(***`JI) ·ı IV k ] ı

advertisement
ALTHUSSER'İ ORUl\:IAJ{: BiLiMLER PRATİÖİ VE
FELSEI~'E MÜDAHALESi ( *)
Yakınlarda
öznel yaşamının trajik döneıniciyle dünyada ve
Türkiye'de birçok aydını biraz da ürküterek yeniden etirileyen
Louis Althusser'in felsefi söyleme katkısı, sanırın1 ana hatlarıy­
la, ilgili çoğu okur tarafından bilinınektedir. Ana yapıtlanndan
güvenilir çevirilerin elimizde alınasının bunda katkısı büyüktür (***). Kuşkusuz her düşünür gibi, Althusser'i de, kendisinin
beğendiği bir terin1le, 196ü'lar ve 70'lerin değişen 'konjonktürü'
içinde ele aln1ak, titizlikle kurduğu düşünsel yapının iç- tutarlı··
Jığı yanında nesnel etkileri açısından değerlendirnıek gerekir.
Ayrıca hangi Althusser'den söz ediyoruz? «Marx İçin» ve «Kapital'i Okun1ak» ile, örneğin «Özeleştiri Öğeleri, ve «Amiens Savunınası,, süreklilikler
yanında düşünsel özgeçmişten önenıli
kopmalar da sergilerler . .Burada Althusser'in 1967 öncesinde yazdıklannın çektiği öneınli eleştirilerin payı az alınası gerek. <<Kapital'i Okuınak» da oldukça geniş tutulan, dolayısıyla l{açınılına-­
yan ınuğlaklığıyla Batı'da bazı yeni kuşak düşünürlerele idealist
eğUinılere zenün hazırlayan «an1pirisiziıı1» ve «historisizrn» eleş(
·k
)
\'azıuın başlığını böyle belirlemeyi kendim düşünmenıiştiın. Uııeri,
arkndaşun Doç. Dr. Ergun Türk can' dan g·eldi. Ben rudında düşünürün
hiliıu adamlarının pratiği
ve ~<kendiliğ-inden felsefe~>- leri üzerine söy·ledilderini ve hiliudi felsefi müdalwlesini ifade eden bir başlık düşünmüştüın. ]:<akat ııedeH olınasm? Bu çalışma da, bir düşünürün
belirli bir koııuda söYledikleri ve sessiz kahlıldarıyla bir okunmasıdır.
(*'k) )'ardımcı Profesör, Dr. ODTtJ Sosyal Bilimler Bölümü.
(***'J .I))u uc·ı an sonra yarar ı aneIıgınıız
V
·ı· ngıızee
']"
...
çevırısı
ESC
k ].usa ı tı~
o ı arn·
Iacaktır.
107
LirlJeri, rnadclecllii;pn on ödünsüz biçirniyle dalı] içinde karşıt eği-­
limi her zarru.ın barındıracağnıa ve diğ;er toplun1sal pratikler ve
ilişkilerde önernli değişmeler olmacbkça idealizn1in hegen1onyası altına her zaman girebileceğine yeni bir örnek oluşturur bence C1).
Sonradan, eleştiriler ışığında önceki «kuran1salcı, ve «rasyonaJist» eğilünlerinin özeleştirtsini yapn1ak dürüstlüğünü açık­
ça gösteren Althusser, lmndi düşünsel sisteminde n1addecı eği­
linıin yeniden güçlendirilmesi ve idealizme egen1en alınası n1ü- ·
cadelesini venniştir. Bunun salt kavramsal inceitmeler ve yeniden ~ kurmalada gerçekleşmeyeceğine, «Teoride Pratik» içinde·- ki felsefi güçler Cyani idealizm ve rnaddecilik) dengesinde gerçek değişmeler olabilmesüıin, toplumsal konjonktürün diğer pratiklerinde ve özellikle siyasetteki değişmelere bağlı bulunduğu­
na, yazar diğer teorik ve pratik sorunlara dönük yazılarında dikkati çekmiştir.
özellilde Althusser' in 1967 Ekin" - Kasırn aylarında «l'Ecole Normale Superieure, da, dinleyicilerin çoğuulu­
ğunu «doğa bilimcilerin» oluşturduğu anlaşılan derslerde bilim
pratiği üzerine söyledikleri, daha doğrusu felsefi m.üdahaleleri
üzerinde bir okuma yapmal\ istiyorum. <<Özeleştiri Öğeleri» ve
doktora savunn1asıı1da öne sürdüklerini unutınaksızın sürdüreceğin1 bu tartışınayı. Kanımca bu üç çalışma birlikte ele alındı­
ğ'lnda, bilim denilen etkinUğin varoluş ve işleyiş koşulları haklunda oldukça aydınlat1cı olmaktadu-.
Bu
çalışrnan1da
'Dersler' i seçmemin ikinci nedeni, Althusser'in eski 'kvramsatcı' eğiliminden sıynlınaya başladığı sı ralara rastlaınası.
Bilindiği gibi, Althusser aynı sıralarda «Kapital'i Okumak» ın İtallU
Aldımdaki önıekler özellikle Bnrn· Hindess ve Paul O. Birst'ün ça·
lışınalnrL özellilde Pre ~ rn.pitalist l\Jotles of Production (London :
Hr)utledg·e anel Keg-an Paul, L975) ve sözü g·eçen kitalmı özel~ştirisi
niteli,Q·indı:- olau J\Jode of Production <md Soejal Fornıntion (London :
r-ı-Iacmillan, J{l77). Kammca hu çnhşmalar 'Teori' .Yi ideolojik lıula­
şıklardmı arındırnırı n• ıHısyoıll<ır yerine bilimsel kavramları yerleş­
tirme çalıasıııın g·iıl~>reh, teorinin kayııağı olan maddi g·erçeklikten kopnlaYa ve Teori\-i knvrıunlardan oluşan bir deviııg·en ynm olarak g·örınck yeı·iııe sah klrvrıunlm lıakbııda lıir çer~·eve dunununa indirg·cnıeye giizel bir ümek oluştunırlar. Bu tür eııtellel\tiializmleriıı içinde~
oluştuğ·u toplumsal kuruluşun cliih·r pratiklerinden oluşan 'konjonktür'
her halde en ivi acıklamadır. Aym eğ·ilimin daha ileri bir aşaması
Cutler, <\. ve a.rb3 ..ı\larx's Capital and Crıpitalism Today
(London :
1\KP, l ~177) de ti<Tgilenıııelüeclir.
108
•
önsözde ilk özeleştirilerinden birini ve
başlıcasını yapıyor ve felsefenin daha önceki rasyonalist formülasyanda olduğu gibi, ,,'feoride Pratiklerin Teorisi» olarak gör"lileıneyeceğini beUrtiyordu (2J. Bu tanım
olsa olsa egemen_ blr
felsefi düşünüşün, bir idealiznı türünün kendisini genelleştirn1e­
si, böylece maddeci felsefe üzerindeki hegen1onyasını pekiştir­
ınesi olabilirdi. Heın de karşıtının içine sızarak ve ınaddeci bir
felsefecinin kalen1inden. Kendisi aynı önsözde felsefe tanınıını
bir dizi yeni çalışma yoluyla düzelteceğini ve ona uygun terinı-·
ler seçeceğini yazmıştır. Düşünür verdiğ·i sözde durmuş ve son~
raki yayınlannda yerleşik 'academ.ia' için oldukça ürkütücü oJan
yeni felsefe tanınıını işlemiştir. Bizde Nusret Ifızır'ın bir konuş­
nıasında «realite'ye göz kırpan pısırık idealist>} olarak ni tel ed iği Kant'ın felsefeyi bir savaş alanı (Kanıpfplatz) olarak günne-sinden yola çıkan Althusser'in yeni girişimi dtkkat çekicidir;
şöyle ki: ınaddecili.k de• karşıtının yaptığı gibi, ideaUzrnjn için-·
deki konurnlardan hareket ederek, teorideki güçler dengesini
kendi lehine çevirme mücadelesi verebiUr. Son çözü_ınleınede,
pratik sınıfsal çıkarlar arasındaki mücadeleye indirgenebilecek bu girişimin kendi içinde D(~ kadar etkili olacağı elbette ay~
rı bir soru.
yanca çevirisine
1
1
ı
yazdığı
İşte 1967 yılında <<Cours de philosophie pour
scientifiques»
başlığıyla teksir edilen bu çalışma, yeni felsefe Cve bilimler) tanımına geçişte ilk adıını siıngeliyor. Bu çalışrna, belki de bir rastlantıdan öte nedenlerle «Özeleştiri Öğeleri,, nin CElenıents d' autocritiqueJ yayınlandığı 1974 yılında «Felsefe ve Bil.inı - adanıla­
rının kendiliğinden' felsefesi» ( Philosoplıie et philosophie span"'
tanee des savants (*), Paris: Maspero, 1974) başlığı altında dü- ·
zeltilrniş ve geliştirilm.iş biçin1iyle
düşünür çevrelerine suınıl··
muştur ('~* J.
Söz konusu çalışınanın «Lenin ve Felsefe», «Jolın Lewis'e Ce··
vap,,, <·İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları» ve «Özeleştiri
Öğeleri» gibi yankılan büyük yapıtlar yanında biraz gölgeele
kaldığını söylemek yanlış olınaz. Özellikle «Althusserci" olarah.
Allhussel' ..John Leıvis'e Cenı_p>> ıııdrı_ da bu yeni yünelimini vurı;rula~
ınaktadır. Bkz.: Tiiılçe çevirisi (lsıanbul: Birikim, J978), s. 20. «Sıı­
IlUŞ", (Bu sunuş yazısı yararlandığ·ımız 1ıw;ilizce c:eviridc lmlunmaırıak,
ta dır.
( * ) Başlıktaki 'savant' sözcü~;ü, doğ·a bilimcilerinden (scientificrues) genış
bir hilinı admnları \'e düşünüdcr çevresini ifa(le etmektedir.
(**) Bumlmı soııra metinde PSS ltısaltması ile f{C(;.ecektir.
lOÇ>
nitelenen birçok Anglo - Salrson yazan ve
rmda bu
çalışn1aya eğilinmediği
karşıtlarının ya,pıtla~
gibi, varolan
değinn1eler
de ya-
pıtın haldnnı
vermezler. Bir başka deyişle, bu çalışma cloğTu ve
yanlışlarıyla
Althusser'in düşünsel sisteminin bütünleşik bir
parçası olarak görülmez. Şü ana değ·in bu çalışmanın İngilizce
bir çevirisinin bulunmayışının da bunda biraz payı olsa gerek
Türkçe'de ise bu derslerin ildncisi lnsınen (Fransızca aslında ss.
55- 61 J
yayn1landı
(3).
Bu çalışmanın sonuna, Althusser' in kitabında öne sürdüğü
25 felsefi tezin çevirisi eklenmiştir. Tezlerle ilgili olarak şunu
belirtmekte yarar görüyorum : Althusser'in ifadesiyle, her felsefi tez gibi, bunlar da 'dogmatik' ve didaktik' dirler. Anlatıda
didaktik özellik kaybolabillr an1a dogınatik savunu süregider.
Çünkü felsefe bütün teorik ve soyut görünüınüne karşın pratilc
sınıf çıkarları, sınıf ilişki ve çelişmelerinden türeyen pratik ideo
lojiler ve siyasi mücadelelerde yan tutacak biçimde bölünınüş~
tür. Bir başka deyişle «asgari ' bir genellenıe>> olmak ötesinde
<<felsefe« den söz etmenin, çözümleyici - bilin1sel btr değerı yoktur. Nasıl «KapitaJ,, de, «Genel olarak Üretiın» den asgari ölçüde
sözedilip tarihsel üretinı biçimlerine geçiliyorsa, felsefe üzerinde anlamlı konuşmak ancak birbirleriyle mücadele eden felsefeleri incelemek ve onların pratikle olan ilişkilerini aydınlat~
makla ınümkündür. «Felsefe» denilen sınırları belirsiz ama teorinin pratikle olan sınırında bulunan alan aslında karşıt pratn{
ideolojilerin onların temsilctsi olan felsefelerce kıyasıya çarpış­
tıkları bir savaş meydanıdır. Kant felsefenin bu bölünnıüşlüğü­
nü farketmiş oln1akla birlikte, boşuna kendi «eleştirel felsefe»
sinin bu alana ebedi barışı getireceğini ummuştu (4). Temelde
idealizm ve maddeciliğin türleri olarak bütün (yazılı) insanlık
tarihi boyunca boy gösteren bu felsefeler tezler öne sürerek karşıtlarının elinde tuttukları tepeleri, yani kanıınıları ele geçirn1e
mücadelesi verirler pratilrte benzer bir mi.icadeleyi sürdüren.
(3)
(lı)
1.10
<<Doğ'J'lıluk ve Felsefe••, çev.: Kenan Somer, Soyut, No. 78 (Nisan 1975),
ss. 70- 75.
Kant hu noktayı, tezlerini açıkça yadsıdığ'ı, Fichte'ııin 'Vissenschaftlehre'si nedeniyle kamuoyuna a(~ık olarak yazdıfh 7 Aihıstos t799 tarihli mektubunda bir kez daha vurgulamaktadır. Ona ~:ı:öre Fiehte'nin
bilim teorisi kurmaya ı,ı;irişmesi boş bir uj;!;raşıclan öteye gitmemiştir.
Böylesine zararlı bir metafizik deneme kaı·şısmda kendisinin billıne
dayalı 'eleştirel felsefesi' bütün çaı';\'Jar İçin ~·eçerli olacaktır. Bkz.: I.
Kant, Philosophical Correspondence : 1759 · 99, del'leyen ve çevıren
Arrıulf Zweig· (Chicago : 1967), 253- 4.
r
\1
sosyal sınıflar ve güçler adına. Dolayısıyla bir felsefe tezi her an
işgal altında bulunan bir Kanıpfplatz'da yeni konumlar edinmek
yoluyla lwxşıtı üzerinde hegemonyasını sürdürmek (ya da ter~
sine bu hegemonya yı kırarak . kendisininkini kurmak) uğruna
yürütmek amacıyla öne sürülür. Bu nedenle Althusser için, Tez
= Konum ( Positions: belli başlı çalışnıalarını toplayan, bir kaç
yıl önce çıkmış kitabının başlığı aynı zamandal. Yalnız belirtmek gerekir ki, Althusser, somut örneklerden diyalektiğin tenıel
soyutlamasını çıkannaya çalışan bir düşünür olarak, birbirleriyle tutuşan yanlardan herhangi birinin hiç bir zaman ınutlak
bir egemenlik içinde alınayacağını düşünnıektedir. Tersini düşünmek Kartezyen rasyonaliznıin kölesi bir mekanik maddeci
gibi düşünınek olurdu onca. Böylece maddeci bir felsefe tezi
kendisini baştan karşıtının kurallarına göre savaşrnaya, dola~
yısıyla yenilgiye ı:nahkürn etıniş olur felsefe ıneydanında. Mademki. herşey karşıtların birliğidir, ileride diyalektik maddeciliğin egeınen olduğu konjonktürlerde dahi kendisinin yeniden
üretilnıesi karşıtının yeniden - üretilrnesi ile ınümkündür an-·
cak. Peki, bu yeni rnaddeciliğin diğerlerinden ayıdedi ci yanı yalnızca sonıut toplumsal kuruluşta (fornıation) ki topluınsal güçlerin ilişkisinde mi yatmaktadır? Teori denilen etkinlik alanın­
da felsefenin ve teorik ideolojilerin (5) yanında bilimler denilen
teorik disiplinlerle yeni felsefi konuınun özgün ilişkisi ne olacaktır? Bunun yanıtı aynı zanıanda onun idealizın tü.rlerinden na~
sıl ayrıldığının da yanıtıdır.
Althusser'in diğer çalışrrıalan yanında, odaklaştığırnız derslerinde de ardalanı oluşturan bilgi Şöyle özetlenebiUr:
Her tarihsel topluınsal kuruluş birbirine bağımlı ve de kendi göreli özerkliği bulunan pratikler, ya da düzeylerden oluş­
maktadır. Bunlar ekonomik, siyasi, ideolojik, ve de Althusser'in
özellikle incelenıe ışığına getirdiği «Teoride Pratik» ya da dü~
zeydir. Bu ayrımlama Althusser'in «Özeleştiri Öğelerinde« yadsıdığı «yapısalcılık» suçlaınasına yol açan noktalardan bJr.idir.
Ekononıik pratiğin Cbir başka deyişle altyapının) son kertede
belirleyici olduğu ve belirli bh~ tarihsel kuruluşta hangi düze~
(5)
Althusser tartışmasında teorik ideolojileri sonraya bırakmalda bir~
likte, onları -<-<hukuk»- sistemini örnek göstermenin ötesinde pek açmadığ1 g·ibi felsefe disiplini ile aralarındaki ayrıını da işlemez. -<-<J olın Lewis' c Cevap» ta ise kısaca, «son kertede pratik ideolo.iilerin teori alanındaki 'mUfrezeleri\> mecazıy)a ifade edilınişlcrdjr; Bh:z.: lng·. çevirisi,
Essays in S elf - Criticism (London : N LB, 197G) içinde, s. 37, u ot. 3.
lll
yin egen1en
o1aca.ğTnın
önünde sonunda ekonomik pratik tara·
fından belirlendiğ;i gerçeğ·ini
dalıa açık vurgulamak gereğini
duymuştur Althusser. Kendilerinin hiç bir zaman bir yap1sa1cı­
lıkla suçlanamayacağını,
ama rasyonalist ve «Teorisist" bir sap-
rna, daha doğrusu eğilinı içine girmiş bulunduklarını belirten
Althusser, yaptığı düzey ayrımlaınalarının yapısalcılığın n1eka··
nik ve biçimci 'combinatoire' ından çok uzak olduğunu, tersine
Marx'da varolan, yaşayan toplumsal kuruluşların incelennıesi
sonucu geliştirilnıiş 'verbindung' CFr. combinaison) l\avramın­
dan yola çıktıklarını yazmaktadır (6).
Biz Althusser'in bir toplumsal pratik olarak diğerlerine bağınılılığını ve göreli özerkliğini savunduğu «Teoride Pratik>> de·
nilen alanına dönelinı. Bir soyutlama olan bu alanda farklı bilimler, .teorik ideolojiler ve felsefe yer almaktadır. Söz konusu
olan ise, bilimler ile felsefeyj fdı:1ha doğrusu felsefeleri) neyin
ayırdığıdır.
Felsefe teorik bir disiplindir, ama biliın değ·ildir. O zaman,
bilimleri ayrı bir sınıflama içinde ele alacağız demektir. Bu sı­
nıflamada ayırdedici ölçüt, bilimlerin düşünce dışında varolan
gerçel<. nesnelerinin bulunması, bu nesneleri açıklayıcı kavramlar ve onlardan oluşan önenneler üretmekte oluşlandır. Felsefe
de önermelerden oluşuyor, ama bu önermeler belirli gerçeklikleri açıklarnak yerine, neyin doğru, neyin haklı olduğunu söyleyen tezlerdir. Bir başka deyişle düşünce dışında varolan gerçekliğe ilişkin· Cvrai) lzavranılar yerine, bir şeyin doğru ya da
haklı olup olmadığına (juste ou non) ilişkin hategoriler felsefe
tarihi boyunca öne sürülen bütün tezlerde yer aln1ışt.ır.
Bütün teorik giysisine ve sokaktaki adam için erişilınez gibi görünen konun1una karşın, felsefe ve onu oluşturan tezler,
pratik ideolojilerin ve onların sıvasını oluşturduğu siyasi ve ekonomik ilişkilerdeki güçlerin ussal haklılaştırmasrnı yaparlar l7).
(fi)
/\ttlmsser'iıı "''yapısaleılık>~ sıu:lamasıııa yanıtı -<•Üzeleştiri Uğ:ele:ı İ» nde
avn lıir kesİnı olamk işlenmiştir; Bkz.: ''Element s of Srlf-Criticisn:ı»·,
Essays in SeH ~ Criticism iôndE' ss . .12{)- 1:11. Ona g·iil'e, <<süreç>~ in in<<yapı>> mn ineelenmesine öncelikli kılan, dnlıası siirecı kar·
~ıt e~;iliınlerin ç<"lişmcsi ohmık kavl'amlaştınm bir· dii::;iincP 1afzıııı ·<\';;ı­
pısaJcp> olarak ııitell'ııwk aıılaınsızdıı·.
Burada A. Gnımsci'niJL lıeı· iıtsanın febefe yapabileccğ·ini henimseme-
celenmPsini
(7')
nin
rarlı
doğTu
hir
olabilir.
çıkış noktası ohlui:hı yolınıdaki ı;-öı·ii~ünii h:ttıılmnıık vaFelsefı"nin sistemsiz bir biçimde pratik vaşarııla içiÇe oJ-.
ınnsı, sistenıatik vapısıyla ayrı Lil' felsefe disiplininin
ze p:österınektediı·. Dkz.: Pl'isoıı Notehooks (London
de knynnı"i;mı bi: Lawrenee and
'Vislıart, 1971) s. J23. Türkçe çevirisi için bkz.: Felsefe ve Politika So~
runları (İstanbul : Payel, 1975), s. f7.
112
r
1'
ı
1
ı
ı
teorik bir disiplin görünüınündeki felsefe pratik yaşaınla içiçedir, onun soyut düşünme düzeyinde bir uzantısıdır.
Hiç bir gerçek nesnesi olmanıasına karşılık felsefe her alanda
söz sahibidir. Yan tutuşuna bağlı olarak, Prusya mutlakiyetçiliği Evrensel Tin CGeist) in son durağı olabilir, kendi alanına 'ebedi barış' ı getirir, ya da farklı gerçek nesnelere sahip bilimiere
bü~ anda evrensel bir bilgi teorisi ve ortak metodoloji sunarak,
onları altın yaldızlı bir «BİLİM>> sözcüğü altında toplayabiliı·.
Bütün bunlardan otürü Althusser, felsefi anlamda yanlış diye
bir şey ol madığnıı, felsefenin her şeyi ve h içi kucakla.dığ·ını söy ·
ler.
Bu
arılanıda
Felsefelerin süre.kli olarak teori alamna nü1dahale ederek
neyin doğru (haklı), neyin yanlış Oıaksı?:) olduğunu savunma~
!arına karşılık, bil.irn adamlan da gerek tarihsel olarak bel~rlen­
m.iş bilim pratiğinin gerekse gündelik yaşanılanndaki tlişkile··
rin taşıyıcılan Ctrager) olarak felsefe olmaksızın yapamıyor-lar.
Bizi ilgilendiren, onların genel felsefi tutumları, Althusser'.:n de·
yimiyle, daha geniş olan «dünya görüşleri>> Cconception du nıqn­
deJ değil de, çoğu kez farkında olmadan kendi bilinı pratikle·"
rinde izledikleri felsefi tutum. yani «kendiliğinden felsefeleri"
(philosophie spontaneeJ (8).
Örnek verınek gerekirse, çoğu bilim. adanu «Disiplinlerarasılık>> denen bir şeyj, tartışmaksızın, varolan ve sunulan biçin1iy,.
le, gerçekte bilimler arasında ne ölçüde varolduğunu sonnaksı"
zın beniJnserler. Oysa bu bir felsefi müdahale sonucu, daha doğ··
rusu ampirisist - pozitivist felsefi yaklaşn1ıı:n müdahalesi ile bi"·
lim pratiğine yan1anınış bir slogan. Gerçekte alınayan bir biçimsel ortaklığı var gösteren ideolojik bir ifade. Aına tarihsel bir
üretinı tarzını sergiJeyen toplumsal kuruluşlardaki egernen ide··
olajik şekillennıeyle uyarlı. Bu egemenliği sorgulamaksızın onaylayan bilin1 adaınlarının sayısı, hele doğa bilimc::ileri arasında
hiç de az değil. Ne de olsa pozitivizmin genel yöntem anlayışı
doğa bilimlerindekinin bir anlaında genellenrnesi.
Aslında
olmayan bir disiplinlerarasılık, ·oilimleri.n kendi iç
pratiğinden çıkınamı:;; ama onlara dışandan sunulmuş bir ideolojik reçete olmakla birlikte, Althusser'in gözünde bazı gerçeklerin arazı Csyn1ptonıeJ olarak incelenrnelidir. Gerçekte farklı
18)
Sözcii~.·i·ıu iizu:üıı
Gramsci tarafından yapılQ
ınışLtL a.~~'.(' .. s. 3~3. Ideoloji komısnncla oldu~b.ı ı:ı:ibi bu noktada da
Alllıu:.;scr'itı esinlendiiü- başlıca yazarlardan biridir Gramsci.
olarak üne slirülmesi
ı;.('eıır
113
bilim. dalları arasında bir akışkanlık ve bilgi ahşverişi özellilde
günümüzde artan ölçüde yer almaktadır. Aına bu zorunlu yeni
ilişkiler bUimlerin kendi maddi pratiklerinin doğal sonucu olarak ortaya
çıkarlar,
yoksa
«disiplinlerarasılık>>
üzerine
yapılan
yuvarlak ınasa toplantıları sonucunda değil. Bilimler kendi doğal devinimleri içinde birbirlerine uyarlanabilirler ve yeni bilim
dalları ortaya çıkabilir.
Doğa bilin1lerinin nıaternatikleşınesi,
buna karşılık doğa bilimlerinde ortaya atılan gerçeklik sorularının ınaterrıatik düşüncede
yeni değişmeleri zorunlu kılması,
biyofizik, fiziksel kimya gibi ara alanların genişleıneye başla­
ınası hep bilirn pratiğinin
yaşayan gerçekliğ·inin kanıtlarıdır.
Bir başka deyişle, bu disiplinlerarası alışveriş filozoflar öyle dediği için olınan1ıştır; nitekin1 «insan bilimleri» denen alanda belirli felsefelerin sunduğu reçetelerin işlemeyişi, tersine bu bilimlerin gelişmesini kösteklemeqi bunun göze çarpan bir göstergesıdır.
Fransız
akademik geleneğince tercih edilen «insan bilimle~
ri» terimi ile ifade edilen bilgi üretme süreçleri ile «edebi disiplinler» Althusser'in ideolojik - felsefi müdahaleye en açık gördüğü teorik etkinlikler.
Onca, son yıllarda insan bilimlerinde
artan rrıatematiksel modeller enflasyonu, doğa bilimlerinü1 eriş­
tiği noktaya bir an önce varınak çabası gösteren genç bir disiplinin çocukluk hastalığını değil, tem.el bir eksiklikten .kaçışı sin1-·
gelemektedir. Bugün pozitivizme boyun eğmişlikleri içinde insan bilirrılerinin gerçek bir nesnesi olduğu bile söylenen1ez. Bir
bilin1 dalının gerçek nesnesi olması için bir teorik ter11eli olmak
gerekir. Bu kadar yazılan ve çizilene, üstüne üstlük bir de bHgisayarlaşacak kadar ilerlemesine karşılık, pozitivist bllinılerara­
sılık bayrağ·ı altında 'Hakikati' arayan bu bilimler ve bilim adan1ları gerçehte neyin bilimi olduklarını, neyi incelediklerini söyleyebilirler ıni?
Böylesi bir yargı çoğu iktisatçı, sosyolog, psikolog ya da si-yasi bilimeiye fazlasıyla ters gelebilir. Althusser'in baştan beri
bir felsefeci olarak söylenıek istediği şey, biliın adamlan felsefeye itibar etmeseler dahi, onların pratiklerinde arkadan arkaya işleyen bir felsefi kabullenmenin varolduğudur. Onun yaptı­
ği, biliın adamlannın çoğu kez tartışmadıkları, görünürde kendiliğinden bu olgunun aslında hiç de öyle olmadığıdır. Özelde
bir sosyal bilimci bir ele alış tarzını 'bilimsel' ya da 'bilimsel değil' şeklinde nitelerken, gerçekten felsefi- ideolojik lwşullarnalar­
dan uzakta kaldığını söyleyebilir mi?
114
Felsefelerin müdahalesi, biliınlerin teorik çerçeveleri yeni
bilimsel problemleri çözmeye yetmeyince, kriz dönemlerinde
daha açık ortaya çıkar. Althusser buna Grek mateınatiğinde irrasyonalistlerin krizini, geçen yüzyıl sonunda fizik biliminin ge:.
çirdiğ·i bunalımı örnek gösteriyor. Her biliın adamı, bilincinde
olsun olmasın, bir tür felsefe ve ideolojiden etkilendiğine göre,
onların «kendiliğinden felsefesi>> bu tür bunalımlar çıkmadıkça
sessizce, görünmez biçin1lerde ·işler; bunalım sırasında da göz-alıcı biçiınlere dönüşür. Şimdi soralım der Althusser, acaba sözü edilen krizler gerçekten biliınlerin krizi mi? Yoksa biliınlerin
çatısını kurmaya çalışan, onlara nelerin bilimsel olduğunu yukarıdan öğütlemiş ve bunalıına değin beninısetnıiş belirli felse-feler midir asıl bunalımı geçiren?
için bilimlerin pratiğinin içiçe olduğ·u kendiliğinden felsefenin iki öğeden oluştuğuna dikkati çeker felsefecirniz. Gerçek nesneleri incelemekten kaynaklanan ına<ideci
öge ile, kökü dışarıda, yani diğer toplumsal pratiklerde olan
idealist öğe. Dahası, Althusser'e göre bu iki öğe arasındaki iliş­
ki eşitsiz bir çelişme ifade eder (zaten çelişmenin kendisi eşitsiz­
dir). Daha somut konuşursak, günümüze değin ve şimdi bilim
pratiğini koşullamada bu pratiğin
dışından gelen idealist öğe
hep egemen olmuştur. Toplumların sınıflılığı ve egemen ideolojilerle uyarlı bir durun1dur bu. Ama bu tür toplumlarda bunalım olduğu da bir gerçek ve aslında bilimin krizi denilen olay,
idealist felsefe türlerinin krizinden başka bir şey değildir. Bu
tür felsefelerin biliınlerle olan ilişkisini insanın insanı sömürüsüne benzetmekten kendini alanıaz Althusser CPSS, 71) .· Bilinı­
lerin gerçek sorunlan ile yüzyüze geldiklerinde sarsılan idealist
felsefenin kendisi; ama bunu bilimiere aitmiş gibi gösterip . pratik egen1en ideolojiler adına yeni apolojetik reçetelerle bilinıleri
kurtannaya koşan yine idealist felsefe. Bilim pratiği içinde ge-çerliliği görülmedEın sürekli sunulan a priori (önsel) garantiler.
Sonuç? Bilinlin gelişıne ternposunda olurnsuz etkiler, bHimde
Bunu
yanıtlamak
parçacılığa mahküın oluş.
Biliıne
atfedilen krizlerde bilim adamlarının üç tür tepkisinden söz etmenin ınüınkün olduğunu söyler Althusser. Bir kısın1
bilim adamı, kendi bilim pratiklerinin dışına çıkmadan krizi göğüslemeyi tercih ederler. Krizin bilimin gelişmesinde bir sı:nanıa,
bir episod olduğunu düşündüklerinden paniğe gerek yoktur.
İkinci grup ise karşıt uca gidenler: Bilimin dışına çıkarak onu
yargılanıak, kısacası felsefe ya,pınaya otunnak Eslü spiritüaJist115
lerden daha yüksekten bilimin
durnınunu yargılayan
bn
kiştle­
rin bilim pratiğine olan zararları onu açıkça sönıürenl'3rden daha fazladır. Bir de bil ün adamı olara k bilhnsel felsefe yapmaya
oturanlar var ki, geçen yüzyıl sonu ve yüzyılımız başında fizik
biliminin sorunları karşısında Ostwald'ın 'enerjetiznı' i ve Jviach'ın 'aınpiriokritisizm' i
Althusser tarafından gösterilen örnekler.
Doğal olarak bu biHın- adan1ı 1 filozofların yardımına koşan b1r
tabur tanı anlan1ıyla· filozof da var; yukarıdakilerin yanında
Avenariu.s ve Bogdanov gibi. Böyle alnıası da krizin aslında fizik
ya da herhangi bir başka bilimin değil, idealist felsefenin kendi krizi olduğunu ortaya koyuyor. Sonuncu tür felsefe fazlasıyla
iddialı üstelik: «Bilin:ıin, bi.lim_ adamlarınca yapılmış biliınsel felsefesi.» Althusser'in tepkisi? «Bundan iyisi can sağlığı>> (quı soulıaiter de mieux).
Bu örneklerden felsefecirnizin çıkardığı sonuç, felsefe tarihinin bilünler tarihinden çok farklı bir yol izlediğidir Bilimler
tarihinde araştırıcı iki yol izler: Birincisi, bu tarihe ait saf ve basit yanlışların ortadan kaldınlnıası; diğeri ise eski bilgi ve teori
öğelerinin yeni bilgiler ve teoriler bağlamına yerleştirilmesi,
özüınlenmesidir. Oysa felsefe tarihine bakıldığında, bu tarihin
felsefi formasyonlar içinde ortaya çıkan eğilimlerin birbirleri
üzerinde egen1enlik kurma m.ücadelesinden başka bir şey sergilemediği görülür. Felsefi bir yanlış olamayacağına göre, bu ınü­
cadelede eski bir felsefe fornıasyonu tıpkı bir bilimsel yanlışrnış
gibi ortadan kaldırılamaz. Karşıt felsefe hiç bir zaınan bütünüyle yenilmez; sadece egemenliğini kuran felsefi formasyon tarafından baskı altına alınır, başkaldıracağı konjonktürü bekler. Bu
nedenle, bugünkü bir çok felsefe çok eskiden beri söylenenleri
değişik kategoriler ve onlardan oluşan tezler biçim.inde yeniden
ortaya sürerler. Sonuç yine değişınez; biliın pratiği baskı altın-­
da tutulur, bHin1 pratiğinin ürünleri ideolojik reçetelere peşkeş
çekilir. Bergson, Brunschwig gibi örneklere, Ricoeur ve Garaudy
gibi 1-Jlarx'ı felsefi hümanist yapıp işin içinden çıkıverenleri de
ekler Althusser.
Bir sürü ahlcikı sorunu günderrıe getirmenin biliınin gerçekçiligini sömürme yollarından biri olduğunu öne sürmektedir feisefecimiz. Ahlak na morale) denilen kaygan alan aslında onun
gözünde sosyal, ekonomik, siyasi ilişkilerin bir türevidir. Bütün
· tarihsel ortanılarda ahlıik ona bir pratik ideolojiye bağımlı ideolojik bir tarnamlayıcı, bir destekleyici olmuştur. Greklerde siyasi
ideolojinin alt- ürünü ve tamamlayıc1sı olarak görülen ahlak,
116
\
ı
f
Orta Çağlarda bir başka pratik ideoloji olan dinin buyruğunda
idi. Burjuva döneminde ise başta yasal ideolojinin bir alt- ü.rünü
olarak işlev görür. Belirli konjonktürlerde ise geçici bir özerkliğe
kavuşan ahiakın idealist felsefe türleri tatafından şaşılası bir
düzeniilikle bilirn adamlannın önüne sürüldüğü görülür.
Yukarıda değinilen
1
«yasal ideoloji» üzerinde biraz duralun:
Biliyoruz ki yasal ideoloji Cl'ideologie juridique) pratik bir
ideoloji olarak burjuvazinin yükselrrıe döneıninde, yani tanı da
ticaretin bölgeler dışına çıkıp evrensel boyutlara kavuşmaya yöneldiği yüzyıllarda ınodern anlarnda biçimsel yapısını kazann1a~
ya başlanuştır. Kendi. smıfsal karakterini soyut insan haklan
olarak feodal güçlerin karşısına dikebilnıesi için, yeni sınıfın
tuta.rlı bir ideolojiye gereksiniini olduğu kuşku götürrnez.
Bu
yeni pratik ideoloji bütünüyle Antik ve Ortaçağ felsefe sisternlerine yabancı olduğuna göre,. teorik planda felsefenin yeniden
tutarlı bir bütünlük olarak kuruln1ası gerekir. Ivladeınki yeni sı­
nıfın diinya görüşünde, maddi çıkarianna uyarlı olarak, 'birey'
ve onun soyut uzantısı 'insan' vardır, yasal ideolojide bu soyut
birey- insanın hak ve hukukunun, yalnız ceınaat gibi daha hı1···
yük entitele.r tanıyan feodal ideolojiye karşı savunusu yapılma­
lıdır. Doğal olarak böyle bir hak ve hukuk sorunu ortaya çıkın­
ca da özne (sujeU den söz edilıneye başlanır. Her zaınan tıpa­
tıp çakışm.asa da anıpirisist, rasyonalist felsefelerden Feuerbach'ın antropolojik felsefesine kadar hepsinde özne, 'hukuki özne'
denilen yasal kategorinin uzantısıdır. Hukuki özne (burjuva birey) ve kendisine ait şeyler, nesneler (özel ınülkiyetD arasında­
ki dualite felsefede 'kendi' (soD ve 'nesnesi' (son objet) dualitesi olarak yansır. idealist felsefe türleri de bunların birliğinin
oluşturduğu bilincin teorisini yapnıaya girişirler.
Dururn böyle olunca, nesnesi
olınayan
idealist felsefe gerçek nesnelerini incelediklerl ölçüde kendilerini de oluşturan bilinılere, yasal jdeolojiden aldığı kategorilerle, dışandan ve yanıtını kendi vereceği sorular soraı'. Yanıt aslında gelişen vo gittikçe özgüveni artan snufın nıaddi çıkarlarınca verileceği halde, yine de idea1tst felsefe aracılığıyla soruların yanıtı bilünlerde aranıyor görünür.
Böylece felsefe b11ginin teorisi fepisteınolojD olup çıkar. Bilün felsefesi giysisi içinde biliınlerin doğruluk ölçütü m.ertebesine yükseltir kencHni. Felsefe yasal ideolojiden aldığı h:ategorilerle (dildrat edelün, kavramlar deği.l, yasal nosyonlar ve kate117
goriler) bi1irn1er üzerine yasa koyucu bir konun1a gelmiştir. Ya··
sa sorununu öne süren hendjsi, bilin1sel bilgHerin yasalarını eLiketleyip yanıtlayan yine kendisidir. Bütün duruınlarda bilimsel
yasa' ların, bilirrılerin sınırlarının neler olduğunun gü ''encesini
felsefe sağlar. En üst yargı organı odur.
Althusser'in bu irdelernesini biraz uzun tutn1anın nedeni biliınsel tenninolojiye felsefe aracılığıyla giren bir çal{ terimin nasıl pratik bir tarihsel ideolojiden, başta da ticaret hukukundan
kaynaklanıyor olması. Üstüne üstlük rasyonalist anlamda bilimsel yasalar, ulaşılan noktaları, düzenlilikleri ifade eden evrensel ifadeler olarak h:abul ediliyor bugün. Genelgeçer görünen
bugünkü durumuyla yasa sözcüğü ulaşılan kesinlikleri, son noktaları gösteriyor. Egen1en felsefeıeı~in biliınsel söyleınıerin önüne diktiği engellerden biri de, bilimleri evrende ve toplurndalö
akışı, özneler ve nesnelerden bağımsız sonsuz değişme sürecini,
biri diğerine baskın karşıt eğiliınlerin ortak ürünü olarak görmekten alıkayınası olmuştur. Burada terı11inolojik bir sorun, bı··
liınlerin diline ilişkin bir sorun olduğu da açık. Doğa ve toplurn
akışkanlığına ilişkin gerçekleri yeni biçimlerde kavrarkon bize·
gökten yeni terminolojiler inıneyeceğine göre Cheın inse bile
lönı anlardı onları?), varolan dağarcık dönüştürülerek kuJlanıl­
ınak ve başkaları için anlaşılabilir kılınmak zorundadır. Ama
eski terminolojinin ifade ettiği gerçeklik çok farklı olabilir. Bir
örnekle bu noktayı açalıın:
«Ka,r haddinin düşıne eğilirni" yasasını ele alalım: Kapita~
liznıin tarihi içinde kar haddinin r .:.l'.:1ak anlaında düşn1esi, belki çok sınırlı örnekler ötesinde evrensel olarak hiç görülınemiş;
çünkü kapitalist dünya sistemi içinde bunu önleyici ekonoınik,
siyasi- askeri ve ideolojik önlen1ler sürekli alınınaya çalışılmış
ve -kanımca- kısmen de başarılı olı11uştur. Mantıksal neo-pozitivizn1i 'iktisat teorisi' ne temel direk yapan ideoloe)ara sorulduğunda, bilimsellik iddiasındaki böyle bir yasayı
oluınlayıcı
(pozitif) örnekler duyulınadığına - görülmediğine, daha da
öneınlisi birikınediğine göre (tümovanınsal yol), bu yönde bir
önerme evrensel bir yasa haline geleınez.
Yukarıdaki yaklaşıma karşın,
teori ve bilinısel önern1elerü1
ancak hi potetik - tümdengelimsel yolla sisteınli akıl yürütmeleı·, ·
tahıninler Cconjectures) şeklinde konulabileceğini, aına bu tahminleri yanlışlayıcı tek bir örneğin dahi tün1 teorik binayı Cya
da yalıtılınış bilimsel önerınelerden söz ediyorsak ilgili önerme118
yiJ çürütebileceğini savunan K. Popper'ın gözünde ise, her halde «kar haddinin düşme eğiliıni» yasası daha ilk somut örnekte
metafiziğin çöp sepetine atılm.ak gerekir.
Gününıüzün
bilimsel modası T. Kuhn için zaten bunun, sorun bile alınaması gerek. Sadece düşünce çerçevelerine, paradigınalara içkindir bili.msel önerıneler. TeriınJer, kavraınlar ve
önenneler (denenceler, yasalar) ait olduklan düşünce çerçevesi
dışında, hele başka bir çerçevede bir anlaına sahip değillerdir.
Düşünce çerçeveleri birbiriyle karsılaştırılamayacağından, varsııı isteyen böyle bir yasayı atsın ortaya. Kuhn'un dilbiliminden ,
ödünç aldığı <<paradigma, sözcü.ğü ile ifade edilen düşünce çerçevelerinden birini, ya da ötekini belirli bir döneınde bilim topluluğuna egeınen kılan,
biliın adaınlannın ortak- kabulü.dür
CconsensusJ. Doğal olarak, Kuhn'un akademisyenlerini şu ya da
bu açıklanıa tarzını kabul etnıeye götüren sosyal psikolojiiıin
yapısal kaynaklan sorgulanınaz.
Kuhn'un teınel tezlerini çok
benzer bir biçünde önceden J. S. Mill'in ifade etmiş alnıası da
cabası (g).
r.~ 1
Yalnız dikkat edilirse sözü geçen 'yasa' da bir eğilinı sözcü-
öne sürenin genel düşünce sistemiyle tanışık
olanların da teslim edecekleri gibi, her eğilimin karşıtı ile birlikte anlaşılnıası gerekir. Bir de şu soru var: Eğer gerçeklikte bu
'yasa' tarafından ifade edilen bir süreç sürekli olarak varlığını
duyurınuyorsa, karşıt eğiliınin soınut örnekleri olarak yoruın­
layabileceğimiz bunca somut önlenıler ve iktisat politikaları, hedefledikleri gerçekler ilk bakışta başka şeylermiş gibi görünse
bile, hangi rasyonelle ortaya çıkıyorlar? Bu konuda iktisat teo~
risi ile uğraşanların önünde öneınli kavraınsal ve teknik sorunlar bulunduğu gerçeğini yadsıınıyorunı; ama gerçekliği yalnız­
ca betimlen1ek ötesinde açıklamak da amaçlaınyorsa, 'kendiliğinden felsefeler' içinde baskın olan eğilimin bh: farkında oln1adan bizlere sunduğu n1antıksal açıklama yollarına da biraz kuş­
kuyla bakmanıızda yarar var.
gu var.
Yasayı
Althusser'e sorarsanız yanıtı açık. İster iktisat bilimi olsun,
lster başka biri, biliınsel ile bilimsel alınayan (yani ideolojilr} aynınını bilim adamlarına söyleten şey felsefi ınüdahaledir; Pra(9)
J. S. l\lill'in otobiyografisinde geçen
kavramlaştırma
özünele Kuhn'un·
kivle aynı ve ona önseldit·. Bu noktaya dih:kaliın şu yazıda c;ekilıniş­
tir : P. Feyerabend., ~<Democracy, Elitisın, and Scientific 1\/Iethod>->-, lu"
quiry XXIII/I (l\hırch 1980), ss. 3- 18, özellikle bkz.: ss. G- 7.
119
tih: sınıf çıkarlannın ve ideolojilerinin teorik planda felsefe giysisi ile bilim pratiğine sızması ve aynnLlar koyrnası. «Bilim adam·
larınnı kendiliğhıden felsefesi>> de bir h:arşıtlar birHğidir. Bmmsel pratik içü1 vazgeçilınez gerçek- ınacldi nesnelerle uğraşınak­
tan kaynaklanan nıaddeci öğe ile kökü dışarda, topluın pratik·
ltırinde günün1üzde egeınen pratik ve teorik ideolojilerin uzan-tısı idealist öğe bir birlik halinde çatışıyorlar. Yalnız bu birJikte
güçler eşit değil içinde yaşanılan son1ut tarihsel dönem gereğL
Bir nokta daha: Bu öğelerden herhangi biri öteki olmaksızın La~
nımlanaınaz. Karşıtının varlığ·ı diğerinin varoluş koşuludur. Baskın, egeınen olan değişebilir ama yekdiğersiz tanıınlananıazlar,
tıpkı sennayesiz nıeta olaral{ emek -gücünün ya da tersinin ta·
nın1lanamayacağı gibi.
Althusser idealist felsefe türlerinin halen varolan bilim pra
tigi üzerindeki sön1ürüsünden söz etnüşti. Kendisinin önerdiği,
bilinllerin işleyişine saygı duyan, onları sömürn1eyecek bir felsefe, yani adına diyalektik maddecilik denilen felsefe mi? Althusser bu feL:Jefenin pek gelişmemiş olduğunu başka çalışmala·
nnda vurgulan1ıştı. Ayrıca, felsefeler pratikteki sosyal güçterin
teorideki ternsilcileri iseler, ay~1ı şey savunduğu felsefe içjn do
doğru değil nıi?. Hem, yeni felsefenin bilimlerin özerk işleyişine,
onların bilgi üretin1ine saygı duyacağının, onları sömürrneyece~
ğinin güvencesi nedir?
Burada felsefecimizin bu soruyu liendisinin
Jirtereh:, verdiğ·i ilginç yanıtı açalım :
sorduğunu
bo··
Savunulan yeni felsefe baştan, a priori olarak bilimleri sönıürn1eyeceği güvencesini nasıl verebilir lü?
Zaten bütün sö
n1ürgen idealizm türleri hatta mekanik ınaddecilik dışandan ve
a prim·i verilen güvenceler gerisine sığıı1nıadılar nıı? Bütün bun~
ları daha önce sergileyen biri şimdi çıkıp ta, tıpkı onların diliyle
yine bilimin garantörlüğünü yüklendiklerini açıklasa, bilim
adan1ları l:ı,iç değilse gülümsemezler n1i? Ama bilinı adamına ili!
denetleme ögesi sunulabilir bu konuda. Birincisi, şiınd1 savunulan felsefi görüşün tarih içiı1de pratiğine baksın ve şin1diye değin bilimleri sömürdüğüne ya da tersine, onlara hizınet ettiğine
kendi karar versin. Bu bir 'gerçeklik argümanı' dır Cargnınent
de fait). Bir de 'yasa argüınanı' Cargun1ent de droit) var. Eğer
bütün felsefeler pratikle ilişkili iseler, ınaddecilik de bilinılerin
savunucusunu yapn1akla birlikte, pratik ideolojilerden bağ:ımsız
değildir. Başta siyasi ideolojiden. Ayrıca XVIII. yy. «Aydmlan120
ı
\
nu:-t,, dönenlinin yasal ve ahlaki ideolojisinin bulaşıklanndan da
annnı1ş değildir. Her felsefe gibi o da bililnlerin kuyruğundan
gider ve özelele de bir bililn olan tarihsel nıaddeciliğin arl.çasın­
dan geliniştir ilk gelişnıe evresinde.
Çoğu kişinin sandığının
tersine Althusser'in savunduğu felsefe bilime dönüşecek değildir. O felsefe olarak kalmayı sürdürecektir, anıa onun pratik ideolojilerle olan bağının bilgisi bilimsel bir bilgi olduğundan, bu yeni felsefeyi doğru (juste) bir felsefe yapar (Bkz: Tez 2). Burada savunulan felsefe, bir başka
deyişle, genel felsefe alanı içinde alınan korıu..nı, siyasetten bağn1ısız değildir. O konun1 dolayısıyla tezler öne sürülür ve bilinılerin pratik ideolojiler hakkında ürettiği bilgi ışığında yine o·
ideolojilede olan ilişki eleştirilir ve cloğru (haklı) çizgiler çizilmesine çalışılır.
Ayrıca şunu
ya.rar görür Althusser: Bilinı
adanllannın kendiliğinden felsefesi içinde zaten idealist öğe baslnn durunıda olduğu için, dışandan yardın1 olnıaksızın bil.in1
pratiğini ona yabancı ve ters koşullamalardan kurtarmak olanaksızdır. Maddeci felsefe kendisi bir yanda praUkle ilişkiliy­
ken, öte yanda ancak biliınlerin ürünlerine dayandığı ölçüde
varolduğu, biliınlerin gelişn1esi koşuluyla gelişebildiği için, bu
iç güçler ilişkisini tersine çevirebilmede doğal olarak biliın adamlannın yanındadır. Aına idealist felsefenin yaptığı gibi önsel güvenceler verilerek değil, bilin1lerin maddi üretin1iyle elele sürdürülecek bir felsefe nıüda}ıa.lesi. olacaktır. Bu ittifalnn koşullan
ne olabilir?
da
belirlınekte
ko~ullar
bütün zan:ıantar için genelgeçer olma-·
yıp, tarihse! olarah topluınsal güçlerii1 yarattığı özgül koşullar­
dır. Bunun a.nlan1ı, herhangi bir tarihsel dönemde pratikteki topJum sal ilişkilerin gözardı edileıneyeceğidir. Bunun bir başl{a anlamı, kc11diliğinden felsefe içinde her iki öğe arasuldaki çelişme­
nin gerçelz tarihsel biçinıinin anlaşılması gereğidir. GünüJnüzde,
çoğu bilünlerde «mantıksal neo- pozitivizm,, ü1 egemenliği sürmekte, Choınsky'nin dUbiliıni gibi sınırlı örneklerde ise halen,
bir eski idealizm türü olarak Kartezyenci mekanik bir rasyonalizın baskın görünınektedir. Kuşkusuz tarihsel olarak neyin diğerine egemen olduğunu bilrnek yetınez; varolan çelişınenin egil.inıi.ni, çözün1lenn1e yolunu da irdeleınek gerekir. Anlaşılan, bu
gün için bir idealizrn türü olan nıantıl?,sal neo- pozitivizrn, ınad-clecilik karşısında ve diğer idealist öğeler pahasına kendisine
egeınenlik yolunu açn1ış görünnıektediı·.
Bir kez., bu
.
.
:t21
İkinci olaralr, önerilen biliın adaınıarı - ınaddeci felsefe ittifakı aydınlann1aiıdır. Anlamı şu:
Yeni n1addeci felsefe, yani
.diyalektik maddecilik sadece «kendiliğinden felsefe>) içinde ınü­
dahalede bulunacaktır; bilin1 pratiğinin sorunlan ve çözüın yollarına idealist felsefe türleri.nin ezelden beri yaptıklan müdahaleden kaçınacaktır. Yani bir felsefe eğiliminin felsefe içine sı­
nırlann1ış, tezler fkonuınlar) yoluyla bir m.üdahalesi söz }{onusudur. Bu, bilünler ile felsefe arasında lmsin bir sınır çizınek değildir. Felsefe kategorileri ve felsefe kavramlaştınnalannın bi-·
linı pratiği içindeki rolü felsefenin yine kendisine müdahalesinden başka bir şey değildir. JV1addeciliğin özgül durumu, bilin1le
ilişkiyi söınürmek olamayacağına göre, doğru felsefe h:ategorileri arttığı ölçüde kendi kişiliği de gelişir ve bu felsefe kategorileri biliınsel (yani gerçeğe ilişkin) bilgilerin üretim ve yeniden 1tretiın ilişkileri haline dönüşür CPSS, 113, dn.).
Son iddia Althusser'ce pek açıln1amakla birlikte, nıaddeci
bh~ felsefenin ancak bir uğraşı,
idealizmin sürekıt egeınenliği
karşısındaki müdahaleler sonucu şekillenip gelişeceğini ortaya
koyuyor. Yeni felsefe hiç bir zan1an idealist felsefenin kendini
hazırmış gibi bilim adamlarına sunması tarzında, tamaın olmayacaktır. Kaldı ki, «bilim adamlarının kendiliğinden felsefesi,,
içindeki güç ilişlüleri ancak uzun bir zaınan süresinde değişebi­
lir; ondan sonra dahi idealizın biçimleri arka kapıdan bilim pratiğine girmeye çalışırlar. Önen1li olan, bir felsefenin adının maddecilik olması değil (örnek: XVIII. yüzyıl ınekanik ınaddecHiğD,
pratiğinin maddeci olmasıdır. Maddeciliğin felsefe içinde ege-,
menliği pekiştikten sonra da sürecek sonu olmayan bir ınüca­
dele. Aydınların bilinci de uzun bir süre arka 1\"apıyı açmaya
yatkın olacalüır.
Yeni felsefenin ancak tezler yoluyla kendini süreç i';inde
oluşturacağını söylerken, hiç yoktan başlanacağı
yolunda bir
yanlış anlamaya yol açınak isteınez felsefeciıniz. Elbette üzerin,den hareket edilecek bir temel tezler platformu bulunduğunu,
an1a bunların idealizmele olduğ·u gibi yüce biliınsel «Hakikat>> i
(dinsel ideolojiden ödünç 'verite') baştan saptayan kapalı bir bütün oluşturmadığını belirtmek gerekir. Her felsefe tezi gibi dogmatik konuimalarına karşılık bilim pratiğinin gerçeldiğinden
beslendiklerinden, maddeci felsefe tezleri açık bir sisten1in yeni
konumlarını yansıtırlar. Bu tezler yoluyla, örneğin idealist felsefenin çağdaş türlerince fizikçi ve kiınyacılara çok gerçekçiymiş ve daha modernmiş gibi sunulan DENEYİM (VERİLERİ) 1
122
MODELLER 1 TEKNİKLER üçlenıesi yerine NESNE 1 TEOHİ/ 1
YÖNTEM üçlen1esi savunulur (lO). İlk üçlü Althusser'e göre hi.ç
de n1asuın bir grup sözcüğün diğerleri yerine geçn1esi değil. Dı­
şıınızdaki nesnel gerçekliğin yerine, nüansları ile bir Hume ya
da Mach'ın «duyuın - deneyiınleri,, nin ikamesinden başka bir
şey değildir, günün1üzde çoğu :pozitivistlerin yaptığı. Bir «deneyin1» (!'experience) sözcüğü ile doğa bilimlerinde vazgeçilınez
olan «deney» (l'experimentation) sözcüğü, daha doğrusu anlattıkları olgular arasında da dağlar kadar fark olduğu bir gerçek.
Başka ınetinlerde de Althusser'in <<ampirik» ile <<ampirisizm, ve
«tarihsel, ile «tarihsellhistorisist» sözcükleri arasında titiz bir
aynın yaptığına dikkat etınek gerekiyor (ll).
Bununla birlikte, Althusser'in sözü edilen noktalarda soınut
örneklere geÇtiği pek söylenemez. Kendisini izleyenierin bir kıs1111, pozitivizmin sunduğu bilgi teorish1i eleştirirken ve «Teoride
Pratik» i onun gibi bir üretim süreci olarak görürken, bir teori
tapınınacılığına girmişlerdir. «Amiens Savunması» nda «Grundrisse» ye dayanarak bilgi süreci üzerine söylenenler, yani maddi
gerçekçiliğin onun bilgisi üretilmeden önce olduğu gibi sonra da
aynı kalması, bilginin en soyutundan en somutuna varıncaya
değin düşünce içinde kalmasına karşılık, ancak gerçek nesnenin
varlığı dolayısıyla müınkün olabilmesi, gerçek nesnenin algı ve
in1gelerinin Canschauung und vorstellung) kavrarnlara dönüş­
türülıne süreci, aslında farklı bilimlerin sunduğu örnekler ışığın­
da irdelenınesi ve geliştirilınesi gen: ken nolüalardı. Böyle bir
) crı
Bu ııoktada j\' usrct Hızır"ııı, «teoriyi» lleYİngen bir kaYrmıısal YHDl ola·
rak görürken. «model•,. i teorinin belirli bir gelişme eyre~inde durağan
bir izdiişünı olarak tanımlanıası JıatırlanabiJir. l1u konuda bir kaYnak
olarak hkz.: Fe lsd e Kununu Semiıwrleri (Ankara : JD/7), s. J:36. Bu
1lüşiiuür <ırasında bir özdC'şlik oldu~hıuu si)Ylemek istemiyonını: valı11zca ileride hir karşılaştırma yapınaııuza Yol açabilecek
konnda iki
bir Leorik sorundur bıı. Bu arada Hızıı:ın felsefe tarihi ineeleınesiniıı
bu elisİplinin hep aynı noktada kaldı,Q;ıııı öne siirınesiyle. (a.g.e .. ss.
:142<344.) Althusser'in «felsefenin taıihi Yol<tur» tezi arasmdaki benzerlik de ilgi çekicidir. Hi<: değil sP 1Tunw'dan lwri. gerçek nesne Yeriıw araştırıcının chıYum - dcııPviınleri (sense - r'xperienee) nin Yerleş­
tirilmesi ?rtinümiize dd2:in sos·yal hiliınlrrde de Pg-emen olnnış bir felsefe ınüdahalesinden başka bir ŞPY değ·ildir.
(11) Bu nokt.almda, hir ii lçüde haklı bir eleştiri E. P. Thompsoıı 'mı bütünü
ile Althusser~iıı teorik siste1nini hedefleYen ıwknıik Yazısında. grtirilıuı:'ktedir. ~<'riıe PovPrlv of Tlıem·y : aıı OJTerv of Prrors». The Pm·erly
of Theory and other Essn~·s (Loııdmı : i\[erliıı. 1 978). ss. Tlıomp­
son, Altlıusseı:i bir tür "Teori e.nıperyalizmi,,. yaparak ampirik (:alışma­
Iara Loplaıı bir Q'iiTensizlik Yarnlınaklıı. tarihsel sürecin mıl:~şılnıasın1
sall hir teori n• kavranılar oyuntma iııdirg·emcldP su<:lnr.
123
gelişnıe
yaygın
çalıştıklarına,
bir
dnıramsalcılık" eğilinü,
teorih: söylernin -~kuşkusuz yadsınamayacak--- tutarlılığı savunulurken «aS-·
gari ve vazgeçilnıez bir genel1erner> olarak Althusser'in vurguladığ·ı, gerçek nesnenin bilgi nesnesine önceliğinin CESC, 192) bir
yana bırakılınası, bizi toplumsal fcnnasyonlardald tarihsel so~
nıut h:onjonktürJerin aydınlar üzerindeki etkisini
(kendi1eriı)i
Marxçı ilün etseler dahi) düşünmeye yeniden zorluyor. Felsefe
savaşının her za.man önleyici olduğuna, l{arşıt felsefelerin çoğu
kez birbirleri içinden dolanarak kendi duruınlarını sağlamlaş­
tınnaya
yerine,
kanımca
«Althusser~ sonrası
Marx'çı
İdealistler,
en güzel örneği veriyorlar bugün (12}. Egemen felsefe kendisine şiddetle karşı çıkanın diliyle kendi l{onuınunu koruınak mücadelesi veriyor.
Althusser böyle bir eğilimin, tutarlı kılırıaya çalıştığı düşün~
sel sistem içinde de boy göstereceğini önceden kestirebilir rniy"
di? Belki. Her ne durum olursa olsun, sıra bilin1lerin ınaddi pra"
Üğini konuşturmada. Tartıştığımız derslerinin sonunda onun do-·
ğa bilimcilerine söylediğini sosyal bilirnciler de kendilerine fısıl­
dayabilirler : "a nous de jouer».
(1 2) İfatle benim değil.
Yukarıda (bkz.: not 1) cleğ·indiğ·im Althusser'den
esinleneıı, l\fal'xc:ı'lık
icindeki idealist
eğ·ilim,
kendisine tepki çekmekte p:eeikmedi. Aııalitik düşüıHıw. ı:relenei1;iııin g·üçlü olduthı İng·iltcre'de
maddeci eŞi'iliınin niteliidi h ir sanı ınısunu yapmaya çalışan H. Keut.
.T. Unv, n. Bhaskar. T. Beııtoıı \"(: .\. Collier g·ihi felscfeeiler \'(' SOS'
\·al bilinı.ciler. iizellildP llindess n' lfirst'ii. soyut. ve eleştirel düşün­
ceyi rafa bıldınırak yerine karmaşık tekııik iıırı:wıı Yapmalda, ontoloii Ye epistemoloii ayrımıııı ortadnıı kaldırarnk maddi ı:rerçeldii.'d teo·
ril\ söyleme indirg·eıııelde (idealizm) sııdarlar. Alt.lıusser'i de herld alaıi
Issues İn l\Jarxist Philosophy, :3 cilt. der. J. l\Jepham Ye D-H. Ruben
(Briıı:lıtoıı. Sussex : Han·estrr. 107D) deki katkılar "idealist•> rvfarxçı­
lığa kıHşı pozitivist ,.e aırıpirisist olmavan mıtoloiik felsefe kate,~ı;orile,
riyle donaıınllş ''!'ealist>> bir hilı.;·i- lf~orisi ~-P!i:;;tirrne,-İ dt~ arnadanıak­
tndır. Bu nmi p:elişıııeler. p~;kj felsefe ıniieadelesinin Yeııi konionktiirler altmda t.ehrar giindenıe g·elmesi kanıınen. Başka lıiı· yazıda lm
g0lişnwleı·iıı hir dei2:er1Pmlirınesini Yapmak ıımııduııdRYını.
ı
1
k
~
r
124
ı
\
\
1
1
1
EK
1
Louis Althusser~ Plıilosoplıie et plıilosophie spontanee
savants [t967l (Paris : François 1\Iaspero, 1974).
J\aynak
önerıneleri
des
Tez
l : Felsefe
Tezler' dir.
Tez
2 : Her felsefe tezi, do~Tu (haklı) ya dn de~;il, hiçiminde konulur.
'l'. ez
3 : Felsefenin, bir bilimin p;erçek bir nesnesi
olması anlamında ı:ı;er~
çek nesneleri ya da tek bir gerçek nesnesi yoktur.
Tez
olması anlanımdcı
4 : Felsefenin, bir bilimin bir nesnesi
yoktur.
nesııesı
ez
i)
(Tez 4'deki anlamıyla) Felsefenin nesnesi olmamasına
~,felsefi nesneler>' vardır :. lıu nesneler felsefeye içselclir.
cl ez
6
Felsefe, Tezler olarak adlandırılmış dog·matik
alan sözcüklerden oluşur.
Tez
7
Tezler bir sistem oluşturacak biçimele aralarında bağ'lantılıdırlar.
Tez
8
Felsefe başkalarının
lık olabilir : Kendisi
ye bir şey yoktur.
Tez
9 : İdeolojik bir önerme, aınacladığından farklı bir gerçekliğin
semptomu (araz) olurken, amaçladığı nesneyi taşımasına karşın
yanlış bir önernıeclir.
rı
Tez 10 :
ıt:özüncle
İçin ise,
belirli,
felsefe
karşın
önermelerde yer
farldı bir şekilde başarısız,
yanılınaz. Felsefi yanlış di~
Disiplinlerarasılık sloganı günümüzde,
yansıtır.
örneklerin
ı;oğunluihı
için,
ideolojik bir önerrneyi
Tez 11 : l"elsefe ne
teorisidir.
disiplinlerarası
bir disiplin ne de
disiplinlerarasılık
«tüınele ait>~ diye bilinen
noktasıyla açıktan ilgili tezler öne
ne de Tüm'ün bilimi olduğundan
problemierin duyarlı birçok
sürer. Ama felsefe ne bilim
bu problemlere çözüm getirmez. Bir başka şekilde müdahalede bulunur : bu problem]eriıı
doğTu (haklı) konumuna ulaşan yolun açılmasında katkısı olan
tezler öne sürerek.
Tez 12 : Felsefe,
Tez
t:~
: Felsefe
bilimsel lca-\Tamları
ve üreten tezler öne sürer.
değ·il,
felsefi kategorileri topadayan
125
'1
1
Tez le{ : Tezlerin ve ürettikleri felsefi kategorilerin
yöntem iç.indc toparlannhilif ve öyle
işlev
hütünliiğü
hir felsefi
g·öeehilir.
Tez 15 : Felsefi yönlem, una noktası ve işlevi açısından bir bilimsel yön~
temden farklıdır.
Tez Hi : Felsefe ~'kökeıı» ve ,,son erekler>-> (nilıai hedefler)e ilişkin soruları yanıtlamaz, t;i.inkü felsefe ne din ne de ahlaktır.
Tez J 7 : "Köken>• ve "'SOn erekler•> sorusu ideolojik biı: önermedic (krş.
Tez fJ).
Tez 18 : "'Köken» ve ''son erekler»e ilişkin sorular, pratik ideolojiler olan
din ideolojisi ve ahlaktan türetilmiş ideolojik ünermelerdir.
Tez 19 : Pratik ideolojiler, davranışlar, hareket tarzları, tutumlar ve iest·
lerdeki fikirler, ifadeler ve imgelerin montaiı olan karmaşık lm"
ruluşlardır. Bu hütünHik, insanların toplumsal ve bireysel var"
oluşlarının ve kencli tarihlerinin g·erçek nesne Ye gerçek sorun·
ları karşısmdaki tulumlı=ırını VP somut konum alışlarını yöneten
pratik normlar şeklinde işlev görlir.
Tez 20 : Felsefenin ana işlevi, l)ir yanda ideoloiilerin ideolojik olanı ile,
öte yanda bilimlerin bilimsel olanı masında bir avrım dzgisi
çizmek tir.
Tez 21 : Bilimsel (ya da bilim adamlarının) ideoloji(si) bilimsel pratikle
bütünleşir : hu, bilimsel pratiğ·in "kendilithnden>>- iJeoloiisidil'.
'fez 22
Felsefenin c;ektiih bütün aynm <:izgileri, kendi ana noktalarırın
da temel bir ayrım çizg·isi g·etirirler : bilimsel ile ideoloiik ara·
sındaki çizgiyi.
arasındaki ayrım felsefeye içseldiı-. Bu ay·
felsefenin müdahalesi sonucudur. Felsefe· etkisini oluşturan
bu sonuç ile felsefenin kendisi hirleşir. Felsefe~ etkisi, bilimler·
ce üretilen hilg·i etkisinden farklıdır.
'l'ez 23 : Dilimsel ile ideolojik
rım
Tez 24 : Felsefenin bilimiere olan ilişkisi felsefenin özg·ül belirle(nlmesi-
ni
oluşturur.
Tez 25 : Far·ldı disiplinlerden uzmanlar kendi lıilimsel pratiklerinde felsefenin varlığmı Ye felsefenin bilimiere olan ayrıcalıldı ilişkisini
«kendiliğ·indmv-> tanımışlar, kahuHenmişlerdir.
Bu kahııllenme
genellikle bilinçsizclir. Belirli durumlarda hıı kısmen bilinçli bir
kabulleııme olabilir; amu h u kez bilinçsiz kabulleurneye özg·ü
hiçim1er i6ne hapsolunmuştur : bn hiçimler <<bilim adamlm·ınm>•
(uzman bilimeiler) ya da ,,hilginlerin>> (düşünürler, aliınler) ,,kendiliğ·inden
felsefesi->ni
oluşturur.
1
!
ı
ı
ı
1
126
f
i
t
Download