KENDİLİĞİN DOĞUŞU Gizli Narsisistik Kendilik Bozukluğunun Tedavisinde Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Yaklaşımı James F. MASTERSON, M.D. Çeviri: Meltem Kamer Helvacıoğlu Gülünay Akçalı Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 55 Kendiliğin Doğuşu Gizli Narsisistik Kendilik Bozukluğunun Tedavisinde Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Yaklaşımı James F. Masterson, M.D. Özgün Adı: The Emerging Self A Developmental, Self, and Object Relations Approach to the Treatment of the Closet Narcissistic Disorder of the Self Copyright ISBN 978-605-5548-69-8 Özak Yayınevi (Psikoterapi Enstitüsü) Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda yayımlanamaz. Copyright 1993 by James F. Masterson Birinci baskı: Nisan 2012 Editör: Tahir Özakkaş Çevirmen: Meltem Kamer Helvacıoğlu & Gülünay Akçalı Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur Katkıda Bulunanlar: Melike Yönten & Menekşe Arık Baskı: İklim Ofset Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul Tel: 0212 577 77 45 www.iklimmatbaa.com PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No285 Darıca-İZMİT Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 6698 Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102 www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.mastersonkongresi.com ii KENDİLİĞİN DOĞUŞU Gizli Narsisistik Kendilik Bozukluğunun Tedavisinde Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Yaklaşımı James F. MASTERSON, M.D. Editör: Uz. Dr. Tahir ÖZAKKAŞ Çeviri: Meltem Kamer Helvacıoğlu Gülünay Akçalı iii Teşekkür Öncelikle, bu yaklaşımı başka terapistlerin öğrenmesine yardımcı olması amacıyla vakalarının kullanılmasına izin veren hastalarıma cömertlikleri için teşekkür etmek isterim. Elbette kimlikleri gizlenmiştir. Taslak metinleri gözden geçirip yorumlar yapan Ralph Klein, M.D., Richard Fischer, Ph.D., Candace Orcutt, Ph.D., ve Judith Pearson, Ph.D.’ye teşekkür ederim. Ayrıca eşim Patricia’ya, ayrıca Nancie Scanlan ve Glad P. Nadaner’e taslak metni hazırlarken gösterdikleri keyifli ve yardımcı tavırlardan ötürü teşekkür etmek isterim. v İÇİNDEKİLER Teşekkür ............................................................................................ v Sunuş ................................................................................................ ix Giriş .................................................................................................. xi BİRİNCİ KISIM: KLİNİK TABLO 1 Klinik Tablo – Bukalemun............................................................. 1 2 Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Kuramı ....................... 12 3 Ayırıcı Tanı ................................................................................... 30 İKİNCİ KISIM: PSİKOTERAPİ 4 Terapötik Nötralite, Çerçeve, Duruş ve Görev ........................ 83 5 Vücutsuz Kalp ve Anahtarlı Çocuk .......................................... 108 6 Guru ve Acı Yatağı ..................................................................... 143 7 Fahişe ve Oyun .......................................................................... 179 8 Kukla ve Demir Bocurgat ........................................................ 234 ÜÇÜNCÜ KISIM: KARŞI AKTARIM VE YANSITMALI ÖZDEŞİM 9 Karşı Aktarım ve Yansıtmalı Özdeşim I: Genel Bakış ............303 10 Karşı Aktarım ve Yansıtmalı Özdeşim II: Klinik Örnek: Savunmacı Füzyon Kontrolcülüğe Yol Açıyor ....................... 317 11 Karşı Aktarım ve Yansıtmalı Özdeşim III: Klinik Örnekler: Aşırı Aktivite ve Denetleme; Mesafe Koyma ....................... 356 KAYNAKÇA………………..…………………………………….……………………81 vii Sunuş Psikoterapi Enstitüsü olarak, öncelikle ruh sağlığı profesyonellerinin ya da ruh sağlığı ile ilgilenen kişilerin ihtiyaç duyacağı teorik bilgileri ve pratik/uygulamaya yönelik deneyimleri paylaşan özgün ve çeviri yayınlar ile literatüre katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, Psikoterapi Enstitüsü’nün çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen atölye çalışmaları, uluslararası konferanslar ve dünya literatüründen seçkileri içermektedir. Kendilik bozukluklarının teşhisi ve psikoterapisi konusunda geliştirdiği Masterson Yaklaşımı’nı bu kitapla daha da derinleştiren ve ilerleten James F. Masterson, gizli narsisistik kendilik bozukluğunun teşhisi konusunda yaşanabilen karışıklığa ışık tutarak, kendilik bozukluklarının psikoterapisinde ufuk açıcı tartışmalarına bir yenisini eklemektedir. Konuya ilgi duyan okuyucuların yanı sıra klinisyenler, psikoterapistler ve araştırmacılar için başvuru kitabı niteliği taşıyan bu yayını sizlerle buluşturmaktan kıvanç duyarız. Uz. Dr. Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı ix Giriş Gizli narsisist kendilik bozukluğunun teşhisi ve psikoterapisi konusunda klinisyenler arasında epey kafa karışıklığı bulunmaktadır. Benden bir tedavi çıkmazıyla ilgili konsültasyon isteyen terapistlerin en yaygın sorunu budur. DSM-III-R’nin, gizli narsisistik bozukluğa dair bir teşhis kategorisi sunmaması da bu karışıklığı pekiştirmektedir. Ek olarak, kendilik psikologları kabul etseler de, bu kabul kendiliğe dair kapsayıcı kuramların kabul edilmesine dayanır ki bunu pek çok terapist kabul etmez. Bunun da ötesinde, konuyla ilgili önceki yazılarım 1981 ve 1985 yıllarında yayımlandı; arada geçen sürede kendi bakış açım da değişti ve çok ilerledi, bu yüzden ben, süregiden kişilik bozuklukları yapbozuna bir parça daha ekleyerek bu bozukluk kavramını ayrıntılandırma ve güncelleştirme ihtiyacı hissettim. Terapistler için yazılmış olan bu kitap, gizli narsisistik kendilik bozukluğunun psikoterapisinde gelişimsel bir kendilik ve nesne ilişkileri yaklaşımı sunmaktadır. Kitapta şu sorular ele alınır: Klinik resim nasıl görünür? Teşhiste karışıklığa yol açan şey nedir? Bu karışıklık nasıl çözülür? Bu bozukluğun taklit ettiği bozukluklar nelerdir? Bunu borderline ve/veya şizoid kendilik bozukluklarından nasıl ayırırsınız? Olası etiyolojik unsurlar nelerdir? Bir sendromu hızlandıran şey nedir? Bu bozukluğun intrapsişik yapısı nedir ve diğer bozuk- xi luklarla benzerlikleri/farkları nelerdir? Nasıl tespit edersiniz? Temel psikodinamik nedir? En önemli savunmalar nelerdir? Narsisistik kırılganlığın aynalayarak yorumlanması nedir ve niçin tercih edilen müdahale biçimidir? Hedefler, göstergeler, terapötik teknikler ve sınırlamalar bakımından kısa dönemli ve yoğun psikoterapi arasındaki farklar nelerdir? Yansıtmalı özdeşim nedir ve bu hastalara verilen karşı aktarım tepkilerinde neden önemlidir? Kendilik bozuklukları üzerine üçüncü kitap olan bu çalışma, kişilik bozuklukları perspektifimde var olan bir değişimi de yansıtmaktadır: kendilik kavramını dolaylı olarak içine alan bir gelişimsel nesne ilişkileri yaklaşımından (bireyselleşme ve kendilik tasarımı) kendiliğin gelişimsel duraksamasını esas alan bir yaklaşıma doğru olan değişim. Kişilik bozuklukları, esas psikodinamik teması, benim deyişimle, kendilik bozuklukları üçlüsü olan kendilik bozukluklarıdır; kendilik bozuklukları üçlüsünde; kendilik aktivasyonu, anksiyete ve depresyona, bu da savunmaya yol açar. Bu fikir, borderline kişilik bozukluğu üzerine çalışılırken ortaya çıkmıştır ve ilk olarak borderline üçlüsü denmiştir. Sonraki çalışmalar ise genel olarak diğer kişilik bozukluklarında da uygulanmasına yol açmıştır. Üçlü psikodinamik tema, bütün kişilik bozukluklarında geçerli olsa da, hastaların terk depresyonunu deneyimleme ve ona karşı savunma yapma biçimleri farklılık gösterir. Bizim teşhis koymamızı sağlayan da nesne ilişkileri kuramının intrapsişik perspektifinden ele alınan bu savunmalardır. Örneğin, gizli narsisistik bozukluğu diğer kişilik bozuklukların- xii dan ayıran, onun intrapsişik yapısı, terk depresyonunu “nesnenin kaybı”ndan ziyade “dağılma” olarak deneyimlemesi ve büyüklenmeci kendilik saygısını düzenlemek ve terk depresyonuna karşı savunmak için tümgüçlü nesnenin idealleştirilmesi şeklindeki birincil savunmasıdır. Bu kitapta, kişilik bozukluğu için “kendilik bozukluğu” terimi kullanılacaktır. Bölüm 1’de gizli narsisistik bozukluk anlatılmakta, birkaç klinik örneğe değinilmekte ve bu bozukluğun klinik resmi çıkartılmaktadır. Bölüm 2’de kuram sunulmakta, instrapsişik yapının etiyolojisi ve klinik görünümleri tartışılmaktadır. Ayrıca çok önemli olan kendilik bozuklukları üçlüsü dinamiği ve büyüklenmeci kendiliği düzenlemek için tümgüçlü nesneyi idealize etme şeklindeki çok önemli savunma da vurgulanmaktadır. Kafa karışıklığını giderip terapistin doğru yolda ilerlemesini sağlayan da bu merkezi, kalıcı temalardır. Ayırıcı tanı üzerine olan Bölüm 3’te gizli narsisistik kendilik bozukluğu, borderline ve şizoid kendilik bozukluklarından, borderline bozukluk, narsisistik savunmadan ve ödipal çatışma da narsisistik savunmadan ayrılmaktadır. Psikoterapiye giriş yapılan Bölüm 4’te, terapötik duruş ve terapötik çerçeve ile uygulanan terapötik tarafsızlık ihtiyacı tanımlanmaktadır. Daha sonra da terapötik görev anlatılmaktadır: narsisistik kırılganlığın aynalayarak yorumlanması yoluyla hastanın aktarım eyleme vurumunu, terapötik ittifaka ve aktarıma çevirmesine yardımcı olmak. Gerçek kendiliğin kapasiteleri tanımlanmakta ve bu kapasitelerin klinik kanıtları, gerçek kendilik aktive oldukça koyu harflerle belirtilerek klinik bölümlerde, bu ortaya çıkış vurgulanmaktadır. xiii Sonraki dört bölümde, gizli narsisistik bozukluğu olan dört hastanın psikoterapisinden ayrıntılı süreç notları sunulmaktadır – her bir hastayla yaklaşık iki yıl boyunca görüşülmüş, ikisi kısa dönemli psikoterapide, ikisi yoğun analitik psikoterapide yer almıştır. Her dört vaka da kendilik bozuklukları üçlüsünün klinik anlamda gösterdiği değişiklikleri yansıtmaktadır. Bunun yanı sıra bu değişimlerle baş etmek için narsisistik kırılganlığın aynalayarak yorumlamasının nasıl kullanıldığı da gösterilmektedir. Etkili psikoterapinin önündeki iki temel engel, bilgi eksikliği ve karşı aktarımdır. Bölüm 9’da bu hastalarla karşı aktarımın neden bu kadar büyük bir mesele haline geldiği anlatılmakta, yansıtmalı özdeşim savunma mekanizmasının, karşı aktarım tepkileri uyandırmadaki derin önemi tanımlanmakta ve örneklendirilmektedir. Bölüm 10 ve 11’de süpervizyona dair ayrıntılı süreç notları verilmekte ve üç terapistin karşı aktarımlarının çözümlenmesi anlatılmaktadır. Tedaviye ilişkin olan bölümler ise, gerçek kendiliğin ağır ilerleyen ve zor bir mücadele vererek savunmalarını aşmasını, patolojik duygulanımın ele alınmasını, gerçek kendiliğin doğmasını ve güçlenmesini gözler önüne sermektedir. xiv BİRİNCİ KISIM KLİNİK TABLO 1 Klinik Tablo – Bukalemun “Borderline vakası” olan hastasıyla yaşadığı terapötik bir çıkmazın şaşkına çevirdiği terapist, akıl danışmak için yardım alır ve hastasının simgelediği klinik tabloyu güzelce tanımlar: depresyon, kendini ifade etme güçlükleri, ilişkilere ve terapistine tutunma çabası, öfke ve dürtü kontrolünde güçlükler, kendini yeterince algılayamama ve kendine zarar verici davranışların varlığının inkarı. Şahsın borderline kişilik bozuklukluğu tanısı doğru konmuştu ve terapist yerinde bir terapötik müdahaleyle yüzleştirmeyi kullanmıştı. Ancak hasta, terapötik bir ittifak kurmak adına yüzleştirmeyle bütünleşmek yerine, terapiste saldırmak ve git gide daha dirençli davranmak suretiyle veya bazen de yüzleştirmeyle bütünleşir gibi görünerek ancak herhangi etkili bir sonuç ya da terapötik ittifak kurmadan, tepki vermiştir. Neticede terapist kendini boşuna didinen biri olarak görmüş, git gide yenilgiye uğramışlık hissine kapılmıştır. Olayların bu şekilde gelişmesinde hastanın inadına ve uyuşmazlığına suçu atma baskısı karşı konamaz bir hal almış ve terapisti aşağıdaki şekilde düşünmeye itmiştir: “Ah bu tedavisi çok güç borderline vakaları yok mu...” Borderline kişilik bozukluğu vakalarıyla ilgili, bu cümleyle başlayan o kadar çok çalışma var ki! Bu terapist de, ne yazık ki, kişilik bozukluklarında en sık görülen teşhis hatasının kurbanı olmuştur. Kişideki gizli narsisistik kişilik bozukluğunu borderline kişilik bozukluğuyla karıştırmıştır. Bu karışıklığın birinci nedeni Akıl Hastalıkları Teşhis ve İstatistik El Kitabı’nın (DSM-III-R) gizli (closet) narsisistik kişilik bozukluklarıyla ilgili herhangi bir karşılık içermemesidir. Aşağıda da gösterildiği üzere söz konusu el kitabında sadece tek bir narsisistik kişilik bozukluğu için kriterler sunulmaktadır; teşhirci. Narsisistik Kişilik Bozukluğu 1. Kendisinin başkalarından çok daha önemli veya eşsiz olduğu duygusu. 2. Düşüncelerin ve hayallerin sınırsız başarı, güç, güzellik, mükemmelik veya ideal aşkla dolu olması. 3. Teşhircilik; kişinin sürekli ilgi ve saygı istemesi, 4. Eleştirilere karşı soğukkanlı bir ilgisizlik veya belirgin öfke, aşağılık, utanç, küçülme veya boşluk duyguları. 5. Kişilerarası ilişkilerde aşağıdaki bozukluklardan en az ikisinin görülmesi. a. Sorumlulukların karşılıklı olduğunu düşünmeden, hak etme veya özel muamele beklentisi. b. Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerde bencilce ve çıkarcı hareket etme. c. Aşırı eşsizleştirme ve değersizleştirme uç noktaları arasında gidip gelen ilişkiler. d. Empati kurma eksikliği. 2 KENDİLİĞİN DOĞUŞU İşte bu nedenlerden ötürü klinisyen bozukluğun varlığına dair tetikte olamamıştır. Karışıklığın ikinci önemli nedeni ise gizli narsisistik kişilik bozukluğunun, klinik açıdan, borderline kişilik bozukluğuna çok benzemesi ve aynı zamanda, daha az yaygın rastlansa bile, şizoid kişilik bozukluğuna benzemesidir. Bu kitapta, gelişimsel kendilik ve nesne ilişkileri kuramının söz konusu klinik karışıklığı nasıl çözdüğü ve terapistin tutarlı ve temel intrapsişik yapıyı saptayarak, etkili terapötik yaklaşımı nasıl benimseyeceği anlatılmaktadır. Gizli narsisistik kişilik bozukluğu, yoğun bir temel intrapsişik yapıya sahiptir ve aynı tutarlılıkta savunucu bir tema barındırır: Kendisiyle ilgili aşırı duyguları düzenlemek için sınırsız güce sahip nesnenin eşsizleştirilmesi veya değersizleştirilmesi. Temel duygusal yatırım, kendiliğe değil nesneye yapılmaktadır. Buna rağmen ortaya çıkan klinik tablo, tıpkı bir bukalemun gibi, diğer bozuklukların renklerini taşıyabilir. Hastanın inkar ettiği sorunun özelliklerinden çok, hastanın şikayetlerini yansıtan bir dizi semptomatik tema mevcuttur. Büyüklük, hak etme düşüncesi veya empati yokluğu bu duruma verilebilecek örneklerdir. KLİNİK TEMALAR Zedelenmiş kendilik; bilinçle kötü, yetersiz, çirkin, iktidarsız, yüz karası, zayıf veya dağılmış şekilde tecrübe edilebilir. Bu durumda en göze çarpan şikayet, samimiyet ve yakın ilişkiler kurmada yaşanan zorluklardır. Gerçek ve sağlıklı bir yakın ilişki, hastanın narsisistik savunmalarını keserek kendi zedelenmiş kendiliğiyle ve terk edilme depresyonuyla yüzleşme- Klinik Tablo - Bukalemun 3 sine yol açacaktır. Bundan ötürü hastanın ilişkilerini narsisistik savunmalar temelinde kurması gerekmektedir. Bu ilişkilerdeki görünümler ve kombinasyonlar sonsuz sayıdadır. Kopma savunması olan narsist için şikayetler farklı şekillerde ortaya çıkabilir; hiç ilişki kurmama veya sınırlı ilişki kurma, bir partnere ilişkide yanıt vermeme (mükemmel yansıma yaratamama), gerçeklikte müsait olmayan kişilere ilgi duyma – örneğin evli biriyle ya da uzakta yaşayan veya çok sık seyahat eden biriyle ilişki kurma (aradaki mesafe gerekli olan savunma korumasını sağlamaktadır) – gibi. Görünüşte tutarsız bir tablo ise karşısındaki insanları değersiz gören narsist kişilik bozukluğuna sahip hastalarda ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler ya sürekli saldırıp aşağıladıkları ya da kendilerini sürekli değersiz gören ve aşağılayan partnerlere kendilerini adamaktadırlar. Cinsel cazibe temelinde tekrarlayan “anında aşık olma” deneyimleri yaşayarak, sonrasında hayal kırıklığına uğramakta ve ilişki olgunlaştıkça aşkları bitmektedir. Bu hastalar, aynı şekilde, diğer insanların parasına, gücüne, güzelliğine veya cinsel çekiciliğine (narsisistik erzaklar) kapılmakta, o kişilere karşı samimi duyguları açıkça gösterebilmektedir. Kendilerini çeken niteliklerin ortadan kaybolması neticesinde ise söz konusu duygular hayal kırıklığına dönüşmektedir. Partnerlerinin, hastadaki her şeyi hak etme duygusunun farkında olmadan, hak etme ihtiyaçlarına cevap verememeleri neticesinde narsisistik öfke ortaya çıkmaktadır. Cinsel işlev noktasında da sorunlar ortaya çıkabilmektedir, ancak bu sorunların nedeni belirli bir cinsel çatışma değil cinsel ilişki esnasında beliren yakınlık kurma süreçlerinin 4 KENDİLİĞİN DOĞUŞU yarattığı duygusal baskının ürettiği depresyondur. Bu kişiler, hayatlarına dahil olmadıkları partnerleriyle iyi bir cinsel yaşama sahip olabilirler ancak ilişkideki yakınlık arttıkça cinsel işlevin korunması için duygudan kopuş gerekecektir. Kendini harekete geçirmede yaşanan güçlükler de farklılık gösterebilmektedir. Hastanın ne istediğini bilmemesi, ne istediğini bilmesine rağmen bunu hayata geçirememesi veya süreci başlatsa bile gerisini getirememesi gibi. Aynı şekilde bu hastalar sadece eşsizleştirdikleri kişilerle kurdukları ilişkiyle kendilerini harekete geçirebilmekte ancak eşsizleştirilen kişilerden ayrıldıklarında harekete geçirme becerilerinde gerileme yaşanmaktadır. Kendini harekete geçirmede yaşanan zorluk, aynı zamanda, hastaların oldukça başarılı oldukları ancak herhangi bir anlam veremedikleri ve tatmin olamadıkları işlerde çalışmalarına neden olmaktadır. Aslında sanatçı olmak isteyen avukat örneğinde görüldüğü gibi. Bu hastalar, gizli yetenekleri temelinde bir kariyer başlatıp, ne istediklerini saptayabildikleri anlarda dahi (gerçek kendini harekete geçirme) elde ettikleri başarının gizli savunmalarını engelleyerek kendilerini sahne ışıklarının altına çektiğini hissedeceklerdir. Bu durumun yarattığı ciddi kaygıdan kurtulmak için de başlattıkları işin gerisini getirmeyeceklerdir. Söz konusu kaygıdan kurtulma çabaları, sıklıkla alkol ve madde bağımlılığına yol açabilmektedir. Samimi/yakın ilişkilere karşı işkoliklik ve kendini harekete geçirmeden kaynaklanan kaygı duygusu yaygın rastlanan durumlardır. Uğraşılan işin yapısı, eşsizleştirilen nesneye yaptıkları duygusal yatırımın çeşnisi olmakta, uzun saatler çalışsalar bile duygusal bir denge hissi yaşamaktadırlar. Bu Klinik Tablo - Bukalemun 5 şekilde yalnızlık, tecrit ve tükenmişlik yadsınmaktadır. Gerçek kendini harekete geçirme sürecinde yaşanan bu zorluk, diyet yapma, kilo kontrolü, spor yapma, dinlenme ve kendine bakma gibi kişisel ihtiyaçların tam olarak karşılanmasında da zorluklar yaratabilir. Öte yandan bazı hastaların kendilerine bakmak için aşırı zaman harcadıkları da görülmüştür. Duyguyu düzenleme sürecinde, kopma, çok az ve çok aşırı duygu ya da narsisistik öfke patlamaları şeklinde sorunlar ortaya çıkabilir. Teşhircilerin tam tersi biçimde bu hastalarda kendilik bozuklukları üçlemesi deneyimi tekrarlanarak yaşanmaktadır: kendini harekete geçirme, kaygı ve depresyona yol açmakta, bu da savunma mekanizmalarını tetiklemektedir. Ayrılık stresi altında depresyonun şiddeti artmakta ve hasta intihara meyilli hale gelebilmektedir. Bunun aksi hallerde ise depresyona karşı savunmalar daha güçlü olmakta ve depresyon daha düşük düzeylerde ortaya çıkmaktadır. Bu hastalarda bir sürü nevrotik semptom da söz konusu olabilir; kaygı ve fobiler, zorlanım ve histerik semptomlar gibi. Hastanın hasar görmüş gerçek kendiliğini “vücudu parçalanıyormuş” gibi tecrübe etmesi neticesinde bedensel semptomlar da yaygın biçimde gözlemlenmektedir. Bazı hastalarda ise daha önceden bastırdıkları duyguları dışarı vurma semptomlarına rastlanmaktadır; özellikle doymaz iştah hastalığı ve anoreksiya nervoza gibi. Yetişkin hastalarda, aynı zamanda, anne veya babalarıyla ya da her ikisiyle süregelen ağlaşmış bir ilişki de söz konusu olabilir. Bu durum hastanın kendisini psikolojik bakıcı gibi hissetmesine ve bu rolden kendisini kurtaramamasına neden olabilir. 6 KENDİLİĞİN DOĞUŞU Ayrılık stresi yaygın biçimde aşağıdaki klinik sendromu hızlandıracaktır: eşsizleştirilmiş veya değersizleştirilmiş nesneden ayrılma ve/veya narsisistik erzaklarından mahrum olmak – para, güç, güzellik veya görünüm gibi. KLİNİK ÖRNEKLER Aşağıdaki örneklerde, daha sonra psikoterapi bölümlerinde ayrıntıyla anlatılacak olan hastaların kısa tanımları sunulmaktadır. Bayan A Vakası Bayan A; uzun boylu, sarışın, narin hatlı ve boşanmış 40 yaşında homoseksüel bir kadındır. Kendi işinde çalışmaktadır ve iki çocuk sahibidir. Bayan A’nın şikayeti kişilerarası ilişkilerde yaşadığı zorluklardır. İlk homoseksüel ilişkisini üniversitede yaşamıştır. Daha sonra bir erkeğe aşık olmuş ve onunla evlenmiştir. Evliliğini şu sözlerle tanımlamaktadır: “Kendi benliğimi kaybettim. Sadece kocam ve çocuklarım için her şey oldum.” 10 yıl evli kalmıştır ve bu dönemde herhangi bir homoseksüel ilişki yaşamamıştır. Bayan A aşağıdaki şikayette bulunmuştur: “10 yıldan sonra farkettim ki kendi benliğimi kaybetmiştim ve kocamla da herhangi bir yakınlığım kalmamıştı. İçmeye başladım ve alkol eşiğim çok düşüktü. Bu durum beni bir alkolik yaptı ve bilinç kararmaları yaşamaya başladım. Üç yıl boyunca içtim ve nihayet geçen yıl AA’ya katıldım ve bir kadınla ilişkiye başladım.” “İçki içtiğim üç yıl süresince bir kadın ve bir erkekle ilişkim oldu. Her ikisi de zor ve çatışmalarla doluydu. Beni çekici bulan kadınlara kendimi satma eğilimindeydim. Kendimi Klinik Tablo - Bukalemun 7