www.petinfodergi.com 89 temmuz 2016 PET SAĞLIĞI DERGİSİ 22 Royal Canin’in yeni pet dostu merkezi ofisi 28 KHVHD’nin son yaz dönemi semineri 52 Veteriner Diş Hekimleri Topluluğu tanışma toplantısı kimyasal kısırlaştırma Tüm dünyada hayvan refahının artırmasında önemli bir rol oynayacağı düşünülen cerrahi olmayan testis içi kimyasal enjeksiyon uygulamasını bütün ayrıntıları ile inceleyelim! içindekiler & editör 14 ondört İnterhas A.Ş., 25 seneyi aşkın süredir Avrupa’dan ithal ettiği hepsi GMP kaliteli aşı ve ilaçları ülke hayvancılığımıza sunmaktadır. onsekiz Otodectes, bazen hiç klinik belirti göstermeden sağlığı tehdit edebilir. Doğru teşhisi ve tedavisi veteriner hekimlerin elindedir. kırkİKİ Erkek kedi ve köpeklerde testis içi kimyasal kısırlaştırma tekniği, veteriner hekimliğe yeni imkanlar açtı. 48 Veteriner Hekim ENİKÖ KİRALY AVCI Editör kırkSEKİZ Genç Adana’lı meslektaşlarımızın işbirliğiyle yürütülen Terapi Veteriner Kliniği yenilikleri ile bölgedeki hayvanseverleri birleştirir. ELLİ Türkiye ve dünya çapında büyük beğeni ile karşılanan Viyo ürünleri ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar hakkında bilgi sahibi olun. 52 ELLİİKİ yirmiiki Uluslararası köpeğini ofise getir haftasını Royal Canin’in İstanbul’daki yeni pet dostu merkezi ofisini ziyaret ederek kutladık. İstanul Veteriner Diş Hekimleri Topluluğu Kadiköy’de ilk tanışma ve eğitim toplantısını büyük başarı ile gerçekleştirdi. elliSEKİZ 84. OIE Yıllık Genel Kurul Toplantısında yeni ulusal standartların tartışılması ve hayvan sağlığı & refahı kurallarının hayata geçirildi. 26 yirmialtı altmış Büyükbaş işletmelerinde her gün kullanılan kolostrum, pet hayvanlarda da pasif bağışıklıktan daha fazlasını sağlar. Kliniğinize başvuran köpeklerin E.canis etkenine maruz kalıp kalmadıklarını IDEXX SNAP® 4 Dx® Plus Test ile tespit etme yolları. YİRMİSEKİZ KHVHD 2016 yaz döneminin son eğitim seminerinde Doç. Dr. Alper Demirutku ve Prof. Dr. Kürşat Özer sunumlarını dinledik. otuziki Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği Sürekli Eğitim Seminerlerinin en son durağı İzmir oldu. ALTMIŞALTI İstanbul’dan tam 9865.35 km uzaklıkta bulunan Endonezya’yı ve Sleman şehrinde bulunan Godean Petshop and Care veteriner sağlık merkezi’ni daha yakından tanıyalım. Bir söz yeter Hava sıcaklıklarının ülke genelinde yüksek derecelere dayandığı şu günlerde sokak hayvanlarının su ve sığınabilecekleri güvenli bir alan bulmakta güçlük çekebileceğini unutmayalım. Sıcakların yoğun olarak yaşandığı şu günlerde insanların ve hayvanların da en büyük ihtiyacı güvenlik ve sudur. Kliniklerimizde, kapımızın önlerinde ve bahçelerimize bırakacağımız bir kap su ile sokak hayvanlarının en temel ihtiyacını karşılamalarına yardımcı olabiliriz. Birçok belediyenin ve vatandaşların sokak hayvanlarına yönelik başarılı ve özverili çalışmalarına, hayvan sağlığı uzmanı olarak elimizden gelen desteği vermek vazifemizdir. Sokak hayvanlarının ve bütün evde yaşayan hayvanların yaşam şartları ve standartlarını yüksek seviyede tutma görevimizin yanı sıra bu durumun sürdürülebilir hale getirmesi de veteriner hekimlerin görevidir. Günümüzde hızlı ve kontrolsüz olarak artan pet popülasyonu olgusu, ülkemizde başta büyük şehirler olmak üzere bütün dünyada hayvan refahını etkileyen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenden dolayı, tüm dünyada sokak hayvanlarının refahını artırmada önemli bir rol oynayacağı düşünülen cerrahi olmayan yollarla testis içi kimyasal enjeksiyon tekniklerinin geliştirilmesi konusunu kapak yazımız olarak seçtik. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Baran’ın bu konuda yaptığı değerli araştırmalarını sizinle paylaşmaktan mutluluk duyarız. Petinfo ailesi olarak iyi okumalar dileriz. petinfo TEMMUZ Sayı: 89 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] EDİTÖRLER Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı eniko@matmedya. com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324 50 59 REKLAM REZERVASYON Yudum Barutçu [email protected] ABONE Banu Sayınç [email protected] www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır. 02-03 PETİNFO Dijital cep mikroskop mucizesi Güncel yumuşak doku cerrahisi Küçük hayvan yumuşak doku cerrahisinde son 20 yıl içerisinde değerli kazanımlar elde edildi. Bu kitapta Karen Tobias cerrahi prosedürleri daha kolay, daha hızlı ve daha başarılı gerçekleştirmek için deneyimlerini paylaşmaktadır. Kendisi, küçük hayvan pratiğinde sıklıkla kullanılan cerrahi prosedürlerin nasıl gerçekleştirdiğini ayrıntılı resim ve profesyonel çizimlerle özlü bir şekilde açıklayan öğretim yöntemi ile alışmaktadır. Bu nedenle bu kitapta yer verilen cerrahi tekniklerin güvenli bir şekilde, adım adım nasıl yapılacağını anlatmak için yüzden fazla yüksek kaliteli resim ve çizim kullanıldı. Kitabı http://www. medipres.com.tr internet sitesinden temin edebilirsiniz. İngiltere’de geliştirilip hekimlerin beğenisine sunulan ioLight mikroskoplar ile, sahada alınmış örneklerin laboratuvara gönderilmesi tarihte kaldı. İcadın sahipleri Richard Williams ve Andrew Monk, her hekimin kolayca profesyonel görüntüleri elde edebileceği konusunda iddialı. Akıllı telefonların bir aparatı olarak kullanılabilen mikroskop, 5 megapixel boyutunda görüntüleri ve x200 büyütmeli HD kalite videoları kayıt edebilir. Mikroskopun çözünürlüğü bir mikrondur (1/1,000mm); bitkisel ve hayvansal hücrelerin görünmesi için idealdir. Monk’un ifadesine göre “Sahada ihtiyaç duyduğumuz mikroskop görüntüsünü birkaç saniyede elde etmek için hem bilim adamların hem de öğrencilerin rahatlıkla kullanabileceği bir alet yarattığımızı düşünüyorum. Bu mikroskop, her hekimin cebinde olmazsa olmaz aletlerin arasında olacaktır.” ioLight mikroskop hakkında www.iolight.co.uk internet sitesini ziyaret ederek veya andrew.monk@ iolight.co.uk mail adresinden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Hastane, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol çerçevesinde, sokak hayvanlarını da tedavisini ederek tedaviye ihtiyacı bulunan tüm hayvanlara ulaşıyor. Hayvan Hastanesi yeni klinikleriyle hizmette Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesine bağlı Hayvan Hastanesi, restore edilmesinin ardından Türkiye’nin en büyük veteriner hastanesi olarak yeni klinikleriyle hizmet vermeye başladı. Yüksek Ziraat Enstitüsünün Baytar Fakültesi olarak 1933’te Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle inşa edilen hayvan hastanesi, yerleşkenin sit alanı özelliği taşıması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığının onayladığı proje çerçevesinde restore edildi ve yeni klinikleriyle hizmete açıldı. İnsanların tedavisi için kullanılan bütün yöntemlerin hayvan hastanesinde de ileri teknolojiyle uygulandığını dile geçiren Hastane Başhekimi Prof. Dr. Ali Bumin, “Altyapımız şu anda Türkiye’deki hiçbir veteriner fakültesinde yok. Hem hastalar hem de öğrencilerimiz çok şanslı” diye konuştu. Guinnes rekortmeni hayata gözlerini yumdu Eyvah, hayvanımı araba tutuyor! Tatil sezonunda seyahate çıkan hayvanların sayısı da artar. Bir veteriner hekim olarak ise bu dönemde seyahate çıkan hayvan sahiplerinin bilinçlendirilmesi görevimiz. Her 6 köpekten birisini araba tutar. Dört patili müşterilerinizin yolculuk boyunca kendilerini kötü hissetmesini istemiyorsanız sahipleriyle bu çok küçük ama önemli ipuçları paylaşmanıza fayda var; > Yola çıkmadan 3-4 saat önce hayvanların en son öğününü yemiş olmasına dikkat edin. > Eğer hayvanı araba tuttuğunu zaten biliyorsanız mide bulantısını engelleyici ürünlerin kullanımı konusunda ayrıntılı bilgi verin. > İlk kez arabayla seyahate çıkan müşterilerinize bir test sürüşü yapmayı önerebilirsiniz. Evin yakınlarında arabayla bir iki tur atarak hayvanların konfor hissi de rahatça kontrol edilebilir. Dünyanın en yaşlı köpeği olan Maggie, 30 yaşında aramızdan ayrıldı. Avustralya’da sahibi Brian Mclaren ile yaşayan Maggie’nin yaşı insan yaşıyla yaklaşık 133’e tekabül ediyordu. Aslında yaşı tam olarak bilinmeyen Maggie, sahibiyle 30 yıldır beraberdi, yanı Guiness Rekorlar Kitabi’na girmiş olan 29 yaşında Bleuy’den fazla. Maggie’yi kaybeden Mclaren ise Weekly times gazetesine şu açıklama yaptı; “Geçen haftaya kadar her şey çok normal gidiyordu. Maggie’nin herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Ama son iki günde kötüleşmişti. Fazla vakti kalmadığı anlaşılıyordu. Üzgünüm, ama hayatıma girdiği ve benimle bir ömür paylaştığı için mutluyum.” Cape Town’a kadar yoluna devam edecek olan Graham “Afrika’nın hava şartlarına alışığım, daha önce Kenya’da 8 sene çalıştım.” dedi. Osmanlı ‘leylek hastanesi’ faaliyete girdi Norfolk’tan Cape Town’a 8000 kilometre Mesleğe karşı tutkusu hiç bir zaman sönmemiş olan 72 yaşındaki emekli veteriner hekim Graham Duncanson, Animal Welfare Foundation’a yardımcı olmak amacıyla 8000 kilometrelik bisiklet turu macerasına başladı. AWF mütevelli Graham, 2 sene sürecek olan turun birinci kısmını 4 Haziran’da başlayarak, İngiltere, Norfolk’tan Batı Avrupa’yı geçerek Yunanistan’a giderek tamamlayacak. Turun ikinci kısmına ise Etiyopya’dan başlayacak ve Hint Okyanusu’nu takip ederek Cape Town’a kadar yoluna devam edecek Graham “Afrika’nın hava şartlarına alışığım, daha önce Kenya’da 8 sene çalıştım. Profesyonel bir bisikletçi olmasam da, AWF için para toplamaya istekliyim” dedi. Graham’e yolculuğuna vetduncdares. wordpress.com internet sitesinden eşlik edebilirsiniz. Bursa’da 19. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından sakatlanmış ve yaralı leylekler başta olmak üzere göçmen kuşların bakımının yapılması amacıyla kurulan ve Türkiye’nin ilk hayvan hastanesi olan “Gurabahane-i Laklakan”, restorasyon ardından sokak hayvanlarının hastalıklarına derman oluyor. “Düşkün Leylekler Evi” anlamına gelen Gurabahane-i Laklakan, tarihi Irgandı Köprüsü’nün yanında, Osmangazi Belediyesince restore edilen sivil mimari örneği binada, belediyenin veteriner işleri müdürlüğüne bağlı olarak kedi, köpek, kuş gibi hayvanlara hizmet veriyor. 31 yaşında kedi stroktan döndü Rehber köpeklere erken emeklilik İngiltere’de 1931 yılından beri faaliyet gösteren Guide Dog organizasyonun çatısı altında, günümüzde her sene yaklaşık 1.300 yavru dünyaya gelir. Bu yavruların çoğu ciddi bir eğitimin ardından, 2 yaşına eriştiği zaman rehber köpek olarak görevine başlar. İngiliz bilim adamları bu köpekleri 20 sene boyunca takip ederek en sık emekliliğe ayrılma sebeplerini açıkladılar. Bilim adamları 6.465 köpekten 1.310 köpeği (%14,5) davranış problemi nedeniyle ve hayvanların %13,5’ini sağlık sorunları, özellikle kas-iskelet sistemi kaynaklı hastalıklarından dolayı emekli edildiklerini açıkladılar. Köpekler ortalama 8,5 sene görev başındaydı. En sık tercih edilen köpek ırkları arasında Retriever ve Labrador yer almaktadır. En geç göreve başlamadan önce de her köpek kısırlaştırılır. Tekir kedi Nutmeg, sahipleri tarafından 1990 yılında sahiplenildi. Bu sene tahminen 31 yaşında olan kedi, geçen Eylül ayında nöbet geçirdikten sonra Westway Veteriner Merkezine götürüldüğü zaman durumu kritikti. Veteriner Hekim Laura Gillis “ Nutmeg’in vücut ısısı, termometre ile ölçemediğimiz kadar düşüktü” dedi. Ama uzun süren tedavi ve özel ilgiden sonra kedi tekrardan eski haline kavuştu. Sahibinin dediğine göre, Nutmeg”in uzun ömrünün sırrı her Pazar günü yaptığı kızartılmış tavuk ziyafetinde saklıydı. “ Sadece üç dişi kaldı, ama kızarmış tavuğa hiçbir zaman hayır demez.” Nutmeg’in yaşı gerçekten göz kamaştırıcı ama Guinness Rekorlar Kitabına girmek için yetmez. Tarihimizin en uzun ömürlü kedisi Creme Puff, 3 Ağustos 1967 yılında doğup 3 Ağustos 2005 yılında, 38 yaşındayken –yani insan yaşıyla 168 yaşındayken- vefat etti. notlar İnterhas, 25 yılı aşkın süredir güvenle hizmette İnterhas A.Ş., hayvan sağlığı alanında 25 yılı aşkın süredir Avrupa’dan ithal ettiği hepsi GMP’li, yüksek kaliteli aşı ve ilaçları ülke hayvancılığımıza sunmaktadır. G MP, “güvenli ve etkin ürün üretiminin yapılabilmesi için geliştirme & üretim prosesleri sırasında uyulması gereken ve dökümante edilen, bilimsel metodlar, uygulamalar ve prensipler bütünü olarak tanımlanır. Bütün bu uygulamaların gerçekleştirilmesi için organizasyonel yapı, sorumlulukların tanımı, prosedürler, prosesler ve kaynaklar gereklidir. İyi imalat uygulamaları anlamına gelen GMP’nin tarihçesine baktığımızda Food and Drog Administration (FDAGıda Ve İlaç İdaresi) ile olan ilgisini ve gelişimini görebiliriz. 1900’lü yıllar ile başlayan, hiçbir kurala uymadan ve nasıl hazırlandığı belli olmayan ilaçların halka sunulması ile başlayan ilaç üretimi, büyüklü küçüklü trajediler ile 1930’lu yıllara kadar sürmüştür. 1938 yılında çoğu çocuk olan 107 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaydan sonra, insan sağlığı için tehlikeli olarak kabul 14-15 PETİNFO edilen maddelerin ve karışımların listesi hazırlanmış ve “Federal, Food, Drug and Cosmetics (FD&C)” kuralları ABD kongresinden geçerek kabul edilmiştir. Türkiye’nin en ücra köşelerine yüksek kalitede GMP’li ürünler İnterhas A.Ş. 1996 yılında, Dr. Tamercan Morkoç ve Ecz. Ümmügülsüm Morkoç tarafından kurulmuştur. Grup içinde İnterhas A.Ş. dışında, Denge Ltd. Şti. ve İntermed Ltd. Şti. de yer almakta ve bu şirketler birbirini teknik ve finansal olarak desteklemektedirler. İnterhas A.Ş. bugün, Avrupa’da GMP kurallarına göre üretim yapan 5 ayrı firmanın Türkiye exclusive distribütörü olup, bu firmalara ait muhtelif 40 kalem aşı ve ilacı ithal etmektedir. Geniş bir dağıtım ağı olan İnterhas A.Ş. ürünlerini, Türkiye’nin tüm bölgelerindeki en ücra köşelere kadar ulaştırmaktadır. İnterhas A.Ş, 25 yılı aşkın süredir Avrupa’dan ithal ettiği hepsi GMP’li ve yüksek kaliteli aşı ve ilaçları ülke hayvancılığımızın hizmetine sunan, satış ve pazarlama konularında uzmanlaşmış, sektörümüzün saygın bir kuruluşudur. Ürünler, Avrupa’nın köklü, ilaç fabrikalarının modern üretim tesislerinde GMP kurallarına uygun olarak üretilmektedir. Türkiye’de, kurulduğu günden bu yana piyasadan çekilen tek bir ürünü bile bulunmayan İnterhas A.Ş’nin ürün yelpazesinde pet, ruminant ve at ürünleri bulunmaktadır. İnterhas A.Ş, Türk Standartları Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen tetkik neticesinde, TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi‘ne ilaveten, sistem belgelendirme faaliyetleri alanında dünyanın en büyük organizasyonu olan IQNet tarafından verilen ve tüm Avrupa Birliği ülkeleri, Çin, Japonya, Rusya gibi 35 ülkede geçerliliği bulunan IQ NET Kalite Belgesi’ni de almaya hak kazanmıştır. GMP gereksinimleri 1941 yılında bir firma tarafından üretilen sulfathiazole tabletlerinin neden olduğu ve yaklaşık 300 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaydan sonra FDA, üretim ve kalite kontrol gereksinimlerini tekrar gözden geçirmeye karar vermiş ve bugünkü GMP’nin temelleri atılmıştır. Hazırlanan bu kurallar 1963’de “İlaçlar için GMP” olarak ilk defa basılmıştır. 1978 yılına gelindiğinde GMP bütün ilaçların etkinliği ve güvenli kullanımı için bir kaynak halini almış ve bunu 1979 yılında GLP (İyi Laburatuar Uygulamaları) takip etmiştir. İlaç üretiminin önemli bir işlevi olan Proses Validasyonunun Genel Prensipleri ise ilk defa 1987 yılında açıklanmıştır. GMP’nin ana faktörleri, “tanımlı, valide edilmiş, gözden geçirilmiş ve spesifikasyonlara uygun” ilaç üretiminin sağlanmasıdır. GMP’nin gereksinimleri, yetkin ve eğitimli personel, yeterli bina ve alanlar, yeterli cihazlar ve servisler, doğru malzemelertaşıyıcılar ve etiketler, onaylı prosedürler, uygun depolama şartları ve transferlerdir. dr. bayer P O. cynosis, köpeklerin kulağında çoğalarak ciddi dış kulak hastalıklarına yol açabilir. kedi ve köpeklerde Otodektik UYUZ tehditi Hayvanların kulağını işgal eden Otodectes, bazen hiç klinik belirti göstermeden sağlığı tehdit edebilir. Doğru teşhisi ve tedavisi veteriner hekimlerin elindedir. 18-19 PETİNFO et hayvanlarında endo ve ektoparazitlere kliniklerde sıklıkla rastlarız. Parazitler, bazen hiç semptom göstermeden bile, hayvanların sağlığını olumsuz yönde etkiler hatta hayvan sahiplerinin sağlığını da tehdit ederler. Hayvanların dış kulağını işgal eden Otodectes cynotis de bu tür tehditleri yayan bir ektoparazittir. Dış kulakta yaşayan Otodectes’in yaşam döngüsü ortalama 3 hafta sürer. Dişiler tüm hayatları boyunca ürettikleri 40-100 adet yumurtayı ortalama her 1-3. günde bırakır. Hem yumurtadan çıkan hem de erişkin hale ulaşan parazitler epitel dokuları ve vücut sıvıları ile beslenir. İnsanlara çok nadir durumlarda ve kısa süreliğine yerleşir; çoğunlukla göğüs ve kol bölgesinde eritematöz papül ve kaşıntı ile seyreden semptomlar meydana gelir, ama kısa süreli dış kulak enfeksiyonuna da sebep olabilir. Bulaşması hayvanlar arasındaki temas ile gerçekleşir ama kontamine tarak ve eşyalar ile de bulaşabilir. Bazı çalışmalara göre pireler de vektör olarak rol oynayabilir; vücutlarına yapışan yumurta ve parazitleri yayabilir. Enfeksiyonun gidişatı Gözlemlere göre klinik belirtilerin ciddiyeti ve parazitlerin sayısı arasında sıkı bir bağlantı yoktur. 2-3 parazitin varlığı da klinik belirtilerin oluşması için yeterlidir. Bu da konakta meydana gelen spesifik immun yanıtın büyük rol oynadığını kanıtlamaktadır. Kulak yolunda yaşayan parazitleri ise epitel dokuya zarar vererek ve hareket ederek dermatitise ve puriritise neden olur. Otodectes uyuzu tarafından üretilen maddelerin büyük miktarı, kulaktaki enflamasyonlu eksudatın oluşmasını tetikler, bu da kulak yolunda koyu kahverengi, kahve telvesine benzeyen, yağlı eksudasyonun oluşmasına yol açar. Otodectes cynotis meydana gelen olumsuz yaşam şartlarından dolayı kulağı terk edip kulak etrafı, baş ve ense bölgesine yerleşip bu bölgelerde de iritasyona sebep olabilirler. Kulak uyuzu tarafından meydana gelen klinik belirtileri üç evreye ayırabiliriz; 1. hafif klinik belirtilerle seyredilen evre 2. kronik evre 3. ikincil enfeksiyonlarla birlikte seyreden kronik evre Hafif klinik belirtilerle seyreden birinci evrede, kulak yoluna yerleşen etkenler bölgeyi irrite ederek topik enflamasyonlu reaksiyonlara yol açar. Bunun sonucunda ise kaşınma ve baş sallama gibi klinik belirtiler görülür. Zamanla artan kulak sekresyonu, bezlerin hiperemisine neden olur, ödem oluşturur ve belli miktardaki kokulu kulak akıntısı kulak yolunda birikir. Kaşınmadan dolayı othematom oluşabilir. Kronik evrede kulak akıntısının miktarı daha fazla olur. Bu kulak akıntısı; serümen, parazitlerin metabolizması sonucu meydana gelen maddeler ve epitel dokulardan oluşmaktadır. Bu akıntıda mikroskopik inceleme sonucu Otodectesleri rahatlıkla görebiliriz. İyi kaliteli bir otoskop kullanarak da hareketli parazitleri görme şansımız olabilir. Üçüncü evrede devamlı iltihap ve irritasyon sonucu zayıflayan epitel katmanı, bakteriler ve mantarların üremesi için ideal bir ortamdır. Çoğunlukla Gram (+) bakteriler tarafından meydana gelen enfeksiyonlar sonucu dış kulakta apse, ülser ve nekroz oluşabilir. Bu durumda kulak akıntısının kıvamı da değişir, irinli olur. Tedavinin aksadığı durumlarda enfeksiyon kulak zarının zedelenmesine, ağrı ve sinirsel problemler ile seyreden otitis mediaya yol açar. Klinik belirtiler Otodektes enfeksiyonu vakaları, hastaların %75’inde her iki kulakta meydana gelir. Vakaların çoğunda belirtisiz seyreden ilk dönemler fark edilmez. Hayvan sahiplerinin anamnezinde başı sallama, aşırı kaşınma ve kulakları yere sürtme, kulak çevresinde çizikler ve yaralanma, kulak içinde yara gibi ifadelerle karşılaşabiliriz. Genel muayenede kulakta ve etrafındaki derinin alopesisi, aşırı kaşınmadan meydana gelen yüzeysel yaralar ve kabuklaşma görebiliriz. Kulak akıntısı gözle görünebilr miktarda ve enfeksiyonun evresine bağlı olarak sarı veya kahverengi, akıntılı, merhem kıvamında ya da kahve telvemsi ve karakteristik kokulu olabilir. Kulakları temizlediğimiz zaman hayvanların reaksiyonu da karakteristiktir; bu hareket hayvanın hoşuna gider ve aynı tarafın arka ayağıyla kaşınma hareketleri yapar. Bazen herhangi bir klinik belirtisi olmayan enfeksiyonla da karşılaşabiliriz. Bu durumda otoskop ile yaptığımız muayenede parazitler görünmez, fakat alınan örneği mikroskop altında incelediğimiz zaman hareketli otodectesleri rahatça tespit edebiliriz. Bazı düşüncelere göre klinik belirtiler ile seyretmeyen durumlarda, hayvanların daha önce de Otodectes ile karşılaşan immun sisteminleri büyük rol oynar. Geç kliniğe getirilen hayvanlarda, enfeksiyonun orta kulağı da işgal ettiği durumda sinir sistemini Advantage Multi Köpek Damlatma Çözeltisi Miks parazit enfeksiyonları olan ya da enfeksiyon riski altında olan köpeklerde pire enfestasyonlarının tedavisi ve önlenmesinde; ısırıcı bit tedavisinde; kulak uyuzu enfestasyonunun, sarkoptik uyuzun, demodikozis tedavisinde; kalp kurdu hastalığının önlenmesinde; Angiostrongylosis önlenmesinde, gastrointestinal nematodlar enfeksiyonlarının tedavisinde, pire alerjik dermatiti (FAD) tedavi stratejisinin parçası olarak kullanılabilir. Otodektes enfeksiyonu vakaları, hastaların %75’inde her iki kulakta meydana gelir. Etkenlerin tam diyagnozu de etkileyen semptomları görebiliriz. Örnek olarak eğik kafa duruşu ya da hasta kulak tarafına devamlı dönme. Teşhis Enfeksiyonun teşhisi farklı yöntemlerle de mümkündür. Dış kulağın otoskop muayenesi kliniklerin çoğunda rutindir. Bu yöntemle, kulak içinde hareket eden, beyaz renkli Otodectesler görebilirz, fakat daha önce de anlattığımız gibi, bazı durumlarda tanı için basit bir otoskopik muayene yetersiz kalabilir. Kesin teşhis için her iki kulaktan ayrı alınan örneklerin mikroskop altında incelenmesi en iyi yöntemler arasındadır. 2002 yılında Akucewich ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada 200 kediden kulak çubuğu ile örnek alındı. Otoskopik inceleme sonucu kedilerin %22,5’inde parazit tespit edilirken mikroskopik inceleme sonrası kedilerin %37’sine otodectes teşhisi konuldu. Diğer bir örnek 20-21 PETİNFO alım yöntemi, kulak yolunun yağlı bir solüsyon ile yıkama sonrası sıvının mikroskop altında incelenmesi. Otodectesler, sıcak ortamı tercih eder; aldığımız örneği sıcak lamelde incelememiz tavsiye edilir. Shanks ve ark., 2000’de gerçekleştirdikleri çalışmada her iki örnek alım yöntemini kombine ederek, örnekleri 30C’de 30 dk bekletip incelemeye başladılar. Sıcak ortam, parazitlerin aktivitesini yükseltti, ve inceleme sırasında canlı ve ölü Otodectesler de kolayca ayırt edilebildi. Tedavi Enfeksiyon geçiren hayvanlarda hem topik tedavi hem de parazitlere etkili olan spot-on ürünleri kullanmalıyız. Amaç, hayvannın üzerinde bulunan parazitlerin bütün evrelerini yok etmek ve kulağın fizyolojik işlevini geri kazandırmak. Dış kulak yangısının tedavisindeki ilk adım, kulağın temizlenmesi olmalı. Kulağın tamamen yıkanması, içinde bulunan akıntıdan ve parazitlerden arındırılması için önemlidir. Bu şekilde temizlenen kulağa verilen ilaçlar daha büyük etkiye sahiptir. Çünkü kulak akıntısı parazitler için mekanik bir koruma sağlar ve ilaçların etkisini azaltır. Bu nedenden dolayı topik uygulanan birçok ilaç serümenolitik madde içermektedir. Çoğu antibiyotik, antimikotik ve antiinflamatuar etkiye de sahiptir. Topik uygulamanın negatif yönelri de vardir; çoğu durumda hayvanların hoşuna gitmeyebilir ve kulak içinde Otodectesler için olumsuz yaşam ortamı oluşmasından dolayı, parazitler kulak dışına çıkıp, kulağın etrafındaki ve ense bölgesine yerleşip, burada da irritasyona sebep olabilirler. Hatta tedavi sonrası kulağa geri göçüp tekrar enfeksiyon oluşturabilirler. Bu nedenden dolayı kesin tedavi sağlamamız amacıyla spot-on kullanımı şarttır. Hasta sahibiyle paylaşılan diyagnoz sonuçları, ilerleyen tedavi sürecine yardımcı olabilir. Kulak uyuzunun diyagnozu basittir; 1. Kulaklardan örnek alırız. Her iki kulaktan, ayrı ayrı örnek alınmalı. 2. Kulak çubuğunu yuvarlayarak, aldığımız örneği lamelin üzerine yerleştiriyoruz. Bir damla parafın yağı damlattıktan sonra mikroskop altında (x40) inceleriz. Mikroskop, bir kliniğin en sık kullanılan aletleri arasında yer almalı. 3. Kulak uyuzuna rastladığımız zaman, fotoğrafını veya videosunu çekebiliriz ya da direk hasta sahibine gösterebiliriz. Merceğin altında hareket eden parazit, hasta sahiplerine her zaman büyük etki yaratır. söyleşi Carlos Andres-Luna; “ Türkiye’nin en muhteşem pet dostu ofisini kurmaktan mutluluk duyarız.” Royal CanIn türkiye ofisi’nin yeni yüzü Uluslararası “köpeğini ofise getir” haftasını Royal Canin’in yeni pet dostu ofisini ziyaret edip, merkez ofis çalışanları ile keyifli bir söyleşi yaparak kutladık. RÖPORTAJ: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN 22-23 PETİNFO A ralık ayında İstanbul’da gerçekleştirdiği büyük lansmanından sonra Royal Canin Türkiye büyük ilerlemeler kat etti. Pazarda büyük ilgiye sahip bir marka olarak hızlı büyüyen şirket, çalışanlarının sayısını iki kat artırmayı başardı. Ailenin bu hızlı büyümesi gereğinde Royal Canin, İstanbul Astoria Kuleleri’ndeki yeni ferah ofisine taşındı. Yeni ofisinde markasının ileriye yönelik felsefesini mükemmel bir şekilde yansıtan Royal Canin, çalışanları için de harika bir ortam yarattı. Bütün çalışanların birarada bulunduğu geniş ofis, sadece buradaki iş arkadaşları için değil, dört ayaklı dostları için de sahipleri ile birlikte gün geçirmek için ideal bir çalışma ortamıdır. Adımıza yakışan güzel bir ortam yarattık Royal Canin Türkiye Genel Müdürü Carlos Andres -Luna “Kedi ve köpekler hayatımızı güzelleştirir. Biz de Royal Canin olarak kedi ve köpekler için daha güzel bir hayat yaratmak için çalışıyoruz.” dedi. “Royal Canin, hayvanlar için var olan bir markadır ve doğal olarak bütün çalışanlarımız hayvanlara karşı büyük sevgi, saygı ve tutkuya sahiptir. Bu nedenden dolayı, biz çalışırken, köpeklerimizi evde yalnız bırakmak yerine, ofisimizde onlara uygun bir ortam yaratmaya çalıştık. Tabi ilk zamanlarda bu pek kolay olmadı, köpekler ve çalışanlarımız için de yeterince alana sahip olan ve hayvanlara izin veren bir yer bulmamız gerekirdi ve İstanbul’da bu projeyi gerçekleştirmek düşündüğümüz kadar kolay Royal Canin’in yeni ofisi, her ayrıntısıyla markanın ileriye yönelik felsefesini taşır. olmadı aslında. İstanbul Astoria Kuleleri bütün taleplerimizi memnuniyetle karşılamayı kabul ederek biz de burada İstanbul’un en muhteşem pet dostu ofisini kurduk. Çalışanlarımız bu şekilde hem evde bıraktıkları köpekleri için endişelenmemiş olup hem de köpek sahiplenemeyecek olan arkadaşlarımız da buradaki hayvanlar ile vakit geçirebilecekler. Ofis ortamındaki köpeklerin çalışanların moralini ve verimliliğini pozitif yönde artırabileceğini bilimsel çalışmalar çoktan kanıtlamıştır. Bir hayvanı okşayarak insanın mutluluktan sorumlu olan oksitosin seviyesi yükselir stres faktörü olan kortizol ise düşer. Çalışmalarda gösterildiği gibi, yanında pet hayvanı olan çalışanların morali gün boyunca %11 yükselirken, hayvanı yanında olmayan elemanların verimliliği günün sonuna kadar %70 oranda bile düşebilir.” Royal Canin İletişim ve Kurumsal İlişkiler Müdürü Aslı Cora “ Sabah işe geldiğim zaman enerji dolu köpeklerle karşılanmak inanılmaz bir ilham kaynağıdır. İşe gelirken ne kadar yorgun ya da üzgün olduğum fark etmez, ofisimizin maskotu ve hepimizin köpeği olan Roy ile selamlaştıktan sonra keyfim hemen düzelir” dedi. Hepimiz sorumluluk sahibiyiz Şirketin en büyük neşe kaynağı olan Roy, Royal Canin ailesi olarak sahiplenilmiş bir Pomeranian köpeğidir. Roy, gündüz ofistedir, akşam ise şirketin bir çalışanı ve ailesi ile vakit geçirir. Carlos AndresLuna, Roy’u her aile yapısına uygun olan bir köpek olduğu için seçtiklerini anlattı. Luna, sahibi Tutku Kurtay’ın her toplantısına katılır. söyleşi Aslı Cora; “Roy ofisimizin en büyük ilham kaynağı.” “Roy, sadece çalışanlarımız için değil, onların aileleri için de büyük önem taşır. Cana yakın ve sürekli hareketli olarak ofiste büyük bir ilham kaynağıdır, aileleri ziyaret ederek ise ailenin her üyesi için bir canlının sahibi olmanın sorumluluğunu hissettirir. Çocuklara hayvan sevgisini aşılar. Onun sayesinde sadece çalışanlarımız değil, ailelerimiz de birbirine bir nevi bağlıdır. Biz Royal Canin’in büyük ailesini bu şekilde oluştururuz.” Royal Canin Türkiye Genel Müdürü Carlos AndresLuna, Türkiye’ye yerleşmesi üzerinden kısa bir zaman geçtiği için kendisi daha İstanbul’da bir hayvana sahip olmadığını ama en kısa sürede barınaktan bir köpek sahiplenmek isteğini de anlattı. Hayali, ofise de getirebileceği bir Golden Retriever’in mutlu sahibi olmak. Köpekler ortama mükemmel uyum sağlıyorlar Royal Canin Türkiye Genel Müdürü Carlos Andres-Luna ve Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı’nın söyleşi gerçekleştirdiği toplantı odaları “Her ayrıntısıyla mükemmel.” 24-25 PETİNFO Köpekler, birbirleriyle oynayarak, gayet huzurlu bir şekilde ofisteki günlerini sürdürürler. Çoğu zaten sahiplerinin yanında bir dakika bile olsa ayrılmak istemez. Sahibininin, Royal Canin Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Tutku Kurtay’ın her toplantısına eşlik eden Border Collie Luna, sahibinin yanında görüşmelerin son dakikasına kadar sabırlı oturup bekler. Yeni misafir olduğumuz için tabi, her tarafı cam olan ferah toplantı odasının kapısına gelip ekibimizi bir ev sahibine yakışan şekilde selamladı. Ofisteki hayvanlar kesinlikle birer müşteri ilişki uzmanlarıdır. Sadece ofis içindeki insanları birbirlerine bağlamakla kalmazlar, hem merkezi ziyaret eden müşterilerin ve iş ortaklarının ilgilerini de çekerler hem de güçlü ve uzun vadeli bağlantıların kurulmasının temelini atmaya da yardımcı olmaktadır. Royal Canin’in dünü, bugünü ve yarını Royal Canin’in tarihi, hayvanlara karşı sevgi ve saygı ile başlamıştır. Vizyoner ve girişimci bir veteriner hekim olan Fransız Dr. Jean Cathary, “besin ile gelen sağlık” felsefesiyle, 1967 yılında köpeklerde egzemanın tedavisi için “sarı çorba”yı üretmiştir. 1968 yılında markalaşan Royal Canin, “sağlıklı beslenme” ilkesini ve derin bilimsel bilgiyi temel alarak, kedi ve köpekler için daha iyi bir dünya yaratmak amacıyla onların beslenme gereksinimlerine en duyarlı ve en uygun çözümleri sunmaya günümüzde de devam etmektedir. İlk günden bu yana, işine tutku ile bağlanmış insanlar tarafından bugünün başarısına ulaşmış olan Royal Canin’in misyonu hep kedi ve köpekleri incelemek ve farklılıklarını anlamak, onlardan öğrenmek ve onların dünyasına saygı duymaktı. Şirketin yeni sözü; Incredible in every detail (Her ayrıntısıyla mükemmeldir) da bu felsefeyi yansıtır. Royal Canin Türkiye Ailesi bunun doğrultusunda, tam kadrosu ile bütün hayvanlara ve hayvanseverlere hizmet etmeye devam edecektir. Royal Canin, hayvanlar için var olan bir markadır ve doğal olarak bütün çalışanlarımız hayvanlara karşı büyük sevgi, saygı ve tutkuya sahiptir. MVM Medikal Hangi klinik belirtileri gözlemlemeliyim? Bu hastalık hafif veya şiddetli, akut veya kronik olabilir ve aşağıdaki gibi çeşitli klinik belirtiler gösterebilir: > Göz ve burunda akıntı > Depresyon ve iştah kaybı > Büyüyen lenf nodülleri, dalak ve karaciğer > Kas ve eklem ağrıları, topallık > Morluklar, burun kanamaları veya ciddi kan kaybı Klinik bulgular sadece kan tablosundaki değişimler ile sınırlı olabilir, bu yüzden sağlıklı görünen köpeklerin de E. canis ile enfekte olabileceğini düşünmek önemlidir. Canine Monositik Ehrlichiosis için test mevcut mudur? CanIne Monositik EhrlIchIosIs Canine monositik Ehrlichiosis, kenelerin yaydığı, Ehrlichia canis etkeninin sebep olduğu enfeksiyöz bir hastalıktır. Kliniğinize başvuran köpeklerin E.canis etkenine maruz kalıp kalmadıklarını IDEXX SNAP® 4 Dx® Plus Test ile kolayca tespit edebilirsiniz. C anine Monositik Ehrlichiosis, kahverengi köpek kenesinin (Rhipicephalus sanguineus) yaydığı Ehrlichia canis bakterisinin sebep olduğu enfeksiyondur. Ehrlichia, beyaz kan hücrelerini (öncelikle monositleri) enfekte eden ve beyaz kan hücrelerinde 26-27 PETİNFO çoğalan gram-negatif bir bakteridir. Canine Ehrlichia enfeksiyonları subklinik faza geçebilir ve bu durum günler, aylar hatta yıllar sürebilir. Canine Monositik Ehrlichiosis neden tehlikelidir? E. canis enfeksiyonu kandaki pıhtılaşma yeteneğini değiştirir ve kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğinde strese sebebiyet verir. Akut ve kronik formların ikisi de ölümcül olabilir. Monositik Ehrlichiosis zamanla kemik iliğinde aksaklıklara sebep olabilir bu da kırmızı kan hücresi, beyaz kan hücresi ve trombosit eksikliğine yol açar. Canine Monositik Ehrlichiosis hastalığına bağlı olarak şiddetli klinik belirtiler gösteren köpekler çoğunlukla daha zor tedavi edilirler. Evet, SNAP® 4Dx® testi, köpeğin E. canis’e maruz kalıp kalmadığını belirleyen kullanımı kolay klinik-içi teşhis kitidir. Bunun yanı sıra enfeksiyonun altında yatan anormallikleri saptamak amacıyla tam kan sayımı ve klinik kan biyokimyası gibi ek testler gereklidir. Hasta köpeklerde aktif enfeksiyonu saptamak amacıyla PCR testi de yardımcı olabilir. Köpekler neden test edilmelidir? E. canis bakterisinin transmisyonu oldukça yaygındır. Kahverengi köpek kenesine maruz kalan köpekler dışarıdan sağlıklı görünseler dahi kronik enfeksiyon gelişme riski mevcuttur. Düzenli olarak kan testleri gerçekleştirildiğinde, kronik enfeksiyonlar gözden kaçırılmamış olur ve geç kalınmadan tedaviye cevap alınma şansı artar. Canine Monositik Ehrlichiosis önlenebilir mi? Ehrlichiosis için herhangi bir aşı bulunmamaktadır. Topikal kene kontrol ürünleri ve düzenli kene kontrolleri hala Canine Ehrlichiosis önlenmesinde anahtar olmayı sürdürmektedir. Evde ve ev çevresinde kene kontrolü yapmak riski minimuma indirebilir. Pozitif Anaplazmozis ve Ehrlichiosis SNAP Test Sonuçlarını Nasıl Değerlendirmeliyim? Pozitif sonuçlar Köpek etkene maruz kalmış, enfekte olabilir Hasta sahibi ile “Canine Monositik Ehrlichiosis” ile ilgili nasıl konuşabilirim? Evcil hayvan sahiplerinin en çok sorduğu sorular ve ayrıntılı yanıtları: Köpeğimin test sonuçlarının pozitif olması ne anlama geliyor? IDEXX SNAP® 4Dx® Plus Test’teki pozitif sonuç köpeğinizin Ehrlichia etkenine maruz kaldığını ve Ehrlichia canis bakterisi ile enfekte olabileceğini gösterir. Aktif bir enfeksiyon olup olmadığını tespit etmek için ek testler gereklidir. Ben de bu hastalığa yakalanabilir miyim? Köpeğimden bana bulaşır mı? Hayır, köpeğinizden size bulaşma olmaz. Ehrlichia bakterisinin bazı tiplerinin insanları enfekte ettiği bilinse de E. canis enfeksiyonunun insanlarda görülmesi olağan bir durum değildir. Köpeğimin bakteriye maruz kaldığını söylediniz, sağlık durumu nedir? Maruz kalmak aktif bir enfeksiyon olduğu anlamına gelmez, tedavi gerekip gerekmediğine karar vermek için ekstra testler gereklidir. Enfeksiyonu erkenden tespit etmek genellikle daha hızlı ve efektif bir tedavi yanıtı oluşmasını sağlar. Köpeğimin test sonucu geçen sene pozitifti. Bu sene ne yapmalıyım? Köpekte E. canis antikorları mevcut olsa dahi, kahverengi köpek kenesinin yaygın olduğu bölgelerde etkene yeniden maruz kalma ve reenfeksiyon olasılığı vardır. Temel kan analizleri köpeklerin yeniden enfekte olup olmadığını anlamaya yardımcı olur; tedavi sadece aktif enfeksiyon varlığı gösteren hayvanlarda önerilmektedir. Negatif sonuçlar Etkene maruz kalma muhtemel değil • Kene koruma yöntemlerini uygulamaya devam edin • 1 sene sonra testi tekrarlayın Hematolojik anormallikleri (tam kan sayımı / kan frotisi) ve serum proteinlerindeki değişimleri kontrol edin Klinik belirtiler ve/veya laboratuvar bulguları anaplazmozis/erlişiyozisi destekliyor Klinik belirtiler ve/veya laboratuvar bulguları anaplazmozis/erlişiyozisi desteklemiyor Doksisiklin/tetrasiklin 1 hafta boyunca platelet sayısını değerlendirin; eğer gelişme yoksa başka hastalıkları göz önünde bulundurun 1 TEŞHİS Genellikle önerilmez 2 TEDAVİ Sağlık taramalarında tam kan sayımını kontrol edin 3 İZLE 4 ÖNLE Hastalığı önleme stratejilerinden bahsedin Ehrlichia canis Ehrlichia ewingii Birincil vektör Rhipicephalus sanguineus (kahverengi köpek kenesi) Amblyomma americanum (Amerikan kenesi) Patoloji Monositleri enfekte eder Granülositleri enfekte eder Klinik tablo • Ateş, anoreksi, letarji • Kanama bozuklukları • Poliartritis, topallık • Lenfadenomegali • Nörolojik belirtiler • Ateş, anoreksi, letarji • Poliartropati, topallık • Nörolojik belirtiler Laboratuvar anormallikleri • Anemi • Trombositopeni • Hiperglobulinemi • Proteinüri • Trombositopeni Not: Kronik olarak bilinmez ancak deneysel çalışmalar ısrarcı bir enfeksiyon olduğunu göstermiştir. SNAP® 4Dx® Plus Test ile yıllık tarama Her yıl SNAP® 4Dx® Plus Test ile tarama yaparak köpek hastalarınızın kalp kurdu, ehrlichiosis, Lyme hastalığı ve anaplasmosis etkenlerine maruz kalıp kalmadığını tespit edin. Erken teşhis sayesinde tedaviye daha hızlı ve efektif yanıt oluşmasını sağlayın. seminer Klivet İzmir Eğitim Toplantısı 110 veteriner hekimin katılımı ile gerçekleşti. Klinik tanının laboratuvar verileri ile yönetimi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ hocamızın da katkılarıyla KLİVET İzmir ekibi, hematolojiyi bütün ayrıntılarıyla anlamak amacıyla bir araya gelen veteriner hekim meslektaşlarımıza bilgi dolu bir gün organize etti. RÖPORTAJ: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: TOLGA ÖZDEMİR 32-33 PETİNFO K linisyen Veteriner Hekimleri Derneği, Türkiye’nin dört bir tarafında mesleğimizi sürdüren veteriner hekimlerin bilgilerinin güncel kalmasını görevi olarak benimseyerek en son durağı olan İzmir’de Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ’un katkılarıyla bir etkinlik gerçekleştirdi. 26 Haziran tarihinde İzmir Anemon Otel’de gerçekleşen eğitim seminerinin ana konusu “Hematoloji- Klinik Tanının Laboratuvar Verileri ile Yönetimi” ydi. Bu geniş konu kapsamında eritrosit ve lökosit yanıtının sorular ve yanıtlar temelinde klinik olarak değerlendirilmesi ile karaciğer ve pankreas ile ilişkili laboratuvar profilinin klinik açıdan değerlendirilmesi ele alındı. Sunumlar ardından meslektaşlarımız interaktif olgu tartışmaları ile klinik laboratuvar parametrelerinden tanıya kadar giden yolun her aşamasını tecrübe etme fırsatını buldular. Hematolojinin önemi Hematolojik hastalıkların büyük bir bölümü, tedavisi, hayati önem taşıyan hastalıklardır. Laboratuvar sonuçları hastalara tanı konulmasında, tedavilerinde ve daha sonra yapılacak ayrıntılı tetkiklerde doğrudan etkilidir. Hematoloji, son yıllarda çok önemli gelişmelerin kat edildiği, hastalıklarda tedavi seçeneklerinin arttığı, klinik çalışmaların en çok yapıldığı alanlardan biridir. Bu sebepten dolayı bir veteriner hekimin iyi bir laboratuvar ekipmanının yanı sıra hematolojinin temelleri konusunda ayrıntılı bilgiye hakim olması elzemdir. Eritrosit yanıtı Prof. Dr. Aytuğ bu sunumunda eritrositler ile ilgili ayrıntıları paylaştı. Özellikle değerlerin okunması, anemi ve akut kan kaybı ile ilgili önemli ayrıntılar üzerinde durdu. Bu bölümden eritrosit değerlerinin okunması ile ilgili kısa bir özet hazırladık; Hematokrit değeri (Hct/ PCV); normal durumda köpeklerde %37-55 iken kedilerde %30-45’tir. Bu değerin azalması anemi; gebeliğin ileri dönemleri, sedasyon ve anestezi, kan alınması sırasında ya da sonrasında şekillenen hemoliz durumunda mümkündür. Hematokrit değerin TP değeri ile birlikte azalması kan kaybını ifade eder, bununla birlikte vücut boşluklarında gerçekleşen kanamalar hematokrit değer ve TP değerindeki değişimlerle doğru orantılı olmayabilirler. Çünkü bu bölgelerde geri emilim söz konusudur. Bu değerin artması ise dehidrasyon ve poliseminin ifadesidir. Seminerin açılış konuşmasını Klivet İzmir Şubesi Başkanı Veteriner Hekim Serdar Aktop gerçekleştirdi. Anemi ise hematokrit değeri bazında derecelendirilir. Bu durumda köpeklerde sonuç % 30-36 hafif, % 18-29 orta, < % 18 şiddetli, kedilerde % 20-24 hafif, % 15-19 orta, < % 14 şiddetli anemi olarak değerlendirilebilir. Hemoglobin değeri (HG/ HgB); Normal durumda köpeklerde 12-18, kedilerde ise 8-15’tir. Bu değerlerin gebeliğin son dönemleri, sedasyon ve anestezi, kronik hastalıklarla ilişkili anemi, böbrek hastalıkları ile ilişkili eritropoetin yetersizliği, kan kaybı, hemoliz, çinko/ bakır toksikasyonu, demir eksikliği, endokrin hastalıklar( hipotiroidizm gibi), kemik iliğini etkileyen hastalıklar( FeLV, FIV, panlökopeni, parvovirus, ehrlichia canis gibi) eritroid myeloproliferatif hastalıklar, kan alımı sırasında ya da sonrasında hemoliz şekillenmesi 36-37 PETİNFO durumunda azalmasını, hemokonsantrasyon, korku, şok, anabolik steroidler, splenik kontraksiyon, hipoksi, yüksek rakım, eritropoetin üreten tümörler mevcutken artmasını görebiliriz. Eritrost (RBC) (106/µL); Köpeklerde 5.5-8.5 106/µL (< 3 haftalık köpek yavrularında 3-4 106/µL), kedilerde 6-10 106/µL değeri normal olarak değerlendirilir. Gebeliğin son dönemleri, anestezi, hemoliz, nonrejeneratif anemiler ( kronik hastalıklarla ilişkili anemiler ), bazı ilaçların myelosupresif etkileri sonucunda şekillenen anemiler, kemik iliği hastalıkları durumunda değerler azalır, dehidrasyon, korku, yoğun aktivite, eritrositozis, oksijen yetersizliği, aşırı eritropoetin üretimi, anabolik steroidler ya da kemik iliği hastalıklarına yanıt olarak ise artabilir. Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ; İnternette araştırdığınız konuların alt yapısına sahip bir hekim olursanız tedavide başarı oranınız artacaktır. Hematoloji, son yıllarda önemli gelişmelerin kat edildiği, tedavi seçeneklerinin arttığı, klinik çalışmaların en çok yapıldığı alanlardan biridir. MCV; Eritrositlerin ortalama hacimlerini gösterir. Anemi sınıflandırılmasında önemlidir (MCV = PCV x 10/RBC) Normal değeri köpeklerde 62-77 iken kedilerde 39-55’dir. Eritrosit çapının küçük olduğu kronik hemorajiler, demir eksikliği anemisi ve hemobartonella feliste görülür. Akita, Shiba inus, Jindo gibi bazı Asya ırklarında düşük olabilir. Anormal, büyük, immatür eritrositlerin varlığı ile ilgilidir, rejeneratif anemi, myeloproliferatif hastalıklar ve nadiren de makrositik anemide görülür. Hipertiroidizimli kedilerin % 50’sinde MCV yüksektir. Sağlıklı Greyhoundlar da MCV yüksektir. MCV değeri normal sınırlarda ise hücrelerin büyüklükleri normaldir ve normositik olarak adlandırılırlar. MCV değeri normalin altında seminer Seminerin sponsoru olan Fitmin Türkiye, gerçekleştirdiği sunumda mamalarını katılımcılara tanıttı. ise hücreler normalden küçüktür ve mikrositik olarak adlandırılırlar. MCV değeri normalden büyükse makrositik olarak adlandırılırlar. MCHC, eritrositlerin içerdiği ortalama hemoglobin konsantrasyonudur. CHC = Hb x 100/PCV. Köpeklerde 19-23, kedilerde 3-17 arasında olmalıdır. Hipokromik hücreler (kronik enfeksiyonlar, yangı ve neoplazilerde şekillenen demir eksikliği nedeniyle), rejeneratif anemi ve protein-kayıplı durumlar azalmasına neden olur. Hemoliz ve lipemiye bağlı olarak yüksek değerler saptanabilir. MCHC değeri normal sınırlar içerisindeyse hücrelerin renkleri normaldir ve normokromik olarak adlandırılırlar. MCHC değeri 38-39 PETİNFO normalin altında ise hücreler solgundur ve hipokromik olarak adlandırılırlar. MCHC değeri normalin üzerindeyse hücrelerin rengi koyudur ve hiperkromik olarak adlandırılırlar. MCV ve MCHC genellikle birlikte değerlendirilir. Yüksek MCV ve düşük MCHC makrositik hipokromik aneminin göstergesidir. Normal MCV ve Normal MCHC normositik normokromik anemi ve genellikle ani başlayan anemilerde görünebilir. Düşük MCV ve düşük MCHC demir eksikliği anemisinde saptanır. Lökositlerin değerlendirilmesi Lökositler vücudu mikroplara, virüslere ve diğer yabancı maddelere karşı Güçlü teorik bilgileri ile başarılı tedavi Gün boyu süren eğitim toplantısı ardından katılan veteriner hekimler dört tane vakayı çözme fırsatı buldu. Her dört vaka temel klinik belirtileri gösterirken, tanı ve tedavilerinin çözümü hematolojik değerlerinde saklandı. Her hastayı başarı ile “kurtaran” katılımcılar zengin bilgiler kazanarak günü bitirdiler. Hekimler edindikleri yeni tecrübelerle klinik tanılarını laboratuvar verileri ile profesyonel bir şekilde yorumlayıp, yöneterek gelecekte karşılarına çıkan vakalar için umut ışığı oldular. koruyan bağışıklıktan sorumlu beyaz kan hücreleridir. Kanda, lenf sisteminde, dalak ve diğer vücut dokularında bulunurlar. Lökosit değerinizin sınırın biraz üzerinde veya altında olması hemen sizi telaşlandırmasın. Örneğin basit bir vücudun herhangi bir yerinde küçük bir enfeksiyon olması halinde lökosit sayımı yükselebilir. Gebelik, fazla egzersiz ve stres lökosit sayımını yükseltebilir. Bu yüzden lökosit sayısı iyi düzenlenmiş sorular ve cevaplar temelinde değerlendirilmeli. Örnek olarak; Yangı var mı?, Stres belirtisi var mı ? Doku nekrozu var mı? Sistemik hipersensitivite var mı? Sistemik toksemi belirtisi var mı? gibi sorulara önem verilmelidir. kedi & köpek Klivet İzmir etkinliğine Hasvet, Evet ve Fitmin sponsor olarak desteklerini sundu. meslektaşlarımızın kliniklerinde kullanabilecekleri faydalı ve kaliteli aletekipmanlarını standında tanıtan Hasvet, sunumuyla da faydalı bilgiler paylaştı. 00-00 PETİNFO Cerrahi yolla yapılan kısırlaştırma operasyonları esnasında birçok hayvan postoperatif bakım koşullarının yetersizliği nedeniyle hayatlarını kaybeder. kimyasal kısırlaştırma Sahipli petlerde ve sokak hayvanları popülasyonunun kontrolünde erkek kedi ve köpeklerde testis içi kimyasal kısırlaştırma tekniği, veteriner hekimliğe yeni imkanlar açtı. Yazı; Prof. Dr. Alper BARAN İÜ, Vet. Fak., Dölerme ve Suni Tohumlama AbD [email protected] G ünümüzde hızlı ve kontrolsüz olarak artan pet popülasyonu olgusu, ülkemizde başta büyük şehirler olmak üzere bütün dünyada hayvan refahını etkileyen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşılanmamış, sağlık kontrolleri veteriner hekim tarafından düzenli olarak yapılamayan ve pedigrileri hakkında bilgi sahibi olamadığımız bu pet popülasyonu hem insan hem hayvan sağlığı ve refahı açısından büyük bir sıkıntı yaşatmaktadır. Aynı zamanda başıboş ve kontrolsüz olarak üreyen kedi ve köpekler birbirleri arasında da hastalıkların kolay ve çabuk yayılmasına neden olmaktadırlar. Elbette bu sorunlar özellikle büyük şehirlerde gerek kurumsal projeler gerekse bireysel çabalarla bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Ancak sorunun gerçek sebebi olan kontrolsüz üreme engellenmediği sürece uygulanan metotlar son derece yetersiz kalmaktadır. Üstelik kurumsal (yerel yönetimler) düzeyde yürütülen projelerdeki kısırlaştırma metotları cerrahi ekipman, deneyimli personel ve maddi imkan gerektirmektedir. Neden yeni yöntemlere ihtiyacımız var? Ülkemizde yaygın olarak kullanılan cerrahi yolla ve toplu olarak yapılan bu Tüm dünyada hayvan sever kuruluşlar tarafından desteklenen bu yöntemler tek bir enjeksiyon ile kısa zamanda çok sayıda hayvana ve çok az maddi kaynağa ihtiyaç göstermesi açısından gelecekte cerrahi yolla kısırlaştırmaya güçlü bir alternatif olacağı öngörülmektedir. 44-45 PETİNFO kısırlaştırma operasyonları esnasında birçok hayvan postoperatif bakım koşullarının yetersizliği ve oluşan enfeksiyonlar nedeniyle hayatlarını kaybetmektedirler. Bu nedenle tüm dünyada hayvan severler ve veteriner hekimler sokak hayvanlarının refahını artırmada önemli bir rol oynayacağı düşünülen cerrahi olmayan yollarla testis içi kimyasal enjeksiyon tekniklerinin geliştirilmesine çalışmışlar ve en insancıl metodu aramışlardır. Tüm dünyada hayvan sever kuruluşlar tarafından desteklenen bu yöntemler tek bir enjeksiyon ile kısa zamanda çok sayıda hayvana ve çok az maddi kaynağa ihtiyaç duyulması açısından gelecekte cerrahi yolla kısırlaştırmaya güçlü bir alternatif olacağı öngörülmektedir. Şu anda İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalında bu konuda Türkiye’de ilk kez erkek kedilerde testis içine kimyasal enjeksiyon uygulanarak kısırlaştırma başarıyla gerçekleştirilmiş ve Amerika Birleşik Devletlerinde 2010 ve 2013 yıllarında düzenlenen iki farklı kongrelerde sunulmuştur. Kimyasal yöntemin avantajları Erkek köpek ve kedilerde testis içi kimyasal enjeksiyon yöntemi ile kısırlaştırmada kullanılan kimyasal maddeler testis içerisine enjekte edilmekte ve erkek hayvanlarda uygulama sonrası azoospermi (sperm hücresinin olmaması) gelişerek infertilite oluşmaktadır. Geliştirilen teknik, veteriner hekimler tarafından bir gün süren temel ve uygulamalı bir eğitimden sonra rahatlıkla uygulamaya geçirilebilmektedir. Bu yöntem sokakta yaşayan erkek köpek ya da kedinin yaşamını sürdürdüğü ortamda ve mobil gezici kliniklerde kolaylıkla uygulanabilmektedir. Erkek köpeklerde kısa süreli bir sedasyon yeterli iken, erkek kedilerde genel anestezi yeterlidir ve sonrasında toplam maksimum 10 dakika içerisinde her iki testise uygulama yapılabilmektedir. Ardından mikroçip yerleştirilerek ya da tatoo (dövme) uygulaması yapılarak işaretleme işlemi yapılmaktadır. Tüm işlemler yapıldıktan sonra erkek kedi ya da köpek, anesteziden ilaçlarla uyandırılarak yürüyerek klinikten çıkmakta ve bulunduğu mahalledeki hayatına devam edebilmektedir. Böylelikle bulunduğu ortamdan uzaklaşmayan erkek kedi ya da köpek strese girmemektedir. Aynı zamanda bu uygulama ile hiçbir hayvan barınaklara götürülmemekte, taşınması sırasında ve cerrahi operasyon sonrasında oluşan stres, enfeksiyon ve ağrı gibi hayvan refahını etkileyen olumsuzluklar ortadan kaldırılmaktadır. Testis içi kimyasal solüsyonun hazırlanışı ve dozlanması Kimyasal solüsyonların hazırlanmasında kullanılan maddeler; çinko glukonat, kalsiyum klorür vb. Enjeksiyonlar her yaştan köpekler için her bir testis için ayrı ayrı kumpas ile ölçü alınıp, kullanılacak solüsyonun miktarı bu testiküler ölçü baz alınarak hesaplanmaktadır. Erkek kedilerde ise standart doz 0,2 ml’d ir. Testis içi enjeksiyon uygulanması Kedilerde tüm skrotal bölge kıldan arındırılıp bir dezenfektan ile dezenfekte edilirken, köpeklerde sadece dezenfeksiyon yeterli olmaktadır. Ardından, Resim 1 Resim 2 Resim 3 Resim 1. Erkek köpekte kumpas ile testis içine verilecek kimyasal solüsyonun doz edilişi Resim 2. Erkek köpekte testis içi uygulama Resim 3. Erkek kedide testis içi uygulama köpeklerde 22 gauge, kedilerde 27 gauge insülin iğnesiyle testis içerisine perkutan olarak girilerek kimyasal madde testis içerisine enjekte edilmektedir. Testis içi enjeksiyonla kimyasal kısırlaştırmada sadece enjeksiyon bölgesinde görülen yan etkiler 270 erkek köpekte %1.1 olarak saptanmıştır. Çalışmalarda enjeksiyonlar sonrası oluşan herhangi bir rahatsızlık rapor edilmemiştir. Enjeksiyonları takip eden 24 saat içinde oluşan testis çapındaki geçici artış ve şişme bir ya da iki hafta sürmüştür. Ayrıca, cerrahi yolla kısırlaştırmada olduğu gibi testislerden salgılanan testosteron hormonunun üretimini ortadan kaldırmamaktadır. Erkek kedilerde testis içi kalsiyum klorür enjeksiyonu ile kimyasal kısırlaştırma Türkiye’de ilk kez tarafımızdan gerçekleştirilmiştir. Her bir testisin içerisine 0,2 ml kalsiyum klorür solüsyonu verilmiş ve uygulanan erkek kedilerde ejakülatta 30 gün sonra azoospermi gözlenmiştir. Testis içi kalsiyum klorür enjeksiyonu sonrası testislerde 1-5 dakika içerisinde orta düzeyde bir şişlik gelişirken, bu belirtiler 3-4 hafta içerisinde kaybolmuştur. Erkek kedi ya da köpeklerin uzaktan rahatça tespiti açısından kulak küpesi, mikroçip ya da tatoo (dövme) ile işaretlenmesi, bu hayvanların tekrar yakalandığında uygulamanın yapılıp yapılmadığını anlamak açısından oldukça önemli bir husustur. Anestezi ya da sedasyon yapılmış erkek kedi ve köpeklerin her iki testisinin içerisine uygulanan kimyasal enjeksiyon sonrası, uygun ilaçlarla anesteziden uyandırılması ve kendilerine geldikten sonra bulundukları yere bırakılması diğer önemli bir husustur. Testis içi kimyasal enjeksiyon ile kısırlaştırmanın avantajları; > Kimyasal kısırlaştırma uygulaması erkek kedi ve Prof. Dr. Alper BARAN İstanbul Üniversitesi, Veteriner Fakültesi’ni 1992 yılında bitiren Prof. Dr. Alper Baran, 1997 yılında Doktorasını köpek spermasının dondurulması üzerine yapmış. Halen İstanbul Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalında çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Alper Baran, farklı hayvan türlerinde yardımcı üreme teknikleri konularında yerli ve yabancı 50’nin üzerinde makale ve 60’ın üzerinde kongre ve toplantılarda sunumlar yapmıştır. Kedi ve köpeklerde cerrahi olmayan insancıl kısırlaştırma yöntemleri konularında araştırmalar yapmış ve testis içi kimyasal enjeksiyon yöntemi ile erkek sokak kedilerinin kısırlaştırılması tekniğini ülkemizde ilk kez geliştirmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde 2010 ve 2013 yıllarında katıldığı workshop eğitimlerinde köpeklerde testis içi enjeksiyon tekniği ile ilgili yapılan diğer çalışmalara da katılarak uygulama konusundaki deneyimlerini daha da arttırmıştır. kedi & köpek Petinfo Dergisi ailesi olarak, Prof. Dr. Alper Baran’ın bu araştırması ve bu alanda yapılan her türlü çalışmasını camiamız ve ilgili kurumlar tarafından hayvan popülasyonunun sürdürülebilir kontrolü ve sağaltımında yaygın kullanılacak bir yöntem olarak değerlendirilmesini temenni ederiz 46-47 PETİNFO köpeklerde fertilitenin kalıcı olarak kaybına neden olmaktadır. > İstenmeyen cinsel davranışları engellemektedir (kedilerde idrarla işaret bırakma, sinirlilik (agresyon) vb). > Tek bir enjeksiyon ile sonuç alınan pratik yöntemdir. > Hedef dokular için güvenli, hedefte olmayan dokular için ise herhangi bir zararlı yan etkileri yoktur. > Bu konuda eğitim almış bir veteriner hekim tarafından uygulandığında yüksek başarı oranlarına sahiptir. > Kimyasal solüsyonların formüle edilmeleri, uygulanacak sahaya taşınabilirlikleri ve depolanmaları çok kolaydır. > Kullanılan solüsyonların büyük ölçekli seri üretimi de mümkün olmaktadır. > Uygulama ekonomik ve uygun maliyetlidir. > Cerrahi kısırlaştırma yöntemlerin oluşturduğu enfeksiyon riski ve cerrahi operasyon sonrası ağrı oluşmaz. > Erkek kedi ya da köpek steroid bir hormon olan testosteron üreten testislerini kaybetmedikleri için alfa lider özelliklerini yitirmezler. > Metabolizma faaliyetlerini düzenleyen testosteron hormonu ortadan kalkmadığı için hızla kilo almazlar. > Büyükşehirlerdeki hayvan hareketini engelleyerek hastalıkların yayılması önlenir. > Barınaklarda çok sayıda hayvan barındırılması ve bunun getirdiği stres, hayvanların birbirleri ile yaşadıkları yaralanmalı kavgalar, beslenme, bakım, şehir içi taşıma, cerrahi kısırlaştırma operasyon malzeme giderlerinden tasarruf edilir. > Genel anestezi riski bulunan yaşlı erkek köpeklerde, bu yöntemle sadece sedasyon yeterli olacağından sağlık riski en aza indirilmiş olmaktadır. Sonuç olarak Gerek erkek gerekse dişi olsun hiçbir sokak hayvanının üreme organının, herhangi bir sağlık problemi olmadığı sürece cerrahi bir yöntemle alınmaması en insancıl yaklaşımdır. Çünkü erkek hayvanda testosteron, dişi hayvanda ise östrojen hormonları vücutta çok önemli görevler üstlenen (metabolizma, kemik gelişimi vb.) steroid hormonlardır. Erkek kedi ve köpeklerde kimyasal enjeksiyon ile yapılan kısırlaştırmada, sokaklarda yaşayan hayvan popülasyonlarının hayvan refahı ön planda tutularak, etik ve insancıl bir şekilde kontrol edilebilmesi mümkün olabilecektir. Ayrıca, sunulan bu tedavi seçeneğinin basit ve kolay uygulanabilir oluşuyla, sokak hayvan popülasyonlarına mobil gezici ekiplerle yerinde ve hızla ulaşabilme imkânı sağlanacaktır. Bu sayede yerel ve büyük şehir belediyelerinin bu hayvanları tekrar yakalama, barınaklarda barındırma, cerrahi operasyon ve tüm bunların getirdiği mali giderlerin azaltılması sağlanarak, büyük kentlerdeki sokak kedisi ve köpeklerinin insanlarla bir arada daha huzurlu yaşamaları mümkün olabilecektir. Erkek sokak hayvanlarında testis içi kimyasal kısırlaştırma tekniklerinin uygulanmasında, sivil toplum örgütlerinin ve yerel yönetimlerin bu konudaki ortak kararları çok önemli bir rol oynayacaktır. Hatta sokak hayvanlarının refahı düşünüldüğünde, sokakta yaşayan erkek kedi ve köpeklerin testis içi kimyasal enjeksiyon uygulamasıyla hızlı bir şekilde kısırlaştırılması ile üreme zincirindeki erkek faktörünü ortadan kaldırılacağından, artık dişi sokak hayvanlarının cerrahi yöntemle kısırlaştırılmasına gerek kalmayabilecektir. söyleşi viyo ürünlerinin kullanımı türkiye’de HIZLA ARTIYOR viyo recuperatıon ve viyo reınforces ürünleri, türkiye yanı sıra bütün dünyada büyük ilgi görmektedir. ürünün başarısını bilimsel çalışmaları ile destekleyen prof. dr. michael lappın, viyo türkiye distribütörü olan yeniçağ ecza deposu ile buluştu. V iyo Türkiye distribütörü olan Yeniçağ Ecza Deposu veteriner hekimlere 6 aydır ürün dağıtımını gerçekleştirip, pozitif geri bildirimler almaktadır. Bu sonuçlar bağlamında Colorado Üniversitesinden Prof. Dr. Michael Lappin’in Viyo ürünlerini kullandıktan sonra edindikleri tecrübelerini ve ürün ile ilgili araştırmalarını da merak ederek, dahiliye uzmanı olan Prof. Dr. Lappin ile röportaj gerçekleştirdi. Çalışmalarınızda Viyo’yu hangi hayvan türlerinde, hangi klinik vakalarda denediniz ve sonuçlarıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Bir gastroenteroloji uzmanı olarak uzun yıllar önce Viyo’nun çalışmalarını duyduğumda çok ilgimi çekti ve Viyo International firması ile bir toplantıda tanıştık. Bu temastan sonra 3 adet çok değerli bilimsel çalışma gerçekleştridik. Bir tanesini yayınladık, diğer iki tanesi ise çok yakında yayınlanacak. Vücudun stresle karşı karşıya kaldığı durumlarda 50-51 PETİNFO Yeniçağ Ecza Deposu Yönetim Kurulu Prof. Dr. Lappin ile görüştü. veya operasyon sonrası gibi metabolizmanın yavaşladığı veya durduğu durumlarda metabolizmayı hızlandırmak için Viyo gibi hazır aminoasit karışımlarının önemi çok fazladır. Bu durumu test etmek için biz Amerika’da ürünü kısırlaştırma operasyonu geçirmiş köpeklerde denedik. Yaptığımız çalışmada operasyon öncesi köpeklere su veya Viyo verip hayvanın hangisini tercih ettiğini görmek istedik. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi Viyo’yu tercih ettiler. Şırınga ile vermedik, kendi isteklerine bıraktık. Operasyon sonrası uyandıktan sonra tekrar önlerine su ve Viyo konuldu. Yine operasyon öncesinde olduğu gibi sonrasında da su yerine Viyo’yu tercih ettiler. Bizim gözlemlemek istediğimiz şey ürünün sadece lezzetliliği değil – kabul görme oranı %70’in üzerinde – operasyon sonrası ya da parvo virüs enfeksiyonu gibi ciddi enfeksiyonlarda hayvanın mümkün olduğunca çabuk yemesi olgusuydu. Yemeden iyileşemezsiniz. Dolayısıyla su yerine Viyo içen hayvanlarda yemenin daha hızlı gerçekleştiğini ve bunun neticesinde iyileşmenin daha hızlı olduğunu gördük. Viyo RecuperatIon ve Viyo Reinforces İlk çalışmamız operasyon öncesi ve operasyon sonrası hayvanlarda test etmek oldu, daha sonra bunu diğer çalışmalarımız takip etti. İkinci çalışmanızın parvoviral enterit üzerine olduğunu biliyoruz. Bu çalışma hakkında bilgi verirmisiniz? Özellikle kusma reflekslerinin çok görüldüğü parvoviral enterit vakalarında ürünün kullanımıyla ilgili tavsiyeleriniz nelerdir? Bu konuyla ilgili yapmış olduğumuz klinik çalışma tahmin ediyorum bu röportaj ile aynı zamanda yayınlanacaktır. Yaptığımız çalışmada parvoviral enteritli köpeklerden rastgele seçimler yaptık, bazılarının önlerine su, bazılarının önlerine Viyo koyduk. Sizin sorunuzla ilgili olarak, köpeklerde kusma varsa yapılması gereken ilk şey kusma refleksinin bir ilaçla durdurulmasıdır. Çünkü bildiğiniz gibi bağırsakları iyileştirmenin en iyi yolu bağırsak hücrelerini en kısa sürede beslemektir. Bu işi tabi ki kusmayı durdurduktan sonra nasogastrik sonda ile rahatlıkla yapabilirsiniz. Fakat biz barınak ortamında çalışma yaptığımız için çalışmayı sadece önlerine Viyo ve su koyarak yaptık. Sonuçta Viyo’yu tercih edenlerin sayısı çok fazlaydı, hatta çoğunluğu böyleydi. Netice itibarıyla Viyo’yu içtikten kısa bir süre sonra yemeye başlıyorlar. Yani bağırsak hücrelerini besleyip metabolizmayı hızlandırıyorlar dolayısıyla daha çok yemek yeme reflekslerini artırıyorlar. Sonuç olarak Viyo adına oldukça etkileyici bir çalışma oldu, yayınlamak için heyecan duyuyoruz. İlk sorunuzda da değindiğim üzere tüm klinisyenler tedavi İzmir Yeniçağ Ecza Deposu Genel Müdürü Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci aşamasında metabolik stresi ortadan kaldırıp metabolizmayı hızlandırmak için bu ürünü tercih ediyorlar, bence de etmeliler. Viyo kullanımının enerji alımından daha önce tercih edilme sebebi nedir? Niçin tercih sebebi olmalı? Bu tip likit destek tedavilerinde (Recuperation) önemli olan enterositleri (bağırsak hücrelerini) beslemek ve herşeyden önce normal çalışır hale getirmektir. Önce sindirim sistemini stimule etmelisiniz, kalori ihtiyacını karşılamak ise bundan sonraki kısımdır. Çünkü biliyoruzki hasta bir hayvanın toparlanabilmesi için daha çok yemesi gerekir. Burada esas olan öncelikle yemek yemeyi stimule etmek, yani fazla yemek yeme evresine geçirebilmek. Bizim iki klinik çalışmamız da aynı neticeyi verdi. Viyo kullananlar çok çabuk yemek yeme durumuna geçiyorlar ve daha çok yemeye çalışıyorlar. Açıkçası oldukça açık ve net bir kontrol çalışması gerçekleştirmiş olduk. Viyo International firmasına ait Viyo Recuperation ürünü ile ilgili Colorado Üniversitesi tarafından yapılan klinik çalışma raporuna ulaşmak için [email protected] adresine e-mail atabilirsiniz. Üst düzey kalitede protein, aminoasit, Omega 3-6 yağ asitleri, vitaminler, mineraller ve probiyotik kombinasyonu içeren Viyo Recuperation, operasyon öncesi ve sonrası kullanımı ve birçok hastalığın tedavisinde destekçi olarak kullanılmaktadır. Yeni özel kutusunda sunulan Viyo Recuperation’un ölçü kabıyla beraber kullanımı son derece kolaydır. Yüksek lezzetliliği sayesinde hayvanlar tarafından severek tüketilmektedir (%89.99). Viyo Reinforces, içeriğinde kedi ve köpeklerin bağırsak florasına ve sindirimine faydalı prebiyotik lifler ihtiva eder. Bağırsak içeriğinin yaklaşık 1 ml’sinde 105 ile 109 bakteri kolonisi bulunmaktadır. Viyo Reinforces bu bakterileri besler ve dolayısıyla petlerin doğal bağışıklığının artmasına yardımcı olur. Viyo Reinforces nadir FOSim+ (Fruktooligosakkarit ve İnulin) formülünü içerir. Bu iki prebiyotik lif kombinasyonu, petlerin bağırsak florasında iyi bakteri oluşumunu destekler. kedi & köpek Diş hekimliği, ihtiyaç doğrultusunda meydana gelen bir alandır. Bir ağaç kökleri kadar sağlamdır Geçen günlerde ilk etkinliğini başarıyla gerçekleştiren İstanbul Veteriner Diş Hekimleri Topluluğu mesleki birliğimiz ve mesleğimizdeki uzmanlaşmanın önemi konusunda bize güzel bir örnek sundu. 52-53 PETİNFO B eşeri hekimlik bir iç deniz ise veteriner hekimlik bir okyanustur. Bu sözü birçok defa duyup, veteriner hekimlerin ne kadar çok çeşitli hayvanlar hakkında bilgi sahibi olması gerektiğini düşündük. Aynı zamanda hayvanların çeşitliliğinin yanı sıra değişik hastalıklar hakkında da bilgi sahibi olmamız beklenir. Zaten tıp hekimliğinde olan uzmanlaşma, bu sebeplerden dolayı veteriner camiasında da uzun zamandır tartışma konusudur. Diş hekimliği ise, tıp hekimliğinden bile ayrılan, farklı bir daldır. “Diş hekimliği, ihtiyaç doğrultusunda meydana gelen ayrı ve çok kapsamlı bir alandır. Diş çekimi ve diş temizlemesi haricinde henüz bilmediğimiz, araştırmamız gereken birçok hastalık mevcuttur.” İstanbul Veteriner Diş Hekimleri Topluluğu Kurucu Üyesi Veteriner Hekim Dr. Efe Onur, konuşmasına bu cümlelerle başladı. Yeni kurulan topluluğun kurucu üyeleri; Veteriner Hekim Asım Özdal, Veteriner Hekim Öge Gözütok ve Veteriner Hekim Efe Onur, bu veteriner hekimliğin dünyasında da okyanus kadar geniş bir mesleki alanına önem kazandırılması amacıyla, ilk genel toplantılarını 25 Haziran günü Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde gerçekleştirdi. Açılış konuşmalarını gerçekleştiren üyeler, İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Veteriner Diş Hekimleri Topluluğu Kurucu Üyeleri; Efe Onur, Öge Gözütok ve Asım Özdal Prof. Dr. Murat Arslan’a katılımından dolayı ayrıca teşekkürlerini sunup, ilgili meslektaşlarımıza topluluğun vizyonunu paylaştılar. Tanışmayı takiben Veteriner Hekim Dr. Efe Onur’un veteriner diş hekimliğinin temelleri ile ilgili son derece ilgi çekici bilgilendirmesini, gün boyu süren sunumlarla dinleme fırsatını bulduk. Veteriner diş hekimi mi peridontolojist mi? Veteriner diş hekimlerin ilgi alanı, sadece dişler ile sınırlı kalmaz. Dişleri çevreleyen yumuşak ve sert dokuların anatomi, fizyoloji, histolojisi ve bu dokularda meydana gelen hastalıklar hakkında da ayrıntılı bilgi sahibi olmalılar. Buradaki oluşumlar, dişleri çevreleyen ve periodontal organ ismi altında toplanan dişeti, alveol kemiği, sement ve periodontal ligamenttir. Veteriner Hekim Efe Onur, ilk sunumunda buradaki oluşumların ayrıntılarını teker teker anlatmasının yanı sıra stomatolojik anatomi & çenenin fizyo-mekaniği, diş oluşma mekanizmasını ve hangi dişin ne işe yaradığını anlattı. Örnek olarak, kedilerin incisiv dişlerinin tam olarak ne işe yaradığını düşündünüz mü hiç? Yiyecekleri parçalamak, bıçak gibi görev yapan premolar dişlerin görevidir. Hayvanlar bu yüzden yemek yerken başlarını eğik tutar. İncisiv dişler ise, hayvanların tüylerini temiz tutmayı sağlar. Avlanan hayvanlar, kendilerini sürekli temiz tutmalı, kokmamalı, tüylerine bulaşan kanlardan arınmalı. Kediler bu yüzden, yine içgüdüsel olarak sürekli kendilerini temizler ve bu temizleme ritüelinde dilden sonra en fazla görev incisiv dişlere düşer. Bu nedenden dolayı, incisiv dişlerini kaybeden bir hayvanda deri hastalıklarının insidansı da önemli derecede artmaktadır. Bir veteriner hekim olarak geleceği görebiliriz Dişlerin %70’i dişetlerinin altında yer aldığından hastalıklarında çoğunluğu burada yer almaktadır. Neyle muhatap olduğumuzu iyi bilmemiz gerekir. Bir dişçi veteriner hekimin kliniğini ziyaret eden tek bir hasta, aslında köpekse 42, kediyse 30 ayrı hasta olarak gelir. Her dişin anatomisi ve normal yapısı hakkında bilgiye sahip olmamız gerekir. Bu nedenden dolayı ekipman ve tecrübe de çok önemli iki unsurdur. “Hekimlik bir nevi sanattır. Bir müzisyen, duyduğu müziğin gidişatı ya da bir mimar, gördüğü süslemelerin devamı hakkında nasıl fikir üretirse, hekimlerin de bir hastalığın gidişatı hakkında aynı şekilde öngörme yeteneğine sahip olması gerekir” dedi Efe Onur. “Prognoz ve tedavi hakkında bilgiye sahipsek, geleceği görebiliriz.” Ülkemizdeki veteriner hekimlerin çoğu, diş ile ilgili konularda genellikle dişçiler ile beraber çalışmaktadır. Fakat insanların tedavisinde kullanılan aletler pet hekimlerin kullandığı aletlerden genellikle daha kalındır. Bu yüzden, örnek olarak bir kanal tedavisinde Veteriner diş hekimliğine neden ihtiyacımız var? Hepimizin, hayatımız boyunca en az bir kere kesinlikle hissettiğimiz diş ağrısı, en ağır ağrı şeklidir. Tedavi edilmeyen diş ağrısı nedeniyle dişlerini sıkıp kıran insanlar hakkında da hikayeler duyabiliriz. Hayvanlar da, tıpkı insanlar gibi ciddi diş ağrısına maruz kalabilirler. Onların tek farkı, içgüdülerinin hala güçlü olması. Bir avcı, doğada ağrısını gösterirse, diğer hayvanlar tarafından av haline gelir, kendi gurubunda hiyerarşisini kaybedebilir. Bu nedenden dolayı, hasta hayvanların durumu kurtarılamayacak kadar ciddileştiği zaman ancak hayvan sahipleri tarafından fark edilir ve veteriner hekimlere getirilir. Hayvan sahipleri, sevdikleri petlerin bu kadar ciddi bir ağrı çektiklerini bilse, durumun ciddiyetinin farkında olsa, bir uzmana başvurmazlar mı? toplantı Bir hekimi ziyaret eden tek bir hasta, aslında 42 ya da 30 ayrı hasta olarak gelir. Her dişin anatomisi hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmamız gerekir. bu aletlerin kullanımı doğru değildir. Kanaldaki oluşumlar iyi şekilde uzaklaştırılmadığı durumda, uyguladığımız tedavi başarısız olur; hayvanlara uzun vadeli ve sürekli tekrarlayan ağrıya sebep oluruz. Çoğunlukla saf ırklarda meydana gelen mutasyonların sonucu bir kökte rastlayabileceğimiz sinir dokularının sayısı da artmaktadır. Bu sinir dokuların tespiti ve doğru muamelesi için uygun ekipmanlara ihtiyacımız vardır. Kliniğe gelen hastaların ve hastalıkların çeşitliliğine de hazırlıklı olmamız gerekir. Üçüncü oturumda konuşulan farklı periodontal, endodontik, onkolojik, otodontik ve travmatik hastalıklar bu çeşitlilikler hakkında katılımcılara güzel örnekler olarak sunuldu. Sunum sırasında bu hastalıklar, hekimliğimizin her alanında göz önüne almamız gereken teşhistedavi-tedbir “3T kavramı” ile incelendi. Oturum sırasında aynı zamanda periodontal hastalıklar ve eksik tedaviler (Medikal Tedaviler, Cerrahi Tedaviler vs.), düşmeyen süt dişlerine doğru yaklaşımlar, Felin Mukozit tedavi protokolleri ve en sık karşılaşılan hatalar ile onkolojik stomatoloji & epulis tedavilerindeki eksiklikler gibi konular da ele alındı. 54-55 PETİNFO Topluluğun ilk etkinliğine İVHO Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan da desteklerini sundu. Veteriner Hekim Uzmanı Önemini vurguladığımız bilgi ve uzmanlığın yanı sıra, uzmanların da birbirleriyle iletişimde olması, danışması ve işbirliği içinde mesleklerini icra etmesi çok önemlidir. Ancak bu şekilde birlikte, mesleğin hak ettiği saygıyı kazanabiliriz. Bir veteriner hekim ne zaman uzman olur, sorusuna Efe Onur SODOTO kuralını açıkladı. SODOTO’nun açılımı; See One, Do One, Teach One. Yani vakayı en az bir kere gör, yap ve öğret. İnsan bir konu hakkında ancak bu şekilde uzman olabilir. Bir veteriner hekim ve seçtiğimiz alanın uzmanı olarak bilmemiz, araştırmamız, öğrenmemiz gereken gerçekten çok şey var. Sayfalarımıza sığdıramayacağımız kadar geniş ve kapsamlı konu anlatımı ile bize bunu gösteren başta Efe Onur, Öge Gözütok ve Asım Özdal’a teşekkür ederiz. İstanbul Veteriner Diş Hekimleri Topluluğunun bilgi dolu eğitim seminerlerinin devamını merakla bekliyoruz. kültür & sanat TerapiART: EVRENSEL BİR DİL KONUŞABİLMEK ADINA İNSAN-SANAT-HAYVAN Adana Terapi Veteriner Kliniğinde, İNSAN-SANAT-HAYVAN mottosu ile sokak hayvanları yararına 5-7 Haziran tarihleri arasında düzenlenmiş olan açık hava resim sergisi büyük ilgiyle karşılandı. “Evrensel bir dil konuşabilmek adına; İnsan- Sanat- Hayvan. Yani biz yüzyıllardır birçok esere ilham veren insan ve hayvanı bir bütün olarak düşünüyoruz.” R essam Meral Eriş’in eserlerini sergilediği, İnsan- SanatHayvan açık hava resim sergisi 5 Haziran günü, Terapi Veteriner Kliniği bahçesinde, açılış kokteyli ile başladı. 25’ten fazla eserin sergilendiği etkinlik, yoğun katılım nedeni ile 1 gün daha uzatılıp 7 Haziran’da sona erdi. Sergiyle ilgili açıklamada bulunan Terapi Veteriner Kliniği Veteriner Hekimi 56-57 PETİNFO Ömer Faruk Yalçın “Böyle bir etkinliği organize etmek uzun zamandır hayalimizdi. Aynı zamanda hasta sahibimiz olan Ressam Meral Eriş ile tanışınca bu hayaller gerçeğe dönüştü. Mottomuz açık şekilde; Evrensel bir dil konuşabilmek adına; İnsan- Sanat- Hayvan. Yani biz sanat, insan ve hayvanı bir bütün olarak düşünüyoruz, yüzyıllardır var olduğu ve birçok esere ilham verdikleri gibi günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir. Etkinliklerimizi bundan sonra TerapiART adıyla devam ettirmeyi düşünüyoruz. Yılsonuna kadar gerçekleştirmek istediğimiz birkaç organizasyon daha var; diğer organizasyonumuz hasta sahiplerimizden oluşturduğumuz bir müzik grubu ile açık hava konseri olacak. Bu organizasyonlardan elde edilen tüm gelirler, sokak hayvanları yararına kullanacağız. Biz sanatın, ruhu dinlendirdiğini, dinlenmiş ve egolarından arınmış bir hekim ruhunun daha iyi tedavi uygulayabileceğine inanan insanlarız. Organizasyona destek veren firmalarının desteği ile sokak hayvanları yararına 500 kg mama toplanmıştır. Organizasyon boyunca yardımlarını esirgemeyen bütün sponsorlarımıza ve eserleri ile güzel bir sergi olmasına vesile olan kedi dostu Ressam Meral Eriş’e teşekkür ederiz. 84. OIE Genel Kurul Toplantısı, 180 üye ülke ve 40’dan fazla uluslararası kuruluşun katılımıyla gerçekleştirildi. yeni uygulamalarla global hayvan sağlığının geleceği 180 üye ülkeden delegelerin katılımı ile Paris’te gerçekleştirilen 84. OIE Yıllık Genel Kurul Toplantısı, yeni ulusal standartların tartışılması ve hayvan sağlığı & refahı kurallarının hayata geçirmesi açısından görkemli bir organizasyondu. D ünyanın en renkli organizasyonlarından biri olan “84. OIE Genel Kurul Toplantısı” bu yıl 22-27 Mayıs tarihlerinde Paris’te, 180 üye ülke ve 40’dan fazla uluslararası kuruluşun katılımıyla gerçekleştirildi. Dergimizi temsilen Matmedya Genel Koordinatörü Barış Kolgu’nun katıldığı 58-59 PETİNFO da toplantıya ülkemizin delegesi olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil katılım sağladı. Hayvan sağlığı konularını takip etmesi için Veteriner Hekim Dr. Visal Kayacık ve ticaret konularını takip etmesi için Veteriner Hekim Ender Burçak eşlik etti. Toplantı boyunca, OIE standartlarının tartışılmasının yanında ülkeler arası ikili görüşmeler ve bölgesel işbirliği konuları da ele alınarak önümüzdeki dönem için çalışmalara yön verildi. Bu yıl genel kurul toplantısında özellikle antimikrobiyal direnç ve hayvan refahı konuları ön plana çıktı. 2017 yılında yapılacak olan 14. Bölgesel Konferansı’nın İstanbul’da yapılması önerildi. Açılışta tüm delegeler ve basın mensupları salondaydı Paris’in görkemli atmosferini yansıtan The Maison de la Chimie Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasında OIE delegelerine ilk kez başkanlık yapan Dr. Botlhe Michael Modisane kürsüdeki yerini alarak, tüm delegelere ve basın 1 2 4 3 5 mensuplarına katılımlarından dolayı teşekkür etti. OIE üyesi ülkelerden yaklaşık 800 misafirin katılım sağladığı toplantıda, bu ülkelerden sekizinin hükümet temsilcileri de birer açılış konuşması yaptılar. Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı (WFO) Dr. Evelyn Nguleka ile Gıda ve Sağlık Güvenliği Avrupa Komisyonu Başkanı Vytenis Andriukaitis de genel kurula hitaben konuştular. Açılış töreni ile birlikte üye ülkelerin yetkili hükümet temsilcileri, ulusal/bölgesel/uluslararası ve hükümetler arası örgütlerin temsilcileri bir araya gelmdi. Törenin ardından geleneksel aslan dansı performansı ile renkli anlar yaşandı. Hayvan sağlığı ve refahı konusunda önemli kararlar Genel Kurul çalışmaları, açılış seremonisinin ardından beş gün boyunca devam etti. 180 üye ülke delegesi tarafından oylanarak önemli kararlara imza atıldı. Bu yıllık toplantı, zoonoz hastalıklarını da içeren hayvan hastalıklarının tümüne olan güncel küresel bakış açısının yansıtılmasına yardımcı olmasının yanı sıra; hayvan sağlığı ve refahı konusunda hükümetler arası yeni standartların benimsenmesi açısından da fırsatlar sundu. Aynı zamanda, kuduz gibi hastalıkların eradikasyonu, kontrolü ve korunması ile ilgili en son gelişmeleri tartışmak için yararlı bir forum görevi üstlendi. OIE üyesi ülkelerde hayvan hastalıkları salgınlarının doğrudan ve dolaylı maliyetlerini inceleyen Londra Royal Veterinary College öğretim üyesi Prof. Jonathan Rushton “Hayvan Sağlığı Ekonomisi” üzerine; Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. JeanPierre Orand ise antimikrobiyal dirence karşı OIE stratejilerinin temel ilkelerini aktarmak üzere bir sunum gerçekleştirdi. Kuduza karşı küresel mücadele Geneva’da 2015 Aralık ayında gerçekleştirilmiş olan WHO/OIE Konferansı ardından, FAO ve GARC’ın 6 1. MonIque ElIot OIE 7. Genel Başkanı 2. Dr. Bothle MIchael ModIsane Uluslararası OIE Delegeleri Başkanı 3. Dr. Evelyn Nguleka Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı 4. Prof. Jonathan Rushton Londra Royal Veterinary College Öğretim Üyesi 5. Dr. Jean-PIerre Orand Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü 6. NİHAT PAKDİL Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı işbirliğinde köpek ile ilişkili kuduz vakalarının küresel eliminasyonunu ele alan bir ortak eylem planı hazırlandı ve Genel Kurul Toplantısı’nın katılımcılarına sunuldu. Delegeler bu plan ile, ülkeler ve bölgeler arası işbirliği ve bilgi alışverişini destekleyerek, kuduza karşı savaşa daha etkili ve pratik bir araç olmayı amaçlamaktadır. Hedef, 2030’a kadar insanlardaki kuduz vakalarından meydana gelen ölüm oranını sıfıra indirmektir. Bu planı başarıyla yürütmek için OIE/FAO/ WHO triadının işbirliği “Tek Sağlık” programı çerçevesinde devam edecektir. Bu işbirliği kapsamında, OIE’nin bölgesel aşı bankalarındaki ilaçlar, WHO’nun yardımıyla ihtiyaca göre bölgelere dağıtılacaktır ve OIE standartlarına bağlı kalarak bölgesel köpek kuduz aşılama kampanyaları gerçekleştirilecektir. Aynı anda köpek ısırmalarını önlemek ve kuduz hastalığı hakkında detaylı bilgi aktarmak amacıyla bilgilendirme seminerleri de gerçekleştirilecektir. İstanbuldan tam 9865.35 km uzaklıkta bulunan Endonezya’yı ve bu renkli ülkenin Sleman şehrinde bulunan Godean Petshop and Care veteriner sağlık merkezi’ni daha yakından tanıyalım. Borobudur Tapınağı Yogyakarta Prambanan Tapınağı geleneksel rikshaw bisikletleri endonezya’DA Veteriner Hekim olmak RÖPORTAJ: NAMİRA IMAS PEGNETİ E ndonezya Cumhuriyeti, Güneydoğu Asya ve Okyanusya’da yer alan, 17.508 adadan oluşan bir ülkedir. 5.193.250 km² yüz ölçümü ve 236.7 milyon civarında nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Ülke kayıtlarına göre ise 60 milyona yakın sahipli pet 66-67 PETİNFO hayvanı bulunmaktadır. Bu geniş nüfuslu ülkede yaklaşık 12 bin dokter hewan, yanı veteriner hekim ve 1000’e yakın pet kliniği mevcuttur. Godean Petshop and Care, ülkenin Yogyakarta bölgesinin Sleman şehrinde bulunan bir hayvan sağlık merkezidir. Kliniğin genç yönetici veteriner hekimi Maya Saktiningrum, Gadjah Mada Üniversitesi’nden (ülkede veteriner hekimlik eğitimini veren 11 tane üniversite mevcut) mezun olduktan iki sene sonra açtığı kliniğini, ülkenin standartlarına göre hem petshop hem de sağlık merkezi olarak tasarladı. Kendisi hayallerindeki sağlık merkezinin başına geçti. Öğretmen olan kocası ise mesleğini bırakıp, eşine destek olmak için pet shop bölümünün yönetimini üstlendi. Kısa bir süre sonra kliniğin ekibine 4 uzman veteriner hekim ve 3 yeni mezun veteriner hekim ve bir sekreter katıldı. Hekimler, her zaman açık olan klinikte 8 saatlik mesai yapmaktadır. Herkese en iyi hizmetimizi sunmaya çalışıyoruz Godean Petshop and Care’in ana müşteri kitlesi şehirde yaşayan Godean Petshop and Care Sorumlu Veteriner Hekim’i Maya Saktiningrum Gadjah Mada, Üniversitesi’nden yazarımız Namira Imas Pengeti, Godean Petshop and Care’i ziyaret etti. hayvanseverlerden oluşur, ama uzman doktorun yardımına ihtiyaç duyup, farklı şehirlerden gelen insanların sayısı da günden güne artış göstermekte. Şehirde yaşayan insanlar orta gelire sahiptir, bu nedenden dolayı veteriner masraflarını karşılamakta bazen zorluk çekebilirler. Bu durumun farkında olan klinik her hayvansever için uygun bir şekilde petlerin sağlığını korumaya çalışır. Örnek olarak, kliniğe ayak kırığı şikayetiyle gelen bir köpeğin sahibi, ameliyat masraflarını ve metal plak takılmasını karşılayabilecek kadar maddi güce sahip olmadığı için köpeğinden vazgeçmek üzereydi. Maya Saktiningrum, köpeğin ayağını ahşap atelle sabitleştirerek hayvana hafif masaj teknikleri uyguladı. Bu uygulama bir operasyondan daha uzun sürer ve zahmetli bir süreç gerektirir ve veteriner hekimin verdiği emeğe karşı kazancı da fazla olmayabilir. Ancak hayvan bu süreç sonunda iyileşti. Müşteri ilişkileri önemlidir Müşterilerimiz olan hayvan severlerle yakın ilişki kurmaya çalışıyoruz. İyileşen petleri ile ilgili yaptığımız müdahalelerden sonra 3 gün 68 PETİNFO Kliniğimizde rutin bir şekilde akupressure, alkali su terapisi ve bazı geleneksel çin terapi yöntemleri uygulanır. ya da gerekirse daha uzun süre boyunca telefonla ya da evlerini ziyaret ederek rutin bir check-up yapıyoruz. Müşteri memnuniyetini arttırmak için ise özel kampanyalar sunuyoruz. Örnek olarak kliniğimizde çiftleştirilmiş hayvanlar için ultrason muayelerimiz ücretsiz, 5 genel kontrol ve danışmanlık sonrası bedava bir full check-up sunuyoruz ya da kliniğimizden düzenli mama alma teminatını imzalayan müşterilerimiz için bir paket mama bedava verebiliriz. Sokak hayvanlarına da yardımcı olmak için, müşterilerimizin doğum günlerinde getirdikleri bir sokak hayvanına bazı hizmetleri bedava veriyoruz ve bedava kısırlaştırma yapıyoruz. Klinikte uygulanan alternatif yöntemler Hekimlerimiz tarafından rutin bir şekilde homöopatik ilaçlar, akupressure, alkali su terapisi ve bazı geleneksel çin terapi yöntemleri uygulanır. Akupunktur, Endonezya’daki tıp uzmanlar tarafından sıklıkla uygulanan bir yöntemdir. Veteriner hekimlik ise bu alternatif alan ile daha yeni yeni tanışmaya başladı. Eğitim veren kurumların çoğu insanlar üzerine odaklanır ve veteriner fakültelerinde de az sayıda uzman bulunur. Bu yöntemle ilk tanışmaya başlayan Endonezya’lı veteriner hekimler Çin’deki uzmanları ziyaret edip özel uygulamalar ile ilgili burada uzmanlaşmışlar. Yöntemlerin ülkemizde de yaygınlaşmasını takiben, 2012 senesinde Endonezya Veteriner Akupunktur Derneği kuruldu. Kliniğimizdeki hekimler de eğitimlerini bu kurumdan aldılar. İnsanlar tarafından daha çok bilinen klasik akupunktur uygulamasını gerçekleştirmek için özel alet ve ekipmanlara ihtiyaç vardır. Sürekli hareket eden hayvanların üzerinde uygulanması zor olduğundan dolayı, veteriner hekimlikte nadir kullanılmaktadır. Bizim ve meslektaşlarımız tarafından daha sık uygulanan yöntem akupressur olarak adlandırılır. Bu tedavi yöntemi de akupunktura benzer bir şekilde bedende derinin hemen altından geçen enerji kanalları ve bu kanallar üzerinde bulunan direnç noktaları üzerine uygulanır. Akupressur uygulamasında, akupunkturdaki iğneler ya da akuapunkturdaki sıvı kullanılmaz; enerji noktalarına elle ve parmaklarla müdahale edilir.