_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 16.03.2017 Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 12.05.2017 Yrd. Doç. Dr. Talip YİĞİT İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, İ.İ.B.F. [email protected] BOŞANMA VE ZİNA İLİŞKİSİ: TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYE ÜLKELERİN YASA UYGULAMA ÖRNEKLERİ Öz Bu çalışma zina olgusu ve boşanma ilişkisini hukuksal bağlamda ele alarak Avrupa Birliği’ne üye ya da aday ülkelerin uygulamaları ile Türkiye’deki mevcut ve daha önceki hukuki uygulamaların karşılaştırmalı olarak incelenmesini amaçlamaktadır. Çalışmada Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde medeni kanun, aile kanunu ve ceza kanunlarını revize etmiş üye ya da aday ülkelerin araştırma konusuna ilişkin mevcut yasa uygulamaları incelenmiştir. Bu incelemeler özellikle 1970’li yıllardan sonra toplumların siyasi, ekonomik, kültürel ve hukuksal dönüşümlerinde etkililiği artarak devam eden kadın hareketleri göz önünde bulundurularak ele alınmıştır. Bu nedenle çalışmada feminist sosyal hizmet yaklaşımın temel paradigmalarından yararlanılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda Türkiye’de mevcut yasalarda ‘‘zina’’ fiilinin Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) suç olarak nitelendirilmediği ancak Türk Medeni Kanununda (TMK) özel boşanma sebepleri arasında bir boşanma gerekçesi olarak tanımlandığı anlaşılmıştır. Çalışma kapsamında incelenebilen 21 AB üyesi (ya da aday) ülkenin ceza kanunlarıda zina’nın suç olarak tanımlanmadığı görülmüştür. Bu ülkelerin medeni kanunlarında yapılan incelemelerde zina olgusunun pek çok ülke bakımından hukuken düzenlenmiş bir boşanma sebebi ya da tek başına bir boşanma sebebi olarak görülmediği sonucuna da ulaşılmıştır. Anahtar kelimeler: Boşanma, Zina, Feminist Sosyal Hizmet Yaklaşımı, Avrupa Birliği, Türk Medeni Kanunu 201 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri THE RELATION BETWEEN DIVORCE AND ADULTERY IN LEGAL CONTEXT: EXAMPLES OF LEGAL PRACTICES OF TURKEY AND EUROPEAN UNION MEMBER STATES Abstract This study aims to examine the relation between adultery fact and divorce in a legal context by researching its practices in the European Union member or candidate countries and the existing and previous legal practices in Turkey comparatively. The existing legislations of the member or candidate countries which revised civil, family and criminal laws within the framework of the Union acquis have been examined related with the research topic These reviews have been approached by taking into consideration the women's movements of which the impacts have continued increasingly especially since the 1970s, on political, economic, cultural and legal transformations of societies. Accordingly, the basic paradigms of the feminist social work approach were utilized in the study. As a result of this study it was understood that ''adultery'' was not criminalized in the Turkish Criminal Code (TCC) but defined as a ground for divorce among the specific frounds divorce in the Turkish Civil Code (TCC). It is also seen that adultery was not criminalized in terms of criminal laws of 21 EU member (or candidate) countries examined in the scope of the study. To conclude, it has been deduced from the researches on civil laws of these countries that the adultery fact is not seen as a legally arranged ground or as a sole ground for divorce in many countries. Keywords: Divorce, Adultery, Feminist Social Work Approach, European Union, Turkish Civil Code GİRİŞ Toplumsal cinsiyet kavramı odaklı alternatif bir yaklaşım ortaya koyan feminist kuramlar, sosyal olguların incelenmesine yönelik eşitlikçi bir bakış açısı sunar. Temel amacı sosyal adaleti gerçekleştirmek olan sosyal hizmet disiplini, feminist kuramı çalışma alanlarında kullanan disiplinler arasında yer almaktadır.1 Sosyal adalet paradigması üzerine inşa olan sosyal hizmet, bireysel ve politik düzeyde müracaatçı sistemlerinin iyilik halini sağlamak, sosyal adaleti gerçekleştirmek için her türlü eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı değişim odaklı bir yaklaşımı temel alır. Feminist sosyal hizmet yaklaşımı; ayrımcılığa, baskıya ve cinsiyetçiliğe meydan okuyan alternatif ve yeni bir uygulama olarak gelişmiştir.2 Başlangıçta feministler, sosyal hizmet disiplinini uygulamalarındaki cinsiyetçi yapıları görmezden gelen ve geleneksel toplumsal cinsiyet odaklı yaklaşımlarından ötürü eleştirmişlerdir. Zamanla feminist yaklaşımın temel paradigmaları olan toplumsal cinsiyet, ataerkil ideoloji ve özel/kamusal alan gibi söylemlerin sosyal hizmet disiplininde yer bulmaya başlaması ile birlikte feminist sosyal hizmet yeni bir uygulama alanı olarak son yıllarda uygulanan hukuki uygulamaların kadın açısından bireysel ve sosyo kültürel yansımalarını konu alan çalışmalarda sıklıkla başvurulan yaklaşımlardan biri olmaya başlamıştır. Feminist sosyal hizmet uygulaması, yasal uygulamaların kadının yaşamını nasıl etkileyebileceğini ilişkin analizleri bu noktada başlangıç olarak ele alabilir. Kadınların özel ve kamusal alanda deneyim- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 202 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri ledikleri sorunların yapısal nedenleri üzerine odaklanan ve kadınların bu sorunlara karşı meydan okumasını amaçlayan feminist sosyal hizmet uygulaması bu çalışmada, zina olgusu bağlamında Avrupa Birliğine üye ya da aday ülkeler ile birlikte Türkiye’deki medeni kanun, aile kanunu ve ceza kanunu bağlamında mevcut yasal uygulamaların nasıl bir değişimin ve dönüşümün sonucunda bugünkü duruma ulaştığını göstermesi bakımından önemli bir perspektif olanağı sunmaktadır. Yuval–Davis’e göre feminist literatürün odaklandığı konular üç temel sorun çerçevesinde ele alınabilir. Birinci sorun alanı, kadınların neden ve nasıl baskı altına alındığı ile ilgilidir. İkinci sorun alanı, kadın ve erkek arasındaki farklılıkların ontolojik temelleriyle ilgilidir ve bu farklılıkların biyolojik ve sosyolojik olarak ya da her ikisinin bileşimiyle mi meydana geldiğine odaklanmaktadır. Son olarak feminist literatür, kadın ve erkek arasındaki farklılıklar ve bu farklılıkların toplumsal cinsiyet ilişkilerinin genelleştirilmiş tanımlamaları üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. 2 Feminist sosyal hizmet temel paradigmaları, bu çalışma kapsamında zina olgusunun kadınlar üzerindeki yansımalarını ataerkil ideolojinin inşa ettiği özel/kamusal alan boyutunda ve adalet, ekonomi, din, eğitim, aile vb. temel toplumsal kurumların yeniden üretimi sürecindeki araçsal rolü üzerinden geniş bir perspektifte değerlendirme olanağı sunar. Bilindiği üzere zina olgusu birey, aile ve toplum düzeyinde yansımaları bulunan bir sosyal sorun alanıdır. Zinanın birey, aile ve toplum üzerinde ne tür yansımalar içerdiğini araştırmak, değerlendirmek ve ortaya koyabilmek karmaşık ve bir o kadar da zorlu bir süreci içerir. Zina; boşanma, namus/töre cinayetleri, şiddet, intihar, kürtaj, madde bağımlılığı, çocuk anneler/erken evlilikler, birden çok evlilikler, terk edilmiş çocuklar, kuma, nesep, soybağı ve daha birçok konu ile ilişkilendirilebilir. Bu sorunsal alanların merkezinde kadın bulunmaktadır. Ataerkil ideolojinin inşa ettiği toplumsal kurumların merkezinde kadın olan bu sorunsal alanları nasıl değerlendirdiği kadın açısından hayati önem arz eder. Zina fiilini erkek ile birlikte deneyimlemiş kadınların maruz kalabileceği eşitsizlikler sadece bu durumda olan kadınlar açısından değil toplumdaki kadın algısının oluşumunu da doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Bu durum her bir sorunsal alanda kadınların özel ve kamusal alan boyutunda ataerkillik çözümlemelere maruz kalabileceği anlamına da gelebilir. Bu çerçevede, feminist sosyal hizmetin bir düşünce ve eylem planı üzerine kurulu bir anlayış olduğu söylenebilir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet, eşitsizlik, bireyi baskılayan düzenleyici ve denetimci toplumsal politik sistem sorunu üzerine odaklanan feminist sosyal hizmet, kadının içinde yer aldığı mevcut sosyal gerçeklikteki tutarsızlıklara odaklanır. Diğer bir ifade ile feminist sosyal hizmet, kadınların bir birey olarak özgürleşme mücadelesinde sosyal hizmetin kuramsal yapısına önemli katkılar sağlar.3 Feminist kuramın sosyal hizmete katkısı üzerinde duran Featherstone (2001: 3), kadınların özgürlüğüne ve güçlenmesine önemli fırsatlar sağladığını ve bu düşüncenin sosyal hizmet disiplininde gelişmesine feminist kuramın yol açtığını ileri sürer.4 Dolayısıyla feminist sosyal hizmet, kadınların sosyo politik uygulamalardan nasıl etkilendiğini ele alırken toplumsal cinsiyeti temel referans noktası olarak ele alır. Bu durum ayrıca feminist sosyal hizmet uygulamalarında kadınların birincil olarak ele alınmasına ve iyilik hallerinin savunuculuğunun da gerekliliğini ortaya koyar. Dominelli feminist sosyal hizmetin bu bakış açısını (2002:9) şöyle açıklar: “kadın deneyimi analizini başlangıç noktası olarak ele alan, kadının toplum içindeki konumu ve kişisel durumu arasındaki ilişkilere odaklanan, spesifik 1 Dominelli, L. (2002), Feminist Social Work Theory and Practice, London, Palgrave. Yuval-Davis, N. (2003), Cinsiyet ve Millet. Çev: Ayşin Bektaş İstanbul, İletişim. 3 Tuncay, T. ve İl, S. (2006). Sosyal Hizmette Baskı Karşıtı Uygulama, Sosyal Adalet Paradigması Temelinde Bir Özgürleştirme Pratiği, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, 2 (17), 61. 4 Featherstone, B. (2001). Where to feminist social work?. Critical Social Work, 2(1). 2 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 203 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri ihtiyaçlarına yanıt veren, müracaatçı uzman etkileşimlerinde eşitlikçi ilişkiler yaratan ve yapısal eşitsizliklere işaret eden bir sosyal hizmet türüdür.’’5 Barker’a göre ise (1999: 173) feminist sosyal hizmet; ‘‘cinsiyet ayrımcılığının yol açtığı duygusal ve sosyal problemlerin çözümünde bireylere ve toplumlara yardım etmek üzere geliştirilmiş, feminist bakış açısını temel alan değer, beceri ve bilgi bütünlüğünün genel adıdır.’’6 Görüldüğü üzere feminist sosyal hizmet, kadınların özel gereksinmelerini bütüncül bir yaklaşımla karşılamanın ve yaşamlarındaki sorunların üstesinden gelmelerinin yollarını arar. Kadınların içinde yer aldığı sosyal ilişkilerin bağımsız doğasına odaklanır. Bu süreçte kadınların maruz kaldığı eşitsizliklere ve ataerkillikten beslenen toplumsal cinsiyet uygulamalarına karşı meydan okur. Dolayısıyla feminist sosyal hizmetin nihai amacının özel ve kamusal alandaki ataerkilliği ve eşitsiz sosyal ilişkileri yapılandıran baskıyı sona erdirmek olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca feminist sosyal hizmet paradigmalarından yararlanan araştırmacılar, analizlerinde yapısal ve bireysel düzeyleri, kişisel ve politik olanı, özel ve kamusalı bütünleştirir. 7 Yukarıdaki tartışmalar ışığında özetle ataerkil ideolojinin inşa ettiği adalet, din, eğitim ve medya gibi çeşitli alanlarda kadınlara ataerkil ve cinsiyetçi bakış ve bu yöndeki sunum kadınların özel ve kamusal alanda deneyimledikleri güçlüklerin ve problemlerin ortaya çıkışında etkin bir rol oynayacağına ilişkin ipuçları sunmaktadır. Feminist sosyal hizmet perspektifi de zina olgusunun yol açabileceği (boşanma, şiddet, terk edilme, damgalanma, töre cinayeti vb.) ataerkillikle bağlantılı sorunları yaşayan kadınların sorunlarının çözümlenmesini güç analizi, baskının kökenini kavrama, yapısal faktörlere başvurarak açıklayan ve müdahalelerini bu anlamda “güçlendirme” temeline oturtan bir uygulamayı öngörebileceği sonucuna ulaşılabilir. Bu anlamda bu çalışmanın günümüzde kadını merkeze alan sorunsal alanların kaynağını anlama, kurumsal yapıların perspektiflerini yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyma açısından genel bir değerlendirme ihtiyacını karşılama çabasının bir sonucu olduğunu belirtmek gerekir. I. GENEL OLARAK ZİNA KAVRAMI Zina, kavramsal olarak dini temelli ve Arapça bir kelimedir. Gayri meşru ilişkide bulunmak, evli erkek veya kadının kendi rızasıyla eşinden başka bir kimseyle cinsel ilişkide bulunması, kanun dışı cinsel buluşma ya da aralarında hukuken cinsi münasebete izin veren bir bağ olmadan bir erkekle bir kadının cinsi münasebette bulunması anlamlarında kullanılır.8 TDK’ye göre zina kavramsal olarak ‘aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki’ olarak tanımlanır.9 Zina kelimesi, toplumsal yaşamda çeşitli anlamlarda farklı ekler ile birlikte de kullanılır. Örneğin zinakar, veledi zina, zina eden erkek anlamına gelen zani ve zina eden kadın anlamına gelen zaniye bunlardan bazılarıdır. Genel anlamı itibari ile daha çok olumsuz anlamlar içeren kavramlar ile birlikte kullanılan zina kavramı, sadakat yükümlülüğünün ihlali anlamına da gelir. Farklı dillerde de benzer kullanımı olan zina kelimesi Almancada ‘ehebruch’, Fransızcada ‘adultere, fornication’, İngilizcede ‘adultery, criminal conversation’, Latincede ‘adultcrium’ kelimeleriyle ifade edilir.10 Son zamanlarda 5 Dominelli, L. (2002), Feminist Social Work Theory and Practice, London, Palgrave. Barker, L. R. (1999) The Social Work Dictionary, Fourth Edition, Washington DC, NASW Press. 7 Mcnay, M. (1992). “Social Work and Power Relations: Towards a Framework for an Integrated Practice”, Women, Oppression and Social Work Issues in Antidiscriminatory Practice. Ed: M. Langan ve L. Day. Routledge: 48-6. 8 Çalışkan, İbrahim, İslam Hukukunda Zina Suçunun Mahiyeti ve Cezası, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 31, 349-365. 9 Türk Dil Kurumu Sözlüğü, http://www.tdk.gov.tr. 10 Türk Hukuk Lügatı, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın genel Müdürlüğü, 3. Baskı, Ankara Basımevi, Ankara, 1991, s.371. 6 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 204 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri araştırmalarda ve toplumsal yaşamda zina kelimesinin yerine genellikle aldatma ya da aldatılma kelimelerinin kullanımın yaygın olduğu görülür.11 Zina fiili kapsamında bir eylemin gerçekleşmesi için belli unsurların yerine getirilmesi gerekir. Örneğin bu fiili gerçekleştiren taraflardan en az birinin “evli” olması ve her iki tarafın ‘‘rıza’’sına dayanması temel koşullardan biridir. Yabancı kişiyle cinsel birleşmede bulunan eşin bunu kiminle yaptığı, bu kişinin evli olup olmadığı, yaşı, cinsel birleşmenin amacı ve özellikle süreklilik taşıyıp taşımadığı bu kapsamda önemli değildir. Dolayısıyla tarafları evli olmayan ya da taraflardan birinin rızasına dayalı olmayan bir cinsel ilişki zina sayılmamaktadır. Eşlerden birinin cinsel sadakatsizliği kadın için zina ya da zinaya teşebbüsü ifade etmekle birlikte erkek için zinanın tanımındaki farklılık nedeniyle sadece devamlı ilişkiyi ifade eden zina halini değil bir gecelik sadakatsizlikleri de kapsamaktadır. Cinsel ilişki yaşayan taraflardan biri evli, diğeri bekar ise evli olan açısından bu fiil “zina” olarak adlandırılırken, evli olmayan taraf açısından bilgisi dahilinde evli biri ile meşru olmayan bir cinsel birlikteliğin sorumluluğu bağlamında değerlendirilir.12 II. ZİNA VE BOŞANMA İLİŞKİSİ Türkiye’de mevcut ve daha önceki yasal mevzuattaki zina ve boşanma ilişkisine değinmeden önce kısaca ‘‘evlilik birliği’’ kavramı üzerinde durmakta yarar vardır. Bilindiği üzere aile kurumu evlilik ile oluşmaktadır. Evliliğin kurulabilmesi, devam edebilmesi, evlilikte başarı sağlanabilmesi, eşler arasında uyum olabilmesi için gerek evlenme öncesinde gerekse evlilik esnasında birtakım unsurların, etkenlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Bir başka ifade ile aile kurumunun oluşabilmesi evlilik birliğinin korunmasına ilişkin evlenme ile eşler arasında meşru şartlar altında gerçekleşmesi ile başlar. Evlenecek olan kişilerin evlendirmeye yetkili memurun önünde evlenme iradelerini açıklamaları üzerine evlilik birliği kurulmuş olur. Evlilik birliğinin korunmasına ilişkin düzenlemeler de ancak bu şekilde kurulan evlilikler için uygulanabilir. Bu süreç ayrıca evlilik birliğinin korunması, toplumun temelini oluşturan ailenin korunması anlayışının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar. Anayasanın 41. maddesinin amacını gerçekleştirmek ve aile hukukunun temel ilkelerinde bahsi geçtiği üzere aile hukukunun sürekliliği ve birlik ilkelerinin varlığını sağlayabilmek, evlilik birliğinin korunmasına bağlıdır. Ancak günümüzde evlilik birliğini tehdit eden en önemli olayların başında boşanma gelmektedir. Türkiye’de özellikle son yıllarda boşanma oranlarındaki artış dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır.13 Tarihsel süreç içerisinde bazı toplumlarda boşanma asla kabul görmemiş, buna karşılık özellikle modern çağda bazı toplumlarda, olağan hatta sıradan bir durum olarak değerlendirilmiştir. Bu çerçevede boşanma olayının nedenleri, gerçekleşme şekli ve sonuçları yönünden dini inançlardan, geleneklerden ve hukuki düzenlemelerden etkilendiği söylenebilir. Bu görüşü destekleyen çalışmalardan biri olan Arıkan’ının (1996) “Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması’nda halkın boşanmaya ilişkin bakış açısını ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçlarına göre özellikle kültürel değişime açık kesimde bulunan bireylerin, aile kurumuna ve eşlerin birbirlerine karşı konumuna ilişkin bakış açılarında önemli değişiklikler yaşanmaktadır. “Bağımlılık” yerine “bağlılık” kavramı öne çıkmakta, cinsiyetten kaynaklanan evlilik içi roller başkalaşmakta ve bu durum boşanmaya ilişkin bakış açılarını da etkilemektedir. “Farklılaşan değerlendirmelerin başında, tüm çabalara karşın yolunda gitmeyen evlilikleri ‘her ne pahasına olursa olsun’ sürdürmenin aile üyelerine çoğu zaman daha fazla zarar vereceği düBattal, Ahmet, Boşanma Sebepleri, İstanbul, 2008, s. 120-143. Yüksekkaya, Bayram, Bir Boşanma Nedeni: Zina, http://www.academia.edu, Erişim tarihi: 22.11.2016 13 Tatlılıoğlu, Kasım, Demirel, Nuri, Sosyal bir gerçeklik olarak boşanma olgusu: sosyal psikolojik bir değerlendirme akademik sosyal araştırmalar dergisi, yıl: 4, sayı: 22, mart 2016, s. 59-73 11 12 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 205 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri şüncesi gelmektedir.”14 Çünkü boşanma hukuki, ekonomik, psikolojik, kültürel, toplumsal ve psikolojik nedenleri olan karmaşık süreçlerden oluşan bir sosyolojik olgudur. Dolayısıyla birçok toplum, boşanmayı özel şartlara bağlayarak, ailenin dağılmasının önüne geçmeye çalışmış, böylece toplumun temeli olarak görülen ailenin korunması amaçlanmıştır. Toplumun merkezine yerleştirilen ailenin dağılışından bahsetmek, sadece küçük bir grubun dağılması anlamına gelmemektedir. Aynı zamanda toplumu tehdit eden bir durum olarak kabul görmektedir. Günümüzde hala ‘‘sağlam aile sağlam toplum formülü’’ geçerliliğini koruyan bir anlayıştır. Ancak yine de günümüzde boşanmalar aile kurumunu ve evlilik birliğini tehdit eden en önemli sosyal problemlerinden biri olarak görülmeye devam etmektedir.15 Boşanma sebeplerine bakıldığında toplumların örf ve geleneklerine, gelişmişlik düzeyine göre farklılıklar görülmektedir. Boşanma olgusu araştırma konusu çerçevesinde değerlendirildiğinde Türkiye’de kanun yapıcı eşlerden birinin zina etmesini, cana kastı, kötü muameleyi, namus, şeref ve haysiyet kavramları ile uyuşmayan bir yaşam sürdürerek evliliği çekilmez hale getirmeyi, evi terk etmeyi, eşler arasında şiddetli geçimsizlik ve uyumsuzluk bulunmasını, tedavi edilemeyen akıl hastalığını boşanma için yeterli nedenler olarak değerlendirmektedir. 16 Bu düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) boşanmaya ilişkin hükümler 2001 yılındaki yeni değişikliklerle birlikte 4721 sayılı Kanunun 2. Kitabının 2. Bölümünde yer almaktadır. Boşanma nedenleri ise 161. Madde ile 166. Madde arasında düzenlenmiştir. Yasanın 166. Maddesinde sözü edilen ‘evlilik birliğinin sarsılması’ diğer bir değişle ‘şiddetli geçimsizlik’ nedeniyle boşanma genel anlamda bir boşanma sebebidir. Diğer boşanma nedenleri ise özel niteliktedir.17 Zina ise Türk Medeni Kanununda özel şartlara bağlanan bir fiil olarak düzenlenmiştir. Zina fiilinin bir boşanma sebebi olarak tanımlanması 4721 Sayılı Medeni Kanununun 161. Maddesi aşağıda şu şekilde belirtilmiştir. Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.18 Maddenin birinci fıkrasında zina fiilinin bir boşanma sebebi olduğu açıkça belirtilmektedir. Bu ifadeden ayrıca eşlerden her ikisi de zina ediyor ise tarafların zina fiilinden dolayı boşanma davası açamayacağı da anlaşılabilir. Maddenin ikinci fıkrasında eşinin zina yaptığını öğrenen tarafın bunu öğrenmesine rağmen, evlilik birliğine devam etmiş ise zina fiilinden dolayı dava açamayacağı sonucuna da ulaşılabilir. Bu noktada ifade edilmesi gereken önemli nokta bu madde de belirtilen zina fiilinin tekrarlayan hususlar için değil her bir zina fiili için geçerli olduğudur. Dolayısıyla maddenin ikinci fıkrasında zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay, her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmesi ile dava açma hakkının düştüğü anlaşılmaktadır. Kanun’un ilgili maddesinde ayrıca zina fiili açısından boşanma sürecinin eşlerden birinin şikayetine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum aslında ne anlama gelmektedir? Eğer eşlerden biri zina fiilini 14 Arıkan, Çiğdem, Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması, Ankara 1996, s. 3-11. Eyce, Berrin, Demografik Özelliklere Göre Türkiye'de Boşanma, S.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, http://dergipark.ulakbim.gov.tr/sefad/article/view/5000177291. Erişim Tarihi: 12.12.2016 16 Yılmaz Tuncay, Fidan Fatma, Kadın Açısından Boşanma: Yeni bir Başlangıç mı? Ya da son mu? İş Yaşamında Boşanmış Kadın Olmak, www.emu.edu.tr. Erişim Tarihi: 21.11.2016 17 İnal, Nihat. Uygulamalarda Boşanma Davaları, Yetkin Yayınları, Ankara, 1992. 18 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), m.161. 15 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 206 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri işlese bile diğer eş boşanma sürecini başlatmıyorsa bu evlilik ya da aile birlikteliğinin hukuken devam ettiği anlaşılmaktadır. Ancak bu aşamada evliliğin temeli olan sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesi ve evlilik birlikteliğinin devam etmesi nasıl anlaşılmalıdır? Özellikle toplumun temeli olarak kabul edilen alenin işlevselliğinin sekteye uğraması ve eşin rıza göstermesi durumunda evliliğin devam etmesi aile sosyolojisi açısından nasıl sonuçlar doğuracağı özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Çünkü zina fiilinin evlilik birlikteliğini temelinden sarstığı ve toplumdaki aile yapısını parçaladığı toplumsal bir gerçeklik olarak kabul edilir. Bir kez bu yükümlüğü ihlal eden kişinin hem mevcut evliliği boşanmasalar bile yıkılmış sayılır, hem de gelecekte kendisinden beklenen özeni evliliğine gösteremeyeceği anlamına da gelebilir. Ayrıca sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği bir aile yapısının sürdürülmesi ile ne derece sağlıklı bir toplum yapısı oluşturulabilir, bu da oldukça tartışmalı bir durumdur. Tahmin edileceği üzere zina, doğası gereği ispatı zor bir fiildir. Türkiye’de boşanma davalarında zina fiilinin varlığının tespit edilebilmesi bir takım delillerin sabitliği ile mümkün görülmektedir. Özellikle Yargıtay kararlarında hangi deliller ile zina fiilinin varlığını tespit edilebileceğine ilişkin bir takım kararlar bulunmaktadır19. Örneğin, gece eve erkek alan ve bu erkekle daha önce muhtelif tarihlerde görüşmeleri tespit edilen kadın için zina fiilinin gerçekleştiği kabul edilir.20 Ayrıca tanık beyanları ve fotoğraflar zina fiilinin varlığı konusunda bu tür davalarda delil olarak kabul edilmektedir.21 Bunların aksine Yargıtay kararlarında telefonla görüşme, mesajlaşma ve başkasının arabasına binmeyi, “tek başına” zinanın ispatına yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.22 Bunlara ek olarak internet ortamında gerçekleştirilen ve sanal birlikteliklerin zinanın tespiti için yeterli delil niteliğinde olmadığı kabul edilir. 23 Fakat bu tür durumların vuku bulması yine de eşlerin ortak hayatın çekilmez hal almasına dayanak oluşturması açısından boşanma davası açmasına engel teşkil etmemektedir.24 Mevcut yasalarla zina gerekçesi ile boşanma sürecinin başlatılması, delilenmesi ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması oldukça güçtür. Bununla birlikte bu tür boşanmalarda kadınların bu süreçten daha olumsuz yönde etkilendiği de açıktır. Çünkü kadın ve erkeğin zinasının yasal uygulamalarda ve toplumda farklı değerlendirildiği görülür. Özellikle kadının zina ettiğinin açıkça ortaya çıktığı durumlarda bu durum erkek için bir namus meselesi haline gelirken evlilik bu hallerde erkeğin eşine yönelik şiddet ve cana kast gibi davranışların dayanağı olabilmektedir. Diğer yandan erkeğin zina eden eşini affetmesi de çok az görülen bir durumdur. Erkek bu süreçte ya eşini bizzat cezalandırma yoluna gitmekte ya da boşanmak istiyorsa da yine başka sebepleri gerekçe göstererek boşanma sürecini başlatılabilmektedir. Kanunlarda zina gerekçesiyle boşanma sürecinin genellikle kadınlar için işlediği ya da boşanma süreci başlamadan erkekler tarafından kadınların bizzat cezalandırıldığı araştırmalarda ortaya konmaktadır. Ancak erkeğin kısa süreli ya da bir gecelik ilişkisi nedeniyle kadının erkeğe karşı zina nedeniyle boşanma davası açtığı durumlara toplumda çok daha az rastlanmaktadır. Zira bu gibi hallerde kadınlar öncelikle boşanmanın olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmak yerine eşinin zinasına ya da aldatmasına göz yummayı tercih edebilmektedir. Ayrıca evli kadınların önemli bir kısmı, erkeğin bu davranışını yerin- 19 Yüksekaya, Bayram, Bir Boşanma Nedeni: Zina, www. academia.edu.tr. Erişim Tarihi: 12.11.2016 Yargıtay 2 HD, 2014/10558 E., 2015/2590 K., 24.02.2015 T. 21 Yargıtay 2 HD, 2014/4126 E., 2014/20325 K., 21.10.2014 T. 22 Yargıtay 2 HD, 2009/8940 E., 2010/12941 K., 29.06.2010 T. 23 Yargıtay 2 HD, 2012/22151 E., 2013/9689 K., 08.04.2013 T. 24 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), m, 166. 20 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 207 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri de bulmakta ya da en azından boşanma için yeterli bir sebep olarak görmemektedirler25. Bunlara ek olarak meşru bir zeminde gerçekleştirilmeyen birden çok evlilikler, kuma getirme ve dini nikahla kurulan evlilikler kadınların içinde bulundukları kültürel iklimde meşru sayılabilmektedir. Oysa bazı araştırmalarda bu durumun tersi sonuçlar da görülmektedir. Örneğin, 2011 yılı Türkiye’nin Aile Yapısı Araştırması’nda katılımcılara hangi durumların boşanma sebebi olacağı hakkında düşünceleri sorulmuş ve araştırma sonuçlarına göre kadının kocasını bir kez bile aldatması ya da zina etmesini en önemli boşanma nedeni olacağı ifade edilmiştir (% 93,0). İkinci en önemli boşanma nedeni olarak ise erkeğin karısını (bir kez bile olsa) aldatması olacağını dile getirilmiştir (% 87,5).26 Türkiye'de 2001- 2009 yılları arasında gerçekleşen, boşanma nedenleri üzerine yapılan bir başka araştırmada da ‘zina, aldatma’ önemli boşanma nedenleri arasında gösterilmiştir.27 Dolayısıyla son yılardaki boşanma oranlarındaki artış ile birlikte değerlendirildiğinde zinanın gerekçeli boşanmalar arasında büyük bir orana ulaştığı söylenebilir. Daha önce de belirtildiği üzere zina kanunda boşanma nedenleri arasında özel sebepler arasında yer alır. Günümüzde boşanma gerekçelerini teker teker belirlemek ne kadar doğru bir yaklaşım olduğu tartışmalı bir konudur. Nitekim Akıntürk (1996) evlilik birliğini temelinden sarsan olayların özel olarak tanımlanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.28 Gürsoy da (1977) benzer bir düşünceyi çalışmasında yıllar önce belirterek boşanmada ‘özel sebepleri’ bir bütünlük olmadığı ve bu sebeplerin ayrıca genel sebeplerle de ilişkisi olmadığını belirtmiştir.29 Araştırmalarda bu düşüncenin yansımalarını genellikle boşanma gerekçelerinin genel sebepler ile açıklanmasıyla görmekteyiz. Ülkemizdeki boşanmalarda ‘genel sebepler’ genellikle şiddetli geçimsizlik üzerinden tanımlanmaktadır.30 Uygulamalardaki bu durum hukukçular açısından özel boşanma sebeplerinin hiçbir yararı olmadığı düşüncesinde birleşmelerine yol açmıştır. Bu sebeplerden ötürü özellikle AB ülkelerinde kanun değişiklikleri ile özel boşanma sebepleri kaldırılmış ve genel boşanma sebepleri muhafaza edilmeye çalışılmıştır.31 AB üyesi ülkelerinin kanunlarında boşanma gerekçelerinden ziyade boşanmaya karar veren eşlerin bu düşüncelerinden emin olup olmadıklarını belirlemek amacıyla hükümler konulmuştur. Örneğin Belçika’da boşanma başvurusu, evlenme tarihinden en az 1 yıl sonra yapılabilir. Finlandiya’da da eşlerden birinin, gerekçe belirtmeksizin, boşanma formunu doldurarak Bölge Mahkemesi’ne iletmesinin ardından altı aylık bekleme süre bulunmaktadır. Bu tür hükümler evlilik birliğinin dolayısıyla aile kurumunun korunması amacıyla yürütülmektedir. Boşanmanın getireceği sorunlar ve bunun özellikle çocuk ve kadınlara ne tür yansımaları olacağını önceden belirlemek oldukça güçtür. Bir de zina gibi bir gerekçe ile boşanmanın ne tür sonuçlar doğuracağını öngörmek bu anlamda pek mümkün görülmemektedir. Ancak zina gerekçesi ile boşanan çiftlerin sonraki yaşamlarında karşılaştıkları sorunlar belki de diğer boşanma sebeplerine göre daha ağır sonuçlara yol açabilmektedir. Özellikle yalnızlık, başarısızlık ve aldatılma hissi, ailenin ve çevrenin boşanma ve boşanma gerekçesine vereceği tepkiler, eğer zina fiilini bir kadın işlemişse namus konusu ve kadın cinayetleri, psikolojik sorunlar, intihar ve özellikle ataerkil ideolojinin egemen olduğu bir toplumda zinakâr olarak etiketlenme vb. konular bu sorunlar araBattal, Ahmet. Boşanma Sebepleri, İstanbul, 2008 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması-2011, s. 232. 27 Meder, M. Gültekin, M. Türkiye’de 2001-2009 Yılları Arasındaki Boşanma Eğilimleri. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2012 Güz (17), 149-164 Meydan Larousse, c. XII, yıl. 2012 s. 941. 28 Akıntürk, Turgut, Aile Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 1996. 29 Gürsoy, Kemal Tahir, Boşanma Sebeplerinde En Yeni Gelişmeler, Ankara Hukuk Fakültesi 50. Yıl Armağanı, (Boşanma Hukuku Haftası), C. II, Ankara 1977, s.34. 30 Arıkan, Çiğdem, Yoksulluk, Evlilikte Geçimsizlik ve Boşanma, Ankara, 1992. 31 Battal, Ahmet. Boşanma Sebepleri, İstanbul, 2008, s.41. 25 26 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 208 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri sında sayılabilir. Ayrıca mülkiyetin paylaşılması, nafaka, çocukların velayeti, boşanmanın ve boşanma gerekçesinin çocuklar üzerindeki etkileri de diğer konular arasında da gösterilebilir. Görüldüğü üzere zina gerekçesiyle parçalanmış bir ailede hem yetişkinleri hem de çocukları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen hukuki, ekonomik, sosyolojik, kültürel ve psikolojik birçok konu yer alır. Bu konuların temelinde de hukuki düzenlemeler yatmaktadır. Türkiye’deki yasal uygulamalarda zina olgusunun birey üzerindeki yansımaları daha çok özel hukuk alanında ve negatif statü hakları çerçevesinde ele alınırken, toplumsal yansımaları daha çok kamu hukuku boyutuyla ve pozitif statü hakları çerçevesinde ele alınmıştır. Bu noktada zina olgusu ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkide olduğu düşünülen ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemelere ilişkin sözleşme, kanun/yasa ve ilgili maddelere Şema 1’de yer verilmektedir. 209 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri 210 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri III. ZİNA FİİLİNİN HUKUKEN CEZALANDIRMA DÜŞÜNCESİ Zina fiilinin suç sayılması düşüncesi oldukça eski bir düşüncedir. Bütün toplumlarda ve dinsel öğretilerde zina yasaklanmış ve cezalandırılması gereken bir fiil olarak değerlendirilmiştir. Bu düşünce, eşin rencide olmuş hislerini tatmin etmek için değil, aile ve toplum düzeninin korunmasına dayanır. Nitekim evlilik kurumu, kamu düzenini sağlayan hukuki temelleri olan bir işlevselliğe sahiptir. Kurumsal nitelik özelliği gösteren evlilik kurumuna yönelik her türlü tehdit (zina gibi) aile ve dolayısıyla toplumsal düzeni sarması anlamına gelir.32 Dolayısıyla birçok toplumda zinanın neden cezalandırılması gereken bir fiil olduğu zaman zaman yazılı, görsel ve sosyal medyada tartışılır. Bu tür tartışmalar daha çok namus/töre cinayetleri, kürtaj, boşanma, terkedilmiş çocuklar, şiddet vb. konular çerçevesinde ele alınır. Örneğin cinsel suçların tarihine bakıldığında, özellikle iki tarafın rızası olduğu halde suç olarak düzenlenen gruptaki cinsel suçlarda, yaptırımın amacı toplumun suçtan korunması değildir. Aslında amaç suçun yarattığı (suçla ortaya çıkan) toplumun duygusal tepkisini yatıştırmaktır. Bu tür suçlar öncelikle genel ahlaka karşı suç sayılmış, sonraki aşamalarda aile düzenine karşı kabul edilmiştir. Bu tür suçlar içerisinde zina sonuçları bakımından farklılık göstermektedir. Türkiye’de zina fiili, bir dönem (765 Sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde) suç iken, 1998 yılında Anayasa Mahkemesi’nin iptal hükmü vermesi üzerine, suç olmaktan çıkmış, 2005 tarihli 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da suç olarak düzenlenmemiştir. Anayasa Mahkemesince iptal edilmeden önce Türk Ceza Kanunun 441 ve 442. maddelerine göre cezalandırmaya sebep olan bir davranış (suç) olan zina, evli kadının bir kez de olsa başkasıyla ilişkisini yeterli görürken, evli erkeğin zina fiilinin suç oluşturabilmesi ve cezalandırılabilmesi için zina yaptığı kadınla fiili evlilik ilişkisi kurması şartını aramaktaydı. Bu durum kanunun ilgili maddelerinde “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhinde Cürümler” başlığı altında düzenlemiştir. Kadının zinası için düzenlenen madde: 440’a göre: ‘Zina eden zevce hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası tertip olunur. Zevcenin bu fiiline şerik olan kimse hakkında dahi aynı ceza hüküm edilir.’ Kocanın zinasını düzenleyen madde 441’e göre de ‘Karısıyla birlikte ikamet etmekte olduğu hanede yahut herkesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için nikahsız kadın tutmakta olan koca hakkında üç aydan otuz aya kadar hapis cezası hüküm olunur.’ yer almıştır.33 Zina cezalandırıldığı dönemde aile düzenine karşı suçlar içerisinde düzenlenmiştir. Koruduğu hukuki değerin de genel ahlak ve aile düzeni olduğu kabul edilir. Genel olarak Türk hukukunda aileye büyük değer atfedilir. Anayasa m. 41’de Türk toplumunun temelinin aile olduğu belirtilir. Ancak aile yapılarında da özellikle son yıllarda büyük farklılıklar görülmektedir.34 Aile genel olarak ‘‘evlilik, soy ya da evlat edinme yoluyla bir araya gelip ortak bir evde yaşayan insan grubu’’ şeklinde tanımlanır.35 Bugün ise bu tanımın bireylerin kendilerini aile olarak gördüğü bazı yaşam biçimlerini içermediğini belirtmek gerekir. Bu durum evlilik ve aile gibi temel toplumsal kurumların yeniden yapılandığını gösterdiği gibi yeni toplumsal norm ve değerlerin oluşmasına da sebep olabilir. Örneğin aynı zaman diliminde devam eden birden çok evlilik, dini nikahla kurulan evlilikler gibi iki üvey çocuk büyüten ve aynı evde yaşayan bireyler, yasal olarak hiçbir zaman evlenmemiştir. Ancak yıllardır birlikte yaşayan bir erkek ve bir kadın bu ve buna benzer birlikteliklerin farklı kültürlerde farklı aile yapıları çerçevesinde gerçekleştiÇalışkan, İbrahim, İslam Hukukunda Zina Suçunun Mahiyeti ve Cezası, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı :31, 349-365. 33 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 1926, m.440-441 (mülga) 34 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,1982. m.41. 32 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 211 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri rebildiği görülebilmektedir.36 Bu değişim süreci özellikle geleneksel yapılar ile çatışma anlamına da gelebilir. Oysa mevcut yasal düzenlemelerde bu tür de facto evliliklere ya da aile yapılarına yönelik bir düzenleme olmadığı gibi birden çok evlilikler ile dini nikahla kurulan evliliklere yönelik cezai yaptırımlar Ceza Kanunun 230. maddesinde ‘‘aile düzenine karşı suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir. Nitekim Benli’nin (2015) ifadesine göre ‘‘ceza kanunu, evli olmadığı halde hamile eşini terk edilmesini suç kabul ederek evlilik dışı beraberlikleri tanıdığını ortaya koyan yargı kararları da mevcuttur.’’37 Bu noktada yasalarda bazı çelişkiler ve boşluklar olduğu açıktır. Ayrıca toplumdaki bu hızlı değişim ve dönüşüme cevap verme noktasında gerekli yasal düzenlemelere geç kalındığı da söylenebilir. Günümüzde bireysel özgürlük alanlarının ve sınırlarının genişlemesi ve özel hayatın gizliliğinin hukuki düzenlemeler ile teminat altına alınması bireysel tercihlerin farklılaşmasına ve toplumsal yaşamda bu farklılıkların daha görünür olmasına sebep olmuştur. Konuya birkaç soru ile farklı açılardan da bakmak mümkün görülebilir. Örneğin; zinanın ceza hukukuyla birlikte ele alınması doğru bir yaklaşım mıdır? Karşılıklı rızayla yaşanan cinsellikle cezalandırma düşüncesinin bu kadar iç içe geçmesi ne derece doğrudur? Doğası gereği ispatı zor bir fiil olan zinanın ceza hukuku açısından ele alınmasının doğuracağı sakıncalar neler olabilir? Günümüzde kişisel özgürlük alanları ve özel hayatın gizliliğine ilişkin haklar genişletilmeye çalışılırken rızaya dayalı bir cinsel birlikteliğin ceza hukuku çerçevesinde tartışılıyor olması nasıl anlaşılmalıdır? Bu tür soruların sayısı arttırılabileceği gibi aslında zina fiilinin ceza hukuku kapsamında değerlendirildiği takdirde daha ağır sonuçlar doğurabileceğine yönelik ipuçları da sunulabilir. Bu anlamda zinanın ceza kanunu kapsamında bir suç olarak kabul edilerek cezalandırılması düşüncesi “şüyuu vukuundan beter” bir sonuç çıkartacağı anlamına gelir. Çünkü cezai yaklaşımlar aile birliğinin ve çocukların korunmasına hizmet etmekten ziyade bunların zararına sonuçlar doğurması daha muhtemeldir. Modern hukuk sistemlerinde, zinanın suç olarak düzenlenmesi fikrine katılmak günümüzde oldukça güçtür. Bugün özellikle bireysel özgürlük alanlarının sınırlarının genişlemesi dolayısıyla bireysel tercihlerin farklılaşması zina fiilinin ceza kanunu kapsamında değerlendirilmesini daha da zorlaştırmaktadır. Şu an yürürlükte olan 5237 Sayılı TCK’ya göre Türkiye’de zina fiili bir suç değildir, sadece bir boşanma nedeni olarak görülmektedir. Ancak reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuklara cinsel saldırı, fuhuş, müstehcenlik, hayasızca hareketler TCK’da suç olarak tanımlanmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sekizinci bölümünde zina suçuna yer verilmeksizin 230 ile 234 üncü maddeler arasında “Aileye karşı suçlar” düzenlenmiştir.38 Bu düzenleme evrensel hukuk kurallarıyla birlikte değerlendirildiğinde zina fiiline ilişkin daha önceki (765 sayılı TCK) kanundaki cezai hükümlerin mevcut kanunda suç olmaktan çıkarılmış olması önemli bir adımdır. Modern hukukta aile kurumunun korunması amacıyla medeni kanunda düzenlemeler yapılabilir. Aksine ceza hukukunun koruma alanının genişletilmesi, kişi hak ve özgürlüklerine ağır müdahale olarak değerlendirilebilir. Bu durum toplumda farklı sonuçlar doğurabileceği gibi özellikle kadınlar açısından başka tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Bu anlamda zina fiilinin cezasından kurtulabilmek için kişilerin suçu gizlemek için pek çok suç daha işlemesine sebep olabilir. 35 Linda A. Mooney, David Knox and Coraline Schact, Understanding Social Probems, 6th ed. 2009. p. 523. 36 Zastrow, Charles. Sosyal Hizmete Giriş, Nika Yayınevi, Ankara: 2013 s. 256. 37 Benli, Fatma, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Kadınlara İlişkin Maddelerinin Değerlendirilmesi ve Kadın Kuruluşlarının Yasallaşma Sürecine Etkileri, 2015. http://www.muharrembalci.com /hukukdunyasi/makaleler/birikimlerII/106.pdf 38 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 2004, m. 230-234. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 212 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri Zina, temel haklar bakımından özel hayatın gizliliği hakkı ile aile hayatının korunmasına ilişkin hakkın tam ortasında yer alır. Bunun ceza hukukunda belirgin hale gelmiş durumu “özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu” ile “aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali” suçunda görmek mümkündür. Bireylerin karşılıklı rızalarına dayanarak ahlaki ve hukuki meşruiyeti bulunmayan bir ilişki içinde bulunmalarının toplumsal yansımaları en genel manasıyla ailenin ve gençliğin korunması yönüyle ortaya çıkar. Zina fiilinin birey, aile ve toplum düzeyinde yansımaları Şema 2’de düzenlenmiştir. 213 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri 214 Şema 2. Zina Olgusunun birey, aile ve topluma yönelik yansımaları The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 IV. AVRUPA BİRLİĞİ (AB) ÜYESİ (YA DA ADAY) ÜLKELERİN KANUNLARINDA ZİNA DÜZENLEMELERİ Avrupa Birliği’nin 1998’den bugüne kadar yayınlanmış olduğu ilerleme raporlarında, zinaya ilişkin doğrudan bir değerlendirme bulunmamakla beraber 2002 yılı ilerleme raporunun Sosyal Politika ve İstihdam başlıklı 13. bölümünde kadın ve erkek arasında muamele eşitliğine ilişkin olarak, 2002 Yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Medeni Kanunun önemli bazı iyileştirmeler getirdiği ifade edilmiştir. Bu çerçevede aile reisi kavramını kaldırılması, kadınlara ve çocuklara evi ilgilendiren kararlarda söz hakkı tanınması ve kadınlara kocalarının zina yapmaları halinde boşanma davası açma hakkı verilmesi, evlilik birliği sırasında edinilmiş tüm malların eşit olarak paylaşılmasının temini önemli gelişmeler olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada incelenebilen 21 AB üyesi (ya da aday) ülkenin ceza kanunları bakımından “zina” fiilinin suç olarak kabul edilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu ülkelerin medeni kanunları kapsamında ‘‘zina’’ pekçok ülke bakımından hukuken düzenlenmiş bir boşanma sebebi ya da tek başına bir boşanma sebebi de teşkil etmemektedir. Bu incelemeler sonucunda Avrupa Birliği üye ya da aday ülkeler özelinde aşağıda ülkelerin medeni kanunu, ceza kanunu ve aile kanunların incelemelerine ilişkin sonuçlara yer verilmektedir. 1. Orta Avrupa Ülkeleri Bu başlık altında Almanya, Avusturya, Belçika, Hollanda, Macaristan ve Polonya’nın ilgili kanunları incelenmiştir. Almanya Medeni Kanunu evlilik akdinin eşlerden birinin başvurusu üzerine, sadece mahkemeler tarafından sonlandırılabileceği hükmüne yer vermektedir [Alman Medeni Kanunu, Kısım 1564 (1)]. Ayrıca Almanya Medeni Kanununa göre tek boşanma nedeni evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesi olarak sayılır [Alman Medeni Kanunu, Kısım 1565 (1)]. Evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesi eşlerin boşanma sürecinde mahkeme tarafından bir arada yaşayamayacakları hükmüne varması ile mümkündür. Bu şart, ayrıca eşlerin bir yıl boyunca ayrı yaşamaları halinde ve beraberce boşanma talebinde bulunmaları durumunda yerine getirilmiş sayılır [Alman Medeni Kanunu, Kısım 1566 (2)]. Ancak, bakıma muhtaç küçük çocukların bulunması özel durumların mevcut bulunması halinde, mahkeme evliliğin sürdürülmesi kararına da varabilir [Alman Medeni Kanunu, Kısım 1568].39 Avusturya kanunlarında bu süreç üç boşanma sebebi üzerinden sınırlandırılmıştır. Bunlar; (1) eşlerin anlaşması, (2) üç yıl süreyle eşlerin ayrı yaşaması ve (3) eşlerden birinin diğerinin onurunu kıracak hatalarıdır. Onur kırıcı hatalar arasında, özellikle eşlerden birinin sadakatsizliği ve eşlerden birinin diğerine şiddet uygulaması sayılır.40 Belçika kanunlarında Almanya ve Avusturya kanunlarından farklı olarak kadının zina yapması Ceza Kanunu kapsamında suç kabul edilmiş ve hapis cezası (3 ay ila 2 yıl) ile cezalandırılmıştır. Erkek ise ancak zinanın sürekli olması halinde başlarda para cezasıyla ile cezalandırılmıştır. 1970 yılında yapılan bir değişiklikle hapis cezası ile (3 ay ila 1 yıl) cezalandırılmaya başlanmış ve daha sonra 1987 yılında yapılan bir değişiklikle zina suç olmaktan çıkarılmıştır. 41 39 Almanya Medeni Kanunu, http://www.iuscomp.org/gla/statutes/BGB.htm Avusturya Medeni Kanunu, http://www.ris.bka.gv.at/GeltendeFassung. 41Belçika Medeni Kanunu, https://www.legifrance.gouv.fr. Erişim Tarihi: 08.07.2016 40 215 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri Belçika kanunlarında ayrıca zina, aile hukuku anlamında (Medeni Kanun Madde: 229) boşanma sebepleri arasında yer alır. Diğer boşanma nedenleri arasında eşlerden birinin diğerine şiddet uygulaması (Madde: 231) ve fiili ayrılık (Madde: 232) sayılır. Ancak, boşanmak için gerekçe ne olursa olsun, başta evlilikten doğan yükümlülüklerin bilerek ve sürekli yerine getirilmemesi olmak üzere bazı koşulların oluşması gerekir. 42 Hollanda ceza kanunu bağlamında, zina suç olarak kabul edilmemektedir. Eşler, tek başlarına ya da müştereken boşanma dilekçesi vererek boşanma talebinde bulunabilmektedirler. Tek bir boşanma sebebi bulunmaktadır. Bu şartta da evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesidir. Dolayısıyla zina fiilini tek başına boşanma sebebi olarak görülmediği sonucuna ulaşılabilir.43 Bu yaklaşım ayrıca yetişkin iki bireyin evlilik birlikteliğinin sonlanmasına karar verdiğinde gerekçesinin üzerinde durulmasının gerekli olmadığını göstermesi açısından önemli bulunmaktadır. Macar kanunlarında ise ceza kanunu bağlamında, zina suç olarak kabul edilmemektedir. Eşlerden birinin ya da ikisinin başvurusu üzerine yetkili mahkemenin evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiği kanaatine varması boşanma sebebi olarak görülmektedir [Aile Kanunu Madde 18(1)]. Ancak, Macar Kanunlarında, somut sebepler sayılmadığı için hakimin olay bağlamında durumu değerlendirmesi gerekir. (Aile Kanunu Madde 7-22).44 Bu durum eşlerin somut gerekçe sunmadığı anlamına da gelmemelidir. Bu gerekçe somut olarak belirtilmese de mahkeme sürecinde evlilik birliğinin sürdürülmez hale gelmesi durumunu gerekçelendirmesi beklenir. Polonya kanunlarında evlilik birliğinin, geri döndürülemez bir biçimde sürdürülemez hale gelmesi, boşanma için tek sebep olarak görülmemektedir.45 2. Kuzey Avrupa Ülkeleri Bu başlık altında Finlandiya, Estonya, İzlanda, Letonya, Litvanya, Lüksemburg ülkelerinin ilgili kanunları incelenmiştir. Finlandiya kanunlarında eşlerden birinin, gerekçe belirtmeksizin, boşanma formunu doldurarak Bölge mahkemesine iletmesinin ardından altı aylık bekleme süresi bulunur. İki yıl ayrı yaşayan eşler için altı ay bekleme süresi bulunmamaktadır. Bölge mahkemesi, eşlerin kişisel ilişkileri ya da boşanma talebinin gerekçesini dinlemeksizin, altı aylık bekleme süresi ardından boşanmalarına karar verebilir.46 Finlandiya Medeni Kanunu eşlerin boşanma kararı alsa bile bekleme süresi ile sınırlaması eşlerin vermiş olduğu bu karardan dönebileceğine ilişkin varsayıma dayanır. Çünkü her boşanma kararı için gerekçe eşler açısından psikolojik ve sosyo kültürel özellikleri bakımından farklılık gösterebilir. Zina fiiline ilişkin bir düzenleme Finlandiya kanunlarında bulunmamaktadır. Estonya kanunlarında boşanma, nüfus müdürlüklerinde ya da mahkemelerde gerçekleştirilebilmektedir. Nüfus müdürlüklerinde boşanabilmek için, eşlerin yazılı anlaşmaya varmaları beklenir. Yazılı anlaşmanın bulunmadığı hallerde, eşler boşanma taleplerini mahkemeye götürmekte ve mahkemenin de mezkur evlilik akdinin tamir edilemez bir şekilde bozulduğu kanaatine varması gerekir.47 Estonya kanunlarında da zina fiiline ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 42 Belçika Medeni Kanunu, https://www.legifrance.gouv.fr. Hollanda Medeni Kanunu, http://www.dutchcivillaw.com 44 Macaristan Aile Kanunu, http://www.perfar.eu/policies/hungarian-family-act. 45 Polonya Medeni Kanunu, http://www.ebrd.com/country/sector/law/st/core/laws/polcc.pdf 46 Finlandiya Medeni kanunu, http://www.civil.codes.com 47 Estonya Aile Kanunu, http://www.ilo.org/dyn/natlex/natlex4.detail 43 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 216 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri İzlanda Ceza kanunu bağlamında, zina suç olarak kabul edilmemektedir. Zina boşanma sebepleri arasında özel olarak sayılmıştır. Ancak, zina sebebiyle boşanma talep tarafın, eşinin zina yapmasına sebep olmaması gerekir.48 Letonya kanunlarında boşanma, eşlerden birinin ya da eşlerin beraberce yapacakları başvuru üzerine, mahkemenin evliliğin geri dönüşü olmayan bir şekilde zarar gördüğüne karar vermesi halinde gerçekleşebilir. Letonya kanunlarına göre, eşlerden bir tanesinin bir başka kişiyle yaşaması ve bu ilişkiden bir çocuk sahibi olması ya da çocuk beklemesi boşanma sebepleri arsında sayılır. Eşlerin üç yıl süreyle ayrı yaşamaları ve eşlerden birinin diğerine şiddet uygulaması da boşanma sebepleri arasında sıralanır.49 Litvanya kanunlarında zina boşanma sebepleri arasında sayılmamaktadır. Boşanma, evlilik tarihi üzerinden bir yıl geçmiş olması, eşlerin yazılı anlaşmaya varması ve eşlerin hukuki ehliyete sahip olmaları ön şartlarının yerine getirilmesi beklenir. Ayrıca, boşanmanın gerçekleşebilmesi için, mahkemenin eşlerin bir yıldan uzun süre ayrı yaşadıklarına veya eşlerden birinin kayıp olduğuna karar vermesi ya da eşlerden birinin taammüden işlenen bir suç nedeniyle bir yılı aşan bir süre kesinleşmiş cezaya çarptırılmış olması gerekir.50 Lüksemburg kanunları diğer Kuzey Avrupa ülkelerindeki yasal uygulamalar ile benzerlik gösterir. Kanunlarda eşlerin anlaşmaya varması ya da yasada belirtilen şartların oluşması halinde yetkili mahkemelerin alacağı kararla boşanma gerçekleşebilir. Ancak anlaşmalı boşanma için eşlerin en az 21 yaşında olmaları ve evliliğin en az iki yıl sürmesi ön şartlarının yerine getirilmesi beklenir. Eşlerden birinin zina yapması boşanma sebepleri arasında sayılmaktadır. Zina yanı sıra, eşlerden birinin diğerinin onurunu kırıcı ve/veya insanlık dışı davranışlarda bulunması ya da şiddet uygulaması boşanma sebepleri arasında sayılır.51 3. Güney Avrupa Ülkeleri Bu başlık altında Fransa, İspanya, İtalya, Malta ve Portekiz ülkelerinin ilgili kanunları incelenmiştir. Fransa’da kadının zina yapması çok uzun yıllar boyunca Ceza Kanunu uyarınca suç kabul edilmiş ve hapis cezası (3 ay ila 2 yıl) ile cezalandırılmıştır. Erkek ise, zinanın sürekli olması halinde para cezası ile cezalandırılmıştır. Ancak, Ceza Kanununda 1975 yılında yapılan değişiklikle zina suç olmaktan çıkarılmıştır. Ayrıca Fransa’da 2005 yılından bu yana zina tek başına boşanma sebebi de değildir.52 İspanya’da ise zina Ceza Kanunu uyarınca 1976 yılına kadar suç olarak kabul edilmiştir. Erkek bakımından suç teşkil edebilmesi için ise, zinanın sürekli olması şartı aranmıştır. Aile hukuku anlamında ise belirlenmiş boşanma sebepleri bulunmamaktadır, hakimin olay bakımından değerlendirme yapması gerekir. Dolayısıyla zina hukuken düzenlenmiş bir boşanma sebebi teşkil etmemektedir (15/2005 sayılı Yasa). İtalya kanunlarında boşanmanın gerçekleşmesi için evliliğin tamir edilemez bir şekilde bozulmuş olması gerekmektedir. Hakimin, evliliğin tamir edilemez bir şekilde bozulduğuna kanaat getirebilmesi için, İtalyan Ceza Kanunu kapsamına giren çeşitli suçlar boşanma sebepleri arasında sayılmıştır. Ancak, zina, tek başına boşanma sebebi olarak belirtilmemektedir (1 Aralık 48 İzlanda Ceza Kanunu, https://eng.innanrikisraduneyti.is/laws-and-regulations/english/ 49 Letonya Medeni Kanunu, http://andwise.resourceequity.org/record/1128 Litvanya Medeni Kanunu, www.ırt.lt. 51 Lüksemburg Medeni Kanunu, http://www.legilux.public.lu/leg/textescoordonnes/codes/index. html#code_civil 52 Fransa Medeni Kanunu, http://www.legifrance.gouv.fr/WAspad/ListeCodes 50 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 217 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri 1970 tarih ve 898 sayılı Kanun, 1 Ağustos 1978 tarih ve 436 sayılı Kanun, 6 Mart 1987 tarih ve 74 sayılı Kanun). 53 Ayrıca, eşlerin anlaşarak boşanma başvurusunda bulunmaları, boşanmanın gerçekleşmesi için yeterli bulunmamaktadır. Hakim kararını somut gerekçeler ile vermektedir. Boşanma nedenleri arasında, eşlerden birinin 15 yılı aşkın süreyle kesinleşmiş hapis cezası bulunması (siyasi suçlar hariç), şiddet içeren cinsel tercihler, eşlerden birinin diğerinin ya da müşterek çocuklarını öldürmeye teşebbüs etmesi, çocukların cinsel istismarı, cinsiyet değişikliği ve bir eşin diğerine şiddet uygulaması sayılır. Malta kanunlarında eşlerden birinin zina yapması boşanma sebepleri arasında sayılır (Medeni Kanun, Kısım 16). Boşanma sebepleri arasında ayrıca eşe ya da çocuklara karşı ağır müessir fiil içeren yaralanmalar, en az 2 yıl süreyle eşlerden birinin diğerini terk etmesini gerektirir.54 Portekiz kanunlarında eşlerden birinin zinaya teşebbüsü boşanma nedeni olarak sayılmaktadır. 55 4. Birleşik Krallık ve İrlanda Birleşik Krallık’ta yine ceza kanunu bağlamında, zina suç olarak kabul edilmemektedir. İskoçya, Kuzey İrlanda ve Birleşik Krallık ’ta boşanmanın gerçekleşmesi için, evliliğin geri dönülemez bir biçimde bozulmuş olması ve boşanma talebinde bulunan eşin aralarında zina yanı sıra terk etme, ayrı yaşama gibi şartlarında yer aldığı kusura dayalı sebepleri yerel mahkemede ispatlaması gerekir. Boşanma başvurusu, evlenme tarihinden en az 1 yıl sonra yapılabilir.56 İrlanda Ceza kanunu bağlamında, zina suç olarak kabul edilmemekte, ancak boşanma sebepleri arasında sayılır. (Boşanma ve Aile Yasası, 1989). Boşanma sebepleri arasında, ayrıca, eşlerin son beş yıl içerisinde dört yıl süreyle ayrı yaşamaları ve eşler arasında uzlaşma sağlanması gerekir. 57 5. Balkan Ülkeleri Bu çalışma kapsamında Balkan ülkelerinden Romanya ve Yunanistan ülkelerinin ilgili kanunları incelenmiştir. Romanya Medeni kanununda eşlerden birinin zina yapması boşanma sebepleri arasında sayılmaktadır.58 Yunanistan Ceza kanunu bağlamında ise zina suç olarak kabul edilmemektedir. Boşanma sebepleri arasında evlilik birliğinin sarsılması yer almakta, zina da evlilik birliğinin sarsılması nedenlerinden biri olarak sayılmaktadır.59 İtalya Medeni Kanunu, http://www.jus.unitn.it/cardozo/Obiter_Dictum/codciv/Codciv.htm Malta Medeni Kanunu , http://www.lexadin.nl/wlg/legis/nofr/eur/lxwemal.htm 55 Portekiz Medeni Kanunu, http://www.imprensa.macau.gov.mo/bo/i/99/31/codcivpt/indice.asp 56 Birleşik Krallık Mahkeme Prosedür Kuralları, https://www.justice.gov.uk/courts/procedure-rules/civil 57 İrlanda Medeni Kanunu, www.irishstatutebook.ie/eli/2011/act/23/enacted/en/html 58 Romanya Medeni Kanunu, http://www.dsclex.ro/coduri/cciv1.htm 59 Yunanistan Medeni Kanunu, http://www.worldcat.org/title/greek-civil-code/oclc/645975432 53 54 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 218 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri SONUÇ Bu çalışmanın araştırma konusuna ilişkin incelenebilen Türkiye’deki mevcut ve daha önceki yasalar ile Avrupa Birliği üye ya da adaylık sürecindeki ülkelerin medeni kanunları, ceza ve aile kanunları karşılaştırmalı değerlendirildiğinde toplumsal ve kültürel farklılıklar olsa da genellikle benzerlik gösterdiğini söylemek mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 41. maddesinde, ailenin Türk toplumunun temeli olduğu devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağı hükmü yer alır. Bu açıdan değerlendirildiğinde toplumun temeli olan ailenin korunması için devletin zina olgusuna yönelik hukuki ve kurumsal tedbirler alması beklenebilir. Ancak bunun şekli ve yöntemi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada ortaya konulmaya çalışıldığı üzere zina olgusunun birey (kadın-çocuk), aile ve toplum düzeyinde yansımalarını minimal düzeye indirebilmek mümkün olduğunca zina fiilini görünür kılacak yasal düzenlemelerden kaçınmak ve bu sorunsal alanı özel hayatın gizliliği ilkesi çerçevesinde sınırlandırmakla mümkün olabildiğidir. Tarihsel olarak Avrupa Birliği üye ülkelerin özellikle 1970 yıllarda kadın hareketleri ile başlayan ve günümüze kadar geçirmiş olduğu değişim ve dönüşüm bu anlamda en önemli kanıt olarak sunulabilir. Türkiye’de ‘‘zina’’nın AB ülkelerinde olduğu gibi tek başına bir boşanma gerekçesi olmaktan çıkarılarak ‘özel boşanma sebepleri’ yeniden düzenlenebilir ya da tamamen Medeni Kanun’un kapsamından çıkarılabilir. Çünkü Türkiye’de şiddetli geçimsizlik boşanmalarda genel bir gerekçe olarak sunulmaktadır. Nitekim zina fiilinin gerekçe olarak sunulduğu boşanmalarda bu durum kadınlar açısından ağır sonuçlara yol açabilecek (şiddet, kadın cinayeti vb.) olaylara sebebiyet verirken aynı fiili işleyen erkek açısından böyle bir durum söz konusu değildir. Bu çalışmada yer verilen tüm tartışmalardan ‘‘zina’’nın kadın, aile ve topluma yönelik yansımalarını minimal düzeye indirebilmek için bireysel özgürlük alanını daraltan hukuki düzenlemeler ile değil aile hayatına saygı hakkı kapsamında zina ile ortaya çıkmış toplumsal yansımaları ortadan kaldıran yasal meşru zemini olabildiğince genişletmekten geçtiğini söylemek mümkündür. Bu yaklaşım ile özellikle çocuk ve kadınların sosyo-ekonomik, psikolojik, can, mal ve emniyet hakkının yasal ve meşru zemine daha fazla taşınmış olacağı düşünülmektedir. Özetle yasa ve kanunlardaki aile ve boşanma hukukuna ilişkin uygulamalar bireyin temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir bakış açısı ile yeniden değerlendirilebilir. Aile olgusu toplumun tüm kesimlerinin tercih hakları göz önünde bulundurularak yeniden yasal düzenlemeler ile desteklenebilir. Benzer şekilde toplumda fiili olarak çeşitli zorunluluklar nedeniyle ikinci eş durumunda olan kadınlara yönelik tam hukuksal koruma sağlanarak kadın ve çocukların bu tür sosyal sorunların beraberinde getirebileceği ağır sonuçları önleyici yeni yaklaşımlar geliştirilebilir. Bu tür yeni yaklaşımlar aynı zamanda özellikle ataerkil toplumlardaki kadın algısının değişimi ve dönüşümü için önemli katkılar sunabilir. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 219 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri KAYNAKLAR Akıntürk, T. (1996). Aile Hukuku, 4. Baskı, Ankara. Arıkan, Ç. (1992). Yoksulluk, Evlilikte Geçimsizlik ve Boşanma, Ankara. Arıkan, Ç. (1996). Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması, Ankara. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması-2011, s. 232. Barker, L. R. (1999) The Social Work Dictionary, Fourth Edition, Washington DC, NASW Press. Battal, A.(2008). Boşanma Sebepleri, İstanbul, s. 120-143. Benli, F. (2015) Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Kadınlara İlişkin Maddelerinin Değerlendirilmesi ve Kadın Kuruluşlarının Yasallaşma Sürecine Etkileri, http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/makaleler/birikimlerII/106.pdf Çalışkan, İ. (2012). İslam Hukukunda Zina Suçunun Mahiyeti ve Cezası, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 31, 349-365. Dominelli, L. (2002b), Feminist Social Work Theory and Practice, London, Palgrave. Eyce, B. (2014). Demografik Özelliklere Göre Türkiye'de Boşanma, S.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, http:// http://dergipark.ulakbim.gov.tr/sefad/article/view/5000177291 Featherstone, B. (2001). Where to feminist social work?. Critical Social Work, 2(1). Gürsoy, K.T. (1977). Boşanma Sebeplerinde En Yeni Gelişmeler, Ankara Hukuk Fakültesi 50. Yıl Armağanı, (Boşanma Hukuku Haftası), C. II, Ankara. İnal, N. (1992). Uygulamalarda Boşanma Davaları, Yetkin Yayınları, Ankara. Linda A. M. (2009). David Knox and Coraline Schact, Understanding Social Probems, 6th ed. p. 523. Mcnay, M. (1992). “Social Work and Power Relations: Towards a Framework for an Integrated Practice”, Women, Oppression and Social Work Issues in Antidiscriminatory Practice. Ed: M. Langan ve L. Day. Routledge: 48-66. Meder, M. Gültekin, M. (2012). Türkiye’de 2001-2009 Yılları Arasındaki Boşanma Eğilimleri. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz (17), 149-164 Meydan Larousse, c. XII, s. 941. Tatlılıoğlu, K., Demirel, N. (2016). Sosyal bir gerçeklik olarak boşanma olgusu: sosyal psikolojik bir değerlendirme. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, yıl: 4, sayı: 22, s. 59-73. Tuncay, T. ve İl, S. (2006). Sosyal Hizmette Baskı Karşıtı Uygulama, Sosyal Adalet Paradigması Temelinde Bir Özgürleştirme Pratiği, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, 2 (17), 61. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,1982. m.41. Türk Hukuk Lügatı, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın genel Müdürlüğü, 3. Baskı, The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 220 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri Ankara Basımevi, Ankara, 1991, s.371. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, http://www.tdk.gov.tr. Yılmaz T., Fidan F. (2013). Kadın Açısından Boşanma: Yeni bir Başlangıç mı? Ya da son mu? İş Yaşamında Boşanmış Kadın Olmak, cws.emu.edu.tr/.../Tuncay%20YILMAZ%20&%20%20Fatma%20FiDAN.pdf. Yargıtay 2 HD, 2014/10558 E., 2015/2590 K., 24.02.2015 T. Yargıtay 2 HD, 2014/4126 E., 2014/20325 K., 21.10.2014 T. Yargıtay 2 HD, 2009/8940 E., 2010/12941 K., 29.06.2010 T. Yargıtay 2 HD, 2012/22151 E., 2013/9689 K., 08.04.2013 T. Yuval-Davis, N. (2003), Cinsiyet ve Millet. Çev: Ayşin Bektaş İstanbul, İletişim. Yüksekkaya, B. (2015). Bir Boşanma Nedeni: Zina, http://www.academia.edu. Zastrow, C.(2013). Sosyal Hizmete Giriş, Nika Yayınevi, Ankara. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), m.161. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), m, 166. 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 1926, m.440-441 (mülga) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 2004, m. 230-234. INTERNET Almanya Medeni Kanunu, http://www.iuscomp.org/gla/statutes/BGB.htm Avusturya Medeni Kanunu, http://www.ris.bka.gv.at/GeltendeFassung. Belçika Medeni Kanunu, https://www.legifrance.gouv.fr/content. Birleşik Krallık Mahkeme Prosedür Kuralları, https://www.justice.gov.uk/courts Estonya Aile Kanunu, http://www.ilo.org/dyn/natlex/natlex4.detail? Finlandiya Medeni kanunu, http://www.civil.codes.com Fransa Medeni Kanunu, http://www.legifrance.gouv.fr/WAspad/ListeCodes Hollanda Medeni Kanunu, http://www.dutchcivillaw.com İrlanda Medeni Kanunu, www.irishstatutebook.ie/eli/2011/act/23/enacted/en/html İspanya Medeni Kanunu, http://civil.udg.es/normacivil/estatal/CC/INDEXCC.htm İtalya Medeni Kanunu, http://www.jus.unitn.it/cardozo/Obiter_Dictum/codciv/Codciv İzlanda Ceza Kanunu, https://eng.innanrikisraduneyti.is/laws-and-regulations/english/ Letonya Medeni Kanunu, http://andwise.resourceequity.org/record/1128 Litvanya Medeni kanunu, www3.lrs.lt. Lüksemburg Medeni Kanunu, http://www.legilux.public.lu/leg/textescoordonnes/code. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222 221 Boşanma Ve Zina İlişkisi: Türkiye Ve Avrupa Birliği Üye Ülkelerin Yasa Uygulama Örnekleri Macaristan Aile Kanunu, http://www.perfar.eu/policies/hungarian-family-act-act-no-iv-1952marriage-family-and-guardianship-family-act Malta Medeni Kanunu, http://www.lexadin.nl/wlg/legis/nofr/eur/lxwemal.htm Polonya Medeni Kanunu, http://www.ebrd.com/country/sector/law/st/core/laws/polcc. Portekiz Medeni Kanunu, http://www.imprensa.macau.gov.mo/bo/i/99/31/codcivpt. Romanya Medeni Kanunu, http://www.dsclex.ro/coduri/cciv1.htm Yunanistan Medeni Kanunu, http://www.worldcat.org/title/greek-civil-code 222 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 46, Mayıs 2017, s. 201-222