K2 Vitamini ile Kemik ve Damar Sağlığını Koruma

advertisement
Life Extension Dergisi
LE Dergisi Mart 2008
RAPOR
K2 Vitamini ile Kemik ve Damar Sağlığını Koruma
Yazan: Dr. William Davis
Bugün milyonlarca insan kemik sağlığını korumak için kalsiyum takviyeleri almaktadır. Ancak çok az
sayıda hasta veya doktor kemik bütünlüğünü optimize etmek içim tek bir mineral takviyesinden
fazlasının gerektirdiğini bilmektedir. Kemik, kalp ve damar sağlığı için çok önemli bir bileşen K2
vitaminidir.
Son araştırmalar, K2 vitamini olmadan, kalsiyum düzenlemenin bozulduğunu ortaya koymuştur.
Aslında, düşük K2 vitamini düzeyi kalp hastalığı ve ateroskleroz riski ile ilişkilidir. Bazı zeki
doktorlar, kemiklerinde kalsiyum eksikliği olan insanların arterlerinde aşırı kalsiyum olma ihtimalinin
daha yüksek olduğunu ya da tam tersinin olduğunu uzun zamandır bilmektedir. Kemikte oluşan
kalsiyum eksikliği osteoporoza yol açarken, arter duvarında kalsiyum birikimi, koroner kalp hastalığı
ve diğer kalp-damar hastalıkları, böbrek ve nörodejeneratif hastalıklarına neden olur.
K vitamini onlarca yıldır bilinmesine rağmen, hep sağlıklı kan pıhtılaşması için alınması gerekli
olduğu söylenegelmiş ve kemik ve arterlerin sağlığını korumak için gerekli olduğu hep göz ardı
edilmiştir. Bu yazıda, K2 vitamininin kalsiyumu nasıl düzenlediğini araştırmanın yanı sıra kalp
hastalığı, osteoporoz ve bazı kanser türlerinin önlenmesinde bu eşsiz vitaminin önemini en son
çalışmalar ışığında ele alacağız.
K2 vitamini-Sağlıklı Arter ve Kemikler için Gerekli
Osteoporoz ve kalp hastalığı, birbirlerinden bağımsız iki hastalık gibi görünür. Yüzeysel bakıldığında,
bir kaç ortak özellikleri vardır. Her iki hastalık da yaşla birlikte gelişir. 30 yaşında birinin bu iki
hastalıktan birine yakalanması oldukça nadirdir, ancak her ikisi de yaşamın 60 ve 70’li yıllarında
yaygındır. Her iki hastalık da bir gecede ortaya çıkmaz, uzun yıllar içerisinde gelişir. Osteoporozun
gelişmesi nasıl yıllar sürüyorsa, koroner ateroskleroz da 20’li yaşlarda başlar ve kalp krizi veya başka
bir felaket meydana gelene kadar on yıllar boyunca yavaş yavaş birikir.
Daha derinlere inene kadar, bu hastalıkların tüm benzerlikleri bu kadarmış gibi görünüyordu. Daha 19.
yüzyılda, bilim adamları hastalıklı damarların duvarlarında kemik benzeri bir yapıyı andıran bir madde
olduğunu biliyorlardı. Ancak, sonraki 100 yıl boyunca, bu bulgu aynı artrit gibi yaşlanmayla birlikte
gelen "aşınma ve yıpranma" olarak görüldü ve gereken ilgi gösterilmedi.
Dr Linda Demer ve Kaliforniya, Los Angeles Üniversitesi'ndeki ekibi, daha önce sadece kemik
dokusunda bulunduğuna inanılan aterosklerotik dokuda bir protein tespit ederek bu gizemli bağlantıyı
çözmüştür. Kemik morfogenetik protein-2 olarak adlandırılan bu protein, kemik oluşumunda önemli
bir rol oynar. O zamandan beri, aterosklerotik plak dokuda matriks GLA-protein ve osteopontin gibi
kemik oluşumunda önemli rol oynayan başka düzenleyiciler (regülatörler) tespit edilmiştir. Bu
tespitler, arter ve kemik sağlığını etkileyen faktörlerin ortak olduğunu düşündürmüştür3.
Yapılan yeni bir gözlem, kemik ve damar hastalıkları arasında bir bağlantı bulma çabalarına ivme
kattı. Osteoporoz, ya da kemiklerinde kalsiyum eksikliği olan insanlar, arterler kalsiyum (kemik)
fazlalığına sahipti. Genellikle sadece kireçlenme veya kalsifiye plak olarak düşünülen birikimler,
aslında tam olarak oluşmuş kemik dokusuydu. Bu nedenle, vasküler kalsifikasyon daha doğru bir
tanım olan “vasküler osifikasyon” yani “damar içinde kemik oluşumu” şeklinde anılmalıdır. Aynı
şekilde, koroner ateroskleroz için birçok "risk faktörü" osteoporoz için de geçerlidir: yaşlanma,
diyabet, hareketsiz yaşam tarzı, sigara ve yüksek kolesterol. Bilim adamları bir organda (kemik) aşırı
kalsiyum varken ve diğerinde (arterler) kalsiyum eksikliği olmasının nedenini ve olası bağlantılarını
sorguladılar. Ve bazı görünüşte sağlıklı kişilerde, aynı anda bu aşırı iki hastalık neden mevcut
olabiliyordu?
İlk başlarda, bir kısım bilim adamı, kemiklerden arterlere anormal kalsiyum transferi olabileceğini öne
sürmüştür. Bu açıklama yeterli bulunmadı, çünkü her sistemin kendi düzeni içerisinde hareket ettiği
ispatlandı.
Her ne kadar, osteoporoz için raloksifen (Evista®) ve alendronat (Fosamax®) gibi bazı reçeteli ilaçlar
önerilse de, şimdiye kadar hem kemik hem de arter sağlığını ele alan hiçbir çözüm önerisi ortaya
atılmadı. Mevcut araştırmalar, kalsiyum metabolizmasını düzenlemede ve arteriyel ve kemik
hastalıkları arasındaki bağlantıyı kontrol etmede beslenme çözümlerinin önemine, özellikle de K2
vitaminin rolüne vurgu yapmaktadır.
K VİTAMİNİ HAKKINDAKİ TEMEL BİLGİLER
Doğada, K vitamini iki şekilde bulunur: K1 Vitamini (fillokinon) yapraklı yeşil sebzelerde ve K2
vitamini (menakinon) sakatat, yumurta sarısı ve süt ürünlerinde mevcuttur.
K vitamini kanın pıhtılaşmasını sağlayan proteinlerin (faktör II, VII, IX, X ve S ve C proteinleri)
üretimi için insan karaciğeri için gereklidir. Bu mekanizma, damarlarında pıhtı olan veya pıhtı oluşma
riski taşıyan insanlara K vitaminini engelleyici ilaç olan warfarin (Coumadin®) uygulamasının
temelini oluşturur, çünkü bu ilaç kanın pıhtılaşmasını engeller.
Bu yüzden bir insanın K vitamini ihtiyacının belirlenmesinde, kan pıhtılaşması ve incelmesi arasındaki
normal dengeyi sağlamak için gerekli olan miktar temel alınmaktadır. Kan ne aşırı "inceltilmiş" ve
anormal kanama eğilimli, ne de aşırı "kalın" ve yanlış yerde pıhtılaşma eğilimli olmalıdır.
Kanın pıhtılaşmasındaki rolünün ötesinde, son araştırmalar K vitamininin kalsiyumu arterlerden uzak,
kemiklere yakın tutarak kemik ve arterlerin korunmasında hayati bir rol oynadığını ortaya koymuştur.
Ne yazık ki, kan pıhtısı düzenlenmesi için alınması diyetle alımı tavsiye edilen K vitamini miktarı,
optimal kemik ve arter sağlığı için gerekli miktardan çok daha düşüktür.
Osteoporoz ve K2 Vitamini Tedavisi - Kanıtlar
1929 yılında keşfedildiğinden bu yana, K vitamini en iyi kan pıhtılaşma sürecinde oynadığı önemli
rolle bilinmektedir. O zamandan beri, bilim adamları K vitamininin kemik sağlığı için de eşit derecede
önemli bir rol oynadığı konusunda ikna edici kanıtlar ortaya koymuştur.
Bugüne kadar K vitamini araştırmalarının çoğu, yeşil yapraklı sebzelerde bulunan K1 vitamini üzerine
odaklanmıştır. Ancak, öyle görünüyor ki, sakatat, yumurta sarısı ve süt ürünlerinde bulunan K2
vitamini, osteoblastlarda (kemik yapıcı hücreleri) kemik mineralizasyonu sağlama konusunda K1
vitamininden daha önemli bir indükleyicidir4.
Japonlar K2 vitamininin kemik sağlığını koruyucu veya geri kazandırıcı etkilerini uzun zaman önce
keşfetmişlerdi. Japonya’nın bazı bölgelerinde, natto adı verilen fermente edilmiş soya yemeği haftada
birkaç kez tüketilir ve bu yemek K2 vitamini yönünden en zengin kaynaktır. Yeni bilimsel
incelemeler, bu popüler Japon yemeğinin aktif maddesinin K2 vitamini, daha net haliyle menakinon-7
(MK-7) olduğunu ve bu maddenin osteoporoz tedavisinde kemik kalitesini desteklediğini belirledi5.
Bu yemeğin yendiği bölgelerde yaşayan insanların kanında normalden birkaç kat daha fazla K2
vitamini (MK-7) olduğu ve çok daha az osteoporoz ve kemik kırıkları yaşadıkları tespit edilmiştir6.
Bu bulguların geçerliliği klinik çalışmalarla desteklenmiş ve K2 vitamini alımının kemik kırıklarını
azalttığı gösterilmiştir. Osteoporozlu 120 hastayla iki yıl süren bir Japon çalışmasında, K2 vitamini
(MK-4) alan bireylerde almayanlara kıyasla, vertebra (omurga) kırıklarının insidansı %52 azalmıştır7.
Bu çalışmada kullanılan yüksek doz, K2 vitamini etkisini inceleyen çalışmaların çoğunda olduğu gibi
45 mg/gün idi. Bu doz yoğunluğu Japonya'da osteoporoz tedavisinde reçete edilen miktardır, fakat
ABD’de kullanılamaz. Daha ileride göreceğiniz üzere, besin takviyelerinde bulunan düşük dozlarda
K2 de önemli faydalar sağlamaktadır.
VAKA ÖYKÜSÜ: OSTEOPOROZ İLE BAĞLANTILI KALP HASTALIĞI
Bedenen formda 67 yaşındaki Walter’ın herhangi bir gizli rahatsızlığı olduğunu düşündürecek sebebi
yoktu.
Son yedi yıldır düzenli olarak her yıl sağlık muayenesine girmiş ve hepsinde de herhangi bir
rahatsızlığı olmadığı söylenmiş. Doktoruna göre kolesterol değerleri yıllardır gayet iyiydi. Ama bir
doktor olan kayınbiraderinin tavsiyesi üzerine, bilgisayarlı tomografi ile kalp taraması yaptıran
Walter'ın kalp taraması puanı (yüksek kalp krizi riski gösteren) 3.367 çıktı. Bu tarama sonucuna göre,
koroner arterlerinde kalsifiye aterosklerotik plak içeriği olabilirdi. Aslında, bu puan Walter'ı 99.
persentile, yani kalsiyum puanı açısından kendi yaş grubundaki tüm erkekler içinde en kötü %1’lik
dilime dâhil ediyordu ve önleyici girişim olmazsa %25 ihtimalle kalp krizi geçirme riski taşıyordu.
Aynı zamanlarda, Walter abdominal anevrizma, karotis hastalığı ve osteoporoz için kilise tarafından
sunulan ultrason taramasına girdi. Ultrason incelemesinde, hiçbir anevrizma veya karotid sorunu
bulunmazken, ileri seviye osteoporozu olduğu ve kemik yoğunluğunun kendinden 20 yaş daha büyük
birininkiyle aynı olduğu ortaya çıktı.
Görünüşte ilgisiz olsa da, Walter'ın arteriyel kalsifikasyon ve osteoporoz sorununun ortak noktası
muhtemelen K vitamini yetersizliği idi.
K2 vitamininin, kemik kırıklarının insidansını azaltmada reçeteli ilaçlar kadar etkili olduğu
kanıtlanmıştır. Japonya’da yapılan bir çalışmada, menopoz sonrası kadınlarda K2 (MK-4) ile etidronat
(Didronel®) ilacının vertebral (omurga) kırıklarının insidansı üzerine etkisi incelenmiş ve günde 45
mg dozunda K2 alan kadınlarda kırık oranı %8.0 olurken, ilaç tedavisi alanlarda %8.7 olmuştur.
Dahası, hem MK-4 hem de ilaç alan kadınlarda kırık oranı çok daha az, %3,8 olarak bulunmuştur.
Buna karşılık, ne K2 ne de ilaç verilmeyen plasebo grubundaki kadınların %21’i vertebral kırık
yaşamıştır8.
Osteoporoz deneysel hayvan modelleri de, MK-4’ün kemik yapısı, kemik kütlesi ve mekanik gücünü
artırdığını, (kalsiyum birikimi) mineralizasyonu uyardığını ve kollajen mimarisini geliştirdiğini ortaya
koymuştur. Bu sayede fibröz dokunun çapraz bağlanması ile dayanıklı, esnek ve kırılmaya karşı daha
dayanıklı kemikler elde edilir9.
Öte yandan, osteoporoz (kemik mineral yoğunluğunda aşırı kayıp) sonucunda, düşme gibi küçük
olaylarda bile kırıklar oluşmakta ve 65 yaş üzerindekiler için bu kırıklar yıkıcı sonuçlara yol
açabilmektedir. Ne yazık ki, ilaç endüstrisi kırık riski yüksek olduğunda ilaç reçete etme taraftarıdır.
Beslenme takviyeleri içeren stratejiler farklıdır. İlk olarak, reçeteli ilaçların yüksek maliyeti ve yan
etkileri yoktur. İkinci olarak, daha fazla fayda elde etmek için, 20-30 gibi erken yaşlarda başlanabilir.
Bu kadar uzun süre kullanımına dair herhangi bir klinik çalışma olmamasına rağmen, bu alanda daha
fazla çalışma yapmaya değer.
VİTAMİN K2 HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
*
Kalsiyum sağlık için gerekli olsa da, anormal kalsiyum metabolizması osteoporoz ve kalpdamar hastalığı gibi bozukluklara yol açabilir. K2 vitamini vücutta kalsiyumu düzenleyen
önemli bir faktördür.
*
K2 vitamini yetersizliği, osteoporozda önemli bir faktör olan düşük kemik mineral
yoğunluğuna yol açarken, diğer yandan arter duvarında kalsiyum fazlalığı sonucu kalp
hastalığı riskini artırır.
*
Japonya'da, K2 vitamini yüksek doz reçeteli ajan olarak veya K2 yönünden çok zengin natto,
denilen Japon yemeği şeklinde verildiğinde, osteoporozu önemli ölçüde iyileştirdiği
gösterilmiştir.
*
Çalışmalar ayrıca göstermiştir ki, mütevazı miktarlarda K2 vitamini bile, damarlardan
kalsiyumu uzak tutar, tehlikeli kalsifiye plak oluşumunu engeller ve vasküler dokuda
kalsiyumu düzenleyen proteinleri kontrol ederek kalp hastalığı ile mücadele eder.
*
K2 vitamini, tükettiğimiz besinlerde K1 vitamininden çok daha küçük miktarlarda bulunur.
Çoğumuz, bu nedenle, K2 yönünden zengin besinlerden çok az almaktayız.
*
Mevcut beslenme rehberleri, K vitamininin kan pıhtılaşma düzenleyici etkisi için gereken
miktar üzerine yoğunlaşmakta, dolayısıyla kemik ve arter sağlığını korumak için gerekli çok
daha yüksek miktarı göz ardı etmektedir.
K2 Vitamini Koroner Kalp Hastalığından Koruyor
K2 Vitamini ile Tedavi Edilen
Kadınlarda Toplam Hepatosellüler
Kanser Görülme Sıklığı
Bu grafik, kontrol grubu ile
karşılaştırıldığında, K2 vitamini ile
tedavi edilen yüksek riskli kadınlarda
primer karaciğer kanseri (hepatosellüler
karsinom) insidansında görülen büyük
düşüşü göstermektedir.
Normal kalsiyum birikimi iki organda meydana gelir: kemik ve diş. Vücutta anormal kalsiyum
birikimi üç yerde ortaya çıkar: aterosklerotik plak oluşumu görülen arterlerin iç duvarları (intima);
arterlerin kas tabakası ("medial kalsifikasyon") ve kalp kapakçıkları. K2 vitamini, bu olayların hepsini
kontrol altında tutmaya yardımcı olan K vitamini formu olarak görülmektedir.
Bununla birlikte, kalsiyum eskiden kalp hastalığının pasif bir göstergesi olarak görülmekteydi.
Bazıları kalsiyumun, yumuşak plağın tehlikeli inflamatuar aktivitesinden kalma bir “rüptür”, yani yara
kalıntısından başka bir şey olmadığını iddia ediyordu. Hatta kalsiyumun aslında artan plak istikrarının
bir yansıması olduğu ve “sert” maddenin kopmalara karşı dayanıklı olduğu bile savunuldu.
Dolayısıyla, kalsiyumun aterosklerotik plak oluşumunda aktif bir rol oynamadığına inanıyorlardı.
Bu argümanlar artık yeni gözlemlerle bir kenara atılmıştır. Büyük ölçekli, iyi-kontrollü klinik
çalışmalarda, K2 vitamini düzeyleri ile kalp hastalığı arasındaki kesin bağlantı, ilk kez 2004 yılında
Rotterdam Kalp Çalışması tarafından ortaya konmuştur1. Çalışmada yedi yıl boyunca 4.800 Hollandalı
katılımcı izlenmiş ve diyetlerinde en fazla K2 vitamini alan grupta, kalp hastalıklarından ölüm
oranının %57 azaldığı görülmüştür. K1 vitamini için aynı ilişki görülmedi. Ne yazık ki, bu çalışmada
MK-4 ve MK-7 alımları ve düzeyleri ayrı analiz edilmemiş ve MK-8 ve MK-9 gibi diğer MK
kategorileri ile birlikte gruplandırılmıştır.
Daha yüksek K2 alımı aortta daha az kalsiyum birikimi (aterosklerozun dolaylı ölçüsü) ile
ilişkilendirilmiş, diğer yandan daha az K2 tüketen katılımcılarda orta veya şiddetli kalsifikasyon
görülme oranı daha fazla olmuştur. En düşük kalp krizi riski ve aort kalsifikasyonu günlük 32.7
mcg’dan fazla K2 vitamini alan katılımcılarda görüldü1.
Rotterdam Kalp Çalışması’nın büyüklüğü ve kalitesi K2 vitamini alımı ve kalp hastalığı arasındaki
güçlü ilişkiyi desteklemiş ve K2 Vitamininin arteriyel kalsifikasyonu engelleyerek kardiyovasküler
yararlar sağlayabileceğini düşündürmüştür.
Günümüzde doktorlar ve bilim adamları, aterosklerotik plak hacminin önemli bir bölümünü
oluşturduğunu bildikleri için, koroner kalsiyum birikimini izleyip durdurmanın yollarını aramaktadır.
Dolayısıyla, öyle görünüyor ki, kalsiyum birikmesi aktif olarak büyüyen aterosklerotik plak
oluşumuna işaret etmekte ve K vitamini eksikliği bu patojenik süreç için zemin hazırlamaktadır.
K2 VİTAMİNİ MENAKİNON ADI VERİLEN ÖNEMLİ BİR MADDE GRUBUNU KAPSAR
Menakinonlar K vitamini tüketiminin yaklaşık %10 oluşturur ve aynı zamanda faydalı mikroflora
(bakteriler) tarafından bağırsakta sentezlenebilir. Menakinonun birkaç farklı formu vardır.
Menakinonlar MK-n notasyonu kullanılarak gruplandırılır; MK kısaltmasının yanındaki rakam (“n”)
prenil yan zincirlerinin sayısını belirtir. MK-4 reçete ile yüksek dozlarda kullanılabilir.
MK-8 ve MK-9, peynir gibi fermente gıda ürünlerinde bulunur. MK-7 olarak bilinen K2 biyolojik
formu için en zengin kaynak, natto denilen fermente edilmiş soya fasulyesinden yapılan geleneksel bir
Japon yiyeceğidir.
Aynı zamanda menatetrenone olarak bilinen MK-4, diğer menakinonlardan farklıdır, çünkü sindirim
sistemi içindeki bakteriler tarafından üretilen MK-n segmentinin önemli bir parçası değildir.
K2 Vitamini Kanseri Önler mi?
K2 vitamininin kanseri baskılayabileceğini düşündüren heyecan verici ön kanıtlar ortaya çıkmaktadır.
Aslında K2 vitamininin kemik kaybına karşı etkinliğini sorgulamak için yapılan bir çalışmada,
araştırmacılar, tesadüfen bu besin ögesinin karaciğer kanseri riskini büyük ölçüde azalttığını fark
ettiler.
Viral enfeksiyonlardan karaciğer sirozu olan 40 kadın üzerinde yapılan bu küçük Japon çalışmasında,
kontrol grubunda 19’da 9 kişide karaciğer kanseri gelişirken, MK-4 grubunda sadece 21’de 2 kişide
kanser gelişmiş ve gruplar arasında anlamlı bir fark olduğu ortaya koyulmuştur 15. Yukarıdaki grafikte
K2 vitamininin primer karaciğer kanserine karşı önemli bir koruyucu etkisi gösterilmiştir.
Benzer şekilde, hepatosellüler karsinomun (karaciğer kanseri) cerrahi olarak çıkarılması sonrası izleme
alınan 61 kişi üzerinde yapılan bir pilot çalışmada, günde 45mg MK-4 (osteoporoz tedavisinde
Japonya'da kullanılan doz) alımının kansersiz sağkalım oranını ciddi oranda artırdığı tespit
edilmiştir16.
Laboratuvar incelemelerinde, K2 vitamini miyelom ve lenfomaya karşı engelleyici etki göstermektedir
ve bu hematolojik kanserlerle mücadelede bireyler için faydalı olabileceği düşünülmektedir17.
K2 vitamininin kanser üzerindeki olası müthiş etkileri düşünüldüğünde, belki de bu sadece buzdağının
görünen kısmıdır. Gittikçe daha fazla çalışma ve gözlem yapıldığı için bu takip edilmeye değer bir
alandır. Belki de gelecekteki çalışmalar sonucunda, uzun vadeli kullanımı ile K2 vitamininin kanseri
önlediği bulunacaktır.
İdeal Ölçülerde K2 Vitamini Alımı
K1 vitamini, yeşil yapraklı sebzelerde bulunurken, K2 vitamini görece az sayıda besinsel kaynakta
bulunur. Açık ara en iyi K2 vitamini kaynağı Japon yemeği olan natto’nun yanı sıra, sakatat ve
yumurta sarısında da bulunur. Ne yazık ki, natto bilinmeyen bir tattır ve insanlar bu yemeği yemek
istemeyebilirler. K2 vitamini ayrıca geleneksel yöntemlerle fermente edilen peynirlerde mütevazı
miktarda bulunur özellikle, İsviçre Emmental ve Norveç Jarlsberg peynirlerinde. Besinlerden alınan K
vitamininin, sadece yaklaşık %10’u K2 vitamini formundadır.
K vitamini eksikliği, diyetle yeterince almamanın yanı sıra emilim bozukluğundan da kaynaklanıyor
olabilir. Ayrıca, K2 vitamini üreten bakterileri yok edeceğinden uzun süreli antibiyotik kullanımı da
buna neden olabilir.
Ne yazık ki, bugün tavsiye edilmekte olan K vitamini diyet alımı, kadınlar için günde 90 mcg ve
erkekler için 120 mcg, kalp ve kemik sağlığını optimal şekilde korumak için yetersiz olabilir4,9,19.
K1 vitamini, kandan hızla temizlense de, K2 vitamini ağız yolu ile alındığında, K1’de görülenden çok
daha süre boyunca kanda kalır. K2 vitamini, yüksek dozlarda bile hiçbir yan etkisi olmayan güvenli
bir besin ögesidir. Japonya'da yapılan çalışmada, yüksek doz besin takviyesi (45 mg/gün) olarak ya da
natto içinde verilen K2 vitamini kemik yoğunluğu önemli ölçüde geliştirmiş ve osteoporotik kırıkları
önemli oranda önlemiştir7,20. Tüm bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde, K2 vitaminini besin
takviyesi şeklinde almanın en tercih edilen yöntem olması düşünülmektedir.
En iyi K2 vitamini dozu nedir? Bilim adamları hala bu soruyu tartışıyor. Besin takviyeleri genellikle
50 mcg ile 1.000 mcg arası K2 Vitamini içerir. Günde 50 mcg’lık düşük bir doz bile sağlıklı kemik
yoğunluğunu desteklemek ve arter duvarını kalsifikasyondan korumaya yardımcı olabilir. Life
Extension dergisi uzun zamandır günde 9.000 mcg K1 Vitamini ile birlikte, yaklaşık 1.000 mcg K2
vitamini tavsiye etmektedir.
KALSİYUM DÜZENLEYİCİ PROTEİNLER
Koroner plak gelişimini önlemede K2 vitamininin etkinliği, asıl işlevi kalsiyumu vücutta ait olduğu
yerde tutmak olan bazı kemik proteinleri üzerindeki etkilerini gözlemlerken ortaya çıkmıştır.
Osteokalsin, K2 vitamini tarafından kontrol edilen, kalsiyum-düzenleyici bir proteindir. K vitamini
mevcut olduğunda, osteokalsin, normal kemik mineral bölümüne bağlanan osteokalsin karboksilasyon
adı verilen bir işlem geçirmektedir. Ancak, K2 vitamini eksikliğinde, osteokalsin bu işlevi
gerçekleştiremez ve serbest kalsiyum kemik dokusundan atılır, bu da osteoporoza yol açar.
Öyle görünüyor ki, bunun tersi bir durum arterlerde meydana gelmektedir. Arterlerde kalsiyum birikir,
çünkü matriks GLA-protein adında bir protein, K vitamini eksikliği durumunda karboksilasyon
sürecine uğramaz. Sadece karboksillenmiş matriks GLA-proteini kireçlenmeyi engellediği için,
yeterince karboksillenmemiş matris GLA-proteini kireçlenmiş ve aterosklerotik plakların kenarında
olağandışı yüksek konsantrasyonda oluşur. Bu durum da, plakta kalsiyum birikmesinde aktif bir rol
oynadığı düşüncesini akla getirmektedir4. Osteokalsin ve matriks GLA-protein fonksiyonunun
bozulması osteoporoz ve vasküler kalsifikasyona yakalanma riskinde artışa neden olur.
K2 vitamini ile arteriyel kalsiyum arasındaki bağlantıya ilişkin daha fazla kanıt sunan diğer
araştırmalar:
Daha ileri düzeyde aterosklerotik plak oluşumu olan kişilerde, K vitaminine bağlı bir protein olan
karboksillenmiş matriks GLA protein düzeylerinin azalmış olduğu görüldü10.
• Hayvan çalışmalarında, genetik olarak K2 vitamini kullanan bir proteinden mahrum olacak
şekilde üretilen farelerin damarları (aort ve koroner) içinde o kadar şiddetli bir kalsiyum birikimi
gerçekleşti ki, doğumdan sonraki birkaç hafta içinde öldüler11.
• K vitamini üretimini kontrol eden insan genindeki benzer bir mutasyon, koroner hastalığı,
inme ve aort hastalığı gibi aterosklerotik hastalıkların olasılığını iki katına çıkarmıştır12.
• Dahası, warfarin (Coumadin®) gibi güçlü bir kan inceltici ve K vitamini engelleyici kullanan
hamileler, kemik yapısında ciddi anormallikler olan bebekler doğurmuştur13.
• Aynı şekilde, Coumadin® kullanan insanlarda daha fazla osteoporotik kırık görülmüştür14.
Ayrıca, bu kişilerde Coumadin® kullanmayanlara göre iki kat daha fazla, kalp kapakçığı gibi diğer
alanlarda da anormal kalsiyum birikimi tespit edilmiştir13.
Güvenlik Uyarısı
Eğer Coumadin ® (warfarin) kullanıyorsanız, K vitamini takviyesi almaya başlamadan önce,
doktorunuzla görüşmelisiniz, çünkü kanın incelmesinde (protrombin zamanı veya INR [uluslararası
normalleştirilmiş oran] değişiklikler olacaktır. Bununla birlikte, unutmayın ki, mütevazı oranlarda K1
ve belki de K2 vitamini takviyesinin uzun vadede kan pıhtılaşmasını stabile etmeye katkısı olduğunu
gösteren veriler vardır21. Life Extension dergisinin Haziran 2007 sayısında yayınlanan, “K vitamini ve
Warfarin: Kalp-Damar ve Kemik Sağlığını korurken Antikoagülan Tedaviyi Stabilize Etmek” başlıklı
raporda konu hakkında daha fazla bilgiye ulaşılabilir.
Sonuç
K2 vitamini deneyimi için, bu heyecan verici ve hak ettiği değeri görmeyen besin ögesinin tüm
etkinlik alanlarını net bir şekilde belirleyecek daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. K2 vitaminini
destekleyen bilimsel sonuçlar dikkate alındığında, besin takviyesi olarak alımının kemik ve arter
sağlığı üzerine çok güçlü faydaları kısa süre içerisinde kesin bir şekilde ortaya konabilir.
Bu makalenin bilimsel içeriğine dair herhangi bir sorunuz varsa, lütfen 1-800-226-2370 numaralı
hattımızı arayın.
Dr William Davis, Wisconsin Milwaukee’de çalışan bir kardiyolog ve yazardır. Kendisi ayrıca, “Track
Your Plaque: The only heart disease prevention program that shows how to use the new heart scans to
detect, track and control coronary plaque” isimli kitabın yazarıdır.
www.trackyourplaque.com adresindeki web sitesi üzerinden kendisiyle irtibata geçilebilir.
Referanslar
1. Geleijnse JM, Vermeer C, Grobbee DE, et al. Dietary intake of menaquinone is associated with a
reduced risk of coronary heart disease: the Rotterdam Study. J Nutr. 2004 Nov;134(11):3100-5.
2. Bostrom K, Watson KE, Horn S, et al. Bone morphogenetic protein expression in human
atherosclerotic lesions. J Clin Invest. 1993 Apr;91(4):1800-9.
3. Abedin M, Tintut Y, Demer LL. Vascular calcification: mechanisms and clinical ramifications.
Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2004 Jul;24(7):1161-70.
4. Schurgers LJ, Dissel PE, Spronk HM, et al. Role of vitamin K and vitamin K-dependent proteins in
vascular calcification. Z Kardiol. 2001;90 Suppl 3:57-63.
5. Iwamoto J, Takeda T, Sato Y. Menatetrenone (vitamin K2) and bone quality in the treatment of
postmenopausal osteoporosis. Nutr Rev. 2006 Dec;64(12):509-17.
6. Kaneki M, Hodges SJ, Hosoi T, et al. Japanese fermented soybean food as the major determinant of
the large geographic difference in circulating levels of vitamin K2: possible implications for hipfracture risk. Nutrition. 2001 Apr;17(4):315-21.
7. Shiraki M, Shiraki Y, Aoki C, Miura M. Vitamin K2 (menatetrenone) effectively prevents fractures
and sustains lumbar bone mineral density in osteoporosis. J Bone Miner Res. 2000 Mar;15(3):515-21.
8. Iwamoto J, Takeda T, Ichimura S. Combined treatment with vitamin K2 and bisphosphonate in
postmenopausal women with osteoporosis. Yonsei Med J. 2003 Oct 30;44(5):751-6.
9. Iwamoto J, Takeda T, Sato Y. Effects of vitamin K2 on osteoporosis. Curr Pharm Des.
2004;10(21):2557-76.
10. Schurgers LJ, Teunissen KJ, Knapen MH, et al. Novel conformation-specific antibodies against
matrix gamma-carboxyglutamic acid (Gla) protein: undercarboxylated matrix Gla protein as marker
for vascular calcification. Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2005 Aug;25(8):1629-33.
11. Luo G, Ducy P, McKee MD, et al. Spontaneous calcification of arteries and cartilage in mice
lacking matrix GLA protein. Nature. 1997 Mar 6;386(6620):78-81.
12. Wang Y, Zhang W, Zhang Y, et al. VKORC1 haplotypes are associated with arterial vascular
diseases (stroke, coronary heart disease, and aortic dissection). Circulation. 2006 Mar
28;113(12):1615-21.
13. Gage BF, Birman-Deych E, Radford MJ, Nilasena DS, Binder EF. Risk of osteoporotic fracture in
elderly patients taking warfarin: results from the National Registry of Atrial Fibrillation 2. Arch Intern
Med. 2006 Jan 23;166(2):241-6.
14. Schurgers LJ, Aebert H, Vermeer C, Bultmann B, Janzen J. Oral anticoagulant treatment: friend or
foe in cardiovascular disease? Blood. 2004 Nov 15;104(10):3231-2.
15. Habu D, Shiomi S, Tamori A, et al. Role of vitamin K2 in the development of hepatocellular
carcinoma in women with viral cirrhosis of the liver. JAMA. 2004 Jul 21;292(3):358-61.
16. Mizuta T, Ozaki I, Eguchi Y, et al. The effect of menatetrenone, a vitamin K2 analog, on disease
recurrence and survival in patients with hepatocellular carcinoma after curative treatment: a pilot
study. Cancer. 2006 Feb 15;106(4):867-72.
17. Tsujioka T, Miura Y, Otsuki T, et al. The mechanisms of vitamin K2-induced apoptosis of
myeloma cells. Haematologica. 2006 May;91(5):613-9.
18. Hojo K, Watanabe R, Mori T, Taketomo N. Quantitative measurement of tetrahydromenaquinone9 in cheese fermented by propionibacteria. J Dairy Sci. 2007 Sep;90(9):4078-83.
19. Shoji S. Vitamin K and vascular calcification. Clin Calcium. 2002 Aug;12(8):1123-8.
20. Katsuyama H, Ideguchi S, Fukunaga M, et al. Promotion of bone formation by fermented soybean
(natto) intake in premenopausal women. J Nutr Sci Vitaminol (Tokyo). 2004 Apr;50(2):114-20.
21. Sconce E, Avery P, Wynne H, Kamali F. Vitamin K supplementation can improve stability of
anticoagulation for patients with unexplained variability in response to warfarin. Blood. 2007 Mar
15;109(6):2419-23.
Download