T.C. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı TRAVMA GEÇİRMİŞ ANTERİOR DİŞLERDE UYGULANAN ENDODONTİK TEDAVİ SEÇENEKLERİ BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Bilal YILDIRIM Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Necdet ERDİLEK İzmir 2011 İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ VE AMAÇ 2. DENTAL TRAVMALARIN ETİYOLOJİLERİ………………..……..………....2 3. ANAMNEZ…………………………………………………………………..….4 4. KLİNİK ve RADYOLOJİK MUAYENE……………………………...…..…....5 5. DENTAL TRAVMALARIN SINIFLANDIRILMASI KLİNİK ŞEKİLLERİNE GÖRE 5.1. Ellis sınıflandırması………………………………….............................8 5.2. Andreasen sınıflandırması…………………………………….………..8 5.3. Who sınıflandırması…………………………………………..…………9 6. TEDAVİ VE PROGNOZ 6.1. Kuron kırıkları……………………………………………….…...….…..11 6.2. Kuron-kök kırıkları……………………….……………………….…......14 6.3. Kök kırıkları…………………………………………………………...….15 6.4. Sarsıntı ve sublüksasyon………………..……….…………...…..…….16 6.5. Ekstrüzyon ve lateral lüksasyon……….……………….…….……..….16 6.6. İntrüzyon….……………………………...…………………………….….18 6.7. Avülsiyon………………………………………………………….…..….18 7. VAKA SUNUMU 7.1.Vaka -1……………………………………………………..……….……..23 7.2.Vaka -2……………………………………………………..….…….…….28 . 7.3.Vaka-3…………………………………………………………….....…….32 . 8.SONUÇ 9.ÖZET 10.KAYNAKLAR 11.ÖZGEÇMİŞ ÖN SÖZ Dental travmalar diş hekimliğinde oldukça sık karşımıza çıkmaktadır. Diş hekimliğinde oldukça sık karşılaşılan vakalardan birisi de diş fraktürleridir. Diş travmalarının tedavisinde gerekli teorik bilgi düzeyinin yetersiz olması, alet ve ekipman eksikliği ve ekonomik nedenlerden dolayı bu ntür olgularda genellikle çekim endikasyonu koyulmaktadır. Oysa ki, özellikle tek köklü dişlere ait travma vakalarının birçoğu çeşitli yöntemler kullanılarak dişin ağızda tutulmasını sağlamaktadır. Bu tezde diş dokularını ilgilendiren fraktürleri sınıflandırarak, tedavi öncesinde göz önünde bulundurulması gereken kriterleri, tedavi sırasında ve tedavi sonrasında diş hekiminin dikkate alması gereken noktaları ve tedavi seçeneklerini araştırmayı amaçladık. Bu tez çalışmamda yardımlarından dolayı sayın tez hocam Prof. Dr. Necdet ERDİLEK’e ve sorumlu asistanım Dt. Kadir Tolga Ceyhanlı’ya teşekkürü borç bilirim. İzmir 2011 Stj. Diş Hekimi Bilal Yıldırım 1.GİRİŞ Anterior dişlerde meydana travmatik diş yaralanmaları çocuk ve yetişkin bireylerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu travmatik yaralanmalarda ancak protetik olarak restorasyonu mümkün olmayan durumlarda çekim düşünülebilir. Özellikle anterior diş yaralanmalarında eğer çekim düşünülüyorsa, bölgenin hızlı bir şekilde estetik açıdan restorasyonu düşünülmelidir. Dişlerde ve periodonsiyuma gelen travmatik kuvvetler, çeşitli yönlerde ve farklı boyutlarda yıkıma neden olabilir. Travmatik anterior diş kırıkları dental yaralanmaların yaygın bir seklidir ve tedavileri diş hekimliğinde önemli bir yer tutar. Travma nedeniyle hastalar, hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkilenirler. Bu durum travma geçiren çocukların ailelerini de kaygılandırmaktadır. Travma nedeniyle etkilenen daimi diş, hasta açısından neden olabileceği fonksiyonel bozukluklarla birlikte özellikle genç hastalarda estetik açıdan da büyük bir problem olarak nitelendirilmektedir. Diş hekimleri günlük çalışmalarında, anterior dişlerde travma sonucu oluşan kırıklarla sık olarak karşılaşmaktadırlar. Çocuklarda daimi kesicilerin kırılma sıklığının %5 ile %2 arasında olduğu bildirilmiştir. Diş dokusu kaybının vertikalden çok horizontal olduğu izlenmektedir. Travmadan en çok üst santral ve lateral dişler etkilenir ve bu dişlerin konumları da yaralanma şiddetinde önemlidir. Anterior diş kırıkları, ağrı, fonksiyon kaybı ve kötü estetiğin yanı sıra hastada psikolojik sorunlara da yol açabilmesi itibariyle özel öneme sahiptir. 2.DENTAL TRAVMALARIN ETİYOLOJİLERİ Travma sonucu kırılan dişlerde, genellikle travmaya neden olan etkili iki faktörden birisi; -Öncelikle çocuklar daha sonra 13-19 yaş arası bireylerde sportif aktiviteler esnasında, bisikletten düşme, paten, kayak kazaları ve boş zamanlarda yapılan faaliyetler sonucunda meydana gelir. -İkincisi yetişkinlerde, diş kırıklarını kolaylaştıran nedenler, büyük restorasyonlar, çürük ve ortodontik tedavilerdir. Resim 1: Dental travmalarda etyololoji Düşme sonucu dental yaralanmalar süt dişli çocuklarda %80,4 oranı ile ilk sırayı alırken, çarpma %11,8 ile ikinci sırada yer alır. Kırıklar, otomobil kazaları, sportif aktiviteler, kavgalar, okluzal fonkisyon veya fonksiyon sonrası stresler sonucu oluşmaktadır. Ülkemizde ise trafik kazaları, eşlere dayak, işkence, alkolizme bağlı şiddet, damdan düşme, iş kazaları etyolojik nedenler arasında önemli bir yer tutmaktadır(1). Dentoalveolar ve perioral yumuşak doku yaralanmaları, çeşitli travmalara bağlı olarak sık gelişir. Genel olarak kavga, düşme, trafik kazası, spor yaralanmaları ve oyun kazaları gibi travmalar sonucu görülür. Diş hekimleri, travma sonucu ağız içi kanamasıyla kliniklere başvuran hastalarda, etkili ve doğru tedavi yapabilecek bilgi ve donanıma sahip olmalıdır. 2 Dentoalveolar yaralanmalar, ya doğrudan dişlere gelen travma sonucu ya da dolaylı olarak görülür. Perioral yumuşak doku yaralanmaları genellikle bu vakalara eşlik eder (2). Çene-yüz bölgesine gelen travmanın şiddeti, çarpan cismin elastikliği, şekli, geliş yönü, dudakların ve dişer yumuşak dokuların bu kuvveti ne derece azalttığı, diş ve çene yapısının sağlamlığı sert ve yumuşak dokuda meydana gelebilecek hasarı belirleyen unsurlardır (2). En sık travmatik yaralanmaların üst kesicidişlerde ortaya çıktığı bildirilmiştir. Bu tip travmatik vakalarda dişin çekilmeden sağlıklı bir çiğneme yapması, iyi bir estetik görünüm sağlaması ve konuşmadaki fonksiyonları açısından ağızda devamlılığı 3 istenir (3). 3.ANAMNEZ Teşhisin birinci aşaması doğru anamnez alınmasıyla başlar. Hastaya sorulacak sorular: 1-) Hastanın adı, yaşı, adresi, telefon numarası ve diğer demografik bilgiler vakit kaybetmeden sorulmalıdır. 2-) “Kaza ne zaman olduğu?” sorulacak en önemli sorulardan biridir. Çünkü yapılan çalışmalarda avülse olmuş dişin erken reimplantasyonu prognozu olumlu olarak etkilemektedir. Benzer sonuçlar kuron ve alveol kırıklarında ve yer değiştiren dişlerin tedavisinde gözlenmiştir. 3-) “Yaralanma nerede olduğu?” sorusu bakteriyel ve kimyasal kontaminasyonu belirlemek için önemlidir. Oyun alanında düşen çocuklarda yara kontaminasyonu olacağından tetanoz profilaksisi gereklidir. 4-) “Yaralanma nasıl olduğu?” sorusu travmanın şeklini belirler. 5-) “Hangi tedaviler yapıldığı?” sorusu avulse dişin hangi ortamda diş hekimine getirildiğini belirler. 6-) “Kaza bölgesinde diş kırık diş parçası görüldü mü?” sorusu sorulmalıdır. Klinik muayenede ağızda eksik veya kırık diş tespit edilmiş ve anamnezde kırık parça kaza alanında tespit edilmemişse, göğüs ve batın boşluklarının ve perioral yumuşak dokuların radyolojik muayenesi yapılarak bu bölgelerde diş dokusunun olup olmadığı tespit edilmelidir. 7-) “Hastanın genel sağlık durumu nedir?” sorusu ile ilaç alerjisi, kalp hastalığı, kanama hastalıkları ve diğer sistemik durumlar ve o andaki tedavi durumu değerlendirilmelidir. Çünkü bu hastalıkların varlığı diş hekiminin tedavi planını etkilemektedir. 8-) Hastada bulantı, kusma, bilinç kaybı, unutkanlık, baş ağrısı, görme bozukluklarının ve konfüzyon olup olmadığı sorulmalıdır. Bu semptomların varlığının onaylandığı durumlarda, (intrakraniyal yaralanmayı gösterir) derhal medikal konsültasyon yapılmalıdır. Avülse olmuş dişi kurtarayım derken hastanın hayatı riske atılmamalıdır (2). 4 4.KLİNİK VE RADYOLOJİK MUAYENE KLİNİK MUAYENE Klinik muayene teşhis aşamasının en önemli basamaklarından biridir. Dentoalveolar travmaya maruz kalan hastanın muayenesinde diş hekimi sadece dentoalveolar bölgeye odaklanmamalıdır. Klinik muayenede hastanın esas şikayeti, nörolojik muayene, ekstraoral muayene, intraoral yumuşak doku muayenesi, sert doku muayenesi ve radyolojik muayeneler yapılmalıdır. Hastanın travma hikayesi ve esas şikayeti alındıktan sonra hekim hastanın nörolojik ve diğer medikal şikayetlerini değerlendirmelidir. Dental yaralanmalar baş ve boyun bölgesindeki diğer yaralanmalar ile birlikte görülebilmektedir. Hastanın iletişiminin olup olmadığı (şuur kaybı), solunum problemi ve göz hareketlerinde bir sorun varlığı tespit edilmelidir. Hastanın başının sağa-sola hareketi, dil ve dudakta his kaybı, kulak çınlaması, kaza sonrası ısrarcı baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı olup olmadığı hastaya sorulmalıdır. Bu sorulardan herhangi birinden pozitif cevap alınırsa uygun medikal tedavi gerçekleştirilmelidir (2). Klinik muayenede incelenecek bölgeler: a-) Ekstraoral yumuşak dokular: Ekstraoral olarak hastanın baş ve boyun bölgesinde deride laserasyon (yırtık), abrazyon (sıyrık) ve kontüzyon (ezilme) olup olmadığı kontrol edilmelidir. Eğer laserasyon varsa derinliği belirlenmelidir. Parotis kanalı, fasiyal sinir gibi vital yapıların varlığı belirlenmelidir. Hastanın normal kemik konturlarında deviasyon varlığı tespit edilmelidir. Hasta ağzını açıp kapatırken temporomandibuler eklem ekstraoral olarak palpe edilmelidir. Zigomatik ark, mandibuler açı ve mandibulanın alt yüzeyi bilateral olarak palpe edilip, ağrı ve şişlik olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yüz, yanak, boyun ve dudaklarda ezilme varlığı değerlendirilmelidir. Bu bulgular kemik kırığın ipuçları olabilir. b-) İntraoral yumuşak dokular: Dentoalveolar yaralanmalarda intraoral yumuşak doku yaralanmaları çok sık görülür. Klinik muayeneden önce ağızdaki pıhtı temizlenmeli ve ağız serum ile yıkanmalıdır. Kanamalı alan 5 genellikle gazlı bezle tampona cevap verir ve kanama durur. İntraoral yumuşak doku muayenesinde dudak, dil, yanak, damak ve ağız tabanında laserasyon, yumuşak doku kaybı ve bu bölgeleri besleyen damarlardaki hasar tespit edilmelidir. Fasiyal ve lingual dişeti, oral mukoza, ramusun ön kenarı palpe edilerek şişlik ve hassasiyet olup olmadığı kontrol edilmelidir. Laserasyon olduğu durumlarda, diş veya kırık diş parçası gibi yabancı cisimlerin yumuşak dokulara gömülüp gömülmediği radyolojik olarak incelenmelidir. c-) Çeneler ve alveol kemiklerinde kırık olup olmadığı muayene edilmelidir. Çene kemiklerindeki kırıklar genellikle palpasyonla teşhis edilir. Ancak travma sonrası aşırı ağrıya bağlı muayene zorlayabilir. Ağız tabanındaki ya da vestibüldeki kanama çene kırığının işareti olabilir. Alveol segmentindeki kırık ise palpasyon ve inspeksiyonla teşhis edilir. d-) Kuron kırığı ve pulpa ekspozisyonun muayene edilmesi: Doğru muayene için önce pıhtı temizlenmelidir. Kırığın derinliği önemlidir. Mine, dentin ve pulpayı içerip içermediği saptanmalıdır. e-) Dişlerdeki yer değişikliği: Diş her yönde hareket edebilir. Genellikle bukkolingual yönde hareket eder. Dişler ekstruze, intruze veya avulse olabilir. f-) Dişlerde mobilite: Dişlerdeki vertikal ve horizontal mobilite muayene edilmelidir. Dişlerde mobilite varsa kök ve alveol kırığınıdan şüphelenilmelidir. g-) Dişlerde perküsyon muayenesi: Dişlerde yer değişikliği olmadan perküsyonda ağrı varsa periodontal ligamentteki hasarı gösterir. h-) Pulpa testi: Vitalite testi tedavi planını belirler. Ancak akut travma sonrası dişlerden hatalı (negatif) cevap alınabilir. Bu nedenle travmadan bir kaç hafta sonra endodontik tedavi yapmadan önce vitalite testi yenilenmelidir (2). 6 Radyolojik Muayene Okluzal ve periapikal röntgenler kombine olarak kullanılmalıdır. Radyolojik muayene ile kök kırığı varlığı, intruzyonun veya ekstruzyonun derecesi, periapikal lezyonlar, kök gelişimi, kök kanalları, pulpa, çene kırıkları, yumuşak dokuda diş parçaları ve yabancı cisimler incelenebilir. Kök kırıklarının tespiti için röntgen ışını kırık hattına paralel olmalıdır. Tek bir radyografi kök kırıklarını belirlemek için yeterli olmayabilir. Farklı vertikal ve horizontal açılardan alınan görüntüler gerekebilir. Yer değiştirmiş diş, periodontal aralıkta genişlemeye neden olur. Ekstruze dişte periapikal radyolu sent alan görülür, intruze dişte ise lamına dura ve periodontal aralık ortadan kalkar. Yumuşak dokuda yabancı cisim tararken film alveol kemiğin labialine yerleştirilmeli ve ışının dozu düşürülmelidir (2). 7 5.DENTAL TRAVMALARIN SINIFLANDIRILMASI KLİNİK ŞEKİLLERİNE GÖRE Travmalar, değerlendirilmeleri ve tedavi planlamasında kolaylık sağlanması amacı ile çeşitli şekillerde sınıflandırılmışlardır. Bunlar arasında en çok kullanılanlar Ellis, Andreasen ve Who sınıflandırılmalarıdır (4). 5.1.Ellis sınıflandırması Sınıf 1: Sadece mineyi ilgilendiren kron kırıkları Sınıf 2: Mine ve dentini ilgilendiren kron kırıkları Sınıf 3: Pulpanın açığa çıktığı komplike kron kırıkları Sınıf 4: Devitalize olmuş dişler (kronda kırık olsun veya olmasın) Sınıf 5: Dişin alveolünden çıkması (avülsiyon-eksartikülasyon) Sınıf 6: Kök kırıkları; 1/3 apikalde 1/3 orta üçlüde 1/3 koronalde Sınıf 7: Dişin alveol içinde yer değiştirmesi (kök ve kron kırığı yoktur) Sınıf 8: Tüm kronun dişeti seviyesinden kırıldığı ve yerinden oynadığı durum. 5.2.Andreasen sınıflandırması Andreasen sınıflandırmasında, travmanın etkilediği dokulara göre gruplandırma yapmaktadır. Buna göre; Sert diş dokuları ve pulpa yaralanmaları a. Minede oluşan çatlaklar b. Mine kırıkları (komplike olmayan kron kırıkları) c. Mine ve dentin kırıkları (komplike olmayan kron kırıkları) d. Mine, dentin ve pulpayı içeren kırıklar (komplike kron kırıkları) e. Mine, dentin ve sementi içeren kırıklar (komplike olmayan kron- kök kırıkları) f. Mine, dentin, sement ve pulpayı kapsayan kırıklar (komplike kron8 kök kırıkları) g. Dentin, sement ve pulpayı kapsayan kök kırıkları -Periodontal doku yaralanmaları: a. Sıkışma, konküzyon: Diş ve destek dokularda anormal bir gevşeme veya yer değiştirme olmaksızın perküsyona karşı geçici duyarlılık b. Sublüksasyon: klinik veya radyografik olarak dişte görünür bir yer değiştirme olmadan diş ve destek dokularda anormal gevşeme c. Lateral Lüksasyon: Dişin eksantrik yer değiştirmesi d. İntrüzyon, gömülme: Dişin, alveolar kemiğin derinliklerine doğru yer değiştirmesi e. Ekstrüzyon: Dişin, alveol soketinin dışına doğru hareket etmesidir f. Avulsiyon: Dişin alveol soketinden dışarı doğru tamamen yer değiştirmesi, terk etmesidir. 5.3.Who sınıflandırması 1) Mine çatlağı 2) Komplike olmayan kron kırıkları: Bu grupta sadece minede olan kırıklar ya da mine ve dentini içine alan fakat pulpanın açılmadığı kırıklar yer alır. 3) Komplike kron kırıkları: Mine ve dentini içine alan aynı zamanda pulpanın ekspoze olduğu kırıklardır. 4) Komplike olmayan kron-kök kırıkları: Kırık mine, dentin ve sementi içine alır, fakat pulpa ekspoze olmamıştır 5) Komplike kron-kök kırıkları: Kırık mine, dentin ve sementi içine alır, aynı zamanda pulpa açılmıştır. 6) Kök fraktürleri: Dentin, sement ve pulpayı içine alan kırıklardır. 7) Kontüzyon: Dişte yer değiştirme olmaz fakat perküsyona hassasiyet vardır. 8) Sublüksasyon: Şiddetli bir travmadan sonra dişin mobil, uzamış ve ağrılı haline denir. 9) İntrüzyon: Dişin alveol soketine doğru gömülüp okluzal çizginin altına inmesidir. 9 10) Ekstrüzyon: Dişin alveol soketinden çıkması fakat tamamen ayrılmamasıdır. 11) Lateral Lüksasyon: Alveol soketin ezilmesi ve kırılması sonucu dişin aksiyal yönde yer değiştirmesidir. 12) Eksartikülasyon (total avülsiyon): Dişin alveol soketinden tümden uzaklaşmasıdır. 10 6.TEDAVİ VE PROGNOZ 6.1.Kuron kırıkları Kuron kırıkları ikiye ayrılır: a-) Sadece mine ve dentini içeren kuron kırıkları: Sadece mineyi içeriyorsa keskin kenarlar cila frezleri veya diskleri ile Resim 1: Kron fraktürü möllenir (enameloplasti). Daha sonra yerel fluorür uygulaması yapılır. Simetrik diş ile estetik fark oluşacaksa, aynı işlemler simetrik dişe de yapılabilir. Kırık mölleme ile tedavi edilemeyecek durumdaysa veya dentini de içine alıyorsa direkt kompozit restorasyon yapılır. Hasta takibi ilk ay her hafta (klinik ve radyolojik), daha sonra 3. ve 6. aylarda ve yıllık olarak yapılır. Ayrıca vitalometrik ve radyografik muayene yapılarak pulpanın travmadan etkilenmediğine emin olunmalıdır. Eğer kırık diş parçası hasta tarafından getirilmiş ise, bu parça adeziv rezin ile dişe yapıştırılabilir.(4) b-) Pulpayı ekspoze eden kuron kırıkları: 11 Enfeksiyon yoksa pulpa kuafajı, enfeksiyon varsa kök kanal tedavisi yapılabilir. (4) Resim 2: Kronun adeziv ile yapıştırılması Pulpanın etkilenmediğine emin olunmalıdır. Eğer kırık diş parçası hasta tarafından getirilmiş ise, bu parça adeziv rezin ile dişe yapıştırılabilir (4). Mineyi, dentini ve pulpayı içine alan kırıklarda ise temelde dört farklı tedavi yöntemi olabilir. 1-) Direkt kuafaj: Direkt kuafaj yaptıktan sonra üzerine direkt kompozit restorasyon veya kırık parça ile restorasyon yapılabilir (4). 2-) Parsiyel amputasyon: Parsiyel amputasyon yapıldıktan sonra, kırık parça ile restorasyon, direkt kompozit restorasyon veya indirek veneer restorasyon yapılır. 12 3-) Amputasyon: yapıldıktan Amputasyon sonra, restorasyon, kırık parça direkt restorasyon veya ile kompozit indirekt vener restorasyon yapılabilir. 4-) Kanal tedavisi: Kanal tedavisi yapıldıktan sonra, restorasyon, restorasyon kırık parça direkt veya restorasyon ile kompozit indirekt yapılabilir. vener Tedavi seçenekleri değerlendirilirken, diş sert dokularında meydana gelen madde kaybının miktarı, estetik, fonksiyon ve hastanın beklentisi göz önünde bulundurulmalıdır. Direk kompozit restorasyon, eğer hasta yanında getirmişse kırık parçanın dişe yapıştırılması, post uygulaması ve direkt kompozit kırıklarının restorasyon, tedavileri indirekt porselen arasında 13 lamina yer restorasyonu almaktadır kuron (4). 6.2.Kuron-kök kırıkları Kuron-kök kırıkları horizontal yönde travma geldiğinde meydana gelir. Kuron kırığı oblik olarak palatinal bölgede alveol kemiğinden içeri doğru uzanabilir. Klinik muayenede kuronal parçanın hareketli olmasıyla teşhis edilir. Palatinaldeki kırık, merkezi röntgen ışınına dik olduğu için radyolojik olarak teşhisi oldukça zordur. Eğer kırık hattı alveol kemik seviyesinin üzerinde ise kırık parça alınır ve restorasyon yapılır. Ancak kemiği kırık seviyesinin gingivektomi yapıldıktan hattı alveol altında ise ve osteotomi sonra restorasyon yapılır. Kırık hattı cerrahi işlemden sonra restorasyon yapılmasına izin vermeyecek oranda derinde ise kuronal parça ile birlikte kök de cerrahi olarak çıkartılır (5). Kırık hattı alveol kemik seviyesinden çok aşağıda ise kırık dişin köküne stratejik olarak ihtiyaç var ise ekstrüze edildikten sonra restorasyon yapılır .(5) 14 kök ortodontik olarak 6.3.Kök kırıkları Pulpayı, periodontal ligamenti, dentin ve sementi içine alan kırık şeklidir. Genellikle horizontal yönde gelen travma sonucu gerçekleşir. Teşhisi için farklı yönlerden alınmış radyografilere ihtiyaç duyulur. Eğer travma sonrası pulpa dokusu canlı ise iki parça arasında dentin kallusu oluşarak iyileşme gerçekleşir. Pulpa yaralanması var ise kuronal parçasının pulpa revaskülarizasyonu kırık iyileşmesinden önce gerçekleşir. Tedavisinde yer değiştiren kuronal parça yerine yerleştirilir ve 3 aylık splint tedavisi ile stabilite sağlanarak sert doku kallusu oluşumu sağlanabilir. 3, 6 haftalık ve 3 aylık kontrollerde sonrasında pulpa nekrozu varsa kanal tedavisi Kırık hattı kök uygulanır. kökün orta bölümünde ise, uzun süreli kalsiyum hidroksit tedavisi yapılarak apeksifikasyon sağlanır. Kuvvetlerden uzaklaştırılma gereği duyulmamıştır. Kırık hattında meydana gelecek iyileşme (sert doku oluşumu) parçaların yakınlığına, ve birbirine hareketsizliğine enfeksiyonun olup olmamasına bağlıdır. Yapılan araştırmalara göre enfeksiyon sebebi pulpa ve dişeti cebidir. Jacobsen ve arkadaşları koronal yapı daha fazla deplase olduğunda prognozun daha kötü olduğunu bildirmişlerdir. Kök kırığını takiben apikal kısımdaki pulpanın kalsifikasyonu veya hem apikal hem de koronal kısımdaki pulpanın kalsifikasyonları 15 görülebilir. Yapılan çalışmalarda kök kırığı gelişen dişlerin %77' sinde tamir olayı gözlenir iken %20' sinde pulpada nekroz gelişmektedir (6). 6.4.Sarsıntı ve sublüksasyon Sarsıntı, akut travma sonrası periodontal ligamente ve pulpaya gelen minor doku hasarını ifade eder. Periodontal aralıktaki ödem ve hemorajiye bağlı olarak perküsyonda ve çiğneme sırasında travmaya uğrayan dişte ağrı olur. Radyolojik olarak patolojik birbelirti görünmez. Diş vitalometrik teste pozitif cevap verir (7). Sublüksasyonda ise travma şiddeti sarsıntıya göre daha fazladır ve bazı periodontal ligamentlerde yırtılmaya neden olur. Diş lüksedir fakat pozisyonunu değiştirmemiştir. Tedavisinde travmaya maruz kalan dişler okluzyondan çıkartılır ve 2 hafta yumuşak diyet önerilir. 6.5.Ekstrüzyon ve lateral lüksasyon Ekstrüzyonda, pulpa ve periodontal dokular etkilenir. Akut travma sonrası dişin soketinden yükselmesini ifade eder. Palatinal periodontal ligamentler dişi alveol soketinde tutarak avülsiyonu engeller (8). 16 Lateral lüksasyonda ise horizontal yönde gelen travma sonrası, dişin kuronu palatinal yönde, apeksi ise labial yönde hareket eder. Bu hareket alveol kemik duvarlarında kontüzyon veya kırığa neden olur. Lateral lüksasyon,periodontal ligamentlerde, dokusunda pulpada ve kompresyona kemik veya yırtılmaya neden olur. Ekstrüzyonda diş aksiyal yönde alveol soketinden dışarı çıkar ve aşırı derecede lüksedir. Periapikal radyografi teşhiste oldukça yardımcı olur. Ekstruzyonun tedavisi, dişin repozisyonunu takiben fiksasyonu içerir (9). Fiksasyonda asit-etch splintler 2-3 hafta süre ile uygulanmalıdır. Eğer tamamlanmamış ise Hertwig epitel kınının geri dönüşümsüz hasarı sonucu kök formasyonu engellenir. Lateral lüksasyonun tedavisi, alveol kırığının fragmanlarının ve diş parmak basıncı ile repozisyonundan sonra 3 haftalık kompozit splintleme uygulamasını içermektedir. Tedavi sonrası eksternal kök rezorpsiyonu ile karşılaşılabilir. Bu durumda kalsiyum hidroksit ile kök kanal tedavisi yapılır (10). 17 kök formasyonu 6.6.İntrüzyon Aksiyal yönde gelen travmaya bağlı olarak pulpa ve dişi destekleyen dokuların hasarı sonucu, dişin alveol kemiğine gömülmesidir. Ortaya çıkan hasar, hastanın yaşına bağlı olarak değişebilir. Erişkinlerde intrüze olan dişin kuron yüksekliğinin yandaki dişe göre farklı olması ile teşhis gerçekleşir. Karışık dişlenme döneminde ise teşhis güçtür çünkü intrüzyon diş sürmesini taklit edebilir. Tedavi seçeneği kökün gelişim aşamasına göre değişiklik gösterir. Kök oluşumu tamamlanmamış ise dişin kendiliğinden sürmesi gerçekleşebilir. Bu işlem sırasında hasar görmüş servikal alveol kemiği ve pulpa tamir edilir. İyileşme süresinde kök rezorpsiyonu gelişmiş ise kanal tedavisi gerçekleştirilir (11). Kök oluşumu tamamlanmış ise spontan olarak diş sürmeyebilir. Bu durumda diş ortodontik olarak ekstrüze edilir. 6.7.Avülsiyon Avülsiyon genellikle kök oluşumunun tamamlanmadığı ve periodonsiyumun çok esnek olduğu genç bireylerde görülür. Horizontal yönde gelen travma sonrası diş tamamıyla soketinde çıkar. Avülsiyonun tedavisi olan reimplantasyonun başarısı, tamamen dişin alveol soketi dışında tutulma süresine ve saklama ortamına bağlıdır. Dişin kontaminasyonunu azaltmak için, diş ağız ortamı dışında mümkün olduğunca az tutulmalıdır. 18 Avülse olmuş diş, fizyolojik bir ortam olan ağız ortamında (dil altında), Hank solüsyonu, sütte, kanda, tükürükte, doku kültür ortamında veya serum fizyolojik içerisinde muhafaza edilerek hekime getirilmelidir(12). Reimplantasyondan önce yabancı cisimleri ve bakterileri kök yüzeyinden uzaklaştırmak için diş yıkanır. Bu işlem iyileşme sürecinde ortaya çıkabilecek enfeksiyonu önler. Pıhtıyı uzaklaştırmak için alveol soketinin de yıkanması gerekir; aksi takdirde reimplantasyon dişin ankilozu ile sonuçlanabilir(13). Dişin reimplantasyonundan sonra esnek bir splint uygulanır. Travma sonrası hastaya antibiyotik tedavisi uygulanır ve tetanoz aşısı yapılır. Splint 7 gün sonra çıkartılarak ankilozu önlemek için diş fonksiyona getirtilir(12). Diş kök oluşumunu tamamlamış çıkartıldıktan hemen sonra kanal tedavisi gerçekleştirilir. 19 ise splint Apeksi açık dişlerde ise pulpanın revaskülarizasyonu ihtimali olduğu için kanal tedavisi uygulanmaz. Diş takip edilerek pulpada enfeksiyon ve rezorpsiyon varsa kanal tedavisi yapılır. Avülsiyon olgularında uygulanacak tedavi seçeneklerini avülse dişin kök gelişim seviyesi ve dişin replantasyon öncesine kadar saklandığı ortam ve geçen zaman belirlemektedir. 1-)Kök ucunun kapalı olduğu dişler; A. Avülse diş kliniğe gelmeden önce yerine yerleştirilmişse; İlgili bölge serum fizyolojik ya da klorheksidinle temizlenir(12). Dişin normal pozisyonda replante edilip edilmediği klinik ve radyografik olarak değerlendirilir. Esnek bir splintle 2 hafta süreyle splintlenir. Hastaya sistemik olarak antibiyotik verilir (bu konuda ilk tercih tetrasiklin grubu antibiyotiklerdir). B. Avülse diş uygun bir sıvı içinde saklanmış ya da 60 dakikadan az bir süre 20 kuru kalmışsa; Diş parmak basıncıyla replante edilir(12). Dişin normal pozisyonunda olduğu radyografik ve klinik olarak kontrol edilir. Daha sonra diş komşu dişlere esnek bir splintle 2 hafta süreyle splintlenir. Hastaya daha önce belirtildiği gibi sistemik antibiyotik verilir(12). Kök kanal tedavisi replantasyon sonrası 710 gün içinde uzaklaştırılmadan Final kök ve splint yapılmalıdır. kanal dolgusu yapılana kadar kanal içersine kalsiyum hidroksit yerleştirilir. Hastaya daha önce belirtildiği gibi önerilerde bulunulur. C. Avülse dişin ağız dışında kuru olarak geçirdiği zaman 60 dakikadan fazlaysa; Bu replantasyonun durumda uzun dönem prognozu son derece zayıftır(11). Periodontal ligament nekrotik olduğundan ankiloz ve kök rezorbsiyonu meydana gelir. Kanal tedavisi replantasyon öncesi yapılabileceği gibi replantasyonu takiben 7-10.günler arasında da yapılabilir. Soketteki pıhtı serum fizyolojikle temizlenir. Diş üzerindeki canlılığını yitirmiş periodontal doku artıkları uzaklaştırıldıktan sonra 20 dakika süreyle%2 lik sodyum florür solüsyonunda bekletilir. Diş nazikçe ve parmak basıncıyla replante edilir. Daha sonra 4 hafta süre ile kullanılacak esnek bir splint uygulanır. Hastaya standart antibiyotik uygulaması verilir. Kök kanal tedavisi replantasyon sonrası 7-10 gün içinde ve splint uzaklaştırılmadan yapılmalıdır. Final kök kanal dolgusu yapılana kadar kanal içersine kalsiyum hidroksit yerleştirilir(12). 21 2) Apikal foramenin açık olduğu dişlerde; A. Avülse diş kliniğe gelmeden önce replante edilmişse; İlgili bölge su, serum fizyolojik ya da klorheksidinle temizlenir. Diş yerinden çıkarılmaz. Dişin normal pozisyonda replante edilip edilmediği klinik ve radyografik olarak değerlendirilir. 2 hafta süreyle esnek bir splint uygulanır. Hastaya daha önce belirtildiği gibi sistemik antibiyotik verilir. Gelişmekte olan dişlerin replantasyonunda amaç pulpa dokusunda meydana gelebilecek olası revaskülarizasyona imkân sağlamaktır(12). Eğer klinik ve radyografik takip sırasında revaskülarizasyon gerçekleşmezse apeksifikasyonu sağlayacak kanal tedavisi yapılır. Hastaya daha önce belirtildiği gibi önerilerde bulunulur. B. Avülse diş uygun bir sıvı içinde saklanmış ya da 60 dakikadan az süre ile kuru kalmışsa; Diş serum fizyolojik ile yıkanır ve parmak basıncıyla replante edilir. Eğer yapılabiliyorsa replantasyon öncesi kök yüzeyi minocycline hydrochloride microspheres (Arestin) ile kaplanır. Dişin normal pozisyonunda olduğu radyografik ve klinik olarak kontrol edilir. Daha sonra diş komşu dişlere esnek bir splintle 2 hafta süreyle splintlenir. Hastaya daha önce belirtildiği gibi sistemik antibiyotik verilir. Eğer revaskülarizasyon gerçekleşmezse kök kanal tedavisi yapılır. Hastaya daha önce belirtildiği gibi önerilerde bulunulur(13). C. Avülse dişin ağız dışında kuru olarak geçirdiği zaman 60 dakikadan fazlaysa ; Bu durumda prognoz son derece zayıftır. Periodontal ligament nekrotik olduğundan ankiloz ve kök rezorbsiyonu meydana gelir. Dişin üzerindeki artıklar temizlenir ve kanal tedavisi yapılır. Diş yirmi dakika süreyle %2’lik sodyum florür solüsyonunda bekletilir. Parmak basıncı ile sokete yerleştirilir. Daha sonra dişe 4 hafta süre ile esnek bir splint uygulanır. Hastaya daha önce bahsedilen sistemik antibiyotik ve tedavi sonrası öneriler verilir. Bu tedavi 15 yaşından küçük olgularda uygulandığında ankiloz ve buna bağlı olarak 1 mm’ den fazla infrapozisyon gelişirse alveoler kemiğin vertikal gelişimini korumak amacı ile dekoronasyon tedavisi önerilmektedir(14). 22 7.VAKA SUNUMU 7.1.Vaka-1 12 yasında bir kız çocuğu, alt santral dişlerinde bisiklet kazası sonucu travmaya bağlı kırık şikayeti ile Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalına başvurdu. Alınan anamnezde, kırık diş parçalarının kaybedildiği, travmayı takiben iki hafta geçtiği, hastanın herhangi bir sistemik hastalığı ve alerjik probleminin olmadığı tespit edildi. Yapılan ağız dışı muayenede, herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Ağız içi muayenede alt santral keserlerde dişlerin kole bölgelerinde komplike kuron kırıkları teşhis edildi. Panoramik radyografide kök veya alveoler kırığa ve komşu dişlerde herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadı. Ayrıca, kırılan dişlerde mobilite belirlenmedi. Hasta ve yakınlarına diş çekimi dışındaki alternatif tedaviler hakkında bilgi verilerek bu seansta alt santral dişlere lokal anestezi yapılıp pulpa ekstirpasyonunu takiben belirlenen çalışma boyutunda kök kanalları 35 no’lu K tipi egeye kadar genişletildi. Her alet değişiminde %2,5 luk sodyum hipoklorit (NaOCl) ile kanallar irrige edildi. Kanal preperasyonlarının ardından medikal ajan olarak kalsiyum hidroksit patı (Kalsin, Aktu Dental, ,İzmir) kanala yerleştirilerek giriş kavitesi geçici olarak kapatıldı (Cavit, 3M ESPE Dental AG, Seefeld, Germany) ve hastaya bir hafta sonrasına randevu verildi Hastanın geldiği ikinci seansta, guta-parka (Sureden Corporation, Kyeonggi-do, Korea) ile alınan ana konlu periapikal radyografinin ardından belirlenenboyut doğrultusunda, AH26 (Dentsply, De Trey, Konstanz, Germany) kanal patı kullanılarak lateral kondensasyon yöntemiyle kök kanal dolguları yapıldı. Kök kanal dolgusunu takiben guta-perka, Gates glidden frezle kökün orta üçlüsüne kadar uzaklaştırıldı. Daha sonra, kullanılacak cam fiber post 23 Resim 2. Ağız içi görünüm (everStick POST, Stick Tech Ltd, Turku, Finland) boyutunu belirlemek amacıyla kanal içerisine bir periodontal sond yerleştirildi. Kanallar dikkatlice yıkanıp kurutulduktan ve izolasyon sağlandıktan sonra gereken boyutta cam fiber post bir bisturi ile kesilip kanal içerisinde denendikten ve uygun olduğu Resim 3. Cam fiber post uygulanmış durum 24 görüldükten sonra kanal içerisinde 20 sn ısın uygulandı. Postun tamamına ulaşacak şekilde kanal dışından da 40 sn tüm yönlerden ışınlandı. Simantasyon bir dual-cure yapıştırma sistemi (Variolink II; Ivoclar Vivadent AG) ile üretici firma talimatlarına uyularak gerçekleştirildi(Resim 3). Resim 4. Sonuç restorasyon görünümü Daha sonra hibrit kompozit (Spectrum TPH, Shade A2; Dentsply, USA) cam fiber postun etrafından başlayarak, her kompozit ikişer mm kalınlıkta olmak üzere tabakalama yöntemiyle 40 sn halojen ışık cihazıyla polimerize edildi. 25 Resim 5. Kapanış durumu Kompozite uygun diş formu ve sekli verilmesinin ardından restorasyon yüzeylerinin bitim ve cila işlemleri, alüminyum oksit disklerin (Soflex, 3M ESPE Dental AG, MN, USA) kalın grenden ince grene doğru uygulanmasıyla Resim 6. 18. aydaki radyografik görünüm 26 tamamlandı (Resim 4,5). Restorasyonun bitimini takiben hasta 1, 3, 6, 9,12, 15 ve 18. aylarda düzenli kontrollere çağrıldı. Kontrollerde restorasyonlarda herhangi bir kırılma, kopma ve renk değişikliğine rastlanmadı. Hastanın 18. aydaki klinik ve radyolojik (Resim 6) muayenesinde ankiloz, internal-eksternal rezorbsiyon, mobilite ve perküsyon hassasiyeti gözlenmedi(15). 27 7.2.Vaka -2 Üst iki santral dişine aldığı travma sonucu Resim 1. Travma sonrası replantasyon Ondokuz Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine başvuran 22 yaşında bayan hastanın alınan anamnezinde baş dönmesi hastanın başını sonucu masaya çarptığı tespit edildi. Hastanın sağ üst santral dişinde sublüksasyon mevcuttu. Sol üst santral dişinde ise avülsüyon meydana geldiği ve dişin sokete yerleştirildiği ancak, fakültemize yönlendirilmeden önce yapılan bu ilk girişiminde dişin sokete gelişigüzel yerleştirildiği ve temel amacın reimplantasyon yapılana kadar dişi ağızda tutmak olduğu öğrenildi. Yapılan muayenede sol üst santral dişin olduğu bölgede alveol kemikte kırık olduğu da tespit edildi. Hastanın fakültemize travma sonrası 3–4 saat içinde gelmesi ve hasar gören dişlerin hala ağız içerisinde olmasından dolayı reimplante edilmesine (Resim 1) ve daha sonra splintlenmesine karar verildi (Resim 2). Hastanın anterior dişlerinde çapraşıklık olması nedeniyle yapılan işlemi kolaylaştırmak için fiber ile güçlendirilmiş lingual retainer (Ribbond, Inc. Seattle U.S.A) kullanılarak splintlendi.14 4 hafta sonra splint çıkartıldı. Dişlerin vitalitesine bakıldı ve reimplante edilen dişlerin vitalite testine cevap verdiği gözlendi ancak sol üst santral dişte alınan cevap sağ santral dişe göre daha azdı. Daha sonra hastanın ağrı şikâyeti ile tekrar başvurması üzerine sol santral dişe kanal 28 Resim 2. Dişlerin fiber ile güçlendirilmiş lingual retainer ile splintlenmesi tedavisi yapıldı ve hasta takip edildi. Kanal tedavisi yapıldıktan sonra hasta 3 aylık süre içerisinde aylık kontrollere çağrıldı. Bu zaman içerisinde periodontal tedavi de yapılmasına rağmen sol üst dişte dişeti çekilmesi ve o bölgede travma sonucu alveol kemikte de kırık olmasından dolayı periodontal cep oluştuğu saptandı. Hastanın estetik kaygıları da düşünülerek sol üst santral dişin çekilerek sabit ortodontik tedavi yapılmasına karar verildi. Ortodontik tedavi planlamasında sol üst lateral dişin sol üst santral dişin olduğu bölgeye getirilerek uygun protetik tedavinin yapılması karlaştırıldı. Ayrıca ortodontik tedavi planlamasına göre alt sağ, sol birinci küçük azı ve sağ üst birinci küçük azı dişlerinin de çekimi kararlaştırıldı. Hastanın sabit ortodontik tedavisine 0,016 inch Nitinol Heat-Aktivated (3M Unitek Monrovia USA) takılarak seviyeleme işlemi ile başlandı. Seviyeleme sırasında kanin dişler 0,10 inch paslanmaz çelik ligatür telleri ile “lace back” yapılarak bağlandı. Daha sonra 0,019 x 0,025 inch Nitinol Heat-Aktivated (3M Unitek Monrovia USA) teller ile dişlerin seviyelenmesine devam edildi. Çapraşıklık çözüldükten ve dişler seviyelendikten sonra paslamaz çelik tel üzerinde dişler kaydırılarak sol üst lateral diş, mezial yönde kaydırılarak travma sonucu kaybedilen sol üst santral dişin yerine, sol üst kanin diş ise lateral dişin yerine 29 getirildi. Kalan çekim boşlukları ise 0,019 x 0,025 inch paslanmaz çelik tel üzerinde “tie back” yardımıyla kapatıldı. Sol üst lateral dişe tedavi sonrası protetik olarak santral diş formu verileceğinden dolayı aradaki boyut farkı göz önünde bulundurularak lateral dişin mezialinde 1 mm kadar boşluk bırakıldı (Resim 4). Hastanın sabit ortodontik tedavisi 1 yıl 8 ay sürdü. Ortodontik tedavinin ardından sol üst santral dişin yerinde lateral dişin bulunmasının yol açtığı Resim-5.Restorasyonlu hali estetik problemin giderilebilmesi amacıyla protetik tedavi planlanmıştır. En konservatif ve estetik yaklaşımla ele alınan vakada, sağ santral dişin ve sol lateral dişin minimum diş preparasyonu yapılarak, laminate veneer protezler ile restore edilmesine karar verilmiştir. herhangi bir Bunun lokal için; anestezi uygulaması yapılmadan pilot frezler kalınlığı yardımıyla redüksüyon belirlendikten sonra, dişlerin labial yüzeylerinde 0,5-1 mm kadar mine dokusu kaldırılmış, insizal yüzeyde yapılan 1 mm’lik redüksiyonun ardından, dişin palatinal yüzeyinde, insizal köşeden 1 mm apikalde olacak şekilde basamak oluşturarak palatinal sınır ayarlanmış, gingival alanda ise dişeti hizasında olacak şekilde açılı shoulder basamak formu hazırlanmıştır. Redüksiyonun proksimal sınırları ise estetiği bozmayacak şekilde sonlandırıldıktan sonra, labial alanlarda dişeti retraksiyonu yapılmış ve polisiloksan ölçü materyali (Panasil, Kettenbach GmbH. Co, Germany) ve fabrikasyon metal kaşık kullanarak ölçü alınmıştır. Geçici kronlar, direkt geçiçici restoratif materyal (Luxotemp, Hamburg, Germany) ile hazırlandıktan sonra, öjanol içermeyen geçici simantasyon materyali (Cavex, Holland) 30 kullanılarak simante edilmiştir. Daha sonraki seansta ise IPS Empress’e max (Ivoclar Vivadent AG, Schaan,Liechtenstein) materyali, core materyali ve uygun veneer materyali kullanılarak hazırlanan restorasyonların marjinal, proksimal ve okluzal uyumlamaları ve estetik düzeltmelerinin ardından glaze işlemi yapılarak ve dual- cured rezin siman (Rely X, 3M ESPE, USA) kullanılarak restorasyonlar simante edilmiştir (Resim 5). 31 7.3.Vaka -3 Bu çalışma, Dicle Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim dalı kliniğine başvuran 13 yaşındaki bir kız çocuğu üzerinde gerçekleştirildi. Klinik ve radyolojik değerlendirmeler sonucunda, sağ alt ikinci premolar dişi n çürük nedeniyle apeksinin kapanmadan enfekte olduğu tespit edildi(Resim-1). Resim-1 : Enfekte olmuş genç sürekli dişin, apeksi kapanmadan önceki radyografik görüntüsü -Gerekli izolasyon sağlandıktan sonra, dişin okluzal yüzeyinden klasik giriş kavitesi açıldı. -Tüm enfekte dokuların uzaklaştırılmasın özellikle dikkat edildi. -Çalışma boyu, radyografik olarak açık apek sin 1 mm üstünde olacak şekilde ayarlandı. -Kanal, %2,6’lık sodyum hipoklorit ile yıkanarak kurutuldu. -Kanala kalsiyum hidraksit patı uygulandı ve steril bir pamuk pelet pulpa odasına yerleştirildikten sonra geçici bir restoratif materyal ile (çinkofosfat siman-Adhesor, Spofa Dental) kapatıldı. Hasta 2-3 ay aralıklarla çağrılarak kalsiyum hidraksit patı, apeks kapanıncaya kadar yenilendi.( Resim-2,3) 10ay sonra, apeks kapanması, klinik olarak, kanal eğesi yardımı ile dikkatli bir şekilde sondlanarak tespit edildi desteklendi(Resim-4) (16). 32 ve radyografik kontrollerle Resim-2: Enfekte olmuş genç sürekli dişin, apeks kapanımının 4. aydaki radyografik görüntüsü Resim-3 Enfekte olmuş genç sürekli dişin, apeks kapanımının 8. aydaki radyografik görüntüsü Resim-4:Enfekte olmuş genç sürekli dişin, apeks kapanımının 10. aydaki radyografik görüntüsü 33 8.SONUÇ Dental yaralanmalar, travmanın şiddetine göre bazen ağız ve çevresindeki yumuşak dokular ve dişlerde hafif bir etkiye neden olurken, genelliklehastaları ağrı, fonksiyon, estetik ve psikolojik olarak birçok yönden etkileyen ciddi bir problem olarak karsımıza çıkmaktadır. Çene yüz bölgesine gelen travmanın şiddeti, çarpan cismin elastikliği, sekli, geliş yönü, dudakların ve diğer yumuşak dokuların bu kuvveti ne derece azalttığı, diş ve çene yapısının sağlamlığı dentoalveolar yaralanmalarda oluşabilecek hasarı belirleyen ana unsurlardır. Kuron kök kırıkları mine, dentin ve sementi içine alan kırıklar olarak tanımlanır ve pulpa dokusunun açılıp açılmamasına bağlı olarak komplike veya komplike olmayan yaralanmalar olarak sınıflandırılırlar. Bu tür kırıklarda tedavi yaklaşımını, kırığın tipi, yeri, düzeyi, durumun aciliyeti, tedavinin maliyeti ve kompleks olusu belirlemektedir. Endodontik tedavi uygulanmış ve aşırı miktarda madde kaybına uğramış dişlerin protetik ve konservatif tedavilerinde yeterli kuronal diş dokusunun bulunmaması, restorasyonları desteklemek için kök desteğine ihtiyaç duyulmasına neden olmaktadır. Post-kor restorasyonlar, aşırı madde kaybına uğramış endodontik tedavili dişlerin restorasyonunda sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu restorasyon tipinde, postlar kor yapıya retansiyon ve stabilite sağlamak için kullanılırlar ve kor yapı kaybedilen kuronal diş dokusunun yerine geçerek üst restorasyona retansiyon sağlar. Post-kor tedavilerindeki genel beklenti; kök kanalına yerleştirilen postun, zayıflamış dişleri güçlendirmesidir, ancak endodontik tedavi sonrasında dişte meydana gelen madde kaybına post yerleştirmek için yapılan müdahaleler eklendiğinde, dişin mekanik direncinin etkilendiği de bir gerçektir(17). Sunulan olguda postu yerleştirmemizdeki amaç; diş üzerine yapılacak restorasyonun tutuculuğu için oluşturulan kor yapısına destek sağlamak ve ilaveten kök yapısında bütünlüğün sağlanıp olası kırıkları önlemektir. Trabert ve ark. kırığa karsı en önemli direncin kalan sağlıklı diş dokusu olduğunu belirtmiştir. Ayrıca uygun yapılmayan postların, 34 apikal kapanmasının bozulmasına, kök kırıklarına, sekonder enfeksiyonlara yol açabileceği de ifade edilmiştir. Post-kor uygulamaları esnasında oluşabilecek ve hemen anlaşılmayıp daha sonra fark edilebilecek başarısızlık tiplerinden birisi de post yerleştirilecek dişe kanal tedavisi yapılması veya kanal tedavisinden sonra post boşluğu hazırlanması esnasında oluşabilecek kök perforasyonudur. Aslında post boyunun yeterince uzun olması, kırığa karsı direnç sağladığı gibi post retansiyonunda da artışa neden olmaktadır. Retrospektif bir çalışmada, post uzunluğunun en azından kuron yüksekliğine eşit olan postlarla tedavi edilmiş dişlerde başarısızlık oranının %2,5 olduğu, kuron uzunluğunun dörtte biri olan postların başarısızlık oranlarının ise %25 olduğu bildirilmiştir(18). Bununla birlikte periapikal bölgede enfeksiyonun tekrarlaması ile sonuçlanabilecek, apikal kapanmanın bozulmasından sakınmak ve olası sızıntıyı en aza indirmek için en azından 4-5mm gutaperka bırakılması gerektiği üzerinde de görüş bildirilmiştir. Bu düşüncelerden yola çıkarak, nispeten ince ve kısa kök yapısına sahip alt santral dişlerde post yuvasını kök orta üçlüsüne kadar uzaklaştırarak oluşturmayı tercih ettik. Post yapısı, restorasyonla kora iletilen kuvvetlerin köke iletilmesinde etkilidir. Bu da diş kökünün daha fazla kuvvete maruz kalmasına yol açar. Özellikle, yanlış yapılan post uygulamaları kökte stres odaklarının oluşmasına ve kök kırıklarına neden olmakta bu da kökün güçlendirilmesi amacına, ters bir sonuç doğurmaktadır. Bununla birlikte post kanalın sekil ve boyutuna uygun olarak seçilirse, hem kuvvetler dengeli şekilde dağıtılabilir hem de daha az dentin kaldırılacağı için kökün direnci zayıflatılmamış olur. Ayrıca, kanal ve postun uyumlu olması postun tutuculuğunu da olumlu yönde etkileyebilir. Endodontik tedavili dişlerin restoratif ve protetik başarısı restorasyonun yapısal veya estetik kalitesine, klinik adaptasyonuna, destek dokuların sağlamlığına ve klinik kor restorasyonun prognozuna bağlıdır. Bununla birlikte endodontik tedavili dişlerde kırık riskinin artmasının en önemli nedenlerinden biri restoratif ve endodontik tedavilere bağlı olarak artan madde kaybıdır. 35 Apikal ve koronal tıkamadaki ilerlemeler, kök kanal dolgu materyalinin intraradiküler dentinle monoblok yapı oluşturulmasını sağlayarak hem ideal bir kök kanal dolgusunun yapılmasını hem de dişin kırılma dayanım direncinde artma doğurmuştur. beklentilerini Buradan yola çıkarak endodontik tedavi sonrası post uygulaması gerektiren vakalarda kök kanalının sekline göre sekilendirilebilen post seçiminin ve de hem intraradiküler dentin hem de post materyali ile yeterli düzeyde tutunma gerçekleştirebilecek materyal seçiminin önemli olduğu söylenebilir. Geleneksel metal postlar, uzun zaman boyunca post-kor restorasyonların yapımı için yeterli görülmüş ve sıklıkla kullanılmışlardır. Döküm postlar üzerine uygulanan kor yapıları ve restorasyonlar farklı sertlikteki bileşenlerden oluşmaktadır. Bunların en serti de post materyalidir. Döküm postlar üzerlerine gelen kuvvetleri herhangi bir distorsiyona uğramadan daha az sert olan dentine iletirler ve stres yoğunlaşmalarına yol açarlar. Bu stres yoğunlaşmaları uygun olmayan simanların kullanılmasıyla beraber kök kırıklarının oluşmasında önemli bir etkendir. Retrospektif bir çalışmada 6 yıllık takip sonucunda döküm postkorlarda % 90,6’ lık bir basarı elde edilmiştir. Bu basarı oranı, tip III veya tip IV dental altın alaşımı ile hazırlanan döküm post-korlardan elde edilen elastik modül (14,5x106 psi) ve termal genleşme katsayısı (15x10-6/°C) değerlerinin mineye oldukça yakın olması sonucu baskı kuvvetleri karsısında post-korun doğal dişe benzer davranış göstermesi ile ilişkilendirilmiştir. Öte yandan, Morgano ve Milot in vivo çalışmalarında, çok sıkı adaptasyonu olan döküm post-korların komplike kırıklara yol açtığını, post boyunun kuron boyundan az olduğu durumlar da, % 44’ lük bir başarısızlığının olduğunu belirtmişlerdir. Metal postların üstün fiziksel özellikleri ve biyolojik uyumları olmasına rağmen taşıdıkları dezavantajlar, güçlendirilmiş seramik materyallerin ve tam seramik restorasyonların gelişimiyle birlikte, estetik ve optik özellikleri seramik restorasyonlarla uyumlu post materyali ihtiyacını ortaya çıkarmış, bu arayışlar sonucunda fiberle güçlendirilmiş kompozit postlar; metal postlarla yaşanan estetik ve biyomekanik sorunlara çözüm getirmek amacıyla sunulmuşlardır(17). 36 Günümüzde kanal tedavisi uygulanmış dişlerin protetik restorasyonunun metal ya da zirkonyum oksit gibi rijit materyallerden yapılan postlar yerine elastiklik katsayısı dentininkine oldukça yakın olması sayesinde kök kırıklarına daha az neden olması beklenen, fiber postlar kullanılarak yapılması gerektiği görüsü ağırlık kazanmıştır. Fiber postlar bir reçine matriks içindeki karbon, kuartz, silika ya da cam fiberlerden ve bu iki yapıyı bir arada tutan silan bağlayıcıdan oluşmaktadır. Kimyasal yapıları bisGMA esaslı reçine simanları ile uyumlu olup kök kanalında bir gerilim oluşturmadan adeziv olarak simante edilebilirler. Fiber postların mekanik özellikleri anisotropik olarak adlandırılmaktadır. Bu da postların farklı doğrultularda yüklendiklerinde farklı fiziksel özellikler göstermesidir. Bu özelliğe bağlı olarak postların yükleme altındaki elastisite modülü de değişmektedir. Fiber postların en önemli avantajlarından biri elastik modülünün (4x106 psi), dentin elastik modülüne (2x106 psi) yakın olmasıdır18. Fiber postlarla birlikte kompozit rezin siman ve kor materyali kullanılmasıyla bir monoblok sistem oluşturarak homojen bir bütünlüğün sağlandığı ve kırılma riskinin daha aza indirgendiği düşünülmektedir. Metal postların kullanımı ile sıklıkla meydana gelen kök kırıkları fiber postlarda daha düşük oranda görülmektedir. Buna karşılık, fiber postlarda en sık rastlanılan başarısızlık tipi ise postun yerinden çıkmasıdır. Yapılan çalışmalarda kök kanalına yapışmanın; intraradiküler dentin karakteristiği, simantasyon öncesi uygulanan endodontik işlemler, resin simanın dentin adezivlerle uyumluluğu ve siman film kalınlığı gibi faktörlerden etkilendiği belirlenmiştir. Ayrıca su içinde bekletilmesi, ısısal devinim ve tekrarlayan yüklemelerle güçlerinin azaldığını belirten çalışmalar vardır. Fiber postlarla elde edilen başarılı sonuçlar, post materyali ile birlikte rezin simanların kullanımına bağlı olabilir(19). Travma sonucu ön grup dişlerde meydana gelen orta üçlü kök kırıkları; tedavisi en zor olan kırık tipidir. Çünkü koronal veya apikal parça cerrahi olarak çıkarılırsa dişe uzun dönemde başarılı bir restorasyon yapılabilmesi için yeterli diş dokusu kalmayabilir. Kökün orta üçlüsünde gelişen kök kırıklarında en önemli sorun stabilizasyondur. Bu amaç için diş 37 okluzal yükten uzaklaştırılır ve komşu dişlere splintlenerek hareketsizleştirilir. Splintleme; tüm dişler üzerine simante edilen ortodontik tel, akrilik bağlar, döküm splintler ve asitle pürüzlendirilmiş mine yüzeyine kompozit uygulama tekniği ile yapılır. Fakat yapılan çalışmalarda ortodontik band uygulaması ile yapılan splintleme işleminin aşırı kuvvet uygulamasına bağlı olarak kırık parçalar arasında birleşmeyi engellediği görülmüştür. Asit eaching uygulaması ile beraber kompozit kullanılarak yapılan pasif splint avsiye edilir. Bu uygulamanın 2-3 ay dişler üzerinde kalması gerektiğini belirtmişlerdir. Kök kırığını takiben apikal kısımdaki pulpanın kalsifikasyonu veya hem apikal hem de koronal kısımdaki pulpanın kalsifikasyonları görülebilir(13). Yapılan çalışmalarda kök kırığı gelişen dişlerin %77' sinde tamir olayı gözlenir iken %20' sinde pulpada nekroz gelişmektedir. Kök kırıklarından sonra gelişen tamir olayları bazı bakımdan kemik kırıklarından sonra görülen tamir olaylarına benzemektedir.. Kırık parçalarının sert doku ile birleşmesi radyografik olarak 3 aydan önce belirlenemez ve bunun tamamlanması birkaç yılı alır. Kök kanal tedavisi tamamlandıktan sonra iyileşmenin kontrolü için hastamız 2 yıl klinik ve radyografik kontrolleri yapılmıştır. Kök kanal tedavisi sonunda koronal yapıdaki harabiyetin restorasyonu ve hastanın daha estetik bir görünüme kavuşması için kanal içerine kanal pini yerleştirilmiştir. 38 9.ÖZET Bu çalışmamda travmaya uğramış dişlerin endodontik ve restoratif tedavi seçeneklerini vaka sunumları eşliğinde incelemeye çalıştım. Travmanın önlemi alınabilir fakat çoğu zaman engellenemez. Bu nedenle travmadan korunmada yalnızca risk altındaki gruplar kontrol edildiği için bu grup içindeki bireyler için önlem alınabilir. Anterior bölgeye gelen travmalar acil müdehale gerektiren durumdur. Travmaya sebep olan etkenin yönü, büyüklüğü, kesit alanı gibi özelliklerinin yanında, hastanın yaşı ve travmanın geldiği bölge de önemli olmuştur. Travmanın türüne göre farklı tedavi seçeneklerinin uygulanışı ve dişlerin tedaviye verdiği yanıtlar incelenmiştir. Dişin vitalitesine göre farklı tedavi seçenekleri değerlendirilmiştir. Pulpanın durumuna göre kanal tedavisi, kuafaj, koronal amputasyon seçenekleri değerlendirilmiştir. Kökün gelişim derecesine göre apeksifikasyon veya apeksogenezis tedavisi uygulanılmıştır. Çalışmalarda kalsiyum hidroksit’in kök gelişimini stimüle ettiği görülmüştür. Koronal yapının durumuna göre uygun tedavi seçeneği belirlenmiştir. Düzenli radyografik kontrollerle dişin takibi yapılır ve kök rezorbsiyonu veya nekroz gelişip gelişmediği değerlendirilir. Tedavi yapılan dişte travma sonucu gelişen tüm semtonlar geçmiş olmalı ve hastanın şikayeti olmaması gerekmektedir. Splint süreleri uygulanan tedaviye göre değişiklik göstermiştir. Yapılan splintleme tedavilerinde travmaya maruz kalan dişlerde kantitatif ve kalitatif azalma saptanmıştır. 39 10.KAYNAKLAR 1-Skapetis T, Curtis K, Emergency management of dental travma, Australasian Emergency Nursing Journal, 2010, 13, 30—34 2- Özel E, Altundal H, Dentoalveolar Ve Perioral Yumuşak Doku Yaralanmaları, Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. , 2006, 4, 7–13 3- Hürmüzlü F, Travma Sonucu Kırılan Üst Santral Dişlerde Orijinal Diş Parçasının Yeni Adesiv Sistem İle Yapıştırılması, Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi, 2002, 5, 2 4-Ayna B, Hamamcı N, Çelenk S, İzol B, Travma Sonucu Oluşan Kuron Kırıklarının Multidisipliner Yaklaşımla Tedavisi, Süleyman Demirel Üniv Diş Hek Fak, 2009, 1, 1, 49 5- Rajput A, Ataide İ, Fernandes M, Uncomplicated Crown Fracture, Complicated Crown-Root Fracture, And Horizontal Root Fracture Simultaneously Treated İn A Patient During Emergency Visit, Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 2009, 107, 48–52 6-Er K, Polat T, Akpınar K, Vural M, Travma Geçirmiş Anterior Dişlerde Gelişen Orta Üçlü Kök Kırıklarında Endodontik Tedavi Yaklaşımı, Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi, 1999, 2, 2, 18 7-Sarı E, Kulunk T, Koyutürk A, Ön Diş Kuron Kırıklarının Fiber Post Ve Kompozit Rezin İle Restorasyonu, Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. , 2007, 1, 51–54 8- Ermiş R, Ünal G, Vital Ve Nonvital Dişlerin Yeniden Yapıştırılması, Gaziantep Üniversitesi Diş Hek. Fak, 2003; 20, 1, 41–47 9- Akyüz Ş, Erdem A, Kalsiyum Hidroksidin Kullanım Alanları, Süleyman Demirel Üniv Diş Hek Fak Derg, 2010, 2, 1, 53–66 10-Aktemur S, Yılmaz Z, Ekstrüziv Lüksasyonlu Üst Santral Keser Dişin Tedavisi, Hacettepe Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2009, 33, 4, 47–51 11- Tunç E, Çetiner S, Mineral Triokside Aggregate: Literatür Derlemesi, Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg, 2006, 16, 1, 46–53 12- Aksoy B, Turgut M, Altay N, Avülsiyon Yaralanmaları, Hacettepe Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2009, 33, 3, 69–77 40 13- Seshima F, Ota M, Kinumatsu T, Shibukawa Y, Yamada S, Effect of recombinant basic fibroblast growth factor on reimplanted teeth in beagle dogs, Tokyo Dental College, 2010, 109, 1, 1 14-Öza A, Dede D, Dinçyürek Ç, Özer M, Telcioğlu T, Üst Keser Dişlerde Meydana Gelen Travma Sonrası Multidisipliner Tedavi Yaklaşımı, Cumhuriyet Dental Journal, 2010, 13, 1, 15 15- Kapdan A, Demir H, Doğan O, Komplike Kuron Kırığı Olgusunda Cam Fiber Post Destekli Kompozit Restorasyonu, Atatürk Üniv. Dis Hek. Fak. Derg. , 2009, 207–212, 19, 3 16-Çelenk S, Erolayna B, Bolgül B, Atakul F, Apeksifikasyon, Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi, 2000, 3, 2, 12 17-Kıvanç B, Endodontik Tedavili Dişlerde Post Uygulamaları, Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. 2006, 3, 7, 18–23 18- De Angelis F, Vadini M, Zazzeroni S, Ciampoli C, D’Amario M, In Vitro Fracture Resistance and Deflection of Pulpless Teeth Restored with Fiber Posts and Prepared for Veneers, J Endod 2008, 34, 838 – 841 19-Öznurhan F, Sungurtekin E, Ölmez A, Mineral Trioksit Agregatı (MTA) ile Apeksifikasyon, Hacettepe Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, 2009, 33, 2, 21– 29 41 11.ÖZGEÇMİŞ 1988 yılında Elazığ’da doğdum. İlköğrenimimi Konya Akıncılar Köyü İlköğretim Okulu’nda tamamladıktan sonra, Konya Namık Kemal İlköğretim Okulu’nda orta öğrenimimi tamamladım. Lise öğrenimimi Konya Karatay Lisesi’nde tamamlayarak 2006 yılında mezun oldum ve aynı yıl Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 42