Eylül 1990 PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİNE BAĞLILIK Ömer Farukoğlu Kütahya Müftüsü ٰ ّللاُ َويَ ْغفِرْ لَ ُك ْم ُذنُوبَ ُك ْۜ ْم َو ه ٰ ُوني يُحْ بِ ْب ُك ُم ه ٰ قُلْ اِ ْن ُك ْنتُ ْم تُ ِحبُّونَ ه ّللاُ َغفُو ٌر ۪ ّللاَ فَاتَّبِع َر ۪حي ٌم Adem (a.s.) dan beri açılıp, pekçok peygamberlerle takip olunan din yolu, kemalini son peygamber (s.a.s.) Efendimizde buldu. İnsan olma haysiyeti ve şerefini koruyabilmek için bu dünyada Allah'ın ilahi emir ve yasaklarına uygun yaşamaktan başka çare yoktur. Allah'a giden ilahi yolun en son ve ekmel rehberi Hz. Muhammed (s.a.s.) dır. O, cihanın erişilmez en büyük fazilet ve hakikat örneğidir. İnançsız ve imansız dünya hayatının gidişi perişanlık, son ateşli bir pişmanlıktır. İmanla gidişin sonu cennettir. O halde, insan yüce yaradanı tanımak ve dünyaya gelişinin amaç ve hikmetini öğrenmek, ölüm ve ötesinden haberdar olmak için Hz. Munammed'i sevmek, onun sünnetini anlamak, emir ve yasaklarına kulak vermek zorundadır. Kuranı Kerim'de Allah Teala şöyle bildirmiştir: "Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik". (Sebe 28) "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur". (Nisa 8) O yüce Peygamber, rahmetin kapısı ve cennetin anahtarıdır. Bizi doğruya götüren mürşidimiz, O, Allah'ın dostu, ümmetinin yardımcısıdır. Yüce Allah'ın hem kulu hem de elçisidir. Biz de onu sevgili mürşid olarak kabul etmişizdir. Bir gün Resulullah'ın yanına "Necran" Kabilesinden bir heyet gelmişti. Peygamber (s.a.v.) onlara Kuran'dan: "O gün her nefis, yaptığı her hayrı hazır bulacaktır; işlediği her kötülüğüde". (Ali İmran 30) ayetini onlara okudu. Onlar ise "Bu ayetteki cezai müeyyide bizler için değildir. Zira bizler Allah'ın sevdikleriyiz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah Peygamberine şöyle bildirir: "Ey Muhammed! De ki: Eğer sizler Allah'ı gerçeklen seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin, günahlarınızı bağışlasın..." (Ali İmran 31) Allah Teala, Peygamberine uyulmadıkça kimseyi sevmeyeceğini açıklayan bu ayetini indirmiştir. Burada sevgi, ibadete yönelmek şeklinde açıklanmıştır. İbadet ise Peygambere uymak manasına alınmıştır. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurdular: "Sizden biriniz, benim getirdiğim şeylere uymadıkça tam olarak iman etmiş sayılmazsınız". İnsan aklının ve zekasının, fizik ötesi bazı önemli şeyleri çözüp bilmeye, Allah'ı kemal sıfatlarıyla anlayıp tanımaya, ahiret alemini bütün safhalarıyla idrak etmeye gücü yetmez. Çünkü aklın da, zekanın da, idrakin de alanı sınırlıdır. Daha çok sonuca gözlem ve deneyle varır. Bunun için Cenabı Hak insanın gözlem ve deney sınırını aşan, fakat bilinmesi zorunlu olan bilgileri edinebilmesini sağlamak maksadıyla kitap ve peygamber göndermiştir. Peygambersiz, sünnetsiz bir hayal, hayvanlarda olduğu gibi sadece mide ve şehvete dayalı ölçüde bir hayattır. Oysa insan, büyük amaçlar edebi saadetler için yaratılan mümtaz bir varlıktır. İşte Hz. Ömer (r.a.) 40 Yaşına gelinceye kadar, devlet nedir, nizam nedir bilmeyen, ömrünü deve çobanlığı ite geçirip, dalaletin, rezaletin ve katilin en şenisini işleyen Hz. Ömer (r.a.) imana gelip Hz. Muhammed'in sünnetinde nefsini eritince, dünyada, doğruluğun, takvanın ve adaletin sembolü haline gelmiştir. Hz. Muhammed, hayatın her safhasında önder edinilmesi, ferdi ve ailevi hayatımızda, toplumsal münasebetlerimizde rehber tutulması gereken bir önder ve Muallim (Peygamber) dır. Bir müslümanın peygamberini sevdiğinin alametleri ise: Ümmetine şefkat, merhamet, nasihat, işlerine koşmak, yardımlarına koşmak ve onları zarar ve zorluklardan korumakla olur. Nasılki Resulullah müminler için ancak acıyan, esirgeyen ve merhamet eden idi. "Sizlerle benim vaziyetim, sahrada ateş yakan birinin hali gibidir. Çekirgeler üzerinde uçuşarak ateşe düşmek isterler. O ise, ateşe düşmemeleri için durmadan onları kovar, ateşten uzaklaştırmaya çalışır. Bende tıpkı böyleyim. Sizi kuşaklarınızdan yakalamış, ateşe düşmemeniz için çeker dururum. Ancak, siz elimden kurtulup, ateşe düşmeye zorluyorsunuz." buyurdular. (Şifayi Şerif) Ümmetine bu derece şefkat ve merhametle sahip çıkan Hz. Peygamber (s.a.v.)'e muhabbet etmek, huzur ve saadet hazinelerinin anahtarı, cennete girmenin vesikası, ilahi huzura kabulün kapısıdır. Dünyadan onun sevgisi ve sünneti ile göçmek, kıyamet gününün saadetine ermektir. Allah Teala Kuranı Kerim'inde: "Peygamber size ne getirmişse onu alın, sizi neden menederse ondan uzak durun, Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın azabı son derece çetindir". (Haşr 7) Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar: "Benim sünnetimi tutmayan kimse, benim ümmetim değildir". (Müslim) Yaratılışımızın sebebi ve bir rahmet peygamberi Muhammed (s.a.v.) bütün mevcudatın ve dolayısıyla da insanlığın efendisidir. O Allah'ın en değerli kulu, bütün faziletleri kendisinde toplamış bir şahsiyettir. İman kardeşliğini, hakiki insanlığı, ebedi saadeti, ölmezliğin sırrını o öğretti. O şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi biriniz, kendisi için sevdiğini, mümin kardeşi hakkında da istemedikçe ciddi bir şekilde iman etmiş olmaz" Prensipleriyle o daima fakiri, yoksulu, yetimi düşünmüş, ömrü boyunca üst üste üç gün buğday ekmeği yememiştir. Bu sebeple "Buğday ekmeğinden doymadan dünyadan göçtü" denilmiştir. Yüce Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sünnetimi seven beni de sever. Beni seven kimse de cennette benimledir." Allah Teala da Kuranı Kerim'inde şöyle buyurmuştur: "Allah a ve Peygambere itaat edin. Belki merhamet edilmiş olursunuz". (Ali İmran 132) Allah ve Rasulünü seven, Muhammed (s a.v.) Efendimizin sünnetinde yürüyen, ahlakında olgunlaşan kimselerdir. Sünnet yolu huzur ve saadetin yolu, ahiret yurdunu elde etmenin garantisidir. Sünnet yolu cennet yoludur.