katkı sağlayan bir ekonomik aktör haline gelmesi, bu yöntemin
yoksulluk sorunu ile mücadelenin ötesine geçerek makro ekonominin temel sorunlarının
çözümüne katkı sağlayıcı özellik gösterdiği şeklinde yorumlanabilir.
Tablo 4: Mikro Kredi Kullananların Karşılaştıkları Sorunlar
Kredi Geri Ödemede
Sorun Yaşıyor musunuz? Frekans
Yüzde
(%)
Çok Sık
4
4,0
Nadiren
50
49,5
Pek Değil
10
9,9
Hiç Değil
37
36,6
101
100,0
Toplam
Mikro Kredinin Eksik
Yönleri
Frekans
Yüzde
(%)
Kredi Miktarı
52
51,5
Geri Ödeme Süresi
39
38,6
Başvuru Şartları
2
2,0
Şube Sayının Yetersizliği
8
7,9
101
100,0
Toplam
TGMP’den kredi kullanmak üzere başlangıç seminerlerine katılan katılımcıların bazen eleştiri
konusu yaptıkları hususlardan bir tanesi; grup kredisi biçiminde kredinin kullandırılmasıdır. Çünkü
kadınlar bir başkasının sorumluluğunu almak istememektedirler. Grup üyelerinden bir tanesinin aldığı
krediyi geri ödememesi durumda diğer grup üyelerinin onun yükümlülüğü paylaşmak zorunda
olmalarını bir sorun olarak görmektedirler. Geleneksel sosyal ilişkilerde güvenin oldukça azaldığı bu
tür sosyal ortamlarda bir başkasının sorumluluğunu almak Türkiye sosyolojisi için kolay kabul edilen
bir durum olmadığı ifade edilmektedir. Nitekim ankete katılanların %42 gibi küçümsenmeyecek bir
kısmının kredi kullanımının bireysel olması talep edilmektedir. Bu olgu yüz yüze yapılan görüşmeler
esnasında da dikkat çeken bir problem olduğu görülmektedir. Ancak grup olarak kredi kullanımından
memnuniyetin halen yarıdan yüksek olması bu yöntemin benimsenmesi veya memnuniyetinin yine
dikkate değer olduğunu ifade etmektedir. Mikro kredinin geri ödemesine ilişkin soruya katılımcıların
önemli bir kısının ciddi sorunla karşılaşmadıkları görülmektedir. Ancak kredi miktarının yeterli
olmadığına ilişkin eksiklik yapılan görüşmelerde dikkat çekildiği gibi ankette de yarısından fazlasının
önemli bir sorun alanı olarak görmektedir. Geri ödeme süresi sanki sorun olarak görülmesine karşın
daha ziyade sorun ödemelerin haftalık ve 46 haftaya yayılmış olması diğer bir eksiklik olarak ifade
edilmektedir. Kurum bölge yöneticisi11 ile yapılmış olan görüşmede bu sorunun oldukça yaygın bir
eleştiri konusu olduğu ve bunu iki haftaya çıkarmaya yönelik İstanbul’da bir adım atıldı ancak
ödemelerde sorunlar çıktığı için tekrar haftalık geri ödeme sistemine dönüldüğü ifade edilmektedir.
Ancak İzmit bölgesinde bir süredir iki haftada bir olacak şekilde alınması tecrübesinde herhangi bir
sorunla karşılaşmadığı için bu uygulamanın devam ettiği ifade edilmektedir. Ödemelerin aylık veya iki
haftada bir olmasına yönelik taleplerin genel olarak yaygın olduğu ve olumsuz tecrübelerden dolayı bu
hali ile devam etmesinin kurum tarafından devam edilmesine yönelik bir eğilim olduğu görülmektedir.
Tablo 5: Yoksulların Mikro Kredi Kullanım Sonrası Gelirdeki Değişim
Mikro Kredi Sonrası
Gelir Düzeyi
Mikro Kredi Öncesi Gelir Düzeyi
Gelir Dilimleri
Yüzde (%)
Frekans
Frekans
Yüzde (%)
700 ve Altı
39
38,6
23
22,8
701-1200
39
38,6
27
26,7
1201-1700
20
19,8
38
37,6
1701-2500
3
3,0
13
12,9
101
100,0
101
100,0
Toplam
Fark
Frekans
Yüzde
(%)
-16
-12
18
10
0
-16
-12
18
10
0
Bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki başarısı hakkında geniş bir literatür
bulunmasına rağmen, Türkiye’de halen başlangıç aşamasında olan uygulamanın daha dikkatli
TGMP İstanbul Anadolu Bölge Müdürü Hasan Hüseyin Çağlar ile bu araştırmanın gerçekleşmesinde
yardımları ve sorularımıza verdiği sabırlı cevapları için teşekkürü borç bilirim.
11
analiz edilmesinde yarar bulunmaktadır. Mikro finans yönteminin yoksulluğu azaltmadaki
rolüne ilişkin hem dünyada hem de Türkiye’de çeşitli araştırmalar (Öz ve Çolakoğlu, 2014)
yapılmaktadır. Bunlardan önemli bir kısmında bu yöntemin yoksulların gelir düzeylerinin
artışına olumlu etkisi veya yoksulluğu azaltıcı rolünün olduğu görülmektedir. Bu araştırmada
yer alan deneklerin de mikro kredi kullanımından sonra gelir düzeyinde önemli düzeyde bir
artış olduğu görülmektedir. Tablo 5’te de görüleceği gibi gelir düzeyi 700 TL ve altında
olanların oranı %16 ve bir gelir düzeyi 701 ile 1200 TL arasında olanların ise %12 düzeyinde
azaldığı buna karşın, daha üst gelir aralığında olanların nispetinin sırayla %18 ve %10
düzeyinde arttığı görülmektedir. Bu yöntemden yararlanarak işlerini büyütüp başarılı iş
hayatına geçiş yapmış olanların oranı yine yöneticiler tarafında %20’nin üzerinde olduğu ifade
edilmektedir. Önemli bir kısmının belli bir iş alanında aynı düzeyi korur şekilde devam ettiği
görülürken, belli düzeyde (%20) üyelerin aldıkları ilk mikro krediyi geri ödedikten sonra devam
etmediği görülmektedir. Bu yöntemden vazgeçmeye yönelik nedenler oldukça farklı
olabilmektedir. Ailesel nedenler, yaptığı işten başarılı olamama, taşınma, sağlık, bebek bekleme
gibi nedenler en çok dikkat çekilen faktörler olarak sıralanmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemin
bütün sosyal politikaları telafi edecek düzeyde başarılı bir yöntem olmadığı ancak önemli bir
katkı sunduğu ifade edilmesi gerektiği söylenebilir. Mütevazi de olsa insanların kendi çabaları
ile yoksulluklarını yenmek için sağlanacak olanaklardan yararlanarak başarı gösterme şansının
verilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.
Bu yöntemin başarısını analiz etmede birkaç tane unsuru olduğu ifade edilebilir.
Bunlardan birincisi mikro finans kurumlarında kredi kullanan müşterilerdir. Bunlar
kullandıkları mikro kredileri uygun bir şekilde değerlendirip kazanç sağlamasalar ya aldıkları
krediyi geri ödemezler ya da yeni kredi alma talebinde bulunmazlar. Bu durumda kurum birinci
krediyi verdiğinde aldatılmış olabilir ancak ikinci ve üçüncü defa aynı hatayı yapmayacağı
açıktır. Bu kurumlardan yıllar itibariyle kredi kullananların sayısın artmış olması bu yöntemin
başarısı hakkında fikir vermektedir. Bağışçılar (donors) açısından bakıldığında ise, yıllar
itibariyle her iki bankanın kullandırmış olduğu kredi hacminin giderek artıyor olmasının
bağışçıları açısından bu yöntemin güvenilirliğine veya faydasına yönelik olan anlayışla ilgili
olduğu düşünülebilir. Mikro finans kurumlarının çalışanları açısından bakıldığında, bu
kurumların finansal olarak kendi kendine yeterli olma prensibi gereği çalışanların elde ettikleri
ücretlerin karşılığı olarak yoksullara yardım etme mesaileri devam etmektedirler. Bu kurumlar
bağışçılardan aldıkları bağışlar azalma olsa bile varlıklarını sürdürdükleri görülmektedir
(Schreiner, 2003: 11).
Bangladeş’te en çok bilinen üç kurumun vermiş oldukları mikro kredilerin zaman içinde
yoksulluğu ne ölçüde azalmakta etkili olduğunu anlaya yönelik yapılmış olan etki analizi
(impact assisment) araştırmasında elde edilen sonuç; programda yararlanılan süre arttıkça
yoksulluk oranının azalmaktadır. Ancak uzun zamandan beri bu programdan kredi
kullananların arasında halen yoksulluk oranın %40’lar düzeyinde olması bu programın
başarısını tartışılmasına neden olmaktadır. Bu ülkede yoksulluk oranın yüksek olmasının etkisi
göz ardı edilmemesi gerektiği de açıktır (Chowdhury, Ghosh, and Wright, 2005: 299).
Türkiye’de halen başlangıç aşamasında olan bu yöntemin yoksulluğu azaltma konusundaki
başarısını analiz edecek güvenilir veriler bulunulamasa da bazı kadınların aldıkları mikro kredi
ile hanehalkı yoksulluğunu azaltmakta etkili sonuçlar ortaya koyduğu görülmektedir.
1980’li yıllardan bu yana mikro finans kalkınma iktisadının yoksullukla mücadelesi ve
ekonominin yeniden üretilmesi stratejilerinden en önemli konu başlıklarından birisi haline
geldiği görülmektedir. Mikro finans yönteminin yoksullukla mücadele etkili bir araç olup
olmadığı yönündeki sorularının analizinde en çok araştırma konusu yapılan örnekler ise,
Bangladeş’te uzun zamandan beri hizmet sunan Grameen Bankası ile Bolivya’daki Mikro
finans kurumu olan BankoSol’dur. Nitekim Schreiner (1999) tarafından yapılan bir araştırmaya
göre, Grameen bankası 1983 ile 1994 yılları arasında yoksullara vermiş olduğu mikro
kredilerden her kredi kullanan ortalama yıllık $8 bir gelir artışı sağlamıştır. Diğer bir yaklaşım
ile ortalama her borçlanan yoksul aldığı her $1’lık kredi için 10 cents’lik bir gelir artışı elde
ettiği ifade edilmektedir. Benzer şekilde BancoSol kurulduğu tarih olan 1987 yılından 1996 yılı
sonuna kadarki dönemi için kredi kullandırdığı ortalama her yoksulun aldığı $1’lık krediden
yıllık olarak 6 cents’ten fazla bir kazanç elde ettiği tespit edilmektedir (Schreiner, 2003: 9).
Bilinen bu iki örnekteki uygulamadan anlaşılacağı gibi bu yöntem sayesinde yoksulların
ekonomik koşullarında bir iyileşme olduğu görülmektedir. Ancak bazı olumsuz örnekler de yok
değil. Girişim faaliyetinden hiç ilgisi olmadığı halde yaptığı işte başarılı olamadığı için
yoksullukları daha da artığı (Chowdhury, Ghosh, and Wright, 2005: 299) görülmektedir.
Tablo 6: Mikro Kredi Kullanımına Duyulan Memnuniyet
Mikro Krediyi Herkese
Tavsiye Ederim
Mikro Kredi Yöntemiyle
Yüzde
Frekans
(%)
Yoksulluk Azalır
Frekans
Yüzde
(%)
Kesinlikle Katılmıyorum
3
3,0
Kesinlikle Katılmıyorum
9
8,9
Katılmıyorum
4
4,0
Katılmıyorum
10
9,9
Kararsızım
7
6,9
Kararsızım
13
12,9
Katılıyorum
30
29,7
Katılıyorum
26
25,7
57
56,4
Kesinlikle Katılıyorum
101
100,0
Kesinlikle Katılıyorum
Toplam
Toplam
43
42,6
101
100,0
Frekans
Yüzde
(%)
3
3,0
Bu Sektör Devlet
Yüzde
Frekans
(%)
Tarafından Desteklenmeli
Kredi Kullanımı Sonrası
Özgüvenim Arttı
Kesinlikle Katılmıyorum
2
2,0
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
4
4,0
Katılmıyorum
11
10,9
Kararsızım
1
1,0
Kararsızım
11
10,9
Katılıyorum
15
14,9
Katılıyorum
41
40,6
Kesinlikle Katılıyorum
79
78,2
Kesinlikle Katılıyorum
35
34,7
101
100,0
101
100,0
Toplam
Toplam
Mikro kredi kullanan kadınların memnuniyet düzeyine ölçmeye yönelik sorulan
soruların değerlendirildiği tablo 6’da genel olarak görülmektedir. Alan araştırmasında ankete
katılanların %39 çok memnun olduğunu ifade ederken, orta düzeyde memnun olanların oranı
%58,4 düzeyindedir. “Mikro kredi kullanımını başka kişilere tavsiye ederim” sorusuna
katılanların oranı %86’ının üzerindedir. Bu yöntemin yoksulluğun azalmasında etkili olacağını
mikro kredi kullananlar arasındaki oranı %68’in üzerindedir. Pitt and Khandker (1998) tarafından
yapılan araştırmaya göre kredi kullanan kadınların, çocuklarının eğitimine dikkate değer bir düzeyde
pozitif bir etki yaptığı tespit edilmektedir. Khandker (2005) araştırmasına göre mikro kredi kullanan
kadınların çocuklarına yönelik yapmış olduğu beslenme ve diğer beşeri sermaye yatırımları açısında
önemli farkın olduğuna dikkat çekilmektedir (Overview, 24). Ayrıca bu yöntemin kamu tarafından
desteklenmesi hakkındaki görüşünü %90’nın üzerinde olumlu bulunduğu görülmektedir. Mikro kredi
kullanmış ve bunun sonuçlarını yaşamış kişilerin bütün olumlu ve olumsuz tecrübeleri sonucunda bu
yöntemin kamu tarafından desteklenmesi ve yoksullukla mücadele etkili olduğu yönündeki tutumlar bu
yöntemin etkinliğini göstermektedir. Bu yöntemin ekonomik sonuçlarının dışında bu olanaktan
faydalanan kadınların toplumsal statüsü açısında sonucu tespit etmek üzere “kredi sonrası özgüvenim
arttı” sorusuna katılımcıların %75 düzeyinde katıldıkları görülmektedir. Bu yöntemin aynı zamanda
kadının toplumsal statüsü arttırmaya, cinsiyet eşitsizliğini azaltmaya ve kadınların kendilerine
duydukları özgüvenin artışına olumlu etkileri olduğu görülmektedir.
Mikro kredi uygulamasında elde edilecek her geribildirimlerin bu modelin gelecekteki
başarısı için oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu tür kurumlar birer güven
kurumlarıdır, bu kurumların gerek üyeler gerekse bağışçılar nezdinde sarsmaya neden olacak
her türlü girişimin bu kurumların kat ettiği mesafenin çok kısa bir aşamada yok edilmesine
neden olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu kurumun gerek bütün kurumsal gerekse
faaliyetleri açısında uluslararası denetleme kurumlarına yaptırması ve güven konusunda olumlu
olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca kurumun bilgi teknolojilerini etkin bir şekilde kullanması
kurumun gerek yönetişimsel gerekse daha iyi gelişmelerin tabip edilmesi acısından önemlidir.
Kamusal kaynaklardan sağlanan sübvansiyon veya destekleme alımları
uygulamalarının kırsal kalkınma üzerindeki etkisi ve yoksulluğu azaltıcı etkisinin sınırlı
olduğuna ilişkin çok sayıda örnek gösterilebilir. Örneğin Hindistan’ın Birleştirilmiş Kırsal
Kalkınma Programı sübvansiyon kredilerinin etkinsizliği açısından dikkat çekici bir örnektir.
Program özellikle kredilerin %30’unu sosyal hedeflerine uygun olarak kabile veya kast yapısı
nedeniyle dışlanmış olan kesimlere ve %30’unu kadınlara yönelik olacak bir şekilde
belirlemiştir. Köylerde hareketle, kentlerin kentlerden hareketle eyaletlerin ekonomik
kalkınması amaçlanmıştı. Anlaşılacağı gibi programın başarısı birinci hamlenin başarılıdır.
1979’tan 1989 yılına kadar uygulanan bu program için ayrılan bütçe yaklaşık 6 milyar $ ve bu
kaynağın %25 ile %50’si arasındaki bir kısım görece zayıf sektörlere tahsis edilmişti. Bütün bu
iyi planlanmış ve programlanmış olmasına rağmen iyi bir kurumsal performans ortaya
koyduğunu ifade etmek mümkün değil. Pulley (1989) göre, verilen kredilerin ancak %60 geri
dönmüş ve bu programdan kredi kullananların ancak %11 birinci krediden sonra tekrar kredi
almak için programa başvurmuşlardır. Mikro finans uygulamasında kredi kullanalar devamında
tekrar tekrar bu kredilerden yararlanmasıyla karşılaştırıldığında önemli düzeyde başarısız
olduğu ifade edilebilir. 2000 yılına gelindiğinde bu programdaki kredilerin geri gelme oranı
%31 düzeyine kadar düşmüştür (aktaran: Meyer, 2002) Bir kurum olarak programın
performansı giderek zayıflamış ve bu programın yoksullar için güvenilir ve anlamlı hizmet etme
olanağı kalmamıştır (Aghion and Morduch, 2005: 9).
TGMP’nin uyguladığı faiz oranı veya hizmet maliyeti dünyadaki benzeri kurumların
uyguladığı faiz oranı ile kıyaslandığında bu oranın çok yüksek olmadığı görülmektedir.
Nitekim, dünyada bir çok mikro finans kurumlarının faiz oranı piyasa faiz oranın oldukça
üzerinde olduğu görülmektedir (Overview, 19). Bu kurumlarda piyasa faiz oranın piyasa faiz
oranın üzerinde olması bu yönteme yönelik diğer önemli bir eleştiri olarak dikkat çekilmektedir.
Ancak mikro finans savunucularının buna karşın en önemli argümanı ise sermaye açığı (capital
gap) olduğu dikkat çekmektedir.
UNDP (2006) tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de Mikrofinans sektöründe
yer alacak yoksul hanelerin toplam potansiyelinin 5,7 milyon olarak tahmin edilmiştir.
Bunların %21’nin banka sahip olduğu12 ve ifade edilen hanelerin yaklaşık olarak %24’ü yakın
gelecekte kısa dönemli bir banka hesabı açmak istediklerini ifade etmişlerdir (Grossmann,
2006: 27). Anlaşılacağı gibi yoksulların yaklaşık olarak %45’i sınırlı da olsa yapacakları
tasarruflarla bu sektörün gelişmesine katkı verecek olanakları olduğu tespit edilmektedir.
Türkiye’de 2001 yılındaki bankacılık krizi halen bazı kişilerden bankacılık sektörüne yönelik
endişelerin devam etmesine ve bu nedenle tasarruflarını evde ve başka şekilde değerlendirme
yönündeki eğilimleri olduğu görülmektedir.
VI. Sonuç
Toplumda gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun azaltılmasında devlet eli uygulanan ekonomi
politikalarının önemi geniş ölçüde literatürde kabul edilmiştir. Nitekim sosyal devlet ve refah
devleti uygulamaları sonrasında gelişmiş ekonomilerde hem gelir eşitsizliği hem de yoksulluk
düzeyi önemli ölçüde azalmıştır. Bütün bu alana yönelik gayretlere rağmen bu sorunun
12
Bunların önemli bir kısmı Ziraat Bankasında ve ikinci sırada ise Halk Bankası gelmektedir.
bütünüyle aşılmadığı hatta özellikle refah devletinin krizine neden olacak düzeyde gelişmiş
ülkelerde yüksek düzeyde kamu açıkları ve kamu borç soruna yol açtığı da görülmektedir.
Doğal olarak böylesine büyük bir sorunun sadece kamu politikaları ile çözülmesinin yeterli
olmayacağı ortadır. Bu çerçevede Bangladeş’te ortaya çıkmış kısa sürede dünya genelinde
yaygınlık kazanmış mikro finans yönteminin yoksullukla mücadelede önemli bir rol üstlendiği
görülmektedir. Bu sektörün hem yoksulluğun azaltılmasında hem de sektör olarak etkin bir
şekilde işlemesi gözlenen başarı bu sektörün sadece yoksulluğun yaygın olduğu ekonomilerin
dışında gelişmiş ekonomiler de uygulamasına yol açmıştır. Bu yöntemin yoksullukla
mücadeledeki konumunu analiz etmeye yönelik geniş bir literatür oluşmuştur. Bu araştırmaların
önemli bir kısmı bu yöntemin başarılı olduğunu ancak yöntemin eleştirilen taraflarına da dikkat
çekildiği görülmektedir. Bu araştırma için yapılan alan araştırmasında elde edilen bulgular kredi
düzeyini düşüklüğü, kredinin geri ödeme biçiminin ve kredi verilme gibi sorunlu görülen
hususlar dışında genel olarak bir memnuniyet olduğu görülmektedir. Mikro kredi talep eden
kadınların genelde küçük girişimler şeklinde faaliyetler içinde oldukları ve aldıkları kredinin
geri ödeme konusunda dikkate değer bir sorunla karşılaşmadıkları şeklindedir. Mikro kredi
kullanımında duyulan memnuniyet düzeyini dikkate değer düzeyde yüksek olduğu bu yöntemin
yaygınlaşmasının hem ekonomik hem de kadınların toplumdaki sosyal statülerinin iyileşmesine
olumlu katkılarının olduğu tespit edilmiştir. Bu yöntemle kredi alan kadınların gelir
düzeylerinde düşme olmadığı gibi dikkate değer düzeyde artış olduğu görülmektedir. Bu
yöntemin kamu tarafında desteklenmesine yönelik soruya deneklerin yüksek düzeyde olumlu
cevap vermesi bu yöntemin yoksullukla mücadelede etkili olduğuna ilişkin bulgudur. Sonuç
olarak yoksulluk gibi devasa bir sorunun sadece kamu eli ile sonlandırmanın mümkün
olmayacağı bunun dışın başkaca seçeneklerin bu amaç için başvurulmasının sosyal demokrat
eleştiriye rağmen önemli olduğu düşünülmektedir. Kamu eli ile uygulanan sosyal politikaların
dışında bu yöntemin yoksulluğun azaltılmasında sağlayacağı katkının göz ardı edilmemesi
gerektiği açıktır.
Kaynakça
Altay, Asuman (2007), “Küreselleşen Yoksulluk Olgusunun Önlenmesinde Mikrofinansman
Yaklaşımı”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt 44, Sayı: 510.
Arun, Thankom and Hume, David (2009), “Introduction”, Microfinance, Edited by: David Hulme and
Thankom Arun, Routledge.
Arun, Thankom Hume, David Imran Matin and Stuart Rutherford (2009), “Finance For The Poor”,
Microfinance, Edited by: David Hulme and Thankom Arun, Routledge.
Ben Rogaly, Poverty Social Exclusion and Microfinance in Britain, Oxfam GB, London, UK, p.
59- 70;
Chowdhury, M. Jahangir Alam, Dipak Ghosh, and Robert E. Wright, “The Impact of Micro-Credit on
Poverty: Evidence from Bangladesh”, Progress in Development Studies, 5, 4, 2005.
Grossmann, Helmut (2006), Demand Study for Micro-Finance in Turkey, UNDP Publication,
German.
Gurses, Didem (2009), “Microfinance and Poverty Reduction in Turkey”, Perspectives on Global
Development and Technology, 8.
Maya (2015), http://www.kedv.org.tr/maya/
Micro Credit Summit Campaign 2013
Mixmarket, http://www.mixmarket.org/
Öz, Cihan Selek ve Çolakoğlu, Cavit (2014), “Türkiye’de Mikro Kredi Uygulamasının Sakarya İli
Özelinde İncelemesi”, Çalışma ve Toplum, Sayı 4.
Özcan Tahsin (2008), “Osmanlı Toplumuna Özü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları” , Çerçeve,
Ekim.
Rogaly, Ben, “Microfinance and Poverty Reduction: The International Experience”, Edited by:
Thomas Fisher, Ed Mayo,
Rogaly, Ben, “Poverty Social Exclusion and Microfinance in Britain: Where Finance Fits”, Poverty
Social Exclusion and Microfinance in Britain, Oxfam GB, London, UK.
Schreiner, Mark (2003), The Performance of Subsidized Microfinance Organizations – BancoSol
of Bolivya and The Grameen Bank of Bangladesh, The Edwin Melen Press, New York.
Sengupta, Rajdeep and Aubuchon, Craig P.(2008), “The Microfinance Revolution: An Overview”,
Federal Reserve Bank of St. Louis Review, January/February 2008.
TBMM, “Görev Zararları”, https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss286-3.pdf
TGMP (2015), http://www.tgmp.net/tr/
TÜİK (2015), http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18636
Wahid, Abu N. M. The Grameen Bank, Westview Press, Oxford, 1993.
Download