GÜRCİSTAN Sosyo-Ekonomik Yapısı Dünya ve Türkiye ile İlişkileri Doç. Dr. Rahmi Deniz ÖZBAY YAYIN NO: 2014 - 7 İstanbul, 2014 Copyright © İTO (İstanbul Ticaret Odası) Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, yazarın ve İTO’nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. ISBN 978-605-137-414-7 (Basılı) ISBN 978-605-137-413-0 (Elektronik) İTO ÇAĞRI MERKEZİ 444 0 486 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi İleri Araştırmalar Koordinatörlüğü Dokümantasyon Birimi’nden alınabilir. Tel : Faks : E-posta : İnternet: Adres : (212) 455 63 29 (212) 512 06 41 [email protected] www.ito.org.tr Reşadiye Caddesi 34112 Eminönü - Fatih / İSTANBUL Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT Altınoluk Yayın San. A.Ş. Tel: (212) 671 07 07 Fax: (212) 671 07 17 [email protected] • www.erkammatbaasi.com GÜRCİSTAN Sosyo-Ekonomik Yapısı Dünya ve Türkiye ile İlişkileri Rahmi Deniz ÖZBAY 1966 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü, Muhasebe Finansman Uzmanlık Alanında lisans eğitimini tamamladı. Yüksek Lisans ve doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı’nda tamamladı. 2007 yılında aynı üniversitenin İktisat Bölümü’nde Yardımcı Doçent kadrosuna atandı, 2011 yılında Doçent unvanını kazandı. 2007 yılından bu yana, Marmara Üniversitesi’nin Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü ile Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Müdür Yardımcısı, İktisat Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı, Bilişim Koordinatörü ve Farabi Öğrenci Değişim Koordinatörü gibi görevlerde bulunmuştur. Yazarın, uluslararası ve ulusal kongrelerde sunduğu bildirileri ve uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde makaleleri bulunmaktadır. Eserleri arasında “Kafkasya Ülkeleri ve Kırım’ın Sosyo-Ekonomik-Siyasi Statüleri ve Kısa Tarihleri” isimli daha önce yayınlanmış olan bir çalışması da bulunmaktadır. Kafkas Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi olan ve Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmanın yanı sıra, halen rektör danışmanlığı görevini yürütmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. İÇİNDEKİLER Kısaltmalar .................................................................................................... 10 Tablolar Listesi .............................................................................................. 14 Grafikler Listesi ............................................................................................ 15 Sunuş ............................................................................................................. 17 Önsöz ............................................................................................................ 19 Birinci Bölüm Gürcistan Tarihi .......................................................................................... 21 1. Gürcistan Tarihi ......................................................................................... 23 1.1. Eski Çağlarda Gürcistan .................................................................... 23 1.2. Siyasi Birliğin Ortaya Çıkışı ............................................................. 24 1.3. Gürcistan ve İmparatorluklar ............................................................ 26 1.4. Gürcistan ve Osmanlı Devleti ........................................................... 30 1.5. Rusya’nın Gürcistan’ı İlhakı ve Kafkasya’ya Yerleşmesi ................. 36 1.6. Kafkas Cephesi ve Türkiye-Gürcistan Siyasi İlişkileri...................... 39 1.7. Sovyetler Dönemi ve Gürcü Ulusal Hareketi .................................... 42 1.8. Bağımsızlık Dönemi: Perestroyka ve Glasnost ................................. 43 1.9. Gül Devrimi ve Reform Çalışmaları ................................................. 45 1.10. Gürcü Rüyası Koalisyonu ve Parlamenter Sisteme Doğru .............. 46 İkinci Bölüm Gürcistan’ın Coğrafi ve Demografik Özellikleri ...................................... 49 2. Gürcistan’ın Coğrafi ve Demografik Özellikleri ....................................... 51 2.1. Gürcistan’ın Coğrafi Özellikleri........................................................ 54 2.1.1. Konumu .................................................................................. 56 2.1.2 İklimi ....................................................................................... 59 2.1.3. Toprak Yapısı .......................................................................... 61 2.2. Gürcistan’ın Jeopolitik Özellikleri .................................................... 61 2.3. Gürcistan’ın Demografik ve Etnik Yapısı.......................................... 65 2.3.1. Nüfus ve Etnik Yapı ................................................................ 65 2.3.2. Türkiye’de Gürcü Nüfusu ve Dağılımı ................................... 71 2.3.3. Eğitim ve Kültür ..................................................................... 71 2.3.4. Dini Yapısı .............................................................................. 72 Üçüncü Bölüm Gürcistan’da Yönetim ve Siyasal Gelişmeler ............................................ 75 3. Gürcistan’da Yönetim ve Siyasal Gelişmeler ............................................ 77 3.1. Yönetim Şekli .................................................................................... 77 3.2. Bağımsızlık Sonrası Gürcistan’ın Yeniden Yapılanması ................... 78 3.2.1. Zviad Gamsahurdiya Dönemi ................................................. 79 3.2.2. Eduard Şevardnadze Dönemi ................................................. 81 3.2.3. Mihail Saakaşvili Dönemi ...................................................... 85 3.2.4. Georgi Margvelaşvili Dönemi ................................................ 87 3.3. Siyasi İstikrar .................................................................................... 88 Dördüncü Bölüm Gürcistan’ın Dış İlişkileri ve Uluslararası Sorunları ............................... 93 4. Gürcistan’ın Dış İlişkileri ve Uluslararası Sorunları ................................. 95 4.1. Gürcistan’ın Dış İlişkilerinde Bölge Dışı Faktörler........................... 98 4.1.1. Bölgede ABD Faktörü .......................................................... 100 4.1.2. Bölgede NATO Faktörü ........................................................ 105 4.1.3. Bölgede Avrupa Birliği Faktörü ............................................ 107 4.2. Gürcistan’ın Komşuları ile İlişkileri................................................ 112 4.2.1. Rusya .................................................................................... 113 4.2.2. Bağımsız Devletler Topluluğu .............................................. 116 4.2.3. Azerbaycan ........................................................................... 117 4.2.4. Ermenistan ............................................................................ 120 4.2.5. İran........................................................................................ 126 4.2.6. Türkiye ................................................................................. 128 4.3. Gürcistan’ın Bölgesel ve Uluslararası Sorunları ............................. 129 4.3.1. Abhazya ................................................................................ 129 4.3.2. Güney Osetya ....................................................................... 134 4.3.3. Acaristan ............................................................................... 136 4.3.4 Cavaheti (Ahılkelek) ............................................................. 139 4.3.5. Ahıska Türkleri ..................................................................... 140 5.3.6. Pankisi Vadisi ....................................................................... 141 Beşinci Bölüm Gürcistan Ekonomisi ................................................................................ 143 5. Gürcistan Ekonomisi ............................................................................... 145 5.1. Gürcistan’ın İktisadi ve Doğal Kaynakları ...................................... 146 5.2. Gürcistan’ın Ekonomik Yapısı ........................................................ 150 5.3. Gürcistan Ekonomisinin Sektörleri ................................................. 153 5.3.1. Madencilik ve Enerji Kaynakları ile Sanayi ......................... 155 5.3.1.1. Metalik Madenler .................................................... 155 5.3.1.2. Metal Dışı Madenler ............................................... 156 5.3.1.3. Enerji Kaynakları .................................................... 156 5.3.1.4. Sanayi...................................................................... 157 5.3.2. Tarım ve Hayvancılık............................................................ 162 5.3.3. Ulaşım ve Haberleşme .......................................................... 164 5.3.4. Turizm .................................................................................. 167 5.3.5. Bankacılık ve Finans ............................................................ 168 5.3.6. İnşaat .................................................................................... 171 5.4. Gürcistan’ın Dış Ticareti ................................................................. 173 5.5. Gürcistan’ın İdari-Ekonomik Bölgeleri .......................................... 176 5.6. Gürcistan’ın Temel Ekonomik Göstergeleri .................................... 178 5.6.1. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ....................................................... 178 5.6.2. Enflasyon (Tüketici Fiyat Endeksi) ...................................... 181 5.6.3. Yabancı Sermaye ve Yatırımlar ............................................. 183 5.6.4. Dış Ticaret Eğilimi................................................................ 186 5.6.5. Devlet Bütçesi ...................................................................... 187 5.6.6. Para Politikası ....................................................................... 189 5.6.7.Tasarruflar ............................................................................. 190 5.6.8. Bankacılık Sektörü ............................................................... 191 5.6.9. İşsizlik .................................................................................. 193 Altıncı Bölüm Gürcistan-Türkiye İlişkileri ..................................................................... 195 6. Gürcistan-Türkiye İlişkileri ..................................................................... 197 6.1. Siyasi İlişkiler.................................................................................. 197 6.1.1. Gamsahurdiya Dönemi: 1991-1992...................................... 197 6.1.2. Şevarnadze Dönemi: 1992-2003 .......................................... 197 6.1.3. Mihail Saakaşvili Dönemi: 2004-2013 ................................. 204 6.1.4. Dış Politika Açısından İlişkiler ............................................. 206 6.2. Kültür ve Eğitim Alanında İlişkiler ................................................. 209 6.2.1. Eğitim-Öğretim Politikaları .................................................. 211 6.2.2. Sosyal ve Kültürel İlişkiler ................................................... 212 6.2.3. Anadolu Gürcülerinde Kültürel Yaşam ................................. 213 6.3. Ekonomik İlişkiler........................................................................... 217 6.3.1. Yasal Çerçeve ....................................................................... 223 6.3.2. Türkiye-Gürcistan Ticareti ................................................... 223 6.3.3. Anlaşmalar ve Finansman ..................................................... 228 6.3.4. Ticari Olanaklar .................................................................... 231 6.3.5. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi: KEİB ...................... 234 6.4. Enerji Alanında İlişkiler .................................................................. 239 6.4.1. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı ....................... 239 6.4.2. Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı.............. 244 6.4.3. Elektrik Enerjisi ve Deriner Barajı ....................................... 247 6.5. Ulaştırma-Haberleşme Alanında İlişkiler ........................................ 248 6.5.1. TRACECA (İpekyolu) Projesi .............................................. 252 6.5.2. Vize Muafiyeti Düzenlemesi ................................................ 253 6.5.3. Havayolu Ulaştırması ........................................................... 254 6.5.4. Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi..................................... 255 6.6. Askeri Alanda İlişkiler ..................................................................... 257 6.6.1. Blackseaforce ....................................................................... 264 Yedinci Bölüm Değerlendirme ve Öneriler ....................................................................... 267 7. Değerlendirme ve Öneriler ...................................................................... 269 7.1. Türkiye-Gürcistan İlişkileri ............................................................ 269 7.2. Gürcistan’ın Uluslararası İlişkileri .................................................. 274 7.3. Türkiye’nin Hedefleri ve Öneriler ................................................... 275 7.4. Genel Değerlendirme ...................................................................... 281 Kaynaklar .................................................................................................... 283 KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri AEK Avrupa Ekonomik Komisyonu AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi BDT Bağımsız Devletler Topluluğu BIS Basel Bankacılık Gözetimi Komitesi (Bank for International Settlements) BİOP Barış İçin Ortaklık Programı BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi BSEC Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (Black Sea Economic Cooperation Organization) BTC Bakü-Tiflis-Ceyhan BTE Bakü-Tiflis-Erzurum BTK Bakü-Tiflis-Kars CCC Gümrük İşbirliği Konseyi (The Community Customs Code) CE Avrupa Konseyi (Council of Europe) CENTO Merkezi Antlaşma Teşkilatı (Central Treaty Organization) CIS Bağımsız Devletler Topluluğu (Commonwealth of Independent States) DEİK Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu DPT Devlet Planlama Teşkilatı DSİ Devlet Su İşleri EBRD Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Reconstruction and Development) ECE Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (United Nations Economic Comission for Europe) ECHO Avrupa Halkları İnsani Yardım Programı (European Comission Humanitarian Office) EFA İstisnai Finansal Destek Programı (European Finance Association) EFTA Avrupa Serbest Ticaret Birliği (European Free Trade Association) EIDHR Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa İnisiyatifi (European Initiative for Democracy and Human Rights) EU Avrupa Birliği (European Union) FAO Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization of the United Nations) FSP Gıda Güvenlik Programı (Food and Safety Program) GGA Hükümet Garantisi Anlaşması (Government Guarantee Agreement) GSYİH Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla GUAM Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Örgütü HGA Ev Sahibi Ülke Anlaşması (Host Government Agreement) HPBH Ham Petrol Boru Hattı IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (International Atomic Energy Agency) IBRD Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (International Bank for Reconstruction and Development) IBSU Uluslararası Karadeniz Üniversitesi (International Black Sea University) ICAO Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (International Civil Aviation Organization) ICFTU Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederasyonu (International Free Trade Union Confederation) IDA Uluslararası Kalkınma Birliği (International Development Association) IFAD Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (International Fund for Agricultural Development) IFC Uluslararası Finans Kuruluşu (International Finance Corporation) IFRCS Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu (International Federation of Red Cross and Red Crescent Societies) ILO Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization) IMF Uluslararası Para Fonu (International Money Found) ITU Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (International Telecommunication Union) İTO İstanbul Ticaret Odası KÇG Kafkas Çalışma Grubu KDV Katma Değer Vergisi KEİT Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı KEK Karma Ekonomik Komisyonu KİP Kafkas İstikrar Paktı MEP Ana İhraç Boru Hattı (Main Export Pipeline) NATO Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı (North Atlantic Treaty Organization) RF Rusya Federasyonu SOCAR Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (State Oil Company Azerbaijan Republic) SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TACIS Bağımsız Devletler Topluluğu’na Teknik Yardım (Technical Assistance to the Commonwealth of Independent States) TCA Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması (Turnkey Construction Agreement) THY Türk Hava Yolları TL Türk Lirası TRACECA Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru (Transport Corridor Europe-Caucasus-Asia) TSK Türk Silahlı Kuvvetleri TSSC Trans-Kafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti TÜFE Tüketici Fiyat Endeksi TÜSİAD Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği UNESCO Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organisation) UPU Dünya Posta Birliği (Universal Postal Union) WTO Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) WTO Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization) YDUG Yüksek Düzeyli Uzmanlar Grubu TABLOLAR LİSTESİ Nüfuslarına Göre Gürcistan’ın Bölgeleri 2011-2013 (000) ........................... 68 Doğrudan Yabancı Yatırımlar (FDI) 2005-2013 (milyon USD) .................. 182 Toplam Mevduat ve Krediler 2006-2013 (GEL milyar) .............................. 190 GRAFİKLER LİSTESİ Gürcistan’ın Nüfus Yapısı 2013 (Yaş ve Cinsiyet) ........................................ 64 Gürcistan’da Sanayi Üretimi Endeksi 2001-2013 ....................................... 158 Gürcistan’a Gelen Turist Sayıları 2005-2013 (milyon) ............................... 166 Toplam Banka Mevduatları ve Kredileri (milyar GEL) 2006-2013 ............ 167 Gürcistan Yurtiçi Kredi Yapılanması 2001-2013 (mil GEL) ....................... 169 Gürcistan Dış Ticaret Dengesi 2007-2013 (milyon USD) ........................... 171 Ülkelere Göre Gürcistan’ın İhracatı 2013 ................................................... 172 Ülkelere Göre Gürcistan’ın İthalatı 2013 .................................................... 173 Gürcistan Nominal GSMH ve Reel Oranları 2003-2014 (milyar USD) ...... 177 Kişi Başına GSYİH, Nominal ve Satınalma Gücü Paritesine Göre 2003-2014 (USD) ........................................................................................ 178 GSYİH Sektörel Dağılımı 2013 .................................................................. 179 Gürcistan’da Enflasyon 2008-2013............................................................. 180 Tüketici Fiyat Endeksi 2000 - 2014 (2005=100) ......................................... 181 Sektörlere Göre FDI Dağılımı 2013 ............................................................ 183 Ülkelere Göre Doğrudan Yabancı Sermaye Girişi 2013 (milyon USD) ...... 184 Dış Ticaret Eğilimi 1995-2013 (USD milyon) ............................................ 185 Konsolide Bütçe Gelir ve Giderleri 2002-2013 (mil GEL) ......................... 186 Dolar ve Euro / Lari Kuru 2001-2013 ......................................................... 187 Gürcistan’da Para Arzı 2001-2013 (mil GEL)............................................. 188 Türkiye’nin-Gürcistan ile Dış Ticareti 2009-2013 (000 USD) .................... 223 Gürcistan’ın Türkiye’den İthal Ettiği Ürünler ............................................. 224 Gürcistan’ın Türkiye’ye İhraç Ettiği Ürünler .............................................. 225 SUNUŞ Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsız devletlerin ortaya çıkması, Türkiye için Cumhuriyet tarihinde ilk defa Orta Asya’daki Türk nüfusu ile irtibat kurma ve o bölgede etkin olma ihtiyacını gündeme getirmiştir. Bu dönemde bağımsızlığını ilan eden ülkelerden biri olan Gürcistan; komşu ülke olmanın yanı sıra, Türk Cumhuriyetleri’nin gerek Karadeniz’e, gerekse kara ve demiryolu ile Türkiye’ye ulaşabilmeleri açısından çok önemli bir kapı durumuna gelmiştir. Gürcistan’la Türkiye arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlayacak esas dönüm noktası, Hazar petrollerinin Tiflis üzerinden Türkiye’ye ve oradan da Batı’ya çıkmasını sağlayacak petrol ve doğalgaz boru hatlarının gerçekleşmesi ile olmuştur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte Türk Dış Politikasının önemli açılımlarından biri haline gelen Kafkasya ve Orta Asya’nın güvenliği ve Türkiye’nin bölgeye ulaşımı için Gürcistan kısa sürede en önemli ülke ve stratejik köprübaşı haline gelmiştir. Üstelik Hazar Havzası doğal kaynaklarını uluslararası pazarlara taşınması konusunda da Gürcistan Türkiye’nin tercih ettiği güzergâh olmuştur. Her iki ülke arasındaki ilişki; ortaklık ve stratejik işbirliği üzerine yoğunlaşmakta olup, son zamanlarda ülkeler arasındaki sosyal, politik ve askeri işbirliğinin artması nedeniyle, iki tarafta da bunu daha fazla derinleştirme arzusu görülmektedir. Ayrıca, Türkiye, Gürcistan’ı kültürel ve geleneksel olarak da kendine yakın bir ülke olarak görmektedir. Bu bağlamda; Türkiye’nin Gürcistan ile yakın ilişkiler içinde olması, bölge istikrarına da katkıda bulunmakta, Avrasya’da Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde iki önemli ülke olan Türkiye ve Gürcistan arasındaki yakın işbirliği, bu coğrafyanın kalkınmasını da olumlu yönde etkileyecektir. Bu itibarla; tarih, coğrafya, demografik özellikler, yönetim ve siyasal yapı, ekonomi, dış ilişkiler ve uluslararası sorunlar ile Türkiye-Gürcistan ilişkilerinin ele alındığı, ilaveten değerlendirme ve önerilerin bulunduğu başvuru rehberi niteliğindeki “Gürcistan -Sosyo-Ekonomik Yapısı, Dünya ve Türkiye ile İlişkileri-” isimli yayınımızın üyelerimize, ilgili kişi ve kuruluşlara faydalı olmasını diler, çalışmayı Odamız adına gerçekleştiren Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay’a teşekkürlerimi sunarım. Ömer BAL Genel Sekreter ÖNSÖZ Bu çalışma, Gürcistan’ı çeşitli yönleriyle ve olabildiğince güncel bilgilerle tanıtan bir esere ihtiyaç duyulduğu düşüncesinden yola çıkılarak gerçekleştirildi. Bu amaçla, en eski devirlerden günümüze değin ülkenin, tarihi, coğrafyası, demografisi gibi Gürcistan’a ilişkin merak uyandıracak tüm başlıklara yer verilmesine özen gösterildi. Diğer yandan dış politikadan, ticaret ve ülke ekonomisine kadar günümüz Gürcistan’ını tanıtmak amaçlanmıştır. Gürcistan’ın, Türkiye ile ekonomik ve sosyal ilişkilerine bir katkı amacı taşımasının yanı sıra, tarihsel ve siyasal bir perspektif sunmak da bu çalışmanın ek hedefleri arasında yer aldı. Bunu yaparken özellikle Türkiye’nin de doğrudan içinde olduğu veya etkilendiği uluslararası ilişkiler ve projelere özel olarak yer verilmiştir. Bu çalışma, bir akademisyenin elinden, başvuru rehberi ve derleme bir eser niteliği taşımaktadır. Bu niteliği nedeniyle akademik referans kuralları her zaman tercih edilmemiştir. Ancak özellikle son derece geniş ve detaylı çalışılmış olan başlıkları ve kaynakları ile bu çalışmanın, sadece iş adamlarına yönelik bir rehber olarak değil, aynı zamanda akademik çalışmalara da yön göstereceği kabul edilebilir. Son olarak Gürcistan’da yatırım planlayan, girişimler gerçekleştirmek isteyen değerli İstanbul Ticaret Odası üyelerinin yıllar içinde kitapta yer alan rakamların güncel kalmasını; Türk İstatistik Kurumu’nun son derece verimli istatistik veritabanları ile sağlayabileceklerini belirtmek isterim. Her çalışma gibi elinizdeki eser de bir ortaklaşmanın ürünüdür; bu vesile ile öncelikle hem üyeleri, hem ülkemiz adına, bölgeye ilişkin bakış ve hassasiyetlerini koruyan ve bu kitabın yayınlanmasını üstlenen İstanbul Ticaret Odası Yönetimi’ne; Kafkasya ve Orta Asya ile ilgili bir dizi eserin planlanmasına öncülük ederek bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan değerli meslektaşım Dr. Fahri Solak’a; yayına hazırlık sürecinin her aşamasında desteklerini esirgemeyen ilgili İTO personeline ve son olarak bu eseri hazırlarken benden önce bu alanda çalışmış ve kaynaklık etmiş tüm yazarlara teşekkür ederim. Onlar olmasaydı bu eser ortaya çıkmazdı. Rahmi Deniz ÖZBAY Kayalar Memduhiye, 2012 BİRİNCİ BÖLÜM GÜRCİSTAN TARİHİ 1. Gürcistan Tarihi 1.1. Eski Çağlarda Gürcistan Gürcü Dili ve Alfabesi G ürcistan nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Gürcüler, bölgede kendine özgün alfabesi olan bir halktır. Gürcüce ise, günümüzde kullanılmakta olan en eski dillerdendir. Gürcülerin Kökeni, Gürcistan’da İlk İnsanlar Son dönemlerde Dmanisi1 yöresinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, Gürcistan’da ilk insanın bir milyon sekiz yüz bin yıl önce yaşamış olduğu ortaya çıkmıştır. Dmanisi’deki buluntu aynı zamanda Avrasya’daki en eski tarihli buluntu olarak kabul edilmektedir. Bugünkü Gürcistan topraklarında insan topluluklarının Alt-Paleolitik Çağ’a, günümüzden önce 1.400.000-220.000 yıl öncesine değin uzandığı söylenebilir. Gürcistan’ın tarihi ise yaklaşık olarak günümüzden 2500-2700 yıl gerisine kadar uzanmaktadır. Gürcülerin kökeninin, M.Ö. 9. yüzyılda Van ve civarında büyük bir uygarlık ve siyasi güç olan Urartulara ve onların akrabası olan Huri kabilesine dayandığı belirtilmekte ve Gürcistan’da yaşayan diğer halkların atalarının ise M.Ö. 7. Yüzyılda Mezopotamya’dan geldikleri tahmin edilmektedir. İngilizlerin Gürcistan için kullandığı “Georgian” kelimesi, Kafkaslar bölgesinde yaşamış olan din adamı Saint George’dan gelmektedir. Gürcüler 1 Dmanisi: Gürcistan’da, başkent Tiflis’e yaklaşık 85 kilometre uzaklıkta bulunan bir kasaba ve sit alanıdır. Kvemo Kartli bölgesinde, Maşavera Irmağı vadisinde yer alır. Dmanisi, Orta Çağ’da Bizans, Ermenistan ve İran’a açılan ticaret yolu üzerinde kurulmuştur. Dmanisi kalıntılarında ilk kazı çalışmaları 1936’da başlatıldı ve 1960’lara kadar sürdürüldü. Gürcü paleontolog Prof. A. Vekua, 1983’te Dicerorhinus etruscus etruscus’a ait dişler ortaya çıkardı. Villafranchian faunasının tipik bir örneği olan bu tür, Pleyistosen dönemine aitti. 1984’te ayrıca taş aletler ortaya çıkarıldı. 1991’de kazılara Alman bir arkeolog da katıldı. Almanya, ABD, Fransa ve İspanya’dan yeni kişilerin katılımıyla Dmanisi’deki kazı çalışmaları, Gürcistan Bilimler Akademisi gözetiminde uluslararası araştırma projesi haline geldi. 24 İSTANBUL TİCARET ODASI ise kendilerini genel olarak “Kartveli” diye adlandırırlar. “Sakartvelo” da (Gürcistan), tarihsel bir bölge olan “Kartli” adından gelmektedir. Gürcüler, kendi içlerinde İmeretler, Gurienliler, Acaralar, Tuşlar, Kevsurlar ve Pışavlar şeklinde gruplara ayrılırlar. Tarih boyunca Kafkasya’nın Anadolu ve İran gibi bir geçit yeri olması, Balkan Yarımadası ve Hindistan gibi göçlerin hedefi olan bir ülke konumunda olması, Gürcistan’da çok zengin bir tarih, kültür ve etnik birikimin oluşmasını sağlamıştır. Gürcistan’da İlk Meslekler Neolitik sitlerde yapılan kazılar, o dönemde bölgede hayvancılık ve tarımla uğraşan yerli kabilelerin varlığını kanıtlamaktadır. Erken Bronz Çağında Gürcistan’da Kura-Aras kültürü (yerleşim yerlerinin çoğu bu iki ırmak arasında yer aldığı için bu adla anılmaktadır) yayılmıştı. Bu dönemde tarım iyice gelişmişti ve o dönemde toprağın sürülmesinde öküzden yararlanılıyor, ürün de orakla biçiliyordu. Orta Bronz Çağında Trialeti kültürü ortaya çıktı. Bu kültürün başlıca özelliği büyük kurganlardır. İlk kurganlar Trialeti’de bulunmuş ve bundan dolayı bu kültüre bu ad verilmiştir. Geç Bronz Çağında Doğu Gürcü (Kartveli) ve Batı Gürcü kültürleri daha da gelişmiştir. 1.2. Siyasi Birliğin Ortaya Çıkışı Asur ve Urartu kaynaklarına göre ilk Gürcü (Kartveli) siyasal birliğini, sonradan Gürcistan’ın güneybatısındaki Tao iline yerleşen ve Yunanlılarca Taohiler olarak adlandırılan Diaohiler (Diaeniler) kurmuştu. Gürcü boylarının oluşturduğu ikinci siyasal birlik ise Kolha (Kolhis) Karadeniz’in doğusundaki geniş toprakları egemenliği altında tutuyordu. Kolha; Yunan mitolojisinde Medeia’nın yurdu, Argonotların varmaya çalıştığı efsanevi bir servet ve büyü ülkesidir. Eski tarih ve mitoloji de çok ünlü bir yer GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 25 olan Kolhis, Rioni (Phasis) nehrinin vadisini ve buna bitişik olan, daha sonra Megrelia, Guria ve Acara ile İmereti’nin bir kısmındaki eyaletleri oluşturan alt tropik bölgeyi kaplamaktadır. Gürcü (İber) kabilelerinden 3 hükümet kurulmuştur: - Kolhit Krallığı (Batı Gürcistan), - Diyayuki Krallığı (Doğu Gürcistan’ın bir kısmı, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane ve Trabzon), - Muski Krallığı (Frikya bölgesinde). Bugünkü Gürcistan’ın Kurulu olduğu bölgeye M.Ö. 9. ve 10. yüzyılda gelen Yunanlılar, küçük ticaret kolonileri kurmuşlardı. Bu kolonilerin büyümesiyle beraber, ilk Gürcü devleti M.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru, Mtsheta kentini başkent edinen Kartli (İberia) idi. Bu devlet, Kral Parnavaz tarafından kurulmuştur ve sonraki dönemlerde Gürcistan’da kurulan pek çok devletten en önemlisidir. M.Ö 6. yüzyılda Kimmerler Anadolu’yu istila ettikten sonra bu krallıklar yıkılmıştır. M.Ö 4. yüzyılda doğuda İberya Krallığı, batıda Kolhit Krallığı yeniden kurulmuştur. Hıristiyanlık öncesi çağın son yüzyıllarında Gürcistan Kartli-İberia Krallığı, batıda Yunan ve doğuda Perslerden oldukça fazla etkilendi. M.Ö. 4. yüzyıl sonlarında Perslerin istilasına maruz kalan bu topraklarda, Büyük İskender’in kurduğu Makedonya tarafından, Persler yerle bir edilmiş ve Gürcü Halkı birlik içerisinde bir devlet kurabilmiştir. M.Ö. 3. yüzyıl sonlarında Roma ve bunu takip eden zamanlarda komşu İran’ın güçlendiğini görmekteyiz. Adı geçen imparatorlukların güçlenmesinde; Roma’dan Çin’e kadar uzanıp Avrupa ile Çin arasındaki ticarette köprü vazifesini gören, Roma yıkıldıktan sonra ise Bizans-Çin arasında sürdürülen ve M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 17. yüzyıla kadar faaliyette olan Tarihi İpek Yolu’nun etkisi olmuştur. 26 İSTANBUL TİCARET ODASI M.Ö. 66 yılında Romalılar, Gürcistan’a hâkim olmuşlardır. Batı Gürcistan’daki Kolha, önce Pontus Devletinin, sonra Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi. Romalılar, ardından Kartli topraklarını da ele geçirdiler. Bu tarihten itibaren Gürcistan’da, Partlar, Sasaniler, Romalılar ve Farslar hüküm sürmüşlerdir. Roma İmparatorluğu M.Ö. 66’da Kafkas bölgesinin işgalini tamamladıktan sonra, Krallık 400 yıl için Roma müttefiki olmuştur 1.3. Gürcistan ve İmparatorluklar Gürcü tarihçilerine göre, Gürcistan tarih boyunca üç kere dünya çapında imparatorluk kurma şansını elde etmiştir. Bunlardan ilki Kartli Krallığı’nın hükümdarı Vahtang Gorgasali, ikincisi Gürcistan Kralı II. Davit (Ağmaşenebeli) ve üçüncüsü Ağmaşenebeli’nin torunu olan Kraliçe Tamara dönemidir. Sıradağlarla çevrili, vadi içinde kalan Gürcistan bu fırsatları, coğrafi konumu ile komşu coğrafyalarda farklı dönemlerde kurulan büyük imparatorlukların Gürcüler’e sürekli akınlar düzenlemeleri nedeniyle değerlendirememiştir. Bu nedenlerden dolayı, Gürcistan topraklarında büyük, güçlü bir devlet kurulamadığı da söylenir. Topraklarında ilk devletin kurulmasıyla beraber, Gürcistan’a akınlar da başlamıştır. Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu’nun düzenlediği seferler sonucunda, M.S. 330 yılından itibaren Kral III. Marian’ın Hıristiyanlığı kabul etmesi ile Gürcüler Hıristiyanlığı benimsemeye başlamışlar ve M.S. 337’de Hıristiyanlığı devlet dini olarak kabul etmişlerdir2. Böylece Gürcistan, daha sonra Bizans İmparatorluğu’na yüzyıllarca sürecek güçlü bir etki ile bağlanmıştır3. 2 Halen Gürcistan nüfusunun %70’i Ortodoks Hıristiyan’dır. Diğer sebeplerle birlikte Hıristiyanlık, Gürcü halkının daha önce Rusya’ya, günümüzde ise Batı’ya yaklaşmasında güçlü bir nedendir. 3 Roma İmparatorluğu, 395 tarihinde doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında sona ermiş ve doğu kısmı da varlığını Doğu Roma İmparatorluğu veya Bizans İmparatorluğu olarak 1453’e kadar sürdürmüştür. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 27 Gürcistan, 4. yüzyıl başlarından itibaren 300 yıl boyunca Bizans ve Pers İmparatorlukları arasındaki çatışmalara sahne olmuştur. Gürcistan’ın batısındaki Lazika Krallığı, Bizans’ın denetimi altına girerken, 5. yüzyılda güçlü bir düzeye ulaşan Doğu Gürcistan’daki Kartli Krallığı ise İran’ın egemenliğine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Kartli Krallığı’nın hükümdarı Vahtang Gorgasali, krallığın başkentini Mtsheta’dan Tiflis’e taşımıştır. Sasani Kralı Hüsrev, Kartli Krallığı’nın egemenliğine son vermiştir. 654’te ise Arap halifelerine bağlı ordular ülkeye girerek, Tiflis’te bir emirlik kurmuşlardır. 6. - 10. Yüzyıllar 6. yüzyılda Gürcistan’da feodal bir yapı oluşmuş ve kısa aralıklarla bağımsızlığını koruyabilmiştir. 7. yüzyıldan itibaren başlayıp 10. yüzyıla kadar devam eden Arap hâkimiyeti döneminde, yaklaşık iki yüzyıl boyunca Araplar, Gürcistan’da Müslümanlığın yayılmasını sağlamışlardır. Emeviler devrinde ise (661-750), El-Cezire Valiliği ile Kafkasya’dan alınan yerler birleştirildi. Emevilerden Hişam b. Abdülmelik (724-743) devrinde Kafkasya bölgesi tamamen fethedildikten sonra Azerbaycan, Arran, Şirvan, Ermenistan ve Gürcistan’ı da ihtiva etmek üzere büyük bir vilayet oluşturuldu. Abbasiler devrinde ise, bu vilayet parçalanıp ayrı ayrı Azerbaycan, Ermenistan ve Şirvan Eyaleti ile Tiflis’te bir Müslüman Gürcistan Emirliği kurulmuştu. Prens I. Ashot’un 813 yılında Gürcistan’a Bagrat Ailesi’nin ilk yöneticisi olmasıyla Gürcistan’da yaklaşık 1000 yıl sürecek olan “Bagratlar Dönemi” başlamış oldu. 10. yüzyılda Arap ve Bizans İmparatorluklarında iç karışıklıkların baş göstermesinden fırsat bulan Gürcüler “Bagrationis Dinastia”’nın varisi olan III. Bagrat’ı, önce Gürcistan’ın bir bölgesi olan Şida Kartli’de, daha sonra ise Birleşmiş Gürcistan’ın tahtına çıkardılar. 975 yılında Krallığın başına geçen III. Bagrat, 36 yıllık hükümranlığı döneminde Tbilisi (Tiflis) Arap Emirliği dışında tüm ülkeyi birleştirmeyi başardı. Ve böylece adı ilk kez Sakartvelo (Gürcistan) olan devletin kurulmasını da sağlamış oldu. II. Davit (1089-1125) ise Arap Emirliği’ne son vererek 1122’de Tiflis’i de geri almıştır. 28 İSTANBUL TİCARET ODASI 11. yüzyıldan 13. yüzyıla, Kral David tarafından kurulan Gürcistan Krallığı, özellikle Kral David’in torunu Kraliçe Tamara zamanında bölgedeki en güçlü devletlerden birisi olmuştur. Bu dönem Gürcistan tarihinde “Altın Çağ” olarak adlandırılmaktadır. 11.-12. Yüzyıllar Gürcistan’ın Altın Çağı’nın (11.-13. yüzyıllar) başlangıcı olarak bilinen 11. yüzyılın sonunda II. Davit (Ağmaşenebeli=Kalkındırıcı) tahta çıktığında, sadece Kutaisi ve etrafını kontrol edebiliyordu ve Batı Gürcistan’ın tümüne hükmedemiyordu. II. Davit döneminde Selçuklular 1121 yılında Didgori Meydanı’nda Gürcü birliklerine karşı savaş vermiştir. Bu savaş sonrasında Gürcistan toprakların büyük kısmını geri almıştır ve yeniden toparlanma sürecine girmiştir. Bu dönemde Gürcistan’ın etkisi, Erzurum’dan Gence’ye, Azerbaycan’dan Çerkesya’ya uzanıyordu. Şirvan ve Trabzon da bu dönemde Gürcistan’a bağlanmıştır. Ülke bir kez de 1200’lerde başlayan, Moğol istilasına uğrayarak parçalandı. 1240’da Gürcistan’a giren Moğollar’ın istilasına karşı; ülkeyi kuzeyden güneye ikiye ayıran Surami Dağlarının batısında kurulan İmereti Krallığı ayakta kalmayı başardı. Moğollar aynı zamanda 9. yüzyılda kurulan ve ilk Rus devleti olan Kiev Rusyası’nı da fethetmişlerdir. Bu ise, Gürcistan’ın kuzeyinde kurulan, güçlü bir komşu devlet olan Rusya’nın gelişmesini geciktirmiştir. Selçuklu Türkleri Gürcistan’da ilk Türk varlığı, 6. yüzyıl başlarında bölgeye gelen Hunlarla başlamıştır. En önemli Türk siyasi varlığı ise 7. ve 11. yüzyıllar arasında egemenlik kuran Hazar Kağanlığı’dır. Araplardan sonra bölgede Selçuklu Türklerinin akınları görülmeye başlamıştır. Anadolu’ya akın eden ilk Türk prensi olan Çağrı Bey 1015’de 3000 kişilik atlı ile Ceyhun Nehri’ni ve Gaznelilere ait olan Horasan’ı geçtikten sonra Kafkasya’ya ulaşmıştır. Burada Gürcüler ve Ermenilerle çarpışan Çağrı Bey’in bu seferi daha ziyade keşif için yapılmıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 29 Çağrı Bey’in ardından bölgeye gelen ikinci Türk Sultanı ise Alparslan olmuştur. 1064’te Azerbaycan’a hareket eden Sultan, Erran’da, Küçük Ermeni Krallığını itaate aldıktan sonra Gürcistan’a girmiştir. Bagrat hanedanının başşehri olan ve Bizans’a bağlı bulunan surlarıyla meşhur Ani’yi zapt etmiştir. Ani’nin fethi İslam dünyasında büyük memnunluk yaratmış, Bizans İmparatorluğu’nu ise Alparslan ile anlaşmaya mecbur etmiştir. 11. yüzyıla gelindiğinde Turan topraklarında yaşayan Selçuklular’ın, Ön Asya’da güçlü bir imparatorluk kurduklarını görülmektedir. Türk kavimleri büyük miktarlarda Ön Asya’ya göç etmiş, bununla beraber Gürcü tarihinde “Didi Turkoba” olarak adlandırılan ve sekiz sene süren istilalar başlamıştır. Bunun sonucunda Gürcistan yerle bir olmuştur ve topraklarının çok küçük bir kısmını elinde tutabilmiştir. Anadolu’da Selçuklu etkinliğinin arttığı dönem, Gürcistan’ın gücünün doruğuna ulaştığı Kraliçe Tamara (1184-1215) dönemiyle aynı zamana denk gelmektedir. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Rükneddin Süleymanşah, Kraliçe Tamara döneminde Doğu Anadolu topraklarının Gürcü istila ve işgallerine uğramasına karşı, Gürcülere karşı bir sefer düzenlemişse de Selçuklu Ordusu yenilgiye uğrayarak çekilmek zorunda kalmıştır. 13. -14. Yüzyıllar 13.yüzyıldan itibaren bölgede Altınordu, İlhanlılar, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Selçuklular etkili olmuştur. 1335’te Moğollar Doğu Gürcistan’a girdiğinde ülkenin bir bölümü Kraliçe Rusudan’ın yönetimi altında bulunmaktaydı. Moğol ilerlemesi karşısında Kraliçe, Papa’ya bir elçi göndererek Moğollara karşı Avrupa şövalyelerinden yardım etmesini istemiştir. Papa’nın 1240’da yardım amacıyla gönderdiği Dominiken’ler Tiflis’te Roma Katolik topluluğunu kurmuşlar, ancak bu topluluk Gürcü Ortodoks Kilisesi ile kıyaslanabilecek kadar önemli bir topluluğa dönüşememiştir. 30 İSTANBUL TİCARET ODASI Moğol istilası ve egemenliği yüz yılı aşkın bir süre devam etmiş; Gürcistan, VIII. Giorgi döneminde (1314-1346) Moğollara üstünlük sağladıysa da, kazanılan bağımsızlık kalıcı olmamıştır. Yine 14. yüzyılın son çeyreğinde yeni bir Moğol istilasıyla karşılaşmıştır. Cengiz Han’ın soyundan gelen Timur 1380’de İran’ın kuzeyinden Kafkasya’ya girerek, 1405 yılındaki ölümüne kadar Gürcistan üzerine saldırılara devam etmiştir. 8 kez saldırıp Gürcistan’a büyük zayiatlar veren bu akınlar bölgeyi yerle bir etmiş ve ülke, ekonomik olarak bir felaketin eşiğine gelmiştir. Timur’un, Gürcistan’ın ekonomik ve kültürel yaşamına indirdiği ağır darbeler krallığın toparlanmasına engel olmuştur. Bu istilalar Gürcistan tarihinde sürekliliğe de engel olmuştur. Gürcistan, ancak 15. yüzyılda VIII. Giorgi (Brtskinvale) (1446-1465) yönetimi döneminde yeniden toparlanma fırsatını bulmuş ve bağımsızlığını kazanmışsa da bu sürekli olmamıştır. Uzun sürmeyen bu dönemden sonra, 1500’lü yıllar Gürcistan topraklarında Osmanlı ve İran arasındaki çekişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur. 13. ve 14. yüzyıllarda Cengiz ve Timur’un seferleri ile yıpranan Gürcistan’ın 15’inci yüzyılda; batısı Osmanlı ve doğusu ise Safevi hâkimiyeti altına girmiştir. 1.4. Gürcistan ve Osmanlı Devleti İlk Temas Osmanlıların bölgeye girişleri ile ilgili farklı tarihler verilmektedir. İlk ilişkilerin, Sohum’un Fatih Sultan Mehmet’in hükümranlığı döneminde, 1454 tarihinde Osmanlı donanması tarafından zapt edilmesi ile veya yine Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon İmparatorluğu’nu ortadan kaldırması sonucu iki milletin komşu olması ile gerçekleştiği belirtilmektedir. Trabzon Sancakbeyi Şehzade Selim’in 1479’da Çaneti (Lazistan) ve Acara’yı ele geçirmiş olduğu da yine kaynaklarda geçmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 31 Osmanlıların 1453’te İstanbul’u ele geçirmelerinin ardından Gürcistan’ın Avrupa ile bağları koptu ve batıdan Osmanlı, doğudan İran ordularının akınlarına uğradı. Zaman zaman Osmanlı Devleti ile İran arasındaki savaşlara da sahne oldu. Hıristiyan Gürcü Krallığı, çoğunlukla manevi, zaman zamanda maddi destek gördüğü Bizans’ın yıkılmasından olumsuz yönde etkilenmiştir. Rusların güneye inme stratejileri ve İranlıların bölge üzerindeki istekleri, Osmanlıların Kafkasya’da tam olarak hâkimiyet kurmasını engellemiştir. Kafkasya’daki çıkarlarını Müslüman Kafkas halkları ile korumaya çalışan Osmanlı Devleti, Rusların ve İranlıların nüfuz etme çabalarına yeterince engel olamamıştır. Osmanlı Devleti, Kafkasya’da Kırım Hanlığı’nı kullanarak, Ruslara karşı tampon bölge oluşturmuştur. Kırım Hanlığı’nın zayıflaması neticesinde, bölgede Ruslara karşı olan direnç kırılmıştır. 15.-16. Yüzyıllar Gürcistan, 14. ve 15. yüzyıllarda Moğol istilasından kurtulmuş ancak bu kez Osmanlı ve İran arasında Ön Asya’da başlayan hükümranlık mücadelesinin ortasında kalmıştır. Osmanlı Devleti, 16.-17. yüzyıllarda Gürcistan’ın Lazistan, Mesheti (Artvin, Samzthe, Cavaheti-Ahılkelek, Acara) bölgelerini ele geçirmiştir. Yine 16. yüzyılda Gürcistan’ın güneybatı kesimini ele geçirerek bu topraklarda Çıldır Eyaleti’ni4 kurmuştur. Osmanlı orduları, 1510’da İmereti Krallığı topraklarına da girdi ve krallığın başkenti Kutaisi’yi ele geçirdi. Ardından İran Şahı I. İsmail, Kartli topraklarını yağmaladı. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferi (1514) sonucunda Kartli ve Kahet krallıklarının yer aldığı doğu Gürcistan da Osmanlı hâkimiyetine girmiş ancak Yavuz’un vefatı ile bu topraklar Safevi hâkimiyetine geçmiştir. 4 Çıldır Eyaleti, Tanzimat’tan sonra sınırlarının daralması nedeniyle Erzurum eyaletine bağlı bir sancak durumuna geldi. 1876’da Çıldır ve Kars yöresi 1918 yılına kadar sürecek olan Rus idaresine girdi. 1921 Moskova Antlaşması ile kuzey sınırı çizilen Çıldır bugün 1924’te teşkil edilen hali ile Kars iline bağlı bir kazadır. 32 İSTANBUL TİCARET ODASI Kanuni Sultan Süleyman döneminde İran ve Osmanlı arasında kalan Gürcülerin; bazen İran’a bazen ise Osmanlılara yönelmeleri, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki seferleri sırasında İran’ın teşvikiyle saldırılarda bulunmaları üzerine, 1549 yılında, ikinci vezir Kara Mehmet Paşa tarafından bir buçuk ay süren bir harekât ile, yirmiden fazla kaleleri ele geçirilmiştir. Osmanlılar ile Safeviler arasında 1555 yılında yapılan Amasya Antlaşması ile 37 yıldan beri aralıksız olarak devam eden savaş sona erdiği gibi, başkent Tebriz olmak üzere, Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Irak Osmanlı sınırları içinde kalmıştır. Amasya Antlaşması ile Gürcistan’ın bir kısmı da Osmanlı topraklarına dâhil edilmiş ve Gürcistan’ın hâkimiyeti Osmanlı Devleti’ne geçmiştir. Gürcistan Beyleri Osmanlı Devleti’ne vergi vermek ve Osmanlının, İran ile yapacağı savaşlara yardımcı kuvvet göndermek zorunda kalmışlardır. 1576-1590 yılları arasındaki Osmanlı-Safevi (İran) Savaşları sonucunda, Gürcistan ve Azerbaycan Osmanlı’ya bağlanmış, Hazar Denizi’nde bir donanma bulundurulmaya başlanmıştır. Osmanlılar 1578’de Tiflis’e girdiler ve böylece Gürcistan’ın batısı Osmanlıların, doğusu Safevilerin (İran) denetimine geçti. İran ile yapılan anlaşma gereği, Gürcistan 3’e ayrılmış, doğu kısmı İran’a, batı ve dağlık kısımlar Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. Gürcü beyleri de bu durumda yarı bağımsız olarak yaşamışlardır. Osmanlı-İran’ın mücadeleleri ile geçen bu dönemde, Doğu Gürcistan prenslerinin İslam’ı kabul ederek İran’ın himayesinde siyasal güçlerini korudukları söylenebilir. Bütün Transkafkasya’yı alan Osmanlıları, bölgenin doğusundaki topraklarından çıkaran İran Şahı I. Abbas (1588-1629), çok sayıda Hıristiyan’ı İran’a sürmüştür. İranlılar Gürcistan’ın yönetimini 1587’de Muhran ailesine bırakmışlardır. 17. Yüzyıl 17. yüzyılda, Rusların henüz bölgede etkin olmadıkları bu dönemde, Gürcistan başlıca üç krallığa bölünmüştü: Başkenti Tiflis olan, eski Gürcü GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 33 Krallığının varisi olan Kartli Krallığı, kuzeydoğuda Kafkas sıradağlarına yaslanmış Kahetya Krallığı ve batıda Kütayis çevresini tutan İmeretya Krallığı. Yukarıda belirtilen gibi bu krallıklardan ilk ikisini İranlılar denetlerken, sonuncusu ise Osmanlıların denetiminde idi. Karadeniz kıyıları da bu üç krallığın egemenlik alanı dışında ve her birisi Osmanlılara haraçla bağlı üç prensliğe aitti. Kuzeyde Soçi ile Sohum arası Abhazya’ya, Sohum ile Poti arası Mingrelya’ya, Poti ile Batum arası da Gurya’ya aitti. Bagratlı hanedanından Rostom (1632-1658) İslam’ı benimsemiş ve böylece tarihteki ilk Müslüman Gürcü kralı olmuştur. Kartli kralı olarak taç giyen ancak daha sonra Kartli ve Kaheti’yi kendi yönetiminde birleştiren Rostom, 18. yüzyıla kadar sürecek olan İran ile uzlaşma siyasetini başlatmıştır. Gürcistan’ı ziyaret eden Evliya Çelebi (1611-1682), Tiflis’i camileri ve uleması ile bir Müslüman şehri olarak tanıtmaktadır. 18. Yüzyıl İran’da Safevi hanedanının çöküşü (1722) bölgede yeni Osmanlı akınlarına yol açmıştır. Denetimi yeniden sağlayan İran Hükümdarı Nadir Şah; Kartlia Prensliği’nin başına Bagrat kökenli olan II. Teimuraz’ı getirmiştir. Teimuraz’ın oğlu II. Erekle, Kartli ve Kaheti Prensliklerini birleştirerek Gürcistan’ın doğusunda çok uluslu bir Kafkasya devleti kurmaya çalışmıştır. Gürcistan zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu ve İran arasında el değiştirmiştir. Sonuçta İran-Rusya Savaşı’ndan yararlanarak harekete geçen Osmanlılar, 1728 yılında tekrar Gürcistan’ın hâkimi olmuşlar, fakat 1732’de tekrar kaybetmişlerdir. 18. yüzyılda Osmanlı ve İran’ın zayıflamaya başlaması, tekrar birleşik bir Gürcistan’ın oluşmasına zemin hazırlamıştır ve Kral II. Erekle Gürcistan’dan fiilen kopmuş parça yönetimlerini birleştirmiştir. İran’ın saldırılarından kurtulan II. Erekle, bu kez Dağıstanlı kabilelerin akınlarına karşı koyamamıştır. 34 İSTANBUL TİCARET ODASI Bunun üzerine, Gürcistan’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü güvence altına almak için Rusya ile Georgiyevsk Anlaşması’nı (24 Temmuz 1783) imzalayarak koruması altına girmiştir5. Ne var ki buna karşın İran saldırıları sürmüş ve Rusya bu saldırılara karşı sessiz kalmıştır. İranlılar 1795’te Tiflis’e kadar ilerleyip kenti yakıp yıkmışlardır. Bu durumda Ruslar 1801’de, İran’ın devam eden saldırılarını püskürterek, krallığa son vermiş, Kartli ve Kaheti’yi ilhak ederek Gürcistan’a hâkim olmuştur. Rusya, yayılma ve güneye inme planları doğrultusunda, Kafkasya’ya büyük önem vermiştir. Ruslar, Gürcistan’ın bir kısmını 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Osmanlılardan almıştır. 1780’de Gürcistan’ı işgal etmek üzere olan Ruslar, Gürcistan’ı küstürmeden bölgeye yerleşmeyi düşünmüşler ve Gürcistan’ı himaye altına almanın daha doğru olacağına karar vermişlerdir. Böylece “Georgiyevsk Antlaşması” ile Gürcüler, Rusların koruması altına girmiştir. Buna göre; Gürcü kralları tahta çıkarken Rusya’nın onayını alacak, Gürcistan ülkesinde iki tabur Rus askeri bulundurulacaktı. Ruslar, stratejik öneme sahip olan Daryal geçidine yerleşerek, Gürcistan içlerine asker sevk edebilecek ve Kafkasya’yı kontrol altına alabilecek hale gelmişlerdir. Osmanlı-İran mücadeleleri sırasında Kahetya ve Kartli kralları, birçok defa yardım için Rusya’ya başvurmuşlar fakat bir netice elde edememişlerdir. 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı Devleti’nin Gürcistan ve İmeretya’daki hâkimiyetine son verilmesi, bu taleplerin karşılığını bulması sürecinin başlangıcı sayılabilir. Küçük Kaynarca Anlaşması’nda II. Katerina, Kırım’ın bağımsızlığını tasdik etmeye Osmanlıyı mecbur etmiştir. Rusya, bundan sonra bir taraftan Kırım’ı istila etmek ve bir taraftan da Kafkas Dağları üzerinden Anadolu tarafına yol açıp, Gürcistan’a inmek teşebbüsüne girişmiştir. 5 Bu anlaşma, Gürcistan ile Rusya arasında, 200 yıl süren Rus hegemonyasının başlangıcı da sayılmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 35 1783’de ise II. Katerina Kırım’ı ilhak etmenin yanı sıra, Tiflis Hanı’nı Osmanlı Devleti’nin himayesinden çıkartıp Rusya himayesine aldığını belirtmiş ve Gürcistan işlerine müdahaleye başlamıştır. Hemen akabinde başlayan Osmanlı-Rus savaşının (1787-1792) başlıca sebeplerinden birinin Gürcistan meselesi olduğu söylenebilir. 1792’de yapılan Yaş Anlaşması’nda Tiflis ülkesine Osmanlı tarafından müdahale ve saldırı olmayacağı da yer almıştır. Osmanlı devleti 18. yüzyılın sonlarına kadar Kuzey Kafkasya ile doğrudan bir münasebet kurmamış, bu bölgede Kırım’ın siyasi nüfuzu kabul edildiğinden, ilişkiler de Kırım Hanlığı üzerinden yürütülmüştür. Kırım’ın Rusya tarafından işgali ile ortaya çıkan gelişmeler sonucunda Osmanlı bu bölgede yeni bir politika oluşturmaya başlamıştır. 1780 tarihinde Ferah Ali Paşa’nın Soğucak muhafızlığına başlayan tarihi süreç ile birlikte, Osmanlı Devleti’nin bölge halklarıyla olan manevi ve hukuki bağı da güçlendirmiştir6. Osmanlı Devleti’ne göre, Gürcistan’a Rusya’nın yerleşmesi önü alınamaz bir zarardı. Bundan sonra Gürcistan’ı üs olarak kullanan Rusya için gerek Osmanlı Devleti ile gerekse Kuzey Kafkasya milletleriyle mücadele etmek daha kolay olacaktı. 6 Osmanlı Devleti’nin Kuzey Kafkasya’da, 1780 tarihinde, Soğucak (daha sonra Anapa) valiliğini oluşturmuş, bu tarihten itibaren tayin ettiği vali ve muhafızlar vasıtası ile başta Çerkesler olmak üzere, Lezgiler, Çeçenler, Gürcüler ve diğer milletleri Osmanlı kültür birliğine sokmaya çalışmış ve bunda da kısmen başarıya ulaşmıştır. Gürcü asıllı bir kişi olan Ferah Ali Paşa, Koca Abdi Paşa’ya Divan kâtipliği yapmış daha sonra mirimiranlık (paşalık) rütbesi ile Bursa mutasarrıfı olmuştur. 1780 tarihinde Soğucak muhafızı tayin edilmiştir. Bu görevine giderken önce Sinop’a uğramış, Soğucak’ın inşa ve imarı gerekli malzemeleri toparladıktan sonra Soğucak kalesine ulaşmıştır. Ferah Ali Paşa, Soğucak’ta imar faaliyetlerine girişip, buranın müstahkem bir kale olmasını sağlamıştır. Buradaki başarılı çalışmalarından dolayı kendisine Ankara Sancağı ile Rumeli Beylerbeyliği payeleri de verilmiştir. Bölge halkını buğday ekmeye ikna ederek Sinop kanalıyla tohumluk buğday temin etmiştir. Paşa bölgede iskân faaliyetlerine de önem vermiş, Anapa’nın ticareti artmış, İstanbul ve başka yerlerden tüccarların uğrak yeri olmuştur. Ferah Ali Paşa bölgede yaşayan Çerkeslerin arasında İslam dinini de yaymaya çalışmıştır. Şapsıh kabilesi beylerinden Hasan Bey’in kızıyla evlenmiştir. Paşanın askerlerinden birçoğu da Kuzey Kafkasya’daki Çerkes kabilelerinin kızlarıyla evlenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bakınız; Murat Kasap, Osmanlı Gürcüleri, Gürcistan Dostluk Derneği Yayınları, İstanbul 2010. 36 İSTANBUL TİCARET ODASI 1783’de Kırım Hanlığının, Osmanlı Devleti’nin elinden çıkması ve böylece Karadeniz’in kuzeyinde Osmanlı yönetiminin çökmesi, başka değişikliklerin de başlangıcı olmuştur. Böylece Rusya, Kuzey Kafkasya’da Çerkesler, Asetinler ve Dağlıların oluşturdukları kuşağı ortasından delebilmiş ve bu gedik Rusya’ya doğrudan doğruya Gürcistan’a ulaşma olanağı vermiş, 19. yüzyılda Güney Kafkasya’nın alınmasını sağlamıştır. Bu gediğin ortasında kurulan kaleye de “Kafkas Yöneticisi” anlamına gelen “Vladikafkas” denilmiştir. Bölgede 19. yüzyıldan itibaren Rus etkisinin arttığı görülmektedir. Gürcü halkı ile stratejik anlamda bir bağ kuramayan Osmanlı Devleti, Ruslara karşı müttefik olarak Kuzey Kafkasya Müslümanlarına yönelmiş, Gürcüleri kendisine karşı Ruslarla müttefik olarak savaşırken bulmuştur. 1.5. Rusya’nın Gürcistan’ı İlhakı ve Kafkasya’ya Yerleşmesi Gürcistan, 18. ve 19. yüzyıllarda Rus egemenliği altına girmiştir. Rusya, Transkafkasya’nın bir bölümünü kendisinden himaye talep eden Hristiyan Krallar (Gürcü Krallar) vasıtasıyla, bir bölümünü ise işgal yoluyla ele geçirmiştir. 1801 yılında Gürcistan’ı ilhak ederek, Transkafkasya’ya giren Rusya, İran’ı 1828 Türkmençayı, Osmanlı Devleti’ni ise 1829 Edirne Antlaşması ile bölgeden çıkarmıştır. Ruslar, Vladikafkas kentini kurmalarının yanında, Daryal Boğazını da açarak Gürcistan ile doğrudan ilişki kurmuşlardır. Son Kartli Kralı 1802’de ölürken krallığını Rusya’ya bırakmış, öbür prenslikler de onu izlemiştir. Ruslar, 1803’te Mingrelya, 1804’te İmeretya ve Gurya, 1806’da Osetya, 1810’da Abhazya’yı tamamen kendisine bağlamıştır. Bunun sonucunda Osmanlıların Kuzey Kafkasya halkları ile kara bağlantısı kesilmiştir. Ruslar için Gürcistan, Kafkasya’yı güneyden kuşatmada ve Anadolu’ya yapılacak saldırılarda bir üs görevi görmüştür. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar Gürcistan’ın büyük bir kısmını ele geçirmiş olan Rusya ile imzalanan Edirne Antlaşması’na göre Anapa’dan, Batum’a kadar Karadeniz’in batı kıyısı, Aras’ın güneyindeki Sürmeli’nin ve Ahıska, Ahılkelek bölgeleri Ruslara bırakılmış, Rusya’nın Gürcistan’daki GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 37 hâkimiyeti, Osmanlılar tarafından kabul edilmiştir. Gürcüler, daha sonra, Ruslar’a karşı yer yer ayaklanmışlar ve bunların en büyüğü 1832 yılında meydana gelmiştir. İlki 1804’te çıkan pek çok halk ayaklanmasını kanlı bir biçimde bastıran Rusya; 1801-1864 arasında, Gürcistan’ın diğer bölgelerini de ele geçirdi. Poti ve Batum limanları ile Gürcistan’ın güneybatısı kesimi bir süre daha Osmanlı yönetimi altında kaldı. Ancak 18771878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar bu bölgeleri de ele geçirdiler. Osmanlı Devleti’nin Batum’u 1878 yılında Rusya’ya bırakmasıyla bütün Transkafkasya, Rusya’nın hâkimiyetine girmiştir. Bu savaş sonrasında Gürcistan, tamamen Çarlık Rusya’sının bir parçası haline gelmiştir. Kafkaslardan başka, İstanbul ve Boğazları ele geçirme emelini de taşımakta olan Rusya, Osmanlının içinde bulunduğu zayıf durumdan faydalanabilmek için, Kudüs’teki Ortodoksların hamisi sıfatıyla Osmanlıdan bazı isteklerde bulundu. Osmanlı Devleti, Rus Çarının bu ağır taleplerini reddedince Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Böylece 1853-1856 yılları arasında devam edecek olan Osmanlı-Rus savaşı başlamış oldu. Ancak savaş Rusya’nın ümit ettiği gibi gelişmedi ve Fransa, İngiltere, İtalya Osmanlı Devleti ile Rusya aleyhine ittifak etti. Osmanlı askeri Rumeli ve Anadolu’da savaşırken bu üç devletin askerleri de yardıma geldiler. Sonunda Rus Karadeniz Donanması’nın üssü olan Sivastapol ele geçirildi ve Rusya mağlup oldu. Ancak kazanılan zafer, batılı müttefik devletlerin yardımıyla kazanıldığı için, zaferin sınırları da bu devletler tarafından belirleniyordu. Bu devletler Rusya’nın Kafkaslarda gerçekleştirdiği işgallere göz yummuşlardı. Kırım savaşını sonlandıran 1856 Paris Antlaşması ile Rusların Balkanlara inmek, Türkiye de hâkim duruma gelmek arzularının önü alınmış ise de, bu durum uzun sürmemiştir. Balkanlarda isyan çıkararak, kışkırtmalarda bulunan Ruslar, 1877’de Slav kardeşlerini himaye etme iddiasıyla Osmanlıya tekrar savaş ilan etmişlerdir. Osmanlı ordusu bu savaşta Balkanlarda ve Kafkaslarda iki taraflı olarak savaşmıştır. Kafkas cephesinde büyük kuvvetlerle harekete geçen Ruslar, başta bazı başarılar elde etmişlerse de, daha sonra Ahmet Muhtar 38 İSTANBUL TİCARET ODASI Paşa’nın müdafaası ile durdurulmuşlardır. Ancak tüm bunlara rağmen Kars kalesinin Ruslar tarafından ele geçirilmesi önlenememiştir. Rusya, Balkan ve Slav devletlerini de yanına çekerek ve devamlı başarılar kazanarak Edirne ve İstanbul üzerine yürümek imkânı bulmuştur. Osmanlı bu durum üzerine Avrupa devletlerinden aracılık talebinde bulunmuşsa da bir karşılık alamamıştır. Hiçbir yerden yardım göremeyen Osmanlı Devleti, Anadolu ve Rumeli’deki ordu başkomutanlarına Rus başkomutanlarıyla temasa geçerek mütareke şartlarını görüşme emrini vermiştir. 1878 yılında yapılan Ayestafanos Anlaşması ile Osmanlı hükümeti 1,410 milyon ruble harp tazminatının bir kısmına karşılık olmak üzere Ardahan, Kars, Batum ve Bayezid vilayetleriyle Dobriçe’yi Rusya’ya terk etmeyi kabul etmiştir. Bu anlaşmayla Rusya’nın doğuda ve batıda elde ettiği kazançlar, Avrupa devletlerinin menfaatine dokunduğundan Almanya’nın öncülüğünde anlaşma hükümlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve uzlaşma sağlanması için Berlin Kongresi düzenlenmiştir. Kongre neticesinde imzalanan Berlin Antlaşması’nın Kafkasya ile ilgili hükümlerine göre Rusya, Kars, Ardahan ve Batum şehirlerini muhafaza edecek, Doğu Bayezid’i Türkiye’ye iade edecek, Batum’da askeri tesisler yapmayacaktır. Berlin Antlaşması ile güney Kafkasya’daki Türk-Rus sınırında büyük değişiklikler olduğu gibi, Ruslar Batum’un tarafsız bir liman olacağını taahhüt etmelerine rağmen, birkaç yıl sonra burasını müstahkem bir deniz üssü haline getirmişlerdir. Yine Berlin Kongresi’nde kabul edilen Ermeni reformları meselesi, bu dönemden sonra Ruslar tarafından Osmanlı Devleti üzerinde baskı unsuru olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti üzerindeki bu baskıların etkilerini 1900’de Sultan II. Abdülhamit’in, Karadeniz sahilleri ve Kafkaslardaki Rus sınırı istikametinde demiryolu yaptırılmayacağına dair taahhütte bulunmasından da anlaşılabilir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 39 Rusya’da serfliğin kaldırılmasından (1861) sonra gelişen eğitim ve sanayi, Batılı görüşlerin ülkeye girişini sağlamıştır. Ancak, Ruslaştırma politikasına duyulan tepkiler milliyetçilik akımlarını güçlendirmiş ve örgütlü etkinliklere izin vermeyen Çarlık yönetimi nedeniyle toplumsal muhalefet ortaya çıkmıştır. Bir edebiyat hareketi grubu içinde doğan radikal akımlar, 1893’de gizli bir sosyal demokrat partinin kuruluş temellerini atmıştır. Ancak bu tarihlerden itibaren Rusya’nın kendi içerisinde de durumun hiç de iyiye gitmediği görülmektedir. 1904-1905 Rus-Japon savaşını Rusya’nın kaybetmesi, Rusya’daki etkisini 1905 İhtilali ile göstermiştir. 1905 İhtilali’nde, Güney Kafkasya’da da önemli karışıklıklar olmuş, Gürcistan’ın büyük bir kısmı Rus hükümetinin kontrolünden çıkmış, Azeri ve Ermeniler arasında ise Çar Hükümeti’nin de kışkırtmalarıyla çarpışmalar gerçekleşmiştir. Bu ihtilalin Güney Kafkasya tarihinde büyük bir önemi olduğu görülmektedir. İhtilal sırasında bölgede muhtariyet ve ayrılma hareketleri gelişmiştir. 1905 yılı Rus İhtilali, bağımsızlık girişiminde bulunan Gürcistan’da çeşitli karışıklıklara ve gerilla savaşlarına sebep olmuş ve bunlar Kazaklar tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1.6. Kafkas Cephesi ve Türkiye-Gürcistan Siyasi İlişkileri 1911-1912 Balkan savaşları sonrasında Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanması Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasını değişikliğe uğratmıştır. İstanbul yolunun kapandığını gören Rusya, artık tüm dikkatini Kafkasya’ya yöneltmiştir. Rusya, I. Dünya Savaşı’nın çıkışını bir fırsat olarak değerlendirip, Kafkas cephesinde Osmanlı Devleti ile karşılaşacaktır. Kafkas cephesinde, Enver Paşa’nın kumandasındaki Osmanlı ordusu harekete geçerek, Kars’ın güneyindeki Köprüköy’de Rusları mağlup etmiş; Artvin, Ardahan, Çoruh ve Oltu kurtarılmıştır. Fakat ordunun hazırlığı eksik ve kış harekâtı için hazır olmadığından Sarıkamış civarında meydana gelen savaşlarda yenilmiş ve Ruslardan alınan yerler terk edilmek zorunda kalınmıştır. Rusların Erzurum istikametinde ilerlemesi, 16 Şubat 1916’da Erzurum’un, daha sonra Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan’ın Rusların eline geçmesi ile devam etmiştir. Rus ilerlemesi ancak 1917’de Bolşevik İhtilali’nin patlak vermesiyle durabilmiştir. 40 İSTANBUL TİCARET ODASI Rus ordusunun ve halkının artık savaş istememesi Bolşeviklerin işine yaramış; Troçki liderliğinde yaptıkları hükümet darbesiyle 5 Kasım 1917’de iktidarı ele geçirmişlerdir. Bolşevik hükümetinin ilk faaliyeti Çarlık Rusyasının yaptığı gizli antlaşmaları açıklayıp savaşı sona erdirmek için barış girişimlerinde bulunmak olmuştur. Rus Kafkas ordusunda yaşanan dağılma neticesinde 16 Aralık 1917’de Osmanlı Devleti ile Erzincan Mütarekesi imzalanmıştır. Bu mütareke sonrası çekilmeye başlayan Rusların yerini Ermeniler doldurmaya çalışınca, Osmanlı orduları Ermenileri önlemek için harekete geçmiştir. 3 Mart 1918’de beş devletin katılımı ile (Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan, Osmanlı ve Rusya) yapılan Brest-Litovsk Barışı I. Dünya Savaşı’nı sona erdirmiştir. Yapıldığından sekiz ay gibi kısa bir müddet sonra fiilen veya diğer anlaşmalarla ortadan kaldırılan bu siyasi belgenin Sovyet politik stratejisini belirtmesi bakımından da önemi vardır. Ruslar için geri çekilme veya taviz daima bir taktik şeklinde düşünülür ve yeni bir taarruza hazırlık içindir. Bu gelenek siyasi ve askeri doktrinlerinin temellerinden birini kapsar. Brest-Litovsk Antlaşmasına göre, Kars, Ardahan ve Batum sancaklarından Ruslar çekilmişler fakat onların yerine Ermeniler, Kars ve Ardahan’ı; Gürcüler ise Batum’u işgal etmişlerdir. Bundan sonra bölge ile ilgili görüşmeler, Ermeni, Gürcü ve Azerilerden teşkil edilmiş olan “Mâverâ-yı Kafkas Hükümeti” ile yürütülecek ve böylece yeni bir dönem başlayacaktır. Ankara Hükümeti’nin Gürcistan’a uyguladığı dış politika ise ana hatları ile şu şekilde belirtilebilir; Batum’u almak, sınır sorununu çözmek, TürkErmeni Çatışması’nda Gürcistan’ın tarafsızlığını sağlamak, Sovyet Rusya’nın Anadolu’ya girmesini önlemek amacıyla Gürcistan’dan tampon bir bölge olarak yararlanmaktı. Aslında, Gürcülerin Türklerle ortak çıkarları vardı. Gürcülerin amacı, Türkiye ile bir ittifak yaparak, Sovyet Rusya’ya karşı bir Kafkas Konfederasyonu kurmaktı. Batılı devletler de Gürcülerin, Bolşevikler yerine Türkiye ile yakınlaşmasını tercih etmişlerdir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 41 Gürcistan bu yüzden, Ankara, Tiflis’e diplomatik temsilci göndermeyi önerince hemen kabul etmiştir. Bunun ardından bir Türk diplomat kurulu Gürcistan’a gitmiş ve 13 Kasım 1920’de Tiflis’e varan kurulun Başkanı Albay Kazım Bey, aynı gün Gürcistan Basını’na verdiği demeçte; Birleşmiş Milletler yönetiminin bağımsız bir devlet olarak tanıdığı Gürcistan’a karşı olan dostça duygular ifade edilmiş, her iki ülkenin ortak çıkarları bulunduğu ve anlaşmazlıkların yapılacak görüşmelerle çözümleneceğini bildirilmiştir. Ermeni Hükümeti ile Türkiye Hükümeti arasında 2-3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü Barış Antlaşması’nın ardından Gürcistan, İngiltere’nin Batum’u terk etmesinden yararlanarak burayı işgal etmiş ve Türkiye, Gürcistan ile karşı karşıya gelmiştir. 26 Mayıs 1918 tarihinden itibaren Menşevik idaresi altında yönetilen Gürcistan, Bolşevik gücünün kesin olarak tesis edildiği 1920 yılından sonra SSCB’nin bir parçası haline gelmiştir. Bu dönemde Sovyetler, Menşevik hükümeti devirme gayretlerine girişmiştir. Gürcü Hükümeti, Sovyetlerin bu çabalarına karşı koyabilmek için Ankara Hükümeti’nin desteğini sağlamaya çalışmıştır. İngilizlerin çekilmesinden faydalanan Sovyetlerin tehdit hareketlerine maruz kaldığından, bazı bölgelerinin ve özellikle Batum’un kurtarılması için, buraların Türk askerleri tarafından geçici olarak işgal edilmesini teklif etmiştir. Bundan yararlanan Ankara Hükümeti, 22 Şubat 1921’de Gürcistan’a verdiği ültimatomla, Brest-Litovsk Antlaşması’na göre verilmesi gereken Ardahan ve Artvin’in derhal boşaltılmasını isteyerek, aksi halde buraların işgal edileceğini bildirmiştir. Bu isteğin Gürcü Hükümeti tarafından kabul edilmesi üzerine, Artvin ve Ardahan Türkiye’ye verilmiştir. Gürcistan, Türkler’in Sovyet-Rus tehdidine karşı geçici olarak Batum’u işgal etmesini önermişlerdir. Batum’la ilgili Gürcü teklifi değerlendirilerek, Kazım Karabekir komutasındaki Türk Ordusu 11 Mart 1921’de Batum’a girmiş, Kafteradze başkanlığındaki Bolşevik İhtilal Komitesi ve Albay Kazım, yayımladıkları ayrı bildirgelerde Batum’u devraldıklarını bildirmişlerdir. Bu durumda, Batum’da bulunan Türk kuvvetleri ile Gürcistan’daki 42 İSTANBUL TİCARET ODASI Rus kuvvetleri arasında çatışma tehlikesi ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine, 16 Mart 1921’de “Moskova Antlaşması” ile Türkiye, Kars’ı ve Ardahan’ı almış ama Batum’u Sovyetlere bırakmak zorunda kalmışlardır. Gürcistan ise, 17 Mart 1921’de Sovyetlerle mütareke imzalamış ve Batum’un Sovyetler tarafından işgal edilmesini kabul etmek zorunda kalmıştır. 13 Ekim 1921’de Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında “Kars Antlaşması” imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Türkiye’nin doğu cephesinde güvenlik sağlanmıştır. Sovyetleştirilmiş Kafkas Cumhuriyetleri bu antlaşmaya imza koymuşlardır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırları, bu cumhuriyetler tarafından da onaylanmıştır. Kızıl Ordu’nun sırasıyla, Mart 1920’de Azerbaycan’ı, Aralık 1920’de Ermenistan’ı ve Şubat 1921’de Gürcistan’ı işgal ederek bölgeyi tekrar ele geçirmesi sonucu artan baskıları neticesinde, 12 Mart 1922’de üç devlet, TransKafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (TSSC) dönüşmüştür. Gürcistan’ın Trans-Kafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanması, milliyetçilerin yanı sıra Gürcistan Komünist Partisi içinde de tepkiler doğurmuştur. Bunu geniş bir tasfiye hareketi izlemiş, 1924’de başlayan köylü ayaklanması Kızıl Ordu’nun yönetimi ile bastırılmıştır. Gürcistan, Trans-Kafkasya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin dağılmasıyla, 1936 Anayasası uyarınca kurulan SSCB’nin bağımsız bir üyesi haline gelmiş ve Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden biri oldu. Böylece, 1991 yılına kadar sürecek olan Sovyet hâkimiyeti dönemi başlamıştır. 1.7. Sovyetler Dönemi ve Gürcü Ulusal Hareketi Gürcistan, 1922-1936 yılları arasında, Tiflis’in Başkenti olduğu TransKafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer almış, bu yapı dağıldıktan sonra ise SSCB’nin üyesi olmuş ve Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsünü elde etmiştir. Gürcüler, uzun yıllar süren Rus yönetimi altında, milliyetçi yapılarını muhafaza edebilmişlerdir. Ruslar, Gürcülere milli GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 43 alfabe ve Gürcüceyi kullanma özgürlüğü tanımak zorunda kalmıştır. Bu imkân, Gürcü milliyetçiliğinin canlı kalmasında etkili olmuştur. Zviad Gamsahurdiya, 1970 yılından itibaren milliyetçilik hareketlerini tek bir noktada toplamış ve muhalif hareketlerin güçlenmesini sağlamıştır. Gürcistan’a lisan konusunda tanınan özgürlüğün kaldırılması için hazırlanan Rus raporunun ele geçirilmesi neticesinde, Ruslara karşı şiddetli gösteriler düzenlenmiştir. Bu gösterilerle birlikte, örgütlü bir Gürcü ulusal hareketi ortaya çıkmış ve Gürcü milliyetçiliği yükselmeye başlamıştır. SSCB döneminde Gürcüler, Sovyet Rusya’nın birçok uygulamasına tepki göstermiştir. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi, Gürcistan’ın anadili olan, Gürcüce dili ile eğitim yapılan okulların sayısının düşürülmesine verilen tepkidir. Ülke halkı Sovyet Rusya’sının birçok yerde uyguladığı ve Ruslaştırmayı amaçlayan bu politikaya karşı 14 Nisan 1978 tarihinde büyük protesto gösterileri ile cevap verilmiştir. Rusların takip ettiği politikalara karşı Gürcü milliyetçilerin yaptığı eylemler ve bağımsızlık istekleri Stalin tarafından çok kanlı şekilde bastırılmıştır. Gürcistan’ın istihbarat elemanları ve milliyetçi liderleri kurşuna dizilmiştir. SSCB sonrasında Gürcistan’da yaşayan, nerede ise tüm halkın Gürcüce bilmesi, bu tepkinin bir sonucu olarak da yorumlanabilir. 1.8. Bağımsızlık Dönemi: Perestroyka ve Glasnost 1985-1990 yılları arasında eski SSCB’de Mihail Gorbaçov’un başlattığı “Perestroyka ve Glasnost” politikaları 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girmesi ile birlikte Gürcistan’da da bağımsızlık hareketleri başlamıştır. Gürcistan ve komşusu Azerbaycan’ın bağımsızlık girişimleri, Rusya’nın tepkisini çekmiş ve 9 Nisan 1989’da bu ülkelerde çıkan olaylar sonucunda; Gürcistanda 21 kişi hayatını kaybetmiş, Azerbaycan’da ise bağımsızlık mücadelesinde ölen kişi sayısı yüzden fazla olmuştur. Bu olaydan etkilenen Gürcülerin 44 İSTANBUL TİCARET ODASI Komünist sisteme karşı güvensizlikleri daha da artmıştır. 1990 yılında yapılan Gürcistan’daki seçimlerde, SSCB’ye bağlı olunmasına rağmen komünistler kaybetmiştir. Gürcistan Yüksek Sovyet’inin 1921 tarihli Gürcistan-SSCB Anlaşması ile 1922 tarihli Birlik Anlaşması’nın geçerli olmadığına karar vermesi üzerine; 31 Mart 1991’de ülke genelinde referanduma gidilmiş ve seçmenlerin %93’ü yeni cumhuriyeti onaylamıştır. Bunun üzerine, 9 Nisan 1991’de Gürcistan Parlamentosu ülkenin bağımsızlığını ilan etmiştir. 1991 yılı Mayıs ayında milliyetçi bir lider ve aynı zamanda bir eğitimci olan Zviad Gamsahurdiya halkın %86,5 oyuyla yeni kurulan Cumhuriyetin Başkanı olmuştur. 21 Aralık 1991 tarihinde başlayan iç çatışmalar ile ülke yeniden bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Özellikle başkent Tiflis’te silahlı çatışmalar olmakta ve dükkânlar yağmalanmaktadır. Güvenlik güçleri, denetimi ve otoriteyi tamamen kaybetmiştir. Şiddetlenerek ülke geneline yayılan olaylar sonucunda, başkanlık sarayını kuşatan Askeri Konsey, 2 Ocak 1992’de başkanı görevinden almış ve olağanüstü hal ilan etmiştir. Gamsahurdiya yandaşları sokaklara dökülerek Askeri Konseyi protesto etmişlerdir. Çıkan olaylarda birçok kişi öldürülmüştür. 6 Ocak 1992’de Gamsahurdiya ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Bu tarihten itibaren ülke Hükümet Konseyi, Askeri Konsey ve Danışma Meclisi tarafından yönetilmiştir. Bunun akabinde, daha kararlı bir liderlik için bir “Politik Danışma Konseyi” ve daha genişletilmiş bir “Devlet Konseyi” teşkil edildi. Gamsahurdiya’nın gönderilmesinden sonra, yeni liderlik için SSCB’nin eski Dışişleri Bakanı olan Eduard Şevardnadze’nin adı geçmeye başladı. 1992 yılı Mart ayında, SSCB sonrası Gürcistan’a uluslararası meşruiyet kazandırmak amacıyla, Askeri Konseyin kararı üzerine Eduard Şevardnadze Gürcistan’a davet edildi. 12 Ekim 1992’de yapılan seçimlerde Şevardnadze başkan seçilmiştir. Şevardnadze, hükümete reformcuları getirirken, yönetimine karsı güçlü bir muhalefetin gelişmesini önlemek için bazı yerel liderleri GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 45 görevlerinde bıraktı. Şevardnadze, bazı politika hatalarına ve çeşitli suikast girişimleriyle karşılaşmasına karşın iktidarını zaman içinde iyice sağlamlaştırdı. SSCB’nin dışişleri bakanlığını yürüttüğü sırada dünyada bıraktığı olumlu izlenim, bu göreve gelince de sürmüş ve onun ülkede başarılı sonuçlar alacağına dair bir inanç ortaya çıkmıştır. Bu sayede Gürcistan, Birleşmiş Milletlere de üye olmuştur. 1993 yılında ise Gamsahurdiya yanlıları, iktidarı yeniden ele geçirmek için karşı saldırıya geçmiştir. Şevardnadze, bu sorunun çözümü için gerekli olan Rus desteğini alabilmek için, Ekim 1993’te ise, Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye olmak zorunda kalmıştır. Bu adımın açıklandığı basın bildirisinde, Moskova’nın hazırladığı metin okutulmuştur. BDT üyeliği için imzayı atmasından sonra Gamsahurdiya taraftarlarının ilerlemesi durdurulmuştur. 24 Ağustos 1995 tarihinde Gürcistan’ın yeni anayasası kabul edilmiş, Kasım 1995’de ve Nisan 2000’de yapılan seçimler sonucunda Şevardnadze Devlet ve Parlamento Başkanı seçilmiştir. Gürcistan’da, 2 Kasım 2003 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde önemli yolsuzluklar yapıldığı gerekçesiyle ülkede yine siyasi kriz patlak vermiştir. Sonrasında, 22 Kasım 2003’de muhalif göstericiler tarafından Gürcistan Meclis Binası basılmış; gelişmeler sonucunda Nisan 2000’de beş yıllığına Devlet Başkanı olarak seçilen Gürcistan Cumhurbaşkanı Şevardnadze, görevinden istifa etmiştir. Eski milletvekilleri ile toplanan meclis 2 Kasım seçimlerinin (nispi temsil yöntemi ile yapılan seçim) iptali ile yeni Devlet Başkanlığı seçiminin, 4 Ocak 2004 tarihinde yapılmasını kabul etmiştir. Devlet Başkanlığı seçimini, Halk hareketini başlatan Ulusal Hareket (Nino Burjanadze) ve Demokratlar Grubu’nun ortak adayı Saakaşvili, beklenildiği gibi oyların %96,27 sini alarak Gürcistan’ın 3. Cumhurbaşkanı olmuştur. 1.9. Gül Devrimi ve Reform Çalışmaları Ekonominin kötü olmasının yanı sıra seçimlere de hile karıştırılması, Acara’da yönetimin başında bulunan Aslan Abaşidze ile Şevardnadze’nin 46 İSTANBUL TİCARET ODASI dayanışmaya girmesi, Gül Devrimi’nin en önemli nedenleridir. Saakaşvili, Demokratların ve Batı devletlerinin desteğiyle, Gürcistan’ın Batı demokrasileriyle entegre olması için önemli çaba sarf etmiştir. Ancak eski sisteminin tamamen tasfiyesini gerçekleştiremediği ve Rusya’nın bölgedeki fiili baskısı yüzünden, Gürcistan’da demokratikleşmede önemli ilerlemeler sağlanamamıştır. Saakaşvili, Aslan Abaşidze liderliğindeki Acara sorununu çözmekle birlikte, Rusya’nın “Barış gücü” adı altındaki askerleriyle fiilen işgal altında tuttuğu Güney Osetya bölgesindeki sorun ile ilgili bir çözüm sağlayamamıştır. 1.10. Gürcü Rüyası Koalisyonu ve Parlamenter Sisteme Doğru Mihail Saakaşvili’nin, 2003 yılında başlayan ve 27 Ekim 2013 Pazar günü düzenlenen seçimle “Gül Devrimi” olarak nitelenen 10 yıllık iktidarı sona ermiştir. 2003-2008 yılları arasında zirve noktasına varmış olan Saakaşvili’nin kişisel/siyasal etkinliği, Ağustos 2008’de yaşanan ve Rus Ordusu’nun neredeyse silah kullanmadan Tiflis yakınlarına dek gelmesi ile sonuçlanan 5 günlük Rusya-Gürcistan Savaşı sonrası inişe geçmişti. Gürcistan’ın AB ve NATO üyeliği noktasında ileri bir adım atamaması ve yönetimin ciddi yolsuzluk iddiaları, Saakaşvili’nin yakın müttefikleri ile yaşadığı kişisel problemler, Gürcistan’ı ciddi bir siyasal ve ekonomik buhranın içerisine sürükleme riski taşımaktaydı. Tüm bu faktörlerin üzerine, servetini Rusya’da elde etmiş milyarder işadamı Bidzina İvanişvili’nin adeta bir “Kurtarıcı” olarak siyasete el atması, Saakaşvili iktidarının sona ereceğini gösteren ciddi bir kanıt olmuştur. İvanişvili’nin teşkilatlandırdığı Saakaşvili muhalifi, Gürcü Rüyası Koalisyonu, düzenlenen parlamento seçimlerini kazanmış ve Mikhail Saakaşvili’yi, parlamento desteğinden yoksun bırakmıştır. Ardından gelen başkanlık seçimleri ise bu duruma son verdi ve; Gürcü Rüyası Koalisyonu’nun ve dolayısıyla Başbakan Bidzina İvanişvili’nin desteklediği eski bir üniversite rektörü olan Georgi Margvelaşvili, Saakaşvili’nin desteklediği eski Dışişleri Bakanı David Bakradze’ye karşı, ikinci tura gerek kalmadan %62 oy ile başkanlık seçimlerini kazandı. 2010’un Eylül ayında değiştirilen yeni anayasanın, yeni başkanının seçilmesinin ardın- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 47 dan yürürlüğe girmesi planlanmıştı. Yeni başkanının görev süresi beş yıl olacak ve yeni anayasa gereği yetkileri oldukça sınırlı kalacaktır. Başkanın yetkilerinin büyük bölümü başbakan ve hükümete geçmesi ile Gürcistan, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme doğru yaklaşmış olacaktır. İKİNCİ BÖLÜM GÜRCİSTAN’IN COĞRAFİ VE DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ 2. Gürcistan’ın Coğrafi ve Demografik Özellikleri K aradeniz’in kuzeydoğusundaki Taman Yarımadası’ndan Hazar Denizi’nin batısındaki Apşeron (Apcheron) Yarımadası’na kadar devam eden dağlık bölgeye Kafkasya denmektedir. Kafkasya adının ilk defa eski Yunan yazarlarından Aiskhylos’un M.Ö. 490’da yazdığı “Zincire Vurulmuş Zevk ve Eğlence” adlı romanında anılan “Kavkaos Dağı” deyiminde görüldüğü söylenir. Bunun eski Yunanlılarca bilinmesi, Karadeniz’deki İyon kolonicilerine bağlanmaktadır. Eski Yunanlılardan sonra Romalılara “Kavkaus” biçiminde geçen bu coğrafya deyimi, Rönesans’tan sonra ise Hümanistlerin eserlerinde, “caucasus, caucasia, caucasie” şekillerinde anılmaya başlanmıştır. Hazar Denizi ile Karadeniz arasında 440.000 kilometrekarelik bir alan kaplayan Kafkasya, Rusya Federasyonu’nun Avrupa kesiminin güney batısı ile Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan topraklarını içine alır. Bu bölgedeki ünlü sıradağlar, İslam-Türk eserlerinde Elbruz Dağı olarak geçmektedir. Kafkasya, Akdeniz-Ege Denizi-Boğazlar ve Marmara Denizi-Karadeniz-Azak Denizi gibi birbirine bağlı iç denizlerin vücuda getirdikleri bir su koridorunun doğu ucunda yer almaktadır. Bu sebeple tarihin hiçbir devresinde önemini kaybetmemiştir. Kafkasya ve Kafkasya’nın bağlı bulunduğu iç denizler koridoru ilk etnik hareketlere, etnolojik oluşum ve gelişmelere sahne olmuştur. Dünyada eşine az rastlanacak oranda renkli bir görüntü sergileyen bölgede çok fazla sayıda etnik gurup bulunmaktadır. Arap coğrafyacılar bölgeye bu nedenden ötürü “Halklar Dağı” adını vermişlerdir. Genel bir ifade ile “Kafkas Halkları” olarak isimlendirebileceğimiz bu etnik toplulukları, Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya halkları şeklinde tasnif etmek mümkündür; 52 İSTANBUL TİCARET ODASI Kuzey Kafkasya - Kuzey Kafkasya Halkları: Abhaz-Adige, Nakho-Dağıstan - Hint Avrupalı Halklar: Osetler-Tatlar - Turani Halklar: Karaçaylar-Balkarlar, Kumuklar-Nogaylar Güney Kafkasya - Kartveller-Megreller-Lazlar-Svanlar-Hevsur-Psav-Tuş-Mohev-Mittiulİngilo - Azeriler - Ermeniler Destanlarının zenginliği kadar tarih ve etnoloji bakımından da çok önemli bir bölge olan Kafkasya’nın, eski çağlardan beri insanlığın ilgisini çektiği söylenebilir. Avrupa ve Asya arasındaki fetih amaçlı hareketler büyük ölçüde bölge ile alakalı olmuştur. Güneyde, Medler, Farslar, Romalılar, Bizanslılar, kuzeyde ise Hunlar, Hazarlar, Moğollar ve son olarak da Ruslar bu tarzda hareket etmişlerdir. Bu istila hareketlerinden en çok etkilenen halklardan birinin de, Kafkasya dağlarının eteğinde yerleşen Gürcüler olduğu söylenebilir. Bugün Gürcü halkının yaşadığı Gürcistan toprakları, Kafkasya’nın güneyinde, özellikle siyasi coğrafyada bilinen ve kullanılan ismiyle Transkafkasya içerisinde yer alır. Hazar Denizi ile Karadeniz arasında eski baharat ve ipek yolları üzerinde bulunan Transkafkasya, kelime anlamı olarak da Kafkas ötesi anlamına gelmektedir. Bu ifadenin Rusya’ya göre bir coğrafi konum gösterdiği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Ruslar, Kuzey Osetya’nın başkentine, “Kafkas’a hükmet!” anlamındaki Vladikavkas adını vermişlerdir. “Kafkas’a Hükmet” emri verildikten sonra Ruslaştırılma tamamlanmış ve Vladikavkas şehri 1784’te kurulmuştur. Kuzeyden Rusya Federasyonu, güneyden Ermenistan ve Türkiye, doğu ve güneydoğudan Azerbaycan, batıdan Karadeniz ile çevrili olan Gürcistan’ın yüzölçümü 69.700 km2 ve başkenti Tiflis (Tbilisi)’tir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 53 Kuzeyde, Güney Osetya Cumhuriyeti’nde yaşayan ve Gürcülerle akrabalıkları bulunmayan Osetler, Farsçaya yakın bir dil konuşurlar ve Müslüman’dırlar. Batıda, etnik bakımdan yine Gürcülerle akrabalıkları bulunmayan Abhazlar, merkezi Sohum olan Abhazya Cumhuriyeti’nde yaşarlar. Abhazların bir kısmı Müslüman bir kısmı ise Hıristiyandır. Batum merkezli Acara Özerk Cumhuriyeti’nde ise Müslüman Gürcü gurubu yaşamaktadır. Gürcistan bölgesine, Yunan ve Latin yazarları İberya, İverya; Ermeni yazarları Viir, Varta, Virk; Arap yazarları Gurzan, Gurya, Kure-Alkure; Avrupalılar Georgie; Ruslar da Gurusya adını vermektedirler. Gürcüler ise kendilerine Kartveli, anayurtlarına da Sakartvelo adını vermişlerdir. Her iki isminde Gürcü halkının atası, mitolojik bir figür olan Kartlos ile bağlantılı olduğu söylenmektedir. Somehler ile Gürcüler, Ranienler, Movakanienler, Herler, Lekler ve Megrellerin hep birlikte Targamos (Togarma) adlı bir cedden geldikleri de iddia edilmektedir ki, bu iddialara göre Togarma Nuh’un soyundan gelmektedir. Togarma’nın sekiz oğlundan biri olan Kartlos’a ise Kafkas dağlarının güneyi verilmiştir. Böylece doğuda Tiflis altındaki Borçalı çay ağzından batıda Suram dağlarına kadar olan bölgeye yerleşen Kartlos’dan Kartvel kavmi türemiştir. Gürcistan’ı, etnik bakımdan Transkafkasya’nın en zengin ve en problemli ülkesi kabul etmek mümkündür. Ülkede etnik dağılım şöyle gösterilebilir: Gürcüler %70,1, Ermeniler %8,1, Ruslar %6,3, Azeriler %5,7, Osetler %3, Rumlar %1,8, Abhazlar %1,8, Ukraynalılar %1, Yahudiler %0,5, Diğer %1,7 (toplam 5.400.841). Gürcistan’da ülkenin asıl sahibi durumundaki Gürcü nüfus, genel içindeki %70,1 lik payı ile Transkafkasya’da ana etnik grubun ülke geneline oranının en düşük olduğu ülkedir. Gürcü nüfus ise üç ana bölüm halindedir; Kartvel, Megrel, Svan. Megrel ve Svanlar, asıl Gürcüleri simgeleyen Kartvel Gürcülerinden birtakım özellikleriyle ayrılırlar. Megrelce ve Svanca, Gürcüce ile farklılık gösterdiği gibi, bu topluluklar yaşayış olarak da farklılık gösterirler. Megreller ülkenin batısında, Svanlar kuzey batısındaki dağlık bölgede yaşarlar. Her iki toplum da Ortodoks-Hıristiyan’dır. 54 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’ı yüzey şekilleri bakımından da üç bölgeye ayırabiliriz. Kuzeyde büyük Kafkas sıradağlarının bulunduğu birinci bölge, güneyde küçük Kafkas kitlesinden oluşan ikinci bölge ve bu iki kütle arasında ova ve yaylaların yer aldığı engebeli çöküntü bölgesi. Bu çöküntü alanının batı tarafında Kolhit ovası, doğuda Kartli ve Kaheti yaylaları bulunur. İklim de coğrafi bölgelere göre farklılık gösterir. Kafkasların soğuk kuzey rüzgârlarını engellemesi ve ülkenin Karadeniz’den gelen nemli ve sıcak bir hava akımının etkisinde kalması iklimin yumuşak ve yağışlı olmasına yol açmıştır. Karadeniz’e yakın Kolhit ovasında ise astropikal iklim özellikleri görülür. Sık ormanlar ve verimli vadilerle Gürcistan topraklarının ancak %20’si ekime elverişli olmasına rağmen, sulamalı tarım sistemleri geliştirilmiştir. Çay ve narenciye üretimi çok gelişmiştir. Bölgede hayvancılık da kayda değer bir yer tutmaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvan beslenmesi tüm bölgede yaygın olmakla birlikte, balıkçılık Gürcistan ekonomisi için önemli bir konumdadır. Ülke ekonomisi için bir diğer önemli kaynak ise yer altı zenginlikleridir. Kafkas dağları, kömür, demir cevheri, kurşun, çinko, bakır, molibden, manganez gibi maden yatakları ile yer altı kaynakları bakımından zengindir. Bölgede ayrıca petrol ve doğalgaz yatakları da bulunmaktadır. 2.1. Gürcistan’ın Coğrafi Özellikleri Gürcistan Cumhuriyeti, 41-47’ doğu boylamlarıyla 41’ ve 43’ kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Ülkenin yaklaşık 1/4’ü dağlıktır. Ülkenin kuzeyinde Rusya ve Osetya, güneyinde Ermenistan, güneydoğusunda Azerbaycan, güneybatısında Türkiye, batısında Abhazya yer almaktadır. Batısında Karadeniz kıyıları yer almaktadır. Gürcistan idari açıdan tarihsel olarak bölgelere, 8 il ve 63 ilçeye ayrılmaktadır. Coğrafi olarak Gürcistan üç bölgeden oluşmaktadır. İlk bölge, ülkenin kuzeyinde yer alan ve yüksek dağlardan oluşan “Büyük Kafkas” bölgesidir. İkinci olarak güneyde yüksek platoların yer aldığı bölge bulunur. Son olarak, söz konusu iki bölge arasında Karadeniz’e kıyısı olan ortadaki alan bulunur. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 55 Gürcistan en büyükleri Rioni, înguri, Kura ve Mitvari olmak üzere toplam 25 akarsuya sahiptir. Ülkedeki akarsular taşımacılık yapılmasına müsait olmamasına rağmen, özellikle hidroelektrik enerjisi üretimi için son derece uygundur. 850 göl ve yarısından fazlası termal olmak üzere 2000 civarında mineral su kaynağı bulunmaktadır. Gürcistan’ın batısına ılık Akdeniz iklimini andıran yarı tropik iklim; doğusuna ise kara iklimi hâkimdir. İklimin bu kadar değişmesinde, ülkeyi doğu ve batı olmak üzere ikiye ayıran Likhi sıradağlarının büyük rolü vardır. İklim ve coğrafyanın getirdiği avantaj ile Gürcistan, turistlerin ve araştırmacıların ilgisini çekecek kadar zengin ve kendine özgü bir bitki örtüsüne sahiptir. Büyük kısmını meşe, çam, kayın, ceviz ve fındık ağaçlarının oluşturduğu ormanlar ülkenin yaklaşık %35’ini kaplamaktadır. Gürcistan, Güney Kafkasya’da, iki kıta üzerinde, Avrupa ve Asya sınırındadır. Eski çağlarda, Doğu’yu Batı’ya bağlayan ticaret yollarının Gürcistan’dan geçmesi nedeniyle, pek çok ülke Gürcistan’ı ele geçirmek istemiştir. Önemli şehirleri; Tiflis (1,4 milyon kişi), Kutaisi (240 bin kişi), Rustavi (158 bin kişi), Batum (137 bin kişi) Gori (70 bin kişi), Poti (50 bin kişi)’dir. Gürcistan’ın büyük bir bölümü, dağlar ve ormanlarla kaplıdır. Surami ya da diğer adıyla Lihi Dağları ülkeyi, doğu ve batı olarak ikiye ayırır. Gürcistan’ın doğal-coğrafik koşulları (ılıman iklimi, değişik yapıda ve verimli toprakları), farklı alanlarda tarımcılığa (tahıl, bağcılık, meyvecilik, sebzecilik, bahçecilik, hayvancılık vs) olanak sağlamaktadır. Ülkenin %25’i tarıma elverişli arazilerden oluşmaktadır. 252 km. olan Türkiye Gürcistan sınırı Sarp Köyü’nden başlar. Eski bir yerleşim olan bu köy, çizilen sınır nedeniyle ikiye bölünmüştür. Karadeniz kıyılarından hemen sonra eğimli ve dağlık yerlerden geçen sınır, uzun bir süre dağlar ve platolar üzerinde devam eder. Aktaş Gölü’nü (Hazapin=Azap) ikiye böldükten sonra güneye yönelir ve Ardahan Platosu üzerinde bir süre devam 56 İSTANBUL TİCARET ODASI ettikten sonra Ermenistan sınırına ulaşır. Bu sınır üzerinde Sarp Gümrük Kapısı bulunmaktadır. 2.1.1. Konumu Ulusların varlıklarını sürdürme, gelişme ve güçlenmesinde jeopolitik durum, ulusal güvenlik politikasının oluşturulmasında kilit rol oynamaktadır. Bu açıdan bakılacak olursa, Gürcistan, Transkafkasya’da açık denizlere çıkışı olan tek ülke olması nedeniyle, jeopolitik açıdan diğerlerine nazaran daha önemlidir ve bölgenin anahtarı konumundadır. Aslında Gürcistan, yalnız Transkafkasya için değil, Karadeniz ve Hazar Havzası için de kilit öneme sahip bir devlettir. Coğrafi konumundan dolayı stratejik öneme sahip olan Kafkasya, aynı zamanda zengin doğalgaz ve petrol yataklarıyla da devletlerin ilgisini çekmektedir. Hazar Havzası’nda ve Orta Asya’da çıkan petrol ve doğalgaz, Kafkaslardaki boru hatlarıyla Karadeniz’e oradan da dünyaya ulaştırılmaktadır. ABD’nin de desteklediği Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı son yıllarda bölgedeki en önemli boru hattıdır. Gürcistan, kıt’a içi devletlere güzel bir örnek teşkil etmektedir. Oldukça fazla komşusu olan ve kıta içinde fazla bir toprağa sahip olmayan ülkelerden biridir. Kendini, güçlü devletlerin tehditlerinden korumak için mutlaka güçlü komşulara ihtiyaç duyar ve çevresinde daima bir barış kuşağı oluşturmak zorunluluğu hisseder. Gürcistan’ın dağlık olup, birbirine geçit vermez çok sayıda vadiden oluşması, bölgenin sosyo-politik yapısını belirleyici en önemli özelliğidir. Bu husus çeşitli köklerden gelen toplulukların, tarih boyunca yaşanan işgallerden kendilerini koruyabilmelerini ve kültürlerini sürdürebilmelerini sağlamıştır. Bölgenin coğrafi bağlamda başka bir özelliği ise, büyük devletler arasında bir tampon oluşturmasıdır. Komşu olan Araplar, İranlılar, Ruslar ve Türkler tarih boyunca, Transkafkasya ile ilgilenmişler ve bu nedenle bölge, zaman zaman çeşitli güçlerin egemenliğine girmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 57 Bölgenin coğrafi yapısına ilişkin son özellik, bölgenin ticaret ve ulaşımda büyük köprü teşkil etmesidir. Bölge bir anlamda, kuzey ve güney bağlantısını sağlamaktadır. Kafkasya, kendi içinde de çeşitli bölgelere ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi; Don ve Volga nehirleri arasında kalan “Step Kafkasyası”; ikincisi, steplerin güneyinde yer alan Kafkas Dağları’nın eteğindeki, “Büyük Kafkasya”dır. Üçüncü bölge ise, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ı da kapsayan, “Transkafkasya ve Küçük Kafkasya” bölgesidir. Bir başka bölünme de, Kafkasya’yı ikiye ayırmaktadır. Birincisi; Büyük Kafkasya Dağları’nın kuzeyinde yer alan Kuban Çöküntüsü, Stavropo Platosu ve Terek Çöküntüleri’ nin oluşturduğu, “Kafkasönü”, ikincisi ise; güneyde Küçük Kafkas Dağları, Rion ve Kura Çöküntüleri’ nin oluşturduğu, Transkafkasya (Kafkasardı)’dır. Ancak birkaç geçit veren ve 1100 km. uzunluğundaki bu silsile; Avrupa’nın en yüksek tepesi olan Mont Blanc’dan çok daha yüksek 25 zirveyi ihtiva etmektedir. Silsilenin en yüksek zirveleri, Elbruz (5630 m.) ve Kazbek (5045 m.) tepeleridir. Kritik birkaç geçit de Kuzey Kafkasya’nın merkezi, Terekkale (Kuzey Osetya)’yı Tiflis (Gürcistan)’e bağlayan Daryal Boğazı ile Derbent, Mamison ve Glohor’dan ibarettir. Büyük Kafkas Dağları, Karadeniz ve Hazar Denizi sahil yolu dışında, bu üç yerden geçit vererek, Kuzey Kafkasya’yı Transkafkasya’ya bağlar. Hazar Denizi ve Karadeniz arasında uzayan, Kafkas Berzahını, kuzeybatıgüneydoğu istikametinde bölen sıradağlar, birçok vadi ve geçit ihtiva etmesine rağmen, kuzey-güney yönünde kullanılmaya elverişli pek az geçide sahip bulunmaktadır. 21. yüzyıla gelinceye kadar, geçişlere imkân tanıyan en önemli geçit, Hazar Denizi kıyısındaki Derbent (Demirkapı) geçidiydi. Yaklaşık 2 km. uzunluğunda olan Derbent geçidi, tarih boyunca siyasi ve iktisadi öneminden bir şey kaybetmemiştir. Bu önem, Volga ve Aras nehirlerinin, bölgeye sağladığı stratejik bütünlükten kaynaklanmaktadır. 58 İSTANBUL TİCARET ODASI Kuzey-güney istikametinde, geçiş sağlayan ikinci yol ise, Transkafkasya’da bulunan Daryal (Daryol) geçitidir. Vladikafkas (Kuzey Osetya) – Tiflis ( Gürcistan) arasında bulunan ve “Gürcü Askeri Yolu” olarak tanınan bu geçit, sarp ve dardır. Romalılar, İranlılar, Gürcüler tarafından; burada, garnizon ve müstahkem mevziler inşa edilmiştir. 18. Yüzyıl sonlarında da, Rusların genişletme ve tesviye çalışmaları sonucunda, askeri amaçların dışında da kullanılmaya başlanılmıştır. Bunların dışında, aralarında Mamison ve Klukhor gibi geçitlerin de bulunduğu, yetmiş kadar küçük yol ve patika mevcut ise de, bazıları sadece yük hayvanlarının geçebileceği şekildedir. Dağların Kuzey etekleri, sulak ve derin vadiler, mümbit, yeşil ovalarla son bulmaktadır. Bu ovalar ve vadiler; Terek, Kuban, Samur, Gun (Kuma), Sulak ve Araks gibi nehirlerle sulanmaktadır. Rua nehri çöküntüsü, Kutaisi’den itibaren batıya doğru genişleyerek Karadeniz sahilindeki Kolhida ovasını oluştururken; Kura nehri çöküntüsü ise, güneydoğuya doğru ilerledikçe, önce Migeçevi gölüne, daha sonra Azerbaycan steplerinde bulunan, su kanallarının oluşturduğu geniş düzlüklere ulaşır. Kura nehri, kanallar bölgesinde, Aras nehri ile birleşerek, her iki nehrin suları da, tarım amacı ile kanallara aktarılarak, geniş steplerin sulanması sağlanmaktadır. Rua ve Kura nehirlerinin güneyinde uzanan dağ silsileleri küçük Kafkas Dağları olup; bu dağlar, Doğu Anadolu Dağları’na bağlanır. Sıra dağlar, sönmüş volkanlar ve volkanik gölleriyle Küçük Kafkas Dağları’nın, Doğu Anadolu Dağları’nın özelliklerini taşıdığı görülmektedir. Bu dağların zirveleri Ermenistan’da Alagöz (Haragado) Dağı, Gegamskıye Dağı ve Azerbaycan’ da Karabağ Dağı’ dır. Coğrafi konumu itibariyle, bir kavşak özelliği taşıyan Kafkasya; değişik yönlerden gelen kavimlerin bir uğrak yeri olmuştur. Bu kavimlerden bir kısmı gelip geçerken, bir kısmı ise burada yerleşmiştir. Bölgenin yerlisi olan veya daha sonra bölgeye yerleşen ve Kafkasya’nın doğasına paralel, orijinal bir yerleşim tarzı gösteren kavimler, birbirine karışmaksızın, ayrı ayrı bölgeleri yurt edinmişlerdir. Dolayısıyla; bölgedeki kavimler arasında önce fiziki/coğrafi, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 59 daha sonra da siyasi olarak izolasyon meydana gelmiştir. Bu durum; bölge dışı güçler (Çarlık ve Sovyet Rusya ile İran) tarafından, sürekli olarak kullanılmıştır. 2.1.2 İklimi Gürcistan genelinde karasal iklim hüküm sürmektedir. Batı kesimleri en çok yağış alan bölgesidir. Kıyıda 1000 mm. olan yağış miktarı dağlarda 2500 mm. yi geçer. Kışların ılık, yazların sıcak geçtiği Gürcistan’da sıcaklık bölgenin denizden uzaklığına ve yüksekliğine göre değişir. Karadeniz sahili ve Rioni havzasında ılık, nemli ve yarı tropik bir iklim hüküm sürmektedir. Doğu Gürcistan’da daha karasal bir iklim hüküm sürmektedir. Kışları soğuk, yazları ise kuru ve sıcaktır. Gürcistan doğal özelliklerine göre 3 fiziki bölge karşımıza çıkar. Büyük Kafkasya, Kolkhida bölgesi, Ilıman nemli ve kuru subtropikal yapıya sahip olan Kura Depresyon ovası. Her bölgenin daha küçük bölümleri vardır. Büyük Kafkasya (Kafkas İoni), ülkenin kuzey kısmını kaplamaktadır. Çok çeşitli jeolojik yapıya sahiptir. Orta ve yüksek yükseklikte yapıya sahiptir. İklim bakımından bu bölgede, ılıman nemli iklim, geniş yapraklı ağaçlar ve ormanlar ile orta yükselti kademelerinde alpin çayırlar, kayalık alanlar ve yüksek dağlık alanlarda buzullar görülür. Kolkhida bölgesi, rölyef çeşitliliğine sahip bölgeleri birleştirir; Kolkhida alçak ovası, küçük yükselti kademelerine sahip İmeriti yöresini barındırır. Bu alanlarda genellikle subtropikal iklim sürmektedir. Kura depresyonu bölgesi, dağ arası ovası özelliği gösterir. Kuzeyde Büyük Kafkasların doğu ve orta kısmının güney yamaçlarıyla sınırlandırılmakta, güneyde Küçük Kafkas dağı silsilesi, batıda Suram Silsilesi ile çevrilidir. Düz rölyefe sahip olup iç depresyonlar mevcuttur. Ilıman-Kurak ve subtropikal iklim tipleri hâkimdir. Gürcistan’ın büyük bölümünün dağlık olması iklimi belirlemede en önemli unsur olarak göze çarpar. Doğu ve Batı Gürcistan ile onlar arasında yer alan mikro bölgeler iklim şartları bakımından birbirinden farklıdır. Kuzey Kafkasya dağ silsilesi ülkeyi kuzeyden gelen soğuk hava kütlelerinden korumaktadır. Batıdan gelen nemli hava kütleleri ise Sunami, Meshet, Arşiyan yükseltileri 60 İSTANBUL TİCARET ODASI tarafından bölünmektedir. Doğal olarak her bir yükselti kademesi arasında kendi mikro iklim özellikleri belirmiştir. Hava kütleleri Batı Gürcistan’a yağışları subtropikal iklim karakteri göstererek bırakmaktadır. Batum’da Ocak ayı sıcaklık ortalaması 5,5°C, Temmuz ortasında 22,7°C’dir. Kıyı kesimlerinde yıllık ortalama yağış miktarı 1000 mm. civarında olup, yer yer 2500 mm.yi bulan yağışlarla karşılaşabilirken bu oran iç kesimlerde 400 mm.ye kadar düşmektedir. Arazinin engebeli oluşu ve değişik şartlar yüzünden toprak ve bitki örtüsünde yer yer büyük farklılıklar görülür. Batı Gürcistan geniş ormanlık alanlarla kaplıdır. Bölge geniş yapraklı ağaçların yetiştiği yegâne bölgesidir. 500-600 m. yükselti kademelerine kadar bu bitki örtüsü 1800-2000 m. yükseltilere kadar yerini meşe kayın ormanlarına bırakır. 3000 m. yükseltilerde Alpin çayırları yer alır. Gürcistan’da 26 bin nehrin yıllık akımı 61,5 m3dür. Nehirler Karadeniz ve Hazar havzalarına aittir. Özellikle Karadeniz havzası nehirleri yoğundur. Yağışların bolluğu bunda etkendir. Nehirlerin uzunlukları fazla olmamasına rağmen çoğunun kaynağı 2000-2500 m. yüksekliktedir. Doğal olarak akış hızı fazladır. Büyük Kafkasya dağ silsilesinin güney yamaçlarındaki su bölümü çizgisinden başlayan Rioni Nehri Batı Gürcistan’ın en çok debiye sahip nehridir, m3 miktarına göre Faguri nehri ikinci sırayı almaktadır. Doğu Gürcistan’da en büyük suyolu Kura nehridir. Su kapasitesine göre Batı Gürcistan’ın daha fazla kapasiteye sahip olduğu söylenebilir. Kura nehri havzası yüzölçümü, Rioni nehri havzasından 2,6 kat daha büyüktür. Fakat yıllık ortalama akım miktarı Rioni nehri Kura nehrinden 1,2 kat daha fazladır. Sonuç olarak Gürcistan’ın önemli nehirleri; Hazar Denizi havzasına akan nehirler; Mıtkavari (1364 km.), Tangi (623 km.), Alazani (351 km.), Karadeniz Havzasına akan nehirler; Rioni (327 km.), Enguri (213 km.). Önemli gölleri; Paravani, Hozapini, Paliastoni, Tabatskuri, Bazeleti’dir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 61 2.1.3. Toprak Yapısı Gürcistan’da yeryüzü şekilleri oldukça çeşitlilik göstermektedir. Ülkenin %80’i dağlık bir karakter göstermektedir. Arazi; 600 metreye kadar %31, 6001500 m. arasında %44, 1500 m. ve üstü %25’ini oluşturmaktadır. Ülkenin kuzeyinde Büyük Kafkasya dağ silsilesi yer almaktadır. Büyük Kafkasya dağ sisteminin merkezi kısımlarında 4500 metreyi aşan yükseltiler bulunmaktadır. En yüksek dağ Shkara (5068 m.), ikinci zirve Janga (5059 m.) daha sonra Kazbek Dağı (5047 m.)’dir. Bu dağ silsilesinde geçişler 2500-3000 metrelerde gerçekleşmektedir. Büyük Kafkas dağlarının zirveleri daimi karlarla kaplıdır. Güneyde Transkafkas dağ silsilesi yer alır. Transkafkasya dağlık alanının güneyinde volkanik plato, sönmüş volkanik dağ zincirleri ve Cavaheti dağlık alanının lavlarla doldurulmuş depresyonları hâkimdir. Jeolojik bakımdan Gürcistan genç bir ülkedir. Batıda Karadeniz kıyılarından doğuya Alazani vadisine kadar dağ masiflerinin arasında dağ arası ovalar yer almaktadır. Onların arasında Kolkhida ovası; 300 km. uzanarak ve akarsu alüvyonları ile yoğun bir şekilde kaplanmış olarak Karadeniz kıyısına uzanmaktadır. Doğuda Surami dağları arasında; Kura, Alazan, Aşağı Kartli ovaları yer alır. 2.2. Gürcistan’ın Jeopolitik Özellikleri Gürcistan coğrafi konumu itibari ile bazı kriterlere göre Asya’da, bazılarına göre Avrupa’da, bir kısım görüşlere göre ise, Asya ve Avrupa’nın sınırında yer almaktadır. Gürcistan’ın bulunduğu coğrafi konum, ülke jeopolitiğini birçok yönü ile önemli kılmaktadır. Ülke, Asya ve Avrupa kıtalarının sınırını teşkil ettiği gibi, bu iki kıtayı birbirine bağlayan, ulaşımda köprü vazifesini gören, bir transit bölge, konumundadır. 62 İSTANBUL TİCARET ODASI Yaklaşık olarak 2000 yıl boyunca faaliyette olan ve yeniden canlandırılması düşünülen, Batı’nın endüstrisi ile Doğu’nun pazarını buluşturma fonksiyonunu eda eden Tarihi İpek Yolu, Gürcistan topraklarından geçmektedir. Ülkenin geçiş bölgesi olma özelliği, hava ulaşımında da elverişliliğini koruyor. Gürcistan, bir yandan Avrupa ile Güneydoğu Asya arasında (İngiltere ve Hindistan yolunun tam ortası), diğer yandan da Kuzey Amerika ile önemli ölçüde endüstrileşmiş Kuzeydoğu ve Japonya-Kore-Çin arasındaki hava ulaşım koridorunun ortasında yer almaktadır. Gürcistan Doğu-Batı arasındaki köprü olma vazifesini gördüğü gibi, Kuzey-Güney ülkeleri arasındaki ticari ilişkilerinde de önemli bir geçit konumuna sahiptir. Kuzeyindeki sıradağların yüksekliği nedeni ile ekonomik bağlantılara uygun olmayışı, ülkenin bölge ulaşımındaki konumunun daha da güçlendirmektedir. Bir kısmı Gürcistan sınırında yer alan, bu sıradağlar 750 km. boyunca karayolu ulaşımına elverişli olmadığı gibi, tren yolu yapımı da coğrafi zorluklar nedeni ile düşünülememiştir. Ülkenin güney kısmı olan Türkiye sınırını da dağlar oluşturmaktadır, ancak bu dağlar Büyük Kafkas Dağları kadar yüksek ve elverişsiz değildir. Gürcistan’ı, Türkiye’ye karayoluyla bağlayan iki faal sınır kapısı mevcuttur: Artvin-Batum arasındaki Sarp Hudut Kapısı ve KarsAhaltsihe(Ahılkelek) arasındaki Vale Hudut Kapısı. Gürcistan Devleti’nin oluşumu, bulunduğu coğrafya sonucu, güçlü komşu imparatorlukların çekişme alanında olmuştur. Kuzeyde Hıristiyan medeniyetine mensup olan Rusya İmparatorluğu, Güneyde ise Müslüman Halklardan müteşekkil Osmanlı ve İran İmparatorlukları doğmuş ve yaşamışlardır. Böylelikle, Gürcistan iki farklı medeniyeti birbirinden ayıran bir coğrafi konuma sahiptir. Büyük jeopolitik değişimler sonucu Güney Kafkasya’da üç tane bağımsız devlet; Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan ortaya çıkmıştır. Bir çok bakımdan zayıf olan bu ülkeler, güçlü partner devlet arayışına girdiler ve şu anda Ermenistan Rusya’nın en iyi müttefiki sayılmaktadır, Azerbaycan ise din ve ırk açısından kardeşi olduğu Türkiye yanlısı politika izlerken, Batı’yla da ilişkilerini GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 63 geliştirme yoluna girmiştir. Gürcistan, diğer iki Güney Kafkasya ülkesinden farklı olarak, bulunduğu konum itibari ile daha çok seçeneğe sahiptir. Gül Devrimi sonucu iş başına gelen ülke yönetimi, önceki dönemlerden farklı olarak, Rusya’yı devre dışı bırakarak, Batı’ya daha çok entegre olma politikasını geliştirmiştir. Türkiye ile ilişkileri, işbirliği çerçevesinde devam etmektedir. Kafkasya’da denize sınırı bulunan tek ülke olması ve Orta Asya Ülkeleri için de deniz ulaşımını sağlama açısından mevcut konjonktürde en elverişli konumda olması, Gürcistan’ın jeopolitik konumunu güçlendirmektedir. Karadeniz kıyısında stratejik Batum ve Poti Limanları bulunmaktadır. Büyük miktarda kaynaklara sahip olan Azerbaycan’ın Hazar Denizine kıyısı vardır, ancak jeomorfolojik olarak bir göl olan Hazar havzası, denizlere açılmaya elverişli değildir. Hazardan, Rusya topraklarında yer alan Don-Volga kanalını kullanarak Karadeniz’e çıkılabilirse de, bu yol hem çok uzun, hem de kanaldan büyük gemilerin geçmesi olanaksızdır. Görüldüğü gibi Gürcistan, Azerbaycan’ın Türkiye ve Batıyla karayolu bağlantısını sağladığı gibi, ülkenin deniz bağlantısının sağlanması ve zengin kaynakların uluslararası pazarlara taşınmasında da önemli yere sahiptir. Azerbaycan’daki kaynakların taşınmasına yönelik kurulan Bakü-Tiflis -Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı Gürcistan üzerinden geçmektedir. Güçlü lobilere sahip olmasına rağmen, Ermenistan ekonomik olarak zayıf ve gelişme potansiyeli az olan bir ülkedir. Komşuları, Türkiye ve Azerbaycan’la çözüme kavuşmamış problemleri ve tarihi düşmanlığı olan Ermenistan, ulaşım konusunda Gürcistan’a bağımlı durumdadır. Diğer bir komşusu olan İran’ın deniz bağlantısı elverişsizliği nedeni ile Ermenistan’a tek seçenek olarak, Gürcistan yolu ile deniz ve aynı zamanda karayolu ulaşımını sağlaması kalmaktadır. Ermeni toplumunun hayallerini süsleyen “Büyük Ermenistan” projesi, bu çaresizliğe aranan bir çözüm yolu olarak da düşünülüyor olabilir. 64 İSTANBUL TİCARET ODASI Azerbaycan’ın bir parçası olan ve ülke yüzölçümünün %20’sini teşkil eden Dağlık Karabağ’ı işgal eden Ermenistan, Gürcistan’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Cavaheti bölgesinde etnik kışkırtmalara sebep olmaktadır. Ermenistan yöneticilerinde eskiden beri var olan sıcak denizlere ulaşma arzusu, Cavaheti’yi topraklarına katarak oradan Batum’a kadar uzanmayı hedeflemektedir. Müttefiki, Rusya’ya ulaşımında da Gürcistan topraklarını kullanmak zorunda olan Ermenistan, dış bağlantılarında bu ülkeye zaruri bir şekilde ihtiyaç duymaktadır. Gürcistan’ın kuzey komşusu olan Rusya Federasyonu, Karadeniz’e kıyısı olan bir ülkedir, ancak ulaşıma daha elverişli Batum ve Poti limanlarını da kullanmak için uzun zaman Gürcistan’a baskı yapmıştır. Diğer iki komşusu, Azerbaycan ve Ermenistan deniz ulaşımında Gürcistan’a bağlı iken, Rusya bu konuda Gürcistan’la eşit konumdadır. Rusya, etkisi altında bulundurmaya devam ettirdiği Ermenistan ve ticaret hacmi yüksek olan Türkiye’ye karayolu ulaşımında Gürcistan’a ihtiyaç duymaktadır. Gürcistan’ın diğer bir komşusu olan Türkiye ise bir deniz ülkesi konumundadır. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin deniz ulaşımını sağlayan Gürcistan’ın açık denizlere çıkması için vazgeçilmez konumdadır. Dolayısıyla, GürcistanKaradeniz yolu ile deniz ulaşımını elde eden bütün ülkeler Türkiye’ye bağımlı hale gelmektedir. Bulunduğu bölgenin zengin doğal kaynaklara sahip olması, bölgeyi ve kaynakların taşınmasında önemli stratejik konuma sahip olan Gürcistan’ı, gelişmeye elverişli kılmaktadır. Orta Asya’da petrol, doğalgaz, pamuk; Ukrayna’dahububat, kömür, demir; Basra Körfezinde -petrol, doğalgaz; Rusya’da birçok çeşit kaynak bulunması, bölgenin zenginliğini ve gelişme potansiyelini ortaya koymaktadır. Bölgenin en az potansiyeli olan ülkesi, güçlü lobilere sahip olmasına rağmen, Ermenistan’dır. Gürcistan, askeri-politik açıdan da NATO ile (dağılmış) Varşova Paktı ve CENTO ya da BDT gibi kuruluşların ilgi alanının sınırında bulunmaktadır. NATO üyesi olan Türkiye ile ABD ve genelde Batı karşıtı olan Irak ve İran gibi ülkeler de bu bölgede bulunmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 65 2.3. Gürcistan’ın Demografik ve Etnik Yapısı 2.3.1. Nüfus ve Etnik Yapı Gürcistan’ın bugünkü nüfusu 4.483.000 kişi ile çoğunluğunu, yaklaşık %83 ile Gürcüler oluşturmaktadır. Azerilerin bu nüfus içindeki oranı %6,5, Ermenilerin %5,7, Rusların ise %1,5’tir Rusların çoğunluğu bağımsızlık ilanından sonra Gürcistan’dan göç etmiştir, nüfusun %5’i kadar bir oran tahmin edilebilir. Daha önce, Abhazya ve Osetya dışında, Gürcistan’ın farklı bölgelerinde yerleşik olan Osetlerin genel nüfusa oranı %3, Abhazların oranı ise %1,8 kadardı. Ancak savaşlardan sonra gerçekleşen göçlerin bu oranı yarı yarıya düşürdüğü tahmin edilebilir. Ülkede yaşayan Ezidiler, Rumlar, Çeçenler ve Ukraynalılar’in oranı ise toplam olarak yaklaşık %1 olarak kabul edilebilir. Ülkede ve bölgede nüfus hareketliliği, zaman zaman güvensizlik ortamı nedeni ile ortaya çıkmaktadır. Kartveli grubu içinde Megreller ve Svanlar ülkenin batı ve kuzeybatı bölümlerinde yaşamaktadırlar. Türkiye sınırına yakın bölgede, az sayıda Laz yaşamaktadır. Lazlar, farklı dillerine rağmen etnik ve kültürel olarak Gürcüler’ e yakındır. Bunların dışında ülkede küçük gruplar olarak, Asurîler, Yunanlılar, Kürtler, Yahudiler ve Ukraynalılar yaşamaktadır. Nüfusun %89’u Hıristiyan, %11’i ise Müslüman’dır. Gürcistan’ın Nüfusu 2000 – 2013 (000) Year Nüfus Year Nüfus 2000 4 435.2 2007 4 394.7 2001 4 401.4 2008 4 382.1 2002 4 371.5 2009 4 385.4 2003 4 342.6 2010 4 436.4 2004 4 315.2 2011 4 469.2 2005 4 321.5 2012 4 497.6 2006 4 401.3 2013 4 483.8 Günümüzde Gürcülerin çoğunluğu Gürcistan topraklarında yaşamaktadır. Gürcistan’da yaşayan Gürcülerin sayısı 3.800.000’dir. Ayrıca Türkiye’de 66 İSTANBUL TİCARET ODASI 1.500.000 kadar Gürcü kökenli bir nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Rusya’da 398.000, ABD’de 150.000, Azerbaycan’da 50.000, İran’da 50.000, Batı Avrupa ülkelerinde 50.000 ve Ukrayna’da 34.000 Gürcü vardır. Batum ve çevresindeki Acarlar’ın aslen Kıpçak Türkü olduğu da söylenmektedir, ama şimdilik bir varsayımdan ibarettir. Gürcistan’ın Nüfus Yapısı 2013 (Yaş ve Cinsiyet) BDT’de olduğu gibi Türk nüfusundaki hızlı artış doğal olarak diğer grupları da etkilemektedir. Bu sebeple Gürcistan’da yaşayan Türkler ile Gürcülerin ilişkileri nüfus dağılımı ve nüfus artışı ile doğrudan ilişkili olacaktır. Okuma-yazma oranının çok yüksek olduğu ülkede eğitim ve öğretim dili resmi dil olan Gürcücedir. Gürcüce ile beraber Rusça, eski Sovyetler Birliği’nin diğer Cumhuriyetleri gibi burada da hemen herkes tarafından bilinen ikinci dildir. Ülke çok önemli bir nüfus sorunu ile karşı karşıyadır. 1989 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımından bugüne kadar, 5,5 milyon olan ülke nüfusu yaklaşık %20 oranında düşüş göstermiştir. 2013 yılı itibarı ile ülke nüfusu 4,5 milyondur. Nüfustaki bu ciddi düşüş; düşen doğum oranı, büyük çaptaki göç ve GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 67 bağımsızlık ilan eden cumhuriyetlerdeki (Abhazya ve Güney Osetya) nüfusun sayılamamasından kaynaklanmaktadır. Doğum oranının düşmesine ve büyük çaplı göçe, sivil savaş nedeni ile yaşanan sıkıntılar ve ülke ekonomisindeki kötüye gidiş neden olmuştur. Gürcistan’da Doğum ve Ölüm Miktarları (000) ve Oranları (1000 kişide) 2001 – 2013 Yıl Doğum Doğum O. Ölüm Ölüm O. 2001 47 589 10.9 46 218 10.5 2002 46 605 10.7 46 446 10.7 2003 46 194 10.7 46 055 10.6 2004 49 572 11.5 48 793 11.3 2005 46 512 10.7 40 721 9.3 2006 47 795 10.9 42 255 9.6 2007 49 287 11.2 41 178 9.4 2008 56 565 12.9 43 011 9.8 2009 63 377 14.4 46 625 10.6 2010 62 585 14.1 47 864 10.7 2011 58 014 12.9 49 818 11.1 2012 57 031 11.7 49 348 11.2 2013 57 878 48 553 Hükümet 1 milyona yakın insanın ülkeyi terk ettiğini açıklamıştır. Nüfus artış hızı son 15 yılda %0,81 olmuştur. Nüfusun azalma sebeplerini, yaşanılan göçler, siyasi istikrarsızlık ve iç çatışmaların oluşturduğu muhakkaktır. Nüfusun büyük bir kısmı Rusya Federasyonu’na göç etmiştir. Batı Avrupa ülkelerinden özellikle İtalya’ya göçler göze çarpmaktadır. İstatistiki göstergelere göre göç eden nüfusun büyük çoğunluğu çalışma yaşında olup, bu kişilerin çok büyük bölümü meslek sahibi ya da yüksek eğitim görmüş kişilerdir. Çalışma yaşındaki nüfusun ülkeden göçü doğum oranlarının düşmesine de neden olmuştur. Ancak Rusya’da yaşamakta olan yaklaşık 750.000 Gürcü, Rusya’nın 2001 yılında uygulamaya başladığı ve ülkede kalmayı zorlaştıran yeni vize rejimi nedeni ile ülkeye geri dönmeye 68 İSTANBUL TİCARET ODASI başlamıştır. Kentsel alanlarda işsizlik oranı yaklaşık %20’dir. Gürcistan’da ilginç olan bir nokta 1989 verileri içerisinde 100 yaşını geçen 20 bin kişinin olduğu görülmektedir. Gelişmiş bir ülke olan ABD de bile 100 yaşını geçen nüfus sadece 7.000 kişidir. Çoğu kesimi dağlık olan Gürcistan’da nüfus, alçak şehir merkezlerinde toplanmıştır. Nüfus Yapısındaki Gelişim Doğum Oranı (1000 kişi) Ölüm Oranı (1000 kişi) 10,73 9,92 Göç Oranı (1000 kişi) -4,06 Şehirleşme %53 Şehirleşme Büyüme Oranı -%0,4 Ortalama Yaşam Süresi (Yıl) 77,1 Erkek (Yıl) 73,8 Kadın (Yıl) 80,8 Günümüze kadar gelen en büyük özellik, etnik mozaiğin zenginliğinin sürmesidir. Gürcistan’ın etnik dağılımı aşağıdaki şekilde gösterilmektedir; Megreller Gürcistan’ı oluşturan en önemli gruplardan biridir. Ayrıca, bu halk, Karadeniz kıyısında önemli oranda konuşulan Kafkas dillerinin güney grubunda yer alan ve yazılı olmayan bir dile sahiptir. Edebi olarak Gürcüceyi kullanırlar. Resmi olarak Lazca ile Zan adlı bir dil grubunda kabul edilse de, dil bilimciler bu iki dilin karşılıklı olarak anlaşmasının mümkün olmadığını kabul etmektedirler. Megrelya’da yaygın olan din, Gürcistan’ın çoğu kesiminde olduğu gibi, Gürcü Ortodoksluktur. Lazlar GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 69 Karadeniz’in güneydoğusunda yaşayan Transkafkasya halklarından bir grubu oluşturmaktadır. VI. yüzyılda Hıristiyanlığı benimseyen Lazlar, XIV. yüzyılın sonunda Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Ayrıca, Lazca, Kafkas dillerinin güney grubunda yer almaktadır. Lazlar, Megrelce ve Gürcüceye akraba olan dillerini (Lazuri Nena) günümüze kadar korumuşlardır. Svanlar Svanlarının ülkelerinin ismi Svaneti’dir. İnguri ve Skali Nehirleri havzasında yerleşmiş Gürcistan’da yaşayan bir halktır. Tamamı Ortodoks Hıristiyan’dır. Svanca, Kafkas dillerinin güney grubuna dâhil olup, Yukarı ve Aşağı Svanca diye iki diyalekte sahiptir. Batlar Bugün sayıları Gürcistan’ın kuzeyindeki dağlarda yaşayan bini aşmayacak bir düzeye gelen halk, Kafkas dillerinin kuzey grubuna dâhil, Çeçence ve İnguşça ile birlikte Kuzey-Merkez alt grubunda bir diyalekt kullanmaktadır. Asurîler Büyük çoğunluğu Nesturiler’den oluşan Hıristiyan ve heterojen bir gruptur. Ana dilleri Asuricedir. Ana dillerini korumalarına göre köylü Asurîler şehirli Asurîlerden daha büyük orana sahiptir; ana dillerini konuşma oranları, köylülerde %95,1 ve şehirlilerde ise %86,5 dir. Abhazlar Batı Kafkasya halklarından olan Abhazlar, Karadeniz kıyısındaki Abhazya Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Abhazların içinde hem Hıristiyan hem Sünni Müslüman bulunmaktadır. Abhazca, Kafkas dillerinin kuzey grubuna dâhildir. Osetler Rusya’daki Kuzey Osetya ile Güney Osetya Cumhuriyeti’nde yaşayan Osetler, Hint-Avrupa kökenli bir halktır. Alanlar’ın torunları olarak kabul edilen Osetler, 10. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Dilleri Hint-Avrupa dil ailesinin İrani Diller koluna bağlı Osetçedir. Ayrıca, iki tane de ana lehçesi 70 İSTANBUL TİCARET ODASI vardır. Bu lehçelerden biri Kuzey Osetya ve Güney Osetya’da konuşulan İron lehçesi, diğeri Kuzey Osetya’da konuşulan Digoron lehçesidir. İnguşlar Rusya Federasyonu içindeki İnguşya’da yaşayan Kafkas halkıdır. Gürcü hâkimiyetinin etkisiyle 11. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden İnguşlar, XIX. yüzyılda Nakşibendiler’in etkisiyle büyük oranda Müslümanlaşmıştır. İnguşlar’ın %98,2’si İnguşçayı anadili olarak kabul etmektedir. Ancak Rusçayı da akıcı bir şekilde konuşabilirler. Acarlar Türkiye’nin de garantörlüğü bulunan ve Acarya denen özerk bölgede, Gürcistan sınırları içinde yaşamaktadırlar. Guriler olarak bilinen bu halk, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girdikten sonra Acar adını almışlardır. Hıristiyanlığı terk ederek, Sünni Müslümanlığı ve Hanefi mezhebini benimseyen Acarlar, konuşma dili olarak Guri dilini kullanmakla birlikte yazı dili Gürcücedir. Nüfuslarına Göre Gürcistan’ın Bölgeleri 2011-2013 (000) Bölgeler 2011 2012 2013 1,162.4 1,172.7 1,171.2 Adjara Özerk Cumhuriyet 390.6 393.7 394.2 Guria 140.3 140.3 139.2 Racha-Lechkumi and Kvemo Svaneti 704.5 707.5 703.9 Samegrelo-Zemo Svaneti 406.2 407.1 405.1 Imereti 109.3 109.7 108.9 Tbilisi Kakheti 47.3 47.0 46.3 Mtskheta-Mtianeti 477.1 479.5 476.9 Samtskhe - Javakheti 212.8 214.2 213.5 Kvemo Kartli 505.7 511.3 511.1 Shida Kartli 313.0 314.6 313.5 2.3.2. Türkiye’de Gürcü Nüfusu ve Dağılımı GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 71 Gürcülerle ve özellikle Acaralılarla, Türkler arasında soydaşlık bağı bulunmaktadır. Bu itibarla Gürcistan’la ilişkilerimizde Türk Cumhuriyetleri ile olduğu gibi duygusal boyut ön plana çıkmaktadır. Bu gün ülkemizde Gürcistan’dan göç etmiş vatandaşlarımız yaşamakta ve bu vatandaşlarımız ilişkilerimizin geliştirilmesine olumlu katkıda bulunmaktadır. Türkiye’ye göç eden Gürcü ve Acar nüfus; Ordu, Sinop, Kocaeli, Artvin, Giresun, Adapazarı ve Samsun illerinde özellikle toplanmıştır. Bu da Türkiye’de yaşayan toplam Gürcü asıllı nüfusun %73,77’sini oluşturmaktadır. Türkiye’de yerleşik Gürcü asıllı vatandaşların Gürcistan’la bağlarının yok denecek kadar az olduğu Adapazarı, Kocaeli, İstanbul illerinde yaşayan Gürcü asıllı vatandaşlar ile yapılan mülakatlardan anlaşılmaktadır. 2.3.3. Eğitim ve Kültür Gürcü dili eski bir edebiyat geleneğine sahiptir. Zamanla bu dil, Svani, Mengreli ve Lazca dillerini konuşanlar arasında da aracı olmuştur. Gürcü dilindeki en eski metinler M.Ö. 4.-3. yüzyıla aittir. Aynı dönemde yapılan İncil tercümelerine de rastlanır. Bu dönemin dili 10., 11. yüzyıllarda konuşulan klasik eski Gürcü dilinden bazı bakımlardan ayrılır. Klasik eski dil, dini törenler sırasında kullanılmaktadır. Eski Gürcüce bugün yaşayan Gürcüler tarafından güç olsa da anlaşılabilir. Yeni Gürcücenin kelime haznesi eski dönemlere oranla çok daha zengindir. Her yazar dile kendi lehçesinden kelimeler katar ve gerektiğinde yeni kelimeler türetir. Çağdaş Gürcü lehçesi birbirinden çok farklı değildir. En fazla aşırılık gösteren lehçeler kuzeydoğu bölgesindeki dağlık alanda yaşayan Hevsur ve Pşavi boylarının konuştuğu lehçelerdir. Gürcüce Hint-Avrupa dillerine benzer, Hint-Avrupa dilleriyle karşılaştığında en büyük fark fiil sisteminde görülür. Gürcistan’da okur-yazar oranı %100’dür. Kasabalarda her 1000 kişi içinde 72 İSTANBUL TİCARET ODASI 150’den fazlası yüksek öğrenim görmüştür. Gürcistan’dan 8 tane üniversite, 14 tane Yüksek Eğitim Enstitüsü ve 250 tane Teknik Kolej bulunmaktadır. Gürcistan’da sağlık standartları oldukça yüksektir. Her 10.000 kişiye 59 doktor ve 110 yatak düşmektedir. Ülkede doktor sayısı 22.000, eczane sayısı 1248, ecza deposu ise 611’dir. Ülkede idari bölgeler ve bu bölgelerde bulunan ilçelerde tiyatro, sinema, kültür merkezi ve müzeler mevcuttur. Ülke kültür açısından zengindir. Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te yaklaşık 14 tiyatro faaliyet göstermektedir. Ülkedeki kötü ekonomik koşullar tiyatro ve diğer sanat dallarını olumsuz etkilemiştir. Ancak, Tiflis’teki kültürel hayatın imkânlar ölçüsünde canlı olduğu söylenebilir. Son zamanlarda sergi salonları sayısı artmakta, sinema salonlarının sayısı azalmaktadır. Televizyon ve radyo faaliyetleri de artmaktadır; iki devlet televizyon kanalı ile 7 özel televizyon kanalı yayın faaliyetinde bulunmaktadır. 2.3.4. Dini Yapısı Gürcistan Ortodoks kilisesi dünyadaki en eski topluluklardan biridir. Günümüzde Ortodoks mezhebinin bağımsız bir kilisesidir. Gürcüler 4. yüzyılın başlarında Nino adında bir azizenin vaazlarından etkilenerek Hıristiyanlığı benimsemişlerdir. Kilise toplum hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Bölgeye gelen ilk semavi din Hıristiyanlık olmuştur. Gürcüler, Ermenilerle birlikte, bölgenin Hıristiyan olan en kalabalık iki halkını oluşturmaktadır. Gürcistan Ortodoks Kilisesi, dünyanın en eski Hıristiyan topluluklarından biri ve günümüzde de Ortodoks mezhebinin bağımsız bir kilisesidir. Ortodoks Gürcülerin dışında Katolikler de bulunmaktadır. İlk Gürcü Katolik topluluğu, 1240’da Tiflis’e giden Dominikenlerce oluşturulmuştur. Gürcü Katolik Kilisesi’nin faaliyetleri, Osmanlı’dan sonra Türkiye Cumhuriyeti döneminde de sürmüş, ancak 6-7 Eylül olayları sonrasında Katolik Gürcülerin Batı ülkelerine göç etmeleri sonrasında Türkiye’de az sayıda Gürcü Cemaat kalmıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 73 Günümüzde, ülkede var olan dinlerin dağılımı; Ortodoks Gürcü %65, Müslümanlar %11, Ortodoks Rus %10, Gregoryen Ermeniler %5, Museviler %3, Katolik Hıristiyanlar %1, diğerleri %5’dir. Acarlar, Abhazlar ve Osetyalıların büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktadır. Fakat özellikle son dönemde Acarlar arasında Hıristiyanlığın arttığını görmekteyiz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GÜRCİSTAN’DA YÖNETİM VE SİYASAL GELİŞMELER 3. Gürcistan’da Yönetim ve Siyasal Gelişmeler 3.1. Yönetim Şekli G ürcistan; seküler, üniter, yarı başkanlık sistemi ve cumhuriyet olan bir temsili demokrasidir. Yasama 235 üyeli Gürcistan Parlamentosu (Sakartvelos Parlamenti) ile temsil edilmekte ve parlamento dört yıl için seçilmektedir. 150 üyesi parlamentoya % 7 baraj ile parti listelerinden, 85 üye ise parti listeleri dışından ve iki kademeli olarak seçilmektedir. SSCB’nin dağılma sürecine girmesinin ardından, 1921 Gürcistan-SSCB Anlaşması ile 1922 Birlik Anlaşması geçersiz ilan edilmiş ve 31 Mart 1991 tarihinde Gürcistan düzeyinde referanduma gidilerek bağımsızlık yetkisi alınmış, 28 Nisan 1991’de, Gürcistan Parlamentosu Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. 1991 yılı Mayıs ayında Zviad Gamsahurdiya halkın %86,5 oyu ile yeni kurulan Cumhuriyetin Başkanı oldu. Ekim 1992’de yapılan seçimler sonucunda Eduard Şevardnadze Devlet ve Parlemento Başkanı seçildi. 2003 yılında yapılan seçimlerin ardından meydana gelen Gül Devrimi ile birlikte Mihail Saakaşvili seçimle devlet başkanlığı görevini üstlendi. 5 Ocak 2008’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Mihail Saakaşvili yeniden devlet başkanı seçildi. Ülkenin Resmi Adı: Gürcistan Cumhuriyeti Ülkenin Yerel Adı: Sakartvelo Yönetim Biçimi: Başkanlık Tipi Cumhuriyet Başkent: Tiflis Üye Olduğu Uluslararası Kuruluşlar: BSEC (Karadeniz Ekonomik İşbirliği), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CE (Avrupa Konseyi), CIS (Bağımsız Devletler Topluluğu), EAPC (Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma 78 İSTANBUL TİCARET ODASI Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederasyonu), IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü). 3.2. Bağımsızlık Sonrası Gürcistan’ın Yeniden Yapılanması Gürcistan’da başlayan milliyetçi hareketler sonucunda ortaya yeni liderler ve kurumlar çıkmıştır. Başlayan bu hareketlilik, Gürcü halkının iki liderinin daha aktifliğiyle hissedilmeye başlamıştır. Bunlardan biri, “Ulusal Partisi”ni kuran Gia Çanturiya, diğeri ise, “Erdemli Aziz İlia Topluluğu”nu kuran Zviad Gamsahurdiya idi. Gürcistan Yüksek Sovyeti, 17-19 Kasım 1989 günlerinde yaptığı toplantının sonunda, bir takım anayasa değişiklikleri ile Gürcistan’ın egemenliğini ilan etmiştir. Bu karar ile birlikte Gürcistan’ın Sovyetler Birliği’nden ayrılması kararı da alınmıştır. Kasım ayında yapılan parlamentosunun ilk oturumunda Zviad Gamsahurdiya, Gürcistan Yüksek Sovyet’inin başkanlığına seçilmiştir. Gamsahurdiya, 31 Mart 1991’de Gürcistan’ın SSCB’den ayrılması ve bağımsızlığın halk tarafından kabul edilmesini onaylatmak için yapılan referanduma %90,5’lik bir katılım olmuş ve oylama sonucunda halkın %93’ü bağımsızlık yönünde oy kullanmıştır. Referandum sonuçları 9 Nisan şehitlerinin anısına 9 Nisan 1991 yılında açıklanmış, Gürcü Yüksek Sovyetler’i bu sonucu onaylamış ve Gürcistan SSCB içinde Baltık ülkelerinden sonra ilk bağımsızlığını alan ülke olmuştur. Bağımsızlık kararının hemen ardından 14 Nisan 1991’de Gamsahurdiya başkan seçilmiş, 26 Mayıs 1991 sonunda da halkın oyunun %86,5’ini almayı başararak Gürcistan’ın ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Gürcistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra “Gürcistan Gürcülerindir” şeklindeki bir slogan ile etnik temizliğe girişmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 79 Gürcistan’ın bağımsızlık sonrası karşılaştığı ilk sorun, Güney Osetya’da ortaya çıkmıştır. Gürcistan parlamentosu, Aralık 1990’da Güney Osetya’nın otonom statüsünü kaldırmış, Gürcistan, Rusya destekli Güney Osetya birlikleri karşısında yenilgiye uğrayarak geri çekilmiştir. Bunun sonucunda, Rusya, Gürcistan ve Güney Osetya birliklerinden oluşan bir barış gücü yerleştirilmesi, Rusya’nın eski Sovyet sınırları içerisinde yaptığı ilk askeri müdahale olması nedeniyle önem arz etmektedir. Diğer yandan, Temmuz 1992’de Abhazya bağımsızlığını ilan edince, Gürcistan bu bağımsızlık ilanını kabul etmeyerek, duruma müdahale etmiş ve Rusya’yı suçlayan Şevardnadze Gürcistan’ın kapasitesinin Rusya ile baş etmeye olanak vermeyeceğini bildiğinden, ülkesinin toprak bütünlüğünü koruyarak bağımsız bir devlet statüsünü sürdürebilmesi için BDT üyeliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bağımsızlık sonrası Gürcistan, temel konularda Türkiye ve Azerbaycan’ın yanında yer almış ve Bağımsız Devletler Topluluğu’na üyelik ilişkileri bakımından, örgütün en istikrarsız üyelerinden biri haline gelmiştir. Gürcistan, dış politikasında uygulayacağı planlarının oldukça kapsamlı olması nedeniyle, bunların hazırlanmasında ve gerçekleştirilmesinde büyük güçlerin desteğine güveniyordu. Bu hususta en büyük destekçisi de daima Rusya olmuştur. Ancak, SSCB’nin dağılmasından sonra Gürcistan, bu politikasından vazgeçmemekle beraber, destekleyicilerini Avrupa ve özellikle de ABD’den seçmeye başlamıştır. Ancak, Türkiye gibi yardımcı olan ülkeler desteği, halkların yok edilmesi için değil, bölgedeki kargaşa ve anarşinin ortadan kaldırılması ve istikrarın sağlanması için sürdürmektedirler. 3.2.1. Zviad Gamsahurdiya Dönemi Zviad Gamsahurdiya, 31 Mart 1939 tarihinde Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te doğmuştur. 1990 Parlamento seçimlerinde Gürcistan seçmeninin mutlak çoğunluğu, Mrgvali Magida (Yuvarlak Masa) politik örgütlerini destekleyerek Zviad Gam- 80 İSTANBUL TİCARET ODASI sahurdiya lider olarak kabul edilmiştir. İlk milli parlamento oturumunda Zviad Gamsahurdiya oybirliği ile Gürcistan Anayasa Konseyi Başkanı seçilmiştir. 31 Mart 1991’de bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’da ilk genel seçimler 26 Mayıs 1991’de yapıldı. Gamsahurdiya, daha SSCB dağılmadan Komünist Parti üyesi olmayan bir aday olarak Gürcistan Devlet Başkanı oldu. 20 Ağustos 1991 tarihindeki sözde “Moskova Darbesi” sırasında, Devlet Başkanı Gamsahurdiya, Batılı devletlere ve hükümetlere, Sovyet imparatorluğunun içerisinde bulunan cumhuriyetleri tanıma ve onlarla diplomatik ilişkiler kurma çağrısı yapmış, bunun üzerine, Baltık Devletleri ve Gürcü liderler, Çeçenlerin bağımsızlık taleplerine destek vermişlerdir. Ancak, Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, resmi olarak yalnızca Zviad Gamsahurdiya Gürcistan’ı tarafından tanınmıştır. Gamsahurdiya, daha başkan seçilmeden önce, Abhazlara karşı Gürcü milliyetçiliğini savunmuş, Abhazya’yı bütünüyle Gürcüleştirme yolundaki niyetlerini açığa vurmuştur. Bu durum aynı dönemde gelişmekte olan Abhaz milliyetçiliğini ateşlemiş, Abhazya ve Güney Osetya’dan bağımsızlık talepleri yükselmeye başlamıştır. Halk içinde iyi konuşması, kararlılığı ve uyguladığı politikalar ile destek bulan Gamsahurdiya, milliyetçi politikaları ile azınlıkları korkutmuştur. Göreve gelmesinin ardından ilk icraatlarından biri Güney Osetya’nın özerkliğini kaldırmak olmuştur. Gamsahurdiya, ekonomik ve sosyal reformlardan önce ulus sorununun çözülmesi gerektiğini savunmuş ve tek Gürcistan’a karşı olanları düşman kabul etmiştir. Gamsahurdiya, iktidara geldikten sonra ülke yönetiminde kendisine muhalefet edebilecek güçleri de tasfiye etmeye başlamıştır. Gamsahurdiya tarafından kenara çekilmek istenen Gürcistan’ın güçlü isimleri daha sonra, Gamsahurdiya’nın sonunu hazırlamışlardır. Gamsahurdiya’ya karşı başlayan çatışmalar, giderek bir iç savaşa dönüşmüş ve şiddetlenerek ülke geneline yayılan olaylar sonucunda, Ocak 1992’de Gam- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 81 sahurdiya ülkeden kaçarak Ermenistan’a gitmiştir. Bu arada, ülke bir karışıklığa sürüklenerek Abhazya meselesi patlak vermiştir. Yaşanan gelişmelerin ardından Mart 1992’de Devlet Konseyi’nin Başkanlığı’na getirilen Eduard Şevardnadze öncelikle iç sorunların üzerine eğilmiştir. 31 Aralık 1993’te, Batı Gürcistan’da bulunan Samegrelo Bölgesi’ndeki Hibula Köyü’nde vefat eden Zviad Gamsahurdiya’nın, nasıl öldüğü hâlâ tam olarak bilinmemektedir. 3.2.2. Eduard Şevardnadze Dönemi 1972 yılında Gürcistan’da parti şefi olan Şevardnadze, bazı yazarların milliyetçi argümanlar kullanmalarını eleştirmiştir. 1978 yılında üniversite öğrencilerinin üniversitelerde Rusçanın eğitim dili olarak kullanılmasını protesto etmeleri üzerine, Şevardnadze’nin başarılı manevraları sonucu Gürcüce üniversitelerde eğitim dili olarak kabul edilmiştir. Şevardnadze, 1985 yılında ise Sovyetler Birliği KP Politbüro üyeliğine getirilmiştir. Gorbaçov’un yanında hemen hemen onun kadar tanınan Dışişleri Bakanı Şevardnadze, bir ara, ülkenin dağılmayı önlemek üzere diktatörlüğe sürüklendiğine dikkat çekerek bakanlıktan istifa etmiş, ancak başarısız 1991 Ağustos darbesinden sonra yeniden dışişleri bakanlığına getirilmiş ve SSCB’nin son dışişleri bakanı olmuştur. 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’da, büyük zorlukların ardından 11 Ekim 1992’de seçimler gerçekleşmiş, ancak bu seçime Güney Osetya, Abhazya ve Megrelya’nın büyük kısmı katılmamıştır. Rakiplerin bulunmadığı seçimde Şevardnadze, oyların %86’sını alarak Parlamento Başkanlığı’na, ardından da, Batı ile iyi ilişkiler kurmuş olması nedeniyle, 4 Kasım 1992’de yeni Parlamento’nun ilk toplantısında, oybirliği ile Cumhurbaşkanlığı’na seçilmiştir. Ancak Devlet Konseyi’nin diğer üyeleri Şevardnadze’nin gelmesini istemiş olmakla beraber, SSCB döneminde dışişleri bakanlığı yapmış ve başarılı bir politikacı olan yeni liderin fazla kuvvetlenerek tek adam olmasından da korku duymuşlardır. 82 İSTANBUL TİCARET ODASI Şevardnadze, iktidara gelmesinin ardından birçok açıdan gelişmeler göstermiştir. Bağımsızlık hareketleri ile mücadele etmiş, ülke içindeki kendisine karşı faaliyet gösteren güç odaklarını ortadan kaldırmıştır. Yine Şevardnadze iktidara geldiği zaman önemli bir dış desteğe de sahip olmuştur. Bunun örneklerinden birini, Şevardnadze’nin iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, ülke içinde bile umudun kaybedildiği Birleşmiş Milletlere üye olunması sağlamıştır. 5 Kasım 1995’de Başkanlık Seçimleri yapılmış ve Şevardnadze, beş aday içinde en yakın rakibi olan ve %19,37’lik bir oy alan Komünist Zumber Patiaşvili’yi ilk turda elemeyi ve oyların %74,32’sini alarak tekrar başkanlığa seçilmeyi başarmıştır. Şevardnadze 9 Nisan 2000’de bir seçim daha yaşamıştır. Seçimin güçlü adaylarından ve Şevardnadze’den sonra ülkede en çok destek gören lider Acarya Yüksek Şura Başkanı Aslan Abaşidze, seçimden bir gün önce adaylıktan çekilmiştir. En önemli rakip Patiaşvili %17’lik bir oy oranında kalırken Şevardnadze, oyların %82’sini alarak büyük bir zafer kazanmıştır. Gürcistan’ın ikinci Cumhurbaşkanı Şevardnadze’nin dış politikasında önem verdiği hususlardan biri de komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak olmuştur. Özellikle, Türkiye’yle kurulacak ilişkilere daha ilgili olmuştur. Şevardnadze’nin iktidarının ilk yıllarında bu ilişkiler daha çok ekonomik ağırlıklı olmuştur. Gürcistan’la Türkiye arasında 1992 yılının Mart ayında Tiflis’te Büyükelçiliğin açılmasının ardından ilişkiler siyasi anlamdan daha çok ekonomik olarak gelişmiştir. Türkiye, 1992 yılında Gürcistan’a 50 milyon dolarlık Eximbank kredisi ayırmıştır. Şevardnadze’nin en büyük destekçilerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Mayıs 1992’de Gürcistan’a gitmiştir. Ardından, Temmuz 1992’de Tiflis’e giden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel, Şevardnadze Yönetimi ile bir dizi iyi niyet, dostluk anlaşmaları yanında, ekonomik ilişkileri artırıcı anlaşmalar da yapmıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 83 13 Ocak 1994’de Şevardnadze de Türkiye’yi ziyaret etmiş, bu ziyaret sırasında çok sayıda antlaşma imzalanmıştır. Bu ziyaretin önemli bir yanı da, Şevardnadze’nin hızlı bir şekilde Gürcistan’ı uluslararası platformlarda iyi bir zemine getirmenin ilk adımlarından olmasıdır. 31 Ağustos 1995’te dönemin başbakanı Tansu Çiller, Tiflis’e bir günlük çalışma ziyaretinde bulunmuştur. Bu ziyaret de tesadüfî olarak, 29 Ağustos’ta Şevardnadze’ye karşı yapılan süikast girişiminden hemen sonraya denk gelmiştir. 4 Nisan 1996’da Şevardnadze Türkiye’ye gelmiş ve bu ziyaret sırasında vize ile ilgili bir anlaşma imzalanmıştır. 14 Temmuz 1997’de Süleyman Demirel tekrar Gürcistan’a bir ziyaret de bulunmuş ve bu ziyaret sırasında da 11 adet anlaşma imzalanmıştır. Ardından bir yıl sonra Mart 1998’de Başbakan Mesut Yılmaz Tiflis’e gitmiştir. Bu ziyaretler karşılığında da Şevardnadze, 26-27 Şubat 1999 tarihleri arasında Türkiye’ye gelmiş ve Şevardnadze’nin öncülüğünü yaptığı Kafkasya’da Barış Girişimi’ne Türkiye’nin de destek verdiğini açıklamıştır. Türkiye, Gürcistan’ın karşılaştığı ihtilafların, ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği içinde çözümlenmesi yönünde destek verdiğini bir kez daha teyit etmiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 15 Ocak 2000 tarihinde Tiflis’i ziyaret etmiş ve bu ziyarette, 1999 sonunda AGİT Zirvesi sırasında İstanbul’da ortaya atılan Balkanlar’dakinin bir benzeri olarak düşündüğü “Kafkas İstikrar Paktı” düşüncesini Şevardnadze ile tartışmıştır. Şevardnadze, Demirel’in önerisini tarihi bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Başdanışmanı Hikmet Çetin, Demirel’in ziyaretinden bir ay sonra, özel temsilci sıfatıyla 25-26 Şubat 2000 tarihlerinde Gürcistan’a ziyarette bulunmuş ve Şevardnadze ile görüşmesinin dışında Acara Özerk Cumhuriyeti Yüksek Şura Başkanı Aslan Abaşidze ile de görüşmelerde bulunmuştur. 84 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan Dışişleri Bakanı İrakli Menagarishvili, 24-26 Temmuz 2000 tarihleri arasında Türkiye’ye gelmiş ve Trabzon’da her iki ülkenin dışişleri bakanları bir görüşme yapmışlardır. Bu görüşmede, Türkiye-AzerbaycanGürcistan elektrik şebekelerinin bağlantılı hale getirilmesi konuları ele alınmış, ayrıca ekonomik ilişkiler üzerinde ayrıntılı olarak durularak, çeşitli projeler tartışılmıştır. Ekim 2000’de Türkiye ve Gürcistan Marneuli Askeri Havaalanı’nın modernize edilmesi için anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma sonucunda, Türkiye’nin yaklaşık 1,5 milyon dolar yardımı ile tamamlanan havaalanı Ocak 2001’de dönemin Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun da katılımıyla hizmete açılmıştır. Bunun ardından, Türkiye, Marneuli’den sonra 2001 yılının Temmuz ayında imzalanmış bir anlaşmayla, Rusya’nın boşalttığı Vaziani üssünün modernizasyonunu da üstlenmiştir. 29-30 Ocak 2001 tarihlerinde Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze Türkiye’yi tekrar ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki konular ve bölgesel sorunlar ele alınmış, ayrıca, Türkiye ile Gürcistan arasındaki ortak sınırın anti-personel mayınlardan arındırılmasına ve bu mayınların gelecekte de kullanılmasının önlenmesine yönelik ikili bir rejim kurulması hakkında bir anlaşma imzalanmıştır. Ekim 2001’de, aynı yıl içinde ikinci kez, Gürcistan Dışişleri Bakanı İrakli Menagarishvili Türkiye’ye gelmiştir. 11 Eylül sonrası durumun değerlendirildiği görüşmede, enerji koridorunun öneminin arttığı vurgulanmış, Şahdenizi Doğalgaz Projesi ve Kars-Tiflis Demiryolu Projesi tartışılmış, terörizme karşı işbirliği teyit edilmiş ve Türkiye’nin bölgedeki barışın sağlanması için gereken her türlü desteği vereceği belirtilmiştir. 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında dünyada meydana gelen yeni yapılanmadan fayda sağlamak isteyen Gürcistan da, Rusya’dan tamamıyla kopmayı ve Türkiye aracılığıyla Batı’ya entegre olmayı büyük fırsat olarak değerlendirmiştir. 8 Kasım 2001 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Gürcistan’ı ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında Sezer, Türkiye’nin Gürcistan’ın GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 85 yaşadığı sorunları yakından izlediğini ve çözüm için katkıya hazır olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Kafkasya İstikrar Paktı’nın bir an önce hayata geçirilmesinin bölgedeki barış ve buna bağlı olarak Avrasya’daki istikrar için çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze ise, iki ülke arasındaki ilişkilerin mükemmel olduğunu dile getirmiş ve bu durumun sürdürülmesi gerektiğini belirtmiştir. Nisan 2002’de Kafkas Zirvesi çerçevesinde Türkiye ve Gürcistan Cumhurbaşkanları Trabzon’da bir araya gelmişlerdir. Bu zirvede, örgütlü suçlar ve terörle mücadele alanındaki işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Şevardnadze, bu anlaşmanın başka bir ülkeye karşı olmadığını, amaçlarının sadece Bakü-TiflisCeyhan Petrol Boru Hattı’nın güvenliği olduğunu belirtmiştir. 3.2.3. Mihail Saakaşvili Dönemi 1991 yılında Sovyetler Birliği yıkıldığında 23 yaşında, olan Mihail Saakaşvili, geleneksel Gürcistan milliyetçisi ve muhalif bir aileye sahiptir. Yetiştirilmesinde büyük emeği bulunan büyükbabası, onbeş yılını Sovyet çalışma kamplarında geçirmiştir. Demir perdenin kalktığı günlerde batıya seyahat etme ve çalışma imkânı bulan Saakaşvili’nin ilk ziyaret ettiği yabancı ülke, eşi Sandra’nın ülkesi Hollanda’dır. Saakaşvili, Fransa’nın Strazburg kentinde hukuk, Newyork Columbia Üniversitesi’nde İnsan Hakları üzerine çalışmalar yapmıştır. 1995 yılında Gürcistan’a dönmüş ve 2000 yıllarında Eduard Şevardnadze’nin kabinesinin yükselen yıldızı olmuştur. Ancak, içişleri bakanı olarak görev yaptığı yaklaşık bir yılın ardından, Gürcistan’da, yolsuzluk ve suç oranının çok arttığını, ülkenin suçlular tarafından ele geçirilmek üzere olduğunu söyleyerek, istifasını vermiştir. Şevardnadze’nin bağımsızlıktan itibaren her fırsatta, batı, özellikle ABD yanlısı ve Rusya karşıtı politikalarına rağmen bölgeye daha aktif müdahale etmek isteyen ABD, 2003’te yaşanan iç karışıklıklardan sonra Şevardnadze’yi 23 Kasım 2003’te görevini terk etmek zorunda bırakmıştır. Şevardnadze’nin 86 İSTANBUL TİCARET ODASI yerine, eğitiminin tamamını, Ukrayna ve ABD’de gerçekleştirmiş olan Saakaşvili, Gürcistan’da yönetimin başına geçmiş, ülkede ABD’nin temsilcisi olarak kabul edilmiştir. Saakaşvili, göreve başlamasının hemen ertesi günü bir kilise ayininde ulusal antlaşma ve uzlaşma üzerine bir deklarasyonu imzalayarak ülkeyi birleştirme yolundaki kararlılığını ortaya koymuştur. Saakaşvili yönetimi karşı karşıya olduğu sorunlar arasında, ilk olarak diğerlerine göre çözümü nispeten daha kolay olan Acaristan’a yönelmiş ve bu bölgede merkezi otoriteyi yeniden tesis etmiştir. Diğer sorunlar Acaristan’a göre daha karmaşık ve çok boyutludur. Saakaşvili’nin Gül Devrimi’ni birlikte gerçekleştirdiği arkadaşlarını yönetimden uzaklaştırması ve bunların karşıt konuma gelmeleri muhalefetin güçlenmesine neden olmuştur. Bununla ilgili olarak, Saakaşvili, 17 Kasım 2007’de Başbakan Zurab Nogaideli’yi görevden alıp yerine Gürcistan Bankası Genel Müdürü Lado Gurgenidze’yi atamıştır. Saakaşvili, Gürcistan’da sınıflar arasındaki gelir uçurumunu yok etmeyi, refah düzeyini arttırmayı, istikrarı sağlamayı, Avrupa-Atlantik dünyası ile bütünleşmeyi, NATO’ya ve AB’ye üye olmayı, dondurulmuş çatışma bölgeleri olan Abhazya ve Güney Osetya sorunlarının bitirilmesini, Acaristan’da Aslan Abaşidze yönetiminin tasfiyesini vaat etmişti. Saakaşvili, dört yıllık iktidarı boyunca vaatlerinden sadece bazılarını gerçekleştirebilmiştir. Örneğin, ülkede rüşvet büyük ölçüde ortadan kalkarak, istikrar sağlanmıştır. Abaşidze tasfiye edilerek, Türkiye’nin garantörlüğüne rağmen, Acaristan’ın özerkliğinin içi boşaltılmıştır. Avrupa-Atlantik dünyası ile bütünleşme yönünde olumlu adımlar atılmış, ancak, söz konusu adımlar Gürcü halkı tarafından yeterli bulunmamıştır. Hükümetin işsizlikle mücadele programı yetersiz olarak değerlendirilmiştir. 2003 yılında merkezi hükümetin kontrolü dışında bulunan Batum’un her yerinde yeni oteller inşa edilmeye başlanmıştır. Geçtiğimiz sekiz yılda GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 87 Ermeni turistler geri dönmüştür. Bunun bir nedeni de, Gül Devrimi’nden sonra Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin, önceleri, yollardaki herhangi birinden nakit para almak dışında görevlerini tamamen yerine getirmeyen bütün trafik polislerinin işine son vermesindendir. 2004’den itibaren, yoğun Amerikan desteği gören Tiflis Yönetimi’nin en büyük amacı, Güney Osetya ve Abhazya’daki yönetimleri devirmek, yerlerine Tiflis’e bağlı yeni yönetimler oluşturmak, iki özerk bölgedeki Rus Barış Gücü’nü ülkeden çıkarmaktı. ABD’ye ve Avrupalı büyük devletlere güvenen Saakaşvili, siyasal yaşamında yapabileceği en büyük hatasını yaparak, 8 Ağustos 2008’de Güney Osetya’nın başkenti Şinvali’ye ordusunu soktu, askeri operasyon düzenledi. Rusya’nın buna yanıtı sert oldu. 5 günlük savaş sonunda Rus Ordusu, Gürcü Ordusunu geri püskürterek, Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini tamamen kontrolü altına aldı, Gürcistan’ın Tiflis’ten sonraki en önemli şehri olan Gori’yi ele geçirdi. 26 Ağustos 2008 tarihinde Moskova Yönetimi, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık kararlarını tanıdı. Rusya Devlet Başkanı Medvedev, başından beri bu sorunun diplomatik yollardan çözülmesi taraftarı olduğunu, ama Gürcü yönetiminin son saldırısıyla başka seçeneklerinin kalmadığını ifade etti. Rusya bu politikasıyla ABD’ye, Batı Avrupalı büyük devletlere ve tüm dünya kamuoyuna verdiği iki önemli mesajı; ABD’nin kendisine karşı uyguladığı “Çevreleme Politikasına” teslim olmayacağı, eğer ABD’nin “arka bahçesi” Latin Amerika ise, kendisinin de ‘arka bahçesinin’ Kafkasya ve Orta Asya olduğu ve bu bölgelerde ne ABD’nin ne de bir başka Batılı gücün ‘at koşturmasına’ müsaade etmeyeceği olmuştur. 3.2.4. Georgi Margvelaşvili Dönemi Saakaşvili’nin ikinci ve son başkanlık süreci 27 Ekim 2013 yapılan başkanlık seçimleri ile sona ermiştir. Seçimleri kazanan Georgi Margvelaşvili ile değişen başkanlık koltuğunun; hangi siyasi, jeopolitik ve ekonomik sonuçlar vereceği ise henüz tam olarak netlik kazanmamıştır. 88 İSTANBUL TİCARET ODASI Margvelaşvili’yi, partisi ile destekleyen ve Gürcistan’ın en zengin adamı olan Bidzina İvanişvili, 25 Ekim 2012 tarihinden itibaren Başbakanlık görevini yürütmekte idi. Yeni Başkanın görevine başlamasından sonra görevini bırakacağını ve sivil toplumu güçlendirmek için sivil toplum sektörüne geçeceği söylemiş ve 20 Kasım 2013 tarihinde kendi isteği ile başbakanlıktan istifa etmiştir. Halen 5,5 milyar Amerikan Doları bir sermayeye sahip ve ticaretle meşgul olan İvanişvili’nin, sermayesinin %80’i ile ülke ekonomisine yatırım yapacağına inanılmaktadır. Buna karşın, Gürcistan’ın 2013 yılı için devlet bütçesi yaklaşık olarak 4,5 milyar dolar olmuştur. Saakaşvili ile Batı lehine bir güç kayması yaşanan Gürcistan’da, parlamento seçimlerinin ardından, başkanlık seçimlerinde de Rusya’nın desteklediği adayın seçilmesi, dengelerin yeniden Rusya lehine döneceğine inanılmasına yol açmıştır. Başkanlık seçimlerinin ikinci tura uzamadan sonuçlanması da, Rusya ve Avro-Atlantik arasında dengeyi gözetecek bir Gürcistan idealinin halk tarafından onaylandığı anlamına gelmektedir. İvanişvili’nin Rusya ile olan yakınlığı ve Gürcistan halkı gözündeki meşruiyeti, onun AB ve ABD ile yakınlaşma yönünde yaptığı açıklamalar ile birlikte ele alındığında; Gürcistan’ın, Saakaşvili dönemine kıyasla daha düşük profilli ve dengeci bir dış politika çizgisine yöneleceğini göstermektedir. Bundan sonraki dönemde Gürcistan’ın; gerek Rusya, gerekse de AB, ABD ve Türkiye ile eşdeğer ilişkiler kurmaya çalışarak, küresel ekonomiye eklemlenerek, ülkenin ekonomik potansiyelini arttırmaya çalışacağı beklenmektedir. Diğer yandan, Gürcistan’da iktidar-muhalefet ilişkileri temelinde bir siyasi çatışmanın oluşması da mümkün gözükmektedir. Gürcistan’ın “Bir önder” (Başkan) modelinden “İki önder” (Başkan-Başbakan) modeline geçilmesinin ekonomik ve siyasi sonuçlarını zaman gösterecektir. 3.3. Siyasi İstikrar 1980’li yılların ortasından sonra eski SSCB’de uygulanmaya başlanan “Glasnost ve Perestroyka” reform hareketi, birlik içinde ilk milliyetçi ve ayrı- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 89 lıkçı ürünlerini Baltık Cumhuriyetlerinden sonra Gürcistan’daki siyasal yeniden yapılanma hareketleri ile vermiştir. Kurulan yeni partiler, üretilen alternatif politikalar giderek güçlenen milliyetçi ideoloji ve artan etnik çatışmalar içinde Gürcistan’da 1990 yılı başından itibaren güçlü bir bağımsızlık hareketi başlamıştır. Bu süreç içinde Gürcistan Yüksek Sovyet’ince 1921 Gürcistan-SSCB anlaşması ile 1922 birlik antlaşmasının geçersizliğini ilan eden kararlar alınmış ve 9 Nisan 1990’da egemenlik ilan edilmiştir. SSCB’nin dağılma sürecine girdiği dönemde Gorbaçov’a yapılan darbenin ileri gelenlerini desteklediğini açıklayan Gamsahurdiya daha o günlerde dikkati çeken bir liderdi. 1990 yılında Gürcistan parlamentosu seçimlerle yenilendi. İlk oturumda devletin isminin Gürcistan Cumhuriyeti olduğu ilan edildi. 31 Mart 1991’de Gürcistan’da ülke genelinde referanduma gidilmiş ve seçmenlerin %98’i 1918 Cumhuriyetinin onaylanması yönünde oy kullanılmıştır. Bu oylamaya 3.5 milyon seçmenin %90’ı katılmıştır. Bu tarihten itibaren ülke hükümet konseyi, Askeri Konsey ve Danışma Meclisi tarafından yönetilmiştir. Başbakanlık görevini Tengiz Signa üstlenmiştir. Nisan 1991’de Zviad Gamsahurdiya, Parlamentoya bir bağımsızlık deklarasyonu sunmuş ve kabul edilmiştir. Zviad Gamsahurdiya 1991 Mayıs ayında ise, halkın %86,5 oyu ile yeni kurulan Cumhuriyetin Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. 21 Aralık 1991’de muhalefete bağlı silahlı birliklerin Parlamento binasını kuşatması ile başlayan çatışmalar sonucunda, 6 Ocak 1992’de Gamsahurdiya ailesi ile birlikte ülkeyi terk ederek Çeçenistan’a sığınmıştır. Ekim 1992’de yapılan seçimler sonucunda Eduard Şevardnadze devlet ve parlamento başkanı seçilmiştir. 1995 yılında Cumhurbaşkanı olan Eduard Şevardnadze’nin döneminde ülkede ekonomik ve siyasi iktidarsızlık artmış, Gürcistan Avrupa standartlarına göre son derece fakir bir ülke olarak kalmış, Rusya tarafından desteklenen Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri ise tamamen Tiflis’in kontrolü dışına çıkmışlardır. Acara Özerk Cumhuriyeti ise Aslan Abaşidze’nin liderliğinde kendi yolunu izlemeye başlamıştır. Giderek derinleşen siyasi ve ekonomik kriz, 02 Kasım 2003’de yapılan parlamento seçimleri önce- 90 İSTANBUL TİCARET ODASI sinde en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Söz konusu seçimlere Şevardnadze’nin “Yeni Gürcistan İçin” ve Abaşidze’nin “Gürcistan’ın Demokratik Canlaşı” isimli bloklarının yanı sıra halk tarafından destek gören Saakaşvili’nin “Birleşik Ulusal Hareket” ve parlamento sözcüsü Nino Burjanadze ile parlamento eski sözcüsü Zurob Zhvania’nın liderliğini yaptığı “Burjanadze-Demokratlar” hareketi de katılmıştır. 43 ülkeden 450 gözlemcinin takip ettiği ve hükümet tarafından geniş çapta usulsüzlük yapıldığı tespit edilen seçimlerden sonra Şevadnadze’nin bloğunun %21,3 ile en fazla oyu aldığı ve bloğu %18,8 ile Abaşidze’nin ve %18,1 ile Saakaşvili’nin takip ettiği açıklamıştır. Ancak, Saakaşvili sonuçları kabul etmeyerek kendisine destek veren halkı Şevardnadze’ye karşı şiddet içermeyen protesto gösterilerinde bulunmaya teşvik etmiş ve Saakaşvili’nin başlattığı bu akım, diğer muhalefet partileri tarafından destek bulmuştur. Kasım ayı içerisinde önce Tiflis’te başlayan daha sonra diğer şehirlere yayılan gösteriler giderek büyümüş, 22 Kasım’da yeni parlamento ilk oturumu yapmışsa da üç gün sonra Anayasa Mahkemesi seçim sonuçlarının geçersiz olduğunu ilan etmiştir. Şevardnadze, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı İyor İvonov’un aracılığıyla Saakaşvili ve Zhvania ile görüştükten sonra istifa etmiştir. 04 Ocak 2004 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların %96’sını alan Mihail Saakaşvili, 25 Ocak’ta görevine başlamıştır. 28 Mart 2004 tarihinde yenilenen parlamento seçimlerinden ise Saakaşvili’nin Ulusal Hareket’i oyların %67,6’sını olarak galip çıkmış ve yeni hükümet Zurab Zhvania’nın başbakanlığında kurulmuştur. Saakaşvili’nin hükümeti kurmasından sonra da Acara yönetimi ile gerginlik devam etmiştir. Mayıs 2004’te Aslan Abaşidze’nin militarist politikalarını protesto eden binlerce kişi Batum ve Kobuleti sokaklarında gösteriler yapmış ve yönetim gösterileri şiddet kullanarak önlemeye çalışmıştır. Bu girişimin faydasız olması üzerine 06 Mayıs’ta Abaşidze istifa etmiş ve ertesi gün Saakaşvili, Batum’da halk tarafından büyük sevgi gösterileri ile karşılanmıştır. 03 Şubat 2005 tarihinde Başbakan Zurab Zhvania’nın evinde gaz zehirlenmesi nedeniyle ölü bulunması, uluslararası çevrelerde ülkedeki GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 91 ekonomik ve siyasi istikrarın geleceği konusunda bir takım endişeler oluşmasına yol açmışsa da kısa bir süre içerisinde bunların yersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanı Saakaşvili tarafından Başbakanlık için önerilen Maliye Bakanı Zurab Nogaideli, 17 Şubat 2005’te büyük bir çoğunlukla parlamento onayını almış ve kabinesini oluşturarak görev başlamıştır. Kasım 2003’te halkın büyük desteğiyle gerçekleştirilen ve Eduard Şevadnadze yönetimine son verip Gürcistan’da yeni bir dönemin başlamasını sağlayan Gül Devrimi ile Gürcistan ekonomisi için de yeni bir sayfanın açıldığı izlenimi oluşmaktadır. Ülkede yeni yönetimin göreve başlamasından bu yana yaşanan gelişmeler Gürcistan’da siyasi istikrarın sağlanması yolunda önemli birer adım olarak görülmekte ve ülke ekonomisinin kalkınmasının önündeki en ciddi engel olan istikrarsızlığın ortadan kalkması ve dolayısıyla iş ve yatırım ortamının iyileşmesi yönünde olumlu izlenimler oluşmaktadır. Saakaşvili hükümetinin öncelikli programında yer alan “Yabancılar için yatırım ortamının sağlıklı hale getirilmesi” konusunda, tüm bu gelişmeler Türkiye tarafından da desteklenmektedir. Yapılan reformlar, özellikle yasal, finansal ve enerji sektörü reformlarıyla özelleştirme, vergi sistemi, kamu harcamaları ile yolsuzluk ve kaçakçılıkla mücadele konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu konularda önemli gelişmeler sağlanmaktaysa da, mevcut yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler nedeniyle istenen hıza henüz ulaşılamamıştır. Ülkede siyasi istikrarsızlık ekonomik stratejilerin gelişiminde büyük bir engel olarak devam edegelmiştir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GÜRCİSTAN’IN DIŞ İLİŞKİLERİ VE ULUSLARARASI SORUNLARI 4. Gürcistan’ın Dış İlişkileri ve Uluslararası Sorunları G ürcistan, eski SSCB üyeleri arasında bağımsızlığını koruma ve pekiştirme adına en çok mücadele veren ülkelerdendir. Yakın tarihten hatırlandığı gibi Gürcistan bağımsızlığını elde etme, bağımsız ve demokratik ülke inşa etme ve Batı ile entegrasyonu konusunda Rusya’nın büyük tepkilerini çekmiştir. Bu tepkiler Gürcistan’ın Kafkasya’nın anahtarı hükmünde olan jeopolitik konumundan kaynaklanmaktadır. Aslına bakılırsa Gürcistan’ın, büyük güçlerin ilgi odağı olması hep bu sebepten kaynaklanmıştır. Zamanında İran Şahları ve Timurlenk’in ülkeye karşı yürüttüğü politikaların sebebi ile günümüzde Rusya’nın baskılarının sebebi farklı değildir. İkisinin de amacı Kafkasya’yı kontrol ederek güvenliğini sağlamlaştırmaktır. Hâkimiyet Teorileri kuramcılarının üzerinde görüş birliğine vardığı konu, Rusya’yı sıcak denizlere çıkmaktan mahrum bırakmak, böylece onu kontrol altında tutmak olmuştur. SSCB’nin dağılmasıyla toprak ve nüfusun önemli bir bölümünü kaybeden Rusya için Kafkasya ve bunun için de Gürcistan’ı kontrol etmek daha önemli bir mesele olmuştur. Genel görüşe göre Gürcistan’ın dış politikasını üç dönem olarak ele alınabilir: Birincisi, bağımsız Gürcistan’ın ilk başkanı, Zviad Gamsahurdiya’nın dönemi bağımsızlığından 1992’ye kadar olan dönem; ikincisi, Şevardnadze’nin başkanlığı dönemi 1992-2003 yılları ve üçüncüsü 2004’ten günümüze kadar olan dönem. Zviad Gamsahurdiya Dönemi Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği ve varoluş mücadelesini verdiği bir dönemdir. 9 Nisan 1991’de bağısızlığını ilan eden Gürcistan, Rusya’nın nüfuzundan sıyrılarak dış dünyayla ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Bu dönemde, değişik ülkelere yapılan diplomatik ziyaretler ülkenin dış politika geliştirme çabası olarak nitelendirilebilir. Yapılan ziyaretlerde Gürcistan’ın Kafkasya böl- 96 İSTANBUL TİCARET ODASI gesindeki önemi üzerinde duruluyordu. Kısa süren Gamsahurdiya döneminde, ülkede yaşanan iç karışıklıklar, ekonomik sıkıntılar ve bağımsızlık yolunda karşılaştığı problemler nedeniyle, ülkenin dış politika alanında ciddi adımlar attığı söylenemez, ancak bağımsız olduğu 1991 senesinde, başta Türkiye olmak üzere birkaç ülke tarafından tanınmıştır. Gürcistan’ı ilk tanıyan ülkeler: Türkiye, Ukrayna, Moğolistan, Litvanya, İran, Kanada, ABD, Tayland, Hindistan, Brezilya, Küba, Çin, Beyaz Rusya, Slovenya, Vietnam, Mısır, Türkmenistan, Hırvatistan, Cezayir, Lübnan ve Pakistan’dır. 1992 yılında ise Gürcistan’ı 51 ülke tanımıştır ve 58 ülke ile diplomatik ilişkiler sağlanmıştır. 2000 yılından itibaren Gürcistan 115 ülke ile diplomatik ilişkiler geliştirmiş ve 37 uluslararası kuruluşa üye olmuş durumdadır. Şevardnadze Dönemi Tecrübeli bir siyasetçi olan Şevardnadze Gürcüler tarafından bir kurtarıcı olarak çağırılmıştı. Milliyetçi tutumuyla ülkedeki etnik unsurları kışkırtan Gamsahurdiya’dan sonra başa gelen Şevardnadze, ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak için daha yumuşak bir politika izlemiştir. Ülkenin Batı ile entegrasyonunu amaç edinen Şevardnadze, aynı zamanda Rusya ile dengeli politika izlemeyi tercih etmiştir. Gürcistan’ın Batı endeksli bir politika sürecine girmesi ile beraber, bölgede etkinliğini devam ettirme çabasında olan Rusya, ülkeye yönelik baskılarını arttırmıştır. Kuruluş aşamasında BDT’ye üye olmayan Gürcistan, Rusya’nın yoğun baskıları sonucu Ekim 1993’de üyeliği kabul etmek zorunda kalmıştır. Gürcistan’ın BDT’ye girmesi iki ana sebebe dayanıyor: Birincisi ülkedeki etnik problemlerin çözümünde, özelde Rusya’nın genelde bütün BDT üyelerinin aktif yardımını elde etmek, ikincisi bölge ülkeleri ile işbirliğini geliştirmekti. Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan, Azerbaycan ve Moldova’nın üye olduğu GUAM’ın kurulması BDT’den memnuniyetsizliğin bir sonucu idi. Gürcistan’ın, Abhazya’da başarısız olması, BDT üyeliğine zorlanması ve Rusya’nın Gürcistan’daki askeri varlığına evet demesi, Gürcü halkında Rus GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 97 karşıtı bir düşünce oluşmasına sebep olmuştur. Bu durum Gürcü toplumunda Batı’ya yakınlaşma isteğini arttırmıştır. Batı yanlısı bir politikaya yönelen Gürcistan AB ile başta TRACECATACIS olmak üzere birçok konuda işbirliği anlaşması yapmıştır. NATO’ya girmek için başvuruda bulunacaklarını açıkça ifade eden Şevardnadze, NATO’ya entegrasyonu sağlama adına Gürcü Subaylarını eğitmek üzere, Türk ve Amerikan Askerlerini ülkesine çağırmıştır. Bölgede ekonomik işbirliğinin gelişmesine hizmet eden Karadeniz Ekonomik İşbirliği Gürcistan’ın da üye olduğu önemli kuruluştur; çoğu Karadeniz’e kıyısı olan üye ülkelerin birbirlerinin olanaklarından istifade ederek, ekonomik, bilimsel ve teknolojik işbirliğinin gelişmesi amaçlanmıştır. Mihail Saakaşvili Dönemi Amerikan destekli Gül Devrimi neticesinde Gürcistan’ın yeni Başkanı olan Saakaşvili’nin gelmesi ile beraber, Gürcistan dış politikasında önemli değişiklikler olmuştur. ABD’de eğitim almış Gürcü lider, önceki dönemlerde başlamış Batı ile entegrasyonu konusunda çalışmaları hızlandırmıştır. Rusya’yı karşısına almamak için dengeli politika izlemeye çalışan Şevardnadze’den farklı olarak, Batı’nın desteğini alan Saakaşvili Rusya’yı dışlamış ve karşısına almaktan çekinmemiştir. Saakaşvili, göreve gelir gelmez, Rusya’nın desteği ile bağımsız bir ülke gibi yönetilen Acaristan Özerk Cumhuriyeti’ni fiilen Tiflis’e bağlamayı başarmıştır. Rusya ile ilişkileri gerginleşen Gürcistan, diğer komşuları olan: Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan ile daha da yakınlaşmıştır. Türkiye’ye yaptığı ziyaretleri sırasında Saakaşvili Türk işadamlarını Gürcistan’a yatırım için davet etmiştir. Gürcistan’ın ithalat ve ihracatında önemli orana sahip olan Türkiye, Gürcistan’la arasında bireysel ilişkilerin de iyi seviyede olduğunu göstermektedir. 98 İSTANBUL TİCARET ODASI 11 Eylül 2001 sonrasında “Güvenliği sağlama” argümanı ile Avrasya’nın şekillenmesine etkide bulunan ABD için, transit özelliğine sahip olan Gürcistan önemli bir ülkedir. 10 Mayıs 2005 tarihinde, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, pekiştirilmesi amacıyla George Bush’un Gürcistan’a yaptığı ziyaret bu ülkeye verilen önemi ortaya koymaktadır. 4.1. Gürcistan’ın Dış İlişkilerinde Bölge Dışı Faktörler Gürcistan’ın komşuları ile ilişkilerinde ABD, NATO, AB gibi bölge dışı faktörler önemli rol oynamaktadır. Gürcistan ile beraber, Azerbaycan bağımsızlığından beri, Ermenistan ise son zamanlarda Batı yanlısı politika izlemektedirler. Türkiye, Batı’nın Orta Asya ve Güney Kafkasya’daki hedeflerini gerçekleştirmede köprü vazifesini gördüğünden, Batı için olduğu gibi Gürcistan için de önemli bir ülkedir. Rusya ise Gürcistan’ın Batı’ya yakınlaşmasından son derece rahatsızlık duymakta ve Gürcistan’a değişik araçlarla baskı uygulamaktadır. Rusya’nın Gürcistan’a karşı olan tutumu Gürcistan’ın Batı özellikle ABD gibi bir himayeciye ihtiyacını şiddetlendirmekte ve Kafkaslarda hâkimiyet için kilit ülke olan Gürcistan’ı, adeta ABD ve Rusya’nın çekişme alanı hâline getirmektedir. O hâlde Gürcistan, Türkiye, Azerbaycan ve son zamanlarda Ermenistan ile aynı çizgiyi takip etmekte ve Batı’ya doğru yönelmekte, Rusya ile ise ters düşerek sürekli problemler yaşamaktadır. Anlaşıldığı üzere Gürcistan’ın, komşularından Rusya ile ilişkilerinde bölge dışı, Batı’lı faktörler önemli rol oynamaktadır. Bölge içi çelişkiler sıcak çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmakta ve ikinci düzlemdeki aktörleri içine çekebilecek boyutta risk alanları meydana getirmektedir. Örnek vermek gerekirse, Transkafkasya’daki ErmenistanAzerbaycan çatışması ve Kuzey Kafkasya’daki Rus-Çeçen savaşı, Türk-Rus ilişkilerini; Gürcü-Abhaz çatışması ve gerilimi ise Türkiye-Gürcistan, RusyaGürcistan ilişkilerini direkt olarak etkilemektedir. Gürcistan, bağımsızlığının ardından, yüzünü tamamen Batı’ya dönmüştür ve Rusya Federasyonu ile belirgin olarak çatışma yaşamaktadır. Bölgede mevcut GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 99 olan veya bölgeye ilgi gösteren NATO, AB, AGİT, BDT, GUAM ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi örgütler de bölgenin dinamikleri içerisinde çok önemli bir yere sahiptirler. 21 Aralık 1991 tarihinde imzalanan Belojevskaya Puşa (Minsk Antlaşması) Antlaşması’yla SSCB’nin hukuki varlığı sona ermiş ve Azerbaycan, Gürcistan ile Ermenistan, Transkafkasya’da üç bağımsız devlet olarak ortaya çıkmıştır. İki yüzyılı aşkın bir süre, önce Çarlık Rusya’sı, ardından da SSCB’nin hâkimiyeti altında yaşayan bu devletler, bağımsızlıklarını elde eder etmez, Rusya Federasyonu, Bağımsız Devletler Topluluğu, Avrasya, v.b. aktörleri içeren Doğu’dan, ABD, AB, NATO, vb. aktörlerin olduğu Batı’ya doğru jeopolitik bir kayış yaşamaya başlamışlardır. Günümüzde Gürcistan, Rusya ile örtülü mücadelesini devam ettirmektedir. Türkiye, ABD ve diğer batılı güçler, Gürcistan için önemli birer denge unsurudurlar ve Rusya’ya karşı ayakta kalmasının en büyük güvencesini oluşturmaktadır. Bu süreçte, Gürcistan, bir yandan Batı’ya açılmaya, Batı’yla işbirliğini geliştirmeye ve entegre olmaya çalışırken, diğer taraftan da Sovyet döneminde “büyük kardeş” olarak adlandırılan Rusya’yı kızdırmamaya itina göstererek, ilişkilerini bozmamak için yoğun çaba sarf etmiştir. Gürcü siyasal düşüncesinde Rusya bugün evrensel değerler haline gelen kavramların zıttı olmakla beraber, bu değerlere bağlı olmayan ve bu değerleri çiğneyen bir devlettir. Buna karşılık, bu değerlere bağlı ülkeler Gürcistan’a daima güven vermiştir. Bu çerçevede, söz konusu değerlerin, günümüzde koruyucusu görünümünde olan ABD ve Avrupa Birliği ile daha yakın hissedilerek, ilişkilerin geliştirilmesine ve ilerletilmesine çalışılmıştır. Türkiye de bu çerçevede, Tiflis’in bölgede güvenebileceği tek ülke haline gelmiştir. 100 İSTANBUL TİCARET ODASI 4.1.1. Bölgede ABD Faktörü Batı’nın, bu bölgeye yönelik hedeflerini gerçekleştirmek için transit özelliğine sahip ülke Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve güvenliği önem taşımaktadır. Genelde Batı’nın, özelde ABD’nin Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerine yönelik 4 temel politikası vardır: - Kafkasya ve Orta Asya’nın yeniden Rusya Federasyonu’nun denetimi altına girmesini engellemek, - Küresel topluluğun burada bir engelle karşılaşmadan mali ve ekonomik erişime sahip olabilmesinin güvence altına alınması, - Hazar Havzası enerji kaynaklarının İran ve Rusya Federasyonu dışında alternatif güzergâhla taşınması, - Bu ülkelerde demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin gelişmesi. Soğuk Savaş döneminde bir süper güç, diğerinin etki alanının daha da genişlemesini engellemeye çalışmaktaydı. Ancak SSCB’nin çökmesi ile beraber bu denge de ortadan kalkmıştır. Böylece tek süper güç olan ABD, Avrasya’daki tarihi emellerine ulaşma fırsatını elde etmiştir. Jeopolitiğin kurucusu sayılan Halford John Mackinder’e göre, “Heartland”, merkez bölge olarak adlandırdığı Doğu Sibirya ile Volga havzası arasında uzanan ve Orta Asya’yı de içine alan geniş ova, Asya-Avrupa-Afrika kıtalarından oluşan “Dünya Adası” kontrol altında olması gereken bir bölgeydi. Mackinder’’in görüşüne göre, Kalpgâh’ın (Heartland) kontrolü ancak Doğu Avrupa’ya egemen olmakla sağlanabilirdi. Teoride dünyaya hükmetmek için Dünya Adası’na hükmetmek gerektiği vurgulanmıştır. Kenar Kuşak Teorisinin kurucusu Amerikan jeopolitikçi Spykman ise “İç Hilal Bölgesi”nin önemi üzerinde durmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin dış politikasında “Hâkimiyet Teoriler”inin etkisi ile Türkiye, İran, Irak, Pakistan, Hindistan, Çin, Kore ve Doğu Sibirya’dan oluşan “İç Hilal”’i denetleme üzerine yönelmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 101 ABD’nin amacı Rusya’yı sınırlandırmak ve daha geniş bölgeyi nüfuz altına almasını engellemekti. Böyle olmakla beraber 1990 yılına kadar Avrasya üzerinde Rusya-Çin çekişmesi hüküm sürüyordu. SSCB’nin ortadan kalkmasıyla beraber ABD de Avrasya coğrafyası üzerinde hak talep etmeye başladı. Yer altı ve yerüstü stratejik kaynakları ile bilinen bölge üzerindeki ABD’nin niyetlerini en açık şekilde Zbigniew Brzezinski “Büyük Satranç Tahtası” adlı eserinde ifade etmiştir. Brzezinski “Tarihte ilk kez, Avrasyalı olmayan bir gücün, sadece Avrasya güç ilişkilerinin başhekimi olarak değil, dünyanın en büyük gücü olarak da ortaya çıkmış olduğunu” yazıyordu. ABD’nin bu planı aslında bilinen bir olgudur, çünkü İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in yapmak istediği buydu. O zaman Hitler’in savaşla başaramadığını, günümüzde ABD, NATO ortaklığı, düşük yoğunluklu çatışmalar, yumuşak devrimlerle yapmaya çalışmaktadır. 11 Eylül 2001’de yaşanan olaylardan sonra ABD, normal şartlarda yerleşmesinin imkânsız olduğu Orta Asya’da konuşlanmıştır. ABD, kendisine tehdit oluşturabilecek yeni bir süper gücün veya süper oluşumun doğabileceği yerde doğrudan bulunmayı amaçlamaktadır. Orta Asya’daki bir ABD varlığı; Rusya, Hindistan, İran ve Çin gibi bölgesel güçlere bağımlı olmaksızın ancak Kafkasya’dan beslenerek ayakta kalabilmektedir. Bu yüzden Kafkasya’nın ve Orta Asya’nın ulaşımının sağlıklı ve verimli şekilde temin edilebilmesi ABD açısından zaruridir. Gürcistan’ın ABD’ye yakınlaşmasını sağlayan birtakım sebepler vardır. Bu sebeplerin başına ülkenin Rusya’dan gördüğü baskıları ve toprak bütünlüğüne yönelmiş tehditleri güçlü bir müttefik ile bertaraf etme amacı gelmektedir. SSCB sonrasında Rusya Kafkasya bölgesindeki etkinliğini yitirmeme düşüncesi ile bölgenin kilit konumundaki ülke Gürcistan’a sürekli baskılar yapmaktadır. Rusya’nın Gürcistan’a karşı sergilediği tavırlar ülkeyi güvenlik arayışına sokmuştur. Gürcistan ABD gibi güçlü bir devlete dayanarak Rusya’nın bu ve benzeri tehlikelere ve baskılara son vermesini amaçlamaktadır. 102 İSTANBUL TİCARET ODASI ABD; petrol ve doğal gaz boru hatlarının geçeceği ülke olması ve Orta Asya’ya uzanan ulaşım koridorunun kilidi olması nedeniyle, Gürcistan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü sürekli desteklemektedir. Batı yanlısı politikaları terk etmesi için Rusya Federasyonu’nun yaptığı baskılara karşı Gürcistan’ı himaye etmektedir. Ekonomik kriz yaşayan Gürcistan’a, sorunlarını aşması için büyük ölçüde mali yardımlarda bulunmaktadır. Gürcistan, bağımsızlığını kazandığı günden bu yana yaklaşık bir milyar dolarlık ABD yardımı almıştır ve ABD’den yardım alan ülkeler arasında kişi başına düşen yardım bakımından üçüncü sırada yer almaktadır. Gürcistan, Rusya’dan yönelmiş tehditleri genelde Batı, özelde ABD ve Türkiye ile dengeleyebileceğine inanmaktadır. Ülkeyi ABD’ye yakınlaştıran bir olgu da Batı’lı devlet olma düşüncesidir. Gürcistan yetkilileri bu düşüncelerini her fırsatta dile getirmektedirler. Ancak Rusya kısa bir zaman sonra, 1993’de uygulamaya koyduğu Askeri Doktrinde “Yakın Çevre” olarak ifade edilen eski SSCB topraklarına yönelik ilgisini ortaya koymuştur. ABD ise bu topraklarda Rusya’nın tekrar nüfuz sahibi olması, Yeni Dünya Petrol Düzenine ters düşeceğini hesap ederek bölge ile olan ilgisini arttırmıştır. ABD, Kafkasya ve Orta Asya bölgesine hükmetmek için transit konumuna sahip Gürcistan’a ihtiyaç duymaktadır. Gürcistan bu bölgenin Batı’dan kara ve deniz ulaşımında geçiş bölgesi olduğu gibi, aynı zamanda ABD’nin Asya’ya ulaşımında en uygun Hava koridorudur. ABD’nin Irak’tan sonra İran’a askeri müdahalede bulunacağı konuşulurken, Gürcistan’ın, ABD’nin askeri poligonu olacağı iddia edilmiştir. ABD Başkanı George Bush’un Mayıs 2005’de yaptığı tarihi Gürcistan ziyareti bu iddialar kuvvetlendirmiştir ve Gürcistan medyasında büyük ilgi ile yer almıştır. Gürcistan yönetimi bu iddiaları yalanlamış, Gürcü akademisyenler de böyle bir durumda Rusya ile ilişkilerin daha da gerilmesi ve İran’ın Gürcistan’a müdahalede bulunabileceği endişesini dile getirmişlerdir. ABD’nin ülke ile ilgilenmesinin bir sebebi de Gürcistan’ın transit özelliğine sahip olmasıdır. TACIS-TRACECA kapsamındaki Tarihi İpek Yolu canlandırıl- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 103 ması projesi ABD senatörleri tarafından teklif edilmiş ve ABD tarafından ciddi bir şekilde desteklenmiştir. Günümüzde enerji kaynaklarına duyulan ihtiyacın artması zengin kaynakları bulunan Kafkasya ve Orta Asya bölgesi ABD için ayrı bir öneme sahiptir. Bu bölgelerde bulunan kaynakları günümüz konjonktüründe uluslararası pazarlara taşımanın en uygun yolu Gürcistan üzerinden geçmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı, bunun güzel bir örneğidir. Gürcistan’ın Batı endeksli politika izlemesi ve NATO’ya entegrasyonu konusundaki gayretleri ABD tarafından takdirle karşılanmış ve diğer bölge ülkelerine örnek olması için desteklenmiştir. Gürcistan ile Amerika arasındaki ilişkiler üç ana boyutta gelişmektedir: Siyasi, Ekonomik ve Askeri boyutlar. Gürcistan ile Amerika arasındaki ekonomik ilişkiler gelişerek devam etmektedir. ABD, Gürcistan dış ticaretinde daha küçük bir paya sahip olmasına karşın, ülkedeki yabancı yatırımlar arasında birinci sıralarda yer almaktadır. SSCB sonrasında ekonomik krize giren Gürcistan için ABD önemli bir yardım kapısıdır. Gürcistan ABD’den yardım alan ülkeler arasında kişi başına düşen yardım miktarı bakımından üçüncü sırada yer almaktadır. ABD; Gürcistan’da yatırım yapan Amerikan şirketleri, Amerikan askeri varlığı ve NATO projeleri ile bu ülkede siyasi ve ekonomik etkinlik sağlamaktadır. ABD, Gürcistan ordusunun kurulmasında da etkin rol oynamaktadır. Gürcistan, ABD’nin yürüttüğü “Yabancı Askeri Finansman (FMF)” ve “Uluslararası Askeri Eğitim ve Talim” programlarından yararlanmaktadır. Gürcistan’ın, ABD ile olan ilişkilerini daha da geliştirebilme çabası, Irak Savaşı’nda kendini göstermiştir ve “ABD -Gürcistan Savunma ve İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. ABD, Gürcistan’la olan askeri ilişkilerini NATO çerçevesinde de geliştirmektedir. Gürcistan 11 Ocak 1994’te düzenlenen Brüksel Zirvesi’nde, NATO’nun “Barış İçin Ortaklık Programı (BİOP)” un üyesi olmuştur. Program; ortakların planlama, eğitim ve tatbikatlar vasıtasıyla ortak ülkelerin askeri kuvvetlerinin NATO kuvvetleriyle birlikte çalışabilirliğini artırmayı amaçla- 104 İSTANBUL TİCARET ODASI maktadır. Ayrıca, savunma planlaması ve bütçelerinde ve savunma kuvvetlerinin demokratik yollarla kontrolünde şeffaflığı kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Somut işbirliğinin bir örneği olarak, BİOP ülkelerinden subaylar NATO askeri karargâhlarında stratejik ve bölgesel düzeyde çeşitli kadrolarda istihdam edilmektedirler. BİOP’u faal ve gayretli bir şekilde takip eden ülkeler NATO ile derin ve kalıcı bağlar kazanmaktadırlar. Gürcistan ile ABD arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler önemlidir, ancak dünya süper gücü ile küçük bir ülkeyi müttefik yapan askeri ilişkilerdir. Siyasi ve ekonomi eksenli başlayan ilişkiler, belirli zaman sonra askeri ilişkilerle daha da yoğunlaşmıştır. İki ülke arasındaki askeri boyutun öne çıkması Gürcistan eski lideri Şevardnadze’nin 1997’de yaptığı ikinci ABD ziyareti ile başlamıştır. 1994 tarihinde gerçekleştirdiği ilk ziyaretinde Gürcistan ordusunun Rusya’nın desteğiyle oluşacağını ifade eden Şevardnadze, 1997’de gerçekleştirdiği ikinci ziyaretinde önce askeri meseleleri görüşmüştür. Bu görüşme sonucunda gelişen askeri ilişkiler çerçevesinde Gürcistan ordusunun oluşmasında ABD’nin büyük desteği olmuştur. ABD’nin ülkeye yönelik askeri yardımları bir yandan ülke bazında diğer yandan ise NATO düzeyinde devam etmektedir. 11 Eylül 2001 ABD’de gerçekleştirilen terör saldırısı sonrasında ABD teröre karşı daha duyarlı olunması gerektiğini ileri sürerek, bir süper güç olarak küresel politikalarını daha rahat uygulama imkânını elde etmiştir ve bu çerçevede belirli adımlar atmaya başlamıştır. 2002 yılında Rusya, Gürcistan’daki Pankisi Vadisi’ne teröristlerin sığındığı ve Gürcistan’ın bölgeyi kontrol edemediğini bu sebeple bölgeye askeri operasyon düzenleyeceğini açıklamıştır. ABD buna karşı çıkarak Gürcistan’a “Donanım ve Eğitim Programı” adı altında Gürcü askerlerin eğitilmesini amaçlayan 64 milyon dolar bütçeye sahip bir askeri yardım yapmıştır. Bu program çerçevesinde Gürcistan’a 100 Amerikan askeri eğitmen gönderilmiş ve 3 sene içerisinde 4 Gürcü özel kuvvetler taburu ve bir de mekanize bölük kurup eğitmişlerdir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 105 4.1.2. Bölgede NATO Faktörü ABD Avrasya bölgesine yönelik hedeflerini gerçekleştirmek için NATO ile işbirliği içerisinde hareket etmektedir. NATO (Kuzey Atlantik İttifakı) 1946 yılında ilk defa Churchill tarafından, Rusya ve müttefiklerine karşı yürütülen “Soğuk Savaş”’ın bir uzantısı olarak 4 Nisan 1949 tarihinde ABD önderliğine kurulmuştur. 14 Mayıs 1955’de ise NATO’ya karşı Rusya’nın önderliğinde Varşova Paktı kurulmuştur. 1991 yılında SSCB’nin yıkılmasıyla Varşova Paktı da ortadan kalkmıştır ve Sovyetlerin mirasçısı Rusya Federasyonu ikinci sınıf bir ülke olarak kabul edilmeye başlanmıştır. SSCB’nin yıkılması ile birlikte NATO’nun misyonunu başarıyla yerine getirdiğini düşünülerek dağılması bekleniyordu. Ancak 23-25 Nisan 1999 tarihinde Washington’da düzenlenen NATO’nun 50. yıl kutlamaları toplantısında ittifakın 21. yüzyıl perspektifi açıklanmıştır. Washington Zirvesi’nde NATO’nun yenilenen stratejik konseptinde ittifakın genişlemesi ve güçlendirilmesine karar verilmiştir. Washington Zirvesi’nde yeni hedefler belirleyen NATO, 29 Mart 2004 tarihinde Washington D.C.’de düzenlenen törenle Estonya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya’nın katılımı ile üye sayısını 26’ya yükseltmiştir. NATO’nun ortadan kalkmasının beklendiği bir anda daha da genişleyerek varlığını sürdürmesi özellikle de eski SSCB ülkelerine yönelik politikalar Rusya’yı ciddi anlamda rahatsız etmeye başlamıştır. Rusya Federasyonu bir yandan Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri üzerindeki kontrolünü elden bırakmama çabasındayken, NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve Rusya’nın kaleleri sayılan bu coğrafyadaki toplulukların Batı yanlısı politikaya yönelmeleri Rusya’yı bu ülkelere çeşitli sebeplerle baskı yapmaya sevk etmiştir. Gelişen konjonktürde Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine yeltenmeleri ve bunları Azerbaycan’ın takip etme olasılığı Rusya’nın bu topraklardaki varlığının iyice sınırlandırılması demektir. Orta Asya coğrafyasında Kırgızistan ve Özbekistan’da askeri üslere sahip ABD ve NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna’yı da dâhil etmeleri Rusya’nın çembere alınması demekti. 106 İSTANBUL TİCARET ODASI Bağımsızlığından itibaren Batı yanlısı politika izlemeye başlayan Gürcistan, eski Gürcü lideri Şevardnadze döneminde NATO’nun kapılarını çalmaya başlamıştır. 2002 yılında Prag’da yapılan NATO Zirvesi’ne katılan Şevardnadze zirve sonrasında, NATO’ya üyeliği için müracaatta bulunduklarını duyurdu. Gürcistan’ın, Batı özellikle NATO ve ABD ile ilişkileri Rusya’nın tepkilerine rağmen artarak devam etmektedir. Saakaşvili, Şevardnadze döneminde iki ülke arasında yaşanan gerginlikleri ve Gürcistan’ın Rusya’ya karşı sabırlı duruşunun bir şey getirmediğinin farkında olarak Rusya’yı karşısına almaktan çekinmemektedir. Gürcistan’a askeri ve diğer alanlarda yapılan ABD yardımları, NATO’nun Tiflis’te ofis açması ve buraya özel temsilci ataması, ABD askeri ve sivil heyetlerin Gürcistan’a yaptıkları aralıksız ziyaretler Rusya’nın tepkilerine rağmen devam etmiştir. NATO’ya dâhil olmak için acele eden Gürcistan, silah sistemlerini ve ordunun kurumsal yapısını tamamen NATO standartlarına uygun hale getirmiştir. Ülkede bulunan diğer askeri üsler de bu doğrultuda yeniden yapılandırılırken, NATO ülkelerinden subay ve uzmanlar bu üslerin yapımında danışmanlık yapıyorlardı. Ukrayna ile Gürcistan’ı da NATO’ya dâhil ederek Rusya’nın kuşatılmasında önemli bir mesafe almayı planlayan ABD bu üslere büyük önem vermiştir. Nisan 2006’da Sofya’da düzenlenen NATO Zirvesi’ne 26 NATO ülkesi dışişleri bakanlarının yanı sıra Rusya, Ukrayna, Arnavutluk, Hırvatistan, Gürcistan ve Makedonya dışişleri bakanları da katıldı. Bu zirvede NATO’nun, 2008’de kuruluşa girmeyi hedefleyen Gürcistan ve Ukrayna ile diyalogu ele alınmıştır. Bu gelişmeden ciddi rahatsızlık duyan Rus yetkilileri tepkilerini ortaya koymada geç kalmamışlardır. Rusya Parlamentosu alt meclisi Duma’da konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, “eski SSCB ülkeleri Ukrayna veya Gürcistan gibi ülkelerin NATO üyeliğinin, ilişkileri tehdit edecek muazzam bir jeopolitik sapma manasına geldiğini” ifade etmiştir. Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO üyeliği Rusya’nın Karadeniz’deki varlığının iyice kısıtlaması ABD’nin bölge politikası için önem arz ediyordu. ABD GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 107 Karadeniz üzerindeki nüfuzunu arttırarak Rusya’yı güneyindeki Karadeniz’den, İran’ı da kuzeyinden çevreleyerek Avrupa ile Hazar enerji kaynakları arasında kalan bölgeyi kontrol etmek istiyordu. Mavi Akım ve Bakü-Tiflis-Ceyhan gibi enerji hatları kontrol altında tutmayı amaçlıyor. Bu hedef doğrultusunda ABD, terörle mücadele adı altında Akdeniz’de NATO bünyesinde faaliyet gösteren “Aktif Çaba” adlı deniz gücü operasyonunun görev alanını, Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletmek istemişti. Bu, tarihte hiçbir zaman orada bulunmamış iki güç, ABD ve AB’nin Karadeniz’de hâkimiyet sağlaması demektir. Ancak Rusya gibi Türkiye de bu girişime karşı çıkmıştır. SSCB döneminde Karadeniz (Türkiye kıyıları hariç) ve Hazar Denizi (İran kıyıları hariç) bir Sovyet gölü hükmündeyken, günümüzde Karadeniz Avrupa denizi, Hazar ise Avrasya denizi haline dönüşmüştür. Varşova Paktı’nın dağılması sonucunda Rusya’nın güdümünden çıkıp Batı’ya yönelen Bulgaristan ve Romanya ile beraber Ukrayna ve Gürcistan da Karadeniz’deki paylarını almışlar ve Rusya Karadeniz’in kuzeybatısındaki küçük bir sahille kalmıştır. Hazar denizinde ise Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan paylarını alarak Rusya’yı Hazar’ın kuzeydoğusundaki küçük bir sahille bırakmışlardır. Gürcistan’ın NATO ile ilişkileri hakkındaki bir NATO raporunda Gürcistan’ın NATO ile entegrasyonu konusunda ciddi ilerlemeler kaydettiği ifade edilmiştir. Gül Devrimi sonucunda iş başına gelen Batı yanlısı hükümetin siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik alanlarındaki başarılardan söz edilmiştir. Raporda, Gürcistan yönetiminin hâlâ ülkenin toprak bütünlüğünü sağlayamadığı üzerinde durulurken, Rus askeri üslerin boşaltılması konusundaki kararlılığından memnuniyet ifade edilmiştir. 4.1.3. Bölgede Avrupa Birliği Faktörü Dünya üzerinde etkinliği her geçen gün artan AB, uluslararası hukuk, insan hakları, eşitlik ve çok taraflılık ilkelerini ön plana çıkarması sayesinde Güney Kafkasya devletleri tarafından saygı duyulan ve güvenilen bir güçtür. Uluslararası hukuku ön plana çıkarması AB’nin faaliyetlerine meşruiyet kazan- 108 İSTANBUL TİCARET ODASI dırmaktadır. Bu durum AB’nin anlaşmazlıkların çözülmesi hususunda tercih edilen bir unsur haline gelmesini sağlamaktadır. Soğuk savaş sonrası Balkanlar’da ortaya çıkan çatışmalar ve AB’nin Doğu Avrupa ile entegrasyona verdiği önem, Güney Kafkasya’ya olan ilgisinin geçici bir süre zayıflamasına neden olmuştur. Güney Kafkasya’daki devletler açısından AB, kendi aralarındaki ve özellikle de kendi ülkeleri içindeki sorunların çözülmesi açısından tercih edilir bir ortak konumundadır. Ancak bu bölgedeki sorunların karmaşıklığı ve sorunlara başta bölge güçleri olmak üzere büyük güçlerin de ilgili olması AB açısından bir engel oluşturmuştur. AB, bölge ülkeleri ve özellikle de Rusya Federasyonu ile ilişkilerini bozacak bir siyaset arayışına girmemiştir. Kafkasya’yı RF’nin nüfuz alanı olarak görmesi, AB’nin “ekonomik bir dev ama politik bir cüce” olduğu yönündeki görüşlerin güçlenmesine neden olmuştur. Çünkü AB, bölgeye RF’den daha fazla kaynak ayırmaktadır. AB, 1990 yılında BDT üyesi 11 ülke ve Gürcistan’da sürdürülen ekonomik reform ve kalkınma sürecine destek olmak dünya ekonomisi ile bu ülkelerin bütünleşmesine yardımcı olmak üzere “TACIS” programını benimsemiştir. Programın başlıca amacı AB ile bahse konu devletler arasındaki iktisadi ve siyasi ilişkilerin verimli ve uyumlu bir biçimde gelişmesi yoluyla bu ülkelerde siyasi özgürlük ve iktisadi refahın gelişmesini sağlamaktır. TACIS bu hedeflere ulaşmaları amacıyla devletlere finansman sağlamaktadır. AB, 90’lı yıllar boyunca, TACIS programı içerisinde Güney Kafkasya ülkelerine 1 milyar avro kadar yardımda bulunmuştur. TACIS desteği üç şekilde sağlanmaktadır: Bölgesel İşbirliği Programı, ulusal düzeyde uygulanan Bölgesel Destek Programı ve Yoksulluğun Azaltılması Programı. Haziran 1994’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde kabul edilen “Reddemann Raporu” ile Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Avrupa’nın coğrafi sınırları içinde yer aldığı tezi kabul edilmiş ve bu ülkeler Avrupa Konseyi’nin genişleme perspektifi içinde yer almıştır. Gürcistan 1 Şubat 1999 tarihinde Avrupa Konseyi’ne kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonu Delegasyonu, Avrupa Komisyonu’nun diplomatik bir misyonu olarak Gürcistan ve GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 109 Ermenistan’da faaliyet göstermektedir. Merkezi Tiflis’te bulunan delegasyonun Erivan’da bir ofisi mevcuttur. Delegasyonun amacı Ermenistan ve Gürcistan’da AB politikalarının yürütülmesini sağlamak ve bu ülkelerdeki gelişmeleri ve politikaları takip ve analiz ederek düzenli raporlar hazırlamaktır. 22 Haziran 1999’da Lüksemburg’da Güney Kafkasya ülkeleri ile düzenlenen zirvede AB, bölgeye verdiği ekonomik ve politik değeri açıkça dile getirmiştir. 22 Haziran 1996 tarihinde imzalanan ve 1 Temmuz 1999’da yürürlüğe giren “Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması” (OİA) ile AB ve Gürcistan arasında, bu ülkenin demokratik ilkelere, kanunlara ve insan haklarına vereceği destek çerçevesinde serbest pazar ekonomisinin teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi hedeflenmiştir. 19-20 Haziran 2003 tarihleri arasında düzenlenen Selanik Zirvesi’nde, Güney Kafkasya ülkeleri “Genişletilmiş Avrupa” konseptinin dışında bırakılmasına rağmen, AB’nin bölgeye olan ilgisi azalmamıştır. 7 Temmuz 2003 tarihinde, AB’nin bölgede daha etkin bir politika izleyebilmesi için Finlandiyalı diplomat Heikki Talvitie, AB’nin “Güney Kafkasya Özel Temsilcisi” olarak atanmıştır. Barış ve huzur içinde yaşayan güvenli bir Avrupa yaratma politikalarının bir gereği olarak, SSCB’den ayrılan Doğu Avrupa ülkelerini NATO’ya dâhil ederek RF ile arasında bir tampon bölge oluştururken, enerji kaynakları bakımından zengin olan Kafkasya’nın kontrol altında bulundurulması, ekonomik yönden güçlü bir Avrupa’nın devamlılığı açısından AB politikalarının doğal bir sonucu olarak görülmektedir. AB, 2003 yılından itibaren Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) kapsamında fiili olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde görev almaya başlamıştır. Bu bölgelerden biri de Gürcistan’dır. AB, 28 Haziran 2004 tarihinde AGSP kapsamında ilk defa hukukun üstünlüğü misyonu harekâtına başlama kararı almıştır. EUJUST THEMIS adı verilen harekât 16 Temmuz 2004 tarihinde başlatılmıştır. Harekât kapsamında kıdemli ve oldukça tecrübeli personel, bakanları, üst düzey 110 İSTANBUL TİCARET ODASI yetkilileri ve merkezi hükümetteki uygun kurumları desteklemekte, bunlara danışmanlık yapmaktadır. Gürcistan, 19 Nisan 2004 tarihinde ülkedeki kamu kurum ve kuruluşlarına Gürcistan bayrağının yanında AB bayrağının asılmasına da karar vermiştir. Bu karar Gürcistan hükümetinin AB’ye girme isteğini göstermektedir. AB ülkeleri; öncelikle Orta Doğu petrollerine alternatif olarak Kafkasya enerji kaynaklarının Avrupa’ya entegrasyonunu sağlamak için INOGATE (Interstate Oil and Gas to Europe) petrol ve doğal gaz projesini gerçekleştirmek istemişlerdir. AGİT kararları gereği bölge ülkelerinde çağdaş ve insan haklarına dayalı demokratik rejimler kurularak, uluslararası sermayenin serbestçe hareketine de olanak sağlayan geniş bir ekonomik pazar yaratılmasına çalışmaktadır. AB ile Gürcistan arasında aşağıdaki proje ve programlar sürdürülmektedir: TRACECA Projesi AB tarafından yapılan iç değerlendirmeler sonucunda, Orta Asya ve Kafkasların, Avrupa güvenliğine ve ekonomik hayatına direkt veya dolaylı katkılar sağlayabileceği dikkate alınmıştır. Bu bölgelerdeki potansiyelin kullanılması amacıyla, 1993 yılında beş Orta Asya cumhuriyeti ile üç Kafkasya cumhuriyetine (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) yönelik olarak Avrupa-KafkaslarOrta Asya koridorunda antik “İpek Yolu”nun canlandırılması için başlatılan Avrasya Ulaşım Koridoru Projesi (TRACECA)’nin gerçekleştirilmesine yönelik çalışma başlatılmıştır. Bu girişimin sponsorluğunu AB yapmaktadır. TRACECA adlı bu proje ile Karadeniz, Kafkasya ve Hazar Denizi yoluyla Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan bir ulaştırma koridorunun gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. 21. Yüzyılın İpek Yolu olarak nitelendirilebilecek bu projeyle bölgenin Avrupa ve dünya piyasalarına, Moskova üzerinden geçen geleneksel güzergâhın dışında alternatif bir rotadan ulaşabilmeleri ve bu ülkelerin politik ve ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirebilmeleri hedeflenmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 111 Söz konusu proje ile ilgili olarak düşünülen tüm güzergâhlar, Gürcistan’a siyasi olduğu kadar ekonomik alanda da büyük fırsatlar sunacaktır. Batı ile entegre olan bir Gürcistan’ın ekonomik alanda kalkınması daha hızlı gerçekleşebilecek, kalkınmasını tamamlamış bir Gürcistan’ın, Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesindeki sınır ticaretine olumlu katkıları bugün olduğundan daha fazla miktarda gerçekleşebilecektir. Bu proje çerçevesinde kara yolları, demiryolu ağları, limanlar ve bir hava koridoru oluşturularak bölgenin yeni bağımsız devletlerine olan ulaşımın, RF ve İran’ı dışlayacak şekilde sağlanması amaçlanmıştır. Rusya üzerinden ilerleyen kuzey koridoru ile Türkiye-İran üzerinden ilerleyebilecek güney koridoruna alternatif yaratarak bölge ülkelerinin bağımsızlığını güçlendirilecektir. Gürcistan’dan Kazakistan’a uzanan ulaşım koridoru ile Avrupa’nın Orta Asya’ya bağlanması Avrupa için son derece stratejik konum teşkil etmekte idi. Avrupa Halkları İnsani Yardım Programı-ECHO Program 1993 yılında başlamıştır. Programın başlıca odaklandığı konu SSCB’nin dağılmasının ortaya çıkardığı sıkıntılar ve iç savaşın etkileri ile başa çıkmaktır. Bu kapsamda Gürcistan 91,35 milyon avro yardım almıştır. Gıda Güvenlik Programı-FSP Programın amacı, ulusal hükümetlerin yapısal düzenleme çabalarını desteklemek ve yoksulluğu azaltma strateji belgesinin uygulanmasını sağlamaktır. Program kapsamında Gürcistan’a ise 84 milyon avro yardım yapılmıştır. İstisnai Finansal Destek Programı-EFA Program ödeme dengesinin sağlanması ve bütçeye yardım sağlama programıdır. EFA’nın amacı siyasi ve iktisadi reformların desteklenmesi olarak özetlenebilir. EFA, IMF ve Dünya Bankası ile ortaklaşa yürütülmektedir. Program genellikle uzun vadeli borç, hibe ya da her ikisinin bir bileşimi şeklinde geçekleşir. Bu yardımın gerçekleşmesi için yardımın yapılacağı devletin bir takım siyasi ve iktisadi şartları yerine getirmesi beklenmektedir. 112 İSTANBUL TİCARET ODASI Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa İnisiyatifi-EIDHR Program 1994 yılında başlatılmıştır. Bu program AB üyesi olmayan ülkelerde insan hakları ve demokrasiyi teşvik etmek amacıyla kurulan bir fon oluşturma programıdır. Bu kapsamda AB bütçesinden her sene 100 milyon avro bu programa ayrılmaktadır. 4.2. Gürcistan’ın Komşuları ile İlişkileri Bölge içi çelişkiler sıcak çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmakta ve ikinci düzlemdeki aktörleri içine çekebilecek boyutta risk alanları meydana getirmektedir. Örnek verecek olunursa, Transkafkasya’daki ErmenistanAzerbaycan çatışması ve Kuzey Kafkasya’daki Rus-Çeçen savaşı, Türk-Rus ilişkilerini; Gürcü-Abhaz çatışması ve gerilimi ise Türkiye-Gürcistan, RusyaGürcistan ilişkilerini direkt olarak etkilemektedir. Gürcistan, bağımsızlığının ardından, yüzünü tamamen Batı’ya dönmüştür ve Rusya Federasyonu ile belirgin olarak çatışma yaşamaktadır. Bölgede mevcut olan veya bölgeye ilgi gösteren NATO, AB, AGİT, BDT, GUAM ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi örgütler de bölgenin dinamikleri içerisinde çok önemli bir yere sahiptirler. Günümüzde Gürcistan, Rusya ile örtülü mücadelesini devam ettirmektedir. Türkiye, ABD ve diğer batılı güçler, Gürcistan için önemli birer denge unsurudurlar ve Rusya’ya karşı ayakta kalmasının en büyük güvencesini oluşturmaktadır. Bu süreçte, Gürcistan, bir yandan Batı’ya açılmaya, Batı’yla işbirliğini geliştirmeye ve entegre olmaya çalışırken, diğer taraftan da Sovyet döneminde “büyük kardeş” olarak adlandırılan Rusya’yı kızdırmamaya itina göstererek, ilişkilerini bozmamak için yoğun çaba sarf etmişlerdir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 113 4.2.1. Rusya Gürcistan, coğrafi olarak Rusya ile Ermenistan arasında yer almaktadır. Bu bağlantı kopukluğu, Rusya’nın, Ermenistan politikasını yeteri kadar aktif bir hale getirmesinde önemli bir engel teşkil etmektedir. Bu sebeple Rusya adeta Gürcistan’ı çiğneyerek, onun üzerinden Ermenistan’a ulaşmak istemektedir. Ermenistan’dan sonra Gürcistan’ın Rusya’nın hâkimiyetine girmesi, Rusya için Kafkaslarda kuvvetli bir pozisyonunun doğmasını sağlayacaktır. Böyle bir durumun ise, Kafkaslarda bir Türk-Rus mücadelesini şiddetlendireceği ve hatta işin içine İran’ın da karışması ile Kafkaslarda daha karmaşık bir durumun ortaya çıkacağı şüphesizdir. Rusya ve Gürcistan arasındaki artan gerilimi, tartışmayı her iki taraf da birbirinden tamamen farklı olarak algılamaktadır. Rusya tarafı Tiflis’i, Rusya’ya saldırılarında Gürcistan topraklarından yararlanan teröristlere karşı gerekli güvenlik önlemlerini almamakla suçlarken; buna cevaben Gürcistan tarafı da Moskova’yı Kafkaslardaki emperyalist hükümranlığını yeniden tesis etmek için, kendi güvenlik sorunlarını kullanarak Gürcistan’ın iç istikrarını zedelemekle suçlamaktadır. Sovyet sonrası dönemde Tiflis ve Moskova arasında artan gerginliğin kökleri 1990’lı yılların başlarında Gürcü çoğunluğun biran önce Moskova’dan ayrılıp bağımsızlık kazanmak için örgütlenmeleriyle başlayan gelişmelere kadar gitmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önceki son yıllarında komünizm karşıtı milliyetçi Gürcü muhalefet, Gürcistan’daki komünist gücün kurumsal temellerini sarsmak için grevleri ve diğer sivil başkaldırı hareketlerini kullandılar. Bu olaylar Cumhuriyetin, Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Rusya’nın Gürcistan’ı kendi etki alanı içinde tutma isteğinin, Kafkas petrolünün ve doğal gazının uluslararası pazarlara ihracını kontrol etme isteğinden ayrı düşünülemeyeceği, yaygın olarak paylaşılan kanıdır. Moskova, Rusya topraklarına uğramadan geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının inşasına 114 İSTANBUL TİCARET ODASI başından bu yana karşı çıkmıştır. Rusya’nın bu projeye itiraz etmesinin başlıca nedeni bu boru hattının Hazar petrol ve doğal gazının transit yolları üzerindeki Rusya tekelini zayıflatacağı gerçeğidir. Bu bağlamda, Gürcistan’ın stratejik önemi Doğu-Batı enerji koridoru üzerindeki kilit önemde stratejik bir aktör olarak, Rusya’nın Hazar petrol ve doğal gazının taşınması üzerindeki tekelini zayıflatabilecektir. Ancak, Gürcistan’ın ekonomik ve sosyal sorunları ve aynı zamanda Rus gaz ürünlerine olan bağımlılığı, onu Rusya karşısında baskılara açık bir hale getirmektedir. Gürcistan’ı kendi etki alanı içinde tutmak için Moskova Gürcistan’la vize rejimi uygulamasından doğan anlaşmazlığını da büyütmüştür. Bu amaçla, Moskova 5 Aralık 2000 yılında Gürcistan vatandaşlarına uyguladığı vize rejiminde değişiklik yapmıştır. Yeni vize uygulamasındaki en çarpıcı nokta, Moskova’nın Abhazya ve Güney Osetya sakinlerinin vizesiz seyahat hakkının devamını öngörmesidir. Bu Cumhuriyetlerin, Gürcistan’ın başka yerlerinde yaşayan halklarından farklı bir şekilde muamele görmesi (Moskova’nın vize rejimi aynı zamanda Abhazya ve Güney Osetya yaşayanlarına Rus pasaportu verilmesini de içermektedir). Bu gelişmeler karşısında, Gürcistan Parlamentosu Moskova’nın bu vize rejimi ile sonunda Abhazya ve Güney Osetya’nın ilhak edileceğini iddia etmiştir. Rusya ve Gürcistan arasında gergin olan ilişkiler, Moskova’nın Gürcistan yönetimini kendi topraklarını Çeçenistan’da savaşanlar için kullandırmakla suçlayınca dramatik boyutlara ulaşmıştır. Moskova ayrıca, Gürcistan’ın Rus-Gürcistan sınırı boyunca Pankisi Vadisi’nde üsler açarak, Çeçenler için güvenli bir ortam sağladığını iddia etmiştir. Moskova iddiasını, Gürcistan’da yaklaşık 5000 Çeçen mülteci ve Gürcistan’ın Kuzeydoğusunda 7000 kadar yerel Çeçen’in yaşamasına dayandırmaktadır. Buna cevaben Pankisi Vadisi’ne Rus askerlerinin yerleştirilmesi isteklerine karşı çıkan Gürcistan, Rus sınırı boyunca güvenlik önlemlerini artıracağını ifade etmiştir. Karadeniz’deki iki önemli limandan birisi olan Batum, Gürcistan’a aittir. Kendisine ait sadece Novorosisk Limanı olan Rusya (Karadeniz sahillerinin GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 115 geri kalanı bu tür bir liman inşasına uygun değildir) dış ticareti için Gürcistan’a bağımlı kalmakta ve bu durum Rusya’nın işini zorlaştırmaktadır. Gürcistan, RF’yi kendi istikrar ve bağımsızlığına karşı en büyük tehdit olarak görmektedir. Kafkaslar ve Gürcistan’ın bağımsızlık ve istikrarını tehdit eden RF’yi dengeleyebilmek maksadıyla ABD, Almanya ve Türkiye gibi önde gelen Batılı ülkelerin yanı sıra, topluluk olarak NATO, AGİT, AB ve diğer kuruluşlarla yakın ilişkiler kurmaktır. Gürcistan, bu ilişkilerden beklentisini siyasi ve stratejik boyutunun yanı sıra ekonomik çıkarların da bu kapsamdaki iş birliğinde görmektedir. Nitekim Avrasya Ulaşım Koridoru (TRACECA) ve Hazar petrol kaynaklarının Batı’ya taşınması gibi projelerin gerçekleştirilmesinin ülkenin refahına katkıda bulunması ve aynı zamanda Batı’nın çıkarlarının Gürcistan ile özdeşleşmesi, amaçlanmıştır. Gürcistan’ın Rusya Federasyonunun etki sahasından uzaklaşarak Batı ile entegrasyona girme çabasına karşılık, eski SSCB ile olan tarihi, kültürel, ekonomik, siyasi, politik ve askeri ilişkileri bu uzaklaşma arzusunu frenlemektedir. Uzun süre Rusya egemenliği altında kalmış olması, komünist rejimin vermiş olduğu öğreti ve alışkanlıklardan vazgeçilememesi yeni rejimin tesis edilmesinde belirsizlikler ve bu belirsizliklerin yarattığı otorite boşluğu, kargaşa, kanunsuzluklar, iktidar mücadeleleri yeniden yapılanma ve batı ile iş birliği programlarına olan güvenini, engellemektedir. Gürcistan’ın mevcut politik yaklaşımı Batı ile azami iş birliği ve entegrasyonu gerçekleştirmek şeklindedir. Gürcistan’ın kendisine olan bağımlılığından da yararlanan Moskova, Gürcistan’ın iç siyasetteki sıkıntılarını kendisinin bölgesel etkinliğini artırmak için daha rahat bir şekilde kullanabilmektedir. Aslında, bölgesel sorunların kaynakları dikkatle incelendiğinde Rusya ile ilişkilerin Gürcistan’ın istikrarı açısından eskiden olduğu gibi belirleyici bir rol oynamaya devam edeceği görülmektedir. 116 İSTANBUL TİCARET ODASI 4.2.2. Bağımsız Devletler Topluluğu BDT; Estonya, Letonya ve Litvanya dışındaki eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden oluşmaktadır. Topluluğun amacı, işbirliği yoluyla, SSCB sonrasında ortaya çıkan problemleri çözümlemektir. Rusya Federasyonu’nun, BDT’yi kurmaktaki asıl amacı, Post-Sovyet devletlerini kendi etki ve nüfuz alanında tutmak istemesinden kaynaklanmaktadır. BDT, Rusya Federasyonu için SSCB sonrasında en önemli örgüt olmuştur. Gürcistan tüm direnişlere rağmen Rus taktikleri neticesinde 19 Nisan 1994’de BDT’ye katılmak zorunda kalmıştır. Böylelikle de, Gürcistan, her türlü Rus etkisine açık hale gelmiştir. Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne7 üye olmayan BDT üyesi ülkelerinden, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna ve Moldova, Batı eksenli ülkeler olarak değerlendirilmektedir. Bazı BDT üyeleri, Rusya Federasyonu’na karşı takındıkları tavırlar sebebiyle, örgütte eşit statü edinememişlerdir. BDT içerisinde dikey entegrasyonu sağlayamayan Rusya Federasyonu’na karşı bazı muhalif gruplaşmalar ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlisi GUAM’dır. GUAM; Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasında resmi nitelik taşımayan siyasi bir oluşum olarak, 10 Ekim 1997’de Strasburg’da yapılan AB zirvesinde meydana gelmiştir. Bu oluşumu etkileyen ana etken olarak, Rusya Federasyonu’nun, 1997 yılı başlarında AKKA kanat indirimleri konusunda revizyona gitmeye başlamış olması gösterilebilir. GUAM’a üye olan devletler, BDT üyeliğinin kendilerine ekonomik fayda ve en önemlisi güvenlik garantisi sağlamakta yetersiz kaldığı yönünde düşünceye sahiptirler. 2008 yılında patlak veren Rusya-Gürcistan krizinden sonra, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, 11 Ağustos 2008 tarihinde, meclis önünde 7 Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Ermenistan, Belarus, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Rusya’nın üye olduğu bir güvenlik teşkilatıdır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 117 yapılan mitingde, Rusya liderliğindeki BDT’den çıkmaya karar verdiklerini açıklamış, bunun üzerine de Gürcistan Meclisi, yaptığı toplantıda Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan ayrılmasını onaylamıştır. 4.2.3. Azerbaycan Gürcistan ile Azerbaycan, Kafkasya bölgesinin önemli stratejik ortakları olduğu gibi, bölgede güvenlik, barış ve huzurun sağlanmasında önemli katkıları olan ülkelerdir. Kuzey Kafkasya Halkları hâlâ Rusya Federasyonu sınırlarında bulunmaktadırlar. Ermenistan’ın bu iki ülkeden farklı bir tutum sergilemesi, Gürcistan ile Azerbaycan’a, Kafkasya ve (Batı ile ulaşımını sağladığı) Orta Asya’nın geleceğinin şekillenmesinde önemli misyon yüklemiştir. Güney Kafkasya’daki üç ülkeden ikisi olan Gürcistan ve Azerbaycan, gerek tarihi süreçte, gerek SSCB sonrasında aynı kaderi paylaşmışlardır. Bu da komşuluğunun yanında iki ülkenin tabii yakınlaşmasına diğer bir neden olmuştur. Ermenistan, 20. yüzyılın başında olduğu gibi yüzyılın sonunda da Gürcistan ve Azerbaycan’dan farklı olarak, Rusya’nın himayesinde kalmayı tercih etmiştir. Batı ile bütünleşmeyi hedefleyen Gürcistan ve Azerbaycan ise bir an evvel Rusya’nın etkisinden çıkmanın mücadelesini vermektedirler. Ermenistan’ın tutumu, Gürcistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerinin gelişmesini hızlandıran bir faktör olmuştur. Ancak Rusya’nın yanında yer alarak topraklarını genişletmenin peşine düşen Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ı ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakmıştır. Gürcistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerinin gelişmesine etki eden bir faktör de, iki ülkenin de müttefiki olan Türkiye ile beraber çeşitli alanlarda işbirliğine gitmeleri olmuştur. Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını koruma, geliştirme ve demokratik yönetim düzenine geçmelerini her yönü ile desteklemiştir. Gürcistan ile Azerbaycan, SSCB sonrasında stratejik partner konumuna gelmişlerdir. Bu başta üç ana nedene dayanmaktadır: 118 İSTANBUL TİCARET ODASI - Her şeyden önce, iki ülke de Batı ile bütünleşmeyi amaç haline getirmiştir, - Her iki ülke de toprak bütünlüğü sorunları mevcuttur, - Azerbaycan’ın zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olması ve Gürcistan’ın bu kaynakların uluslararası pazarlara taşınmasında en uygun güzergâh seçeneği olması. İki ülkenin eski liderleri olan Eduard Şevardnadze ve Haydar Aliyev’in eskilere dayanan şahsi dostlukları da, bu ülkelerin yakınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Gürcistan ile Azerbaycan Arasındaki İlişkilerinin Tarihi Süreci İki komşu ülkenin ilişkileri eskilere dayanmaktadır. SSCB sonrasında bağımsız Gürcistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler, 3 Şubat 1993 tarihinde Gürcistan eski Başkanı Eduard Şevardnadze’nin Bakü’ye gerçekleştirdiği resmi ziyareti sırasında Şevardnadze ve Azerbaycan eski Başkanı Ebulfez Elçibey’in imzaladığı, dostluk, işbirliği ve savunma antlaşmasına dayanmaktadır. Anlaşmayı imzalayan taraflar, dostane ilişkilere girerek, toprak bütünlüğü ve bölgede güvenliğin sağlanması için ortak hareket edeceklerini beyan etmişlerdir. Taraflar ayrıca, biri, ötekini tehdit edecek hareket için toprağını kullandırtmayacağını taahhüt etmişlerdir. Taraflar, Karadeniz ve Hazar Havzaları bölgesindeki komşu ülkeleri ile işbirliğine girerek ortak pazar oluşturmayı kararlaştırmışlardır. Taraflar, yolcu ve yük taşıma işleminin kara, deniz ve hava ulaşımı yoluyla problemsiz transit sağlama konusunda anlaşmaya varmışlardır. Taraflar, kendi vatandaşlarının diğer ülkede hakların korunması ve uluslararası hukuk standartlarına uygun hareket edilmesi konusunda anlaşmışlardır. İki ülkede de etnik sorunlar yaşandığından, taraflar, birbirinin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve onu tehdit edecek bir davranışta bulunulmaması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Sağlam temele dayanan Gürcistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler, güzel işbirliği örneğini sergiler seviyeye gelmiştir ve artarak devam etmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 119 SSCB sonrasında Batı yanlısı politika izlemeye başlayan Gürcistan ve Azerbaycan birçok konuda birbirine benzemektedirler. Gürcistan ve Azerbaycan 1918-1921 tarihlerindeki kısa süreli bağımsızlık hariç yaklaşık iki asır boyunca Rusya’nın hegemonyası altında kalmıştır. Sovyetler Birliği’nde Glasnost ve Perestroyka hareketinin başlamasıyla her iki ülkede de bağımsızlık girişimleri baş göstermiştir ve ilk bağımsız olan ülkeler arasında yer almaktadırlar. Ancak, Rusya’nın bağımsızlıklarına en çok tepki gösterdiği ülkeler de bunlardır ve bağımsızlık her iki ülkeye de çok pahalıya mal olmuştur. 9 Nisan 1989’da Tiflis’te, 20 Ocak 1990’da ise Bakü’de Rus Kızıl Ordusu katliam yapmıştır. Bağımsızlık sonrasında Gürcistan’da milliyetçi tutumuyla öne çıkan Zviad Gamsahurdiya ilk Başkan olurken, Azerbaycan’da ise ilk Başkan Perestroyka sürecinin iktidara taşıdığı Ebulfez Elçibey olmuştur. Kısa bir süre sonra her iki ülke lideri devrimle yönetimden uzaklaştırılmıştır ve bunların yerlerini benzer siyasi geçmişi olan Şevardnadze ve Aliyev almışlardır. 1993’de, her iki ülke de Rusya’nın yoğun baskıları sonucu BDT üyeliğini kabul etmiştir. 2003 senesinde Aliyev’in ölümü ve Şevardnadze’nin devrilmesi sonucu da her iki ülkede Batı’da eğitim almış, Batı yanlısı politika ile öne çıkan liderler, Mihail Saakaşvili ve İlham Aliyev ülkelerin başına geçmişlerdir. Bağımsızlık sonrasında da bu iki cumhuriyetin karşı karşıya kaldığı problemler aynıydı: Bağımsızlıklarının geri dönülmezliği ve toprak bütünlüğünü sağlamak, yaşanan ekonomik sorunları gidererek Batı ile bütünleşmiş demokratik hukuk devletini tesis etmek. Bu iki ülke arasındaki ilişkileri belirleyen faktörler şu şekilde sıralanabilir; bağımsızlık ve toprak bütünlüklerine yönelik tehdit, Rusya ve Ermenistan’ın tutum ve davranışları; etnik ilişkiler ve sahip oldukları ekonomik potansiyeller. Gürcistan ile Azerbaycan bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları gibidir. Birinin bağımsızlığını kaybetmesi, ötekinin bağımsızlığını tehlikeye atmaktadır. Bunun farkında olan Gürcistan ve Azerbaycan gerekli tedbirleri alarak, birçok konuda dostane işbirliği sağlamışlardır. 120 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan, sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu itibariyle Azerbaycan için önemli bir ülkedir. Gürcistan, Azerbaycan’ın deniz ulaşımını sağladığı gibi, bu ülke stratejik partneri olan Türkiye ve Batı ile kara yolu ulaşımını da Gürcistan topraklarından geçerek sağlamaktadır. Gürcistan Azerbaycan için önemli olduğu kadar, Azerbaycan da Gürcistan için önemli bir ülkedir. Gürcistan enerji kaynakları açısından fakir bir ülkedir, Azerbaycan ise tam tersine zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahiptir. Azerbaycan’daki zengin kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınması için mevcut konjonktürde Gürcistan ve Türkiye üzerinde geçen güzergâh en uygun olarak görülmüş ve BTC petrol boru hattı ve BTE doğalgaz boru hatları bu güzergâhtan geçmiştir. 4.2.4. Ermenistan Güney Kafkasya bölgesindeki üç bağımsız ülkeden birisi olan Ermenistan, Gürcistan’ın güneydoğu komşusudur. Ermenistan tarih boyunca diğer iki bölge ülkesi; Gürcistan ve Azerbaycan’dan farklı bir tutum sergilemiştir. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki kalesi olan Ermenistan, eskide olduğu gibi, SSCB sonrasında da Rusya’nın himayesinde kalmayı tercih etmiştir. Bu yönü ile Ermenistan, Batı ile bütünleşmeyi amaçlayan Gürcistan ve Azerbaycan’dan farklı bir politika izleyerek, bu ülkelerden toprak koparmanın peşine düşmüş ve bu konudaki destekçisi Rusya ile daha da yakınlaşmıştır. Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” projesini uygulamaya koymak istemesi, Rusya’nın da Gürcistan ve Azerbaycan’ın güçlenerek nüfuzundan çıkmalarını ve Batı ile işbirliğine girmelerini istememesi, Rusya ve Ermenistan’ı bu bölgede müttefik yapmıştır. Rusya ve Ermenistan’ın ortak hareket etmeleri ise, Gürcistan ve Azerbaycan’ı da işbirliğine sevk etmiştir. Azerbaycan ile arası iyi olmayan Ermenistan, dış dünya ile bağlantısını kısmen İran, büyük ağırlıkta da Gürcistan üzerinden sağlamaktadır. Gürcistan ile Ermenistan Arasındaki İlişkilerinin Tarihsel Süreci İki komşu ülke Gürcistan ve Ermenistan toprakları tarih boyunca güçlü devletlerin mücadele alanı olmuştur. Ermenistan bu güçlü devletlerin istilalardan GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 121 korunmak için sırtını dayayabileceği sağlam bir himayeci arıyordu ve Rusya bunun için uygun bir seçenek olarak görülmüştür. 1801 yılından itibaren Güney Kafkasya’da başlayan Rus egemenliğinde Ermenistan’ın önemli rolü vardır. Rus istilasına karşı koyan Gürcüleri bastırmak için Ermeniler Rusların yanında yer almışlardır. Ermeniler oluşturdukları gruplarla Ruslarla beraber hem Gürcü isyancılara karşı savaşmışlar hem de kılavuzluk ve haber alma faaliyetini büyük ölçüde yerine getirmişlerdir. Bu ve benzeri olaylar Gürcü ve Ermeni toplumların arasını açmıştır. Güney Kafkasya’da başlayan Rus hâkimiyeti sonucu bölgede önemli ölçüde demografik değişiklikler olmuştur. Yaşanan nüfus hareketliliği neticesinde Gürcistan’a 300 bini aşkın Ermeni göç etmiştir ve Rusya’nın etkinliğiyle beraber Ermenilerin de ağırlığı artmıştır. Rus yayılmacılığının geleceği için önemli bir araç olarak değerlendirilmiş Ermeni nüfusu, diğer bölge halklarından farklı muameleye tabi tutulmuştur ve himaye edilmişlerdir. Gürcistan’daki feodal yapıdan kapitalist yapıya geçilmesi de ticareti daha iyi bilen Ermenilerin ağırlığını arttıran bir sebep olmuştur. Kafkas halklarının milliyetçilik ile tanışmaları da bölgede Ermeni ağırlığını arttırmıştır. Osmanlı, Rusya ve İran’da dağınık halde yaşayan Ermenilerin çoğunluğu oluşturdukları bir vatanları yoktu. Bu, Ermeniler tarafından büyük bir eksiklik olarak algılanmış ve “Büyük Ermenistan” hayalinin doğmasına sebep olmuştur. Gürcistan topraklarının bir kısmı Büyük Ermenistan projesinin içinde yer almaktaydı. Ermeni milliyetçiliğiyle özdeşleşmiş olan Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) 1890 yılında Tiflis’te kurulmuştur. Günümüzde güçlü lobilere sahip olan Ermeniler bu işin temelini çok önceden atmışlardır. Rusya’da eğitim almış ve Batı siyasi düşüncesiyle de tanışmış “Pirveli Dasi=İlk Kuşak” ve sonraki kuşaklar, Gürcü Aydınları, ülkede Rus ve Ermeni ağırlığı karşısında mücadeleler vermişlerdir. SSCB sonrasında bağımsız olana kadar Gürcistan ile Ermenistan ilişkileri bu çerçevede gelişmiştir. 122 İSTANBUL TİCARET ODASI Bağımsızlık sonrasında Ermenistan’ın iki komşu ülkesi; Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerinde tarihten gelen düşmanlıkları vardır. Genişlemeci politika izleyen Ermenistan’ın, Türkiye ile hala çözülemeyen “Sözde Ermeni Soykırımı” sorunu vardır. Azerbaycan ile de asırlık problemi olan ve sonuca varılamayan Karabağ sorunu bulunmaktadır. Bu sebeple de Türkiye ve Azerbaycan ile ulaşım yolları kapalıdır. Güney komşusu İran da Ermenistan’ın dış dünya ile bağlantı sağlamasında yeterli olmamaktadır. Bütün bu nedenler bölgede sıkışıp kalan Ermenistan’ı, Gürcistan’a bağımlı kılmaktadır. Ermenistan’ın, gerek deniz ulaşımı için, gerek kara yolu ulaşımı için Gürcistan vazgeçilmez bir ülkedir. Dış ticaretinin %80’ini Gürcistan üzerinden gerçekleştiren Ermenistan, stratejik partneri Rusya ile bağlantısını da Gürcistan üzerinden sağlamaktadır. Ermenistan’ın Rusya ile kara bağlantısı olmadığından, Azerbaycan topraklarını da kullanamadığından, tek seçenek olduğu gibi daha da elverişli olan Gürcistan yolunu kullanmak zorundadır. Güney Kafkasya bölgesinde iki işbirliği grubu bulunmaktadır. Bunlardan ilki, bölgede ulaşım konusunda stratejik konuma sahip olan Gürcistan ve zengin enerji kaynaklarına sahip Azerbaycan’ın, Türkiye ve Batı ile, diğeri ise Ermenistan’ın Rusya ile olan işbirliğidir. Türkiye’nin Gürcistan ve Azerbaycan ile yakından ilgilenmesi Rusya’yı rahatsız etmektedir ve Ermenistan’ı kullanarak bu ilişkileri zedelemeye uğraşmaktadır. Rusya, Güney Kafkasya bölgesi üzerindeki nüfuzunu sağlamak için Ermenistan kartını iyi oynamaktadır, çünkü Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkileri iyi değildir. Gürcistan ve Azerbaycan ise, Rusya’yı bağımsızlıklarına yönelik tehdit olarak algılamakta olup Türkiye ve genelde Batı özelde ABD ile bütünleşerek, bu tehdidi dengelemek istemektedirler. SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını elde eden Gürcistan, tarihteki tecrübelerinden dolayı bağımsızlığını kaybetme korkusunu yaşamaktadır. Bu korkuyu izale ederek, bağımsız, demokratik yönetim sistemine geçmek için Gürcistan ve Azerbaycan, Türkiye ve Batı ile yakınlaşmayı tercih ederken, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 123 Ermenistan bağımsızlığı önemli bir mesele olarak görmemiş ve Rusya’nın yanında kalmayı tercih etmiştir. Rusya resmen bu ülkelerin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanımış olsa da, BDT aracılığıyla tekrar bu toprakları nüfuz altına almaya yönelmiştir. Ermenilerin Büyük Ermenistan hayali, Rusya’nın emellerine uygun düşmektedir ve Güney Kafkasya’da Ermenistan’ın etnik çatışmalarını desteklemektedir. Azerbaycan’dan, bu ülkenin bir parçası olan Karabağ’ı koparan Ermenistan, Gürcistan’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları Cavaheti bölgesinde sorunlar çıkarmakla beraber, Abhazya’da yaşayan Ermeniler de Abhazya Savaşı sırasında Abhazlar’ı desteklemiş ve buradaki Gürcü nüfusunun sürülmesinde önemli rol oynamıştır. Perestroyka sürecinin başlamasıyla beraber Ermenistan basınında, “Atalarının Büyük Ermenistan projesi çerçevesinde Ermenistan’a katmayı düşündükleri: Karabağ, Nahçivan ve Cavaheti ne pahasına olursa olsun Ermenistan’a katılmalıdır” şeklinde propaganda yapılmaktaydı. Karabağ’da savaşın başlaması belki de Cavaheti bölgesinde olası çatışmayı engellemiş oldu. Cavaheti bölgesinin %60’ından fazlasını oluşturan Ermeniler’in bazı noktalarda oranları %90’lara kadar çıkmaktadır. Gürcistan’ın bağımsızlığıyla beraber baş gösteren sorunlar günümüze kadar devam edegelmiştir. Cavaheti sorununun özünde, bölgede yoğun olarak yaşamakta olan Ermenilerin bağımsızlık talepleri yatmakla birlikte, Rus Askeri Üsleri’nin kapatılması, Ahıska Türklerinin geri dönüş süreci, çoklu boru hatları ve Kafkasya ulaşım koridorunun güzergâhı gibi farklı meseleler de sorunun görünmeyen kısımlarını oluşturmaktadır. Cavaheti bölgesindeki etnik sorunlarının arkasında şüphesiz Ermenistan ve Rusya ortaklığı vardır. Cavaheti’nin merkezi Ahılkelek şehrinde bulunan Rus Askeri Üssü’nün boşaltılmasına bölgede yaşayan Ermeniler değişik bahaneleri ileri sürerek karşı çıkmışlardır. Ermeniler, bu üssün kendilerine Gürcistan’a karşı bir güvence olduğunu, ayrıca Ermeni nüfusunun büyük bir kısmının ya 124 İSTANBUL TİCARET ODASI üste çalışarak, ya da bu üste görev yapan Rus askerlerine bir şeyler satarak geçimlerini sağladığını iddia etmişlerdir. Gürcistan ile Rusya arasında yapılan anlaşmaya göre, tamamen kapatılacak olan Ahılkelek üssünün boşaltılmaya başlanması bölge Ermenileri’nin büyük tepkisi ile karşılaşmıştır. Ermeniler gösteriler düzenleyerek karşı çıkmış ve üsten alınan malzeme yüklü araçların önünde barikat kurarak bölgeden ayrılmasını engellemişlerdir. Bu konuda Gürcü yetkililerin sert açıklamaları olmuştur. Bu üsten tahliye edilen teçhizatın bir kısmının Ermenistan’da bulunan Gümrü Rus Askeri Üssü’ne taşınması Azerbaycan’ı tedirgin etmiştir. Ermenistan, Cavaheti bölgesindeki çatışmaları desteklemekle beraber fazla ileri gidilmesini istememektedir. Azerbaycan ve Türkiye ile ciddi sorunları olan Ermenistan için, Gürcistan hayati önem arzeden bir ülkedir. Stratejik partneri Rusya ile ilişkilerini ve dış ticaretinin %80’ini Gürcistan üzerinden sağlayan Ermenistan, Gürcistan ile ilişkilerinin gerilmesi durumunda, Cavaheti’de yeni bir kazanımdan çok, kendisini zarar göreceğini ve Karabağ’daki kazanımlarını da kaybedebileceği endişesini taşımaktadır. Gürcistan da Cavaheti bölgesindeki sorunların çözümüne yönelik sert adımlar atmaktan çekinmektedir. Cavaheti’nin mevcut durumundan memnun olmayan Gürcistan, sorunun çözümüne yönelik sert adımlar atması halinde, bu bölgede de çatışmalar çıkabileceğinden endişelenmektedir. Abhazya ve Güney Osetya sorununa bir yenisinin eklenmesi, Gürcistan’ı çıkmaza sokacaktır. Gürcistan, bir tarafta Türkiye, Azerbaycan, Ukrayna, Batı Devletleri ve diğer tarafta Rusya, Ermenistan ve diğerleri olmak üzere iki partner devletler grubu arasında denge kurarak dış politikasını yürütmeye çalışmaktadır. Rusya ve Ermenistan, Kafkasya bölgesinde gerçekleşen önemli projelerden dışlandıklarını düşünüyorlar. Rusya ve Ermenistan, BTC, BTE ve Kars-TiflisBakü demiryolu gibi stratejik ve ekonomik değerleri yüksek olan projelerin dışında kalmışlardır. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirip, bu coğrafyadaki zengin enerji kaynaklarını kontrol etmek isteyen Rusya, BTC ve BTE gibi projelere karşı çıkarak, Bakü-Novorosisk güzergâhını alternatif olarak sunmuştur. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 125 Ancak, Batı’nın Rusya ve İran dışı bir güzergâhı (BTC ve BTE) tercih etmesi nedeniyle; Rusya emeline ulaşmak için, etnik çatışmalarla Gürcistan ve Azerbaycan’ın güvenliğini sarsmak istemiş ve bu konuda Ermenistan’ı bir araç olarak kullanmıştır. Azerbaycan ile Karabağ sorunu nedeniyle, bu ülkenin enerji kaynakları ve zenginliklerinden istifade etmesi mümkün olmayan Ermenistan ise, Doğu-Batı Ulaşım Koridoru yerine, kendi topraklarından geçebilecek Kuzey-Güney Ulaşım Koridorunu ileri sürmüştür. Kuzey-Güney projesine göre, Türkistan-İran-Ermenistan-Gürcistan üzerinden geçerek, Gürcistan limanlarından Avrupa’ya ulaşım sağlanacak. Gürcistan’da iç barış sağlanması durumunda, Abhazya ve Güney Osetya yollarından Rusya’ya da ulaşım söz konusu olacak idi. Bu konuda ABD’nin desteklediği ve AB’nin yürüttüğü Doğu-Batı Ulaşım Koridoru tercih edilmiştir. Kafkasya ulaşım koridorunda Gürcistan her iki alternatifte (Kuzey-Güney ve Doğu-Batı) de vazgeçilmez jeopolitik konuma sahip bir ülkedir. Gürcistan ile Ermenistan ilişkilerinde sorun oluşturan bir diğer mesele de “Kültürel Soykırım İddiaları”dır. Ortodoks Hıristiyan Gürcüler ve Gregoryan Kilisesine bağlı Ermeniler arasında Gürcistan’daki kiliselerin bir kısmının hangi mezhebin olduğu konusunda anlaşmazlıklar yaşanmıştır. SSCB döneminde kullanılmayan kiliseler Gürcistan yönetimi tarafından onarılarak halkın hizmetine sunulmuştur. Bu duruma hem Gürcistan’da yaşayan Ermeniler, hem Ermenistan Ermenileri tepki vermişlerdir. Ermenilerin iddialarına göre; Gürcistan 45 Ermeni, 6 Katolik ve 5 Rus Kilisesini Gürcüleştirmiş ve bununla Kültürel Soykırım yapmıştır. Bu iddialara da Gürcü aydınlar tepki göstermişlerdir. Ermenistan’da yapılan yayınlarda, Gürcistan topraklarında 65 rayonunun (ilçe, kasaba) 40’ına dağılmış 650 Ermeni Kilisesi bulunmaktadır. Gürcü aydınlar bu iddiaların geçersiz olduğunu ileri sürmekle beraber, bu iddiaların gelecekteki politik talepler için ortaya atılmış olabileceğinden endişe duymaktadırlar. 126 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’ın Ermenistan için vazgeçilmez ülke olması, iki ülke arasında zaman zaman gerginlikler yaşansa da ilişkilerinin normal düzeyde devam etmesini sağlamaktadır. Saakaşvili’nin yönetime gelmesi ile beraber diğer bölge ülkeleri ile ilişkilerinde olduğu gibi Gürcistan ile Ermenistan ilişkilerinde de hareketlilik yaşanmıştır. İki ülke Başkanları karşılıklı ziyaretlerde bulunarak ülke düzeyinde ve bölge düzeyinde işbirliğinin geliştirilmesi üzerinde durmuşlardır. 4.2.5. İran Soğuk Savaş sonrası oluşan yenidünya düzeninde kimilerine göre; SSCB’nin yıkılışının, dünyayı tek kutuplu hale getirdiği belirtilmekte; bunun yanında bazı uzman ve devlet adamlarınca, dünya tek değil çok kutuplu olma özelliğini korumakta ve bu kutuplaşma kapsamında, ABD’nin yanı sıra kutuplar arasına SSCB sonrası Rusya’yı, Çin’i ve Avrupa’yı da eklemek gerektiği savunulmaktadır. Kimileri ise özellikle Orta Asya’daki nüfuzlarını dikkate alarak İran’ı ve Türkiye’yi de hesaba katmak gerektiğini belirterek bu ülkelerin bölgedeki etkinliklerinin altını çizmektedirler. İran’ın bölgedeki dış politikasının ana temalarını; bir yandan dini yapıları İslami motifler taşıyan devletlere İslam Devrimi dinamiklerini ihraç etmek; diğer yandan kendi çıkarlarını, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak için izlediği politikayla dengede tutmak maksadıyla, bölgedeki diğer devletlerle ortak ilişkiler içerisinde bulunmak oluşturmuştur. Elbette buradaki asıl düşünce ABD’nin bölgedeki varlığına engel olmaktır. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üye olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’ne gözlemci sıfatıyla katılarak, ABD’nin Orta Asya’daki varlığını sona erdirmek isteyen bir örgütlenme içerisinde bölgedeki varlığını hissettirmektedir. Aynı zamanda, ABD’nin İran’a karşı izlediği menfi politikalara karşı her zamanki meydan okuyan tavrını muhafaza etmekte olduğunu kanıtlamak isteyen bir tavır sergilemektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kafkasya ve Orta Asya bölgelerinde Rusya dışında, beşi Türk kökenli olmak üzere sekiz yeni bağımsız devlet ortaya GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 127 çıkmıştır. Çevresindeki bu değişim, İran’ın dış politikasında revizyona neden olmuştur. İran yeni bağımsız cumhuriyetlerle işbirliğini geliştirmeyi, öncelikli hedefleri arasına koymuştur. İslam devriminden önce ABD’nin müttefiki olan ve Moskova’dan uzak duran, devrimden sonra da ABD’yi “büyük şeytan” olarak nitelendiren İran, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası oluşan yeni uluslararası ortamda Rusya ile ilişkilerini günden güne geliştirmiştir. 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren daha çok nükleer enerji konusunda Rusya’nın İran’a destek vermesi ve İran’ın da Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasındaki üstünlüğünü kabullenmesi şeklinde ortaya çıkan Rusya-İran ittifakı, ABD başta olmak üzere birçok ülkeyi tedirgin etmiştir. Orta Asya ve Kafkasya’ya coğrafi olarak Türkiye’den daha yakın olan İran’ın bu ülkelerdeki İslami hareketlere destek vererek kendine yakın rejimler kurma yönünde çalışacağı bekleniyordu. Hatta bu ihtimal, ABD ve batılı ülkeleri İran’ın bölgedeki etkinliğini sınırlandırma doğrultusunda “Türk Modeli”ni ortaya atıp, Türkiye ve Rusya öncelikli politika izlemelerindeki temel etkenlerin başında gelmişti. Fakat İran’ın bölgeye girişi daha pragmatik bir yaklaşımla olmuştur. Bölgede ekonomik işbirliğine önem veren İran’ın; 1997 yılında kendi firmalarınca inşa edilen ve faaliyete geçen 200 km. uzunluğundaki Körpece-Kurt-Kui doğal gaz boru hattı Gürcistan’a kadar götürüldüğünde, oradan Karadeniz üzerinden Ukrayna’ya ve Doğu Avrupa’ya ulaştırılabilecek niteliktedir. İran; bu hat üzerinden, Türkmenistan’dan satın aldığı milyonlarca metreküp doğalgazı taşıma ve bu hattı Erivan’a kadar uzatma düşüncesindedir. 28 Ocak 2007’de Rusya Milli Güvenlik Konseyi Başkanı İgor İvanov’un İran ziyareti sırasında İran lideri Ayetullah Hamaney’in Rusya’ya doğalgaz ihracatçısı ülkeler organizasyonu (ONEC) kurmayı teklif etmesi; 1990’lı yıllardan bu yana Orta Asya ve Hazar çevresi enerji kaynaklarını kontrol etme çabalarının, bir mücadeleye dönüşerek sürmesinin bir neticesi olarak değerlendirilmelidir. Aynı şekilde İran Cumhurbaşkanı’nın; “Bölgesel güvenlik ve istikrarın gelişmesinde Rusya ve İran’ın rolünü engellemek isteyen güçler var. Bu nedenle Rusya 128 İSTANBUL TİCARET ODASI ve İran’ın daha fazla işbirliği yapması gerekmektedir” demesi aslında, Rusya ve İran ortaklığının bir tepkisel işbirliğinin sonucunda geliştiğinin göstergesi sayılabilir. Bu kapsamda bölgede ABD’ye karşı oluşturulan örgütlenmeler; aynı zamanda, Gürcistan gibi ABD yanlısı ve destekli politika izleyen bölge ülkelerini de hasım olarak kabul etmekte ve çeşitli baskı yöntemleriyle bu ülkeleri kısmen de olsa kontrol altında tutma amacını taşımaktadır. Hazar petrollerinin Batı’nın varlıklı pazarlarına ulaştırılması için bölgede ABD tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde; tasarlanan projelere ait en uygun görülen boru hattının, ekonomik olan İran-Ermenistan güzergâhı yerine; ABD’nin siyasi ve ekonomik çıkarlarının bir bileşkesi olarak Gürcistan güzergâhının seçilmesi, gelişmelerin bir tesadüf eseri olmadığının önemli bir kanıtıdır. İran buradaki siyasi ve ekonomik varlığını kanıtlamak ve devam ettirmek maksadıyla; ABD’nin çıkarları ile uyumlu bir politika izleyen Gürcistan’ın kontrol altında bulundurulması için Rusya’nın izlediği politikaların paralelinde bir politika izlemektedir. Bunu yaparken sürekli aktif bir görüntü sergilemekten ziyade ikili görüşmeler neticesinde kurulan işbirliği formülünü kullanmayı tercih etmektedir. 4.2.6. Türkiye Türkiye; genel olarak, Güney Kafkasya ülkeleriyle ilişkilerinde bölgesel barışa ve istikrara büyük önem vermiştir. Bu doğrultuda, en başından itibaren her aşamada gerek bölgesel sorunlarda, gerekse ikili ilişkilerde barışa katkıda bulunmaya çalışmıştır. Türkiye; Kafkasya’nın istikrarını olumsuz yönde etkileyen Gürcistan’ın Abhazya problemi ile Acara ve Güney Osetya problemleri karşısında, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü destekler bir tavır içerisinde olmuş; taraflar arasında arabuluculuk ve iyi niyet girişimlerine önem vermiştir. Türkiye’nin üç Kafkasya ülkesiyle bir araya geldiği en önemli platformlardan biri KEİ’dir. Türkiye’nin fikir babası olduğu ve gerçekleşmesi için çaba harcadığı örgüt, Türkiye’nin Güney Kafkasya ülkeleriyle ilişkileri açısından GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 129 başta Ermenistan olmak üzere kayda değer bir yer tutmaktadır. Bu örgüt çerçevesinde ilişkiler gittikçe etkinleşerek gelişmektedir. Türkiye’nin Kafkasya ile ilişkilerinde en önemli unsurlarından birisi olan petrol, doğalgaz ve boru hattı projeleri kapsamındaki BTC boru hattı; Azeri petrolünü, Gürcistan üzerinden Ceyhan’a getirecektir. Rusya’nın bölgede izlediği enerji politikasındaki tekel olma hedefine engel oluşturan bu gelişme, Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını korumak maksadıyla Gürcistan üzerinde oynamak üzere elinde tuttuğu politik-etnik kartlarını tek tek masaya yeniden açmasına sebep olmaktadır. Gürcistan’ın dış ticaretinde Türkiye ilk sıralarda yer almaktadır. Rusya ile birlikte Gürcistan’ın dış ticaretinin önemli bir kısmını karşılayan Türkiye’nin ülkedeki yatırımları, Gürcistan’ın ekonomik ve politik istikrarsızlıkları nedeniyle sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. SSCB’nin çöküşüyle birlikte Türk Dış Politikasının önemli açılımlarından biri haline gelen Kafkasya ve Orta Asya’nın güvenliği ve Türkiye’nin bölgeye ulaşımı için Gürcistan kısa sürede en önemli ülke ve stratejik köprübaşı haline gelmiştir. Üstelik Hazar Havzası doğal kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınması konusunda da Gürcistan Türkiye’nin tercih ettiği güzergâh olmuştur. Bu nedenle; Türkiye, Gürcistan’ da yaşanan değişimler ve iç gerginliklerde bu durumu dikkate alan bir politika izlemiştir. 4.3. Gürcistan’ın Bölgesel ve Uluslararası Sorunları 4.3.1. Abhazya Abhazya, 8600 km2’lik yüzölçümü ile Gürcistan’ın kuzeybatısında yer almaktadır. Başkenti Karadeniz kıyısında bir liman şehri olan Sohum’dur. Abhazlar, köklü devlet geleneğine sahip, Kafkasya’nın en eski yerli halklarından biridir. Hıristiyan ve Sünni Müslüman olan Abhazlar, Abhazca konuşmaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki genişleme döneminde önemli bir 130 İSTANBUL TİCARET ODASI kısmı Müslüman olmuştur. Abhazya, 16. yüzyılda Osmanlı etkisine girmiştir. Çarlık Rusyası’nın Kafkaslarda ilerlemesi ile birlikte de 1810’dan sonra Rusya’nın nüfuzuna girmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra bölgenin nüfus yapısı değişmeye başlamıştır. Bu savaş öncesinde ve sonrasında Abhazların büyük bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmiş ve bunların topraklarına Batı Gürcistan’dan gelen çok sayıda Gürcü yerleşmiştir. Türkiye’de genel olarak, Kuzay Kafkasya halklarına, “Çerkesler” denildiği halde Abhaz-Adige halkları da denilmektedir. Abhazya, 1922 yılında Birlik Cumhuriyeti olmuş, daha sonra Gürcü asıllı Stalin tarafından 1931 yılında Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyet haline getirilmiştir. SSCB’nin 1936 Anayasası’ndaki 25. maddesine göre Abhazya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Gürcistan SSCB’ne bağlanmıştır. Abhazların, Abhazya’nın yönetiminde yer almamaları ve Gürcistan tarafından otoritenin sağlanması için çıkarılan yeni yasa ve uygulamalar, zaman içinde Abhazya’da huzursuzluk ve tepkilerin artmasına neden olmuştur. 1978 yılında Abhazya’nın, Gürcistan’dan ayrılarak daha önce olduğu gibi SSCB’ye bağlı bir cumhuriyet olma isteğiyle başlayan Abhaz-Gürcü gerilimi, Moskova’nın uyguladığı politikalar sonucunda etnik çatışma ve savaşa dönüşmüştür. Abhazlar, 1990’da daha SSCB dağılmadan Gürcistan’dan ayrıldıklarını ilan etmişlerdir. 14.08.1992’de de Gürcistan’ın Abhazya’yı işgali ile iki ülke arasında resmen savaş başlamış ve Rusya, Abhazya’yı desteklemiştir. Daha sonra, Rusya’nın arabuluculuğu ile 27 Temmuz 1993 tarihinde Soçi’de ateşkes antlaşması imzalanmış, ancak Gürcü kuvvetlerin çekilme konusunda süreci yavaşlatması, çatışmaların yeniden başlamasına neden olmuştur. Abhazya 23.08.1992’de bağımsızlığını ilan etmiş, Eylül 1993’te başkent Sohum, daha sonra Oçamçira, Gürcü işgalinden kurtulmuştur. Çatışmalar sonucunda Abhazlar, Sohum’u ele geçirmiş ve Gürcistan-Abhazya sınırı İnguri GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 131 Nehri olmuştur. 14 Mayıs 1994’te imzalanan antlaşma ile Gürcistan-Abhazya sınırına, İnguri Nehri’nin iki yanını kapsayacak şekilde BDT barış güçlerinin yerleştirilmesi konusunda antlaşmaya varılmıştır. Şevardnadze’nin BDT’deki temasları sonucu, Rusya, Eylül 1994’te Abhazya sınırını kapatmıştır. 1994 yılında Abhazya Meclisi kabul ettiği yeni anayasa ile Abhazya Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etmiştir. Gürcistan ve Rusya Federasyonu bu kararı tanımadıklarını belirtmişlerdir. Abhazya Cumhuriyeti, SSCB’nin dağılmasından beri fiilen bağımsız bir ülkedir. Abhazya lideri Vladislav Ardzinba, AGİT Heyeti’nin Abhazya ziyareti nedeniyle yaptığı açıklamada; Abhaz-Gürcü anlaşmazlığına AGİT veya başka bir teşkilatın müdahil olması için bir sebep bulunmadığını, konunun BM sorumluluğu altında olduğunu, anlaşmazlığın önlenmesinde Moskova’nın rolüne özel bir önem verdiklerini ve ABD’nin Kafkasya problemlerine karışmasına sıcak bakmadıklarını açıklamıştır. 14 Ağustos 1997’de, Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze ile Abhaz Lider Vladislav Ardzinba arasında yayınlanan “Tiflis Deklerasyonu” ile her iki taraf da sorunun çözümü ile ilgili olarak silaha başvurmayacaklarını ve barışçı yollardan sorunun çözümü için çaba sarf edeceklerini beyan etmişlerdir. ABD’nin desteği ile 2003 yılı sonunda, Saakaşvili’nin iktidarı ele geçirmesi ile, Rusya’nın SSCB döneminden miras kalan Gürcistan’ı kontrol mekanizmaları olan özerk cumhuriyetler konusunda Saakaşvili yönetimi yeni adımlar atmıştır. Göreve gelir gelmez önce Rusya ile sınırı olmayan Acara’da Moskova yanlısı yönetime son veren Saakaşvili yaptığı açıklamalarda “Abhazya’yı geri almak için bugün hazır değiliz, ancak 2-3 yıl içinde buna hazır oluruz” diyerek bu konuda askeri hazırlıklar yapıldığına değinmiştir. 3 Ekim 2004 tarihinde yapılan Abhazya Devlet Başkanlığı seçimleri, 132 İSTANBUL TİCARET ODASI beklenmedik bir şekilde sonuçlanmış, Abhazya’nın başına Rusya’nın alenen desteklediği Rauf Hacimba değil de, Sergey Bagapş gelmiştir. Bu seçimlerle başlayan döneme bir isim koymak gerekirse, Abhazya’da “Sessiz Devrim” gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Abhazya Sorunu Karşısındaki Dış Politikası Türkiye, Abhazya uyuşmazlığının başından itibaren Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün korunması ve sınırların değişmezliği ilkelerinin önemini belirtmiş, uyuşmazlığın insan haklarına saygı temelinde diyalogla çözümü yönünde görüş açıklamıştır. Türkiye’de önemli sayıda Abhaz ve Gürcü kökenli vatandaşın bulunması Abhazya sorununda dikkate alınması gereken bir unsur oluşturmaktadır. Türkiye, Gürcistan’ın çok hassas olduğu Abhazya konusu ile yakından ilgilenmiştir. Abhazya Başkanı Vladislav Ardzinba, Temmuz 1992’de bir vakfın daveti üzerine Türkiye’ye gelmiş ve bağımsızlıklarını Türkiye’de ilan etmek istemiş, ancak bu tutum Türkiye tarafından uygun görülmemiştir. Türkiye’nin arabuluculuk girişimleri sayesinde, Haziran 1999’da, Abhazya ile Gürcistan arasında kalıcı barış umudu belirmiş ve İstanbul’daki görüşmelerin ardından taraflar 8-9 Haziran 1999’da ekonomik ve hukukî işbirliği konularında hazırlanan protokolleri imzalamışlardır. Bunları arka arkaya şöyle sıralayabiliriz: - 17-19 Kasım 1997 Cenevre görüşmeleri - 16-18 Ekim 1998 Atina görüşmeleri - 7-9 Haziran 1999 İstanbul görüşmeleri - 15-16 Mart 2001 Yalta görüşmeleri Bu görüşmelerde, saldırmazlık anlaşmaları yenilendi ve iki taraf arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, mültecilerin dönüşü, sınır güvenliğinin artırılması gibi konular ele alınmıştır. 7-9 Haziran 1999 tarihleri arasında; BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 133 Özel Temsilcisi Liviu Bota, AGİT Temsilcisi, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD’nin bulunduğu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Dostları Grubu, Gürcistan ve Abhazya yetkililerinin katılımıyla İstanbul’da bir toplantı düzenlenmiştir. Türkiye, konuya olan ilgisini ve tarafların Türkiye’ye karşı gösterdikleri olumlu bakışlarını dünya kamuoyuna yansıtmak istemiştir. Bu çağrıya gerek Gürcü, gerekse Abhaz tarafının olumlu yanıt vermesi bunun en güzel göstergesidir. Türkiye konuya iki açıdan yaklaşmaktadır. İlki, Gürcistan içindeki bu sorun, iki tarafın da kabul edebileceği şekilde, diyalog mekanizması sürdürülerek barışçı bir çözüme ulaşılmalı ve böylece komşu bir ülkedeki önemli bir ihtilaf ortadan kaldırılmalıdır. İkincisi, Kafkasya gibi bağımsızlık sürecinde çok sayıda etnik veya başka nedenlerle savaşlar yaşayan bir bölgenin, barışa kavuşması için her sorunun çözülmesinin, diğerleri için de bir örnek teşkil edebileceği gerçeğidir. 3 Ekim 2004’teki Abhazya başkanlık seçimlerini Rusya Federasyonu’nun arzu etmediği bir isim olan Sergey Bagapş kazanmış, Mart 2007’de iki turda yapılan seçimler sonucunda da Devlet Başkanlığı görevini devam ettirmeyi başarmıştır. Sergey Bagapş, Abhazya’nın yeni dönemini ve geleceğini görüşmek, siyasi, sosyal ve ekonomik konularda işbirliğini geliştirmek amacıyla, 21-25 Nisan 2007 tarihleri arasında planladığı Türkiye ziyaretini sağlık sorunları nedeniyle 2007 sonbaharına ertelemiştir. Söz konusu Türkiye gezisinin ana amacının Bagapş ile Saakaşvili arasında Ankara’da kapalı bir görüşme yapmak olduğu ve bu nedenle büyük önem taşıdığı iddiaları ortaya atılmıştır. Bagapş’ın 17-24 Ekim 2007 tarihleri arasında Türkiye’ye gayrı resmi ziyareti de Gürcistan’da iç kargaşalıkların artması ve ülkenin devlet başkanlığı seçimine doğru gitmesi üzerine dönemin Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli’nin Ankara’dan talebiyle ikinci defa ertelenmiş, böylelikle bu ziyaret bir türlü gerçekleşememiştir. Türkiye’de genel olarak ele alındığında, daha çok İstanbul, Adapazarı, Düzce, Samsun, Eskişehir gibi yörelerde yaşayan 600.000-700.000 arasında Abhaz kökenli Türk vatandaşının olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’deki 134 İSTANBUL TİCARET ODASI Abhazlar, tek bir politik görüşe sahip olmayıp, çok farklı siyasi partilerde yer almaktadırlar. Sorunun ilk çıkış noktasında Türkiye, beklenen ve kendisinin de arzuladığı aktif dış politikayı uygulayamamış olabilir, ancak bunda, Türkiye’nin dikkatli ve ihtiyatlı politikasının yanında, Gürcistan içerisindeki belirsizliklerle bölgedeki diğer gelişmelerin de rolü olmuştur. Aslında, Abhazya sorununun Türkiye’yi ilgilendiren en temel boyutu, sadece yakın coğrafyasındaki bir konu olmaması aynı zamanda Türkler’in bu halkla tarihi ve yakın bir bağı bulunması ve diğer Kafkas halkları gibi birçok Abhaz kökenlinin Türkiye’de yaşamasıdır. 4.3.2. Güney Osetya Kafkas Dağları’nın kuzey ve güney yamacında yaşayan Osetlerin, HintAvrupa ırkına mensup İran kökenli bir Kafkas halkı olduğu söylenir. Gürcü dilinde “Samhret Oseti” diye bilinen bölge, Büyük Kafkas Dağları’nın güney eteklerinde 3.900 km2’lik bir alanı kaplamaktadır ve başkenti Şinvali’dir. İdari birime adını veren ve nüfusun yarısından çoğunu oluşturan Osetler’in (Asetinler de denir), büyük kısmı Rusya Federasyonu’na bağlı özerk cumhuriyet olan Kuzey Osetya’da yaşamaktadır. 350.000’i kuzeyde, 150.000’i güneyde yaşayan Osetlerin %60’ı Ortodoks Hıristiyan, kalanı Müslümandır. Müslüman Osetlerin daha çok güneyde yaşadığı ve tüm Dünya’daki nüfuslarının yaklaşık 1.000.000 olduğu söylenebilir. Sovyet iktidarı, Osetya’yı ikiye ayırarak, bir bölümünü Güney Osetya Özerk Bölgesi adıyla 20 Nisan 1922’de Gürcistan’a, diğer bölümünü Kuzey Osetya Bölgesi adıyla 7 Temmuz 1925’te Rusya Federasyonu’na bağlamıştır. Güney Osetya Gürcistan’a bağlı özerk bir bölge iken, 2008 Güney Osetya Savaşı sonucu de facto bağımsızlığını ilan etmiştir. 1988’de Güney Osetya, Tiflis’ten statüsünün, özerk bölgeden özerk cumhuriyete yükseltilmesini talep etmiştir. Bir yıl sonra ise, Güney Osetya, Moskova’ya, Kuzey Osetya ile birleşmek istediğini ileterek, Kasım 1990’da bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine 1991 yılı başında Gürcistan, askeri GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 135 müdahalede bulunarak, Haziran 1992’de Rusya Devlet Başkanı Yeltsin ve Gürcistan’da iktidara gelen Şevardnadze görüşmesi sonucu Gürcü-Oset çatışmasının durdurulması için Dagomis Antlaşması imzalanmıştır. Ekim 1992’de Rusya, Güney Osetya ve Gürcistan kuvvetlerinden oluşan barış gücü bölgeye gelmiş ve sınırda güvenliği sağlamıştır. 1995 yılında değiştirilen Gürcistan anayasası ile Güney Osetya’nın özerk bölge statüsü kaldırılmış ve bölge Tshinvali (Şinvali) adıyla doğrudan Tiflis’e bağlanmıştır. Güney Osetya’ya bu anayasada, sadece kültürel özerklik tanınmıştır. Güney Osetya, 1993 ve 2001 yıllarında yapılan iki ayrı halk oylaması sonucunda Gürcistan’dan bağımsızlığı ilan etmiştir. 12 Kasım 2006 tarihinde Güney Osetya’da devlet başkanlığı seçimleri ve bağımsızlık referandumu düzenlenmiş, Eduard Kokoiti oyların %98,1’ini alarak yeniden Güney Osetya Devlet Başkanı seçilmiştir. Bağımsızlık referandumunda ise %99,88 oranında evet oyu kullanılmıştır. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili, Haziran 2004’te “Osetya ile Yeniden Uzlaşma Planı”nı açıklamış ve bölgeye yönelik ekonomik projelere ağırlık verilmesi yolunda bir karar almıştır. Daha sonra Sanakoev, Güney Osetya Devlet Başkanı seçilmiştir. Saakaşvili, 19 Mart 2007 tarihinde bölgeye giderek Sanakoev ile görüşmüş ve ardından Güney Osetya’da bir idari birim kurulması yönünde talimat vermiştir. 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesini takiben, Güney Osetya Parlamentosu, bağımsızlığının tanınması için 3 Mart 2008 tarihinde Rusya Federasyonu, Bağımsız Devletler Topluluğu, BM ve AB’ye çağrıda bulunarak, Güney Osetya Parlamentosu’nun kabul ettiği kararda, Kosova’nın ikna edici bir örnek olduğunu belirtip, Kosova örneği ile egemen devletlerin toprak bütünlüğü argümanının önceliğini yitirdiğini savunmuştur. Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili’nin de yıpranan iktidarını bir savaş başarısı ile güçlendirmek ve Abhazya ile Güney Osetya’yı yeniden Gürcistan’ın bir parçası haline getirerek, Gürcistan’a NATO ile AB kapılarını açabilmek için 136 İSTANBUL TİCARET ODASI bu iki bölgeye karşı güç kullanması bekleniyordu. Bu beklentilerin doğru olduğu 8 Ağustos 2008 sabahı Gürcistan silahlı kuvvetlerinin Güney Osetya’ya karşı düzenlediği harekât ile ortaya çıkmıştır. Daha önce de Saakaşvili’nin, Osetya’ya arka çıkan Moskova’yı uyararak, “Çıkacak savaş Osetler ve Gürcüler arasında değil, Rusya ve Gürcistan arasında olur” sözü vuku bulmuş, Gürcistan, 2008 Rus saldırısıyla ağır kayıplar vermiştir. Ateşkes sonrası, Abhazya ve Güney Osetya yeniden bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Rusya, her ikisinin de bağımsızlığını tanımıştır. Ardından, Rusya ile Soğuk Savaş döneminde yakın ilişkileri bulunan Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega, Gürcistan’ın, Güney Osetya’nın kontrolünü yeniden ele geçirme çabalarını eleştirek, Nikaragua Hükümeti’nin, Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını tanıdığını açıklamıştır. Böylelikle, Nikaragua, Rusya’nın dışında kimsenin tanımadığı Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıyan ikinci ülke olmuştur. Batı, Saakaşvili’nin Kadife Devrimi’ni ve Acara üzerinde kontrol kurmasını sıcak karşılamıştı. Fakat Ruslara göre, Güney Osetya, farklı bir milliyete sahipti. Osetler, iyi silahlanmış olup, üstelik Kuzey Osetya’daki soydaşlarından güçlü destek almışlardır. Güney Osetya ayrılıkçıları bunu yaparken Rusya’nın kendi yanlarında olduğu müddetçe kaybeden taraf olmayacaklarına inanmaktaydılar. Saakaşvili ise BM, AB, AGİT ve ABD gibi uluslararası önemli aktörleri yanında bularak sorunun üstesinden geleceğine inanmakta idi. 4.3.3. Acaristan Acara Özerk Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti’ne bağlı, Türkiye sınırında, Karadeniz sahilinde yer alan özerk bir cumhuriyettir. Yüzölçümü yaklaşık 3.000 km2 olup, başkenti Batum’dur. Acara halkının önemli bir kısmını oluşturan ve bölgeye adını veren Acarlar, İslamiyeti kabul etmiştir. Önemli bir kısmı Türkiye’ye göç etmiştir. Yaklaşık 400,000 nüfuslu Batum’da Müslümanların sayısının nispeten az olmasına karşılık, köy ve kasabalarda kendilerine “Müslüman Gürcü” veya “Acaralı Müs- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 137 lüman” olarak tanımlayan ve çoğunlukla Türkçe bilen bir nüfus bulunmaktadır. Nüfusun %80’i Acar, %10’u Rus, %5’i Ermenilerden oluşmaktadır ve nüfusun çoğunluğu Müslüman’dır. Acaristan, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş ve 300 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti esnasında halkın çoğunluğu Müslümanlığı (Sünni) kabul etmiştir. Acaristan, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında toplanan Berlin Konferansı’yla Gürcistan’a bırakılmıştır. Acaristan’ın özerkliğine ilişkin ilk resmi belge, 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması’dır. Bu anlaşmayla Türkiye, Acaristan’ı kültürel ve dinsel haklarının sağlanması ve bölgeye özerklik tanınması koşulu ile Gürcistan’a ve dolayısıyla SSCB’ye bırakmıştır. Türkiye’nin 1921 tarihli Kars Antlaşması’ndan dolayı Acaristan üzerinde garantörlük hakkı bulunmaktadır. Böylelikle, Türkiye, Acaristan’ın özerkliğinin ve sınırlarının değişmezliğinin garantörü durumundadır. SSCB de, 1937 yılında Acaristan’ın, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı “Acaristan Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti” olarak hukukî statüsünü tanımıştır. SSCB’nin dağılışının ardından Acaristan, Gürcistan’a bağlı bir özerk cumhuriyet olarak varlığını devam ettirmiştir. Gürcistan’ın 9 Nisan 1991 tarihinde eski SSCB’den bağımsızlığını ilan etmesi ve Zviad Gamsahurdiya’nın Devlet Başkanlığı’na seçilmesini takiben, Acaristan Yönetimi ile Gürcistan Yönetimi arasında bir yakınlaşma meydana gelmiştir. Acara’da mutlak lider konumundaki Aslan Abaşidze, sahip olduğu ekonomik gücün çoğunu Sarp Sınır Kapısı ve Batum Limanı gelirlerinden sağlamıştır. Acara-Gürcistan ilişkilerinin belirsizleştiği ve herşeyin Gürcistan Devlet Başkanlığı seçimlerine bağlı olduğu Aralık 2003 sonunda Abaşidze, şöyle demiştir: “Ben, Abaşidze olarak, Gürcistan merkezli bir politika izliyorum. Rusya 138 İSTANBUL TİCARET ODASI ile İlişkilerim ne ise, Türkiye’yle, Ukrayna, Ermenistan ya da Azerbaycan’la da aynıdır. Türkiye ile de çok sıcak ilişkilerimiz var. Ülkemiz ile Türkiye’nin bölgedeki ve uluslararası alandaki çıkarları büyük ölçüde örtüşüyor.” Şevardnadze döneminde uygulanan uzlaşmacı yaklaşım sayesinde merkeze verdiği rahatsızlık olağan seviyede tutulabilmiştir. Acaristan lideri Aslan Abaşidze, Gürcistan’da bağımsızlık sonrası vuku bulan diğer etnik ve ayrılıkçı sorunlardan yararlanarak kendisine tanınan özerkliğin arttırılmasını talep etmiştir. Özellikle de, Şevardnadze’nin iktidardan ayrılmasından sonra, Tiflis’ten tamamıyla bağımsız hareket etmeye başlamıştır. 4 Ocak 2004 tarihinde yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinin ülkedeki muhalefetin ve Milli Hareket Birliği Lideri Saakaşvili’nin kazanması ile Gürcistan’da yeni bir sayfa açılmıştır. Saakaşvili’nin, eski dönemin aksine açık bir şekilde ABD yanlısı bir politika izlediği görülmektedir. Seçimden sonra Acara Başkanı Abaşidze için de tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Abaşidze’nin Saakaşvili’ye karşı çıkışlarına ilaveten, Gürcistan’ın Diskoria-2004 Tatbikatı esnasında Batum ile Tiflis bağlantısını sağlayan iki adet karayolu ve bir adet demiryolu köprüsünün Abaşidze’nin talimatı ile yıkılması ipleri koparan son hamle olmuş ve tüm bunlar, Acara’nın da diğer iki özerk birim gibi Gürcistan’dan kopma yoluna girdiğinin işaretleri olarak görülmüştür. Bunun üzerine, Saakaşvili, Abaşidze’yi azlettiğini açıklamıştır. Rusya karşıtı politikaları sebebiyle parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya olan Gürcistan’daki Kadife Devrim’den sonra yeni yönetimin Acara’yı tekrar ülkeye dâhil etmesi büyük bir moral desteği sağlamıştır. Gürcistan’da “Kadife Devrim”le iktidara gelen Saakaşvili, Acaristan sorununu öncelikli olarak ele almıştır. Gürcistan konusunda izlediği politika ile halk desteğini kaybeden ve sürekli güçlenen muhalefet karşısında tutunamayan Abaşidze, 5 Mayıs 2004’te Acaristan’ı terk ederek, Rusya Federasyonu Savunma Bakanı tarafından Moskova’ya götürülmüştür. Acara Bölgesi, diğer özerk birimlerin aksine Sovyetler sonrasında GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 139 Saakaşvili’ye kadar istikrarlı bir yol izlemiş, ekonomik bakımdan da Türkiye ile ilişkilerini sürekli olarak geliştirme çabasında olmuştur. Acaristan, Türkiye’nin Avrasya’ya açılan kapısı olması sebebiyle, büyük öneme sahiptir. 1989 yılında Acaristan’a açılan Sarp sınır kapısı, Türkiye’yi Gürcistan’a, Azerbaycan’a ve Orta Asya’ya bağlaması nedeniyle, doğal olarak Türkiye’nin bu bölgeyle tüm ekonomik ilişkileri de bu sınır kapısından yapılmaktadır. Diğer yandan da, burada Rusya’nın 12. Batum Askeri Üssü de bulunmakta idi, ancak, Kasım 2007’de Rusya Batum üssünü tamamen boşaltmıştır. 4.3.4 Cavaheti (Ahılkelek) Cavaheti Bölgesi, özerk idari bir birim olmadığı halde, coğrafi ve demografik özellikleri yüzünden siyasi öneme sahiptir. Gürcistan’ın güneybatısında, Türkiye’nin Ardahan ili ile sınır bölgesinde yer alan ve Gürcistan’ın 12 idari biriminden birini oluşturan Cavaheti’nin nüfusunun %65’den fazlasını Ermeniler oluşturmakta olup, bölge aynı zamanda, Gürcistan-Ermenistan sınırında yer almaktadır. Sovyetler sonrası ekonomik sıkıntı ve işsizlik problemlerinin yaşandığı bölgede en önemli geçim kaynağı Rus üssü olup, üste iş bulamayan Ermeni erkeklerin büyük bir kısmı mevsimlik işçi olarak Rusya’da çalışmaktaydılar. Yine de bölge halkı ekonomik yönden Abhazlardan ve Osetlerden daha güçlü durumdadır. Türkiye’nin uzun vadede Azerbaycan ve Orta Asya ile ilişkilerinde önemli yeri olması ümit edilen Türkgözü (Posof) sınır kapısı da bu bölgeye açılmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra buradaki Ermeniler zaman zaman özerklik taleplerinde bulundukları halde, 2003 yılında Gürcistan’da yaşanan siyasi gelişmeler üzerine bu yöndeki isteklerini daha net ve etkili bir şekilde gündeme taşımışlardır. Ermenistan’ın Azerbaycan ile sorunlarını çözmesi ve Türkiye ile ilişkilerini normale sokması halinde Cavaheti konusunda daha ileri taleplerde bulunacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Burada da en büyük zararı Türklerin görmemesi için Türkiye’nin dış politikada daha etkili ve geniş hedefli tedbirler alıp uygu- 140 İSTANBUL TİCARET ODASI laması gerekmektedir. 4.3.5. Ahıska Türkleri 482 yılından kalma bir kaynakta adı ‘Ak-Aska’ ve Dede Korkut kitabında ‘Ak-Sıka’ biçiminde söylenen Ahıska, çok eski bir Türklük bölgesidir. Burası, Kars’ın Göle ilçesinden doğan Kür Irmağı’nın solunda ve yukarı kesiminde bulunup, Kars ilinin de kuzeyine düşer. Günümüzde Ahıskalılar, kendilerini Osmanlılar’ın Gürcistan’ı fethetmeleri üzerine Doğu Anadolu’dan göç eden Türkler, diğer adıyla, ‘evlâd-ı fâtihân’8 olarak tanımlamaktadırlar. Ahıska, Türkiye’nin Gürcistan sınırına 12-30 km. uzaklıkta olup, Gürcistan’ın güneybatısına denk gelen bölgenin adıdır. Bölge, aynı zamanda Mesketya Dağları üzerinde bulunduğundan Mesket veya Mesketya Türkleri de denmektedir. Burası aynı zamanda (günümüzde), Ermeni nüfusun sakin olduğu Cavaheti (Javaketi) idari biriminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Etnik olarak, Anadolu ve Kafkas Türkleri’nin parçası olup, Ahıskalılık diye ayrı bir boy veya etnik köken olmayıp, sadece coğrafi ilgiden dolayı, bu insanlara Ahıskalı adı verilmiştir. Bölgedeki Türk varlığının milattan öncelerine dayandığı belirtilmektedir. Ahıska Türkleri’nin ırki yönden Türk olmalarının diğer bir delili de, kullandıkları dilin Anadolu Türkçesi’ne çok yakın olması ve kendilerinin değişik bir boy adı almamış olup, doğrudan ‘Türküz’ demelerindendir. Ancak, 1935-1936 yıllarında Ahıska Türklerine, Stalin’in o dönem politikalarının bir gereği olarak ‘Türk’ değil ‘Azerbaycanlı’ denilmeye ve okullarda da anadili eğitimi Azeri ağzı ile yapılmaya başlanmıştır. 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması’yla, Batum, Ahıska, Ahılkelek, 8 1691 senesinde sultanın hatt-ı hümâyûnu ile yörük Türkleri, Evlâd-ı Fâtihân adı altında ve Rumeli’nin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden yazıldı ve zamanın ihtiyaçlarına göre, teşkilâtın askerî ve iktisadî bünyesi az çok değiştirildi. Kanunnâme’de; “Yörük taifesi öteden beri Devlet-i Âliyyenin güzîde ve cengâver, itâatli, ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde küffâr ile yapılan harplerde, kendilerinden iyice yararlık ve yüz aklıkları görüldüğünden, bu tâifeye Evlâd-ı Fâtihân adı verilmiştir” denilmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 141 Acar bölgeleri Rusya’ya verilerek, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Tiflis vilayetine bağlanmıştır. 1938 Sovyet anayasasının kabulünden sonra bu bölgedeki Ahıskalılar kayıtlara Azerbaycan diliyle geçirilmiş, 1940 yılında ise resmi dilleri Gürcüce olmuştur. Gürcistan’da ve özel olarak Ahıska bölgesinde nüfus yoğunluğu yetersiz olup, Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili bu nedenle, 2004’te gerçekleşen Türkiye ziyaretinde Türkiye’deki Gürcülere çifte vatandaşlık verilmesi ve Gürcistan’a yönelik göçlerinin kolaylaştırılması yönünde talepte bulunmuştur. Ancak, aynı işgücü ihtiyacını bölgenin asıl sahipleri olan Ahıskalılarla karşılamayı, Gürcü liderin aklından bile geçirmemesi, Kafkas’lardan Basra’ya ‘antiTürkizm’ politikasının ne derece evrensel ve istikrarlı bir şekilde uygulandığının belirgin kanıtlarından olduğu düşünülebilir. Nisan 1999’da Avrupa Konseyi’ne üye olan Gürcistan’ın, söz konusu üyeliği dolayısıyla üstlendiği sorumluluklardan biri, Ahıska Türklerinin anavatanlarına dönüşlerini sağlamaktır. Gürcistan yönetimi, Ahıska Türklerinin anavatanlarına dönüşüne olanak sağlayacak yasal çerçevenin en önemli ayağını oluşturan Dönüş Yasası’nı9 yürürlüğe koymuştur. 5.3.6. Pankisi Vadisi Pankisi10 Vadisi (Pankisi Deresi, Panksi Gorge), idari bir birim olmayıp, Gürcistan’ın kuzeydoğusunda Çeçenistan sınırında yer alan önemli bir geçittir. 9 Gürcistan’ın; Sovyetler Birliği’nin kızıl diktatörü Stalin’in emriyle, bir gecede yurtlarından topluca sürgün edilen ve o günden bu yana sürgün hayatı yaşayan Ahıska Türklerinin vatanlarına geri dönmesine imkân tanıyan yasasında öngörülen, 2008 sonu itibariyle sona eren sınırlı bir başvuru süresiydi. 10 Pankisi, Gürcistan’ın kuzeydoğusunda yer alan 34 kilometrelik bir vadidir. Gürcistan’ın kamu gücü olarak çok fazla uzanamadığı bu vadide, Çeçen ve İnguşlarla akraba olan Kistler yaşamaktadır. Kistlerin yanı sıra, Gürcü ve Oset nüfusun da yaşadığı Pankisi, 1999’da Çeçenistan’da savaşın patlak vermesiyle birlikte Çeçen mültecilere ev sahipliği yapmaya başladı. Rusya, bu bölgede mültecilerin dışında çok sayıda Çeçen savaşçının da barındığını iddia ederken, Gürcistan bölgenin denetimi konusunda bir takım zafiyetleri olduğunu kabul etse de, ısrarla Çeçenlerin burada silahlı bir kampa sahip olmadıklarını vurgulamaktaydı. Fehim Taştekin, “ Büyük Fırtınanın Küçük Vadisi: Pankisi”, Kafkas Vakfı Raporları 3, İstanbul: Nisan 2002, s. 3-4. 142 İSTANBUL TİCARET ODASI Çeçen direnişçilerin dış dünya ile temasını sağladıkları belli başlı yollardan bir tanesidir. Bu vadi, Güney Osetya’nın doğusunda bulunmaktadır. El Kaide mensuplarının da burada barındıklarını iddia eden ABD yetkilileri bölgeye alaka göstermiş ve 11 Eylül 2001’de yaşanan terörist saldırılardan sonra ABD askerleri, bölgeye yerleşmiş, daha sonra tekrar bölgeden ayrılmışlardı. BEŞİNCİ BÖLÜM GÜRCİSTAN EKONOMİSİ 5. Gürcistan Ekonomisi Rüşvet ve yolsuzluk, enerji yetersizliği ve kayıt dışı ekonomi Gürcistan ekonomisini olumsuz etkileyen başlıca faktörlerdir. SSCB döneminde refah seviyesi yüksek devletlerden birisi olan Gürcistan, bağımsızlığının ilk yıllarında ekonomisinde büyük bir çöküntü yaşamıştır. Yüksek enflasyon, sanayi ve tarım ürünleri üretiminde azalma, ülkeye gelen turist sayısında düşüş ve işsizlik oranında artış görülmüştür. 1998 yılının ikinci yarısı Gürcistan açısından olumsuzluklara sahne olmuştur. Abhazya krizi, maliye politikalarındaki başarısızlıklar ve yolsuzlukların engellenememesi, iç koşulları zorlaştırmıştır. Dış faktör olarak, aynı yıl içinde Rusya’da yaşanan ekonomik kriz de buna eklenince, ülke ekonomik bakımdan zor bir duruma düşmüştür. Gürcistan’ın ekonomik durumu, askeri gücü ve nüfusu, bölgesel güç olan Rusya’nın çok altında bir seviyededir. Dış ticaret yapısı incelendiğinde ihracatta genel bir azalma trendi olduğu gözlemlenmektedir. Bunun en temel sebepleri, ülke içindeki iç siyasal gelişmeler, serbest pazar ekonomisine geçişte yaşanan sorunlar, enerji kıtlığı, modern yöntemlerin uygulanamamasıdır. İthalatta ise, ihracatın tam tersine bir artışa rastlanmıştır. Ekonomik aktivitelerin artışı ve tüketim mallarına olan talebin artması ve özellikle ülke ekonomisinin dışa bağımlı olması bu gelişmede rol oynamıştır. İhracat ürünleri genelde hammadde ve doğal kaynak niteliğindeki ürünlerdir. İthalat yapılan ülkelere bakıldığında, ilk sırayı Rusya almakta, Rusya’yı, Azerbaycan, Türkiye, ABD, Ukrayna gibi ülkeler izlemektedir. İthalatı yapılan ürünler içinde ise ilk sırada petrol ve petrol ürünleri vardır. Ardından makina teçhizat, hafif sanayi ürünleri ve gıda sanayi ürünleri yer almaktadır. Gürcistan yabancı yatırımcıların ilgi gösterdiği bir ülkedir. Yabancı sermayenin özellikle en fazla yatırım yaptığı sektörler ise, sanayi, iletişim ve gıda sektörleridir. 1992 - 1998 yılları arasında Gürcistan’a yatırım yapan ülkelere 146 İSTANBUL TİCARET ODASI bakıldığında ilk sırayı İsrail almakta, onu İrlanda, Rusya, İngiltere, Türkiye ve ABD izlemektedir. AB, Gürcistan ile ilişkilerini ilerletmekte ve birçok konuda destek vermektedir. 2004 sonrası, Gürcistan’a en fazla dış yatırım yapan ülkelerin başında gelen ABD’nin, ülke kalkınmasına ayırdığı ekonomik ve siyasi programlar çerçevesindeki yardımları sırasıyla şöyle sıralanabilir: - Eğitim ve ortaklık, - Bölgesel istikrar ve güvenlik, - Ekonominin gelişimi ve yapılanması, - Sosyal ve insani yardımlar, - Ticari ve yatırımlar, - Enerji, - Demokrasinin gelişimi programları. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkileri de, yabancı yatırım ortamının ülkede iyileştirilmesi ve ekonominin düzelmesi ile hızlı bir gelişme içine girmiştir. Yine Gürcistan’da son yıllarda sanayi, inşaat, ticaret, ulaşım, otel ve lokanta hizmetleri ve iletişim sektörlerinde ekonomik anlamda büyüme gözlemlenmektedir. İnşaat sektörü, ülke ekonomisinin dinamik şekilde büyüyen sektörlerinden birisi olmakla beraber, bu alandaki faaliyetlerin temeli iç pazara yönelik ihtiyaçlardır. Ancak dış kaynaklardan finanse edilmiş Bakü-Supsa ve Bakü-Ceyhan petrol boru hatları, Şahdeniz-Türkiye gaz boru hattı, enerji ve iletişim alanlarında gerçekleştirilen uluslararası rehabilitasyon projeleri de göz önünde bulundurulmalıdır. 5.1. Gürcistan’ın İktisadi ve Doğal Kaynakları Gürcistan’ın başlıca ekonomik faaliyetleri tarım, hayvancılık, madencilik, sanayi, hidroelektrik üretimi ve turizmdir. Gürcistan aslında bir tarım ülkesidir. SSCB döneminde ülke nüfusunun %35’i tarım sektöründe istihdam edilmekteydi ve Birlik içerisinde tarım ürünleri GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 147 ticaretindeki payı %10’u buluyordu. Gürcistan ihraç ettiği ürünler karşılığında, diğer ihtiyaç maddelerini almaktaydı. Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile bu sistem ortadan kalktı ve sistemin bir parçası haline gelen ülkeler derin ekonomik krizlere sürüklendi. Elverişli iklim koşulları ve verimli topraklara sahip Gürcistan’da çay, turunçgiller, çeltik, mısır, buğday, tahıl, tütün, üzüm, incir, şeftali ve diğer sebze-meyve çeşitleri yetişmektedir. Gelişmiş teknolojiden mahrum olan ülkede verim oldukça düşük, ancak doğal yetişme nedeniyle kaliteli ve lezzetli tarım ürünleri elde edilmektedir. Üzümden elde edilen şarap, tütün, çay ve turunçgiller ihraç edilen başlıca tarım ürünleridir. Dağlık arazilere, yaylalar ve otlaklara sahip ülkede hayvancılık da, önemli ölçüde gelişmiştir, ancak tarımda olduğu gibi bu sektörde de SSCB sonrasında ciddi gerilemeler yaşanmıştır. Ülkede keçi, koyun, sığır, domuz gibi hayvanlar yetişmekle beraber tavuk çiftlikleri de oldukça yaygındır. Maden ve enerji kaynakları az olan Gürcistan, sanayi etkinliğini kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik donanım ve tüketim malları üretimine kaydırmıştır. Ülkenin başlıca sanayi kolları gıda işleme, makine, metal işleme, inşaat malzemeleri, kereste, kağıt, hafif sanayi, kimya ve petrokimya sanayi, elektrik üretimi, petrol üretimi, un, hububat işleme ve yem sanayi, demir ve demir dışı metalürji, demiryolu gereçleri, ormancılık ürünleri, mobilya yapımı ve dokumadır. Sanayi tesislerinin büyük bir kısmı teknolojik olarak eskimiş, ekonomik ömrünü tamamlamış kuruluşlardır. Sanayinin önemli bir bölümü başkent Tiflis’te yer almaktadır. Zestafoni’de demir alaşımlarının üretiminde ülkenin en önemli madeni olan manganez değerlendirilir. Batum’da liman etkinlikleri canlıdır. Rustavi demir-çelik ve kimyasal ürünleri alanında uzmanlaşmış bir sanayi odağıdır. Kutaisi’de ise kamyon üretimi fabrikası mevcuttur. Transit özelliğine sahip Gürcistan’da ulaşım ve taşımacılık önemli sektörler arasındadır. 21.700 km. uzunluğu olan Gürcistan karayolu, Karadeniz kıyısı ve liman şehri olan Batum’dan başlayarak Rusya, Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ve dolaylı olarak Orta Asya’ya kadar uzanmaktadır. Gürcistan 148 İSTANBUL TİCARET ODASI aynı zamanda elverişli demiryolu ulaşımına sahip bir ülkedir. 1 586 km. uzunluğundaki demiryolu Karadeniz kıyılarını iç kesimlere bağlar. Demiryolu, liman şehri Batum’dan Hazar denizi kıyılarına, Bakü’ye ve İran’a kadar, bir yandan da Erivan’a kadar uzanmaktadır. Rusya ile de demiryolu bağlantısı olan Gürcistan’ın Türkiye’ye bağlanması için Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu gündeme gelmiştir. Hava ulaşımına gelince, ülke başkenti Tiflis uluslararası ulaşımda kullanılabilen bir havalimanına sahiptir. Diğer üç tane havaalanı ise bakımsızlık ve güvenlik yetersizliğinden ancak ülke içi uçuşları için kullanılabilmektedir. Ülkenin ekonomik sıkıntıları nedeniyle havaalanlarında olduğu gibi, karayolu ve demiryolunda da ciddi bakım ihtiyacı vardır. Gürcistan en önemli ekonomik kaynaklarından birisi de yaz ve kış turizmine uygun alanların olmasıdır. Dağlarla çevrili Gürcistan’da Bakuriani, Gudauri ve Mestia gibi kış turizmine uygun yerler de çoktur. Anlaşıldığı üzere ülke önemli turizm potansiyeline sahip, ancak ekonomik açıdan zayıf düşen Gürcistan turizm alanında yeni yatırımlar yapamamaktadır. 2005 yılında turizm sektöründe önemli ölçüde yabancı sermaye giren ülkenin, eski cazibesine kavuşacağı tahmin edilmiştir. Gürcistan’ın sahip olduğu en önemli ekonomik avantajı coğrafi konumudur. Batı ile Doğu, Güney ile Kuzey ülkelerini birbirine bağlayan Gürcistan önemli transit geliri elde etme potansiyeline sahiptir. Özellikle Azerbaycan ve Ermenistan’a giden malların büyük bir kısmı Gürcistan üzerinden geçmekte olup ülkeye önemli gelir kaynağı olmaktadır. Gürcistan aynı zamanda Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde bulunan zengin doğal kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınacağı güzergâh üzerinde bulunmaktadır. Nitekim 25 Mayıs 2006 tarihinde çalışmaya başlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından faaliyet süresince (40 sene) ülkeye yıllık geliri 50 milyon dolardır. İnşaatında yaklaşık olarak 50 bin Gürcü vatandaşı çalışmıştır. Bu işsizlik oranı yüksek olan ülke halkı için ciddi bir gelir kaynağıdır. Yapımına devam edilen Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı ve gündemde olan Tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması projesi de ülke için önemli gelir kaynağı olacaktır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 149 Bağımsızlık sonrasında derin ekonomik krize sürüklenen Gürcistan’ın dış ticaretine baktığımızda ithalatın ihracata oranı çok yüksektir. İhraç ürünlerinin büyük kısmı hammadde ve doğal kaynak niteliğindedir. Başlıca ihraç ürünleri: Manganez, perlit, çelik, bakır, makineler, çeşitli imalat sanayi ürünleri, gübre, çeşitli kimyasallar, çay, şarap, konyak, madensuyu, çeşitli meyve ve sebzelerdir. İhracatta en büyük payı şarap, madensuyu, çay, metal borular, demir alaşımları almaktadır. Üretim kapasitesi düşük olan ülke tüketim ihtiyaçlarının büyük kısmı ithal yolu ile karşılamaktadır. İthal edilen ürünler: Petrol ve petrol ürünleri, madeni yağlar, tütün mamulleri, tahıllar, karayolu taşıtları ve parçaları, şeker ve şekerli ürünler, ilaçlar, unlar, elektrikli ve elektronik aletler, içkiler ve sirke, demir çelik ürünleri, organik kimyasallar, plastik ve plastik ürünleri, kâğıt ve kâğıt ürünleri ve diğerleridir. Komşuları Rusya ve Azerbaycan gibi zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olmasa da, Gürcistan doğal kaynaklar açısından fakir bir ülke değildir. Ülkede şu anda bilinen yaklaşık 300 adet maden kaynağı mevcuttur. Gürcistan’ın en önemli maden kaynağı manganez olmakla birlikte, ülkede perlit, kömür, petrol, doğalgaz, altın, bakır, çimento gibi kaynaklar bulunmaktadır. Bununla birlikte Gürcistan zengin şifalı su kaynakları ve büyük hidroelektrik potansiyeline sahiptir. Kömür, Gürcistan’ın önemli enerji kaynaklarından bir tanesidir. Gürcistan’da 420 milyon ton kömür bulunmaktadır ve eski SSCB ülkeleri arasında altıncı sıradadır. Kömür ihtiyacını kendi rezervlerinden karşılayan ülke, Sovyetler Birliği döneminde yıllık 300 ton kadar ihracatta bulunuyordu. 1974 yılında keşfedilen petrol rezervleri, ülkeyi enerji kaynakları açısından kısmen de olsa rahatlatmıştır, ancak 1980’lı yılların sonunda az miktardaki kaynaklar tükenme noktasına varmıştır. SSCB döneminde toplam petrol ihtiyacının %65’i karşılanabilen ülkede, günümüzde önemli oranda petrol ürünlerini ithal etmektedir. 150 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’da az da olsa doğalgaz kaynakları mevcuttur. Ülkede bulunan doğalgaz kaynaklarının yaklaşık miktarı 98 milyar küptür. Türkmenistan ve Rusya’dan doğalgaz ihraç eden Gürcistan, Rusya’nın baskı uygulama amaçlı sıkça kesinti yapması ile problemler yaşanmıştır. Yukarıda ifade edildiği gibi, Gürcistan önemli manganez madenlerine sahiptir. Manganezin dünya rezervlerinin %10’unu teşkil eden, yaklaşık 100 milyon ton bu ülkenin Ciatura bölgesinde bulunmakta olup, aynı zamanda ülkede 18 milyon ton perlit madeni bulunmaktadır. Yüksek dağlarla çevrili Gürcistan’ın tepelerindeki karlar sürekli erimekte ve önemli su kaynakları potansiyelini oluşturmaktadır. Enerji kaynakları yönünden zayıf olan ülke için, bu çok hayati önem taşımaktadır. Hidroelektrik üretimi, Gürcistan’ın kaynaklarında önemli potansiyeller arasındadır. Ülke hidroelektrik üretiminde, SSCB ülkeleri arasında beşinci sırada yer almakta olup, komşu ülkeler Azerbaycan ve Ermenistan’dan çok öndedir. Gürcistan aynı zamanda geniş maden suyu ve şifalı su kaynaklarına sahiptir. SSCB döneminde, Gürcistan’da bulunan madensuyu Sovyet ülkelerine ihraç edilen önemli bir kaynaktı. İki binden fazla şifalı suyun bulunduğu ülkede, doğal olarak çok sayıda kaplıca bulunmaktadır. Tedavi amaçlı kullanılan kaplıcalar SSCB döneminde en gözde tatil yerleri arasında yer almaktaydı. Yer altı sıcak su havuzlarının da var olduğu ülkede, elverişli cihazlarla yapılacak çalışmalar neticesinde önemli miktarda ısı kaynağı su elde edilebileceği tahmin edilmektedir. Gürcistan, sahip olduğu yaklaşık 3 milyon hektar orman alanının bir kısmını tatil yerlerini oluşturmak ve toprak kaymasını engellemek amacıyla kullanmakta, bir kısmı ile de orman ürünleri elde etmektedir. Orman ürünleri ihraç kalemleri arasındadır. 5.2. Gürcistan’ın Ekonomik Yapısı SSCB’nin yıkılmasından itibaren, Gürcistan’da ekonomik sistemin yeni baştan tesis edilmesinde büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Gürcistan tarihinde GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 151 görülmemiş bir yoksulluk ve sefalet baş göstermiş, kurulan yeni devlet sistemi normal fonksiyonlarını yapamayınca, halk kendi kuralını kendisi belirleyerek farklı geçim yolları (mafya gibi) bulmaya çalışmıştır. Gürcistan’ın ekonomik umudu, petrol taşımacılığında güzergâh olarak kullanılması, tarım ürünlerinin geliri, turizm ve yurtdışında çalışan Gürcülerin yardımlarıdır. Hükümet verilerine göre, 1995 yılında hükümet gelirlerinin yarısı dış yardımlardan sağlanmıştır. Gürcistan’da hükümetin aldığı tedbirlerin bir neticesi olarak dramatik boyutlarda bozulan ekonomik düzenin kendini yavaş yavaş toparlamaya başladığı söylenebilir. IMF desteğinde uygulanan programla, 1993 yılında %3’lük büyüme gerçekleştirilmiş, enflasyon bir müddet kontrol altına alınmış ve sanayi alanında yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Batum Sınır Kapısı, Gürcistan’a ve Gürcistan’dan Orta Asya’ya geçiş için ana kanal olmuştur. Gürcü tüccarlar; Trabzon, Rize ve Anadolu’nun kuzeydoğusundaki diğer şehirlerden mal alış-verişinde bulunarak, ülkelerinde baş gösteren gıda ve giyim kıtlığını ciddi ölçüde azaltmışlardır. Gürcistan’ın dünya pazarlarına ulaşmada kullanabildiği en önemli unsur “pazara yakınlık” derecesidir. Bu kapsamda komşuları Azerbaycan ve Ermenistan’a karadan; Bulgaristan ve Ukrayna ile denizden bağlantıya sahip olmasının bir sonucu olarak, dış ticareti bu ülkelerle de gelişmeye başlamıştır. Gürcistan’ın deniz taşımacılığında büyük bir potansiyeli bulunmaktadır. Avrupa Birliği, Batum ve Poti limanlarının yeniden yapılanma projelerinin gerçekleştirilmesi için Gürcistan’a 70 milyon dolar tahsis etmiştir. Poti Limanı, Transkafkasya koridorunun yük taşımacılığı için önemli bir konuma sahiptir. Bu limandan Hamburg ve Rotterdam’a gemi seferlerinin mümkün olacağı, bunun da Özbekistan pamuğunun Avrupa’ya ihracatını kolaylaştıracağı düşünülmüştür. 1999 Kasım ayında yapılan parlamento seçimlerinden sonra, yeni parlamentonun onayını takiben Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) üye olan Gürcistan, 152 İSTANBUL TİCARET ODASI bu örgüte üye olan 134 ülke arasında en fazla kayrılan ülke (Most Favoured Nation-MFN) statüsüne alınmıştır. ABD’den sağladığı bu imtiyaz, Gürcistan’ın ticari hayatında olumlu değişikliklerin olmasını sağlamıştır. Gürcistan’ın ekonomik politikası, mali yardım alan bir ülke durumundan kendi olanaklarına dayalı bir ekonomik sistemin tesis edilmesi amacına dayanmaktadır. Bunun temeli olarak da ülkenin enerji dar boğazını aşması ve kayıt dışı ekonomiyi yaratan kaynakların (mafya, uyuşturucu trafiği, yolsuzluk) kurutulması gerekmiştir. Gürcistan-RF dış ticaret ilişkisi kapsamında önemli bir husus, RF’nin Gürcistan’a yönelik baskı için girişimlerini artırma politikası doğrultusunda RF tarafından Gürcü vatandaşlara vize uygulamasının başlatılmasıdır. Sık aralıklarla Gürcistan’a verilen doğal gaz RF tarafından kesilmektedir. Doğal gaz kesintileri, özellikle kış şartlarında Gürcistan ekonomisini güç durumda bırakmaktadır. Gürcistan Göç Denetleme Dairesi Başkanı Toma Guguşvili’nin hesaplamalarına göre, vize rejiminin uygulanmasının Gürcistan’a maliyeti yıllık 300 milyon dolardır. Ülke ekonomisine giren sıcak paranın yerini, ülkeye dönen işsizlerin devletten iş talepleri almıştır. Bu sorun, uluslararası kamuoyunda da yankı bulmuştur. Nitekim Avrupa Birliği konuyla ilgili bir açıklama yayınlamıştır. Bu açıklamaya, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu on iki ülke katılmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Baucher de konuyla ilgili bir açıklamada bulunmuştur. Baucher, AB’nin aynı konuda yaptığı açıklamaya katılarak, Rusya’nın söz konusu iki bölgeyi bu rejimden muaf tutmasının, Gürcistan’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekleyen devlet politikasıyla çeliştiğini vurgulamıştır. Yeni vize uygulaması Gürcistan’ı olumsuz yönde etkilemiştir. Günümüzde 500 bin Gürcünün RF’de yaşadığı ve bunların ülkeye yılda 1,5 milyar dolar GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 153 civarında para aktardığı göz önüne alınırsa, vize baskısının sebebi anlaşılabilir. Yeni uygulama, Abhazya ve Güney Osetya’da yaşayan Gürcü vatandaşlar için geçerli olmayıp, bu bölgelerde yaşayanların ve Ahılkelek bölgesindeki Ermeni azınlığın çoğunluğunda Rus pasaportu olduğu bilinmektedir. Ekonomik istatistiklere ve iyileşme trendine bakarak Gürcistan’ın ekonomik potansiyeli hakkında bir karara ulaşmak oldukça güçtür. Çünkü SSCB döneminde geçerli olan kayıt dışı ekonomi (yeraltı dünyasının kontrolündeki ekonomik düzen) ülkedeki tüm kurumlara bir şekilde yerleşmiş durumdadır. 1998 yılında Başkan Şevardnadze’nin bir demecinde belirttiğine göre, ülkede gerçekleşen ekonomik faaliyetlerin yaklaşık %40’ı kayıt dışı ekonomiye aittir. Ancak, bu rakamın sanılanın çok üstünde olduğu konusunda uzmanlar görüş birliği içindedir. Geleneksel yapısı nedeniyle, toplum mafyaya özgün yöntemlerle ekonomik kazanç elde edilmesini normal karşılamaktadır. SSCB dönemi Komünist parti yönetiminde, zamanın elitleri ve yatırımcılar ile işbirliği içinde hareket ederek mafyanın ülkenin tüm kurumlarına çöreklenmesine müsaade etmişlerdir. Paul B.Henze’ye göre, 70 yıllık Sovyet sistemi geride ciddi sosyal gerilim ve anlaşmazlıklara yol açan yolsuzluk ve rüşveti bırakmıştır. 5.3. Gürcistan Ekonomisinin Sektörleri SSCB’nin dağılması Gürcistan ekonomisi üzerinde olumsuz bir etki yaratmış ve oldukça istikrarsız bir yapı ortaya çıkarmıştır. Ayağa kaldırabilmek için yeni stratejilerin geliştirilmesi gerekmiş, tüm ekonomik faaliyetlerin yeniden yapılandırılması gerekmiştir. Gürcistan ekonomisinin reformun esas anahtarı yeni sanayileşme stratejisindedir ve ekonomide başarı sağlanabilecek sektörlerin tespiti oldukça önemlidir. Hammadde, enerji ve diğer endüstri ürünlerinin pazarlandığı diğer Cumhuriyetlerle arasındaki bağların ortadan kalkması Gürcistan ekonomisini olumsuz etkilemiş, bireysel gelirlerde, tarımsal ve sanayi üretiminde, turizm gelirlerinde önemli düşüşler yaşanmış, enflasyon ve işsizlik önemli ölçüde artmıştır. Ülke, 154 İSTANBUL TİCARET ODASI enerji ihtiyacını büyük ölçüde ithalat yoluyla karşılamaktaysa da Gürcistan nehirlerindeki küçük baraj ve hidroelektrik santraller vasıtasıyla elektrik üretimi de yapılmaktadır. 1994 yılından itibaren Gürcistan, ticaretin ve döviz kurunun serbestleştirilmesi ile birlikte özelleştirme ve vergi reformu içeren bir istikrar programı uygulamaya başlamıştır. Söz konusu ekonomik istikrar programıyla birlikte ülkedeki ekonomik kalkınmanın temelleri atılmış, 1995 yılından itibaren pozitif GSYİH büyüme rakamları ve enflasyon kontrol altına alınmıştır. 1998 yılında Rusya Federasyonunda yaşanan ekonomik kriz bu ülkeyle önemli ticari ilişkileri olan Gürcistan’ı etkilemiş ve büyüme hızı 1998’de %2,9’a gerilemiştir. Krizden sonraki yıllarda Gürcü ekonomisi tekrar bir toparlanma sürecine girmiş ve 2003 yılında %11,2’lik büyüme ile kriz sonrasındaki en yüksek düzeyine ulaşmıştır. 2003 yılında Gürcistan’da GSYİH’nin %11,1’lik büyüme ile 1997’den bu yana en yüksek oranına ulaşmış olması, ülke ekonomisinin enerji kaynakları nakliyatına ne kadar bağımlı olduğunu ortaya koymaktadır. 1996 - 97 döneminde ekonominin gerçekleştirmiş olduğu büyüme Bakü-Supsa Boru Hattı’nın inşasına bağlıyken, 2003 yılındaki büyüme de büyük ölçüde BTC boru hattında inşaat çalışmalarının başlamış olmasından kaynaklanmaktadır. Tamamlanmış BTC’nin olması ve kısa bir süre içerisinde Bakü’den verilmiş olan petrolün Ceyhan’a ulaşmasıyla hattın işler hale gelmesi de ekonomiye olumlu bir etkide bulunmuştur. Boru hatlarının inşaat sektörünün yanı sıra ekonomiye dolaylı yoldan katkıları da değerlendirilmelidir. Söz konusu projeler, inşaat sektörüyle birlikte taşımacılık, telekomünikasyon, otelcilik ve turizm gibi birçok sektöre olumlu etkide bulunmaktadır. Bu projeler istihdam oluşturmakta, ücretlerin yükselmesini sağlamakta ve dolayısıyla da iç talebe ivme kazandırmaktadır. Büyüme üzerinde önemli bir etkisi olan diğer bir sektör de tarım sektörüdür. Gürcistan Merkez Bankası’nın uygulamakta olduğu sıkı para politikası sayesinde döviz kurlarında önemli ölçüde istikrar sağlanmış ve Gürcistan’ın ulusal para birimi “Lari”, son dönemlerde nominal olarak dolar karşısında değer GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 155 kazanmıştır. Bunun nedenlerinden birisi AB’nin BDT’den sonra Gürcistan’ın en büyük ticaret partneri olmasıdır. Bununla birlikte ülkeye gelen dış yardımlar ve yurtdışında yaşayan Gürcülerin gönderdiği dövizlerde lari’nin değerini korumasına katkıda bulunmaktadır. Ülkede her ne kadar parasal istikrarın büyük ölçüde sürdürülmesi beklense de ihracat gelirleri zayıf kalırken ithalat harcamalarının artması nedeniyle ülkenin döviz rezervleri üzerinde bir baskı oluşmakta ve dolayısıyla döviz kuru istikrarı konusunda bir risk söz konusu olmaktadır. 5.3.1. Madencilik ve Enerji Kaynakları ile Sanayi Gürcistan zengin maden yataklarına sahiptir. Ülkede yaklaşık olarak 300 adet maden rezervi mevcuttur. Ülkede çıkarılan başlıca mineraller arasında magnezyum ve perlit yer almaktadır. Ülkenin başlıca madenleri manganez, bakır, demir, çinko, petrol ve baryumdur. Ayrıca doğal inşaat maddeleri de bol miktarda bulunmaktadır. Keşfedilen mineral kaynaklarının toplam değerinin 50 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Geniş ormanlardan yararlanılan kerestecilik ve tahta sanayide ilerlemiştir. Bu alanda bambu ve okaliptüs ağaçları bile kullanılmaktadır. İnguri’de kâğıt, Tiflis’te cila, Mtsketa’da kibrit, öteki bölgelerde de ev eşyası, parke ve müzik aletleri yapımı gelişmiştir. Geniş bir dokuma ve besi maddeleri sanayisi de vardır. Gürcistan’da benzeri görülmemiş rekreasyon alanlarına sahiptir. Maden suyunun 1300 çeşit mevcudu vardır. Özellikle Tsholtudur’unda radyoaktif termal sular ile Bogovi’de hidrokarbonat suları ve Tiflis’in kükürtlü klorlu sıcak suları göze çarpar. 5.3.1.1. Metalik Madenler Kurşun, Çinko ve Sanayi; Verkneye, Kutais ve Nadarbazi bölgelerinde kurşun ve çinko madenleri bulunmaktadır. Ancak yetersiz teknoloji nedeniyle işlenmekte zorlanılmakta üretim düşük hacimde seyretmektedir. 156 İSTANBUL TİCARET ODASI Demir Cevheri ve Sanayi; Ülkede demir cevheri oldukça büyük bir yer edinmesine rağmen üretimde güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Türkiye açısından Gürcistan önemli bir demir-çelik sanayi partneri olabilme özelliklerine haizdir. Demir-çelik fabrikaları teknolojik olarak oldukça eski ve kötü durumdadır. Gürcistan’da demir cevheri rezervinin 20 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir. Alüminyum; Tshkvali kentinde alüminyum üretimi söz konusudur. Bakır; Bollnis bölgesinde önemli bakır rezervi bulunmaktadır. Civa; Büyük Kafkas dağları bölgesinde ve Güney Osetya’da büyük rezervler tespit edilmiştir. Manganez; Tsageri ve Tkıbuli kentleri yakınlarında önemli manganez kaynakları mevcuttur. Dünya’nın en zengin manganez rezervleri Chiatura bölgesinde bulunmaktadır. Metal alaşımları üretiminde kullanılan ve önemli bir ihracat potansiyeline sahip olan magnezyum minerali üretimi halen SSCB döneminden kalan eski teknolojilerle sürdürülmektedir. Karadeniz’in 80 mil doğusunda yer alan Chiatura bölgesi eski SSCB’nin manganez üretiminin %20’sini karşılamaktaydı. 5.3.1.2. Metal Dışı Madenler Çimento Hammaddeleri; Başkent Tiflis yakınlarında önemli bir üretim söz konusudur. Mermer; Tsukulidze, Tkıbuli, Khaisi, Tsageri, Suhumkale önemli mermer üretim merkezleridir. 5.3.1.3. Enerji Kaynakları Taşkömürü ve Linyit; Tkıbuli, Tkvarceli, Ahıska, Shabr önemli linyit ve taşkömürü üretim merkezleridir. Tkıbuli, Shabr, Tkvarceli bölgelerinde yılda 1,5 milyon ton taşkömürü üretilmektedir. Ancak bu rezervler son on yıldan beri giderek azalmaktadır. Linyit ise 70 milyon ton rezerve sahip Ahıska bölgesinde çıkarılmaktadır. Hidroelektrik Enerji ve Sanayi; Gürcistan ekonomisinde bağımsızlık sonrasında yaşanan ekonomik krizin başlıca sebebi enerji üretimindeki yeter- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 157 sizliktir. Ülkede yıllık enerji üretimi yaklaşık 7 milyar kw.dır. Bunun %85’lik kısmı hidroelektrik santrallerinden elde edilmektedir. Ülkede özellikle kış aylarında enerji sıkıntısı yaşanmaktadır. Buna karşılık, yaz aylarında elektrik üretimi ihtiyacın üzerinde gerçekleşmekte ve başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere elektrik enerjisi ihraç etmektedir. Hidrolektrik konusunda oldukça büyük bir potansiyele sahip olan Gürcistan, bu potansiyelin ancak %10’unu üretime çevirebilmektedir. 1960 yılından beri faaliyet halinde olan hidroelektrik sanayisinin sayısı 200’ün üstündedir. Başkent Tiflis, elektriğini Kura üstündeki Zemo-Avcala merkezinden alır. Şaumyani, Bolnisi, Borjomi, Çamredia, Kutais, Tkıbuli, Tsulukidze, Zugdidi şehirlerinde önemli hidroelektrik santralleri göze çarpar. Su kaynaklarından yararlanabilmek maksadıyla ülkede 43 tane baraj kurulmuştur. Barajlar sulama ve enerji kullanımında yararlanılmaktadır. Batı Gürcistan’da Rioni, Faguri, Kadori nehirleri bütün Gürcistan’ın %76’lık hidropotansiyelini oluşturur. Gürcistan’ın hidropotansiyeli 70 milyon kwat/saattir. Batı Gürcistan’ın potansiyeli 23 milyon kwat/saat olmasına rağmen 3,2 milyon kwat/saat değerlendirilmektedir. Kullanım oranı %10’dur. Jeotermal Enerji; Tkvarcheli, Tiflis, Rustavi önemli jeotermal enerji üretim merkezleridir. Jeotermal enerji oldukça eski santrallerle sağlanmaktadır. Ülkedeki başlıca petrol yatakları Kolkhida, Güney Kokhetia, Gori ve Tiflis bölgelerindedir. Gürcistan kendi petrol ihtiyacını karşılayamamaktadır, ancak ülkenin önemli rezervlere sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bağımsızlık sonrasında yaşanan ekonomik krizin en büyük nedeni enerji üretimindeki yetersizliktir. Ülke ekonomisi, enerji alanında, özellikle Türkmenistan ve Rusya’ya, ekonomik olarak da Batı’ya ve ABD’ye bağlanmak zorunda kalmıştır. 5.3.1.4. Sanayi Ülke metal işleme, takım tezgâhları, elektrik teçhizatı, kimya ve gıda sanayilerine sahiptir. Ana sınaî ürünleri, demir-döküm, çelik ve çelik boru, kamyon ve ulaşım araç ve gereçleridir. Çay toplama makinelerinin üretildiği 158 İSTANBUL TİCARET ODASI tek yer de Gürcistan’dır. Traktör sanayisi gelişmiş diğer bir alan olarak görülmektedir. Sentetik iplik üretimi eski SSCB üretiminin %25’ini karşılamaktadır. Tarıma dayalı sanayi sektöründe ise tekstil, alkollü içecek ve çay işleme tesisleri bulunmaktadır. Gürcistan SSCB’nin yarattığı katma değerin sanayide %1,5’ini inşaat sektöründe ise %1,6’sını oluşturmakta idi. SSCB üretimi 100 kabul edildiğinde kişi başına net üretim sanayide 79, inşaatta ise 86 durumda olmuştur. Gürcistan’da sanayi Sovyetler Birliği’nin dağılmasından önce belirli üç bölgede yerleşmiştir. Tiflis-Rustavi bölgesinde metalürji, kimyasallar, çeşitli motorlar, inşaat malzemeleri, hafif sanayi ve gıda sanayisi, Zestaponi-Tehiatura bölgesinde elektrik motoru ve madencilik sanayisi ve Kutaisi-Tkibuli bölgesinde de kömür madeni, motor üretimi ve hafif sanayi gelişmiştir. Bu üç bölge, sanayi sektöründe çalışan toplam işgücünün üçte ikisinden fazlasını istihdam etmektedir. Bağımsızlığın kazanılmasından önce, makine inşa sanayisindeki firmaların çoğunluğu eski Sovyetler Birliği’nin askeri amaçlı kullanıma yönelik üretim yapmakta idi. Tiflis’teki Sukhai savaş uçağı fabrikası buna örnek gösterilebilir. Hafif sanayi ve gıda işleme sanayilerinde faaliyet gösteren firmalar Gürcistan ve Eski Sovyetler Birliği piyasalarında monopol veya oligapol yapıda faaliyette bulunmuşlardır. Gürcistan’ın mevcut sınaî yapısı eski Sovyet ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte bir sisteme sahip olduğundan bu geçiş döneminde sanayi politikasının uluslararası ekonomiye entegrasyonunu sağlayıcı yönde belirlenmesi ve diğer ülkelerle ekonomik bağlantıların güçlendirilmesi gerekmektedir. Askeri sanayinin sivil sanayiye dönüştürülmesi de bu alandaki önemli konulardan biridir. Gürcistan’da 40’dan fazla askeri tesiste 30.000 işçi çalışmaktadır. Bu miktar tüm sanayisinin %8 ile %9’una karşılık gelmektedir. Tiflis’teki havacılık tesislerinde SU-25 destek uçakları yapılmakta idi. Batum ve Poti’de Gürcistan’ın gemi inşa tezgâhları olmakla beraber elektronik ve komünikasyon cihazları GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 159 bakımından tamamen dışa muhtaçtır. Sanayideki bu durum nükleer araştırma konularında da Gürcistan Savunma Sanayisi’nin devam ettirilmesinde dışa bağlılık büyük bir dezavantajdır. Bundan dolayı Gürcistan’ın sivil sanayisini güçlendirmesi gerekmektedir. Sanayi alanında faaliyet gösteren işletme sayısı yaklaşık 2300 olup, işletme başına çalışan kişi sayısı 370’dir. Ancak, çok sayıda sanayi tesisi işlevini yerine getiremez durumdadır. Yetersiz sermaye yüzünden tesislerin modernizasyonu yapılamamaktadır. Aynı zamanda SSCB döneminde hammaddeye uzak alanlarda kurulan kuruluşlar, sistemin çökmesiyle pazarlardan uzak kalmıştır. Gürcistan’daki işletmeler ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli işletmeler olarak karşımıza çıkar. 2000’li yılların başında değişim sürecine hız verilerek, özel sektörün güçlenmesi ve üretim/istihdam imkânlarının artırılması amacıyla yeniden yapısal değişikliklere gidilmiştir. Bunun sonucunda, ülkede serbest piyasa ekonomisinin temel öğelerinin kurulması yönünde olumlu gelişmelerin olduğu görülmektedir. Son yıllarda Gürcistan’da sanayi sektöründe ciddi ölçülerde bir büyüme gözlemlenmektedir. 2001 yılına kadar düşük oranlarda büyüme gerçekleştiren, 2001 yılında ise küçülen sanayi sektörü, 2002 yılında %7,8, 2003 yılında %14, 2004 yılında ise %12,2 oranında büyümüştür. 2005 yılının üç aylık döneminde büyüme, bir önceki yılın aynı dönemine göre %7,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme, büyük ölçüde madencilik (alüminyum, demir, bakır, altın, hurda metal) ile imalat (gübre, maden suyu ve şarap) sektörlerinden kaynaklanmıştır. Sanayi sektörü üretiminin %50-60’ı gıda ve diğer hafif sanayi alanlarındadır. Toplam sınaî üretiminin %40’ı özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. İmalat sanayisi alanında özellikle gıda işleme ve alkollü içecek üretimi ağırlık kazanmaktadır. Önde gelen ürünler bira, şarap, süt ürünleri ve maden sularıdır. 160 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’da Sanayi Üretimi Endeksi 2001-2013 Sanayi üretiminin %60’ı gıda ve hafif sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Hafif sanayi kapsamında yün, deri, saf ipek, naylon ve pamuk gibi hammaddeler dışarıdan ithal edilerek, tekstil, örgü, giyim eşyası ve ayakkabı üretiminin gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. İnşaat sektörü, boru hattı ve diğer enerji altyapı projeleri sayesinde önemli bir atılım gerçekleştirmiştir. 2002 yılında %31,3 oranında büyümüş olan inşaat sektörü, 2003 yılında %16,3, 2004 yılında ise %4,5’lik bir büyüme oranı yakalamıştır. Ülkenin sınaî yapısı esas itibarı ile demir-çelik işletme tesisleri ile manganez işleme tesislerine dayalıdır, ancak, tesisler gerek teknolojik yetersizlik ve gerekse kapatılamayan enerji açığı nedeniyle verimli işletilme imkânından mahrumdur. Zestafoni Demir Alaşımları Fabrikası ile Rustavi Metalürji Kompleksi ülkenin en büyük iki sanayi tesisidir. Gürcü kömürü, Azeri demiri ve Ukrayna’dan gelen hammaddeler kullanılarak demir ve çelik üretilmektedir. Tiflis, Poti ve Batum şehirlerinde yoğunlaşan mühendislik sektörü kapsamında elektrikli aletler, hava taşıtları, kamyon ve gemi üretimi gerçekleştirilmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 161 Kimya sanayisi esas olarak barit, kalkit, arsenik, betonit, diatomit, talk, zeolt gibi ülke içinde çıkarılan hammaddeleri işleyen tesislerden ibarettir. Tesislerin işletilebilmesi ve de malzeme sevkiyatının yapılabilmesi için elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. İşletmelerin verimli bir şekilde işletilebilmesi ve ekonominin üzerinde yük olmaktan çıkarılabilmesi için başlamış olan özelleştirme çabalarına hız verilmesi önem taşımaktadır. 2005 ve 2006 yılları enerji üretimine yönelik önemli projelerin hayata geçirilmeye başlandığı yıllar olmuştur. 2007 de olduğu gibi 2008 yılında da enerji sektöründeki yatırımlara özellikle barajların inşaatı ve enerji taşıma hatlarının inşaatına devam edilmiştir. Ülke sanayisinin gelişmesindeki önemli engellerden birisi de mevcut sabit sermaye eksikliğidir. Özel bankalarının kredi faizlerini düşürmeye başlamalarına rağmen henüz kredi kullanımı istenilen düzeyde değildir. Ancak, özellikle 2005-2008 döneminde bu konuda iyileşme görülmektedir. Diğer taraftan, kayıtdışı ekonominin hala yüksek olması serbest rekabet ortamının oluşmasındaki diğer engellerden birisidir. Hükümetin ekonomiyi mümkün olduğunca kayıt altına alma çabaları devam etmektedir. Bu konuda da 2008 yılında ciddi mesafe kaydedilmiştir. Silikati, Motsemeta ve Artsisviskheoba toplam 55.000 ton kapasite ile 3 büyük kireç fabrikasıdır. Gardabani’de 2007 yılında 30.000 ve kapasitesi 2008 yılında 45.000 tona çıkarılan doğal kil ve alçı taşı üretimi yapan bir tesis vardır. Ayrıca, 70 milyon adet kapasiteli tuğla fabrikası, 134 Milyon m² kapasiteli Gardabani karton fabrikası, 4 Milyon m² kapasiteli Tiflis Muşamba Fabrikası ve 19 milyon adet kapasiteli Lilo duvar kağıdı fabrikası mevcuttur. 30 Ekim 2007 tarihinde Tiflis’te Gürcü Interplast inşaat malzemeleri üretim tesisi hizmete girmiştir. Kendi kategorisinde Kafkasya’da bulunan en büyük fabrika olarak gösterilen ve 20 milyon USD’lık yatırım ile kurulan tesiste 1000 kişi istihdam edilmekte ve gaz ve suya yönelik çeşitli çaplarda plastik borular, metal-plastik profiller, lamine döşemeler, teller vb. üretim yapılabilmektedir. 162 İSTANBUL TİCARET ODASI Ülkede son yıllarda yapılan Türk menşeli yatırımlar da sanayi üretimine önemli katkılarda bulunmaya başlamıştır. 5.3.2. Tarım ve Hayvancılık Tarım, Gürcistan ekonomisindeki en önemli sektörlerden birisidir. Nüfusun yaklaşık %40’ı tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Tarım ve hayvancılık %20,3 ile GSYİH içindeki en önemli kalemdir. Gürcistan’da tarıma ayrılmış toprakların %25’i özel mülkiyettir, %30’u ise devlet tarafından özel sektöre kiralanmış durumdadır. Gürcistan topraklarının %44’ü tarım amaçlı kullanılmaktadır. Tarım alanlarının %2’si sulu arazidir. Sovyetler döneminde ülkedeki tarımsal üretim, narenciye, diğer meyveler, şaraplık üzüm ve sebze üretimine yönelmiştir. Ülke topraklarının %10’u daha çok çay, turunçgiller ve üzüm üretimi için kullanılmaktadır. Sovyetler döneminde tahıl ihtiyacının yarısı, süt ürünlerinin %60’ı ve et tüketiminin %33’ü ithalat yoluyla karşılanmıştır. Bağımsızlıktan sonra ise üretim büyük ölçüde gerilemiş ve 1995’te 1990’lardaki seviyenin yarısına düşmüştür. Gürcistan tahıl ihtiyacının %80’ini ithal etmektedir. Ülkede tarımsal üretim teknolojik yetersizlik nedeniyle geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır. Gürcistan, önemli ölçüde çay ve fındık yetiştirme kapasitesine sahiptir. Fındık yetiştiriciliğinde dünyada ilk on ülke arasında yer almaktadır. Şarap üretimi ülkedeki başlıca tarımsal ürünlerden birisidir. Toplam ihracatın %10’unu şarap ihracatı oluşturmaktadır. Tung ağaçlarından bitkisel yağ elde edilir. İpek böceği yetiştirebilmek için de dut ağaçlarından yararlanılır. Toprakları daha kuru olan doğuda sulama ile kışlık buğday yetiştirilir. Kura ve Alazani vadilerinde de birkaç sulama merkezi kurulmuştur. Batıda daha çok mısır üretilir. Daha yüksek yerlerde de yazlık buğday ve arpa ekilir. Sanayi bitkileri arasında tütün en başta gelir. Ayrıca parfüm yapımında kullanılan ıtır, gül, süpürge otu ve yasemin yetiştirilmektedir. Ayrıca şeker pancarı sebze ve bol miktarda kavun ekilir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 163 Tuzla ürünleri arasında tahıllar önemli bir yer tutar. Toprakları daha kuru olan doğuda sulama ile kışlık buğday yetiştirilir. Kura ve Alazani vadilerinde de birkaç sulama merkezi kurulmuştur. Son yıllarda tarımsal üretimin özel sektör tarafından yürütülmeye başlaması ve başta dış kaynaklardan temin edilen kredilerle tarım sektörü gelişme eğilimi içine girmiştir. Hali hazırda tarım üretiminin büyük bir kısmı özel sektör tarafından gerçekleştirilmekle beraber, devlet çay ve tohum üretimiyle ilgilenmektedir. Modern donanım ve yüksek kaliteli gübre çeşitlerinin yetersizliği standardizasyon eksikliği, ürünlerin transferi ve ambalaj konularında karşılaşılan sorunlar ve ürünlerin işlemesi için gerekli entegre tesislerin olmayışı, tarım sektöründe büyük üreticilerin olmayışı, toprakların çok parçalanmış olması, üretilen ürünleri toplayan toptancıların bulunmayışı ürünlerin transferini ve pazarlanmasını güçleştirmektedir. Gürcistan hükümeti uluslararası yardım kuruluşlarının da onayıyla tarım sektörünü öncelikli sektör ilan etmiş ve tarımda verimliliği arttırıcı tedbirler alınmaya başlanmıştır. Günümüzde tarımsal üretimin büyük çoğunluğu özel sektör tarafından gerçekleştirilmekte olup, devlet sadece çay ve tohum üretiminde aktif bir role sahiptir. Gürcistan, eski ve zengin bir tarım kültürüne sahip olmasına rağmen bugün itibariyle imkânsızlıklardan dolayı ülkede organize ve etkin bir tarım yapıldığını söylemek güçtür. Ekilebilir alanlar ve ormanlık arazi toplam yüzölçümünün %85’ini oluşturmaktadır. Ülkedeki toprak ve iklim çeşitliliği pek çok ürünün yetiştirilebilmesi için uygun bir ortam yaratmaktadır. Topraklarının %43’ü tarıma elverişli olup, 3 milyon hektarı bulan arazinin %25’inde ekim yapılmaktadır. SSCB döneminde birliği oluşturan tüm Cumhuriyetlere tarımsal ürünlerin büyük çoğunluğu Gürcistan tarafından gönderilmekte iken, bağımsızlığın ilanından sonra durum tersine dönmüştür. Tarımın toplam GSYİH içindeki payı yıldan yıla azalsa da toplam istihdamın %50’sini barındıran bu sektör ülke ekonomisi için hala önemli bir yer 164 İSTANBUL TİCARET ODASI tutmaktadır. Sektör içinde en önemli yeri geleneksel şarap üretiminin can damarı olan üzüm yetiştiriciliği almaktadır. Bağcılığın yaygın olarak yapıldığı yer ise ülkenin güneyindeki Kaheti bölgesidir. Gürcistan’da geleneksel yöntemlerle tarım yapılmakta olup, modern teknoloji kullanımı yok denecek kadar azdır. Buna karşın sun’i ve hormonlu maddelerin kullanımının aynı oranda düşük olması, ürünlerin doğal haliyle satılmasını sağlamaktadır. Topraklarının yaklaşık yarısı tarımsal üretim için müsait olan Gürcistan’da istikrarlı bir üretimden bahsetmek mümkün değildir. Örneğin, SSCB döneminde tüketilen çayın yaklaşık %90’ı Gürcistan tarafından üretilirken, bugünkü çay üretimi 1990’la mukayese edildiğinde çok düşük düzeydedir. Ülkenin coğrafi ve iklim koşulları hayvan yetiştiriciliği için oldukça elverişli olmasına rağmen, Gürcistan’da hayvan yetiştiriciliğine yeterli ilgi duyulmadığı gözlenmektedir ve bu sebeple de hayvancılık, bağımsızlık sonrasında büyük bir gerileme göstermiştir. 5.3.3. Ulaşım ve Haberleşme Gürcistan, farklı ülkelerle havayolu, denizyolu ve karayolu taşımacılığına ilişkin olarak 80 uluslararası anlaşma imzalamıştır. Ulaşım ve iletişim Gürcistan’ın en hızlı gelişen sektörleri arasında yer almaktadır. Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan koridor üzerinde bulunması ve kıtalararası transit hizmetlerinin gerçekleştirilmesi, bölgede mal taşımacılığı ve Orta Asya ile Azerbaycan’ın batıya petrol ve doğalgaz taşınması nedeniyle son yıllarda önemli bir rol kazandırmıştır. Gürcistan’ın taşımacılık alanında üzerinde durduğu en önemli konular şunlardır: - Lojistik sistemlerinin ve kombine taşımacılığının geliştirilmesi - Mevzuatların uyumlu hale getirilmesi - Ulaştırma filolarının modernize edilmesi - Taşımacılık şirketlerine finansman sağlanması GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 165 Gürcistan’daki karayollarının toplam uzunluğu 20.000 kilometredir. Bunun 1.474 kilometresi uluslararası yollardır. Son yıllarda kara yollarının durumu kötüleşmiştir. Yolların tamirat ve inşaat işleri hem hükümet tarafından, hem de uluslararası kuruluşlar (Dünya Bankası, Avrupa Birliği) tarafından finanse edilmektedir. Gürcistan’ın demiryolları 125 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ülkenin mevcut 1538 km.lik demiryolu ağı ülkeyi Rusya ile Bakü ve Erivan’ı Karadeniz limanlarına bağlamaktadır. Avrupa Birliği’nin desteklediği Khashuri-Zestaphoni, Batum-Samtredia ve Samtredia-Poti demiryollarının yeniden inşa ve modernizasyon projeleri tamamlanmıştır. Dünya Bankası ve EBRD Gürcistan demiryollarının rehabilitasyonu için 23,5 milyon Dolarlık kredi tahsis etmiştir. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği, demiryollarına Fiberoptik kablo iletişim sisteminin temin edilmesine yönelik olarak 6 milyon dolarlık kredi tahsis etmiştir. Bölge ülkeleri arasında ticaret ve Azerbaycan ile Ermenistan’ı dünyaya açılmaları bakımından Gürcistan’ın Karadeniz limanları Batum ve Poti ayrı bir öneme sahiptir. Poti limanı yıllık 7 milyon ton ve Batum limanı 5 milyon ton kapasiteye sahiptir. Poti limanında iki konteyner terminalinin inşasına ilişkin olarak 21 milyon dolarlık kredi sağlanmıştır. Poti’den çeşitli Karadeniz limanlarına Ro-Ro hattı düzenlenmektedir. İran, Azerbaycan, Gürcistan, Bulgaristan arasında imzalanan ve Ortadoğu ile Batı Avrupa arasında gerçekleştirilmesi planlanan Ro-Ro seferleri Ortadoğu ile Batı Avrupa arasında yeni bir köprü işleri görecektir. Bu limanların genişletilmesi ve modernizasyonu ile ilgili bazı projeler yürütülmektedir. Gürcistan’ın hava ulaşımı, en büyüğü Air Zena-Gürcistan Havayolları olan birkaç yerli firma tarafından gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, British Airline ve Türk Hava Yolları’nın da seferleri mevcuttur. Tiflis havaalanının rehabilitasyon ve uluslararası standartlarına kavuşturulabilmesi amacıyla ihale edilmiştir. 62 milyon dolarlık bir proje olan Tiflis 166 İSTANBUL TİCARET ODASI havalimanı projesinin temel atma töreni 24 Mayıs 2005 tarihinde gerçekleşmiştir. Tiflis’te gerçekleştirilen ticari uçuş sayısı şu an itibari ile yıllık 5 bindir. Gürcistan’da iletişim sektörü gelişme süreci içinde olup, yatırımların arttırılması için büyük çaba gösterilmektedir. Mevcut olan iletişim ağları 70-80’li yıllarda yapılmış olup yenilenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Şu anda birkaç yerel ve uluslararası işletmeciler, TV-Radyo Şirketi ve üç GSM şebekesi (MAGTICOM-GEOCELL-MEGACOM) faaliyette bulunmaktadır. Uluslararası görüşmeler “Georgian Telecom” şirketi aracılığıyla yapılmaktadır. “Georgian Elektrokavşiri” ise iç pazarın %85 payının sahibi olup, yurt içi bağlantıların başlıca işletmecisidir. Gürcistan genelinde 1125 posta ofisi faaliyettedir. Ayrıca DHL, TNT, UPS, Fedex gibi Express Posta şirketleri de hizmet vermektedir. İletişim alanındaki yabancılar arasında DAEWOO (Korea), “TURKCELL” (Türkiye-Finlandiya) “TELRAD” (İsrail) ve “METROMEDIA” (ABD) yer almaktadırlar. Gürcistan, EUTELSAT, INTELSAT, INTERSPUTNIC gibi çeşitli uluslararası kuruluşların üyesidir. Gürcistan, stratejik konumu itibariyle bölgede Kuzey-Güney ve Doğu-Batı koridorunda çok önemli bir konuma sahiptir. Türkiye ile Gürcistan arasında yolcu ve ticari taşımacılığın yoğun olarak yapıldığı güzergâh, Hopa-Sarp-Batum karayoludur. Ayrıca, bunun yanı sıra, Posof-Vale karayolu da mevcuttur. Avrupa Kalkınma ve Yatırım Bankası-EBRD; Tiflis Havaalanı, karayolları, demiryolları ve sivil havayollarının iyileştirilmesine yönelik altyapı yatırımlarını finanse etmektedir. Karayolları, demiryolları ve limanların iyileştirilmesi için Dünya Bankası da kredi sağlamıştır. Türk firması TAV, Tiflis havaalanında yeni bir terminal inşaatı gerçekleştirmiş ve söz konusu terminal Şubat 2007’de açılmıştır. TAV aynı zamanda Karadeniz’deki tatil beldesi Batum’da da bir havaalanı inşaatı üstlenmiştir. TAV her iki havalanının sırası ile 15 ve 20 yıllık işletmesini de üstlenmiş bulunmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 167 5.3.4. Turizm Gürcistan, Karadeniz’e bakan sahil şeridi, dağları kış turizmine elverişli coğrafi alanları ve tesisleri, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile önemli ölçüde turizm potansiyeline sahiptir. Ayrıca, zengin termal su kaynakları ve kaplıcaları da birçok turisti ülkeye çekmektedir. Diğer taraftan Avrupa’ya yakınlığı büyük bir avantaj oluşturmaktadır. Gürcistan’da son yıllarda EBRD ve diğer uluslararası kuruluşlarla birlikte turizm sektöründeki altyapının geliştirilmesine yönelik olarak etkin ve ciddi adımlar atılmıştır. Dünya Turizm Örgütü (WTO) ve UNESCO’nun işbirliğinde “İpek Yolu Projesi”nin hayata geçirilmesi desteklenmiştir. Projenin amacı, katılımcı ülkeler arasındaki alt yapı gelişiminin teşvik edilmesidir. Turizm sektöründe yapılacak yatırımlar bölgeye ve özellikle Gürcistan’a yönelik iş turizmini artıracaktır. Diğer taraftan, Gürcistan’ın jeopolitik konumu Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki bölgeler arası trafik için elverişli bir merkez imkânı sunmaktadır. Gürcistan hükümeti, turizm sektöründe faaliyet gösteren yerel ve yabancı girişimciyi teşvik amacıyla 2003 yılı Mart ayında yeni bir kanun çıkarmıştır. Anılan kanuna göre; Dağlık bölgelerde 0,25 milyon ABD $ diğer bölgelerde ise 3 milyon ABD dolarından fazla yatırım yapılması halinde, turistik tesisler KDV’den %20 muaf tutulmaktadır. Yapılan yatırımın hacmine göre, oteller 6, 7, 10 yıl süre ile gelir vergisinden muaftır. 168 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’a Gelen Turist Sayıları 2005-2013 (milyon) 5.3.5. Bankacılık ve Finans Gürcistan’da Gürcistan Milli (Merkez) Bankası ve ticari bankalardan oluşan bankacılık sisteminin kurulma süreci 1991 yılından itibaren başlamıştır. Gürcistan Milli Bankası, Merkez Bankası’nın görevlerine sahip olmakla beraber, yabancı ticari bankalar da Gürcistan’da kendi şubelerini açabilmekte veya Gürcü ticari bankaların hissedarları olabilmektedirler. 1995 yılı itibariyle Gürcistan Milli (Merkez) Bankası’nın gözetim politikası, dünyada başta gelen sanayi ülkeleri ile BIS -”Bankacılık Gözetimi Bazel Komitesi” tarafından yayımlanan “Banka Gözetiminde 25 Temel İlke”’ye dayanmaktadır. Ticari banka faaliyetlerinin değerlendirilme ve denetim yöntemi olarak ise tüm ülkelerce bilinen ve kullanılan CAMEL sistemi uygulanmaktadır. Bankacılık gözetimi ile ilgili lisanslama, yönetim, mülkiyet, sermaye kifayeti, kredi politikası, aktiflerin sınıflandırılması, kredi toplama, mali, kredi, kur v.s. riskleri, iç kontrolü ve audit gibi çeşitli konuları içeren bankacılık denetim kuralları ve işlemleri de her yıl geliştirilmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 169 Bankacılık sektörünün geliştirilmesi ile beraber, Gürcistan bankacılık sisteminin esas temeli olan ve bankacılık sisteminin istikrarlılık kalitesini gösteren bankalar ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Gürcistan’da 25 banka faaliyette bulunmasına rağmen, bankacılık sektöründe mevcut toplam aktiflerin %81’i, taahhütlerin %87’si ve mevduatın %86’sı büyük 7 bankada bulunmaktadır. Bankacılık sektöründeki finans verilerinin artırılması da bu 7 bankanın aktif faaliyetlerinin sonucudur. Toplam Banka Mevduatları ve Kredileri (milyar GEL) 2006-2013 Sektördeki canlılık kendini hem döviz hem yerel para cinsinden tutulan mevduatlarda hem de kullandırılan ticari banka kredilerinde göstermeye devam etmektedir. Özellikle ticari banka kredilerinin tutarında yaşanan %77’lik artış ülkedeki ekonomik faaliyetlerde gözlenen canlanmanın bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir, fakat 2008 yılının ağustos ayında Rusya’nın Gürcistan ile savaşa girmesi bankaların faaliyelerini ciddi derecede yavaşlatmıştır. Toplam Gürcistan bankacılık sistemi mevduatları 7.208 milyondan 8.866 milyona kadar artmıştır. Aynı dönemde bankaların toplam ödemeleri 5.737 milyondan 7.348 milyona kadar, toplam hisse sermayesi ise 1.471 milyon dan 1.517 milyona kadar artmıştır. Ticari bankaların kredi borçlarında 2008 yılında %31 oranında artış yaşanarak toplam 6 milyar GEL’i geçmiştir. 2008 yılında Bankaların kredi 170 İSTANBUL TİCARET ODASI profili GSYH nin %31 ini kapsamaktadır. 2003-2007 yıllarında Gürcistan bankacılık sektörü toplam mevduatın %2,7’si kadar, toplam sermayenin %12,7’si kadar kar etmiştir. Fakat 2008 yılının son aylarında anılan oran ciddi oranda düşmüştür. 2008 yılında bankacılık sisteminin toplam zararı 215.7 milyon Gel’e ulaşmıştır. Bir taraftan bankalarda uygulanan risk yönetiminde gelişme sağlanması diğer taraftan yeni kredi verilmesi anında söz konusu olan maliyetlerin düşmesi sonucunda 2007 yılında başlatılan uzun vadeli kredi kullanımı 2008 yılında da yükselmiştir. Kullandırılan kredilerin %70’i uzun vadeli kredilerdir. 2008 yılında da tüketici kredileri kullandırmasına devam edilmiştir. Kredilerin kullanımına bakıldığında, 2008 yılında tarım, inşaat sektörü, ticaret ve hizmet sektörü, haberleşme ve ulaştırma sektörüne kredi verildiği kaydedilmektedir. Verilen kredi toplamının %80’i sanayi, inşaat ve ticaret alanlarına yönelik olmuştur. Gürcistan’da bankacılık sektöründe sorunlar mevcut olup, bunların çözülmesi Gürcistan Milli (Merkez) Bankası’nın öncelikli faaliyetlerindendir. Mevcut sorunlar ise; bankaların sermaye toplamasının seviyesinin düşük olması, bankacılık sistemine karşı yetersiz güven ve kayıt dışı ekonominin önemli boyutta olması, banka dışında mevcut paranın bankacılık ağlarında toplanmasına engel olmasıdır. Bu durum da, bankacılık sistemindeki kredi kaynaklarında açığa neden olmaktadır. Ülkede gerçekleştirilen bankacılık reformları neticesinde, ticari bankaların sayısının azaltılması, devlet bankalarının özelleştirilmesi, banka ürünleri hacminin artışı, banka hizmetlerinin geliştirilmesi, uluslararası standartlara uygun denetim politika ve prosedürlerinin pratikte uygulanması, kalite ve miktar göstergelerinin yükselmesi, sağlam rekabet ortamının oluşturulması yönünde bazı gelişmeler sağlanmıştır. Dolayısıyla, bankacılık sisteminin alt yapısı bugünkü piyasa şartlarına uygun olup bankacılık sisteminden yararlanmak isteyen gerçek ve tüzel kişilerinin artan taleplerini karşılayabilir duruma gelmiştir. Ancak, tüm GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 171 bu ilerlemelere rağmen, Gürcistan bankacılık sistemi hala gelişme sürecinde olup, beklenen gelişmenin sağlanması için reformlara devam edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Ayrıca, uluslararası para transferlerinde SWIFT sistemi, ülke içindeki para transferlerinde ise RTGS sistemi kullanılmaktadır. Para transferi için uygulanan faizler de bankalara göre değişmektedir. 2000 yılında faaliyete başlayan Gürcistan Menkul Kıymetler Borsası ise son derece küçük ve nakit olmayan bir borsadır. Gürcistan Yurtiçi Kredi Yapılanması 2001-2013 (mil GEL) 5.3.6. İnşaat İnşaat sektörü bağımsızlığı müteakip yaşanan çöküş sonrasında hızla yeniden büyümektedir. Ekonominin en dinamik sektörlerinden biri inşaat sektörüdür. Taahhüt işlerinin büyük çoğunluğu özel sektör tarafından ve daha ziyade küçük ölçekli şirketler tarafından yürütülmektedir. Ülkede ağırlıklı olarak bina inşaatı ve mevcut binaların onarılması faaliyetleri göze çarpmakla birlikte, devrim sonrasında ülkenin kalkındırılmasına 172 İSTANBUL TİCARET ODASI yönelik planlar çerçevesinde ve uluslararası finans kuruluşlarından yaratılabilen kaynaklar ölçüsünde altyapı projelerinin de (yol, baraj, enerji santrali, havaalanı v.b.) hayata geçirilmeye başlandığı gözlenmektedir. Petrol boru hatları inşası ve uluslararası kuruluşların finansman desteğiyle artan altyapı projelerinin de etkisiyle, inşaat sektörü, son yıllarda, gözle görülür bir büyüme eğilimine girmiştir. Gürcistan’da taahhüt işlerinin büyük çoğunluğu özel sektör tarafından ve daha ziyade küçük ölçekli şirketler tarafından yürütüldüğü için, hükümet çok az taahhüt işi üstlenmektedir. Ülkedeki inşaat faaliyetlerinin gerçek değerinin hesaplanması, faaliyetlerin en önemli kısmının kayıt dışı ekonomide gerçekleştirilmesi sebebiyle mümkün olamamakta, sadece büyük projelerin resmi değerleri temin edilebilmektedir. İşadamları genelde vergiden kaçınmak amacı ile inşaat projelerinin gerçek maliyetlerini saklamaktadır. Hükümete göre de inşaat faaliyetlerinin yaklaşık %60’ı kaydedilmemektedir. Yabancı yatırımların %65’i inşaat-montaj sektöründe faaliyet göstermektedir. Bu kapsamda Türk müteahhitlik firmalarının Gürcistan’da tamamladıkları ve hâlihazırda devam ettikleri önemli projeler bulunmaktadır. Ülkede ekonomik istikrarın sağlanması sonucuna bağlı olarak, inşaat sektörünün gelecekte de ön planda olacağı öngörülmektedir. 2005 yılında inşaat sektörü %14,1 oranında büyümüştür. Bunda 2006 yılında tamamen çalışır hale gelen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı ve 2007 yılında faaliyete geçen Güney Kafkasya Boru Hattı rol oynamıştır. Sektörde büyüme 2006 yılında yavaşlamış ancak 2007’de yeniden %14,3 oranında önemli bir artış göstermiştir. Bunda ülkenin turizm merkezi Batum ve Tiflis kentinde konut talebindeki artış rol oynamıştır. İnşaat faaliyetlerindeki artış telekomünikasyon, otelcilik gibi sektörlere de etki etmektedir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 173 5.4. Gürcistan’ın Dış Ticareti Gürcistan’ın stratejik konumu itibari ile Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ekseninde transit ticarete en elverişli ülkelerden birisidir. Ancak, ulaşım ağındaki eksiklikler ticaret sektörünü olumsuz etkilemektedir. Azami gümrük vergisi oranı %12 olan Gürcistan’da oldukça liberal bir ticaret rejimi tesis edilmiştir. Yatırım malları, yedek parça ve giderlere uygulanan ithalat vergisi %5’tir. Buğday, bebek maması, diyabetik yiyecekler ve insani yardımlar ithalat vergisinden muaftır. Ayrıca yabancı yatırımcıların şahsi malları ve üretimde kullanılacak ekipmanlar da vergiden muaftır. 2000 yılı Temmuz ayında Gürcistan, Dünya Ticaret Örgütü’nün 137. üyesi olmuştur. Bu üyelikten sonra Gürcistan BDT dışındaki ülkelerle ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Gürcistan Dış Ticaret Dengesi 2007-2013 (milyon USD) 174 İSTANBUL TİCARET ODASI Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) verdiği bilgilere göre ise Gürcistan’daki kayıt dışı ekonomi, GSYİH’nin %45-50’sini bulmakta ve özellikle Türkiye ile yapılan kayıt dışı ticaret nedeniyle Gürcistan’ın ticaret açığının resmi rakamlara göre daha büyük olduğu tahmin edilmektedir. Başlıca ithal ürünleri arasında petrol ve petrol ürünleri %9,7, Bakü-Ceyhan inşaatında kullanılan borular %8,9, ilaç %4,9, şeker %4,8, otomobil ve ürünleri %4,2, elektrik enerjisi %2, sigara %1,9 bulunmaktadır. Başlıca ihracat ürünleri arasında hurda siyah metal ihracattaki payı %12,7, şarap %8,2, şeker %7, işlenmiş ve yarı işlenmiş altın %4,2, gübre %4,2, maden suları %4 bulunmaktadır. Ülkelere Göre Gürcistan’ın İhracatı 2013 Gürcistan’da ekonomik reformlar, ülkenin altyapısının ve stratejik işletmeler hariç sanayinin tamamen özelleştirilmesini öngörmektedir. 1993 -1996 yıllarında yapılan büyük çaplı kupon özelleştirilmelerinden sonra hükümet daha çok nakit karşılığı ve yabancı yatırımcılara doğrudan yapılan satışlara ağırlık vermeye başlamıştır. Açılan ihalelerde istihdam seviyesinin korunması ve yatırım programlarına uyulması gibi koşullar getirilmektedir. 1998 yılı sonu itibariyle kamuya ait küçük ölçekli işletmelerin tamamına yakını özelleştirilmiş ve 12,860 adet işletme özel sektöre geçmiştir. Bunlardan GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 175 %80’i ticaret ve hizmet sektöründe faaliyet göstermektedir. Diğer yandan 1200 büyük ölçekli işletme ortak teşebbüs haline getirilmiş ve bunlardan da 910 tanesi özelleştirilmiştir. Gürcistan hükümeti büyük ve orta ölçekli işletmelerin özelleştirme sürecini hızlandırmayı amaçlamaktadır. Halen özelleştirme projeleri 19 Ekim 2004 tarihinde çıkartılmış olan kanun çerçevesinde yürütülmektedir Sektörel düzeyde bakıldığında özelleştirilen işletmelerin %28,5’i tarım, %18,5’i inşaat ve %15,2’si sanayi sektöründedir. Özelleştirme oranının en düşük olduğu sektör ise yabancı yatırımcılar için oldukça cazip olmasına rağmen enerji sektörüdür. Ülkelere Göre Gürcistan’ın İthalatı 2013 Bugüne değin ihalelerde öne sürülen şartların çoğunlukla gerçekleri yansıtmaması ve söz konusu işletmelerin büyük ölçüde yatırıma ve yeniden yapılandırılmaya ihtiyaç duyduklarını göz ardı etmesi nedeniyle bu ihalelere yeteri kadar katılım sağlanamamıştır. Ancak bu konularda iyileştirme sağlanmakta ve özelleştirmelerden sağlanan verim artmaktadır. 2005 yılı içerisinde elde edilen özelleştirme gelirleri de bu konuda iyiye doğru bir gidişat olduğunu ortaya koymaktadır. Yıl içerisinde Rusya’nın en 176 İSTANBUL TİCARET ODASI büyük çelik üreticisi olan Evrazholding, Çiyatura manganez fabrikasını 132 milyon dolara, İngiltere’den Marina Capital firması ise Georgia Ocean denizcilik firmasını 93 milyon dolara satın almıştır. Liberal bir dış ticaret rejimine sahip olan Gürcistan, 2006 yılından itibaren gümrük prosedürlerini basitleştirmeye başlamıştır. 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yeni Gümrük Kanunu kapsamında gümrük işlemlerinde çeşitli değişiklikler olmuştur. Bunlardan en dikkat çekici olanı “garanti belgesi” uygulamasının başlatılması olmuştur. 5.5. Gürcistan’ın İdari-Ekonomik Bölgeleri Eski zamanlardan beri Gürcistan’da sosyo-ekonomik özelliklerine göre tarihi bölgeler var olmuştur. Bu bölgeler doğal şartları, tarihi gelişim özellikleri, nüfusun yaşam tarzı ve dil yapısı ile farklılık göstermişlerdir. Ülke arazisi idari birimlere ayrılmıştır. Bunların temelinde geleneksel tarihi bölgeler bulunmaktadır. Bu bölgeler ve en büyük yerleşim birimleri; Kaheti (Telavi), Mtshka-Tiaveneti (Mıha Tskaya), İç Kartli (Gori), Aşağı Kartli (Rustavi), Samthe-Cavaheti (Ahıska), İmereti (Kutais), Raça- Leçhumi veya diğer bir adla Aşağı Svaneti (Tsageri), Samegrelo veya diğer bir adla Yukarı Svaneti (Zugdidi), Acaristan (Batum), Tiflis (Tiflis). Her bir bölge kendine has ekonomik branşlaşmaya sahip olup iç üretim bağlantılarını sağlayan ekonomik bölgeyi temsil etmektedir. Tiflis Gürcistan’ın esas sanayi merkezidir; elektrikli lokomotif, uçak, makine aletleri, giyim ve gıda sanayi vb. gibi Tiflis’te 900 işletme mevcuttur. Gürcistan’ın asıl ulaşım ağı bu bölgeden geçmektedir. Demiryolları ve otobanlar mevcuttur. İç Kartli En çok meskenleşmiş bölgedir. Gürcistan’ın eski başkenti Mıha-Tskaya yer alır. Bir nevi müze kenttir. Çok çeşitli müzelere ve arkeolojik eserlere sahiptir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 177 Aşağı Kartli Tiflis’in 20 km. güneydoğusunda yer alır. Gürcistan’ın ağır sanayi merkezidir. Sanayinin temelini demir-çelik fabrikası oluşturur. Ayrıca bu bölgede kimya tesisleri, azot gübre sanayi de bulunmaktadır. Aşağı Kartli gelişmiş tarım bölgesi olup; bağcılık, meyvecilik, tarım bitkileri mevcuttur. Kaheti Bağcılık için çok elverişli doğal şartlara sahiptir. Ülkede gerçekleştirilen bağcılığın %75’ini alır. Alazani vadisinde yer alır. Burada her köy bir nevi şarap markası taşımaktadır. Ayrıca tütün ve gülyağı üretimi için gül yetiştirilmektedir. Samthe-Cavaheti Güney Gürcistan’da yer alır. Tarım bölgesidir. Bağcılık ve meyvecilik gelişmiştir. Doğal kaynaklardan linyit bulunmaktadır. Değerli taşlara sahiptir. Samthe’nin merkezi Ahıska, Cavaheti’nin merkezi Ahılkelek’tir. İmereti Batı Gürcistan’ın merkezi kısmındadır. Merkez Kutais’dir. Buradan Doğu Gürcistan’la Karadeniz kıyısını birleştiren otoban ile Transkafkasya’ya çıkan demiryolu mevcuttur. Bir nevi enerji merkezidir. Rioni nehri üzerinde 3 önemli baraj kurulmuştur. Kutais kentinde birkaç önemli sanayi tesisi vardır. Büyük yüklü araçlar ve sanayi araçları için lastik fabrikası bulunmaktadır. Kutais aynı zamanda Gürcistan’ın tekstil merkezidir. Kumaş ve ipek tesislerine sahip bir kenttir. Bölgenin diğer önemli bir kenti Zestafoni’dir. Burada metal ve özellikle manganez fabrikası mevcuttur. Kömür (Tkıbulı yatağı), manganez (Çiatura yatağı) önemli rezerv alanlarıdır. Burada önemli kaplıcalar mevcuttur. Bunlar; Tsulukudze, Chkari, Nunisi yerleşim birimlerine yakın alanlardadır. Samegrelo Eski adı Megreliadır. Batı Gürcistan’da tarihi bölgedir. Tarıma dayalı sanayi gelişmiştir. Çay, şarap, yağ üretimi ile konserve fabrikası mevcuttur. 178 İSTANBUL TİCARET ODASI Acaristan Bir tarım bölgesidir. Nemli subtropikal iklime sahiptir. Son iki yüz yıllık yağış ortalaması 2500mm3 dür. Esas tarım bitkileri çay ve narenciyedir. Başkent Batum ve çevresinde çok ünlü kaplıcalar mevcuttur. Kobuleti, Makhunseti kaplıca merkezleridir. Acaristan’ın coğrafi konumu çok özeldir. Bölgede bulunan Batum şehri yakınlarında 19. yüzyılda büyük bir liman yapılmıştır. Kapalı bir koya sahiptir. Azerbaycan petrolleri 19. yüzyıl sonları 20. yüzyıl başlarında bu limandan batıya gönderilmiştir. Halen bir boru hattı mevcut olup işletilmemektedir. Gürcistan ekonomik bölgelerine bakıldığında, ihracat potansiyeline sahip olan ve yabancı yatırımcılar için çekici olabilecek sektörlerin demircilik, metal dışı demircilik, turizm, tarıma dayalı sanayi ve tarım (özellikle bağcılık, şarapçılık, ipek üretimi, arıcılık, narenciye) görünebilir. 5.6. Gürcistan’ın Temel Ekonomik Göstergeleri 2003’ten itibaren Gürcistan hükümeti rekabetçi piyasa koşulları ve yabancı doğrudan sermayeyi çekecek uygun iş ortamını oluşturmak için çok sayıda reform yürütmektedir. Bu reformlar ticari liberalizasyonu ve rüşveti engellemeyi de hedeflemektedir. 5.6.1. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Kayıt dışı ekonomi ülkenin büyüme performansı ile ilgili sağlıklı verilere ulaşılmasını engellemektedir. Ülkenin İstatistik Kurumu tarafından Gürcistan’ın GSYİH’sının yaklaşık %30’una tekabül eden bir miktarda kayıt dışı ekonomisi olduğu belirtilmektedir. Ancak IMF göstergelerine göre kayıt dışı ekonominin büyüklüğü GSYİH’nın %60’ı kadardır. Bu denli büyük miktardaki kayıt dışı ekonomi, ülkenin geniş kapsamlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirmesinin önündeki en önemli engeldir. 2011 Yılı için Gürcistan Lari’si cinsinden tahmini nominal GSYİH miktarı 22,945.2 milyon GL ulaşmaktadır. Bu önceki yıla kıyasla %10’luk bir artış anlamına gelmektedir. Reel yıllık büyüme oranı 2011 artışı %6,8’dir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 179 Gürcistan Nominal GSMH ve Reel Oranları 2003-2014 (milyar USD) Son 10 yıl zarfında etkileyici bir ekonomik büyüme gösteren Gürcistan ne yazık ki bazı önemli gelişme alanlarında yeterince ilerlememiştir. Örneğin ülke hali hazırda beşeri kalkınma endeksine göre 187 ülke arasında 75. sırada yer almaktadır. Aynı zamanda yaşam kalitesi anlamında başkent Tiflis en alt seviyedeki Avrupa şehridir. Dünya çapında 400 şehir arasında 214. sırada yer alır. 2011 yılı itibariyle 5450 dolarlık kişi başına milli geliriyle Gürcistan 181 ülke arasında 111. sırada yer almaktadır. Bu rakam Dünya ortalaması olan 10.700 doların oldukça altındadır. Başka bir deyişle Gürcistan’da hayat standartları Dünya ortalamasının altındadır. 180 İSTANBUL TİCARET ODASI Kişi Başına GSYİH, Nominal ve Satınalma Gücü Paritesine Göre 2003-2014 (USD) GSYİH artışına katkı sağlayan sektörlere baktığımızda en büyük payın %17 ile sanayi, %17 ile ticaret ve %11 ile ulaştırma ve iletişim sektörlerinde olduğu görülmektedir. Bu sektörler arasında tek düşüş gösteren, -%6,2 düşüş ile madencilik sektörüdür. Gürcistan IMF ile imzaladığı standby anlaşmasının gereklerini başarıyla yerine getirmiş ve anlaşma Haziran 2011’de sona ermiştir. Gürcistan’ın bu anlaşmadan nispeten güçlü bir biçimde çıktığı söylenebilir. Bu program gereği yürütülen ekonomik ve mali politikalar, başlangıçta ekonomiyi istikrara kavuşturma ve ekonomik büyümeyi yeniden başlatmada ve sonrasında mali iyileşmeyi sağlamada ve özel sektör finansmanına geri dönüşe imkân sağlama noktasında başarılıydı. Makro ekonomik temel göstergelerde ki iyileşmeler ve otoritelerin katı makro ekonomik politika yönetimi rating ajansları, piyasalar ve uluslararası kurumlar tarafından fark edildi. Kasım-Aralık 2011 de Fitch ve Standard & Poor’s, Gürcistan’ın kredi notunu BB-‘ye yükseltti. Gürcistan’ın Dünya Bankası GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 181 nezdindeki “İş Yapma” ve Uluslararası Şeffaflık Kurumu’nun “Rüşvet Algılama Endeksi” sıralamaları da 183 ülke arasında, 16. ve 64. sıraya yükseldi. GSYİH Sektörel Dağılımı 2013 Bağımsızlığa geçişle birlikte ülkenin sanayi sektörünün GSYİH’daki payı azalırken, hizmet sektörünün payı artış göstermiştir. Tarım ekonomideki en büyük sektördür. Ülkenin sanayi sektörünün büyük çoğunluğu teknolojisi eskidiği için atıl kapasitededir. Sanayi sektörü üretimi çok az sayıdaki işletmenin faaliyetlerine dayanmaktadır. Ülkedeki mevcut 2 800 sınaî işletmeden yalnızca 50’si toplam üretimin %75’ten fazlasını üretmektedir. 5.6.2. Enflasyon (Tüketici Fiyat Endeksi) Enflasyon Gürcistan için 2011’de büyük bir problem olmuştur. Yıllık ortalama oran %8,5’tir. Mayıs ayında bu oranın %13,6’ya ulaştığı görülmüştür. Gürcistan’ın enflasyon karakteristikleri diğer küçük açık ekonomilerinkine çok benzerdir. 182 İSTANBUL TİCARET ODASI Gıda fiyatlarındaki hızlı düşüşü yansıtan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) enflasyonu 2011 in ikinci yarısında keskin bir şekilde düştü. Öyleki Şubat 2012 de yıllık enflasyon -%2,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranın Mayıs 2011 de %14,3 olduğu hatırlanırsa, düşüşün keskinliği daha iyi anlaşılır. Gürcistan’da Enflasyon 2008-2013 Uluslararası petrol ve gıda fiyatları ile pozitif bir korelasyon vardır. Petrol ve petrol ürünleri bağlamında Gürcistan’ın ithalattan başka alternatifi yoktur. Fakat gıda konusunda, eğer Gürcistan sebze, fındık ve meyve üretiminde mukayeseli avantajını tam olarak kullanabilirse, mevcut açığı kapatabilir. Bu gerçeğe rağmen ihraç ettiğinden 4 kat daha fazla tarımsal ürünü ithal etmektedir. Enflasyonun esas sebebinin dışsal faktörler olduğu bilinmektedir. Bu tip enflasyon geçicidir ve merkez bankaları politikalarını buna göre değiştirmezler. Böyle yapıldığı taktirde maliyetler, faydalarını aşacaktır. Ocak 2011’den itibaren, ki bu tarihte enflasyon %12,3 olmuştu, Gürcistan Merkez Bankası (NBG) kemer sıkma politikası uygulamaya başlamıştır. Ocak 2011’de faiz oranı %8’dir. Haziran 2011’de ise, bu sıkı para politikası biraz gevşemiştir. Çünkü uluslararası piyasalarda petrol ve gıda fiyatlarında bir düşüş beklentisi hâkim olmuştur. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 183 Tüketici Fiyat Endeksi 2000 - 2014 (2005=100) Gürcistan 2000-2011 yılları arasında tüketici fiyat endeksinde hedef pazarlar arasında yükseliş gösteren ülkeler arasındadır. Tüketicilerin ortalama harcama alışkanlıklarına göre Gürcistan; Dünya genelinde 55. hedef pazarlar içerisinde 8. en pahalı ülke konumundadır. 5.6.3. Yabancı Sermaye ve Yatırımlar Gürcistan’a gelen yabancı doğrudan yatırımın yoğunlaştığı başlıca ticaret, turizm ve ulaştırma olmakla beraber gıda imalat ve telekomünikasyon alanlarında da önemli yatırımlar mevcuttur. Özellikle petrol ve doğal gaz alanlarında tutarları 100 milyon dolardan 4 milyar dolara kadar çıkabilen büyük projelerin finansmanı için Gürcistan’ın finans piyasaları yeterli olmamakta, uluslararası finans kuruluşlarına ve yabancı yatırımcılara ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin Bakü-Supsa boru hattı projesinin bir kısmı EBRD ve IFC tarafından, diğer kısmı da 3 yabancı bankanın oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından finanse edilebilmiştir. Proje finansmanı ve başarılı özelleştirme için iyi bir menkul kıymetler piyasasına ihtiyaç duyulmakta ve bu konuda da çalışmalar olumlu yönde 184 İSTANBUL TİCARET ODASI ilerlemektedir. Büyük projelerin finansmanı için gerekli olan yabancı yatırımların Gürcistan’a çekilebilmesi yolunda da somut adımlar atılmıştır. Devlet bütçesinden kaynak alan Ulusal Yatırım Ajansı, bu konuda önemli bir role sahiptir. Gürcistan’da yatırım ortamının iyileştirilmesi için çalışmalar 1996’dan beri sürdürülmekte, vergi yükünün hafifletilmesi ve korumacı uygulamaların kaldırılması öncelikli konular olarak ele alınmaktadır. Vergi konusunda sağlanan avantajların bazıları ise şunlardır: - %20’lik standart vergi oranı, - Zarardaki işletmeler için 5 yıla kadar vergi muafiyeti, - Ham madde ithalatına vergi muafiyeti. 2011 Yılının ilk üç çeyreğinde Gürcistan 643 milyon dolarlık yabancı doğrudan yatırım almıştır, yıllık toplamda yaklaşık 800 milyon dolar olacağı beklenmektedir. Başlıca yatırımcı ülkeler Danimarka, Hollanda ve Türkiye’dir. FDI ya sektörel olarak bakıldığında aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi madencilik ve imalat tüm yatırımların %22’sini almıştır. En az popüler olan sektörler tarım ve balıkçılık, gayrimenkul, otel ve restoranlardır. Sadece 3. çeyrekte en büyük FDI yı enerji sektörü almıştır. Doğrudan Yabancı Yatırımlar (FDI) 2005-2013 (milyon USD) Toplam QI Q II Q III Q IV 2005 449.8 89.4 105.9 75.6 178.9 2006 1 190.4 146.0 306.9 280.7 456.7 2007 2 014.8 421.4 401.5 489.1 702.9 2008 1 564.0 537.7 605.4 134.7 286.2 2009 658.4 114.0 177.2 173.2 194.0 2010 814.5 166.5 208.3 225.6 214.1 2011 1117.2 209.7 248.3 316.6 342.6 2012 911.6 261.2 217.7 199.0 233.7 2013 914.4 226.2 232.4 238.7 217.1 GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 185 Cari hesap açığı artmıştır. Bununla birlikte bu artış yüksek net özel para girişi ile desteklenmekteydi. FDI nın sektörel dağılımı oldukça dağınıktır. Örneğin hizmetler para girişinin (sermayenin) yarıdan fazlasını madencilik imalat inşaat ve enerji de kalanın çoğunu çekmektedir. Özel finansal para girişinin sonucu olarak brüt uluslararası rezervler 550 milyon dolar civarında artarak, 2.8 milyar dolar oldu. Sektörlere Göre FDI Dağılımı 2013 Özelleştirme süreci ve Gürcistan’ın son dönemde imzaladığı ekonomik anlaşmaların da etkisi ile sanayi sektörüne doğrudan yabancı yatırım girişi gözlenmektedir. Gürcistan İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre, Birleşik Arap Emirlikleri 306 milyon dolarla ilk sırada bunu 167 milyon dolarla Amerika Birleşik Devletleri ve 164,5 milyon dolarlık yatırımla Türkiye izlemektedir. 186 İSTANBUL TİCARET ODASI Ülkelere Göre Doğrudan Yabancı Sermaye Girişi 2013 (milyon USD) 2011 yılında Gürcistan, Hedef Pazarlar arasında en çok yabancı yatırımı kendine çeken 25. ülke olmuştur. 5.6.4. Dış Ticaret Eğilimi 2011 Yılı rakamlarına göre Gürcistan’ın toplam dış ticaret hacmi geçen yıla kıyasla %35’lik bir artışla 9,244 milyon dolara ulaşmıştır. Toplam ticaretin 2,189 milyon doları ihracat, ki bu geçen yıla kıyasla %39’luk bir artış demektir, ve 7,055 milyon doları ise ithalattan oluşuyordu, ki bu da geçen yıla kıyasla %34’lük bir artış ifade etmektedir. Her ne kadar ticarette negatif bir dengeye sahip olsa da ekonomik büyüme daha yüksek olduğundan bu sürdürülebilir bir açık olmuştur. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 187 Dış Ticaret Eğilimi 1995-2013 (USD milyon) En çok ticaret yapılan ülkeler Türkiye, Azerbaycan ve Ukrayna olmuştur. Azerbaycan %19,5 ile en büyük ihracat ortağıdır. Türkiye ise toplam ithalatının %18’ini gerçekleştirdiği ülke olarak ithalatının en büyük ticari ortağıdır. İthalatta ürün kompozisyonu yaklaşık olarak; Petrol ve Petrol Ürünleri: %12,9, Otomotiv: %7,2, Petrol ve Diğer Gazlar: %3,4 olarak belirtilebilir. 5.6.5. Devlet Bütçesi 2011 yılı konsolide bütçesinin toplam geliri 6,960 Lari’ye ulaşmıştır. Bu rakam 2010 yılına kıyaysa %18’lik bir artışı göstermekte ve GSYİH nin %29,3’ünü oluşturmaktadır. Gürcistan hükümeti harcamaların %30’u aşmamasını hedeflemektedir. Bilinmektedir ki bütçe harcamaları eğer özel sektör kalkınmasına destek olmak için, örneğin temel altyapıyı sağlamak, temel sağık ve eğitim hizmetlerini sunmak gibi faaliyetlere yönlendirilirse ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkiler. Fakat sosyal fayda ve kamu ücretlerine yönelik harcamalar iktisadi ve iyileşme ve kalkınma getirmezler, Gürcistan’daki durum 188 İSTANBUL TİCARET ODASI ikincisidir. 2010 yılında bütçe açığı GSYİH nin %6,8’ine karşılık gelirken bu oran 2011 yılı için %3.7 ye düşürülebilmiştir. Devlet borçlanmasına gelince Maliye Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre 2011 itibariyle iç borç 1,983.3 milyon Lari’ye ulaşırken dış borç 4,375.7 milyon dolar olmuştur. Konsolide Bütçe Gelir ve Giderleri 2002-2013 (mil GEL) Gürcistan’da borcun GSYİH ye oranı, %31,3 seviyesi ile tolere edilebilir ölçüdedir. Hükümet devlet borcu seviyelerini GSYİH’nin %60’ının altında tutmayı başarsa da ülkenin brüt dış borcu, yani hem devlet hem de özel sektörün borcunun toplamı 2010 da GSYİH’nin %60’ını aştı ve 2011 yılında %57,5 olup, 2012 de %56,6’ya düşmesi beklenmektedir. %60’lık sınır, eşik sınırıdır ve tehlikeli bir limittir. Bu eşiğin ötesinde ülkeler ödeme güçlerine ilişkin ciddi problemler ile karşı karşıya kalırlar. Hükümet açığı 2011 yılında GSYİH’nin %3,6’sına geriledi. Daha güçlü vergi ve vergi dışı gelir yalnızca, kısmen daha düşük hibe geliriyle dengelendiği için gelirler beklenenden daha yüksek oldu. Bu ilave gelirler esas itibariyle yatırım projelerinin yürütülmesini hızlandırmak için kullanıldı. 2011 Temmuz GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 189 Parlamento, 2010 yılında kabul edilen yeni vergiler konusunda referandum yükümlülüğünü kaldıran ekonomik özgürlük yasasını kabul etti. Bu yasa ile hükümet referanduma ihtiyaç duymaksızın yeni vergiler koyabilir yada mevcut oranları yükseltebilir. 5.6.6. Para Politikası Rusya ile olan Osetya çatışması öncesinde Gürcistan’ın ulusal para birimi Lari, 2003 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde nominal ve reel olarak Dolar karsısında değer kazanmıştır. Bunun temel sebepleri arasında Euro’nun Dolar karsısında güçlenmesi ve AB’nin Gürcistan’ın önemli bir ticaret ortağı olması yer almaktadır. Bununla birlikte son yıllarda ülkeye gelen doğrudan yatırımlar, dış yardımlar ve ülke dışında yasayan Gürcülerin gönderdiği dövizler Lari’nin değerini korumasına katkıda bulunmuştur. 2011 in başında revalüasyon sonrasında, Lari/Dolar döviz kuru dar bir aralıkta (GEL/Dolar: 1.64-1.69) dalgalanmaktaydı. Net para girişinden kaynaklanan Gürcistan parasının değer kazanması yönündeki baskıları merkez bankası piyasaya müdahalede bulunarak ortadan kaldırdı. Reel döviz kuru oranının 2010 sonu ile, 2011 sonu arasında %6,3 değer kazandığı görülebilir. Dolar ve Euro / Lari Kuru 2001-2013 190 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan Merkez Bankası, 2011 in ikinci yarısında sıkı para politikasını gevşeterek re-finans politikasını Haziran 2011’de %8’den, Ocak 2012’de %6,5’a seviyeli olarak düşürdü. Piyasa oranlarında parasal politika işlemleri 2009’dan beri gelişmesine, ilerlemesine rağmen para piyasasındaki ve hazine bonolarındaki yakın tarihli düşüş Lari mevduatlarına ve borç verme oranlarına yansımadı. Düşen para politikası oranları ile yükselen banka mevduatları ve borç verme oranları arasındaki bu kopukluk bankaların likidite tercihinde dengeleyici bir artış olarak ortaya çıkar. Gürcistan’da Para Arzı 2001-2013 (mil GEL) 5.6.7.Tasarruflar Gürcistan’da ulusal tasarruflar 2005 ten, 2009 a kadar düşüş göstermiştir. Bu yıllarda özel tasarruflar ulusal tasarruf rakamlarının çok önemli bir kalemiydi. Bundan dolayı ulusal tasarrufta bir düşüş aynı zamanda özel tasarrufta bir düşüş anlamına gelmektedir. 2006-2008 yıllarında nihai tüketimde önemli bir artış ve dolayısıyla tasarruflarda bir düşüş görüldü. Bunun ana sebebi bankalardan kredi GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 191 alabilmenin daha kolay hale gelmesi ve insanların ekonomik eğilimler açısından pozitif beklentileri idi. 2010 da toplam gelir artışı ile birlikte net tasarruflarda bir artış gözlendi fakat 2011 in ikinci yarısından itibaren borçlardaki artış ile birlikte net tasarruflarda bir düşüş yaşandı. Bu periyotta net tasarruf kamu tasarruflarından oluşmaktadır. Bu eğilimin faiz oranını düşürmeye ve talebi arttırmaya yönelik genişlemeci para politikasından kaynaklandığına inanılmaktadır. Gürcistan’daki azalan tasarruf trendinin başlıca nedenlerinden birisi enflasyon baskısı olabilir. Aynı zamanda negatif devlet tasarrufu kalkınmakta olan ülkelerde, tasarruftan caydırıcı en büyük etken olmaktadır. 5.6.8. Bankacılık Sektörü 2011 de bu sektörün net karı, 323 milyon Lari idi. Mevduatların, kredilere oranını dikkate aldığımızda; kredilerin miktarının mevcut miktarını neredeyse 3 kere aştığı gözlemlenebilir. Mevduatların mutlak çoğunluğunun dolar cinsinden olması ile uzun vadeli mevduatların miktarının, kısa dönemli olanlara kıyasla daha az olması ulusal paranın istikrarına karşı güvensizliği göstermektedir. Kredi sağlıklı bir şekilde ve oranda artmaya devam ederken, mevduat ve borç dolarizasyonu istikrarlı bir şekilde düşmektedir. Bankaların finansal pozisyonları 2000-2011 de güçlenmeye devam etti. Sermayeleri yüksek oranlıydı. Öz-sermaye karlılığı neredeyse iki katına %17,3’e yükseldi. 192 İSTANBUL TİCARET ODASI Toplam Mevduat ve Krediler 2006-2013 (GEL milyar) 1995 yılında sayısı 247’yi bulan bankalar 2006 yılı sonu itibarıyla Gürcistan Merkez Bankası gözetimindeki 17 ana bankaya indirgenmiştir. 6 büyük banka toplam mevduatların %90’ına sahiptir. Sektör halen verimlilik sorunu yaşamakla birlikte son yıllarda artan yabancı yatırımlarla gelişmeye devam etmektedir. 2007 basından 2009’a dek sadece yabancı yatırımla finanse edilen 4 yeni banka açılmıştır: Azerbaycan-Gürcistan Uluslararası Bankası, Gürcistan HSBC Bankası, Halk Bankası (Kazakistan sermayeli) ve KOR Standart Bankası (Suudi Arabistan sermayeli.) Bankacılık sektörünün zayıf kalmasının en önemli sebebi olarak, kayıt dışı ekonominin yüksek düzeydeki varlığı gösterilebilir. Kayıt dışı ekonominin işlemlerinin nakit olarak yürütülmesi de bankacılığın gelişimini engellemektedir. Gürcistan Merkez Bankası verilerine göre, Gürcistan Bankacılık Sektörü’nün 2010 yılında 156,3 milyon GEL olan net karı, 2011 yılında 323 milyon GEL’e yükselmiştir. Ülkenin bankacılık sektörü 2009 yılında 65 milyon GEL zarar etmişti. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 193 5.6.9. İşsizlik İktisat faaliyetler 2011 in ikinci yarısında hızlandı ve bu sayede 2011’de reel GSYİH %6,8 arttı. Bu büyüme geniş tabanlıydı ve özellikle imalat, turizm ve finans sektöründe güçlüydü. Büyüme, büyük ölçüde yüksek işgücü verimliliğinden kaynaklanırken, işsizliğin 2010 seviyesinden gerilemesi beklenmektedir. Son on yıl zarfında Gürcistan’ın ekonomik büyümesi ortalama %6’dan daha fazla iken işsizlik oranı 2000 de %10,3 ten, 2010 da %16,3’e yükseldi. İşsizlik yüksek eğitimli işçiler %20,9, gençler %36,7 ve kent nüfusu %27,2 arasında yüksekti. Bu işsizliğin büyük ölçüde devresel değil, yapısal olduğu açıktır. Bunun anlamı reel GSYİH artışının esas itibariyle yüksek işgücü verimliliği oranı artışından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda işsiz olduğu halde tarım sektöründe çalıştığı varsayılan nüfusun da işgücüne katılım talebi bu oranı yükselten bir etken olmuştur. Yoksulluk gerilemesine rağmen hala yaygındır. 2009’da nüfusun %24,7’si Gürcistan’ın yoksulluk sınırının altında yaşıyordu. Bu oran 2003’te %28,5 idi. Gürcistan’da ortalama aylık maaş 2010’da 335 dolardı. 2010 istihdam rakamlarının %52,2’si tarım sektöründedir. Gürcistan hedef pazarlar arasında en fazla 19. iş gücüne sahip ülke olmakla beraber çalışan kesimin toplam nüfusa oranı yaklaşık 2/5’dir. Gürcistan’da krizin de etkisi ile 2011 yılı sonu itibariyle işsizlik % 16,7ye ulaşmıştır. Resmi verilere göre, Gürcistan Dünya’da işsizliğin en fazla olduğu 155’inci ülkedir. Kaliteli iş gücü yetiştirme potansiyeli olan Gürcistan’da işsizlik oranı göreceli olarak yüksek bir düzeyde seyretmektedir. Hükümet, rüşvetçiliği önlemek ve becerikli iş gücünü kaybetmemek için kamudaki ücretleri özel sektördekiyle aynı çizgiye getirmeye çalışmış ve reel ücretlerde 2004 yılında %18,1 artış olmuştur. İstatistiki göstergelere göre göç eden nüfusun büyük çoğunluğu çalışma yaşında olup, bu kişilerin çok büyük bölümü meslek sahibi ya da yüksek eğitim görmüş kişilerdir. Çalışma yaşındaki nüfusun ülkeden göçü doğum oranlarının düşmesine de neden olmuştur. Ancak Rusya’da yaşamakta olan yaklaşık 750 194 İSTANBUL TİCARET ODASI 000 Gürcü, Rusya’nın 2001 yılında uygulamaya başladığı ve ülkede kalmayı zorlaştıran yeni vize rejimi nedeni ile ülkeye geri dönmeye başlamıştır. İşsizlik genç nüfus içerisinde daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle 15-24 yaş arası genç kadın nüfusta görülen işsizlik oranı %36 seviyesindedir. Ülke genelinde fakirlik seviyesi %31 civarındadır. Satın alma gücü paritesine göre 12 aylık bir çalışan ücreti 279 USD seviyesindedir. ALTINCI BÖLÜM GÜRCİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 6. Gürcistan-Türkiye İlişkileri 6.1. Siyasi İlişkiler 6.1.1. Gamsahurdiya Dönemi: 1991-1992 “G ürcistan’ın Bağımsızlığı İçin Yuvarlak Masa Örgütü” nün lideri olan milliyetçi Zviad Gamsahurdiya döneminde, 9 Nisan 1991 tarihinde Gürcistan bağımsızlığını ilan etmiştir. SSCB’nin varlığını sürdürdüğü bu dönemde, diğer dünya devletleri gibi Türkiye de Gürcistan’ı tanımaktan kaçınmıştır. Moskova’da 19 Ağustos 1991 tarihinde düzenlenen başarısız darbe girişimini müteakip, SSCB’nin diğer cumhuriyetleri de bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamıştır. Bu dönemde Gamsahurdiya’nın izlediği etnik politikalar nedeniyle Gürcistan karışıklık içinde kalmıştır. Olaylar nedeniyle, Gamsahurdiya resmen iktidarda olsa da, halkın büyük bir kısmının desteğinden mahrum kalmıştır. Bu şartlar altında Türkiye için Gürcistan’da muhatap bulmak zor olmuştur. Gürcistan’daki iktidar sahiplerinin geleceğini kestirmek imkânsız hale gelmiştir. Bir süre Gamsahurdiya ile başlayacak bir diyalogun, iktidar tarafından kamuoyuna Gamsahurdiya yönetimine verilen destek olarak sunulacağı ve muhalefet tarafından tepkiyle karşılanacağı düşünülmüştür. Sonunda Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Gürcistan’ı tanımıştır. 6.1.2. Şevarnadze Dönemi: 1992-2003 Türkiye’nin Gürcistan’ı 16 Aralık 1991’de tanımasına rağmen, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması ileri bir tarihte, 22 Mayıs 1992’de gerçekleşmiştir. Daha sonra, 30 Temmuz 1992’de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel Gürcistan’a bir günlük ziyarette bulunmuş ve bu esnada “Dostluk, İşbirliği ve İyi Komşuluk Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmayla, 1921 yılında “Kars Anlaşması” ile tanınmış olan Türkiye’nin doğu sınırları, Gürcistan tarafından da teyit edilmiştir. Başbakan Süleyman Demirel, daha sonra Gürcistan Devlet Konseyi Başkanı Eduard Şevardnadze ile bir görüşme 198 İSTANBUL TİCARET ODASI yapmıştır. Bu görüşmenin ardından heyetler arası görüşmeler yapılmış ve iki ülke arasında, çeşitli alanları kapsayan 6 ayrı anlaşma imzalanmıştır. Gürcistan’ın Türkiye tarafından tanınmasıyla diplomatik ilişkilerin kurulması arasında geçen süreçte, ülkede yönetim değişikliği gerçekleşmiştir. Gürcistan’da şiddetlenerek ülke geneline yayılan olaylar sonucunda başkanlık sarayını kuşatan Askeri Konsey, 2 Ocak 1992’de Gamsahurdiya’yı görevinden almış ve olağanüstü hal ilan etmiştir. 1992 yılı Mart ayında, askeri konseyin kararı üzerine Eduard Şevardnadze Gürcistan’a davet edilmiştir. 12 Ekim 1992’de yapılan seçimlerde, Şevardnadze devlet başkanı seçilmiştir. SSCB’nin dağılmasıyla beraber başlayan piyasa ekonomisine ve çok partili sisteme geçişin getirdiği sorunlar, bağımsızlığının ilk yıllarında Gürcistan’ın istikrarsızlığını daha da arttırmıştır. Bu şartlar altında Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık istekleri, savaşa ve Gürcü etnik milliyetçiliğinin daha da güçlenmesine neden olmuştur. Perestroyka süreci ile tırmanan Gürcü etnik milliyetçiliği, Gürcistan’ın başta RF olmak üzere Türkiye’ye bakışında da etkili olmuştur. Gürcistan, uzun yıllar boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır. Bolşevik eğitim sistemi, Çarlık Rusyası’nın Gürcistan’ı işgalini meşrulaştırmak için, Osmanlı yönetimini ve Türkleri düşman olarak göstermeye çalışmıştır. Böylece Rusların kurtarıcı ve dost bir millet olarak algılanacağı düşünülmüştür. Bu eğitim sistemiyle yetişen Gürcü halkı ve yöneticilerinin çoğunda, başlangıçta Türkiye ve Türklere karşı korku ve endişe hâkim olmuştur. Türkiye’ye karşı duyulan korkunun diğer bir nedeni de Müslüman nüfusa sahip Acaristan olmuştur. Acaristan, Musul gibi “Misaki Milli” sınırları içinde yer almış fakat bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalmış iki bölgeden birisidir. Türkiye’nin Kars Anlaşması ile Acaristan’ın özerkliğinin garantörü olması, Sarp Sınır Kapısı’nın 1989’da açılmasıyla Batum’la iyi ilişkilerin başlaması, Tiflis’te Türkiye hakkında şüphelere neden olmuştur. Türkiye’deki bazı çevrelerin Acaristan’la ilgili iddiaları da bu şüpheleri arttırıcı etkide bulunmuştur. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 199 1993 yılı boyunca iki ülke ilişkileri fazla ilerleyememiştir. Bunun en önemli nedeni Gürcistan’ın istikrarsız yapısıdır. Abhazya ve Güney Osetya sorunları, Gürcistan’ı kendi iç istikrarını sağlama mücadelesine sokmuştur. Türkiye, Abhaz asıllı vatandaşlarının lobi faaliyetlerine rağmen, Abhazya ve Güney Osetya sorunları karşısında tarafsızlığını korumayı tercih etmiştir. 13 Ocak 1994 tarihinde Eduard Şevardnadze Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında, başta “Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Cumhuriyeti Arasında Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması” olmak üzere çok sayıda anlaşma ve protokol imzalanmıştır”. Gürcistan, Türkiye ile ilişkilerini sağlamlaştırdıktan sonra, aynı yılın Mart ayı başında BDT’ye üye olma kararını onaylamış ve Mart ayının sonlarında da BIO’ya katılmıştır. Şevardnadze, Gürcistan’ı dengeli bir politika izleyerek uluslararası platformlara taşımaya başlamıştır. 1988 yılında açılan Sarp Sınır Kapısı’ndan sonra, Gürcistan ile Türkiye’yi karayoluyla birbirine bağlayan Posof-Türközü Sınır Kapısı, 31 Temmuz 1995’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze, Başbakan Tansu Çiller ve Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin’in katıldığı bir törenle açılmıştır. 31 Ağustos 1995 tarihinde Başbakan Tansu Çiller, Gürcistan’a günübirlik bir ziyarette bulunmuştur. 29 Ağustos 1995’de Şevardnadze’ye yapılan suikast girişiminin hemen arkasından yapılan bu ziyaretle Türkiye, Gürcistan’a ve Şevardnadze’ye olan desteğini göstermiştir. 4 Nisan 1996 tarihinde Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze Ankara’ya gelmiştir. Vize kolaylığı ve iki ülke arasında üçüncü bir sınır kapısının açılmasıyla ilgili anlaşmalar imzalanmıştır. Şevardnadze ortak basın toplantısında, “Gürcistan’ın bağımsızlığına kavuştuğu 4 yıl içinde iki ülke arasında 30 yıla sığacak işler yapıldığını” söylemiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de, “Avrasya koridoru, Gürcistan’dan Orta Asya’ya geçilmesi olayıdır. Petrol boru hatları, Bakü-Ceyhan ve Bakü-Supsa boru hatları yapılması olayıdır. Gürcistan gaz boru hatlarının Türkiye tarafından kullanılması olayıdır. İki ülke limanları, hava yolları ve deniz yollarının bağlanması olayıdır. Burada o da imzalandı” demiştir. 200 İSTANBUL TİCARET ODASI 14 Temmuz 1997 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Gürcistan’ı ziyaret etmiştir. Bu görüşmeler sırasında, başta “İki Ülke Arasındaki Sınır Sözleşmesi” ve “Askeri Eğitim İşbirliği” olmak üzere birçok anlaşma imzalanmıştır. 29 Ekim 1998 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, “Ankara Deklarasyonu ”nu imzalamışlardır. Ülkelerindeki petrol ve gaz kaynaklarının aranması, çıkarılması ve birden fazla boru hatları aracılığıyla güvenli bir biçimde dünya piyasalarına taşınması konularını değerlendirerek ve karar almanın ivediliğini göz önüne alarak bu deklarasyonu imzalamışlardır. Başbakan Mesut Yılmaz 14 Mart 1998’de Gürcistan’ı ziyaret etmiştir. Gürcistan’ın Türkiye için “hayati ortak” olduğunu bildiren Yılmaz, “Türkiye’nin Abhazya sorununun Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içerisinde çözülmesi gerektiğini başından beri vurguladığını” söylemiştir. Başbakan Mesut Yılmaz’ın Mart 1998’de gerçekleştirdiği Tiflis ziyaretine karşılık olarak Şevardnadze, 26-27 Şubat 1999 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ankara’ya gelen Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze’yi karşılama töreninde yaptığı konuşmada, “Gürcistan’ın Türkiye’nin yakın ve güvenilir bir komşusu, bölgenin barış ve istikrarı için birlikte çalıştığı yakın dostu ve ortağı olduğunu “ söylemiştir. Şevardnadze ise, iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde çok kısa zamanda büyük işler yapıldığını belirterek, “Türkiye olmaksızın, Gürcistan’ın kalkınması imkânsızdır” demiştir. 14 Mart 1999’da Tiflis’te, iki ülkenin savunma bakanlıkları seviyesinde “Askeri Yardım ve İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Beş yıl geçerli olan bu anlaşma ile Kodori ve Gori’de askeri eğitim merkezlerinin ve modern bir atış alanının Türkiye tarafından kurulması kararlaştırılmıştır. Türkiye tarafından, Gürcü ordusunun sağlık ve yardım faaliyetlerinde kullanılmak üzere 5,5 milyon dolar kaynak sağlanmıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 201 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 15 Ocak 2000 tarihinde Tiflis’i ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında, 1999 AGİT Zirvesi sonrasında İstanbul’da ortaya atılan “Kafkas İstikrar Paktı” düşüncesi dile getirilmiştir. Kafkas İstikrar Paktı, AGİT çerçevesinde öngörülmesine rağmen, pakta İran ve Rusya gibi bölge ülkelerinin de katılması düşünülmüştür. Şevardnadze bu öneriyi tarihi bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Demirel Türkiye’ye dönüşünden sonra, aralarında ABD, Fransa, İngiltere ve RF’nin de bulunduğu 12 devlet başkanına bu görüşünü açıklayan ve destek isteyen mektubunu göndermiştir. Demirel, bu pakt sayesinde Kafkasya’nın belli güçlerin hegemonyasından kurtulacağını, bölgede barış için daha fazla adım atılabileceğini ve ABD, AB, RF’nin de katılımıyla huzur ortamı yaratılabileceğini belirtmiştir. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hikmet Çetin, özel temsilci sıfatıyla 25-26 Şubat 2000 tarihlerinde Gürcistan’ı ziyaret etmiştir. Şevardnadze ile görüştükten sonra Acara Özerk Cumhuriyeti Yüksek Şura Başkanı Aslan Abaşidze ile de görüşmelerde bulunmuştur. Gürcistan Dışişleri Bakanı Irakli Menagarishvili, 24-26 Temmuz 2000 tarihleri arasında Türkiye’ye gelmiştir. Türk ve Gürcü Dışişleri Bakanlarının Trabzon’ da yaptığı toplantıda, Kafkas İstikrar Paktı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT) çerçevesinde ortak faaliyetlerde bulunulması konuları ele alınmıştır. Hazar Denizi enerji kaynakları ve Doğu-Batı Enerji Koridoru gibi iki ülke için önemli olan konularda fikir alışverişinde bulunulmuştur. 29 Ocak 2001’de iki günlük resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gelen Gürcistan Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile bir araya gelmiştir. Ziyaret sırasında iki ülke arasındaki konular ve bölgesel sorunlar ele alınmıştır. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ortak sınırın mayınlardan arındırılması, savunma sanayi işbirliği ve dış ticarette işbirliği konularında anlaşmalar imzalanmıştır. Anlaşmaya göre, iki ülke belirlenen uygulama bölgesindeki anti-personel mayınların temizlenmesini ve bunların gelecekte de sınır koruma amacıyla kullanılmasının önlenmesini taahhüt etmişlerdir. Cumhurbaşkanı Sezer, imza töreninden sonra yaptığı 202 İSTANBUL TİCARET ODASI açıklamada, “Gürcistan’ın bağımsızlığını ve siyasi istikrarını güçlendirme çabalarını Türkiye’nin kararlılıkla destekleyeceğini” belirtmiştir. Şevardnadze, Gürcistan’ın bağımsızlığı için Türkiye’nin verdiği desteği, “Türkiye ile olan ilişkilerimiz Gürcistan’ın bağımsızlığının temel taşını oluşturmaktadır” açıklamasıyla ifade etmiştir. Eduard Şevardnadze, Türkiye’nin Abhazya sorununa bakışı için şunları söylemiştir: “Gürcistan-Abhazya sorununun çözülmesi konusundaki toplantının Türkiye’de yapılması bizim için ayrı bir önem taşıyor. Sayın Sezer’in, Abhazya sorununun barışçıl yollarla çözülmesi konusundaki fikirlerini tamamen destekliyoruz.” Görüşmeler sonunda iki devlet başkanı arasında imzalanan ortak bildiri, ikili ilişkilerde öncelikleri göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Çeşitli hususları içeren bildiride değinilen konulardan biri Kars-Tiflis demiryolu bağlantısıdır. Taraflar, söz konusu bağlantının gerçekleştirilmesine yönelik çalışmaları ele almışlar ve mümkün olan en kısa zamanda sonuçlandırılması hususunda görüş birliğine varmışlardır. Değinilen bir diğer husus, iki komşu ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması olmuştur. Türk yatırımlarının Gürcistan’a çekilebilmesi için ilk olarak “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması”nın sonuçlandırılmasının gerektiği konusunda mutabık kalınmıştır. Ortak bildiride yer alan üçüncü bir husus, Kafkasya İstikrar Paktı olmuştur. Türk ve Gürcü tarafları, iki ülke arasındaki yakın işbirliğinin sadece Türkiye ve Gürcistan için değil, aynı zamanda Kafkasya bölgesinin tamamının istikrarı için de önem taşıdığını vurgulamışlardır. Bölgede yaşanan çatışmaların ve devam eden sorunların, tüm Avrasya-Atlantik coğrafyasında barış ve istikrara karşı tehdit oluşturduğunun altı çizilmiştir. Cumhurbaşkanları, Kafkasya’da barış ve istikrar ortamının bir an önce temin edilmesi, bölge ülkelerinin sorunlarının çözümüne yönelik arayışlara hız verilmesi ve sorunların üstesinden gelinerek en kısa zamanda ekonomik kalkınmaya yönelik atılımların yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Kafkasya’daki barış ve istikrarı pekiştirmek amacıyla Kafkasya İstikrar Paktı’nın hayata geçirilmesi GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 203 için birlikte çaba göstermeye karar vermişlerdir. Terörizmle mücadeleye de Ortak Bildiri’de yer verilmiştir. 8 Kasım 2001 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Afganistan’a yaptığı ziyaretin dönüşünde Gürcistan’a uğramıştır. Sezer, Türkiye’nin Gürcistan’ın yaşadığı sorunları yakından izlediğini ve çözüm için katkıda bulunmaya hazır olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Kafkasya İstikrar Paktı’nın bir an önce hayata geçirilmesinin bölge istikrarı için çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze ise, iki ülke arasındaki ilişkilerin mükemmel seviyede olduğunu ifade etmiştir. “Kafkasya Zirvesi” çerçevesinde, Türkiye ve Gürcistan cumhurbaşkanları 29 Nisan 2002’de Trabzon’da bir araya gelmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in de katıldığı zirvede, terör ve örgütlü suçlarla mücadele alanında işbirliği anlaşması imzalanmıştır. İki gün süren zirvenin gündemini ekonomik işbirliği, enerji ve ulaştırma tasarıları ile terörle mücadele alanında işbirliği konuları oluşturmuştur. Bu zirvede üç ülkeyi de birbirine bağlayan BTC Petrol ve Şahdeniz Doğal Gaz Boru Hattı projelerinin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi kararlılığının sürdüğü ifade edilmiştir. Üç ülkeyi de ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunulan zirvede, Kafkasya bölgesinde yaşanan son gelişmeler ele alınmıştır. Toplantının en önemli sonuçlarından biri, zirve toplantılarının üç ülke cumhurbaşkanları arasında kurumsallaşmış olmasıdır. Gürcistan Cumhurbaşkanı Şevardnadze’nin teklifi üzerine, bir sonraki Üçlü Zirve Toplantısı’nın Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te yapılması kararlaştırılmıştır. Ekonomik ve sosyal kriz ortamında bulunan Gürcistan’da, 2 Kasım 2003’de parlamento seçimleri yapılmıştır. Seçimlerden önce muhalefet partileri, yapılacak herhangi bir usulsüzlüğe karşı kitlesel gösteriler yapacakları uyarısında bulunmuştur. 43 ülkeden 450 gözlemci seçimleri takip etmiş ve hükümet tarafından geniş ölçüde usulsüzlük yapıldığı iddia edilmiştir. 25 Kasım 2003’de Anayasa Mahkemesi seçim sonuçlarını iptal etmiştir. Şevardnadze istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Bu süreç dünya tarihine “Kadife Devrim” olarak geçmiştir. 204 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye, 2 Kasım 2003’de yapılan seçimlerin ardından iç karışıklık yaşayan Gürcistan’a, siyasi destek mesajı vermiştir. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, şu görüşlere yer verilmiştir: “Türkiye, seçimler sonrasında meydana gelen gelişmelerin, ilişkilerimizi mükemmel düzeyde sürdüre geldiğimiz bu komşu ülkenin esenliğini etkilememesini ve dost Gürcistan’da huzur ve birliğin en kısa zamanda hâkim olmasını içtenlikle arzu etmektedir. Türkiye, sıkıntıların siyasi uzlaşmanın sağlanması suretiyle aşılacağına ve Gürcistan’ın demokrasi yolunda ilerlemeye devam edeceğine inanmaktadır. “ 6.1.3. Mihail Saakaşvili Dönemi: 2004-2013 4 Ocak 2004 tarihinde gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Mihail Saakaşvili oyların %96’sını almıştır. 5,5 milyon nüfuslu ülkede yaklaşık 2 milyon seçmen oy kullanmıştır. Acaristan seçimlere katılmış, Güney Osetya ve Abhazya seçimleri boykot etmiştir. Türk parlamenterlerle, TBMM’de oluşturulan bir grup seçimlerde gözlemci olarak bulunmuştur. Mihail Saakaşvili, 25 Ocak 2004’te görevine başlamıştır. 28 Mart 2004’te yenilenen parlamento seçimlerinden Saakaşvili’nin Ulusal Hareket Partisi galip çıkmış ve yeni hükümet Zurab Zhvania’nın başbakanlığında kurulmuştur. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili 20 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye’ye gelmiştir. Ankara Palas Devlet Konukevi’nde düzenlenen konferansta Saakaşvili ağırlıklı olarak Gürcistan’ın Türkiye, RF, ABD, Ermenistan ve AB ile ilişkilerini değerlendirmiştir. Acaristan, Abhazya, Güney Osetya ve Ahıska Türkleri sorunlarına değindikten sonra yeni hükümetin ekonomik ve sosyal programını açıklamıştır. 12 Ağustos 2004 tarihinde Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Gürcistan’a resmi ziyarette bulunmuştur. Gürcistan Başbakan’ı Zurab Zhvania’yla, BTC Projesi’ni ve Batum Havaalanı’nın müşterek olarak yapılması ve işletilmesi konularını değerlendirmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 205 Saakaşvili-Erdoğan görüşmesinde, Gürcistan’ın Acara, Abhazya ve Güney Osetya’da yaşadığı sorunlar da gündeme gelmiştir. Erdoğan, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve istikrarının Türkiye için önemli olduğunu belirtmiş, “Sorunların barışçıl çözümünde elimizden gelen katkıyı yapmaya hazırız” demiştir. Erdoğan, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin önemine dikkat çekerken, Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili de Türk işadamlarını ülkesine yatırım yapmaya davet etmiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1992 yılından sonra Türkiye ve Gürcistan’ın ilişkilerinin artarak devam ettiğini belirterek, ancak bu gelişmeyi yeterli bulmadıklarını söylemiştir. “İstiyoruz ki, Gürcistan büyümesini, gelişmesini hızla tamamlasın. Bu konuda elimizden geleni yapmaya hazırız” diyen Erdoğan, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda ilişkileri geliştirmeye kararlı olduklarını belirtmiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu görüşmelerde Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ve Başbakan Zhurab Zhavania’ya, Türkiye’nin Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi’nin geciktirilmesinden duyduğu rahatsızlığı iletmiştir. Erdoğan, istihdam alanlarıyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: “Gürcistan’a 100’den fazla işadamıyla geldim. Yaşanan sıkıntıların aşılması durumunda işadamlarımızın burada yatırım yapma arzusu daha da gelişecektir. Yatırımcı cesur olduğu kadar ürkektir. Cesur girer ama beklediğini alamadığı zaman ürkektir. Fakat önü açıldığı zaman da gider. Şu anda Gürcistan’ın en önemli beklentisi harcama yapmadan, harcama yapacakları buraya çekmektir. O zaman işsize iş çıkacak, tüketim yapabilecek insan sayısı artacak, vergi kaynaklarında gelişme olacaktır. Ülkenin gayri safi milli hasılasında da artış görülecektir ve böylece üretim ekonomisi güçlenecektir.” 12 Ekim 2005’te Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının Gürcistan’daki tesislerinin açılışı için bu ülkeye gitmiştir. 206 İSTANBUL TİCARET ODASI 6.1.4. Dış Politika Açısından İlişkiler Gürcistan politikaları daima genel Kafkas politikaları içinde ele alındığı gibi Kafkas politikaları da Gürcistan’ın sergilediği tutuma göre yönlendirilmekte olması nedeniyle, Türkiye, Kafkas coğrafyasını Gürcistan coğrafyasından ayrı olarak değerlendirmemektedir. Türkiye ile Gürcistan arasındaki siyasi ilişkiler mükemmel seviyede seyretmektedir. Bugünkü şartlar altında, Gürcistan, gerek jeopolitik konumu sebebiyle, Kafkasya’nın, gerek Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkaslar’a yönelik vizyonun da anahtarı konumuna sahiptir. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkiler öncelikli olarak Türkiye’nin stratejik konumu açısından büyük önem taşımaktadır. Gürcistan için Türkiye, Batı’ya açılan bir kapı ve ekonomik gelişmesine katkıda bulunabilecek önemli bir komşudur. Ayrıca, 1997 yılından itibaren, Gürcistan ile Türkiye arasındaki askeri ilişkiler önem kazanmış ve hâlâ çok iyi seviyede devam etmektedir. Diğer taraftan, Türkiye’nin Kafkaslar’a açılan kapısı Gürcistan’ın özerk bölgesi Acara, giderek artan alım gücü, Rusya, Türk Cumhuriyetleri ve Asya pazarlarına açılan kapı olması dolayısıyla stratejik önemi ve bunun yanı sıra, girdi maliyetlerinin düşüklüğüyle, Türk yatırımcıların yeni gözdesi olmuştur. 2008 yılı itbarıyla, 60 Türk firmasının faaliyet gösterdiği, 20 firmanın da acenta aradığı bölgedeki toplam Türk yatırımlarının 250 milyon dolara ulaştığı kaydedilmiştir. Acara Özerk Bölgesi’nin 36 yaşındaki Hükümet Başkanı Levan Varshalomidze, iki ülke arasındaki ticaretin son 4 yılda mevcut miktardan 10 kat arttığını, yatırım miktarının da son 3 yıl içinde 500 milyon dolara ulaşmasını beklediklerini söyleyerek, 13 yıllık diktatörlük rejiminden sonra sıfıra inen bir ekonomiyle yola çıktıklarını belirtip, bu dönemde en büyük desteği de Türkiye’den gördüklerini vurgulamaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 207 Varshalomidze, 450 bin nüfuslu Acara’da Türklerin son zamanlarda, özellikle tekstil, inşaat, turizm, tarım alanlarında yatırım yaptıklarını ve yeni yatırım planlarının uygulamaya koymaya hazırlandıklarını açıklamaktadır. Hopa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ise, Batum’un kendileri için oldukça önemli bir bölge olduğunu vurgulayarak, Hopa ve Batum’u ticari açıdan entegre etmeye çalıştıklarını söylemiştir. SSCB’yi dağılma noktasına getiren olaylar zinciri bir bir çözülürken, Türkiye de dış politika yönelimlerini ve bazı temel ideolojik varsayımlarını yeniden değerlenmekteydi. Bundan böyle, Türkiye’nin önünde politik, ekonomik ve psikolojik avantajlar sağlayabilecek tarihi bir fırsat vardı. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1 Eylül 1991’de TBMM’yi açış konuşmasında durumu değerlendirirken, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin dağılmasının, Türklere bölge lideri olabilmeleri yolunda tarihi bir zemin hazırladığını ve uzun zamandan sonra ilk defa ortaya çıkan bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini belirtmişti. 1998 yılına gelindiğinde Türkiye ve Gürcistan birbirlerini “stratejik ortak” olarak adlandırmaya başlamış, Azerbaycan’ın da daha sonra bunlara katılmasıyla beraber üçlü işbirliği formülü geliştirilerek bölgesel yapılanmaya gidilmiştir. Türkiye açısından Gürcistan’ın önemi enerji ve ulaşım yollarının güvenliği kapsamındayken, Gürcistan açısından Türkiye’nin önemi daha çok stratejik önem taşımaktadır. Türkiye, eski Sovyet alanı içinde yer alan “Dondurulmuş çatışmalar” açısından çok özel konuma sahip bir ülkedir. Gürcistan ise tüm eski Sovyet coğrafyası genelinde en sorunlu ve en karmaşık ülkelerden bir tanesidir. Gürcistan halkları son 17 yılda defalarca mülteci konumuna düşmüş, çoğu kez yurtlarından edilmişler veya ağır ekonomik şartlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Kamuoyunda Gürcistan’ın sadece Abhazya ve Güney Osetya’da sorunlar yaşadığı yolunda bir inanış olmasına rağmen, Türkiye’yi en az Abhazya ve Güney Osetya kadar yakından ilgilendiren üç ayrı sorundan da bahsedilmesi 208 İSTANBUL TİCARET ODASI gerekir. Bunlardan ilki Saakaşvili yönetimi tarafından muhtariyetine kısmen son verilen Acaristan’dır. Acaristan ve Batum Limanı 1921 Kars Anlaşması ile bölgedeki Müslüman ahaliye muhtariyet tanınmış bir bölgedir. Saakaşvili 2004 Acaristan bayrağına bir haç ekletmiş ve bölgedeki Müslümanları hızlı bir biçimde Hristiyanlaştırma kampanyasına girişmiştir. Türkiye’yi yakından ilgilendiren ikinci sorun ise Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüş çabalarıdır. Saakaşvili’nin 2004’deki Türkiye ziyaretinde ve daha sonra Avrupa Birliği’ne verdiği taahütlerde Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşleri için tam destek sözü vermesine rağmen, bu konu da askıda kalmıştır. Türkiye açısından bir diğer mesele ise, Borçalı ve diğer bölgelerde yaşayan Azerilerin (Terekeme ve Karapapaklar da dâhil) milli azınlık haklarının tam olarak tanınmamış olmasıdır. Türkiye ise, Gürcistan’ın güvenlik sorunlarına yönelik başta tarafsız bir tutum takınmışsa da ilişkilerin gelişimine paralel olarak Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü savunmuştur. Türkiye’de azımsanamayacak bir Kafkas diasporasının bulunması, Türkiye’nin Gürcistan’daki gelişmelere kayıtsız kalamamasına yol açmaktadır. Abhaz kökenlilerin aksi isteklerine rağmen, Türkiye, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu her şekilde dile getirmenin ötesinde, Gürcistan’ın karşı karşıya olduğu bu sorunların barışçı yollardan çözümüne de yardımcı olmaya çalışmıştır. Bağımsızlıklarının hemen ardından Türk Cumhuriyetleri’ne yönelen Türkiye için Gürcistan bir süreliğine ikinci planda olmuş, ancak, 1993 yılında Abhazya karşısında yenilgiye uğrayan ve Rusya tarafından BDT’ye katılmak zorunda bırakılan Gürcistan, Türkiye’ye daha fazla yaklaşmak durumunda kalmıştır. Gürcistan, Türkiye’nin de dâhil olduğu Batı’ya entegre olma çabası içindedir. Türkiye ile Gürcistan arasında Mart 1999’da “Askeri Yardım ve İşbirliği Antlaşması” imzalanmıştır. Türk Hava Kuvvetleri uçakları Mart 2000’den bu yana Gürcistan’ın Marneuli Askeri Havaalanı’nı rahatlıkla kullanmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 209 Türkiye, Gürcistan ile olan askeri boyuttaki ilişkilerini, NATO şemsiyesi altında ilerletmeye Rusya’nın tepkisini çekmemek amacıyla büyük önem vermektedir. Türkiye Gürcistan’da, ABD’den sonra en çok yatırımı olan ve Rusya’dan sonra da Tiflis ile en fazla ticaret yapan ülkedir. Türkiye, Ahıska Türkleri’nin anayurtlarına geri dönmesi için Gürcistan Hükümeti’nin yaptığı çalışmalara destek vermekte ve sürecin daha hızlı ilerlemesi için elinden gelen her türlü yardımı yapmaktadır. Türkiye, Gürcistan’a, Rusya’nın siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzundan kendisini kurtarması için destek vermektedir. Özellikle, Hazar enerji kaynaklarının Rusya’yı “By-pass” eden güzergâhlardan ulaştırılması açısından Gürcistan, kilit öneme sahiptir. Türkiye, petrolün yalnız Rusya üzerinden ulaştırılmasını istemediğinden, Bakü-Supsa hattını desteklemektedir. 1999-2006 yılları arasında yaklaşık 60 milyon ton petrol taşınan Bakü-Supsa Hattı, 2006 sonunda durdurulmuş, Ağustos 2008’de yeniden kullanılmaya başlanmasıyla da, hattan 100 bin ton petrol taşınmıştır. Ancak, 2008’de Gürcistan’da meydana gelen çatışmalar neticesinde, hemen akabinde 12 Ağustos 2008 tarihinde yeniden durdurulmuştur. Diğer yandan, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu ise, ilişkilerde diğer bir açılım noktasıdır. Gürcistan, 10 Şubat 2006 tarihi itibarıyla, 3 aydan daha az süreler için geçerli olmak üzere, Türkiye’ye karşı vize uygulamasına son vermiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşmesine sebep olan etkenlerden birincisi, Transkafkasya’da Rusya’yı dengelemek, ikincisi ise, ABD tarafından Türkiye ile Gürcistan’a birbirleriyle ilişkilerini geliştirmeleri yönünde verilen tam destektir. 6.2. Kültür ve Eğitim Alanında İlişkiler Gürcistan’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra Gürcü Halkı ile Türk Halkı arasında yakın ilişkilerin başlaması neticesinde, ilk kez 1996 yılında Ankara’da Eduard Şevardnadze Türkiye-Gürcistan Dostluk ve Dayanışma Vakfı kurulmuştur. Bu vakıf aracılığıyla, iki ülke halkları arasındaki temaslar bir sivil toplum kuruluşu vasıtası ile resmiyet kazanmıştır. Resmi ve özel kurumların yanında Gürcü Dernekleri ile kurulan temaslarla Türkiye’deki Gürcü toplumu 210 İSTANBUL TİCARET ODASI temsil edilmeye başlanarak, Ankara ve İstanbul’da, Gürcistan’dan Bakanların da katılımıyla, Türk Gürcü Dayanışma geceleri yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlarının karşılıklı ziyaretlerinde ise, vakıf üyeleri sivil toplum kuruluşu olarak davet edilerek temsil imkânı sağlanmaktadır. Bu faaliyetler devam ederken İstanbul’da vakfın temsilciliğinin veya şubesinin açılması ve İstanbul Gürcü Katolik Kilisesi Vakfı ile kurulan ilişkiden sonra bu vakfın, İstanbul Şişli’deki arsasına bir Kültür Merkezi ve Vakıf Üniversitesi kurulması fikri gündeme gelmiş, bu fikir neticesinde, İstanbul’da, İstanbul Ticaret Odası (İ.T.O.) tesislerinde vakıf temsilcileri ve İstanbul’daki hemşerilerle birlikte 44 kişinin katılımı ile bir toplantı yapılarak, toplantıda, Üniversite, Kültür Merkezi gibi büyük bir projenin temsilcilik veya şube olarak değil de, müstakil bir vakıf kurularak gerçekleşmesinin daha kolay olacağı kararı alınmıştır. Bu amaç için, 1 Haziran 2000 tarihinde Tekfen Holding’te Müteşebbis Kurucu Heyet toplanarak Türk-Gürcü Eğitim ve Kültür Vakfının kurulmasına karar verilmiştir. Kurulan bu vakfın amacı, Türkiye ile Gürcistan arasında eğitim, sağlık, kültür, bilim, spor, edebiyat, müzik, folklor ve diğer alanlarda faaliyette bulunmak, bu konulardaki çalışmaları desteklemek, Türk-Gürcü Kültürü üzerinde araştırmalar yapmak, müşterek işbirliği konularını saptayıp iki ülke arasında işbirliği imkânlarını sağlamaktır. Türkiye Cumhuriyeti ile bağımsız Gürcistan Cumhuriyeti arasında kültürel ilişkileri geliştirmek amacıyla ilk resmi girişimin 1992 yılında yapıldığını görülmektedir. 30 Temmuz 1992 tarihinde Tiflis’te Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmada iki ülke üniversiteleri arasında çeşitli alanlarda ilişkilerin geliştirilmesi ve üniversiteler arası doğrudan temasların desteklenmesi de yer almaktadır. Bugün Gürcistan’da yüksek öğrenim gören Türk öğrencilerin çoğu, öncelikle başkent Tiflis olmak üzere, Batum ve Kutaisi şehirlerinde bulunan devlet üniversiteleri ve özel üniversitelere devam etmektedirler. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 211 6 Mart 1993 tarihinde Türkiye ile Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Gürcistan arasında İstanbul’da “ Kültür, Eğitim, Bilim ve Enformasyon Alanlarında İşbirliğine İlişkin Karadeniz Sözleşmesi” imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Karadeniz bölgesinde yaşayan halkların birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri için her türlü kültürel işbirliği hedeflenmiştir. Bu sözleşmede bölgesel işbirliğinden bahsedilmekle birlikte, tarafların başvuran ülkenin kabulü hakkında oybirliği şartı ile Sözleşme, bu sözleşmenin hükümlerini kabul eden üçüncü ülkelere de açık tutulmuştur. Kültürel alanda iki ülke arasında son olarak 13 Ocak 1994 tarihinde, Spor ve Turizm Alanlarında İşbirliği Anlaşmaları yapılmıştır. 6.2.1. Eğitim-Öğretim Politikaları Gürcistan yüzyıllar boyu İranlılar, Mısırlılar, Yunanlılar, Hazarlar, Ermeniler, Araplar, Türkler, Bizanslılar, Osetler- Alanlar ve son olarak da Ruslar tarafından işgal edildi. Bu milletler, bu ülkeye sıra ile sanatlarının, bilimlerinin, kültürlerinin ve dinlerinin zengin miraslarını bıraktılar. Böylece gerçek anlamda ne Batı dünyasına ne de Doğu dünyasına ait olan, ancak ayrı bir kültürel zenginliği olan bir ulusun doğmasını sağladılar. Kendilerine “Kartveli” diyen Gürcüler, Kafkasya’nın yerli halklarından biridir ve köklü edebiyat geleneği olan bir Kafkas halkıdır. Gürcü edebiyatı geleneğinin 1500 yıllık bir geçmişi vardır. Bu gelenek içinde, Şota Rustaveli gibi şairler, Kostantine Gamsahurdiya gibi Batı Avrupa’da iyi tanınan yazarlar da yetişmiştir. Gürcistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da kalıcı reformlar yapmıştır. Bu reformlardan en önemlisi, Sovyet sistemine bağlı olan eğitim sisteminin, Batı normlarına uygun bir şekilde düzenlemesi olmuştur. Bu düzenleme ile üniversitelere özerklik verilmiş, bu çerçevede üniversiteler yurtdışından yabancı öğrenci kabul etmeye başlamışlardır ki, Türk öğrencilerin Gürcistan’a gelişleri de aynı tarihlere rastlamaktadır. 212 İSTANBUL TİCARET ODASI Milli Eğitim Bakanlığı da Türkiye’nin komşuları içinde iki ülkenin kilit önemde olduğunu belirtmektedir ki bunlardan biri Bulgaristan, diğeri ise Gürcistan’dır. Türkiye’nin Gürcistan ile ilişkileri bu nedenlerdan dolayı eğitim ve öğretim açısından da farklı bir öneme sahiptir. Bu doğrultuda, 1993’de Özel Demirel Koleji kurularak başlanan eğitim-öğretim yatırımları, daha sonra Batum’da Dostluk Koleji açılarak genişletilmiş ve ardından Eylül 1995’te 250 dolayında Gürcü ve Türk öğrenciye eğitim olanağı sağlayan Uluslararası Karadeniz Üniversitesi-IBSU kurulmuştur. Gürcistan’daki üniversiteler ve Türkiye’deki üniversiteler arasında bilimsel alanda ilişkiler de mevcut olup, seminer, toplantı ve konferanslara karşılıklı olarak, bilim adamları ziyaretleri devam etmektedir. Bugüne kadar, Gürcistan ile Türkiye arasında eğitim yolunda atılan önemli bir adımlardan bir tanesi, 30 Temmuz 1992 tarihinde Tiflis’te imzalanan ve 9 Haziran 1994 tarihinde yürürlüğe giren “Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor alanlarında İşbirliği Anlaşması”dır. Diğer bir gelişme de, Gürcistan’da Türkçe’nin yabancı dil olarak okutulmasına başlanmasıyla sağlanmış, böylece Türkçe’nin, Türk olmayan bir ülkede yabancı dil olarak okutulması dünyada ilk kez gerçekleşmiştir. 6.2.2. Sosyal ve Kültürel İlişkiler Gürcistan’da yaklaşık 500 bin Türk kökenli nüfus bulunmaktadır. Gürcistan’ın çeşitli bölgelerinde dağınık şekilde yaşayan Türkler; Karapapak, Borçalı, Ahıska, Kıpçak, Oğuz ve Azeri olarak adlandırılmaktadır. Ülkede Berzen olarak isimlendirilen Acaralar da Türk boyudur ve Türkçe konuşmaktadır. Azeriler yaklaşık 300 bin nüfusla ilk sırada yer almaktadır. Gürcistan, Türkiye’ye komşu bir ülke olma özelliğiyle; şimdi olduğu gibi, tarihin daha önceki devirlerinde de Türkler ile sosyal ve kültürel ilişkilerde; her döneme göre değişen bir nitelik arz etmekle birlikte; canlılığını muhafaza eden bir seyir izlemiştir. Ancak, bu ilişkiler her zaman olumlu bir çizgi kaydetmiş değildir. Özellikle Türk olmaları nedeniyle burada yaşayan Türk kökenli nüfus, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 213 bazı dönemlerde Rus baskısı dışında Gürcü milliyetçilerinin de hedefi haline gelebilmiştir. Hatta bunda kökenlerine rağmen Hıristiyanlığı seçenlere, bu defa ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmıştır. Ülkedeki Müslümanların durumuna bakılacak olursa; tasvir edilen bu karmaşa ortamında en çok zarar görenler arasında yer almaktadırlar. Siyasi ve ekonomik problemlerin yanında, Hıristiyan Gürcistan’da Müslüman olmak ve Gürcü ülkesinde Türk olmak, tüm vatandaşların çektiği sıkıntılara ilave edilmesi gereken olgulardır. Çünkü merkezi yönetim özellikle Saakaşvili dönemi ile birlikte Hıristiyanlığı yaymaya gayret göstermektedir. Müslüman Gürcülerin yaşadığı Acara bölgesinde, misyonerlik çalışmaları yaşanmakta ve bilhassa gençlerin din değiştirdiği görülmektedir. Ülkenin her yerine haçlar dikilmekte ve yeni kiliseler inşa edilmektedir. Müslüman köylerde kiliseler açılmaktadır. Türkler ise faili meçhuller, kaçakçılıkla mücadele çerçevesinde köy baskınları, Türkçe yer isimlerinin Gürcüce’ye çevrilmesi ve Türkçe eğitime yapılan kısıtlamalar gibi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Hâlbuki bugün Batum’a gidildiğinde konuşulan çok arı bir Türkçe ile karşılaşmak mümkün olduğu gibi, Tiflis’te bir Ahıska Türkü’nün konuşmasıyla adeta İstanbul’dan gelmiş olduğunu zannetmek her zaman olasılık dâhilindedir. Bunun yanında yukarıda değinildiği gibi, Gürcistan ile Türkiye arasında, 30 Temmuz 1992 tarihinde Tiflis’te imzalanan ve 9 Haziran 1994 tarihinde yürürlüğe giren “Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşması” bulunmaktadır. Bu kapsamda ortaklaşa birçok etkinlik icra edilmektedir. Bunlardan en önemli olanlarından bir tanesi eğitim alanındaki işbirliğidir. Ayrıca, iki ülkenin eğitim bakanlıkları arasındaki ortak kültür komisyonu kararıyla; Türkiye Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği bünyesinde faaliyet gösteren kültür merkezinde, 300’e yakın Gürcistan vatandaşına Türkçe dil kursu verilmesine başlanmıştır. 6.2.3. Anadolu Gürcülerinde Kültürel Yaşam Özellikle Osmanlı egemenliğine girdikten sonra İslam kültürü ile tanışarak Müslüman olan Kafkas halklarından bir bölümünü de Gürcüler oluşturmaktadır. Ancak, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kafkasların Osmanlı etkisinden 214 İSTANBUL TİCARET ODASI çıkarak Rus hâkimiyetine girmeye başlaması, bölgedeki diğer Müslüman halk ile birlikte Gürcü Müslümanlarını da Osmanlı topraklarına göçe zorlamıştır. Böylece başlayan ve yıllar boyu devam edecek olan göçler, Kafkasyalı halkların kültür ve geleneklerini Osmanlı topraklarına taşımalarını sağlayacaktır. 1850’li yılların ilk yarısında bazı Kafkasyalı ailelerin gönüllü olarak Osmanlı topraklarına göç ettikleri bilinir. Kırım Savaşı sırasında ise göç olayı mecburi hale gelmiş, 1862-1865, 1877-1878, 1890-1908 yılları arasında yoğunlaşarak 1920’lere kadar devam etmiştir. 1856-1876 yılları arasında Kafkasya’dan gelenler, çoğunlukla deniz yolunu tercih etmişlerdir. Bunlar, bulabildikleri gemilere haddinin çok üzerinde doluşarak, İstanbul, Trabzon, Samsun, Sinop, Batum, Rize gibi iskelelerden karaya çıkıyorlardı. Ayrıca kara yoluyla Kars veya Batum sınırından girenler de bulunmaktaydı. Bu yıllar için, göçmenlerin miktarını belirlemenin oldukça güç olduğu belirtilmektedir. Göçler belli bir düzen ve formaliteye bağlı olmadan meydana gelmiş, bu durum istatistikî bilgilerde yetersizlik meydana getirmiştir. Göçmenlerin dini ve etnik durumuna bakıldığında, çok büyük bölümünün Müslüman olduğu görülür. Gelenler arasında, Müslüman olmayan Gürcü, Yahudi, Slav, Kozak göçmenlerinin de bulunduğu bilinmektedir. Özellikle Osmanlı vesikalarında, Kafkaslardan yapılan göçlerde Çerkes olmayanlar için dahi “Çerkes Muhacirleri” ifadesi yaygın olarak kullanılmıştır. Bundan dolayı, hangi etnik gruptan ne kadar göçmenin geldiği tespit edilmekte zorluk çekilmektedir. Tespiti zor olmakla birlikte, bütün etkenler dikkate alındığında, 1859-1879 arasında 2 milyon Kafkasyalının anayurtlarından göç etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Fakat bu göçmenlerin ancak 1,5 milyonu hayatta kalmış ve Osmanlı topraklarında yerleşmiştir. 1881-1914 arasındaki devrede önceki göçmenlere ek olarak, 500 bin Kafkasyalı daha göç etmiştir. Osmanlı Devleti, henüz 1860 yılında göçün sebep olabileceği idari sorunları düşünerek, göçle ilgili bütün sorunların ele alınacağı İdare-i Umumiyye-i Muhacirun Komisyonu’nu kurmuştur. Doğal bir sonuç olarak, bu geniş çaplı Kafkas GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 215 göçleri Osmanlı toplumunun etnik ve kültürel yapısında değişimlere sebep olmuştur. Osmanlı topraklarına yerleşen bu göçmenler, 6 yıl süreyle askerlikten muaf tutuldukları gibi, 10 yıl süreyle de vergi muafiyetinden yararlanmışlardır. Gerekli tarım aletleri ve tohum ihtiyaçları da devlet tarafından karşılanmıştır. Kafkas halklarının Ruslara karşı olan hisleri ve tutumları bilindiğinden, bu göçmenlerin Rus sınırından uzak yerlere yerleştirilmeleri, Çarlık tarafından Osmanlı Devleti’nden istemiştir. Müslüman Gürcülerin yoğun olarak yaşadıkları, Batum ve çevresinin elden çıktığı 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı, Gürcistan göçlerinin ağırlığının artmasına sebep olmuştur. Osmanlı yenilince Müslüman Gürcüler de, diğer Kafkas halkları gibi batıya göç etmişlerdir. Göç eden Gürcülerin çoğunluğu, Karadeniz Bölgesi boyunca yerleşmişlerdir. Ordu, Samsun, Sinop, Bolu, Sakarya, Kocaeli, Bursa, Balıkesir gibi iller, Gürcülerin ayrı köyler oluşturarak yerleştikleri yerlerin başında gelmiştir. Türkiye’deki Gürcü nüfusunun 1-1,5 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Gürcüler çok kolay asimile olan bir topluluk olmalarına rağmen, dillerini korumuşlar ve yaygın bir şekilde konuşma dili olarak kullanmışlardır. Türkiye Gürcülerinin dillerini korumaları, genelde kırsal kesime yerleşmiş olmalarına bağlanmaktadır. Bunun göstergesi olarak da, 1965 genel nüfus sayımında anadilinin Gürcüce olduğunu söyleyen nüfusun yüzde 97,5’inin, 10 binden az nüfuslu yerlerde yaşıyor olmaları gösterilmektedir. Önemli bir göç dalgası oluşturan 1877- 1878 savaşından kısa bir süre sonra kaleme alınan “Gürcü Köyleri” isimli kitap, o dönem Karadeniz’de yerleşmiş olan Gürcüleri anlatmaktadır. Henüz önemli bir değişim geçirmemiş olduklarını söylenebilecek Müslüman Gürcü halk hakkında yazılanlar, onların göç etmeden önceki yaşamları hakkında da bilgi vermektedir. Osmanlı döneminde Gürcüler üzerine yazılmış tek eser olarak gösterilen bu kitabın yazarına göre, Gürcüler yerleşik bulundukları araziyi fevkalade denilecek derecede çalışkanlıkları ve çabalarıyla bayındır hale getirmişlerdir. Son derece dindar ve dine bağlı olmakla ünlü olduklarından köylerinde mükemmel cami ve muntazam mektepleri vardır. 216 İSTANBUL TİCARET ODASI Müslüman Gürcülerde genel olarak ulusal kimliğin gelişmemiş olduğu ancak Gürcü olmaktan dolayı da övündükleri, 1921 basımlı bir başka eserde ifade edilmektedir. İstanbul’da her dönemde Müslüman Gürcü softaların bulunduğu ve bu öğrencilerin çoğunun Fatih Cami’inde eğitim gördüğü de o dönem Gürcüleri hakkındaki bilgiler arasında yer alır. Genelde Batum ve çevresinden göç eden Gürcü nüfusuna I. Dünya Savaşı sırasında yeni göçmenler eklenmiştir. Gürcüler her yerde tarımla uğraşmaktadırlar. Şehir yakınlarında ve deniz kıyısında yaşayanlar ticaret de yapmaktadırlar. Çukurova yöresinde ve Halep yolunda da Gürcü köylerine rastlandığı söylenmektedir. 93 Harbi Sonrası, 250 kişilik bir Gürcü göçmen grubu, Artvin yakınlarındaki köylerini bırakarak Bursa vilayetine doğru gelmiş ve Hayriye Köyü’ne yerleşmişlerdir. Yaşayanların büyük çoğunluğunu muhacir Gürcülerin oluşturduğu bu köydeki Müslüman Gürcüler hakkında yapılan bir araştırma, Türkiye’de yaşayan Gürcüler hakkında bazı bilgileri verebilecektir. Örneğin, Kafkasya’daki Gürcüler ve Anadolu’daki Türkler gibi, Hayriye sakinleri de soy çizgisini esas olarak erkeklere göre izlemekte ve mal varlığının büyük bölümünü baba soyuna göre miras bırakmaktadır. Türkiye’ye yönelik Gürcü göçlerinden önce bile, Gürcü hısımlık sistemi Türkleri andırmaktaydı. Türkiye’ye göç ettikten sonra Hayriye Gürcüleri, Türk hısımlık ve toplumsal adetlerine daha fazla uymuşlardır. Eskiden yasakladıkları ikinci kuşak kuzenler arasındaki evliliklere Türk kültürünün etkisiyle izin vermişlerdir. Hayriye Köyü Gürcüleri, akrabaları ve kendi köylüleriyle sürekli Gürcüce konuşmalarına karşın, Gürcüce okuyup yazamazlar. Günümüzde de Türkiye’de Gürcüce okuyup yazabilen Gürcülerin sayısı oldukça azdır. Türkler kadar iyi Türkçe konuşmakla birlikte bir Gürcü, konuşmasındaki gırtlak yapısıyla ve kelimelerin başındaki f sesini p olarak telaffuz etmesiyle çoğu zaman bir Türk’ten ayırt edilebilir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, törenleri, yiyecek ve giyecekleri ile Hayriye Gürcüleri birçok bakımdan Türkleri andırırlar. Kültürel özgünlüğün belli unsurlarını korumuşlarsa da, nesiller GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 217 boyunca Gürcü adetleri Türk adetleriyle harmanlanmıştır. Kültürel özelliklerin çok daha iyi korunduğunu bildiğimiz köy yerleşimlerinde durum bu şekilde olduğuna göre, bugün şehirleşme oranındaki artışı da düşünürsek, Türkiye’de yaşayan Gürcülerin Türklerden çok fazla ayırt edici özelliklerinin kalmadığı söylenebilir. Türkiye’de Müslüman Gürcülerin yanı sıra Katolik ve Musevi Gürcüler de yaşamaktadır. 1801 tarihinden itibaren Gürcistan’ı ilhak eden Ruslar, Katoliklerin çalışmalarını engelleyince Katolik Gürcülerin önemli bir bölümü Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir. 1921’de Gürcistan’da Bolşevikler tarafından iktidardan uzaklaştırılan Menşevik Gürcüler için, İstanbul önemli bir merkez olmuştur. İstanbul’a aynı tarihlerde 2000 dolayında Musevi Gürcü’de göç etmiştir. Bu Gayri Müslim Gürcü toplulukların özellikle 1955’deki 6-7 Eylül olaylarından sonra İstanbul’dan göç ettikleri bilinmektedir. 6.3. Ekonomik İlişkiler Gürcistan, her dönemde kuzey-güney, doğu-batı ticareti için önemli bir mevki de bulunmuştur. Transit ülke olmasının yanı sıra, çok çeşitli malları ihraç eden bir ülke konumunda olmuştur. Örneğin, Gürcistan’ın geçici bağımsızlık dönemi ve aynı zamanda Osmanlı son dönemi gümrük verilerine göre, Gürcistan’ın İstanbul’da en çok satılan ticari malları; Gemiler için kömür, kereste- odun, şarap, peynir, deniz ürünleri, tereyağı ve meyvedir. Gürcistan, Sovyet egemenliğine girdikten sonra da Batum ve çevresinde Türkiye ile ticari ilişkilerin bir süre daha devam ettirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunun bir göstergesi, 1922 yılında Batum’da kurulan Türk Ticaret Odası’dır. Odanın kuruluş amacı, Türkiye ve Kafkasya arasında var olan ticaretin arttırılması ve aynı zamanda Batum’daki ticari hayatın düzenlenmesi olarak gösterilmiştir. Kuruluş o dönemde, Türkiye’deki çeşitli ticaret odaları ve ticari müesseseler ile irtibat kurmak isteğiyle gazeteye ilan vermiştir. Yazı, gazetede odanın başkanı Şahinbaşzade Osman imzasıyla yayınlanmıştır. Ancak, Sovyet Rusya hâkimiyetine giren Gürcistan, uygulanan sosyalist ekonomi gereği, 218 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye de dâhil, dünya ticaretinden tamamen kopmuştur. Diğer Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi, Gürcistan’ın da diğer devletlerle ticaret yapmasına Sovyet rejimi izin vermemiştir. 1980-1985 yılları arasında yıllık ortalama kalkınma hızı +%4,3 iken 1993’te -%10 küçülmüştür. 1985’te kişi başına düşen milli gelir 2314 dolarken 1993’te 850 dolara gerilemiştir. Ekonomideki bu olumsuz gelişmenin temel sebebi rejim değişikliği olmakla beraber, bir diğer önemli sebep de özellikle bağımsızlığın ilk yıllarında yaşanan etnik ve politik sorunlar nedeniyle ülkede iç istikrarın sağlanamamış olmasıdır. 1996-1997 yıllarında Şevardnadze yönetimi ekonominin yeniden yapılanmasında bir takım gelişmeler sağlayabilmiştir. Gürcistan’ın uluslararası ekonomik ilişkilerine bakıldığında; Gürcistan’daki yabancı yatırımlarda Türkiye’nin önemli bir rol oynadığını görülür. Gürcistan’da Türk yatırımlarının ön sıralarda yer almasında iki ülkenin coğrafi olarak çok yakın ve ulaşımın kolay olması yaşamın ve barınmanın ucuz olması etkili olmuştur. Gürcistan’daki ilk GSM operatörü olan Geocell, 1996’da Türk şirketi “Gurtel” ve Gürcü partnerleri “Cellcom” ve “Mobilcom” tarafından yönetilmektedir. 1997’de Tiflis’te Borusan Makine büro makineleri, yapı makineleri ve jeneratörler satmak üzere kurulmuştur. Emlak Bank ise iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek amacıyla, 1998 yılında kurulmuştur. Gürcistan’daki bir başka Türk yatırımı ise Şişe Cam’dır. Gürcistan’da faaliyet gösteren ilk Türk firmaları arasında; Asfarma Georgia Pharmaceutical Company, Caucasus Glass-Alımunnium Ltd., Beko Georgia Ltd., Cend International Co. Marsa kjs. Pakmaya, Delta Ltd., Kontrol Ltd., Geotek Ltd., K.V.K Georgia L.L.C, Erıcsson Georgia, Mıdı Ltd., Oba Dıs. Tic. Ltd., Supra Restaurant, Ankara Restaurant, Ideal Ltd., Inter Active Ltd., Mert Georgia Ltd., Yeniguller İhracat İthalat Nakliyat Ltd., Makro Boya ve Kıyma Sanayii Ltd., Tiffany Tomato Ltd., Aries Hukuk Burosu, Gülistan Ltd., AKS GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 219 Teknik İnşaat Ltd., National Metal Ltd., Yalçınlar İhracat İthalat Nakliyat Ltd., Halil Lengerli Ltd., Bilal Çakmak LTD. bulunmaktadır. Bu gün firmaların sayısının çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yatırım yapan Gürcistan kaynaklı firmalara bakıldığında; ticaret, taşımacılık, hava taşımacılığı ve tarım hizmetleri alanlarında faaliyet gösteren firmaların olduğu görülmektedir. Yapılan bu yatırımlar ve ticari oluşumlar, Türkiye ile Gürcistan arasında yapılan bir dizi anlaşmalarla düzenlenmiştir. 30 Temmuz 1992 tarihinde Tiflis’te Türkiye ve Gürcistan arasında “Ticaret ve Ekonomik İşbirliği” anlaşması yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre, taraflar ülkelerinde ithalat ve ihracata uygulanan gümrük vergi, resim, harçlar ve diğer işlemlerle ilgili olarak birbirlerine en çok kayırılan ülke prensibini uygulayacaklardır. Ayrıca taraflar, karşılıklı ticari ve ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesinde bankacılığın önemini göz önünde bulundurarak, bankaları arasındaki işbirliğini geliştirmek konusunda anlaşmışlardır. İkili ekonomik ve ticari ilişkileri daha da geliştirmek üzere, Hükümetler arası “Türk-Gürcü Karma Ekonomik Komisyonu” kurulması kararı da bu anlaşma da yer almıştır. Bu tarihte iki ülke arasında ticaretin sağlanmasında büyük önemi olan, karayolu taşımacılığı üzerine de bir anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmanın hükümlerine uygun olarak, her iki taraf, birbirlerinin yolcularına şahsi eşyalarına, ticari eşya ve taşıtlara iki ülkenin yetkili makamlarınca belirtilen güzergâhlar üzerinden transit geçiş hakkı tanıyacaktır. 1992 Temmuz ayında Süleyman Demirel Gürcistan’a giden ilk Türk başbakan olarak, Tiflis’te Gürcistan devlet konseyi başkanı Eduard Şevardnadze ile görüşme sonrası yaptığı açıklamada “Bağımsızlığına kavuşan ve özgür dünyanın bir üyesi olma çabası içinde olan Gürcistan ile Türkiye arasında yepyeni ve sıcak bir ilişkinin kurulmakta olduğunu” söylemiştir. Aynı gün Türkiye’den Gürcistan’a 15 ton yardım malzemesi ulaşmıştır. Türkiye’nin Gürcistan’a yardımları devam etmiş ve Şevardnadze, Türkiye’nin sağladığı 220 İSTANBUL TİCARET ODASI 50 bin tonluk buğday yardımı ve elli milyon dolarlık kredinin ülkesinin en dar gününde “Bir kurtuluş ışığı” olduğunu söylemiştir. Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanları ve heyetleri arasında, ikili ticaretin finansmanı, Gürcistan’da müteahhitlik hizmetlerinin teşvik edilmesi ve yine Gürcistan’da Türk veya ortak girişim şeklindeki yatırımların geliştirilmesine dair uygulamalar hususunda görüşmelerde bulunulmuş ve 10 Aralık 1992’de Antalya’da bir Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. İki ülke heyetleri, ticaret hacminin arttırılması amacıyla, Türk Eximbank tarafından Gürcistan Ulusal Bankası’na çerçeve kredisi açılması konusunda anlaşmışlardır. 12 Mart 1999 tarihli anlaşma ile Türkiye Gürcistan’a toplam 50 milyon dolarlık Eximbank kredisi tahsis etmiştir. Türkiye ile Gürcistan arasında 13 Ocak 1994 tarihinde Ankara’da yapılan anlaşmalardan biri “Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İş Birliği” üzerinedir. Taraflar; tarım, hayvancılık, sulama, gıda endüstrisi ve köy işleri alanlarında, bilimsel ve teknik bilgi değişimi, materyal ve karşılıklı uzman değişimi, her iki ülkede bu konularda seminerler, eğitimler düzenlenmesi, her iki ülkede ve diğer pazarlara tarımsal pazarlama konusunda özel sektör kuruluşları arasında işbirliği ve ortak yatırımların teşviki konularında anlaşmışlardır. Aynı tarihte, Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Gürcistan Cumhuriyeti Dış Ekonomik İlişkiler Komitesi arasında “Ticari, Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır. Bu protokol ülkelerin imalat sanayi ürünleri, hammaddeler ve gıda maddeleri ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla yapılmıştır. Yine bu tarihte yapılan iki ülke arasında gümrük işleri alanında işbirliği ve karşılıklı yardıma ilişkin anlaşmada, ekonomik işbirliğini geliştirmek düşüncesiyle taraflar yeni gümrük kapıları kurulması yönünde de anlaşmaya varmışlardır. Türkiye ve Gürcistan arasında 1988 yılında açılan Sarp sınır kapısından sonra Kafkaslara ve dolayısıyla Orta Asya’ya ikinci kapı olarak Türkgözü sınır kapısı açılmıştır. Cumhurbaşkanı S. Demirel ve Devlet Başkanı GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 221 E. Şevardnadze’nin de katılımıyla 31 Temmuz 1995’te açılış gerçekleşmiştir. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkgözü sınır kapısının bölgeye kısa zamanda zenginlik ve refah getireceğini belirtmiştir. Türkiye ile Gürcistan’ı Artvin ilinden birbirine bağlayan Sarp sınır kapısı ile Ardahan ilinden bağlantı sağlayan Türkgözü sınır kapılarından sonra, üçüncü olarak Çıldır/Aktaş sınır kapısının açılmasına ilişkin çalışmalar devam etmiştir. Diğer bir husus olarak, Çoruh Nehri’nin enerjisinden faydalanma, iki ülkenin ortak sorunlarından olmuştur. Çoruh ve Kura nehirleri üzerinde iki ülkenin ortak enerji projeleri oluşturma amaçlı ilk toplantısı 18-19 Ekim 1994 tarihinde Trabzon’da gerçekleştirilmiştir. Çoruh Nehri’nin enerji potansiyeli oldukça fazladır (10 milyar kw/st.). İlk sırada Nehrin enerjisinden faydalanma projesi gerekli görülmüştür. Türk tarafının nehrin kullanımı planında, Türkiye topraklarında olmak üzere 17 yüksek, 15 orta baraj ve 32 istasyonun inşası yer almaktadır. 11-13 Eylül 1995’te Gürcü ve Türk experler buluşmuş, bilgi alışverişinde bulunmuşlardır. 2005 yılında Çoruh Nehri üzerinde Muratlı TBMM 85. Yıl Milli Egemenlik Barajı ve Hidroelektrik Santrali tamamlanmış ve açılışı TÜRKİYE CUMHURİYETİ Hükümet yetkilileri ile birlikte Gürcistan Acara Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aslan Abaşidze’nin de katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Bugün bazı barajların yapım çalışmaları devam etmektedir. 4 Nisan 1996 tarihinde Ankara’da Türkiye ile Gürcistan arasında “Gümrük Geçiş Noktaları Konusunda Anlaşma” yapılmıştır. Taraflar bu anlaşma ile iki ülke arasındaki sınırda Sarp (Türkiye)-Sarpi (Gürcistan) ve Posof, Türkgözü (Türkiye)-Akhaltsikhe (Gürcistan) geçiş noktalarını açmışlardır. 12-13 Aralık 2002 tarihleri arasında “Türkiye-Gürcistan Ulaştırma ve Haberleşme Karma Komisyon Toplantısı” düzenlenmiştir. Kars-Tiflis Demiryolu Projesi’nin koordinasyonunu bütün olarak üzerine almış olan Türkiye adına toplantıya katılan Türk heyeti, Gürcistan topraklarında kalan inşaat finansmanının garantisi için Gürcistan tarafının katılımını istemiştir. Her iki taraf, proje için farklı finans modelleri bulunmasına ilişkin çalışmalarını sürdürme kararı almışlardır. Ayrıca bu toplantıda taraflar, TRACECA temel 222 İSTANBUL TİCARET ODASI anlaşması çerçevesinde bölgesel işbirliğini daha da geliştirmek konusunda anlaşmışlardır. Mayıs 2005’de Tiflis Uluslararası Havalimanı’nın inşaat ve işletme ihalesini Türkiye’den Çelebi Holding’in liderliğini yaptığı konsorsiyum kazanmıştır. Kısa süre içerisinde temel atımı gerçekleştirilen havaalanı, “Kadife Devrim” den sonra Gürcistan’daki ilk büyük yabancı yatırım olma özelliğini taşımaktadır. 2000’li yıllara gelindiğinde Türkiye Gürcistan’ın dış ticaretinde Rusya Federasyonu ile birlikte bazen ilk sırada bazen ise ikinci sırada yer alırken, Gürcistan’da faaliyet gösteren Türk işadamları pek çok sorunla karşılaştıklarını dile getirmektedirler. Bu sorunların başlıcaları şu şekilde sıralanabilir; - Gürcistan’a kaçak yollardan giren mallar haksız rekabete neden olmaktadır. Gümrük görevlerini eksiksiz yerine getiren Türk şirketleri yüksek oranda vergi ödeyerek rekabet şanslarını yitirmektedir. - Kanunların çok sık değişmesi ve farklı yorumlara açık olması uygulamada çeşitli sıkıntılar doğurmaktadır. - SSCB döneminde verilen eğitim nedeniyle Gürcü halkı Türkiye’ye ön yargılı yaklaşmaktadır. Yapılan kamuoyu yoklamaları Rusya ve Türkiye’nin en az sevilen iki ülke olduğunu göstermektedir. 1991-1995 iç savaş döneminde Gürcistan’a gönderilen düşük kaliteli ve son kullanma süresi geçmiş mallar, bu önyargıyı arttırmıştır. - Güvenilir istatistikî bilgiye ulaşmada karşılaşılan zorluklar, uzun vadeli planlar yapılmasına engel olmaktadır. Gürcistan ve Türkiye arasındaki ticaret sürekli artış göstermekle beraber her iki ülkeden kaynaklanan çeşitli sorunlar nedeniyle potansiyelinin gerisinde ilerlemektedir. Süresi geçmiş veya kalitesiz malların ihracatı, Türkiye’nin ciddi firmalarının uzunca bir süre Gürcistan’a ilgi göstermemesi gibi nedenler Türk mallarına güvensizlik duyulmasına neden olmuştur. Gürcistan pazarında Türk mallarının kötü bir imaja sahip olmasının bir nedeni olarak da, Gürcü firmaların GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 223 daha çok kâr elde etmek amacıyla, Türk firmalarından Türkiye’de iç piyasaya veya ihracata yönelik ürettikleri kalitenin daha altında ucuz ve kalitesiz özel mal sipariş etmeleri ve bu malları Gürcistan pazarına vermeleri gösterilmektedir. 6.3.1. Yasal Çerçeve Türkiye-Gürcistan İş Konseyi, 22 Temmuz 1992 tarihinde kurulmuştur. Yine aynı yıl, iki ülke arasında, 30 Temmuz 1992 tarihinde Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması ve aynı tarihte de Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Antlaşması Tiflis’te imzalanmıştır. Ayrıca, I. Dönem Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı Ocak 1997’de Tiflis’te yapılmıştır. Daha sonra Türkiye ile Gürcistan arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile ilgili ilk tur müzakereler 7-11 Nisan 1997 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilmiştir. III. Dönem “Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu” (KEK) toplantısı ise 15 Haziran 2011’de yine Tiflis’te, Türkiye-Gürcistan Gümrükleri Arasında İşbirliği Antlaşması ise 28 Ocak 2008’de Sarp Sınır Kapısı’nda imzalanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından da, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin iyileştirilmesi için, bilgi akışının sağlanması ve muhabirlik ilişkisi tesis edilmesi talep edilmektedir. Diğer yandan, Türkiye Halk Bankası nezdinde açılan hesaplar aracılığıyla işlem yapabilmektedir. Gürcistan’daki ilk Türk Bankası olan Emlak Bankası’nın bir şubesi de bulunmaktaydı. Türkiye-Gürcistan ekonomik ilişkilerinde, denizciliğin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Ülkedeki üç büyük liman, Gürcistan’ın yanı sıra, transit olarak Ermenistan, Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin dışa açılmasında çok büyük bir rol üstlenmektedir. Batum Limanı’nın işletmesini 49 yıllığına bir Türk firması kiralamış ve buraya bir “tren ferry” istasyonu kurmuştur. 6.3.2. Türkiye-Gürcistan Ticareti Sarp Sınır Kapısı’nın 1988’de açılmasıyla “Bavul Ticareti” olarak başlayan ticari ilişkiler Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra da sürdürülmüştür. Gürcistan’la diplomatik ilişkilerin başlamasını müteakip, Türkiye 224 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’a sadece siyasi alanda değil, ekonomik ve teknolojik alanda da büyük bir destekte bulunmuştur. Ekonomik ve ticari ilişkilerin hukuki alt yapısını 30 Temmuz 1992’de imzalanan “Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması” ile “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması” oluşturmuştur. Bu anlaşmalara bağlı olarak, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri düzenlemek ve arttırmak için “Gürcistan-Türkiye Ortak Ekonomi Komisyonu” kurulmuştur 1991’de Türkiye’den Gürcistan’a elektrik verilmesiyle ilk resmi ekonomik ilişki başlatılmıştır. Bir sonraki yıl, iki ülke arasında ticari ilişkileri arttıracak, yatırım ve uluslararası taşımacılığı hedefleyen sekiz anlaşma ve protokol imzalanmıştır. 1993 yılında, Türk Eximbank ve Gürcistan Îthalat-İhracat Bankası arasında 50 milyon dolarlık anlaşmayla Gürcistan’a kredi verilmiştir. Gürcistan’ın Türkiye’ye ihracatı 1992’de 6,3 milyon dolarla başlamıştır. 1998 yılında, Gürcistan’ın yaşadığı ekonomik krize rağmen Türkiye’ye olan ihracatı bir önceki yıla göre %37 artış göstermiştir. 2004 sonu itibariyle bu rakam 300,2 milyon dolara yükselmiştir. Türkiye’nin Gürcistan’a ihracatı, 1992’de 11,5 milyon dolarla başlamış, bu miktar daha sonraki yıllarda artış göstermiştir. Özellikle 1995-1997 yılları arasında bu artış büyük bir hız kazanmıştır. 1998’deki ekonomik kriz doğal olarak Gürcistan’ın Türkiye’den yaptığı ithalatı da etkilemiştir. 1998’de gelinen miktar, bir önceki yıla göre %7 gerileyerek 164,1 milyon dolar olmuştur. 1999’da Türkiye’nin Gürcistan’a ihracatı 114,2 milyon dolar, 2000’de ise, %15,3’lük bir artış ile 131,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılında Türkiye-Gürcistan ticareti ilk defa Türkiye aleyhine açık vermiştir. 2001 yılında tekrar bir fazla oluştuysa da 2002 yılında ticaret dengesi yine Türkiye aleyhine gerçekleşmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 225 Türkiye’nin-Gürcistan ile Dış Ticareti 2009-2013 (000 USD) Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre Gürcistan’da 31 Aralık 2004 itibariyle 16 Türk müteahhitlik firması toplam değeri 332 milyon dolar olan 30 proje almış durumdadır. Bu rakam Türk firmalarının diğer Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde gerçekleştirdikleri rakamlara kıyasla oldukça düşüktür. Türk firmalarının tamamlamış olduğu başlıca projeler arasında Türkiye Büyükelçilik Binası, Tiflis toplu konutları, Supsa Petrol Terminali, Tiflis Havaalanı’nın bir kısmı, Kobuleti Un Fabrikası, Türk-Gürcü Ticaret Merkezi, Poti Petrol Depolama Tesisleri ve Batum Limanı terminalleri sayılabilir. Türkiye’nin, kendisine oranla, gelişmiş ve zengin en yakın ülke olması, Gürcistan’ın bu pazara yönelmesine neden olmuştur. Türkiye’den Gürcistan’a 1991’de elektrik enerjisi verilmeye başlanması, ilk resmi ekonomik ilişkiyi başlatmıştır. 1992 yılında, Gürcistan’a bir miktar gıda yardımı da yapılmıştır. Türkiye ile Gürcistan arasında, ticari işbirliği, tıp-sağlık ve telekomünikasyon alanlarında ve de yılda 250 milyon kwh elektrik satışı ile ilgili protokoller ve de iki ülke arasında ticari ilişkileri arttıracak, yatırım ve uluslararası taşımacılığı hedefleyen sekiz anlaşma yapılmıştır. 226 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından hemen sonra, Türkiye, Rusya Federasyonu’ndan sonra ikinci önemli ticari partner konumuna gelmiştir. Gürcistan, Rusya Federasyonu’ndan daha çok enerji ithal etmektedir. Ekonomik yardım konusunda da Türkiye, Gürcistan’ın yanında yer almıştır. Rusya’nın Gürcistan’a baskı uygulamak amacıyla doğalgaz sevkiyatını durdurmasıyla, 2000 kışında ülkede felaket yaşanmıştır. Bu dönemde kendisi de ekonomik sıkıntı içinde olan ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye, Gürcistan’a acil ihtiyacını karşılayacak akaryakıt hibe ederek ülkeye verdiği değeri ortaya koymuştur. Gürcistan, Hazar Havzası doğal kaynaklarının uluslararası pazarlara taşınması konusunda, Türkiye’nin tercih ettiği güzergâh olmuştur. Gürcistan’ın stratejik konumu dolayısıyla Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ekseninde transit ticarete en elverişli ülkelerden birisi olmasına rağmen, ulaşım ağındaki eksiklikler ticaret sektörünü olumsuz etkilemektedir. Gürcistan’ın Türkiye’den İthal Ettiği Ürünler Gürcistan, Türkiye’den daha çok hazır giyim, un, kakao ve kakao ürünleri, hayvansal-bitkisel yağlar, şeker ve şeker mamulleri, süt ve süt mamulleri, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 227 yumurta, telekomünikasyon cihazları, boya, temizlik malzemeleri, kâğıt, karton ithal etmektedir. Türkiye’ye ise, demir çelik, mineral yakıtlar ve yağlar, metal cevherleri, elektrik, tarımsal ürünler, orman ürünleri, bakır ve bakırdan yapılan eşya, ham deriler ve postlar ihraç etmektedir. Gürcistan’ın ürettiği demir alaşımları ve demir içeren hurda metallerin tamamına yakını Türkiye tarafından ithal edilmektedir. Türkiye ile Gürcistan’ın ekonomik ilişkileri iki ana dönem içinde değerlendirilirse; ilk dönem 1991-1996 arasıdır. Bu dönemde Türkiye, küçük boyutlu girişimciler aracılığı ile Gürcistan piyasasına girmiş ve ilk giren firmaların ve malların niteliğinin beklenen ve piyasadaki alternatiflerinin gerisinde kalması, Türkiye’nin büyük itibar kaybetmesine neden olmuştur. 1996 sonrasında, özellikle Bakü-Ceyhan boru hattının Gürcistan üzerinden geçmesi iyice benimsendikten sonra ilişkilere farklı bir boyut gelmiştir. Türk girişimcilerinin işlerinin boyutunun büyüdüğü, Gürcistan’a bakış açısının değiştiği, geleceğe yönelik düşünceler paralelinde ciddi ve büyük yatırımların yapıldığı bu ikinci dönem ise hâlâ sürmektedir. Gürcistan’ın Türkiye’ye İhraç Ettiği Ürünler 228 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye açısından tarımsal ürünler ve gıda işleme sanayii, Gürcistan ile ilişkiler açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Bugün ülke pazarı analiz edildiğinde Gürcistan’da Türk ürünlerine büyük bir talep olduğu gözlemlenmektedir. Gürcistan’daki Türk yatırımları bakımından hizmet sektörü önemli bir yer tutmaktadır. Bunun içinde bankacılık, turizm ilk sırada yer alan girişimlerdir. Türkiye, turizm alanında ülkede otel inşaası ve turistik yerlerle ilgilenmektedir. Asya’ya açılan kapı olması, hava, kara ve denizyolu ulaşımının yanısıra demiryolu konusunda da girişimlerin bulunması ve bölgedeki girdi maliyetlerinin düşüklüğü Batum’u Türk yatırımcıların gözünde cazip hale getirmektedir. Batum’a yapılan yatırımlarda tekstil sektörü başı çekmektedir. Türk yatırımcılarının tekstilden sonra en fazla yatırım yaptığı alan ise, otel inşaatıdır. Bölgeye gelen turist sayısının her geçen gün artması bölgede otel yapımında ciddi bir artış sağlamaktadır. Batum’da şu anda 2 büyük otel bulunurken, yakın bir gelecekte 4 ve 5 yıldızlı otel sayısının 30’a ulaşması beklenmektedir. Türkiye’deki Gürcü sermayesi incelenecek olursa; Türkiye’de yatırım yapan Gürcistan kaynaklı firmalar ticaret, taşımacılık, hava taşımacılığı, tarım hizmetleri alanlarında faaliyet göstermektedirler. Yüksek olan ticaret hacmine ve iki ülke arasında önemli miktarda sınır ticaretinin bulunmasına rağmen, Türkiye-Gürcistan ticari ilişkileri henüz istenen noktaya ulaşmış değildir. Bunun başlıca nedeni de, iki ülkeyi birbirine bağlayan altyapıdaki eksiklikler, gelişmemiş bankacılık ilişkileri ve mevzuat boşluklarıdır. 6.3.3. Anlaşmalar ve Finansman İki ülke arasında 30 Temmuz 1992 tarihinde imzalan “Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın 9. maddesi ile kurulan “Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu” (KEK) I. Dönem toplantısına İlişkin Protokol, 30 Ocak 1997 GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 229 tarihinde Tiflis’te, II. Dönem Toplantısına İlişkin Protokol ise 23 Aralık 1999 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır. İki ülke arasındaki dış ticaret rakamları ve Türkiye’nin Gürcistan’daki yatırımlarının miktarı mevcut potansiyelin oldukça gerisindedir. Ancak Gürcistan’da yaşanan siyasi çatışmaların getirdiği risk unsuru ve finansman sorunları ikili ilişkilerin gelişmesini engellemiştir. Türk Eximbank tarafından açılan 50 milyon Dolar’lık kredinin 2002-2011 yılları arasında faiz oranı %4 olmak üzere, 4 yılı ödemesiz, toplam 13 yıl vadeyle taksitler halinde ödenmesi öngörülmüştür. Türkiye ile Gürcistan arasında 1990-1993 döneminde imzalanan çeşitli protokollar uyarınca Hopa-Batum Enerji Nakil Hattı’ndan Gürcistan’a 19901996 yılları 1,4 milyar kw/h elektrik enerjisi sevk edilmiş olup, Gürcistan’ın bu sevkiyatı yine elektrik enerjisi olarak iade etmesi öngörülmüştür. Türk firmaları Gürcistan’da ticaret, telekomünikasyon alanlarında faaliyet göstermektedirler. Kurulan firmaların toplam sermayesi 19 milyon ABD Dolar’ı olup, bu sermayede Türk firmalarının payları %41’dir. Türkiye’de yatırım yapan Gürcistan kaynaklı onlarca firma bulunmaktadır. Gürcistan, Türkiye’nin askeri ve siyasi alanda oldukça ileri düzeyde işbirliği geliştirdiği nadir ülkelerden olmasına ve iki ülkenin bir kara sınırını paylaşmalarına rağmen ekonomik ve ticari ilişkiler bu özel konumu kesinlikle yansıtmamaktadır. Bu durumun en büyük sebebi, bugüne değin Gürcistan’daki ekonomik ve siyasi istikrarın yeterli seviyeye gelmemiş olmasıdır. Bununla birlikte özellikle son dönemlerde Gürcistan’da yatırım ve iş ortamının iyileşmeye başlaması, reformların yapılması ve yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele edilmeye başlanması nedeniyle iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin de ivme kazanmaya başladığı gözlenmektedir. Gürcistan’da faaliyet gösteren Türk firmaları içinde az sayıda büyük şirket vardır ve ağırlık KOBİ’lerdedir. Büyük bir kısmı telekomünikasyon ve imalat sektörlerinde olmakta birlikte liman işletmeciliği, tekstil, su işletme ve bankacılık alanlarında da Türk yatırımları bulunmaktadır. 230 İSTANBUL TİCARET ODASI Turkcell’in çoğunluk hissesine sahip olarak Gürcistan firmaları ile 1996 yılında yapmış olduğu ortaklık sonucu kurulan Geocell Telecom, Gürcistan’da GSM hizmetleri vermektedir. 27 Mart 2001’de ülkenin üçüncü büyük GSM operatörü olan GT Mobile’ı da satın alan Geocell şu anda Gürcistan nüfusunun %85’ine ulaşabilmektedir ve 41 ülkeden 61 operatör ile dolaşım anlaşması mevcuttur. Şişecam 1997 yılında özelleştirilen Mina Ksani Cam Fabrikası’nın %76’sını almış, 1999 yılında ise fabrikanın hisselerinin tamamına sahip olmuştur. Fabrika geniş çaplı bir reoorganizasyondan geçirildikten sonra yılda 20 bin ton kapasiteyle üretime başlamıştır. 2002 yılında açılan tesislerle kapasite yükseltilmiş ve Mina Ksani Cam Fabrikası, bir sonraki yıl içerisinde toplam 50 bin tonluk üretim gerçekleştirmiştir. Transteknik holding bünyesindeki Delte Petrol, Poti’de bir petrol depolama tesisi kurmuştur. Karadeniz çevresindeki ülkelerde etkinliğini artırmayı hedefleyen şirket; depolama tesislerini ve ulaşım ağlarını oluşturmaya devam etmekte ve ticaret faaliyetini de bünyesindeki deniz taşımacılığı ile güçlendirmektedir. Bünyesinde ağır sanayi, lojistik, inşaat ve gıda imalat şirketlerini bulunduran Şener Arda Grubu, Gürcistan’a Batumi Enterprizes Limited (BEL) adlı bir otak teşebbüs ile girmiş ve ilk olarak Batum Limanı’nın feribot terminalini inşa etmiştir. Firma daha sonra aynı limanda çok amaçlı bir terminal inşasını da tamamlamıştır. Her iki proje de yap-işlet-devret şeklindedir ve Şener Arda Grubu bu tesislerin 30 yıllığına işletme haklarını almıştır. Grup ayrıca Tiflis hava alanına sadece 2 km. uzaklıkta olan Türk-Gürcü Ticaret merkezini de inşa etmiştir. Grubun bünyesindeki şirketlerden Arda Enterprizes Ltd ise Batum’a 20 km. uzaklıktaki Kobuletti de ayda 1200 ton kapasiteli bir un fabrikası projesini gerçekleştirmiştir. Tiflis Havaalanı’nın yenilenmesi ve işletilmesi, Tepe Afken Ventures (TAV) tarafından üstlenilmiştir. 6 Eylül 2005 tarihinde imzalanan anlaşmaya göre TAV, Tiflis Havaalanı için 62 milyon dolarlık bir yatırım yapacak ve bir ay GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 231 içinde mevcut havaalanını devralarak işletmeye başlayacaktı. TAV, aynı anda yeni terminal binası inşaatına ve pistlerin yenilenmesiyle ilgili çalışmalara başlayacaktır. “Yap-işlet-devret” modelinin uygulanacağı havaalanının inşaat ve işletmesini yine bir Türk firması olan Urban inşaat ile birlikte yürütecek olan TAV, projeyi öncelikli olarak kendi kaynakları ile finanse edecektir. Tiflis havaalanını 10 yıl süreyle işletecek olan TAV aynı anda 15 milyon dolarlık bir havaalanı yatırımını da Batum’a yapacaktır. Yapılan anlaşmaya göre Batum’a yapılacak yatırım karşılığında TAV’a Tiflis havaalanının 10 yıllık işletme süresine 5 yıl daha eklenerek 15 yıla çıkarılması öngörülmüştür. Petrol ve doğal gaz alanlarında tutarları 100 milyon dolardan 4 milyar dolara kadar çıkabilen büyük projelerin finansmanı için Gürcistan’ın finans piyasaları yeterli olmamakta, uluslararası finans kuruluşlarına ve yabancı yatırımcılara ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin Bakü-Supsa boru hattı projesinin bir kısmı EBRD ve IFC tarafından, diğer kısmı da 3 yabancı bankanın oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından finanse edilebilmiştir. Tüm projelerde Türk bankacılığı için önemli kazançlar sağlanabilir. 6.3.4. Ticari Olanaklar Türkiye’nin bölgeye yönelik ekonomik beklentileri, kuşkusuz politik olarak çok önemsediği ve birçok anlam yüklediği bölgelerle olan ticari ilişkilerini arttırmaktır. Gürcistan’ın stratejik çıkarlarımız açısından tam anlamıyla Türkiye’nin ekonomik yaşam sahası içine alınmasının Kafkasya ve Orta Asya’daki çıkarlarının ve Gürcistan ile siyasi ilişkilerinin geleceğini teminat altına alınması bakımından önemi ortadadır. Gürcistan’ın ihraç mallarının dış pazarlarda rekabet güçlerinin düşük olması ve ülkenin coğrafi konumundan kaynaklanan yüksek nakliyat giderleri nedeniyle bu ülkenin en büyük ihracat partnerleri coğrafi yakınlık avantajının bulunduğu Rusya ve Türkiye’dir. Bölgedeki tek Batılı komşusu olan ve başlangıçta Gürcistan’a yardım eli uzatan nadir ülkelerden birisi olmaktan 232 İSTANBUL TİCARET ODASI kaynaklanan avantajlı konumunu Türkiye’nin korumakta giderek zorlandığı hissedilmektedir. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkiler henüz kendi dinamiklerini kazanmamış olup, mevcut potansiyelinin oldukça gerisinde seyretmektedir. Rize-Poti ve Trabzon-Poti arasında Ro-Ro seferleri mevcuttur. Bu seferlerin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Türk denizcilik firmaları bu hattın işletilmesinde aktif rol alarak kazanç sağlayabilir. Türkiye ile Gürcistan arasında yolcu ve ticari taşımacılığın yoğun olarak yapıldığı güzergâh Hopa-Sarp-Batum karayoludur. Ayrıca Posof-Vale karayolu da mevcuttur. Gürcistan’ın tekstil sanayisinin yenilenmesi ve deri sanayisinin geliştirilmesinde, ülke içinde midibüs-minibüs ve kamyonet tipi özel girişim açısından önem taşıyan araçların üretiminde işbirliği yapılmasına yönelik imkânlar vardır. Özellikle içme suyu ihracatı konusunda birikime sahip olan firmalarımız Gürcistan’ın olağanüstü büyük kaynak suyu rezervlerinin değerlendirilmesine ilgisini arttırarak göstermeye devam etmelidir. Gürcistan’ın ve Türkiye’nin önemli enerji açıklarının bulunduğu bir dönemde Gürcistan nehirlerinde küçük baraj ve hidroelektrik santraller kurmak suretiyle elektrik üretilmesi ve bu elektriğin Gürcistan’da ve Türkiye’nin doğu bölgelerinde kullanılmasına yönelik çabaların artırılması önem arz etmektedir. 70 milyar kwat/saat olan Gürcistan hidropotansiyelin de Batı Gürcistan’da 23 milyar m3 potansiyel olmasına rağmen %10’u değerlendirilmektedir. Türkiye baraj yapımındaki tecrübesini ve buradaki hidropotansiyeli değerlendirmelidir. Gürcistan, Rusya ile kurduğu enerji bağımlılığına alternatif üretmek maksadıyla İran doğalgazını kullanma düşüncesindedir. Kullanılacak bu doğalgaz Ermenistan’ı önemli kılacaktır. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin durumu Ermeni diasporasından kaynaklanan nedenle gerginliğini korumaktadır. Türkiye, Türkmenistan-Azerbaycan doğalgazlarının bu bölgeye mevcut anlaşmadan daha fazla satılması amacıyla aktif arabuluculuk yapmalıdır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 233 Türk firmaları özellikle son 20 yılda turizmde çok önemli atılımlar gerçekleştirmiştir. Türk firmalarının bu alanda sahip oldukları geniş deneyim düşünüldüğünde turizm, iki ülke arasında önemli bir işbirliği alanını teşkil etmektedir. Gıda ve inşaat malzemeleri Türkiye’nin etkin olduğu sektörlerdir. Gürcistan’da her yıl düzenlenecek fuarlar ile Türkiye’nin bu konudaki ekonomik hâkimiyeti elde tutabileceği değerlendirilmektedir. Özellikle Gürcistan ekonomisinin belkemiği olan tarım ürünlerinin ambalajlanmasında Türk firmaları aktif rol oynamalıdır. Ayrıca kaliteli ve rekabet gücü yüksek ürünlerin tanıtımı için Türk firmaları tarafından tekstil ve gıda alanında perakende ve toptan satış noktalarının oluşturulmasına teşvik edilebilir. Türkiye’de küçük ölçekli işletmelerde toptancılık önemli ekonomik faaliyettir. Gürcistan tarafından ürünlerin toplanması ürünlerin transferi ve pazarlaması noktalarında zorlanılmaktadır. Bu konuda özellikle Artvin, Trabzon, Kars, Ardahan, ticaret odaları kendi küçük ölçekli işletmelerini organize ederek Gürcistan tarımsal ürünlerini dış ve iç pazarda transferini gerçekleştirmek üzere atılımlar yapılabilir. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ticaretin kayıt altına alınması ve geliştirilmesi için çabalar son dönemde hızlandırılmış durumdadır. Hopa ile Batum arasındaki karayolunun genişliği iki katına çıkarılmıştır. Sarp sınır kapısı tamamen bilgisayarlı sisteme geçirilmiştir. Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanması sonrası Karadeniz Bölgemiz özellikle de Artvin ili için yepyeni bir dönem başlamıştır. Gürcistan ile yapılan ihracat ve ithalatta Artvin ili ticari hayatına canlılık kazandırmıştır. Artvin ilinde ticaret sektörünün (toplam ticaret) sabit fiyatlarla GSYİH içindeki payı Sarp Sınır Kapısının açılışından bir yıl önceyi temsil eden 1987 yılında %9,6’dan, 2000 yılında %19,3’e yükselmiştir. Ticaret sektöründeki bu göreceli artışın temelinde, toptan ve perakende ticaret alt sektöründeki büyüme (1987’de %7,5’ten 2000 yılında %12,8’e) ile otel ve lokanta sektörlerindeki büyüme (1987’de %2,1’den 2000 yılında %6,5’e) büyüme yatmaktadır. 234 İSTANBUL TİCARET ODASI Dolayısıyla, ticaret sektörü Artvin ekonomisinde özellikle il gelişiminin planlanması sürecinde gelecek vaat eden bir sektör olarak ele alınmak durumundadır. Sınır kapısındaki bürokratik işlemlerin fazlalığı ve ihracat yapan firmaların vergi iadelerinde meydana gelen gecikmelerin dış ticareti olumsuz yönde etkilemesine izin verilmemelidir. Ayrıca bağımsızlık sonrası Artvin, Rize, Trabzon illerinde yaşanılan bavul ticareti Türk mallarına duyulan güven zafiyeti nedeniyle durma noktasına gelmiştir. Bavul ticareti özellikle küçük ölçekli işletmeler tarafından hayati öneme haizdir. Gürcistan’da Türk mallarına güven duyulması için gerekli kalite ve hizmet ortamı bu bölgede tekrar tesis edilmelidir. Türkiye-Gürcistan jeoekonomik ilişkilerinde salt iki ülke arasında gerçekleştirilebilecek ilişkilerde istenilen hedeflere ulaşmakta sıkıntı yaşanabilmektedir. Bölgesel kalkınma programlarına ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle kurulmuş en önemli birliktelik “Karadeniz Ekonomik İşbirliği”dir. 6.3.5. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi: KEİB 09 Ocak 1990 tarihinde Sovyetler Birliği’nin Türkiye Büyükelçisi Çerniçev’in de katıldığı bir panelde, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Projesi fikri ilk olarak Şükrü Elekdağ tarafından ortaya atılmıştır. Ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da proje düşüncesine destek vermesi ile “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi Projesi” gündemi meşgul etmeye başlamıştır. Bunun üzerine, 1990 dönemine kadar Türk Dış Politikası’nda ihmal edilen Karadeniz Bölgesi boyutu kuramsal olarak gündeme getirilmiştir. Türkiye’nin liderliğinde başlayan çalışmalar, 25 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul’da düzenlenen bir zirve toplantısında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Deklarasyonu’nun imzalanması ile nihayetlendirilmiş ve örgüt bu tarihte resmen işlerlik kazanmıştır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nde Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Ukrayna ve Yunanistan kurucu üye olarak yer almışlardır. Polonya, Tunus, İsrail, Mısır, Slovak Cumhuriyetleri, İtalya ve Avusturya’ya gözlemci ülke statüsü tanınmıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 235 Sadece Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerden oluşmayan KEİ, çok geniş bir coğrafyayı, diğer bir söylemle Güneydoğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya ülkelerini ve 370 milyonluk bir nüfusu kapsamaktadır. Ayrıca, 20 milyon km²’lik bir alana yayılmış olan KEİ, bugün dünya ticaretinin yüzde 5’ini gerçekleştirmektedir. KEİ, üyeleri arasında, ticarî ve sınaî işbirliğini içine alacak şekilde, ekonomi, bilim-teknoloji ve çevre konularında, ekonomik ve teknik alanlardaki ortak paydaya dayanan projeleri üretmek ve geliştirmek amacıyla tasarlanmıştır. Katılımcılar 2010 yılına kadar aralarında Serbest Ticaret Bölgesi oluşturmaya karar vermişlerdir. Böylelikle, ticaret ve sanayi alanındakiler de dâhil, ekonomi, bilim ve teknoloji ile çevre konularındaki işbirliği genişletilecek, kuruluşlar, müteşebbisler ve firmaların tarım ve haberleşme, istihbarat, istatistik olanlar da dâhil, iktisadi ve ticari bilginin değişimi, ürünlerin standartizasyonu ve belgelendirilmesi, enerji, yeraltı kaynaklarının çıkarılması ve işletilmesi, turizm, tarım ve tarım endüstrileri gibi alanlarda faaliyetleri desteklenecek, müteşebbislerin ve firmaların ferdi ve ortak teşebbüsleri teşvik edilecektir. Taraf devletlerin dışişleri bakanları en az yılda bir kere toplanarak gelişmeleri değerlendirerek yeni hedefler belirleyecek ve bu toplantılara iş dünyasından temsilciler de katılacaklardır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği, bugüne kadar görülen en geniş ve iddialı bölgesel ekonomik işbirliği projesidir. Asıl vurgulanan amacı ekonomik olmakla birlikte, kısa vadedeki işlevi siyasidir. “Karadeniz Ekonomik İşbirliği” (Black Sea Economic Cooperation BSEC) bölgesel uluslararası bütünleşmeye yönelik siyasi ve ekonomik alanda yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüdür. KEİ bölgenin ihtiyaçlarına cevap veren, katılan devletlerin aralarındaki mevcut ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi esasına dayanan, coğrafi yakınlık, tarihsel bağlar, ekonomik tamamlayıcılık özelliklerini dikkate alan, somut projelere dönük, esnek ve pragmatik, özel sektör ağırlıklı, kendine özgü bir ekonomik işbirliği modelidir. Büyük Avrupa mimarisinin bir parçasını 236 İSTANBUL TİCARET ODASI oluşturan bu işbirliği, Avrupa Birliği’nin bir alternatifi değil, tamamlayıcı bir alt sistemidir. Karadeniz’e olan uluslararası ilgi her geçen gün artması sebebiyle, bölgenin ekonomik ve insan kaynaklarından, ayrıca, enerji ve ulaştırma koridorları üzerindeki stratejik konumundan kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bölgeye artan bu ilgiye paralel olarak KEİ’nin çalışmalarıyla ilgilenen ülke ve uluslararası kuruluşların sayısında da önemli düzeyde artış gözlenmektedir. Son olarak da Avrupa Birliği Komisyonu, KEİ’de gözlemcilik statüsünü kazanmıştır. 1998 yılı başında, KEİ’nin kurumsallaşma sürecinde önemli bir adım atılmış ve Karadeniz Ticaret ve Geliştirme Bankası, Selanik’de kurulmuştur. KEİ’nin kurumsallaşması Türkiye’nin öncülüğünde gerçekleşmiştir. Türkiye’nin KEİ’yi oluşturma ve geliştirme aşamasındaki beklentileri liderlere göre farklılık göstermekteydi. Öyle ki, Özal için, Türkiye’nin bölgedeki tek ekonomik ve politik güç olma amacını gerçekleştirecek bir başka girişim, Ecevit Hükümeti için ise, gelecek yüzyılda Türkiye’yi Avrasya’da baş aktör yapacak önemli bir etkendi. Türkiye açısından KEİ, dünyada meydana gelen liberal değişimler ve küreselleşme eğilimlerine paralel olarak ülkemizin dünya ile entegrasyonuna katkıda bulunabilecek ve ayrıca AB ile bütünleşmesini öngören temel tercih ve politikalarına alternatif oluşturmayan, ancak kendi coğrafi konumunun meydana getirdiği imkânlardan da yararlanmayı hedefleyen bir olgudur. Bu hedeflere ulaşılması halinde bu sonuçtan hem Türkiye hem de bütün üye ülkeler fayda sağlayacaktır. Bu girişimin bir diğer özelliği de, Türkiye’nin diğer ülkelere nazaran ekonomik ve siyasal önceliğe ve üstünlüğe sahip olmasıydı. KEİ’nin Türkiye açısından önemi siyasi olarak incelendiğinde, özellikle tarihten gelen komşu ülkelerle yaşanan gerginliğin sona erdirilmesi, iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi, bölgede barışın sağlanması, ülkelerin mevcut sosyal ve kültürel potansiyellerinin kaynaşması, Türkiye’nin birinci hedefidir. Türkiye’nin KEİ üyesi bölge ülkeleri ile ilişkilerini sürdürürken dikkate alması gereken en önemli GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 237 husus, Rusya ile olan ikili ilişkileridir. KEİ üye ülkeleri arasında, nüfusu ve ülkesi gibi ekonomisi de en büyük olan ülke Rusya’dır. KEİ ülkelerinin siyasal yapı çeşitliliği yanında, ekonomik özellikleri de önemli ölçüde devletleri birbirlerine mecbur kılmaktadır ki, enerji de bunların en önemlisidir. Bu bağımlılığın, ülke bağımsızlığını tehdit eder şiddette hissedildiği ülkelerin başında Gürcistan gibi ülkeler yer almaktadır. Rusya, zaman zaman enerji kozunu zayıf ülkeler üzerinde baskı aracı olarak kullanabilmektedir. Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’nin Rusya’nın baskı amacıyla bir tür ambargo uyguladığı Gürcistan’a 2000 yılı başında mazot hibe etmesi, örgüt içerisindeki çelişkiler ile Türkiye’nin bu bölgeye gösterdiği önemi ortaya koyması bakımından dikkate değerdir. KEİ, aslında, gerek Türkiye açısından gerekse diğer üye ülkeler açısından, özellikle bölgesel sorunların çözümüne yönelik henüz herhangi bir varlık gösterememiştir. Türkiye her koşulda, KEİ’nin faydalı olacağına inanıldığı müddetçe desteklemeye devam edecek görünmektedir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin kuruluşunun 15. yıldönümü vesilesiyle 25 Haziran 2007 tarihinde İstanbul’da, örgüt üyelerinin ve gözlemcilerinin Devlet ve Hükümet Başkanlarının davetli oldukları Zirve, “Yeni Ufuklara Yelken Açmak” teması altında yapılmıştır. Türkiye’nin Mayıs-Ekim 2007 tarihleri arasında altı aylığına yapmış bulunduğu KEİ Dönem Başkanlığına rastlayan 15. Yıl Zirvesi’nin KEİ’ye yeni bir yönelim ve canlılık kazandırdığına inanılmıştır. 25 Eylül 2008’de BM 63. Genel Kurul görüşmeleri çerçevesinde New York’ta yapılan KEİ Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısında ele alınan, KEİ’nin etkinliğinin artırılmasına yönelik yol gösterici ilkelerin onaylanması da öngörülmüştür. Toplantı neticesinde, KEİ üyesi ülkelerinin iş adamlarına ve TIR-kamyon şoförlerine vize kolaylığı sağlayacak bir anlaşmanın imzalanması ve KEİ dönem başkanlığının Arnavutluk’tan Ermenistan’a geçmesi kararlaştırılmıştır. 238 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye, Avrupa Birliği, EFTA, ECO, İslam, Balkan ve Karadeniz ülkeleri ile işbirliği modellerini geliştirmek isterken, bunları birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısı olarak ve sonuçta Avrupa genelinde bütünleşme sürecine katkı şeklinde değerlendirmiştir. Bölge ülkeleri arasında mevcut ekonomik işbirliğinin çok taraflı bir mekanizma ile tamamlanması durumunda, bölge halklarının sağlayacağı yararların daha da artacağı düşünülmüştür. Böyle bir gelişmenin sağlanmasında sadece hükümetlere değil, özel sektöre, işadamlarına ve şirketlere de önemli görevler düşmektedir. Dolayısıyla, yeni işbirlikleri oluştururken iş dünyasının hareket kabiliyetini artıracak önlemler almak da gerekecektir. Eski SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinin geçmiş deneyimlerinde karşılaştıkları sıkıntıları ve SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını ilan eden Cumhuriyetlerin içinde bulundukları şartları, bu çerçevede göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Dolayısıyla uluslar üstü bir düzenleme değil, ikili ve çok taraflı işbirliği bazında oluşacak bir sistem ve adım adım gelişecek bir süreç öngörülmüştür. KEİ, bundan böyle parlamento desteği, özel sektör kurumlaşması, ekonomik veri merkezi, bankası, çalışma organları ve yöntemleri ile somut projeleri sonuçlandırabilecek bir duruma kavuşmuştur. Türkiye böylece, ortaya attığı bir fikre başından sonuna kadar sahip çıkmış, kalıcılık ve işlerlik kazanmasını sağlamıştır. KEİ yaklaşık 327 milyon nüfusuyla, uygun fiyatta, kaliteli mal talep eden ülkelerin bulunduğu önemli bir pazar durumundadır. KEİB ülkelerinin doğal kaynaklar açısından zengin olmaları, bu kaynaklarını dünya fiyatları üzerinden değerlendirmeleri eğilimini beraberinde getirmiştir. Büyük piyasa rekabet koşulları, küçük piyasa rekabet koşullarından daha uygundur. Bütünleşmeden kaynaklanacak maliyet düşürücü verimlilik anlayışı gibi nedenlerle, üye ülkeler kendi aralarında rekabeti hızlandırabilecektir. Türkiye ise bugün kendisine rekabet alanı yarattığı birçok mal ve hizmette (gıda, tüketim malları ve tekstil) geniş bir piyasa sağlarken, aynı şekilde diğer ülkelere de o ülkelerin rekabet GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 239 edebilecekleri alanlarda Türkiye’ye ya da Türkiye aracılığıyla dünya piyasalarına pazarlama imkânı sağlayabilecektir. KEİ’e katılan ülkelerin ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmaları da önemli bir unsurdur. KEİ ülkelerinin bir bölümü tarıma dayalı gıda, giyim ve diğer tüketim malları sanayileri bakımından karşılaştırmalı üstünlüğe, diğer bir bölümü ise yatırım ve ağır sanayi malları bakımından karşılaştırmalı üstünlüğe, örneğin Romanya ve Kafkas ülkeleri düşük maliyetli işgücüne, Türkiye ve Yunanistan oldukça gelişmiş hizmet ve turizm sektörüne, hafif endüstriler ile ileri teknolojiye, Ukrayna ve Rusya Federasyonu, Azerbaycan ve Ukrayna gibi ülkeler kömür, petrol ve doğal gaz gibi enerji stoklarına sahiptir. Büyük bir dönüşüm sürecinde bulunan ve tek başlarına Batı ekonomileri karşısında hemen hemen hiç pazarlık gücü bulunmayan bölge ülkelerinin, KEİ bünyesindeki ekonomik bütünleşme çabaları sonucunda, rekabetin artması, piyasa riskinin azalması gibi faktörlerin verimliliklerini artırmalarına yol açabileceğini, bunun da bölge ülkelerinin diğer ülkeler karşısındaki pazarlık gücünü artırabileceğini söylemek mümkündür. Bölge ülkeleri arasında sağlanabilecek işbirliğinin, teknolojik açıdan da birçok yarar sağlayabileceğini söylenebilir. Bölge ülkelerinin sahip oldukları enerji kaynakları, ortak projeler üretilmesi, işletilmesi, Türkiye’nin bu tür projelere katılması gerek bölge ülkelerine gerekse Türkiye’ye sanayi ve yatırım alanlarında yeni imkânlar sağlayacak, Türkiye’nin bölgede önemli bir güç kaynağı olmasını ve etkin rolünü daha da perçinleyebilecektir. 6.4. Enerji Alanında İlişkiler 6.4.1. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığını kazanması, bölgenin enerji kaynaklarının dünya pazarlarına açılmasını gündeme getirdi. Zengin enerji kaynaklarına sahip olan ve kalkınmalarını bir an önce gerçekleştirmek isteyen yeni ülkeler, enerjinin paraya dönüşmesi 240 İSTANBUL TİCARET ODASI için uluslararası pazarlara ulaştırılması gerektiği gerçeğinden hareketle bu doğrultuda girişimlere başladılar. Azerbaycan ve Kazakistan petrolde, Türkmenistan ve Özbekistan da doğalgazda ön plana çıktılar. Azerbaycan, Şah Denizi doğal gaz yataklarının ortaya çıkmasıyla birlikte doğal gazda da söz sahibi olan ülkeler arasına girdi. Bu Türk Cumhuriyetleri’nin dünya pazarlarına çıkışlarının olmaması, yeni bir boru hattının inşasını gündeme getirdi. Bu durum bölgesel güçlerin hatta bölge dışı ülkeler ile uluslararası şirketlerin içinde olduğu bir rekabeti başlattı. Son dönemde dünyanın bilinen petrol rezervlerine, 200 milyar varillik bir rezervle Hazar Havzası petrolleri de eklenmiştir. Bölgedeki büyük rezerv, özellikle ihtiyaç sahibi batılı ülkeler için, hem diğer bölgelerdeki mevcut petrol rezervleri için alternatif, hem de dünyadaki petrol fiyatlarının belli bir seviyede tutulması ve rekabet ortamının oluşturulması için bir kontrol mekanizması oluşturmaktadır. SSCB döneminde zengin enerji kaynaklarını işleme, kullanma ve pazarlama ayrıca ürün fiyatını belirleme açısından Sovyetlerin merkezi yönetiminin kontrolünde olan bölge ülkeleri, SSCB’nin dağılmasının ardından, söz konusu doğal kaynaklarını Rusya dışında alternatif bir yolla dünya piyasalarına ulaştırma ve/veya taşıma güzergâhında yer alma olanaklarını aramışlardır. Böylece bu ülkeler, bağımsızlık öncesi dönemde yalnız ve ancak Rusya Federasyonu topraklarından geçerek ve uluslararası piyasa fiyatlarından çok düşük fiyatla satabildiği petrolünü, uygun fiyatla ve Rusya Federasyonu’nun tekeline bağlı kalmadan satma olanağına kavuşacaktı. Rusya dışında boru hatlarına sahip olunmasıyla hem ekonomik bağımsızlık açısından en temel adım atılmış olurken, hem de elde edilecek gelir önemli oranda artacaktı. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’na verilen önem; büyük ölçüde, bu projenin başlangıç noktasına ev sahipliği yapan Azerbaycan’ın jeopolitik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Transkafkasya coğrafyasında ispatlanmış petrol ve doğalgaz rezervleri ile dikkat çeken tek ülke Azerbaycan’dır. Bilinen tarih boyunca, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 241 kimi zaman sayısız büyük mücadelelere sahne olmuş, kimi zamanlar da nice büyük göçlere yol veya barınak sunmuş bu cömert coğrafya, şimdilerde Orta Asya ve Hazar havzasının zengin enerji kaynaklarını batıya pompalayacak bir şah damarını andırmaktadır. Ermenistan ve Gürcistan’ın ispatlanmış rezervler bakımından pek şanslı olduğu görülmemektedir. Bu ülkeler, enerji kaynaklarının uluslararası pazara Rusya’dan geçmeyen alternatif yolarla ulaştırılmasına yönelik stratejilerde kilit konumda olmaları nedeni ile önemlidirler. Özellikle Gürcistan, BaküTiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ve bu hatta paralel döşenmekte olan Şah Deniz Doğalgaz Boru Hattı’nın (Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı) geçiş ülkesi olması nedeniyle büyük bir stratejik öneme sahiptir. Hazar Havzası’ndaki petrolün Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ile taşınması, Türkiye’nin de uzun dönemli ekonomik çıkarlarına fayda sağlayacak bir gelişmedir. Türkiye için Gürcistan, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne ve Azerbaycan’a bağlantısını sağlayan tek ülke olması dolayısı ile jeopolitik; Rusya ile arasında tampon bir ülke olması dolayısıyla da jeostratejik değere sahiptir. Gürcistan, BTC’yi, Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı’nı ve Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu’nu taşıyan bir köprüdür. Bu sebeple, Gürcistan sadece Hazar petrolleri çıkış kapısı olarak gündeme gelmemiş, AB’nin “21. Yüzyıl İpek Yolu” olarak adlandırdığı TRACECA (Transport Corridor Europa Caucasus Asia) Projesi, Mayıs 1993 tarihinde Brüksel’de TACIS program çerçevesinde ortaya atılmıştır. 20. Yüzyıl başından itibaren Batı, coğrafya ve politika arasındaki ilişkiyle yakından ilgilenmişti. Soğuk dünyadaki stratejik kaynaklar ve devletler üzerinde kontrol kurmada rekabet etmişlerdi. Sovyetlerin dağılması ile Moskova jeostratejik alanını kaybetmiş, Washington ise Moskova’nın çözüldüğü bu bölgelerde etkin olma fırsatını elde etmiştir. Hazar havzası petrollerinin Karadeniz ve Akdeniz’e ulaştırma yolları üzerinde bulunan Gürcistan’daki iç durumun, petrol alanındaki gelişmeler üzerinde büyük etkisi bulunmaktaydı. BTC hattını bölgedeki nüfuzu açısından bir tehdit olarak gören Rusya, Gürcistan’da sürekli istikrarsızlıklar çıkararak bu boru hattını engellemeye çalışmıştır. 242 İSTANBUL TİCARET ODASI Projenin resmiyet kazanmasına yönelik çerçeve anlaşması niteliğindeki “Hükümetler arası Anlaşma-IGA”, 18 Kasım 1999’da, İstanbul’da yapılan son AGİT Zirvesi’nde bir araya gelen Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye Cumhurbaşkanları tarafından ABD Başkanı’nın da şahitliğinde imzalanmıştır. Ayrıca “Ev Sahibi Ülke Anlaşması-HGA”, “Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması-TCA” ve “Hükümet Garantisi Anlaşması-GGA” de bu tarihte parafe edilmiştir. MEP Katılımcıları, 17-18 Ekim 2000 tarihinde sırasıyla Azerbaycan ve Gürcistan ile “Ev Sahibi Ülke Anlaşmaları”nı tamamlamış, 19 Ekim 2000 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyeti ile “Ev Sahibi Ülke Anlaşması” ve “Hükümet Garantisi Anlaşması”nı, BOTAŞ ile de “Anahtar Teslim Müteahhitlik Anlaşması”nı imzalamıştır. Böylece, artık bir “Dünya Projesi! Haline de dönüşen bu önemli boru hattı projesinin gerçekleştirilmesinin önündeki tüm engeller ortadan kalkmış ve BTC ham petrol boru hattı için onay alınmıştır. 28 Şubat -1 Mart 2001 tarihlerinde, Türkiye Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan ve ABD devlet temsilcileri arasında yapılan toplantı neticesinde, 1 Mart 2001 tarihinde, Kazakistan’ın Bakü-TiflisCeyhan ham petrol boru hattı Projesi’ne katılması hususunu içeren mutabakat zaptı imzalanmıştır. İncelemelerin olgunlaşması ile BTC’nin finans ve proje aşamaları tamamlanmış, Eylül 2002’de Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan Devlet Başkanları’nın katıldığı bir törenle boru hattının temeli atılmıştır. Bakü’den Ceyhan’a 1764 km. uzunluğundaki boru hattı güzergâhı, Azerbaycan’da Bakü’den başlayarak, Gürcistan Tiflis’ten Türkiye’ye, Akdeniz kıyısında da Ceyhan’a ulaşmaktadır. Petrol, Bakü yakınındaki Şangaçal terminalinden, Gürcistan yoluyla, Ceyhan’daki yeni deniz terminaline taşınacak şekilde tasarlanmıştır. Boru hattının 1074 kilometresi Türkiye’de, 245 kilometresi Gürcistan’da ve 445 kilometresi de Azerbaycan’da inşa edilmiştir. BTC, aynı zamanda Türkiye’nin enerji politikasına da büyük ölçüde hizmet etmiştir. Türkiye bu kapsamda, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeyi aynı GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 243 zamanda, coğrafi ve jeostratejik konumundan yararlanarak, enerji tüketicisi ülkelere güvenilir bir enerji koridoru oluşturmayı hedeflemektedir. Taşıma maliyetlerinin minimuma indirilmesi, finansman ve navlun ücretlerinde sağlanacak tasarruf gibi nedenlerle daha ucuza ham petrol temin etmek mümkün olmuştur. Bunun temel nedeni, Hazar petrolünün sadece iki gün içinde Ceyhan terminaline ulaşmasıdır. Basra Körfezi’nin petrolü, ise, Irak Boru hattı ile 15 günde Ceyhan terminaline ulaşmaktadır. BTC ham petrol boru hattından alınacak petrol ile ithalata bağımlı ülkemizin enerji arz güvenliğine yapılacak katkı açısından da çok ciddi bir avantaj tesis edilmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan hattının aktif hale gelmesiyle Türkiye’nin yılda yaklaşık 500 milyon dolar gelir elde etmesi tahmin edilmiştir. Aynı zamanda, Türkiye petrol ithalatına ödediği paradaki azalmadan dolayı 3 milyar dolarlık bir tasarruf sağlayacağı hesaplanmıştır. 10 Haziran 2005 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ve Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in katıldığı törenle BTC Hattı’na petrol pompalanmaya başlanmıştır. 2006 yılından bu yana tam anlamıyla faaliyettedir. Tasarım ömrü 40 yıl olarak hesaplanan BTC Boru Hattı’nın toplam uzunluğu 1764 km.’dir. Bu hattın Türkiye’den geçen 1074 km.’lik kısmının tamamı bir kamu kuruluşu olan BOTAŞ tarafından yaptırılmıştır. BTC Boru Hattı, günde 1 milyon varil, yılda 50 milyon ton taşıma kapasitesine sahiptir. BTC, Gürcistan’da, çoğunluk olarak Ermeniler’in yaşadığı ve potansiyel bir sorun niteliği taşıyan Cavaheti bölgesinden geçmektedir. Bu tehditleri yok etmek amacıyla, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan BTC hattının korunmasına yönelik bir askeri işbirliği anlaşması imzalamışlardır. Bugüne kadar siyası, ekonomik, stratejik ve güvenlik bakımından en uygun çözüm olduğunu tüm dünyaya kanıtlayan BTC HPBH Projesi, Türk Boğazlarındaki aşırı trafik yükünden kaynaklanan geçiş risklerinin en aza 244 İSTANBUL TİCARET ODASI indirilmesi sayesinde çevresel etkiler bakımından da açık ve önemli bir avantaj sağlamıştır. Kafkasya bölgesinin uluslararası toplumla bütünleşmesine büyük önem veren Türkiye, aynı zamanda BTC’yi komşularını Batı’ya bağlayacak bir köprü olarak değerlendirmiş ve bu çerçevede, bölgesel işbirliğinin somut bir örneğini oluşturan bu projenin gerçekleştirilmesinde öncü rol oynamıştır. 6.4.2. Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı Hazar denizinde 1999 yılında bulunan geniş gaz rezervlerinde büyük hisseye sahip olan BP-AMACO, doğal gazı Türkiye’ye satmak istemiş ve Azerbaycan devlet başkanı Haydar Aliyev’i Türkiye ile hemen bir gaz anlaşması yapması için zorlamıştır. Ancak daha önce Türkmenistan doğal gazının Hazar’ın altından Türkiye’ye taşınması projesi bulunmaktaydı. Türkiye, Azerbaycan’ın da bu projeye karşı çıkmamasını istemekteydi. Azerbaycan gazının satışa hazır hale gelmesi için, uzmanlar en az beş yıl gerektiğini belirtmişlerdi. Türkiye açısından bakıldığında Türkmen doğal gazı projesi hayati önemdedir. Çünkü BTC petrol boru hattına bitişik bir güzergâh izleyecektir. Bu hattın gerçekleşmesi, aynı zamanda BTC hattının da hayata geçirilmesiyle eş anlamlı görülmüştür. Türkmenistan’la yapılan anlaşma doğrultusunda, Türkiye’nin 2002 yılında Gürcistan sınırından doğalgaz alımını başlatacağı vurgulanmıştır. Azerbaycan’ın Bakü’den Gürcistan sınırına kadar uzanan eski bir boru hattı şebekeyi Türkiye’ye bağlayabilmek için önce Gürcistan toprakları üzerinde 250 kilometrelik bir boru hattı, ikinci ayakta ise Doğu Anadolu doğal gaz iletim hattını Horasan üzerinden Gürcistan sınırına bağlayacak yine 250 kilometrelik ikinci bir hattın yapımı gerekmiştir. Ancak Ankara’nın tek çekincesi, Azeri doğal gazına yöneldiği takdirde, Türkmenistan’a verilen stratejik önceliğin 2. plana düşecek olması idi. Buna karşılık, Azeri seçeneği ağır bassa bile, 2. aşamada Türkmen doğal gazının bu hatta eklenmesinde bir sıkıntı yaşanmayacağı belirtilmiştir. Sahada 625 milyar m³ doğal gaz ve 750 milyon varil kondensat rezervi olduğu öngörülmektedir Türkiye’nin doğal gaz talebinin önemli bir kısmını GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 245 karşılayabilecek büyüklükteki projenin azami doğal gaz ve kondensat üretim kapasiteleri yılda 15 milyar m³ ve 13 milyon varildir. Birinci aşama toplam gaz satış miktarı 8,1 milyar m³ olacak, projenin satış işlemleri Azerbaycan Gas Supply Company (AGSC) tarafından gerçekleştirilecektir. Yatırım miktarı 2,4 milyar ABD doları olan bu aşamada 14 üretim kuyusunun olması planlanmıştır. Bu proje ile Azerbaycan gazının Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşınması amaçlanmaktadır. Ekim 2000’de başlayan Azerbaycan’dan doğal gaz teminine yönelik müzakereler sonucunda, 12 Mart 2001 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Azerbaycan Başbakan Yardımcısı tarafından Azerbaycan doğal gazının Türkiye’ye sevkine ilişkin “Hükümetler Arası Anlaşma” ve bu anlaşmaya istinaden aynı tarihte BOTAŞ ve SOCAR arasında “Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmesi” imzalanmıştır. 15 yıl süreli “Doğal Gaz Alımı Anlaşması” alımların 2004 yılında iki milyar m3 ile başlaması ve planlı periyotta 2007 yılında 6,6 milyar m3/yıl’a ulaşması öngörülmüştür. “Hükümetler Arası Anlaşma” Azerbaycan Milli Meclisi tarafından 26 Ekim 2001 tarihinde, Gürcistan parlamentosu’nca 19 Aralık 2001 tarihinde onaylanırken, TBMM Genel Kurulunca 28 Aralık 2001 tarihinde onaylanmıştır. Söz konusu “Alım-Satım Kontratı” şartları uyarınca, doğal gazın teslim noktası Türkiye-Gürcistan sınırıdır. Hattın Türkiye topraklarında kalan kısmının yapım ve işletme sorumluluğu BOTAŞ’a Azerbaycan topraklarından başlayarak Türkiye-Gürcistan sınırına kadar yapılacak kısmın yapım ve işletme sorumluluğu da SOCAR-Azerbaycan’a aittir. Proje, Deniz Projesi’nin hayata geçirilmesi ile Türkmenistan-TürkiyeAvrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nde bugüne kadar karşılaşılan bazı sorunların çözümü de kolaylaşacaktı. Türkmenistan bağlantısı yoluyla Türkmen gazının da Azeri doğal gazını taşıyacak boru hattına bağlanması sayesinde bir yandan ülkemizin büyük önem verdiği arz güvenliği ve kaynak çeşitliliği açısından büyük bir adım atılmış olacak, öte yandan da Türkiye’nin Rus doğal gazına alternatif arayan Avrupa’ya Hazar gazının ulaştırılması açısından en güvenli ve en önemli geçiş ülkesi olduğu da net bir şekilde ortaya çıkmış olacaktı. 246 İSTANBUL TİCARET ODASI Anlaşmaların imzalanması sırasında Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze tarafından yapılan açıklamada, Azerbaycan ve Gürcistan’ın yanı sıra bu projelerden dolaylı veya dolaysız yararlanacak Baltık, Karadeniz, Hazar ülkeleri, Rusya, Ukrayna ve Türkiye’yi içine alan coğrafyanın da jeoekonomik ve jeopolitik yapısını etkileyeceği özellikle vurgulanmıştır. Şah Deniz Projesi’nin diğer bir yönü ise Batı’nın giderek artan enerji ihtiyacını karşılamak için önemli bir kaynak oluşturacak Avrasya Enerji Koridoru’nun ve dolayısıyla bu koridor üzerinde bulunan ülkelerin güvenliklerinin Batı tarafından korumaya alınmasıdır. Batı’nın gelişmiş ülkeleri boru hatları aracılığıyla sağlanacak enerji kaynaklarının kesintisiz olarak kendilerine ulaşmasını sağlamak için bölgenin güvenlik ve istikrarı konusunda daha hassas ve müdahil olacaklardır. Gürcistan Cumhurbaşkanı Şevardnadze, bu yöndeki beklentilerini “Rusya ve Ukrayna ile diğer devletlerin katılımlarıyla bölgede Azerbaycan ile Gürcistan’ı birbirlerine bağlayan ortak bir enerji sistemi kurulması tamamlanması bölgedeki devletlerin güvenliklerini de garanti altına alacaktır” şeklinde ifade etmişti. BTC Petrol Boru Hattı, Hazar Denizi’nin Şah Deniz yatağındaki doğalgazın Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğalgaz boru hattıyla pazarlanmasında da etken olmuştur. Türkmenistan doğalgazının da Hazar’a döşenecek borularla BTE kanalıyla pazarlanmasının gerçekleşmesi halinde bölge ülkelerinin ekonomik imkânları ve stratejik önemleri daha da artması düşünülmüştür. Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin hayata geçirilmesi yönünde, 29 Ekim 1998 tarihinde Ankara’da imzalanan anlaşma kapsamında, Türkiye’ye 16 milyar m³/yıl, Avrupa’ya 14 milyar m³/yıl olmak üzere toplam 30 milyar m³/yıl Türkmen gazının 30 yıl süre ile taşınması öngörülmekteydi. 18 Kasım 1999 tarihinde de “Hazar Geçişli Boru Hattı’nın Gerçekleştirilmesine İlişkin Prensiplere Yönelik Hükümetler Arası Deklarasyon” imzalanmıştır. 21 Mayıs 1999 tarihinde Aşkabat’ta BOTAŞ ile Türkmenistan Devlet Başkanı nezdinde hidrokarbon kaynaklarının kullanımı konusunda yetkilendi- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 247 rilmiş merci arasında, 16 milyar m3/yıl düzeyinde doğal gaz alımına ilişkin 30 yıl süreli, “Doğal Gaz Alım-Satım Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, gaz teslimatlarının 2002-2004 döneminde başlaması öngörülmüştür. “Doğal Gaz Alım-Satım Anlaşması”na göre, doğal gaz, Türkmenistan’dan Türkiye-Gürcistan sınırında teslim alınacaktır. Ayrıca, doğal gazı taşıyacak ve Türkmenistan’dan başlayarak Gürcistan sınırına ulaşacak boru hattının bu noktaya kadar yaptırılması ve işletilmesi sorumluluğu tümüyle Türkmen tarafına aittir. Boru hattının Türkiye topraklarındaki yapım ve işletimi ise Türk tarafına aittir. BOTAŞ, özellikle İran hattının çapını 40 inç’e çıkararak ve bununla ilgili anlaşmaları imzalayıp inşaatlarına başlanmasını sağlayarak, Türkiye sınırları içinde inşa edilmesi gereken boru hatları için Mühendislik, Tedarik ve İnşaat sözleşmelerinin imzalanması yükümlülüğünün büyük bir bölümünü yerine getirmiş bulunmaktadır. 29 Ekim 1998 tarihinde imzalanan antlaşmadaki ulusal prosedürlerin yerine getirilmesi yükümlülüklerinin tümü Türkiye tarafından tamamlanmıştır. Türkmenistan tarafından, 13 Şubat 1999 tarihinde, proje’nin General Electric Capital ve Bechtel firmalarından oluşan Pipeline Solutione Group (PSG) liderliğinde bir konsorsiyum tarafından yürütüleceği açıklanmıştır. Ağustos 1999’da, PSG Konsorsiyumuna Shell şirketi de iştirak etmiştir. Türkmenistan’ın PSG’ye verdiği Görevlendirme Mektubu’nun (Mandate Letter) geçerlilik süresi 19 Şubat 2000 tarihi itibarıyla sona ermiştir. Türkmen tarafının bu yetkilendirme süresi uzatılması nedeniyle, GE Capital ve Bechtel firmaları, söz konusu Proje’nin gerçekleştirilmesi için oluşturulan PSG Konsorsiyumu’ndan çekilmişlerdir. 6.4.3. Elektrik Enerjisi ve Deriner Barajı 1990-1993 döneminde imzalanan çeşitli protokoller uyarınca Hopa-Batum Enerji Nakil Hattı’ndan Gürcistan’a 1990-1996 yılları arasında toplam 1.4 milyar kWh elektrik enerjisi sevk edilmiştir. Gürcistan’ın bu sevkıyatı yine elektrik enerjisi olarak iade etmesi öngörülmüştür. 248 İSTANBUL TİCARET ODASI Deriner Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin inşaatına ise Ocak 1998’de başlanılmıştır ve 2004’te de tamamlanmıştır. Baraj, 247 metre yüksekliği ile bugüne kadar Türkiye’de inşa edilmiş en yüksek beton barajdır, ayrıca, kendi alanında, dünyanın da en yüksek üçüncü barajıdır. 31 Mayıs 2000 tarihinde Gürcistan enerji şirketi Elektrogadatsema ile imzalanan sözleşme gereğince 220 kW Hopa-Batum Hattı vasıtasıyla Gürcistan’dan 100 mw güç ile 70 milyon kWh/ay üzerinden elektrik enerjisi alınması, bu enerjinin %15’inin ise Gürcistan’ın borcuna mahsup edilmesi kararlaştırılmıştır. 6.5. Ulaştırma-Haberleşme Alanında İlişkiler Gürcistan Türkiye’ye, Artvin ilinden Sarp, Ardahan ilinden de Türkgözü Sınır Kapıları ile bağlıdır. Üçüncü sınır kapısı Çıldır/Aktaş’ın açılması yönündeki siyasi irade ertelense de, açılması yönündeki çalışmalar devam etmektedir. Posta işletmesi Genel Müdürlüğü ile Gürcistan Posta İdaresi arasındaki posta ilişkileri Dünya Posta Birliği (UPU) ve Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) kararları çerçevesinde sorunuz olarak sürdürülmektedir. Öte yandan, ülkemiz çıkışlı ve Gürcistan varışlı uçakla mektup ve koli postları KUK Protokolü’nde yer alan esaslar çerçevesinde 01 Eylül 1998 tarihinden itibaren haftanın dört günü THY’nin Tiflis’e tarifeli uçuşlarıyla gönderilmeye başlanmıştır. Türkiye ile Gürcistan arasında telefon haberleşmesi, Sarp’tan Batum’a varılmış olan uzun mesafe abonesi tipindeki 1 Adet telefon devresinin yanı sıra, Kasım 1995’te TÜRKSAT uydusu üzerinde tesis edilen 30 Adet telefon devresi ile sağlanmaktadır. Söz edilen 30 telefon devresinden biri, Ankara-Kutaisi hava koridoru ile sivil havacılık haberleşme için kiralık devre olarak tahsis edilmiştir. Gürcistan ve “Türk Telekom-Turkcell” GSM şebekeleri arasında “Roaming” (Uluslararası Serbest Dolaşım) anlaşması imzalanmış olup, hizmet fiilen 10 Haziran 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İletişim ilişkilerinin arttırılması için oldukça elverişli ortam bulunmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 249 21. yüzyıla girerken ekonomik modellerindeki gelişmeler ve serbest pazar ekonomisi dünya ülkelerini ticari ilişkilerde hızla bir araya getirirken ulaşım konusu da kıtalararası boyut kazanmıştır. Siyasi değişimler sonucu bağımsızlıklarını kazanan ülkeler, dış pazarlara açılmada daha bağımsız hareket etme imkânına kavuşmuştur. Avrupa ülkelerinin ticaretlerini geliştirme istekleri ile Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin, teknoloji transferi gelişmiş ülkelerle entegrasyon istekleri, uygun bir ulaşım hattının kurulmasını icap ettirmektedir. Tarafların ortak çıkarları, tesis edilecek uygun bir ulaşım koridoru etrafında örgütlenmelerini gerekli kılmaktadır. Kafkasya ve Orta Asya ülkelerini Avrupa ulaşım hatlarına bağlamak için çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ekonomik Komisyonu (AEK) bünyesinde, uluslararası “E” yollarının bu ülkeleri de içine alacak şekilde genişletilebilmesi konusunda çalışmalar başlamıştır. Karaya sıkışmış Orta Asya Bağımsız Devletlerini, Akdeniz’e ve Avrupa pazarlarına bağlamak için oluşturmaya çalışılan koridorlar içerisinde gerek coğrafi gerekse altyapı nedeniyle en kısa, en ekonomik ve en güvenli koridor Türkiye üzerinden geçen ve Kafkasları da içine alan Kars-Tiflis bağlantısı ile kurulacak demiryolu koridorudur. Bugün için geçerli olan bu durumun en doğru bir şekilde ve zamanında kullanılması sadece Türkiye açısından değil, koridorun geçtiği tüm ülkelerin yararları açısından da önemi bulunmaktadır. Türkiye, coğrafi konumu itibariyle Avrupa ile Orta Asya ve Uzakdoğu arasında en kısa yol üzerinde bulunmaktadır. Bu bakımdan yeni ile eski dünya arasında bir köprü niteliğinde olup, ayrıca ulaşım açısından stratejik bir öneme sahiptir. Batı ile Doğu arasında tarihi ipek yoluyla başlayan ticaretten Türkiye devamlı yararlanmıştır. Türkiye-Gürcistan arasında doğrudan demiryolu bağlantısının sağlanması amacıyla geliştirilen Kars-Tiflis Demiryolu projesi, Akdeniz, Karadeniz ve İran üzerinden oluşturulmaya çalışılan Doğu-Batı ulaşım koridorları içerisinde emniyet, sürat ve ekonomik yönden en uygun bir alternatife sahiptir. 124 km.lik Kars-Ahılkelek demiryolunun inşasının tamamlanmasıyla Çin, Moğolistan ve 250 İSTANBUL TİCARET ODASI Orta Asya Bağımsız devletleriyle Kafkas ülkeleri Türkiye üzerinden ve en kısa yoldan Akdeniz’e ve Avrupa ulaşım hattına bağlanmış olacaktır. Türkiye’nin ulusal demiryolu ağı doğusunda Kars-Gümrü bağlantısı ile Ermenistan’a ve Van-Kotur bağlantısıyla da İran Demiryollarına bağlıdır. Ermenistan’dan geçen hat, bu ülke ile olan ilişkilerin özelliği sebebiyle trafiğe kapalı tutulmaktadır. İran üzerinden doğuya doğru giden demiryolu ile KoturTebriz-Culfa güzergâhı ile kuzeye yönelerek Nahcivan’dan geçmekte, ancak Nahcivan-Azerbaycan arasında 35 km. uzunluğunda Ermenistan topraklarından geçen hat kesiminin mevcut olmaması nedeniyle de , bu hat üzerinden Bakü’ye ulaşmak mümkün olmamaktadır. Traceca (Transport Corridor For Europe-Caucasus-Asia); Ana güzergâhı Doğu Avrupa, Karadeniz boyunca Kafkaslar, Hazar Denizi boyunca Orta Asya’dır. Rusya’nın dışarıda bırakıldığı ve Avrupa Birliğinin yakın ilgi alanında bulunan bu proje; Avrasya coğrafyası üzerinde ticaretin izleyeceği ikinci İpek Ticaret Yolu olarak nitelendirilmektedir. Bu ulaştırma yolu Londra’dan Çin’e ve Çin Denizi ile Japonya’ya kadar uzanmaktadır. “Eurasian Transport Corridor” olarak nitelendirilen bu ticaret yolu Avrupa Birliği’nin yakın ilgi alanı içindedir. “Avrupa-Kafkasya-Asya Koridoru” üzerinde uluslararası taşımacılığın geliştirilmesi hakkında temel çok taraflı anlaşma, Avrupa Birliği’nin “TRACECA” projesini şekillendirmektedir. Asya-Pasifik ile Avrupa Birliği ülkeleri, bu ticari hattın üzerinden ticaretlerini gerçekleştirecektir. Bu proje 1993 yılı Mayıs ayında Brüksel’de Avrupa Birliği üye ülkeleri ile 8 Hazar ve Kafkas bölgesi ülkesi arasında imzalanmıştır. “TRACECA” projesine EBRD finansman sağlamaktadır. Temel amaç, “TRACECA” projesinde yer alan AB dışındaki 8 ülkede Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da ulaştırma alt yapısının tamamlanması ve modernleştirilmesidir. Burada Avrupa Birliği, “İkinci İpek Ticaret Yolunda” Asya’nın açılımını Karadeniz’e Gürcistan üzerinden yapmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 251 Projenin ilk halinde Rusya ve Türkiye bulunmamaktadır. Ticaret hattı olarak Avrupa Birliği ulaşımın Gürcistan üzerinden Rusya ve Türkiye olmaksızın Bulgaristan’a Karadeniz’den deniz yolu ile getirilmesini amaçlamaktaydı. Ancak Türkiye 2001 yılı içinde yukarıda adı geçen anlaşmaya taraf olarak Avrupa-Kafkasya-Asya koridorunda güzergâhı, Londra-Bulgaristan-İstanbulAnkara-Gürcistan olarak değiştirmiştir. Mashhad-Tahran-İstanbul üzerinden kurulmaya çalışılan transit hat, Sovyetlerin dağılmasından sonra önceliğini yitirmiştir. Daha kısa olan TürkiyeGürcistan-Azerbaycan-Türkmenistan üzerinden geçen demiryolu-denizyolu kombine ulaşım koridoru öncelik kazanmıştır. Almata-Bişkek-Taşkent-Aşkabat-Bakü-Tiflis-Ankara-İstanbul hattı; Kafkaslar ve Orta Asya’yı Avrupa pazarlarına bağlayacak ve transit taşımacılıkta Türkiye’yi önemli konuma getirecektir. Trans Asya Projesinin bir kolu olan Trans Kafkasya demiryolu koridoru Türkiye’nin menfaati açısından vazgeçemeyeceği ve uluslararası platformda savunulması gereken bir projesidir. İran üzerinden kurulmaya çalışılan hattan 375 km. daha kısa olan TürkiyeGürcistan demiryolu aynı zamanda hat kapasitesi bakımından güneyde Van gölü geçişine nazaran daha yüksek kapasitelidir. Van Gölü Feribot dar boğazı nedeniyle, gölün kuzeyinde 239 km. uzunluğunda bir demiryolu geçişi için projesi ile Haydarpaşa-Tiflis-Bakü-Taşkent koridorunun, Tahran üzerinden oluşturulmaya çalışılan koridora nazaran 525 km. daha kısa olması planlanmıştır. Kars-Tiflis demiryolu, Orta Asya Cumhuriyetleri ile Azerbaycan ve Kafkas Ülkelerinin Türkiye ile ve kendi aralarındaki ticari faaliyetlerinin gelişmesinde, karaya sıkışmış bu ülkenin Akdeniz ve Karadeniz limanları ile tüm Avrupa ve Dünya pazarlarına bağlanmasında önemli bir rol oynayacak, aynı zamanda tüm bölgede barışın ve huzurun tesis edilmesine yardımcı olacaktır. Yakın zamana kadar Rus ve Baltık Denizi limanları vasıtasıyla yönetilen yıllık 1,5 milyon ton Özbek pamuğu yeni demiryolu ile 2,5 kez daha kısa sürede Türkiye üzerinden Akdeniz ve Karadeniz limanları ile pazarlanabilecektir. 252 İSTANBUL TİCARET ODASI Mashhad-Saraks-Tecen yeni demiryolunun hizmete açıldığı gün Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan ve Özbekistan Cumhurbaşkanları arasında Türkmenistan’ın Saraks kentinden, Taşkent-Aşkabat-Türkmenbaşı-Bakü-Tiflis-Poti güzergâhında transit taşımacılığın geliştirilmesi ile ilgili imzalanan sözleşme oldukça anlamlıdır. İran her ne kadar önce davranıp Saraks-Tecen hattını ikmal ederek Orta Asya Bağımsız Devletlerini İran üzerinden geçen bir koridorla Avrupa demiryolu ağına bağlamış ise de asıl trafiği çekecek koridorun daha kısa olması ve Kafkasları da içine alması nedeniyle Taşkent-Tiflis koridorunun önemi vurgulanmıştır. 6.5.1. TRACECA (İpekyolu) Projesi Projenin amacı, Avrupa ile Asya arasında daha önce Moskova üzerinden yapılan ulaşım koridoruna alternatif yeni bir koridor yaratarak, zengin yeraltı kaynaklarına sahip Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile Avrupa arasında sağlam bir ulaşım köprüsü kurmaktır. AB, TRACECA projesinden önce yine bu coğrafyaya yönelik olarak TACIS (Bağımsız Devletler Topluluğu’na Teknik Yardım) adı altında bir başka projeyi de başlatmıştır. TRACECA ile TACIS birbirini tamamlar niteliktedir. TACIS genel anlamda teknik yardımlar için tesis edilmiş ve BDT ülkeleri ile Moğolistan’ı hedef almıştır. TRACECA ise daha çok ulaşım konularına odaklanarak Kafkas ve Orta Asya Cumhuriyetlerini hedef seçmiştir. TRACECA projeleri için IBRD 250 milyon dolarlık, Dünya Bankası da 40 milyon dolarlık finansman sağlamıştır. Sağlanan bu kaynaklarla, Sovyet dönemi sonrasında yeterli yatırımların yapılmaması sonucu kullanılamaz duruma gelmiş olan birçok liman, demiryolu ve karayolu modernize edilmeye başlanmıştır. Hazar Denizi ve Karadeniz’deki bazı stratejik noktalar arasındaki Ro-Ro ve feribot seferleri tekrar başlatılabilmiştir. Bunların yanı sıra TRACECA programı, katılan ülkelerdeki taşımacılık sektörünü geliştirmeye yönelik bir takım çalışmaları da başlatmıştır. TRACECA, bu projelerin finansmanında yardımcı olmanın yanı sıra, projelerin fizibilite çalışmaları ve proje yönetimi konularında GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 253 da yardımlarda bulunmaktadır. Avrupa’yı Orta Asya’ya bağlayacak bu ulaşım koridoru AB için büyük bir stratejik öneme haizdir. TRACECA Projesi’nde kaydedilen önemli aşamalardan bir tanesi de 8 Ekim 1998 tarihinde Bakü’de düzenlenen “Tarihi İpek Yolu’nun Restorasyonu Konferansı” sonrasında imzalanan “Çok Taraflı Anlaşma”dır. Bu anlaşmayla, projeye ilk başta imza koyan sekiz ülkeye ilave olarak, Türkiye, Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan’da TRACECA bünyesine katılmıştır. Temel “Çok Taraflı Anlaşma”da belirtilen hükümleri uygulamaya koymak için “Hükümetler Arası Komisyon” tesis edilmesi ve kararların oybirliği ilkesine göre alması kararlaştırılmıştır. Hükümetler Arası Komisyon’a ek olarak merkezi Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan bir “Daimi Sekretarya” kurulmuştur. Ayrıca her ülkenin Daimi Sekretarya’da görevlendirilmek üzere birer temsilci tespit etmesi de kabul edilmiştir. Genel Sekreter Hükümetler Arası Komisyon tarafından alınmış olan kararların uygulanıp uygulanmadığının denetiminden sorumludur. 6.5.2. Vize Muafiyeti Düzenlemesi Türk işadamları Gürcistan’a yatırıma yönelirken, Gürcü Tüccarları da Türkiye ile ticarete başlamışlardır. Ayrıca Türkiye’de çok sayıda Gürcü işçi çalışmaktadır. Bir aylık vize uygulaması karşılıklı işbirliğine giren insanlar için kısa süreli oluyordu ve çeşitli problemlere yol açıyordu. Gürcistan eski Başkanı Şevardnadze Gürcistan bağımsızlığının ilk yıllarında bile vize uygulamasının kaldırılabileceğini ifade etmiş; “sınıra ne gerek var, biz Türkiye ile bir bütünüz” beyanatında bulunmuştur. Gürcistan Türkiye yetkililerinin karşılıklı görüşmeleri sonucunda 26 Ocak 2006 tarihimde resmi gazetede yayımlanan, 10 Şubat 2006 itibarıyla bir ülke vatandaşının diğer ülkede üç ay vizesiz kalma hakkını sağlayan bir anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmaya göre bu süre sonunda vatandaşlar bulunduğu ülke mevzuatına uygun bir şekilde kalmaya devam edecekler. İhtiyaç durumunda 50 dolar harcı ödeyerek vize alabilecekler. 254 İSTANBUL TİCARET ODASI 6.5.3. Havayolu Ulaştırması Gürcistan’ın doğusundaki Marneuli şehrinde SSCB zamanında inşa edilmiş eski havaalanı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından onarılmış ve modernizasyon ihtiyaçları karşılanmak suretiyle de iki ülkenin Hava Kuvvetleri’nin müşterek hizmetine açılmıştır. Bu havaalanının hizmete girmesiyle askeri ulaştırma imkânlarında önemli bir artış meydana gelmiş ve iki ülke arasında düzenli kurye uçak seferleri başlamıştır. Gürcistan ile Türkiye arasında Haziran 2005’ten bu yana yapılan teknik görüşmeler sonucunda “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Batum Uluslararası Havalimanı’nın Ortak Kullanılmasına Dair Anlaşma” parafe edilmişti. Türkiye ile Gürcistan arasında Batum Havalimanı’nın ortak kullanılmasını öngören anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşmıştır. Bu anlaşmaya göre, Gürcistan sınırına yakın bölgelerde yaşayan vatandaşlar, Batum Havalimanı’nı iç hat terminaliymiş gibi kullanabileceklerdir. Hopa’da kurulacak terminalde çıkış işlemlerini yaptıranlar, özel otobüslerle ve herhangi bir sınır geçişine tabi tutulmaksızın Batum Havalimanı’na aktarılacaklardır. Aynı şekilde, Batum Havalimanı’ndan Türkiye’ye gelecek yolcuların da Türkiye’ye giriş işlemleri Hopa Terminali’nde yapılacaktır. Batum’un Hopa’ya uzaklığı 25 km., Artvin’e olan uzaklığı ise 95 km.’dir. Artvinlilerin Türkiye’deki en yakın havaalanına gitmesi için 250 km. kat etmesi gerekmektedir. Batum Havalimanı’nın ortak kullanıma açılmasıyla beraber ise, artık, Hopa terminalinden 20 dakikada otobüslerle ve pasaportsuz şekilde Sarp Sınır Kapısı’ndan geçilerek Batum havalimanına, oradan da İstanbul’a gitmek mümkün olmaktadır. Ayrıca, Türkiye, Batum’dan Hopa’ya kadar olan bölgede, 33 kilometrelik bir demiryolu ağının kurulması için yoğun bir çalışma yapmaktadır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 255 6.5.4. Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Projesi Türkiye ile Gürcistan arasında ulaştırma ve iletişim alanlarına ilişkin önemli projeler üzerinde çalışılmaktadır. Rize-Poti Denizaltı Fiberoptik Kablo Projesi ve Kars-Tiflis Demiryolu Hattı Projesi etkisi iki ülke sınırlarını aşacak niteliktedir. Saakaşvili’nin 19 Aralık 2006 tarihinde Ankara’ya yaptığı resmî ziyaret sırasında da Türkiye, Gürcistan’dan sınır buluşma noktalarını gösteren haritalar ve koordinatlar ile ilgili onay sürecini hızlandırmasını talep etmiş, ancak Gürcüler bu talebe kesin bir cevap vermekten kaçınmışlardı. Gecikmeler sebebiyle, 2007 yılının ilk altı ayı içerisinde başlaması öngörülen BATİKA Demiryolu Projesi çerçevesindeki demiryolu inşaatına bir türlü başlanamamıştır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sürpriz bir şekilde 20 Kasım 2007 gecesi Gürcistan’a giderek, 21 Kasım 2007’de “Demirden İpekyolu” olarak adlandırılan BaküTiflis-Kars (BTK) Demiryolu Projesi’nin Gürcistan’da yer alan bölümünün sembolik temelini, Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ve Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile birlikte atmıştır. Kars-Ahılkelek demiryolu projesinin hayata geçirilmesi halinde, demiryolu Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ı, Ermenistan’ı dışarıda bırakacak şekilde Avrupa’ya bağlayacaktır. BTC boru hattının gerçekleşmesiyle bölgenin en önemli projesinin dışında kalan Ermenistan, Kars-Ahıkelek demiryolu projesinin gerçekleşmesini de engellemeye çalışmaktadır. İki ülkenin demiryolu şebekelerinin birbiriyle bağlantısının sağlanması durumunda, Türkiye ile Avrupa ülkelerinin Kafkasya üzerinden Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ve RF’ye demiryolu ile bağlanmaları gerçekleşebilecektir. Avrupa ile Orta Asya arasında daha kısa, ekonomik ve güvenli bir yol üzerinden ulaşım sağlanacak, Orta Asya Akdeniz’e bağlanacak ve Orta Asya ile yapılan transit taşımacılıkta Türkiye çok daha önemli bir konuma gelecektir. Günümüzde Türkiye’nin Orta Asya ile demiryolu ulaşımı İran üzerinden sağlanmaktadır. Coğrafi konumundan dolayı Gürcistan alternatifi daha ekono- 256 İSTANBUL TİCARET ODASI mik bir çözüm olacaktır. Kars-Tiflis demiryolunun ikinci bir kolunun Trabzon limanına kadar ulaştırılması planlanmaktadır. Böylece demiryolu hattının deniz yoluyla da bağlantısı sağlanacaktır. Fakat projenin hayata geçirilmesi çeşitli sebeplerle mümkün olamamıştır. 2003 yılından itibaren yeniden projenin canlandırılması yönünde çalışmalar başlamıştır. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin Ankara ziyaretinde, Başbakan Erdoğan’ın ve Azerbaycan Başkanı Aliyev’in Tiflis ziyaretinde bu projenin gerçekleştirilmesinin önemi vurgulanmıştır. 29 Aralık 2004 tarihinde Tiflis’te gerçekleştirilen 7. Türkiye-Gürcistan Karma Ulaştırma Komisyonu’nun gündemini bu proje oluşturmuştur. Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye, Kars-Tiflis Demiryolu Hattı’nın yapımıyla ilgili ortak deklarasyon yayınlamıştır. Deklarasyonu Türkiye adına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Gürcistan adına Ekonomik Kalkınma Bakanı Aleksi Aleksişvili, Azerbaycan adına Ulaştırma Bakan Yardımcısı Musa Penahov imzalamıştır. Deklarasyonda söz konusu projenin gerçekleştirilmesi için çabaların yoğunlaştırılacağı belirtilmiştir. Toplantı sonunda, Kars-Tiflis-Ahılkelek demiryolu projesinin yapılmasına ilişkin mutabakat zaptını da Yıldırım, Aleksişvili ve Penahov imzaladı. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin Ankara ve Başbakan Erdoğan’ın Tiflis ziyaretlerinde, bu projenin gerçekleştirilmesinin önemi tekrar vurgulanmıştır. Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’ın işbirliğiyle yürütülen bir diğer proje de Tarihi İpek Yolu’nun ve Doğu-Batı Ulaşım Koridoru’nun bir parçası olan Kars-Ahılkelek-Tiflis-Bakü Demiryolu projesidir. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattından sonra, Kars-TiflisBakü Demiryolu Hattı’nın faaliyete geçmesi, Doğu-Batı Ulaşım Koridoru’nu rahat bir şekilde işler hale getirecektir. Bu hat, Türkiye’yi stratejik partnerleri plan Gürcistan ve Azerbaycan ile bağladığı gibi, (Türkiye yolu ile) Avrupa ve (Azerbaycan yolu ile) Türkistan’ı birbirine bağlayacaktır. Kısacası bu hatla Doğu ile Batı birbirine bağlanmış olacaktır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 257 Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan ile beraber Batı da Rusya dışı ulaşım ağının kurulması taraftarıdır ve BTC, BTE gibi bu proje de Rusya ve Ermenistan dışında gerçekleşecektir. Rusya baştan beri BTC ve BTE projelerine karşıydı ve Ermenistan ile beraber her fırsatta bu projeleri engellemeye çalışmıştır. Demiryolu projesi ile Türkiye’nin Azerbaycan ile daha da yakınlaşması Ermenistan tarafında tedirginlik oluşturmaktadır. Adı geçen üç proje de Ermenistan dışında gerçekleşmiştir. Ermenistan bundan rahatsızlık duymakta olup, demiryolu projesinin kendi topraklarından geçmemesi ülke ekonomisi adına büyük kayıp olduğunu ileri sürmüştür. Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan ile problemli bir devlet olmasına rağmen, bu projeden yararlanmak için eskiden faaliyette olan Kars-Gümrü-Tiflis demiryolu projesinin canlandırılmasını gündeme getirmiştir. 6.6. Askeri Alanda İlişkiler 1991 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından, Gürcistan’ın elinde eski ve az sayıda silahlardan oluşan Sovyet askeri mirası kalmıştı. Sovyet ordusunda görev yapan Gürcü askerlerinin bir kısmı ülkelerine geri dönmüştü. Bu nedenle Gürcistan Silahlı Kuvvetleri uzun vadeli reform ihtiyacı hissetmiş, yeniden teşkilatlanma ve modernizasyon faaliyetlerine başlamıştır. Gürcistan, ABD ve Türkiye’den çeşitli konularda teknik ve askeri yardım almaktadır. Türkiye’nin askeri yaklaşımları hiçbir zaman Gürcistan’da bir askeri güç bulundurma amacına yönelik değil, sadece Rus askeri nüfuzunun engellenmesi ve bölge ülkelerinin kendi güvenliklerini başka bir devletin yardımına bağlı olmadan sağlayabilmelerine yönelik olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri, dış politikaya zarar verebilecek askeri gelişmelerden kaçınmıştır. Türkiye, Gürcistan’ın iç kargaşası sırasında, içişlerine dâhil olmak yerine, yanında olmayı ve onu desteklemeyi uygun görmüş ve Gürcistan’a 1997’de askeri yardımda bulunmaya başlamıştır. Türkiye tarafından, Gürcistan’a helikopterler ve hücumbotlar hibe edilmiştir. 2001 yılındaki terör saldırıları sonrasında, ABD’nin Gürcistan’da üs kurma kararından sonra, Türkiye’nin Gürcistan’la daha önce kurulmuş olan işbirliği de önem kazanmıştır. Türkiye, 258 İSTANBUL TİCARET ODASI NATO’nun Barış İçinde Ortaklık-BİO programı çerçevesinde, Gürcistan ulusal ordusunun kurulmasına da yardım etmiş, Gürcistan için çok önemli askeri eğitim ve ekipman desteği sağlamıştır. BİO çerçevesinde tüm devletlere askeri eğitim veren Türkiye, bu amaca yönelik olarak kurslar açmakta ve bu kurslara çok sayıda talep olmaktadır. Türkiye ile Transkafkasya’da Azeri ve Gürcü yakınlığının sonuçları da görülmektedir, öyle ki; Türkiye’nin Kosova’ya gönderdiği askeri birlikte Gürcü ve Azeri askerleri de yer almıştır. Bu gelişme, Gürcüler açısından bir ilki teşkil etmektedir. Tüm Kafkasya’da görüldüğü üzere, Gürcistan’da da politikacılar iktidarlarını korumak için askeri gücü elde tutmaya ya da askeri güçleri kontrol altında bulundurmaya çalışmışlardır. Şevardnadze’nin iktidara gelmesi, aldığı askeri destek ve daha sonra bu konumunu koruyabilmesi, askeri unsurlara hâkim olabilmesine bağlı olmuştur. Askeri açıdan yıllarca Rusya’ya bağımlı bir tablo çizen Gürcistan, 22 Şubat 1999’da Şevardnadze’nin söylemine göre, BDT’nin Ortak Güvenlik Antlaşmasını terk edeceğini açıklamıştır. Bunun üzerine parlamentonun onaylaması gereken anlaşma, geri çevrilmiştir. Şevardnadze, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve ordusunun geliştirilmesi şartıyla, anlaşmayı yürürlüğe sokmuştur. Şevardnadze, ülke içindeki Rus askeri varlığını minimuma indirmek ve belki de uzun vadede kaldırmak için kararlı adımlar atmakta ve askeri konularda da, daha çok Batı ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye yönelmiştir. Gürcistan, daima NATO ve müttefikleriyle olan ilişkilerine önem vereceğini belirtmiştir. Bu doğrultuda da Türkiye, ayrıcalıklı bir konuma gelmiştir GUAM ile yeni bir güvenlik arayışına giren Gürcistan, NATO ile kendilerini Rusya’ya karşı güvence altına almaya çalışmaktadır. Gürcistan’ın bugününe bakıldığında, kendi askeri gücünün ülkesinde cereyan eden veya etmesi muhtemel olaylar karşısında etkili olmadığı açıkça görülmektedir. Bu nedenle, Gürcistan, üzerindeki ağır baskıdan kurtulmak için çaba harcamakta ve değişik açılım yolları aramaktadır. Bu noktada da Türkiye, GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 259 Gürcistan için son derece stratejik bir konumdadır. Askeri eğitim ve orduya teçhizat sağlanması bakımından ilişkilere büyük önem vermektedir. Türkiye bakımından da Gürcistan ile ilişkiler önemlidir; çünkü Gürcistan’da mevcut olan Rus gerginliğini ve riskini sürekli olarak düşük seviyede tutmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin etkilediği ve yapısını belirlediği bir ordu, kuşkusuz kendi çıkarına olacaktır. 13 Ocak 1994 tarihinde Ankara’da imzalanan “Gürcistan Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Güvenlik İşbirliği Anlaşması”, askeri alanda yapılacak işbirliğinin başlangıcı olmuştur. Bu anlaşma özellikle terörizm ile silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığına karşı yapılmıştır. Taraflar, narkotik maddelerin kendi ülkelerine kaçak olarak sokulmasını önlemek amacıyla sınırlarda gerekli tedbirleri alma kararına varmışlardır. Aynı zamanda silah kaçakçılığına yönelik ortak tedbirler alınması kararlaştırılmıştır. 4 Nisan 1996’da Ankara’da iki ülke arasında “Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre taraflar eğitim alanında şu faaliyetleri sürdüreceklerdir; Harp Akademileri, Harp Okulları, Askeri Tıp Akademisi ve Askeri Okullar ile Eğitim Merkezlerinde uygulanan eğitim konusunda tecrübe transferi ve personel değişimi yapacaklar, tatbikatlarda karşılıklı olarak askeri heyet ve gözlemci bulunduracaklar, çeşitli kısa süreli kurslar verilecek, lisan eğitimi karşılıklı olarak teşvik edilecektir. Bu çerçevede Türk Genelkurmayı, Gürcistan’da askeri personel görevlendirmiştir. Mayıs 1997’de, sınır güvenliği ve askeri ilişkilerin arttırılması maksadıyla Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir heyet Tiflis’i ziyaret etmiştir. 1997-1998 yılları arasında iki ülke arasında Gürcistan birliklerinin askeri donanım ve eğitimiyle ilgili anlaşmalar yapılmıştır. 14 Temmuz 1997 tarihinde Tiflis’te iki ülke arasında “Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşma iki ülke arasında mevcut olan 4 Nisan 1996 tarihli anlaşmanın hükümleri dikkate alınarak yapılmıştır. Bu 260 İSTANBUL TİCARET ODASI anlaşma tarafların askeri öğretim kurumlarında eğitim ve öğretim görecek subay, astsubay ve askeri öğrencileri ile eğitim ve öğretimi verecek askeri kurum ve birlikleri kapsamaktadır. İlki Türkiye’ye göre, kendine yeterli bir donanması olmayan bir Gürcistan karasularını korumak için Rusya Federasyonu’na bağımlı olacağından; 2 Aralık 1997’de, diğeri 3 Mart 1998’de olmak üzere iki karakol botu Türkiye tarafından Gürcistan’a hibe edilmiştir. Nisan 1998’de BIO çatısı altında müşterek bir tatbikat düzenlenmiştir. Şevardnadze’nin “stratejik ortaklık” olarak adlandırdığı Türk-Gürcü askeri işbirliğinin gelişim işareti, Türkiye’nin onarımını yapıp, yeniden hizmete soktuğu Marneuli Askeri Havaalanı’ndan, Mart 2000’den itibaren Türk savaş uçaklarının da faydalanacaklarının açıklanması olmuştur. Ayrıca yine, 2000 yılında, iki ülke arasında yaklaşık 4 milyon dolar tutarındaki askeri yardım anlaşması imzalanmıştır. Gürcistan’ın Batı ile bütünleşmesini kolaylaştırmak ve demokratikleşme faaliyetlerine yardımcı olmak maksadıyla, Türkiye ve ABD’nin katılımıyla 13 Ekim 1999 tarihinde Kafkas Çalışma Grubu (KÇG) oluşturulmuştur. Cumhurbaşkanı Demirel’in 14-15 Ocak 2000’de Gürcistan’a yaptığı ziyaret sırasında Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu’nun yapımı ve geliştirilmesi konusunda da anlaşmaya varılmıştır. Gürcistan’ın karşı karşıya kaldığı güvenlik sorunlarını, bu ülkenin tek başına çözemeyeceği ve dışarıdan destek verilmesi gerektiği fikrinden hareketle, Türkiye, Demirel’in bu ziyareti sırasında, AGİT gözetimi altında “Kafkas İstikrar Paktı”(KİP) kurulmasını önermiştir. Daha sonra 24-25 Ocak 2000 tarihlerinde yapılan BDT toplantısı öncesinde, Tiflis tarafından da desteklenen bu öneriye ABD ve Batı Avrupa liderlerine de mektup gönderilerek destek istemiştir. ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Ermenistan ve AB’den olumlu cevap almıştır. Daha sonra, 24-25 Ocak 2008’de yapılan BDT toplantısında, Rusya Federasyonu’nun yer almadığı bir KİP düşüncesinin Güney Kafkasya Cumhu- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 261 riyetleri tarafından benimsenmesinin zor olacağı düşüncesiyle, bu öneri askıda kalmıştır. Ağustos 2008’deki Gürcistan-Rusya savaşı sırasında, bu fikir, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tekrar gündeme getirilmiş ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den de destek görmesiyle beraber, konuyla ilgili çalışmalar Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılmaya başlanmıştır. 24 Mayıs 2000’de Gürcistan ile Türkiye arasında, lojistik işbirliğinin gelişmesini öngören bir protokol imzalanmıştır. İmza töreninin ardından, iki ülke arasındaki askeri işbirliğinin gün geçtikçe geliştiği ve Gürcistan Silahlı Kuvvetleri’nin NATO standartlarına uygun hale geleceği belirtilmiştir. Eylül 2000’de iki ülke tarafından sınır bölgesinde “Türkiye-Gürcistan Sınır Tatbikatı” düzenlenmiştir. 2 adet UH-1H genel maksat helikopteri Gürcistan Silahlı Kuvvetleri’ne 24 Eylül 2001 tarihinde teslim edilmiştir. Gürcistan Silahlı Kuvvetleri için 5250 ton dizel yakıt, 200 ton uçak yakıtı Türkiye tarafından temin edilmiştir. Gürcistan’ın NATO’ya dâhil olma konusunda Türkiye’den beklediği işbirliği, iki ülke arasındaki askeri ilişkilerde göze çarpmaktadır. Mayıs 2004’de Türkiye ziyaretinde bulunan Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili, NATO’ya entegrasyon konusunda Türkiye’nin yardımlarını beklediklerini söylemiştir. İki ülke arasındaki askeri işbirliğinin mükemmel olduğunu, Gürcistan’ın bazı bölgelerindeki askerlerin Türk subayları tarafından eğitilmesinin de bunun bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. Saakaşvili, Gürcistan iç kuvvetlerinin Türkiye’nin destek ve yardımlarıyla kurulduğunu ifade ederek, bu kuvvetlerin şu anda Acara’da bulunduklarını ve görevlerini başarıyla sürdürdüklerini söylemiştir. Türkiye ile Gürcistan askeri birlikleri arasında 19 Mart 2002’de Posof Türkgüzü Köyü sınırında askeri tatbikat yapılmıştır. Tatbikata her iki ülkeden 30’ar kişiden oluşan askeri birlikler katılmıştır. 262 İSTANBUL TİCARET ODASI ABD ile 10 Aralık 2002 tarihinde imzalanan ve 21 Mart 2003 tarihinde Gürcistan Meclisi tarafından onaylanan Savunma İş Birliği Anlaşması’nın yapılması ile ABD’nin Gürcistan’a yaptığı askeri yardımlar arttırılmıştır.11 Gürcistan’a da 1993-2002 yılları arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinden 19,2 milyon ABD doları tutarında askeri malzeme hibe edilmiştir. Dış askeri yardım projeleri bağlamında muhtelif projeler için de 1998-2004 yılları arasında imzalanan askeri hibe anlaşmaları kapsamında Gürcistan’a, 22,8 milyon ABD doları tutarında malzeme tedarik edilmiştir. 25 Aralık 2004’de Marneuli Askeri Havaalanı’nın açılışında Gürcistan Savunma Bakanı İrakli Okruaşvilim; Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Türkiye ile askeri alanda yürüttüğü işbirliğinin üst düzeyde olduğuna işaret ederek, Türk Hava Kuvvetleri’nin, Gürcistan Hava Kuvvetleri’ne yeniden yapılandırılması sürecinde önemli katkıda bulunduğunu belirtmiştir. 2005 yılında Türkiye’den askeri yardım alan Gürcistan, Türk subaylarının eğitim verdiği Kocori 11. Mekanize Tugayı’nda kullanılmak üzere levazımat almıştır. 2006 yılının ilk çeyreğinde ise Türkiye Gürcistan’a 1,8 milyon dolar askeri yardım yapmıştır. Gürcistan ile Türkiye arasında gelişerek devam eden stratejik-askeri işbirliği, Rusya tarafından, Gürcistan-ABD askeri işbirliğinde olduğu gibi, tepkilerle karşılanmaktadır. Bu anlaşma çerçevesinde Gürcistan Silahlı Kuvvetleri’ni maddi ve teknolojik olarak desteklemeye başlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, ilk olarak Gürcistan Sahil Güvenlik birimlerinin eğitimiyle başlamıştır. Türkiye, NATO’nun, Kafkasya bölgesinde barışı korumak için özel birlikler kurmasını teklif etmiştir. Rusya Federasyonu, Dışişleri Bakanlığı 11 Bu anlaşma ile ABD askeri personeline Gürcistan’a vizesiz giriş, Gürcistan’da serbest hareket etme olanağına sahip olma, silah taşıyabilme, arazi ve bina kiralayabilme, her türlü vergiden muaf tutulma, askeri donanım konuşlandırabilme hakkı verilmiştir. ABD uçaklarının Gürcistan hava sahasını ve üslerini kullanabilmesine izin verilmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 263 Türkiye’den gelen bu teklife tepki göstermiştir. Yapılan açıklamada; NATO’nun BIO projesi kapsamında kurulmasını teklif ettiği özel güçlerin, Karadeniz’deki deniz güçleri ile de takviye edilmesi önerisinin Moskova’da şaşkınlık yarattığı belirtilmiştir. Gürcistan’ın başkenti Tiflis’in 35 km. güneyinde bulunan Marneuli Askeri Havaalanı’nın onarılması ve modernize edilmesi Türkiye ile Gürcistan Silahlı Kuvvetleri arasındaki lojistik uygulama protokolü çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Türk Hava Kuvvetleri personelinden oluşan 21 kişilik ekip tarafından 3 ay içinde tamamlanan onarım ve modernizasyon faaliyetleri yaklaşık 1,5 milyon dolara mal olmuştur. Türkiye, 21 Ekim 1994’ten itibaren Gürcistan’da konuşlanan Birleşmiş Milletler Gözlemci Misyonu’nda 5 askeri personel görevlendirmiştir. 20 Şubat 2000’den bu yana görev yapan AGiT Gözlemci Misyonu’nda da üç askeri personel bulundurmaktadır. Ankara’da 2-6 Haziran 2003 tarihinde icra edilen ‘İpek Yolu 2003 General/Amiral Semineri”ne Gürcistan, Savunma Bakanı başkanlığında 3 kişilik bir heyet ile katılmıştır. Kafkas Çalışma Grubu’nun amacı, çıkar farklılıklarının azaltılması ya da ortadan kaldırılması için yapılacak çalışmaların yanı sıra, bölgedeki ortak güvenlik çıkarlarını tanımlamak ve güvenlik politikalarının koordinasyonu ve güvenlik yardım programlarının yürütülmesinde iş birliği sağlamaktır. Son olarak, bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla Türkiye ve ABD’nin Kafkaslardaki güvenlik politikalarının ve güvenlik yardım programlarının şeffaflığını artırmak olarak belirlenmiştir. Bölgedeki müşterek güvenlik çıkarlarının belirlenmesi ve uygun savunma siyasetinin uygulanmasında Gürcistan ile işbirliği içinde faaliyette bulunan söz konusu grubun çalışmaları sonucunda, Gürcistan’ın savunma gücünde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki eğitim kurumlarında 426 Gürcü subay/ astsubay ve askeri öğrenci eğitim görmüştür. Ayrıca; BİOP kapsamında 176 personele kurs verilmiştir, eğitimler devam etmektedir. 264 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan Silahlı Kuvvetleri’ndeki eğitim kurumlarında 1125 Gürcü subay/astsubay ve askeri öğrenci eğitim görmüştür. Ayrıca, Gürcistan’da TSK tarafından açılan 4 adet dil dershanesinde 502 personele Türkçe Lisan Kursu verilmiştir. 6.6.1. Blackseaforce Karadeniz’de bölgesel işbirliği faaliyetlerinin arttırılması, iyi komşuluk ve şeffaflığın geliştirilmesine yönelik olarak çok uluslu bir barış gücünün oluşturulmasına (Blackseaforce) ilişkin çalışmalar Türkiye ve Gürcistan arasında sürdürülmüş, barış gücü 2 Nisan 2001’de resmen kurularak hayata geçirilmişti. Karargâhı İstanbul olarak belirlenen Karadeniz Gücü’nün ilk aşamada Karadeniz’de tankerle petrol taşımacılığının güvenliğine önem vermesi düşünülmüştür. Güç içinde kurulacak “Acil Müdahale Birimi” başta Boğazlar olmak üzere, Karadeniz’de meydana gelecek tanker kazalarına müdahale edecekti. Bu amaçla altı ülke acil müdahale biriminin oluşturulması için İstanbul’a birer gemi ile uzman personel gönderecek. İlerde ortak askeri tatbikatlar yapması da planlanan Karadeniz Gücü’ne, ABD ve Yunanistan’ın da girmek için başvuracağı söylenmekteydi. Blackseaforce görev grubu Türkiye’nin önderliğinde, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna arasında, İstanbul’da imzalanan “Blackseaforce Kurucu Anlaşması” ile kurulmuştu. Bu anlaşma, 2 Kasım 2003 tarihi itibariyle tüm taraf ülkeler arasında yürürlüğe girmişti. Blackseaforce’un amacı, ortak sahile sahip olan ülkelerin deniz kuvvetleri arasında işbirliği ve birlikte çalışabilirliğin geliştirilmesi suretiyle, Karadeniz’de dostluk, iyi ilişkiler ve karşılıklı anlayışın daha da güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır. Blackseaforce’un ilk aktivasyonu 27 Eylül-16 Ekim 2001 tarihleri arasında Türkiye komutasında Gölcük’te gerçekleştirilmiştir. Bu tarihten itibaren her yıl üye ülkelerden birinde gerçekleştirilen aktivasyonlardan 5-7 Ağustos 2004 tarihleri arasında olanı Gürcistan komutasında gerçekleşmiştir. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 265 Blackseaforce’un ilk Siyasi İstişare Toplantısı, Türkiye’nin davetiyle 19 Ocak 2004 tarihinde tüm taraf ülkelerin katılımıyla Dışişleri Bakanları temsilcileri düzeyinde Ankara’da düzenlenmiştir. Toplantıda temsilciler, terörizm, yasadışı göç, organize suç ve kitle imha silahlarının yayılması gibi tehlikelere karşı Karadeniz Bölgesi’nin korunması gerektiğini dile getirmişlerdir. 7 Temmuz 2004 tarihinde Moskova’da gerçekleştirilen Blackseaforce “Özel Temsilciler” toplantısı, üye ülkelerin Bakan yardımcısı veya dengi düzeyindeki temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşmiştir. Toplantıda, Blackseaforce’un terörizm tehdidinin ve kitle imha silahlarının yasadışı ticaretinin önlenmesi amacıyla kullanılmasının sağlanması için Dışişleri Bakanlığı ve/ veya Savunma Bakanlığı yetkililerinden oluşacak bir Yüksek Düzeyli Uzmanlar Grubu (YDUG) kurulması kararlaştırılmıştır. YEDİNCİ BÖLÜM DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER 7. Değerlendirme ve Öneriler 7.1. Türkiye-Gürcistan İlişkileri H er iki ülke arasındaki ilişki; ortaklık ve stratejik işbirliği üzerine oturmaktadır. Son zamanlarda ise ülkeler arasındaki sosyal, politik ve askeri işbirliğinin artması nedeniyle, iki tarafta da bunu daha fazla derinleştirme arzusu görülmektedir. Türkiye, Gürcistan’ı kültürel ve geleneksel olarak kendine yakın bir ülke olarak görmektedir. Gürcistan’la Türkiye arasındaki ilişkilerin siyasi ve ekonomik alanlarda kurulması ve gelişmesi 1992 yılının Mart’ında Şevardnadze’nin iktidara gelmesiyle başlamış; ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlayacak esas dönüm noktası ise; Hazar petrollerinin Tiflis üzerinden Türkiye’ye ve oradan da Batı’ya çıkmasını sağlayacak petrol ve doğalgaz boru hatlarının gerçekleşmesi ile olmuştur. Gürcistan, ülke içinde yaşanan etnik çatışmaları artık Rusya’yla değil, ABD ve uluslararası kuruluşlar olan NATO ve BM aracılığıyla çözmeye çalışmaktadır. Bunun için de ilk önce ABD ve NATO’nun müttefiki olan sınır komşusu Türkiye’yle ilişkilerin iyi olması gerektiği düşüncesindedir. Batı; Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasının bir daha Rusya’nın hâkimiyetine girmesini istememekte, bunun için bu halkların akrabası ve bu ülkelere örnek olabilecek Türkiye’yi partner olarak görmüştür. Diğer taraftan, Gürcistan’ın NATO yolunda attığı adımları en fazla destekleyen ülke, Türkiye olmuştur. Türkiye, askeri ve maddi yardım dışında aynı zamanda Gürcistan’a siyasi desteğini de sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir. Genel olarak bakılacak olursa, Gürcistan’ın Türkiye’yle bu kadar sıcak ilişkiler kurmasının üç temel nedeni; - Hazar petrollerinin Türkiye limanlarına taşınması için oluşacak projelerin Gürcistan arazisinden geçmesi ve Gürcistan’ın bu projelere dâhil olması, 270 İSTANBUL TİCARET ODASI - Gürcistan, Rusya’yı kendi bağımsızlığını ve toprak bütünlüğü için bir tehdit olarak görmesi ve bunu önlemek için Türkiye aracılığıyla ABD ve NATO ile sıcak ilişkiler kurma arzusu, - Rusya’yla ilişkilerin giderek kötüleşmesi nedeniyle ekonomik olarak Türkiye’nin yardımına muhtaç kalmasıdır. Aynı zamanda ABD ve Gürcistan arasında; Gürcistan’ın konumu ve Batı’yla bütünleşme çabalarının ABD çıkarlarına uygun olması nedeniyle, siyasi, iktisadi ve askeri ilişkiler yoğunlaşmıştır. Siyasi İlişkiler 1990 sonrası bağımsız devletlerin ortaya çıkması Türkiye için, cumhuriyet tarihinde ilk defa Orta Asya’daki Türk nüfusu ile irtibat kurma ve o bölgede etkin olmak ihtiyacını gündeme getirmiştir. İşte bu noktada Gürcistan, Türkiye için tek geçiş ülkesi olmuştur. Türkiye’nin bu durumda Ermenistan seçeneği yerine Gürcistan’ı tercih etmesi anlaşılır bir durumdur. Gürcistan, komşu ülke olmanın yanı sıra, aynı zamanda da, Türk Cumhuriyetleri’nin gerek Karadeniz’e, gerekse kara ve demiryolu ile Türkiye’ye ulaşabilmeleri açısından çok önemli bir kapı durumundadır. Türkiye’nin Gürcistan politikası, Türkiye ve Orta Asya ile olan ilişkilerini de doğrudan etkilemektedir. Gürcistan’da sağlanacak istikrar, Türkiye’nin bu istikrarı sağlamadaki katkısı, Türkiye’nin jeopolitik gücünün seviyesini de belirleyecektir. Gürcistan’ın, Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya ile ilgili olarak yaşadığı sorunlarda, Türkiye’nin, statükoyu savunan Gürcistan yanlısı politikaları bulunmaktadır. Diğer yandan, Ermenistan’ın Türkiye ile çatışma temelli politikaları karşısında ise Gürcistan, Türkiye’nin yanında yer almış ve Azerbaycan’la birlikte Güney Kafkas Koridoru’nu açarak tarihi İpek Yolu’nun tekrar kurulmasını sağlamıştır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 271 Rusya’nın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına yönelik oluşturduğu tehdidi, geniş anlamda Batı, özel olarak ABD ve bölgesel güç olarak da Türkiye ile dengeleyebileceğini düşünmekte olan Gürcistan’ın, aynı zamanda, “batılı devlet olma” düşüncesi, Gürcü-Türk-Amerikan ilişkilerini de etkilemektedir. Öyle ki, ABD’nin küresel ve bölgesel hedefleri bağlamında Türkiye, çok önemli bir ortaktır ve her iki ülkenin çıkarları da örtüşmektedir. Türkiye’nin Gürcistan’la olan ilişkilerinin güvenlik boyutu, önemli ölçüde askeri işbirliğine dayanmaktadır. Bu çerçevede Gürcistan ile Türkiye arasında bölge barışına katkıda bulunmayı amaç edinmiş, iyi seviyede askeri ilişkiler tesis edilmiştir ve geliştirilerek sürdürülmektedir. Bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülke olan Gürcistan için, diğer ihtiyaçların yanında ordusunu kurmak önemli ve öncelikli bir ihtiyaçtır. Gürcistan Silahlı Kuvvetleri’nin NATO standartlarına uygun olarak teşkilatlanması için gereken desteği Türk Silahlı Kuvvetleri vermektedir. Ekonomik İlişkiler Erken Azeri petrolünün Bakü-Supsa hattıyla dünya pazarlarına sunulması, BTC projesinin hayata geçmesi, Gürcistan’ın Moskova’dan uzaklaşarak Türkiye’ye yaklaşan politikalarının ürünüdür. Bu gelişmeler, Kafkasya’da anti-Türkizm’in önemli bir ayağı olan Gürcistan’ın, Sovyet sonrası yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntılar neticesi, Türkiye ile işbirliği tercih eden, reelpolitik kararlarının sonucudur. Diğer yandan, Avrupa basınında çıkan yazıların, enerji konusunda Türkiye’yi ön plana çıkarmaya yönelik olması, Türkiye’nin öneminin Avrupa tarafından daha fazla fark edilmesine de sebep olmuştur. Türkiye’nin Hazar ve Orta Doğu enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasında önemli ve güvenli bir rota olduğu olduğundan yola çıkarak hareket edilirse, bugün için Türkiye, Gürcistan açısından Rusya’ya en iyi alternatif olarak gözükmektedir. 272 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’da Yaşanan Etnik Sorunlar ve Türkiye Gürcistan’ın etnik yapılanması kapsamındaki diğer önemli konu Cavaheti (Ahılkelek) Bölgesi olup, Türkiye’nin güvenliği ile ilişkilidir. Nüfusunun yaklaşık 440.000’i Ermeni olan Gürcistan’ın bu şehri, kendisine yüksek otonomi vaat edilmesine rağmen tatmin olmamıştır. Bölgeye, Gürcü güvenlik görevlileri girmekte zorlanmakta ve Gürcistan’a ait olan bölgede Ermeni para birimi olan dram geçmektedir. Konunun Türkiye’nin güvenliği boyutuna gelince, bilindiği gibi “Büyük Ermenistan İdeolojisi”nin bir parçası Karabağ iken, diğer bir parçası Cavaheti’dir. Ermenistan; “denizden denize Ermenistan” rüyasına, Cavaheti’yi işgal ettikten sonra bir adım daha yaklaşmış olacaktır. Buna göre Ermenistan Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz arasındaki coğrafî alanda yer alacaktır. Cavaheti’den sonra Ermeniler, Karadeniz’e çıkmak için Adler bölgesi ve Batum’u hedeflemişlerdir. Bu tasarıya göre, Güney Azerbaycan yani Kuzey İran Haydat Ermenistan coğrafyasının kapsamındadır. Gürcistan ve Türkiye ile sınır anlaşmalarını yenilememiş olan Ermenistan bu politikası ile Türkiye için tehdit unsurudur. Cavaheti’nın Türkiye’nin güvenliği açısından diğer önemli yönü ise bu bölgenin Ahıska Türklerinin yurdu olmasından gelmektedir. Stalin zamanında Acara’larda olduğu gibi Sovyetler Birliği’nin Türkistan ağırlıklı muhtelif bölgelerine sürgün edilen 300–400 bin civarındaki Ahıska Türkü, Avrupa Güvenlik Konseyi kararı ile yurtlarına dönebilme hakkını kazanmışlardır. Bu antlaşmaya göre 10 yıllık zaman zarfında bu Türk toplumunun yurtlarına yerleştirilmeleri için Gürcistan’a süre tanınmıştır. Ancak bu konuda Gürcistan, Cavaheti Ermenilerin hassasiyetini ileri sürerek adeta ipe un sermektedir. Gürcistan’ın etnik yapısının Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendiren diğer iki konudan biriside Gürcistan’daki Azeri Türkleri ve onun bir anlamda uzantısı karakterinde olan Karapapak Türkleridir. Stalin, Ahıska Türklerini sürgüne gönderirken, sadece Anadolu Türklüğünü abluka altına almakla kalmamış, diğer Türk kesimleri ile Anadolu Türklerinin köprüleri yıkılmış, Türklüğün GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 273 coğrafî bütünlüğünü kaldırmıştır. Bulgaristan’da yaptırılan ilk Türk göçleri ile Kırım Türklerinin göçü de buna göre izah edilebilir. Osmanlı Devleti’nin doğal müttefiki olan özellikle Abhaz-Adige halklarının da kaderi benzer şekilde sonuçlanmıştır. Buna karşın Türkiye, Gürcistan’ın bir iç meselesi olarak gördüğü Abhazya sorununun, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği, egemenliği ve sınırların zorla değiştirilemezliği ilkelerine bağlı olarak bir çözüm bulunmasına taraftardır. Bu görüş paralelinde; bağımsız olduğu iddiasıyla Abhazya Yönetimi tanınmamakta, bu belgelere sahip Abhazya vatandaşlarının Türkiye’ye girişlerine izin verilmemekte ve sadece Gürcü markamlarınca düzenlenecek belgelerin kabul edileceği ilgililere bildirilmektedir. Abhazya sorununa barışçı bir çözüm bulunması, Türkiye açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye, esnek bir federasyon şeklinde de olsa, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün korunmasının, gerek Gürcülerin, gerek Abhazların uzun vadeli çıkarları açısından daha yararlı olduğu düşüncesinden hareket etmiştir. Bu çerçevede, AGİT misyonunun ve BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisinin çabalarını desteklemektedir. Acara’da ise yoğun bir Müslüman nüfus mevcuttur. Bu nüfus ekonomik, ticari, kültürel ilişkilerimizde köprü görevi yapmaktadır. Acara yönetimi hakkında ve Türk - Gürcü ve Türk - Acara ilişkilerinin nasıl olması gerektiği konularında ayrıntılı değerlendirme yapılarak stratejinin belirlenmesi Türkiye açısından yapılması gereken en önemli konulardan birisidir. Acaristan, Ahılkelek ile birlikte mütalaa edildiğinde, Türkiye açısından dikkatle izlenmesi gereken bir bölgedir. Söz konusu bölgede, Gürcistan merkezi otoritesinin kurulamaması halinde, bölgelerin Kuzey Irak’ta olduğu gibi PKK ve Ermeni terör örgütlerince de üs olarak kullanılabileceği ve Türkiye için başka bir istikametten tehdit unsuru teşkil edebileceği değerlendirilmelidir. Hâlihazırdaki durumu ile Gürcistan Silahlı Kuvvetleri, Türkiye için tehdit teşkil etmemekte aksine Türkiye’nin aktif yardımını beklemektedir. Gelecekteki Gürcistan Silahlı Kuvvetlerinin de tek başına Türkiye için bir tehdit oluşturması beklenmemektedir. 274 İSTANBUL TİCARET ODASI 7.2. Gürcistan’ın Uluslararası İlişkileri Gürcistan-Azerbaycan İlişkileri Gürcistan’ın kaderini paylaşan Azerbaycan da, Türkiye ve batılı devletler ile yakınlaşma ihtiyacını hissetmektedir. Gürcistan, komşusu Azerbaycan ile yakın işbirliğine girerek beraberce önemli projelere imza atmışlardır. Asrın projesi olarak nitelendirilen Bakü - Tiflis - Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü Tiflis - Erzurum Doğalgaz Boru Hattı ve Kars - Tiflis - Bakü Demiryolu projesi; Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye’nin işbirliğinde gerçekleşen, batılı devletlerin da menfaatlerine uyan ve arka çıktıkları önemli projelerdir. Bu projeler, Gürcistan ve Azerbaycan’ın ekonomisine büyük katkılar sağlayacağı gibi, bu ülkelerin bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve güvenliğinin teminatı olarak görülmektedir. Çünkü, bu güzergâhla taşınacak enerji kaynaklarının problemsiz bir şekilde Batı pazarlarına ulaşması için Gürcistan ve Azerbaycan’ın barış ve güvenliği son derece önemlidir. Gürcistan’ın diğer komşusu Ermenistan; Gürcistan ve Azerbaycan’dan farklı olarak Rusya’nın himayesinde kalmayı tercih etmiştir. Tarihinin her döneminde Büyük Ermenistan Projesi çerçevesinde genişlemeci politika izleyen Ermenistan, komşuları Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’dan toprak koparmanın peşine düşmüştür. Gürcistan-AB ve ABD İlişkileri Enerji kaynakları ihtiyacının artması sonucu ortaya çıkan Yeni Dünya Petrol Düzeni’nde, zengin kaynaklara sahip olan Kafkasya ve Orta Asya toprakları, SSCB dağıldıktan kısa bir zaman sonra batılı devletlerin dikkatlerini üzerine çekmiştir. Güney Kafkasya’nın en stratejik öneme sahip ülkesi olan Gürcistan’da odaklaşan Batı ile Doğu arasındaki nüfuz mücadelesi, daha sonra model haline gelen Batı yanlısı ilk sivil darbenin Gürcistan’da gerçekleşmesine yol açmıştır. Gürcistan modeli, sivil darbe ile Sovyet eğitimli yöneticilerin tasfiyesi, AB ve ABD eğitimli genç yöneticilerin iktidarı ele geçirmesi ile ülkenin GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 275 demokratikleştirilmesi sürecinin başlatılması ve Batı dünyasına entegrasyonun hızlandırılması olarak özetlenebilir. Gürcistan, ABD ile ekonomik, askeri ve stratejik işbirliğine girerek, önemli miktarda yardım alabilmiştir. Güney Kafkasya’nın istikrarı ve güvenliği için çaba gösteren AB açısından en önemli nokta, AB’nin tek sesli ve kararlı bir tavır sergileyebilip sergileyemeyeceğidir. Bu aşamada Rusya’nın enerji alanındaki ağırlığı başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB ülkelerini ihtiyatlı olmaya zorlamakta ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin tepkileri dikkate alındığında tek sesliliği büyük ölçüde etkilemektedir. Ayrıca, ABD ile ters düşmemeye özen gösterilmesi de AB tarafından konunun püf noktası gibi görünmektedir. Gürcistan’ın konumu ve Batı’yla bütünleşme stratejisinin ABD’nin bölgesel çıkarlarıyla uyum sergilemesinin neticesinde yoğun siyasi, iktisadi ve askeri ilişkiler süreci başlatılmıştır. Rus Askeri Üsleri’nden boşalan yerlere Türk ve Amerikan askerleri yerleştirilmiştir. AB, Gürcistan ve diğer Güney Kafkasya ülkeleri olan Azerbaycan ve Ermenistan’ı AB Komşuluk Politikası’na dâhil etmişlerdir ve bu ülkeler, özellikle Gürcistan, AB üyeliği için ciddi gayretler sarf etmektedir. Bölgede yerleşmeye çalışan ABD, NATO’yu iyi bir şekilde kullanmaktadır. Gürcistan’ın NATO ile entegrasyonu çalışmalarında ABD ve Türkiye önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Gürcistan Batı ile bütünleşme konusunda önemli adımlar atmaktadır. Gürcistan, Batı’yı, özellikle ABD’yi Rus tehditlerinden kurtulmak için sığınacak kale olarak görmektedir. 7.3. Türkiye’nin Hedefleri ve Öneriler Siyasi ve Askeri Hedefler ve Öneriler Gürcistan’da ve sorunlu bölgelerde yaşayan gençlere burs imkânları sağlanarak, eğitim seferberliği sürdürülmelidir. Yaşanan savaşların insani boyutu ön planda tutularak, askeri teknik işbirliği yeniden gözden geçirilip; bayındırlık hizmetleri konusunda Gürcistan ve savaş mağduru Güney Osetya ve Abhazya’ya hibe krediler verilmelidir. Gürcü halkına merkezi yönetimden ayrı olarak yardım seferberliği başlatılmalıdır. Gerekli durumlarda mülteci de kabul edilmelidir. 276 İSTANBUL TİCARET ODASI Gürcistan’ın Batı ile entegrasyonun artırılması konularında Türkiye köprü görevi yapabilir ve demokratikleşme sürecine katkıda bulunarak gelişmiş toplumlar arasında yerini almasına yardımcı olabilir. Güney Kafkasya’da istikrarın idamesini sağlamak üzere, Türkiye tarafından teklif edilen ve Gürcistan tarafından çok olumlu karşılanan “Kafkasya İstikrar Paktı” kurulabilir. Yerine getirilemeyecek sözler verilmemeli, verilen sözler de tutulmalıdır. Gürcistan’da bugüne kadar Türkiye ile ilgili olarak oluşan olumsuz kanaatlerin, verilen sözlerin yerine getirilmemesinden ve ilişkilerin başlangıcında kalitesiz malların Türk malı olarak, piyasaya sürülmesinden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Gürcistan’ın iç sorunları yüzünden merkezi otoriteye muhalif olan ve kendi egemenlik sınırları içinde etkin olan liderleri vardır. Merkezi otoriteye muhalif olan bu liderlerle mümkün olduğunca görüşülmemeli, çeşitli sebeplerle yapılacak görüşmeler ise kesinlikle resmi nitelik taşımamalıdır. Gürcistan üzerinde menfaatleri bulunan diğer devletlerin faaliyetleri yakından takip edilmeli ve Türkiye aleyhine olabilecek gelişmelere zamanında tedbir alınmalıdır. Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan arasında üçlü bir siyasi danışma mekanizması kurulmalı ve anılan üç ülkenin yakın ilişkiler içerisinde olması için her türlü tedbir alınmalıdır. Batı yönlü bir siyaset izleyen Gürcistan’da nüfuzunu muhafaza etmeyi amaçlayan ve bunu istikrarsızlık yaratmak suretiyle gerçekleştirmeyi hedefleyen Rusya Federasyonu ile olan ilişkilerinin mevcut durumu karşısında Gürcü yönetimi, bölgede desteğine güvenebileceği tek ülke olarak Türkiye’yi görmektedir. Gürcü yönetiminin beklentisinin sadece siyasi planda kalmadığı, askeri ve ekonomik alanda da Türkiye’nin yardımına muhtaç olduğu gözlenmektedir. Türkiye’nin doğal ticari ve ekonomik avantajlarının ve askeri imkânlarının Gürcistan’ın hizmetine sunulması uzun vadede bölgedeki Türkiye nüfuzunun tesis edilerek yayılmasına ve güçlenmesine imkân yaratacaktır. Başlangıçta Gürcistan’a yardım eli uzatan nadir ülkelerden birisi olmaktan GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 277 kaynaklanan avantajlı konumunu Türkiye’nin korumakta giderek zorlandığı hissedilmektedir. Zira, bugün başta ABD ve Almanya gibi önde gelen Batılı ülkelerin ve topluluk olarak AB’nin Gürcistan’a yönelik ilgilerinin süratle arttığı ve bu küçük ülkenin ölçeği bakımından önemli miktarlara ulaşan hibe ve yardımlarda bulundukları görülmektedir. Bunu bağlı olarak Gürcistan’ın gözünde Türkiye’nin önceliğinin tedricen aşındığı değerlendirilmektedir. Türkiye’nin çıkarlarını değerlendirmek kolay değildir. Gürcistan - Rusya arasında yaşanan krizlerden etkilenebilecek çıkarları arasında şunlar yer almaktadır; Rusya’yla olan iyi ilişkileri ve bu ülkeye olan enerji bağımlılığı, BTC’nin durumu ve diğer potansiyel boru hatlarının inşası, Türkiye’deki Kafkas kökenli vatandaşların sempatileri, Batı ile Rusya arasındaki gerilimde yer tutmanın zorluğu, artan ekonomik ve siyasi ilişkiler ile Azerbeycan ve diğer Türk Cumhuriyetleriyle tek kara bağlantımız olması sebebiyle Gürcistan ile oldukça iyi durumda olan ilişkiler. Ayrıca şu anda uzak görülmekle beraber krizlerin Kafkasların geneline yayılması olasılığı da izlenmesi gereken bir risktir. Örneğin, bu krizin Azerbeycan’ın Karabağ’ı geri alma konusunda Ermenistan’a karşı uzun süredir gündemde tuttuğu olası bir askeri operasyonu tetiklemesi ihtimali büyük bir dikkatle takip edilmelidir. Ekonomik Hedefler ve Öneriler Gürcistan’ın bağımsızlık ilanından bugüne kadar geçen süre zarfında Türkiye ile olan toplam ticaret hacminin önemli miktarda arttığı gözlenmekle beraber, iki ülke arasındaki mevcut ticaret imkânları yeterince değerlendirilememiştir. Rusya’ya karşı, ABD’nin Gürcistan’ı destekler girişimleri, Kafkaslarda ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarına ulaşmada merkez olarak bu ülkeyi seçmesi, Gürcistan’ın rotasını iyiden iyiye batıya çevirmiştir. İşte bütün bu süreç içerisinde, Türkiye’nin Gürcistan’a yaklaşımını, iki ülkenin de dâhil olmak istediği Avrupa dünyası ve yine her iki ülkenin de değişmez müttefik olarak gördüğü ABD ile ilişkiler bağlamında görmek gerekmektedir. 278 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye, Gürcistan ile ilişkilerinde özellikle, ABD’nin de başından beri destek verdiği, BTC ham petrol boru hattı projesine öncelik vermektedir. Rusya’yı saf dışı bırakarak gerçekleştirilen, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye güzergâhını izleyecek olan bu hattın, sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi, geçtiği ülkelerde iç güvenliğin ve istikrarın mevcut olmasına bağlıdır. Bugün ve enerji ihtiyacının daha fazla artacağı yakın gelecekte, Hazar bölgesi petrollerinin büyük devletler için yeni mücadele alanı olacağı, hatta olduğu görülmektedir. Şu an bölgede sadece Rusya ve ABD arasında görülen çıkar çatışmalarına İran gibi bölge dışı diğer güçlerin de katılacağı anlaşılmaktadır. Türkiye bu projede, hattın kara ulaşımının sona ererek, deniz yoluyla dünya pazarlarına taşınacağı çıkış noktasında, önemli bir pozisyonda bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hattın geçiş güzergâhının kabul edilmesi aşamasından, yapımına kadar ki bütün evrelerinde, büyük çaba sarf etmiştir ve bugün geç de olsa gerçekleşmesinin avantajlarını yaşamaya başlamıştır. Gürcistan’da henüz serbest piyasa ekonomisi şartları oturmamış ve ülkede siyasi istikrar da tam olarak tesis edilememiştir. Belirtilen olumsuzluklar Türk işadamlarının Gürcistan’da yatırım yapmalarını güçleştirmiş; iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin boyutu istenen rakamlara henüz ulaşamamıştır. Bölgede istenen istikrarın sağlanabilmesi için Gürcistan’ın ekonomik kalkınmasına ve dünya ekonomileri ile bütünleşmesine daha fazla katkıda bulunulmalı, ekonomik açıdan ilişkilerin sürekli olmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Türkiye ile Gürcistan arasında yakın ilişkiler kurularak geliştirilmesi, bölge istikrarına katkıda bulunmaktadır. Avrasya’da Doğu-Batı ve KuzeyGüney eksenlerinde iki önemli ülke olan Türkiye ve Gürcistan arasındaki yakın işbirliği, içinde Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın kalkınmasını da olumlu yönde etkileyecektir. Gürcistan, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan ulaştırma ve ticari yolların merkezindedir. Türkiye’nin bu bölgelere yönelik ekonomik ve ticari faaliyet- GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 279 lerinde, Gürcistan’ın gerek coğrafyası, gerek siyasi ilişkilerdeki yakınlığının önemli etkileri vardır ve olmaya da devam edecektir. Gürcistan üniversitelerinde öğrenim gören Türk gençlerinin Gürcistan’da doğabilecek ekonomik imkânlara katılımı için gerekli kredi desteği sağlanmalıdır. Bu gençlerin mezuniyeti ile birlikte Türkiye’deki iş olanaklarına alternatif olarak, işletmeler gerekli imkânları bu gençler sayesinde kazanabilecektir. Tarihi Hedefler ve Öneriler Küresel ve bölgesel güçlerin, çok uluslu şirket ve uluslararası örgütlerin her geçen gün daha fazla ilgi gösterdikleri bölgenin, Türkiye için de önemi büyüktür ve Türk dış politikasında büyük bir önceliğe gereksinim duymaktadır. Türkiye’yi çevreleyen Transkafkasya ve Karadeniz’de Soğuk Savaş sonrası önemli gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, birçok uluslararası sorun ile mücadele eden Türkiye, Karadeniz ve Transkafkasya coğrafyasındaki tarihsel miras ve sorumluluğuna sahip çıkmalı, bu bağlamda Karadeniz ve Transkafkasya’daki çıkar ve hedeflerini yeni baştan tanımlamalıdır. Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşü süreci Gürcistan üzerinde ağır bir baskı uygulanarak bir an önce başlatılmalıdır. Borçalı ve diğer bölgelerde yaşayan Türk ve Müslüman halkın haklarının tamamen tanınması ve yönetimde temsilleri meselesinin takipçisi olunmalıdır. Çeçen-İnguş ve Dağıstan bölgeleri, Türkiye’nin hem dini ve hem de siyasi geçmişiyle rahat edebileceği iki merkezdir. Bu bakımdan Türkiye, mutlaka bu iki ülkeye de yakın desteğini Gürcistan’ın bu bölgelerle olan sorunlu ilişkilerine rağmen geliştirmeli, ancak bundan Gürcistan’ın rahatsız olmamasını sağlamalıdır. Türkiye, Gürcistan’ın iç istikrarında çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle gerek Abhazya ve Oset sorununda, gerekse Rus-Çeçen sorununda etkin bir rol alması sağlanabilir. Türkiye, Gürcistan’a olan bu yaklaşımını her zaman korumak durumunda olmakla beraber, bazen de devletlerin çıkarları dostluk ilişkilerinin önüne 280 İSTANBUL TİCARET ODASI geçebilir. Eğer, yakın gelecekte Gürcistan çıkarlarını, Türkiye’nin karşısında olmak gibi bir konumda görürse, Türkiye, şimdilik, bu devletin sınırları içinde görülen, ancak köken itibarıyla Gürcülere uzak olan Abhazya ve Acara halkını korumak ve gözetmekle sorumludur. Bölgede yaşayan insanların da pek çoğu Türk kökenlidir. Bu yüzden de, Türkiye, soydaşlarının geleceğini güvence altına almak ve gerekirse yasal çerçeveler içinde Gürcistan’a bu konuda müdahale etmek mecburiyetini her zaman hissetmelidir. Türkiye’nin yakın kara havzasını oluşturan Kafkasya gibi bir bölgede Cavaheti sorunu Türkiye için önem taşımaktadır. Bu önem, Cavaheti’de yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunun Anadolu kökenli Ermeni olmasından kaynaklanmaktadır Gürcistan-Türkiye ilişkileri açısından önemli güvenlik konularından biri de Acara Özerk Cumhuriyeti ile ilgilidir. Bilindiği gibi Kars Antlaşması’nın 6. maddesi gereğince Türkiye, Nahçıvan ve Acaristan konusunda da garantör ülke durumundadır. Bu antlaşmaya göre Acaristan’ın sınırları ve statüsü değiştirilemez ve Acaristan’daki Müslüman halkın dini olan İslamiyet’i yaşamasına engel olunamaz. Halkın geçimini sağladığı tarım alanları onun ziraatına engel olacak bir statüye sokulamaz. Türkiye; Kars Anlaşması ile edindiği yetki ve sorumlulukları kullanmaya kalktığı anda veya Batum-Tiflis, Batum-Cavaheti ilişkileri istenmedik yönde gelişmesi halinde, Acara Türkiye’nin güvenlik gündemine oturacaktır. Türkiye’de kurulacak bir Kafkasya ve Orta Asya Araştırmaları ve İncelemeleri Enstitüsü bütün bölgeye yönelik çalışmalar yaparken, Gürcistan ile ilgili konularda da karar mekanizmalarına zamanında, doğru, yeterli bilgi sağlayacaktır. Görsel ve yazılı basın aracılığıyla her iki ülke arasında diğer alanlardaki bağlarında güçlenmesini sağlayacak kültürel bir bağ oluşturulmalıdır. Gürcistan ile kültürel ve sportif ilişkilerin geliştirilmesi için çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir. Bu ülkede faaliyet gösterecek Türk Kültür Merkezleri açılmalıdır. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 281 7.4. Genel Değerlendirme Gürcistan’ın, bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle bölge Doğu ile Batı’nın çekişme alanına dönüşmüştür. Gürcistan, iki stratejik partner, iki işbirliği grubunun kesiştiği noktada yer almaktadır. Bölgede bir yandan Rusya ile Ermenistan, diğer yandan Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna ile batılı devletlerin işbirliği söz konusudur. Bu konum, Gürcistan için avantaj olabileceği gibi dezavantaj da olabilir. Ayrıca, Türkiye de Gürcistan’ın hem Rusya ile ilişkilerinde hem de ABD ve Batı ile karşılıklı çıkara dayalı bir işbirliği geliştirme hedefinde önemli bir role sahiptir. Gürcistan’ın jeopolitik konumunun özelliğinden dolayı sadece komşularıyla ilişkileri değil, aynı zamanda bölge dışındaki büyük güçlerin (ABD, AB gibi) Gürcistan’a yönelik politikaları da gündeme gelmektedir. Önemli olan, bütün bunların tek yanlı bir çıkar ilişkisine dönüşmesi ihtimalini göz ardı etmemektir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile geliştirmeye çalıştığımız ilişkilerimiz açısından Gürcistan anahtar konumundadır. Türkiye’de, coğrafi konumu ve stratejik önemi nedeniyle Gürcistan’dan “Doğu’daki Trakya” olarak bahsedilmektedir. Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik politikasının siyasi, ekonomik ve sosyal yönleri bulunmaktadır. Türkiye’nin bu çok yönlü politikasının başarılı olabilmesi bakımından bölge ile irtibatında köprü rolü oynayan Gürcistan ile ilişkilerinin sorunsuz bir şekilde yürütülerek geliştirilmesi milli çıkarlarına hizmet etmektedir. Uluslararası alanda saygın bir konuma sahip olmak isteyen Gürcistan, Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan bir köprü niteliği taşımak istemektedir. Özellikle Türkiye ve İran’la, daha sonra Suriye gibi uzak komşularla diplomatik ilişkilerle başlayıp, siyasi, ekonomik, ticari alanlara yayılan bağlantılar kuran Gürcistan, Çin Halk Cumhuriyeti gibi uzak ülkelerle de ilişkiler kurmaktadır. Özellikle Avrupa’da taraftar arayan Gürcistan, Almanya ile yakın ilişkiler içindedir. 282 İSTANBUL TİCARET ODASI Türkiye’nin Azerbaycan’a yönelik ekonomik, ticari ve askeri faaliyetlerinde Gürcistan’ın coğrafi ve siyasi ilişkilerdeki yakınlığının önemli etkileri vardır ve olmaya da devam edecektir. Azerbaycan’ın doğal müttefiki olan Türkiye, Dağlık Karabağ sorunu yüzünden Ermenistan’a ambargo uygulamaya başlayınca, Gürcistan Kafkasya ve Orta Asya’ya ulaşmak için kullanabileceği en kısa yol haline gelmiştir. Gürcistan ayrıca Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağlarından dolayı ilgi duyduğu Müslüman Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerine ve özellikle Çeçenistan’a giden en kısa yoldur. Coğrafi açıdan diğer önemli faktör ise, Gürcistan’ın uzun yıllar sınırdaş olunan Rusya Federasyonu ve Türkiye arasında bir tampon bölge oluşturmasıdır. Bu nedenle, bağımsız ve güçlü bir Gürcistan Türkiye’nin genel güvenlik politikaları açısından da önemlidir. Bağımsız, güçlü, Batı standartlarına göre yönetilen ve Türkiye ile yakın işbirliği içinde olan bir Gürcistan, Kafkaslarda gözü olan diğer devletlerin nüfuz alanı oluşturmasını engelleyebileceği gibi Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılmasını da sağlamaktadır. Mihail Saakaşvili yönetiminin iç sorunları aşmak amacıyla kullandığı milliyetçi eğilimin ülkedeki bazı radikal çevreleri harekete geçirdiği görülmektedir. Bu milliyetçi yaklaşımın Gürcistan vatandaşı Azeri Türklerini tedirgin ettiği değerlendirilmektedir. Gürcistan televizyon muhabirleri ve gazetecileri son yıllarda Karadeniz bölgesinde yaşayan Türk vatandaşlarıyla çekim ve röportaj yapmak için sık sık gelmekte ve onlardan Gürcü olduklarını çekim esnasında söylemelerini istemektedirler. Mihail Saakaşvili’nin Türkiye ziyareti esnasında Türkiye’de kendi ülkesindekinden daha fazla Gürcü olduğunu belirtmesi ve Türkiye’deki Gürcü asıllı vatandaşları hedef alan çifte vatandaşlık uygulamasına başlaması Ankara tarafından sıcak karşılanmamıştır. Gürcistan’ın bu uygulamalarla neyi hedeflediği dikkatle takip edilmelidir. KAYNAKLAR Kitaplar Ağacan, Kamil. “Güney Kafkasya”, Stratejik Öngörü. ASAM Yayınları, Ekim 2006. Ağacan, Kamil. “Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Gürcistan İlişkileri”, 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası. İdris Bal (Drl.), Nobel Yayınları, Ankara, 2004. Akarslan, Mediha. Milli Mücadele Dönemi Türk Dış Politikası ve Atatürk. Arion Kitabevi, İstanbul, 1995. Akçora, Ergünöz. Rusya’nın Kafkasya Siyaseti ve Geçmişten Günümüze Çeçenler. Turan Yayınları, İstanbul, 1996. Akgür, Muhsin ve Tezer Palacıoğlu. Gürcistan Ülke Profili, Mevzuat ve Türk Girişimcileri. No: 1998/5, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, 1999. Alatlı, Alev. Dünya Nöbeti. I. Basım, Everest Yayınları, İstanbul, 2005. Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914–1995). C. 1-2. 13. Basım, Alkım Yayınları, İstanbul, 2004. Aslan, Kıyas. Ahıska Türkleri. Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, İstanbul,1995. Atalay, İbrahim. Türkiye Coğrafyası ve Jeopolitiği. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 2000. Avcıoğlu, Doğan. Milli Kurtuluş Tarihi, 1839-1995. C.2, Tekin Yayınevi,İstanbul, 1993. Aydın, Mustafa. New Geopolitics of Central Asia and the Caucasus: Causes of Instability and Predicament, Ankara, Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2000. Aydın, Mustafa. Üç Büyük Gücün Çatışma Alanı Kafkaslar. Gökkubbe Yayınları, İstanbul, 2005. 284 İSTANBUL TİCARET ODASI Aydın, Mustafa ve Çağrı Erhan. Beş Deniz Havzasında Türkiye. Siyasal Kitapevi Yayınları, Ankara, 2006 Ayhan, Ahmet. Dünden Bugüne Türkiye’de Bilim - Teknoloji ve Geleceğin Teknolojileri. Beta Yayınları, İstanbul, 2002. Baddaley, John. Ruslar’ın Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil. S. Özden (çev.), Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1995. Bal, İdris. 21. Yüzyılın Eşiğinde Türk Dış Politikası. Alfa Yayınları, İstanbul, 2001. Bal, İdris. 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası. Nobel Yayınları, Ankara, 2004. Bal, İdris. “Turkey-USA Relations and Impacts of 2003 Iraq War”, İdris Bal (Ed.), Turkish Foreign Policy in Post Cold War Era. Brown Walker Press, Florida USA, 2004. Bal, İdris. “Turkish Model as a Foreign Policy Instrument in Post Cold War Era: The Cases of Turkish Republics and the Post September 11th Era”, İdris Bal (Ed.), Turkish Foreign Policy in Post Cold War Era. Brown Walker Press, Florida USA, 2004. Bal, İdris. ABD Politikaları ve Türkiye. Lalezar Kitapevi, Ankara, 2008. Baran, Zeyno. “Turkey and the Caucasus”, İdris Bal (Ed.), Turkish Foreign Policy in Post Cold War Era. Brown Walker Press, Florida USA, 2004. Bayur, Yusuf Hikmet. Yeni Türkiye Devleti’nin Harici Siyaseti. C. 1, İstanbul, 1935 Berdenişvili, Niko ve Simon Canaşia. Gürcistan Tarihi. Hayri Hayrioğlu (Çev.), 1. Basım, Sorun Yayınları, İstanbul, 1997. Berkok, İsmail. Tarihte Kafkasya. İstanbul, 1958. Bice, Hayati. Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1991. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 285 Bostan, İdris. “Ahıska”, DİA, C. I. İstanbul, 1988. Budak, Mustafa. İdealden Gerçeğe, Misak-ı Milli’den Lozan’a Dış Politika. 1. Basım. Küre Yayınları, İstanbul, 2002. Buttanrı, Bilge. Bölgesel Güç Karadeniz. IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004. Cabağı, Wassan Giray. Kafkas-Rus Çatışması. İstanbul, 2001. Canpolat, İbrahim S. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Dış Politika. Alfa Yayınları, İstanbul, 1999. Cebesoy, Ali Fuat. Moskova Hatıraları, Vatan Neşriyat, İstanbul, 1955. Cohen, Ariel. “Rusya ve Komşuları, ABD’nin Avrasya Politikasının Oluşturulması”, Avrasya Dosyası, Hilal Özdağ (Çev.), C. 1. Sayı:1, Ankara1994. Coppieters, Bruno. “Federalism and Conflict in the Caucasus”, Central Asia and Caucasian Prospects. The Royal Institute of International Affairs Publications, London, 2001. Cömert, Servet. Jeopolitik ve Türkiye’nin Yer Aldığı Yeni Jeopolitik Ortam. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2001. Çakmak, Haydar. 1989’dan Günümüze Gürcistan. KATÜ Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Trabzon, 1998. Çelik, Kemal ve Cemalettin Kalaycı. Kafkasya’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı. KATÜ Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Trabzon, 2002. Çiloğlu, Fahrettin. Gürcülerin Tarihi. 1. Basım, Ant Yayınları, İstanbul, 1993. Çiloğlu, Fahrettin. Rusya Federasyonu’nda ve Transkafkasya’da Etnik Çatışmalar. Sinatle Yayınları, İstanbul, 1998. 286 İSTANBUL TİCARET ODASI Çoçiev, B. ve M. DZOEV. Güney Osetya 1988–1992 Gürcü Saldırıları, Tutanaklar. Nart Yayıncılık, İstanbul, 1999. Çolakoğlu, Selçuk. Türkiye’nin Gürcistan Politikası. Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları, Aydın, 1999. D’allesio, Eugenio Dallegio. İstanbul Gürcüleri. Fahrettin Çiloğlu (Çev.), Sinatle Yayınları, İstanbul, 2003. Dalkanat, M. Cenk. Karadeniz’in Güvenliği ve Bu Kapsamda Tesis Edilen Bölgesel Girişimler. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2006. Davutoğlu, Ahmet. Stratejik Derinlik-Türkiye’nin Uluslar Arası Konumu. 17. Basım. Küre Yayınları, İstanbul, 2004. Dayı, S. Esin. Elviye-i Selase’de ( Kars- Ardahan- Batum) Milli Teşkilatlanma. Kültür Eğitim Vakfı Yayınları, Erzurum, 1997. DEİK. Gürcistan Ekonomisi ve Türkiye ile İlişkileri. TC. Dışişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000. DEİK. Foreign Ekonomıc Relatıons Boord (Gürcistan Ülke Bülteni). TC. Dışişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2005. Demir, Abdullah. Tarihten Günümüze Rus Yayılmacılığı ve Yeni Kurulan Cumhuriyetler. Ötüken Yayınları, İstanbul, 1998. Demir, Ali Faik. SSCB’nin Dağılmasından Sonra Türkiye Azerbaycan İlişkileri, Değişen Dünya ve Türkiye. Faruk Sönmezoğlu (drl.), Bağlam Yayınları, İstanbul, 1996. Demir, Ali Faik. Türk Dış Politikası Açısından Transkafkasya’nın Yeri ve Önemi. Bağlam Matbaası, İstanbul, 2000. Demir, Ali Faik. Türk Dış Politikası Perspektifinden Güney Kafkasya. Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2003. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 287 Demir, Ali Faik.”Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış Politikası”, Faruk Sönmezoğlu (Ed.), Türk Dış Politikası’nın Analizi, 3. Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 2004. Demirağ, Yelda. “Bağımsızlıktan Kadife Devrime Türkiye-Gürcistan İlişkileri”, Uluslararası İlişkiler. C.II, No:7, 2005. Denk, Nevzat. 21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Jeostratejik Öneminin Yeniden Belirlenmesi. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2000. Deringil, Selim. Denge Oyunu. 2. Basım, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2000. Devlet İstatistik Enstitüsü. Türkiye - Gürcistan Dış Ticaret Rakamları (1992–2007). Devlet, Nadir. “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya Siyaseti ve Türkiye’ye Etkileri”, Okan Yeşilot (Ed.), Değişen Dünya Düzeninde Kafkasya. İstanbul, Eylül 2005. Dilan, Hasan Berke. Atatürk Dönemi Türkiye’nin Dış Politikası (1923–1939). I.Basım. İstanbul, 1998. Duru, Okan. Türk Tankerciliği Raporu. Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü Yayınları, Haziran 2005. Efegil, Ertan. Türk-Rus İlişkileri, Bölgesel İşbirliği ve Stratejik Kazanç. Alfa Yayınları, İstanbul, 2001. Erim, Nihat. Osmanlı İmparatorluğu Antlaşmaları, Devletlerarası Hukuki ve Siyasi Tarih Metinleri. C. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1953. Erlok, Halil. Kafkaslar Bölgesine Uygulanabilecek P/H Faaliyetleri. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2001. 288 İSTANBUL TİCARET ODASI EU. European Union in The World, Working For Peace, Security and Stability, EU Publications, Brüksel, 2005. Glenn, E. Curtis. Armenia, Azerbaijan, and Georgia Country Studies. Maryland, 1995. Gogaşidze, Koba. Gelişmiş Bir Devlet Olabilme Yolunda Gürcistan’ın Çözmesi Gereken Sorunlar Nelerdir. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2005. Gökçe, Cemal. Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti. Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını, İstanbul, 1979. Gökdemir, A. Ender. Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1989. Grigoriantz, Alexandre. Kafkasya Halkları Tarihi ve Etnografik Bir Sentez. Doğan Yurdakul (Çev.), Sabah Kitapçılık, İstanbul, 2000. Günel, Kamil. Coğrafyanın Siyasal Gücü. Çantay Kitapevi, İstanbul, 1997. Güney Kafkasya’nın Dünü, Bugünü, Yarını, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 1993. Güney, Nurşin A. “AKKA’nın Yeni Koşullara Uyarlanması ve Türkiye’nin Güvenliği”, Gencer Özcan ve Şule Kut (Ed.), Türkiye’nin Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Gündeminde Doksanlı Yıllar: En Uzun On Yıl. Büke Yayıncılık, İstanbul, 2000. Gürcistan Devlet İstatistik Komitesi, 1999. Gürses, Emin. Milliyetçi Hareketler ve Uluslararası Sistem. Bağlam Yayınları, İstanbul, 1998. Gürün, Kamuran. Türk- Sovyet İlişkileri (1920–1953). Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 289 Hasanoğlu, Mürteza ve Elnur Cemili. Güney Kafkasya’da ABD Politikası. IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006. Hasgüler, Mehmet ve Mehmet B. Uludağ. Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler. Nobel Yayınları, Ankara, 2004. Hatipoğlu, Esra. “Avrupa Komşuluk Politikası’nın Güney Kafkasya Boyutu”, Okan Yeşilot (Ed.), Değişen Dünya Düzeninde Kafkasya. Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2005. Herzig, Edmund. The New Caucasus. Armenia, Azerbaijan, and Georgia, The Royal Institute of International Affairs. Londra, 1999. İbrahimli, Haledin. Değişen Avrasya’da Kafkasya. ASAM Yayınları, Ankara, 2001. İihan, Suat. Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın Jeopolitiği. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1997. İsmetzade, Doktor Mehmet Arif. Gürcü Köyleri. Sinatle Yayınları, İstanbul, 2002. İşyar, Ömer Göksel. Bölgesel ve Global Güvenlik Çıkarları Bağlamında Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu. Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2004. Jgarkava, Levan. Kafkasya Bölgesinde Enerji Havzasının Jeopolitiği. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2004. Jones, Stephen, Ian Bremmer, ve Ray Tarras. Georgia: The Trauma of Statehood, New States, New Politics: Building the Post-Soviet Nations. Cambridge University Press, 1997. Jorjoliani, Georgiy. İstoriçeskie i Politiçeskie Korni Konflikta Abhazii/ Gruziya. Gürcistan Bilimler Akademisi Yayını, Meçniereba Yayınevi, Tiflis, 2000. 290 İSTANBUL TİCARET ODASI Kamalov, İlyas. Putin’in Rüyası: KGB’den Devlet Başkanlığı’na. Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2004. Kantarcı, Hakan. Kıskaçtaki Bölge Kafkasya. IQ Kültür Derneği Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006. Karabekir, Kazım. İstiklal Harbimizin Esasları. Emre Yayınları, İstanbul, 1995. Karal, Enver Ziya. Osmanlı Tarihi. C. VIII. Ankara: 1988. Karpat, Kemal H. Osmanlı Nüfusu (1830–1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2003. Kasap, Murat. Osmanlı Gürcüleri, Gürcistan Dostluk Derneği Yayınları, İstanbul 2010. Kasım, Kamer. Uluslararası Güvenlik Sorunları. ASAM Yayınları, İstanbul, 2004. Kıramer, Heinz. Avrupa ve Amerika Karşısında Değişen Türkiye. TİMAŞ Yayınları, İstanbul, 2001. Kıyas, Aslan.”Ahıska Türkleri”, Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Yayın no: 1, Ankara, 1995. Kramer, Hasan. Amerika ve Avrupa Karşısında Değişen Türkiye. TİMAŞ Yayınları, İstanbul, 2001. Kurat, Akdes Nimet. Rusya Tarihi. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1948. Kurumahmut, Ali. Ege’de Temel Sorun Egemenliğin Devredilmesi, Adalar. Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1998. Kutluk, Deniz. Hazar-Kafkas Petrolleri, Türk Boğazları, Çevresel Tehdit. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003. Lang, David Marshall. A Modern History of Soviet Georgia. Grove Press, New York, 1962. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 291 Lang, David Marshall. Gürcüler. 1. Basım, Neşenur Domaniç (Çev.),Ceylan Yayıncılık, İstanbul, 1997. Lesser, Ian O. ve Graham Fuller. Balkanlar’dan Batı Çin’e Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu. Alfa Yayınları, İstanbul, 2000. Lewis, Bernard. Ortadoğu. Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2005. Lihni Deklarasyonu, Kafkasya Derneği Yayını, Ankara, 1999. Magnarella, Paul J. Bir Köyün Serüveni. Nurettin Elhüseyni (Çev.), Sinatle Yayınları, İstanbul, 1997. Mc Cutter, Robert. Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği Perspektifinden Kriz Bölgelerinin İncelenmesi ve Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri, “Kafkasya’daki Kriz Kaynakları ve Bölgeleri”. Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2004. Medoyev, Dmitri, B. Çoçiev ve M. Dzoev. “Güney Osetya, Özgürlük Hakkı”, Güney Osetya 1988–1992. Nart Yayıncılık, İstanbul, 1999. Menon, Rojan ve Graham Fuller. “Rusya’nın Tahripkâr Çeçen Savaşı”, Yılmaz Tekzan (Ed.), Kadim Komşumuz Yeni Rusya. Ülke Kitapları, İstanbul, 2001. Merçil, Erdoğan. Gürcistan Tarihi, Eski Çağlardan 1212’ye Kadar. Ankara, 2003. Mert, Okan. Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan. IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004. Nur, Rıza. Moskova- Sakarya Hatıraları. 2. Basım, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1993. Nutuk, 2. Basım, İsmet Zeki Eyüboğlu (Hz.), İstanbul, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1999. 292 İSTANBUL TİCARET ODASI O’Ballance, Edgar. Wars in the Caucasus (1990- 1995). Mac Millan Press, Houndmills, 1997. Okçu, Yahya. Türk- Rus Mücadelesi Tarihi. Yeni Matbaa, Ankara, 1949. Oran, Baskın, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar. C.II, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002. Oran, Baskın. Türk Dış Politikası, (1980–2001). İletişim Yayınları, İstanbul, 2005. Öke, Mim Kemal. Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri. Alfa Yayınları, İstanbul, 1999. Önder, Ali Tayyar. Türkiye’nin Etnik Yapısı. Fark Yayınları, Ankara, 2006. Öymen, Onur. Ulusal Çıkarlar-Küreselleşme Çağında Ulus Devleti Korumak, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005. Özcan, Şule Kut. Türkiye’nin Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Gündeminde Doksanlı Yıllar: En Uzun On Yıl. Büke Yayıncılık, İstanbul, 2000. Özdağ, Muzaffer. Türkiye ve Türk Dünyası Üzerine. ASAM Yayınları, Ankara, 2001. Özdemir, Yavuz. Bir Savaşın Bilinmeyen Öyküsü (Sarıkamış Harekâtı). Erzurum Kalkınma Vakfı Yayınları, Erzurum, 2003. Özdenoğlu, Hikmet. Gürcistan Ülke Raporu, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Yayınları, Ankara, 1998. Öztoprak, İzzet. Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989. Öztürk, Osman Metin. Rusya Federasyonu Askeri Doktrini. ASAM Yayınları, Ankara, 2001. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 293 Öztürk, Osman Metin ve Yalçın Sarıkaya. Uluslararası Mücadelenin Yeni Odağı Karadeniz. Platin Yayınları, Ankara, 2005. Öztürk, Osman Metin ve Yalçın Sarıkaya. “Fırat Purtaş”, Kaosa Doğru İran- Güncel İran İncelemeleri. Fark Yayınları, Ankara, 2006. Pamir, A. Necdet. Bakü-Ceyhan Boru Hattı, Orta Asya’da Bitmeyen Oyun. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999. Pamir, Necdet. “Orta Asya ve Kafkasya’da Güvenlik Arayışları Sürecinde Bölgedeki Enerji Kaynaklarının Rolü”, 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, İdris Bal (Drl.), Nobel Yayınları, Ankara, 2004. Pamuk, Mustafa. Kafkasya ve Azerbaycan’ın Dünü, Bugünü, Yarını. Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 1995. Papava, Vlademir. Gürcistan Ekonomisi, Reform Sorunları. Avrasya Etütleri, Ankara, 1995. Poyraz, Hamdi. Türk Yunan Sorunları Ege Denizi ve Ege Adaları, Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 2004. Rathanova, M. P. Yakın Yurtdışı Ülkelerin Ekonomik ve Sosyal Coğrafyası. Aydın İbrahimov (Çev.), Moskova, Drafo Yayınevi, 2004. Rusya Federasyonundaki Gelişmeler, Etkileri ve Türkiye. Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1995. Sapmaz, Ahmet. Rusya’nın Transkafkasya Politikası ve Türkiye’ye Etkileri. Ötüken Yayınları, İstanbul, 2008. Saray, Mehmet. Kafkas Araştırmaları III, İstanbul, 1997. Saray, Mehmet. Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi. 2. Basım, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999. Saydam, Abdullah. Kırım ve Kafkas Göçleri (1856–1876). Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997. 294 İSTANBUL TİCARET ODASI Sevim, Ali ve Yücel Yaşar. Türkiye Tarihi. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989. Sonyel, Selahi. Türk Kurtuluş savaşı ve Dış Politika I. 3. Basım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995. Sosyal, İsmail. Tarihçeleri ve Açıklamaları İle Birlikte Türkiye’nin Siyasal Anlaşmaları (1920–1945). Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989. Soysal, İsmail. Türk Dış Politikası İncelemeleri İçin Kılavuz. İstanbul, 1993. Sönmez, Ali. Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri Ülke Profilleri ve Türkiye ile Ekonomik İlişkiler. DPT Yayınları, Ankara, 1996. Sükan, Özer. 21. Yüzyıl Başlarında Balkanlar ve Türkiye, Harp Akademileri Yayınları. İstanbul, 2001. Sürmeli, Serpil. Türk- Gürcü İlişkileri (1918–1921). Divan Yayıncılık, Ankara, 2001. Şahin, Enis. Trabzon ve Batum Konferansları ve Antlaşmaları (1917– 1918). Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2002. Şamsutdonov, A. M. Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi. 1. Basım, Ataol Behramoğlu (Çev.), Doğan Kitapçılık, İstanbul, 1999. Şenibe, Musa Y. Kafkasya’da Birliğin Zaferi. Nart Yayıncılık, İstanbul, 1997. Şimşir, Bilal. Ege Sorunu Belgeler. Cilt II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982. Şimşir, Bilal. Malta Sürgünleri. Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1985. Tanör, Bülent. Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları ( 1918- 1920). İstanbul, 1998. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 295 Tanör, Bülent. “Siyasal Tarih (1980–1995)”, Türkiye Tarihiç C. 5, Cem Yayınları, İstanbul, 2000. Tanrısever, F. Oktay, Sovyet Sonrası Dönemde Rusya’nın Kafkasya Politikası. İmge Yayınları, Ankara, 2002. Tansel, Selahattin. Mondros’tan Mudanya’ya Kadar. Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1974. Tarakçı, Nejat, Devlet Adamlığı Bilimi, Jeopolitik ve Jeostrateji. Çantay Kitapevi, İstanbul, 2003. Taşkıran, Cemalettin. Oniki Ada’nın Dünü ve Bugünü. Genkur Basımevi, 1996. Tavkul, Ufuk. Etnik Çalışmaların Gölgesinde Kafkasya. Ötüken Yayınları, İstanbul. TBMM Gizli Celse Zabıtları. 17. 10. 1336. C. I. Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları, 1985. Yer No: 3.29.13. Sayı 1042. Tellal, Erel. “Rusya’yla İlişkiler”, Baskın Oran (Ed.), Türk Dış Politikası. Cilt II, 8. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005. Tengirşek, Yusuf Kemal. Vatan Hizmetinde. İstanbul, 1967. Tezkan, Yılmaz. Kadim Komşumuz Yeni Rusya. Ülke Yayınları, İstanbul, 2001. TİKA. Gürcistan Ülke Profili, T.C. Dışişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2005. Torumtay, Necip. Değişen Stratejilerin Odağında Türkiye. Milliyet Yayınları, İstanbul, 1996. Uçarol, Rifat. Siyasi Tarih (1789–1994). 4. Basım, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995. 296 İSTANBUL TİCARET ODASI Uluçay, Çağatay. İlk Müslüman Türk Devletleri. İstanbul,1965. Uran, Hilmi. Hatıralarım. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1959. Uysal, Mehmet. Güney Kafkasya’nın Dünü- Bugünü- Yarını. Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 1993. Uzgel, İlhan. Ulusal Çıkar ve Dış Politika. İmge Yayınları, Ankara, 2004. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi. C. III. Ankara, 1988. Yalçınkaya, Alaeddin. Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları. Bağlam Yayınları, İstanbul, 1998. Yalçınkaya, Alâeddin. Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler Etnik Düğümden Küresel Kördüğüme. Lalezar Kitapevi, Ankara, 2006. Yanar, Savaş. Türk Rus İlişkilerinde Gizli Güç; Kafkasya. IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2002. Yapıcı, Utku, Türk Dış Politikasının Yeni Açılımları, Orta Asya ve Kafkasya. Otopsi Yayınları, İstanbul, 2004. Yel, Selma. Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri. Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2002. Yerasimos, Stefanos. Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu. Şirin Tekeli (Çev.), İletişim Yayınları, İstanbul, 2000. Yüceer, Nasır. I. Dünya Savaşında Osmanlı Ordusunun Azerbaycan ve Dağıstan Harekâtı. Ankara, 1996. Zbignew, Brezezinski. Büyük Satranç Tahtası. Sabah Yayınları, İstanbul, 1998. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 297 Makaleler ve Süreli Yayınlar Ağacan, Kamil. “ABD’nin Gürcistan’a Asker Göndermesi: Terörle Mücadelede Üçüncü Cephemi Yoksa Köprü Başının Tutulması mı?”, Stratejik Analiz. Sayı:24, ss.71–73. Ağacan, Kamil. “Değişim Zamanı: Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya Politikası”, Stratejik Analiz. Sayı:61, Mayıs 2005, ss.53–55. Ağacan, Kamil. “Acaristan Sorunu ve Saakaşvili’nin Mevzi Kazanımı”, Stratejik Analiz. Cilt: IV, No:48. Ağacan, Kamil. “Gürcistan’a Yönelik Artan Rus Baskıları ve Türkiye”, Stratejik Analiz. Cilt 1, Sayı:4, Ağustos 2000. Ağacan, Kamil. “Rusya’nın Gürcistan’a Vize Uygulaması Silahsız Savaş mı?”, Stratejik Analiz. Cilt:1, Sayı:9, Ocak 2001. Ağacan, Kamil, “Kaderdaş Devletler: Azerbaycan-Gürcistan İlişkileri”, Avrasya Dosyası. İlkbahar 2001, ss.319–337. Ağacan, Kamil. “Bağımsızlığın 10. Yılında Gürcistan: ABD’nin Kafkasya’daki Kalesi mi?” Stratejik Analiz. Cilt:1, Sayı:11, Mart 2001. Ağacan, Kamil. “Bir Özerkliğin Anatomisi: Gürcistan-Acaristan ilişkileri”, Stratejik Analiz. Cilt:2, Sayı:14, Haziran 2001. Ağacan, Kamil, “Kafkasya’da Türk ve Rus Politikası”, Stratejik Analiz. Sayı:40, Ağustos 2003, ss.76–79. Ağacan, Kamil. “Cavaheti Sorunu-Gürcistan Ermenilerinin Artan Özerklik Talebi”, Stratejik Analiz. Sayı:50, Haziran 2004, ss.87–88. Ağacan, Kamil. “Saakaşvili’nin Güney Osetya Operasyonu: Bir Hipotezin Testi”, Stratejik Analiz, Sayı:54, Ekim 2004, s.46. Ağacan, Kamil. “Gürcistan: İvan Evine Dön”, Stratejik Analiz, Sayı:60, Nisan 2005, s.11. 298 İSTANBUL TİCARET ODASI Akkan, Faruk. “Osetya Üzerinden Nüfuz Savaşı”, Aksiyon Dergisi. Sayı:587, (06.03.2006). Aladişvili, Irakli. “Russian Military Bores’in South Causasus” , The Army and Society in Georgia. Tbilisi, VII, Ekim: 54,1999. Altınbaş, Deniz. “Kafkaslar’daki Kriz Türkiye’nin AB İçin Önemini Ortaya Çıkaracak”, ASAM Yayınları. Aras, Osman Nuri. “Bakü-Ceyhan Tüm Bölgenin Yararına Olacak”, Aksiyon. Sayı:563, 19 Eylül 2005, s. 14. Armaoğlu, Fahir. “Kafkaslar’da Yeniden Yapılanma”, Silahlı Kuvvetler Dergisi. CCCXXXVII, 1993. Arveladze, Bondo. “Henüz Geç Değil, Stratejik Analiz. Cilt:2, Sayı:25, Mayıs 2002. Aslan, Yasin. “Türkiye’nin Jeostratejik, Jeopolitik Önemi ve Türkiye ile Azerbaycan’ın Birleşmesi”, Türkiye ve Siyaset. Sayı:14, Yaz 2003, ss.100–103. Atasay, Özdemir. “Türkiye ve NATO Askeri İşbirliğinin Değerlendirilmesi”, Harp Akademileri Komutanlığı Konferans Metinleri. 3 Ocak 2005, s.3. Avşar, Zakir, “Gürcistan, Ermenistan, Moldavya 2000’li Yıllara Nasıl Girecek-Demografik Analiz”, Silahlı Kuvvetler Dergisi. Sayı:341, Temmuz 1994, s.21. Aydın, Mustafa. “New Geopolitics of Central Asia and the Caucasus Causes of Instability and Predicament”, SAM Papers. No:2/2000, 2000. Bal, İdris. “Uluslararası Politikada Türk Modelinin Yükselişi ve Düşüşü”, Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi. Sayı:14, Yaz–2000, s.11. Bangert, Yvonne. “Rusya ve Gürcistan Arasında Sıkışmış Bir Halk: Mesketler”, Kafkasya Yazıları. Yıl 2. Sayı:5. Sonbahar 1998, ss. 129–132. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 299 Bayraktar, Rasim. “Ahıskalılar Açısından Gürcistan’daki Gelişmeler”, Ahıskalılar Vakfı Tarih ve Kültür Dergisi. Sayı:2. İstanbul, Mayıs 2002, ss. 10–13. Bıyıklıoğlu, Tevfik. “Mondros Mütarekesinde Elviyei Selase İle İlgili Yeni Vesikalar”, Belleten. . Cilt: XXI, Sayı:84, 1957. s. 567- 580. Börüsoy, Enver. “Ermenistan ve Gürcistan Arasındaki Sorunlar”, Stratejik Analiz. Cilt:2, Sayı:22, Şubat 2002. Budak, Mustafa. “Nuri Paşa’nın Kafkas İslam Ordusu Hakkındaki Raporu”, Kafkas Araştırmaları. Sayı: IV, 1998, ss. 61–107. Bzati, Ruslan. “Dünden Bugüne Osetlerin Tarihi /II, Nart”, Kafkas Derneği Yayını. No.6 (Mart-Nisan sayısı), 1998. Cabbarlı, Hatem. “GUAM: Bölgesel İşbirliği Açısından Yeni Bir Fırsat mı?”, Stradigma. Sayı:6, Temmuz 2003, ss.20-26. Canaşia, S ve N. Berdzenişvili. “Türkiye’den Haklı İstemlerimiz”, Tarih ve Toplum. Cilt:8, Sayı: 46, Ekim 1987, ss. 49- 52. Caşın, Mesut. “1921 Türkiye-Sovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşmasının Çağdaş Türk Dış Politikasındaki Önemi”, Jeopolitik. Yıl 1, Sayı:2, Bahar 2002, ss. 51–76. Cohen, Ariel. “Avrasya’da Boru Hattı Siyaset”, Avrasya Etüdleri. Sayı:1, İlkbahar 1996, ss.9–11. Cornell, Svante E. “Kafkasya ve Orta Asya’da Jeopolitik ve Stratejik Ortaklıklar”, Kafkas Vakfı. Yılmaz Tezkan (Çev.), Şubat- Mart 2002, ss. 18–22. Çeiikpaia, Mitat, “Kafkasya’da Büyük Oyun ve Aktörleri”, Cumhuriyet Strateji. 18 Nisan 2005, s.1115. Çiloğlu, Fahrettin. “İstanbul Ansiklopedisi’nde Gürcüler”, Çveneburi Dergisi. Sayı:8–9, Mart-Haziran 1994, s.28. 300 İSTANBUL TİCARET ODASI Çiloğlu, Fahrettin. “Gürcistan-Türkiye İlişkilerinin Son Dört Yılı”, Çveneburi Dergisi. Sayı:11–12, Eylül-Aralık 1994, s.37–39. Çiloğlu, Fahrettin. “Gürcistan ve Türkiye’nin Dış Politikası”, Mamuli. Sayı:1, Ocak 1997, ss.3–5. Çiloğlu, Fahrettin. “Bir Etnik Grup Olarak Türkiye’de Gürcüler”, Birikim Dergisi, Cilt:5, Sayı:71–72, ss. 125–127. Çolakoğlu, Selçuk. “Türkiye-Gürcistan İlişkileri”, Stratejik Öngörü. No:6, 2005. Çurey, Ali. “Bilinen Dünyanın Bilinmeyen Ülkesi: Kuzey Kafkasya ve Çerkezler (1)”, Kafkasya Yazıları Dergisi. Yıl:2, Sayı:5, Sonbahar Yayınları, 1998. Darchiashvili, David. “Georgia-The Search for State Security”, Tiflis. Aralık 1997. Demirağ, Yelda. “Kafkasya’da Türk ve Rus Politikası”, Stratejik Analiz. Cilt:4, Sayı:40, Ağustos 2003. Dışişleri Bakanlığı Basın Açıklamaları. Türkiye-Gürcistan Ortak Bildirisi, 26 Şubat 1999. Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Güncesi, Şubat 2000. Dışişleri Bakanlığı. Basın Açıklamaları, No:122, Temmuz 2000. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Gürcistan Ülke Bülteni, Eylül 2005. Doğanadze, Şota.” Sakartvelo: Gza Saertaşoriso Ağiarebidan Saertaşoriso Tanamegobrobisaken”, Tiflis. 2002. Doğru, Reşat. “Ahıskalıların Vatanına Dönmesi Türkiye’nin Milli Politikasıdır”, Ahıskalılar Vakfı Tarih ve Kültür Dergisi. Sayı:3, Şubat, 2003, s.21. Duran, Tülay. “Bolşeviklerin Batılılarla İlk Diplomatik İlişkileri, Brest GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 301 Litovsk Anlaşması ve Türkiye”, Belgelerle Türk Tarihi. Sayı: 38, 1970, ss.13–14. Ekici, Gökçen. “Rusya Federasyonu’nun Terör Kartı: Irak Kafkasya’ya Emsal Olabilir mi?”, Stratejik Analiz. Sayı:37, Mayıs 2003, s.72. Elekdağ, Şükrü. “Balkanlar ve Türkiye’nin Bölgeye Yönelik Politikaları Sempozyumu”, Harp Akademileri Bülten. İstanbul, 1999. Ertan, Fikret. “Bush Gürcistan’da”, Zaman. (10.05.2005). Gachechilazde, Revaz. “Making of the New Georgia: Development Factors - Pluses and Minuses”, Caucasian Regional Studies. Cilt:3, No.1, 1998. Gamrekelidze, Tamaz. “Transcaucasya or South Caucasus? Towards A More Exact Geopolitical Nomenclatura”, www.traceca.org. Gegeshidze, Archil. “Georgia’s Reginol Vulnerabilities and Ajaria Crisis”, Insight Turkey. Number 6/2, April-June 2004, s.67. Gegeşidze, Arçil. “Geopolitika”, Tiflis.1999. Genelkurmay Başkanlığı, Gürcistan Bilgi Notları. Ankara, Kasım 2003. Gökdemir, A. Ender. “Aras Türk Hükümeti (3 Kasım 1918- 30 Kasım 1918)”. Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi. İstanbul: İÜ, 23–28 Eylül 1985, ss. 237–243. Göknel, Mete. “Kafkaslardaki Savaş ve Enerji Hatları”, 13 Ağustos 2008. Gubaridze, T. ve Georgi Sepoşvili. “Georgia Say Ceasefire Deal not Enough for Lasting Peace”, Civil. 2004. Gürses, Emin. “Kafkasya’da Uluslar Arası Rekabet”, Avrasya Dosyası. Cilt:7, Sayı:1, ss.250–273. Habiçoğlu, Bedri. “Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler”, Askeri Tarih ve Strateji Başkanlığı Bildiriler. Ankara, 2004. 302 İSTANBUL TİCARET ODASI Hacınıdzade, Nermin, “Ahıska Türkleri Tuz Üzerine Bile Ot Bitirir”, Stratejik Analiz. Cilt:2, Sayı:16, Ağustos 2001, s.23. Harp Akademileri Komutanlığı, Dış Basın Bülteni. Temmuz 2001. Henze, Paul.”Gürcistan ve Ermenistan: Sıkıntılı Bağımsızlık”, Avrasya Etütleri. Yaz 1995,ss.25–33. İmedaşvili, Abesalom. “Türkiye-Gürcistan İlişkilerinde Yeni Aşama”, Diyalog Avrasya. Sayı:3, Şubat 2001, ss.86–91. İnan, Kamran. “ Rusya’nın Kafkasya Politikası”. Avrasya Dosyası. Cilt: 1, Sayı:1, 1994, ss. 26–71. Kabolat, H. ve N. Gül. “Kafkasya’da Vahaheti (Gürcistan) ile Krasnador (Rusya) Ermenilerinin Jeopolitiği ve Özerklik Arayışları”, Stratejik Analiz Dergisi. 2000. Kalafat, Yaşar. “Azerbaycan- İran Bağlamında”, Avrasya Dosyası Azerbaycan Özel. Cilt:7, İlkbahar, 2001. Kamalov, İlyas. “GUAM Bir “U”sunu Kaybetti”, ASAM. Kanbolat, Hasan. “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Boyutu”, Stratejik Analiz. Cilt:1, Sayı:3, Temmuz 2000. Kanbolat, Hasan, “Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği”, ASAM. Kanbolat, Hasan ve Nazmi Gül. “Kafkasya’da Cavaheti (Gürcistan) ile Krasnodar (Rusya) Ermenilerinin Jeopolitiği ve Özerklik Arayışları”, Stratejik Analiz. Cilt:1, Sayı:6, Ekim 2000. Kanbolat Hasan ve İlyas Kamalov. “NATO ve AB’nin Genişlemesi Çemberinde Rusya Federasyonu: Soğuk Savaş Devam mı Ediyor?”, Stratejik Analiz. Cilt:5, Sayı:51, Temmuz 2004. Kanbolat, Hasan. “Gürcistan Nereye Gidiyor: Demokrasiye mi? Totaliterizme mi?”, ASAM. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 303 Kanbolat, Hasan. “Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya’daki Askeri Varlığı ve Gürcistan Boyutu”, Stratejik Analiz. Cilt:1, Sayı:3. Kanbolat, Hasan. “2004 Yılında Doğu ile Batı Arasında Kafkasya: Geçmiş Doğu’da Gelecek Batı’da mı?”, Stratejik Analiz. Cilt:5, Sayı:56, Aralık 2004, ss.60–63. Kanbolat, Hasan. “Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili: Siyasi Bir Lider Olarak Benim İçin Örnek İnsan Atatürk’tür”, Stratejik Analiz. Sayı:50, Haziran 2004, ss.21–26. Kanbolat, Hasan. “2005’e Doğru Türk Dış Politikası, 2004 Yılında Doğu ile Batı Arasında Kafkasya: Geçmiş Doğu’da Gelecek Batı’da mı?”, Stratejik Analiz. Cilt: 5, Sayı: 56, Aralık 2004. Kanbolat, Hasan. “Abhazya’da Sessiz Devrim: Abhaz Halkı Değişim ve Kimlik İstiyor”, Stratejik Analiz. Cilt:5, Sayı:57, Ocak 2005. Kasım, Kamer, “Orta Asya ve Kafkasya Enerji Politikaları: Büyük Oyunun Parametreleri”, Panorama, Sayı:5, Haziran 2004, s.34. Kırzıoğlu, M. Fahrettin. “Cihangiroğlu İbrahim Aydın (1874–1948)’daki Milli Mücadele’de Kars ve Atatürk İle İlgili Belgeler”, Belleten. Cilt: XLVIII. Sayı:189–190, Ocak-Nisan 1984, ss.109–144. Kırzıoğlu, M. Fahrettin.”Cenubu-Garbi Kafkas Cumhuriyeti(Kars Milli Şura Hükümeti)”, Türk Kültürü Dergisi. Sayı:72, 1968, ss. 948–968. Kona, Gamze. “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik. Sayı:11, Yaz 2004, s.103. Kostava, Davit. “Rusya’nın Kafkasya Politikası I”. Çveneburi. Sayı:8–9 Mart- Haziran, 1994. Kotchikian, Asbed. “The Perceived Roles of Rusia and Turkey in Georgian Foreign Policy”, Insight Turkey. Sayı:6/2, Nisan-Haziran 2004, s.41. 304 İSTANBUL TİCARET ODASI Kuloğlu, Armağan, “Türkiye Kafkasya’yı İhmal Etmemeli”, Stratejik Analiz. Sayı:53, Eylül 2004,s. 10. Kun, T. Halasi. “Kafkasya ( Etnik- Tarihi Bir Araştırma)”, Kuzey Kafkasya, Süreyya Ülker (Çev.), Yıl 15. Sayı:83–84, 1991, ss. 45–51. Kurat, Akdes. “Üç Sancak Kars, Batum, Ardahan”, Türk Yurdu. Cilt:7, Mart 1970, ss.25–28. Kut, Şule. “Kafkasya’daki Son Gelişmeler ve Türkiye Sempozyumu”, Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi. 10 Mart 2004. Memedov, Ramil. “Büyük Orta Doğu Projesi ve Güney Kafkasya Üzerine”, Stratejik Öngörü. No:2, 2004, s:87. Murphy, Kim. Georgian - Bridges BlownUp”, Novosti Gazetesi. (4 Ocak 2005). Münir, Metin. “ABD Turkcell’i Irak’a Neden Sokmadı”, Vatan. (16 Ekim 2003). Nadashvili, Iva. “A Vision for Strategic Cooperation: The Future of the Georgian-Turkish Partnership”, Insight Turkey. Number 6/2, April-June 2004, s.91. Oğan, Sinan ve Kamil Ağacan. “Güney Kafkasya’da Yeniden Başlayan veya Bitmeyen Soğuk Savaş”, Stratejik Analiz. Cilt:2, Sayı:13, Mayıs 2001. Özbay, Özden, “Dünden Bugüne Abhazya”, Global Rapor. Yıl 1, Sayı:2, Temmuz, ss. 30–34. Özey, Ramazan, “Kafkasya ve Kafkas Ülkeleri”, Avrasya Etüdleri. Sayı:17, İlkbahar –Yaz 2000, s.31. Özkan, Ahmet. “Gürcistan Tarihi”, Kafkasya Yazıları. Yıl 1, Sayı:2, 1997, ss. 73–75. Özkan, Güner. “Türk-Amerikan İlişkilerinde Kafkasya Faktörü”, Avrasya Dosyası. XI, 2, 2006. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 305 Pala, Cenk ve Hasan Kanbolat. “Bakü-Tiflis-Ceyhan 21. Yüzyılın İpek Yolu”, Stratejik Analiz. Cilt:6, Sayı:62, Haziran 2005. Pamir, Necdet. “Bakü Tiflis Ceyhan Boru Hattı’nda Son Durum”, Panoroma. Sayı:3, Nisan 2004, s. 18. Rachman, Gideon. “Yeni Gürcistan’ın Mimarı”, Financial Times. (26 Nisan 2008). Rondeli, Alexandre. “Patara Kvekana Saertaşoriso Sistemaşi”, Tiflis. 2003. Rondeli, Alexandre. “Sakartvelos Sagareo Politika da Erovnuli Usaprthoebis Prioriteti”, Tiflis. 1999. Saray, Mehmet. “Gürcistan ve Gürcüler”, Kafkas Araştırmaları. Sayı:3, 1993, ss.1-27. Sepashvili, Georgi. “Geographical Extension of OSCE Mandate in South Ossetia not Foreseen”, Civil. (13 Eylül 2004). Sezgin, Mahmut. “AB’nin Güney Kafkasya Politikası”, Stratejik Analiz. Sayı:43, Kasım 2003, s.63. Şahin, Murat. “Gürcistan Ziyareti ve Mikhail Saakaşvili’nin Göreve Gelişi”, Stratejik Analiz. Sayı:47, Mart 2004, ss.77–81. Şahin, Murat. “Transkafkasya Siyasi Coğrafyasında Etnik Dağılımın Etkileri”, Avrasya Etüdleri. Sayı:19, İlkbahar-Yaz 2001, ss.40–44. Şevket, Mufti (Habjoka). “İmparatorlukların Kafkasya Rekabeti”, Kafkasya Yazıları. Yıl 2, Sayı:4,1998, ss. 18–21. Tagiyev, Ramil. Bidzina İvanişvili: Milyarder İşadamı - Başbakan, http:// politikaakademisi.org/bidzina-ivanisvili-milyarder-isadami-basbakan/ Tanrısever, Oktay. “Rusya−Gürcistan İlişkilerindeki Artan Gerilim: Bir Sağırlar Diyalogu mu?”, Stradigma. Sayı:7, Ağustos 2003, s.5. 306 İSTANBUL TİCARET ODASI Tarakçı, Nejat. “Rusya Arka Bahçesini Toparlıyor”, Jeopolitik. Sayı:10, Bahar 2004, s.54. Tellal, Erel. “Türk Dış Politikasında Avrasya Seçeneği”, Uluslararası İlişkiler. Cilt II, No:5, Bahar 2005. Tuncer, İdil. “The Security Policies of the Russian Federation: The Near Abroad and Turkey”, Turkish Studies. Sayı:2, Ağustos 2000, s. 104. Tüysüzoğlu, Göktürk.Gürcistan’da Saakaşvili Dönemi Resmen Sona Erdi, http://politikaakademisi.org/gurcistanda-saakasvili-donemi-resmen-sona-erdi/ Uravelli, Orhan. “Ahıska Türkleri ve Bölgenin Tarihi”, Ahıskalılar Vakfı. İstanbul, Haziran 2001, ss. 8–10. Vasilyeva, Muzayev. “Kuzey Kafkasya’da Milliyetçilik ve Ayrılıkçılık”, Kafkasya Yazıları. Sayı:4, Yaz 1998, ss.13–17. Winrow, Gareth. “Turkey and EU and the South Caucasus”, Insight Turkey. Number 6/2, April-June 2004, s. 16. Yalçın, Resul. “Turkey’s Primary Concerns in Georgia”, Insight Turkey. Number 6/2, April-June 2004, s.108. Yanardağ, Tünay. “Yüzyılın Projesi: Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı”, Jandarma Dergisi. Sayı:110, Haziran 2006. Yardım, Gökhan, “Kafkasya, Hazar Petrolleri ve Doğal Gazları ile İlgili Projelerin Mevcut Durumları ve Türk Ekonomisine Etkileri”, Harp Akademileri Komutanlığı Konferans Metinleri. 13 Aralık 2000, ss.29–30. Yılmaz, Mehmet, “Kapıldım Gidiyorum Bahtımın Rüzgârına”, Milliyet. (11Ekim 2001). GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 307 Yayınlanmamış Tezler ve Notlar Ağacanov, Kamil. “Gürcistan Dış Politikasına Yönet Veren İç Etkenler”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2002. Altın, Erhan. “Kafkasya’da NATO’nun Genişlemesi: Hazar’ın Güvenliğine Etkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi, 2000. Burçin, Canar. “Soğuk Savaş Sonrasında Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya Politikaları 1991-2005”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2006. Cerrah, Ufuk. “Güney Kafkasya’daki Jeopolitik Değişimlerin Türkiye’nin Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejilerine Etkileri”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, 2005. Çabuk, Sedat. “Türkiye Gürcistan İlişkileri ve Türkiye’nin Takip Etmesi Gereken Politikalar”, Yayınlanmamış Akademi Tezi. Kara Harp Akademisi, 2001. Çakır, Nefin. “Komşuluk Politikası Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin Gürcistan Politikası”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kadir Has Üniversitesi, 2010. Çelebioğlu, Tuğba. “1990 Sonrası Türkiye-Gürcistan İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi, 2005. Çipaşvili, Nino. “Gürcistan’da Din ve Devlet İlişkisi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, 2010. Devrisheva, Fatima. “Ahıska Türkleri, Sözlü Kültür Bağlamına”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2006.Bakradze, Levan. “Gürcistan Deniz Kuvvetlerinin Gelecekteki Yapısı Nasıl Olmalıdır?”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Komutanlığı, 2004. İbrahimov, Rovshan. “Avrupa Birliği Güney Kafkasya Devletleri İlişkileri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi, 2008. 308 İSTANBUL TİCARET ODASI Jamilli, Elnur. “ABD’nin Güney Kafkasya Politikası 1991-2001”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2004. Kartal, Çetin. “Gürcistan ve Türkiye İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Trakya Üniversitesi, 2007.Kiremitçi, İlker. “Thrace On The East: Georgia”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bilkent Üniversitesi, 2004. Kurakhçisviki, Aleksandre. “Türkiye Gürcistan İlişkilerinde Tarihi Sürece Bakış”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Komutanlığı, 2002. Mardanov, Samir. “Avrupa Birliği’nin Kafkasya Politikası”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2006. Memmedov, Asim. “Gürcistan ve Kırgızistan’da Yönetim Değişikliğinin Nedenleri ve Yeni Yönetimlerin Dış Politikaları”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2009. Memmedov, Zaur. “Inogate Projesi Çerçevesinde Avrupa Birliği-Güney Kafkas Ülkeleri İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2006. Özen, Arslan. “Turkish Investment In Georgia”, International Black Sea University Faculty of Economics and Administrative Sciences Department of Busıness Administration, 2002. Pırtakhia, Akaki. “Avrasya Koridorunda Gürcistan’ın Önemi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Komutanlığı, 2005. Sadıgbeyli, Rovshan. “Stability in the South Caucasus: The Role of Russia and Turkey”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bilkent Üniversitesi, 2002. Sancak, Kadir. “Gürcistan’ın Kafkasya’daki Yeri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi, 2000. Shantadze, Badri. “Gürcistan’ın Komşuları ile İlişkileri ve Jeopolitik Etkinin İncelenmesi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Uludağ Üniversitesi, 2006. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 309 Şahin, Murat. “Gürcistan’ın Siyasi Coğrafyası”, Yayınlanmamış Tez. İÜ Sosyal Bilgiler Enstitüsü. Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalı, 1999. Şahinoğlu, Coşkun, “Rusya Federasyonu’nun Yeni Siyasi ve Askeri Doktrinleri Göz Önüne Alındığında Türkiye ve Rusya Federasyonu Arasındaki Mücadele Alanları Neler Olabilir?”, Yayınlanmamış Akademi Tezi. Hava Harp Akademisi Komutanlığı, 2002. Şekerkıran, Selami. “Türk-Sovyet Sınırı (1919 – 1946)”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi, 2008. Şiriyev, Zaur. “Avrupa Birliği’nin Bölgesel Çatışmalara Yönelik Politikaları Çerçvesinde Yukarı Karabağ ve Güney Osetya Sorunları”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2008. Taşkın, Mete. “Bağımsızlığından Sonra Gürcistan Türkiye İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi, 2006. Tavil Alsırt, Figen. “Bağımsızlık Sonrası Gürcistan’ın Yeniden Yapılanması ve Bu Süreçte Türkiye ile İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, 2009. Torun, Alparslan. “Türkiye’nin Jeoekonomik Stratejilerinde Gürcistan’ın Yeri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, 2006. Tosun, Murat, “Military Power in the Caucasus”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi, 2002. Uludağ, Mehmet Bülent. “Rusya ve Sovyetler Birliği’nde Gürcüler ve Gürcistan”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü, 1993. Uslu, Şeref, “ABD ve Almanya’nın, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’a Yönelik Olan ve Olması Muhtemel Dış Politikalarını İrdelenmesi ve Türkiye’nin Dış Politikasına Etkilerinin İncelenmesi”, Yayınlanmamış Akademi Tezi. Kara Harp Akademisi Komutanlığı, 2002. 310 İSTANBUL TİCARET ODASI Üren, Mustafa, “RF’nin; Kafkaslar’da Yeni Yapılanma İhtimalleri, Etnik ve Dini Karmaşalar da Dikkate Alındığında, Türkiye’nin Kafkaslar’a Yönelik Politikası Nasıl Olmalı?”, Yayınlanmamış Akademi Tezi. Kara Harp Akademisi, 2001. Yardım, Gökhan, “Kafkasya, Hazar Petrolleri ve Doğalgazları”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Komutanlığı, 2005. Yeşilkey, Murat, “Hazar Havzası Enerji Kaynaklarının Türkiye’ye Etkisi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Harp Akademileri Komutanlığı, 2005. GÜRCİSTAN SOSYO-EKONOMİK YAPISI DÜNYA VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ 311 Raporlar Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt:7, sayı 1, Ankara, İlkbahar 2001 Gültekin, Burcu, “Prospects For Regional Cooperation on NATO’s South Eastern Border Developing a Turkish-Russian Cooperation in South Caucasus”, NATO Manfred Wörner Fellowship Final Report. 2004/2005. DPT, “Türkiye Karadeniz Ekonomik İşbirliği, ÖİK Raporu” DPT: 2379ÖİK-433/1995, Ankara,1995. Taştekin, Fehim, “Bir Abhazya Fotoğrafı”, Kafkas Vakfı Abhazya Raporu, Ekim 2001. Taştekin, Fehim. “Büyük Fırtınanın Küçük Vadisi: Pankisi”, Kafkas Vakfı Raporları 3, İstanbul, Nisan 2002. T.C Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı.”Temmuz Ekonomik İlişkiler Notu”, Ankara, 2000. Tiflis Ticaret Müsteşarlığı. Gürcistan Ülke Raporu, Temmuz 2003. TİKA. Gürcistan Ülke Raporu 2003, Ankara, 2003. TÜSİAD.”2006 Yılına Girerken Türkiye Ekonomisi, İstikrardan Sürdürülebilir Büyümeye”, İstanbul, 2005. İTO YAYINLARI (2012) 2012-1 Kur’an Hat ve Tezhibinden Parıltılar 2012-2 Osmanlı Ticaret ve Sanayi Albümü (2.bs) 2012-3 The Colorful Treasures of İstanbul: From Byzantine Mosaics To Ottoman Ceramic Tiles 2012-4 Fiyat İndeksleri (=Price Indices) 2012-5 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu: “Ticari İşletme” ve “Ticaret Şirketleri”ne Getirilen Yenilikler 2012-5 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu: “Ticari İşletme” ve “Ticaret Şirketleri”ne Getirilen Yenilikler (güncelleştirilmiş 2.bs.) 2012-6 Makroekonomik Göstergeler (=Macroeconomic Indicators) 2012-7 Vakıflarda Vergi Muafiyeti ve Vergi Teşvikleri 2012-8 Haberlerden Yansıyan İTO 2011 2012-9 İstanbul Ticaret Odası Tahkim-Uzlaştırma-Hakem Bilirkişilik Yönetmeliği 2012-9/10 İstanbul Ticaret Odası Tahkim-Uzlaştırma-Hakem Bilirkişilik Yönetmeliği (=İstanbul Chamber of Commerce Regulation on ArbitrationConciliation-Expert Arbitration) 2012-12 Dünden Yarına Bugünün Sözleri 2012-13 İlan-ı Ticaret : Resimli İlanlar Perspektifinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul Ticari Hayatı (2.bs) 2012-14 İTO’dan Yükselen Nağmeler (cd-rom) 2012-15 Ekonomik Rapor: 2011 Yılında Türkiye ve Dünya Ekonomisi 2012-16 Economic Report: Turkish and World Economy in 2011 2012-17 Yolu İstanbul’dan Geçen Kervan’ın Sarayları (2.bs.) 2012-18 KOBİ’ler İçin Şirket Anayasasının Önemi ve Oluşturulması 2012-19 Türkiye’de Ticaretin Öncü Kuruluşu İstanbul Ticaret Odası: 1923 - 1960 2012-20 İstanbul Ticaret Odası Yayın Kataloğu : 1885 - 2012 2012-21 2011 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması 2012-22 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi 2012-23 Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar – II 2012-24 AB’de ve Türkiye’de Nüfusun Yaşlanmasının Ekonomik ve Sosyal Sonuçları (digital baskılı-çoğaltma) 2012-25 Küresel Kriz ve Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü 2012-26 Turkey in Figures 2012-27 Şerefeden Seyrİstanbul (=View of İstanbul From Minaret Balcony) 2012-28 Sektörel Olarak Komşu Ülkelerde Türkiye’nin İhracat Potansiyeli 2012-29 Türkiye’de Yayın Hayatı 2012-30 Başarılı Vergi Mükellefleri (cd-kitap) 2012-31 Türkiye’de İnşaat Sektörü ve Dünyadaki Yeri 2012-32 Medeniyet ve Değerler: Açık Medeniyet – İstanbul Yaklaşımı 2012-33 Civilizations and Various 2012-35 İstanbul’un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri 2012-36 Social and Economic Indicators of İstanbul 2012-37 Avusturya Örneğinde Mesleki Eğitim Sistemi ve Odaların Etkinliği 2012-38 Bir Finansal Enstrüman Olarak Sukuk: Katılım Bankalarına Uyum Modellemesi 2012-40 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu: Yenilikler ve Değişiklikler İTO YAYINLARI (2013) 2013-3 Makro Ekonomik Göstergeler 2013-4 Hayallerini Uçuran Adam: Nuri Demirağ 2013-5 İstanbul’un Rengi Erguvan (2.bs.) 2013-6 Fiyat İndeksleri 2013-8 İstanbul Halkının Konut Eğilimleri Araştırması 2013-9 Başarılı Vergi Mükellefleri 2011 2013-10 Noktalar ve Çizgiler Arasında Hasan Çelebi 2013-11 Teşvik Serisi: Yatırımlarda Devlet Yardımları (gnşl.2.bs) 2013-15 Haberlerden Yansıyan İTO: 2012 2013-16 Ekonomik Rapor 2013-17 Economic Report 2013-19 İşletmelerde Kurumsal Risk Yönetimi 2013-22 Company Establishment and Registration Procedures in Turkey 2013-23 Les Procédures de Création d’Entreprise en Turquie 2013-24 Yabancı Sermayeli Yatırımcılar İçin Rehber (Arapça) 2013-25 Yabancı Sermayeli Yatırımcılar İçin Rehber (Rusça) 2013-26 Ticaretin Efsanesi (2.bs.) 2013-27 İstanbul’un Renkli Hazineleri: Bizans Mozaiklerinden Osmanlı Çinilerine (2.bs.) 2013-28 The Colorful Treasures of İstanbul: From Byzantine Mosaics to Ottoman Ceramic Tiles (2.bs.) 2013-29 Bacıyan-ı Rum’dan Günümüze Türk Kadınının İktisadi Hayattaki Yeri (2.bs.) İTO YAYINLARI (2014) 2014-1 Üsküb’ün Tarih ve Kültür Nişanesi: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü 2014-2 Balkan Çarşıları 2014-3 Bahçekapı: Kadim Ticaretin Bahçekapı ve Çevresindeki Serüveni 2014-5 Uncitral Tahkim Kuralları 2014-6 Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım İkliminin İyileştirilmesi Üzerine Görüş ve Öneriler 2014-8 Başarılı Vergi Mükellefleri 2012 2014-11 İşyerleri Personel Toplu Taşıma Projesi 2014-14 Uluslararası Sözleşmelerde Elektronik İletilerin Kullanılması Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması 2014-17 Türk Sinemasının Durum Analizi 2014-18 Türk Sinema Tarihi’nde Tüccar ve Ticaret ⇒ Aralık 2014 itibariyle NOT: YAYINLARIMIZA İNTERNET SİTEMİZDEN TAM METİN OLARAK ÜCRETSİZ ULAŞILABİLMEKTEDİR.