T.C. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı ALIŞKANLIKLARA VE MESLEKİ UYGULAMALARA BAĞLI DİŞLERDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLERİN KİMLİKLENDİRMEDE KULLANIMI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Sinan İLHAN Danışman Öğretim Üyesi: Doç. Dr. Aytaç KOÇAK İZMİR-2012 ÖNSÖZ Öğrenim hayatım boyunca desteklerini esirgemeyen aileme, “Alışkanlıklara ve Mesleki Uygulamalara Bağlı Dişlerde Meydana Gelen Değişikliklerin Kimliklendirmede Kullanımı” adlı tezimin belirlenmesinde ve hazırlanmasında bana değerli görüşleri ile yol gösteren ve her konuda yardımcı olan değerli tez hocam Sayın Doç. Dr. Aytaç KOÇAK’a, sonsuz teşekkürlerimi sunarım. İZMİR-2012 Stj. Diş Hekimi Sinan İLHAN İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ VE AMAÇ ........................................................................................................ 1 2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................... 2 2.1. KİMLİKLENDİRME .............................................................................................. 2 2.1.1. Kimliklendirme Araştırmasının Amaçları ve Uygulamaları .......................... 3 2.1.2. Kimlik Tespitinde Dikkatli Olunması Gereken Noktalar .............................. 5 2.2. ADLİ ODONTOLOJİ VE DİŞLERLE KİMLİK BELİRLENMESİ ..................... 6 2.2.1. Dişlerin İsimlendirilmesi Sistemi .................................................................. 8 2.2.2. Palmer Numaralandırma Sistemi (Zsigmondy Sistemi – Chevron Sistemi).. 8 2.2.3. Haderup Sistemi ............................................................................................ 9 2.2.4. Üniversal Numaralandırma Sistemi (Parreidt Numaralandırma Sistemi) .... 10 2.2.5. FDI (Federation Dentaire International) Numaralandırma Sistemi ............ 11 2.3. ALIŞKANLIKLARA BAĞLI OLARAK DİŞLERDE GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER ................................................................................................. 13 2.3.1. Mekanik Değişiklikler ................................................................................. 13 2.3.1.1. Parmak Emme ....................................................................................... 13 2.3.1.2. Biberon ve Yalancı Meme Kullanımı .................................................... 15 2.3.1.3. Dudak Isırma ......................................................................................... 16 2.3.1.4. Tırnak Yeme .......................................................................................... 17 2.3.1.5. İnfantil Yutkunma ................................................................................. 17 2.3.1.6. Dilin Dişler Arasına Sokulması ............................................................. 18 2.3.1.7. Dudak Emme ......................................................................................... 19 2.3.1.8. Dil Emme ............................................................................................... 20 2.3.1.9. Ağızdan Nefes Alma ............................................................................. 20 2.3.1.10. Ağza Yabancı Cisim Sokma ............................................................... 21 2.3.1.11. Elini Çeneye Dayama ........................................................................... 22 2.3.1.12. Alçak ya da Yüksek Yastıkta Yatma ................................................... 22 2.3.1.13. Diş Sıkma ve Gıcırdatma ..................................................................... 22 2.3.1.14. Konuşma Bozukluğu ............................................................................ 23 2.3.1.15. Dişlerde Renk Değişikliği .................................................................... 24 2.3.1.15.1. Eksojen Renklenmeler ....................................................... 24 2.3.1.15.2. Endojen Renklenmeler ....................................................... 26 2.3.2. Kimyasal Değişiklikler ( Erozyon ) ................................................................ 28 2.3.3. Yumuşak Dokularla İlgili Değişiklikler ......................................................... 29 2.4. MESLEKİ UYGULAMALARA BAĞLI DİŞLERDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER ................................................................................................... 29 3. TARTIŞMA VE SONUÇ .......................................................................................... 32 4. KAYNAKLAR ............................................................................................................ 34 5. ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................ 37 1. GİRİŞ VE AMAÇ Adli tıp, multidisipliner bir bilim dalıdır ve insanı ilgilendiren tüm adli olaylar tüm adli tıbbın konusu dahilindedir. Adli tıp, adli patoloji, adli seroloji, adli psikiyatri, adli odontoloji, adli hemogenetik, adli antropoloji, adli toksikoloji, adli travmatoloji gibi çok çeşitli çalışma alanlarına ayrılmıştır (1, 2). Adli tıbbın geliştirdiği ilkeler ve yöntemler sayesinde tıp biliminin sahip olduğu bilgi ve olanaklar, adalete yardım amacıyla kullanılmaktadır. İnsan sağlığını ve insan vücudunu ilgilendiren adli olaylarda mutlaka adli tıbbın yardımını gerektiren sorunlar vardır. Hukuk sistemi, suçlunun eylemine karşı ceza uygular. Suçlunun kasıt ve kusur derecesine ve işlenen suçtan dolayı doğan zararın ağırlığına göre suçluya ceza verilmesi bir hukuk kuralıdır. Şahıslara karşı işlenmiş suçlarda önce suçun maddi unsurları araştırılır, travmatik lezyonların ağırlık dereceleri saptanır. Ölüm olaylarında ölüm nedeni ve mekanizması, ölümde suçu işleyen kişinin (failin) eyleminden başka faktörlerin de rolü olup olmadığının araştırılması gerekir. Bir travma ya da zehirlenmeden sonra ölüme kadar geçen sürenin uzaması halinde dış etki ile ölüm arasında nedensellik bağı olup olmadığı araştırılır. Kimliği belli olmayan kişilerin kişisel özellikleri belirlenerek kimlik tespiti yapılır. İnsan vücudunda meydana gelen lezyonların ne gibi bir araçla yapıldığı belirlenebilir. Suçta kullanılan alet ve araçların muayenesi, zehirlenme olgularında yapılan toksikolojik analizle suçlunun ruhsal durumu ve ceza sorumluluğu, çocukların, yaşlıların ve akıl hastalarının medeni haklarını kullanma yeteneğine sahip olup olmadığının tayini gibi sorunlar adli tıbbın uğraşıları arasında yer alır (3). Araştırmada alışkanlıklar ve mesleki uygulamalara bağlı dişlerde meydana gelen değişikliklerin kimliklendirmede kullanılmasının önemine dikkat çekmek istenmiştir. 2. GENEL BİLGİLER 2.1. KİMLİKLENDİRME Adli tıbbın en önemli ve en geniş konularından biri kimliklendirmedir. Adli tıp çalışma alanlarının pek çoğu kimliklendirme konusunda yardımcı olmaktadır. Her an deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerin, uçak, tren ve deniz kazaları gibi kitlesel felaketlerin, savaşların, terör olaylarının yaşandığı, güvenlik unsurlarının son derece önem kazandığı dünyamızda kimliklendirme ve dolayısıyla kimliklendirmeye yardımcı adli tıp çalışma alanlarının önemi her geçen gün artmaktadır (1, 2). Bireyi diğer kişilerden ayıran ve tanınmasını sağlayan özelliklere kimlik, canlı veya ölü bir kimseyi tanıtma ve başkalarından ayırmaya yarayan özelliklerin ortaya konulmasına da kimlik belirtimi denir. Kişinin nüfus kayıtlarına yazılı olan kimliğine adli kimlik denir. Adli kimlik; canlı veya ölünün üzerinden çıkan nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, öğrenci belgesi gibi çeşitli belgelerden saptanır. Bu belgeler bazen güvenilir olmayabilir. Örneğin, başka birisine ait kimlik kullanılarak haksız kazanç sağlama, kimliğini saklama gibi amaçlarla sahte kimlikler kullanılabilir. Kişinin görüntüsünün olduğu gibi tanımlanmasına tıbbi kimlik denir. Daha çok ölülerde yapılan bir uygulamadır. Tıbbi kimliğin belirlenmesine, ölünün üzerindeki elbiselerin incelenmesi ile başlanır. Ayrıca; takılar, gözlük, işitme cihazı, protez vb. tarif edilerek rapora yazılır. Bunun sonucunda, kişinin sosyal durumu hakkında da bilgi sağlanır. Ölünün elbiseleri çıkarılarak cinsiyeti ve tahmini yaşı kaydedilir. Daha sonra da boyu, kilosu, cilt rengi, saç rengi ve saç boyu, varsa sakal 2 ve bıyığın özellikleri, ağız boşluğu, dişlerin adedi ve özellikleri bir şema halinde belirtilir. Varsa vücutta diğer iz ve belirtiler (skar dokusu, dövme vs .) yazılır (3, 4). Kimlik tespiti yapılırken ceset üzerinde yapılacak çalışmalar kadar daha önce kişiyle ilgili tutulmuş kayıtlar da belirleyici konumdadır. Kayıtların iyi tutulduğu ülkelerde karşılaştırma yapabilmek için kimlik tespitinde önemli rol oynayan ve elde edilmesi gereken dökümanlar şunlardır: - Kayıp insanların raporları - Parmak izleri - Dişlerle ilgili kayıtlar - Geçirmiş olduğu hastalıklar ve ameliyatların raporlarını kapsayan sağlık ve hastane kayıtları - Kan grubunu içeren laboratuar kayıtları - Çekilmiş olan röntgen filmleri - Çalıştığı işle ilgili kayıtlar - Varsa polis kayıtları (5) 2.1.1. Kimliklendirme Araştırmasının Amaçları ve Uygulamaları Kimlik tespitinde yapılacak olan adli araştırmada cevaplanması gereken sorular şunlardır: - İskelet kalıntılar insana mı aittir ? 3 - Eğer kalıntılar insana ait ise, hangi bulgular yaşını ve genel özelliklerini tespit etmeye, aynı zamanda cinsiyeti, ırkını ve kalıntıların bireysel karakter özelliklerini belirlemeye yarar ? - İnceleme ve postmortem bulgulara dayanarak, ölüm zamanının belirlenmesi ve / veya ölüm ile ilgili kalıntıların bulunması arasındaki sürenin tespit edilmesi olası mıdır ? - Ölüm nedeni ve orijini nelerdir ? - Ölüm sonrası yaralanmalar (yaralar) korunmuş mudur ? - Saldırganla kurban arasında fiziksel delil değişimini gösteren herhangi bir şey var mıdır ? Kimliklendirmede adli araştırmanın planlanması çok önemlidir. Adli araştırma sırasında aşağıda belirtilen çalışmaların yapılması gerekmektedir. - Olay yerinin incelenmesinde, olay yerinin olduğu gibi korunabilmesi var olan bulguların saklanabilmesi, olayın geçtiği yerin çevresinde fiziksel delillerin ve kalıntıların dağılmasını önlemek için koruyucu bir hattın oluşturulabilmesi önemlidir. - Araştırma sırasında elde edilen tüm fiziksel delillerin çok iyi saklanması ve muhafaza edilmesi gereklidir. Karışıklığa yol açmamak için tüm buluntular numaralanarak saklanmalıdır. - Bu çalışmalar sırasında gerekli olan malzemenin temin edilmesi gerekir. Öncelikle su geçirmez, bozulmayan etiketler ve kalıntıların bulunduğu yeri belirlemek için işaret levhaları kullanılmalıdır. - Taşıma da önemli bir problemdir. Gerekli araçların sağlanması gerekir. - Fiziksel delillerin incelenmesi ve / veya toksikolojik çalışmaların tamamlanması için laboratuvarlar gereklidir. 4 - Olay yerinde fotoğraflama ve gerekli olduğu durumlarda radyolojik tetkik yapabilmenin olanakları olmalıdır. - Varolan kayıtlarla karşılaştırmak için parmak izlerinin alınması önemlidir. - Bilinen saç örnekleriyle ve kan grubu ile tipi için önceki çalışmaların sonuçlarıyla, aile üyelerinin HLA ve DNA karşılaştırmasını yapmak için saç, kan ve / veya vücut sıvılarından örnekler elde edilmesi gerekir. - Araştırma sonucu elde edilmiş tüm bulguları daha önce var olan kayıtlarla karşılaştırma çalışması yapılmalıdır. - İskelet, dental ve radyografik bulguların değerlendirilmesini ve yorumunu yapmak için uzmanların görüşünden yararlanmak gerekir. Adli araştırmanın uygulanması sırasında olabildiğince çabuk hareket edilmesi gerekmektedir. Doğa koşulları ve / veya dış etkenler yüzünden bulgularda değişikliğe yol açacak olaylar olabilir. O yüzden olabildiğince çabuk olay yerinde çalışılmaya başlanmalıdır (5). 2.1.2. Kimlik Tespitinde Dikkatli Olunması Gereken Noktalar Kimlik tespitinde dikkatli olunması gereken noktalar şunlardır: - Olay yerindeki araştırma sırasında çevrenin güvenliği sağlanmalıdır. - Fiziksel deliller için muhafaza zinciri oluşturulmalı ve devam ettirilmelidir. - Fizik antropologların, diş hekimlerinin, radyologların ve diğer uzmanlarla birlikte çalışma koşullarının sağlanması gerekir. - Kimliklendirme için gerekli fotoğraflar, tüm vücuda ait radyolojik görüntüler ve diğer özel çalışmalar; notlarla, krokilerle ve diyagramlarla birlikte dökümanlar elde edilmeye çalışılmalıdır. 5 - Tekrar gözden geçirme, araştırma ve patolojik bulguların ilişkisi için tüm gerekli kayıtlar bulunmalıdır. - Bilinen bilgilerle karşılaştırma için araştırma sonuçları incelenmeli, anlatılmalı, kaydedilmeli ve listelenmelidir. - Yanmış, çürümüş, sakat veya iskelet kalıntılarını inceleme için işe yaramaz olarak düşünmemek gerekmektedir. - Postmortem yaralanmalar ve artefaktların tanımlanması unutulmamalıdır. - Olgu, giysiler, kişisel özellikler ve çevre arasındaki ilişkileri olayın geçtiği yerdeki gözlemleri notlar, krokiler, diyagramlar ve fotoğraflarla doküman haline getirilmeden bozulmamalıdır. - Birleşik iskelet kalıntılarını kalıntıların şemasını yapmadan incelemeye kalkmamalı, kemikler ayrılmalı ve anatomik sıraya konulmalıdır. - Akrabalar ya da arkadaşlarca yapılan kişisel kimliklendirmeye güvenilmemelidir. - Toksikolojik çalışmalar için örnekleri formole koyulmamalıdır. - Hayvan ve insan kalıntıları karıştırılmamalıdır. - Olgu tüm vücut ve diş röntgen filmleri çekilmeden, parmak izi alınmadan ve antropolojik inceleme yapılmadan gömülmemelidir. - Kimlik tespiti yapılmamış olgular gömülmemelidir. - Olay yerinde spekülasyona izin verilmemeli, gelişigüzel açıklamalar yapılmamalıdır (5). 2.2. ADLİ ODONTOLOJİ VE DİŞLERLE KİMLİK BELİRLENMESİ Adli tıp çalışma alanlarından olan ve özellikle tıbbi kayıtların iyi tutulduğu ülkelerde, tıbbi kimliğin tayininde çok önemli ipuçları sağlayan bilim dallarından biri de Adli Odontoloji’dir. Geçmişi, milattan önceki dönemlere dayanan bu 6 bilim dalı, diş hekimliği sanat ve biliminin adli meselelere uygulanması olarak tanımlanabilir. Adli diş hekimliğini ilgilendiren en önemli konulardan biri; kimliği bilinmeyen kişilerin dişlerinden kimlik belirlenmesinin yapılmasıdır. Dişler, vücudumuzdaki en sert ve en dayanıklı yapılar olduğu için özellikle çürümüş ya da parçalanmış cesetlerde kimlik tayininde önem kazanmaktadır, hatta bazen incelemeye uygun tek materyal olabilmektedir. Yine, dişlerin ölüm sonrası koşullardan ve değişikliklerden etkilenmemesi kimlik tayinindeki önemini daha da arttırmaktadır (1, 2, 3). Adli odontolojide kimliklendirme, diş kayıtlarının kişinin dişleriyle karşılaştırılması ile yapılabileceği gibi, postmortem profil çıkarma olarak tanımlanan, diş kayıtlarının bulunmadığı durumlarda adli diş hekiminin, dişlerin görüntüsüne, yapısına, durumuna, kaç dolgusu olduğuna, köprü, protez gibi işlemler yapılıp yapılmadığına, dişlerde eksiklik olup olmadığına, dişlerin mikroskobik incelemesine, kafatasının şekline bakarak kişinin yaşı, cinsiyeti, ırkı, ekonomik durumu, mesleği, diyet alışkanlıkları, habitüel davranışları, diş hastalıkları ve sistemik hastalıkları ile ilgili bilgilerin edinilmesiyle de yapılabilir (6). Dişlerden elde edilen bu bilgiler bazen çok küçük ayrıntılar olmasına rağmen kimlik teşhisinde ve kimi zaman da kaza, intihar, cinayet gibi adli olayların aydınlatılmasında çözüme giden tek yol olabilmektedir. Dişlerle kimlik belirlenmesi yapılırken, dişhekimi kullandığı diş numaralandırma sistemini belirtmesi gerekir. Her dişin uzaydaki konumunu belirtmek için harf veya rakamlar kullanılır. Buna “ dişlerin numaralandırılması “ veya “ dişlerin formüle edilmesi “ denir. Gerek süt dişlerini gerekse sürekli dişleri tanımlamak için evrensel bir formül 7 geliştirilmemiştir. Dişlerin formüle edilmesinde uygulanan sistemlerden biri, anatomistlerin kullandığı “ dişlerin isimlendirilmesi “ sistemidir (4). 2.2.1. Dişlerin İsimlendirilmesi Sistemi: Bu sistemde, dişlere fonksiyonlarına ve görünüşlerine göre insisiv, kanin, premolar, molar gibi Latince isimler verilmiştir. Üst çenedeki dişler için “ superior “, alt çenedeki dişler için “ inferior “ ifadeleri kullanılır. Dişhekimleri hastalar üzerindeki çalışmalarını kaydetmek için kartlar kullanmaya başlayınca kısaltmalara ihtiyaç duyulmuştur. Önce Latince isimlerle kısaltmalar yapılmış, daha sonra herhangi bir anlaşmazlığa yol açmamak için diş hekimlerinin her dişi açıkça isimlendirmelerine yarayan muhtelif sistemler geliştirilmiştir (4). 2.2.2. Palmer Numaralandırma Sistemi (Zsigmondy Sistemi – Chevron Sistemi): Bu sistem 1861 yılında Zsigmondy tarafından kullanılmıştır. Bu sistemde dişler tanımlanırken, çeneyi dört kadrana bölen bir köşe sistemi kullanılır. Tablo 1: Palmer numaralandırma sistemi ( Daimi dişlerde ) 8 Amerikalı diş hekimi Corydon Palmer‘de 1870‘te “American Dental Association “ toplantısında aynı sistemi sunmuştur. Bu nedenle bu sistem daha çok “Palmer“ sistemi olarak bilinir. Palmer numaralandırma sistemi ülkemizde en çok kullanılan sistemdir. Tablo 2: Palmer numaralandırma sistemi ( Süt dişlerinde ) Bu sistemde, çeneler dört çeyreğe bölünür. Yatay çizgiler okluzal düzlemi, dikey çizgiler orta oksal düzlemi gösterir. Dişler çeneleri temsil eden çizgiler arasında, daimi dişlerde 1’den 8’e kadar normal rakamlarla, süt dişleri ise 1‘den 5‘e kadar Romen rakamları ile gösterilir ( Tablo 1, 2 ). Sistemin en büyük dezavantajı daktiloda veya bilgisayarda bu işaretlerin kullanılmasının zor olmasıdır. Ancak el yazısı kullanıldığı zaman basit ve kolay bir sistemdir (4). 2.2.3. Haderup Sistemi: 1891 yılında geliştirilmiş olan bu sistem, özellikle İskandinav ve orta Avrupa ülkelerinde sık kullanılır. Haderup sisteminde, üst çene için (+), alt çene için (-) işaretleri kullanılır. Bu işaretler ilgili diş numarasının sağ çenede sağ tarafına, sol çenede ise sol tarafına getirilecek şekilde işaretlenir ( Tablo 3, 4 ). Bunlar örneğin üst sağ üçüncü büyük azı dişi için sekiz artı şeklinde okunur. 9 Palmer sistemine benzeyen bu sistem pratikte kullanım açısından son derece basittir (4). Tablo 3: Haderup Sistemi ( Daimi dişlerde ) Haderup sistemine göre işaretlenen dişlerin karışmalarını önlemek için her dişten sonra noktalı virgül kullanılması tavsiye edilir ( 6-; +4,5,6; -2,3 gibi ) (4). Tablo 4: Haderup Sistemi ( Süt dişlerinde ) 2.2.4. Üniversal Numaralandırma Sistemi (Parreidt Numaralandırma Sistemi): Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ‘ nde yaygın olarak kullanılan bir sistemdir. Bu sistemde üst sağ üçüncü büyük azı 1 numaralı diş olarak kabul edilir. Sonra “ Tablo 5’te görüldüğü gibi numaralandırma yapılır. Süt dişlerinde ise, rakam yerine büyük harfler kullanılır ( Tablo 6 ). Bu sistemin farklı modifikasyonları vardır (4). 10 Tablo 5: Üniversal Numaralandırma Sistemi ( Daimi dişlerde ) Tablo 6: Üniversal Numaralandırma Sistemi ( Süt dişlerinde ) 2.2.5. FDI ( Federation Dentaire International ) Numaralandırma Sistemi: Bu sistemde hem daimi dişler hem de süt dişleri için çeneler dört çeyreğe bölünmüştür. Bunlardan daimi dişler için üst sağ çeneye “1 ”, üst sol çeneye “ 2 “, alt sol çeneye “ 3 “ ve alt sağ çeneye “ 4 “ rakamları verilmiştir. Aynı şekilde süt dişleri için de üst sağ çeneye “ 5 “, üst sol çeneye “ 6 “, alt sol çeneye “ 7 “ ve alt sağ çeneye “ 8 “ rakamları verilerek bunların sağ tarafına ilgili dişin numarası yazılır ( Tablo 7 ve 8 ). Dişleri isimlendirmek için bu yöntemlerden farklı sistemler de vardır. Çabuk öğrenilmesi, pratikte kullanım kolaylığı ve kaza sonrası kimlik tespitlerinde anlaşılma kolaylığı nedeni ile ‘ Haderup sistemi ‘ nin kullanılması tavsiye edilmektedir. 11 Tablo 7: FDI Numaralandırma Sistemi ( Daimi dişlerde ) Tablo 8: FDI Numaralandırma Sistemi ( Süt dişlerinde ) Adli amaçlar için yapılan telefon görüşmeleri ve diğer şekillerdeki haberleşmeler de her dişin kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde tanımlanması önerilir (Örneğin: sağ üst 1. Premolar gibi).Dişlerin isimlendirilmesi ile ilgili dünyada geliştirilmiş bir standardizasyon henüz sağlanamamıştır. Bunun için adli incelemelerde diş hekimi her dişi kolaylıkla anlaşılabilecek şekilde açıklamalıdır (4). Diş hekimleri; ekstraoral ve intraoral muayeneler yaparak diş ve çene yapısındaki değişikliklerle şahısların sosyal yapılarına, davranış biçimlerine dair veriler elde edebilirler. Bu veriler, kişilerin kimlik teşhis ve tespitinde kullanılabilir (7). Dişlerde meydana gelen değişikliklerde kuvvetin şiddetinden çok, uygulama süresi daha önemli bir faktördür. Düşük şiddette ancak uzun süre etkili olan 12 kuvvetler dişlerin konumları ya da diş kavsinin formu üzerinde şiddetli ama kısa süreli kuvvetlere oranla daha etkili olmaktadırlar (3, 7). 2.3. ALIŞKANLIKLARA BAĞLI OLARAK DİŞLERDE GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER : A. Mekanik değişiklikler B. Kimyasal değişiklikler C. Yumuşak dokularla ilgili değişiklikler 2.3.1. MEKANİK DEĞİŞİKLİKLER : 2.3.1.1. Parmak Emme: Parmak emmeye bağlı olarak ortaya çıkan anomalinin şiddeti, parmak emmenin yoğunluğuna, süresine, emme sırasında parmağın pozisyonuna ve etki altındaki kemik yapının direncine bağlı olarak değişir. Genellikle baş parmak emilirken farklı parmaklar da tercih edilebilir. Yine, emilen parmak sayısı ve emme şekli de bireyden bireye farklılık gösterebilir. Doğal olarak, ortaya çıkan anomali, parmakların hangi bölgeler üzerinde etkili olduğuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ayrıca değişiklik sadece dişler, çene kavsi ve damak üzerinde olmayıp, emilen parmakta da deformite gözlenebilmektedir. Parmakların damağa bastırılarak emildiği durumlarda genellikle üst dişler ileri doğru alt dişler geriye doğru itilir. Bunun sonucunda üst dişler arasında diastemalar, alt dişlerde çapraşıklık oluşurken, overjet artar. Bazı durumlarda parmakların kesiciler arasına girmesine bağlı olarak ön açık kapanış da ortaya çıkabilir. Bu bireylerde overjet genellikle çok belirgindir hatta üst diş kavsi V şeklini alabilir. Ender olarak görülen bir emme şekli de parmakların damağa doğru değil de, dil altına yani alt çeneye doğru sokularak emilmesidir. Böyle durumlarda; alt kesici 13 dişler ileri, üst kesici dişler geriye itilir. Bunun sonucunda da; alt kesiciler arasında diastemalar, üst kesiciler bölgesinde çapraşıklık oluşurken, anterior çapraz kapanış ortaya çıkar. Bazı durumlarda, ön açık kapanış da bu tabloyu tamamlayabilir (2, 3, 7). Şekil 1: Baş parmak emme (8) Resim 1: Parmak emme alışkanlığına sahip hastanın intraoral görüntüsü (9) 14 2.3.1.2. Biberon ve Yalancı Meme Kullanımı: Emme, doğuştan var olan bir reflekstir. Çocuk doğduğunda alt çenesi bir miktar geridedir. Anne memesini emdikçe alt çene öne gelir. Çocuk, anne sütünü alabilmek için ağzının içinde kuvvetli vakum oluşturmak mecburiyetindedir. Bunu yapabilmek için dilini, alt çene kaslarını ve ağız çevresi kaslarını belli bir düzen içinde çalıştırır. Biberonla beslenen çocuklarda, anne memesinde olduğu kadar vakum yapma ihtiyacı olmadığından söz konusu kaslarda yeterli güçlenmeler olmayacaktır. Bu da diş dizilerinin ( içten dil-dışarıdan yanak-dudak kuvvetleri arasında ) dengelenmesini zorlaştıran bir faktör olacaktır. Hipotonik olan ağız çevresi kasları diş dizilerini dıştan destekleyemeyeceği için normal düzeydeki dil kuvvetleri bile dişler üzerinde etkili olarak özellikle üst kesicilerin ileri itimine yol açacaktır (2, 7). Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce ya da uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse, süt ağızda birikerek mikroorganizmaların, dişlerde çürük oluşturması için uygun bir ortam oluşturur. Dolayısıyla biberonun yanlış kullanımına bağlı cariesler oluşup dişlerin erken dönemde kayıplarına bile neden olabilir. Yalancı meme, bebeklik dönemlerinde çok sık olarak kullanılmaktadır. Yalancı memenin ortodontik sorunlara yol açabilmesi için, çocuk tarafından uzun yıllar boyunca ve sıklıkla kullanılıyor olması gerekir. Özellikle 4,5 – 5 yaşlarına kadar ağzında, dişlerinin arasında meme tutan çocuklarda dişsel açık kapanışlar, tablanın ön dişlere uyguladığı basınçlar nedeniyle kesicilerde linguale ya da palatinale devrilmeler gözlenebilmektedir (2, 3). 15 Resim 2: Üç yaşındaki bir çocukta biberon çürüğü (10) 2.3.1.3. Dudak Isırma: Dudak ısırma hem mekanik değişiklikler hem de yumuşak doku üzerinde değişikliklere neden olabilmektedir. Dudak ısıran bireylerde de ısırılan dudağa ve uygulanan kuvvetin şiddeti ve süresine bağlı olarak değişik sonuçlar ortaya çıkar. Alt dudak ısırıldığı takdirde ortaya çıkan kuvvet etkisiyle üst dişler ileri, alt dişler geriye itilir. Buna bağlı olarak üst dişler arasında diastemalar, alt dişler bölgesinde çapraşıklık meydana gelir ve overjet artar (2, 3). Bu bireylerde dudak itmesi ( Lip trap ) nedeniyle ortaya çıkan bu tablo iskeletsel ya da fonksiyonel sınıflı anomalilerle karıştırılabilir. Fonksiyonel alt çene geriliği gösteren bazı olgularda iskelet yapılar arasında ön-arka yöndeki uyumsuzluk nedeniyle alt çeneyle beraber alt dudak da geride, üst kesicilerin palatinaline temas edecek şekilde yer alır (2, 7). Üst dudak ısırıldığı takdirde; alt dişler ileri, üst dişler geriye itilir. Buna bağlı olarak alt dişler arasında diastemalar, üst dişler bölgesinde çapraşıklık meydana gelir ve çapraz kapanış ortaya çıkar (2, 3). Alt dudağını ısıran kişilerde, dudağın sürekli olarak üst kesicilerin palatinalinde yer alıp, kuvvet uygulanmasına bağlı olarak üst dişler ileri itilir (7). 16 2.3.1.4. Tırnak Yeme: Birçok çocukta sıklıkla karşılaşılan kötü alışkanlıklardandır. Genellikle bu alışkanlık çocuklarda iki yaşında başlar. Tırnak yiyen çocukların ön kesici dişlerinde rotasyon, ileri itim, açıklık ve kesici kenarlarında aşınmaların olduğu göze çarpar (2, 3, 7). Resim 3: Tırnak yeme alışkanlığı (11) 2.3.1.5. İnfantil Yutkunma: Dişlerin sürmesiyle birlikte yükselen alveol kretlerinin içine doğru çekilmesi gereken dilin, yutkunma esnasında bebeklikteki gibi diş kavisleri arasına serbest şekilde girmeyi sürdürmesi çocukluk yutkunması olarak adlandırılır. Günde yaklaşık 2400 defa tekrarlanan yutkunma hareketi esnasında dilin dişler üzerine uyguladığı kuvvetler sonucu genellikle ön dişler bölgesinde açıklık ve ileri itim meydana gelir (2, 3). 17 Şekil 2: A: Normal yutkunma. B: Anormal yutkunma ve dil basıncı 1: Yumuşak damak 2: Nasopharynx 3: Oropharynx 4: Tonsilla palatina hipertrofisi 5: Tonsilla pharyngica (8) Resim 4: İnfantil yutkunma alışkanlığına sahip hastanın intraoral görünümü (9) 2.3.1.6. Dilin Dişler Arasına Sokulması: Özellikle düşen süt dişlerinin bıraktığı boşluklara dilin adapte edilerek bu bölgeyle oynanması, süren sürekli dişlerin yönlerinden sapmasına ve çapraşıklık oluşmasına neden olur. En çok ön dişler bölgesinde gözlenen sorunların başında kesici rotasyonları gelir (2, 3). 18 Resim 5: Dil itimi alışkanlığı (11) 2.3.1.7. Dudak Emme: Dudak emme de dudak ısırma gibi hem dişler üzerinde mekanik değişikliğe hem de yumuşak doku üzerinde değişikliğe neden olmaktadır. Parmak emmeye oranla daha az rastlanan bir alışkanlık olmakla birlikte dudak emmenin de diş dizileri üzerinde deforme edici etkileri bulunmaktadır. Alt dudak emildiğinde; dudak, üst kesicilerin palatinaline girerek kuvvetli şekilde ağız içine doğru vakum etkisiyle çekilir. Lip trap olarak adlandırılan bu hareket sonucu üst kesiciler ileri, alt kesiciler geri itilir. Böylece overjet artar, alt kesiciler bölgesinde çapraşıklık ortaya çıkabilir. Üst dudak emildiği takdirde; dudak, alt kesicilerin lingualine ya da kesici kenarlarına kuvvetle bastırılır. Bunun sonucu olarak alt kesiciler ileri, üst kesiciler geri itilirler. Böylece, kesiciler bölgesinde baş başa kapanış ya da çapraz kapanış, üst kesiciler bölgesinde çapraşıklık ortaya çıkabilir (2, 3). 19 Resim 6: Dudak emme alışkanlığı (11) 2.3.1.8. Dil Emme: Dilin emilmesi sırasında dil, üst dişlerin palatinaline kuvvet uyguladığından, dişlerin ileri itilmesine böylece overjet artışına, bazen ön açık kapanışa neden olur (2, 3). 2.3.1.9. Ağızdan Nefes Alma: Ağızdan nefes alma, burun yollarında adenoid vejetasyon, tonsiller hipertrofi, burun delikleri darlığı, nasal septum deviasyonu, kronik rinit ya da polip gibi oluşumlara bağlı olarak ortaya çıkan darlıklar nedeniyle meydana gelir. Birey daha rahat nefes almak için doğal olarak ağzını açık tutar. Zamanla bu darlıklar kendiliğinden ya da cerrahi yöntemlerle ortadan kaldırılsa bile bazı kişilerde ağızdan nefes alma alışkanlık olarak sürebilir. “ Ağızdan nefes alma “ terimi ağız yolundan nefes alma ihtiyacı duyanlar ya da alışkanlık olarak ağzı açık olanlar için kullanılmaktadır. Ortodontik anlamda önemli olan bireyin ağzının açık kalma sıklığı ya da süresidir. Hangi nedene bağlı olursa olsun ağzın açık kalması, sürekli gergin kalan ağız çevresi kaslarının çekmesi nedeniyle üst çene darlıklarına ve üst çene dişlerinde çapraşıklıklara, üst ileri itim ve / veya açık kapanış ya da pseudoprognati gibi ciddi anomalilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (2, 3). 20 Hiperdiverjan büyüme modeline sahip bazı bireylerde, alt yüzün dik yön boyutlarının artmasına bağlı olarak dudaklar kapanamaz. Bu da, bu bireylerin istirahat konumunda ve gece uyurken sürekli ağızlarının açık kalmasına ve ağız solunumu yapmalarına neden olur. Bu gibi bireyler dudaklarını zorlayarak kapatabilirler ancak kısa süre sonra tekrar açmak zorunda kalırlar. Bazı ender olgularda ise, iskelet yapı normal olmasına rağmen üst dudak morfolojik olarak kısadır. Bu nedenle dudaklar temas edemez ve bireyin ağzı sürekli açık kalır. Ağız solunumu yapan kişilerde; çene darlığı, posterior çapraz kapanış, üst ileri itim, damak derinliğinin artması ve de iskeletsel ve dişsel açık kapanış görülebilir (2, 12). Resim 7: Ağız solunumu yapan hastanın intraoral görüntüsü (9) 2.3.1.10. Ağza Yabancı Cisim Sokma: Çocukların ağızlarına kalem, silgi gibi yabancı cisimleri sokmaları sonucu etki altında kalan, özellikle ön dişler bölgesinde 21 çapraşıklar ve açık kapanışlar gözlenebilir. Bazen, kalemin ön dişler arasına sokulup ısırılması ve kaldıraç şeklinde kullanılması sonucu bu dişler arasında açıklık oluşmasının yanı sıra, üst kesiciler ileri, alt kesiciler geri itilir. Böylece overjet artar (2, 7). 2.3.1.11. Elini Çeneye Dayama: Elin çeneye dayanmasıyla başın ağırlığı alt çene ve dişler üzerine dik yönde etki yapar. Bunun sonucunda, alt çene geriye doğru itilir. Uygulanan kuvvetin şiddetine ve süresine bağlı olarak alt yüz yüksekliğinde azalma meydana gelebilir. Böyle olgularda, bazen alt kesicilerin üst damak mukozasına temas etmesine neden olacak kadar derin kapanış ortaya çıkabilir (2, 3, 7). 2.3.1.12. Alçak ya da Yüksek Yastıkta Yatma: Sürekli olarak alçak yastıkta sırtüstü yatılması sonucu; baş sürekli ekstansiyonda kalacağından alt çeneyi açan kasların ( çene altı kasları ) sürekli gergin olması nedeniyle alt çene geriliği ortaya çıkabilir. Bunun karşıtı, sürekli olarak sırtüstü yüksek yastıkta yatanlarda; baş sürekli fleksiyonda kalacağından alt çene başla göğüs arasında sıkışır ve ileri doğru itilir. Böylece alt çene ileriliği ortaya çıkabilir (2, 3). 2.3.1.13. Diş Sıkma ve Gıcırdatma: Diş gıcırdatma çoğunlukla psikolojik kökeni olan bir alışkanlıktır. Anne-baba arasında huzursuzluk olan ailelerde, çocukların kardeşlerini, arkadaşlarını aşırı kıskanmaları gibi durumlarda, ders veya sınavların streslerine bağlı olarak özellikle gece uykuda diş sıkma ya da gıcırdatma alışkanlığı gelişebilmektedir. Yüksek yapılmış dolgu ya da restorasyonların da geceleri bilinçsizce dişleri gıcırdatmaya neden olduğu bilinmektedir. Diş gıcırdatmada, dişler kuvvetle birbirleri üzerinde kaydırılırlar. Bunun sonucunda, dişlerde ( özellikle süt dişlerinde ) zamanla 22 aşırı aşınmalar ve buna bağlı olarak dikey boyutta azalma meydana gelebilir. Bu tabloya, etkilenen bölgelerdeki dişlerin yer değiştirmeleri de katılabilir, ayrıca süt dişlerinin değişmesinde gecikmelere de sebep olabilir. Dişlerin gıcırdatılması etraftakileri rahatsız edici seslerin çıkmasına da neden olduğundan aile fertleri tarafından kolaylıkla belirlenir. Diş sıkan ya da gıcırdatan kişiler, sabah kalktıklarında çoğunlukla sebepsiz baş ağrıları, masseter kası çevresinde ya da alt çene eklemi bölgesinden başlayıp şakağa, kulağa ya da boyun bölgesine yayılan rahatsız edici ağrılar duyabilirler. Bunun yanında dişlerde aşınma, sallanma ve hassasiyet de görülebilir (2, 3, 7). Şekil 3: Bruksizm, Dikey yönde diş sıkma, Yatay yönde diş gıcırdatma (11) 2.3.1.14. Konuşma Bozukluğu: Bazı ortodontik anomalilerin konuşma bozukluklarına ya da konuşma bozukluklarının ortodontik sorunlara yol açtığı bilinmektedir. Özellikle aşırı overjetli (iskeletsel sınıf I), diastemalı olgularda, prognati inferiorda, iskeletsel açık kapanış ve dudak damak yarığı olgularında konuşma bozukluklarına sık olarak rastlanılmaktadır. Bunun karşılığında, konuşma sırasında dilin dişler üzerine aşırı basınçlar uyguladığı durumlarda, etkilenen dişler bölgesinde yer değiştirmelere bağlı olarak ortodontik sorunlar da ortaya çıkabilir. 23 Örneğin, İngiliz toplumunda, İngilizce ‘ deki “ th “ sesinin çıkarılması sırasında dil ucunun üst kesicilerin palatinaline sürekli basınç uygulaması sonucu “üst ileri itim” e sık olarak rastlanılmaktadır (2, 3). 2.3.1.15. Dişlerdeki Renk Değişikliği: Dişlerin renklerini minenin rengi, saydamlığı ve kalınlığı belirlemektedir. Dişler normalde mavi-beyaz, sarı ve gri-beyaz tonlar arasında renk değişikliği gösterebilirler. Fizyolojik yaşlanma ile dişlerin renklerinde bir miktar koyulaşma olabilir. Bunun dışında, dişlerde endojen ve eksojen faktörlere bağlı olarak patolojik renklenmeler de görülmektedir (3, 12). 2.3.1.15.1. Eksojen Renklenmeler: Diş yüzeyinde abrazivlerle kaldırılabilen renklenmelerdir. Genellikle diyetle alınan maddelerdeki ( kahve, tütün, ilaç gibi ) pigmentlerden ya da dental plaktaki kromojenik bakterilerin renkli yan ürünlerinden kaynaklanır. Siyah Renklenme: Gümüş, bakır, kurşun gibi metallerle kontakt sonucu dişlerin fasial ve lingual yüzeylerinde, gingival marjinin 1 mm kadar yukarısında, çizgi şeklinde görülür. Fırçalama ve abrazivlerle kaldırılabilir ancak bir süre sonra tekrar oluşabilir. Kadınlarda daha sık karşılaşılmaktadır. Yeşil Renklenme: Çocuklarda maksiller kesici dişlerin bukkal yüzeylerinde, servikal bölgede kalın bir bant şeklinde görülebilir. Erkeklerde daha sık görülmektedir. Kötü oral hijyenle ilişkilidir. Renklenmenin altındaki mine bazen demineralizedir. Olası nedenleri kromojenik bakteri ya da mantarların metabolik ürünleri ya da komşu gingival enflamasyona ait enflamatuar eksuda da yer alan kan pigmentleri üzerine bakterilerin etkisi olabilir. Fırçalama ve abrazivlerle kaldırılabilir. 24 Oranj Renklenme: Ender görülen, kesici dişlerin hem bukkal hem de lingual yüzeylerinde oluşabilen renklenmelerdir. Kötü oral hijyen ve kromojenik bakterilerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kahverengi Renklenme: En sık görülen renklenmelerden biridir. Daha çok sigara, tütün, çay, kahve kullanımı ile oluşmaktadır. Sigaraya bağlı dişlerde görülen lekeler, dişlerin linguale bakan ve servikale yakın kısımlarında daha sık olmakla birlikte yeşilimsi kahve tonunda görülmektedir. Resim 8: Renklenme intraoral görünüm (13) Resim 9: Sigara içme alışkanlığı olan hastanın intraoral görünümü (14) 25 Kırmızı biber, safran gibi baharatlar, vişne, karadut gibi meyveler de dişlerde mor-siyah renklenmeye yol açmaktadırlar. Genellikle alt keserlerin lingual yüzeylerinde ve maksiler molarların bukkal yüzünde belirgindir. Dişin üzerinde ince fakat inatçı bir film oluşur. Gerçek yapısı tam olarak bilinmemekle beraber pelikül şeklinde bir birikim olduğu ve bakteriyel enzimlerin etkisiyle değişikliğe uğramış tükürük müsinlerinden oluştuğu düşünülmektedir. Fırça ve abrazivler ile kaldırılır. Ayrıca klorheksidin glukanatlı gargaralar, uzun süreli kullanımda bireylerin %50 sinde kronun gingival 1/3 ünde ara yüzlerde sarı-kahverengi renklenmelere yol açarlar. Bu tür renklenmelerde asıl etkenin diyet olduğu düşünülmektedir (3, 12, 15). 2.3.1.15.2. Endojen Renklenmeler: Diş gelişimi sırasında sistemik olarak dolaşan maddelerin depozisyonu ile oluşan renklenmelerdir. Tetrasiklin Renklenmesi: Diş gelişimi sırasında sistemik olarak tetrasiklin kullanılması endojen renklenmelerin en iyi bilinen nedenidir. Tetrasiklinin dişlere ve kemiklere afinitesi vardır ve mine matriksinin kalsifikasyonunda tetrakalsiyum ortofosfat oluşturabilir. İlacın rengi daha sonra süren dişlere yansır. Tetrasiklin; plasentadan geçebildiğinden, hamilelik döneminde alındığında primer dişlerde, doğum ile 6-7 yaşlar arasında alındığında sürekli dişlerde gri renklenme yapabilir. Renklenme, ilacın alındığı dönemdeki yaş, ilacın dozu, cinsi ve kullanım süresi ile ilişkilidir (3, 12, 15). 26 Resim 10: Tetrasiklin renklenmesi (16) Florozis: İçme sularında 1 ppm‘den fazla flor bulunan bölgelerde görülen kusurlu mine teşekkülüdür. Renklenme opak noktalardan, vakanın şiddetine göre sarıkahverengi şeritlere kadar değişir. Florozisin şiddeti absorbe edilen flor miktarı ile direkt ilişkilidir. Dişin erupsiyonundan birkaç sene sonra dış kaynaklı kahverengi boyama oluşur. Floroziste renklenme tipik olarak simetriktir. Ülkemizde önceden belirlenmiş floroz bölgeleri Isparta, Havza, Vezirköprü, Samsun ve Doğu BeyazıtAğrı‘dır. Florozis, en çok daimi dişler grubundan premolarları etkiler. Bunu sırasıyla 2. Molarlar, üst çene keserler ve 1. Molarlar takip eder. En az mandibuler keserler etkilenir. Florozis olguları tipik olarak simetriktir. Simetrik olmayan olgular florozis olamaz (3, 12, 15). 27 Resim 11: Florozis olgusu (17) Resim 12: Florozis olgusu (17) 2.3.2. KİMYASAL DEĞİŞİKLİKLER ( EROZYON ) Dişlerin kimyasal etkenlerle oluşan demineralizasyonudur. Bu erime olayında en fazla iç ve dış kaynaklı asitler rol oynamaktadır. Dış kaynaklı erozyon daha çok diyetlerinde aşırı ekşi yiyecekler kullanan kişilerde oluşmaktadır. İç kaynaklı 28 erozyonda ise, Anoreksia Nevroza hastalarında olduğu gibi üst dişlerin palatinal yüzeylerinde yaygın kimyasal erozyonlar gerçekleşebilir. Bu tip erozyonlar perimlolysis olarak isimlendirilir (12, 15). 2.3.3. YUMUŞAK DOKULARLA İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER : Diş hekimliğinde tedavi amaçlı kullanılan restoratif materyaller (amalgam restorasyonlar)diş etlerinde morumsu siyah, radyolojik tetkikte radyoopak görüntü veren renklenmeye sebebiyet verebilirler (amalgam tatuaj). Bunun dışında bakır; yeşil, gümüş ve kurşun; diş ve diş etlerinde siyah, anilin ve bizmut; mavimsi lekeler oluşturur (2, 12). 2.4. MESLEKİ UYGULAMALARA BAĞLI DİŞLERDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER : Çivi, iğne, iplik kullanan mesleklerde çalışanların ön dişlerinin kesici yüzeylerinde çentikler oluşur. Terziler prova sırasında iğneleri genellikle dişleri arasında tutar. İpliği ön dişleri ile koparırlar. Bunun sonucu olarak ön dişlerin kesici kenarlarında zamanla aşınmalar, çentikler meydana gelir. Kadın ve erkek terzilerinde küçük olan bu çentikler paketleme işlerinde çalışan ve daha kalın sicimleri dişleri ile koparan kişilerde daha geniş fakat daha az belirgindir. Benzer çentikler çivileri dişleri arasında tutan; ayakkabıcı, döşemeci, elektrikçi ve marangozlarda da sık görülür. Müzisyenlerin çaldıkları müzik aletine göre dişlerinde değişiklik oluşur. Örneğin; klarnetçi ve saksofoncuların alt ve üst kesici dişleri arasında aralık vardır. Hem üfleme hem de çalgının ağırlığı nedeniyle üst kesiciler labiale, alt kesiciler linguale doğru eğilir. Üstte diastema, altta çapraşıklık meydana gelir. Bazen dudak diş ve alet arasına sıkıştığı için zamanla alt dudakta sertlik de oluşabilir (2, 3, 4). 29 Şekil 4: Klarnet çalan kişide meydana gelen durum (8) Şekil 5: Trompet çalan kişide meydana gelen durum (8) Cam sanayisinde çalışanlar, cama üflerken üst kesici dişlerden destek alır. Bunun sonucunda dişlere basınç uygulanır. Bu kişilerde üst kesici dişler palatinale eğilir. Dişlerin labial yüzlerinde aşınmalar meydana gelir. Alt kesici dişlerde de rotasyonlar göze çarpar. 30 Taş ocağı ve madende çalışanlarda fazla toza maruz kalma sebebi ile kesicilerin labial yüzleri aşınır. Bazı meslek gruplarının dişlerinde çürükler özel şekil gösterir. Örneğin; fırıncı ve pastacıların diş kolelerinde görülen çürükler. Bazı sirk çalışanları dişlerinden destek alarak gösteriler yapar. Bu kişilerde etki yapan kuvvetin yönüne göre alt ve üst kesici dişlerde tek veya grup halinde yer değiştirmeler görülebilir. Kimyasal maddelerle uğraşan kişilerde kimyasal sıvı ve buharlara maruz kalma sonucu dişlerin labial yüzeylerinde değişiklikler oluşur (2, 3, 4) . 31 3. TARTIŞMA VE SONUÇ Dişler anatomik ve morfolojik özellikleri nedeni ile vücudumuzda dış etkenlere karşı en dayanıklı yapılar olduklarından yaş, cinsiyet, ırk, meslek alışkanlıkları gibi genel bilgilerin tespitinde oldukça faydalı bilgiler verebilirler (1, 6 ,18). Diğer kimlik belirleyici özelliklere ulaşılamadığı zamanlarda bu bilgiler adli soruşturmaların açıklığa kavuşturulması için çok önem taşımaktadır. Dişlerin gelişimi açısından kadın ve erkekler arasında cinsiyete bağlı anlamlı bir fark olmadığı belirtilmektedir. Alışkanlıklara bağlı diş değişikliklerini cinsiyetle karşılaştırıldığında, erkek ve kadınlar arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür (6, 18). Tarım toplumlarında besinlerin değirmen taşlarından kaynaklanan kum taneleri içerdiği dönemlerde, diş abrazyonlarının daha sık görüldüğü belirtilmektedir (6, 18). Günümüzde, çoğunlukla yumuşak gıdalar tüketilmesine rağmen, ay çekirdeği gibi sert gıdaların uzun süreli tüketimi zamanla, özellikle ön kesicilerde abrazyona neden olabilmektedir. Johansson yaptığı bir çalışmada, dişlerde abrazyona neden olan faktörleri incelemiş, büyük miktarlarda ve uzun süreli asitli içeceklerin ve asitli meyvelerin tüketiminin dişlerde görülen abrazyonlarda belirgin olarak artışa neden olduğunu tespit etmiştir (2, 19). Hung ve arkadaşları da, diyette elma, şeftali ve havuç gibi meyve alımının kesilmesinin diş kaybına neden olduğu kanısına varmışlardır (2, 20). Vaughn ve arkadaşı yaptıkları bir çalışmada, Avustralya yerlilerini incelediklerinde yüksek şeker içerikli diyet ve florürden fakir su kullanımı olduğunu ve bunun; toplumun hem genel vücut sağlığını, hem de ağız sağlığını bozduğunu tespit etmişlerdir (2, 21). 32 Dişlerde değişikliklerin meydana gelebilmesi için uygulanan kuvvetten çok, uygulanma süresi önemlidir. Uzun süredir terzi, döşemeci, ayakkabıcı, elektrikçi, marangoz, klarnet ve saksofon gibi müzik aletlerini çalan müzisyenler, işleri sırasında sürekli dişlerini kullandıklarında, pipo, saç tokası gibi materyallerin sürekli ağızda tutulduğu durumlarda mekanik etki ile zaman içerisinde dişlerde abrazyonlar görülür (2, 22). Sonuç olarak içtiğimiz sudan, yediğimiz yemeğe, yaptığımız işe, hobilerimize, cinsiyetimize ve yaşımıza kadar dişlere değişik şekillerde etki ederek belirti oluşturan durumlarda kişilerin yaşam kaliteleri, alışkanlık ve meslekleri gibi önemli konularda dişlerden bilgi alınabilir. Ülkemizde diş kayıtlarının yeterli olmaması ve düzenli arşivlenmemesi nedeni ile adli olaylarda sık kullanılma olanağı bulunmayan adli odontoloji sahasında yapılacak araştırmalarda, kimliği belirsiz olan cesetlerin kimlik tespit çalışmalarında alışkanlıklara ve mesleki uygulamalara bağlı dişlerde görülerde değişiklikliklerin kimliklendirmede kullanılabileceği çok açıktır (2, 18). 33 4. KAYNAKLAR 1. Avcı F, Aktaş EÖ; Diş Minelerinden Kan Grubu Tayini, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir, 2002. 2. Keloğlanoğlu M; Dişlerde Alışkanlıklara Bağlı Değişiklikler ve Kimliklendirme, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir, 2006. 3. Koçak A, Aktaş EÖ; Diş Hekimleri ve Diş Hekimliği Öğrencileri İçin Adli Tıp, Ed. Koçak A, İzmir, 2011. 4. Harorlı E; Adli Diş Hekimliği, Erzurum, 2006, 1, s: 17-28. 5. Polat O, İnanıcı MA, Aksoy ME; Adli Tıp Ders Kitabı, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 1997, 1, s: 48-53. 6. Afşin H, Çağdır AS; Dişlerden Kimlik Tespiti. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Yayınları-10 Adli Diş Hekimliği, 2004, 1, s: 1-160. 7. Tosun Y; Serbest Diş Hekimliğinde Ortodonti, Ortodontik Anomaliler, 2003, 43-54. 8. Avcı Ü; Alt Çene Büyüme ve Gelişimi ve Bunu Etkileyen Faktörler, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı, İzmir, 2008. 9. http://dishekdergi.hacettepe.edu.tr/htdergi/makaleler/20073.sayimakale05.pdf ( erişim tarihi : 05 / 09 / 2012 ). 10. http://www.guncelpediatri.com/tr/makale/2712/84/Tam-Metin ( erişim tarihi : 05 / 09 / 2012 ). 11. Güler S; Kötü Alışkanlıkların Tedavisinde Kullanılan Ortodontik Apareyler, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı, İzmir, 2007. 34 12. Çankaya H; E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı, 2004 Diş Anomalileri Ders Notları. 13. Kabadağ A; Diş Hekimliğinde Estetik Yaklaşımlar, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, İzmir, 2007. 14. http://ssuk.org.tr/eski_site_verileri/brosur_kitap/sigaranin_agiz_ve_dis_saglig ina_etkisi.pdf ( erişim tarihi : 05 / 09 / 2012 ). 15. Türkün M; E.Ü. Konservatif Diş Tedavisi Anabilim Dalı, 2004 Diş Renklenmeleri ve Tedavisi Ders Notları. 16. Ergün FÜ; Porcelen Laminate Veneerler, Bitirme Tezi. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, İzmir, 2007. 17. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/eng/browse/1268/ ( erişim tarihi : 05 / 09 / 2012 ). 18. Aşırdizer M, Yavuz MS; 6.Anadolu Adli Bilimler Kongresi Sözel ve Poster Bildiriler Kitabı, Manisa, 2007, 1, s: 63-68. 19. Johansson AK; On Dental Erosion and Associated Factors. Swed Dent J Suppl., 2002, 156, 1-77. 20. Hung HC,Willett W, Ascherio A, ET AL.; Tooth Loss and Dietary İntake. J Am Dent Assoc. 2003, 134, 1185-92. 21. Vaughn HS, Robinson PG; The Oral Health-Related Experiences, Attitudes and Behaviours of The Carers of Aboriginal Children of Groote Eylandt. Int Dent J., 2003, 53, 132-40. 22. Ege B, Aktaş EÖ; Diş Hekimliği Öğrencileri İçin Adli Tıp Ders Notları. Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir. 35 5. ÖZGEÇMİŞ 23 Mayıs 1986 tarihinde Bursa’ da doğdum. Öğrenim hayatıma Altıparmak Fethi Açançiçek İlköğretim Okulu’nda başladım. Ortaokul ve lise öğretimimi Şükrü Şankaya Anadolu Lisesi’ nde 2004 yılında tamamladım. Aynı yıl Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 36