Redaksiyon: Sayı 13 - R

advertisement
1
2
Devam...
Evet, kapak mapak yok!
Başladığımız yerdeyiz. Başladığımızı işi bitirmek için "devam..." ediyoruz. Ne
zaman başlamıştık ki... Paris’te barikatlarda mı... Sierra’da mı Bolivya’da mı...
ODTÜ’de mi Tuzluçayır’da mı? İstanbul’da bir meydanda mı; bir dağ köyündeki
derenin başında mı? Nerede başladığımızı bilmiyoruz, geçmişle geleceğimiz
şimdi aynı başlangıç noktasında birleşmedi mi?
Sen... Ben... Biz... Birlikte o eski fotoğraflardaki gibi bir barikatın ardında
hayaller kurmadık mı? Yere basmadan uçarcasına yürüdüğümüz o meydanlarda
kanatlarımızı sokağın rüzgârına bırakmadık mı?
O zaman neden vazgeçeceğiz ki... Bizi birbirimize, geleceğe ve geçmişe
kopmaz bağlarla bağlayan şey tüm kalbimizle inandığımız fikirlerimizden başka
ne ki? Biliyorsun işte reel siyasetin matematiğinden uzağız; okulu kırıp mahalle
aralarında top oynadığımızdan beri... Hem demiş birisi, "Gerçekler ancak kalple
görülebilir." Sen de hatırlıyor musun bir duvarda yazıyordu hani, "Ne olmuş yani
büyük adam olamadıysak, hayallerimizi de satmadık ya," diye! Seni de uykusuz
bıraktı mı o duvar! O uykusuz gecelerinde sen de umutla yeniden bağlandın mı
doğan güne!
O zaman işte aşktan söz etmeden devrimden de söz edilmez ki be! Boşversene çok bilmişleri, egosu dağları delmişleri... Sıradan ve sahici yolculuğundan
Kapak Tasarım: Ahmet Sungur
İçTasarım: Eylem Bahadır
güzel ne var ki. İşte o yüzden mesele biraz da tersine yürüyebilmek de. Hem de
kendi belirlediğin ritimle ilerleyebilmekte. O yüzden senin yürüyüşün, senin ritmin şimdi ille de "devam..." diyor... O barikatta ne hayal ettiysen, hayalini gerçek
Redaksiyon: Atatürk Bulvarı No:
kılmak için nereye adım attıysan işte orada yürümeye DEVAM...
127 Kat: 10 Bakanlıklar/Ankara,
(312) 425 1316 - ISSN 2148-2101 -
Redaksiyon senin yürüyüşüne eşlik ediyor. O yüzden bu kez de senin gibi ter-
BirGün Kitap Yayınları adına sahibi
sine yürüyor. Aşkla bir dünya kurulsun diye, dünyayı tersine çevirecek bir fikrin
Deniz Bulunmaz, Sorumlu Yazıişle-
cüretiyle DEVAM diyoruz...Kapak mı? Bu kez hadi kapağı hep birlikte yapalım...
ri Müdürü Eren Şahiner. Baskı: Algı
Reklam Tanıtım Matbaa Organizasyon (Kazım Karabesik Caddesi No:
Siz yazın, çizin hayallerinizi... Fotoğrafını yapıştırın aşkınızın. Ve paylaşın ki yalnız
olmadığımızı herkes görsün... Binlerce ses, binlerce yüz, binlerce kelime olalım...
195/1 İskitler/Ankara)
***
İsteme Adresi (Redaksiyon Atölye): Mithatpaşa Caddesi 45-15,
Çankaya- Ankara
Devam... Bu bir çağrı...Haziran isyanını yarına taşımaya, Haziran’dan bir ülke
kurmak için mücadeleye çağrı...Gezi’nin bu daha başlangıç mücadeleye devam,
çağrısına onun fikri cüretine sahip çıkarak ileri taşımak için bir adım.
YEREL SÜRELİ YAYINDIR. AYDA
BİR YAYINLANIR.
Neden mi?
Görüyoruz ki, solumuz o isyan
çizginin belirginleşmesi, Gezi
hesaplaşmanın yolu da buradan
günlerini bir yana bırakıp, diline
direnişiyle başlayan toplumsal
geçiyor.
türlü evetçililikleri dolamış. Kötü-
seferberliğin harekete geçmesini,
nün iyisine, en azından ondan öbü-
seçim sonuçlarını belirleyen strate-
rüne göre tercih edilebilir olana
jik oy kullanma olarak ifade edilen
güm...güm...ayak sesleriyle yürü-
yani ucu sonu gelmez bir yetinme-
dayanışmacı bir tutumun belirgin-
yen HAZİRAN’ın izlerini büyütmek,
ciliğe doğru hızlı bir geçiş var.
leşmesiydi.
çoğaltmak için devam...
Seçimler geldi geçti. Seçimin
Seçim sonrasında bunun
Bunun için, sokaklarda güm...
***
düşük yoğunluklu politika yüksek
dağıldığını da görüyoruz. Koalis-
Ve bizim tüm bunları yapmak
rakımlı matematik olduğu bir kez
yon günlerinin moda sözü olarak
için mücadele ederken, artık bir
daha görüldü. Oy verme tutum-
‘istikrar’ her şeyin önüne geçiverdi.
eksik devam edeceğimizi bilme-
ları etrafında fırtınalar kopartıldı.
Buna da razı olan ‘türlü evetçiler’
nin hüznü... Eksik mi denir bunca
Seçime, kendi gerçeğinin ötesinde
sokağı da elden bırakmaya pek
yaşanmışlık varken, bilmiyoruz...
anlamlar yüklendi. Hani, Gezi gün-
niyetli değil. Parlamento-Sokak
Ama yine de her an eksikliğini
lerinde halkın söz ve karar sahibi
bütünlüğü ile başlayan cümleler
hissediyoruz işte...
olmasından söz eden, temsili de-
eşliğinde, sağ parlamenterist çiz-
mokrasinin ve düzen siyasetlerinin
gilerini sokak vurgusu ile aşmaya
ötesindeki arayışlara dem vuranlar
çalışıyorlar. Sokak, burada bir
parlamentonun tek çözüm yolu
yönüyle tek başına bir şey ifade
Onunla birlikte eylemimizi de
olduğunun teorilerini (!) yazdılar!
etmeyen dar bir siyaset zemini
sözümüzü de yıllara sığa arkadaş-
olarak eleştirilip, öte yanıyla da
lığımızda ürettik. Redaksiyon’dan
burjuva siyaset alanının bir aparatı
önce, Refleks günlerinde birliktey-
fikirler uğruna gerçek bir karar-
haline getiriliyor.
dik. İlk göz ağrımızdı Refleks...Ace-
lılıkla mücadele eder. Ötesi biraz
İşte böyle..
miliğimizdi...Heyecanımızdı... Sonra
Ne diyelim. Herkes inandığı
popüler gündem neredeyse oraya
Bahadır Grammeşin... Bizim güzel kardeşimiz, kahpece öldürüldü.
kısa bir ara vermek zorunda kaldık.
eklemlenmeden öteye geçmeyen,
***
Redaksiyon’u çıkartma tartışmala-
kişiselleşmiş arayışlardan öte değil.
Devam...
rına başladığımızda, Bahadır ‘ekibi
Gezi günlerinde Gezici, seçim
Sokağın, yani halk muhalefet
topluyoruz’ diye kolları sıvadı.
günlerinde seçimci...
hareketinin bağımsız zeminde
Redaksiyon’un attığı her adımda
gelişmesi mücadelesine devam...
coşkuyla, neşeyle birlikteydik.
Peki Gezi! Ona sadakat gösterenler, seçimlerde de Gezi’nin bi-
Bu şekilde, ilerici muhalefet
Artık tüm kelimeleriniz, tüm
rimlerinin düzen içine hapsedilme-
güçlerinin sistemin içerisine doğru
eylemlerimiz Bahadır güzelliğini
sinin önüne geçecek bir siyaset...
çekilme doğrultusundaki adımların
taşıyacak. O bize, unutulmayacak
Biz ona HAZİRAN diyoruz!
karşısında sol bir eksen de kurula-
bir yaşam enerjisi, sade ve duru
bilir. Bu eksen, ilerici muhalefeti –
bir devrimci yaşam bıraktı. Belki
tıpkı seçim öncesinde olduğu gibi-
en önemlisi insanları sevmeyi ve
sistem karşıtı bir noktada tutabilir.
umutlu olmayı öğretti.
***
Devam...
AKP’nin gerilemesinin iki temel
faktörünü görerek, bunu ilerlet-
Bunun için halk muhalefetinin
mek için inisiyatif alma çağrısıdır.
güçlenmesinden başka bir yol yok.
en çok da Bahadır’ın çağrısıdır.
Neydi bu iki temel faktör. Birincisi,
Sonucu tayin edecek bu.
Onun umutlarının, hayallerinin,
devrimcilerin AKP karşısında –
referandum gibi kritik eşiklerde
4
O yüzden şimdi Devam çağrısı
üzerine gençliğini düşürdüğü kavSeçimin ardından görüldü
dahi- savunarak 2015 seçimlerin-
ki, sistemde esaslı değişimler
de ilerici muhalefetin politikasını
yapabilmenin olduğu kadar bugün
belirleyen, tutumuydu. AKP karşıtı
tüm suçları ortalıkta olan AKP ile
gasının izinde devam...
Seni çok özlüyoruz Baho...
İçin de kiler
-Siyaset, Umut ve İnançla
Yürünebilen Bir Yol
Doğan Tılıç
-7 Haziran Seçim Aritmetiği: Umut
Tablosu?, Kriz Tablosu
Taner Timur
-AKP’nin Hareketi Sürüyor; Sol Güçleri
Hızla Birleştirmenin Yolunu Bulmak Gerek
Ergin Yıldızoğlu
-Dünyanın Suretini Yaparken
Gezi ve Sokak Siyaseti
Funda Çoban
24
31
38
42
45
49
53
55
-Direnişin Coğrafyası ve
Politikası
Hayri Kozanoğlu
-İsyan Çağında Kör
Noktalar
Güven Gürkan Öztan
-Pespaye Tuluatçılık ve
Doğaçlama Devrimcilik
Melih Pekdemir
-Liberal “Ben” Siyaseti
Ya Da Kolektif Meclisler
Gamze Yücesan Özdemir
-Şimdinin Riskli Cazibesi ve
Geçmiş- Gelecek Dizgesi
Selçuk Candansayar
-Türkiye’de Popüler Kültür ve
Politik Tahayyüller
Yasin Durak
-Siz De Bizi Yeneceksiniz
Kardeşim
Erk Acarer
-Alaydaki Cesaret
Barış İnce
07
10
16
18
-10 Maddede NAR Kadın
Dayanışması
NAR
-Tekmelen, Bir Kuşağın
Özgürlük Arzusudur
İsmail Saymaz
-Kültürün ve Sanatın
Yozlaşmaya Direnişi
Gonca Girgin
60
63
67
6
çla
n
a
İn
e
v
t
u
m
U
t,
se
a
Siy
..
Yürün ebil e n Bir Yol.
Doğan
Tılıç
AKP’nin oylarındaki düşüş, top-
güçlendiren bir durum.
lumda genel bir rahatlama yarat-
mıştır. Bundan böyle karşılaşacakları her sorun ve yenilgide daha
mış görünüyor. Oradan başlaya-
Sokakta, mahallede, esnaf ara-
kırılgan ve daha dağılmaya müsait
lım, 13 yıllık bir dönemin ardından
sında, kahvehanelerde AKP’ye
bir taban olacaktır.
sandıktaki ilk yenilgisi, toplumda
karşı suskun ve sinmiş insanlar, ki
nasıl bir etki yarattı?
bu Gezi’den bu yana gelişen bir
Erdoğan'sız bir döneme nihayet
İnsanlar AKP’nin yenilebilirliğini
durumdu, seçimden sonra büyük
geçiliyor mu? Yani önümüzde-
gördü. İktidarının mutlak olmadı-
ölçüde psikolojik üstünlüğü ele
ki dönem Saray'ın etkinliğinin
ğını gördü. 13 yıldır olagelenin bir
aldılar. Erdoğan’ın her gün tele-
azaldığı, siyasetin Erdoğan’dan
13 yıl daha sürüp gitmeyeceğini
vizyonlara çıkıp saatlerce konuş-
arındırdığı aynı zamanda AKP’nin
gördü. AKP’nin iktidarı asla bırak-
masıyla açıktan dalga geçmeye,
de Erdoğan’dan bağımsızlaştığı
mayacağı, trafolara giren kedilerle,
“Ooooh, birkaç gündür kafamız
bir dönem mi olacak? Erdoğan,
oy sayımında bilgisayarlara yapılan
dinlendi” demeye başladılar.
tüm bunları sessiz sedasız kabul
edip, köşesine çekilebilir mi?
müdahalelerle ne yapıp edip
koltuğu koruyacağı ve Saray’da
Sonucun toplumda bir rahatlama
Seçimin birincil mağlubu Erdo-
cisimleşmiş totaliter bir rejime
yaşattığı kesin. Rahatlamaya eşlik
ğan. Tüm siyasi partiler, biraz
gidişin kaçınılmaz olduğu algısı yı-
eden duygu da yenilmez gibi
utangaç bir şekilde yapsa bile,
kıldı. Önlem alınınca, örgütlenilince
görünen muktedirin Gezi’de ortaya
kendi partisi de, ortaya çıkan
sandığın da korunabildiği, oya da
konulan yenilebilirliğinin sandıkta
tablonun sorumlusu olarak onu
sahip çıkılabildiği görüldü.
da tescil edilmesidir.
görüyor. Erdoğan’ın bundan böyle
ne ölçüde etkin olacağı kısmen
Bu toplumsal mücadeleler ve mu-
Bu sonucun AKP tabanındaki etki-
oluşacak koalisyona bağlı. Ancak,
halefet açısından cesaret ve umut
sini nasıl değerlendiriyorsunuz?
bir AKP hükümeti bile Erdoğan’ın
verici bir durum. “Yapabiliriz” duy-
Sonucun AKP tabanındaki etkisi,
yetkilerinin sınırlanması koşuluyla
gusunu yaygınlaştıran bir durum.
muhalifler üzerindeki etkinin tam
kurulabilir. Muhalefetin koalisyon
İnsanları mücadeleye katılım nok-
tersidir. Her ne kadar parti yöneti-
kurmayı başardığı durumda ise
tasında karamsarlıktan iyimserliğe
mi kuyruğu dik tutup tabana moral
Saray, Erdoğan için, içinde uzun
yönelten bir durum. Muhalefetin
vermeye çalışsa da AKP tabanının
süre kalamayacağı iğneli bir fıçıya
önünü açan ve psikolojik zeminini
morali bozulmuş, güvenleri sarsıl-
dönüşecek.
7
yalist olmayan ama sosyalistlere
açık bir parti.
Türkiye totaliter bir tek adam
rejimine giderken, bu haliyle HDP,
mevcut sonucun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı. Aldığı
yüzde 13’lük oy oranıyla bundan
sonrası açısından da önemli rol
oynamaya aday. Sorumluluğu arttı.
Koalisyonlar konuşuluyor. Oraya
gelmeden sizce AKP karşısındaki
güçler açısından seçimden çıkan
sonuç ve yapılması gerekenler
neler?
Seçimin en net mesajı şuydu:
AKP Erdoğan’la arasına mesafe koyarak bir hükümet kurmaya çalışa-
Saray’da sultan istemiyoruz! AKP
bilir. Bunun hiç kolay olmayacağı kesin. AKP içinde güçlü bir Erdoğan
karşısındaki güçlerin bunu iyi anla-
etkisi var. Ancak, Erdoğan’ın gücü partisini iktidar yapmasından, iktidar
ması gerek. Bu seçimde seçmenin
nimetlerini partisinin önüne sermesinden kaynaklanıyordu. Tersi olmaya
temel refleksi, kendi gönlündeki ve
başladığında o da vaz geçilebilir olacaktır.
iktidara gelmesini istediği parti için
oy vermek değil, iktidardan gitme-
Bu duruma seyirci kalmayacağı kesin olsa da manevra alanı çok geniş
sini istediği parti için oy vermekti.
değil. Mevcut anayasa sınırları içinde, daha avantajlı bir sonuç umduğu erken seçimi zorlayabilir. Provokasyonlarla siyasi gelişmeleri lehine
AKP karşısındaki güçlerden kaste-
çevirmeyi deneyebilir. Her durumda şu kesin; artık Erdoğan eski Erdoğan
dilen Meclis’e giren üç muhalefet
değil. Siyasette eski gücü ve etkisi olmayacak. Bir adım ötesi kendisinin
partisi ise, seçmenin onlara söyle-
de olmamasıdır.
diği AKP’siz bir hükümet formülünü başarmalarıdır.
HDP’nin barajı aşması kuşkusuz denklemi değiştiren ana faktördü.
Geniş bir dayanışma ilişkisi örüldü HDP etrafında. Aynı zamanda geniş
Kastettiğiniz parlamento dışı
bir kesim de stratejik oy denilen, seçim matematiği içinde oy kullandı.
muhalefetse onların görevini kısa
HDP, şimdi yüzde 13 alarak parlamentoya girmiş bir parti olarak şimdi
ve uzun vadeli, taktik ve stratejik
HDP nedir?
olarak ikiye ayırmak mümkün. Kısa
Açıkça deklare ederek ve resmen işbirliğine girerek HDP’ye destek veren
vadeli ve taktik görev, muhalefet
kesimler dışında, ülkede totaliter bir tek adam rejiminin anayasal çerçe-
partilerini AKP’siz bir hükümet
veye büründürülmesinden endişe eden kesimlerin “stratejik oy” kullana-
kurmaya zorlamaktır. Erdoğan’ın
rak HDP’ye yöneldikleri kesin. HDP seçimin birincil kazananı, bu da kesin.
bir siyasi figür olarak etkisizleştirilmesini, 13 yılın yıkımını kısmen
8
Bu noktaya ulaşırken, HDP, kendisini “Türkiye Partisi”ne dönüştürmeye
de onaracak, Gezi’nin taleplerini
dönük adımlar attı. Başarıda bunun da payı var. Yine de, bu süreç para-
gözeten bir hükümet kurmaya, bir
doksal olarak, aynı zamanda HDP’nin daha fazla Kürt partisi olmasını da
sonraki seçime daha adil koşul-
sağladı. HDP’nin yüzde 13’ü bulmasındaki büyük etken AKP’ye oy veren
larda ve yüzde 10 barajı olmadan
muhafazakar Kürt seçmenin, özellikle Kobane’den sonra, HDP’ye yönel-
gitmeye dönük çalışmaya zorla-
mesidir.
maktır.
Şimdi HDP, etnik temelde Kürt oylarını toplarken, sınıfsal olarak da daha
Uzun vadede ve stratejik olarak 13
fazla “kitle partisi” oldu. İçinde AKP kurucusunu da, Sünni Müslüman
yıldır inşa edilen AKP düzeninin
aktivistleri de, Hristiyan’ı da, sosyalisti de barındıran bir kitle partisi. Sos-
AKP ile sınırlı ve onun iktidar-
dan gitmesiyle son bulmayacak
neye çıktığı bir CHP var. CHP’de
çekim alanının etkisiyle sola yöne-
olduğunu bilmek durumundalar.
yön arayışı nasıl devam edecek?
lebilecektir. HDP’den de bu yönde
Sokakta, mahallelerde, fabrikalar-
CHP’de yön arayışları devam
etkilendiğini söylemek mümkün.
da, kısacası hayatın her alanında
edecek. Bu arayışlar iki şekilde
Sosyalist solun toplumsallaşması
bu neo-liberal sömürü düzenine
etkilenebilir. Birincisi, yukarıda
ve etkin bir muhalif güç haline
karşı örgütlenmeyi öncelemeliler.
da belirttiğimiz şekilde AKP’li bir
gelebimesi, yön arayışındaki CHP
koalisyon tercihi, arayışın kendi de-
için de yol gösterici olacaktır.
Geniş kaolisyon sermayenin de
ğerlerinin tam tersi bir yöne gitti-
açık tercihi olarak öne çıkıyor.
ğini görenler, daha sol bir oluşuma
Bu büyük harflerle siyaset denk-
AKP-CHP koalisyonu ile ekonomik
yönelebilirler. İkincisi, CHP’nin ara-
leminin dışında, sol-toplumsal
ve siyasi restorasyon arayışları
yışının yönünü sola dönmesi kendi
muhalefet açısından bu sonuçlar
gündemde. Olasılık ve olursa
dışındaki sol, sosyalist çevrelerin
nasıl bir imkan ortaya çıkarıyor?
sonuçları üzerine neler söyleyebi-
başarısına, ne ölçüde toplumsal-
Siyaset umut ve inançla yürünen
lirsiniz?
laşıp başarılı olduklarına da bağlı.
bir yol. Bu yolda yaratılan her
Sermayenin geniş koalisyon için
CHP kendi solunda oluşacak bir
başarı öyküsü umudu ve inancı
bastırıyor olması da parlamento
dışı muhalefetin stratejik olarak
düzene karşı hayatın her alanında
örgütlenmesinin önemini ortaya
koyuyor. Sermaye, hatta uluslararası güçler, mevcut düzenin –
gerekirse Erdoğan’ı kenara iterek–
devamından yanalar. Düzenin
savunucuları için tercih edilen
kuşkusuz budur.
Ancak, böyle bir koalisyonun,
içinde ve tabanında sol bir damar
bulunan CHP açısından intihar
Sermayenin geniş koalisyon için bas tırıyor olması da parlamento dışı muhalefet in s t ratejik olarak düzene karşı hayatın
her alanında örgütlenmesinin önemini
or taya koyuyor. Sermaye, hatta uluslararası güçler, mevcut düzenin –gerekirse
Erdoğan’ı kenara iterek– devamından
yanalar. Düzenin savunucuları için tercih
edilen kuşkusuz budur.
olacağını söylemek mümkün. 80
kadar milletvekilini önseçimle
belirlemiş CHP’de, sol tabanın
böyle bir koalisyona şiddetle
pekiştirip, yolcuların kararlılığını
yapacaktır. Sokak ve sandık arasın-
tepki göstereceği kesin. Bu tercih,
ve yürüyüş azmini artırır. Gezi bu
da, birini diğerine alternatif olarak
CHP’den kopuşlara yol açabilir,
topraklarda muhalefet adına son
koymadıkça, bir zıtlık değil tersine
açacaktır diye düşünüyorum. Kim
yıllarda yaratılan en muazzam ba-
doğrudan ilişki olduğu, sokakta
bilir, belki de CHP’nin daha sol bir
şarıdır. Umudu ve inancı güçlendir-
örgütlemeyi başaranların sandıkta
sosyal demokrat partiye dönüşme-
miş, yeni örgütlenmelerin önünü
da bunun sonucunu alabilecek-
sine yarayan bir sonucu da olur bu
açmıştır. Öğretmiştir ve o öğren-
lerini vurgulamak gerekir. Sokak
tercihin.
meden Birleşik Haziran Hareketi
ve sandık, örgütlenme tarzları
doğmuştur.
açısından karşı karşıya konulabilir
ancak ve öncelenmesi gereken de
CHP, seçim döneminde sosyal-ekonomik programıyla öne çıktı.
Seçim sonuçlarını da muhalefet
bir hayat alanı olarak sokaktır. San-
HDP’ye kendi tabanından gidecek
açısından moral veren, umudu
dık için örgütlenmeyi temel alanlar
oyların önüne geçme noktasında
artıran, Erdoğan’ın ve AKP’nin san-
sandıkta bile başarıyı yakalayama-
da hamle yapmadı. Ön seçim ya-
dıkta da yenilebilirliğini gösteren
bilir, ama sokakta örgütlenmeyi
pan tek parti olarak, tabanının sol
bir başarı olarak not etmek gerekir.
başaranlar için sandıkta başarıyı
eğilimleri de önceki dönemlerden
Bu sonuç, toplumsal muhalefetin
yakalamak hiç de zor değildir.
fazla içerebildi. Ama öte yandan
kendine güvenini, kitlelerin mu-
da Kemal Derviş’in yeniden sah-
halefete güvenini artırıcı bir etki
Söyleşi: Eylem Bahadır
9
7 Haziran Seçim Arit me t iği:
Umut Tablosu? Kriz Tablosu?
Taner
Timur
7 Haziran gecesi açıklanan seçim
Üstelik kampanyasına, trajedi kah-
mutlak otoriteydi. İlkel ve ritüel an-
sonuçları, bana ilk anda Amerikalı
ramanlarını anımsatan uğursuz bir
lamda şeriatçı bir dünya görüşüne
bir yazarın sözlerini anımsattı.
rol ile Başbakanı da ortak etti. Onu
sahip olan; “Kuran’ı yaşıyorum, Ku-
“Ben, diyordu yazar, ülkemde
siyasi bir HİÇ haline sokacak bir
ran bize yeter” diyen; üstadı Necip
yapılan her seçimden sonra çok
kavganın aktif ve coşkulu bir aracı
Fazıl gibi “Halkın sözü”nü, “Hakkın
seviniyorum; kazanan için değil,
yaptı. Ve ünlü strateji profesörü
sözü”nün sadece bir aracı olarak
kaybeden için!”.Doğrusu ben de
de, “Başkanlık sistemi” konusunda
gören bir Cumhurbaşkanı’nın “ana-
7 Haziran gecesi aynı duygular
pek coşkulu görünmese de, el-hak,
yasal sistemler” umurunda bile
içindeydim. Sevinçliydim; daha çok
görevini canla başla yerine getirdi.
değildi. “Başkanlık sistemi” dediği
kaybeden için. Seçimleri kişisel hır-
Hatta hızını da alamadı; seçim
de, parti çoğunluğuna dayanarak
sının aracı haline getirip, “başkan-
sonuçları alındıktan sonra bile
fiilen kurduğu dikta rejimine huku-
lık” oylamasına çeviren bir diktatör
kendisini hala miting meydanla-
ki bir kılıf aramaktan ibaretti. İşte
taslağının yenilgisi için...
rında sanarak Parti binası önünde
7 Haziran seçimlerinde, seçmenler
toplanan Erdoğan’cı kalabalığı coş-
bu zorbalığa “hayır!” dediler. Ve
turdu. Sonuç olarak da – belki tam
bu “hayır!” oyuyla beraber ülkenin
Aslında çok partili hayatımızın
ayırdında olmadan- Erdoğan’ın
bütün demokratları da derin bir
en antidemokratik seçimlerinden
işlediği anayasal suçlara tamamen
nefes aldılar. “Başkan Erdoğan”
birini yaşadık. Bir Cumhurbaşkanı,
ortak oldu.
dönemi kapanmış, eski parlamen-
***
ter sisteme dönülmüştü.
Anayasa ile belirlenmiş statüsünü ve ettiği yemini hiçe sayarak
10
***
***
miting meydanlarına inmiş ve
Erdoğan seçim kampanyasını seç-
tüm devlet olanaklarını da kişisel
menlerden “başkanlık sistemi” için
Evet, korkulan olmamış, Erdoğan
kavgasının aracı haline getirmişti.
oy isteyerek yürüttü. Oysa bunu
fiili başkanlığına hukuki bir kılıf bu-
Bununla da kalmadı farklı dini ve
yaparken, ülkedeki parlamenter
lamamıştı. Ne var ki ortaya da ür-
cinsel tercihler için nefret tohum-
sistemi de fiilen değiştirdi ve Baş-
kütücü bir tablo çıkmıştı: Belki de
ları saçtı; bir LGBTİ adayı aşağıladı;
kanlık sistemiyle yönetilen ülkeler-
tarihimizin en büyük krizlerinden
“Dağda, mağaralarda Zerdüştlük
de asla rastlanmayan bir “kuvvet-
birini doğurma potansiyeli taşıyan
dinini öğretenler nasıl Müslüman
ler birliği” yarattı. Zaten asıl amacı
bir tablo. Zaten son yıllarda bütün
oluyor?” diyerek halkı kışkırttı.
da, “başkanlık sistemi” değil,
işaretler, iktisadi krizi daha da de-
rinleştirecek bir siyasal tıkanmanın
krizlere alışık bir ülkede
habercisiydi.
bundan beklenen, bazı tecrübeli ve akil siyasetçilerin
İlginçtir ki bu krizi yaratacak kişisel
bu yolla krizlerin çözülme-
hırsı ilk keşfedenler de Erdoğan’ı
sinde katkı sağlamaları idi.
iktidara getiren Amerikalılar
Bizde Erdoğan’ın yetersiz
olmuştu. Wikileaks belgelerine
bulduğu kurumun dayan-
göre, daha 2004 yılında Amerikan
dığı felsefe, aslında buydu.
büyükelçisi Eric Edelman, Was-
Kısaca İtalyan Anayasa-
hington’a yolladığı 20 Ocak 2004
sı’nda güçlü bir cumhur-
tarihli telgrafta, Erdoğan’ın “çok
başkanlığı, demokratik
baskın bir gurur”a sahip olduğunu
istikrar için bir güvence
ve “Tanrı’nın onu Türkiye’yi yönet-
olarak düşünülmüştü.Bu
mek için hazırladığına inandığını”
yüzden de seçimle ilgili
yazmıştı. Hatta 2003 AKP Kurul-
özel çoğunluk (bizdeki 367
tayında bu konuda bizzat kendi-
kavgası) İtalya’da hiçbir
sinin “Kurana atıf yaptığı” da nota
zaman sorun yaratmadı.
eklenmişti.
Aksine bu seçim için konulan 2/3’lük anayasal nisap,
Kuşkusuz bu “teşhis”, elçinin kişi-
daima titizlikle uygulandı
sel gözlemlerine değil, Erdoğan’ın
ve yirmi üç tura kadar
oyu ile de tüm demokratlar derin
en yakın çevresindeki kimselerden
uzanan seçimler yapıldı. Alınan
bir nefes aldı.
alınan bilgilere dayanıyordu; fakat
sonuç da beklentilere uygun oldu
o tarihlerde bir tehlike olarak algı-
ve bu ülkede yakın tarihte Pertini,
Ne var ki ortaya da demokratik
lanmadı. Aksine tüm “ileri demok-
Scalfaro, Ciampi gibi partiler-üstü
çözüme hiç elverişli olmayan bir
ratlar”, “laikçi beyaz Türkler”e karşı
davranmasını bilen, manevi otorite
Meclis aritmetiği çıktı.
Erdoğan’ın etrafında kenetlendiler.
sahibi cumhurbaşkanları seçildi.
Ve hedef tahtasına da askeri bir
Çok daha yakınlarda da, İtalya
darbenin ürünü olan 12 Eylül Ana-
borç krizi içinde sarsılırken (2011),
Galiba önümüzdeki günlerde baş-
yasası yerleştirildi.
Berlusconi Hükümeti’nin istifasın-
layacak görüşmeleri yerine oturta-
da rol oynayan ve 2013 seçimlerine
bilmek için ilk yapmamız gereken
Bugün bütün heybetiyle ufukta
tamamen bağımsız bakanlardan
şey, seçim sırasında duyduğumuz
beliren krizin temelleri 2007 cum-
oluşan “teknik” bir hükümetle gi-
küfür ve hakaretleri unutmamız
hurbaşkanlığı seçimlerinde patlak
dilmesini sağlayan, yine böyle akil
olacak. Ortaya çıkabilecek kimi
veren Anayasa krizi ile atıldı.
bir Cumhurbaşkanı, Giorgio Napo-
“koalisyon” önerileri karşısında
litano oldu. Ve böylece demokratik
şaşırıp kalmamak için, galiba önce
uzlaşma da sağlandı.
bunun altını çizmemiz gerekiyor.
1982 Anayasası’nın antidemokratik
Aslında bizde de, formel demokra-
Tabii “küfürleşme”lere temel teşkil
hükümler içerdiği ve değişmesi
sinin dar alanı içinde, aynı kurum-
eden “kelbî” (cynic) felsefeyi en
gerektiği kuşkusuz doğrudur.
sal hükümler benzer bir eğilim
iyi temsil edenleri de bu arada
Zaten bu Anayasa son otuz yılda
yaratmaya ve asker cumhurbaş-
unutmadan... Yine de yeni Meclis
defalarca değişikliğe de uğradı. Ne
kanlarının yerini sivil cumhurbaş-
aritmetiğine bakarken sınıfsal ko-
var ki Türkiye’de demokrasiyi asıl
kanları (Özal, Demirel) almaya
num ve ideolojik saplantı kriterleri-
yozlaştıran hükümler Anayasa’dan
başlamıştı.Ne var ki Erdoğan ile
ni ön plana çıkarmak ve analizi bu
çok seçim kanunu, siyasi partiler
durum değişti ve aslında demokra-
ölçütlere dayandırmak herhalde en
gibi kanunlarda yer alıyordu. 1982
si için bir emniyet supabı olabile-
gerçekçi yöntem olacaktır.
Anayasası, İtalyan Anayasası’ndan
cek bir kurum, bir şahsın iktidar
alınan hükümlerle, normal parla-
tutkusu yüzünden demokrasiyi
menter sistemlerde pek rastlan-
yok edecek bir araca dönüştü.İşte
Sınıfsal açıdan önümüze iki olası
mayan güçlü bir cumhurbaşkanlığı
7 Haziran’da seçmenler bu çılgın
almaşık çıkıyor. Bunlardan birincisi
yaratmıştı. İtalya gibi parlamenter
gidişe “dur!” dediler.Ve bu “dur!”
AKP-MHP koalisyonu.Gerçekten de
***
***
***
11
başladı: “Hadi, sıkıysa
o bölgeye girin!”
***
Erdoğan’ı böyle bir
“süreç”e yönelten
hesap, bölgede hala
hatırı sayılır derecedeki aşiret ve şeyhlik
kalıntılarının yarattığı
oy deposuydu. 2011
seçimlerinin gösterdiği
gibi, bunda da yanılmamıştı. Buna karşılık,
Kürtler de kendileri için
eşit ve onurlu bir statü
ve buna temel olacak
hukuki düzenlemeler peşindeydiler ve bu amaçla
da bazı yol kazalarına
bu iki parti asıl güçlerini benzer sınıfsal konumlardan (köylü ve esnaf
12
***
(KCK tutuklamaları; “ölü sevicisi”
tabakaları, daha çok orta büyük-
2009 yılında Öcalan ve MİT
gibi hakaretler; terörizm suçlama-
lükte iş çevreleri, pleb kategoriler
aracılığıyla başlayan ve AKP ile
ları vb) aldırış etmeden, “süreç”i
vb) alıyorlar ve bu toplumsal
Kürt siyasetçiler arasında temas
canla başla desteklediler. Ve onlar
temel üzerinde AKP dinci duy-
sağlayan görüşmeler, aslında nes-
da kazançlı çıktılar. Bu “süreç”
guları seferber ederken, MHP de
nel planda hiçbir zaman gerçek bir
sayesinde, Öcalan “Sayın Öcalan”,
Türkçülüğü ön plana çıkarıyor. Bu
çözüm arayışı olmadı. Bu, elbette
Güneydoğu Anadolu da “Kürdis-
iki hareketi (AKP ile MHP’yi) son
ki süreç, pratikte etkisiz kaldı;
tan” haline geldi.
yıllarda Kürt sorunu birbirine dü-
hiçbir şeyi değiştirmedi anlamına
şürmüş, adeta “düşman kardeşler”
gelmiyor. Daha çok şunu söylemek
Süreç ilerliyordu; ne var ki bu ara-
haline getirmişti; oysa 7 Haziran
istiyorum: Her iki taraf da aslında
da Türkiye Kürtleri de bölünmüş
seçimleri ile aynı sorun onları
“ateşkes”in yaratacağı rahatlık
ve katı bir şekilde Şeriatçı-Laik
birbirine yaklaştırma potansiyeli
ortamında, kendi siyasal hedefleri
kamplara ayrılmıştı. Üstelik tera-
yarattı: Bu kez ortak bir Kürtçülük
yönünde kazanç sağlamak istiyor-
zide de AKP kefesi ağır basmış,
düşmanlığı temelinde.
lardı. Ve sağladılar da. Burada par-
“süreç”ten daha çok kazanan
tizan eğilimlerden söz ediyorum;
iktidar partisi olmuştu. Böylece,
Türkçü bir partinin Kürtçülük
yoksa elbette ki taraflarda çözüme
giderek “ya diline, ya dinine” oy
düşmanlığını açıklamak için her-
ve barışa inanlar yoktu demek
vermeye başlayan bölgede Kürt
halde kafa yormaya gerek yoktur;
istemiyorum. Ne var ki tarafların
oylarının yarısından fazlası iktidar
fakat yıllardır “çözüm süreci” adı
ideolojileri arasında tam bir çelişki
partisine gitti. Bu durumda Kürtler
altında ülkeye barış getireceği-
vardı ve Erdoğan İslamcılığı ile
de, katkılarının karşılığını alama-
ni iddia eden AKP’nin, HDP’nin
Kürt milliyetçiliğini uzlaştırmak
dıkları inancıyla şikâyete, tehditler
seçimlere parti olarak girme kararı
kolay değildi. Kaldı ki kimse de
savurmaya başladılar. Basına sızan
karşısında paniğe kapılması ve bu
böyle bir şey beklemiyordu. Uzlaş-
tutanaklara göre, 2013 Nevruz gö-
partinin barajı aşmasının “felaket”
ma daha çok diğer partilere karşı
rüşmeleri sırasında, Öcalan, Altan
olacağını ilan etmesi nasıl açıkla-
oldu ve AKP ile BDP el ele diğer
Tan’a “Sayın Altan, demişti, bilirsin
nabilir? Sanıyorum ki bunun için,
partileri bölgeden kovdular. Ve o
İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rü-
son gelişmeler ışığında, “çözüm
kadar net bir şekilde kovdular ki,
yalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye
süreci” denilen etkinliklerin nesnel
Erdoğan, sık sık başbakanlık koltu-
iktidarı altın tepside sunduk. Bize
bir değerlendirmesini yapmamız
ğunda oturduğunu unutarak, diğer
bir teşekkür etmedikleri gibi ikinci
gerekiyor.
parti liderlerine meydan okumaya
Atatürk rolüne soyunup daha çok
üstümüze geldiler, ezmeye çalış-
için sorun salt Şii-Sünni savaşının
yanılgısı ve biraz da çaresizlik psi-
tılar”. Tehdit bu sözlerde gizliydi.
ötesinde bir anlam taşıyordu.
kolojisi, AKP ile bağların devamını
Neyse ki Kürt siyasetçiler bu çirkin
pazarlık sözlerinin duyulmasından
sağladı.“Dolmabahçe Anlaşması”
***
bu koşullarda bir zafer edasıyla
hiç de memnun olmadılar ve öfkeli
Dramatik gerilim Kobani kuşat-
ilan edildi. Oysa Ortadoğu’daki
tepkiler verdiler. Türk-Kürt laik
masında yaşandı ve PYD-PKK
–biraz da kendi eseri olan- yeni
cephenin (züğürt?) tesellisi de bu
savaşçıları kahramanca direndiler;
kompozisyonu daha iyi okuyan
oldu.
fakat şu da var ki, eğer Amerikan
RTE, çok geçmeden, bunun hiçbir
uçaklarının bombardımanı olma-
değeri olmadığını, zaten “Kürt
saydı, direncin başarıya ulaşması
Sorunu” diye bir sorunun da bu-
çok zor olacaktı.
lunmadığını ilan etmekte gecikme-
***
Yine de süreç devam ediyordu.
Ne var ki bu arada Ortadoğu’daki
yecekti.
gelişmeler, oyunun kurallarını ve
Kürtler Kobani’de kırımla burun
oyuncuların kozlarını derinden
buruna gelmişlerdi; oysa “çözüm
etkileyecek bir dönüşüm yaratmış-
süreci”nin mimarı IŞİD ile PKK ara-
İşte 7 Haziran seçimleri bu koşul-
tı. Olay şuydu: Erdoğan-Davutoğlu
sında bir fark görmüyor, bu şekilde
larda yapıldı ve Erdoğan’ın “süreç”
ikilisi Suriye’de Müslüman Kardeş-
de fiilen saldırganlardan yana tavır
konusundaki dönüşümünü pekiş-
ler kartına oynamış ve bölgenin
koymuş oluyordu. İpler kopmuştu;
tirecek bir tablo ortaya çıkardı.
mezhep savaşlarında taraf olmaya
50 ölüye yol açan 6-7 Ekim çılgın-
Ve anlaşılan o ki, Türkiye Cum-
karar vermişlerdi. “Özgür Suriye
lığı bu koşullarda yaşandı. Nesnel
hurbaşkanı artık HDP’yi bir ihanet
Ordusu” karargâhını Türkiye’de
gelişmeler tabloyu alt üst etmiş,
cephesi olarak algılıyor ve bunları
kurdu; basın toplantılarını –Türk
“çözüm süreci”ne bambaşka bir
siyaseten yok etmek için de her
Dışişleri himayesinde- Türkiye top-
nitelik vermişti. Artık tüm Türki-
şeye hazır görünüyordu. Partiyi
raklarında yaptı.Her şey açıktı.
ye’yi de tehdit eder hale gelmiş
“hiçleştirme” operasyonu da en
IŞİD vahşet ordusu karşısında Türk
kolay şekilde HDP’ye karşı bir
ve Kürt laikleri ortak bir düşman
AKP-MHP koalisyonu ile gerçekle-
Türkiye, Suriye iç savaşında taraf
karşısındaydılar. Geçmişteki kanlı
şebilirdi. Zaten AKP’li seçmenler
haline gelince, Kürt sorunu da
olaylar ve işlenen cinayetler ne
arasındaki anketler de bunu işaret
ülkenin en önemli sorunu olmak-
olursa olsun, PKK ve PYD gerillala-
ediyor ve Erdoğan’a en yakın
tan çıkmıştı. Artık Türk ordusu her
rı Türkiye’deki laik güçlerin nesnel
kalemler bunu söylüyordu. Kaldı ki
Unutmamak gerekir ki IŞİD’in ör-
müttefikleri haline gelmişlerdi.
bu formül TSK’nın en muhafazakâr
gütlenmesinde Kürtleri hain olarak
Ne var ki somut koşullardan kopuk
unsurlarının desteğini kazanma
gören kaçak Saddamcı subaylar da
bir “süreç” saplantısı; “Biz partiy-
gibi bir “avantaj” da sağlayabilirdi!
önemli bir rol oynamıştı ve onlar
le değil ‘Devlet’le görüşüyoruz”
***
***
an kendisini on, on beş bin kişilik
gerilla savaşçıları ile değil, Ortadoğu’nun güçlü bir ordusu ile karşı
karşıya bulabilirdi. Nitekim Esad’ın
uçakları bir uçağımızı düşürüp
pilotu şehit ettikleri zaman, gerileyen Türkiye oldu.
Türkiyeli Kürtler ise bu arada tarafsızlık iddiası ile kendilerine özerk
bir alan açan Suriyeli Kürtlerle
bağlarını güçlendirmişlerdi. Fakat
ne zaman ki Sünni Cephe, tüm
dünyadan akan “Cihadist”lerin de
katılımıyla, önce IŞİD, sonra da
İslam Devleti’ne dönüştü, o zaman
Kürtler için de işin rengi değişti.
13
***
karak, bütün partilere örnek oldu
İyi de, böyle bir formülü MHP benimseyebilir mi? Seçim kampanyasındaki
ve başta ülkenin en muhafazakâr
bunca ağır suçlamalardan ve hakaretlerden sonra bu çağrıya “olur” diye-
bölgesi olan Güneydoğu Anadolu
bilir mi? Öyle görünüyor ki, hayli zorlansa da, sonunda “evet” diyebilir ve
olmak üzere, tüm Türkiye’ye bir
elini uzatabilir.
laiklik dersi verdi. Ne var ki bu ba-
Elini uzatabilir; çünkü AKP’nin şeriatçı politikasına hiçbir itirazı olmayan,
şarıyı, meydanlara adını verdikleri
hatta en sıkışık anlarında onun yardımına koşan MHP’nin en büyük kor-
Şeyh Said’e değil, her şeyden önce
kusu Kürt sorunudur ve Ülkücüler “vatanın kurtuluşu” için çeşitli ödünler
Atatürk’e borçlu olduklarını da
vermeye hazır görünüyorlar. Belki de yolsuzluk dosyalarının kapanmasına
unutmamaları gerekiyor. Kar-
bile? Zaten AKP’li kalemler Erdoğan’ın bu formülü “gerçekleşme şansı
şı-devrimci Şeyh, Millet Meclisi’nde
yüksek olan modellerin”başına koyduğunu ve MHP’nin ise “bazı bakan-
böyle bir tablo görmekten herhal-
lıklar üzerinde durduğunu” şimdiden yazmaya başladılar bile. Nihayet
de hiç de memnun olmazdı.
seçim gecesi, AKP binası önünde toplanan kalabalık, Davutoğlu’nu, aynı
ülkücülerin sloganı ile (Ya Allah, Bismillah, Allah-u Ekber...) alkışlamıyor
***
Yine de sorun bitmiyor ve ha-
muydu?
reketin sınırlarını da gerçekçi
***
bir şekilde saptamak, –bir kısım
Yine de bugünkü koşullarda, çeşitli şimşekleri üzerine çekse de, Meclis
sosyalistlerin yaptığı gibi- bayram
aritmetiği HDP’yi anahtar parti konumuna getiriyor ve Parti yöneticilerine
havasına kapılmamak gerekiyor.
ağır sorumluluklar yüklüyor. Önce son seçimlerde bu partinin iki büyük
Kaldı ki HDP yöneticileri bile böyle
başarısının altını çizelim:
bir havaya girmediler ve realist bir
davranış sergilediler.
Önce şu saptamayı
yineleyelim: RTE
yönetimi, İslamcı
ideoloji bağlamında,
Türkleri olduğu gibi
Kürtleri de böldü
ve IŞİD tehlikesi de
PKK pozisyonlarını
tamamen değiştirdi.
PKK-ABD-Irak Kürtleri
ittifakı bu koşullarda
oluştu. Zaten Cemil
Bayık da bu gelişimi The Economist
dergisine (21 Şubat)
anlatırken, eski Marksist-Leninist tutumlarını
tamamen terk ettiklerini
söylemişti. Daha sonra,
1) HDP, 7 Haziran oylamasının doğruladığı bir kararla, seçimlere parti
yine Bayık, Amberin Zaman’la bir
olarak katıldı ve protesto oylarının da desteği ile aldığı sonuçla, ülkedeki
konuşmasında (Taraf, 16 Mart),
karşı-devrimci gidişi durduran, tüm demokratlara rahat bir nefes aldıran
“Türkiye’de savaşmamızı gerekti-
parti oldu. Şimdi “Bölücüler Mecliste!” diye homurdanan kimi laikler, sa-
ren koşullar kalmadı” da demişti.
nıyorum ki ilerde bunun laik cumhuriyet için önemli bir başarı olduğunu
Zaman, “tarihsel nitelik taşıdığına”
kabul edeceklerdir.
inandığı bu sözlerin “HDP’ye sırf
PKK ile bağları yüzünden ‘oy ve-
14
2) HDP, parlamentoya cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmemiş
remeyiz’ diyen herkesin zihninde
bir oranda kadın milletvekili (CHP’nin kadın 21 vekiline karşı, 26 vekil) so-
yer etmesi” gerektiğini de yazısına
eklemişti. 7 Haziran seçimleri, Am-
2. HDP şimdiye kadar Devlet ile
gönlünde yatan ve –A. Selvi’ye
berin Zaman gibi düşünen önemli
değil de AKP yönetimiyle görüştü-
göre- Erdoğan’nın ikinci tercihi
bir seçmen kategorisinin olduğunu
ğü gerçeğini kabul ederse, bugün
olan bu formül, AKP Erdoğan’ı
ortaya koydu. Çok da iyi oldu.
kimlerle ve hangi ilkeler temelin-
feda edemeyeceğine göre, yakın
de ittifak yapabileceği de daha
geçmişte işlenen (anayasal ve adi)
Yine de HDP’nin önümüzdeki
gerçekçi bir şekilde ortaya çıkar.
bütün suçların aklanması anlamı-
kritik günlerde davranışlarına yön
Bu güçler, esas itibariyle, CHP’de
na gelecektir ki, bu da CHP’yi %
veren bazı varsayımlarını yeniden
yer alan önemli bir kesim ile Meclis
25’i de arayacağı günlere götürür.
gözden geçirmesi gerekiyor. Gö-
dışındaki sosyalist güçlerdir. Zaten
HDP’ye de –umduklarının aksine-
rebildiğim kadarıyla bunlar şöyle
Kobani savaşından beri, biraz da
hiçbir şey kazandırmaz.
sıralanabilir:
olayların zoruyla, HDP bu potansiyele uygun hareket etmiş ve
***
1. HDP çevreleri, AKP ile “Süreç”
Selahattin Demirtaş da aynı espri
Görebildiğim kadarıyla, 7 Hazi-
görüşmelerini, “Devleti kendileriyle
içinde çok başarılı bir kampan-
ran’ın ortaya koyduğu tablo budur
görüşmeye mecbur kılan askeri
ya yürütmüştür.Alınan sonuç da
ve bu tablo, hem bir kriz hem de
bir başarı” bağlamında değerlen-
ortadadır.
bir umut tablosudur. Kriz olasılığı
Meclis aritmetiğinde yatıyor ve
dirmek eğilimindeler. Onlara göre,
PKK, TC’yi zorla barış masasına
3. MHP, HDP’nin içinde bulunacağı
tüm “siyaset uzmanları” (yani her-
oturtmuştur.Oysa bu tez hiç de
–ya da dışarıdan destekleyeceği-
kes) koalisyon puzzle’ını çözmek
gerçeklere uygun görünmüyor.
her türlü formülü dışladığına göre,
için aylarca sürecek tartışmalara
HDP, teorik olarak ancak AKP ile
başlarken, kriz de derinleşme
Kuşkusuz otuz yıldır süren bir
koalisyon kurabilir. Oysa HDP’nin
potansiyeli taşıyor.
savaşın TSK’yı yıpratan, herkesi
Gezi’den beri uyandırdığı tüm
bezdiren ve barış özlemi yara-
kuşkuları doğrulayıcı nitelikteki bu
Umut ise, Meclis’te ilkeli ve tutarlı
tan etkileri oldu. Fakat “süreç”i
teorik olasılığa, mevcut koşullarda,
hareket edebilecek, her türlü
yaratan ortamı daha çok şöyle
ne HDP’nin ne de AKP’nin sempa-
haksızlığa ve fanatizme “hayır!”
açıklayabiliriz: Kürt siyasi hare-
tiyle baktıkları söylenebilir.
diyebilecek olanların birlikte direnebilmelerine bağlı görünüyor..
keti, aslında ABD’nin Irak’ı işgali
ile açılan alanda kendisine bir yer
Aynı şekilde, başta Demirtaş
Tıpkı iki yıl önce “yeter!” diyen ve
edinmiş, AKP ile görüşmeler de
olmak üzere bazı HDP yönetici-
bugünkü umutları da doğuran Ge-
seçimler öncesinde
zicilerin direnişi gibi..7 Haziran
Erdoğan’ın oy
seçimleri demokratik güçlere
hesapları çerçeve-
koalisyon kurma, iktidar olma
sinde başlamıştı.
Suriye savaşı ise
Kandil’i giderek
ABD’ye daha da
yaklaştırdı ve
ABD liderliğinde
Yine de kavga devam ediyor… Demokrat ik devrim
kavgası…
şansı tanımadı. Yine de kavga
devam ediyor.. Meclis içinde
ve Meclis dışında. Demokratik
devrim kavgası...
yukarıda sözünü
ettiğimiz ittifak
kuruldu. Bu nesnel
durum HDP militanlarının çok daha mütevazi bir
lerinin AKP-CHP
profil takınmalarını ve o çevrelerde
koalisyonunu
yaygın -örneğin “Ortadoğu’da
normal bir çıkış
önder halk”, “bölgenin kaderini
yolu olarak işaret
değiştirecek parti” vb gibi- gerçek-
eden önerileri de
çi olmayan övünmelerden kaçın-
yersiz ve tehlikeli-
malarını gerektiriyor.
dir. ABD ve büyük
iş çevrelerinin
15
AKP’nin HAREKETİ Sürüyor
Sol Güçleri Hızla Birleşt irme nin
Yolunu Bulmak Gere k
Ergin
Yıldızoğlu
Seçim sonucunu, AKP’nin, siyasal
ve nimetlerinden yararlanmaya
“fabrika ayarlarına geri dönmeye”,
İslam'ın momentumu kırıldı ama
devam edebilmek için Erdoğan’ın
diğer bir deyişle ilk dönemindeki
hareketi durmadı, diye yorumladı-
basıncına çoğu zaman boyun
gibi, kapitalist sınıfın iç hiyerar-
nız. Genel anlamda bugün ortaya
eğmek durumunda kalacak, Erdo-
şilerine hizmet edecek bir konu-
çıkan tablo nasıl bir yakın gelece-
ğan, AKP güç biriktirmeye devam
ma geri çekilmeye ikna etmeye
ği işaret ediyor?
edebilecektir.
çalışıyorlar.
toplumu düzenleme çabalarının
İç çevrelerinden, kimi Bilderberg
Bence bunların ikisi de fantezidir.
momentumu kırıldı. Hava değişti.
davetlisi liberal yazarlardan gelen
Eğer bir “fabrika ayarları” durumu
Ancak, Erdoğan hala “Saray”da
yorumlara bakınca, acilen bir
söz konusuysa, Erdoğan bu “ayar-
oturuyor. Yüzde 40 oyla AKP, hala
AKP’li koalisyon kurmak, bunun
lara” ikinci dönemde dönmüş,
en büyük, yeni hükümeti, bir koa-
için, MİT ve İç güvenlik yasalarını
temsil ettiği hareket, devlete ulaş-
lisyonla da olsa, kurma olasılığı en
olduğu gibi bırakmak, geçmişe
maya başladığını, iktidara geldiğini
yüksek parti olmaya devam ediyor.
sünger çekmek yönünde bir ba-
düşündü anda, “kendisi” olmuş, iç
sıncın arttığı anlaşılıyor. Böyle bir
ve dış politika da kendi doğasına
Seçimlerden önce, Erdoğan arzu-
uzlaşma, seçim sonuçlarıyla dalga
göre davranmaya başlamıştır.
ladığı başkanlık sistemine anayasal
geçmek, seçmeni yok saymak
bir dayanak istiyor, pratikte her
anlamına geliyor. Ama bunda
Egemen sınıfların temsilcilerinin,
fırsatta güç biriktiriyor, AKP, yürüt-
şaşılacak bir şey yok bu kesim için
liberal entelijensiyanın umduğu
meyi, yargıyı, güvenlik güçlerini,
seçimler iktidarlarını onaylama-
restorasyon da tam anlamıyla bir
hatta ekonomi yönetimini “baş-
nın ötesinde bir anlam taşımaz.
fantezidir. AKP döneminde devle-
kanın” otoritesi altında “bir”leşti-
Bu liberal yazarlar, ilk başta AKP
tin yapısında kimi önemli parçalar,
riyor, Başbakanlık’ın ve Bakanlar
projesini desteklediler. Sonra
devletten sorumlu sınıflar büyük
Kurulu’nun içini boşaltıyordu.
aldatılmışız dediler şimdi yeniden
ölçüde değişti ve dönüştü. “Eski”
“fabrika ayarlarına” dönüyorlar.
den var olan “şeyler” basitçe devre
AKP’nin, siyasal İslam’ın yükselme
Eğer şimdi, düzen partilerinden
16
dışı kalmadı, imha edildi.
biri, AKP ile momentumu kırılan
Ekonomik-siyasi restorasyon
hareketi geri çevirebilecek, Erdo-
arayışları ve dinamikleri açısından
Şimdi bir “restorasyon”, AKP’nin
ğan’ın gücünü kıracak adımların
önümüzdeki dönemi nasıl görü-
kurduğu düzeni değiştirmeye,
atılmasını dayatmadan, koalisyon
yorsunuz?
siyasal İslam’ın momentumunu kır-
kurarsa, pratikte, bu koalisyonda
Bugün egemen sınıflar ve temsilci-
maya başlarsa, ortaya AKP önce-
muhatabı Erdoğan olacak. Koa-
leri, “kurulu düzeni” fazla sarsma-
sindekinde çok farklı bir manzara
lisyon ortağı, iktidarda kalmaya
dan restore etmek, Erdoğan’ı da
çıkacaktır. Bu anlamda tek olanaklı
hareket bir “aufebung” (aşmadır)
dolayı Türkiye egemen sınıflarının
önemli görev Podemos, Syriza,
olacaktır. Nasıl şekilleneceğini ise
vazgeçmeyi kabul edemeyecekleri
Gezi gibi olaylarda kendini ortaya
şimdiden öngörmek olanaklı değil.
bir ekonomik varlıktır.
koyan sol muhalefeti ortak bir
platformda birleştirmeye çalışmak
Ama şu kadarı söylenebilir: Halk
sınıfları işçi sınıfı ve Kürt siyasi ha-
Bir kapitalist sınıfının doğasının
olmalıdır. Bunu yapabilmek içinde,
reketi, bu “aufebung” aşamasında
gerektirdiğinin dışında davrandı-
geride kalan 25-30 yıl içinde işçi
sürece etkin biçimde katılmazlarsa
ğını ben bugüne kadar görmedim;
hareketi, sol hareket içinde yaşa-
ortaya çıkacak yeni düzen onlar
tarihte de bir örneğini bilmiyorum.
nan değişikliklerin ekonomik ve
açısından, haklar ve özgürlükler
Kürt kapitalist sınıflarıyla Türkiye
kültürel sonuçlarını iyi kavramak
bağlamında, bu günkünden pek
kapitalist sınıfları arasındaki eko-
ve bunlardan çalışma tarzı bağla-
farklı olmayacaktır. Kürt siyasi
nomik ilişkilerin, giderek derin-
mında geçerli sonuçlar üretmeyi
hareketiyse çok daha karanlık bir
leşmekte çeşitlenmekte olması-
başarmak gerekiyor.
manzarayla, pratiklerle karşı karşı-
nın sürece etkilerini, Kürt siyasi
ya kalacaktır.
hareketinin halkçı kanadı karşısına
Son olarak, kapitalizmin kriz
koyacağı engelleri de ayrıca de-
koşullarında Türkiye açısından da
ğerlendirmek gerekir.
sistemin krizinin olası görünümle-
HDP’nin barajı aşması, siyaset
ri nasıl şekillenebilir, mevcut güç
denklemine nasıl bir etkide bulunacak?
HDP’nin başarısını bu arka plana
ilişkileri içerisinde?
HDP’nin barajı aşma biçimi, barajı
yerleştirirsek, şu olasılıkları düşü-
Türkiye ekonomisi sürdürülemez
aşmış olması kadar, belki de daha
nebiliriz. HDP, bir AKP-CHP/MHP
özellikler sergiliyor. Bu seçimlerin
fazla öneme sahiptir. HDP barajı
koalisyonuna dışarıdan destek
ardından başlayan siyasi konjonk-
aşarken Türkiye sosyalist hareke-
verirse ki bu meclis aritmetiği
tür, geride kalan 13 yılda olduğu
tinden, Cumhuriyetçi kesimden
açısından gerekli değildir. HDP, bu
gibi “istikrarsızlık unsurlarında”
aldığı oylar, egemen sınıflar ve
koalisyon hemen hiç bir talebini
bir istikrar (bir öngörülebilirlik)
devlet tarafından sık sık istismar
dayatamayacak, barajı geçmesiyle
vaat etmiyor. Bu noktada iyimser
edilen bir kopukluğun az da olsa
oluşan güç algısı hızla zayıfla-
bir yaklaşım, Mao’nun bir deyişini
aşılmaya başladığını düşündürü-
yacak, barajı aşmanın getirdiği
anımsayarak “gök kubbenin altın-
yor.
heyecan yerini düş kırıklığına
da kaos egemen, koşullar mükem-
bırakacaktır.
mel” diyebilir. Ancak, Mao’nun
güçlü bir devrimci hareket ve iyi
Ben daha önce de vurguladığım
gibi “Kürt sorunu” denen şeyin
İkincisi, HDP kendi taleplerini açık-
örgütlenmiş bir partinin lideri olma
aslında bir ulusal sorun ve bu an-
ça ortaya koyar, bunları kabul eden
konumundan bakarak dile getirdiği
lamda da kaçınılmaz olarak toprak
bir koalisyon formülü bulamazsa
iyimserliği bugün bizim paylaşma-
sorunu olduğunu düşünüyorum.
dışında kalır ve muhalefete çekilir,
mız kolay değil.
Toprak sorunu, çözüme giden
kendisine destek veren sosyalist
yolda, söz konusu topraklarda, en
ve Cumhuriyetçi güçlerin içindeki
Buna karşılık, bu “kaos” ortamı
azından bir öz yönetim” , “özerk-
etkisini genişletmeye çalışır: “bir
içinde sosyalist harekete kıyasla
lik” talebinin karşılanmasını gerek-
tarihsel blok” olasılığının doğması
çok ileri düzeyde örgütlü, kararlı,
tirir. Anca bundan sonra, sürecin
için mücadele eder.
gerektiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan gerici güçlerin
bir ayrılmaya doğru gitmemesi için
egemen ulusun egemen sınıflarının
Gerek dünyadaki isyan hareketle-
Kürtleri, ama esas olarak Kürt ka-
ri, bunun içinden gelişen Syriza ve
pitalist sınıflarını ayrılmanın değil
Podemos gibi deneyimler gerekse
Nerede ve nasıl bilemem ama her
birlikte yaşamanın onların çıkarına
de ülkemizde Gezi isyanın ardın-
düzeyde (!) hızla hazırlanmaya,
olduğuna ikna etmeleri gerekir.
dan oluşan potansiyel açısından,
sol güçleri birleştirmenin yollarını
sol muhalefetin önümüzdeki
bulmaya çalışmak gerektiğine
Ben Türkiye egemen sınıflarının,
dönemine ilişkin neler söyleyebi-
inanıyorum.
böyle bir kapasitesi olduğuna
lirsiniz?
inanmıyorum. Kürtlerin yaşadığı
Bu soruya, sorunuzu biraz değişti-
topraklar ise bu toprakların stra-
rerek cevap vermeye çalışacağım.
tejik öneminden, jeopolitiğinden
Sosyalist hareket açısından en
varlığı da bir gerçek.
Söyleşi: Ali Yücel
17
Dünya nın Su re t ini Yapar
ke n
Ge zi ve So ka k Siya se t i
Funda
Çoban
31 Mayıs, Gezi’nin yıldönümünde
ama kazmaya devam ediyor. Şu
gerçekleştiriyoruz bu söyleşiyi.
anda olan şey, hani bugün benzer
Ben bu çıkarımı da zaten sokağın
Oradan başlayalım. Gezi ve baki-
bir kitlesel eylem, eylem demek
kendisinden yola çıkarak yo-
yesi üzerine neler söylersiniz?
bile aslında yersiz oluyor bence,
rumluyorum. Gezi’nin en büyük
Gezi hâlâ devam eden bir süreç
kitlesel bir toplaşma olmuyorsa,
kazanımlarından bir tanesi, şu izinli
aslında benim gözümde. Türki-
sadece o momentin, o tarihsel
gösteri meselesi halinin gerçek-
ye'nin toplumsal muhalefeti, Türki-
uğrağın olgunlaşmamasıyla alakalı
ten altının oyulması. Yani sokakta
ye'nin politik konjonktürü itibarıyla
bir şey. Ama benim gözümde hâlâ
şekillenen şeylerin kalıcı sonuçlara
hâlâ devam eden bir süreç. Ama
devam eden, içten içe o köstebe-
vesile olmasının belki en büyük
bunu tarihin uğrakları açısından
ğin toprağı kazdığı ve zamanı gel-
göstergelerinden bir tanesi bu.
ya da tarihin uğrakları üzerinden
diğinde yeniden başını topraktan
Çünkü insanlar artık o korku eşiğini
falan da düşünmek lazım. Gezi,
çıkaracağı bir sürecin var olagelişi.
bir şekilde aşmış olmakla birlikte,
kimsenin böyle bir hareketin
aslında bu işlerin çok tartışılmış ol-
oluşacağını beklemediği bir anda,
Bu biraz şey gibi; hani şu hayalet
masıyla beraber, sokağa çıkmanın
hani o köstebek metaforu üze-
metaforu var ya, Komünist Mani-
hiç de o kadar yasadışı, kanunsuz
rinden düşüneceğimiz şekilde,
festo’nun ilk cümlesi: “Avrupa'nın
bir şey olmadığına dair bir bilinç
kafasını topraktan çıkaran toplum-
üstünde bir hayalet dolaşıyor;
de edindiler. Mesela, daha önce-
sal bir çokluğun adıydı. Şemsiye
komünizm hayaleti.” Hayalet, hem
siyle kıyaslayarak düşündüğüm
ad olarak kullanılan bir sürecin, bir
orada olandır, ama aynı zamanda
zaman, daha rahat bir sokağa
birikimin neticesi benim gözümde
olmayandır. Bakışımsız, yani orada
çıkma halinin; protesto edilecek
ve özellikle o köstebek metaforun-
olduğunu bildiğin, ama göreme-
olan şey her ne olursa olsun, konu
dan devam edip söylersem, tarihin
diğin, hissedemediğin. Marks’ın
her ne olursa olsun, daha kolay
belirli dönemlerinde o köstebek
hayaletlerinden bahsediyorum.
birlikteliklerin oluştuğunu görüyo-
kafasını toprağın altına sokuyor,
Referansı oradan alarak kullanıyo-
rum. Bu, en büyük kazanım zaten
rum bu hayalet metaforunu. Onun
ve hayaletin oradaki varlığını da
gibi bir şey. Yani bu hayalet hâlâ
olumlayan, işte o gözlemi yap-
bu toprakların üzerinde dolaşıyor
mamı sağlayan şey de en çok bu
ve şüpheler duyulsa da ya da ora-
sokağın daha kullanılabilir, daha
da olup olmadığına dair birtakım
aktif, daha yaratıcı şekilde özüm-
yorumlar yapsak da, aslında bir
senmesiyle alakalı bir şey.
hayalet her zaman orada. Aynalar-
18
da bakışımsız, göremediğin, ama
Sokaktan devam edelim. Gezi’nin
varlığını hissettiğin bir şey.
ardından sokak siyaseti nedir?
Gezi isyanı bu anlamda sokak si-
Dolayısıyla, bir anlamda dışlıyo-
yasetinde neleri değiştirdi, neleri
rum. Evet, seçimlerde oy kulla-
kattı?
nıyoruz. Evet, basın açıklamaları
Ben, sokak siyaseti dediğim
yapma özgürlüğümüz var, izinli
zaman, aslında sokak mefhumu-
gösteriler, şunlar bunlar. Parla-
nu somut bir mekân anlamının
menter demokrasinin temel hak ve
yanında bir zihinsel ağ, insanlar
yetkileri esasında düşüneceğimiz o
arasında birlikteliği sağlayan bir
muhalefet alanını bir yere koyalım.
soyut küme olarak da düşünü-
“Bunların haricinde bizler nasıl
yorum. Yani evet, sokak zaten
politik özneler oluyoruz?” sorusu
somut varlığıyla insanları bir araya
üzerinden sokak siyaseti diye bir
getiren, hiyerarşileri yıkan, insanlar
çerçeveden bahsediyorum. Orada
arasında eşitliği hâkim kılan bir
zaten çok kuramsal açıdan bir ay-
mekân, bunu hepimiz biliyoruz.
rıma gidiyorum, siyaset ve siyasal
Ama bunun haricinde, siyasetle
olan arasında bir ayrıma gidiyorum
bağlayarak söyleyecek olursam,
ve siyasetin o kurumsal olarak
sokak siyaseti dediğimiz zaman,
anlaşılması meselesinin haricinde,
özellikle zihinsel bir aradalık hali
“sıradan insanın” gündelik yaşam
diye düşündüğüm başka bir, daha
pratikleri içinde zaten siyasal olanı,
soyut bir anlamla bunu düşünü-
siyasal anlamları ürettiğini iddia
yorum ve özellikle gündelik hayat
ediyorum. Onun mekanizmalarını
pratikleri içerisinden sokağın ken-
falan da herhalde yine konuşuruz.
disini kurduğunu, şekillendirdiğini,
savaşlarını verirler diyorum, kendi
yani sokakta üretilebilecek çeşitli
Tam oradan devam edelim aslın-
öznel zaman ve kendi öznel uzam
muhalefet biçimlerinin ya da siya-
da. Biraz iç içelik olsa bile, so-
deneyimlerini kurmaya çalışırlar
set üretme biçimlerinin o zihinsel
nuçta burjuva demokrasisinin ya
diyorum. Yani bir taraftan egemen
bir aradalık haliyle somutlaştığını
da onun kurumsal siyaset yapma
iktidar kendi zaman ve mekân
düşünüyorum. O somutlaşmanın
alanının, biçiminin dışında bir so-
düzenlemesini yapmaya çalışırken;
mekanizmaları da gündelik hayat
kak ekseni, sokak siyaseti ekseni
bunun karşısında yer alan gruplar,
pratiklerinde oluşuyor. Bu açıdan,
var. Mesela, dediğiniz o mekaniz-
iktidarın elinden kendi alanlarını
benim için her yer bir sokak bir
maları, açığa çıkarttığınız şeyleri,
almaya çalışır ve tutmaya çalışırlar.
anlamda. Bir kahvehane sohbe-
deneyimleri biraz konuşalım.
Siyasal anlamın buradan üretildiği-
tinden tutun da (bu da sokak
Meseleyi biraz başa sarmam gere-
ni söylüyorum ve bunun üzerinden
siyasetini üretmenin bir biçimi)
kiyor bunu anlatabilmek için. Yani
araçlar devreye sokulur. Bunlar
sokakta yapılan müzik ya da gerilla
“Buraya nereden varıyorum ki,
zaten kitapta tek tek anlatılıyor.
tiyatrosu ya da oturup arkadaşla-
gündelik hayat pratikleri içerisin-
Bunlardan biri müziktir, biri danstır,
rınla iki bira içmek; bunların hepsi
den insan politik özne olabiliyor?”
aylaklıktır, esnekliktir, internettir.
aslında politik birer özne olmanın
sorusunu yanıtlayabilmek için,
Bunların hepsi aslında öznel… Yani
çeşitli araçları. Dolayısıyla, sokak
şu bahsettiğim siyaset ve siyasal
iki taraflı bakıyorum meseleye.
kavramını çok geniş bir anlamda
olan ayrımına girmem ve orada
Egemen iktidar kendi nesnel za-
kullanıyorum ben.
siyasal olanın bir alan savaşı olarak
man ve uzam düzenlemesini nasıl
tanımlanması meselesine dönmem
yapmaya çalışıyor mesela? Müzik
gerekiyor.
üzerinden düşünelim. Bandolar,
Dediğim gibi, siyaset meselesinden hiç ayrı düşünerek açıklayabi-
askeri yürüyüşler, jimnastik gös-
leceğim bir şey değil. Çünkü sokak
Alan kavramı içerisinde iki tane
terileri falan; bu, egemen iktidarın
siyaseti kavramını kullanırken,
yüklem olduğundan bahsediyorum
dans ve müzik üzerinden kendi
“Kurumsal mekanizmalar aracı-
ben burada. Biri zaman, biri de
siyasi anlamını üretmeye çalıştığı
lığıyla politika yapma hallerinin
uzam. Egemen iktidarın zaman
bir alanı kodlar. Ancak, bunun tam
ötesinde bizler nasıl politik birer
ve uzam düzenlemelerine karşı,
karşısında, biliriz ki, tavernalarda,
özne oluyoruz?” sorusu üzerinden
mikro ölçekteki aktörler dediği-
halk türkülerinde falan sıradanın
şekillendirdiğim bir bakış açısı bu.
miz, bireyler, yerel gruplar, kendi
içerisinden çıkan her yerde ege-
siyaset pratiklerini, kendi alan
men iktidara karşı bir muhalefet
19
angajmanı falan düşündüğümüz-
Orada bir şey var, hemen kitabın başında…
Aslında bu kitabı en çok tarif eden şeylerden
bir tanesi o. En başında bir Afrika atasözü
var. “Dünyanın birçok yerinde küçük küçük
insanlar dünyanın suret ini yapacak bir sürü
iş yaparlar” gibisinden. Minik minik bunlar,
ama anlamsız olduklarını düşünmüyorum. “Bu
anlamları nerelerden okuyabiliriz?” sorusu
üzerinden şekillenmiş bir çalışma zaten bu.
de, bize biraz “ters”; hani çok fazla
sıkıntılar, kolektivitenin içerisindeki
insanlar açısından çok sıkıntıları
olur” falan diye düşündüm. Ama
yine belki Gezi’ye bağlayarak söylersek, böyle şeylere dair cesaret
de geldi zannedersem. Tesadüfi
olmasa gerek, değil mi, Gezi’den
sonra böyle şeylerin ortaya çıkmış
olması. Yazılamalar meselesi de
öyle. Aksaray’da ben bu aralar şey
görüyorum; Scoob diye bir tag’ci
var, bu kişi kim bilmiyorum ama,
her tarafa Scoob yazıyor. Kimdir,
nedir, necidir bilmiyorum. Bazı
yerlere grafiti yapıyor. Sonra şeyi
unsuru ortaya çıkar. Müzik ve dans
bunlardan biri. Antik Yunan’da
İncelediğiniz alanda, somut, bu
fark ettim; bir süre sonra başka biri
tiyatro temsillerine falan baktığı-
tür deneyimlere, arayışlara ilham
de ona karşılık vermeye başladı.
mız zaman, kadınların ve kölelerin
verecek neler var?
Bu, tam da kenti oyun alanına
bu temsillere katıldığını; normalde
Özellikle Gezi’den sonra olan iki
çevirmek. Yani kenti yeniden üre-
yurttaşlık haklarından muaf, azade
şey… Bir araştırmacı için kutlu bir
tiyorsun, onu sana verildiği şekilde
tutulmuş bu insanların, dansın ve
şey bu sonuçta. Gezi’den sonra
kabul etmiyorsun, bir şekilde
müziğin olduğu alanlara katılabil-
İstanbul’da ve Ankara'da, tam
oynamalar yapıyorsun. Ne bileyim,
me imkanının olduğunu görüyoruz
işgal evi modunda diyemeyiz, ama
bunun adı yazılama oluyor, bunun
ve bu bir araç olarak, kendini ifade
sizler de biliyorsunuz işte, sosyal
adı bir kolektivite üzerinden işgal
etmek, bir siyasal özne olmak,
yaşam evleri falan, bu tarz ama
evi oluşturmak, kültür evi oluş-
sözü söyleyen kişi olmak anla-
özünde mülkiyet haklarının kamu-
turmak oluyor. Mizah zaten başlı
mında bir yer tutuyor, bir mekân
sallaştırılması üzerinden birtakım
başına çok önemli bir muhalefet
tutuyor, bir birliktelik hali yaratıyor.
taleplerle oluşturulmuş mekanlar
unsuru.
Bu bir örnekti.
türedi ya da oluşturuldu arkadaşlar
tarafından, kolektiviteler tarafın-
Bütün bu araçlarla aslında şunu
Daha güncel boyutlarında, internet
dan. Yavaş yavaş Türkiye'de de
görebiliyorum: Bir eksen var,
mesela. Bir kamusal alan olarak
karşılığını buluyor. Çok ilginç ama
özellikle bunu söyleyen bir eksen.
tanımlıyorum orayı da. Günümüz
tam Avrupa'da, o nezihleştirme
“Bizler ideolojinin kurbanlarıyız.
koşulları itibarıyla üretilmiş yeni
süreci içerisinde biraz bunların
İdeolojinin içerisinde sıradan insan
bir kamusal alan olarak tanımlıyo-
köklerinin kazınmaya çalışıldığı bir
zehirlenmiş, herkes tüketimin pe-
rum. Tabii ki bu, üretim araçlarının
süreç varken şu anda Türkiye'de
şinde, herkes hiçbir şeyin bilincin-
gelişimiyle alakalı bir şey. Egemen
böyle nüveleri diyebileceğimiz
de değil” falan gibisinden, insanları
iktidarlar, bir taraftan, evet, inter-
oluşumlar var.
ideolojinin elinde kuklaymış gibi
gören bir yaklaşım var. Ben hiç de
neti denetler ve internetle alakalı
20
çok ciddi dezenformasyon olanak-
Şöyle söyleyeyim: Oradayken
böyle olduğunu düşünmüyorum.
ları, bilginin metalaştırılması falan
düşünüyordum ben de; “Türki-
İnsanların son derece bilinçli, aktif
gibisinden şeyleri devreye sokarak,
ye'de olabilirliği nedir? Bu tarz
bir şekilde; ama farklı şekiller-
bu alanı tutmaya çalışırlar. Ancak,
kolektiviteler üzerinden, ‘Kentimi-
de gayet siyaset üreten özneler
bu alanın içerisinde kendi alanları-
ze, mahallemize, sokağımıza sahip
olduklarını düşünüyorum.
nı kurmaya çalışan o sıradan insan
çıkıyoruz, birlikte bir şeyler üreti-
da, yine bir zaman ve mekânı
yoruz’ mesajını verecek oluşumlar
Gezi’nin ortaya çıkması, çok bek-
bir aradalaştırma, eşgüdümleme
olabilir mi?” falan gibisinden şeyler
lenmedik bir şeydi. Herkesin, “Aa,
hali üzerinden (sosyal medyanın
düşünüyordum. Ama “Yok yahu.
bu gençler ne kadar apolitik” falan
kullanılması, blogların kullanılması
Türkiye'nin muhafazakar yapısı,
dediği bir anda, bir momentte
vesaire) başka bir alan yaratıyor.
sağ ideoloji eksenindeki o politik
ortaya çıkmış bir şey bu. Demek
ki, o bilgisayar başında oyununu
böyle gelecek odaklı tahayyüllerden ziyade… Çünkü Marks’ın kendisinde
oynayan, Facebook’undan ayrılma-
de bu yok aslında. Ben hiç de tarihin sonunu getirdiğini söyleyen o şey
yan falan insanlar, hiç de aslında
kuşakla aynı düşünmüyorum bu konuyu. Marks’ı Marks yapan tarihselli-
öyle gözleri kapalı, kendilerine
ğidir zaten. Komünizmi tarif etmez bile Marks, böyle bir şeyi yok. Sadece
dayatılan ideolojileri (ki ben, ideo-
kendi tarihsel bağlamı içerisinde bir çözümleme yapıyor adam ve bunu
loji kelimesini de negatif anlamda
da “tarihin sonunu belirledi” gibisinden bir yere vardırmak gerekmiyor
kullanan biri değilim) benimsemiş,
bence. Aynı perspektiften bakıyorum. Yani kendi tarihsel bağlamımız
içselleştirmiş falan değil. Dediğim
içerisinde olasılıkları çoğaltma, daha yaşanabilir bir dünyanın olasılıklarını
gibi, kimse kukla değil; herkesin
nasıl oluşturabiliriz; bence daha anlamlı olan bakış açısı böyle bir şey.
kendine göre bir dünyayı anlama,
Çünkü evet, farklı farklı oluşumlar var, birbirine temas etmiyorlar belki
anlamlandırma biçimi var ve bir
birçok noktada; ama benim gözümde hiçbiri değersiz değil. Hepsi de
şeyler yapıyor. Herkes bir şeyler
kendi tuttukları alan içerisinde egemen iktidar ilişkilerine karşı bir şey
yapıyor.
üretiyorlar, onun o şekilde var olmasına neden oluyorlar, kendini dönüştürmesine neden oluyorlar. Sonra belki bir zamanların ezilen kesiminde
Orada bir şey var, hemen kitabın
olan kısım, o süreç içerisinde egemen konuma geliyor ve bu süreç başka
başında… Aslında bu kitabı en çok
muhalif unsurlar üretmeye başlıyor.
tarif eden şeylerden bir tanesi o.
En başında bir Afrika atasözü var.
Berlin İşgal Evleri’ni incelediniz? Öncelikle nasıl bir yaşam sürüyor işgal
“Dünyanın birçok yerinde küçük
evlerindekiler. Ve bu deneyimler bize bugün için ne söylüyor?
küçük insanlar dünyanın suretini
Bir taraftan tarihçesi de burada önemli. İki kutuplu dünya, Doğu Ber-
yapacak bir sürü iş yaparlar” gi-
lin-Batı Berlin meselesi var. Yani Duvar’ın örülmesinden sonra, 70’lerde
bisinden. Minik minik bunlar, ama
başlayan bir oluşum. Özellikle de işçiler, anarşistler ve punk’ların tuttuğu
anlamsız olduklarını düşünmü-
özerk alanlar bunlar ve evsizlik problemine bir çözüm olarak geliştirili-
yorum. “Bu anlamları nerelerden
okuyabiliriz?” sorusu üzerinden
şekillenmiş bir çalışma zaten bu.
Bu tür arayışların, kapitalizmin
içinde kırılma noktaları yaratmakla birlikte, bütünsel bir ufuk
yaratacak bir enerji de ortaya
çıkaramadığını görüyoruz. Biraz
sanki herkes kendi halinde, birbirine dokunmadan alternatifler
arıyor. Bunların bütünselliği ile
dönüştürücü gücü noktasında
neler söyleyebilirsiniz?
Ben bunu zaten ucu açık bir süreç
olarak görüyorum. Tarihin gidişatıyla ilgili ya da o mümkünatın
nerede sonlanabileceğiyle ilgili
keşke bir öngörüm olabilse. Yok.
Ama zaten tarihi de böyle bir şey
olarak, yani ucu açık bir şey olarak
görüyorum ben. Yani bir egemen
iktidar ilişkileri var, buna muhalefet eden başka iktidar ilişkileri
ortaya çıkıyor ve tarih dediğimiz
şeyin kendisini yapan da bu. “Biz
bu süreç içerisinde kendi özgürlük
alanlarımızı ne kadar genişletebiliriz?” sorusu bence önemli. Yani
21
yor. O sıralarda şeyde 50 bin boş hane var, ama evsiz sayısı 70 bin, 100
oturma odası, bu tarz ortak yaşam
binlerde falan. Örgütlenmelerle, inisiyatif alınarak, boş mekanlar işgal
alanları var.
ediliyor. Bunun şeyleri var tabii; farklı aşamaları, tarihçesi falan var. Oralara çok girmeyeyim.
Veganlar, vejetaryenler ve et de yiyen insanlar için ayrı dolaplar falan
Bunu biraz kavramsallaştırarak söylersek; 70’lerdeki ilk çıkış motivasyo-
oluşturulmuş hatta ayrı mutfaklar
nu, son derece pratik bir ihtiyaca karşılık olarak şekilleniyor. Siyasi bir an-
oluşturulmuş durumda. Çünkü bazı
gajmanı olmakla birlikte, bir şeylerin tazmin edilmesi, evsizlik problemine
veganlar ve vejetaryenler hoş-
çözüm amaçlı gelişiyor. Ama orada yine… Tabii, Sovyetlerin o dönemde
lanmayabiliyor, yani ayrı bile olsa
var olmasının çok ciddi bir ideolojik desteği de var şey olarak. Hani
dolaplar, kokusundan dahi rahatsız
birebir destek verdiği anlamında söylemiyorum; ama o ideolojik ortamın
olabiliyorlar. Onun için de farklıla-
gerilimi içerisinden düşünürsek… İşçi hareketlerinden çok şey beklendiği
şıyor evin düzenine göre. Ama bu
bir dönem bu.
tarz hassasiyetler fazla.
Ama 70’lerden günümüze geldiğimizde, 2015’ten baktığımızda, şu anda
Mesela, çocuk yetiştirmeyle alakalı
evlerin vermiş oldukları temel mücadele, aslında eski kazanımların koru-
ilginç diyebileceğim şeyler var. O
nabilmesi üzerinden yürüyor. Çok ciddi tahliye süreçleriyle karşı karşıya-
kolektivitenin içerisinde yaşayan
lar bunlar. Turistik birer fenomen haline getirilmiş durumda aynı zamanda
bir anne, çocuğun büyüme süre-
bu mekanlar. Berlin yönetimi bunu pazarlıyordu; grafitileri de pazarlı-
ciyle alakalı olarak eve kapatılmış
yordu, işgal evlerini de, bugünkü adıyla proje evleri de. 80’lerden sonra,
olmuyor. Çünkü büyük bir “ailesi”
normalize etmek üzere, bir yasayla isimleri de değiştirilip, bunlar proje
var. İşe gidecekse ya da arkadaşla-
evler haline getirildiler ve kira veriyorlar şu anda. Yani eski kazanımlar
rıyla sinemaya gidecekse, rahat-
yavaş yavaş kaybediliyor aslında. Yıkık dökük, içinde farelerin cirit attığı
lıkla, o kolektivitenin içerisinde ya-
mekanları, bu insanlar, kolektif bir yaşamın olduğu, yaşanabilir yerler
şayan bir insana teslim edebiliyor
haline getirmişler. Normalde atıl duruyor; gittiler, yaşıyorlar falan. Ama
çocuğu, emanet edebiliyor. Çocuk
şimdi o varlıkları pazarlanabilir bir meta haline getirilmiş durumda. Ama
açısından da verimli bir ortam
bir taraftan hem kira ödüyorlar… Yaklaşık 100-150 Euro falan düşüyor,
olduğunu düşünüyorum bunun.
bir işgal evinde kalan birisi için ya da proje evde kalan birisi için maliyeti
Çünkü daha “toplumsal kalıplarını”
bu işin. Ama Berlin’de o civarda, o semtlerde bir odanın kirası 350 Euro
aşmış insanlarla birlikte büyüyor
falan. Bu, işin maddi boyutu. Onun ötesinde, şekilsel olarak bakarsak,
bu çocuk. Daha farklı bir eleştirel
dediğim gibi, tipik şeylerden farklı. Dışarıdan, evet, apartman görünümlü;
ortam var.
ama üstünde renkli grafitiler, şunlar bunlar olan… Kitapta da var zaten
fotoğrafları bunların. Bir ayrıcalık, bir ayrılık yaratıyorlar; o kentin genel
O süreç içerisinde, yani bu
havasını yeniden üretmek anlamında bir aykırılıkları var.
mülakatları falan yaptığım süreç
içerisinde, bazen, “İyi de, siz ne ya-
Ortalama 40 kişi falan kalıyor bir işgal evinde. Küçüklü büyüklü. Cinsel,
pıyorsunuz?” diye sorduğum olu-
dinsel, ayrımcılık üretebilecek her türlü söylem, yazılı olmayan kurallarla
yordu. Ben bunu zaten her zaman
zaten yasak. Atılır yani evden, seksist söylemde bulunan kişiler, faşizan
bir tarafımla sorarım. “Peki, sonra?
söylemlerde bulunanlar falan. Bunlar barınamazlar o evlerde. Ortak ya-
Yani bu minik minik etkinliklerin
şam alanları var; mutfaklar, müzik odaları, yoga odası, misafir odası, toplu
haricinde nereye oturacak bu
şeyin kendisi?” sorusunun -aslında
araştırmamı da olumlayan bir şey
bu- bir yanıtı yok. Açık uçlu süreç
falan dememin de sebebi bu. Yani
o minik minik şeyler zaten o hayatın kendisini oluşturan şey belki.
Yoksa, büyük tümcelerle anlamaya
çalışınca anlayamıyorsunuz. Bisikletini sürebilen insan haricinde bir
sonuca varamıyorsunuz.
Söyleşi: Serpil Şahbaz
22
Direnişin Coğrafya sı
ve Polit ika sı
Hayri
Kozanoğlu
Gezi Direnişi'nin, Haziran Direni-
dünyanın heyecanla izlediği,
Dünyadaki direniş mücadelelerine
şi'nin, Gezi ayaklanmasının ikinci
dikkatleri üzerine çeken mücade-
şöyle bir genel baktığımız zaman,
yılına denk gelen bir dönemde bu
lelerde de hep Gezi izleri var, Gezi
değişik kategorilerle değerlendir-
tartışmayı sürdürüyoruz. Ben, zor-
referansları var. Örneğin, Yunanis-
memiz mümkün. Hızlı bir şekilde,
ba katillerin katlettiği çok değerli
tan’da Syriza’yı hükümete taşıyan
her biri temelinde bir şeyler söyle-
arkadaşımız Bahadır’dan başla-
süreçte, 2011’den sonra mücadele
meye çalışacağım.
yarak Gezi’de yitirdiğimiz bütün
biraz dinmeye yüz tutmuşken,
arkadaşlarımızın mücadelesine
Gezi ile birlikte, Gezi dayanışma-
Direnişin Coğrafyası
olan desteğimizi, onlara sevgile-
sıyla birlikte yeni bir dinamizm
Birincisi, coğrafya olarak bakabili-
rimizi, özlemlerimizi ifade ederek
kazandı, yeni bir ivme kazandı. O
riz; dünyanın hangi coğrafyaların-
başlamak istiyorum.
açıdan, kendimizi, kendi müca-
da direnişler ön plana çıkıyor diye.
delemizi küçümseyerek değil;
Belki şöyle bir metaforla söylersek
Daha evvel dünyada böyle direniş
ama konuşmanın çerçevesinin
yanlış olmaz: Kızıl bayrak bir
hareketleri üzerine tartışmalar ya-
gereği olarak biraz dünyaya ağırlık
anlamda, Avrupa coğrafyasından,
pıldığı zaman, genellikle şöyle bir
vererek konuşmamızı sürdürmek
Avrasya coğrafyasından Latin
psikoloji hâkim olurdu hepimize:
durumundayız.
Amerika’ya geçmiş durumda.
“Neden bizim böyle direnişlerimiz
yok? Neden Türkiye'de 70’lerdeki
Her şeyin ötesinde, bizler, kendi
la, Ekvator, Bolivya, 21. yüzyılın
gibi bir devrimci süreç yaşanmı-
topraklarımızda mücadele ver-
sosyalizminden söz ediyorlar.
yor?” Hâlbuki Gezi bizler açısın-
menin yanında, enternasyonalist
Ama aşağı yukarı Latin Ameri-
dan aslında bir milat oldu. Çünkü
olduğumuz için mücadelesini de
ka’nın tüm coğrafyalarında direniş
dünyanın başka coğrafyalarında,
kendi mücadelemiz kabul ettiği-
hareketleri var; şöyle ya da böyle
bu sefer, “Bizim niye Gezi’leri-
miz için de dünyayı izlemek du-
ya sol hükümetler var ya solun
miz yok?” denilmeye başlandı.
rumundayız ve her zaman olduğu
önemli ağırlığı var.
Quebec’te Kanadalılar, “Niye bizde
gibi, bugün de oralardaki müca-
Gezi’ler olmuyor?”, Hollanda’da
deleler, direnişler bizlere heyecan
Mesela, baktığımız zaman, Latin
sosyalistler, “Niye Gezi’deki gibi
veriyor, güç katıyor, dayanışma
Amerika’nın en sağ iki ülkesi
ayaklanmıyoruz?” diye yazmaya
duygularımızı pekiştiriyor, müca-
olarak Meksika ve Kolombiya
başladılar. Ben böyle çok yazıya
dele azmimizi pekiştiriyor.
görülebiliyor. Hatta Türkiye'ye de
rastladım. Gerçekten de bugün
24
Hepimizin bildiği gibi, Venezüel-
“Ortadoğu’nun Kolombiya’sı” de-
niyor. Samir Amin böyle değerlendirmişti. Orada da, uzun yıllardır
çok ciddi bir gerilla mücadelesi
sürüyordu, bir “çözüm süreci”
yaşanıyor; orada da böyle saldırgan bir sağdan, daha uzlaşmacı
bir rejime geçilmek durumunda.
Meksika’da, Latin Amerika’nın
Brezilya’dan sonra en büyük ülkesinde yıllardır sağ yönetiyor ülkeyi;
ama orada da, unutmayın, 90’lı
yıllarda dünyadaki direniş mücadelelerine önemli bir heyecan,
ivme katan Zapatistalar duruyor, o
bölgeyi kontrol ediyorlar. Mexicocity’de geçtiğimiz yıl katledilen
öğrencilerle dayanışma amacıyla
on binlerin katıldığı gösteriler
oldu. Yani orada da direniş güçleri
ayakta. Şöyle veya böyle, Uruguay’dan Brezilya’ya, Paraguay’a
rünüyor. Ama diğer taraftan, en azından şöyle düşünelim: Beş yıl evvel,
yedi yıl evvel konuşsak, en azından yaygın medyada, Arapların “miskin,
umursamaz, kaderci” bir ulus olduğu söylenirdi; en azından bu hava
dağılmış durumda. Her yerde çekişmeler, savaşlar, mücadeleler sürüyor.
kadar bütün Latin Amerika'da sol
rüzgarlar esmeye devam ediyor.
Burada Koban ’den bahsetmek lazım; Kobanê direnişinden, IŞİD’e karşı
oradaki onurlu direnişten. Ama ben burada biraz Suriye’deki diğer dire-
Belki bu tartışmada biraz daha
Türkiye'deki mücadeleyle bağlantısını kurmak açısından Podemos-Syriza ağırlıklı bir tartışma
yaparız; ama Avrupa'nın başka
coğrafyalarında da örneğin; Portekiz’de benzer bir yükseliş olabilir.
nişlere karşı haksızlık yapıldığını; sadece düzen güçleri açısından değil,
sol açısından da haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü aynı cihatçılara, aynı IŞİD’çilere, aynı Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'den beslenen, Amerika desteğiyle Suriye halkına ölüm yağdıranlara karşı direnen
Alevilerden, Hıristiyanlardan, Ermenilerden kimse bahsetmiyor. Çünkü
onları hükümet güçlerinin, yıkılmaya çalışılan rejimin bir parçası olarak
görüyorlar. Orada bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Birleşik Krallık’taki seçimlerde
İskoç Ulusal Partisi'nin yükselişi
ayrı bir olgu olarak değerlendirilmek durumunda. Sadece ulusal bir
hareket temelinde olduğu için değil, kemer sıkma önlemlerine karşı
ciddi bir tavırla ortaya çıktığı için
de orada İşçi Partisi'ni yenilgiye
uğrattı. Çünkü İşçi Partisi'nin kalesi
Direnişlerin Niteliği-Konumu
Coğrafyadan geçip, direnenlerin sınıfsal nitelikleri, toplumsal konumları
açısından sınıflarsak; bir tarafıyla dünyada, özellikle Latin Amerika'da
daha çok yerlilerin talepleri -Kanada’da benzeri var, Avustralya’da benzeri var- şeklinde dile geliyor. Yani toplumsal mücadelelerin, direnişlerin
bir boyutu kimlik ve tanınma talepleri çerçevesinde ortaya çıkıyor. Bu
anlamda, Türkiye'de HDP’nin, Kürt halkının mücadelesi de bu kapsamda
değerlendirilebilir.
olarak bilinen bir yerdi İskoçya.
İkinci bir eksen, dünyanın lanetlileri diyebileceğimiz, işsizlerin, topraksız
Ortadoğu coğrafyası. Evet, bir tarafıyla bakılırsa, şu anda Ortadoğu
coğrafyasında ulus-devlet anlamında, Tunus dışında, Arap Baharı’ndan, Arap direnişlerinden fazla
bir şey kalmamış gibi görünüyor.
köylülerin, evsizlerin, dünyada önemli bir toplumsal mücadele merkezi
haline gelen seyyar satıcıların mücadeleleri var. Mesela, Hindistan gibi
yoksul coğrafyalarda, Afrika’da bunlar toplumun önemli bir kısmını
oluşturuyorlar. Mesela, İstanbul’da yaşayan biri olarak söyleyeyim; trafik
sıkışıklığında su satan, muz satan, “Aman, trafik bir sıkışsa da, satışlarım
artsa” diyen insanların hepsini bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor.
Tek sahip çıkılacak, sonuç vermiş
olan mücadele Tunus’ta gibi gö-
Üçüncüsü, örgütlü emek kesimleri. İşçi sınıfının yanında, kamu çalışanları,
25
emeklileri bu kapsamda değerlen-
dinamizmi olmaktan çıktığından
ayrı bir sınıfsal nitelik taşıdıklarını
direbiliriz.
bahsedilir. Ama Türkiye'de en son
düşünmemekle birlikte, gelirleri
metal işçilerinin direnişinde oldu-
ve konumları itibarıyla değişik
Bunların hepsinin dinamikleri
ğu gibi, bunlar, belki artık üretim
mücadele eksenlerinde serma-
üzerinde daha detaylı durabili-
tarzlarının değişmesi, emekçiler
yeden yana veya emekten yana,
riz. Zaman zaman, işçi sınıfının,
arasında ağırlıklarının azalmasıyla
ezenlerden yana veya ezilen-
proleter mücadelenin, toplumsal
öncü güç olma niteliklerini kaybet-
lerden yana tutum alabilecek;
muhalefetin artık önemli bir gücü,
miş de olsalar, toplumsal muha-
ama Gezi sürecinde olduğu gibi,
ezilenlerden yana tutum alan, o
mücadelenin bir parçası olan orta
sınıfları bu şekilde nitelendirmenin
Değişik kesimlerin kendi taleplerini
dillendirebildiği, inisiyat if koyabildiği;
ama burjuvaziye, sömürenlere, ezenlere karşı or tak bir ses olabildiği bir
potayı nasıl oluşt urabiliriz; bu çerçe-
vede de bir tar tışma yürüt memiz gerekiyor.
çok yanlış olmadığını düşünüyorum. Bu anlamda, öğrencilerin
de mücadelesini bu kategoride
değerlendirmek mümkün. Ki son
dönemlerde, bakarsanız, değişik
coğrafyalarda, öğrenciler, toplumsal muhalefetin önemli bir gücü
haline gelebiliyorlar. Mesela, son
on yılda İngiltere’deki en önemli
direnişler;
öğrenci direnişleriydi.
Avrupa'da, çok
beklenmedik bir
ülkede, Hollanda’daki
öğrencilerin neoli-
lefetin çok önemli bir
beral düzene karşı
dinamiği olmaya devam
direnişleri, üniversi-
ediyorlar. Türkiye'de, geç-
te işgalleri çok öne
mişe bakarsak, mesela
çıktı. Amerika’da bu
bir TEKEL direnişi. TEKEL
anlamda henüz büyük
direnişi, üretimden gelen
bir öğrenci hareketi
gücü olmayan kesimlerin
direnişi olması ve toplumun değişik kesimlerini o mücadelenin bir
bileşeni haline getirmesi, toplumun genelinde heyecan yaratması
anlamında önemliydi. Dünyanın
başka coğrafyalarında da benzer
şeyleri görebiliyoruz. Örneğin
Güney Afrika’daki maden işçileri;
Güney Afrika’da artık sistemin
bir parçası haline gelen Afrika
Ulusal Kongresi, oradaki siyahi
elitlerin giderek zengin, neoliberal
politikaların destekçisi bir kesim
re yayılmasıyla birlikte, oradaki
olmamakla birlikte, Wall Street’i
proleterlerin mücadeleleri, kendi
işgal hareketleri kampuslara da
ulusal mücadeleleri içerisinde
yansıdı, buna destek verdiler; ama
önemli bir dinamik olmaya devam
burada da ciddi bir potansiyel var.
ediyor. Bunları tek tek konuşabi-
Çünkü öğrencilerin yaklaşık 1.5
liriz. Mesela, Kore’de çok örgütlü
trilyon dolar, yani bir anlamda Tür-
bir işçi sınıfı var. Bunların bir siyasi
kiye'nin gayrisafi yurtiçi hasılasının
partiye dönüşmesi, bir siyasi özne
iki katı kadar, yani 1600 milyar
haline gelmesi yıllardır konuşulu-
dolar borçları var ve çoğunlukla
yor. Bunun örgütsel sorunlarının
da iş bulmakta güçlük çektikleri,
ayrıntısına hâkim değilim; ama en
buldukları zaman da geçici, kısmi
azından böyle bir potansiyelleri
zamanlı işler buldukları için, üretim
var.
süreci içinde bir yerleri olsa da bu
borçları ödemekte güçlük çekiyor-
haline gelmesiyle birlikte sınıfsal
ayrımların öne çıkmasıyla önemli
bir güç oluşturuyor. Üretimin,
imalat sanayinin giderek büyük
ölçüde Çin, Tayvan, Kore, giderek
Vietnam, Bangladeş gibi ülkele26
Dördüncü bir kesim olarak da
lar. Şili’de, biliyorsunuz, öğrenci
sol arasında ciddi bir tartışma
hareketi çok önemli bir dalga oldu,
konusu olan orta sınıfların müca-
toplumsal muhalefetin öncülüğünü
delesi. Ben, üretimdeki konumları
yaptı. Bu anlamda da bu değişik
nedeniyle, emek-sermaye dışında,
kesimlerin direnişleri önemli.
Bizler açısından, bunları ortak bir
radikal unsurları ortak bir şemsiye
çıktı. Çünkü birincisi, “Bu borçlar
mücadelenin bir parçası haline
altında toplamayı başardı ve işçi
ödenemez; Yunanistan’ın borç-
getirmek, emekçi dayanışmasını
sınıfı arasında daha örgütlü olan,
ları yeniden yapılandırılmadan,
sağlamak önemli. Değişik kesim-
daha etkili olan Yunanistan Ko-
Syriza veya hiçbir hükümet yoluna
lerin kendi taleplerini dillendire-
münist Partisi'ni geride bırakarak,
devam edemez” diyen, Financial
bildiği, inisiyatif koyabildiği; ama
solun adresi olarak 25 Ocak se-
Times gibi, burjuvazinin yayın or-
burjuvaziye, sömürenlere, ezenlere
çimlerinde birinci parti oldu. Çok
ganlarında kalem oynatan insanlar
karşı ortak bir ses olabildiği bir
az farkla tek başına hükümet olma
vardı. Bu anlamda, borçların tekrar
potayı nasıl oluşturabiliriz; bu
şansını yitirdi, ama büyük ölçüde
yapılandırılması talepleri gerçek-
çerçevede de bir tartışma yürüt-
ağırlığını koyduğu bir koalisyonu
çiydi. Öbür tarafıyla da, insanlara
memiz gerekiyor.
oluşturmayı başardı.
tekrar bir satın alma gücü sağlamanın yani kısacası, giderek yok-
Syriza, Podemos ve Türkiye
Çok özetle; Syriza’nın taleple-
sulluğun yaygınlaştığı, hastalıkların
Belki üçüncü bir eksen, solun çok
ri, Keynesyen talepler, sosyal
diz boyu gittiği; toplumun üretici
âşina olduğu bir sınıflama; devrim-
demokrat taleplerdi, Selanik
kesiminin, “insan sermayesinin”
ci mücadele-reformist mücadele,
Programı'nda ifade edilen. Bu
bile gerilediği bir süreçte bir tami-
hangi durumda ilkeli davran-
anlamıyla, uçuk kaçık talepler
ratı öngörüyordu.
mak-hangi durumda pragmatik
saymak mümkün değil. Aslında
davranmak meselesi.
bir anlamda statükoyu tekrar tesis
Burjuvazi burada iki seçenekle or-
eden taleplerdi. Mesela, asga-
taya çıkabilirdi. Birincisini seçenler,
Bunları belki son dönemde fazla-
ri ücrete ilişkin vaatleri, asgari
baştan itibaren Syriza’yı kötüle-
sıyla dünyanın dikkatini toplayan,
ücretin kriz öncesindeki düzeyine
mek, günah keçisi ilan etmekle
bizler açısından önemli dersler
çıkartılmasıydı, emeklilerin zaman
önünü kapatmaya çalıştılar. Ama
içeren Yunanistan’da Syriza ve
içerisinde aşınan ücretlerinin
her şeye rağmen, Syriza, halkın
İspanya’da Podemos’un yükselişi
eski durumuna getirilmesiydi;
iradesini almayı başardı.
ve mücadelesi çerçevesinde de-
Yunanistan’da yaygın bir şekilde
ğerlendirmek mümkün. Syriza’nın
uygulanan, artık gelenekselleşmiş
Sonra ikinci seçenek gündeme
hem hükümete gelmesi, hem
yılda iki ikramiye verme politika-
geldi: “Bunlara öyle bir ders vere-
hükümete geldikten sonraki yaşa-
sının tekrar gündeme gelmesiydi.
lim ki, artık Avrupa'da, kapitalist
nan süreç aslında önemli dersler
Yani mülkiyet ve güç ilişkilerini
metropollerin hiçbirinde kimse
içeriyor.
değiştirmeyi öngörmeyen, aslında
neoliberalizme karşı sosyal de-
uygulanabilir ve bir anlamda da
mokrat, Keynezyen temelde bile
Çok özetle anlatacak olursak;
Avrupa burjuvazisinin akil insan-
bayrak açamasın.” Bu anlamda da,
Syriza, büyük ölçüde Syntigma
larının dahi işaret ettiği bir taleple
şu ana kadar görüldüğü kadarıyla,
Meydanı ile sembolize edilen,
Yunanistan’daki örgütlü toplumun,
sendikaların, sosyal hareketlerin,
emeklilerin, sol partilerin ortak
direnişinin billurlaştığı bir siyasal
yapı. Kapitalizmin içine girdiği
2007-2008 krizinde en fazla faturayı ödeyen, yaşam şartlarının en
fazla gerilediği, işsizliğin en fazla
yaygınlaştığı Avrupa'daki coğrafyaların başında Yunanistan geliyor.
Ama bunun tepkisel bir hale dönüşmesini Yunanistan’da örgütlü
toplumun var olması engelledi.
Syriza da kendi açısından iyi bir
manevra yaparak kendi dışındaki solu, sol partileri, hareketleri,
27
başarı sağlamış durumdalar. Çün-
olduğu, Yunanların borçla yaşa-
damgasını vurmuştu. Hatırlarsanız,
kü büyük bir koalisyon oluşturul-
maya alışık olduğu, uzo içmekten,
Seattle direnişi, IMF-Dünya Ban-
du. Bu koalisyonun en saldırgan
siesta yapmaktan başka dertleri
kası toplantılarındaki küreselleşme
unsurlarını, birincisi, İspanya-Por-
olmadığı, bu anlamda da Slovak-
karşıtı hareketler, Üçüncü Dün-
tekiz’deki gibi kemer sıkma
ya, Slovenya, Litvanya gibi daha
yanın borçlarının iptaline yönelik
politikalarını sadakatle uygulayan
yoksul ülkelerin payına düşmesi
hareketler, Dünya Kadın Yürüyüşü
ve kendi ülkelerindeki, İspanya’da-
gereken yardımlara el koyan bir
ve bunların sonunda ortaya çıkan
ki Podemos gibi, Portekiz’deki
ülke olarak sundular Yunanistan’ı
2001’deki Porto Allegre’de ilk defa
Sol Blok gibi sol alternatiften
veya Syriza’yı bunun temsilcisi
oluşan Dünya Sosyal Forumu,
korkan sağ hükümetler oluşturdu.
olarak sundular. Bir anlamda onu
bunun giderek bölgesel forumlar
Onlar dediler ki, “Bunların önünü
yalnızlaştırma politikası izlediler.
şeklinde, Avrupa Sosyal Forumuyla karşılık bulması; bir anlamda,
kesmezsek, bizim ülkelerimizde
de benzer hükümetler oluşur.
Bu, çok uzun bir tartışma. Emek
Davos’la ifade edilen dünyanın
Avrupa'da böyle bir dayanışma
güçlerinin, sol güçlerin yeterince
egemenlerine karşı dünyanın
dalgası olursa da, bütün neoliberal
dayanışma gösterdiği de söyle-
ezilenlerinin enternasyonalist
dayanışması damgasını vurmuştu.
Ama Irak, Afganistan işgalleri, savaş karşıtı mücadelenin ön plana
çıkması nedeniyle, neoliberalizme
karşı mücadele biraz ikinci planda
kaldı. Daha sonra, biraz da belki
metal yorgunluğu denilebilir, biraz
da enternasyonalist mücadelenin
günlük hayatta, ulusal mücadelelerde emekçilerin hayatına çok
yansıması olmaması, bir şekilde
bu uluslararası toplantılara ya
küçük burjuva devrimcilerin ya da
sendikal ve toplumsal muhalefet
elitlerinin katılması, sade insanın
hayatına çok etkisi olmamasıyla
birlikte bahsettiğim ulusal temel-
Şimdi bunu tekrar tarkurgu, Avrupa Birliği'nin neolibe-
nemez. Ama Syriza ile
ral tasarımı tehlike altına girer.”
birlikte, “Tek başına bir
Birinci ekseni onlar oluşturdu.
ülkede neoliberalizme
İkinci ekseni, Almanya’nın başını
karşı direnmek, hükü-
çektiği, bir anlamda tuzu kurular;
met oluşturmak müm-
yani Finlandiya, Avusturya, Hol-
kün müdür, hükümet
landa gibi, kişi başına milli geliri
programını uygulamak
daha yüksek, istikrar politikalarını
mümkün müdür?” ko-
uygulamasına rağmen insanların
nusu tartışılır hale geldi.
tışmak durumundayız.
Yani tek tek ülkelerde
neoliberalizme karşı di-
renmek mümkün müdür,
bunun enternasyonal
ayağını tam oluşt urmadan?
yaşam standartlarının çok da hızlı
28
düşmediği, bu anlamda istikra-
Tabii, bunlar uzun
rın hüküm sürdüğü ve genelde
tartışmalar, ama çok kısaca
deki mücadeleler öne çıkmıştı.
merkez sağın bulunduğu ülkeler
bahsedersek; 90’lı yıllara, küresel
Şimdi bunu tekrar tartışmak duru-
oluşturdu. Üçüncü eksen de şu:
kapitalizme karşı direniş hare-
mundayız. Yani tek tek ülkelerde
Bir şekilde Yunanların tembel
ketleri, enternasyonalist direniş
neoliberalizme karşı direnmek
mümkün müdür, bunun enternasyonal ayağını tam oluşturmadan?
Bu, benim de cevabını çok kolay
veremediğim bir durum.
İsterseniz çok da uzatmadan, biraz
da Podemos’tan bahsedeyim. Ben,
özet olarak değineceğim; ama
baktım, Redpolitik’te, gerçekten,
hem genelde direnişlere ilişkin
hem Podemos’a ilişkin çok kapsamlı bir dosya bulunuyor. Buradaki arkadaşların önemli bir kısmı
da zaten Redpolitik’e destek veren
ya da yakından okuyucusu olan
arkadaşlar. O bakımdan, topluluğumuzun bu konudaki birikiminin
de yeterli olduğunu düşünüyorum.
Ama çok kısaca bahsedeyim.
Podemos, birincisi, küresel krize
karşı tepki olarak gelişen çeşitli
coğrafyalardaki hareketlerin en
etkililerinden biri. Daha doğrusu Öfkeliler Hareketi'nin 2011’de
yükselişini sürdürüp, zirveye vuran;
özellikle Barselona’nın Katalonya
Meydanı ve Madrid’in Puarte El Sol
Meydanı, bir anlamda İstanbul’un
Taksim Meydanı veya Ankara’nın
Kızılay Meydanı’na denk gelen
meydanları uzun süre elinde tutan
direniş dalgasının üzerinde yükseldi. Ama şu görüldü ki meydanlarda
değişik halk kesimlerinin, değişik
muhalefet kesimlerinin bir araya
gelmesi, dayanışması, Gezi’de
olduğu gibi, hareketin komünizmi
diyebileceğimiz dayanışma ilişkileri, ortak mutfak, ortak çadırlar
oluşturması anlamlıydı; ama bunun
uzun sürmesi çok rasyonel değildi.
Hayatın aktığı yerlerde, gerçek
sosyal sorunların yaşandığı yerlerde etkili olmak gerekiyordu. Bir
anlamda Öfkeliler Hareketi sönümlendi zannedildi. Ama üç eksende…
Birincisi, İspanya konut balonunun
en belirgin ve borçlanarak konut
alanların çok olduğu ama borcunu
ödemeyenlere acımasızca hacizle-
rin geldiği ülkelerden biriydi. Bir, bu hacizlerde sade vatandaşa, yurttaşa
destek olmak. İkincisi, istikrar önlemleriyle birlikte sağlık sistemi çöküntüye uğruyordu; sağlık sistemini ayağa kaldıran, gönüllülük temelinde
yurttaşlara sağlık hizmeti götüren beyaz dalga. Üçüncüsü de, eğitimin
standartlarının düşürülmesine karşı eğitim alanına müdahale eden dalga.
Podemos Hareketi, yani bunun siyasi bir nitelik taşıması, aslında bu iki
sürecin sonunda gelişti.
Çeşitli artı-eksi değerlendirilecek yönleri var. Öncelikle şöyle denilebilir:
İdeolojisi, bir anlamda, Türkiye'de HDP’ye en çok benzetilebilir. Çünkü
açık bir şekilde radikal demokrat olduklarını söylüyorlar. HDP bu referansı
Podemos’la bağlantılandırarak çok kullanmadı. Ama doğrudan doğruya,
sözcüleri Iglesias, radikal demokrat tezlerden beslendiklerini, Gramsci’nin
yanında, Türkçeye de kitapları çevrilen Muffel-Laclau’nun tezlerinden
beslendiğini söylüyor.
Bu da uzun bir tartışma. Radikal demokrasi derken biz biraz Türkiye'deki
sol liberallerin tanımını alıyoruz. Ama emek mücadelelerini tamamen
küçümseyen, sendikaların, kamu mülkiyetinin devrinin geçtiğini söyleyen, ekolojik mücadelenin, kadın mücadeleleri, LGBTİ mücadeleleri gibi
mücadelelerin toplumsal dinamiği tek başına oluşturduğunu söyleyen
anlayış değil. Sözcülerinin söylediklerini, yazdıklarını daha dikkatli bir
şekilde okuduğunuz zaman, genel tezleri, tek başına toplumsal mücadelenin emek ekseninde sürdürülmesinin yeterli olmadığı, diğer dinamikleri
de göz önünde bulundurmak gerektiği yönünde. Onlar bunu eşdeğerlikler zinciri olarak ifade ediyorlar.
Bu anlamıyla, radikal demokrasi sıfatını kullanmak anlamında HDP’ye
benziyor. HDP’nin Kürt kesimine söyleyeceğim bir şey yok; ama onu
destekleyen sol liberal kesimlerin radikal demokrasi anlayışı ile Podemos’un radikal demokrasi anlayışının tam aynı olmadığını düşünüyorum.
Ama şöyle bir farkları da var: Mesela, son dönemde gündeme gelen bir
tartışma, “Birleşik Haziran Hareketi bu durumda ne yapardı?” üzerinden
29
konuşulabilecek bir konu: Biliyor-
sinin gereğini mi yapmak gerekir?
liberal, özelleştirmeden yana, ama
sunuz, eski Kral, yolsuzluklarla
Ben ikincinin doğru olduğunu
siyasette hiyerarşilere bir şekilde
falan çok gündeme geldi, ipliği
düşünüyorum. Ama burada da bir
karşı çıkan, yolsuzluklara karşı
pazara çıktı ve tahtını oğluna
tartışma yürütebiliriz. Neyse.
tavrı olan bir neoliberal hareketi
devretti. Onun resepsiyonuna
oluşturdu. Yani orada bir Syriza
çağırıyorlar bütün siyaset kesimle-
Son olarak şunu söyleyeyim:
var, bir Potami var. İspanya’da ise,
rini. ÖDP’nin de içinde bulunduğu
Syriza ile Podemos arasında bir
yine Podemos’un çıkışıyla birlikte,
Avrupa Sol Partisi'nin üyesi olan
taraftan bir dayanışma ilişkisi var.
Podemos’un hiyerarşi tanımayan,
İspanya Birleşik Sol’u, “Biz, cum-
Syriza’nın seçim kampanyasında,
gençlere hitap eden, doğrudan
huriyetçiyiz, monarşiye karşıyız;
gerçi biz de dayanışmaya gittik,
demokrasi talebini öne çıkartan
o anlamda, monarkların ayağı-
Alper Taş da oradaydı, ama biraz
ve bunun üzerinden ivme kazanan
na gitmeyiz” diye resepsiyona
onlarda medya figürü olan, bütün
politikaları karşısında, Ciudadanos
katılmıyor. Buna karşılık Podemos,
Avrupa'da tanınan figürleri öne
denilen bir liberal parti ortaya
halkın monarşiye sempati duyan
çıkardılar. Kürsüde Iglesias ile Çip-
çıktı, bu seçimlerde de dördüncü
kesimlerini yabancılaştırmamak
ras halkı birlikte selamladı. Böyle
parti oldu.
kaygısıyla, katılıyor. Haksızlık
bir dayanışma ilişkileri var. Hatta
etmek istemiyorum, Podemos’u
mücadelenin momentini ölçmek
Türkiye'de HDP de, hem Kürt
aynı kefeye koyduğum zannedil-
açısından da ilginçtir; Syriza’nın
muhalefetini hem de Türkiye'nin
mesin; ama biraz Genç Siviller’in
seçim başarısının arkasından,
Potami veya Ciudadanos’unu; yani
Cumhurbaşkanının resepsiyonuna
insanların önemli bir kısmı çok bü-
sol liberal ekonomik politikalarla
converse’lerle gitmesine benzer;
yük bir heyecana kapılmadığı için,
aydınlanma ile çok derdi olma-
farklı kıyafetlerle, kravat takmadan
krizden çok yıprandığı, yorulduğu
yan, kamuculuğu savunmayan,
gidiyorlar, Game of Thrones’un
için, Atina’da çok büyük kutlama-
özelleştirmelerden yana, ama
DVD’sini hediye ediyorlar. Ken-
lar olmadı; İspanya’da, Syriza’ya
baskıcı bir hükümete karşı da bir
di açılarından onun bir şekilde
destek anlamında, Podemos’lu-
toplumsal muhalefetin içerisinde
felsefesini de yapıyorlar. Orası çok
lar çok daha büyük kutlamalar
olan kesimleri içeriyor. Bir yandan
detaylı, ona girmeyeyim. Ama bir
yaptılar. Ama aralarında şöyle de
da hatırlanırsa, Türkiye'de radikal
şekilde… Mesela, din ve laiklik ko-
reel anlamda gerilimli durum var:
demokrasi terimini ilk kullanan
nusunda HDP’nin tutumuyla veya
Syriza’lılara sorulduğu zaman,
Yeni Demokrasi Hareketi idi. Yani
Kürt muhalefetinin tutumuyla Bir-
diyorlar ki, “Bizi bu kadar boğma-
Türkiye siyasetine onunla girmişti
leşik Haziran Hareketi'nin tutumu
larının önemli bir sebebi, ‘Pode-
bu kavram. Radikal demokrasiyi
arasındaki farkı yansıtıyor.
mos arkadan geliyor, biz bir kere
savunan ve Yeni Demokrasi Hare-
Syriza’nın önünü açarsak, bunun
keti içerisinde yer alan unsurların
Bizler, bu gerici-mezhepçi Hükü-
arkası çorap söküğü gibi gider,
da bugün bulundukları yerin
mete karşı laikliğe sahip çıkmanın
Kissinger’ın domino etkisini yara-
nerede olduğunu unutmamak
-ki ilk eylemini laik-bilimsel eğitim
tır’ diye düşünüyorlar. O bakım-
gerekiyor.
üzerine yaptı Birleşik Haziran- ge-
dan, bize Podemos yüzünden çok
riciliği mahkum etmenin gereğine
fazla yükleniyorlar.” Podemos’lular
Bunu seçim tercihlerine ilişkin bir
inandık. Her ne kadar laiklikle ilgili
da şunu düşünüyor: “Syriza’nın
eleştiri anlamında, yönlendirme
HDP’nin seçim beyannamesinde
gerçek olduğunu görünce, bir
anlamında söylemiyorum. Çünkü
bir vurgu varsa da genel tavırları,
daha Syriza’lar olmasın diye, bizi
Birleşik Haziran Hareketi'nin tavrı
dindar, inanmış kesimleri yaban-
kötülemek için, bizim siyaset sah-
belli. Öbür tarafta da, CHP’de de
cılaştırmamak, ekseni bunun üze-
nesine ağırlığımızı koymamamız
Kemal Derviş zihniyetine sahip çı-
rinden kurmak. Bu bir tartışmadır.
için her şey yapılıyor.”
kan bir ekonomik kadro var. Peki,
Yani halkın önemli bir kesimini ka-
30
bunları niye söylüyorum? 7 Hazi-
zanmak açısından böyle bir tutum
HDP bileşenleri açısından, Yuna-
ran ve sonrasında, Birleşik Haziran
mu izlemek, pragmatik bir tutum
nistan ve İspanya’daki merkez
Hareketi gibi, daha ilkeli davranan,
mu izlemek gerekir; yoksa, ilkeli
sağ ve merkez sola karşı gelişen
toplumun güç ve mülkiyet ilişkile-
olarak, Aydınlanmanın, sosyaliz-
hareketlerin bir koalisyonu gibi.
rini değiştirmeyi de öne koyan bir
min gereği olan eşitlik, özgürlük
Şöyle açarak bitireyim: Syriza’nın
harekete ne kadar ihtiyaç olduğu
anlayışının, Aydınlanma düşünce-
yükselişi, Potami Hareketi denilen,
anlamında söyledim.
İsya n Çağın da Kör
N o k t alar
Güven Gürkan
Öztan
Son bir yılda maalesef üst üste
yazıyorduk çiziyorduk, birbirimizle
ları da genellikle 1750’den 1848’e,
kayıplar yaşıyoruz. Gezi’deki
paylaşıyorduk. Bir seçim, günde-
1848’den 1917’ye, 1917’den de
kayıplarımızın üzerine, bir de be-
me geldi ve bu seçim gündemi,
bugüne, kimi zaman 1968 ayracını
raber siyaset yaptığımız, sokakta
tahmin edebileceğiniz gibi, hiç de
ya da noktalı virgülünü koyarak
olduğumuz dostlarımızı, arkadaş-
tartışmaların önünü açıcı bir işlev
anlatırız.
larımızı kaybediyoruz. Dolayısıyla,
görmedi maalesef.
onların üzüntüsü içimizde ve onları
Bu 1750-1848 arasındaki hareket-
unutmadan yola devam edeceği-
Direnişin Tarihselliği
lerin içerisinde neler yoktur ki.
mizi bir kez daha haykırmak lazım
Toplumsal hareketler, direniş
Bugün bizim direniş alanlarının
galiba.
hareketleri ve bunların tarihi
coğrafyası olarak tanımladığımız
üzerine çalışan, bir yanıyla da
yerde, Hayri Hoca’nın çok güzel
Ben, Hayri Hoca’nın bardağın
orada çalışan bir akademisyen
analiz ettiği ve bizim önümüze çok
oldukça dolu tarafını gören
olarak, genellikle şöyle bir fotoğ-
güzel bir fotoğraf koyduğu şeye
konuşmasından sonra biraz daha
raf çiziyoruz: Dünyadaki direniş
baktığımızda, buradaki gördü-
pesimist bir konuşma yapacağım.
hareketleri, aslında dünyadaki
ğümüz hareketlerin ve direniş
Aslında yapmaya çalışacağım şey
ekonomik entegrasyonla birebir
biçimlerinin birçoğunun nüveleri-
şu: Bir genel fotoğraf çekmeye ça-
giden tecrübelerdir. Yani ne zaman
ni, bu ekonomik entegrasyon ya
lışacağım, Türkiye'yi onun içerisin-
kapitalizm kendi entegrasyon
da bu ekonomik entegrasyonun
de bir yere koyacağım ve oradan
alanını genişletmeye başlamıştır
kapitalizmle at başı gittiği zaman
“Haziranca nasıl konuşulur?”a dair
yerel ölçekte, o zaman direnişler
dilimlerinde görüyoruz. Bunların
birkaç söz söylemeye çalışacağım.
yükselmiştir. Bu direnişlerin de az
içerisinde yerli hareketleri var,
çok 18. yüzyılın ortasından itibaren
bunların içerisinde köylü isyanları
İşin bardağın boş tarafına bakmak
bir tarihi var. Modern toplumsal
var, bunların içerisinde gemilerde
kısmıyla ilgili neden böyle düşün-
tarih çalışan-
düğümü söyleyerek başlayayım.
lar, genellikle
Aslında biz yaklaşık bir yılı aşkın
bize 19. yüzyılı
süredir, ama daha öncesinde de,
işaret ederler;
hatta Birleşik Haziran Hareketi
ama kökte 18.
olmadan evvel de başlayarak, “Ne
yüzyıldan bu
yapacağız, ne edeceğiz, bu dina-
yana gelen
mizmi nereye taşıyacağız?” diye
direniş hareket-
kendi aramızda konuşuyorduk,
leri var. Bun31
şacağım. Bu fotoğraf niye böyle
oldu, niye karşımıza böyle çıktı?
Burjuva devletinin kendini yeniden
yapılandırması sürecinde, 70’lerin
güçlü radikal hareketleri ve solun
yükselişi, 68 hareketini arkasına
alarak yarattığı özgüvenle sistemde yarattığı gedikler, 73 ve 77
petrol şokları sonunda hepimizin
bildiği gibi, kapitalizmin kendisini
yeni düzenlemelerle var etmeye
çalışması, neoliberalizmin, neootoriteryanizm ile birlikte yükselişe
geçmesi ve buna eşlik eden süreççıkan isyan hareketleri var, var da
lerin mevzi kaybetmesiyle gerçek-
te bir hegemonyanın kurulmasıyla
var. Fakat bunların hiçbiri, an-
leşti. Kısa bir liberal dönem geçirdi
sonuçlandı.
ti-sistemik özelliklerine rağmen,
Avrupa toprakları. Onun ardından
dünyaya yön verecek, dünyadaki
her yerde irili ufaklı faşist baş-
80’lerin dünyası ise, en azından
gidişata dur diyecek ya da en
kaldırılara ve sistemi ele geçirme
kapitalist ülkeler için, rızanın devşi-
azından bildiğimiz anlamıyla ka-
yönelişlerine şahit olduk. 1922’de
rilebildiği, orta sınıflara bir şekilde
pitalizmin bu yıkıcı yükselişine set
İtalya’da, 1933’te Almanya’da. İtal-
dikey mobilizasyon yolunun açık
çekebilecek bir özelliğe kavuşma-
ya ve Almanya kadar net olmayan
olarak görüldüğü, emekçi sınıfların
dı. O yüzden 1848 önemliydi. 1848
birçok başka yerde de, Doğu Av-
ise bu yeni hayırseverlik ve yeni
devrimleri, kısa vadede dönüş-
rupa’da, İspanya’da faşist güçlerin
hayırseverliğe eşlik eden çeşitli
türücü etki yaratmadıysa da, 19.
hızlıca yükseldiğine tanıklık ettik
içerimleme, çeşitli sosyal devlet
yüzyılın son çeyreğinde çok büyük
ve bu süreçte devrimci güçler ile
yerine geçen parçalı düzenleme-
bir dinamizmin başlangıcı oldu.
faşist güçler arasında müthiş ve
lerle pasifize edilmeye çalışıldığı
tarihi bir mücadele gerçekleşti.
bir dönemdi.
Benim baktığım yerden, dünya,
Bu tarihi mücadele, İkinci Dünya
aslında 20. yüzyıldaki Birinci Dün-
Savaşı esnasında yeni bir başka
Bu dönem içerisinde hegemonya
ya Savaşı sonrası dönemi andıran
kırılma noktasına dönüştü.
diyeceksek hegemonya, rıza kültürü diyeceksek rıza kültürü, adına
koşullar yaşıyor. 20. yüzyılın ilk
başında büyük devrimci hareketler
Buradan baktığımızda, aslında 21.
ne diyeceksek diyelim, bunun hem
yaşadı dünya. Bu büyük devrimci
yüzyılın dünyası, büyük ölçü-
emekçi sınıfların üzerinde, hem de
hareketler içerisinde Meksika’dan
de hem radikal sağın, hem de
orta-alt sınıflar diyebileceğimiz
Ekim Devrimi’ne kadar uzanan bir
devrimci-emekçi güçlerin birlikte
sınıfların üzerinde bir etkisi oldu ve
dalga vardı ve bu dalga aslında
yükseldiği bir döneme karşılık ge-
bu, öyle ya da böyle bir pasif-
devrimci güçlere büyük bir öz-
liyor. Yani aslında bir yanıyla umut
leşme, içe dönme, içe kapanma,
güven kazandırmıştı. Bu özgüven
var, gelişmeler var ki hocam biraz
kendine dikey mobilizasyon yön-
üzerinden, hegemonik olan siya-
önce detaylı bir şekilde aktardı;
temleri içerisinde politik alan açma
setin büyük ölçüde devrimciler,
bir yandan da, Avrupa dahil olmak
girişimiyle sonuçlandı ve burada,
emekçiler tarafından evrilebilece-
üzere, Amerika Birleşik Devlet-
rıza üretebildiği kadar burjuva
ğine dair bir umut ve strateji vardı.
leri’nden Ortadoğu coğrafyasına
devleti ve onunla işbirliği yapan
Bu umut ve strateji, maalesef,
kadar, adına ne dersek artık, gerici,
güçler, bildiğimiz anlamda şiddet
Birinci Dünya Savaşı sonrasında
şoven, faşist örgütlenmelerin ciddi
uygulamalarının dışındaydı.
hızlı bir şekilde sönümlendi. Bu sö-
bir yükselişi söz konusu.
Türkiye bu konuda biraz istisnai bir
nümlenme, Birinci Dünya Savaşı’nı
takip eden dönemde, Almanya
Bu fotoğraftan bize düşen bir pay
örnek. 90’lar, Türkiye'de şiddetin
başta olmak üzere devrimci güç-
var, sonunda oraya gelmeye çalı-
çok yüksek olduğu, özellikle devlet
şiddetinin ve taşeronlaştırılmış
32
şiddetin çok yüksek olduğu bir
larına karşı geliştirmeye çalıştıkları
orta-alt sınıflar için oldukça ya-
zaman dilimi. O da aslında Türki-
devrimci cevap verme yöntemi, bu
bancı karşıtı ya da şoven eğilim-
ye'nin 80’li yıllarda değil de, 90’lı
teknokrat vesayetini kırmak üzeri-
lerin hızlanmasını, yükselmesini
yıllarda bu yeni sisteme adapte
ne. Bu ne kadar başarılı olur ya da
beraberinde getirdi. Dolayısıyla,
olmasının sonuçları içerisinde
olmaz, onu göreceğiz.
aslında post-endüstriyel toplumların hemen hemen tümünü kuşatan
düşünülebilir elbette.
Diğer taraftan, orta sınıflar olarak
bir yabancı karşıtlığı ve göçmen
Neoliberalizmin Çöküş Dönemi ve
tanımlanan, oldukça amorf ve
karşıtlığıyla karşı karşıyayız. Bu
Radikal Sağ Reaksiyonlar
devrimci mücadele düşünüldüğün-
yabancı karşıtlığı, aynı zamanda
Buradan baktığımızda, aslında son
de ancak belirli koşullarda stratejik
bu ülkelerdeki radikal sağ unsurları
on yıl, ağırlıklı olarak neoliberaliz-
müttefik olabilecek, ama varlığı
güçlendiriyor ve bu radikal sağ
min yarattığı rıza devşirme siste-
doğrudan mücadelenin içerisinde
unsurlar hızlıca seküler siyasetten
minin ve kurmaya çalıştığı sisteme
verili kabul edilemeyecek kitlelerin
uzaklaşarak, daha fundemantalist
entegrasyon mekanizmalarının
içerisinde bir değişim ve dönüşüm
bir yere doğru savruluyorlar.
çöktüğü bir zaman dilimine denk
var. Bu dönüşüm ve değişimin bir
düşüyor. O yüzden de, Avrupa
kısmı, prekaryalaşma diyebilece-
Diğer taraftan, aslında ikna kapa-
başta olmak üzere, ama onunla
ğimiz, yersizleşme yurtsuzlaşma,
sitesini kaybettiği için devletler,
kalmayan, aynı zamanda Ortado-
güvencesizleşmeyle beraber
1990’ların sonlarından itibaren bi-
ğu’ya ve Latin Amerika'ya uzanan
devam eden bir süreç. Bu sürecin
zim tanıklık ettiğimiz bir süreç çok
bir yeni devrimci-sol bir yükseliş
içerisinde üniversite öğrencileri de
daha hızlı bir ivme kazandı. Bunun
var. Bildiğimiz anlamda burjuva
var, post-Fordist üretim biçimle-
en net örneği, kolluk kuvvetlerinin,
devleti ve onun etrafında örgütlen-
rinde çekirdek halkanın dışındaki
iç güvenlik birimlerinin ordulaşma-
miş güçlerin bu yükselişle, yeni bir
halkalarda olan ve esnek üretim
sı. Daha net ifade edecek olursak,
rıza kültürü üreterek baş etmesi
ve esnek hizmet vermek zorunda
polislerin ordulaşması. Biz bunun
çok mümkün olmadığından, buna
olan yersizleşmiş yurtsuzlaşmış,
aslında Soğuk Savaş sonrasında
paralel olarak, aynı zamanda hızla
ama eğitim görmüş kitleler var;
nasıl adım adım gerçekleştiğine
güçlenen bir radikal sağla karşı
öğrenciler var, beyaz yakalılar var.
şahit olmuştuk; ama 99 Seattle eylemleri bu konuda önemli
karşıyayız.
Fakat onların tepkilerini de stan-
kırılma noktalarından biriydi. Yani
Fotoğrafı çektiğimizde şunları
dartlaştırmak kolay değil. Çünkü
direniş kendini daha yeni yöntem-
söylemek mümkün: Özellikle ka-
aynı zamanda post-endüstriyel
lerle, daha yaratıcı yöntemlerle ve
pitalistleşmiş ve post-endüstriyel
toplumlarda başka bir süreçle karşı
daha büyük kitlelerle örgütlemeye
toplumlar, aynı zamanda endüst-
karşıyayız. Özellikle post-endüst-
başladığı andan itibaren, devletler
rileşmede ikinci dalgada olan
riyel toplumlar diyebileceğimiz
buna kolluk kuvvetlerinin ordulaş-
toplumlar açısından baktığımızda,
toplumlar, hizmet sektörünü hızla
masıyla cevap verdiler.
birkaç temel gösterge var. Bu gös-
etnikleştiriyorlar. Bu, şu demek:
tergelerden bir tanesi şu: Hızlıca,
Aslında bir yandan göçmen poli-
aslında liberallerin, ağırlıklı olarak
tikalarına koşut olarak
neoliberallerin verdiği reçete, yani
devam eden bir süreç
ekonomik alan ile siyasal alanın
içerisinde, göçmen
birbirinden ayrılması ve bu ayrılma
ağırlıklı nüfusu hizmet
sürecinin akabinde siyasal talep-
sektörlerinde, o toplu-
lerin ekonomik taleplerle beraber
mun “asli unsurlarının”
yürütülmesinin önünün kapanması
yapmak istemedikleri
arzusu teknokrat yönetimlerle
alanlarda, hizmet sek-
büyük ölçüde gerçekleşti. Yani
törlerinde kullanıyorlar
siyasetin üzerinde bir “vesayet”
ve birçok sektör bu
varsa, o, teknokratların vesayeti ve
açıdan etnikleştirilmiş
bugün Syriza’nın, Podemos’un ya
sektörler haline dönüş-
da başka örgütlenmelerin kırmaya
tü. Bu, aslında daha
çalıştığı şey. Kemer sıkma politika-
önce bu işleri yapan
Bugün bu konuda iki gelişme
33
var. Bu gelişmelerden biri, yasal süreçlere ilişkin gelişmeler. Türkiye'de-
sol muhalif direniş hareketleri var.
ki İç Güvenlik Paketi'ne benzer paketler, özellikle devrimci güçlerin
Oldukça parçalı ve reaksiyonerler.
hız kazandığı, toplumsal hareketlerin yükseldiği bütün alanlarda hızla
Ama aynı zamanda buralarda,
uygulamaya geçiriliyor. Son bir ay içerisinde İspanya’ya bakmak yeterli;
bildiğiniz gibi, hızla güçlenen ve
İspanya’da Kamu Güvenliği Paketi çerçevesinde yaptıkları şeyler, yine
siyasal alanı da tümden tanzim
Ceza Kanunu'nda son bir yılda yaptıkları değişiklikler. Bu, bir yandan
etme gücüne kavuşmuş sağ
burjuva devletinin bildiğimiz yasal-yapısal süreçleri işleterek direnişlere
örgütlenmeler var. Doğu Avru-
cevap verme yöntemlerinden biri. Ama burada şöyle bir farklılık var:
pa’ya baktığımızda, Podemos’tan
Artık, baskı yöntemleri, devletin meşru şiddet tekeli olması sıfatıyla
ya da Syriza’dan farkı şu: Doğu
yürümüyor. Artık, devlet, şiddet uygulama yöntemlerini taşeronlaştırdı.
Avrupa’nın kolektif belleğinde
Bundan da şunu kastediyorum: Eskiden yasal mevzuat içerisinde faaliyet
sağ baskıcı yönetimlere direnme
göstermeyen, ama devletin şiddet uygulaması gerektiğinde başvurduğu
pratikleri var. Ama bu direnme
stepneler, taşeron örgütler artık bir şekilde sistemin içerisinde ve devletin
pratiklerinin önemli bir kısmı,
yönetişim sisteminin içinde bunlara birer pay veriliyor. Dolayısıyla, aslında
Soğuk Savaş sonrasında ağırlıklı
radikal sağ örgütler ve radikal sağ örgütlerin şiddetiyle sınırlı olmayan;
olarak din üzerinden, liberal bir
onların ötesinde, devletin farklı şiddet araçlarını, kanun tanımayan -ki o
dindarlık üzerinden sivil toplumcu-
kanunların da ne halde olduğunu zaten biliyoruz- bir yöntem uyguladığı-
luğa “evrilmiş” durumdaydı. Bugün
nı görüyoruz. Dolayısıyla, ikna gücünü kaybettikçe şiddete savrulan, daha
şöyle bir şans var: Bir şekilde
doğrusu devlet şiddetini kılcallaştıran, aynı zamanda taşeronlaştıran bir
ruhu elinden alınmış bu direniş
“yeni” devlet aygıtıyla karşı karşıyayız.
hareketlerinin yeniden seküler bir
temelde kendini gösterme şansı
Bir yandan toplumsal tabandaki bütün bu ayrışmaların ve aslında sınıfsal
var. Fakat o kadar reaksiyoner ve
mücadelenin yerine ikame edilmeye çalışılan diğer fay hatlarının; yerlilik,
o kadar parçalı ki… Macaristan’da
yabancılık, Hıristiyanlık, radikal İslam vesaire gibi farklı mücadele ya da
olduğu gibi. (Biliyorsunuz, orada
çatışma alanlarının bu denli siyasetin merkezi haline getirilmesi, tam da
da bir başka Erdoğan var.) Oradaki
buradan, bu devletin yeni mücadele biçiminin bir türü olarak karşımıza
pratiklere baktığımızda, enter-
çıkıyor.
nasyonal mücadeleyle eklemlenemediği için, bizim ajandamızın
Radikal Sağ ve Devrimci Güçler Coğrafyası
ve gündemimizin dışında. Aynı
Aslında Hayri Hoca çok büyük bir çerçeve çizdi bize. O çerçevede genel-
zamanda yine bu coğrafyalarda
likle de direniş pratiklerinin olumlu örneklerini bize anlattı. Birkaç ek yap-
hiç de azımsanmayacak ölçüde
mak mümkün. Mesela, Doğu Avrupa. Doğu Avrupa, çok konuştuğumuz
paramiliter sağcı güçler faaliyet
bir örnek değil. Özellikle Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan. Bura-
gösteriyorlar.
larda yaklaşık 3-5 yıldır kendini daha fazla gösteren toplumsal hareketler,
Gördüğünüz gibi, buradan, benim
çizdiğim yerden tatsız bir tablo çıkıyor. Daha çok faşist sağ güçlerin
devrimci sol güçlere karşı mevzi
kazandığı; daha doğrusu, devletin
bu yeni rolü ve bu yeni rolü üzerinden eklemlenen üretim ilişkileri,
sermaye ile emekçiler arasındaki
bütün bu yenilenmiş ya da yeniden
üretilmiş sistem içerisinde sağ
güçlerin yükselişi, asılnda kamusal
alanı bastırıcı, ortak olan, müşterek olan neyse onu savunmayı
zorlaştırıcı bir yere doğru hızla
ilerliyor.
Teğellenen Direnişler ve Türki34
ye’nin Özgünlükleri
yöntemlerle, aynı yöntemleri kulla-
bir faşizm yaşıyoruz. Katmanlı fa-
Türkiye ölçeğindeki durum ile
narak ya da aynı dinamizmi arkası-
şizmden kastım da şu: Toplumdaki
dünyadaki farklı direniş örgüt-
na alarak ve aynı siyasal kampan-
farklı grupların, iktidarın yönetme
lenmelerini birbirine teğelleyip,
yayı yürüterek başarılı olabilir ve
biçimine katıldığı, eklemlendiği ve
bunları enternasyonalist bir
bu başarılı olma, Türkiye'nin hızla
onun içinden, onun dilinden ko-
mücadele içerisinde düşünürken,
savrulduğu sağcı-gerici yerden,
nuştuğu bir biçim bu, bir yönetim
neleri aynı analiz çerçevesi içinden,
Türkiye'yi daha demokrat, daha
biçimi ve bu yönetim biçimi, bu
neleri de onun dışından düşünmek
devrimci bir yere doğru yönelte-
söylediğim anlamıyla muhafazakâr
gerektiğine dair galiba birkaç şerh
bilir.” Sol muhalefetin içerisinde eli
otoriteryanizmden daha başka bir
düşmek lazım. Çünkü genel eğilim
kalem tutan birçok insanın söyle-
şey. Neden? Çünkü aynı zamanda
şu; Türkiye'deki sol muhalefetin bir
diği şey bu. Dolayısıyla, HDP
kısmı için de: “Podemos bir şeyi
desteğini
başardı. Son yerel seçimlere bak-
falan da
tığımızda, Madrid’de, Barselona’da
buralarda
elde ettiği mevziler var. İspanya
aramak
genelini düşününce, küçümsen-
lazım diye
meyecek başarılar bunlar. Syriza
düşünüyo-
hemen burada. Dolayısıyla, Pode-
rum.
mos, Syriza varsa, Türkiye'de de
benzer bir dinamik, bu şekilde, bu
Elbette
Biz, kat manlı bir faşizm yaşıyoruz. Kat manlı faşizmden kastım da şu: Toplumdaki farklı grupların, ikt idarın yönet me biçimine
katıldığı, eklemlendiği ve onun
içinden, onun dilinden konuşt uğu
bir biçim bu, bir yönet im biçimi ve
bu yönet im biçimi, bu söylediğim
anlamıyla muhafazakâr otoriteryanizmden daha başka bir şey.
devletleşmiş bir partiden, devletleşmiş bir partinin araçlarından, bu
araçlarına eklemlenen yeni klientalist ağlardan bahsediyoruz.
Buradan baktığımızda, aslında çok
temel iki fark var, dünyadaki diğer
direniş biçimlerinin karşı karşıya olduğu şeyden farklı olarak.
Bunlardan bir tanesi, Türkiye'deki
faşist sokak güçlerinin aslında son
10-15 yılda yaşadığı dönüşüm ve
değişim. Biz, eskiden, öğrencilik
yıllarımız dahil olmak üzere, bilir-
bu mücadeleler, enternasyonal
bir mücadelenin, önemli bir mü-
dik faşist kim karşımızda. Bugün
mücadelenin bir parçası. Elbet-
cadelenin kendi iç dinamiklerini
aslında başka bir şeyle karşı karşı-
te İspanya’da olan, Hollanda’da
gözden kaçırmış oluyoruz gibi
yayız. Sokak güçleri ya da sokağa
öğrencilerin yaptığı, İskoçya’daki
geliyor bana.
çıkmaya hazır ya da sokakta olan
Ulusal Parti'nin başarısı, sistemde
devrimci güçlere saldırma ihtimali
gedikler oluşturan önemli başarılar
Türkiye'nin genel haritası uzunca
olan güçler katmanlaştı ve bu
ve hiçbir şekilde küçümsenmemesi
bir süre şey tartışmasındaydı; bir
katmanlaşmış güçler üzerindeki
gerekir. Fakat bütün bu mücade-
muhafazakâr otoriteryanizm. “Er-
şemsiye de bildiğimiz şemsiyenin
lelerin yanı sıra, her ülkenin kendi
doğan, bir neopatrimonyal özne
çok daha ötesine geçti. Yani devlet
iç dinamikleri ve kendi iç dinamik-
ve onun üzerinden bir otoriter
zaten bu işi böyle yapıyordu; ama
lerinde savruldukları yerler var.
muhafazakârlık var.” Evet, bu açık;
devlet ne zaman artık bu işi aynı
Bunları bir kenara koyduğumuzda
çok otoriter bir muhafazakârlık
zamanda resmi taşeronlarla yürüt-
ve oradaki metotları aynen buraya
var. Ama bir yanıyla daha başka
meye başladı, illegal taşeronların
uygulamaya kalktığımızda, aslında
bir şey var aslında: Biz, katmanlı
hareket alanları da epey genişledi.
35
Dolayısıyla, rızanın üretilemediği
rüzgârın içerisine almış durumda;
ği üzerine bizden sonra arkadaşlar
yerlerde, yani Türkiye'de devrimci
onları standartlaştırarak, onları
konuşacaklar, o yüzden onlardan
güçlerin Haziran Direnişleri gibi
ehlileştirerek. Dolayısıyla, bırakın
rol çalmayayım. Ama şöyle bir
tekrar bir başkaldırış yaşadığı za-
ateistleri, bırakın hâlâ bir şekilde
durumla karşı karşıyayız: Sol, sos-
man diliminde karşımızda bulaca-
Türkiye'deki Anadolu kültürünün
yalist veya -haydi muhalif diyeyim,
ğımız şey sadece ordulaşmış polis
inanç gruplarını yaşatmaya çalı-
daha geniş bir tanımla-muhalifler
değil. Bir defa, bu gerçeğin altını
şanları; kendisi örgütlü, ama Orto-
açısından iki tane temel eğilim var.
çizmek lazım ve bundan sonra bu
doks İslam’ın dışında olan gruplar
gerçeklikle yaşıyor olduğumuzu
bile hızlı bir asimilasyon süreciyle
Biri, Haziran nostaljisi yapmak.
karşı karşıya. Bu
Haziran nostaljisi yapmanın da
asimilasyon süre-
anlamı şu: Yani anı dondurmak, o
cinin de katmanlı
anda yaşanılmış olanın içerisinden
olduğunun altını
güzel enstantaneleri çıkarmak,
çizmek lazım.
“Aa, nasıl başarmıştık, ne güzel
şeyler yapmıştık” demek; ama onu
“Bütün bu tehlike-
yaparken, aslında bir daha gerçek-
lerle birlikte yaşa-
leşme “ihtimalini” imkansızlaştır-
dığımız şeyin karşı-
mak, onu o ana hapsetmek, o anı
lığında ne var?”
da kutsamak. Dolayısıyla, oradan
diye sorarsanız;
ders çıkarmak ya da yol bulmak ya
burada, hepimizin
da onun içinden konuşmak yerine,
bildiği birkaç şeyi
var olan bir şeyi buzdolabında bir
söylemek ihtiyacı
yere ya da derin dondurucuda bir
hissediyorum.
yere koymak.
Birincisi, mevcut
düşünerek, önlemleri de buradan
olan rıza kültürü; yani AKP’nin
Diğeri, mevcut bütün direniş hare-
almak lazım.
özellikle 2003-2007 arasında
ketlerinden birer Haziran çıkarma-
güçlü olan, 2007-2010’da da bir
ya çalışmak. “Acaba Renault’dan
İkincisi, dünyadaki farklı pratiklerin
şekilde sürdürmeyi becerdiği rıza
Haziran çıkar mı, PETKİM’den
yanı sıra, Türkiye'de, benim Sünni-
kültürü bugün artık yok. Üstüne
Haziran çıkar mı?” diye düşünmek.
fikasyon ya da aşırı Sünnileştirme
üstlük, AKP’nin sözü de yok; yani
Bu da, tahmin edebileceğimiz gibi,
dediğim bir durumla karşı karşıya-
kitlelere verecek, Üçüncü Köprü-
Haziran’ın kendi dinamikleriyle ya
yız. Bu, AKP ile olmadı; ama AKP
den, Adıyaman’da İstanbul’daki
da çeşitliliğiyle ya da katmanlılı-
ile çok derinleşti. Bu coğrafya 19.
Üçüncü Havaalanının ya da Tüp
ğıyla ölçülebilecek, anlaşılabilecek
yüzyılın son çeyreğinden itibaren
Geçidin reklamını yapmak dışında
bir şey değil.
hızlıca Sünnileşiyor. Son 15 yıldır,
bir sözü de yok. Sözünün olmadığı
bu, bir yandan devlet aygıtlarıyla,
yerde, tahmin edebileceğimiz gibi,
Bir yandan da Haziran’da olmayıp
bir yandan devletle bütünleşmiş ya
bütün bu genel anlatı ve insanların
ya da az olup, Haziran’dan nema-
da devletle iş yapan STK’lar aracı-
kendilerini anlamlandırma biçim-
lanmak gibi bir durum var. Bütün
lığıyla, öte yandan da aslında buna
lerine müdahale ediyor, hatırlama
bu denklemi bozacak ya da bütün
inanışları gereği karşı duran ya da
biçimlerine müdahale ediyor.
bu denklemin dışında, bizim, bir
karşı durması beklenen örgütlen-
Muhtemelen, bugün en önemli
şekilde dilim döndüğünce anlat-
melerin bazıları aracılığıyla devam
gösterilerinden birini yapacaklar,
maya çalıştığım tehlikelere karşı
ediyor.
Fetih Gösterisi adı altında. Aynı za-
yeni bir pozisyona geçebilecek
manda bütün bu sürecin içerisinde
hem kavramsal araçlara, hem bir
Bunun ne kadar ciddi bir tehlike
de insanların mücadele biçimlerini
dile, hem de üstüne üstlük var olan
olduğunun hepimiz farkındayız.
verili kimlikleri üzerinden yapmaya
örgütlenme tabanını bir şekilde
Fakat Türkiye'de öyle bir durum-
indirgiyorlar.
derinleştirmeye ihtiyacımız var.
karşı direnebilecek en güçlü inanç
Haziran Direnişleri ve Haziran
Burada benim tehdit olarak altını
odaklarını, inanç gruplarını bile bu
Direnişlerinin nasıl değerlendirildi-
çizmeye çalıştığım şey; yani aşırı
daki Sünnileştirme pratikleri, buna
36
bir mezhepçi, Sünnileştirilmiş bir
leşme sürecinin bütün arızaları, tekleştirme, homojenleştirme yüzünden,
politika ve buna karşı tepkileri sol,
yurttaşlık kavramını ya da vatandaşlık kavramını arkaik, çeşitli baskıları
sosyalist, devrimci bir yerden değil
görmezden getiren bir şey gibi algılamaya başladık. Hâlbuki, yurttaşlık,
de, yine bu dilin içerisinden konu-
kazanılmış bir kimliktir ve ona bir sıfat verdiğiniz zaman, devletin biçim-
şan bir yerden vermeye çalışan bir
lemiş olduğu şekilden başka bir mücadele hattı açabilir. Yani bir devrimci
iktidar ve o iktidara eklemlenmiş,
yurttaşlık tanımı yapılabilir mi, yeni bir devrimci yurttaşlık tanımı yapıla-
ama ona aynı zamanda muhalif
bilir mi üzerine konuşmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
görünen liberal bir distorsiyon,
liberal bir göz yummayla karşı
Üstüne üstlük, bütün bu tartışmaların içinde Haziranca konuşmayı
karşıyayız. Öte yandan, sürecin
sürdürebilmek adına, galiba en iyi yaptığımız şeye geri dönmek gerek-
kırılmaları esnasında mevcut 13 yıl-
tiğini düşünüyorum; yani somut taleplerde bulunmak, somut hedefler
lık birikime eklemlenebilecek yeni
göstermek ve somut talepler ve hedefler için örgütlenmek ve eyleme
faşist kıtalarla karşı karşıyayız.
geçmek. O yüzden, aslında laik eğitim için yapılmış boykot çok önemli bir
işti. Haziran’ın kendi pratiklerinin ve örgütlülüğünün ötesine geçti. Bu da
Burada galiba bir şeyin altını
aslında tam da bahsettiğimiz şeyden kaynaklanıyordu galiba; yani bu ağır
çizmemiz lazım. Radikal demokrasi
Sünnileştirme, ağır mezhepçilik ve ona eşlik eden otoriteryanizm vesaire
tartışmalarıyla da ilgili bir şey bu.
ve bunun karşısında mağdur olanların sayısının çeşitliliği. Yani buradan
Şöyle diyorlar: “Feministler, ekolo-
mağdur olanlar sadece Aleviler değildi; aynı zamanda okumuş orta
jistler, LGBTİ, kadınlar, çocuklar ve
sınıfların, ama laik eğitim isteyen çocuklarıydı, aileleriydi; aynı zamanda
sosyalistler…”
bütün bu mezhepçiliğin ürettiği şeyin bir yandan yeni bir üretim biçimi
için rıza kültürü olduğunu fark eden sosyalistlerdi, ama aynı zamanda
Solda Olmak Kimliğe İndirgene-
buna hayat tarzı nedeniyle karşı çıkanlardı falan. Orada bir çeşitlilik var
mez
ve o çeşitlilik bugün anlaşıldığı anlamıyla radikal demokrasi çeşitliliğinden
Burada şöyle bir hatayla karşı kar-
başka bir çeşitlilik. Çünkü somut talepler var; bu somut talepler doğrudan
şıyayız galiba: Sosyalist olmak ya
tanınma taleplerinin ötesine geçmiş talepler, siyasal alanda söz söyleyen
da solda olmak bir kimlik meselesi
ve siyasal alanı dönüştürme kapasitesine sahip olan talepler ve tam da
değil. Biz, annemizin karnından
Haziran Direnişlerindeki çokluğu… Eğer orada bir çokluk varsa, o çokluk
sosyalist olarak doğmuyoruz.
böyle bir çokluktu işte; yani farklı nedenlerden aynı hedefte birleşebil-
Bu, kazanılan bir kimlik, uğru-
mekti. Dolayısıyla, bu hedefleri birleştirebilecek pratikleri süreğen hale
na mücadele verilen bir kimlik.
getirmek, bunları süreğen hale getirebilmek için de hızlıca farklı alanlarda
Dolayısıyla, kimliğinin ya da verili
somut hedefler ve somut taleplerle çıkmak önemli diye düşünüyorum.
olan kimliğinin üzerinden farkındalık yaratıp, buradan politik hat
Bir süredir şöyle bir tartışma yürüyor: Bu tartışma, belki siz de takip
açmak ile bunların aynı torbanın
ediyorsunuzdur, temsili demokrasi ile tabandan demokrasi, doğrudan de-
bir parçası olduğunu düşünmek ya
mokrasi meselesi tartışması. Haziran Hareketi'nin aslında temsili demok-
da böyleymiş gibi lanse etmek, bir
rasiye yüzünü dönmeyerek önemli bir hata yaptığını ve aslında bu müca-
mücadele biçimi ya da bir siyasi
delenin her iki hatta birden yürütülmesi gerektiğini söyleyen bir tartışma
strateji biçimi olamaz. Dolayısıy-
var. Bu tartışmanın içerisinde elbette azımsanmayacak doğruluk payları
la, mücadele ederek kazanılmış
var. Ancak, temsili demokrasi ve temsili demokrasinin biçimlerinin, temsili
kimlikler üzerinden nasıl bir siyaset
demokrasi uğrunda yapılan mücadelenin Türkiye'yi 7 Haziran'a nasıl
yapabiliriz, onu konuşmak lazım.
kilitlediğinin farkındayız. AKP’yi geriletmenin yolunun seçimlerle hiç ilgisi
Haziran’da tecrübe ederek kazan-
olmadığını iddia etmiyorum. Ama politik tartışmayı, politik tartışmanın
dığımız ve bir şekilde bu sürecin
dinamizmini, bütün bunların üzerine Haziran Direnişlerinin dinamizmini
içerisinde doğrudan ya da dolaylı
7 Haziran'a endekslemek ya da 7 Haziran'a endekslenmediği takdirde
olarak katılmış öznelerin kendi
muhalif olma karakterini kaybedeceğini söylemenin sadece bir insafsızlık
kazanılmış kimlikleriyle orada var
değil, bir kötü niyet olduğunu düşünüyorum. Burada bir kötü niyet var
olmalarını sağlayan bir siyaset na-
ve bu kötü niyetin, tam da bundan sonraki süreç içerisinde örgütlenme
sıl örgütleriz, onu konuşmak lazım.
biçimlerimize, söz söyleme biçimlerimize dair, nereye savrulmamamız
gerektiğine dair boynumuza asmamız gereken bir madalyon olduğu
Birkaç nokta var galiba burada.
kanısındayım.
Birincisi, ulus-devlet, ulus-devlet37
Pe spaye Tuluatçılık ve
Doğaçlama Devrimcilik
Melih
Pekdemir
Mevzuu malum; Gezi Hareketi'nin
bitti derken, şu toplumda dalga
laştırılır oldu. Haziran'ın yedinci
ikinci yıldönümünde, bizim Birleşik
dalga Haziranlaşmaların olduğu-
gününü şu ülkede yaşayacağız, ne
Haziran Hareketi'nin durumu.
na tanık olduk. “Haziran bir daha
olup bittiğini göreceğiz; ama daha
Yani en azından Gamze’yle benim
olmaz” denildiği anda, Berkin’i-
sonraki gelişmelerle bu ülkede ne
açımdan konu bu. Daha önceki
mizin cenazesine 1.5 milyon kişi
yapılacaksa yapılacak.
konular doğrudan bu eksende de-
katıldı. “Artık bu öyle spontane bir
ğildi kuşkusuz, ama Gamze’yle ben
eylemdi” denildiği anda, bu öyle
Doğaçlama Devrimcilik
yan yana oturunca bunu konuşa-
bir duyguydu ki, Özgecan kızımızı
Şurası bir gerçek: Birleşik Haziran
cağız.
katlettiklerinde, aynı heyecanla,
Hareketi hakikaten can havliy-
aynı öfkeyle Türkiye'de milyonların
le oluşturulmuş bir topluluktu.
tepkisini gördük.
Canımız için, yani hayati sorunlara
Elde var bir; Haziran 2013 bir
daha aynen tekrarlanmayacak.
çözüm bulmak iddiasıyla ortaya
Elde var iki; ama Haziran geçici
Mersin’de yolda gidiyorum, bir lise
konulmuştu. Hayati sorunlar diyor-
bir olay, geçici bir olgu değildi ki
dağılmış; kız çocukları, yüzlerce
sak eğer, hayatın her alanındaki
Türkiye'de. Elde var üç; hep “Gezi,
kız çocuğu “Özgecan” deyip deyip
sorunlara dokunmak, hayatın her
Gezi” diye başlıyoruz lafa ve bütün
alkış tutarak yarım saat yürüdüler
alanıyla temas kurabilen bir kabili-
modeller Gezi etrafında kuruluyor.
yollarda.
yet sayesinde gerçekleştirilir.
Haziran ayı boyunca Gezi ve Gazi
Son metal direnişi olayı… Evet, her
Kendi adıma şunu söyleyeyim: Tür-
iç içeydi. Sadece GTA’ları hayata
olaydan bir Gezi çıkarmayalım,
kiye sosyalist hareketinin tarihinde,
tedavül ettiren genç çocukların
ama Türkiye'deki bu toplumsal
80 öncesinde bütün tartışmalar
değil; Gazi’deki, gecekondudaki,
patlamaları Gezi’nin bize öğrettik-
hakikaten önce teorik, felsefi
Tuzluçayır’daki, Okmeydanı’nda-
leri ışığında ele aldığımız zaman
boyutlarıyla tartışılırdı; yani bizim
ki ve giderek Anadolu’nun dört
ayakta kalabileceğiz. Bu sözüme
için, objektif koşulları, sübjektif
bir yanındaki halk kesimlerinin
tekrar dönmek üzere bir mim
koşulları konuşmak çok önemliydi.
katıldığı bir halk hareketiyle karşı
koyuyorum.
En önemli konulardan birisi deter-
Unuttuğumuz bir husus var; o
karşıyaydık. Yani “Haziran bitti-
38
minizm ve volontarizm konusuydu.
bitmedi, bir daha olur- olmaz”
Birleşik Haziran Hareketi'yle Hazi-
Bu konularda iki çift laf etmeyen,
tespitinin ötesinde, Haziran tam
ran'ın yedinci günü sürekli karşı-
pratik konusunda da konuşamazdı.
Geldiğimiz noktada, volontarizm deyince kuşkusuz
aklımıza devrimci geliyor, iradi müdahale geliyor; ama
çağımızın da bir gereği olarak ve 2013 Haziran'ını yaşamış insanlar da olarak bir gerçekle karşı karşıyayız.
“Spontane bir hareket, kendiliğinden bir patlama olduğu zaman ne yapacağız? Hemen buna uygun bir örgüt
mü kuracağız, buna nasıl müdahale edeceğiz, bununla
bizim ilişkimiz nasıl olacak?” gibi bir dizi soruyla
karşı karşıyayız. Ben bir süredir bu soruya kendimce
şöyle yanıt bulmaya çalıştım. 2013 Haziran'ı hakikaten
Türkiye’de eğer bir kaos dönemine
giriliyorsa, elimizde hakikaten yeterli örgütlenmemiz yoksa, hareket
imkanlarımız da yoksa bu, bizim
sorumluluktan kaçmamız için ya
da “Ne yapalım, elimizde çare yok”
dememiz için bir mazeret değil.
Tam tersine, doğaçlama bir tarzla,
hani caz müziğindeki bir tarzla, o
doğaçlamayla, o yaratıcılıkla karşı karşıya kaldığımız gerçeği var.
Çünkü öbür tarafta -doğaçlamanın
öbür adı t uluatçılıktır- pespaye
t uluatçılar bütün toplumu pişkin
insanlar haline get iriyorlar, ar tık
kendilerinden t iksineceğimiz bir
noktaya taşıyorlar.
kendilerinden tiksineceğimiz bir
noktaya taşıyorlar.
Konuşmamın başlangıcında bir
mim koymuştum; oradan devam
edeyim. Benzer hadiseleri ya da
benzer ikilemleri gençliğimizde biz
de yaşadık. Hep verdiğim bir örnek
vardır; Devrimci Gençlik dergisinin
7. sayısı, Türkiye'deki devrimci hareketin gelişimindeki tarihsel momentlerden birisidir. Orada şöyle
söyleniyordu: “Biz, faşist saldırılar
karşısında sabit bir hedef haline
geldik.” Bundan kastedilen şuydu:
“Devrimci çocuklarız. Okullarımıza gidiyoruz, okumak istiyoruz,
faaliyetlerimizi yapıyoruz ve diğer
genç arkadaşlarımız da bizimle
beraber oluyor. Ne oluyor? Bir
taksi yaklaşıyor, arabadan faşistler
spontane bir patlamaydı, kendiliğinden bir patlamaydı, kendiliğinden bir
iniyor, tarıyorlar, bir arkadaşımız
patlamaya iradi müdahale, devrimci tarzda volontarist bir müdahale söz
ölüyor, üç arkadaşımız ölüyor, ce-
konusu; ama hayat her zaman da kitaptaki gibi olmuyor. O zaman, bunun
naze töreni yapıyoruz, cenazemize
karşısında doğaçlama yapmasını bilen bir devrimcilik tarzına ihtiyacımız
faşistler saldırıyor, iki arkadaşımız
var; yani acil durumlara acil çözümler getirebilen bir tarza ihtiyacımız
daha ölüyor.” Böyle bir fasit daire
var. Ki, şu halkın evlatları olarak bunu hayatımızın her alanında yaparız.
içine girmişiz. Devrimcilik, sabit bir
Tornavida bulamadığımız zaman bıçağın kenarıyla vidayı açarız ya da
hedef olmaktan kendini kurtar-
arabamız bozulduğunda yedek parça bulamadığımız zaman, bir kabloyla,
maktır. Aktif mücadeleyi ve aktif
bir kayışla motoru tamir ederiz.
savunmayı öğrendik, onlara hedef
olmayacak yerlere gittik, mahalle-
Türkiye'de eğer bir kaos dönemine giriliyorsa, elimizde hakikaten yeterli
lere gittik, işyerlerine gittik.
örgütlenmemiz yoksa, hareket imkanlarımız da yoksa, bu, bizim sorumluluktan kaçmamız için ya da “Ne yapalım, elimizde çare yok” dememiz için
Lafı uzatmadan, o tarihsellik bakı-
bir mazeret değil. Tam tersine, doğaçlama bir tarzla, hani caz müziğin-
mından buradan çıkarabileceğimiz
deki bir tarzla, o doğaçlamayla, o yaratıcılıkla karşı karşıya kaldığımız
birkaç tane önemli ders var. Birin-
gerçeği var. Çünkü öbür tarafta -doğaçlamanın öbür adı tuluatçılıktır-
cisi şudur: O mahallelerden bizi
pespaye tuluatçılar bütün toplumu pişkin insanlar haline getiriyorlar, artık
39
çağırdıkları zaman, hiçbir zaman gidip de, “Tamam, biz sizin silahşoru-
senaryo olacak ya da bir gri senar-
nuzuz, faşistler saldırdığında biz sizi savunacağız” demedik. Dev-Genç’li
yo olacak. Eğer ikilem varsa, kara
olarak gittiğimizde, o mahallelere faşistler saldırdığı zaman, “Yok, onlar
senaryoyla gri senaryo arasındadır.
bize saldırmıyor, onlar size saldırıyor, onlar sizin canınıza kastediyor. Siz
Kara senaryoda, Birleşik Hazi-
direnmek istiyorsanız biz varız. Siz onlara karşı kendinizi savunacaksanız,
ran Hareketi'ne yine çok büyük
o savunma içinde varız.” Direniş Komiteleri dediğimiz gerçekliğimiz böyle
görevler düşecek. Birleşik Haziran
ortaya çıktı.
Hareketi diyoruz; bir halk hareketi
olarak, farklı toplumsal muhalif
Evet, oturduğumuz yerden, bir metal direnişinden tekrar bir Gezi isyanı
güçlerin birlikteliğini kastediyo-
beklemeyelim, ummayalım. Böyle bir şey olmaz. Ama biz Hazirancılar
ruz. Birleşik derken kastettiğimiz
ikinci bir özelliğimizi de aklımızda
tutmalıyız; dayanışma ve direnme,
bunların birleşik tarzını oluşturabilmeliyiz.
Kara senaryoda elbette direniş
faktörü ortaya çıkacak. Size oturup
da burada direniş biçimleri konusunda ajitasyon çekecek durumda
değilim. Direniş öyle bir konudur
ki, artık o gündeme geldiğinde söylenmez, yapılır. İster can
havliyle yaparsın, ister doğaçlama
tarzıyla yaparsın. Onun için, hukuki
sakıncalarından filan değil; çünkü
o günlerde zaten direnmek isteyenler ayakta kalır, sokakta olur ve
onlarla beraber oluruz.
olarak -dün metaldi, yarın mutlaka başka bir patlama olur- oralarda
Gri senaryo dediğimiz zaman, yani
olmalıyız, onlarla beraber olmalıyız, onların tepkisinde doğaçlama tarz-
“Bu adamlar şöyle ya da böyle
larımızda yer almayı bilmeliyiz. Hayatın bizden beklediği budur ve bizim
oldu, burunları sürtüldü, iktidardan
hayata verebileceklerimiz bunlardır. Çünkü toplumdaki gelinen noktada
gittiler, filancayla feşmekan arasın-
-eskiden de kısmen böyleydi- şudur: Hiçbir zaman, “Haziran isyanının
da koalisyon kuruldu” dediğimiz
ruhuna uygun Birleşik Haziran Hareketi kurduk, meclislerimiz de var. İn-
bir noktada, bu sefer, o direniş ve
sanlar gelsin, meclislerimize katılsın. Oh, ne güzel. Tartışalım, kararlarımızı
dayanışma özelliğimizdeki daya-
verelim, çözümlerimizi bulalım. Bak, ne güzel meclislerimiz var. Metal
nışma yanımız ortaya çıkacaktır.
işçileri de gelsin, PEKTİM işçileri de gelsin” gibi bir hayat yok. Gelmezler.
Çünkü biliyoruz ki, bu toplumda
Biz, onların gelmesini beklemeden, onların olduğu yere gidip, onların
faşizm seçimle gelmedi, faşizm
bulunduğu noktadan örgütlenme yaparız. Onları kendi örgütlerimize çek-
seçimlere gitmeyecek. Sürekli,
meye çalıştığımız zaman, sosyalliğin gereğidir, bir gerilim yaratırsın ve çat
yıllardır, on yıllardır bir kurumsal
diye kopar, var olan ilişkin de kopar. Yani hayatın her alanında herkesle
faşizmden söz ediyoruz. Bazen bu
faşizme karşı birlikte örgütlenebilmek dediğimiz zaman, laf olsun diye
sömürge tipi demokrasi biçimini
söylenmiş bir laf değildir bu. Demek ki, dünden bugüne Haziran ruhunu
alıyor. Bunların elinde mezhepçi
taşıdığımızda, unutmamamız gereken önemli noktalardan birisi bu.
bir faşizm olarak tekrar hortlatıldı,
gündeme geldi. Ama bunlar gitti
40
Direnme ve Dayanışma İçin
diye de faşistleştirilen toplum,
HAZİRAN
faşistleştirilen devlet hemen de-
Doğal olarak 7 Haziran'a kilitlendik diyoruz. 7 Haziran'dan sonra ne
mokratikleşmeyecek. Seçimle her
olacağını hakikaten bilemiyoruz. Ya bir kara senaryo olacak ya pembe bir
bir şey ortadan kalkmayacak.
Yolda gelirken, arkadaşım hatırlatmıştı bana, yani “Yıllardır cuma
namazı kılmıyor bunlar” demişti.
Velev ki bunlar iktidardan gitti,
cuma namazları, âyinleri başlayacak. On-on beş yıl öncesinden
hatırlarsınız, her cuma namazında
toplumu harekete geçirirlerdi. Bu
tür gerici ayaklanmalar başlayacak
ve bunun tadını almış zaten esnafı
var, alperen dediği adamı var, şunu
var, bunu var; sokaktaki faşizm
devletteki faşistlerle birlikte tekrar
karşımızda olacak. Böyle bir noktada, diyelim ki gri senaryoda, Türkiye toplumunun önünde sol adına
üç tane odak var; CHP, HDP ve
çalışırsın, fazla oy almaya çalışır-
onların korkacağı günlere kapı
Birleşik Haziran Hareketi. Kendimi-
sın, bunun için taviz verirsin; ama
açmış oluruz.
zi küçümsemeyelim. Milli Güvenlik
devrimci siyasette bu matematikte
sıralamasında 4. sıradayız. Birleşik
önemli olan, o siyasetin geomet-
Haziran'ın ikinci yıldönümündeyiz
Haziran Hareketi'nin rüştünü ispat
risidir, toplumsallaşmadır. Kağıt
ve iki yıl önce bu Haziran'daki
edebilmesi için, o sıralamada biraz
üzerindeki iki boyutlu geometri-
gençlerimiz için yazdığımız bir
daha üst düzeylere çıkması lazım.
den de söz etmiyorum, üç boyutlu
şeyle sözümü bitireceğim. O
Kendi dediklerimizi hayata ancak
geometridir söz konusu olan ve
günlerde ortalık buram buram
bu şekilde geçirmiş sayılabiliriz.
bizler bunun için ortaya çıktık.
özgürlük kokuyordu ve o özgürlük
kokusunu hâlâ alıyoruz. O genç-
Lafı pek uzatmak istemiyorum,
Çok önemli günlerin arifesinde
lere ben, “Özgürlük Kokuyorsun”
Gamze’ye bırakmak istiyorum.
konuşuyoruz. Demin dediğim
diye seslenmiştim ve şöyle devam
Söylediklerimi şöyle toparlamaya
gibi, kara senaryonun ya da gri
etmiştim:
çalışayım. Birleşik Haziran Hareke-
senaryonun kapıda beklediği bir
Evlat, devrimci ve gelecek koku-
ti, şu Türkiye topraklarında kendi
noktadayız. Görebildiğimiz kadar
yorsun
tarihinden taşıdığı birikimi gele-
bir harita çiziyoruz. Eskiden, bu
Yasemin tüten her kelimeni
ceğe sevk etme iddiasında olan
uzay teknolojilerinin filan olmadığı
Öfke yüklü o asi bilinci devrime
ve muhtemelen dünyadaki diğer
yerlerde, insanlar gittikleri ya da
sayalım
muhalif güçler için de bir model
görebildikleri yere kadar haritaları
Yüzkırk karakterlik başkaldırını
olacak olan, çok büyük, tarihsel
çizer ve bilmedikleri yerlere de bir
Zekânı, haytalığını ve en büyük
bir iddiadır. Böyle bir iddianın
ejderha resmi çizerlerdi ve “Ultima
masumiyetin
altına elimizi koyduğumuzu bilerek
thule” derlerdi, yani “Bundan
Direnişini devrime sayalım
davranmak gibi bir durumumuz
sonrasını bilmiyoruz” diye. Şimdi
TOMA’ya sataşmanı
var.
karşımızda şöyle bir seçenek var:
Aşkı, dayanışmayı, korkusuzluğunu
7 Haziran'dan sonrası hakikaten
Ve illa ki özgürlük kokunu devrime
Şunu unutmamak lazım: Siyase-
ultima thule olabilir. Eğer korkar-
sayalım
tin aritmetiğinden söz ediyorlar.
sak, onların oraya çizdiği ejderha-
Ne kadar sahicisin
Bence, siyasetin bir matematiği
dan, canavardan korkuyor oluruz;
Çapulcu ve ölümlü
vardır. Bu konulara pek kafam
ama tersi de söz konusudur. O sağ
Her an ölebilirliğini ve ölümsüzlü-
basmaz; ama matematik, aritmetik
taraftaki ejderhanın yanına, sol
ğünü
ve geometri diye okullarda ayrı
taraftaki o ultima thule diyarında
Devrime
ayrı öğretilirdi. Tamam, siyasetin
sol taraftaki kendi Birleşik Haziran
Devrime
aritmetiği vardır; sayını arttırmaya
Hareketi'ni koyduğumuz zaman,
Devrime sayalım
41
Lib eral ‘Be n’ Siyase t i
Ya Da Kolek t if Mec lisl er
Gamze
Yücesan Özdemir
Evet, 2 yıl önce, memleketin dört
takip eden yerel seçimler ve cum-
Hareketi, bir memleket düşüyle
yanında halkın geniş kesimleri ve
hurbaşkanlığı seçimi sonuçlarının
yola çıkanların hareketidir, yolda
daha da önemlisi gençler ayak-
sandıkta ciddi sonuçlar doğur-
yürümeyi seçenlerin ve ileride
lanma ve direnişle tanıştı. Dire-
mamış olmasının, halkın nezdinde
seçecek olanların hareketidir.
nişi takip eden aylarda, özellikle
“Hiçbir şey değişmiyor” ifadesinin
Dolayısıyla biz o yolda yürüyoruz,
metropol kentlerde forumlarla bu
altını çizdiği ya da bu karamsar
gayet de büyük yüreklilikle yürü-
paylaşımlar devam etti. Direnişte,
yaklaşımın bununla söylemek
yoruz. Şimdi ve her zaman Haziran
aslında halk ve gençler şunu söy-
istediği, “Bir ayaklanma olmuştu,
Hareketi görünür olacak. Dolayı-
lüyorlardı: Burjuva demokrasisinin
hemen şimdi bir şey değişecekti,
sıyla karamsarlığa hiç yer yok.
ve burjuva siyasal alanının yetme-
değişmedi.”
Tam böyle bir başlangıçtan sonra
diği bir siyaset etme biçimi, bir
42
şöyle bir şeyi sizinle paylaşayım
siyasallaşma peşindeydiler. Kendi
Haziran Hareketi bu karamsar-
istiyorum. “HAZİRAN siyaseti nasıl
kamusallıklarını, kendi tartışma
lığın hiçbir yerinde yer almaz.
örüldü, bugün nasıl değerlendiri-
alanlarını ve zamanlarını yarat-
Haziran Hareketi'nin karamsar
liyor ve çok daha önemlisi, yarın
mak istiyorlardı ve bu sürece de
olacak hiçbir yanı yoktur; çünkü
nasıl örülecek?” Bu üç noktanın
sokaklar ev sahipliği yaptı. Haziran
bu karamsar yaklaşımın iki tavrına
altını çizeyim ve akşam saatlerinde
direnişinde halk, burjuva siyase-
karşı siyasetini farklı bir yerde,
sizi de çok yormayayım.
tinin kalıpları dışında bir siyaseti
farklı bir gözle ve farklı bir yürekle
mümkün kılma arayışına koyuldu.
örmektedir. Haziran Hareketi ken-
Haziran Hareketi nasıl örüldü altı
Arkasından gelen aylarda, yaklaşık
disini sandıkça çok fazla sınamaz,
aylık bir süreç içinde? Aslında şu
belki bir bir buçuk yılda diyelim,
toplumun içinde sınar, toplumun
temelde örüldü: Biraz önce dedi-
sol içi ve sol dışı çevrelerde bir
değişip dönüşen ilişkilerinde sınar;
ğim gibi, burjuva temsil sisteminin
karamsarlık görebiliyoruz. Nasıl bir
toplumun dayanışmacı, bir arada
çöktüğü bir anda, halkın talep
karamsarlık; “Nerede bu Hazi-
olan yapılanmasında sınar ve ora-
ettiği zaman ve mekanı örmek için
ran'da sokağa çıkmış insanlar?”
da görmeye çalışır, oradan örmeye
yola çıktı. HAZİRAN, meclisleriyle
sorusu. Bu karamsar yaklaşımın
çalışır siyasetini. Yine Haziran
sistemin çöktüğü anda, iletişim-
dayandığı temel ifade, “Hiçbir
Hareketi hiçbir zaman “Hemen,
siz olmayacağını, dayanışmasız
şey değişmiyor” diyor artık halk.
şimdi” talebinin, bu liberal talebin
olmayacağını, bir arada duracağını
Burada da söyledikleri, direnişi
bir parçası olmamıştır. Haziran
gösteren Haziran Meclisleri'y-
le yola çıktı, memleketin dört
bakıldığında,
yanında ilmek ilmek bunu örmek
HAZİRAN
için yola çıktı. Haziran Meclisleri
siyaseti-
zihinlerde bir buluşma yeriydi,
ni görmek
bilinmeyen adreslerdi ve yangında
istemeyenler
ilk kaçılacak yerlerdi. Bu örülme
ya da görüp
süreci devam ediyor.
de eleştirenler
hangi nokta-
Haziran Hareketi altı ayda neyi
lardan eleştiri-
başardı, neyi hedefledi? Bence,
yor? İki hattan
bunu en güzel “Bilimsel ve Laik
eleştiri alıyor
Eğitim Boykotu”muz gösterdi.
Haziran Hare-
Boykotta üç şey öne çıktı. Birincisi
keti. Birincisi,
şu: Sosyalist sol, taleplerini cüretli
burjuva temsil
bir şekilde söyledi, laiklik talebini
sisteminin
yış düzeyine duyduğu endişedir.
sahiplendi. Yıllardır üstümüze
koyduğu sandığı yeterince görme-
Biz, Haziran Meclisleri’nde gelen
çöken sol liberal, radikal demokrat,
diği iddiası var. HAZİRAN sandığı
insanlarla, buluşmak istediğimiz
laiklik dediğiniz beyaz Türklerin,
görüyor ve gördüğünü de her
insanlarla zaten belli bir kavrayışta
endişeli modernlerin, totaliter/
yerde açıklıyor. Sandıktan çıkacak
omuz omuza duruyoruz; onlar
otoriter devletin talepleri yerine
sonucun, bir sosyalist siyasetin
bize değmeye çalışıyor, biz onlara
kendisine güvenerek -sosyalist so-
zeminini oluşturacağı ve çıkacak
değmeye çalışıyoruz. Bu anlamda,
lun talebidir laiklik- bu memleketin
farklı renklerin önümüzde farklı
kitleye böyle seslenmek; kitleyi,
çocuklarını biz karanlık bir eğitime
gelecekler, Melih abinin deyişiyle
halkı nasıl gördüğü anlamında
teslim etmeyeceğiz. Bu bir cüretti.
gri ya da kara senaryolar oluştura-
endişelidir. Diğeri, biraz önce söy-
cağını biliyor kuşkusuz, bunun için
lediğim gibi, önünde, başında bir
İkincisi, halkın yakıcı bir sorununu
de gerekenin yapılacağını söylü-
sürü unvan olan insanın bu ifadeyi
sahiplenmişti. Çünkü halk, çocuk-
yor; ama sözü burada bitirmiyor,
edip de bir siyasal tahlil yaptığını
ların itaatkar, korkak yetişmesini
bir adım daha ileri götürüyor
söyleme noktası çok endişelidir. Bu
değil; kararlı, inatçı ve yaramaz
ve “Sandıktan sonrası, sistemin
kadar kitap, bu kadar sosyal bilim,
olmasını istiyordu. Orada halkla
çöktüğü anda dayanışan, iletişen,
şu Türkiye konjonktüründe bu
buluştu. Üçüncüsü ve en önemlisi,
ilmek ilmek bir arada durmaya
ifadeyi için mi vardır?
bilimsel ve laik eğitimde HAZİ-
çalışan bir halk hareketini örüyor
RAN her yerdeydi. Hatta yapılan
ve bir memleket düşü, bir sosyalist
Dolayısıyla burada esas ortaya çı-
açıklamalarda beni de en çok
ufku var” diyor. Sandıktan çok bu
kan ufuksuz olma halidir. Ufkumuz
keyiflendiren, “Bunlar birkaç mey-
sosyalist ufka vurgu yaptığı için
var, sosyalist bir yürüyüşümüz, sol
danda değiller azizim, bunlar her
belki, daha fazla eleştiri alıyor.
bir hedefimiz var ve gülerek, yan
yana durarak, dayanışarak yürüyo-
yerdeler” ifadesiydi. Her yerdeydik.
Dolayısıyla burayla aslında, HAZİ-
Bu “Sandığı görmüyor” diyenler
ruz. Niye insanların canını sıkıyor,
RAN ne olmak istediğini gösterdi
noktasında sizinle şunu paylaşmak
bilmem. Tekrar düşünmek lazım
diye düşünüyorum. Bu Haziran
istiyorum. Şöyle bir tahlilden çok
belki de.
Meclisleri'ndeki çaba bundan son-
endişeliyim. Bayağı kelli felli insan-
raki süreçte de hem yerel halkın
lar, önlerinde bayağı unvanlar olan
Liberal “Ben” Siyaset Moda-
sıkıntılı anlarında cevap bulabile-
insanlar şöyle siyasal tahliller yapı-
sı
ceği, dayanışabileceği, yan yana
yorlar: “AKP’yi sandıkta geriletmek
İkinci olarak, HAZİRAN siyaseti-
durabileceği bir noktaya işaret
gerekir, başkanlık sistemine son
ne en çok saldıran, şu anda pek
ediyor; hem de memleket gene-
vermek gerekir.” Bir Hazirancının,
bir moda olmuş “Ben” siyaseti.
linde, Soma gündemiyle, 1 Mayıs
Haziran Meclisi'nin ya da halkın
Arkadaşlar; sol içi çok liberal bir
gündemiyle, emekten yana tüm
bu tahlili yapamaması mümkün
“Ben” siyaseti başladı. “Benim
gündemlerde orada olma çalışıyor.
müdür? Ben bu ifadede iki tane
oyum buna, benim de oyum buna.
endişe görüyorum. Birinci endişe,
Ben bu listedeyim, ben bu listenin
konuştuğu kitlenin zeka ve kavra-
imzacısıyım.” Hazirancıların işi
Peki, bugün HAZİRAN siyasetine
43
değildir bu kadar ben. HAZİRAN,
ruz. İşte bu, radikal demokrasinin
siyasetin öznesi sınıflardır ve siya-
toplumun içinde görünür olmak
yarattığı tahribattır. Toplumun
setin varacağı program sosyalist
ister, temsil sisteminde bu kadar
başka bir ufuk, başka bir gelecek
programdır. Bu kadar net iki hat
öne çıkıp “Ben” demez; toplumsal
tahayyülünü elinden almıştır. Bunu
vardır. Bunların üzerindeki çaba-
hareketin içindeki dayanışmacı
nasıl yapmıştır? Parçalı, mikro,
nın daha büyütülmesi ve üzerine
ağlarda, değişip dönüşen ilişkiler-
bölük pörçük analizlerle, büyük
daha fazla düşünülmesi gerektiğini
de var olmak ister. Böyle bir liberal
anlatılarla, emperyalizm ve faşizm
düşünüyorum.
ben, hiçbir zaman Hazirancının işi
tahlillerine, kapitalizm ötesi tahlil-
olamaz.
lere itibar etmeyerek, onları yana
Son söz olarak, HAZİRAN siyaseti-
atarak, mikro analizlerle hareket
ne yönelik en önemli eleştirilerden
Tekrar söylüyorum “HAZİRAN
etmiş ve insanı, toplumları sessiz
biri, “Kendisini yenilemiyor, hep
görünmüyor” diyenler için:
bırakmıştır.
aynı şeyleri söylüyor ve sosyalizmi
bir kimlik olarak da hiç kimseye
Memleketin yangın halinde en çok
görünecek olan, en çok gidilecek
Bu noktada, Troçki’nin 1909’da
bırakmıyor” şeklinde. HAZİRAN
yer olan Haziran Meclisleri'dir. HA-
yazdığı bir yazıda şöyle bir teşhisi
siyaseti kendisini yeniliyor, ama
ZİRAN'dan beklenen bu sandıkla
var, bugüne de çok uyuyor bence.
ne ışığında yeniliyor; özyönetim
ilişkisini bir hikayeyle anlatmak
Diyor ki Troçki, “Ne zaman politik
tartışmaları. Konsey, komite, mec-
istiyorum kısaca. Masalların
hareketlilik yükseliş durumunday-
lisler, Sovyet deneyimleri, sosya-
gücü konuşulurken şöyle bir şey
sa, halk zeki, atılgan olur, bütün
list deneyimler, emperyalizm ve
iddia edilir: “Masalın gücü, masal
olayları çözer ve pozisyon alır; ne
faşizm tahlilleri, sosyalist strateji,
karakterlerinin kitaptan çıkması,
zaman ki politik eğri bir iniştedir,
halk, hareket, parti, lider, bütün bu
konuşmaya başlamasıdır” deni-
zihinleri bir budalalık sarar ve
tartışmaları yapıyor; ama daha çok
lir. Bir sosyal bilimci buna itiraz
her türlü genelleme eğilimi alaya
yapmak ve fikri hegemonyayı daha
eder. Masalın gücü, ne zaman ki
alınır.” Dolayısıyla bence şu anda
güçlü kurmak durumundayız.
o masalı okuyan çocuk bir bulut
HAZİRAN siyasetinin bugün ve
yığını olarak masalın içine girer ve
yarın söyleyeceği şey, bir
orada kendini görürse ortaya çıkar,
memleket düşü olan büyük
HAZİRAN siyaseti de böyle bir
anlatıya sahip çıkmaktır.
şeydir. HAZİRAN siyaseti dışarı-
Dolayısıyla radikal demok-
da, barajdan, sandıktan çıkacak
rasinin kendini kurarken
sonucu beklemez, halkın içine
kurduğu bütün kavramların
girer ve duvarlara Haziran güneşi
karşısına kendi kavramla-
çizer.
rımızı ve fikri hegemonyamızı doğrudan inşa etmek
HAZİRAN Başka Bir Ufkun Siyase-
Memleket in yangın
halinde en çok gö-
rünecek olan, en çok
gidilecek yer olan
Haziran Meclisleri’dir.
durumundayız.
ti
Peki, yarın ne yapacak Haziran
Radikal demokrasi tahakkümle
Hareketi ve nasıl örülecek? Haziran
başlıyor. Tahakküm dediği, sömü-
Bu sürekli yenilenme, sürekli
Hareketi sosyalist ufku savunmaya
rüye ve artı değere temellenmeyen
değişme, merkezsiz olma hali
devam edecek. İnanıyorum ki, bu-
bir iktidar ilişkileri ağı, hayatın
piyasanın da sevdiği bir şeydir,
gün en devrimci hareket, bir sos-
her alanında, çoklu, dağınık. Bu
tüketim alışkanlıklarının sevdiği bir
yalist ufkun olduğunu söylemektir.
durumda, tahakkümün öznesi
şeydir. Sürekli değişmeyi, sürekli
Radikal demokrasi ve sol libera-
sınıflar olmuyor; ırk, toplumsal
yenilenme sol liberallerin işi olabi-
lizmin yarattığı en büyük tahribat,
cinsiyet, kimlikler, kültürler oluyor.
lir. Biz yenileniyoruz; ama sömürü-
sözümüzü bitirmiş olmasıdır. Hem
Dolayısıyla tahakkümün politika-
yü tahakküm yapmadan, sosya-
memleketteki Haziran Direnişi'nde,
sı bunların tanınması oluyor ve
list programı radikal demokrat
hem dünyadaki halk hareketlerin-
gelinen nokta radikal demokrat
program yapmadan yenileniyoruz.
de, baktığınızda, insanların sokağa
program oluyor.
Herkesin devrimci olduğu zamanda devrimci olmak kolaydır. Zoru
çıktığını, ne istemediğini söylediği-
44
ni; ama ne istediği hakkında kafa-
HAZİRAN'ın siyaseti sömürü ve
seçtik. Dudaklarımızda ıslıklar,
sının çok karışık olduğunu görüyo-
artı değerle başlar, dolayısıyla
HAZİRAN güneşine yürüyoruz.
e si
Şimdinin Ris kli Cazib
ge si
iz
D
k
e
c
le
e
G
iş
m
ç
e
G
ve
Selçuk
Candansayar
Benim konuşmam felç oldu; çünkü
yeni mi, dünyada ilk mi, bunun
ne-babası ve onun anne-babası da
ben, aslında bütün bu Gezi ve son-
üzerine de tartışmamız gereki-
aynı şehirde doğmuş kaç kişi var,
rasındaki tartışmada, “Çok fazla
yor mu?” sorusunu biraz havada
yani üç kuşak aynı şehirde doğmuş
eylem ve hiç düşünce yok” diye
bırakan bir süreç yaşıyoruz. Ciddi
kaç kişi var? Bu şehrin ne olduğu-
bir analiz yapmaya çalışacaktım,
bir şey dönüşümü var. Toplantı dü-
nun önemi yok. Gördüğünüz gibi,
battı. O kadar çok teori vardı ki,
zenindeki konuşmalara katılımda
epey az. (Salondan üç kuşak aynı
büyük bir teori yumağı ve düşünce
ciddi bir düşüş; ama sokak, eylem,
şehirde doğmuş iki kişi var.)
yumağı oldu ve konuşma izleğim
hareket olduğunda da büyük bir
Üç kuşak aynı şehirdesiniz. Çok
darmadağın oldu. Toparlamaya
kitlesel katılış var. Bu, bana göre,
güzel vallahi.
çalışacağım.
kendi içerisinde riskleri de taşıyan
bir şey. Riskin temeli de, bugün
Tarihsizleştirme ve Belirsiz-
Bu tür tartışma toplantılarında
burada çok altını çizmek istediğim
lik
katılım düşük oluyor genelde,
iki kavram var; bir tanesi tarihsiz-
Burada iki tane değişken olduğunu
ama milyonlar sokaktaydı. “Aca-
leşmek ve şimdiye takılıp kalmak
düşünüyorum. Bir, zaten bizatihi
ba sokak güzel, salon kötü, artık
ve bir şimdi güzellemesi üzerinden
göçebe durumdayız ve yersiz yurt-
salonlarda konuşarak devrimci
gitmek. Bunun riskleri olduğunu
suzlaşmış durumdayız. Bir tarih
mücadele ya da muhalefet pratiği
düşünmemiz lazım. İkincisi de,
kuracak kadar bir yerli olamıyoruz.
üretilemiyor” gibi bir şey mi var,
sonuçsuz bir yere doğru, “Çabuk
Üstelik aynı yerde olsak bile aynı
“Ondan mı insanlar gelmiyor?
yenildim” duygusu yaşamak ve bu
mekanda uzun süre duramıyoruz.
Düşünelim mi, hareket mi edelim?”
duygunun temelinde de, “Yaptığım
“Babamın doğduğu evde ben de
üzerinden, tam da var olan şimdiki
her şey çok yeni ve ilk kez oluyor”
büyüdüm” diyen çok az insan
durumdaki sorunlardan birinin bu
yanılsamasına düşmek.
vardır herhalde. Artık sormaya,
olduğunu düşünüyorum. Sadece
sayısal döküm yapmaya gerek
hareket etmeye, sadece eylemeye,
Sonuçta, ben doktorum. Doktorlar
yok. Bir kere, kendiliğinden sürekli
sadece pratik üretmeye bir güç
da genellikle hep araştırma üzerin-
hareket eden, yer değiştiren, bir
atfetme, “Sokaktayız işte, oturup
den çalışırlar. Tek bir tane araştır-
yere sabit kalamayan, bir yerde
ne konuşacağız? Hadi, davranalım,
ma sorum var; 30 yaşın altında kaç
kökleşemeyen bir nüfus yapısına
şurayı alalım, burayı kapatalım”
kişi var burada, bir el kaldırabilirler
sahibiz. Elimizde bunu tutalım,
yaparken, “Tamam da, bu yap-
mi? Çoğunluk 30 yaşın altında.
bununla taşeronlaşmayı birleştire-
tıklarımız ne oluyor, neye tekabül
edecek, bu yaptıklarımız gerçekten
lim. Nasıl birleştirelim? Kadrosu olİkinci sorum da şu: Kendisi, an-
mayan, güvencesi olmayan bir işe
45
girdiğinde, o işyerinde 20-25 yıl çalışıp sonra da ölene kadar maaş alacak
bir şey vardır; 60 yaşın üzerinde
dediğimiz kişinin kaybolup, onun yerine, herhangi bir işte bir ya da iki yıl
CEO olmaz. Biz ve bütün hareket-
çalışan, sözleşmeli çalışan, yıllık izni olmayan; bugün garson, yarın resep-
ler muhalif bir hareket olduğumuz
siyon görevlisi, ertesi gün stantta görevli, ertesi gün inşaatta işçi, başka
iddiasındayken, bu yeni fetişizmi-
bir gün lojistik firmasında bilmem ne, sürekli işini değiştiren, hareket
mizle, “Yeni olacak, farklı olacağız,
eden insanlar aynı zamanda da bir yerde duramıyorlar, babalarıyla aynı
eskiyle bağımız olmayacak. Eskiler
mesleği yapamıyorlar. Bu ana değişen çerçeveyi en temele alırsak, bu
beceremediler. Zaten ben eskiy-
insanların şöyle bir ortak özellikleri olduğunu söyleyebiliriz: Tarihsizleşme,
le tamamen farklıyım” derken,
geçmiş-şimdi-gelecek dizgesi içinde kendini hissedememe. O yüzden,
aslında daha arka zeminde işleyen
Yasin’in bu gelecek tahayyülüyle artı değer ilişkisini kurmasını çok anlamlı
siyasetin bir parçası olmaktan,
buldum, çok da yararlı buldum. Ama şöyle bir kaçınılmaz yanı da var:
siyasetin öznesi gibi hissetmekten
Evet, belki artı değerden önce gelecek tahayyülü yoktu, ama 30 bin yıldır
kopmanın bir izdüşümü olarak
da artı değer var. Artık bitti, artık mecbur var, artık bir gelecek tahayyülü
yaşlılardan kurtulmaya çalışıyoruz.
yapmadan hiçbir şey yapamayız. Ne zaman gelecek kavramımızı kaybedebiliriz belki; artı değer olmadığı zaman belki. Ama şu anda varsa, şeyi
Bu arada ben, bizimkilerin arasın-
kabul etmemiz gerekiyor. Geçmişte vardık, şimdi varız ve gelecekteyiz ve
da çok gencim. Bizim durum içler
şu anda, durduğumuz anda bile bu geçmiş-gelecek dizgesinde iç içeyiz.
acısı. Ben genç sayılıyorum bizim
Ama Türkiye'de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bu ikili şey; yani
şeyde. Bu yaşlılardan kurtularak,
geçmiş, şimdi, gelecek gibi bir tarihim var ve ben bir mekana, bir yuvaya,
yeniyi bularak, yenide büyüsel
bir yere, bir işe de sahibim. Bu ikisinin de ortadan kalktığı bir 30-40 yıl
bir güç bularak bir devrim yapma
yaşıyor dünya, biz de bundan bağımsız değiliz. Latin Amerika'da da bu
iddiası ortaya çıkıyor. Birincisi bu.
yaşanıyor, Amerika Birleşik Devletlerinde de bu yaşanıyor, İngiltere’de de
İkincisi de, bu güç bulma arzusu.
bu yaşanıyor, bizde de bu yaşanıyor. Birincisi bu.
“Ne kadar güçlüydük, o gücün karşısında biz de bir güç olduk ve onu
Yeni ve Farklı Arayışı
paramparça ettik” dediğimizde, bir
Bu tarihsizleşme iki sonuca yol açıyor. Bir, bir tarihsel dizge içerisine
güçler kavgası ve horoz dövüşü-
yoksam, benden öncekilerle bir ilişkim de olmamalı. Buna psikiyatride
nün içerisine girmiş oluyoruz.
“Gerontisit” deniliyor, yani yaşlı düşmanlığı; yaşlıları öldürmek, yaşlıların
fikirlerinden ve deneyimlerinden kendini azade kılmaya çalışmak, bunu
Birçok yerde defalarca söylü-
ya o fikirlerle alay ederek, ya o fikirlerle bütünleşmeyerek sağlamak.
yorum, burada da söyleyeyim.
Hemen bir örnek söyleyeyim. Bunu en iyi kimler yapıyor arkadaşlar;
Türkiye'de şu anda iyi yada kötü,
aslında kapitalist şirketler. Kapitalist şirketlerde övüne övüne söyledikleri
ister olumlu baksın, ister olumsuz
baksın, yaşayan herkesi
gerçekten büyüleyen bir
güç simgesi var; ondan
nefret edeni de büyüleyen, ona kendini tâbi
hissedeni de büyüleyen
bir güç simgesi var Erdoğan’da simgeleşen. Neyi
simgeliyor Erdoğan?
Bu paramparça olmuş,
yersiz yurtsuzlaşmış,
tarihsizleşmiş, o yüzden
de kendisini yapayalnız, kimsesiz ve tarihsiz
hissedenin yaşadığı
büyük belirsizlik duygusunu yenebilen olarak,
belirsizliğin, karmaşanın,
gelecek tahayyülünün
46
yok olduğu her durumda hepi-
ruyu gös-
miz yoğun bir kaygıya kapılırız.
teriyorum.
Bu kaygı basitçe, “Ben yarın bu
Bugüne
taşeron işten atılırsam, ertesi ayın
kadar yapı-
ev kirasını ödeyemeyeceğim ve
lan bütün
sokağa atılabilirim” kadar somut
araştırmalar
bir kaygı da olabilir ve bu çok
kategorik
somut, elle tutulur bir kaygıdır.
olarak ha-
Biliyorsunuz, nüfusun çok büyük
talıdır. Oysa
bir bölümü taşeron olarak çalışı-
meseleye
yor ve gerçekten bu insanlar işten
şu gözle
atıldıklarından sonra en fazla 2 ay
bakmak
ev kiralarını ödeyebiliyorlar, sonra
gerekir.”
somut olarak sokağa düşmek
Bakın, bir
zorundalar. Elle tutulur bir gerçek
sürü cümle
olarak belirsizlik kaygısı var.
kurdum. Bu
cümleleri ister akademik ortam-
Güç Arzusu
daki tartışmalara atın, ister aşk
İki, daha soyut anlamda öyle
ilişkilerine atın, ister marketten
büyük bir değişim var ki, “Bunun
alışverişe atın, hepsinde ortak bir
karşısında benim yapabileceğim
şey görürüz; “Ben, hiçbir kural
hiçbir şey yok” anlamında soyut-
tanımadan kendi kuralımı ortaya
lanmış bir kaygı. Her iki kaygı da
koyarım ve hepiniz de buna uymak
bizi güce, güçlü olmaya, “Güçlü
zorundasınız.”
olup çözebilirim” beklentilerine
Arkadaşlar; bu, kendisini belirsizlik
iter ve güçlü olduğunu kafamıza
karşısında un ufak olacakmış gibi
vura vura ikna eden her sembole
hisseden her insanın kapıldığı bir
doğru da bir arzu hissederiz. “Tay-
büyü. Zaten iktidarın ya da bu oto-
yip Erdoğanlaşma” diyorum ben
riterleşme dediğimiz şeydeki biatın
buna ve sosyalistler arasında da
doğmasının da ana etkenlerinden
çok yaygın olduğunu düşünüyo-
bir tanesi bu büyü. Otoriteye biat
rum. Onlar da bundan azade değil-
eden herkes içten içe o otoritenin
ler. Kendisini gerçekten samimi bir
bir parçası olarak güç kazandığını
şekilde sosyalist olarak tanımlayan,
hissettiği için o yerdedir.
solcu olan, gerçekten eşit bir dünyada yaşamak istediğini hisseden,
Peki, bu niye patladı Gezi’de,
söyleyen ve arzulayan; ama tipik
niye başka bir şey oldu? Dikkat
Recep Tayyip Erdoğan modelinde
ederseniz ve hatırlarsanız, Gezi
bir sürü insan var çevremizde.
olup bittiğinde de -bitti kısmına bir
Nasıl anlıyoruz bunları; bir, had
parantez koyun; “Ne bitti?” tartış-
bilmemelerinden. Had bilmemek,
masını yapabiliriz- Gezi’nin bizatihi
güç karşısında haddini bilmekle
varlığına da aynı güç arzusuyla
eşdeğer değil. Had bilmemek şu:
yaklaşımlar oldu. Onu milat kabul
Sınır bilmemek. “Ben yaparım, ben
edenler, Türkiye Anadolu tarihinde
ederim. Bugüne kadar böyle yapıl-
olmamış bir eylem gibi görmeye
mış, ama ben öyle yapmayacağım.
çalışanlar oldu mu; oldu. Aynı güç
Şurada bir kural varmış; ama ben
arzusunu, tarihsiz, geçmişle bağı
zaten bütün kurallara karşıyım,
olmayan, geleceğe gönderme
hatta gözüne soka soka da kuralı
yapmayan, bir düzen vaat etme-
ezeceğim. Sizin yaptıklarınız neydi
yen bir güç olarak Gezi’yi görmek
ki, hepsi yanlış. Bak, ben size doğ-
solcular arasında da oldukça
yaygındır. Tabii, bunu çok hoş,
Hollywood’vari popüler bir mit,
insanın karşı koymakta zorlanacağı
bir sekans, bir tema olarak görmek
mümkün; ama belki de Gezi’ye
en büyük zarar verenlerden bir
tanesi de bu güç arzusu, ona bir
güç vehmetme, kimsede olmayan,
kimseyle ilgisi olmayan. Farkındaysanız, hemen arkasından, “Hayır,
o bizdendi, bizim bir parçamızdı”
tartışmaları başladı. “Gezi, aslında
şu grubun hareketiydi.” Başka bir
grup da dedi ki, “Nasıl olur onun
hareketi? Hayır, asıl bizim hareketimizdi.” Gezi’nin içerisindeki
işçi sınıfı dinamiklerini bulanlar da
oldu, Gezi’nin içerisindeki orta sınıf
bilgisayar oyunu tutkunlarını bulan
da oldu. Haksız da değillerdi.
Örneğin, konuştuğum 19 yaşındaki
bir çocuk şöyle diyordu Kennedy
Caddesi’ndeki barikat savaşlarıyla ilgili olarak: “Vallahi, kendimi
bilgisayar oyununun içinde gibi
hissediyorum hocam. O kadar hoş
bir şey ki, kaçıyorsun, biber gazı
solundan geçiyor, oradan dönüyorsun, arkadan TOMA’nın bilmem
nesine sıkışıyorsun, bonusları topluyorsun. Orada hissettiğim şiddet
duygusundan o kadar tatmin
oluyordum.” Bu var mıydı Gezi’de;
vardı. Ama Gezi’de, 50 yıllık sol
hareketin içerisinden gelip, daha
girdiği anda meydana çıkıp, orada
47
bir örgütlenme çabasına giren de vardı, beyaz yakalısı da vardı, kırmızı
nostalji üretiriz ileride çocukla-
yakalısı da vardı, o vardı, bu vardı. Bir şeye karşıydı; o da bu homojenle-
rımıza anlatacağımız. Üstelik bu
şip üzerine heyula gibi çöken güce ne yapacağını bilmez bir şekilde isyan
tarihsizlik yüzünden o nostaljinin
etme haliydi.
devamı da gelmez, orada kalır ve
tam sağcıların söylediği, genç-
Bir laf var bu devrimci kriz anlarıyla ilgili ya da büyük çalkantılarla ilgili.
ken isyankar ve sola eğilimli, orta
Büyük çalkantılar ya da devrimler olana kadar hiç kimse olmasına ihtimal
yaşa gelince ise muhafazakar ve
vermez; ama olduğu anda da herkes der ki, “Bugüne kadar niye olmadı?”
aklı başına gelmiş insanlar haline
gibi bir ilişkisi var kriz ya da devrimin. Az önce Yasin dedi ya, hiç kimse
dönüşürüz. Oysa yeni gibi görü-
öngörmedi. Öyledir zaten, hiç kimsenin öngörmediği anda olur; ama ol-
nenin içerisindeki tarihsel çizgiyi
duğu anda da herkes, “Aslında bunun bugüne kadar
elli kere olması gerekirdi” der.
Bir kavramla daha uğraşayım, eleştiri getireyim
ve oradan da tartışma kısmına geçelim. Tarihsizliği eleştirmeye çalıştım, güç arzusunun bu
tarafta da yoğunlaşmasını eleştirmeye çalıştım.
Üçüncü eleştirmeye çalıştığım kavram da yeni.
İlk ikisiyle çok bağlantılı yeni fetişizmi, her şeyin
yeni olmasına ayrı bir özen göstermek. Aramızda bir sürü ekonomist, siyaset bilimci var; herhalde onlar benden çok daha iyi söyleyeceklerdir ki, yeni kadar kapitalist bir kavram yok. Yeni,
farklı, eskisinden olmayan, değişmiş. O yeninin
Yeni gibi görünenin içerisindeki tarihsel çizgiyi
görmek, örneğin Tak-
sim’deki komün çadırlarının Tekel direnişinde de
kurulduğunu hatırlamak,
o bağı görmek, onun öncesindeki Zonguldak ma-
den yürüyüşünü görmek,
görmek, görmek... Bunların aslında başka bir
tarihsel sürekliliğin her
yeni toplumsal mücadele
anında bir öncekinden
bir şey alarak değişt iğini
de aklımızda t ut mamız
gerekir.
içerisinde,
görmek, örneğin Taksim’deki
kapitalist
komün çadırlarının Tekel direni-
sistemde
şinde de kurulduğunu hatırlamak,
aslında hep
o bağı görmek, onun öncesindeki
eski vardır. Dikkat edin, bütün sağ partiler isimlerini değiştirmekte çok
Zonguldak maden yürüyüşünü
rahattırlar, hemen değiştiriverirler. Sola dönük partilerse illa o isimleri
görmek, görmek, görmek. Bunların
tutmaya çalışırlar. Yeni merakının sola, muhalif olana, isyan edene sirayet
aslında başka bir tarihsel sürekli-
etmesi karşısında da dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Buna kafa
liğin her yeni toplumsal mücadele
yormak, her yeninin her zaman yeni olmayabileceğini, her yeninin eskiyle
anında bir öncekinden bir şey
bağını kopardıkça kimliksizleşeceğini de aklımızın bir köşesinde tutma-
alarak değiştiğini de aklımızda
mız gerektiğini düşünüyorum.
tutmamız gerekir ve buna dair de
kafa yormamız gerekir diyeyim ve
En başa döneyim, Yasin’in o teorisini paranteze alalım. Sadece eylemle,
sadece hareket ederek, sadece koşarak, sadece alanları doldurarak bir
48
bitireyim, tartışma kısmına gelelim.
ltür
ü
K
r
le
ü
p
o
P
e
’d
e
iy
k
Tür
r
ve Poli t ik Ta h ayyüll e
Yasin
Durak
Bize, gündelik hayat ve popü-
değildir, hikâyenin kudreti önemli-
ilgili -ilgilenenler bilirler- literatür
ler kültür eksenli bir ödev verdi
dir. Hikâyeler için durum böyledir.
çok karmaşık ve neredeyse her
arkadaşlar, sağ olsunlar. Benim
Zira iktidar da çoğunlukla hikâye
bir çalışmacının kendisine göre
bahsedeceğim hadise daha çok
anlatıyor. Kaldı ki, iktidarın anlattı-
tanımlar mevcut. Bu bakımdan,
popüler kültür ve politik kültürle
ğı hikâyeler biraz şöyle bir sonuca
önce ister istemez, sıkıcı olması
ilgili. Zira ben, Haziran 13’ün bu
tekabül ediyor: Mesela, bu hızlı
pahasına iki dakikalık birkaç tanım
tarafının fazlasıyla önemli olduğu-
tren projeleri ilk gerçekleştirilmeye
yapmam gerekiyor.
nu ve politik kültüre ilişkin özellikle
başlandığında, sadece Eskişehir’e
Haziran’ın başlı başına pratik bir
bir tane hat vardı ve onunla da sa-
Sembol denildiğinde, özellikle
cevap içerdiğini düşünüyorum. Te-
dece iki tane tren gidip geliyordu;
pratik süreçlere odaklanılması,
mel sorunsalımı, “Kültürün büyük
fakat bütün televizyonlarda, bütün
bireyin her türden sembolizasyona
çoğunluğunun ortalama üyenin
reklam panolarında, her yerde hızlı
muktedir olduğu; tekil bireyin her
bilincinde erişilemez olduğu yö-
trenlerin resimleri vesaire o kadar
türden hareketinin, jestinin sembol
nündeki aksiyomatik varsayımın,
çok yer aldı, o kadar çok günde-
olduğu gibi bir bilgiyi çıkarıyor.
toplumun işleyişine ilişkin gerçek
liğin içinde yer etti, gözümüze
Ama ben maalesef sosyoloğum ve
bilginin de elit tabakanın ayrıcalığı
gözümüze sokuldu ki, insanlar tüm
hâlâ bütünsel de düşünüyorum.
olduğuna dair politik bir praksisi
trenlerin o hızlı trenler gibi olmuş
Dolayısıyla artsüremsel, yani birbi-
dile getirdiği” şeklindeki formüle
olduğunu düşünmeye başladılar.
rini takip eden hareketler, edimler
katılarak ifade edebilirim. Ancak,
Buna kanan ihtiyar bir amcamız
ekseninde süregelen faaliyet ya
evvelinde, politik kültüre ilişkin
Kayseri’ye bilet aldığında, yeni hız-
da pratik icraat eşsüremsel, yani
olarak, AKP döneminde tırmanışa
lı treni beklerken birden karşısında
eşzamanlı; yapısal anlamlılığın
geçen “Yeni Türkiye” semboli-
Cumhuriyetin kara trenini görün-
oluşturduğu genel bant ekseninde
zasyonuyla ilgili birkaç anekdotla
ce itiraz eder, “Tayyip Erdoğan,
bir yere tekabül ediyor. Bu iktidar
başlayacağım.
bunların yenilerini getirdi, ben
için de geçerli. Yani AKP iktida-
yaşlıyım diye siz beni kandırıyor-
rı da parmağını şaklatarak her
Evvelce de anlatmış olduğum bir
sunuz” der. Algı yönetimi gibi bir
şeyi değiştiremedi. Biz bu süreci,
hikâye vardı. Ankara Tren Garı’na
ton psikolojik süreçten tartışılabilir
biraz garip gelebilir, Amerikan
giden yaşlı bir amcamız Kayseri’ye
bu. Ancak ben, bunu sembolik
pragmatizmine daha çok yatkın
bilet alır. Bu, herkesin kulaktan
izlekler üzerinden nasıl tartışabi-
olan Peirce’ın üçlü kategorisi
duyduğu halde birinci ağızdan an-
leceğimizi düşünmeye başladım.
ekseninde değerlendirdiğimizde,
lattığı türden hikâyelerden biridir.
Şöyle bir hadise var: Bu sembol,
“ikon, endeks ve sembol” ayrımı
Burada hikâyenin realitesi önemli
gösterge vesaire gibi kelimelerle
üzerinden okuyabiliyoruz. İkonlar,
49
anılan Atatürk, yani
bildiğiniz gibi, daha çok çağrışımda
Türklerin atası olarak
Endekslere baktığımızda, HES açılış
anılagelen Mustafa Ke-
projelerindeki Erdoğan konuşmala-
mal, sürekli olarak zaten
rına dikkat ederseniz şunu görür-
herhangi bir iktidarın
sünüz: Ferhat’ın Şirin’e su taşıma-
mevcut statüko dahi-
sına atıf yapar hep, Ferhat ile Şirin
linde kolayca baltala-
efsanesine atıf yapar, dağları delip
yamayacağı bir puttu.
suları getiren bir sevdaya atıf yapar
İstediği kadar anti-Ke-
ve HES projesini de bizim kültürü-
malist olsun, Türkiye'de
müz, bizim maneviyatımız, bizim
mevcut statüko, Mustafa
değerimiz diye savunmaya başla-
Kemal ikonunun bertaraf
dığını görürsünüz. Burada mevcut
edilmesine çok fazla
söylencenin ya da mevcut efsane-
olanak tanımıyordu. AKP
nin de yine AKP’ye endekslendiğini
döneminde Atatürk’e
görürsünüz. Kaldı ki, bu süreç şöyle
bulundukları söylem ile suretsel
doğrudan saldırmak yerine, AKP’li
devam eder: Mesela, ikonik olarak
ilişki içerisinde olan, görsel temas
elitlerin Atatürk’ten Gazi Mustafa
doğrudan atıf yapamadığı suret-
barındıran sembolik muhteva
Kemal’e doğru bir retorik zorlama
lere. Mesela, Mehmet Akif Ersoy’a
iken; endeks ise Türkçe literatüre
yarattığını görüyoruz. Mesela, Er-
doğrudan atıf yapabilir, ama Nazım
“belirti” diye ya da işitsel gösterge-
doğan’ın cumhurbaşkanı olduktan
Hikmet’e yapamaz. O zaman, Na-
lere daha çok vurgu yapmak üzere
sonraki ilk 10 Kasım konuşması
zım Hikmet’e nasıl yapacak? Nazım
aktarılmış. Ancak, Ulus Baker’in
tamamen bununla ilgilidir. Atatürk
Hikmet’in ya da Ahmet Kaya’nın
kullandığı anlama biraz sadakatle
nasıl yanlış anlaşıldı vesaire, Ga-
sürgün efsanesine, sürülmesine,
endeks demek, sözcüğün gündelik
zi’nin şahsı manevisi, “Bir Osmanlı
tam da CHP zihniyeti tarafından
anlamıyla da uyuşuyor. Bir şeyi
zabiti olarak” gibi, özellikle onun
sürülmesine vesaireye atıf yapacak
kendine endekslemek gibi. Nor-
Osmanlı geçmişine atıf yapar. Tabi
ya da Aziz Nesin’in CHP eleşti-
malde bizdeki literatürde daha çok
ki, bu retorik zorlama, yani bizzat
risi alıp okuyacak. Kendisine ait
sonbaharı, ağaçların yapraklarının
erk tarafından sürdürülen retorik
olmayan figürleri dahi böylelikle
sararmasının işaret etmesi gibi
manipülasyonun yanı sıra, medya
kendisine mal etmeye başladığını
artsüremsel bir izleği ifade ediyor;
aracılığıyla da tarih yazımını değiş-
görüyoruz ve bu endeksleme te-
ama ben bunu endekslemek ekse-
tirmeye dönük bir manipülasyonda
laşesinin ardından ortaya şöyle bir
ninde, yani politik kültür ekseninde
ya da Mustafa Kemal’in daha çok
şey çıkıyor: Yunus Emre’den Ahmet
kullanırken bildiğiniz endeksle-
Osmanlı kıyafetlerini kuşanmış
Kaya’ya kadar neredeyse herkes
mek, gündelikteki endekslemek
görüntülerini sergilediği bir mani-
AKP’liymiş de, biz bilmiyormuşuz
anlamında; daha çok artsüremli
pülasyonla birlikte süregider. Hal
gibi bir hadise çıkıyor.
hikayeleri, öyküleri ve retoriği be-
böyle olunca da, resmi söylemde
lirli başka hedeflere endekslemek
ve resmi görselde artık Atatürk’ten
Sembolik performanslara gelince,
anlamında kullanacağım. Üçüncüsü
ziyade bir Gazi Mustafa Kemal,
burada bütünselliğe ısrarla dikkat
ise sembolizasyon. Bu da genel
gazayla anılan bir Mustafa Kemal
çekmemin nedeni, son zamanlarda
tasvir ya da isim...
görüyoruz.
çok moda olan bu performans ya
da performatif siyaset, performatif
50
Sembolizasyon İzlekleri
Neden “Basitçe pratiğe bakmama-
edimlere yönelik siyasal beklenti-
Bu üç ekseni nerede görüyoruz?
mız lazım” diyorum? Bütünsellik
lerin özellikle sosyolojik karşılığına
Bütünsel baktığımızda şunu görü-
ekseninde baktığımız zaman,
dikkat çekmek isteyişim. Marksist
yoruz: Sembolizasyon, aynı zaman-
basitçe, ilk elden şunu söyleye-
yazında da aslında performansa
da bir asimilasyon sürecini içeriyor.
biliriz: Mustafa Kemal’in “Gazi”
benzer teatral maharetlerden
Yani sembol yoluyla asimile; artı,
olarak anılması gerekir ki, Soma’da
bahsedilir. E.P. Thompson da
sembollerin asimile edilmesi gibi
yaşamını yitiren işçiler de şehit
yöneticilerin benzeri tarzda teatral
bir süreç. Dikkat ederseniz, AKP
olsun. Temel politik tahayyül, temel
maharetlerinden bahseder. Mesela,
döneminde, ulus-devletin kurulu-
izlekler bütünsel olarak kayma
benim kendi Konya araştırmamda
şundan beri epinomik bir soyadıyla
eğiliminde.
da, işverenin işçilerle birlikte iftar
açması, onlarla birlikte belirli ritüel
de gördüğümüz şey yine aslında bizim kendi politik tahayyüllerimize de
süreçleri oluşturması ve tüm bura-
yansıyor. Yani biz Marksistler olarak da geleceği fetişleştirmeye ya da bir
daki süreci kendi sömürü ilişkisinin
gelecek metafiziğinden bahsetmeye çok yatkın ve yakınız. Temelde tarih
yeniden üretimine odaklaması
felsefesine ilişkin tartışmalarımızla ayrışabileceğimiz, burada da belki yer
gibi bir durum mevcuttu. AKP’li
yer birbirimizi yiyebileceğimiz bir tartışma bu. Ama şunu söylemeye çalışı-
siyasal elitlerde, özellikle de yerel
yorum: Geleceğe ilişkin olan rasyonel plan şimdiye taşınarak, mevcut bir
yöneticilerde çok sık gördüğümüz
şey gibi gösterildiğinde, aslında Marks’ın “Geleceğin mutfaklarına yemek
bu durumu Erdoğan’a kadar en
tarifi hazırlamak” dediği şey ortaya çıkıyor. Bilirsiniz, Marks, hiçbir şekilde
tepedekilerde de görüyoruz. Yine
sosyalizmin ayrıntılı bir projesini çizmez. Elyazmalarındaki bir betimleme
Soma’yı hatırlarsak, Enerji Bakanı
vardır; sabah sığır güdüp akşam felsefe yapmak, balık tutmak vesaire gibi,
ne dedi; “Ben daha geçen sene
tutup sosyalizmde, “Devlet şöyle çalışır,” gibi bir şey çıkmaz Marks’tan.
orada iftar açmıştım.” Enerji Bakanı
Bunu çıkarmak da hermeneutik bir marifet gerektirir. Dolayısıyla, “Gelece-
neden iftar açıyor işçilerle? Bu soru
önemlidir. Buraya dikkat çekmek
istiyorum.
Gelecek Fetişizmi
Buna ek olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Gelecek tasavvurları, 2023 planları, 2071 planları…
Dikkat ederseniz, bu gelecek
tasavvurları illa ki geçmişten bir
referans içerir. 2023, Cumhuriyetin
yeniden ilanı vesaire gibi ya da
2071, 1071’in bin yıl sonrası vesaire
gibi. Burada şuna dikkat çekmek
istiyorum: İlkel komünal diye
adlandırılan toplumlara baktığımızda, yani sınıflı toplum yapısının
olmadığı toplumlara ilişkin ampirik
muhtevada benim dikkatimi çeken
şey, bu toplumların takvimlerinde
gelecek diye bir mevhumun olmaması. İki seneden sonrasına kehanet diyorlar çoğunluğu. Sayabilirim
ampirik olarak. Bu iddialı gelebilir,
ama burada şunu düşünmeye
başladım: Gelecek tahayyülü ya da
gelecek endişesiyle artık ürünün
ortaya çıkışı ya da iktidar arasında
doğrudan bir bağ kurabiliriz. Dolayısıyla geleceği göstererek şimdiyi
gasp etmek dediğimiz şey, geleceğe ilişkin vaatlerle şimdiyi gasp
etmek dediğimiz şey, zorlayıcı
iktidarın en belirgin özelliklerinden
birisi gibi karşımıza çıkıyor; sadece
burjuva iktidarların değil, zorlayıcı
iktidarın diğer uğraklarının da.
Dolayısıyla bu gelecek projelerin-
ğin mutfaklarına yemek tarifi
hazırlamak”
der Marks buna
ve geleceğe
ilişkin şeyleşmiş
kanaat, yani
bir kâhinlik, bu
bakımdan da
geçersizdir. Bir
kehanete soyunmaz Marks.
İşin bu kehanet
kısmı, tarih
felsefesinin,
kaba hatlarıyla
Hegel’de de
gördüğümüz,
daha evvel-
Haziran’a dikkat ederseniz, kim,
ne derse desin, Haziran’ı hiç kimse tahmin edememişt ir. Tam da
beklenmedik, tam da umulmadık,
tam da her şeyin en kötü olduğu
o anda, her şeyin en kötü olduğu düşünülen o anda isyanın kara
anının doğduğunu görürüz. Bu
bakımdan da bizim belki de kendi
mevcut polit ik kavramlarımızı şeyleşt irmemiz, Haziran’la kurduğumuz ilişkinin arasındaki engellerden
birisiydi. Bunu açıkça ifade et mek
is t iyorum.
den beri Batılı
apokaliptik,
kıyametçi tarih yazımının bir parçası olarak sirayet etmiştir ve bu kehanete
biz de kandığımız zaman, bu sefer sürekli olarak geleceği fetişleştirerek,
geleceğe ilişkin hesap ederek, geleceği öngörerek, rasyonel olarak hesap
ettiğimiz hamleler burjuva tarafından da rasyonel olarak hesap edilebilir
haldedir.
Haziran Bir Yangın Alarmıydı
Haziran’a dikkat ederseniz, kim, ne derse desin, Haziran’ı hiç kimse tahmin
edememiştir. Tam da beklenmedik, tam da umulmadık, tam da her şeyin
en kötü olduğu o anda, her şeyin en kötü olduğu düşünülen o anda isyanın kara anının doğduğunu görürüz. Bu bakımdan da bizim belki de kendi
mevcut politik kavramlarımızı şeyleştirmemiz, Haziran’la kurduğumuz ilişkinin arasındaki engellerden birisiydi. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum.
Nihai kertede, bizim sürekli olarak gelecek planıyla, programıyla, projesiyle burjuvaya öykünen, tıpkı burjuva gibi ürettiğimiz siyasal projeler
acilen sorgulanmalıdır. Biz, öngörülebilir ya da planlı, programlı, birikimsel
51
bir süreç düşünüp uygulamaya
üretimine yönelik kitsch sanat
zatı muhterem yazmış. Konver-
geçirdiğimizde, bu, elbette ki aynı
eserleriyle avangard sanat eserleri
jans diye bir terim kullanmış; ama
zamanda burjuva tarafından da ön-
arasında, üretim aşamasından bir
konverjans, eşeyli üremeye benzer
görülebilir bir hale gelir. Sadece ve
ayırım yapılmıştır ve bu ayırımın
bir botanik terimi. Burada yine bu
sadece geleceğe ilişkin tahayyülle-
özellikle üretim aşamasından
avangard ve kitsch arasındaki gele-
rimizde geleceğin burjuva tarafın-
yapılması biz Marksistleri cezp etti,
neksel ayırımı reddetmemiz gerek-
dan istilasının göz önüne alınması
beni de cezp etti mesela. Neden
tiğini, özellikle çağcıl fantazyada,
gerektiğini söylüyorum.
derseniz, tecimsel, ticari kaygılarla
yani sinema üretiminde vesairede
üretilen sanatsal meta ile sanat
ve özellikle bilgisayar oyunlarında
Asıl bahsetmek istediğim ikinci
eseri arasında bir ayırımdı bu;
bu ayırımın ortadan kaldırıldığına
şey ise, bunun karşısında, tüm bu
ancak, uzun sürede ister istemez
dikkat çekiyor. Gerçekten de bizim
vahşet, sistematikleştirilmiş dehşet
Adorno’nun Minima Moralia’sı gibi
jenerasyonların, benden de küçük
karşısında bizim reaksiyonlarımız.
ya da Frankfurt Okulu’nun bazı
olanların durumu şöyle: Mesela
İster istemez bizde de gelenekçi
çözümlemeleri gibi ya da Benja-
ben, kardeşimi bilgisayar oynarken
tavırlar var, ister istemez biz de çe-
min’in estetiğe ilişkin analizleri gibi,
görüyorum, çocuk Louvre Müze-
şitli çelişkiler ve açmazlar içindeyiz;
sanatın ya da kültürün, bu endüst-
si’nde dolaşıp zombileri öldürüyor
ama hatırlatmak istediğim bir şey
rileşme ve şeyleşme süreçleri içeri-
bir animasyon dünyasında. Burada
var. Kültür ya da işçi sınıfı kültürü-
sinde çözülmesini sorunsallaştırdık.
bizim artık kendi klasik kitsch ya
ne ilişkin tartışmaların, Haziran 13’e
Ama Haziran’da gördüğümüz bir
da avangard gibi kültürel kategori-
şey var. Benim gibi
lerimizin altüst olduğu ve hepsinin
entelektüel züppeler
mitolojide buluşmaya başladığını;
Haneke filmlerini
arketipler aracılığıyla, mitoloji
filan izleyip özgür-
aracılığıyla tahayyülün kudret-
lük çağrışımları
lendirildiği ve çağcıl toplumdaki
üretmeye çalışır-
politik kültürdeki düşünceye de
ken, 18-19 yaşında
sirayet eden bir tekabül görüyoruz
bebeler Hollywood
burada. Hal böyle olunca da o Guy
kültleriyle dünyayı
Fawkes maskelerine, Star Wars
değiştiriyordu. Böyle
göndermelerine şaşırmıyorsunuz.
de bir realite var. O
Bunların aslında tam da kardeşim-
zaman, üretim aşa-
gillerin jenerasyonunda çok daha
masında yaptığımız
seri bir şekilde, hızlı bir şekilde
bu ayrıma başka bir
itirazın referansları haline gelebil-
ilişkin ya da bu reaksiyonlara ilişkin
yerden daha bakmamız gerekiyor.
mesine şaşırmıyorsunuz.
çözümlemelerde fazlasıyla önemli
Bütünsel baktığımızda, mevcut
Hal böyleyken, siyasal kabiliye-
olduğunu düşünüyorum. Raymond
imgesel evrene olan tekabüliyetiyle
tin güç üzerinden düşünülmesi
Williams, kültürel tanımlamaların
birlikte sorgulamamız gerekiyor sa-
en ciddi burjuva yanılgı olarak
yaşam tarzı olarak ve sanatsal,
natsal-kültürel muhtevayı. Haziran,
karşımıza çıkıyor. Nedense, bizim
entelektüel üretim olarak çeşitli
bize bunu gösterdi en azından.
gibi güçsüzler, yarım yamalaklar
anlamlarla ikili bir eksende topla-
52
pek hesaba katılmıyor; daha güçlü
nabileceğini söylemişti. Bu eksen-
İşçi sınıfı kültürünün özellikle yaşa-
olanın, güçlü bir partinin ya da
de baktığımızda, ilk söylediğim
mın örgütlendiği yerden yaratıcılı-
güçlü bir başkanın vesairenin dün-
yanılgı, yani kültürün bir kısmının
ğın ve kendini yaratmanın Willi-
yayı değiştirmeye daha muktedir
toplumun büyük bir çoğunluk ola-
amsçı birliğiyle birlikte yeniden
olduğu düşünülüyor. Tolkien diye
ğan üyeleri tarafından erişilemez
formülize edilmesine acil şekilde
bir yazar var, hepimiz okuduk, si-
olduğu fikri, bizi ister istemez bir
ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyo-
nemaya uyarlandı izledik, kurgula-
elitizme kaydırıyor.
rum. Buna ilişkin çeşitli örnekler
rını bilgisayar oyunlarında gördük…
var. 2000 yılında çok güzel bir
Onun çizdiği düzlemi, ejderhanın
Bir ayırım, sanat tarihinde yapılan,
çalışma yayınlanmış New Left
karşısında güç yüzüğünü çıkaran
geçmişte yapılan, Greenberg ve
Review’de, “Medyadan Mitolojiye”
Hobbit’i unutmamamız gerekiyor
Bodler’in yaptığı bir ayırım, kitle
diye bir çalışma; Lütticken diye bir
sanırım.
Siz d e Bizi
EŞİM
YE NE CEKSİNİZ KARD
Erk
Acarer
Ben, gazeteci ve “yazan” biri
getirip anlatmaya çalışacağım.
Kendimi böyle tarif etmeyi de çok
seviyorum. Gerçekten de öyleyim.
olarak biraz iletişimden söz etmek
istiyorum. Özellikle de iletişimin
Hayatımız boyunca biz de yaptık
Hatta zaman zaman övünüyorum
nasıl karşılıklı sağlanabileceği, in-
bunu aslında, daha çok da duyduk;
da. Yani biraz kibirli bir davranış
teraktif iletişimin nasıl sağlanacağı
böyle çok kalın kalın cümleler, çok
da bu; sokağın şifrelerini biliyorum
üzerine düşünen bir gazeteci ve
acayip acayip yazılar okuduk falan.
diyorum.
iletişim kurmayı seven biri olarak
Ama bir türlü kendimize itiraf ede-
çok uzun yıllar düşündüm. Şunun
medik; yani biz bunu anlamıyoruz
Evet, biliyorum. Çünkü benim
kurgusunu yaptım aslında: Neyi in-
ve dinlemiyoruz. Derin sosyolojik
çocukluğum Beşiktaş’ta geçti.
sanlara anlatabiliyorum ya da neyi
çıkarımlar, birtakım hadiseler falan.
Cumbalı evler vardı, akşam karanlık alanlar vardı. Biraz o şifreleri
anlatamıyorum? Neyi anlayabiliyoBen, Gezi döneminde, bir gün,
çözebildim. O şifrelerden yola
Beşiktaş’ta şöyle bir yazı gördüm:
çıkarak şunu söyleyebilirim: Mesela
Kızım 6 yaşındaydı. Bir gün annesi
“Semt bizim, ev kira.” Bunun üze-
bir seçim analizi yaptığınızda,
bana bırakıp gitti. Ben sevindim
rine hiçbir şey söylemeye gerek
taksiciden bir cevap alacaksanız,
kız bana kaldı diye ve uzun felsefi
yoktu. Yabancılaşma sürecine
şöyle bir sorarsanız; “Üstadım, siz
bir konuşma yaptım. Dinledi kız
bir eleştiriydi, insanların aidiyet
siyasi yelpazenin hangi tarafın-
da; 10 dakika, 15 dakika falan
duygularını özetleyen bir sosyo-
dasınız?” diye, sopayla indirir sizi
konuştuk. Karşılığında şunu bek-
lojik çözümlemeydi. Bu da bende
arabadan. Şunu sorabilirsiniz: “Sen
ledim: “Sen hayatımın adamısın
kırılma noktalarından biri oldu.
ne ayaksın yani, nedir durum?”
baba olarak değil, koca figürü ola-
Yani şunu demek istiyorum aslın-
Ben biraz gazetecilikte de me-
rak da senin gibi birini seçeceğim”
da: Yeni bir form üzerine konuşu-
seleye böyle baktım ve Gezi ile
falan. Karşılığında şunu söyledi:
yoruz biz çok uzun zamandan beri.
büyümek diye bir şey oturttum
“Karnım çok aç baba.”
Benim de öteden beri kendimle il-
şimdilerde kafamda. Yani aslında
gili düşündüğüm bir form üzerine.
çok basit bir kurguydu, çok basit
rum ya da neyi anlayamıyorum?
ve hep öyle kalacaksın. Sadece bir
tanımlar üzerinden yola çıkan bir
Yani şöyle dedi açıkça: “Bırak bu
işleri, biz işimize bakalım.”
İnsanlarla iletişim kurmanın ya
hareketti, söylemleri son derece
da iletişimin önemi, biraz başka
pratikti ve bunun üzerine belki de
Bu benim için aslında bir kırılma
pencerelerden bakabilmekle ilgili
çok fazla bir şey koymak gerekmi-
noktasıydı. Tabii, bunu Gezi’ye
bir şey. Ben, sokak gazetecisiyim.
yordu. Sonra düşündüm ki, en çok
53
sevdiğim taraflardan biri de buydu
Yine aynı şeydi, aynı dildi. İnsanlar
pati meselesi diyebiliriz. Empatiyi
Gezi’de, o harekette. Yani çok basit
şunu söylediler: Bunun üzerine çok
falan çoktan unuttuk da teması da
anlattılar gençler; bizim uzun yıllar
fazla, çok uzun uzadıya yazılar ya-
kestik, iletişimi kestik.
boyunca otokrasi dediğimiz, fa-
zılmazdı. “Simit sat, onurlu yaşa”
şizmin analizini yaptığımız şeyleri,
dediler ya da hepimizin dilinde
Gezi de tam bu noktada imdadı-
polise, o şiddete bir tepki olarak,
olan bir slogandı, inanılmaz bir
mıza yetişmişti. Şimdi üzerine bir
duvara, “Sis atma lan!” diyerek çok
sistem eleştirisiydi aynı zaman-
şeyler koymaya çalışıyoruz. Yani şu
net özetlediler. Bunun üzerine as-
da: “Biber gazı, oley!” Çok basit
vardı aslında: İletişim dediğiniz şey
lında yine koyulacak ve yazılacak
bir şeydi, ama müthiş bir sistem
çok basitti. Biri yardım istiyordu,
bir şey yoktu.
eleştirisiydi. Bunun üzerine parag-
hiç konuşmuyordu insanlar ve
raflarla yazılar yazsanız, sayfalarca
birbirlerine yardım ediyorlardı.
Ben, tüm bunların toplamında
kitaplar yazsanız, başka bir şey
Benim en sevdiğim diyaloglardan
şöyle bir şey düşünüyorum: Bir
koyamazdınız.
bir tanesidir, galiba bu hafta da
yazdım onu. Biber gazı çok atılmış,
şifre çözme meselesi var. Yani bu
toplum özellikle bir şey biriktirmiş
Şunu anlattım hep: Bu aynı za-
bir Galatasaraylı yere düşmüş, bir
ve son 3 yıldır bu birikimi kurgula-
manda bir uyumdu da. Biz bunu
Fenerli de ona elini uzatmış, kaldır-
mış. Her şeyde olduğu gibi bir geri
Gezi’den sonra evrilmeye başlayan
maya çalışıyor ve şunu diyor: “Siz
dönüş yok artık. Biz hep bekliyo-
başka şeylerde, Gezi’nin miras-
de bizi yeneceksiniz kardeşim.”
ruz ya. Ben şunu bekliyorum, biraz
larında, forumlarda gördük. Bu
da hırs yaparak bekliyorum. Her
dil birlikteliğini biz çok kullandık.
Aslında iletişim böyle bir şey. Çok
gün evden çıkarken (sadece eşimi
Dolma yapan bir teyze, yanında
basit bir şeydi, çok dolambaçlı ha-
dostumu değil, konu komşuyu da
gencecik bir çocuk vardı; bir baktık
diselere gerek yoktu ve interaktifti.
bıktırdım) “Biz bunları devirece-
ki, o hareketten sonra bu iki insan
Şimdi bunun üzerine bir şeyler
ğiz” diye çıkıyorum ya, “Bugün
aynı dili konuşmaya başlamış. Bu
koyabiliriz diye düşünüyorum.
bu iş bitecek” ya da “Bir ay sonra
aslında çok mucizevî bir şeydi ve
Tabii, bunda zekanın ve gençli-
bu iş bitecek” diye çıkıyorum ya
o kızımla olan ilk diyalog gibi biz
ğin yarattığı zekanın özellikle bir
ve bunu artık başka bir söylem
buna çok hazırdık aslında.
mucizesi var. Özellikle biz gazeteciler olarak bunu işlemeliyiz ve
biçimiyle yapmaya çalışıyorum ya,
Gezi formülünde de aslında bunlar
Ben, daha çok Barış’ın yaptıkla-
karşılıklı bir dil yaratmalıyız diye
vardı.
rından yola çıkarak, bu dili çok
de düşünüyorum. Adam kaç yıldır
sevdiğimi ve bu dili geliştirmek
inanılmaz şeyler yazıyor, inanılmaz
istediğimi söylüyorum.
başlıklar atıyor; şu tartışılıyor: “Bu
Ben biraz şeyden de söz etmek
gazete bu kadardan bu kadara
istiyorum; Beşiktaş’tan söz ettim,
Beşiktaş’ın o tuhaf ağabeylerinden
Ben, doğrusu, hayatın her alanında
geldi.” Allah Allah! Niye oldu
söz ettim, biraz Çarşı geleneğin-
iletişimin çok önemli olduğunu,
acaba? Çok basit bir şey yaptı-
den söz etmek istiyorum aslında.
kibirden uzak bir biçimde ele
ğından ve bu basit şeyi de zekâ
İçinde olduğum için, biraz içinde
alınması gerektiğini ve her konuda
kırıntılarıyla yaptığından olabilir mi
büyüdüğüm için.
interaktif olması gerektiğine
acaba? Evet, olabilir. Çünkü şunu
inanıyorum. Sadece gazeteci
söyledim defalarca: Artık yeni bir
-okuyucu ya da ne bileyim
söylem biçimi geliştirmemiz lazım.
PR’cı-müşteri ilişkileri açısın-
Biz biliyoruz, devlet katil. Hesap da
dan değil, hayatın her alanın-
vermesini istiyoruz. 43 yaşındayım.
da biz çok uzun zamaandan
Ben kendimi bildim bileli, “Katil
beri ilişkilerin ucunu kaçırdık.
devlet hesap verecek” diye sokak-
Tabii, biraz da otoriter bir
larda bağırıyorum ve gazeteye ge-
tavandan gelen bir sorun
lip manşet atıyorum. Tamam, bunu
bu. Hastanın doktorla ilişkisi
biliyoruz da, başka bir dille, başka
bitti, öğretmenin öğren-
bir temas etme biçimiyle söyleme-
ciyle ilişkisi bitti. Çünkü bu
miz daha enteresan olabilir diye
insanlar birbirleriyle teması
düşünüyorum.
kestiler. Biraz belki buna em54
Alayda ki Ce sare t
Barış
İnce
Sokak ve dil deyince, ilk başta
vesaire ya da diyor ki, “5 senede
nabileceğini gösteren bir şey.
sokaktan ne anladığımızdan biraz
bir bana oy ver” ya da “Belediye
Peki, o gün sokakta olanlar kimdi
başlamak gerekiyor. Ben bunu
başkanına oy ver ve ona göre
ve solcular, devrimciler olarak nasıl
ikiye ayırıyorum. Bir, yaşam alanla-
belirle” diyor. Peki, tamam, haydi
baktıkbiz onlara nasıl baktık? Bu
rımız, yani mevcut mahallelerimiz,
bunları kabul edelim! Böyle bir
konu biraz muğlak, biraz tartışma-
yaşadığımız yer; ikincisi, bize çizi-
durumda bile baktığınız zaman,
ya açık.
len çerçevenin ya da tıkıldığımız
elindeki yandaş medya imkanla-
Sokağa çıkan insanlar aslında
yerin dışı olarak sokağı algılayabi-
rıyla, seçim olanaklarıyla, hatta
bambaşka insanlar değildi. Aslında
liriz. Eğer siyasette sokak dersek,
devlet imkanlarıyla birlikte düşün-
buradaki ablalarımızın, ağabey-
bazılarının anladığı gibi, “Çıkalım
düğünüzde, aslında size bir seçim
lerimizin çocuklarıydı. O çocuklar
dışarı, motolof atalım” ya da çata-
imkânı vermediğini, belli bir sınır
bir şekilde seküler eğitimden
pat, taş-sopa, sadece bu anlama
çizdiğini ve o sınır içerisinde sizi
geçmişlerdi, sevgiyi öğrenmişlerdi,
gelmiyor. Size belirlenen sınırların,
oynattığını görebiliyorsunuz. Bu
vicdanı öğrenmişlerdi; belki sizinle
siyaset sınırlarının, çizilen çerçeve-
sadece Tayyip Erdoğan için geçerli
birlikte siyaset yapmıyorlardı ama
nin dışarısında olma anlamına da
değil, aslında Türkiye'de kurumsal-
sizlerden vicdanlı olmayı, ahlaklı
geliyor. Ben, siyaseten sokağı bu
laşmış olan sistemin kendisi böyle
olmayı öğrenmiş insanlardı. Bu
anlamda kullanmayı daha doğru
bir şey.
insanlar, bu çocuklar bizimle aynı
sıraları paylaşmış; fakat kimi za-
buluyorum.
O yüzden, sokak dediğimiz zaman,
man bizimle birlikte siyasi müca-
Mesela seçim sistemine, Türki-
belirlenen çerçevenin dışına
dele içerisine girmemiş insanlar
ye'deki sisteme ve kurumlara
çıkmak anlamına gelirse, yani
olabilir. Bu, onların farklı olduğunu
baktığınız zaman, belli bir çerçe-
evde oynamak dışında, sokakta
göstermez.
venin çizildiğini görüyorsunuz.
oynamak fiili gerçekleştiğinde, bu,
Kimi renkler, kimi seçimler, aslında
muktedirleri çok fazla korkutan bir
Burada iki tip grupla karşılaş-
yaptığımız her türlü tercih, o
şey. O yüzden, Gezi Direnişi, Türki-
tık. Bir, bu kitleyi görüp, “Yahu,
belirlenen çerçeve içerisinde geli-
ye'de bir kırılma ve Türkiye'de artık
bunlar ne biçim insanlar? Eski,
şiyor. Mesela, Tayyip Erdoğan bir
siyasetin üstten belirlenen, bugüne
anladığımız anlamda devrimcilere
konuyla ilgili, “Gel, bunu referan-
kadar çizilen çerçeveler içerisinde
benzemiyorlar” diyen, orayı dö-
duma sokalım ve orada bir karar
değil, başka türlü de oynanabile-
nüştürme, dışarıdan dönüştürme
ver” diyebiliyor ya da plebisit diyor
ceğini ve başka türlü de yorumla-
halinin yansıması. Yani “Gideyim,
55
kuşlama atayım ya da bir pankarta
verdi. Ta 2007 yılında hatırlarsınız,
olmadıklarını, sokaktaki insanın
sloganları yazayım, insanlar gelsin,
BirGün gazetesi o dönemler-
bambaşka bir nesne, bir laboratuar
oradan okusun” diye düşünen,
de solun rotasını doğru tutmak
nesnesi olmadığını bilmek, içeri-
dışta bir dil. İkincisi ise, oradaki
için neredeyse çırpındı. “AKP’ye
den yaklaşmak çok önemliydi.
kitleyi görüp, bu sefer, çok yabancı
karşı olmak demek, darbeci olmak
bir kitleyle karşılaşmış gibi, “Vay
demek değil” diye adeta yırtındı.
İşte mesela Erk ağabeyin bahset-
be, böyle de bir şey varmış!” diyen,
Bunları yaparken, bu mücade-
tiği, gazetecilikte yıktığımız kural,
sanki o insanlar uzaydan gelmiş
leleri verirken, üniversitelerde,
belki yanlış bir şey; ama “biz”
gibi bakan ve bütün ezberi bozu-
sokaklarda, 6 Kasım’larda, ODTÜ
kelimesini kullanmak. Normalde,
lan, aslında ezberi bozulduğu için
eylemlerinde insanlar bir direniş
gazeteci “biz” kelimesini, “ben”
kelimesini kullanmaz. Çünkü
dışarıdan bakar ve dışarıdan olanı
aktarmakla mükelleftir. Fakat o
dönemde o insanların acısıyla, o
insanların yaşadıklarıyla belki bir
arada olduğumuzu göstermek için,
tutunacak dal arayan insanlara bir
el uzatabilmek için, “Çapulcuyuz”,
“Bakın, babaannemizi zor tutuyoruz” kelimelerini manşete geçirdik.
Bunu yapmak büyük bir riskti ve
bu riski aldık.
Ama burada aslında yapmaya çalıştığımız şey şuydu: Bugüne kadar
bu insanların taleplerini dile getiren bir gazete olarak, hiçbir şekilde
onlarla bir temasımız olmadığını
gördük. Ne zaman ki o şekilde içeriden bir dil kurduk, “Yahu, böyle
bir gazete varmış ve bu gazete
bizim gazetemizmiş” diye insanlar
düşünmeye başladı. Park forumlarına gazeteyi götürdüğümüzde,
de yeni ne yapacağını şaşıran bir
geleneği bıraktı. Bunda tabii ki
insanlar neredeyse üzerimize para
grup. “Antikapitalist Müslümanlar
Kürt hareketinin direnişçi tavrını
atıyordu. Böyle bir psikoloji, böyle
bundan sonra geçer akçedir” diye
da yadsıyamayız. Bunların hepsi
bir güzel anı gördükten sonra
fikirler çıktı ya da “Bundan sonra
birleşmeden, bunların hepsini bir
artık ne yapmamız gerektiğini
şöyle örgütlenmek lazım, illa her
arada düşünmeden, sanki bir anda
biraz daha anladık. Dedik ki, “Evet,
yerde şenlik şarkı yapmak lazım”
bir şeyler olmuş, olaylar olmuş gibi
zaten bu insanlar bizi okuyabile-
gibi düşünenler oldu. Yani uç nok-
düşünmek çok doğru değil.
cek, bizim arkadaşlarımız, bizim
talara doğru bir savruluş başladı.
56
yanımızda olan, bizim sokağımızElbette ki toplumun bam telleri
da, mahallemizde olan insanlar.
Aslında gelenek, yani direniş ge-
var. Elbette ki o biriken çığ bir
Fakat bugüne kadar neden bir
leneği Türkiye'de belli bir birikim
anda patlayabiliyor ve dediğim
temas geliştirememişiz?” Bu, tabii
üzerinde çoğaldı. Birincisi, AKP’ye
gibi o güne kadar sizinle temas
ki bizim öznel başarısızlıklarımızla,
karşı net tavır alma konusunda bu
halinde olmamış insanlar bir anda
yani solun öznel başarısızlıklarıyla
topluluk da dahil olmak üzere pek
temas haline geçebiliyor. Orada
alakalı olabilir. Ama bazen bir ko-
çok kesim amansızca mücadele
aslında farklı, yabancı insanlar
şul gelir ve o koşul seninle o kitleyi
buluşturur.
sözümün başında söylediğim, park forumlarıydı, meclislerdi, kurmaya çalıştığımız Haziran Meclisleri’ydi. Çünkü bizi tekrar bu oyunun içerisine hap-
Bilinç biraz toplu halde bilebil-
setmek isteyecekler. Bakın, siz istediğiniz kadar oy verin, istediğiniz kadar
mekten gelir ya. Belli kırılma anları
belli bir noktaya getirin işi, bu insanlar o kadar büyük suçlara bulaştılar ki,
vardır toplumda. O kırılma anı seni
o büyük suçlardan kurtulmak için ya da o büyük suçlardan yargılanmamak
kitleyle, sokakla buluşturabilen an
için bir şekilde, oy çalmaktan tut, başka şeylere kadar, her türlü hukuksuzlu-
olur.
ğu yerine getirecekler. Hukuksuzluğu yaparken de kurumlar belli bir tekelin
Bu anlamda, topluluk açısından da
içerisine girdiği için, yani birbirlerini denetleyebilir olmadığı için, size meşru
Gezi’yi okuyabildiğimizi düşünüyo-
sokak-direniş hattı dışında bir şey kalmıyor. Böyle bir durumda, meclisleriniz
rum. Eğer Gezi’yi okuyamasaydık
olmazsa, meşru müdafaa imkanlarınız olmazsa, sizin bir arada olabileceği-
zaten, “Haziran Hareketi” diye bir
niz ve toplumda da meşru görünebilecek, Taksim Dayanışması gibi, Haziran
oluşumun içerisine girmek için bu
Hareketi gibi alanlarınız olmazsa, yalnızlaşırsınız.
kadar uğraşmazdık.
O yüzden sokak önemli. O yüzden Haziran Hareketi önemli ve sokakla en iyi
bağ kurabilecek ve onu anlayabilecek hareket burasıdır, Haziran meclisleridir,
Şimdi, Haziran Hareketi’ne yönelik
Haziran Hareketi’dir.
eleştirilere, Haziran Hareketi’yle
ilgili konuşmalara bakıyorum, şöyle
Yine Gezi dönemindeki dile dönersem eğer; sokağın dili dediğimizde, di-
şeyler söylüyorlar: “Yahu, sürekli
renişin dili dediğimizde, cesaret, mizah ve gençlik elbette ki öne çıkıyordu.
sokak diyorsunuz.”
Fakat burada mizahı biraz ayırmam gerekiyor. Mizah dediğim şey, kuru şaka,
“Haydi alaya alalım” demek değil. “Biber gazı, oley!” örneği güzel. Bir yerde
Tekrar açarsak; bizim sokaktan
size baskı yaptığı zaman faşizm, siz onu alaya alıp, “Ben senin yaptığın işi ta-
kastettiğimiz şey, “Çıkalım, sokakta
nımıyorum” dediğiniz zaman, bu, bir anda toplumda bir motivasyon yaratı-
sabah akşam çatışalım” demek
yor. Yani toplu halde bunu takmama hali, “Ne yaparsan yap bana” deme hali,
değil. Çatışırız da, mesele bu değil.
bir ucuz kahramanlıktan çıkıp, toplu halde bir direnme eylemine ve diren-
Mesele, mevcut olan sistemin,
menin meşrulaşmasına yol açıyor. O yüzden, Çarşı’nın gelip orada “Kaskını
bizi evimize tıkan oyunun dışına
çıkar, copunu bırak” diye attığı slogan, o kadar çok tuttu. Çünkü orada bir
çıkabilmek.
cesaret vardı ve bunu da biraz komik bir şekilde, taraftar diliyle söylediği için
insanların hoşuna gitti.
O yüzden, şunu söylüyoruz:
Seçimler önemli, elbette önemli;
Buradan yola çıkarak, sadece gülelim eğlenelim şeklinde bir bakış açısı söz
gideceğiz, oyumuzu vereceğiz fa-
konusu olamaz. Burada aslında alaya alınan ya da küçümsenen şey; dev-
lan filan. Zaten her makul kişi şöyle
letin şiddeti. Burada bu şiddet, insanları öldürürken, niye bunu yapıyorlar
bakar: “Yahu, şu AKP gerilese,
diye baktığımızda; aslında korkmadıklarını, arkadaşlarının öldüğünü bile
şu parti barajı geçse, şu tablolar
bile hiçbir şekilde geri adım atmayacaklarını gösteren bir mizah bu aslında.
değişse” falan. Görüyorsunuzdur
O yüzden, sadece bunu bir espri olarak algılamak doğru değil. Cesaretten
belki Facebook’ta, ne zaman birisi
koparttığınız zaman bir anlam ifade etmiyor.
bir şey paylaşsa, sürekli böyle
pastalar geliyor; oy oranları, AKP
Öte yandan,
şu kadar iniyor, şu kadar sandal-
gençlikten
ye vesaire. Bu kadar sandalye ve
bahsettik.
anketlere bağımlı hale gelmek
Gençlik de-
de çok doğru bir şey değil. Ama
diğimiz şey,
herhangi bir Gezici, herhangi bir
buradaki ağa-
Gezi kitlesindeki insan zaten bunu
beylerimizin
düşünerek oy verecekti. Bizim
çocukları ya da
yapmamız gereken neydi? Hazır
laik eğitimle
sokağı bulmuşken, hazır o siste-
eğitilmiş ya
min dışına çıkmışken, o mevzileri
da biraz daha
koruyabilmekti. İşte o mevziler,
canı yanmış,
sistem içerisinde canı yanmış,
uzak diye okumak doğru değil. Sınıf deyince aklımıza hemen ağır sanayi
sınıfsal anlamda da tepki vermiş
işçileri geliyor; böyle bir durumda yeterince grev olmamış diye eleştirebi-
bir kitle.
lirsiniz. Fakat bu tepkiyi de bu anlamda sınıfsal olarak okumak gerekiyor.
O yüzden, sokak dili dediğimiz zaman, aslında bizim kendi içimizde olan
“Sınıfsal anlamda tepki derken
tepkilerin, reflekslerin bir arada, belli bir bilinç içerisinde ortaya dökülme-
neyi kastediyorsun?” diyebilirsiniz.
si olarak söyleyebiliriz. Burada da bu topluluğun bu anlamda olumlu bir
okuma yaptığını düşünüyorum.
Türkiye'deki cemaat-tarikat alanın-
Mesela, gittik Gezi Parkı’na. Hatırlarsınız, Gezi Parkı’nda bazı pankartlar
da, bu klientalist diyebileceğimiz,
asıldı. Bir pankart vardı, hangi siyasetindi bilmiyorum, ama on tane talep
iç içe geçmiş, kayırmacı, torpilci
var; “IMF dağıtılsın, YÖK kaldırılsın…” falan filan. Gördüm, iki tane kız
sisteme karşı geleceğini göreme-
gelmiş, orada selfie çektiriyor, ellerinde Türk bayrağı, gülüşüp, öpüşüp,
yen, gelecek hissedemeyen çok
gittiler. Oradaki şeyi okumamışlar bile. Hâlbuki onun içerisinde yer alıp,
geniş bir kesim var. Bu kesimin bir
hani bizim yapmaya çalıştığımız gibi eşkıya marketi kurmak, o komün
kısmı, geçmişte, “Ordu gelir, bizi
içerisinde yer almak ve orada paylaşırken bir şeyleri konuşmak çok daha
kurtarır” zanneden ya da Cumhu-
anlamlı ve etkili olacaktır. Zaten orada biz hazırlıklı olabilseydik, zaten
riyetin gerçekten sahibi olduğunu
Haziran Meclisleri gibi meclislerimiz olabilseydi veya onu o an hemen ku-
düşünen ya da laikliğin gerçekten
rup sürdürebilseydik, bugün çok daha başka şeyleri tartışıyor olabilirdik.
teminatı olabileceğini zanneden,
O park forumlarını… Hemen o günlerde yazıldı aslında, BirGün gazete-
Türkiye'de gerçekten laiklik oldu-
sinde de
ğunu sanan insanlardı. Fakat bu in-
yazılması
sanlar ne zaman ki böyle olmadığı-
gere-
nı, kendileri direnmediği müddetçe
kenlerin
kimsenin kendilerini kurtarama-
yazıldı;
yacağını anladı, aslında sınıfsal da
bu atalet,
bir tepki verdiler, geleceklerine
kendi
yönelik bir tepki verdiler. Adliyede
sindeki
iş bulamazsın, öğretmensen iş
krizleri
bulamazsın, akademide bir yere
gelledi.
gelemezsin. Böyle bir durumda
bu insanların geleceksizleşmeye
Tüm
karşı verdiği tepkiyi sınıfsallıktan
ları ya-
O yüzden, sokak dili de- hepsi
diğimiz zaman, aslında
bizim kendi içimizde
fakat
solun
içeri-
olan tepkilerin, re fleks- bazı
lerin bir arada, belli bir enbilinç içerisinde or taya
dökülmesi olarak söyleyebiliriz.
bunparken,
biz de gazeteciler olarak, biraz daha sokağın bu
içselleşmiş dilini cesaretle savunmak zorunda olduğumuzu hissediyoruz. İşte bugün bakıyorsunuz,
Cumhuriyet gazetesi bir fotoğraf yayınladı diye baskı
görüyor; BirGün gazetesi üzerinde de yine benzer
baskılar her geçen gün artıyor. Burada gazeteci ucuz
kahramanlık peşinde olan insan olarak değerlendirmemeli. Göz önünde olduğumuz için, topluma bir
mesaj vermek zorunda olduğumuz için bunu yapıyoruz. Ama eğer toplum direnmezse, eğer toplum
hep birlikte o Gezi’deki gibi bir kalkışma yaşamazsa,
bireysel kahramanlıkların, Can Dündar’ın yaptığının,
öbürünün yaptığının çok bir anlamı yok. O yüzden, bir
arada bir şeyler yapacağız, bir arada kazanacağız ya
da kaybedeceğiz. Başka da bir yolumuz yok.
58
10 Maddede NAR
Kadın Daya nışma sı
1. Başlangıçta her şey atölyeydi…
Tabii adı konusunda uzun uzun
Duysun, adını da birlikte koyduk,
Redaksiyon Kadın ve Toplumsal
karar verme süreci yaşadık en
herkes duysun kadınların sesi ve
Cinsiyet Atölyesi geçen sene dö-
sonunda Tomris Uyar gibi“Şeytan
sözü birleşerek yayılsın dedik…
nem başında ilk toplantısını yaptı.
diyor ki çek kapıyı çık ya da evdeki
Nar’ın adımını da Bağır Herkes
Her hafta cuma günleri artık atölye
bütün patlıcanları kızart gitsin dü-
Duysun’da attık aslında…
günüydü! Güncel-teorik-pratik
şünme” ve patlıcanları kızartmaya
birçok konu atölyede tartışıldı kimi
karar verdik… patlicankizartmasi.
4. RedSista: Artık bir Dergimiz
zaman sadece muhabbet ettik
wordpress.com’u açmış olduk.
Var!
kimi zaman hocalarımız bize ko-
Sebze-meyve sevgimizi ilk burada
Daha sonra atölyede konuştukla-
nuk oldu onlarla tartıştık konuları
gösterdik diye sonraları güldü-
rımızı, tartıştıklarımızı biriktirelim,
kimi zaman kendimiz anlattık.
ğümüz blogumuz herkesten yazı
Redaksiyon Dergi'yi büyütelim
bekliyor. Güncel, çeviri, tartışma…
istedik ve ortaya RedSista çıktı,
atölyenin dergisi. Üniversiteli
60
3. Bağır Herkes
kadınlar, akademisyenler, HES'lere
Duysun: Sokaktan
direnen kadınlar, ev işçileri, kadın
ekrana…
mücadelesinde öne çıkan isimler...
Bağır Herkes
RedSista'ya katkı koyan çok çeşitli
Duysun, atölyenin
yerlerden kadınlar gerçekten…
kolektif olarak yürüt-
İlk sayımız forum gibiydi, bugün
tüğü bir televizyon
kadınların yaşadığı kuşatılmışlık,
programı. YOL TV’de
kadın mücadelesinin öne çıkan
yayınlanıyor. Biz so-
başlıkları, portreler, söyleşiler…
kaktan kadınların se-
Şimdi ikinci sayı çıkmak üzere
sini ekrana taşımaya
dünyada direnişlerde kadın ve
çalışıyoruz, her hafta
kadınların direnişi konulu bir dergi
sokak röportajları ile,
olacak, İspanya’dan, Hindistan’dan,
güncel gelişmelere
İran’dan, Türkiye’den sesler var
2. Tomris Uyar esinli blogumuz…
dair aldığımız görüşlerle, atölyede-
dergimizde biz de heyecanla ta-
Atölyenin ilk kararı bir blog aç-
kilerin yaptığı sohbetlerle ekranda
mamlamayı bekliyoruz. Ve 3 ayda
maktı. Redaksiyon Kadın ve Top-
oluyoruz. Bizim blogdan sonraki
bir çıkartacağımız dergimize tüm
lumsal Cinsiyet Atölyesi blogu…
ikinci ürünümüz Bağır Herkes
kadınların sesini katmak için bura-
mücadele-
Noise adlı aktivist gruptan. Benzer
sine dair bir
bir kampanya yürüttüler. Şimdi
tartışma ve
iletişim halindeyiz bundan sonra
fikri birikim
onlarla birlikte kurgulayacağımız
alanı olmak,
çalışmalar da olacak. Önce bir has-
bu konuda
htag çalışması yaptık daha sonra
Türki-
da üzerinde #BanaNiyeBakıyorsun
ye’deki ve
yazan tshirtler hazırladık, her şeyi
dünyadaki
birlikte yaptık, tshirtleri elimizle
deneyimleri
boyadık. Ve hep birlikte sokağa
incelemek,
çıktık, her yaştan kadın vardı etkin-
bunlara dair
likte. Keçiören’den, Batıkent’ten
atölyeler
hatta Muğla’dan. Yürüdük, Kızı-
düzen-
lay’da sokakları dolaşarak bildirile-
lemek, kadın dayanışması için
rimizi dağıttık ve etkinlik fazlasıyla
çalışmalar yapmak ve bu konuda
ilgi çekti. Amacımız kadınların
5. Ve nihayet NAR…
deneyimler oluşturmak, kadınların
üzerindeki ‘göz’e dikkat çekmekti.
Nar’ın tohumları ilk dört maddede
hayatın her alanında yaşadıkları
Bunu tersten yapalım istedik, soru-
atıldı. Yani herşey atölyeden, atöl-
sorunlara ilişkin farkındalık yarata-
ları biz sorarız dedik çünkü sürekli
yeye katılan kadınlardan, oradaki
cak kampanyalar oluşturmak gibi
kendimizi suçlamamız ve tedirgin
tartışmalardan ve elbette her gün
amaçları var. Ve şimdi forumlarla
olmamız gerektiği dayatılıyor bize.
ölümle sınandığımız noktada bunu
bunu somutlamaya çalışıyor.
Yok dedik, kadın olmam, gece so-
dan bir çağrı daha yapmış olalım.
ancak kadın dayanışması ile aşa-
kakta olmam, mini etek giymem…
bileceğimiz fikrinden, “yaşamak
6. Forumlarla büyümek için yola
Senin beni taciz etmeni meşru
için isyan”ı yanyana gelerek nasıl
çıktı.
kılacak hiçbir şey yok! İktidarın
büyütebiliriz sorusundan çıktı…
Ankara, Keçiören, Ankara Üniver-
kadın düşmanlığı, gerici politikaları
sitesi Cebeci Kampüsü, Eskişehir,
bir kadına fiziksel ya da psikolojik
Bütün bu tartışmalarda kadın da-
Narlıdere, Antalya… “Nar’ı Birlikte
şiddet uyguladığı için toplumsal
yanışmasını ağlarla, esnek, kadın-
Büyütelim” forumları
ların yanyana geldikleri, gündelik
devam ediyor, nasıl
hayatlarında çeşitli dayanışma
sorusunun cevabını
deneyimleri geliştirdikleri, bugün-
kadınların forumlar-
kü kuşatılmışlığa yanyana gelerek
da bir araya gelişle-
direndikleri bir biçimde örmenin
rinde arıyoruz… Ce-
etkili olabileceğini düşünüyorduk.
beci’nin, Nar Kadın
Ve sonunda Nar’ın çağrısını yaptık.
Okulu ve fanzini var,
Antalya’da forumda
İşte şimdi “Nar’ı Birlikte Büyü-
kadınlar küçük Nar
telim” forumları yapıyoruz, “Nar
kuşlarını birbirleriyle
nedir?” sorusunun cevabını bu
paylaştılar, Nar'ın
forumlarla hep birlikte oluştu-
sesini Eskişehir'in
ruyoruz. Süreç devam ediyor
duvarlarına taşıdılar.
ama bu sorunun cevabını bugün
Ve daha bir sürü
geldiğimiz noktadan verelim: Nar,
şey...
kadınların yerellerinde, yaşadıkları
şehirde, mahallede, okulda bir
7. Erkek tacizine karşı #BanaNiye-
olarak bir baskı görmeyeceğini,
araya gelerek dayanışma deneyim-
Bakıyorsun
mevcut hukuk düzeninin kendini
leri oluşturdukları, bunu forumlarla
Cinsel tacize karşı farkındalık ya-
aklayacağını bilen bir erkekler
belirledikleri bir ağ.
ratmak için ilk sokak etkinliğimizi
toplumu yarattı. Bu toplumun tam
Ankara’da yaptık. #BanaNiyeBa-
da ortasında ilk adımı tacize karşı
Nar’ı belki birkaç cümle ile özetle-
kıyorsun, Hindistanlı kadınlardan
ses çıkarmakla attık, ataerkinin,
yebiliriz: Nar’ın, kadın sorunları ve
esinlenerek kurgulandı, Blank
iktidarın, erkek tacizinin gözünün
61
üzerimizde olduğunu belirtirken
baskılardan dolayı dışarı çıkamadıkları için gökyüzüne özlemlerini bu
aslında bu ‘göz’ün bize ‘tedirgin
motiflerle giderirlermiş. Biz de aldık boyaları Kuğulu Park’taki duvara -ki
ol, kork, yaşama’ dediğini söyledik.
orası Haziran direnişinde Ankara’nın simgesi- yanımızda getirdiğimiz boş
Çalınan yaşamlarımızı geri alacağız
bezlere, kartonlara Özgecan için, yaşamlarımız için çizelim diye Kuğulu
söylemimizin de ilk adımı burası
Park’a gittik 10 Haziran’da… Yaşamaya, özgür yaşama olan özlemimiz için
oldu.
boyayalım dedik… Birlikte bu isyanı, özlemi haykırmaya gelen çok kişi
oldu. Çocuklarıyla gelenler, ses sistemi getirip bizim için şarkılar çalanlar,
8. Özgecan’a sılseller
bir Amerikalı’ya sılselin ne demek olduğunu anlatma çabamızdan sonra
12 Haziran’da Özgecan davasının
heyecanlanarak bize kocaman kuş kanatları çizmesi, bir ressam kadının
ilk duruşması vardı. Özgecan’dan
boyalarını alıp gelerek duvarı güzelleştirmesi… Sılsel Aramice’de “kanat
sonra her adımımız yaşamı
çırpmak” anlamına geliyormuş biz de o gün aslında bu dayanışmanın
istediğimizi söylüyordu, özgürce
kanatlarında yükselen umudumuzu ve isyanımızı heyecanla izledik.
yaşamak istediğimizi söylüyordu.
Her adımımızın öfkesini, her adımı-
Daha sonra İstanbul’da kadınlar “”İsyanımızı Büyütüyoruz #BirKişiDaha-
mızın isyanını bir mücadele sözüne
Eksilmeyeceğiz” diyerek Kadıköy sokaklarındaydılar…
dönüştürelim istedik #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz dedik. Bu umudu,
Antalya’da ayaklarına kırmızı boyalar sürerek yürüyen siyahlı kadınlar
özlemi, isyanı dillendirmenin,
#BirKişiDahaEksilmeyeceğiz demek için adımlarını şehre kazıdı…
şehrin duvarlarına taşımanın bir
yolunu düşündük.
9. Ellerimiz İsyana Açılıyor #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz
Duvarlara, kağıtlara, sokaklara çalınan yaşamlarımızı geri alacağımızı
Mardin’deki gibi “sılsel”ler ya-
yazarken, sokaklarda isyanımızı haykırdık, Nevin’in bakışlarında isyanımı-
palım istedik. “Sılsel”in hikayesi
zı taşıdık, Nevin’in hapishanede geçirdiği her gün bizim yaşamımızdan
şöyle: Eskiden Süryaniler evleri-
çalınıyor dedik, Özgecan için isyanımızı büyüttük, isyanımızın adı oldu
nin tavanlarına turkuaz boyalarla
Özgecan, isyanımızın adı oldu yaşam… Her gün ölümle sınanırken bir
dikdörtgen motifler çizerlermiş,
canımız daha gitti. Cansu ile birlikte erkek egemen düzen, gerici ve kadın
düşmanı iktidar, kadın katillerine hafifletici sebepler
arayan erkek adalet, bu sefer bir iş çıkışında yaşamımızı çaldı! Cansu’nun, Özgecan’ın, çalınan yaşamlarımızın hesabını soracağız demek için ellerimizi isyana
açtık. Ellerimize kalpler çizdik, yaşamı tuttuğumuzu,
ördüğümüzü, yaşamın ellerimizin birbirine değişinde
olduğunu haykırmak için… Ellerimiz isyana açılıyor
#BirKişiDahaEksilmeyeceğiz dedik ve her yerden,
Samsun’dan, Eskişehir’den, Mersin’den, Gaziantep’ten,
Almanya’dan, İzmir’den sesimize ses geldi. Kadınlar
ellerine kalpler çizerek fotoğraflar paylaştı, şehrin sokaklarına “Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz” yazdı, ellerine
kalpler çizerek sokağa çıktı, çalınan yaşamlarımızı geri
alacağımızı haykırdı.
10. Nar’ı Birlikte Büyütelim
Forumlarımızın sözü “Nar’ı Birlikte Büyütelim” ve
şimdi dayanışmayı, yaşamak için isyanı büyütmek
için kadınları Nar forumları yapmaya, dayanışmayı,
mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz. Biliyoruz
ki kadınların yanyana gelmesi her şeyi değiştirir…Facebooktan ve twitterdan bize ulaşarak “Nar’ı Birlikte
Büyütelim” sesine ses katabilirsiniz. facebook: /narkadindayanismaagi twitter:@narkadidayanis
62
ğın
Te kmele n e n Bir Kuşa
Özgürlük A r zu su du r
İsmail
Saymaz
Başta hemen belirteyim: Onun
hir’de kayıtlara geçen ilk şiddetin
ler, Gezi Parkı eylemine katılıp
ölümü, bir sokağa girerken, sadece
mağduru, Akaki Avaliani adlı bir
katılmamaya bile bakmamışlar;
kaçarken, koşarken dövülerek
gençtir. Gürcistanlıdır ve orada bir
demek ki polisler, sadece o saatte
ölüme itilmesi, gerek Eskişehir’de
yıldır misafir öğrencidir. Oturduğu
sokakta olması nedeniyle Akaki’yi
gerekse Gezi Parkı sürecinde
cafeden evine doğru gitmektey-
dövmüşlerdir, bundan başka bir
polisin âdeta bir düşman ceza
ken, güzergahı, eylemin odak
sebebi yoktur.
hukukuyla hareket ettiğini, her-
noktası olan Eti Park’ın yanın-
hangi bir direniş göstermelerini
dan geçtiği için, polis tarafından
beklemeksizin, sadece sokakta
eylemci zannedilir. Arkasından
Püskürtün Emri ve Polisin
olmalarından hareketle yurttaşını
koşarlar, kafasına cop vururlar,
Fethi
cezalandırdığına işaret eden örnek
şiddetli cop darbesiyle kafatası
2 Haziranı, 3 Hazirana bağlayan
bir vakıadır. Aslında Ali İsmail’in
kırılır, kemik beyine batar ve sağ
gece, Ali İsmail ve arkadaşları yine
şahsında, tekmelenen ve dövü-
kolu felç kalır.
Gezi Parkı eylemine gittiler.
açığa çıkmış özgürlük ve demok-
Akaki Avaliani’nin şüphelileri halen
O günün sabahında Eskişehir
rasi arzusunun kendisidir ve onu
daha bulunamadı. Akaki Avalia-
Emniyeti bir karar almıştır; bütün
tekmeleyen de bir polis ve birkaç
ni’nin avukatı, aynı zamanda daha
polislere tebliğ edilir. Tebligatta
amiri değil; aynı zamanda ceberut
sonra Ali İsmail Korkmaz’ı tek-
şu yazar: “Emir verilmedikçe, cop,
devletin cisimleşmiş ve billurlaş-
meleyip yere düşüren fırıncıların
biber gazı, tazyikli su ve orantısız
mış halidir, onun suretidir bu. Bu
da avukatıdır. Dolayısıyla orada
güç kullanılmayacak, halkla ve ba-
yönüyle o, diğerlerinden ayrılır ve
fırıncılar kurtarılmak istenirken,
sınla karşı karşıya gelinmeyecek.”
farklılaşır.
burada Akaki’nin dosyasının
Polis memurlarının tamamı, bu
üzerine örtüldü. Akaki Avaliani’nin
emri veren dâhil, hepsi bu tebli-
‘Sen Dışarıda Çok Gezer Mi-
dövülmesini soruşturan polis
gatta yazılı kuralların tamamını
sin?’
müfettişleri Eskişehir’e gelip, bu
ihlal ettiler; o gece, öncesinde ve
Ali İsmail Korkmaz da kendi ku-
garip çocuğa şunu sordular: “Sen
sonrasında…
şağının bütün fertleri gibi, bütün
dışarıda çok gezer misin?”
len, Gezi Parkı kuşağıyla beraber
Sokaktaki Tuzak
akranları gibi aynı güdüyle, özgürlük arzusuyla, demokrasi arzusuyla
Akaki Avaliani bir semboldür.
İddiaya göre, sözlü bir emir
sokağa çıktı. İlk gün, 31 Mayıs günü
Demek ki polisler, herhangi bir suç
verilmişti. Sözlü emir, yani şifahi
sokağa çıktığında, Eskişehirliler
iddiasına ilişkin bir müdahalede
olduğu için, yazılı bir kayda bağ-
Eti Park’ta toplanmışlardı. Eskişe-
bulunmamışlar; demek ki polis-
lanmadığı için içeriğini biz henüz
63
Delil Karartma
ve Görüntülerin Silinmesi
O 38 günlük
dilim, Ali İsmail
Korkmaz’ın
suçlularının bulunmasına ilişkin
o süreç, aslında
öncesi ve sonrasıyla devletin
bütün dahlinin
çırılçıplak açığa
çıktığı süreçtir.
bilmiyoruz; ancak emniyete; “Size verilen sözlü
emrin içeriği nedir?” diye soruldu. “Ara sokaklara
girenleri püskürtün denildi bize” dedi polislerden
biri. Püskürtmekten anladıklarını aşağı yukarı Ali
İsmail Korkmaz’da gördük.
Ali İsmail ve bir grup genç, üç dört genç, 23.52
sularında sokağa girdiler. Bu sokağa giren dört
kişiden ikisinin ismini biliyoruz; biri Ali İsmail
Korkmaz, diğeri Doğukan Bilir. Sokağa girdiklerinde ilk şiddetle karşılaştılar, koşmaya devam
ettiler; fakat Doğukan Bilir, ileride başka bir tuza-
Ali İsmail’in şahsında
yere düşürülüp dövülen,
tekmelenen ve it ilen,
bu ülkenin bir kuşağının
demokrasi arzusu, daha
geniş bir toplamının
gençliğinin kendisidir.
ğın olduğunu fark edip geriye doğru koşmaya
başladı. Doğukan Bilir, öyle veya böyle kendisini
bu cendereden kurtarırken, Ali İsmail Korkmaz
tuzağı fark etmediği için koşmaya devam eder. Sokağa girdiği bilindiği
için polisler, ileride beklemekte olan fırıncılara “Yakalayın!” talimatı verir.
Fırıncıların 4’ü bir baraj oluşturur, Ali İsmail Korkmaz’ı yere düşürürler,
sizin hepinizin izlediği görüntüler gerçekleşir. Hep beraber döverler, sonra
polis gelir, tek başına kafasına üç tekme atar ve Ali İsmail Korkmaz’ı oradan gönderir.
Ali İsmail’in nerede dövüldüğüne
dair tanık yoktur. Ali İsmail bir
yerde dövüldüğünü söyler, ama
nerede dövüldüğünü hatırlamadığı
için, ilk etapta bu belirsizlikle karşı
karşıya kalınır. O günlerde şöyle bir
Dayaktan yaklaşık yarım saat sonra, ada, eyleme beraber katıldığı arkadaşı Ali İsmail Korkmaz’ı oturduğu bir durakta kolunu tutarken bulur.
“Sana ne oldu?” diye sorduğunda, “Beni dövdüler” der, ama nerede
dövüldüğünü hatırlamaz. O gece hastanelerde de meydana gelen bir dizi
ihmalin ardından evine gider. Ertesi gün tekrar hastaneye gitmek üzere
önce karakola ifadeye gider. Karakolda yarım sayfalık bir ifadesi vardır;
bu, belki de hayattaki son ifadesidir aynı zamanda. İfadesinde şunu
söyler: beş altı kişi tarafından durdurulduğunu, sopalarla dövüldüğünü,
bir gün öncesi itibarıyla hatırlama güçlüğü çektiğini, o gün itibarıyla artık
konuşamadığını söyler. Ardından götürüldüğü hastanede beyin kanaması
geçirdiği fark edilir, ameliyata ardından yoğun bakıma alınır. O gecenin
ilerleyen saatlerinde bilinci kapanır, 38 gün boyunca hayat mücadelesi
verir ve maalesef, 10 Temmuz 2013’te bu dünyadan ayrılır.
kahramanlık ortaya çıkar: Ali İsmail’in dövüldüğü görüntülerde, ona
vurmayan sadece bir kişi vardır; o
kişi, Gezi Parkı’na katılmış genç bir
çocuktur, 23 yaşında. Adı, Semih
Berkay Yapıcı. Gezi Parkı’nda polis
şiddetine ilişkin görüntüleri çekip,
bilgisayara yüklemek üzere evine
giderken, gazdan kaçıp o sokağa
girmiştir. Polislerden önce oraya
geldiği için, kendisine müdahale
edilmemiştir. Sokaktan çıkmak
üzereyken, Ali İsmail’in sokağa
girdiğini fark edip bir duvarın
64
ardına saklanmıştır, bütün dayağa
gerçekleşir? Ali İsmail Korkmaz’ın
düğünü ve suçun polise atılmak
tanık olmuştur, ama korkusundan
önünde dövüldüğü fırının kamera
istendiğini iddia etti. Tarih sahnesi-
yardım da edememiştir.
kayıtları kayıptır, silinmiştir. Çok
ne ikinci çıkışı, Ali İsmail Korkmaz
sonra jandarma bu görüntüleri
davasının Eskişehir’den Kayseri’ye
O gece, dayağa tanık olduğu o
kurtardığında raporunda şunu yaz-
sürülmesini talep ettiği gün oldu.
gece eve gider ve hırsıyla, bü-
dı: “Bu görüntüler dört defa silindi.
Savcılığın görüş sorması üzerine,
tün öfkesiyle, yazarı olduğu Ekşi
ikisi 6 Haziran tarihinde, diğer ikisi
Vali Tuna şunu söyledi: Eskişe-
Sözlük’te olan biteni, gördüklerini
21 Haziran 2013’te.”
hir’de Ali İsmail’in dövülmesinden
anlatır. Üç gün sonra Ali İsmail’in
sonra, dövüldüğü noktada eylem
yoğun bakımda olduğuna ilişkin
İkinci kez nerede silindi? 21 Hazi-
yapan gençler, adliye önünde ada-
haberlerde fotoğrafını görünce,
ran’da, görüntüler bu kez savcılık
let nöbeti tutan gençler, o davaya
dövüldüğünü gördüğü kişinin o
tarafından görüntülerin gönderil-
sahip çıkmak için çevre illerden
çocuk olduğunu fark eder ve aileye
diği bir bilirkişinin elindeydi. Os-
gelen Çağdaş Hukukçular Derneği
ulaşır. Aileye ulaşmasıyla beraber
mangazi Üniversitesi’nde çalışan
üyesi avukatların tümünün terörist
Ali İsmail’in nerede dövüldüğü açı-
bilirkişi bu görüntüleri iki kez sildi.
olduğunu ve Eskişehir’de kendisi-
ğa çıkmış olur. Daha sonra muhit
Dört kez silinmiş bu görüntüler
ne devrimci örgüt tarafından silahlı
belli olduğu için, kameralar toplan-
neyse ki jandarmanın gayretiyle
eylem yapılacağını iddia etti. Bu
maya çalışılır. Otuzu aşkın güvenlik
kurtarılmış oldu. Kurtarıldığında,
eksene oturttuğu savunmasıyla bu
kamerasından yarısı bozuk çıkar.
vaziyet berrak bir biçimde açığa
davanın gönderilmesini talep etti
“78 saniyelik kısım ne?” diyeceksi-
çıktı ve Ali İsmail Korkmaz’ın orada
ve gönderilmesini sağladı.
niz. 78 saniyelik kısım, dosyadaki
dövüldüğü anlaşıldı.
Bu bozuk kameralardan üçü Ali İsmail’in dövüldüğü Sanayi Sokak’a
aittir. Bunlardan biri bir manifaturacıya aittir. Polisler ilk gittiğinde,
görüntülerin olduğu yönünde
tutanak tutarlar, ikinci gittiklerinde
ise görüntülerin silindiği yönünde
bir tutanak tutarlar. Bu görüntülere bir daha hiç ulaşılamaz.
Bir diğer görüntü, Ali İsmail’in
sokağa girdiği Beşik Otel’e ait
görüntülerdir. Bu görüntülerde
iki parça halinde görüntü kaybı
vardır; biri 20 dakika bütün, diğeri
ayrıca 78 saniye.
en kritik kısımdır. Çünkü Ali İsmail
Dava Kayseri’ye gittiğinde, polis-
Korkmaz’ın sokağa giriş anı vardır,
Dava Öncesi Vali Sahnede
lerin tek bir savunması vardı. Gö-
dayak yeme anı vardır, sokaktan
Cinayet suçlamasıyla bir iddi-
rüntülerde dövdükleri belli zaten
çıkış anı yoktur. Sokaktan çıkış anı,
aname hazırlanmıştı. Davanın
onu inkar edemiyorlar. Diyorlar ki,
işte bu 78 saniyelik dilim içerisin-
görülmesine on gün kala, Eylül
“Biz bir kişiyi dövdük, ama döv-
dedir. Peki, sokaktan çıkış anında
başında, bu kez tarih sahnesine
düğümüz kişi Ali İsmail Korkmaz
onun başına bir şey gelmiş midir;
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna
değildi.” Dövdüğünüz kişi eğer o
evet. Yine bu tanığın anlatımına
çıktı. Aslında biz, onun ismini ilkin
kişi çıkmazsa, yani yargılandığınız
göre, sokaktan çıkarken, delilleri
10 Temmuz 2013’te, yani Ali İsmail
davadaki maktul çıkmazsa, o dava
sildiren polis tarafından dövülmüş-
Korkmaz’ın öldüğü gün duymuş-
düşer. Bunun üzerine mahkeme,
tür, tekmelenmiştir. Dolayısıyla kişi,
tuk. CNN Türk’e bağlandı, Ali İs-
dövenlerin de, Ali İsmail’in de HTS
aynı zamanda kendi işlediği suçun
mail Korkmaz’ın polisler tarafından
kayıtlarını istedi; yani telefonlarının
da delilini yok etmiştir.
öldürülmediğini, aslında Gezi Parkı
geçmişe dönük arayan, aranan ve
olaylarında bu eylemlere katılanla-
sinyal kayıtlarını. Sinyal kayıtları
rın arkadaşları tarafından dövül-
geldiğinde, Ali İsmail Korkmaz’ın
Üçüncü görüntü kaybı nerede
65
telefonunun ve polislerin telefonu-
ifadeye göre söylüyorum- Sayın Validen gelmektedir. O halde, manzara çok açıktır.
nun aynı anda sinyal verdiği netlik
Emri verenler var, bir talimat var, bir sözlü emir var.
kazandı.
Darbeyi Bastırdım
Polislere en azından o günün
Hal böyle olunca, manzara bu kadar berraklaşınca, davada da bu şemanın kendisi,
sabahında verdikleri talimat gere-
bu örgütlü yapının kendisi açığa çıkınca, Ali İsmail’i döven polis mahkemede ilkin
ğince, “Emir verilmedikçe cop bile
şu argümana başvurdu: “Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve İçişleri Bakanı,
kullanmayın, gaz bile sıkmayın”
Gezi Parkı’nın darbe olduğunu iddia ediyor; ben de bu darbeyi bastırdım” dedi,
diye emir veren, talimat yayınlayan
attığı tekmenin demokratik bir hamle olduğunu kendince izah etmeye çalıştı. Tabii,
Emniyet Müdür Yardımcısı şube
bu savunma, aslında onun arka planındaki bakışın, Ali İsmail’i düşmanlaştırma, Gezi
müdürleriyle beraber bizzat insan
Parkı’nda sokağa çıkanları düşmanlaştırma bakışının net bir ifadesidir. Zaten tercihini
dövmüştür. Onun suç ortağı da,
de çok önceden ortaya koymuştur. O tutuklandığında ailesi, bu kişiyi kurtarabilmek
Ali İsmail’i döven diğer polistir.
için bir AKP milletvekiliyle temasa geçmiştir. Tercih ettikleri avukat da AKP’nin 2011
İki şube müdüründen biri -Em-
ve 2015’teki milletvekili adayıdır. Bu bile aslında tercihini ortaya koyuyor.
niyet Müdür Yardımcısıdır şu an
Eskişehir’de- Çevik Kuvvet Şube
Ali İsmail Korkmaz’ın katillerine verilen ceza, trajik bir cezadır. Ali İsmail Korkmaz’ın
Müdürü dedi ki, “Biz hiçbir hukuk
bir cinayet değil, bir yaralama eylemi olduğunu, kastı aşan bir yaralama olduğunu
dışı iş yapmadık. Bakın, gaz sıkma
tespit eden ve bunun sonucunda, tekme atana on yıl on ay, diğerlerine de on yıl ve
talimatını bile Valimizden aldık”
daha düşük miktarlarda ceza verildi. Bu, Ali İsmail Korkmaz’ı dövenlerin ortalama
dediler.
5-6 yıl sonra serbest kalması demektir. Ama mahkeme bu kararı verirken, gerekçeli
kararına çok ilginç bir ifadeyi geçirdi. Dedi ki, “Burada
görevli polis memurları sokakta yakalama amacıyla
değil, yaralama amacıyla vurmaktadırlar.” Bu çok
tarihi bir tespittir.
Öldüren Kimdi?
Bu örgüt hiyerarşik bir bağ içerisinde hareket etmiştir. Bu örgütü koruyanlar vardır, bu örgütün hamileri
vardır ve bu örgütün ideolojik bir yapısı da vardır; hem
hiyerarşisi vardır, hem ideolojik yapısı vardır. Zaten
örgüt iki temel dayanağa yaslanır; biri hiyerarşi, biri
ideoloji. Bu örgütte ikisi de vardır. Bu örgüt, kamu
görevlilerinin onlara halk tarafından verilmiş gücünü
kendi örgütlerinin amacı doğrultusunda kullanmışlardır. Bu bakımdan bir suç örgütüdür ve bu suç
örgütünün sadece küçük bir ayağı yargılanabilmiştir. Henüz emri verenleri, henüz
Bir şehrin valisi, hangi sokağa ne
onların hamilerini, henüz onların koruyucularını maalesef kamuoyu baskısına rağmen
miktarda gaz sıkılmasının emrini
yargı karşısına çıkarma ve bu anlamıyla hesap sorma imkânı bulunmadı. Ancak, bu
neden verir? Kime gaz sıkılacağı-
yargılamanın kendisi, özelde Ali İsmail Korkmaz davasının kendisi, hem Eskişehir’deki
nın, kime cop vurulabileceğinin,
bu şiddete ilişkin, hem de Gezi Parkı dönemindeki o sekiz bin yaralının, birden çok
kimin gözaltına alınacağının kararı
ölümün ve sayısız mağduriyeti kendisinde ifade eden tarihsel bir yerde duruyor.
valiye mi aittir, emniyet müdürüne
mi aittir? Cevap emniyet müdürü,
Ali İsmail Korkmaz Gezi Parkı’nda ölen bütün gençleri içerir. Yetmez; ondan önce,
değil mi? Halbuki, Eskişehir’de o
örneğin İzmir’de Baran Tursun’un öldürülmesini de içerir, Muğla’da Şerzan’ı içerir,
tarihte emniyet müdürü yoktur. Es-
Adana’da İbrahim’i içerir, Trabzon’da Ahmet’i içerir, Cizre’de Nihat’ı içerir, daha geniş
kişehir’in Emniyet Müdürü Mustafa
bir kaplamı ifade eder. Çünkü aslında Ali İsmail’in şahsında yere düşürülüp dövü-
Kuru, 27 Mayıs 2013’te kanserden
len, tekmelenen ve itilen, bu ülkenin bir kuşağının demokrasi arzusu, daha geniş bir
ölmüştür. Kanserden öldüğü için,
toplamının gençliğinin kendisidir. Onun şahsında özgürlük, demokrasi ve doğrudan
onun yerine müdür yardımcıları
demokrasi talebi tekmelenmiş ve ölüme itilmiştir. Tekme atan da birkaç polis değildir,
bakmaktadır. Talimat da anladığı-
tekme atan ceberut devletin kendisidir; devletin bugüne kadarki muhaliflere, itiraz
mız kadarıyla Validen gelmektedir.
edenlere duyduğu nefretin kendisidir, devletin şahsında Adalet ve Kalkınma Parti-
Kimin, nereye müdahale edeceği-
si’nin nefretinin kendisidir.
nin talimatı, gaz sıkma dâhil -bu
66
Kültürün ve Sa natın
Yozlaşmaya Dire nişi
Gonca
Girgin
Hep bir yere yetişmek, belirlenmiş
ürün hepsini hesaplıyoruz. Tembel-
lamıyorsam- 2007 yılında bir
zaman dilimi içinde belirlenmiş
lik hakkı konuşulur ya yaşama hak-
grup öğrencinin yazdığı “ös yeme
görevleri yerine getirmek üzerine
kı yok artık; kazanma ve harcama
(g.tümü ye)” adlı şarkı üniveriste-
kurulmuş bir hayat içinde insanlar
hakkından ibaret herşey… Düz çizgi
ye giriş sınavı sistemi eleştirisinin
bir dönme dolap misali dönüp
oluşu da burda zaten. Ritmi de
argo dili bozulmadan müziklendi-
duruyor gibi. Bunun bir ritmi yok,
yok evet çok ritimli, ama sağlıklı ve
rilmiş halidir. Şarkının sözlerini düz
düz bir çizgi gibi. Bu dünya halini
anlaşılabilir bir ritim değil. Dahası
bir şekilde fikir olarak söylerseniz
siz nasıl tanımlarsınız.
duyulabilir bir ritim değil ki ritmi
küfür, müzikle söylerseniz “isyan
Bu dünya halinden önce ben insanı
bile takip edemeden gelişigüzel
ve eleştiri” kapsamına girer.
tanımlıyorum aslında. Çünkü insan
savrulmaktayız…
dediğimiz zaten bu dünya halinin
Öte yandan yıkıcı ve tekrar inşa
toplumsal aktörü. Özellikle 90’ların
Müzik hayata, isyancı, neşeli ve
edici kamusal sanat alanında da
sonlarından beri tek tip bireyleriz,
rutin bozan bir nitelik katması
kritik bir işlevi var müziğin. En
bu tipin ana belirleyeni her bir
bakımından, alternatif hayat mü-
yakın ve yaygın olarak Haziran di-
bireyin belirli projeleri gerçekleştir-
cadelelerinde nerde duruyor?
renişinde gördük; insanlar komünal
mekle yükümlü şirketleşmiş, hare-
Spekülatif bir soru oldu. Bak-
bir yaşam inşa etme girişiminin
ketli varlıklar olması. Bahsettiğiniz
tığınız yere ve müzik dediğiniz
temel özneleri oldukları gibi o
“dönme dolap misali dönme” bu-
şeyin işlevine bağlı. Bu eğilimle
yaşamın melodisini üretmede de
raya denk geliyor. Çünkü adil siner-
düşününce müziğin ifadeyi en
aynı öznelik konumunu aldılar.
jiden yoksun bir rekabet ortamının
temelde meşrulaştırdığı ve naiflik
Hakan Vreskala barikatta eylem-
kısırlaşmış, yozlaşmış, aynılaşmış
kattığı yadsınamaz. Misal çok kaba,
cilerle birlikte söyledi “dağılın lan”
döngüsü içinde
küfürlü ifadeleri
şarkısını. Ritim gruplarıyla katılımcı
devinip duran
şarkı sözüne
bir sanatsal eylem gerçekleşti belki
aslında dövünüp
çevirdiğinizde
onlarca kez. “Bandista” diye bir
duran bireyler
belirli oranda
grubu duyduk, icracıları değişken,
olduk. Evlilik ve
kabul görür; kü-
doğrudan katılımcı, ticari kafası
çocuk yapma
für ya da argo
olmayan, alternatif ve demokratik
gibi geleneksel
bir sözden öte
bir yaşam şeklinin inşasında talebi
meselelerimiz
şarkıdır artık.
müzikle ifade eden bir oluşum
bile bir proje
Çok belirgin
“Bandista”. Sonra Bandista’dan
yapar gibi; amaç,
örnekler ver-
“Bandsista” çıktı; kadınlığı haykıran
kapsam, takvim,
mek gerekirse
gece yürüyüşlerinde melodiyle var
elde edilecek
-yanlış hatır-
olan Bandsista. Yani estetik-politik
67
eylemlilik halini gördük müzi-
68
ürünün ya da bireysel bir
formları dışında kalan besteler TRT
sanat ürününün metalaşarak
repertuarına alınmıyor. Denetleyi-
belirli bir kar karşılığında mü-
cisi sadece “halk istiyor” saçma-
badele edilmesini görüyoruz.
lığına dayandırılan bir cümle olan
Aslında kültürel organizma
piyasanın müziği bu yeni şarkıları
değişkendir, bu organizmanın
dilediği gibi kullanmaya devam
içinde müzik de değişir. Bu
ediyor. Bunun üzerine TRT tarafın-
durum ardışık, tarihsel bir
dan kurulan ve akil adam niyetiyle
koşullandırmayla diyalektik
radyo sanatçılarından oluşturulan,
açıdan eleştirel bir yapıyı ba-
yanlarına da arabesk icracısı Hakkı
rındırmaz. Ancak bu değişim
Bulut iliştirilen, adına da arabeskle
sürecinde yaratılan çatışma
savaş kurulu denen bir kurul diyor
ortamı ve bu şekilde beslen-
ki; “Ey halk! Madem arabesk dinle-
ğin. Bir başka örnek; Hükümetin
me bizi bozulan evreye vardırır.
yeceksin Müslüm Gürses’le kendini
“kentsel dönüşüm” dediği ve
Çünkü değişim manipülasyona
paralayacağına, biz sana 'acısız
uygulamaya baktığınızda “kentsel
açıktır. Örneğin; kültürün içinde
arabesk' yaptık onu dinle!” Deva-
çöküşüm” gerçeğini yüzümüze vu-
konu müzikken, sosyal, politik,
mında TRT önderliğinde geliştirilen
ran Sulukule’den çıkan “Tahribad-ı
ekonomik, kültürel koşullar deği-
ilk acısız arabesk ürünü kendilerine
İsyan” hip-hop grubunun yazdığı
şirse müzik de değişir. Bu değişim
göre dev bir sahne prodüksiyo-
şarkıyı hatırlatabilirim. Sözlerle
ya yozlaşmaya doğru ya gelişime
nuyla (kalabalık keman, bağlama
doğrudan Fatih Belediye Başkanı
doğru yol alır. Bu anlamda salt mü-
grupları olduğundan böyle kabul
Mustafa Demir’e meydan okuma-
zikal alandaki direniş etkili olamaz,
ediliyor) televizyon kaydıyla halka
ları müziğin alternatif bir araç olu-
ancak toplumsal direnişin içinde
sunuluyor: icracı Hakkı Bulut, eser:
şuna örnek. Nasıl olmasın? yıkılan,
müzik aracı önemli bir rol oynar.
“Henüz üç yaşında bir kardeşim
yağmalanan kültürün karşısında
Devletlerin ideolojik oyunlarında
var, seni ondan bile kıskanıyorum”,
“yeni yapılan evin temeline işedik”
illüzyona en uygun alan sanatsal
tarz: acısız arabesk. Devamında,
diyen bir ses yükseldi. Bu tabi
alandır ve bu doğrultuda ürün çık-
misal 90'larda hangi ticari katego-
müzik tarzının açtığı alanla da ilgili
tısı daha ucuz ve kısa sürede elde
rinin müzikal ürününe bakarsanız
bir mevzu. Örneğin folk tarzların-
edilen müzik repertuarı birincil
bakın, arabesk tarza dokunmayan
da karşı duruşun ya da siyasi bir
öneme sahip. Buradan hareketle,
bir ürün bulamıyoruz. 90'lı yılların
mizahın, taşlamanın daha dolaylı
sorunuzu Türkiye’deki arabesk türü
pop müziği örneğin…
imalarla yer aldığını görebiliriz.
üzerinden somutlaştırabiliriz: Ben
Bunlar bireysel sanat ürünleri de
Arabesk’i, kullanılan çalgılar ve icra
Dolayısıyla, devlet yani aslında
değildir üstelik, kolektif bir yaşam
tarzı açısından Arap etkili, sosyolo-
ulusal güç kendi eliyle yarattığı
koşuluna dayanır. Bu örnekleri
jik olarak 50'lerden beri yoğun bir
canavarı kendi eliyle öldürmek
yakın geçmişten aklıma hemen
şekilde süren iç göçlerin beslediği,
istermişçesine bir çatışma ortamı
geldikleri için söyledim. Yoksa
kırsal halkken yaktığı türküyü ken-
yaratarak sektörel anlamda ara-
örneğin; Moğolların 94 yılında yap-
te getirdiğinde kozmopolitleştiren
besk müziği, arabesk tarzın kaderci
tıkları “dinleyiverin gari” şarkısının
bireylerin benimsediği, bolca ağ-
anlayışını, ezilenin mağduriyetini,
mevzusu alternatif yaşamın fiili
lamalı, ağlarken gülmeli nitelikleri
isyan ediyormuş gibi yapan ama
niteliğinde olmasa da sözlerdeki
de olan bir olgu olarak görüyorum.
o isyanı içine atan bir halk teza-
siyasi taşlamanın varlığı yine rutini
İşin bilimsel ve tarihsel boyutunu
hürünü yaratıyor. Bu anlamda ben
bozan örneklerden biridir.
anlatması çok uzun ve başlı başına
kapitalist sistemin temelindeki
bir iş, ama bir detayla açıklama-
özelleştirme ve taşeron mantığının
Her şeyi içine alıp, eriten yok eden
ya çalışayım mevzuyu. Devletin
müzikal alandaki en belirgin yansı-
piyasa canavarı, tüm kültürel
desteklediği yani resmi olarak
malarından biri olarak arabesk ve
özgünlüklerini de kendi parçası
TRT ile sunulan müziklere karşı
onun taşeron işçileri olan arabesk
haline getirerek, bozuyor. Buna
arabeskin 80’lerde doruğa ulaşan
müzik icracılarını görüyorum. Me-
müziğin, kültürlerin direnmesi
popülerliğiyle savaş yine TRT
taforik anlamda bir karşılaştırma
nasıl mümkün olabilir?
tarafından başlatılıyor. Arabesk
yaparsam, tabr-i caizse sermaye-
Piyasa canavarı tek bir şeyle
müzik yasaklı, Orhan Gencebay’ın
nin katlettiği işçi, müzik piyasasının
ilgileniyor tabi; ürünü pazarlama
serbest çalışma olarak adlandırdığı
katlettiği icracıyla, sermayenin
ve satma. Bu süreçte kültürel bir
klasik dönemin geleneksel şarkı
doğa talanı, yine müzik piyasasının
kültürel talanıyla eş. Üstelik müzik
ve doktora eğitimlerim boyunca yaptığım alan araştırmaları ve yorumların
piyasasının ve ürünlerinin tüketimi
ürünü olarak çıktı tabi kitap. Ama bunun ötesinde ben iki temel mevzu-
açısından bakıldığında katledilen
dan bahsetmek istedim: birincisi liberal politikanın temel silahlarından
bir halk da söz konusu. Çünkü
olan kimlik mevzusunun bize ettikleri. İkincisi ise kimlik siyasetiyle bağı
arabesk Türkiye’nin politik ürünü
hiç kopmadan üretilen, tekrar üretilen, yıkılan, tekrar inşa edilen kültürel
olan din anlayışı ve pratiklerinin,
kimliklerden biri olan Çingeneliğin görünümleri. Bu görünümler de temel-
müzik anlayışı ve pratiklerindeki
de iki karakterde, birincisi devlet eliyle ya da örtük desteğiyle yaratılan
iz düşümü gibi. Her ikisinin de
bir “Çingene” imgesi. Bu alanda medyanın taşıdığı bayrak önemli. İkincisi
ortak özelliği bilinçsizce ya da yarı
Çingene’nin kendi mahallesindeki kültürel imgesi. Bu iki karakterin çatış-
bilinçli bir şekilde içselleşebiliyor
ma ortamları üzerinden toplumsal yaşama yansımalar, yabancılaşma ve
olması. Bu doğrultuda toparlarsak,
sermaye gücü ve Çingene aktör arasındaki karşılıklı ilişki sonucunda ken-
kültürün ya da kültürel/sanatsal bir
dine yabancılaşan bir Çingenelik mevzusu var. Toplumsal olarak kuşak-
ürün olarak müziğin izole bir şekil-
lardan beri Cennet Mahallesi modelindeki dizilerle bilinen bir Çingenelik
de yozlaşmaya direnmesi mümkün
var bir de mahallenin Çingenesi var. Örneğin 50-90'lı yıllar arası Çingene
değil. Bu öz bilinçle ve eleştiriyle
imgesinin olumsuzlanma dönemi. TDK sözlüklerindeki Çingene madde-
müzikal ürünler yapılabilir tabi, ya-
sinin karşılığı olarak yazılan hırsız, başıboş, serseri, gününü gün eden, es-
pılıyor da ancak sanatın burjuvanın
mer vatandaş gibi anlatımların değiştiği dönem 90'lar. Ancak bu samimi
tekelinde olduğunu göz önünde
bir farkındalık dönemi de değil. 90'ların özgürlük ve halkların kardeşliği
bulundurursak, halk sanat olma-
temalarıyla süslenen liberal baskısının demokratik yüzü niteliğinde. 90'lar
yanla baş başa kalmak zorunda.
Çingene imgesinin hem olumlanan hem olumsuzlanan anlamlarıyla dolu.
Eğer konservatuar eğitimi alan ve
2000’lerden itibaren ise olumlama ağır basıyor yine aynı liberal niyetle.
yüksek sanat niteliklerini öğre-
Öyle olmasa hükümetin Roman açılımı toplumsal bilinçte Çingene köyüne
nen insanların sahne icralarına o
saldırılarla, Çingenelerin kovulması örnekleriyle zuhur etmezdi. Çingene-
konservatuarın binasının inşasında
ler, toplumsal açıdan gericilik adına uygulanacak stratejiler için seçilen
çalışan işçiler ulaşamıyorsa direniş
pilot halkların başında geliyor. Sermayenin kentsel dönüşüm projelerinin
de zor gözüküyor. Kültürlerin ve
ilk ve yoğun olarak Çingene mahallelerinde uygulanmaya başlanması bu
sanatın yozlaşmaya direnişi ancak
anlamda tesadüf değil. Müzik ve dans meselesine gelince, bahsettiğim
toplumsal bilinç düzeyinin arttırıl-
kimlik siyasetinde Çingenelere biçilen rol alanları bunlar. Çingene bağla-
masıyla, bilginin sermaye-
mında müzik
nin elinden alınıp halklara
ve dans ser-
verilmesiyle, bu anlamda
yaratıcı özne olarak bireylerin yaşamdan beklentilerini yükseltmesiyle olabilir.
Ek olarak tabii ki devrimci
sanatın devrimci koşullara
temas eden müzikleri daha
çok üretmesi de gerek.
Çingeler üzerine yazdınız,
medyada biçimlendirilmiş
Çingeneler, toplumsal açıdan
gericilik adına uygulanacak
s t ratejiler için seçilen pilot halkların başında geliyor.
Sermayenin kent sel dönüşüm
projelerinin ilk ve yoğun
olarak Çingene mahallelerinde uygulanmaya başlanması
bu anlamda tesadüf değil.
maye ve eğitim
gerektirmeyen
meslekler. Bu
anlamda yeteneğin ötesinde
zorunlu olarak
seçilmiş zanaat,
sanat işleri hem
göçebe yaşama
uygunluğu hem
bir roman kimliği var. İlk
aklımıza gelen yaşadıkları dar mahalleler, dansları ve
de sermaye gerektirme-
müzik aletleri. Ama onlar dahi yok
mesi açısından kendine
oluyor. Mahalleri kalmıyor mesela.
alan yaratabiliyor. Özel-
Bir kültür olarak çingenelik ve
likle müzik icrasındaki
romanlaştırılan bir kültür olarak
Çingene icracının ezici
siz bu dönüşümü nasıl değerlendi-
üstünlüğü de bununla
riyorsunuz?
ilişkili, çünkü kültürel
Bu konu da bir önceki soruda an-
olarak müzik yapmak
lattıklarımla doğrudan iişkili. Kitabı
bir var oluş şekli. Zana-
yazma amacım da buydu. Mastır
at türlerinde, örneğin
69
geleneksel kalaycılık mesleğinde
Türkiye’de kimlik siyasetine konu
tabanı yoktu, beyaz yakalının iş
olduğu gibi. Toplumsal aktörlerin
olan diğer halklarında olduğu
çıkışı uğradığı, olayın ne olduğunu
pragmatist tutumu da burada dev-
gibi örneğin Kürt halkı gibi tehdit
bilmeden fotoğraf çektirmek için
reye giriyor, en fazla para ve prestij
unsuru olarak görülmüyor Çinge-
gelenleri de gördüğümüz, doğası-
getiren meslek neyse dönemine
neler. Tehlikeli hevaller ve eğlenceli
nı, evini, mahallesini geri isteyen-
göre o tercih ediliyor. Yine de bu-
şoparlar konsepti Çingene’yi sorun
lerin barikatlara yığıldığı örgütsüz
rada bağlam Çingenelik değil tabii,
olmaktan çıkarıveriyor. Bu yüzden
bir halk mücadelesiydi. En önemlisi
yani kalaycılık mesleğini bırakanlar
hiç bugüne kadar Kürt yada Erme-
güç birikmesinin, kırılmanın ilk
Çingeneler değil, kalaycılar çünkü
ni Havası diye bir dizi izlemedik,
evresiyle, bu güç Gezi’den ma-
kalaycılık artık para kazandırmıyor
ama en son Roman Havası dizisine
halle forumlarına aktarıldı. Bugün
ve toplumsal ihtiyaç olmaktan
maruz kalmıştık. Dolayısıyla her
birikmenin yeni deneyimlerinden
çıkmış durumda. Çingenelik bağla-
kültürel özgünlükte olduğu gibi
Birleşik Haziran Hareketini görüyo-
mından çıktığımızda yani Çingene
Çingenelik de akademinin, med-
ruz. Yani süreç devam ediyor. Gezi
olmayanlar için müzik ve dansın
yanın, erkin elinde lime lime edilen
birikerek devam ediyor aslında.
“kavga ederken müzik çalınca oy-
bir alana dönüşüyor. O dönüşümün
Dolayısıyla müziğin Gezi'yle ilişki-
nar” gibi kalıplarla yerleşikleşmesi
temel aktörleri olarak rol alan
lendirilmesinde somut çıktılardan
de popülist bir üretim. Yoksa çocu-
Çingene bireylerin bir süre sonra
bahsetmek için de erken olduğunu
ğu ölse çalan, müzik duyduğu an
kendilerine yabancılaşması da
düşünüyorum. Gezi sürecinde daha
kavga ederken oynayan Çingene
kaçınılmaz bu açıdan. Bu anlamda
önce belirttiğim gibi estetik-politik
ancak televizyonda görüyoruz. Bir
dönüşüm toplumsal bütünün dö-
eylem olarak doğrudan katılımcı
gerçekliği var tabi; göçebe Çinge-
nüşümünden bağımsız ya da farklı
bir müzik bağlamını deneyimledik.
nelik koşullarında kavga çıktığında
değil. Çingenelik de diğerleri gibi
İşgal evleriyle müzik ve sanatsal
sıradanlaşan, yağma-
alanların kamusal temaslarına şahit
lanan, özgünlüğü bo-
olduk. Caferağa mahalle evine
zulan bir kültürel ürün
polis baskınının protestosunu
çıktısı haline gelmiş
dans eden, bedenini isyanın ifade
durumda.
aracı olarak kullanan profesyonel
icracıyı da gördük. Madalyonun
Daha fazla detayla
öbür yüzünde Gezi popülerliğin-
uzatmayalım isterse-
den faydalanan bir üretim alanı da
niz, bu konunun daha
oldu tabi. Aynı Gezi ayaklanması
can alıcı tarafları da
başladıktan iki ay sonra satışa
kitabı okuyanların
çıkan Gezi kitapları gibi, Gezi'nin
ayrıcalığı olsun.
anarşik armoniyle ilişkilendirildiği
film festivaline de tanık olduk.
70
zabıtanın obaya gelmesiyle mev-
Dünyada bir dönüşüm dönemine
Tüm bu örnekleri şimdilik sanatın
zunun eğlence ortamına döndü-
ilişkin emareler de çoğalıyor.
sokaktaki varlığı konusundaki bir
rülmesi yaşamsal bir pratik. Ama
Önceki döneme nazaran isyanlar,
farkındalık ve bireylerin doğrudan
işte bu bilgiye ulaşan pragmatist,
direnişler var. Bizde de Gezi ve
katılımıyla sanatı mümkün kılan
kapitalist tutum konuyu istediği
sonrası var. Müzik bununla nasıl
deneyimlerin yaygınlaşması olarak
şekilde hercümerç edebiliyor ve o
ilişkileniyor. Müzikte de yeni bir
görmek mümkün. Öte yandan
kültürü lime lime ettiği gerçeğini
döneme giriyor muyuz?
mücadele büyüyor, devrimci
yadsıyarak başka bir kurguyla yola
Öncelikle Gezi ve sonrası dönemi,
ezberleri yeniden düşünüyoruz, sa-
çıkıyor. Toplumsal yansıma da
politik açıdan iyi okumak gerekti-
natsal ezberleri de öyle. Toplumun
aynı izlediğiniz bir filmin etkisinde
ğini düşünüyorum. Gezi her türlü
doğrudan kendi sanatsal alanını
kalmanız gibi. Bir Çingene izliyo-
anlamının ötesinde yeni birşeydi,
üreteceği bir sürece doğru ilerliyo-
ruz yıllardır etkisindeyiz… İşte son
çokça söylendi ama liberallerin
ruz belki. Ancak müzikte yeni bir
dönemde de Roman izliyoruz artık,
özgürlük illüzyonlarıyla yanıltılan,
dönem gibi bir yaklaşım için henüz
Çingene yok, çünkü anlamı kötü.
yaşam hakkı iyiden iyiye elin-
elimizde yeterli yaşanmışlık ve veri
Kimlik siyasetine konu olduğu
den alınan, baskıyı omuzlarında
olmadığını düşünüyorum.
sürece de yeniden inşa edilmiş
hissetmiş bir halkın “yetmez ama
şekillerde izleyeceğiz, aracımız
evet” e karşı “yeter artık halk
hep müzik ve dans olacak. Çünkü
sokakta” dediği bir isyandı. Sınıfsal
Söyleşi: Hande Gazey
71
72
Download