Araştırma/Research Article

advertisement
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
Derleme / Review
TAF Prev Med Bull 2014;13(4):335- 344
Kardiyorenal Sendromda Güncel Yaklaşımlar
[Current Approaches in Cardio-Renal Syndrome]
Belgüzar Kara
ÖZET
Son yıllarda kalp ve böbrek hastalıklarının yükü dünyada artmaktadır. Çalışmalar her iki hastalığın birlikte
mevcut olmasının morbidite, mortalite ve sağlık bakım harcamalarında artışa katkıda bulunduğunu
göstermektedir. Bugün sağlık sistemlerinin karşılaştığı başlıca zorluklardan biri, kardiyorenal sendromu
önlemek ve kardiyorenal sendrom gelişen bireylere kaliteli sağlık hizmetleri sunmaktır. “Kardiyorenal
sendrom” kalp ve böbrek fonksiyon bozukluklarının birlikte mevcut olduğu farklı klinik durumları ifade
eden genel bir terimdir. Kardiyorenal sendromun insidansı artmasına karşın, patofizyolojisi ve etkin
yönetimi ile ilgili kanıtlar sınırlıdır. Kardiyorenal sendrom gelişen hastalarda nörohümoral, hemodinamik
ve daha az bilinen başka faktörlerin etkileşimine bağlı olarak ciddi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu
nedenle kardiyorenal sendromun yönetiminde multidisipliner, çok yönlü ve hasta merkezli bir yaklaşım
gereklidir. Bu derlemede kardiyorenal sendromun tanımı, sınıflaması, epidemiyolojisi, patofizyolojisi,
önleme ve yönetim stratejileri ile ilgili en son gelişmeler ele alındı.
GATA Hemşirelik Yüksek
Okulu
Anahtar Kelimeler:
Böbrek, Hastalık Yönetimi,
Kalp, Kardiyorenal Sendrom.
Key Words:
Kidney, Disease
Management, Heart, CardioRenal Syndrome.
SUMMARY
In recent years, burden of cardiac and kidney diseases throughout the world is increasing. Studies show
that the coexistence of both diseases contributes to increased mortality, morbidity, and healthcare costs.
One of the major challenges facing health systems today is to prevent cardio-renal syndrome and provide
quality health services to individuals with cardio-renal syndrome. The “cardio-renal syndrome” is a
general term to describe different clinical conditions in which heart and kidney dysfunctions coexist.
Although the incidence of cardio-renal syndrome is increasing, the evidences are limited about its
pathophysiology and effective management. Severe problems may occur due to the interaction of
neurohumoral, hemodynamic, and other less known factors in patients with cardio-renal syndrome.
Therefore, the management of cardio-renal syndrome requires a multidisciplinary, mutifaceted and
patient-centred approach. The most recent developments on the definition, classification, epidemiology,
pathophysiology, and prevention and management strategies of cardio-renal syndrome are discussed in
this review.
Gönderme Tarihi/Date of Submission: 14.05.2013 , Kabul Tarihi/Date of Acceptance: 07.07.2013
Sorumlu yazar/
Corresponding author:
Belgüzar Kara,
GATA Hemşirelik Yüksek
Okulu
[email protected]
DOI: 10.5455/pmb1-1368550312
GİRİŞ
Vücudumuzda bütün hayati organlar aynı
biyolojik bilgiyi paylaşırlar. Son yıllarda organlar
arasındaki etkileşimin karşılıklı veya çift yönlü
doğası “organ cross-talk” olarak ifade edilmektedir.
Vücudun
normal
fizyolojik
fonksiyonlarını
sürdürmesi organlar arasındaki bu iletişim ağına bağlı
olup, bir organda ortaya çıkan fonksiyon bozukluğu
bir başka organda fonksiyon bozukluğuna yol açabilir
(1). Kalp ve böbrek hastalıkları dünyada ve
ülkemizde oldukça yaygın görülen, sıklıkla birlikte
ortaya çıkarak morbidite, mortalite ve sağlık bakım
harcamalarını artıran ciddi sağlık sorunlarıdır (2,3).
Kalp ve böbrekler arasında fizyolojik, biyokimyasal
ve hormonal ilişkiler nedeniyle karmaşık bir etkileşim
söz konusudur (4). “Kardiyorenal sendrom (KRS)”
kalp ve böbrek arasındaki karşılıklı etkileşimi ifade
etmek için kullanılan genel bir terimdir (5). Kalp ve
böbrek kan basıncı kontrolü, vasküler tonüsün
sürdürülmesi ve kan volümünün homeostazisini
sağlayan başlıca organlar olduğu için bir organda
gelişen fonksiyon bozukluğu diğer organı da
etkilemektedir (6).
www.korhek.org
TANIM VE SINIFLAMA
Uzun yıllar kalp ve böbrek arasındaki
etkileşimlerin karmaşıklığı ve hastalığın net bir
tanımının olmaması tanı, tedavi ve kontrol sürecini
etkiledi. Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü
(National Heart, Lung, and Blood Institute) tarafından
2004 yılında KRS, sol ventrikül fonksiyonunda
bozulmaya bağlı böbrek fonksiyonunun kötüleşmesi
şeklinde tanımlandı (5). Ancak bu tanım, kalp ve
böbrek fonksiyon bozukluklarının bir arada olduğu
farklı durumların hepsini kapsamadığı için ilerleyen
yıllarda KRS’nin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç
duyuldu. Kalp ve böbrek arasındaki etkileşimler Akut
Diyaliz Kalite Girişimi (Acute Dialysis Quality
Initiative) uzlaşma grubu tarafından 2008 yılında
İtalya’da düzenlenen bir toplantıda multidisipliner
olarak ele alındı. KRS; kalp ve böbrekte karmaşık
patofizyolojik bozukluklar nedeniyle bir organda
ortaya çıkan akut veya kronik fonksiyon
bozukluğunun diğer organda akut veya kronik
fonksiyon bozukluğuna neden olması şeklinde
335
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
tanımlandı. Bu sendrom ilk ortaya çıkan organ
fonksiyon bozukluğu ve hastalığın kronikleşme
eğilimi esas alınarak beş alt tipe sınıflandırıldı (2).
Tablo 1’de KRS’nin alt tiplerine ilişkin tanımlar yer
almaktadır (2,7,8). Diğer taraftan bu sendromda iki
önemli konuya dikkat çekildi. Bunlardan ilki, bazen
organlarda hasar ile belirti ve bulgular arasındaki
etkileşimin zamanı, nedeni, durumun kalıcı veya
geçici olma durumu bilinmediği için KRS’nin tipini
belirlemenin zor olabileceği (4,9), bir diğeri ise
hastalığın seyri sırasında hastaların KRS’nin alt
tipleri arasında geçiş gösterebileceği idi (2,10).
Tablo 1. Kardiyorenal sendrom: sınıflama, tanım, önleme ve yönetim stratejileri (2,7,8)
Tipler
Tanım
Primer Sorun
Önleme Stratejileri*
Yönetim Stratejileri
Kalp
fonksiyonlarında
Tip 1: Akut akut kötüleşmeye
kardiyorenal bağlı akut böbrek
sendrom
hasarı ve/veya
fonksiyon
bozukluğu
Kan basıncı kontrolü
Akut
Ilaç tedavisi (RAAS’ı bloke eden
dekompanse
ilaçlar,BB)
kalp yetmezliği
Koroner arter hastalığı risk
Akut koroner
faktörlerinin ortadan kaldırılması
sendrom
Diyet ve ilaç tedavisine uyum
Kardiyojenik şok
Venöz konjesyonun giderilmesi
Nedene yönelik tedavi
Genel destekleyici tedavi
(oksijen tedavisi, ağrıyı,
pulmoner konjesyonu
giderme, aritminin
tedavisi, kardiyak outputu
artırma, nefrotoksinlerden
kaçınma, böbrek
fonksiyonlarını izleme).
Kalp
fonksiyonlarında
Tip 2:
kronik
Kronik
anormalliklere
kardiyorenal bağlı böbrek
sendrom
hasarı ve/veya
fonksiyon
bozukluğu
Kronik kalp
hastalıkları
(sol ventrikülde
yeniden
yapılanma ve
fonksiyon
bozukluğu,
diyastolik
fonksiyon
bozukluğu, kalp
fonksiyonlarında
kronik
anormallikler,
kardiyomiyopati)
Organ fonksiyon bozukluğuna
neden olan nörohümoral,
inflamatuar ve oksidatif hasarın
önlenmesi
İlaç tedavisi (RAAS’ni bloke
eden ilaçlar önerilir. Diğer
ilaçların etkinliği
bilinmemektedir.)
Diyet ve ilaç tedavisine uyum
Nedene yönelik tedavi
Genel destekleyici tedavi
(hipovolemi, hipotansiyon,
aneminin tedavisi,
nefrotoksinlerden
kaçınma, böbrek
fonksiyonlarını ve serum
elektrolit düzeylerini
izleme).
Ekstrakorporeal
ultrafiltrasyon
Böbrek
fonksiyonlarında
akut kötüleşmeye
bağlı akut kalp
Tip 3: Akut
hasarı ve/veya
renokardiyak
fonksiyon
sendrom
bozukluğu (kalp
yetmezliği, aritmi
veya pulmoner
ödem gibi)
Akut böbrek
hasarı (akut
böbrek
yetmezliği ve
glomerulonefrit
gibi)
Kontrast nefropatinin önlenmesi
Hipervolemi, hipernatremi,
üremi, hiperkalemi ve
inflamatuar hasarın önlenmesi
RRT ile hipervolemi ve
hipernatreminin önlenip
önlenemeyeceği
bilinmemektedir.
Nedene yönelik tedavi
(renovasküler hastalık
varlığı dışlanır)
Kalpte akut fonksiyon
bozukluğunun tedavisi
Diüretik direnci
geliştiğinde böbreklerin
erken desteklenmesi
Kronik böbrek
hastalığına bağlı
Tip 4:
kalp
Kronik
fonksiyonlarında
renokardiyak azalma, kardiyak
sendrom
hipertrofi ve/veya
kardiyovasküler
hastalıklar
Sistemik
Tip 5:
durumlara bağlı
Sekonder
kalp ve böbrekte
kardiyorenal
fonksiyon
sendrom
bozukluğu
Sol ventrikül hipertrofisi,
atheroskleroz, hipervolemi,
hipernatremi, üremi, anemi,
Kronik böbrek
albüminüri, kemik ve mineral
hastalığı (kronik
bozuklukları ile diğer faktörlerin
glomerüler
(nörohümoral, inflamatuar ve
hastalık gibi)
oksidatif hasar) önlenmesi
Böbrek fonksiyonlarının
sürdürülmesi
Sistemik
Sistemik faktörlerin (immün,
hastalıklar
inflamatuar, oksidatif stres,
(sepsis, diyabet, tromboz) giderilmesinin kalp ve
amiloidoz gibi)
böbrek hasarını önleyip
önlemeyeceği bilinmemektedir.
Nedene yönelik tedavi
(kardiyak tamponad gibi
kalple ilgili faktörler
dışlanır)
Kalp yetmezliğinin tedavisi
Erken RRT desteği.
Nedene yönelik tedavi
Genel destekleyici tedavi
* RAAS: Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi, BB: Beta adrenerjik blokerler, RRT: Renal replasman tedavi.
336
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
KARDİYORENAL
EPİDEMİYOLOJİSİ
SENDROMUN
Günümüzde toplumların yaşlanması, tanı ve
tedavi yöntemlerinin gelişmesi kalp ve böbrek
hastalıklarının birlikte görülme olasılığını artırdı (4).
Ancak yakın zamanda tanımlanan KRS’nin insidansı
ve prevalansı ile ilgili veriler sınırlıdır. Bu sendromun
alt tiplerine göre epidemiyolojinin belirlenmesi, her
tip için hastalık yükünün anlaşılması açısından
önemlidir (2,11).
KRS Tip 1 (Akut Kardiyorenal Sendrom)
Çalışmaların sonuçları KRS tip 1 insidansının
örneklemlerin özelliklerine, belirlenen zaman
aralığına ve kullanılan kriterlere göre değiştiğini
gösterdi. KRS tip 1 sıklığı; akut dekompanse kalp
yetmezliğinde %24 ile %45, akut koroner sendromda
%9 ile %19 aralığında (12); ST elevasyonlu miyokard
infarktüsünde yaklaşık %50 (5), kardiyopulmoner
bypass cerrahisinde %30 ve kontrast madde
kullanımında %15 bulundu (12). Bir çalışmada Akut
Dekompanse Kalp Yetmezliği Ulusal Kayıt (Acute
Decompensated Heart Failure National Registry;
ADHERE) sistemine dahil 105.000’den fazla
hastanın %30’unda kronik böbrek hastalığı olduğu ve
böbrek fonksiyonları korunan hastalarda hastane
mortalite hızı %1,9 iken, ciddi böbrek fonksiyon
bozukluğu olanlarda %7,6’ya yükseldiği belirlendi
(13,14). KRS tip 1 gelişen bireylerde hastanede yatış
süresi üç kat artmakta, hastaneye tekrarlı yatışlar
gözlenmekte ve mortalite hızı %22’ye ulaşmaktadır
(12). Koreny ve arkadaşlarının çalışmasında
miyokard infarktüsünü takiben kardiyojenik şok
ortaya çıkan hastalarda ilk 24 saatte akut böbrek
hasarı (ABH) gelişmesinin hastane mortalite hızını
%87’ye yükselttiği sonucuna varıldı (15). Bir başka
çalışmada ST elevasyonlu miyokard infarktüsü
geçiren hastalarda ABH’nin kalpteki hasarı daha fazla
artırdığı ve ABH süresi ve ciddiyetinin mortaliteyi
etkilediği belirlendi (16). Kardiyopulmoner bypass
cerrahisine bağlı gelişen KRS tip 1’in ise mortaliteyi
üç ile dört kat artırdığı tahmin edilmektedir (12).
KRS Tip 2 (Kronik Kardiyorenal Sendrom)
Kronik kalp hastalığı ve kronik böbrek hastalığı
sıklıkla birlikte mevcut olup, hangi hastalığın daha
önce geliştiğini tam olarak tespit etmek her zaman
mümkün değildir. Bu nedenle çalışmalarda KRS tip 2
ve tip 4’ün birbirinden ayırdedilmesi oldukça zordur
(2). Kronik kalp yetmezlikli hastaların yaklaşık
%25’inde sol ventrikül fonksiyon bozukluğunun
ciddiyetinden bağımsız olarak böbrek fonksiyonları
www.korhek.org
azalmaktadır (12). Elde edilen veriler kronik kalp
hastalıklı bireylerin %45 ile %63,6’sında kronik
böbrek hastalığı olduğunu ve bu durumun mortaliteyi
artırdığını gösterdi (2).
KRS Tip 3 (Akut Renokardiyak Sendrom)
Halen KRS tip 3’ün insidans ve prevalansı
bilinmemektedir. Çalışmalarda ABH’yi tanılamada
kullanılan yöntemler birbirinden farklı olduğu için
idrar miktarı ve serum kreatinin değerine göre
geliştirilen Risk, Hasar, Yetmezlik, Kayıp, Son
dönem böbrek yetmezliği (Risk, Injury, Failure, Loss,
End-stage kidney disease; RIFLE) sınıflaması ile
Akut Böbrek Hasarı Ağı (Acute Kidney Injury
Network;
AKIN)
kriterinin
kullanılması
önerilmektedir (2,11). Prospektif, çok merkezli bir
çalışmanın sonuçları akut böbrek yetmezliği ile
multiorgan yetmezlikleri arasındaki ilişkiyi, ABH’li
bireylerde gelişen başlıca organ yetmezliklerinin
solunum (%82), kardiyovasküler (%60) ve karaciğer
(%28) olduğunu ve organ yetmezliği sayısı arttıkça
mortalite hızının arttığını gösterdi (17). Bir başka
prospektif, çok merkezli topluma dayalı çalışmada
akut böbrek yetmezlikli hastalarda hastane mortalite
hızının %45 olduğu ve ölüm nedenleri arasında kalp
hastalığının (%15) dördüncü sırada yer aldığı
bildirildi (18). Schwilk ve arkadaşları ABH’li
bireylerin kalp yetmezliğinden ölüm riskinin diğer
nedenlerden daha yüksek olduğunu belirlediler (19).
KRS Tip 4 (Kronik Renokardiyak Sendrom)
Klinik kanıtlar kronik böbrek hastalığının erken
evrelerinden itibaren bireylerde kardiyovasküler
hastalık gelişme riskinin yüksek olduğunu ve
glomerüler filtrasyon hızı (GFR) 60 ml/dk/1,73
m2’nin altına düştüğünde bu riskin arttığını gösterdi
(3,20). Go ve arkadaşları tarafından yapılan 1,1
milyondan fazla kişinin katıldığı topluma dayalı
kohort çalışmasında; GFR’nin kardiyovasküler
hastalık için bağımsız bir risk faktörü olduğu, bu
riskin GFR 45 ile 59 ml/dk/1,73 m2 aralığında
olanlarda GFR korunan referans gruba göre yaklaşık
%43 arttığı ve GFR 15 ml/dk/1,73 m2’den daha düşük
olanlarda ise yaklaşık %343 arttığı gösterildi (21).
Tonelli ve arkadaşları 42 kohort çalışmasının meta
analizinde, yaklaşık 1,4 milyon katılımcıda GFR
azaldıkça bütün nedenlere bağlı mortalite riskinin
arttığını buldular (22).
Yapılan
çalışmalarda
hemodiyalize
giren
hastaların yaklaşık %80’inde kardiyovasküler
hastalıkların olduğu (23), diyaliz tedavisi yeni
başlayan ve en az altı ay yaşam süresi beklenen
hastalardan %74’inde sol ventrikül hipertrofisinin
337
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
geliştiği belirlendi (24,25). Her yıl hemodiyalize
giren hastalardan yaklaşık %25’ine ve periton diyalizi
uygulanan hastalardan %18’ine konjestif kalp
yetmezliği tanısı konulduğu tahmin edilmektedir (20).
Burton ve arkadaşlarının çalışmasında sol ventrikül
fonksiyon bozukluğu olmayan hastalardan %63’ünde
diyaliz
sırasında
prematüre
ventriküler
kontraksiyonlar olduğu ve tedaviden sonra ektopik
atımların belirgin şekilde azaldığı tespit edildi (26).
Kronik böbrek hastalıklı bireylerde ölümlerin
yarısının (%50) kardiyovasküler hastalıklardan
kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Son dönem
böbrek yetmezlikli hastalarda ise ölümlerin yaklaşık
%30’u aritmi ve ani kalp ölümüne bağlıdır (20).
etkileşim
primer
olarak
dolaşım
sistemi
(hemodinamik faktörler) veya sekonder olarak bir
organ veya her iki organın birlikte hastalıkları ile
ilişkili endojen hümoral veya ekzojen faktörlerle
gelişebilir (9). Elde edilen veriler kalp veya böbrekte
mevcut
hastalığın
etyolojisi
göz
önünde
bulundurulmaksızın, organlar arasında karşılıklı
etkileşimin sinerji yaratarak mevcut hasarı ve/veya
fonksiyon bozukluğunu oldukça hızlandırdığını
göstermektedir (5,27). Sonuç olarak hastalarda
nörohümoral, hemodinamik ve daha az bilinen başka
faktörlerin etkileşimine bağlı olarak ciddi sorunlar
ortaya çıkabilmektedir (4). KRS’nin alt tiplerinin
patofizyolojisinde benzerliklerin yanı sıra farklılıklar
da bulunmaktadır (2) (Şekil 1).
KRS Tip 5 (Sekonder Kardiyorenal Sendrom)
Akut ve kronik KRS tip 5’e neden olan birçok
durum olduğu için epidemiyolojik veriler sınırlıdır ve
hastalıklara özeldir (1,2). Akut KRS tip 5 için başlıca
nedenler; infeksiyon, bağ dokusu hastalıkları, ilaçlar,
toksinler ve elektrik şoku iken, kronik KRS tip 5 için
diyabet, hipertansiyon, kronik karaciğer hastalığı,
multipl
miyeloma ve sistemik amiloidozdur.
Sistemik lupus eritematozus gibi bazı etkenler ise
hem akut, hem de kronik KRS tip 5’e neden olabilir.
Akut KRS tip 5’de genellikle kalp ve böbrek aynı
zamanda etkilenir. Kronik KRS tip 5’de ise bir organ
(kalp veya böbrek) daha önce etkilendiği için
sendromun tipini belirlemek zor olabilir. Örneğin;
diyabetli bireylerde ilk olarak kalp yetmezliği sonra
böbreklerde hasar geliştiğinde, böbrek hastalığı kalp
yetmezliği ile ilişkili olabileceği gibi (KRS tip 1),
diyabete bağlı da gelişmiş olabilir (KRS tip 5) (1).
KRS tip 5’e yol açan başlıca etken sepsistir.
Çalışmalarda septik hastalarda ABH’nin yaygın
olduğu (%11-64) ve yaklaşık %30 ile %80’inde
kardiyak troponinlerin yükseldiği bildirildi. Mortalite
hızı sadece ABH varlığında %40 ile %45 arasında
iken, sepsise bağlı ABH geliştiğinde %70’lere kadar
yükselir (2). Septik hastalarda çoklu organ fonksiyon
bozuklukları ve eşlik eden hastalıklar mortalite hızına
katkıda bulunmasına karşın, ABH bağımsız şekilde
morbidite ve mortaliteyi artırır. Kardiyovasküler
yetmezlik gelişmeyen septik hastalarda mortalite hızı
%20 iken, yetmezlik varlığında mortalite hızı %70 ile
%90’a yükselir (1).
KARDİYORENAL
PATOFİZYOLOJİSİ
SENDROMUN
Kalp ile böbrek arasındaki etkileşimler karmaşık
olduğu için KRS’nin patofizyolojisi tam olarak
anlaşılabilmiş değildir (8,11,12). Kardiyorenal
338
KRS Tip 1 (Akut Kardiyorenal Sendrom)
KRS
tip
1’in
patofizyolojisinde
kalp
fonksiyonunda gelişen akut bozukluklar önem taşır.
Buna bağlı olarak başlıca iki temel mekanizma ABH
yaratır. Bunlar;
1. Nörohormonların etkisi: Kardiyak output ve
ortalama
arter
basıncında
azalma
böbrek
perfüzyonunu etkiler. Buna paralel olarak reninanjiotensin-aldosteron sistemi (RAAS) aktiflenir ve
vazokonstrüktör etkili Anjiotensin II salınır.
Anjiyotensin II aldosteron salınımını uyarır ve distal
tübüllerden sodyum reabsorbsiyonunu artırarak su
retansiyonuna yol açar. Anjiotensin II aynı zamanda
güçlü bir vazokonstrüktör olan endotelin-1 salınımını
uyarır ve böbreklerde iskemiye yol açar (5,12).
Böbrek perfüzyonu azaldığında sempatik sinir sistemi
de aktiflenir, endotelde nitrik oksit gibi endojen
vazodilatörlerin
salınımı
ve
duyarlılığında
değişiklikler olur ve inflamatuar mediyatörler salınır.
Bu süreçte özellikle RAAS ve sempatik sinir
sisteminin aktiflenmesi nedeniyle kalbin iş yükü artar
ve endotel hasarı gelişir (5,11,28).
2. Konjesyonun etkisi: Kalp yetmezliğinde
volüm yüklenmesi santral ven basıncını artırır, renal
venlerde konjesyona ve intraabdominal basınç
artışına neden olur. Renal ven basıncının artması
doğrudan GFR’yi azaltır ve RAAS ile sempatik sinir
sistemini aktive eder. Ancak bu durum GFR’yi daha
fazla azaltır ve kalp ile böbrekte yapısal ve
fonksiyonel hasar ortaya çıkar (12,28). Diğer taraftan
atriumlarda gerilim ve basınç artışında atrial
natriüretik peptidlerin düzeyi artmasına karşın, RAAS
ve sempatik sinir sisteminin aktiflenmesi bu
peptidlerin böbrekte etkinliğini azaltır ve volüm
dengesi korunamaz (12).
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
Akut renokardiyak
sendrom (tip 3)
 İnflamasyon
 Hemodinamik
değişiklikler
 Nörohormonal
aktivasyon
 Sıvı-elektrolit
dengesizlikleri
 Üremi, Asidoz
 Başka organlarda hasar
Akut kardiyorenal
sendrom (tip 1)
 Hemodinamik
değişiklikler
 Nörohormonal
aktivasyon
 İnflamasyon
 Ekzojen faktörler,
ilaçlar
Kronik kardiyorenal
sendrom (tip 2)
 Hemodinamik
değişiklikler
 Nörohormonal
aktivasyon
 Kronik inflamasyon
 Endotel hasarı
 Atheroskleroz
 İlaçlar
Kronik renokardiyak
sendrom (tip 4)
 Risk faktörlerinin
varlığı
 Primer nefropati
 Anemi
 Üremi, Asidoz
 Kronik inflamasyon
 Malnütrisyon
 Sıvı-elektrolit
dengesizlikleri
Sistemik Hastalıklar
Sekonder kardiyorenal
sendrom (tip 5)
 Hemodinamik değişiklikler
 Nörohormonal aktivasyon
 İnflamasyon
 Ekzojen toksinler, ilaçlar
 İmmün aktivasyon
Şekil 1. Kardiyorenal sendromun patofizyolojisi.
Yukarıda sıralanan her iki mekanizmada da kalpte
oluşan yapısal ve fonksiyonel hasar dolaylı olarak
böbrekleri etkiler ve bir kısır döngü ortaya çıkar.
Bununla
birlikte
akut
koroner
sendromda
revaskülarizasyon işlemi sırasında kullanılan iyotlu
kontrast maddeler, böbreklerde vazokonstrüksiyona
ve tübüler hasara yol açarak KRS tip 1’e neden
www.korhek.org
olabilir (5,12). Kardiyopulmoner bypass cerrahisinde
ise ekstrakorporeal dolaşımın kullanılması ve böbrek
perfüzyonunun geçici olarak azalması sistemik bazı
faktörleri aktifleyerek ABH’ye yol açabilir. Serum
kreatinin düzeyinde artış hastalık ciddiyetinin bir
belirteci olup, hormonal, immünolojik, inflamatuar ve
oksidatif sürecin aktive edildiğini gösterir (12).
339
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
KRS Tip 2 (Kronik Kardiyorenal Sendrom)
KRS tip 2 için varsayılan patofizyoloji kardiyak
outputta kronik azalmanın böbrek perfüzyonunda
azalmaya yol açması idi (5). Ancak çalışmalarda
kronik kalp yetmezliğinde kardiak indeksin böbrek
fonksiyonlarını etkilemediği (29-31) ve sağ atrium
basıncı ile serum kreatinin ve GFR değeri arasında
ilişki olduğu bulundu (32). Bu veriler ışığında kronik
kalp yetmezliğinde kardiyak outputun azalmasının
böbrek fonksiyonlarında bozukluğa yol açan tek
mekanizma olmadığı ve venöz konjesyonun da rolü
olduğu sonucuna varıldı (5). KRS tip 2’de
inflamasyon, endotel hasarı, diyabet ve hipertansiyon
gibi eşlik eden hastalıklara bağlı yaygın atheroskleroz
ve kullanılan ilaçların böbreklerde nekroz, apopitoz,
skleroz ve fibrozis nedeniyle yapısal ve fonksiyonel
hasara yol açtığı bilinmektedir. Sonuç olarak
böbrekteki hasar kalp hastalığının ilerlemesine
katkıda bulunmaktadır (2,28).
KRS Tip 3 (Akut Renokardiyak Sendrom)
KRS tip 3’de ABH doğrudan ve dolaylı olarak
kalpte yapısal hasara ve fonksiyonel bozukluklara yol
açabilir. Bunlar;
1. ABH’nin kalbe doğrudan etkileri: Böbrekte
oluşan iskemi-reperfüzyon hasarı komplement
aktivasyonuna, reaktif oksijen türlerinin oluşumuna
ve yaygın inflamasyona neden olur. İnterlökin-1 ve
tümör nekroz faktör gibi inflamatuar mediyatörlerin
düzeyinde
artış
kalp
dokusunda
nötrofil
infiltrasyonuna yol açar ve kardiyak miyosit
apopitozuna bağlı hücre ölümü gözlenir. Klinik
kanıtlar sadece apopitozun bile ciddi kalp
yetmezliğine neden olabildiğini göstermektedir
(11,33).
2. ABH’nin kalbe dolaylı etkileri ve uzak
organların fonksiyonlarına etkileri: Böbrek
fonksiyonları azaldığında sıvı ve elektrolit
dengesizlikleri gelişir ve nörohormonal sistem
(RAAS ve sempatik sinir sistemi) aktive olur. Bu
süreçte kardiyak output daha fazla azalır ve böbrek
perfüzyonu etkilenir. Sempatik sinir sisteminin
aktiflenmesi miyokardda pozitif kronotropik ve
inotropik etkileri nedeni ile başlangıçta kardiyak
outputun
sürdürülmesinde
koruyucu
bir
mekanizmadır. Ancak zamanla kardiyak miyosit
apopitozunu artırır, vasküler endotel büyüme
faktörünün salınımına yol açarak vazokonstrüksiyona
neden olur ve immün sistem fonksiyonlarını engeller.
Diğer taraftan RAAS uygunsuz aktive edildiğinde,
vazokonstrüksiyon artar ve ekstrasellüler sıvı volümü
kontrol edilemez. Anjiyotensin II düzeyinde artış
340
nedeniyle kardiyovasküler sistem olumsuz etkilenir,
miyokardın oksijen gereksinimi artar, miyosit
apopitozu gelişir ve reaktif okijen türleri oluşur (11).
Sodyum ve su retansiyonu dolaşım yüklenmesi,
hipertansiyon, pulmoner ve sistemik ödeme yol
açarken, hiperkalemi, hiperfosfatemi ve hipokalsemi
aritmi riskini artırır. Metabolik asidoz kardiyak
miyositlerin enerji metabolizmasını etkiler ve negatif
inotropik etki gösterir. Üremi miyokardı deprese eden
faktörler aracılığı ile kontraktiliteyi etkiler ve
perikardite yol açabilir (10,11). Ayrıca üremik
toksinler, inflamasyon ve volüm yüklenmesinin
akciğer, beyin ve karaciğer gibi uzak organları
etkilemesi ve enfeksiyonlara yatkınlık kalpte
fonksiyon bozukluğuna katkıda bulunur (11).
KRS Tip 4 (Kronik Renokardiyak Sendrom)
Kronik
böbrek
hastalığında
hipervolemi,
hipernatremi, üremi, anemi, kalsiyum ve fosfat
dengesizliği, malnütrisyon ve kronik inflamasyon gibi
sorunların varlığı kalp hastalıklarına neden olabilir
(2). İleri yaş, sigara içme, hipertansiyon, dislipidemi
ve diyabet gibi bazı risk faktörleri hem
kardiyovasküler hem de böbrek hastalıkları açısından
önemlidir. Bu nedenle kronik böbrek hastalıklı
bireyler genel nüfustan daha fazla kardiyovasküler
hastalık risk yüküne sahiptir (3,20). Yaygın vasküler
hastalıklar, endotel hasarı ve üremik toksinler her iki
organı da etkiler. İskemik nefropatiye bağlı böbrek
fonksiyonunda azalma yaygın vasküler hastalıkların,
mikroalbüminüri
ise
endotel
hasarının
bir
göstergesidir. Böbrek fonksiyonları azaldıkça biriken
üremik toksinler; oksidatif stres, inflamasyon ve
atheroskleroza yol açarak, kardiyovasküler morbidite
ve mortaliteyi artırır. Kronik böbrek hastalığına bağlı
kemik ve mineral bozukluğu gelişen bireylerde
vasküler ve valvüler kalsifikasyon oluşması, kalbin iş
yükünü artırır ve fonksiyonları etkiler. Kronik böbrek
hastalıklı bireylerde iskemik kalp hastalığı varlığı,
konjestif kalp yetmezliğine ve aritmiye yol açabilir.
Bunun
yanı
sıra
elektrolit
dengesizlikleri,
hipertansiyon, kalp yetmezliği ve koroner hastalıklar
da aritmiye katkıda bulunur (20). Çalışmalarda bu
hasta grubunda ventriküler aritmi ve atrial fibrilasyon
gibi ritim bozukluklarının yaygın olduğu (26,34) ve
diyalizde ventriküler ektopi sıklığının postdiyalize
göre yaklaşık iki kat artış gösterdiği tespit edildi (26).
Özellikle uzun süreli interdiyalitik dönemlerden sonra
hemodiyaliz işlemi sırasında serum potasyum düzeyi,
kan basıncı ve volümde ani değişikliklerin aritmi
riskini artırdığı belirlendi. Ayrıca kronik böbrek
hastalığının ileri evrelerinde sempatik aktivasyonun
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
arttığı ve kalp hızının kontrolünde vagal aktivitenin
etkinliğinin azaldığı bildirildi (20).
KRS Tip 5 (Sekonder Kardiyorenal Sendrom)
Septik hastalarda KRS tip 5’in gelişim
mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Ancak
mikrovasküler
değişiklikler
ve
inflamatuar
mediyatörlerin kalpte yapısal değişikliklere ve
fonksiyon bozukluğuna yol açtığı düşünülmektedir.
Septik hastalarda koroner otoregülasyon ve endotel
fonksiyonları etkilenir, miyokardı deprese edici
faktörler nedeniyle
kalbin kompliyansı
ve
kontraktilitesi
azalır.
Zamanla
miyokard
metabolizmasında ve koroner kan akımında
değişiklikler
hipoksiye
neden
olarak
kalp
fonksiyonlarını etkiler. Hastalarda koroner arter
hastalığı varlığı miyokard iskemisini artırır. Sepsis
miyokardda nitrik oksit sentezini artırarak enerji
üretimini deprese eder ve fonksiyon bozukluğuna
katkıda bulunur. Sepsisde yaygın inflamasyon,
koagülasyon ve fibrinolitik sistemin aktiflenmesi
endotel hasarını başlatır (1,5).
Sepsiste kalp fonksiyonunun etkilenmesine benzer
şekilde inflamatuar mediyatörlerin salınımı ve
hemodinamik değişiklikler ABH’ye yol açabilir.
Çalışmalarda septik ABH’nin gelişim mekanizması
ile ilgili çelişkili sonuçlar bildirilmektedir. Bazı
çalışmalarda böbrek kan akımında azalmanın GFR’yi
azaltarak hasara neden olduğu belirlenmesine karşın
(35,36), bir başka çalışmada böbrek kan akımının
arttığı veya korunduğu bulundu (37). Son yıllarda
septik
ABH’nin
gelişiminde
iskemi
ve
vazokonstrüksiyon
yerine
hiperemi
ve
vazodiatasyonun, akut tübüler nekroz yerine akut
tübüler apopitozun daha etkili olduğu ileri
sürülmektedir.
Bununla
birlikte
intrarenal
hemodinamiklerde değişikliklerin, özellikle renal
medullada hipoksinin septik ABH’nin gelişiminde
rolü olduğu bilinmektedir (1).
KARDİYORENAL SENDROMDA ÖNLEME VE
YÖNETİM STRATEJİLERİ
KRS başladıktan sonra önlenmesi çok zordur.
Bütün hastalarda tamamiyle geriye dönüş sağlanamaz
ve ciddi sağlık sorunları gelişebilir. Tablo 1’de
KRS’nin alt tiplerine göre alınabilecek önlemler yer
almaktadır (2). Günümüzde KRS’nin tedavisinde
uzlaşma sağlanamamış olup, özel bir tedavisi mevcut
değildir. Kalp yetmezliği ve kronik böbrek hastalığı
için klinik rehberler olmasına karşın, KRS gelişen
hastaların yönetiminde kullanılabilecek bir rehber
bulunmamaktadır. KRS’nin yönetiminde hastaların
www.korhek.org
bireysel özelliklerinin dikkate alınması ve kombine
tedavi yöntemlerinden yararlanılması önerilmektedir
(2,12,38). KRS’nin tedavisi organlarda ileri hasarın
ve sekonder hasarların gelişmesini engellemeye
yönelik olarak planlanmalıdır (2,11; Tablo 1). Böbrek
fonksiyonlarını korumaya yönelik yapılan tedavilerin
pulmoner ve sistemik konjesyona yol açarak kalp
yetmezliğini kötüleştirme riski, volüm kaybının da
böbrek fonksiyonlarını kötüleştirme riski vardır.
Bunun için tedavi dikkatli planlanmalı ve kalp ile
böbrek fonksiyonları sürekli izlenmelidir (5,38).
Diüretikler
Lup diüretikleri akut dekompanse kalp
yetmezliğinde sıvı yüklenmesini gidererek belirti ve
bulguları iyileştirmesine karşın, uzun süreli morbidite
ve morbiliteyi azalttığı ile ilgili bir kanıt mevcut
değildir. Bu ilaçlar diürezi hızlandırdığında
nörohormonal aktivasyona yol açarak böbrek
fonksiyonlarını kötüleştirebilirler. Lup diüretikleri
kullanılırken bir diğer önemli sorun, diüretik
direncinin gelişmesidir. Bu durumu başlatan
mekanizma tam olarak bilinmemekle birlikte, distal
tübüllerde hipertrofiye bağlı olduğu düşünülmektedir.
Akut dekompanse kalp yetmezlikli hastalarda
sistemik volüm yüklenmesinin aşamalı diürez
sağlanarak azaltılması ve ilaç dozlarının böbrek
fonksiyonları, sistolik kan basıncı ve kronik diüretik
kullanım durumu dikkate alınarak planlanması
önerilmektedir. Ayrıca lup diüretikleri ile tiazidlerin
birlikte kullanımı, distal tübüllerde sodyum
reabsorbsiyonunu
engelleyerek
diürezi
artırabilmektedir (5,12).
Vazodilatör tedavi
Nesiritide, hafif diüretik etkili bir vazodilatör
olup, klinik etkinliği tartışmalıdır (5,38). Bazı
çalışmalarda nesiritidin akut dekompanse kalp
yetmezlikli hastalarda kısa süreli olarak yararlı
etkileri olduğu bulunurken (39,40), bir başka
çalışmada aksine böbrek fonksiyonları ve mortaliteye
olumsuz etkileri olduğu saptandı (41,42). Buna karşın
çift kör randomize, çok merkezli bir çalışmada akut
dekompanse kalp yetmezliğinde bu tedavinin
mortaliteyi etkilemediği, ancak yararlı bir etkisinin de
olmadığı belirlendi (43). Bu ilacın tedavide
etkinliğini destekleyen ileri çalışmalara gereksinim
duyulmaktadır (5).
Ultrafiltrasyon
KRS gelişen hastalarda diüretik tedavisine rağmen
volüm yüklenmesi ve venöz (pulmoner ve sistemik)
konjesyon sürebilir (5). Bu hastalar için bir diğer
341
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
tedavi seçeneği, suyun ve düşük molekül ağırlıklı
maddelerin yarı geçirgen bir membran aracılığıyla
vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan ultrafiltrasyondur.
Bu yöntemde diüretik tedavisi sırasında gelişebilen
elektrolit dengesizlikleri gözlenmemektedir (44).
Çalışmalarda ultrafiltrasyon işleminde standart
diüretik tedavisine göre daha fazla sodyum ve volüm
kaybı sağlandığı; ancak serum kreatinin değerinde bir
değişiklik olmadığı bildirildi. Ultrafiltrasyonun
sağlığa etkileri ile ilgili halen süren kapsamlı
çalışmalar yapılmaktadır (5,38,45,46).
Anjiyotensin
dönüştürücü
enzim
(ADE)
inhibitörleri ve anjiyotensin reseptör blokerleri
Bu ilaçlar kronik sistolik kalp yetmezlikli
hastaların tedavisinde temeldir. Akut dekompanse
kalp yetmezlikli hastalarda ADE inhibitörlerinin
erken dönemde kullanılması, böbrek yetmezliği ve
elektrolit dengesizliklerine neden olabilir. Kalp
yetmezlikli hastada böbrek yetmezliği de mevcutsa,
ADE inhibitörü kullanımının yararı açık değildir (38).
Diğer tedavi yöntemleri
KRS’de vazopressin antagonistleri, endotelin
reseptör blokeri, adenozin reseptör blokeri,
eritropoezi stimüle eden ajanlar, antiplatelet ilaçlar,
inotropik ajanlar, beta blokerler, vitamin D reseptör
aktivatörleri, noninvazif pozitif basınçlı ventilasyon
ve kardiyak resenkronizasyon gibi tedavilerin
etkinlikleri ile ilgili çalışmalar devam etmektedir
(5,38,44,46,47).
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç olarak, mevcut klinik kanıtlar kalp
hastalıklarının böbrek fonksiyonlarında azalma ve
böbrek hastalıklarında ilerleme ile ilişkili olduğunu;
böbrek
fonksiyon
bozukluğunun
da
kalp
hastalıklarının gelişmesi ve sağlık sonuçları açısından
bağımsız bir risk faktörü olduğunu göstermektedir
(5,38). Günümüzde kardiyorenal etkileşimler kısmen
daha iyi anlaşılmasına karşın, bu sendroma yönelik
standart kanıta dayalı rehberler mevcut değildir
(2,9,11). KRS’nin yönetiminde multidisipliner, çok
yönlü ve hasta merkezli bir yaklaşım gereklidir (20).
Sağlık personellerinin KRS’nin önlenmesi ve
yönetim sürecinde bu iki hayati organ arasındaki
karşılıklı
bağımlı
ilişkiye
odaklaşmaları
önerilmektedir (5). Kardiyorenal etkileşimlerin daha
ileri çalışmalarla anlaşılması; önleme, erken tanı ve
etkin tedaviyi içeren kontrol stratejilerinin
geliştirilerek istenen sağlık sonuçlarına ulaşılmasını
mümkün kılacaktır (1,11).
342
KAYNAKLAR
1. Soni SS, Ronco C, Pophale R, Bhansali AS,
Nagarik AP, Barnela SR. Cardio-renal syndrome
type 5: epidemiology, pathophysiology, and
treatment. Seminars in Nephrology 2012;32(1):4956.
2. Ronco C, McCullough P, Anker SD, et al. Cardiorenal syndromes: report from the Consensus
Conference of the Acute Dialysis Quality Initiative.
European Heart Journal 2010;31(6):703-711.
3. Süleymanlar G, Utaş C, Arinsoy T, et al. A
population-based survey of Chronic REnal
Disease In Turkey-the CREDIT study. Nephrology,
Dialysis, Transplantation. 2011;26(6):1862-1871.
4. Fabbian F, Pala M, De Giorgi A, et al. Clinical
features of cardio-renal syndrome in a cohort of
consecutive patients admitted to an internal
medicine ward. The Open Cardiovascular
Medicine Journal 2011;5:220-225.
5. Chan EJ, Dellsperger KC. Cardiorenal syndrome:
the clinical cardiologists’ perspective. Cardiorenal
Medicine 2011;1(1):13-22.
6. Attanasio P, Ronco C, Anker SD, Mariantonietta
C, von Haehling S. Role of iron deficiency and
anemia in cardio-renal syndromes. Seminars in
Nephrology 2012;32(1):57-62.
7. Ronco C. The cardiorenal syndrome: basis and
common ground for a multidisciplinary patientoriented
therapy.
Cardiorenal
Medicine
2011;1(1):3-4.
8. Ronco C, Kaushik M, Valle R, Aspromonte N,
Peacock WF. Diagnosis and management of fluid
overload in heart failure and cardio-renal
syndrome: the "5B" approach. Seminars in
Nephrology 2012;32(1):129-141.
9. Iyngkaran P, Schneider H, Devarajan P, Anavekar
N, Krum H, Ronco C. Cardio-renal syndrome: new
perspective
in
diagnostics.
Seminars
in
Nephrology 2012;32(1):3-17.
10. Cruz D. Cardiorenal syndrome in critical care: the
acute cardiorenal and renocardiac syndromes
2013. Advances in Chronic Kidney Disease
2013;20(1):56-66.
11. Chuasuwan A, Kellum JA. Cardio-renal syndrome
Type 3: epidemiology, pathophysiology, and
treatment. Seminars in Nephrology 2012;32(1):3139.
12. Ismail Y, Kasmikha Z, Green HL, McCullough PA.
Cardio-renal syndrome type 1: epidemiology,
pathophysiology, and treatment. Seminars in
Nephrology 2012;32(1):18-25.
13. Adams KF Jr, Fonarow GC, Emerman CL, et al.
Characteristics and outcomes of patients
hospitalized for heart failure in the United States:
rationale, design, and preliminary observations
from the first 100.000 cases in the Acute
www.korhek.org
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
Decompensated Heart Failure National Registry
(ADHERE).
American
Heart
Journal
2005;149:209-216.
14. Heywood JT, Fonarow GC, Costanzo MR, Mathur
VS, Wigneswaran JR, Wynne J. High prevalence
of renal dysfunction and its impact on outcome in
118.465 patients hospitalized with acute
decompensated heart failure: a report from the
ADHERE database. Journal of Cardiac Failure
2007;13:422-430.
15. Koreny M, Karth GD, Geppert A, et al. Prognosis
of patients who develop acute renal failure during
the first 24 hours of cardiogenic shock after
myocardial infarction. The American Journal of
Medicine 2002;112:115-119.
16. Goldberg A, Kogan E, Hammerman H, Markiewicz
W, Aronson D. The impact of transient and
persistent acute kidney injury on long-term
outcomes after acute myocardial infarction. Kidney
International 2009;76:900-906.
17. Liano F, Junco E, Pascual J, Madero R, Verde E,
The Madrid Acute Renal Failure Study Group. The
spectrum of acute renal failure in the intensive
care unit compared with that seen in other setting.
Kidney International 1998;53:S16-24.
18. Liano F, Pascual J, The Madrid Acute Renal
Failure Study Group. Epidemiology of acute renal
failure: a prospective, multicenter, communitybased study. Kidney International 1996;50:811818.
19. Schwilk B, Wiedeck H, Stein B, Reinelt H, Treiber
H, Bothner U. Epidemiology of acute renal failure
and outcome of haemodiafiltration in intensive
care. Intensive Care Med. 1997;23(12):1204-1211.
20. House AA. Cardio-renal syndrome type 4:
epidemiology, pathophysiology and treatment.
Seminars in Nephrology 2012;32(1):40-48.
21. Go AS, Chertow GM, Fan D, McCulloch CE, Hsu
CY. Chronic kidney disease and the risks of death,
cardiovascular events, and hospitalization. The
New
England
Journal
of
Medicine
2004;351(13):1296-1305.
22. Tonelli M, Wiebe N, Culleton B, et al. Chronic
kidney disease and mortality risk: a systematic
review. Journal of the American Society of
Nephrology 2006;17(7):2034-2047.
23. Cheung AK, Sarnak MJ, Yan G, et al. Cardiac
diseases in maintenance hemodialysis patients:
results of the HEMO study. Kidney International
2004;65(6):2380-2389.
24. Foley RN, Parfrey PS, Harnett JD, Kent GM,
Murray DC, Barré PE. The prognostic importance
of
left
ventricular
geometry
in
uremic
cardiomyopathy. Journal of the American Society
of Nephrology 1995;5(12):2024-2031.
25. Harnett JD, Foley RN, Kent GM, Barre PE, Murray
D, Parfrey PS. Congestive heart failure in dialysis
www.korhek.org
patients: prevalence, incidence, prognosis and risk
factors. Kidney International 1995;47(3):884-890.
26. Burton JO, Korsheed S, Grundy BJ, McIntyre CW.
Hemodialysis induced left ventricular dysfunction
is associated with an increase in ventricular
arrhythmias. Renal Failure 2008;30:701-709.
27. Anzai A, Anzai T, Naito K, et al. Prognostic
significance of acute kidney injury after reperfused
ST-elevation myocardial infarction: synergistic
acceleration of renal dysfunction and left
ventricular remodeling. Journal of Cardiac Failure
2010;16(5):381-389.
28. Jois P, Mebazaa A. Cardio-renal syndrome type 2:
epidemiology, pathophysiology, and treatment.
Seminars in Nephrology 2012;32(1):26-30.
29. Binanay C, Califf RM, Hasselblad V, et al.
Evaluation study of congestive heart failure and
pulmonary artery catheterization effectiveness: the
ESCAPE trial. The Journal of the American
Medical Association 2005;294:1625-1633.
30. Nohria A, Hasselblad V, Stebbins A, et al.
Cardiorenal interactions: ınsights from the
ESCAPE trial. Journal of the American College of
Cardiology 2008;51:1268-1274.
31. Bock JS, Gottlieb SS. Cardiorenal syndrome: new
perspectives. Circulation 2010;121:2592-2600.
32. Mullens W, Abrahams Z, Francis GS, et al.
Importance of venous congestion for worsening of
renal function in advanced decompensated heart
failure. Journal of the American College of
Cardiology 2009;53:589-596.
33. Kelly KJ. Distant effects of experimental renal
ischemia/reperfusion injury. Journal of the
American Society of Nephrology 2003;14:15491558.
34. Winkelmayer WC, Patrick AR, Liu J, Brookhart
MA, Setoguchi S. The increasing prevalence of
atrial fibrillation among hemodialysis patients.
Journal of the American Society of Nephrology
2011;22(2):349-357.
35. Badr KF, Kelley VE, Rennke HG, Brenner BM.
Roles for thromboxane A2 and leukotrienes in
endotoxin-induced acute renal failure. Kidney
International 1986;30:474-480.
36. Kikeri D, Pennell JP, Hwang KH, Jacob AI,
Richman AV, Bourgoignie JJ. Endotoxemic acute
renal failure in awake rats. American Journal of
Physiology 1986;250:F1098-1106.
37. Langenberg C, Wan L, Egi M, May CN, Bellomo R.
Renal blood flow in experimental septic acute
renal failure. Kidney International 2006; 69:19962002.
38. Argulian E, McPherson C, Kukin M. Organ-specific
responses to circulatory disturbances in heart
failure: new insights. congestive heart failure
2012;18(2):127-31.
343
TAF Preventive Medicine Bulletin, 2014:13(4)
39. Colucci WS, Elkayam U, Horton DP, et al.
Intravenous nesiritide, a natriuretic peptide, in the
treatment of decompensated congestive heart
failure. Nesiritide Study Group. The New England
Journal of Medicine 2000;343:246-253.
40. Sackner-Bernstein JD, Kowalski M, Fox M,
Aaronson K. Intravenous nesiritide vs nitroglycerin
for treatment of decompensated congestive heart
failure: a randomized controlled trial. The Journal
of
the
American
Medical
Association
2002;287:1531-1540.
41. Sackner-Bernstein JD, Kowalski M, Fox M,
Aaronson K. Short-term risk of death after
treatment with nesiritide for decompensated heart
failure: a pooled analysis of randomized controlled
trials. The Journal of the American Medical
Association 2005;293:1900-1905.
42. Sackner-Bernstein JD, Skopicki HA, Aaronson KD.
Risk of worsening renal function with nesiritide in
344
patients with acutely decompensated heart failure.
Circulation 2005;111:1487-1491.
43. O'Connor CM, Starling RC, Hernandez AF, et al.
Effect of nesiritide in patients with acute
decompensated heart failure. The New England
Journal of Medicine 2011;365(1):32-43.
44. Bilgiç A, Yılmaz H, Rüzgaresen NB, Akçay A.
Kardiyorenal sendromlar. Yeni Tıp Dergisi
2012;29(2):70-75.
45. Kahveci A, Tuğlular S. Kalp yetmezliğinde ileri
ultrafiltrasyon seçeneği. Klinik Gelişim 2011; 24:
63-66.
46. Nalçacı SO, Özener İÇ. Kalp yetersizliği ve
kardiyorenal sendrom. Klinik Gelişim Dergisi
2011;24:56-62.
47. Cozzolino M, Bruschetta E, Stucchi A, Ronco C,
Cusi D. Role of vitamin d receptor activators in
cardio-renal syndromes. Seminars in Nephrology
2012;32(1):63-69.
www.korhek.org
Download