İNGİLİZ ORYANTALİST NİCHOLSON’UN ORTAYA ÇIKARIP TANITTIĞI TEZKİRETÜ’L-EVLİYÂ’ DAKİ TUHAFLIKLAR Anormalities in Tezkiretü’l-evliyâ Found and Introduced by English Orientalist Nicholson Ali Kavaklı* Özet Tasavvufun Türk İslam edebiyatı üzerinde tesiri oldukça fazladır. Özellikle Ferîdüddîn Attar’ın Tezkiretü’l-evliyâ adlı mensur eserinin edebiyatımız üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Tezkiretü’levliyâ’yı ilk defa neşrederek ilim dünyasına tanıtan İngiliz oryantalist ve tasavvuf uzmanı Nicholson’dır. Nicholson, tasavvufun yaşanan İslam’a uygun olmadığını ve Hristiyanlıktan beslendiğini düşünür. Tezkiretü’l-evliyâ’da Nicholson’un bu anlayışından izler bulunmaktadır. Tezkiretü’l-evliyâ gibi birçok tasavvufi eseri çoğunlukla yerli ve yabancı oryantalistler ilim dünyasına tanıtmışlar ve meşhur etmişlerdir. Birçoğu dindar Hristiyan ailelerde yetişmiş olan oryantalistlerin maksadı İslam’ın yayılmasını engellemektir. Tasavvufu, panteizme ve dinler üstü bir inanca araç yapmak isteyen ve İslam dışı bir akım olarak görme eğiliminde olan oryantalistlerin, ilim dünyasına tanıttıkları eserlerin dikkatle incelenmesi gereklidir. Bu yazıda, oryantalistler tarafından meşhur edilen Tezkiretü’l-evliyâ geleneksel İslam inancı ekseninde eleştirel bir bakış açısıyla incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Oryantalizm, Oryantalist, Ferîdüddîn Attar, Tezkiretü’l-evliyâ, Tasavvuf Abstract Sufism has been played a vital role on Turkish İslamic Litareture. Especially, it is well known fact that Ferîdüddîn Attar's prose work called Tezkiretü’l-evliyâ is effective on our literature. Nicholson, being a specialist, firstly introduces and publishes Tezkiretü’l-evliyâ to the scientific world. Nicholson thinks that İslam is fed from a branch of Christianity and Sufism is not compatible with islam and ascetic lifestyle. There are some informations in Tezkiretü’l-evliyâ in which Nicholson’s aproach is seen. He is one of the Western Orientalists and he introduces many sufi works to the scientific world. It is known that many orientalists whose works were associated with Islam, prevent to Islam, grew up in a devout Christian family. It is necessary to be examined that Orientalists, tending to see Islam as a current knowledge of the world outside, make an instrument it on pantheism and religious belief over nonMuslim. Once considering to sufis manners which are read more attention by muslims, it is revealed that these works ought to be examined with a critical perspective in this article in terms of Islam, we try to handle some stranges that we face in Tezkiretü’l-evliyâ been famous by orientalist. Key Words: Orientalism, Orientalist, Ferîdüddîn Attar, Tezkiretü’l-evliyâ, Sufism * Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Öğrencisi, eposta: [email protected]. 8 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Giriş Din, tarih ve edebiyat araştırmaları 19. asırda Batılı araştırmacıların öncülüğünde başlamıştır. Tasavvufla ilgili araştırmalar da Reynold Alleyne Nicholson, Arthur John Arberry, Louis Massignon, Hellmut Ritter ve onların izinde giden Doğulu öğrenciler Abdülbaki Gölpınarlı, Hüseyin Daniş, Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Uludağ gibi araştırmacılar tarafından devam ettirilmiştir. İki asırlık süreç içinde kütüphanelerde bulunan tasavvufla ilgili Arapça, Farsça ve Türkçe birçok eser ortaya çıkarılmış, dini ve ilmi saiklerle yayınlanmıştır. Bu eserlerden biri de İranlı meşhur mutasavvıf ve şair Ferîdüddîn Attar’ın (D.1142-1145) Tezkiretü’l-evliyâ’sıdır. Attar, bu eserinde büyük sufilerin; hayatlarını, kerametlerini, davranışlarını, düşüncelerini anlatmış ve onların sözlerine yer vermiştir(Küçük 2013: 246). Attar, Türk edebiyatında da orijinal fikirleriyle Mevlana’yı yetiştiren alt yapıyı hazırlayan; Türk ve Arap edebiyatlarını etkilemiş bir mutasavvıf olarak görülmüştür (Şahinoğlu 1991: 96). Attar’ın eserleri; Nicholson, Ritter, Pavet de Courteille gibi oryantalistler tarafından tanıtılmış ve neşredilmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı, Helmut Ritter’in Attar hakkında yazdığı makaleyi pek değerli bulur (Gölpınarlı 2006: 16). Attar’ın Mantıku’t-tayr adlı eserini de Avrupa’ya ilk defa tanıtan meşhur oryantalist, Hammer’dir (Sevgi 2003: 30). Tasavvufun ve Türk-İslam edebiyatının önemli kaynakları arasında sayılan Tezkiretü’levliyâ, ilk defa Reynold Alleyne Nicholson (1868-1945)1 tarafından zeyliyle birlikte iki bölüm halinde neşredilmiştir. Pavet de Courteille (1821-1889)2 ise tezkireyi Uygurca tercümesine dayanarak Farsça bir nüshasıyla mukayese edip Fransızcaya tercüme etmiş (Tezkereh-i EvliyāLe mémorialdessaints, Paris 1889-1890) ve Uygurca metniyle birlikte neşretmiştir (Öngören 2012: 75). Oryantalistlerin Attar’ın eserlerine olan ilgisi elbette sebepsiz değildir. Bu ilginin öncelikli sebebi dinidir. Süleyman Derin’in isabetle belirttiği gibi “Oryantalistlerin çoğu dindar Hristiyan ailelerden gelmiş, hatta bir kısmı oryantalist çalışmalar yanında kiliselerde papazlık ve vaizlik gibi dini faaliyetlerde de bulunmuştur”(Derin 2006: 23). Oryantalistlerle ilgili benzer bir değerlendirmeyi Yaşar Nuri Öztürk de yapmıştır. Öztürk, “Hallac uzmanı” olarak tanınan oryantalist Massignon’un Hallac ile ilgili çalışmayı İslam ve ilim namına değil, Hristiyanlık namına yaptığını söylemektedir. Ayrıca Massignon’un Hallac’ı anlatırken istismara her zaman, iftira ve bühtana zaman zaman başvurduğunu belirtmiştir (Öztürk 1976: 55). 1 Çağdaş İngiliz oryantalistlerinin önde gelen ismidir. İslam ansiklopedisi madde yazarlarındandır. Daha çok İslam tasavvufu ve felsefe dallarında uzmandır. Mısır Dil Kurumu üyesidir. İslamiyet’in ruha hitap eden bir din olduğunu inkar eder; onun maddeci olduğunu söyler (Uğur 1993:68). 2 Fransız şarkiyatçısı. College de France’da Türkçe profesörlüğü yaptı. 9 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Oryantalist çalışmaların temel gayesi hızla yayılan İslam’ı engellemek, tahkir ya da tahrif etmektir (Derin 2006: 32). Oryantalist çalışmalardaki tahkir veya tahrifatı tespit edebilmek ise ancak eserleri muhteva açısından tenkide tabi tutmak ile mümkündür. Velilerin hayatlarını anlatan, sözlerini nakleden Tezkiretü’l-evliyâ gibi bir eseri; Müslüman bir okuyucunun ibretle, hayretle ve iyi niyetle okuyacağı düşünüldüğünde bahsi geçen tahkir ve tahrifatı ifşa etmenin önemi daha iyi anlaşılır. Uludağ ve Oryantalistler tarafından meşhur edilen Tezkiretü’l-evliyâ; oryantalistlerin tasavvufu panteizme ve dinler üstücülüğe araç yapma gayretlerini destekler mahiyettedir. Nitekim Uludağ, Attar'da kuvvetli panteist bir temayülün bulunduğunu, ancak bunun henüz sistematik, felsefî ve nazarî bir hal almadığını söylemektedir (Uludağ 1984: 18-19). Fuat Köprülü de Attar’ın panteist anlayışa yakın olduğunu düşünür. Attar’ın Mevlânâ’nın panteizmine yükselemediğini fakat özellikle Mantıku’t-tayr adlı eserinde ancak panteist akidelere göre tefsiri mümkün nadir cihetler olduğunu söyler (Köprülü 1981: 158). Attar’ın panteizme meyleden tasavvuf anlayışına sahip olması, oryantalistlerin Attar’ı ve eserlerini tanıtma gayretlerini açıklamaktadır. Geleneğe tabi olan, yani bilgi ve bakış açısını yabancılardan alan Türk araştırmacıların, oryantalistlerin görüş ve düşüncelerini şüphe duymadan nakletmeleri tabiidir (Coşkun 2014: 16). Nitekim Tezkiretü’l-evliyâ’yı Türkçeye aktaran Süleyman Uludağ, oryantalistlerin çalışmalarından övgüyle bahsetmekte hatta onları bazı Müslümanlardan üstün tutmaktadır. Attar’ın eseri içerik olarak incelemeye tabi tutulmadan, oryantalistlerin eser ve yazarı hakkındaki değerlendirmeleri araştırmacılar tarafından aynen kabul görmüştür. Bu durum eser içerisindeki tuhaflıkların fark edilmesini engellemiştir. Bu yazının amacı, oryantalistler tarafından övgüyle tanıtılan Tezkiretü’l-evliyâ3’nın içeriğini ve mesajlarını ortaya çıkarmak, bununla beraber eserin daha doğru bir şekilde tanınmasına katkı sağlamaktır. Nicholson’ın İslam’a ve Tasavvufa Bakışı, Tasavvufa İslam Dışı Kaynaklar Bulma Gayreti Tezkiretü’l-evliyâ’yı ilim dünyasına ilk defa Reynold Alleyne Nicholson tanıtmıştır. İngiliz oryantalist ve tasavvuf uzmanı olan Nicholson, Mystics of Islam adlı eserinde tasavvufun Vedantik, Budistik, Hellenistik kültürler gibi geniş bir yelpazeden etkilendiğini ve orijinal 3 Bu yazıda Tezkiretü’l-evliyâ’nın Süleyman Uludağ tarafından 1984 yılında neşredilen baskısı incelenmiştir. Eserin 1984 baskısından başka 1991 ve 2007 yılları baskıları da vardır. 10 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” olmadığını vurgular. Nicholson, tasavvuf ve züht yaşam tarzını, İslâm dininin Hristiyanlıktan beslenen bir kolu gibi algılamış ve bu düşüncesini yer yer ispata çalışmıştır (Altunel 2011: 9). Bu anlayış tarzı oryantalistlerin İslam’a bakışından izler taşımaktadır. Nitekim oryantalistlerin İslam ile ilgili en temel savundukları tezlerden biri, Hz. Muhammed'in dininin yeni bir din olmayıp Hristiyanlığın sapık bir kolu olduğudur (Kuzudişli 2003: 142). İlginç olan 19. asırda oryantalistlerin buldukları eserlerin içerik bakımından oryantalist bakış açılarına malzeme sunmalardır. Örneğin Nicholson, tasavvuftaki takva ve züht anlayışının Hıristiyanlıkla benzer olduğunu düşünür. Ona göre, sufi kaynaklar, İncil’e ve Hz İsa’nın öğretilerine yaklaşan fikirleri nakletmişlerdir. Tasavvuftaki ilâhi aşk doktrini, sessizlik orucu, züht yaşam, zikir gibi eylem ve kavramlar Hıristiyan kaynaklardan alınmış gibi verilmiştir (Altunel 2011: 8). Nicholson, Mystics of Islam adlı eserinde tasavvufun İslam dışı olduğu ispatlamak için Hz. Muhammed’in (a.s.) ümmetine hayatın içinde kalmalarını, inzivaya çekilmemelerini, dünya nimetlerinden yararlanmalarını ve cihadı tavsiye etmesini ve ayrıca kendisinin evlilik yapıp bu hususta ümmetini de evlenmeye teşvik etmesini delil olarak gösterir (Altunel 2011: 120). Süleyman Uludağ’ın Oryantalistlerin Tasavvufu Sünni Müslümanlardan Daha İyi Anlayabileceği İddiası Tezkiretü’l-evliyâ üzerinde en kapsamlı tercüme çalışmasını yapan ve aynı zamanda tasavvuf tarihi uzmanı olan Süleyman Uludağ, oryantalistlerden övgüyle bahseder. Uludağ, akıllarının inkâr bağı ile kapalı olmadığı için oryantalistlerin önyargılardan uzak olduklarını düşünür. Uludağ, bir röportajında, tarikat mensubu bir hocanın kendisine sorduğu “Nicholson, Arberry, Massignon, Schimmel gibi gayrimüslimler tasavvuf ve sufileri neden araştırıyor, inceliyorlar? Onlar evliyadan ve onların eserlerinden ne anlıyorlar? İslâm’daki ermişleri ve Hak dostlarını anlamak onların ne haddine.” sorusu üzerine, soruda bahsi geçen oryantalistlerin basiret gözlerinin açıklığı nedeniyle tasavvufa ilgi duyduklarını, ayrıca bilimsel tavırlarının ve tarafsızlıklarının onları tasavvuf konusunda inkârcı bir tutumdan uzak tuttuğunu söyler (Uludağ 2007:225). Uludağ’a göre, sufiliğin anlaşılması için Müslüman olmaya gerek yoktur. Çünkü ona göre evrensel nitelikteki tasavvufun (mistisizmin, sırlılığın) İslam çevresindeki adı sufiliktir. Burada, Batılıların 19. ve 20. Asırlarda bütün dinleri, aşk, hümanizm ve tasavvuf bağlamında birleştirerek anlamsızlaştırma ve yok etme projeleri hatırlanmalıdır. Uludağ, evrensel niteliği olan tasavvufun oryantalistler tarafından bazı Müslümanlar göre daha iyi anlaşılabileceğini şu sözleri ile anlatır: “Sufiliğe ilgi ve sempati duyan bazı meraklı 11 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” gayrimüslimler bir şekilde sufiliği anladıkları halde, sufiliği “Red ve İnkâr” eden bazı Müslümanlar bu akımı ya hiç anlamamakta veya çok yanlış anlamaktadırlar. Bunlar ne kadar akıllı, zeki ve bilgili olurlarsa olsunlar sufiliği gereği gibi ve doğru olarak anlayamazlar. Red ve inkâr hali bunların sufilikteki hakikatleri görmelerine engel olan bir perde olmuştur.” (Uludağ 2007: 225).4 Uludağ, Tezkiretü’l-evliyâ’yı tercümede izlediği yol hakkında bilgi verir ve eseri tercüme ederken inisiyatif kullandığını söyler. Metinlerdeki noksanlıklar ve hatalar nedeniyle hatalı yerlerde eserin kaynaklarına ve tasavvufun diğer ana eserlerine müracaat ettiğini belirtir. Uludağ sadece bir aktarma yapmadığını, tezkirenin metninde bulunmayan birçok tashih ve ikmale de yer verdiğini anlatır (Uludağ 1984: 24). Eseri tekmil için Uludağ’ın gösterdiği bu gayretin, eseri daha muteber hale getirmeye dönük olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anlamlıdır. Bütün bu tasarruflarına rağmen eserdeki bazı itikadı sarsıcı, sünneti değersizleştirici, cahilliği tasavvuf kılıfıyla teşvik edici tuhaflıklara karşı, okuyucuyu müsamahalı olmaya çağırır: “Tezkirede birbiriyle uyuşmayan ifadeler, yekdiğeriyle çelişen sözler gördüğümüz zaman hemen meseleyi hataya bağlamamalıyız. Tutarsız ve ters gibi görünen ibarelerin maksatlarını göz önünde tutarak bir izah yolu aramamalıyız. Zira tasavvufta tezat ve tenakuz teşkil eden ifadelerin kullanılması, nadir görülen hallerden değildir.” (Uludağ 1984: 39). Bu çalışmada Tezkiretü’l-evliyâ’yı verdiği mesajlar açısından eleştirel bir bakış değerlendirmeye çalışacağız. Tezkiretü’l-evliyâ’da oryantalistlerin anlayışlarıyla ve amaçlarıyla örtüşen, yüzyıllardır yaşanagelen İslam’a aykırı olan bazı tuhaflıkları tespit ettik. Tespit ettiğimiz tuhaflıklar bu yazıda ele alınanlar ile sınırlı değildir. Başka yazıların konusu yapmayı düşündüğümüz tuhaflıkları şöyle sıralayabiliriz: Velilerin “Ene’l-Hak” anlayışını cezb ve istiğrak halinde değil bilinçli olarak benimsemiş olduklarını gösteren sözleri, velilerin Allah kul münasebetine yakışmayan ve peygamberleri küçük gören sözleri, velilerin cebrî bir kader anlayışını benimsediklerini gösteren ve farz olan ibadetleri küçümseyen sözleri, velilerin diliyle İslam şiarının5 değersiz tasvir edilmesi, dinler üstülüğü telkin etmesi açısından Hristiyanlığa ve 4 Kanaatimizce vahdet-i vücudu, İslam’a ters düşen söz ve davranışları ret ve inkâr eden tarihteki ve günümüzdeki Müslümanların bu şekilde suçlanması doğru değildir. Müslümanlar, tabiî olarak, İslamî konularda düşüncelerinin merkezine hakiki İslam’ı, hadisleri ve Hz. Muhammed’i koymaktadırlar. Müslüman bir araştırmacının, fikirlerini kısmen Yunan ve Hind felsefelerinden alan ve panteizmden bir vahdet-i vücut inancı çıkaran bir sufiye ve eserlerine eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmasını garipsememek gerekir. Zira sorgulayıcı ve muhakeme edici bakış açısı, akademisyenliğin birinci şartıdır. Araştırmacıların İslami bir eseri sorgularken kriter olarak sahih ve geleneksel İslamı kullanmaları, onlar için bir nakise olarak görülmemelidir. 5 Şiar: Allah’a kulluk etmeye vesile olan, saygı gösterilmesi ve korunması gereken belli ibadet, işaret ve semboller anlamında terim(Özervarlı 2010: 123) 12 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Yahudiliğe ait değerlerin velilerin diliyle övülmesi ve şeytanın masum gösterilmesi, velilerin hırsız ve cimri olarak tasvir edilmesi. Tezkiretü’l-evliyâ’da Tasavvufu Şeriattan Ayırma Gayreti ve İbadetlerin Değersizleştirilmesi Nicholson, Studies in Islamic Mysticism adlı eserinde, Ebu Said Ebu’l-Hayr hakkında yazdığı makalesinde, Ebu Said’in gençliğini harcadığı dini ve şeriatı bırakıp tasavvufa döndüğünü söyler. Nicholson, Ebu Said’in tamamen şeriatı terk ettiği söyler ve yeni bir dine girdiği izlenimi veren ifadeler kullanır (Altunel 2011: 99). Nicholson’un bu ifadeleri, tasavvufu İslam’dan ve İslam’ın şer’i hükümlerinden ayrı ve üstün gördüğünü göstermektedir. Tasavvufu öz, şeriatı kabuk gören bu anlayışın benzeri, Annemarie Schimmel’in “Hallac, Kurtarın Beni Tanrıdan” adlı eserinde de görülür. Hallac’ın mektubundan şöyle ifadeler aktarılır: “Tanrı sana, şeriatın zahirini kapatsın ve imansızlığın gerçek mahiyetini açsın; zira şeriatın zahiri gizli imansızlıktır, imansızlığın gerçek mahiyeti ise açık idraktir” (Schimmel 2009: 64). Şeriatın zahirinden maksadın ibadetler olduğu açıktır. Oysaki ibadetler, sûfîlere göre Allah’ın rızâsını kazanmak, O'na yaklaşmak ve O'nun huzurunda olmak için vazgeçilmez bir araçtır (Uludağ 1999: 247). Tezkiretü’l-evliyâ’da Nicholson’un ve oryantalistlerin şer’i hükümlere bakışından izler taşıyan, ibadetleri küçümseyen tuhaflıklar vardır. Şeyh Ebu Bekir Vâsıtî bahsinde, bir şeyhin Ebu Osman’ın müritlerine ibadet etmelerini öğütlemesine karşı çıktığı anlatılır ve şeyhin şöyle dediği nakledilir: “Size emrettiği şu şey katıksız mecusiliktir, taatın Hallakına ve yaptırıcısına bakıp taattan gaib olmaya rağbet etmeyi niçin emretmiyor?” (Uludağ 1984: 765-766). Bu sözlerle, tasavvufa girip Allah’a gönül verdikten sonra ibadet etmeye gerek olmadığı mesajı verilmektedir. Nicholson’un tasavvufu, İslam’ın şer’i hükümlerinden üstün gören anlayışı ile burada verilen mesaj örtüşmektedir. Benzer bir değersizleştirme, Tezkiretü’l-evliyâ’nın Şeyh Ebul Hasan Harakanî bahsinde de bulunmaktadır. Bu bahiste Harakanî’nin dilinden şöyle denilir: Yer ve ehline, taatleri, sebebiyle nasıl bir üstünlük verilmiştir ki; bu yüzden sana da bir üstünlük verilsin? Şu halde neden amelini daha da artırıyorsun? Şeriatın, seni vazifelendirdiği kadar bir muameleye sahip olman kâfidir, onun sana ne emrettiğini bilmeni temin edecek kadar ilim yeter. Şunu yiyeyim, bunu yiyeyim, dememen için yediğin şeyin rızkın olduğunu bilmeyi sağlayacak kadar yakin yeter (Uludağ 1984: 732). Bu ifadelerle ibadet ile bir üstünlük elde edilemeyeceği, ameli arttırmanın faydasız olacağı, en az düzeyde ibadetin kâfi olduğu, İslamî 13 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” ilimleri derinlemesine öğrenmenin gereksiz olduğu mesajı verilmektedir. Burada tasvir ve telkin edilen Müslüman tipinin, Kur’an ve hadislerde anlatılan Müslüman tipinden farklı olduğu açıktır. Tezkiretü’l-evliyâ’da namaz ibadetini değersizleştiren ifadeler bulunmaktadır. Allah’ın Kur’an’da Hz. Peygamber’e has olmak üzere emrettiği gece namazı6 hakkında Ebu Ali Dekkak bahsindeki tasvirler tuhaftır. Ebu Ali Dekkak, gece namazına kalktığı sırada hastalanan müridine şöyle nasihatte bulunur: “Senin fuzûlî (ve nafile) işlerle ne işin var ki kalkmış gece namazı kılıyorsun? Öyle yaparsan işte böyle acılara müptela olman kaçınılmaz olur. Sana lazım olan (nafile namazı değil) , mundar dünyayı kendinden uzaklaştırmandır. Başı ağrıyan bir kimsenin ayağına yağ (ve ilaç) sürülecek olursa, o kimse asla iyi olmaz. Pis elle yıkanan bir elbise hiç temizlenebilir mi? (Uludağ 1984: 682). Bu sözlerde şeyhin müridini dünyadan sakındırması söz konusu ise de Hz. Peygamber’in sünneti olan gece ibadetinin “fuzûlî” olarak nitelenmesi ve müridin hastalığının sebebi olarak görülmesi, gece namazını değersizleştirme gayretini göstermektedir. Tezkiretü’l-evliyâ’da hac ibadeti ile ilgili de tuhaf tasvirler bulunmaktadır. Şeyh Ebu Hasan Harakanî, hacca gitmek ve Allah’ı talep etmek için Hicaz’a (Mekke-Medine) gitmek üzere olan birine şöyle demektedir: “İyi ama Horasan'ın Allah'ı nerede ki Hicaz'a gitmek icab ediyor? Peygamber (a.s) Çin'de bile olsa ilim talep ediniz, buyurmuştur. Allah'ı talep ediniz, dememiş ki? (Uludağ 1984: 735). Bu sözlerle ilim talep etmenin önemi anlatılmak istense de İslam’ın farz ibadetlerinden olan hac ibadetinin gereksiz olduğu mesajı verilmektedir. Hac ibadetini değersiz gösterme ve şeytanı masum gösterme gayreti Tezkiretü’l-evliyâ’nın Ebu Abbas Kassab bahsinde de bulunmaktadır. Ebu Abbas Kassab’ın şöyle dediği aktarılmıştır. “İblis, Allah'ın maktulüdür, Allah'ın maktulünü (ve kurbanını recm edip) taşlamak civanmertlik değildir” (Uludağ 1984: 682). Şeytanın Allah’a isyan etmesinin de masum görüldüğü bu sözlerle hac ibadetinin önemli vecibelerinden olan şeytan taşlamanın mertçe bir davranış olmadığı söylenmiştir. Tezkiretü’l-evliyâ’da Sünnetin ve Hadislerin Değersizleştirilmesi Tezkiretü’l-evliyâ’da hadisleri ve Hz. Peygamberin sünnetini değersiz gösteren tasvirler bulunmaktadır. Hâlbuki “Hz. Peygamber’in söz, fiil ve onaylarının ortak adı, şer‘î delillerin 6 “Geceden de sana mahsus fazla bir namaz olarak uykudan kalk, Kur'an ile teheccüd kıl, yakındır ki Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud’a vardıra.” (İsra-17/79) Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Kur’an Meali, s.291 14 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” ikincisi” olarak tarif edilen hadis, İslam inancının Kuran’dan sonra en önemli kaynağıdır (Bedir 2010: 150). Hz. Peygamberin şu hadisi de sünnete bağlı olmanın önemini ortaya koymaktadır: …Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti.” (Muvatta, Kader 3, 2, 899) http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015]. Tezkiretü’l-evliyâ’da hadisi ve sünneti öven ifadelere yer verilmesine rağmen, bazı yerlerde, okuyanların zihninde şüphe uyandırabilecek tuhaf ifadeler kullanılmıştır. Ebû Süleyman Darânî bahsinde, şöyle bir ifade geçmektedir:“Evlenen, (maişet için) sefere çıkan ve hadis tahsil eden dünyaya dalmış olur. Ancak saliha hatun dünyadan değil, ahiretten sayılır” (Uludağ 1984:314-5). Buradaki ifadelerde dünya hayatının geçiciliği ve insanı Allah’tan alıkoyan her şeyin terk edilmesi gerektiği anlatılmıştır. Bu, yaşayan sûfi geleneğine uygundur. Ancak bu doğru mesajların arasına sıkıştırılan “Evlenen, (maişet için) sefere çıkan ve hadis tahsil eden dünyaya dalmış olur” ifadeleri Hz. Peygamber’in sünnetine ve İslam inancına terstir. Hadis tahsil etmenin de “dünyaya dalmak” olarak tasvir edilmesi, eserin yazılış amacına uymayan bir tuhaflıktır. Tezkiretü’l-evliyâ’da Hz. Peygamber’in sünneti olan evlilikle ilgili olumsuz tasvirler vardır. Cüneyd-i Bağdadî’nin dilinden evliliğin bir mürit için hayırsız olduğu anlatılmaktadır: “Bir mürid evlenir ve ilimle meşgul olursa, artık ondan hayır gelmez.” (Uludağ 1984: 474). Süfyan-ı Servi’ye atfedilen şu sözler ile evliliğin ve çocuk sahibi olmanın kişiye hayır getirmeyeceği anlatılmaktadır: “Bir adam evlendi mi gemiyle deniz yolculuğuna çıkmış olur; çocuğu oldu mu, gemi parçalanmış olur”(Uludağ 1984:265). Tezkirenin Ebu Süleyman Darânî bahsinde; evlilik ve çocuk sahibi olmak imanı zayıflatan bir iş olarak tasvir edilmektedir: “Çoluk çocuk insanın yakinini zayıflatır. Zira yalnız olan kişi acıkınca ferahlar ama çoluk çocuğu varsa, onların rızkını aramaya koyulur. Aramaya koyulunca da yakini za'fa uğrar”(Uludağ 1984:217). Evlilik, Hz. Peygamber’in önemli sünnetlerinden biridir ve Hz. Peygamber tarafından ümmetine emredilmiştir: “…Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı siz(in çokluğunuz) ile iftihar edeceğim. Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (Kütübü Sitte 6257) http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Evlilik, İslam’ın temel düsturlarından biridir. Nitekim Uludağ “Ruhbanlık ve Tasavvuf” adlı yazısında bu durumu şöyle ifade etmiştir: “İslam dini, evliliği tavsiye ve teşvikle birlikte farz kılmamıştır. Günah işleme kaygısı taşımayanlar bekâr yaşayabilirler. 15 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Hayatta karşılaşılan bir takım olumsuzluklar böyle bir hayatı tercih sebebi olabilir. Bekâr yaşamak günah olmamakla birlikte bir erdem ve sevap sayılması da caiz görülmez.” (Uludağ 2004: 21). Velilerin daha çok ibadet yapabilmek ve Allah’a yakın olabilmek için evlenmemeyi tercih etmelerinde bir sakınca olmayabilir. Ancak onların Hz. Peygamber tarafından teşvik ve tavsiye edilen evliliği ve çocuk sahibi olmayı değersiz gösteren, evlenenleri ve çocuk sahibi olanları suçlayan sözler söylemeleri doğru değildir. Tezkiretü’l-evliyâ’da velilerin dilinden evlilik ve çocuk sahibi olmayı değersiz gösteren sözleri destekler mahiyette görünen “Ey iman edenler, sizi ne mallarınız, ne çocuklarınız, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanlardır.” (Münafikun 63/10) ve “Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır”.(Enfal 8/28) ayetleri; çocuk sahibi olmayı değil, çocuk yüzünden Allah’tan uzak kalmayı nehyetmektedir. Evlilikle ilgili benzer bir değersizleştirme çabası, 19. asırda bulunup yayınlanan Ahmediyye adlı eserde de karşımıza çıkar. Yazıcızade Ahmet Bican’a ve Diyarbakırlı Ahmedî’ye atfedilen eserde “Rabia Hatun” ile ilgili bir hikâye vardır. Bu hikâyede ısrarla evliliğin insanı Allah’tan uzaklaştıracağı mesajı verilir ve “Nefsinden emin olan evlenmesin” denir (Coşkun 2014: 8). Tezkiretü’l-evliyâ’da velilerin dilinden evlilikle ilgili aktarılan sözler ile Rabia Hatun’a atfedilen sözlerin benzerliği, 19. asırda batılıların elleriyle sunulan bu eserlerin aynı zihniyetin ürünleri olduğu fikrini akla getirmektedir. 19. asırda, yine Batılıların öncülüğünde ortaya çıkan diğer tezkirelerde, bekâr veya evlilik düşmanı olarak tanıtılan bazı “faziletli” insanların aslında ahlaksız (mahbub-dost) oldukları mesajı verilmektedir.7 Evlilik, toplumum ahlaki yapısının temelidir ve toplum için hayati bir müessesedir. Buna rağmen Müslümanlarca dini içerikli olduğu ve güzel ahlakı tavsiye ettiği düşünülen eserlerde tasavvuf kılıfı içinde değersiz gösterilen bir fiil olarak tasvir edilmesi dikkat çekicidir. Tezkiretü’l-evliyâ’da Hz. Peygamber’in ümmetine hadisleri ile emrettiği, Kur’an öğrenme ve ilim ile meşgul olma değersiz bir iş olarak tasvir edilmiştir. Cüneyd-i Bağdadî’den aktarılan sözler şöyledir: “Müridlere yaraşan, namazda ihtiyaç duyacakları zamm-ı sûreler, fatiha ve Kulhüvallah hariç hiçbir şey öğrenmemektir” (Uludağ 1984: 474). Hz. Peygamber tarafından teşvik edilen ilim öğrenmenin, müritlere yakışmayan bir hal olarak tasvir edilmesi tuhaftır. Hz. Peygamber, hadisleriyle Kur’an öğrenmeyi ve ilim ile meşgul olmayı öğütlemiştir: 7 Bakınız: Korkmaz Vedat (2014). Anekdotlarındaki Mesajlar Bakımından Latîfî ve Âşık Çelebi Tezkirelerinin Tenkidi, Turkish Studies-International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Volume 9/6. Spring 2014. s. 745-760. 16 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” “…Resûlullah (A.s) buyurdular ki: Feraizi ve Kur'an-ı öğrenin ve halka da öğretin, zira benim ruhum kabzedilecek ve ben aranızdan gideceğim. (Tirmizi, Feraiz 2, 2092). http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] “…Resûlullah’ın (A.s) şöyle dediğini işittim: "Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir. (Ebu Davud, İlm 1, 3641). http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] “… Alimin âbide üstünlüğü, benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir.” (Tirmizi, İlim 19, 2686).http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Haddizatında Tezkiretü’l-evliyâ’da sünnet; uyulması gereken hal ve hareketler bütünü olarak gösterilir ve sünnete uymayanların yoldan çıkacağı ihtarı yapılır (Uludağ 1984:188). Eseri çelişkili hale getiren hadis ve sünnet ile ilgili bu tarz olumsuz tasvirler, eseri zihniyet bakımından oryantalizme ve onun hedeflerine yaklaştırmaktadır. Bu açıdan Tezkiretü’levliyâ, Mantıku’t-tayr gibi eserlerin oryantalistlerce bulunup methedilmesi sebepsiz değildir. Hadisleri değersiz gösterme çabası içinde olan oryantalistler, sünnetlere de aynı açıdan bakmaktadır. Tezkiretü’l-evliyâ gibi hadisleri değersizleştiren bir eserin Nicholson tarafından neşredilmesi amaçsız değildir. Hadisleri değersizleştirme gayreti oryantalistlerin geleneksel bir tavrıdır. Nitekim hadis alanında çalışmalar yapan en etkili isimlerden biri olan Yahudi asıllı Macar oryantalist Goldziher, hadisin Hz. Muhammed ve ashabı zamanından bu yana bize ulaşan kutsal bir metin olmadığını, nesilden nesile aktarılan ve tedricen oluşmuş, Peygambere atfedilen sözler manzumesi olduğunu düşünür (Kuzudişli 2003: 152). Goldziher, hadis konusundaki bu fikirlerini desteklemek için ehl-i sünnet karşıtı Şî’î ve Mutezilî eserlerle kendinden önceki oryantalist araştırmalara müracaat eder (Hatipoğlu 2003: 28). Goldziher, İslam’ın Yahudilik ve diğer bazı kaynaklardan bir takım unsurlar alıp ortaya çıktığı ön kabulü ile hadis çalışmaları yapmıştır (Hatipoğlu 2003:43). Goldziher’in bu görüşleri Nicholson’un İslâm dininin Hristiyanlıktan beslenen bir din olduğu görüşü ile örtüşmektedir. Goldziher’in bazı uydurma hadisleri bahane ederek bütün hadis geleneğini değersizleştirmeye çalıştığı fark edilmektedir. Günümüz İslam dünyasında Goldizer’in misyonunu devam ettiren bazı akademisyenlerin bulunması, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konudur. Oryantalistlerin hadisi saf dışı bırakma çabaları; Hindistan, Mısır, Suriye, Türkiye gibi İslâm ülkelerinde meyvesini vermiştir. 17 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” 19. yüzyıldan beri dinin tek kaynağının Kur'ân olduğunu ileri sürüp sünneti saf dışı bırakmak isteyenler “Kur’an Müslümanlığı” iddiasını ileri sürmüşlerdir (Yıldırım 2013). Tezkiretü’l-evliyâ’da Bazı Sufilerin Ahlaki Sapkınlık İçinde Gösterilmesi veya Ahlaksızlığın Bazı Veliler Vasıtasıyla Meşrulaştırılması Eserin mukaddimesinde Attar, eseri yazmasının temelinde velilerin hallerinden, sözlerinden manevi olarak istifade etme arzusu olduğunu söylemiştir (Uludağ 1984: 45). Allah katında kıymetli olduğu düşünülen velilerden şefaat beklentisi ile yazılan bir eserde velileri değersiz gösterebilecek tasvirlerin bulunmaması gerektiği aşikârdır. Ancak tezkirenin bazı bölümlerinde velilerin ve müritlerinin ahlaki sapkınlık içinde oldukları düşüncesine neden olabilecek ifadeler yer almaktadır. Yusuf Bin Hüseyin bahsinde, Yusuf Bin Hüseyin’in dilinden aktarılanlar, onun ahlakî bir sapkınlık içinde bulunduğu izlenimi vermektedir: “Oğlanlarla sohbet etmemek üzere Rab’imle yüzden fazla antlaşma yaptım ama al yanak servi boy ve ceylan göz bahis konusu olunca Hak Teala ahdi genişletip bunlar karşısında günahtan beni sorumlu tutmadı.”(Uludağ 1984:423). Sufi, “Tevbe ettim.” yerine “Allah’la anlaşma yaptım” diyor. “Al yanak servi boy ve ceylan göz bahis konusu Hak Teala ahdi genişletip bunlar karşısında günahtan beni sorumlu tutmadı” diyor. Yani günahta bir pazarlık söz konusudur. Burada yazar, hem Allah’a yakın hem de laubali ve günahkâr bir veli tiplemesi oluşturmuştur. Hâlbuki laubalilik ve bir günahı meşrulaştırma gayreti veli insanlara yakışmaz. Tezkiretü’l-evliyâ’nın başka bir bahsinde de velilerin ve müritlerin ahlaki sapkınlık içinde oldukları mesajını veren tasvirler vardır. Ebu Said Harrâz, rüyasında İblis’i görür. İblis, dünyayı kalbinden çıkarmışları aldatamadığını; fakat sufilerde kendisine ait bir latife olduğunu, onunla onları aldattığını söyler. Ebu Said Harrâz, bu latifenin ne olduğunu sorar. İblis kendisine ait bu latifenin oğlanlarla düşüp kalmak olduğunu söyler. Bu bahsin devamında sufilerin pek çoğunun ahlaki sapkınlık içinde olduğu iddiası, Sülemî’nin dilinden aktarılmıştır. “Ebu Said diyor ki, oğlanlarla sohbetten kendisini kurtaran pek az sufi vardır” (Uludağ 1984: 494). Bu tasvirler ile bahsi geçen ahlakî sapkınlıkların sufiler arasında yaygın olduğu mesajı verilmiştir. Tezkirenin Şeyh Ebu Hasan Harakanî bahsinde velilerin ve müritlerinin ahlaki sapkınlık içinde olduklarına dair benzer mesajlar verilir. Hasan Harakanî şöyle der: “Eğer genç bir erkeği bir kadınla bir eve koysan, kadın selamet bulur, bir sofu ile mescide koysan selamette olmaz” (Uludağ 1984: 730). Burada her ne kadar bir günahtan sakındırma düşüncesi görülse de, mescitte sufilerin genç bir erkekle bir arada kalmaması gerektiğinin velinin dilinden aktarılması, 18 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” sufilerin ahlaki zaaf içinde olduğu mesajını vermektedir. Tezkiredeki şu ifadelerde de aynı mesaj mevcuttur: “Hemcinsi olmayandan nefret etmek ve cinsi talep etmek müridin alametlerindendir” (Uludağ 1984:752). Tezkiretü’l-evliyâ’da velilerin doğrudan ahlaki zaaf içinde olduklarını ifade eden tasvirler olduğu gibi dolaylı olarak bunu destekleyen tasvirler de bulunmaktadır. Tezkiretü’l-evliyâ’da velilerin talebelerini ahlaki zaaflardan uzak durmaları için ikaz ettiği görülür. Süfyân Sevrî bahsinde, Süfyân Sevrî hakkında nakledilen hadise şöyledir: “Naklederler ki, hamama girdi. Parlak bir oğlanın içeriye girdiğini görünce - Dışarı atın bunu! Her bir kadının yanında bir, her bir oğlanın yanında on sekiz şeytan vardır. Bunlar onu halkın gözlerine süslü ve cazip gösterilirler, dedi.” (Uludağ 1984: 260-261) Benzer bir ikaz Fethi Mevsilî bahsinde de vardır: “Her biri abdaldan olan otuz pirin sohbetinde bulundum. Hepsi de: Halkla sohbetten; oğlanlarla düşüp kalkmaktan; sakının diye öğüt vermişler ve az yemeyi emretmişlerdi” (Uludağ 1984: 377). Tezkirenin Yusuf Bin Hüseyin bahsinde sofilerin afetinin oğlanlarla oturup kalkmak, zıddı olanlarla sıkı fıkı olmak ve kadınlarla arkadaşlık yapıp onlara hediyeler takdim etmek olduğu anlatılır. Ayrıca Yusuf bin Hüseyin talebelerini şöyle ikaz eder: “Neyi yaptığımı görürseniz, onu siz de yapınız. Ama oğlanlarla sohbet müstesna, çünkü bunlar başa beladır”(Uludağ 1984: 423). Nakledilen bu sözlerde bir ikaz söz konusu ise de, dolaylı olarak ikaz edilen muhatapların, yani dervişlerin bahsi geçen ahlaki zaaf içinde bulundukları anlamı çıkabilir. Bu tasvirler ile veliler ve tekkeler dolaylı olarak karalanmıştır. Bir veli veya bir insan yoldan çıkabilir. Ancak bir insan, yoldan çıktıktan sonra veli sıfatını taşıyamaz. Ahlaksız bir kişinin veliler tezkiresine alınması veya bazı veliler vasıtasıyla günahın sıradanlaştırılması, Müslümanlara ait bir tavır değildir. Uludağ, Tezkiretü’l-evliyâ’nın giriş bölümünde Tezkiretü’levliyâ’daki menkıbelerden hisse çıkarmayı bilmeyenleri eleştirmiş ve şöyle demiştir: “Tezkire'yi, dinin ve tasavvufun mantığı ile okuyanların dini bilgilerini artıracakları, manevi tecrübelerini derinleştirecekleri, ruhi hakikatlere daha iyi nüfuz edecekleri ve kalbi his ve heyecanlarını artıracakları muhakkaktır” (Uludağ 1984: 260-261). Veliler ve müritleri ile ilgili bahsi geçen tuhaf tasvirleri, dinin ve tasavvufun mantığı ile okuyanların Uludağ’ın bahsettiği feyze erişemeyecekleri muhakkaktır. 19 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Sonuç Tezkiretü’l-evliyâlar insanların velilerin hallerinden, sözlerinden manevi olarak istifade etmelerini sağlamak maksadıyla yazılırlar veya yazılmalıdırlar. Böyle bir amaçla telif edilmiş eserlerde zihin bulandırıcı, İslamı tahrif edici hal ve sözlerin olmaması gerekir. Nitekim siyer ve hayatü’s-sahabe türü eserlerde ve son dönem velilerini anlatan eserlerde irfana ve ahlaka katkı sağlayıcı bir yaklaşım ve üslup kullanılmıştır. Sahabe ve Hz. Peygamber’in yolunu takip eden, onun sünnetine ittiba eden velilerin sünnet ve hadise muhalif söz ve davranışlarının olmaması gerektiği açıktır. Kerametlerin ve nasihatlerin içine yerleştirilerek yapılan bu tasvirlerin zihinleri kirletmeye yönelik olduğunu düşünmek isabetli olacaktır. Eseri sadece iyi taraflarıyla değil, bir bütün olarak ele almanın daha faydalı olacağı ortadadır. Tezkiretü’l-evliyâ adlı bu eser, sahih bile olsa, yaşayan geleneksel İslam’ın onaylamadığı, hatta bilmediği ve nefret edeceği bir dünyadan bahsetmektedir. Tezkiretü’l-evliyâ’da hadisi, sünneti ve ibadetleri değersiz gösteren, velileri ahlaksız ve değersiz olarak tasvir eden ifadelerin olması eserin aslının tahrif edildiği ya da esere eklemeler yapıldığı kanaati oluşturmaktadır. Nitekim araştırmacılar Mevlana, Molla Cami, Attar, Fuzûlî gibi İslam büyüklerine atfen yazılmış eserlerin varlığından bahsetmektedir. Bu durumda Tezkiretü’l-evliyâ’da tespit ettiğimiz tuhaflıkların eserde gerçekten var olup olmadığı ortaya çıkarılmalı ve eserin sahih olup olmadığı hususu eserin tüm yazma nüshalarının mürekkep, hat ve cilt tenkitleri yapılarak ortaya konulmalıdır. Kaynakça Altunel, A. (2011). Reynold Alleyne Nicholson'ın Studies in Islamic Mysticism Adlı Eserinde Sufilere Bakış Tarzı. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi Bedir, M. (2010). “Sünnet”. İslam Ansiklopedisi. C.38 İstanbul: Diyanet Vakfı Yay. 150-153. Bilgin, A. (1995). “Tasavvuf ve Tekke Edebiyatı.” İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. Cebecioğlu, E. (2007). “Prof. Dr. Süleyman Uludağ İle Söyleşi”. Tasavvuf-İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi Sayı 20. Coşkun, M. (2014). “Yerli Oryantalizmin 13. asra Ait Bir Şair Üretme Faaliyeti: Rabia Hatun Vakası”. Yağmur Dergisi Temmuz-Ağustos Sayı 73. 20 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Coşkun, M. (2014). “Oryantalistlerin Bulduğu Babürname’de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar”. Yağmur Dergisi Mart-Nisan Sayı 71. Ebu Davud, İlm 1, 3641. http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Kandemir, M.Y. (1997). “Hadis”. İslam Ansiklopedisi. C.15 İstanbul: Diyanet Vakfı Yay. 2764 Kuzudişli, B. ve Hatipoğlu, M.S. (2003). Oryantalistlerin Gözüyle İslam. Edt: Ahmet Yücel. İstanbul: Rağbet Yayınları Küçük, S.(2013). “FeridüddinAttâr’ın Hayatı ve Eserleri”. Karabük Üniversitesi Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi. Mart. Kütüb ü Sitte 6257. http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Korkmaz, V. (2014). Anekdotlarındaki Mesajlar Bakımından Latîfî ve Âşık Çelebi Tezkirelerinin Tenkidi, Turkish Studies-International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Volume 9/6. Spring 2014. s. 745-760. Özervarlı, M.S. (2010). “Şiar ”. İslam Ansiklopedisi. C.39 İstanbul: Diyanet Vakfı Yay. 123-124 Öngören, R. (2012). “Tezkiret’ül-evliyâ”. İslam Ansiklopedisi. C.41 İstanbul: Diyanet Vakfı Yay. 74-75 Öztürk, Y.N. (1976). Hallâc-ı Mansur ve Eseri Kitâb’üt-Tavasin. İstanbul: Fatih Yayınevi.Ünal, A. (2013). Kur’ân Kerim ve Açıklamalı Meali. İzmir: Define Yayınları. Uludağ, S. (1984). Ferîdüddîn Attar Tezkiretü’l-evliyâ. Bursa: İlim ve Kültür Yayınları. Uludağ, S. (2004). “Ruhbanlık ve Tasavvuf”. Tasavvuf Sayı 13. Temmuz-Aralık Schimmel A. (2009). Hallac Kurtarın Beni Tanrıdan. Çev: G. Ahmetcan Asena İstanbul: Pan Yayıncılık. Sevgi, H.A. (2003). “Mantıku’t-tayr”. İslam Ansiklopedisi. C.28 İstanbul: Diyanet Vakfı Yay. 29-30 Sibai, M. (1993). Oryantalizm ve Oryantalistler Çev: Mücteba Uğur. İstanbul: Beyan Yayınları. Tirmizi, Feraiz 2, 2092. http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Tirmizi, İlim 19, 2686. http://kutubusitte.com [Erişim: 01.10.2015] Yazır, Elmalılı M.H. (2010). Kur’an Meali. Konya: Kervan Yayıınları. 21 Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 8-22 Ali KAVAKLI “İngiliz Oryantalist Nicholson’un Ortaya Çıkarıp Tanıttığı Tezkiretü’l-evliyâ’daki Tuhaflıklar” Yıldırım, S. (2013). “Kur’an Müslümanlığı İddiası”. Yeni Ümit Dergisi. Nisan- Mayıs-Haziran Sayı 100. http://www.yeniumit.com.tr/konular/detay/kuran-muslumanligi-nisan-2013 22