06-tamam-ferhat yıldız

advertisement
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
AVRUPA BĐRLĐĞĐ HUKUKUNDA DĐN VE ĐNANÇ
ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KORUNMASI
Ferhat YILDIZ
Söğüt Hâkimi
Giriş
Avrupa Birliği, 28 ülkenin katılımıyla oluşmuş sui generis bir
uluslarüstü (supranasyonel) yapılanmadır. 2. Dünya Savaşının ardından,
yıkılmış Avrupa’yı yeniden inşa etmek ve kalkındırmak amacıyla bir
ekonomik işbirliği şeklinde oluşan birlik, günümüzde ekonomik işbirliğinin
yanında siyasi bir birlik olmak yolunda ilerlemektedir. Biz bu çalışmamızda
AB hukukunda, üye ülkelerden bağımsız olarak din ve inanç özgürlüğüne
ilişkin bir korunma olup olmadığı sorusuna cevap aramaya çalışacağız.
Bu açıdan öncelikle kısaca kavramsal bir inceleme yapacağız.
Ardından Avrupa’da din ve inanç özgürlüğünün tarihçesine kısaca
bakacağız. Đlk bölümün son kısmında bazı önemli uluslararası belgelerde din
ve inanç özgürlüğüne ilişkin düzenlemelere kısaca değineceğiz ki AB
hukukundaki konuya ilişkin düzenlemelerle karşılaştırma olanağımız olsun.
Đkinci bölümde asıl konumuz olan AB hukukunda din ve inanç
özgürlüğünü ele almaya çalışacağız. Bu bölümde öncelikle AB’nin tarihsel
süreç içerisinde oluşumuna kısaca değineceğiz. Yine bu anlamda AB
hukukuna egemen olan ilkeleri kısaca ele alıp AB hukukunda din ve inanç
özgürlüğüne ilişkin düzenlemeleri ele alacağız. Bu bölümde son olarak
AB’nin yargı organı olan ABAD(1) kararlarında din ve inanç özgürlüğü
konusuna değinmeye çalışacağız.
Çalışmamızın son bölümünde, AB üye ülkelerdeki din ve inanç
özgürlüğüne ilişkin farklı uygulamaları göstermek adına Fransa, Đngiltere ve
Almanya’da din ve inanç özgürlüğüne kısaca değineceğiz. Yine birlik
açısından da çok önemli olan AĐHS anlamında ve AĐHM içtihatlarında din
ve inanç özgürlüğüne kısaca değinmeye çalışacağız.
(1)
Lizbon Antlaşması sonrasında AB ve Avrupa Toplulukları ayrımının kalkması
nedeniyle, çalışma boyunca ATAD (Avrupa Topluluğu Adalet Divanı) yerine ABAD
(Avrupa Birliği Adalet Divanı) kısaltması kullanılmıştır. Bkz. Işıl Özkan; (2011),
Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son Değişikliklerle), Seçkin
Yayınları, Ankara.
157
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
I. Bölüm
Kavram – Tarihçe
1. Kavram
Din kavramı, “Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara
inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet”(2) olarak
tanımlanmaktadır.
Din özgürlüğü, dış müdahalelere (özellikle egemen durumda olan
devletin müdahalelerine) karşı bireyi koruyucu bir haktır. Devlet bu konuda
yansız kalmak zorundadır. Bir başka anlatımla bu hak, olumsuz statü
haklarındandır.(3)
Din özgürlüğü, bir dine sahip olmayı, din değiştirmeyi, bu dini veya
inancı ibadetler yoluyla ortaya koymayı, inandığı din konusunda eğitim
almayı ve inandığı dinin göreneklerini yerine getirmeyi içerir.(4)
Din özgürlüğünü; herkesin inanıp kabul ettiği dinin ayin ve
ibadetlerini serbestçe yapabilmesi ve bu hususta hiçbir müdahaleye, hakaret
ve işkenceye uğramaması şeklinde tanımlayabiliriz.(5)
Hukukun ilk kaynağının din olduğu kabul edilmektedir.(6) Tarihçe
bölümünde kısa bir özet olarak değineceğimiz gibi din ve devlet işleri büyük
oranda, tarihsel süreç içerisinde iç içe geçmiş ve birbirlerini etkilemiştir. Bu
itibarla insan hakları rüzgârlarının Avrupa’da esmesiyle birlikte, din de
devlet karşısında korunması gereken bir özgürlük olarak yerini almıştır.
Devletin, bireyleri din ve inanç özgürlüğü karşısında pasif tavır takınması
gerektiği gibi bu özgürlüklerin sağlanması için gerekli önlemleri alması
gerekmektedir. Bu itibarla modern toplumda devletin dini olmayacağı,
devletin belli bir dinin tarafında yer almayacağı düşüncesi, aydınlanmanın
ortaya çıkardığı bir gerçektir.(7)
(2)
TDK, Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_
bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.528a15848fd5a7.46426290.
(3)
Sebahattin Nal; (2002), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Düşünce,
Vicdan ve Din Özgürlüğü, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 57, Sayı 4, s. 66.
(4)
Nal, agm., s. 67.
(5)
Hasan Tosun; (2010), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nde Din ve Đnanç
Özgürlüğü ve Laiklik Anlayışı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, s. 72.
(6)
Ahmet Mumcu; (1960), Almanya’da Din ve Đdare Hukuku Münasebetleri (Tarihi
Gelişim ve Bugünkü Durum), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 17,
Sayı 1, s. 183.
(7)
Almanya Anayasasında açıkça “Devletin dini yoktur.” belirlemesi yer almaktadır.
Bkz. Jean Bauberot; Avrupa Birliği Ülkelerinde Dinler ve Laiklik, (Ter: Doç. Dr. Fazlı
Arabacı), (Ekim 2003), Ufuk Kitapları, s. 19.
158
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
Burada son olarak Devletin, din özgürlüğü karşısındaki tavrı
nedeniyle laiklik kavramı karşımıza çıkmaktadır. Laiklik kelime anlamı
olarak “devlet ile din işlerinin ayrılığı”(8) anlamına gelmektedir. Avrupa’da
ortaçağ karanlığında çekilen acılar sonrasında, devletin din işlerinde tarafsız
kalması, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve dinin devlet
işlerinde etkin bir rol üstlenmemesi temelinde ortaya çıkan düşünceler
“laiklik-sekülerizm” kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Kavram, içeriği ve
sınırları açısından ülkemiz başta olmak üzere çalışma konumuzu oluşturan
Avrupa ülkelerinin çoğunluğunda tartışma konusu olmaya devam
etmektedir.
Laik bir devlette din ve inanç özgürlüğü bireylere tanınıyor ve bu
özgürlük korunuyor olması gerekir. Ayrıca din ve devlet işleri birbirinden
ayrılmış olması gerekir. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması için ise;
devletin meşruiyet kaynağını dinde bulmaması, devletin resmi bir dininin
olmaması, devletin bütün dinler karşısında tarafsız olması, devletin bütün
inanç mensuplarına eşit mesafede durması,(9) hukuk kurallarının kaynağını
dinden almaması,(10) din kurumları ile devlet kurumlarının birbirinden
ayrılmış olması gerekir.(11)
2. Tarihçe
2.1. Genel Olarak
Đnsan haklarının ortaya çıkışı genel olarak devlet erkinin, birey
karşısında sınırlandırılması ile ilgilidir. Nitekim Locke’a göre; devlet,
bireylerin vazgeçilmez ve devredilmez hak ve özgürlüklerini korumayı
üstlenmektedir.(12) Bir insan hakkı olarak ortaya çıkan din ve inanç
özgürlüğünün ortaya çıkışında da bu temel yaklaşım etkilidir. Bu itibarla bu
(8)
TDK, Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_
bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.528a1716a26071.37789966.
(9)
Birleşik Devletler Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun (United States
Commision on International Religious Freedom) hazırlamış olduğu, 2012 yılı
Uluslararası Din Özgürlüğü Raporunun Türkiye’ye ayrılan kısmında devletin Sünni
Müslüman gruplara ayrıcalıklı ve taraflı muamele etmesi eleştirilmiştir. Raporun Türkçe
metni için bkz. http://turkish.turkey.usembassy.gov/din_ozgurlugu_2012_turkiye.html.
(10)
Hafızoğulları’na göre de “Hukukta Dinin kaynaklık değeri yoktur.” Zeki
Hafızoğulları; (2012/1), Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tarafı Olduğu Đnsan Hakları
Avrupa Sözleşmesinde Laiklik, Düşünce, Vicdan ve Din Hürriyeti, Ankara Barosu
Dergisi, s. 167.
(11)
Ergun Özbudun; (2008), Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, 9. Baskı,
Ankara, s. 81-89.; Kemal Gözler; (2012), Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Basın
Dağıtım, 9. Baskı, Bursa, s. 64-73.
(12)
Đbrahim Agah Çubukçu; (1984), Din ve Đnsan Hakları, Ankara Üniversitesi
Đlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, s. 121.
159
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
başlık altında, aydınlanma ile bir temel insan hakkı olarak ortaya çıkan din
ve inanç özgürlüğünün, çalışma konumuz gereği, Avrupa’daki tarihsel
gelişimini kısaca ele almaya çalışacağız.
2.2. Ortaçağda Avrupa’da din ve inanç özgürlüğü
Roma Đmparatorluğu döneminde Hıristiyanlığın devlet dini olarak
kabul edilmesi sonrasında, Hıristiyan olmayanların üzerinde baskı ve
zulümlerin arttığı gözlenmiştir. Avrupa 1000 yıl sürece “karanlık” dönem
olarak adlandırılan ortaçağa, “Hıristiyanlık” dininin büyük etkisi altında
girmiştir. Bu dönem Avrupa’da Hıristiyanlığın iktidar ve halk üzerindeki
baskın etkisi yüzünden felsefe ve onun tamamlayıcısı olan bilimsel
düşüncenin reddedildiği, aykırı düşünenlerin ise Tanrı adına cezalandırıldığı
bir tarihsel kesite denk düşer.(13)
Ortaçağ Avrupa’sında, kilisenin belirlediği dinsel anlayışa aykırı
düşünce yaşayış biçimleri suç sayılmış, günah ve suç kavramları
birleşmiştir.(14) 12. yüzyılın başında yargılama yapmak üzere Papa III.
Innocentius tarafından kurulan Engizisyon Mahkemeleri, Đngiltere hariç
bütün Batı Avrupa’ya yayılmıştır.(15)
Bu dönemde egemenliğe kralın mı yoksa kilisenin mi sahip olduğu
konusunda tartışmalar yaşanmış, Papa, kendisini Tanrı’nın yeryüzündeki
temsilcisi saymış, Kral ise bunun tersini savunmuştur. Bu tartışma ve
çatışma ortamı feodaliteyi güçlendirmiştir. Zira monarkın siyasal iktidarını
kendi iktidarına tehdit gören papalık, monarkı zayıflatmak amacıyla feodal
güçleri desteklemiştir.(16) Yine bu dönemde kiliseye, Hıristiyanlık Dinine
veya Đncil’e aykırı olarak görülen bütün düşüncelere şiddetle karşı çıkılmış,
çok önemli düşünürler cezalandırılmış ve böylece aydınlanmanın önü
kesilmiştir.
Bu dönemde kilise yanında yer alan düşünür Saint Thomas’a göre
Hıristiyanlık dinine fesat karıştıranlar veya muhalif kalanlar kilise tarafından
aforoz edildikleri gibi siyasi iktidarca ölüm cezasına mahkum edilmelidir.(17)
Sonuç olarak Ortaçağ Avrupa’sında din, hukukun bütün kollarına
hakim olmağa başlamıştır. Bu şekilde başlayan taassup ilim hayatına da tesir
(13)
Hasan Tosun; age., s. 6.
Hande Seher Demir; (2013/3), Klasik Dönem Osmanlı Devleti’nde Din-Devlet
Đlişkilerinin Laiklik, Sekülerizm, Teokrasi ve Din Devleti Sistemleri Kapsamında
Đncelenmesi, Ankara Barosu Dergisi, s. 274.
(15)
Cemal Anadol; (1998), Türkiye’de Din ve Vicdan Hürriyeti, Burak Yayınevi,
Đstanbul, s. 57, Hasan Tosun; age. s. 7.
(16)
Çetin Özek; (1983), Devlet ve Din, Ada Yayınları, Đstanbul, s. 38-39.
(17)
Ekrem Serim; (1972/1), Vicdan ve Đbadet Hürriyeti, Ankara Barosu Dergisi,
s. 37.
160
(14)
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
ederek onu da dondurmuş ve Ortaçağ böylece sürüp gitmeğe başlamıştır.(18)
Bu itibarla Ortaçağ Avrupa’sında din ve inanç özgürlüğünün hiçbir şekilde
olmadığını; devletle, Hıristiyanlık dinini temsil eden kilisenin iç içe
geçtiğini ve Hıristiyanlık dini dışında ve hatta bu din içerisinde “Katoliklik”
mezhebi dışında hiçbir dine ve mezhebe tahammül gösterilmediğini
söyleyebiliriz.
2.3. Aydınlanma döneminde ve sonrasında Avrupa’da din ve
inanç özgürlüğü
Ortaçağın sonlarında gerçekleşen reform hareketleri ve yapılan
coğrafi keşifler sonrasında, kilisenin ve Hıristiyanlığın etkisi giderek
zayıflamış bireyin ön planda olduğu aydınlanma çağı başlamıştır. Bu hava
içinde din devlete daha bir müddet hakim oldu ise de, ilkçağların laik
düşünürlerinin artık ilim hayatına girmesi ve çok hümanistleşen sanat ile,
tamamen gelişen müspet ilimler Avrupa’da aydınlanma yüzyılını
doğurdu.(19)
Ekonomik açıdan giderek büyüyen burjuva kesimi, mevcut yapıyla
çıkarlarının uyuşmadığının farkına vardı ve feodaliteye ve dolayısıyla kilise
yönetimine karşı çıktı. Bu dönemde ortaya çıkan düşünürler iktidarın
temelini din yerine toplum sözleşmesine dayandırmışlardır. Bu
düşünürlerden Rousseau, adil bir siyasal düzenin bir arada yaşama
arzusunda olan insanların ortak iradesinin ürünü olması gerektiğine inanır.
Bu gönüllü mutabakata Rousseau “toplumsal sözleşme” der.(20) Bu amaçla
mevcut düzenin temel felsefesine saldırılmış, “Tanrı insanları eşit
yaratmıştır, insanlar doğuştan eşit ve özgürdür.” Felsefesine dayanan
düşünce sisteminin doğurduğu aydınlanma dönemi başlamıştır.(21) Böylece
Avrupa’da güçlü merkezi devletler oluşmaya başlamış, laiklik ve sekülerizm
kavram olarak ortaya çıkmış, kilise devlet egemenliğini tanımış ve devlet
yönetiminden çekilmeye başlamıştır.
Bu doğrultuda din ve inanç özgürlüğü ilk kez Virjinya Haklar
Beyannamesi’nde(22) yer almış ve daha sonra birçok Anayasa’da ve
uluslararası belgelerde kendisine yer bulmuştur.
(18)
Ahmet Mumcu; agm. s. 184.
Ahmet Mumcu; agm. s. 184.
(20)
Özgüç Orhan; (2013), Jean-Jacques Rousseau’da Sivil Din Kavramı, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 68/3, s. 1.
(21)
Hande Seher Demir; agm. s. 275.
(22)
Beyanname 12 Haziran 1776 yılında Virjinya Kongre Delegelerinin oybirliği ile
kabul edilmiştir.
161
(19)
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
2.4. Uluslararası belgelerde din ve inanç özgürlüğü
2.4.1. Genel olarak
Uluslararası belgelerde din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin
düzenlemelere değinilmesi; Avrupa Birliği Mevzuatındaki düzenlemelerle,
diğer uluslararası düzenlemelerin karşılaştırılması ve Avrupa Birliğine üye
ülkelerin, başta Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok
uluslararası belgeye taraf olması(23) hususları birlikte değerlendirildiğinde
tarafımızca konumuz açısından önemli görülmüş ve ayrı bir başlık altında
yalnızca ilgili madde metinleri aktarılarak kısaca ele alınmıştır. Belirtmek
gerekir ki burada doğrudan Avrupa Birliği Mevzuatı içerisinde yer almayan
ve fakat uluslararası alanda önemli görülen belgelere değinilmiştir. Avrupa
Birliği Mevzuatında bulunan düzenlemelere ilgili kısımda değinilecektir.
2.4.2. Birleşmiş Milletler Evrensel Đnsan Hakları Beyannamesi
(1948)
Birleşmiş Milletler Evrensel Đnsan Hakları Beyannamesi’nin 18 inci
maddesi şu şekildedir: “Herkesin, düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı
vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim,
uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.”(24)
2.4.3. Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi (1950)
Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin düşünce, vicdan ve din
özgürlüğü başlığını taşıyan 9 uncu maddesi şu şekildedir: “Herkes düşünce,
vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme
özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet
öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama
özgürlüğünü de içerir. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece
yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu
düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.”(25)
2.4.4. Medeni ve Siyasal Haklara Đlişkin Uluslararası Sözleşme
(1966)
Medeni ve Siyasal Haklara Đlişkin Uluslararası Sözleşme’nin
Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü başlığını taşıyan 18 inci maddesi şu
(23)
Çalışmanın ilgili bölümünde inceleneceği üzere, bu konuda Avrupa Birliği
mekanizmasında standart bir Avrupa modeli bulunmamaktadır ve fakat üye devletlerin
farklı farklı düzenlemeleri mevcuttur. Bu durum ise Avrupa Birliği üyesi devletlerin de
birçoğunun tarafı olduğu birçok uluslararası belgeyi konumuz açısından önemli hale
getirmektedir.
(24)
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf.
(25)
http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf.
162
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
şekildedir: “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu
hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca sahip olma
özgürlüğü ile, tek başına veya başkalarıyla birlikte toplu bir biçimde, aleni
veya özel olarak, dinini veya inancını ibadet, uygulama, öğretim şeklinde
açığa vurma özgürlüğünü de içerir. Hiç kimse, kendi tercihi olan bir dini
kabul etme veya inanca sahip olma özgürlüğünü zayıflatacak bir zorlamaya
tabi tutulamaz. Bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü
ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlık veya ahlak veya başkalarının
hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik
bir toplumda gerekli olan sınırlamalara tabi tutulabilir. Bu sözleşmeye taraf
devletler, anne-babalar ile mümkünse kendi inançlarına uygun biçimde
çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı
göstermeyi taahhüt ederler.”(26)
2.4.5. Helsinki Nihai Senedi (1975)
Helsinki Nihai Senedi’nin, düşünce, vicdan, din ve inanç
özgürlüklerini de kapsamak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere
saygı başlıklı 7 nci maddesinin konumuz açısından ilgili kısmı şu şekildedir:
“… katılan devletler kendi vicdanının buyruğu uyarınca, tek başına ya da
topluca bir din veya inanca inanmak ve onun gereklerini yerine getirmek
özgürlüğünü kişiye tanırlar.”(27)
2.4.6. Birleşmiş Milletler, Din ve Đnanca Dayalı Her Türlü
Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirisi (1981)
Konumuz açısından çok önemli düzenlemeler içeren ve 8 maddeden
oluşan bildiri Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 25 Kasım 1981 tarihli ve
36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.(28)
2.4.7. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989)
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 14 üncü maddesi şu şekildedir:
“Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına
saygı göstereceklerdir. Taraf Devletler, ana-babanın ve gerekiyorsa yasal
vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının
kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine saygı
göstereceklerdir. Bir kimsenin dinini ve inançlarını açıklama özgürlüğü
kanunla öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca kamu güvenliği,
(26)
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/53-73.pdf.
Coşkun Can Aktan; (2003), Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, 2. Baskı, Hak-Đş
Yayınları, Ankara.
(28)
Bildirinin tam metni için bkz. Coşkun Can Aktan; age., http://www.uhdigm.
adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/bm/bm_21.pdf.
163
(27)
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
düzeni, sağlıkla ilgili, ahlaki ya da başkalarının temel hak ve özgürlüklerini
korumak gibi amaçlarla sınırlandırılabilir.”(29)
II. Bölüm
Avrupa Birliği hukukunda din ve inanç özgürlüğünün
korunması
1. Avrupa Topluluklarından Avrupa Birliğine
Avrupa’da devletlerin birliği düşüncesi 14. yüzyıldan itibaren ortaya
çıkmış ve çok sayıda düşünürler tarafından dile getirilmiştir.(30) 18.04.1951
tarihinde Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, Đtalya ve Lüksemburg’un
Paris’te imzaladığı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Kurucu Andlaşması
ile Avrupa Topluluklarının temeli atılmıştır. Avrupa Atom Enerjisi
Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Kurucu Andlaşmaları ise yine
aynı 6 devlet tarafından 25.03.1957 tarihinde Roma’da imzalanmıştır.
1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi’nde, insan haklarının
topluluk içinde korunması, üye devletlerin anayasaları ve yasaları ile Avrupa
Konseyi Sözleşmesi’ne atıfta bulunularak üçüncü ülkelerle ilişkilerde insan
haklarının korunmasının önemine dikkat çekilmiştir.(31) Avrupa Ekonomik
Topluluğunun ismi, 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması
ile Avrupa Topluluğu olarak değiştirilmiştir. Bu andlaşma ile Avrupa
Parlamentosunun yetkileri artırılmış, parasal ve ekonomik birlik konusunda
önemli düzenlemeler getirilmiş ve Avrupa Toplulukları’na eğitim, kültür vb.
alanlarda yetkiler verilmiştir. 02.10.1997 tarihinde imzalanan ve 01.05.1999
tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Andlaşması ile üye devletler arasında
daha sıkı güçlendirilmiş işbirliklerini, adalet ve içişleri alanlarında işbirliğini
düzenlemiştir.(32) Amsterdam Andlaşması’na göre Avrupa Birliği, üye
devletlerdeki kiliseler ile dini dernek veya cemaatlerin ulusal hukuktaki
konumlarına saygı göstermekte ve bu konuya ön yargıyla yaklaşmamaktadır.
Andlaşmada kiliseler ve dini olmayan kurumların statüsüne ilişkin
bildirimde Avrupa Birliği, üye devletlerden dini birliklerin ve toplulukların
ulusal hukuk altındaki statülerine ve aynı şekilde felsefi ve dini olmayan
kuruluşların statülerine saygı duyduğu belirtilmektedir.(33)
(29)
http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/bm/bm_08.pdf.
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Kamuran Reçber; (2010), Avrupa Birliği
Kurumlar Hukuku ve Temel Metinleri, Alfa-Aktüel Yayınları, s. 6 vd.; Işıl Özkan;
Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son Değişikliklerle), s. 31 vd.
(31)
Hasan Tosun; age. s. 44.
(32)
Kamuran Reçber; age, s. 34.
(33)
Amsterdam ve Maastricht Andlaşmaları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.
Ercüment Tezcan; (1999), Maastricht ve Amsterdam Antlaşmaları Çerçevesinde Avrupa
164
(30)
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
Avrupa Birliği Anayasası 29.10.2004 tarihinde üye devletlerin
temsilcileri tarafından imzalanmasına rağmen üye devletlerden Fransa ve
Hollanda’da referandumda kabul edilmemiştir.(34) Anayasa oluşturan
Antlaşmanın halk oylamasında reddi, Avrupa halkının egemenlik yetkisini
tümden Birliğe devretmek istemediğini göstermektedir.(35)
Avrupa Birliği Anayasası’nın yürürlüğe girememesiyle birlikte, bir
nevi orta yolu bulmak amacıyla Lizbon Antlaşması 01.12.2009 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Bu antlaşma Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının
yürürlüğe girmesini sağlaması, Avrupa Birliğine tüzel kişilik kazandırması
ve dolayısıyla Avrupa Topluluğunu Avrupa Birliğine çevirmesi ve son
olarak birliğin tüzel kişi olarak Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesine taraf
olabileceğini düzenlemesi nedeniyle konumuz açısından büyük öneme
haizdir.
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı ilk olarak 2000 yılında kabul
edilmiştir. Bağlayıcılığı bulunmayan şart yukarıda bahsedilen Avrupa için
bir anayasa oluşturan Antlaşmanın bir parçası olarak metnin içine
yerleştirilmiştir.(36) Anayasanın üye devletlerin tamamı tarafından kabul
edilmemesi nedeniyle şart da yürürlüğe girememiştir. Nihayet Lizbon
Antlaşması ile Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, Antlaşma ile aynı hukuki
değere sahip kılınmıştır.(37)
3. Avrupa Birliği hukukunda din ve inanç özgürlüğüne ilişkin
düzenlemeler
3.1. Genel olarak
Bu başlık altında, taslak olarak kalmış AB Anayasası anlamında bir
AB’nin oluşumunda çok önemli olan ve Birlik Hukukunun temel taşları
olarak sayabileceğimiz Maastricht ve Lizbon Antlaşmaları ile AB Temel
Haklar Şartında bulunan insan haklarına ve özellikle din ve inanç
özgürlüğüne ilişkin düzenlemelere ve ayrıca yine AB Konseyinin
Birliği ve Batı Avrupa Birliği Đlişkileri, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 54-1, s. 143
vd.
(34)
Kabul edilmeyen Anayasa metninde din ve vicdan özgürlüğü de düzenlenmiştir.
Taslak Anayasa metninin Türkçe çevirisi için bkz. http://european-convention.eu.int/
docs/treaty/850tr.pdf.
(35)
Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), s. 27.
(36)
Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), s. 126.
(37)
Lizbon Antlaşması ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı konumuz açısından
önemli olduğundan ileriki bölümlerde yeri geldikçe bu metinlerin konumuzla ilgili
kısımlarına değinilecektir.
165
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
konumuzla ilgili olduğu için önemli gördüğümüz bir direktifine kısaca
değinmeye çalışacağız.
3.2. Maastricht Antlaşması
Maastricht Antlaşması doğrudan din ve inanç özgürlüğü ile ilgili bir
düzenleme içermemekle birlikte Antlaşmanın 2 nci maddesine göre; “Birlik,
azınlıklara ait olan kişisel haklar dahil olmak üzere, insan haklarına saygı,
hukuk devleti, eşitlik, demokrasi, özgürlük, insan onuruna saygı değerleri
üzerine kurulmuştur. Bu değerler, kadınlar ve erkekler arasında eşitlik,
adalet, hoşgörü, ayrım gözetmeme ve çoğulculuk yoluyla karakterize edilen
bir toplumda üye devletler tarafından paylaşılmaktadır.”(38)
3.3. Lizbon Antlaşması
“Avrupa Birliği’nin Đşleyişine Đlişkin Antlaşma”(39) olarak
adlandırılan ve 01.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren bu antlaşma Avrupa
Birliği nezdinde temel hakların korunması noktasında önemli düzenlemeler
getirmiştir.
Öncelikle konumuzla doğrudan ilgili olarak Antlaşmanın 17 nci
maddesi aynen şu şekildedir. “Birlik, üye devletlerdeki kiliseler ve dini
kuruluşlar veya cemaatlerin ulusal hukuk gereğince yararlandıkları
statülerine saygı gösterir ve halel getirmez. Birlik, düşünce kuruluşlarının ve
dini olmayan kuruluşların ulusal hukuk gereğince yararlandıkları
statülerine eşit şekilde saygı gösterir. Birlik, kimliklerini ve özel katkılarını
tanıyarak bu kiliseler ve kuruluşlar ile açık, şeffaf ve düzenli diyalog
kurar.”(40)
Hükümden açıkça anlaşılacağı üzere din ve inanç özgürlüğü
açısından Birlik hukuku değil, üye devletlerin ayrı ayrı hukukları önem
arzetmektedir. Hükümde Birliğin üye devletlerin yasal düzenlemelerine
saygı göstereceği belirtilmiştir. Nitekim Antlaşmanın 4 üncü maddesinde de
“özgürlükler” alanı birliğinin üye devletlerle paylaşılan yetkiler arasında
sayılmıştır. Birliğin münhasır yetkilerini düzenleyen antlaşmanın 3 üncü
maddesi incelendiğinde ise bu yetkilerin tamamen “ekonomik” alanda
olduğunu söyleyebiliriz.
Antlaşmanın 19 uncu maddesi Konseyin cinsiyet, ırk ve etnik köken,
din veya inançlar, engellilik, yaş veya cinsel eğilime dayanan her türlü
ayrımcılıkla mücadele etmek için gerekli önlemleri alabileceği
düzenlenmiştir.
(38)
Kamuran Reçber; age, s. 389.
Kamuran Reçber; age, s. 422.
(40)
Kamuran Reçber; age, s. 428-429.
(39)
166
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
Antlaşmanın 20 nci maddesine göre üye devletlerin vatandaşlarının
“Birlik Vatandaşı” olacağı ve antlaşmalardaki yükümlülüklere tabi olacağı,
haklardan ise yararlanacağı düzenlenmiştir.
Antlaşmanın 67 nci maddesine göre Birlik, üye devletlerin farklı
sistemlerine ve hukuk geleneklerine ve temel haklarına saygı çerçevesinde
bir özgürlük, güvenlik ve adalet alanı kurar.
Lizbon Antlaşması aynı zamanda Avrupa Birliği Đnsan Hakları
Şartının bağlayıcılığını benimsemiş ve AB’nin örgüt olarak AĐHS’ne taraf
olması yolunu açmıştır.(41)
3.4. AB Temel Haklar Şartı
07-08 Aralık 2000 tarihinde toplanan Nice Zirvesinde kabul edilen
AB Temel Haklar Şartı’nın yukarıda belirttiğimiz üzere bağlayıcılığı
bulunmamaktaydı. Daha sonra Lizbon Antlaşması ile bir bütün olarak
yürürlüğe giren AB Temel Haklar Şartı genel olarak insan hakları, özel
olarak ise konumuz açısından çok önemli düzenlemeler içermektedir.
Öncelikle konumuz açısından; şartın hazırlanması sürecindeki “din”
kelimesine ilişkin tartışmalara kısaca değinmekte fayda vardır. Bazı
temsilciler salt Hıristiyan dinine ve değerlerine atıfta bulunulmasında ısrar
edilmesine rağmen özellikle siyasal felsefesini laiklik prensibine dayandıran
Fransa’nın büyük etkisi ve çoğunluğunda kabul etmesi üzerine neticede
metinde Hıristiyan dinine yer verilmemiştir.(42)
Öncelikle Şartın başlangıç kısmında: “…Topluluğun ve birliğin
görev ve yetkileri ile ikincillik ilkesini(43) gözeterek, özellikle üye devletlerin
ortak anayasal değerlerinden ve uluslararası yükümlülüklerinden, Avrupa
Birliği Antlaşmasından ve Topluluk Antlaşmalarından, Đnsan Haklarının ve
Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkında Avrupa Sözleşmesinden,
Topluluk ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Sosyal Şartlardan ve
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ile Avrupa tarafından kabul edilen
(41)
Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), s. 29.
42
Hakan Taşdemir; Hasan Demir; (Güz-2002), Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı,
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 2, No 3, s. 94.
43
Türkçe tam karşılığı olmayan subsidiarity ilkesini ikincillik ilkesi olarak
anlamlandırabiliriz. Bu ilkeye göre Topluluk, ancak bir amacın üye devletler
seviyesinde gerçekleştirilmesinden, Topluluk seviyesinde gerçekleştirilmesi daha iyi
olacaksa tasarrufta bulunur. Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon
Antlaşmasındaki Son Değişikliklerle), s. 92.
167
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
Sosyal Şartlardan ve ABAD ve AĐHM’in içtihat hukukundan kaynaklanan
hakları teyit eder…”(44)
AB Temel Haklar Şartı’nın 10 uncu maddesi “Düşünce, Vicdan ve
Din Özgürlüğü” başlığı altında şu düzenlemeyi içermektedir: “Herkes,
düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç
değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, toplum içinde veya özelde,
ibadet ve öğreti vasıtasıyla dinini ve inancını ortaya koyma özgürlüğünü
kapsar. Dinsel ya da vicdani sebeplerle askerlik yapmama hakkı, bu hakkın
kullanılmasını düzenleyen ulusal yasalara uygun olarak tanınır.”(45)
Şartın 21 inci maddesi gereğince din veya inanca dayalı ayrımcılık
da yasaklanmıştır. Yine Şartın 22 nci maddesi Birliğin din çeşitliliğine de
saygı göstereceğini belirtmiştir.
Şartın 51 inci maddesi gereğince; “Bu Şartın hükümleri, ikincillik
ilkesi gözetilmek suretiyle Birliğin kurum ve kuruluşlarına ve Birlik
hukukunu uyguladıkları durumlarla sınırlı olmak üzere üye devletlere
yöneliktir. Bunun sonucu olarak, Birliğin kurum ve kuruluşları ile üye
devletler, yetkileri ölçüsünde, bu Şartta yer alan haklara saygı gösterir,
ilkeleri gözetir ve bu hak ve ilkelerin uygulanmalarını teşvik eder.”(46)
Şartın teminat altına alınan hakların kapsamı başlığın taşıyan 52 nci
maddesine göre; “Bu Şartla tanınan hak ve özgürlüklerin kullanılmasının
kısıtlanması yasa ile olmalı ve söz konusu hak ve özgürlüklerin özü
korunmalıdır. Kısıtlamalar, oransallık ilkesi de dikkate alınarak, ancak
gerekli olduğu ve Birlik tarafından tanınan genel fayda amaçlarına veya
başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma ihtiyacını gerçekten karşıladığı
takdirde getirilebilir. Bu Şartla tanınan ve Topluluk Antlaşmalarına veya AB
Antlaşmasına dayanan haklar, söz konusu Antlaşmalarda belirlenen
koşullar ve sınırlar dahilinde kullanılır. Bu Şartta yer alan haklardan, Đnsan
Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkında Avrupa
Sözleşmesinde yer alan haklarla örtüşenlerin anlamı ve kapsamı, söz konusu
Sözleşmedeki haklarınkiyle aynıdır. Bu hüküm, Birlik hukukunun daha ileri
bir konuma getirmesine engel teşkil etmez.”(47)
Son olarak Şartın 53 üncü maddesine göre ise; “Bu Şartta yer alan
hiçbir hüküm; ilgili uygulama alanlarında, Birlik hukuku, uluslararası
hukuk, Đnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkında
Avrupa Sözleşmesi de dahil olmak üzere, Birlik, Topluluk ve tüm üye
(44)
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf.
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf.
(46)
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf.
(47)
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf.
168
(45)
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
devletlerin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve üye devletlerin
anayasaları tarafından tanınan insan hakları ve temel özgürlükleri
sınırlayıcı ve zedeleyici biçimde yorumlanamaz.”(48)
3.5. AB Konseyi Direktifi
AB Konseyi, Đstihdam ve Đş Konusunda Eşit Muamele Đçin Bir
Genel Çerçeve Oluşturulmasına Đlişkin 27 Kasım 2000 Tarihli 2000/78/EC
Sayılı Konsey Direktifi ile üye devletlerde istihdam alanında din veya inanç
nedeniyle ayrımcılığa karşı mücadele etmek için genel bir çerçeve
oluşturmuştur.(49)
Direktifte özetle; din ve inanç nedeniyle ayrımcılığın tüm toplulukta
yasaklanması gerektiği, din ve inanca dayalı ayrımcılık ile ilgili kişilerin eşit
yasal korunma araçlarına sahip olması gerektiği, mesleki ve yasal gereklilik
olduğunda din ve inanç açısından farklı muamelenin, bu durumların
Komisyona bildirilmesi kaydıyla haklı görülebileceği hususları
düzenlenmiştir.
4. Avrupa Birliği hukukunda din ve inanç özgürlüğünün
korunması
4.1. Genel olarak
Gerçekte AB’de Birlik düzeyinde AB vatandaşlarına özgü bir din
veya inanç özgürlüğü koruması mümkün müdür? Đlk olarak özgürlükler
alanında AB’nin yetkisi, yukarıda da belirtildiği üzere Lizbon
Antlaşması’nın 4 üncü maddesi uyarınca üye devletlerle paylaşılan yetkiler
arasında sayılmıştır. Yine yukarıda belirttiğimiz genel olarak insan haklarına
ilişkin, özel olarak din ve inanç özgürlüğüne ilişkin düzenlemelere
baktığımızda üye ülkelerin milli hukukuna gönderme yapılacağı, bu
düzenlemelere saygı gösterileceği gibi kesin olmayan, genel belirlemeler
yapılmıştır. AB Temel Haklar Şartı ise AĐHS’ye atıfta bulunmuş ve Şart ve
adı geçen Sözleşmede bulunan ve aynı olan hakların anlam ve kapsamının
aynı olduğunu belirtmiştir. Yine AB Kurucu Antlaşması’nın 6 ve 47 nci
maddeleri uyarınca Birliğin tüzel kişiliği tanınmış ve Birliğin AĐHS’ye
katılabileceği düzenlenmiştir.(50) AB’ye üye ülkelerin de tamamının Avrupa
Đnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olması ve AĐHM’e doğrudan başvuru
mekanizması birlikte değerlendirildiğinde, üye devletler açısından Birlik
hukuku kapsamında değil, AĐHS kapsamında insan hakları korumasının
(48)
http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf.
Hasan Tosun; age. s. 51.
(50)
Kamuran Reçber; age., s. 392 ve 417. AĐHS’e ek 14 no’lu Protokolün kabulüyle
AB’nin üye devletlerden ayrı bir tüzel kişilik olarak AĐHS’e taraf olması ihtimali
doğmuştur.
169
(49)
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
daha belirgin bir şekilde var olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
AB’nin ilke olarak zorunlu yargı organı olan ABAD’ın kendi yetkisini birlik
hedefleri ile sınırlı görürken, AĐHM’in temel hakları genişletici bir yorum
yöntemi izlemesi(51) bu belirlememizi doğrulamaktadır.
AB üyesi 28 devlete baktığımızda ise; bu devletlerin din ve inanç
özgürlüğüne bakışı birbirinden çok farklı ve bu anlamda standart bir Avrupa
modelinden söz edilemeyeceğini söyleyebiliriz. Bizim de kabul ettiğimiz
görüşe göre; AB üyesi ülkelerde din-devlet işlerinin bu denli farklılaşması
“tarihi kurumsalcılık” görüşü ile açıklanmaktadır.(52) Gerçekten de bu
ülkelerin AB’ne verdikleri yetkilerde cimri olmasında, AB Anayasasının
kabul edilmemesinin temelinde her ülkenin tarihi birikiminin, geçmişinin
farklı olmasının, çok geniş bir kültür çeşitliğinin bulunmasının yattığını
söyleyebiliriz. Bu çeşitlilik nedeniyle Avrupa’da çok ırklı, çok dinli bir
gelişimden kaçınmak mümkün değildir.(53)
Avrupa vatandaşlığının Antlaşmalarda belirtilmesine rağmen bu
statü Avrupalılar tarafından yetersiz bir hukuki statü olarak görülmüş,
Avrupa Konseyi Avrupa vatandaşlığının ulusal vatandaşlıkların yerine
geçmeyeceğini ve milli kimliklere saygı gösterileceğini belirtmiştir.(54)
Konseyin bu belirlemesi de tarihi kurumsalcılık görüşünün, AB üyesi
devletlerin farklılığını ve tam anlamıyla bir Avrupa siyasi birliğinin çok zor
oluşabileceğini doğrulamaktadır. Bu itibarla Avrupa kimliğinin kültürel
birlikle ve diğer medeniyetlere karşı oluşması imkansız görülmektedir.(55)
4.2. Avrupa Birliği mevzuatının din ve inanç özgürlüğü
bağlamında değerlendirilmesi
Daha önce belirttiğimiz gibi Lizbon Antlaşmasının 4 üncü maddesi
uyarınca AB’nin “özgürlükler” ile ilgili yetkisi, üye devletlerle paylaşılan
yetkiler arasında sayılmıştır. Yine aynı Antlaşmanın 17 nci maddesinde din
ve inanç özgürlüğünün sağlanması için “saygı gösterme”, “diyalog kurma”
ifadelerine yer verilmiş; kesin ve emredici bir hüküm kurulmasından
kaçınılmıştır.
(51)
Işıl Özkan; Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği Adalet Divanı
Kararları Işığında Avrupa Birliğinin Göç ve Sığınma Politikası, s. 168.
(52)
Aynı görüş için bkz. Ahmet Yükleyen; Ahmet T. Kuru; (Mart 2006), Avrupa’da
Đslam, Laiklik ve Demokrasi Fransa, Almanya ve Hollanda, Tesev Yayınları, s. 19.
(53)
Ingmar Karlsson; Đslam ve Avrupa: Đnanç Ayrılığı-Yaşam Birliği, (Çeviren:
Gülseren Ergün), (1996), Cem Yayınevi, Đstanbul, s. 196-197.
(54)
Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), s. 128.
(55)
Đbid., s. 128.
170
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
AB Temel Haklar Şartında ise din ve inanç özgürlüğü AĐHS’ye
benzer biçimde düzenlenmiş ancak Şart, Genel Hükümler başlığı altında
devam eden ve yukarıya da aktardığımız maddelerde; Şartın hükümlerinin
uygulanmasını ikincillik ilkesi, AĐHS, AB’nin Antlaşmalarla sahip olduğu
yetkiler ile sınırlama gereği hissetmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi AB mevzuatının özgürlükler konusunda,
devletlerle yetki paylaşımı kuralına riayet ettiği, üye devletlerin ise özellikle
ekonomik alanlar dışında birliğe münhasır yetki vermekten kaçındığı(56) ve
bu anlamda din ve inanç özgürlüğünün AB mevzuatı bakımından “somut”
bir korumaya sahip olmadığı söylenebilir.
4.3. ABAD kararları ışığında din ve inanç özgürlüğü
AB Kurucu Antlaşmasının 19 uncu maddesine göre; ABAD,
Antlaşmalara uygun olarak: bir üye devlet, bir kurum, gerçek veya tüzel
kişiler tarafından açılan davalarda; kurumlar tarafından kabul edilen
işlemlerin geçerliliği veya Birlik hukukunun yorumlanmasıyla ilgili ulusal
mahkemelerin talebiyle önkarar istemlerinde ve Antlaşmalarda öngörülen
diğer durumlarda karar alır.(57)
ABAD’ın doğrudan din ve inanç özgürlüğüne ilişkin kararları
olduğunu söyleyemeyiz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi özgürlükler alanı
Birlik ile üye devletler arasında yetkinin paylaşıldığı alanda yer almaktadır.
Bu anlamda ABAD kararlarında, malların, hizmetlerin, kişilerin ve
sermayenin serbest dolaşımı başta olmak üzere dolaylı yollardan din
özgürlüğü ile ilgili de kararları bulunmaktadır.(58)
ABAD’ın konumuza ilişkin en önemli kararı Prais, Council
(59)
Davası sonucunda verdiği karardır. Bu karara konu uyuşmazlıkta başvuru
Prais tüm üye devlet vatandaşlarına açık bir sınava başvurmuştur. Prais
Yahudi olduğundan, sınavın Yahudilerin ibadet günü olan cumartesi gününe
denk gelmesi nedeniyle sınava katılamayacağını bildirmiş ve sınavın başka
bir güne ertelenmesini talep etmiştir. Konsey tarafından talebi reddedilen
Prais, Topluluk hukuku çerçevesinde, görevlilerin “ırk, inanç ve cinsiyet”
(56)
Öyle ki Almanya Federal Anayasa Mahkemesi Solange Kararında topluluk
hukukunun ikincil normlarının ulusal anayasalara uygunluğunun denetiminin yolunu
açmıştır. Bu karar Topluluk hukukunun önceliği ilkesini ihlal etmiştir. Bu kararın
verilmesindeki ana etken, Topluluk hukukundaki temel hak ve özgürlükler konusundaki
boşluktur. Ahmet Ozan Değer; (2008), Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa
Đnsan Hakları Mahkemesi Arasında Yargı Yetkisinin Kullanılmasında Đşbirliği,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, s. 50.
(57)
Kamuran Reçber; age, s. 401.
(58)
Hasan Tosun; age. s. 54.
(59)
Case C-130/75, Prais v. Council [1976] ECR 1589.
171
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
gözetilmeksizin seçileceğini hükme bağlayan Personel Yönetmeliğinin
27 nci maddesininin ve AĐHS’nin “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü”
başlıklı 9 uncu maddesinin ihlal edildiği iddiası ile Konsey ret kararının
iptali için dava açmıştır.(60) Divan kararında, sınavın diğer tüm adaylar ile
gerçekleşmiş olduğunu ve bu nedenle hem sınavın ertelenmesi hem de
davacının sınava tekrar girmesi talebinin gerçekleşmesinin mümkün
olmayacağını belirtmiş ve fakat durumun önceden bildirilmiş olması
durumunda söz konusu düzenlemelerin gözden geçirilme olasılığının
bulunduğunu da belirterek din ve inanç özgürlüğü lehine bir belirleme
yapmıştır.
ABAD’ın Wachauf, Almanya Davasında(61) doğrudan din ve inanç
özgürlüğü ile ilgili bir kararı olmamasına rağmen, yargı yetkisini sınırları
açısından önemli olduğundan kısaca değineceğiz. Davaya konu olayda,
topluluk direktifi ile öngörülen bir düzenlemenin üye devletler tarafından
sona erdirildiği takdirde tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmesine rağmen
Almanya bu kuralı ihlal etmiştir. ABAD, AĐHS’nin 14 üncü maddesine de
gönderme yaparak Topluluk Hukuku’nun öngördüğü düzenlemelerin üye
devletler eliyle hayata geçirilmesi sürecinde temel hak ve özgürlükleri
güvence altına alınmasının zorunluluğunu belirtmiştir.(62) ABAD ERT, DEP
Davasında(63) aynı yönde verdiği başka bir kararında, temel hakların
Topluluk hukukunun ayrılmaz bir parçası olduğunu ve üye devlet
anayasalarının ve AĐHS’nin bu konuda dayanak teşkil ettiğini vurgulamıştır;
ayrıca kamu politikaları söz konusu olduğunda sınırlayıcı istisnaların var
olabileceği konusundaki hükümet iddiasının, temel hakları ihlal ettiği
gerekçesi ile Topluluk hukukunun sınırları çerçevesinde geçerli
olmayacağını, eğer bir istisna söz konusu olacak ise de koşullarının
AĐHS’nin 10 uncu maddesinde belirtilen nitelikte olması gerektiğini
belirtmiştir.(64)
Burada son olarak ABAD’ın AĐHS’ye bakış açısını(65) kısaca
değerlendirecek olursak; ABAD öncelikle 2/94 sayılı görüşü ile; temel
hakların antlaşmalarda bağlayıcı biçimde yer almadığını ve Topluluğun bu
(60)
Ahmet Ozan Değer; age. s. 66.
Case C-5/88, Wachauf v.Germany [1989] ECR 2609.
(62)
Ahmet Ozan Değer; age. s. 68.
(63)
Case C-260/89, ERT v. DEP [1991] ECR I-2925.
(64)
Ahmet Ozan Değer; age. s. 69-70.
(65)
ABAD ve AĐHS ve AĐHM arasındaki ilişkiye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Işıl
Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son Değişikliklerle),
s. 255 vd.; Ahmet Ozan Değer; age. s. 70 vd.; Işıl Özkan; Avrupa Đnsan Hakları
Mahkemesi ve Avrupa Birliği Adalet Divanı Kararları Işığında Avrupa Birliği’nin Göç
ve Sığınma Politikası, s. 167 vd.
172
(61)
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
konuda (AĐHS’ye taraf olma) Antlaşma yapmaya yetkisi olmadığını
belirtmiştir.(66) Ancak ABAD’ın yukarıda da gözlendiği gibi kararlarında
doğrudan AĐHS’ye atıfta bulunduğunu görmekteyiz. ABAD’ın ilk dönem
içtihatlarında AĐHS’ye yer verilmediğini, ikinci aşamada yer yer
değinildiğini, üçüncü aşamada ise AĐHS’nin divan içtihatlarında sık sık yer
bulduğunu söyleyebiliriz.(67)
III. Bölüm
AĐHS’de, AĐHM içtihatlarında ve AB üyesi bazı devletlerde din
ve inanç özgürlüğü
1. Genel olarak
Yukarıda belirttiğimiz üzere AB hukuku anlamında din ve inanç
özgürlüğü açısından standart bir uygulama söz konusu değildir. Aksine, üye
devletler, özellikle özgürlükler alanında yetkileri açısından cimri
davranmakta ve bu alanı kendi iç hukuklarında serbestçe düzenlemek
istemektedirler.
Bunun yanında AB üyesi ülkelerin AĐHS’ye taraf olması ve AB’nin
de tüzel kişilik olarak AĐHS’ye taraf olmasının yolunun açılması, AĐHS ve
AĐHM kararları anlamında din ve inanç özgürlüğünü birlik hukukundaki
sınırlı düzenlemelerden daha da önemli hale getirmektedir.
Açıklanan nedenlerle çalışmamızın son bölümünde kısaca AĐHS
anlamında ve AĐHM içtihatlarında din ve inanç özgürlüğü konusunu kısaca
ele almaya çalışacağız. Bunun yanında AB üyesi ülkelerdeki farklı
uygulamalara ışık tutması açısından da AB’nin üç önemli üyesi olan Fransa,
Đngiltere ve Almanya’da din ve inanç özgürlüğüne ilişkin uygulama ve
düzenlemelere kısaca değinmeye çalışacağız.
2. AĐHS anlamında ve AĐHM içtihatlarında din ve inanç
özgürlüğü
2.1. AĐHS anlamında din ve inanç özgürlüğü
“Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü” başlığını taşıyan AĐHS’nin
9 uncu maddesi şu şekildedir: “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne
sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya
topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak
suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir. Din veya
inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir
toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya
(66)
Işıl Özkan; Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), s. 252.
(67)
Ahmet Ozan Değer; age. s. 62.
173
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara
tabi tutulabilir.”(68)
Görüldüğü üzere AĐHS öncelikle din ve vicdan özgürlüğünün
içeriğini düzenlemiştir. Buna göre din ve vicdan özgürlüğü; herkesin din
veya inanç değiştirebilme özgürlüğünü, tek başına veya topluca ibadet
yapma özgürlüğünü, dini eğitim özgürlüğünü, dinini istediği gibi açıklama
özgürlüğünü içermektedir. Maddenin devam eden fıkrasında ise din ve
vicdan özgürlüğünün sınırlanması hususu düzenlenmiştir. AĐHS’nin burada
da diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi aynı sınırlama nedenlerini
saydığını söyleyebiliriz. Buna göre din veya inancını açıklama özgürlüğü
ancak yasayla ve demokratik bir toplumda kamu düzeninin, kamu
güvenliğinin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması amacıyla sınırlandırılabilir.
2.2. AĐHM içtihatlarında din ve inanç özgürlüğü
Kokkinakis/Greece (Yunanistan)(69) davasına konu uyuşmazlıkta
kısaca başvurucu ve eşi Ortodoks bir Hıristiyanı dinini değiştirmesi
amacıyla baskı yaptıkları gerekçesiyle ulusal mahkemece mahkum
edilmişler ancak mahkeme bir mezhebe yeni üyeler kazanmak için mal ya da
toplumsal avantajlar önermek ya da sıkıntı ya da ihtiyaç içerisindeki insanlar
üzerinde yolsuz bir baskı uygulamak, şiddet kullanmak ya da beyin yıkamak
gibi uygunsuz yöntemlerle başkalarını kendi dinine sokmaya çalışmak
arasında bir ayrıma gitmiş ve ulusal mahkemenin başvurucunun dini
inançlar üzerine yürüttüğü tartışma sırasında uygunsuz araçları hangi yolla
kullandığını kesin olarak belirtmediği için 9 uncu maddenin ihlal edildiği
sonucuna varmıştır.(70) Bu dava sonucunda mahkeme verdiği kararında
kullandığı şu ifadeler konumuz açısından önemlidir: “9 uncu madde koruma
altına aldığı şekliyle… din özgürlüğü Sözleşme’deki anlamıyla demokratik
toplumun temel kurumlarından birini oluşturur. Din özgürlüğü… yalnızca
insanların yaşam anlayışları ve kimliklerinin en önemli yapı taşlarını
oluşturmakla kalmaz; aynı zamanda, tanrı tanımazlar, bilinemezciler,
şüpheciler ve ilgisizler açısından da değerli bir şeydir. Burada demokratik
toplumun ayrılmaz öğesi, yüzyıllar sonunda zorlukla gerçekleştirilen
çoğulculuk söz konusudur. Din özgürlüğü, asıl olarak, bireyin vicdanıyla
ilgili bir sorun olduğundan, diğer başka şeylerin yanı sıra, kişinin dinini
(68)
http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel_basvuru/AIHS_tr.pdf.
AĐHM’in 25.05.1993 tarihli Kararı, Başvuru No: 14307/88.
(70)
Gomian Donna; David Harris; (Mayıs-1998), Düşünce, Đnanç, Vicdan ve Đfade
Özgürlüğü: Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Yorum ve Đçtihatları, Belge Yayınları,
s. 41.
174
(69)
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
açıklamasını da içerir. Söz ve davranışlara yansıyanlar dinsel inançların
varlığıyla yakından ilişkilidir.”(71)
Dinin tanımına ilişkin mahkemenin çekimser davrandığı Otto
Preminger Institut, Avusturya başvurusunda verdiği kararda, “tıpkı ahlak
gibi, dinin de anlamına ilişkin toplumda tekdüze bir anlayışın ortaya
konmasının Avrupa düzeyinde mümkün olmadığını” belirtmiştir.(72)
AĐHM 29 Haziran 2004’de karara bağladığı Leyla Şahin ile Türkiye
davasında(73) ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tıp fakültesi öğrencisi
Leyla Şahin’i başörtülü olduğu için üniversiteden atmasının AĐHS’i ihlal
etmediğine oybirliğiyle karar vermiştir.(74) Kararda laiklik ilkesine atıf
yapılmış, Avrupa’da çeşitli ülkelerdeki örneklere değinilmiş ve sonuç olarak
kanunla öngörülen ve 9 uncu maddenin ikinci paragrafının yer verdiği meşru
amaçlardan birini güden ve ilke olarak kanıtlanıp izlenen hedeflerle orantılı
olan, dolayısıyla demokratik toplumda gerekli olan düzenlemeyi 9 uncu
maddenin ihlali saymamıştır.
AĐHM, Tarhan/Türkiye Kararında(75) 9 uncu maddenin koruma alanı
ile ilgili çok önemli şu belirlemelerde bulunmuştur: “9 uncu madde düşünce
ve vicdan özgürlüğü veya bir dini inanç sahibi olma veya benimseme tercihi
üzerinde hiçbir kısıtlamaya müsaade etmez. Bu madde düşünce, vicdan, din
özgürlüğü ve dini inancını veya kişisel inancını açığa vurma özgürlüğünü
belirgin biçimde kapsamaktadır. Vicdan özgürlüğü koşulsuz olarak
korunmaktadır, zira herkes bir din veya tercih ettiği başka bir inancı
benimseme hakkına sahiptir ve bu hak ise Sözleşmenin 9 uncu maddesinin
özünü oluşturmaktadır.”(76)
AĐHM adı geçen kararında vicdani ret ile ilgili önceki kararlarındaki
gerekçeleri tekrar etmiş, Türkiye’nin askerlikten muhafiyete ilişkin hiçbir
düzenleme yapmadığını, askerlik yerine geçecek başka bir zorunlu hizmetin
yerine getirilmesine ilişkin de bir düzenleme bulunmadığını, Türkiye’nin söz
konusu ihlali haklı gösterebilecek ikna edici ve zorlayıcı bir nedenden
bahsedemediğini belirtmiştir ve sözleşmenin 9 uncu maddesinin ihlal
edildiğine hükmetmiştir. Bu bağlamda AHĐM’nin vicdani retçilerin
(71)
Nal; agm., s. 71.
Serkan Ekiz; (2007), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Din ve Đnanç
Özgürlüğü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, s. 132.
(73)
Kararın Türkçe metni için bkz. http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/leyla
sahin2005.pdf.
(74)
Ahmet Yükleyen; Ahmet T. Kuru; age. s. 14.
(75)
Kararın tam metni için bkz. http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/tarhan.pdf.
(76)
http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/tarhan.pdf.
175
(72)
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
davranışını düşünce, din ve vicdan hürriyeti bağlamında düşündüğünü
söyleyebiliriz.(77)
AĐHM Ahmet Arslan/Türkiye kararında,(78) başvuranların dini bir
tören nedeniyle başlarını örterek sarık takmalarını 9 uncu maddenin ikinci
fıkrasındaki sınırlama nedenleri açısından incelemiş; bu kişilerin devlet
görevlisi olmamaları, dini anlamda kimseye bir baskı yapmadıklarını,
herhangi bir şekilde kamu düzenini ihlal etmediklerini belirtmiş ve
başvurucunun Türk mahkemeleri tarafından mahkum edilmesini 9 uncu
maddenin ihlali saymıştır.
30 Eylül 2005 tarihinde Danimarka’da Jyllands-Posten gazetesinde
yayımlanan Hz. Muhammed karikatürü ile ifade hürriyeti ve din ve inanç
hürriyeti tartışmaları tüm dünyada başladı ve Müslüman ülkeler tarafından
karikatüre ve Danimarka’ya büyük tepki gösterilmiştir. Bu anlamda ele
alacağımız konu dinin ve dini figürlerin düşünceyi açıklamada
kullanılmasının sınırlama nedeni olup olamayacağıdır. Öncelikle Avukat
Nedim Yüksel’in bahsi geçen karikatürü AĐHM’e taşıdığını ve fakat
AĐHM’in, iç hukuk yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle başvuruyu
reddettiğini belirtmeliyiz.(79) Ancak AĐHM başka bir kararında,(80) halkın
büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede Đslam’a yönelik
eleştirilerin beklenen sorumlulukları taşıması gerektiğine, bir devletin,
başkalarının inanç özgürlüğüne saygı bilinci ile ifade özgürlüğünü
sınırlamakta takdir yetkisi bulunduğuna, sosyal bir ihtiyaç vesilesiyle, büyük
hayranlık ve sevgi duyulan dini değerlerin düşünceyi açıklama
özgürlüğünün bir sınırı olarak getirilmesinin mümkün olduğuna vurgu
yapmıştır.(81)
3. AB’ye Üye bazı devletlerde din ve inanç özgürlüğü
3.1. Fransa’da din ve inanç özgürlüğü
1789 Fransız Đhtilalinin ardından Fransa’da laiklik prensibi
benimsenmiş, bu ortamın ürünü olan Fransız Đnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesi’nin 10 uncu maddesinde “Herkes, dini dahi olsa, düşüncelerini
açıkladığından dolayı mağdur edilemez, meğer ki bu düşünce tezahürü yasa
(77)
Zeki Hafızoğulları; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tarafı Olduğu Đnsan Hakları
Avrupa Sözleşmesinde Laiklik, Düşünce, Vicdan ve Din Hürriyeti, s. 170.
(78)
Kararın tam metni için bkz. http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/ahmet
arslanvd.pdf.
(79)
Ferhat Yıldız; (2013), Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü, Adalet
Yayınevi, Ankara, s. 25.
(80)
Đ.A., Türkiye kararının Türkçe metni için bkz. http://www.inhak.adalet.gov.
tr/ara/ karar/ia(ihlalyok).pdf.
(81)
Ferhat Yıldız; age., s. 26.
176
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
ile korunan kamu düzenini bozsun” hükmünü içermektedir.(82) 1791 Fransız
Anayasası da “her insanın mensup olduğu dinin ibadetini yapma
özgürlüğünü tanımaktadır.” hükmüne yer vermiştir.(83) Din özgürlüğü
anlamında bu kazanımlara rağmen 1815’te, Katoliklik Fransa’da resmi
devlet dini olarak kabul edilmiş, ayrıca eşlerin boşanamayacakları
öngörülmüş ve nihayet 1825’te kutsal değerlere hakaret suç olarak tasnif
edilmiştir.(84) 20. yüzyıl başlarına kadar bu konuda gelgitler yaşansa da 1870
yılında Üçüncü Cumhuriyetin kurulmasıyla binlerce Katolik okul
kapatılmış, 1905 Kanunu kilise ve devlet ayrımını yerleştirme iddiası ile
çıkartılmıştır.(85) Bu yasaya bağlı olarak Katoliklik, ayrıcalıklı din olmaktan
çıkıyor ve devletin dinlere karşı eşit davranması ilkesi benimseniyor.(86)
Nihayet 1946 ve 1958 Fransız Anayasalarına giren laiklik prensibi Fransa’da
sabit bir yer edinmiştir.
Konumuzun sınırlarından fazla uzaklaşmamak adına burada
Fransa’da çok tartışılan eğitim kurumlarında başörtüsü takılmasının din ve
inanç özgürlüğü içerisinde mi kaldığı yoksa laiklik ilkesi gereğince
sınırlanması mı gerektiği sorununa değinmeye çalışacağız.
1989 yılında üç Müslüman kız öğrencinin okulda başörtüsü takmak
istemesi okul yönetimi tarafından reddedilmiş, bu karara uymayan
öğrenciler okuldan uzaklaştırılmışlardır. Oluşan siyasi tartışmalar sonrasında
dönemin Eğitim Bakanı Danıştay’dan görüş istemiştir. Danıştay, yaptığı
açıklamada okullarda başörtüsü kullanımının din ve vicdan özgürlüğünün
bir parçası olarak görülmesi gerektiğini, özgürlüğünün sınırının okul
düzeninin ve dirliğinin bozulmaması olarak değerlendirileceğini, yani
başörtüsünün somut olayda başka öğrenciler üzerinde tahrik, baskı ve
propaganda aracı olarak kullanılmadığı sürece okuldan uzaklaştırmanın söz
konusu olamayacağını ifade etmiştir.(87)
Danıştay bu görüşünü kararlarında devam ettirmiştir, 1992-1999
yılları arasında Danıştay’ın, okulda başörtüsü taktıkları için öğrencilerin
okul idaresince atılımlarının iptalinin istemine ilişkin verilen 49 kararın, 41’i
başörtülü öğrencilerin lehine sonuçlanmıştır.(88)
(82)
Tevfik Sönmez Küçük; (2010/1), Fransız Eğitim Sisteminde Dini Sembollerin
Kullanılması, Ankara Barosu Dergisi, s. 96.
(83)
Đbid., s. 97.
(84)
Đbid., s. 98.
(85)
Ahmet Yükleyen; Ahmet T. Kuru; age., s. 21.
(86)
Jean Bauberot; age., s. 27.
(87)
Tevfik Sönmez Küçük; agm., s. 101.
(88)
Đbid., s. 101.
177
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
Nihayet Mart 2004 tarihinde Fransız Parlamentosu, devlet
okullarında okuyan öğrencilerin “dini aidiyetlerini bariz biçimde belli eden”
kıyafetler giymeleri ve semboller taşımalarını yasaklayan bir kanunu kabul
etti.(89) Bu kanunun ilk maddesine göre; “Devlet ilk ve orta dereceli
okullarında, öğrencilerin dini aidiyetlerini ortaya koydukları simge ve
elbiseler yasaklanmıştır.”(90) Böylece kural olarak Fransız Devlet’inin ilk ve
orta dereceli okullarında türbanın da yasaklandığını belirtebiliriz.(91)
3.2. Đngiltere’de din ve inanç özgürlüğü
Đngiltere’de Anglikan Kilisesi resmi bir özelliğe sahiptir.Taç giyme
töreni dini bir törendir ve Kral tacını Başpiskopostan alır. Parlamento
görevine dua ile başlar ve kilise Parlamentoda bir temsilci bulundurur. Aynı
zamanda 24 adet Anglikan piskoposu Lordlar Kamarası üyesidir. Kral aynı
zamanda Anglikan Kilisesinin başkanıdır. Kilise harcamalarının yarısı
hükümet tarafından karşılanır ve kilise devlete vergi vermekten muaftır.
Devlet okullarında din dersleri resmi müfredat içerisindedir.(92)
Đngiltere’nin resmi bir kiliseye sahip olması ve bu kilisenin devlet
yönetiminde yer alması hususları Đngiltere’de laiklik ilkesinin Fransa’da
olduğu gibi olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Aksine bu ülkede devletle din
işlerinin birbirinden ayrıldığını da söyleyemeyiz. Buna rağmen Đngiltere
diğer dinlere de hoşgörüyle yaklaşmaktadır. Nitekim ülkede devlet
bürokrasisinde görev yapan her dinden insanlar bir araya gelip
dernekleşebilmekte, kurumlarda mensup olduğu dinin gereklerini yerine
getirme açısından kolaylıklar sağlanmakta ve özel olarak da başörtülü
kadınlara, okul ve kamu kuruluşları dahil hiçbir sınırlama
getirilmemektedir.(93) Fransa ve Đngiltere arasındaki din ve inanç özgürlüğü
açısından gözlenen farklılıkların, iki ülkenin geçmişinde aranması doğru
olacaktır.
(89)
T. Jeremy Gunn; (Kış-Bahar 2006), ABD ve Fransa’da Din Özgürlüğü ve
Laiklik, Liberal Düşünce Dergisi, Yıl 11, Sayı 41-42, s. 35.
(90)
Ahmet Yükleyen; Ahmet T. Kuru; age. s. 26.
(91)
Laiklik ilkesinin bir gereği olarak türbanın yasaklanması gerekliliği görüşü için
bkz. Zeki Hafızoğulları; (2008), Örtünme ve Yasak, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, Cilt 57, Sayı 1, s. 287 vd; Atilla Sav; (Kış 2008), Bir Simge Olarak
Türban ve Din ve Vicdan Özgürlüğü, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 66, Sayı 1, s. 12 vd.
(92)
Jean Bauberot; age., s. 16-17.
(93)
Hasan Tosun; age., s. 30.
178
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
3.3. Almanya’da din ve inanç özgürlüğü
Alman Federal Anayasasının 4 üncü maddesine göre Allah’a inama
yanında ateizm, hümanist ve diğer dünya görüşleri de korunmaktadır.(94)
Yine Anayasayla askerlik anlamında vicdani ret müessesi de düzenlenmiştir.
Alman Anayasası, kilise ve devlet ayrımını esas alır ancak aynı zamanda bu
iki kurum arasında eğitim ve sosyal hizmetler alanında işbirliğini güvence
altına alır.(95)
Almanya’nın din ve inanç özgürlüğü açısından, Đngiltere ve
Fransa’nın arasında kaldığını söyleyebiliriz. Devletin resmi bir kilisesi ve
dini olmaması yönünden Fransa’yla benzeşmekte; laiklik ilkesine
değinmemesi ve bu ilkeyi katı yorumlamaması ve okullarda din eğitimi
verilmesini zorunlu tutması açısından da Đngiltere’yle benzeştiğini
söyleyebiliriz.
Son olarak Almanya’da din ve inanç özgürlüğüne ilişkin düzenleme
ve uygulamanın ülkenin içindeki sosyal şartlara bağlı olduğunu ve halkın
inanç ve isteklerini dikkate alan bir uygulamanın söz konusu olduğunu
söyleyebiliriz. Öyle ki 16 eyaletten oluşan Federal Almanya’da, eyaletlerde
dahi toplumsal şartlara, etnik ve dini çeşitlenmelere göre farklı uygulamalar
olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç
AB üyesi ülkelerinin siyasi bir AB’ye sıcak bakmadığı, ülkesel
egemenliklerinden vazgeçmek istememeleri, AB’nin ileride siyasi bir birlik
olmasını imkansız kılmaktadır. Çalışmamız boyunca gördüğümüz üzere AB
üyesi ülkelerin hepsi tarihi kimlikleri açısından birbirinden tamamen
farklıdır. Bu da din ve inanç özgürlüğü açısından ülkeden ülkeye değişen bir
uygulamayı beraberinde getirmektedir.
AB müktesebatında din ve inanç özgürlüğüne yer verilse de, birlik
hukuku bağlamında bu konuda standart bir uygulama olduğunu söylemek
zordur. Öncelikle AB üyesi ülkeler birliğin temel hak ve özgürlükler
açısından yetkili olmasını kabul etmemektedirler. Özgürlükler alanında yetki
de üye devletlerle paylaşılan yetkiler arasında sayılmıştır. Bunun yanında
üye devletleri tamamının AĐHS’ye taraf olması ve AB’nin de birlik olarak
sözleşmeye taraf olabilmesinin yolunun açılması, temel hak ve özgürlükler
açısından AĐHS’yi ve dolayısıyla AĐHM içtihatlarını daha da önemli hale
getirmiştir. Gerçekten de ABAD’ın da zamanla birçok kararında AĐHM
içtihatlarını kaynak olarak kabul ettiğini görmekteyiz.
(94)
Savaş Bozbel; (Ağustos-1999), Alman Anayasa Uygulamasında Din ve Vicdan
Hürriyeti, Mevzuat Dergisi, Yıl 2, Sayı 20.
(95)
Ahmet Yükleyen; Ahmet T. Kuru; age. s. 33.
179
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
Bu bilgiler ışığında sonuç olarak diyebiliriz ki; AB, din ve inanç
özgürlüğü açısından standart bir uygulama modeli getirememiştir. Bu açıdan
halen her ülkenin farklı uygulamaları ve uluslararası alanda ise AĐHS ve
AĐHM içtihatları ön plandadır.
180
Avrupa Birliği Hukukunda Din ve Đnanç Özgürlüğünün Korunması
KAYNAKÇA
Aktan, Coşkun Can; (2003), Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, 2. Baskı, Hak-Đş
Yayınları, Ankara.
Anadol, Cemal; (1998), Türkiye’de Din ve Vicdan Hürriyeti, Burak Yayınevi,
Đstanbul.
Bauberot, Jean; Avrupa Birliği Ülkelerinde Dinler ve Laiklik, (Tercüme: Doç. Dr.
Fazlı Arabacı), (Ekim 2003), Ufuk Kitapları.
Bozbel, Savaş; (Ağustos-1999), Alman Anayasa Uygulamasında Din ve Vicdan
Hürriyeti, Mevzuat Dergisi, Yıl 2, Sayı 20.
Çubukçu, Đbrahim Agah; (1984), Din ve Đnsan Hakları, Ankara Üniversitesi Đlahiyat
Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, s. 119 vd.
Değer, Ahmet Ozan; (2008), Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa Đnsan
Hakları Mahkemesi Arasında Yargı Yetkisinin Kullanılmasında Đşbirliği,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Demir, Hande Seher; (2013/3), Klasik Dönem Osmanlı Devleti’nde Din-Devlet
Đlişkilerinin Laiklik, Sekülerizm, Teokrasi ve Din Devleti Sistemleri Kapsamında
Đncelenmesi, Ankara Barosu Dergisi, s. 271 vd.
Donna, Gomian; Harris, David; (Mayıs-1998), Düşünce, Đnanç, Vicdan ve Đfade
Özgürlüğü: Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Yorum ve Đçtihatları, Belge Yayınları.
Ekiz, Serkan; (2007), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Din ve Đnanç
Özgürlüğü, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Gözler, Kemal; (2012), Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin Basın Dağıtım,
9. Baskı, Bursa.
Gunn, T. Jeremy; (Kış-Bahar 2006), ABD ve Fransa’da Din Özgürlüğü ve Laiklik,
Liberal Düşünce Dergisi, Yıl 11, Sayı 41-42, s. 35-50.
Hafızoğulları, Zeki; (2008), Örtünme ve Yasak, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, Cilt 57, Sayı 1, s. 287 vd.
‒ (2012/1), Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Tarafı Olduğu Đnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinde Laiklik, Düşünce, Vicdan ve Din Hürriyeti, Ankara Barosu Dergisi,
s. 165 vd.
Karlsson, Ingmar; Đslam ve Avrupa: Đnanç Ayrılığı-Yaşam Birliği, (Çeviren:
Gülseren Ergün), (1996), Cem Yayınevi, Đstanbul.
Küçük, Tevfik Sönmez; (2010/1), Fransız Eğitim Sisteminde Dini Sembollerin
Kullanılması, Ankara Barosu Dergisi, s. 95 vd.
Mumcu, Ahmet; (1960), Almanya’da Din ve Đdare Hukuku Münasebetleri (Tarihi
Gelişim ve Bugünkü Durum), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 17,
Sayı 1, s. 183 vd.
Murdoch, Jim; (2012), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Düşünce,
Vicdan ve Din Özgürlüğü, Avrupa Konseyi Đnsan Hakları El Kitapları, Avrupa Konseyi,
Strazburg.
Nal, Sebahattin; (2002), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi Çerçevesinde Düşünce,
Vicdan ve Din Özgürlüğü, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 57, Sayı 4, s. 65 vd.
Özgüç, Orhan; (2013), Jean-Jacques Rousseau’da Sivil Din Kavramı, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 68/3, s. 1-35.
181
Ferhat YILDIZ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 157/182)
Özbudun, Ergun; (2008), Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, 9. Baskı, Ankara.
Özek, Çetin; (1983), Devlet ve Din, Ada Yayınları, Đstanbul.
Özkan, Işıl; (2011/1), Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği Adalet
Divanı Kararları Işığında Avrupa Birliği’nin Göç ve Sığınma Politikası, Ankara Barosu
Dergisi, s. 165 vd.
Özkan, Işıl; (2011), Avrupa Birliği Kamu Hukuku (Lizbon Antlaşmasındaki Son
Değişikliklerle), Seçkin Yayınları, Ankara.
Reçber, Kamuran; (2010), Avrupa Birliği Kurumlar Hukuku ve Temel Metinleri,
Alfa-Aktüel Yayınları.
Sav, Atilla; (Kış 2008), Bir Simge Olarak Türban ve Din ve Vicdan Özgürlüğü,
Ankara Barosu Dergisi, Yıl 66, Sayı 1, s. 12 vd.
Serim, Ekrem; (1972/1), Vicdan ve Đbadet Hürriyeti, Ankara Barosu Dergisi,
s. 37 vd.
Taşdemir, Hakan; Demir, Hasan; (Güz-2002), Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı,
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 2, No 3, s. 85-100.
Tezcan, Ercüment; (1999), Maastricht ve Amsterdam Antlaşmaları Çerçevesinde
Avrupa Birliği ve Batı Avrupa Birliği Đlişkileri, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 54-1,
sf. 143 vd.
Tosun, Hasan; (2010), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nde Din ve Đnanç
Özgürlüğü ve Laiklik Anlayışı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Yıldız, Ferhat; (2013), Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü, Adalet
Yayınevi, Ankara.
Yükleyen, Ahmet; Kuru, Ahmet T.; (Mart 2006), Avrupa’da Đslam, Laiklik ve
Demokrasi Fransa, Almanya ve Hollanda, Tesev Yayınları.
182
Download