Yoksullukla Mücadelede Mikro Finans Yöntemi: Fırsatlar ve Tehditler Microfinance as a Method Struggle with Poverty: Opportunities and Challenges Mahmut BİLEN Özet Çok boyutları bulunan yoksulluk sorunu, sadece azgelişmiş ülkelerin sorunu değil, dünyanın her yerinde farklı bir niteliği ile kendini gösterebilmektedir. Yoksullar birçok şeyden mahrumdurlar ancak yoksulların belki de en fazla mahrum oldukları şey, finans piyasasına ulaşmamalarıdır. Ekonomi literatüründe finansal gelişme ile ekonomik gelişme arasında güçlü bir pozitif ilişki bulunduğu bilinmektedir. Bir yoksulun, finans sektöründen kredi talep etmesi durumunda banka bu kredi için teminat göstermesini talep edecektir. Bir teminat gösteremeyecek kadar yoksul olan birinin finans sektöründeki durumu “kredibil” olmamaktır. Yoksulluk riskinden kurtuluşun kredi olanağına kavuşmak olduğu durumlarda, süreç doğal şekilde bir yoksulluk fasit dairesine yol açmaktadır. Bu açmazı yenmek ve yaratılan her kulun doğuştan “kredibil” olduğu varsayımına dayan ve teminat aramaksızın herkese mikro kredi sağlayan bir sistem Dr. Yunus tarafından geliştirilmiştir. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında 3 binden fazla mikro finans kurumları yoksullukla mücadelede önemli bir fonksiyon icra etmektedir. Yoksullukla mücadelenin sosyal devlet araçları ile olması gerektiği ve yeniden dağıtım politikalarını en önemli reçete olarak gösteren sosyal demokrat kanat, bu yöntemin özellikle piyasa eksenli bir uygulama ile yoksulluğu azaltmasının mümkün olamayacağını ve başarılı olmadığını ileri sürmektedir. Bu yöntemin yoksullukla mücadelede kat ettiği süreç olumlu ve olumsuz sonuçları ile analizi edilecektir. Ayrıca bu yöntemden yararlanan özellikle yoksul bayanlarla İstanbul ve Sakarya illerinde yapılmış bir alan araştırmasından elde edilen bulgular üzerinden bu yöntem analiz edilecektir. Yoksulluk gibi devasa bir sorunun tek bir seçenek ile yok edilmeyeceği açıktır. Ancak telafi veya tamamlayıcı bir yöntem olarak mikro finans uygulamasının yoksullukla mücadeledeki katkı ve konumu bu bildiride analiz edilecektir. Abstract Poverty which has many facets is not only an issue for less developed countries; poverty can manifest itself all around the world in different forms. The poor is deprived of a lot of things but what they are mainly deprived of is the finance market. In economics, there is a strong positive relationship between financial development and economic development. If a poor person wants to borrow a loan from finance sector, the bank will ask for an assurance for that loan. If someone is too poor to provide an assurance, he/she will be regarded as ‘’not credible’’. When the only out of poverty is to become credible, the process eventually leads to a vicious cycle of poverty. In order to break the cycle, Dr. Yunus developed a system that is based on the idea that every human being is credible from birth and they should be offered financial help without asking for assurance. In many regions of the world, more than one thousand microfinance institutions play a significant role in the fight against poverty. Social democrat wing argues that fight against poverty should be handled with the tools of the social state and redistribution policies are the main cure for inequality, therefore they claim that the relevant method is not and will not be successful in fighting poverty particularly in a market oriented Assoc. Prof., Sakarya University Department of Economics [email protected] economy. The positive and negative results of the relevant method in fight against poverty will be analyzed in this study. The findings of a field study, which included poor women in Istanbul and Sakarya who made use of that method, will be analyzed as well. It is obvious that poverty cannot be eliminated with one method alone. On the other hand microfinance practice is worth analyzing as a supplementary method. I. Giriş İnsanlık tarihi boyunca yoksulluk sorunu düşünürlerin, filozofların, yöneticilerin, dini önderlerin, başta olmak üzere insanlığın hep gündemini meşgul eden önemli bir sorun olagelmiştir. Bu sorunun çözülmesi konusunda yine tarih boyunca farklı yaklaşımlar geliştirilmiş, kimi uygulamaya konulmuşsa da insanlığın kalıcı olarak bu sorunla baş ettiği söylenemez. Yoksullar birçok şeyden mahrumdurlar; gelir yetersizliği, düşük mülkiyet sahipliği, düşük beşeri sermaye olanağı, yetersiz sosyal ve politik network olanağı gibi faktörlerin dışında belki de en önemlisi yeterli finansman olanağından mahrum olmalarıdır. Yoksulların modern finans sektöründe finansman sağlaması ancak bir kredi için gösterecekleri teminat ile mümkündür. Ancak yoksullar yetersiz mülkiyet ve gelirleri nedeni ile teminat gösterecekleri varlığı olmadığı için bu tür olanaklara kavuşmaları mümkün olamamakta veya sınırlı düzeyde olmaktadır. Yaygın olan durum, yoksullar gereksinim duyacakları finansmanı genelde bulamamakta, bulacağı kaynak ya informal sektörden (tefeciden) yüksek faizle olmakta ya da kendi sosyal çevresinde (genelde yoksullardan oluşur) sınırlı düzeyde kaynak bulmaktadır (Chowdhury, Ghosh and Wright, 2005: 298-309). Finansal gelişme ile ekonomik gelişme arasında doğrusal bir ilişki olduğuna ilişkin geniş bir literatür (Bilen ve Altıntaş: 2013) dikkate alındığında yoksulların finans sektörüne ulaşamamaları onların yoksulluklarının fasit bir döngü haline gelmesine zemin oluşturan gelişmeye neden olmaktadır. Yoksullukla mücadelede esas itibari ile liberal ve sosyal adaletçi yaklaşımlar ekseninde biri devlet eli ile sosyal devlet mekanizması ile yapılmasını ileri sürerken, diğeri ise liberal teorinin piyasa eksenli çözümlerini önermektedir. Sosyal devlet denilen mekanizma, bir yandan artan oranlı vergi ile yüksek gelirlilerden yüksek vergi almakta diğer yandan toplanan bu vergileri, gelirin yeniden dağıtımı mekanizması ile sosyal güvenlik, sosyal yardım, asgari ücret, eğitim ve sağlık yardımları ile düşük gelirlilere aktarmak sureti ile yoksullukla doğrudan mücadeleyi içermektedir. Buna karşın liberal teori ise bu sorunla etkin mücadelenin piyasa ekseninde ve öncelik ekonominin büyütülmesi ile bu sorunun kalıcı olarak yenileceği kabul edilmektedir. Bunun dışında yüksek gelirlilerin gönüllü sosyal yardım veya transferleri ile bu sorunla mücadeleye ayıracakları kaynak etkili diğer bir faktör olabilir. Bu bağlamda yoksullukla mücadele için iki ana akım olan piyasa veya devlet eksenli çözümde mikro finans yöntemi devlet eksenli bir seçenek olmaktan ziyade piyasa eksenli bir çözümdür. Sosyal adaletin ancak devlet müdahalesi ile mümkün olacağını kabul eden sosyal adalet yaklaşımını benimseyen araştırmacılar, bu nedenden dolayı mikro finansın piyasa eksenli bir mekanizma olması nedeni ile bu soruna çözüm olma yeteneğinin olmayacağını ve bu nedenle eleştirel bir yaklaşımı benimsemektedir. Türkiye’de son ekonomik dalgalanmalar işsizlik düzeyini daha da arttırmıştır. Bu gelişme kayıt dışı çalışmayı bir başka ifade ile sosyal korunma şemsiyesinin altında olmayan sosyal kesimlerin büyümesi ve dolayısıyla yoksulluk riskinin artmasında etkili olmaktadır. Yoksulluk riskine maruz kalanlar, gerekli beslenme, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşamamaları, onların yoksulluk düzeyinin daha da kötüleşmesine neden olmaktadır. İşsizlik oranın yüksek olduğu özellikle kentsel alanlarda kendi işini kurmak isteyecekler açısında mikro finans sektörünün geliştirilmesi önemli fırsatlar oluşturabilir. İfade edilen zor koşullarda sağlanabilecek bir kredi yoksulların içinde bulundukları dramatik koşulların belli ölçüde azalmasına fırsat sunabilir. Yoksullukla mücadelede kamusal seçeneklerin dışında telafi edici veya tamamlayıcı bir seçenek olarak mikro kredi olanağı yoksulluğun azaltılmasında bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma tarafından bir kereye mahsus olmak üzere yapılan ayni ve nakti yardımlardan daha etkili sonuçlara yol açması muhtemeldir. Bu konuda geliştirilecek çözümler sadece yoksulluk sorunun çözümüne katkı sağlamayacak aynı zamanda işsizliğin, sosyal güvenlik mekanizmasının daha etkin işlemesine, dahası ekonomik büyümenin sağlanmasına olumlu katkı oluşturacaktır. Bu bildiride, mikro finans kurumunun kısaca nasıl ortaya çıktığı kurumsal yapısı hakkında bilgi verilecek daha sonra bu yöntemin, yoksulluk ile mücadelede literatürde ve bu araştırma için yapılan alan araştırmasının bulguları, bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki etkinliği açısından analiz edilecektir. Bu yöntemin ne tür risk ve fırsatlar sunduğu tespit edilecektir. II. Yoksullukla Mücadelede Mikro Finans ve Ortaya Çıkışı Mikro finansın kökleri konusunda bir çok şey gösterilebilir, fakat en iyi bilinen hikaye1, Bangladeş’te Muhammet Yunus’un2 Grameen Bankasına kuruluşuna yol açan gelişmedir. 1970’li yılların ortasında bu ülke yeni bir ulus inşa etme sürecinde karşılaştığı zorlu yaşam şartlarında ortaya çıkmıştır. Bangladeş, Aralık 1971 yılında şiddetli bir savaştan sonra Pakistan’dan bağımsızlığını kazanmıştı. Bu tarihten iki yıl sonra geniş çaplı bir sel felaketinden sonra ciddi bir kıtlık sorunu yaşanmış ve bu kıtlık sonucu 10 binlerce insan ölümüne yol açmıştır. Bu ülkede, bu dönemde, hükümetin istatistiklerine göre nüfusun %80’inden fazlası yoksulluk sınırının altında gelir düzeyine sahip olduğu ifade edilmektedir (Aghion and Morduch, 2005: 11). Toplumsal yaşamda yoksulların ulaşmakta güçlük çektikleri birçok şey bulunmaktadır. Ancak bunlardan en fazla çarpıcı olanı ise finans piyasasına ulaşma olanaklarının olmamasıdır. Yoksullar kredi elde etmeleri, gösterecekleri teminata bağlıdır, yoksulların zaten mahrum olduğu şey o gösterilecek teminat olduğu için bankalar ve finans piyasasındaki kredi kurumları gözünde yoksullar, kredi verilebilir değildirler. Bu durum onların kredi (daha geniş bir çerçevede ise finans) piyasasında dışlanmalarına neden olmaktadır. Bu durumu telafi etmek üzere Dr. Yunus’un geliştirmiş olduğu mikro finans3 uygulaması, herhangi bir teminat aranmaksızın (colleteral-free loans) yoksullara grup halinde kredi sağlanma fırsatı sağlanarak böylece bazı yoksulların finans sektöründe yararlanma olanağı sağlanmıştır (Wahid, 1993). Böylece yoksullardan bir kısmının bu fırsattan yararlanarak kendiişlerini kurmaları veya var olan işlerini büyütmelerine olanağı ile yoksulluktan kurtulma olanağı elde ettikleri dünyadaki çeşitli uygulamalardan görülmektedir (Sengupta and Aubuchon, 2008). Bu yöntem yaygın olarak bilenen ifade ile “yoksullara balık vermekten ziyade, balık tutmaya” olanak sağlayarak yoksulluğun 1974 yılında Çitagong Üniversitesinde İktisat bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptığı esnada ifade edilen olağan üstü kıtlık nedeni ile kampüse yakın köylerden biri olan Cobra köyündeki yoksulluğu gözlemlemek için ziyaret eder. Bu araştırma esnasında fark ettiği önem önemli husus, yoksulluk yaşanan bu köydeki insanların çalışma yetenekleri bir sorun olmadığı ancak iş yapmak için ihtiyaç duydukları finansmanı bankalardan talep edilen teminatı gösteremedikleri için kredi temin edemedikleri, bu nedenle tefecilerden yüksek faizle borçlanmaya mecbur olduklarını öğreniyor. Bu dramatik manzaranın önüne geçmek için banklardan ve finans sektöründe bu durumu iyileştirici arayışları karşın başarısız olunca bu köydeki 42 kişiye 27 $’lık krediyi kendi temin ediyor. Bu kişilerin borçlarının dilediği zaman vermelerini talep ederek bu sistemin ilk nüvesini kaynaklık etmiştir. Yunus’un bu projesi 1979 yılına kadar Bangladeş Merkez Bankası ve bir kısım ticari banka sponsorluğunda gelişme göstermişse de 1983 yılında %60’ı devlet tarafından finanse edilen, Bangladeş dilinde “kırsal” anlamı olan Grameen Bank ismi ile yoksullara mikro kredi sağlayan bir banka haline gelmiştir (Yunus, 1999: 13-220; Wahid, 1993). Bu hikayenin arkaplanında Müslüman olan biri olan Yunus’un inandığı din islam referanslarının payı vardır. Bu konuda çok sayıda hususa işaret edilebilir. Ancak bir gün kendisinden gelen bir dilenciye Hz. Peygamberimiz bir balta verip, çalışıp hayatını kazanmasını göstermesi bu kurumun oluşmasında önemli bir rolü vardır. 2 1976 yılından bu yana Bangladeş’te ortaya koyduğu yöntem ve daha sonra bu yöntemin dünya genelinde otaya konulan çeşitli örneklerinde yoksulluğu azaltmakta etkili ve önemli bir yöntem olmasından dolayı 2006 Nobel Barış ödülü Muhammad Yunus’a verilmiştir. 3 Mikro finans kurumu mikro krediyi de içine alacak şekilde daha kapsayıcı bir kavramı ifade etmektedir. Mikro finans kurumunun en önemli amacı yoksullara mikro kredi sağlamak olmasına karşın bunun da dışında yoksulların tasarruflarının korumak, gelecekte muhtemel risklere karşı sigorta ve tüketici kredisi gibi çeşitli seçenekleri içerecek şekilde fonksiyonlarının olduğu ifade edilmelidir. 1 uzun dönemli bir mücadele ile azaltmaya yardım eden bir yöntemdir. Bu yöntemin devlet eli ile uygulanan sosyal transfer yönteminden en önemli farkı, yoksulun kendi içinde bulunduğu durum düzeltmek üzere aktif rol alması ve görece daha geniş bir zaman dilimine yayılan bir mücadele yöntemini ifade ediyor olmasıdır. Bu yöntemin ortaya çıktığı bu ülkede uzun bir uygulamasından sonra geniş kabul görmüş ve yoksullukla mücadeledeki başarılı sonuçları Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çeşitli küresel kurumlar bu yöntemi destek ve teşvik etmeye yönelik faaliyetleri ile dünyada hızla yaygınlık kazanmasında etkili olmuştur. Bu yöntemin etkinliğine ilişkin literatürde olumlu tespitlerine karşın eleştiriler getiren çeşitli yayınlar bulunmaktadır (Öz ve Çolakoğlu, 2014). Bu konu bildirinin ilerleyen kısımlarında ayrıntılı olarak alan araştırmasındaki bulgular üzerinde analiz edilecektir. Sağlanacak bir mikro kredi ile yoksulun içinde bulunduğu finansman gereksinimi karşılanarak ticaret veya üretimi için gerekli olan ürünleri satın almaya olanak sağlanmaktadır. Böylece yoksulun yaptığı işten elde edeceği kazançla hem aldığı mikro krediyi geri ödemeye hem de içinde bulunduğu yoksulluk sorunu ile mücadeleye fırsat sağlanmış olmaktadır. Bu yöntemle işsizlerler (özellikle aktif emek piyasasına girememiş yoksullar) emek piyasasına dâhil olmakta, yoksulların toplumdaki sosyal statüsünün yükselmekte, kadınların özellikle üretken hale gelmesi ile cinsiyet eşitsizliğinin azalmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca bu yöntemle sağlanacak gelir ile ailelerin çocuklarını daha iyi beslemeleri ve eğitmelerine daha fazla kaynak tahsis etmesi gibi ekonomik ve sosyal faktör nedeni ile sadece yoksullukla mücadeleye değil aynı zamanda ekonominin birçok diğer sorunlarının da azalmasına olanak sağladığı görülmektedir4. Mikro finans kurumları, geleneksel bankacılığın çalışma prensiplerinden farklı bir biçimde hizmet sunduğu görülmektedir. Klasik bankacılıkta esas amaç kar maksimizasyonu iken mikro finans kuruluşlarının amacı, mali açıdan sürdürülebilir bir konumda kalarak, özellikle yoksul kadınlar olmak üzere yoksullara kredi sağlayarak yoksulluğun azaltılmasıdır. Geleneksel bankacılıktan kişi aktif mal varlığın arttıkça daha fazla kredi alma olanağına ulaşırken, mikro finans sistemde ise sahip olduğun aktif azaldıkça mikro krediye ulaşma imkânı artmaktadır. Dünyadaki nüfusun neredeyse yarısı, Türkiye’de ise nüfusun neredeyse üçte biri klasik bankaların finansal desteklerinden yoksun bulunmaktadırlar. Mikro kredi anlayışında kredi olanağına ulaşmak, bir şekilde bir insan hakkı olarak görülebilir. Geleneksel bankacılık bireyleri güvenilmez olarak algılarken, mikro finans sistemi ise insana güvenmeyi esas olarak teminata ihtiyaç duymadan doğrudan mikro krediye ihtiyacı olan yoksullara kredi sağlamaktadır. Bir başka ifade ile mikro finans referans olarak kişinin sahip olduklarından daha ziyade kişinin geleceğe yönelik çalışma azmini ve potansiyelini öncelikle dikkate almaktadır. Geleneksel bankalarda yüksek işlem maliyeti ve risk faktörü nedeni ile kredi verilmesi riskli olan yoksullara küçük krediler verilmez iken mikro finans tam tersi olarak tam da bu kesime kredi sağlamaktadır. Geleneksel bankacılıkta zamanında tahsil edilemeyen krediler için cezalandırma ve mümkün ise sistem dışında tutmaya yönelik eylemler başvurulurken, mikro finans sisteminde ise tam tersine ödemelerinde zorluk çeken üye için gerekli önlemler alınarak sistem içinde kalması için gerekli destek ve tedbirler alınmaktadır. Mikro finans olanağı yoksullar için sadece ekonomik durumlarını iyileştirici bir seçenek ve ekonomik sisteme entegre etmede bir araç olarak değerlendirilmemelidir. Yoksulluk kültürünün oluşumunu engelleyici ve yoksulların sosyal statülerini ve kendilerine yönelik Grameen Bank, mikro kredi alan yoksullara belirlemiş olduğu on altı ilkeyi benimsetmeye çalışmaktadır. Bu ilkeler, genel olarak disiplin, cesaret, dayanışma, yardımlaşma, haksızlığa karşı mücadele etme ve çok çalışma kültürünün oluşturulması, harabe evlerde yaşamama, tarımsal üretimi teşvik etme, az sayıda çocuk sahibi olma, sağlığa dikkat etme, çocukların eğitimini aksatmama, çocukların ve çevrenin temizliğine özen gösterme, çukurlu gideri olan tuvaletler kullanma, temiz içme suyu kullanma, çocuk evliliğine izin vermeme, evliliklerde başlık parası almama, kolektif olarak daha büyük yatırımlar yapma ve kolektif olarak sosyal faaliyetlere katılma üzerinedir (www.grameen-info.org, 2014). 4 özgüveni arttırıcı bir fonksiyon ortaya koyduğu görülmektedir. Nitekim Bangladeş’te yapılan bir alan araştırmasında mikro kredi alan kadınlarla almayan kadınlar arasında yapılan karşılaştırmada mikro kredi kullanan kadınların ve ailelerinin refahlarının daha yüksek ve yaşamlarından daha memnun oldukları ifade edilmektedir ( Ruhul Amin vd., 1998 aktaran, Altay, 2007: 62). Yukarıda ifade edilen mikro finans kurumlarının, dünya uygulamasına paralel olarak, hemen hepsinin öncelikli hedef kitlesi yoksul kadınlardır. Kadınların işgücüne katılımı erkeklerle kıyaslandığında genelde daha düşük olduğu bilinmektedir. Kadınların işyeri sahipliği açısından bakıldığında durum daha da vahim bir manzara arz etmektedir. Nitekim AB ülkelerinde bu oran %16-40 arasında değişirken, Türkiye’de ise bu oran ancak %4 seviyesindedir (Altay, 2007: 66). Mikro kredi olanağının özellikle kadınlara yönelik olarak programlanmış olması, kadın yoksulluğunu azaltmanın yanında ifade edilen kadın girişimciliğini artırmaya da, kadının toplumsal statüsünü iyileştirmede de olumlu bir katkısının olacağı görülmektedir. Kentsel alanlarda yaşayan yoksulların, içinde bulundukları yoksulluk sorunu kadar önemli olan diğer bir sorun ise sosyal dışlanmadır. Bunun yanında diğer bir sorun ise yoksulların politik karar alma süreçlerinde yeterince olamamaları onları aynı zamanda politik dışlanma sorunu maruz bırakmaktadır. Bunların dışında insanların renklerinden, etnik kökenlerinden, dillerinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldıkları görülmektedirler. Bu sorunlar yoksulluk ile bir araya geldiğinde daha da dramatik bir sorun olarak ortaya çıktığı görülmektedir (Rogaly, 9). Bu sorunlar özellikle kentin bir kısmında kümelenmiş gece kondu bölgelerinde daha derin bir şekilde hissedilmekte neden olduğu yoksulluk kültürü ile bu bölgeler yoksulluğun nesiller boyu devam etmesine yol açan gelişmelere neden olmaktadır. Sosyal, ekonomik ve politik dışlanma sorunu hafifletmenin bir önemli seçeneklerinden biri olarak mikro kredi mekanizmasının önemli roller icra ettiği görülmektedir (Rogaly, 9). Mikro finans marjjnal sosyal kesimlerin, özellikle yoksul kadınlar olmak üzere yoksulların içinde bulundukları kötü koşullardan daha iyi hale gelmeleri yönünde mobilize eden bir araç olduğu görülmektedir. Mikro finans yoksulluk sorunu ile mücadele etme konusunda modern kapitalizmin alternatifi olmaktan daha ziyade kapitalizmden yarar sağladığı ifade edilmektedir. Stiglitz (1998) ifade ettiği gibi mikro finans orthodoxy’nin karşıtı olmaktan daha çok post-Washington Consensus’un bir parçasıdır. Mikro finans başlangıçta devletin kırsal kesime yeterli düzeyde kredi sağlamak konusundaki başarısızlığına ve kentsel alanlarda modern finans piyasasının düşük gelirli yoksullara kredi sağlamak konusundaki aksaklığını telafi etmek için ortaya çıktığı görülmektedir. Bu başarısızlıkların ortaya çıkmasında etkili olan başlıca faktörler; kent merkezli finansal hizmet sunulması, yoksullara kredi kullandırmanın yüksek işlem maliyetine neden olması, yüksek faiz kısıtı, alınan kredilerin yüksek oranda geri ödenmeme sorunu ve verilen kredilerde yolsuzluk sorunu gibi sorunlar sıralanmaktadır (Arun, Hume, Martin and Rutherford, 2009: 1). 5. Başlangıçta bu sektör daha ziyade gönüllü kuruluşları veya kurumların etkili olduğu bir nitelikte olmasına rağmen zaman içinde bu sektör giderek ticari organizasyonların sektördeki ağırlığı artmaya başladığı görülmektedir (Arun and Hume, 2009: 1). Yoksulların finans sektöründen dışlanmış olması finansal yetersizlikten kaynaklanmamakta nitekim yoksullar informal kaynaklardan sınırlı düzeyde de olsa borçlanmaktadırlar. Yoksullar tefecilerden, komşulardan, akrabalardan, yerel ticaret yapan esnaflardan borç bulmaktadırlar. Özellikle tefecilerden aldıkları kredinin maliyeti piyasa faiz oranın üzerinde olduğu gözlenmektedir. Bu durumda borç verenler borç verdikleri kişiler hakkında bankalardan daha fazla bilgiye sahiptirler. Mikro finans yerel ölçekte uygulanmakta olan geleneksel borç bulma yönteminin sağladığı bilgi avantajı ile bankacığın daha fazla kaynak kullandırma fırsatını Thankom Arun, David Hume, Imran Matin and Stuart Rutherford, “Finance For The Poor”, Microfinance, Edited by: David Hulme and Thankom Arun, Routledge, 2009, p. 7 5 etkinliğini bir arada sunan yeni bir çözüm olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Hiç şüphesiz Mikro finans bunu yapmaya ilk teşebbüs eden girişim değildir. Ancak bunu en başarılı bir şekilde yaptığını ifade etmek mümkündür (Aghion and Morduch, 2005: 8). III. Dünyada ve Türkiye’de Mikro Finansın Gelişimi 1970’li yıllardan itibaren uygulama alanı bulan mikro finans uygulaması, dünyada hızla yayılmış ve küçümsenmeyecek sayı ve büyüklüğe ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler 2005 yılını “Uluslararası Mikro Finans Yılı” olarak ilan edecek kadar dünya genelinde yoksulluk ile mücadelede bu yöntemin önemi küresel düzeyde kabul görmüştür. Öncelikle yoksul ülkelerde kabul gören bu yöntem, daha sonraki dönemlerde gelişmiş ülkelerde de kurumsal yapı kazanarak kurumsal hale gelmiştir. Modern bankacılık kurumunun, yoksulların kredi sağlanabilir olmadığı için kredi vermeyi ret eden kurumsal niteliği, 2008 yılında gelişmiş birçok ülkede meydana gelen finansal kriz esnasında bu bankaların önemli bir kısmı önemli kayıplar ve hatta bir kısmı batmasına karşın, dünya genelinde yoksullara mikro kredi sağlayan bu kurumalardan herhangi bir tanesinin batmamış olması Dr. Yunus’un geliştirdiği bu yöntemin etkinliği açısından dikkat çekici olmuştur. Dünyada mikro finans verilerinin takip edildiği birkaç merkez bulunmaktadır. Bunlardan biri ait veriler 2012 yılı sonu itibari ile veriler Tablo 1’de görülmektedir. 2000 yılında bu yana dünya genelinde özellikle bilinen ve belli büyüğe kavuşmuş olan mikro finans kurumlarının verileri derlenmektedir. Dünyada 150’den fazla ülkede bu kurumların sayı itibariyle en fazla olduğu bölgenin Asya ve Pasifik bölgesinde olduğu görülmektedir. Yine bu kurumların en büyük müşterilerinin başından itibaren kurgulandığı gibi yoksullara ve kadınlara yönelik olduğu tabloda açık şekilde görülmektedir. Yoksulara yönelik bir kurum olması nedeni ile bunun yoksul veya gelişmekte olan ülkelerle sınırlı kalmadığı bu kurumun küçümsenmeyecek sayıda endüstrileşmiş gelişmiş ülkelerde gelişme gösterdiği görülmektedir. Dünya genelinde mikro finans yöntemi kredi sağlayan kurumların sayısının 3700 aştığı aynı şekilde bu yöntemle ulaşılan aile sayısının 100 milyonu aştığı ve toplam müşteri sayısının ise 203 milyonu üzerine çıktığı görülmektedir. Bu kurumların sağladığı mikro kredi tutarının 2013 yılı için 75 milyar $ düzeyine kavuştuğu görülmektedir (Mixmarket, 2015). Bu şekilde kredi kullananların %83’ünden fazlasının en yoksul kadınlar olduğu yine aşağıdaki tablodan görülmektedir. Bu sektör hükümetlerin, gönüllü sivil toplum kuruluşlarının, bankaların, yardım kurumlarının, kooperatiflerin katkı sağladığı ve binlerce çalışanları ile küçümsenmeyecek bir büyüklüğe ulaşan küresel bir hale geldiği görülmektedir (Arun and Hume, 2009: 1). Tablo 1: Dünya Genelinde Mikro Finans Kurumlarının Genel Görünümü Dünyadaki Bölgeler Sahara Altı Afrika Asya ve Pasifik Latin Amerika ve Kabinler Ortadoğu ve Kuzey Afrika Gelişmekte Olan Ülkeler Top. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa Doğu Avrupa ve Orta Asya Endüstrileşmiş Dünya Top. Dünya Geneli Mikro Finans Kurum Sayısı Toplam Müşteri Sayısı 1 042 15 192 387 Toplam Kadın Müşteri Sayısı 8 194 610 En Yoksul Müşteri Sayısı 8 471 247 En Yoksul Kadın Müşteri Sayısı 5 899 917 1 747 161 022 985 130 880 298 102 627 426 87 134 440 95 5 231 520 2 777 297 1 497 012 1 074 968 670 16 491 676 10 154 176 2 798 274 2 038 188 3 554 88 197 938 568 170 634 152 006 381 60 663 115 393 959 43 375 96 147 513 34 303 164 5 570 739 338 607 190 486 106 696 76 3 718 Kaynak: Micro Credit Summit Campaign 2013 5 400 105 203 509 307 277 944 152 344 988 147 111 115 584 445 72 393 96 254 209 Modern finans sektörü dünyada hızla gelişmesine karşın halen yoksullar bu sektörün bir parçası olma fırsatından uzaktırlar. Bunun nedeni kurallar gereği yoksullar kredibil olmadıkları için finans piyasasının dışında kalmaya mecburdurlar. Bu sektörün temel bir prensibini farklı bir yaklaşım ile yaklaşan mikro finans sektörü yoksulların da kredibil olduğunu ve aldıkları krediyi geri ödeme konusundan yüksek gelirliler kadar özen gösterecekleri anlayış yeni bir kurumun doğup hızla gelişmesine neden olmuştur. Bu kadar kısa sürede bu sektörün ulaştığı büyüklük ve sağlıklı bir şekilde işlemesi bu yöntemin oldukça başarılı olduğuna ilişkin önemli bir referans oluşturmaktadır. Bu yöntemi analiz eden çok sayıda alan araştırmasında gerek bu kurumların sürdürülebilirliğinde herhangi bir sorun bulunmadığı aynı zamanda bu yöntemle kredi kullanıp gelir elde eden yoksulların durumlarında önemli düzeyde olumlu gelişme olduğuna ilişkin literatür meydana gelmiştir. Dolayısıyla bu sektörün bu kadar büyümüş olması bu yöntemin hem kurumsal hem de amacına uygun hizmetler sunduğuna ilişkin önemli bir referans oluşturmaktadır. Türkiye’de Mikro finansın tarihsel geçmişi Osmanlı döneminde, kişinin oturduğu evi ipotek göstermek karşılığında kredi sağlayan “Para Vakıfları”nın uygulamalara kadar götürülebilir (Özcan, 2008: 124-128). Cumhuriyet döneminde Emanet Sandıkları, Kooperatifler, Kredi Birlikleri kurumlarının yanında en dikkat çekici olan Ziraat Bankasının özellikle tarım kesimine, Halk Bankasının küçük esnafa ve Vakıflar Banmasının düşük gelirli kesimlere düşük miktarlarda kredi sağlayan uygulamalarının belli ölçüde bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu kurumlarının öncelikli amacı kar olmaktan ziyade toplumsal yararı gözetmek olduğu söylenebilir (Bilen ve Çetin, 2012). Ancak bu tecrübelerin önemli bir kısmının önemli başarısızlıklarla karşılaştığı bilinmektedir. Çok kereler bu kurumlar politik popülizme kurban edilecek şekilde kurumsal etkinsizleri başarısızlığa maruz kalmıştır. Örneğin yıllarca Ziraat ve Halk bankasının görev zararlarının 2001 kriz sonrasında devasa boyutlara kavuşur niteliğe kavuştuğu bilinmektedir6. Açıkçası devlet eli ile işleyen bu kurumların bir yandan politik riskler diğer yandan ise kurumsal etkinsizlikleri dikkate alındığında pekte başarılı sonuçlar ortaya konmadığı ifade edilmelidir. Türkiye’de yakın geçmişte kurulan esas itibariyle iki tane mikro finans kurumu bulunaktadır. Bunlardan birincisi Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafında ilk olarak İstanbul merkezli olarak kurulan MAYA Mikro Ekonomik Destek ismi ile kurumsal yapıya kavuşmuş ve yoksul kadınlar küçük krediler sunmaktadır. 1999 Marmara depreminden en çok etkilenen Kocaeli, İstanbul, Düzce, Sakarya ve Eskişehir’de kredi vermeye başlamıştır. Maya, bu güne kadar 12 binden fazla kredi kullandırmış ve kullandırılan kredilerin toplam değeri 11 milyon TL’yi geçmiştir (Maya, 2015). İkincisi ve daha geniş kapsamlı faaliyet alanına sahip olan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı (TGMP) benzer şekilde Türkiye İsrafı Önleme Vakfı bağlı 2003 yılında Muhammed Yunus’un oluşumuna öncülük yaptığı ilk kurumla imzalanan bir protokol ile kurulmuştur. TGMP, özellikle kamu ile sağlanan işbirliği (il özel idaresinde yasasından) sağlanan olanaklar ve çeşitli kurumlardan temin edilen desteklerle kar amacı gütmeksizin yoksul bayanlara kredi sağlamak üzere kurulmuştur. Türkiye genelinde 67 ilde 111 şubeye ulaşmış, yaklaşık 12 bin kredi bekleyeni olmak üzere üye sayısı 64 268 üyesi olan ve 441 milyon TL’den fazla kredi kullandıran bu alandaki en büyük ve etkin mikro kredi kurumu haline gelmiştir. Kurulduğu tarihten bu yana oldukça hızlı gelişme göstermiş ve kurumsal sürdürülebilirliği konusunda oldukça etkin olan bir konumdadır (tgmp, 2015). TGMP yönetimine göre bir ailede yoksulluktan, en çok kadınları etkilendiği için mikro krediyi sadece kadınlara verilmesi benimsenmiştir. Ayrıca yoksul bir kadına bir kredi veya mali imkân sunulduğunda kadınların öncelikle ailesi için kurdukları hayalleri gerçekleştirmek 2001 yılında Halk bankası, Ziraat Bankası ve Emlak bankasının görev zararlarının karşılığı olarak verilen tahvillerin değeri yaklaşık olarak 23 milyar TL olduğu görülmektedir. (Kaynak: https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss286-3.pdf ) 6 istedikleri ve alınan kaynakları mümkün olan en iyi şekilde değerlendirerek yoksulluklarını azaltıcı bir çaba göstereceği tespit edilmiştir. Bu bakış açısı, kadınların içinde bulundukları yoksulluk ile mücadele etmek konusunda erkeklere nispeten daha güvenilir olduğu değer yargısına dayanmaktadır. Diğer yandan bu kredi olanağı ile evde aktif olmayan/olamayan kadının aktif bir biçimde ekonomiye dahil edildiği ve geleceğe yönelik olarak çocukları için eğitim başta olmak üzere diğer beşeri sermaye yatırımlarına imkan sağlayacağı düşünülmektedir. Bütün bunlara rağmen kredi olanağından yararlanmak isteyen yoksul bir erkeğin eşi, kız kardeşi veya annesi gibi bir yakını aracılığı ile bu olanağa ulaşmasının mümkün olduğu ifade edilmektedir. Kadınların muhatap oldukları finansal ve sosyal sorunlarının üstesinde gelinmesi hedeflenmektedir. 5’er kişilik gruplar halinde krediler kullandırılmaktadır. TGMP görevlileri kredi kullanacak yoksul kadınlar öncelikle 3 günlük bir eğitim ile süreç hakkında bilgilendirilmekte ve kredi verildikten sonar tahsilât yine kurum görevlilerince 46 haftalık süreçte geri tahsil edilmektedir. Grup kredileri uygulaması ile gerek kredilerin geri ödenmesinde bir şekilde sosyal bir baskı mekanizması oluşturmak gerek ise grup dayanışması ile işbirliği içinde geri ödemelerin düzenli bir şekilde yapılmasına yardım etmek amaçlanmaktadır. Verilen ilk kredinin geri ödeme performansı dikkate alınarak yeni kredilendirme tutarının ne olacağı veya ne düzeyde artacağı belirlenmektedir. Bu uygulama kredi kullanan bireyin hem iş disiplinini hem de kurumsal güvenirliğini artırma ve geliştirmeye katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kurum beş çeşit mikro kredi biçimde kredi kullandırmaktadır, bunlar 100 TL ile 1000 TL arasında olan temel kredi, 1000 TL ile 15000 TL arasında olan mikro girişimci kredisi, 2000 TL’ye kadar olan hayvancılık kredisi, mikro sera kredisi ve mücadeleci vatandaş kredisidir. Ayrıca sözleşmeli kredi7 olarak ifade edilen bir kredi biçimi bulunmasına rağmen bu kredi daha ziyade karşılaşılan sorunu çözmeye yönelik bir nitelik taşımaktadır (tgmp, 2015). İkinci defa mikro kredi talep edilmesi halinde sermaye birikim merdiveni esasına göre verilecek kredi tutarı arttırılmakta olduğu görülmektedir. Verilen krediler geri ödenmemesi durumunda herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır. Grup kredisinden yararlanan grup üyeleri her hafta bir üyenin evinde toplanmakta ve sorunları ve başarıları değerlendirmektedirler. Bu toplantıya katılan mikro finans kurumunun yetkilisi haftalık olarak toplaması gereken geri ödemeleri toplamaktadır. TGMP’nin verdikleri mikro kredi için yıllık olarak %15 hizmet maliyeti alınmaktadır. Hizmet maliyeti olarak ifade edilen bu oran kurumun vermekte olduğu hizmetlerin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik bir tedbir olduğu görülmektedir. Kurum dünya’daki benzer Mikro finans kurumlarının uyguladıkları faiz oranları dikkate alındığında aldığı tutarın çok yüksek olmadığı düşünülmektedir. Bu kurumsal sürdürülebilirlik açısında diğer önemli olan unsurlardan biri yoksulların tasarruf yapmalarını teşvik etmek üzere haftalık 1 TL gibi küçük miktardaki katılımlarla tasarruf hesabı ile yine ayda 1 TL ödemek üzere 10 bin TL sigorta programları ile gelecekte karşılaşılacak risklere karşın tedbir almaları teşvik edilmektedir. V. Mikro Finans Hakkında Alan Araştırması Alan araştırması, 2015 Nisan ayında İstanbul’da TGMP şubelerinde mikro kredi kullanan büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan kişilerden özellikle haftalık tahsilatın yapıldığı toplantılarda hem yüz yüze derinlemesine görüşmeler yöntemi hem de anket yöntemi kullanılarak yapılmıştır8. İstanbul’da seçilen örnek kütle Çekmeköy, Samandıra, Sultanbeyli ve Ümraniye ilçelerinde mikro kredi kullanan deneklerden oluşmaktadır. Özellikle grup liderleri Sözleşmeli kredi TGMP’nin sunduğu bir kredi çeşidi değildir. Haftalık ödeme güçlüğü çeken üyelerin ödemelerini esnek bir yapı ile yeniden yapılandırarak üyelerin ödemelerini daha esnek bir şekilde yapmalarına yardım edici bir düzenlemedir. 7 Alan araştırması için hazırlanın anketin yapılmasında İnci Bayındırlı, Begüm Ayvaz, Özge Sevim’in gösterdikleri gayret ve katkılardan dolayı teşekkürü borç bilirim. 8 başta olmak üzere 101 kişi ile görüşülmüştür. Araştırmada mikro kredi kullanan kişilerin bu konudaki olumlu ve olumsuz yaklaşımları üzerinden bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki konumu tespit edilmek istenmiştir. Bu konuda dünya literatüründe oluşan birim ile ilişkili olarak konu analiz edilecektir. Tablo 2: Alan Araştırmasında Yer Alanların Demografik Göstergeleri Yaşınız 18-25 26-35 36-45 46 ve Üstü Toplam Yüzde (%) Frekans 4 4,0 48 47,5 44 43,6 5 5,0 101 100,0 Eğitim Düzeyi Okur- Yazar Değil Frekans 2 Okur-Yazar 12,9 74 12 Toplam 2,0 13 İlkokul Lise Yüzde (%) 101 73,3 11,9 100,0 Araştırmada deneklerin iki tanesi dışında tamamı bayanlardan oluşmaktadır. Mikro kredi kullanan yaş dağılımına bakıldığında 26 ile 45 yaş arasında yer alanların toplamının %90’a geçtiği görülmektedir. Eğitim düzeyine bakıldığında deneklerin dörtte üçünün ilkokul mezunu olduğu görülmektedir. Anlaşılacağı gibi yoksulların beşeri sermaye düzeyinin düşüklüğü bu sorunun önemli bir kaynağı oluştuğu bu araştırmanın ilk bulgularında dikkat çekmektedir. Yine araştırmaya katılanların mikro finans kullanmadan önce büyük bir kısmının (%58) ev hanımı olduğu görülmektedir. Hanedeki fert sayısına ilişkin soruya 4 tane diyenler (%55) yarısında fazla geri kalan %30 kısmının ise 5 kişi olduğu görülmektedir. Mikro kredi sağlayan bu kurumdan nasıl haberdar olduğuna ilişkin soruya katılımcıların önemli bir kısının (%92) komşu veya arkadaşlarından duyduklarını ifade etmektedirler. Bu hizmetin tanınırlığı konusunda dikkate değer düzeyde tanıtım ihtiyacının olduğu görülmektedir. Alan araştırmasından elde edilen verilerde dikkat çeken diğer bir husus ise mikro kredi kullananların önemli bir kısmının SSK (%76) ve Bağ-Kur’lu (%16) olduğu görülmektedir. Aynı evde yaşayanlardan kaç kişi çalışmaktadır sorusuna ankete katılanların %86’sı iki olarak cevaplamıştır. Bu olanaktan yararlananların önemli bir kısmı bu yöntemle emek piyasasına girmiş olduğu görülmektedir. Türkiye’de iş gücüne katılım oranının %50 düzeyinde olduğu ve kadınlar arasında bu oranın %30 gibi düşük düzeyde olduğu (TUİK, 2015) dikkate alındığında bu yöntemin kadınların iş gücüne katılımı için önemli fırsat sağladığı söylenebilir. Ancak bu yöntemin toplum tarafından halen oldukça sınırlı düzeyde bilindiği ve tanınırlığı konusunda önemli bir çaba olmadığı dikkat çekmektedir. Tablo 3: Mikro Krediye Başvurma Amacı ve Faaliyette Bulunulan İş Kolu Mikro Krediye Başvurma Frekans Amacı Yeni Bir İş Kurmak 43 Aile Borcunu Ödemek 9 Mevcut İşi Geliştirmek Diğer Toplam 42 7 101 Yüzde (%) Faaliyette Bulunulan İş Kolu 42,6 Evde El İşi 8,9 Perakende Satış 41,6 6,9 100,0 Frekans Yüzde (%) 24 23,8 İşletmecilik 35 Seyyar Satıcı 10 Toplam 101 Diğer 34,7 12 11,9 20 19,8 9,9 100,0 Mikro finans talebinde bulunan kadınların önemli bir kısmının yeni bir iş kurmak (%43) ve mevcut işini geliştirmek (%42) için talep edildiği ve bunun mikro finans kurumunun gerçek amacına uygun olduğu görülmektedir. Doğrusu kullanıcılarının önemli bir kısmının Öz ve Çolakoğlu (2014) çalışmasında işaret edildiği gibi mikro finansın amacı dışında kullanıldığına ilişkin bir sonuç elde edilmemiştir. Mikro kredi kullananların hem ev temelli hem de küçük bir işletme ekseninde bir ekonomik faaliyet içinde oldukları görülmektedir. Bu yöntemin çeşitli biçimlerde kadınları ekonomiye katkı sağlayan bir ekonomik aktör haline gelmesi, bu yöntemin yoksulluk sorunu ile mücadelenin ötesine geçerek makro ekonominin temel sorunlarının çözümüne katkı sağlayıcı özellik gösterdiği şeklinde yorumlanabilir. Tablo 4: Mikro Kredi Kullananların Karşılaştıkları Sorunlar Kredi Geri Ödemede Sorun Yaşıyor musunuz? Frekans Çok Sık 4 Nadiren Pek Değil Yüzde (%) Toplam 4,0 Kredi Miktarı 9,9 Başvuru Şartları 50 49,5 37 36,6 10 Hiç Değil 101 Mikro Kredinin Eksik Yönleri 100,0 Geri Ödeme Süresi Şube Sayının Yetersizliği Toplam Frekans Yüzde (%) 39 38,6 52 51,5 2 2,0 8 7,9 101 100,0 TGMP’den kredi kullanmak üzere başlangıç seminerlerine katılan katılımcıların bazen eleştiri konusu yaptıkları hususlardan bir tanesi; grup kredisi biçiminde kredinin kullandırılmasıdır. Çünkü kadınlar bir başkasının sorumluluğunu almak istememektedirler. Grup üyelerinden bir tanesinin aldığı krediyi geri ödememesi durumda diğer grup üyelerinin onun yükümlülüğü paylaşmak zorunda olmalarını bir sorun olarak görmektedirler. Geleneksel sosyal ilişkilerde güvenin oldukça azaldığı bu tür sosyal ortamlarda bir başkasının sorumluluğunu almak Türkiye sosyolojisi için kolay kabul edilen bir durum olmadığı ifade edilmektedir. Nitekim ankete katılanların %42 gibi küçümsenmeyecek bir kısmının kredi kullanımının bireysel olması talep edilmektedir. Bu olgu yüz yüze yapılan görüşmeler esnasında da dikkat çeken bir problem olduğu görülmektedir. Ancak grup olarak kredi kullanımından memnuniyetin halen yarıdan yüksek olması bu yöntemin benimsenmesi veya memnuniyetinin yine dikkate değer olduğunu ifade etmektedir. Mikro kredinin geri ödemesine ilişkin soruya katılımcıların önemli bir kısının ciddi sorunla karşılaşmadıkları görülmektedir. Ancak kredi miktarının yeterli olmadığına ilişkin eksiklik yapılan görüşmelerde dikkat çekildiği gibi ankette de yarısından fazlasının önemli bir sorun alanı olarak görmektedir. Geri ödeme süresi sanki sorun olarak görülmesine karşın daha ziyade sorun ödemelerin haftalık ve 46 haftaya yayılmış olması diğer bir eksiklik olarak ifade edilmektedir. Kurum bölge yöneticisi9 ile yapılmış olan görüşmede bu sorunun oldukça yaygın bir eleştiri konusu olduğu ve bunu iki haftaya çıkarmaya yönelik İstanbul’da bir adım atıldı ancak ödemelerde sorunlar çıktığı için tekrar haftalık geri ödeme sistemine dönüldüğü ifade edilmektedir. Ancak İzmit bölgesinde bir süredir iki haftada bir olacak şekilde alınması tecrübesinde herhangi bir sorunla karşılaşmadığı için bu uygulamanın devam ettiği ifade edilmektedir. Ödemelerin aylık veya iki haftada bir olmasına yönelik taleplerin genel olarak yaygın olduğu ve olumsuz tecrübelerden dolayı bu hali ile devam etmesinin kurum tarafından devam edilmesine yönelik bir eğilim olduğu görülmektedir. Tablo 5: Yoksulların Mikro Kredi Kullanım Sonrası Gelirdeki Değişim Mikro Kredi Sonrası Gelir Düzeyi Mikro Kredi Öncesi Gelir Düzeyi Gelir Dilimleri 700 ve Altı 701-1200 1201-1700 1701-2500 Toplam Frekans 39 39 20 3 101 Yüzde (%) 38,6 38,6 19,8 3,0 100,0 Frekans 23 27 38 13 101 Yüzde (%) 22,8 26,7 37,6 12,9 100,0 Fark Frekans -16 -12 18 10 0 Yüzde (%) -16 -12 18 10 0 TGMP İstanbul Anadolu Bölge Müdürü Hasan Hüseyin Çağlar ile bu araştırmanın gerçekleşmesinde yardımları ve sorularımıza verdiği sabırlı cevapları için teşekkürü borç bilirim. 9 Bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki başarısı hakkında geniş bir literatür bulunmasına rağmen, Türkiye’de halen başlangıç aşamasında olan uygulamanın daha dikkatli analiz edilmesinde yarar bulunmaktadır. Mikro finans yönteminin yoksulluğu azaltmadaki rolüne ilişkin hem dünyada hem de Türkiye’de çeşitli araştırmalar (Öz ve Çolakoğlu, 2014) yapılmaktadır. Bunlardan önemli bir kısmında bu yöntemin yoksulların gelir düzeylerinin artışına olumlu etkisi veya yoksulluğu azaltıcı rolünün olduğu görülmektedir. Bu araştırmada yer alan deneklerin de mikro kredi kullanımından sonra gelir düzeyinde önemli düzeyde bir artış olduğu görülmektedir. Tablo 5’te de görüleceği gibi gelir düzeyi 700 TL ve altında olanların oranı %16 ve bir gelir düzeyi 701 ile 1200 TL arasında olanların ise %12 düzeyinde azaldığı buna karşın, daha üst gelir aralığında olanların nispetinin sırayla %18 ve %10 düzeyinde arttığı görülmektedir. Bu yöntemden yararlanarak işlerini büyütüp başarılı iş hayatına geçiş yapmış olanların oranı yine yöneticiler tarafında %20’nin üzerinde olduğu ifade edilmektedir. Önemli bir kısmının belli bir iş alanında aynı düzeyi korur şekilde devam ettiği görülürken, belli düzeyde (%20) üyelerin aldıkları ilk mikro krediyi geri ödedikten sonra devam etmediği görülmektedir. Bu yöntemden vazgeçmeye yönelik nedenler oldukça farklı olabilmektedir. Ailesel nedenler, yaptığı işten başarılı olamama, taşınma, sağlık, bebek bekleme gibi nedenler en çok dikkat çekilen faktörler olarak sıralanmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemin bütün sosyal politikaları telafi edecek düzeyde başarılı bir yöntem olmadığı ancak önemli bir katkı sunduğu ifade edilmesi gerektiği söylenebilir. Mütevazi de olsa insanların kendi çabaları ile yoksulluklarını yenmek için sağlanacak olanaklardan yararlanarak başarı gösterme şansının verilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu yöntemin başarısını analiz etmede birkaç tane unsuru olduğu ifade edilebilir. Bunlardan birincisi mikro finans kurumlarında kredi kullanan müşterilerdir. Bunlar kullandıkları mikro kredileri uygun bir şekilde değerlendirip kazanç sağlamasalar ya aldıkları krediyi geri ödemezler ya da yeni kredi alma talebinde bulunmazlar. Bu durumda kurum birinci krediyi verdiğinde aldatılmış olabilir ancak ikinci ve üçüncü defa aynı hatayı yapmayacağı açıktır. Bu kurumlardan yıllar itibariyle kredi kullananların sayısın artmış olması bu yöntemin başarısı hakkında fikir vermektedir. Bağışçılar (donors) açısından bakıldığında ise, yıllar itibariyle her iki bankanın kullandırmış olduğu kredi hacminin giderek artıyor olmasının bağışçıları açısından bu yöntemin güvenilirliğine veya faydasına yönelik olan anlayışla ilgili olduğu düşünülebilir. Mikro finans kurumlarının çalışanları açısından bakıldığında, bu kurumların finansal olarak kendi kendine yeterli olma prensibi gereği çalışanların elde ettikleri ücretlerin karşılığı olarak yoksullara yardım etme mesaileri devam etmektedirler. Bu kurumlar bağışçılardan aldıkları bağışlar azalma olsa bile varlıklarını sürdürdükleri görülmektedir (Schreiner, 2003: 11). Bangladeş’te en çok bilinen üç kurumun vermiş oldukları mikro kredilerin zaman içinde yoksulluğu ne ölçüde azalmakta etkili olduğunu anlaya yönelik yapılmış olan etki analizi (impact assisment) araştırmasında elde edilen sonuç; programda yararlanılan süre arttıkça yoksulluk oranının azalmaktadır. Ancak uzun zamandan beri bu programdan kredi kullananların arasında halen yoksulluk oranın %40’lar düzeyinde olması bu programın başarısını tartışılmasına neden olmaktadır. Bu ülkede yoksulluk oranın yüksek olmasının etkisi göz ardı edilmemesi gerektiği de açıktır (Chowdhury, Ghosh, and Wright, 2005: 299). Türkiye’de halen başlangıç aşamasında olan bu yöntemin yoksulluğu azaltma konusundaki başarısını analiz edecek güvenilir veriler bulunulamasa da bazı kadınların aldıkları mikro kredi ile hanehalkı yoksulluğunu azaltmakta etkili sonuçlar ortaya koyduğu görülmektedir. 1980’li yıllardan bu yana mikro finans kalkınma iktisadının yoksullukla mücadelesi ve ekonominin yeniden üretilmesi stratejilerinden en önemli konu başlıklarından birisi haline geldiği görülmektedir. Mikro finans yönteminin yoksullukla mücadele etkili bir araç olup olmadığı yönündeki sorularının analizinde en çok araştırma konusu yapılan örnekler ise, Bangladeş’te uzun zamandan beri hizmet sunan Grameen Bankası ile Bolivya’daki Mikro finans kurumu olan BankoSol’dur. Nitekim Schreiner (1999) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Grameen bankası 1983 ile 1994 yılları arasında yoksullara vermiş olduğu mikro kredilerden her kredi kullanan ortalama yıllık $8 bir gelir artışı sağlamıştır. Diğer bir yaklaşım ile ortalama her borçlanan yoksul aldığı her $1’lık kredi için 10 cents’lik bir gelir artışı elde ettiği ifade edilmektedir. Benzer şekilde BancoSol kurulduğu tarih olan 1987 yılından 1996 yılı sonuna kadarki dönemi için kredi kullandırdığı ortalama her yoksulun aldığı $1’lık krediden yıllık olarak 6 cents’ten fazla bir kazanç elde ettiği tespit edilmektedir (Schreiner, 2003: 9). Bilinen bu iki örnekteki uygulamadan anlaşılacağı gibi bu yöntem sayesinde yoksulların ekonomik koşullarında bir iyileşme olduğu görülmektedir. Ancak bazı olumsuz örnekler de yok değil. Girişim faaliyetinden hiç ilgisi olmadığı halde yaptığı işte başarılı olamadığı için yoksullukları daha da artığı (Chowdhury, Ghosh, and Wright, 2005: 299) görülmektedir. Tablo 6: Mikro Kredi Kullanımına Duyulan Memnuniyet Mikro Krediyi Herkese Tavsiye Ederim Frekans Kesinlikle Katılmıyorum 3 Kararsızım 7 Katılmıyorum Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Toplam 4 Yüzde (%) 3,0 4,0 6,9 30 29,7 101 100,0 57 56,4 Bu Sektör Devlet Yüzde Frekans (%) Tarafından Desteklenmeli Kesinlikle Katılmıyorum 2 2,0 Kararsızım 1 1,0 Katılmıyorum Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Toplam 4 4,0 15 14,9 101 100,0 79 78,2 Mikro Kredi Yöntemiyle Yüzde Frekans (%) Yoksulluk Azalır Kesinlikle Katılmıyorum Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Toplam Kredi Kullanımı Sonrası Özgüvenim Arttı Kesinlikle Katılmıyorum Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Toplam 9 8,9 13 12,9 43 42,6 10 26 101 Frekans 3 9,9 25,7 100,0 Yüzde (%) 3,0 11 10,9 41 40,6 11 35 101 10,9 34,7 100,0 Mikro kredi kullanan kadınların memnuniyet düzeyine ölçmeye yönelik sorulan soruların değerlendirildiği tablo 6’da genel olarak görülmektedir. Alan araştırmasında ankete katılanların %39 çok memnun olduğunu ifade ederken, orta düzeyde memnun olanların oranı %58,4 düzeyindedir. “Mikro kredi kullanımını başka kişilere tavsiye ederim” sorusuna katılanların oranı %86’ının üzerindedir. Bu yöntemin yoksulluğun azalmasında etkili olacağını mikro kredi kullananlar arasındaki oranı %68’in üzerindedir. Pitt and Khandker (1998) tarafından yapılan araştırmaya göre kredi kullanan kadınların, çocuklarının eğitimine dikkate değer bir düzeyde pozitif bir etki yaptığı tespit edilmektedir. Khandker (2005) araştırmasına göre mikro kredi kullanan kadınların çocuklarına yönelik yapmış olduğu beslenme ve diğer beşeri sermaye yatırımları açısında önemli farkın olduğuna dikkat çekilmektedir (Overview, 24). Ayrıca bu yöntemin kamu tarafından desteklenmesi hakkındaki görüşünü %90’nın üzerinde olumlu bulunduğu görülmektedir. Mikro kredi kullanmış ve bunun sonuçlarını yaşamış kişilerin bütün olumlu ve olumsuz tecrübeleri sonucunda bu yöntemin kamu tarafından desteklenmesi ve yoksullukla mücadele etkili olduğu yönündeki tutumlar bu yöntemin etkinliğini göstermektedir. Bu yöntemin ekonomik sonuçlarının dışında bu olanaktan faydalanan kadınların toplumsal statüsü açısında sonucu tespit etmek üzere “kredi sonrası özgüvenim arttı” sorusuna katılımcıların %75 düzeyinde katıldıkları görülmektedir. Bu yöntemin aynı zamanda kadının toplumsal statüsü arttırmaya, cinsiyet eşitsizliğini azaltmaya ve kadınların kendilerine duydukları özgüvenin artışına olumlu etkileri olduğu görülmektedir. Mikro kredi uygulamasında elde edilecek her geribildirimlerin bu modelin gelecekteki başarısı için oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu tür kurumlar birer güven kurumlarıdır, bu kurumların gerek üyeler gerekse bağışçılar nezdinde sarsmaya neden olacak her türlü girişimin bu kurumların kat ettiği mesafenin çok kısa bir aşamada yok edilmesine neden olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bu kurumun gerek bütün kurumsal gerekse faaliyetleri açısında uluslararası denetleme kurumlarına yaptırması ve güven konusunda olumlu olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca kurumun bilgi teknolojilerini etkin bir şekilde kullanması kurumun gerek yönetişimsel gerekse daha iyi gelişmelerin tabip edilmesi acısından önemlidir. Kamusal kaynaklardan sağlanan sübvansiyon veya destekleme alımları uygulamalarının kırsal kalkınma üzerindeki etkisi ve yoksulluğu azaltıcı etkisinin sınırlı olduğuna ilişkin çok sayıda örnek gösterilebilir. Örneğin Hindistan’ın Birleştirilmiş Kırsal Kalkınma Programı sübvansiyon kredilerinin etkinsizliği açısından dikkat çekici bir örnektir. Program özellikle kredilerin %30’unu sosyal hedeflerine uygun olarak kabile veya kast yapısı nedeniyle dışlanmış olan kesimlere ve %30’unu kadınlara yönelik olacak bir şekilde belirlemiştir. Köylerde hareketle, kentlerin kentlerden hareketle eyaletlerin ekonomik kalkınması amaçlanmıştı. Anlaşılacağı gibi programın başarısı birinci hamlenin başarılıdır. 1979’tan 1989 yılına kadar uygulanan bu program için ayrılan bütçe yaklaşık 6 milyar $ ve bu kaynağın %25 ile %50’si arasındaki bir kısım görece zayıf sektörlere tahsis edilmişti. Bütün bu iyi planlanmış ve programlanmış olmasına rağmen iyi bir kurumsal performans ortaya koyduğunu ifade etmek mümkün değil. Pulley (1989) göre, verilen kredilerin ancak %60 geri dönmüş ve bu programdan kredi kullananların ancak %11 birinci krediden sonra tekrar kredi almak için programa başvurmuşlardır. Mikro finans uygulamasında kredi kullanalar devamında tekrar tekrar bu kredilerden yararlanmasıyla karşılaştırıldığında önemli düzeyde başarısız olduğu ifade edilebilir. 2000 yılına gelindiğinde bu programdaki kredilerin geri gelme oranı %31 düzeyine kadar düşmüştür (aktaran: Meyer, 2002) Bir kurum olarak programın performansı giderek zayıflamış ve bu programın yoksullar için güvenilir ve anlamlı hizmet etme olanağı kalmamıştır (Aghion and Morduch, 2005: 9). TGMP’nin uyguladığı faiz oranı veya hizmet maliyeti dünyadaki benzeri kurumların uyguladığı faiz oranı ile kıyaslandığında bu oranın çok yüksek olmadığı görülmektedir. Nitekim, dünyada bir çok mikro finans kurumlarının faiz oranı piyasa faiz oranın oldukça üzerinde olduğu görülmektedir (Overview, 19). Bu kurumlarda piyasa faiz oranın piyasa faiz oranın üzerinde olması bu yönteme yönelik diğer önemli bir eleştiri olarak dikkat çekilmektedir. Ancak mikro finans savunucularının buna karşın en önemli argümanı ise sermaye açığı (capital gap) olduğu dikkat çekmektedir. UNDP (2006) tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de Mikrofinans sektöründe yer alacak yoksul hanelerin toplam potansiyelinin 5,7 milyon olarak tahmin edilmiştir. Bunların %21’nin banka sahip olduğu10 ve ifade edilen hanelerin yaklaşık olarak %24’ü yakın gelecekte kısa dönemli bir banka hesabı açmak istediklerini ifade etmişlerdir (Grossmann, 2006: 27). Anlaşılacağı gibi yoksulların yaklaşık olarak %45’i sınırlı da olsa yapacakları tasarruflarla bu sektörün gelişmesine katkı verecek olanakları olduğu tespit edilmektedir. Türkiye’de 2001 yılındaki bankacılık krizi halen bazı kişilerden bankacılık sektörüne yönelik endişelerin devam etmesine ve bu nedenle tasarruflarını evde ve başka şekilde değerlendirme yönündeki eğilimleri olduğu görülmektedir. VI. Sonuç Toplumda gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun azaltılmasında devlet eli uygulanan ekonomi politikalarının önemi geniş ölçüde literatürde kabul edilmiştir. Nitekim sosyal devlet ve refah 10 Bunların önemli bir kısmı Ziraat Bankasında ve ikinci sırada ise Halk Bankası gelmektedir. devleti uygulamaları sonrasında gelişmiş ekonomilerde hem gelir eşitsizliği hem de yoksulluk düzeyi önemli ölçüde azalmıştır. Bütün bu alana yönelik gayretlere rağmen bu sorunun bütünüyle aşılmadığı hatta özellikle refah devletinin krizine neden olacak düzeyde gelişmiş ülkelerde yüksek düzeyde kamu açıkları ve kamu borç soruna yol açtığı da görülmektedir. Doğal olarak böylesine büyük bir sorunun sadece kamu politikaları ile çözülmesinin yeterli olmayacağı ortadır. Bu çerçevede Bangladeş’te ortaya çıkmış kısa sürede dünya genelinde yaygınlık kazanmış mikro finans yönteminin yoksullukla mücadelede önemli bir rol üstlendiği görülmektedir. Bu sektörün hem yoksulluğun azaltılmasında hem de sektör olarak etkin bir şekilde işlemesi gözlenen başarı bu sektörün sadece yoksulluğun yaygın olduğu ekonomilerin dışında gelişmiş ekonomiler de uygulamasına yol açmıştır. Bu yöntemin yoksullukla mücadeledeki konumunu analiz etmeye yönelik geniş bir literatür oluşmuştur. Bu araştırmaların önemli bir kısmı bu yöntemin başarılı olduğunu ancak yöntemin eleştirilen taraflarına da dikkat çekildiği görülmektedir. Bu araştırma için yapılan alan araştırmasında elde edilen bulgular kredi düzeyini düşüklüğü, kredinin geri ödeme biçiminin ve kredi verilme gibi sorunlu görülen hususlar dışında genel olarak bir memnuniyet olduğu görülmektedir. Mikro kredi talep eden kadınların genelde küçük girişimler şeklinde faaliyetler içinde oldukları ve aldıkları kredinin geri ödeme konusunda dikkate değer bir sorunla karşılaşmadıkları şeklindedir. Mikro kredi kullanımında duyulan memnuniyet düzeyini dikkate değer düzeyde yüksek olduğu bu yöntemin yaygınlaşmasının hem ekonomik hem de kadınların toplumdaki sosyal statülerinin iyileşmesine olumlu katkılarının olduğu tespit edilmiştir. Bu yöntemle kredi alan kadınların gelir düzeylerinde düşme olmadığı gibi dikkate değer düzeyde artış olduğu görülmektedir. Bu yöntemin kamu tarafında desteklenmesine yönelik soruya deneklerin yüksek düzeyde olumlu cevap vermesi bu yöntemin yoksullukla mücadelede etkili olduğuna ilişkin bulgudur. Sonuç olarak yoksulluk gibi devasa bir sorunun sadece kamu eli ile sonlandırmanın mümkün olmayacağı bunun dışın başkaca seçeneklerin bu amaç için başvurulmasının sosyal demokrat eleştiriye rağmen önemli olduğu düşünülmektedir. Kamu eli ile uygulanan sosyal politikaların dışında bu yöntemin yoksulluğun azaltılmasında sağlayacağı katkının göz ardı edilmemesi gerektiği açıktır. Kaynakça Altay, Asuman (2007), “Küreselleşen Yoksulluk Olgusunun Önlenmesinde Mikrofinansman Yaklaşımı”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt 44, Sayı: 510. Arun, Thankom and Hume, David (2009), “Introduction”, Microfinance, Edited by: David Hulme and Thankom Arun, Routledge. Arun, Thankom Hume, David Imran Matin and Stuart Rutherford (2009), “Finance For The Poor”, Microfinance, Edited by: David Hulme and Thankom Arun, Routledge. Ben Rogaly, Poverty Social Exclusion and Microfinance in Britain, Oxfam GB, London, UK, p. 59- 70; Chowdhury, M. Jahangir Alam, Dipak Ghosh, and Robert E. Wright, “The Impact of Micro-Credit on Poverty: Evidence from Bangladesh”, Progress in Development Studies, 5, 4, 2005. Grossmann, Helmut (2006), Demand Study for Micro-Finance in Turkey, UNDP Publication, German. Gurses, Didem (2009), “Microfinance and Poverty Reduction in Turkey”, Perspectives on Global Development and Technology, 8. Maya (2015), http://www.kedv.org.tr/maya/ Micro Credit Summit Campaign 2013 Mixmarket, http://www.mixmarket.org/ Öz, Cihan Selek ve Çolakoğlu, Cavit (2014), “Türkiye’de Mikro Kredi Uygulamasının Sakarya İli Özelinde İncelemesi”, Çalışma ve Toplum, Sayı 4. Özcan Tahsin (2008), “Osmanlı Toplumuna Özü Bir Finansman Modeli: Para Vakıfları” , Çerçeve, Ekim. Rogaly, Ben, “Microfinance and Poverty Reduction: The International Experience”, Edited by: Thomas Fisher, Ed Mayo, Rogaly, Ben, “Poverty Social Exclusion and Microfinance in Britain: Where Finance Fits”, Poverty Social Exclusion and Microfinance in Britain, Oxfam GB, London, UK. Schreiner, Mark (2003), The Performance of Subsidized Microfinance Organizations – BancoSol of Bolivya and The Grameen Bank of Bangladesh, The Edwin Melen Press, New York. Sengupta, Rajdeep and Aubuchon, Craig P.(2008), “The Microfinance Revolution: An Overview”, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, January/February 2008. TBMM, “Görev Zararları”, https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss286-3.pdf TGMP (2015), http://www.tgmp.net/tr/ TÜİK (2015), http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18636 Wahid, Abu N. M. The Grameen Bank, Westview Press, Oxford, 1993.