Dinsel Etkiler Altında

advertisement
toplum ve hekim
Dinsel Etkiler Altında
Düşün ve. Hekimlik
Doç. Dr. Nevzat EREN
H. V.
Tıp
Fakültesi Halk
Sağlığı
Anabilim Dalı
Dinlerin hemen hepsi, insanlara insan sevgisi ve hastalara
duygusu ile yaklaşım buyurduklanndan, hasta bakımı
ve özelIlkle analıkla ilgilenmlşlerdir. özellikle devlet erkinin
ortadan kalktıeı zamanlarda, toplum içinde örgütlü tek kurum olarak, sa~lık/hastalıkla yakından ilgilenmişler ve bu
alanda önemli gelişmelerin ortaya çıkmasına olanak hazır­
lamışlardır.
acıma
i. isLAM UYGARUCı VE ISLAM HEKİMLICI
ı. K& Istim Tarihi: İslam dini tek tanncı dinlerin sonuncusudur. İnanca göre bu dinin kuralannı Muhammed 'e
Tann bildirmiştir. Kutsal Kitabı Kuran'dır. Tann'nın bu kuralları Muhammed 'e bildirmeye başlaması M.8. 610 yılında
olmuş, Muhammed yeni dini yaymaya birkaç yıl sonra baş­
lımıştır. O'na önce yakınları inandılar, giderek inananlann
sayısı artmaya başladı. Mekke 'nin ileri gelenleri yeni dinin
yoksullar arasında yayıldıeını görünce, giderek bu dinin kendi çıkarlanna zarar vereceeini düşündüler ve müslümanlara
baskı yaptılar. Muhammed ve O'na inanan bazı yakın arkadaşlan M.S. 622 yılında, daha güvenilir bir yer oldu~nu düşündükleri Medine Kenti 'ne göçtlller.·Burada bir kent devleti
örgiitledUer. Bu kentteki halk arasında yeni din hızla yayıldı
Giderek kent çevresindeki kabileler arasında da müslümanlık yayılmaya başladı. Bunun üzerine Mekke zenginleri ile
42
öğretim
üyesi
müslümanlar arasında bazı savaşlar oldu (Bedir M.S. 624,
Uhud 625 ve Hendek 627). Muhammed 630 yılında Mekke'
yi kendisine inanmayanlardan aldı ve M.8. 632 yılında öldü.
öldü~ zaman Arap Yanmadası'nın batı yakasınm oldukça
geniş bir bölümü ele geçirilmişti ve bu bölge halklan da
müslüman olmuşlardı.
O'nun ölümünü Izleyen döneme islam tarihinde 'dört halife dönemi' adı verilmektedir. Bu halifeler sırası ile Ebubekir, ömer, Osman ve Ali'dir. ömer döneminde Suriye, Irak,
Batı İran, Mısır ile Trablus 'a kadar olan Kuzey Afrika İslam
Devleti 'ne katıldı. Halife Osman döneminde ise İran 'ın tümü, Türkistan ve Kuzey Batı Afrika ile İspanya ele geçirildi.
Dört halife dönemi sonunda İslam tmparatorlu~ geniş lemesinin hemen hemen sonuna varmıştı.
İslam İmparatorlu~ 'nun sınırlan içinde araplann yamsıra türkler, hanlılar, berberler, kpotlar ve hristiyan dinine
baeıı deeişik kökenli topluluklar vardı. Bu nedenle bu karmaşık toplumun yarattıeı uygarlıea, her toplulu~n ayn
ayn katkısı olmuştur. Uzun yıllar bu uygarlıea 'arap uygarheı' adı verilmiştir. Sonralan bu terimin, yukardaki nedenlerle yanlış oldu~ anlaşılmış ve 'islam uygarlıeı' adı kullanılmaya başlanmıştır. Giderek islam imparatorlueu içinde
islam olmayan toplumlann önemi göz önüne alınmış ve bu
kez bu uygarlıea 'İslam Ülkeleri 'ndeki Uygarlık' adı verilmiştir.
ARALIK 1987
Tanrı inancı
ve başka bazı
konularda
değişik görüşler
ileri sürülen,
zamanzaman
ortayaayrı
okullar
çıkaran
islam dini
ve düşününün
kaynakları da
değişiktir.
2. Islam Dini
a. Kaynaklan: Tann inancı ve başka bazı konularda deAişik görüşler ileri sürülen, zaman zaman ortaya ayn okullar
çıkaran islam dini ve dişününün kaynaklan da deeltiktir.
Bu kaynaklar arasında Miletos Okulu lX.işüıtiirleri 'ni, İran ve
Hint etkilerini, Zend Avesta ve Rig Veda'yı, Platon ve Aris.
toteles 'i, hristiyan skolastieini, Hellenistique ekinin verilerini, daha da eskilere gidilirse eski Anadolu 'nun ekinsel etkilerini saymak olasıdır. Bu kadar de~işik etkenlerin varlıama
karşın, islam düşüncesi yaratıcı olmaktan çok yineleyici ve
smıflandırıcıdır. Islamhem düşünsel yaşamı engelleyici bir
yanı da yoktur. Çünkü islam dininin içinden çıktıaı arap
halklan, bir kez şaşılaca~ kadar din kurallanndan baAunsız­
dırlar. Onlann tek amacı, çok yoksul olduklanndan ülkeler
ele geçirmek ve ele geçirdikleri ülkeleri soymaktır.
Bu soygunun ilginç ömeei türklerin müslüman olması sı­
rasında ortaya çıkar.Kurala göre müslüman olan, ancak
arap olmayan halklardan az vergi alınmaktadır. Bunun
üzerine, Seyhun-Ceyhun bölgesinde yaşayan türkler, topluca müslüman olmaya başlarlar. Amaçlan daha az vergi
vermektir. Bölgedeki 8.."8P yönetici, toplanan vergilerdeki büyük düşüşten ürkerek, müslüman olan her türkün
Qinnet
olması koşulunu
getirir. Wrkler !Ünnet olmaya
yanaşmazlar ve büyük kanşıklıklar çıkar. Durum BaAdat'taki halifeye iletilir. O'nun yanıtı açıktır: 'Tann
Muhammed'i yeryüzüne, insanlara doAru yolu öAretsin
diye göndermiştir, !Ünnetçi olarak deail.' Ancak, Muhammed'in !Ünnetçi olmadıAmın anlaşılması, türklerin
daha çok müslüman olmasına, vergilerin de azalmasına
neden olur. Arap yöneticinin duruma getirdi~i çözüm,
arap soygununun ilginç bir ömeeldir. Her yıl, ancak belirli sayıda türk müslüman olabilecektir (1)
b. Konulan: İslam inancı ve düşününün konulan, en yüce
olarak Tann 'dan başlayarak, sıra ile insan davranışla­
nna dek inen bir dizi içinde yer almaktadır. Varlık türlerinin en yüce yerinde Tann yer alır. Tann, özü yönünden
bütün olarak bilinemez. KişUlai aklın, bilgi &ücünün, anlayış
yeteneeinin sınırlannı aşar. O'nun ancak nitelikleri billnebi1ir. Bu nitelikler de O'nun görünür evrende neden oldu~ olgular aracılıAı ile kavranabilir. Tann, tüm varlıklardan öncedir, başlangıcı ve sonu yoktur. En olgun ve en yetkin varhktır. Varlık bile deeildir, kavranılamaz bir şeydir. Yaratıcı­
dır. Her şeyi bilir, her şeyi görür, her şeyi duyar. O'nun bu
varlık
43
toplum ve hekim
nitelikleri ancak düşünülebilir, bir bütün olarak kesinlikle
açıklanamaz (2).
Evren, acun Tann 'nın yapıtıdır. Başlangıcı vardır ve er
geç, sonu da olacaktır. Evrenin kusursuzlu~u Tann 'nın yüceli~ini, yaratıcı gücünün enginli~ini gösterir. Tann 'nın varlı~ı yaratılmayı, dolayısı ile evrenin varlı~ını kaçınılmaz kı­
lar.
Evrenin yaratılışı konusunda islam düşünü üç ayn görüş
ileri sürer.
Yaratma eylemi bir kez olmuştur. Tüm oluşlar ve olaylarsonradan ortaya çıkan sayısız eylemler, evrende birer
'yeniden ortaya çıkıştır.' Tann, her olayı yeniden yaratmaz.
Evren, sürekli bir yaratılma içindedir. Her oluş, sonradan
ortaya çıkan her olay yeniden ve Tann 'nın buyru~u ile
yaratılmaktadır. Yaratma olayı bir kezlik de~il, süreklidir
Evren başlangıçsızdır, yaratılmamıştır. Tann ile eşzaman­
hdır. Tann ile bir 'oluş i akışı içindedir. Kendi yasalan,
özel kurallan vardır. Her olay, kendi özü gere~i ba~ımsız
bir kurala göre ortaya çıkar.
Ruh insandan önce yaratılmış, bedene sonradan girmiştir.
Bedenden ba~ımsız bir tözdür (cevherdir). İnsanla birlikte
ölmez. ölüm, ruhun bedenden ayrılması, geldi~i Tannsal
kayna~a dönmesidir. İnsan, ruhun özünü bilemez, yalnız
dışavuran eylemlerini düşünebilir, belli ölçüler içinde yorumIanabilir. Beden ölümlü, ruh ölümsüzdür. İnsanüstü bir
ülkede ba~ımsız olarak yaşar. Yalnız Tanrı 'nın sonsuz ve sı­
nırsız ~cüne ba~lıdır. Madde ile en küçük bir ilgisi yoktur.
Bilmeyi, düşünmeyi, canlılı~ı, insan olarak eylemde bulunmayı sa~layan ruhtur.
İnsan
iki özden yapılmıştır. Biri ba~ımsız, bedene göre
olan ruh, öteki ruhtan sonra yaratılmış, gelip
geçici, yok olucu (fani) olan bedendir. Bedenin duyular
adı verilen de~işik nitelikleri vardır. Duyular, ancak ruhun
yardımı ile iş görebilirler. Bedene canlılık kazandıran ruh
duyulann çalışmasını, algı gücünün gelişmesini sa~lar. Tann
insana az bir istenç (irade-i cüziye) vermiştir. Bu istenç (irade) kişinin tannsa1 yanıdır. Tann evrenin her yerindedir. İn­
san ise belli bir yerde, sınırlı bir alan içindedir. Tann, zaman
ve ve yerle (mekanla) sınırlı de~ilken, insan sınırlıdır. Ancak
ruh, bedenin ölümü üzerine bu sınırlı varlıktan ayrılır.
başlangıçsız
Akıl
ve istenç gibi nitelikler insanlara Tann 'nın birer
ba~ışıdır. Bunlar Tannsal özelliklerdir. İnsan aklının üç
ayn başansı vardır ki bunlar inanmak, bilmek ve düşün­
mektir. İnsan, taşıdı~ı bu güçler nedeniyle inanan (iman
eden), inanmayı bilen bir varlıktır. İnsan 'ba~ımsız isten-
taşıyıcısı oldu~undan' davranış
ve eylemlerinden
Tann 'ya karşı sorumludur. Tanrı, insanı yarattık­
tan sonra, onu tüm eylem ve davranışlannda bağımsız
kılmış tır. İnsan bu yüzden yaptıklarının hesabını Tann
Katı'nda vermek zorundadır. *
De~işik görüşlerin kaynaşmasından doğan islam düşünü,
genelolarak bir dinsel ekinin ürünü olarak ele alınmak­
taysa da, gerçekte din dışı kalmış, bazan dinle çatışma­
yı, dinin ilkelerini, görüşlerini yadsıtmayı bile göze alan
okullann ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yüzden,
islam düşünü adı altında onunla bağdaşmayan düşünsel
okullann toplandı~ı da bir gerçektir.Başlangıçta dinden
do~an, sonralan
yararlandı~ı kaynakların derin etkisi
altında kalarak dinden ayrılan, dinin ileri sürdüğü görüş­
leri bazı deney verilerine, akıl ilkelerine dayanarak
çürütmeye çalışan yaygın düşünselokullar vardır. Bunların, islam dinü adı altında toplanması, ortaya atılan düşünce ürünlerinin islam dininin görüşlerine uygun olmalanndan değil, islam ülkelerinde doğup gelişmelerindendir.
İslam düşününe göre insan bilgisinin iki ana kayna~ı var·
dır. Bu kaynaklar akıl ve duyular (deneyler) dir. Bu iki kaynak islam düşünü adı altında toplanan de~işik akımların
do~masına yol açmıştır. Bir bölüm düşünür aklın özünü, genel ilkelerini gene insan aklında aramışlardır. Diğer bir bölüm düşünür ise aklın bilgi kayna~ı olamayacağını, ancak deneyle, duyular yolu ile gelen bilgileri, kendi kurallanna (aklın kurallanna) göre düzene koyabilece~ini, bilginin gerçek
kaynağının deneyolduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu düşünür­
ler tözlerden (maddelerden) bağımsız bir bilginin olmadı~ı­
nı, olamayaca~ını söylemişlerdir. üçüncü bir bölük düşünür­
ler de, tözlerin dışında bir gerçegin bulunmadı~ını, varlık
kavramı altında toplanan her şeyin töz = madde oıdu~unu
ileri sürmüşlerdir.
Bu bakımdan, islam düşüncesi içinde islamlıkla ilgisi olmayan, ondan ayrı bir yol tutan düşünce akımlannın sayısı, islam dininin kurallarına uyanların sayısından daha
çoktur. Bunlar arasında Platon ve Aristoteles 'e dayanan
akılcılar (meşaiyyeciler), İonia Düşünü 'ne ba~lı maddeciler (maddiyun, dehriyun), tüm gerçeklerin ancak sezi
yolu ile elde edilebileceğini, sezginin aklı, deneyi, duyu
verilerini her zaman aştı~ını ileri süren Yeni Platoncu'
lar (iştirakıyyun, bunlar hem Platon'un, hem de mazdeizm 'in etkisinde kalmışlardır) sayılabilir.
cinin
dolayı
*
görüş islam düşünürleri arasında tartış ma konusu olmuştur. Bazı düşünürler sonsuz istenç (irade-i külliye)
Bu
Tanrı
'da
olduğuna
göre,
işlediği
herhangi bir suçtan öfii-
rü, Tanrı 'nın insanları yargılamaa hakkı olamayacağını
ileri
sürmüşlerdir.
1- Doğan A VClO(;LU., Türklerin Tarihi. Cilt 3, Birinci Baskı, Tekin Yayınev~ Istanbul,
2. Meydan Larousse. Birinci Baskı, Cilt IV.
SÜRECEK
44
Download