Arda Ege Ünlü ID:21502146 Şiiri Anlamak Şiir nedir? Bir yazı türü mü? Yoksa düşünce ve duyguları özgün bir biçimde dile getirme yolu mu? Şiire sadece bir yazı türü muamelesi yapmak veya onu sıradan bir iletişim aracı gibi görmek, insan aklına, yaratıcılığına ve sanata yapılan bir hakarettir; çünkü şiir başlı başına bir sanattır. "Yazmak" ve "şiir yazmak" tamamen farklı işlerdir hatta ikisi arasındaki tek benzerlik ikisinin de harflerle yapılmasıdır. Bir düşünceyi yazıya geçirdiğinizde "yazmış" olursunuz ve sizin yazdıklarınızı okuyan birisi bu yazılanları öyle ya da böyle bir şekilde anlar. Ancak gerçek bir sanatçı bir "şiir" yazdığında, yazılanlar kelimelerden oluşmaz. Kağıtta alfabeden fazlası vardır; bir beste vardır, onlarca enstrüman içeren; onlarca renk, yüzlerce ton vardır, devasa bir resim çizen; bir ruh vardır, ruhunuza dokunan; çığlıklar, yakarışlar vardır, içinizden bir şeyler koparan; aşk vardır, çaresizlik vardır, umut ve umutsuzluk vardır; yaşam ve ölüm o küçücük kağıt parçası üzerindeki birkaç dize üzerinden size bakar, siz o dizelere baktıkça. Gerçek bir şair, insanın ruhuna ulaşmasını bilendir; ancak tek bir insanın ruhuna değil, bütün insanların ruhuna. Herkese dokunmasını bilir; gerektiğinde sade, gerektiğinde anlaşılması güç olur. Gabriel Garcia Marquez tarafından "Neruda, bütün dillerde 20. yüzyılın en büyük şairi." diye tabir edilen Pablo Neruda, insan aklını patlatırcasına yarattığı çağrışımlar ve duygular ile akıllardan çıkmayan bir ustadır. "Yeryüzünde Konaklama" adlı derlemede melankoliyi, acıyı, erotizmi, yitik aşkı, belleğin gelgitlerini, yalnızlığı zengin bir metafor örgüsüyle yansıtan Neruda'nın sade ve açık savaş şiirleri ise beni en çok vuran şiirleri olmuştur. Bir çeviri olması sebebiyle bir miktar yitirilmiş olan etkileyicilik ve üsluba rağmen kullanılan dil ve şiirlerinin o anlatılmaz özü ve yapısı insanı kendinden geçirmeye yeterken düşünmeyi de zorunlu hale getiriyor. İnsanlık neden bu kadar alçak? Bir insan evladı nasıl olur da bir diğerini öldürebilir? Peki bu oldu diyelim, nasıl olur da milyonlarcası bir bütün olup dünyanın bir başka yerinde yaşayan ve hiç tanımadıkları milyonlarca başka insanı öldürmek adına örgütlenebilir? Bir de bunu sistematik hâle getirip adına "savaş" demek ve bir dünya gerçeği haline getirip bundan kâr etmeye çalışmak nasıl yozlaşmış bir varlığın kafasından geçebilir ki? İşte bu yozlaşmış varlığa "insan" adını veren yine insanoğlunun kendisidir. Kendi kendini bu kadar alçaltmayı başarırken kazandığı hiçbir şey olmadığını anlamak nasıl bu kadar zor olabilir ki? Katliam, yıkım ve ölümden ne tür bir güzellik doğabilir! Neruda'nın İspanyol İç Savaşı'nın getirdiği yıkımları vatansever ve hümanist bir şekilde anlatması; bir zamanlar leylaklar ve gelinciklerden geçilmeyen bahçelerin şimdi çocuk kanıyla sulanmış olduğunu sessiz bir şekilde feryat etmesi ise ancak gönül parçalıyor ama insanoğlu vefasızlığını sürdürüyor. İnsan düşünüyor, diyor ki bu katliamlardan sorumlu olanlar ve bir şekilde bunlara katkı sağlayanlar Neruda'nın bu şiirlerini okusa yine bu katliamları yaparlar mıydı? Yine yüz binlerce, milyonlarca çocuğu yetim bırakırlar mıydı; savaşırlar mıydı nedenini bile bilmedikleri bir savaş için; yok ederler miydi binbir emeklerle kurulmuş güzelim şehirleri? Belki Pablo Neruda'nın sanatı, pasifist felsefesi, hümanizmi bütün bu alçaklığı durdururdu, belki de durduramazdı. Ne de olsa anlamayana bir şeyler anlatmanın mânası yoktur. Peki, böyle olunca ne demek gerek? Neruda'yı anlamamak mümkün müdür? Çünkü bu şiirler insanın ruhuna sesleniyor; hangi insan katliamı, cinayeti, savaşı meşrulaştırabilir ki? Bir başka soru, bir başka çağrışım oluşuyor zihinde: "insanoğlu doğası gereği kötü müdür?". Bu kadar savaş ve katliam binlerce yıldır duraklamadan sürdüğüne göre bu soruyu sormak esas hâline gelmektedir. Ama insanı fazlaca yüceltmek ve onun doğasını "hayvan doğası"ndan ayrı ele almak da pek doğru olmaz. Bir hayvan kötü olabilir mi? Hayır. Peki hayvanlar savaşır mı, öldürür mü? Evet. İnsan da pekâla bunu yapar ama insan akıllıdır, yemek için ya da rahat uyumak için hemcinsini öldürmesi gerekmez. Aç bir timsah gibi, aç bir anne yavrusunu yemez. Ama insan da diğer bütün hayvanlar gibi çıkarcıdır. Çünkü hayat tektir ve empati gereksizdir. Sömürülmeye hazır bir durum varsa bu değerlendirilmelidir. Bu basit ve sıradan bir insanın güdüsüdür. İşte savaşı ve yıkımı meşrulaştıran düşünce budur. Neruda' ya herkes anlam ve hak verebilir. Ancak anlamamazlıktan gelmek, işte bu çıkarcılıktandır. Birkaç insan birkaç milyon üzerinden çıkar elde edebilmek adına karmaşa da çıkarır, savaş da çıkarır, gerekirse gezegeni bile feda eder. Ancak bu erişmek istediğimiz yer olamaz. Bu ancak bizim kökenimizdir, hayvanlıktır; hayvan doğasıdır. Basitlik ve ilkelliktir. Gerçek güç ve potansiyel yıkım ve savaşta değil; birlik içinde özgür bir biçimde herkes adına daha güzel bir dünya adına çalışmaktadır. Erişmek istediğimiz yer, üstün insan ve üstün insanlık ancak böylesine bir idealle mümkün olabilir.