çocukla iletişim nasıl kurulur

advertisement
ÇOCUKLA İLETİŞİM NASIL KURULUR?
İletişim iki kişi arasındaki mesaj alışverişidir. Alışveriş bildiğiniz gibi
iki yönlüdür. Her konuşma iletişim değildir. Örneğin;anne-babalar
çocuklarına emirler verip onların bu emirler karşısındaki tepki ve
davranışlarıyla ilgilenmezlerse burada bir iletişim olmaz.
Gerçek bir iletişim içinde konuşulanları anlama ve düşünülenleri
söyleme vardır.
Bebek ile anne arasındaki iletişime bir göz atalım; Bebekler tabii ki
konuşamazlar ama onlar anneleriyle doğumdan önce başlayan ve
doğumla birlikte devam eden bir ilişki kurarlar. Yani bebeğin ilk
iletişim kurduğu kişi annedir! Doğumdan sonra bir bebek 20-25cm.
uzaklıktaki kişi ve nesneleri görebilir ve duyabilir. Bu özellikler
bebeğin iletişim kurması için gereklidir. Doğumdan sonra bebeğin ilk
karşılaştığı kişinin annesi olması ve annesinin ona sevgi ve şefkatle
bakması ikisi arasındaki iletişimi kolaylaştırır. Yine, Annelerin
bebekleriyle iletişimindeki yüz ifadeleri, mimikleri, önemli sözcükleri
abartmaları, konuşmalar arasında sık ve uzun duraklamalar
yapmaları,çocuklarının tepki göstermeleri için yeterince zaman
tanımaları iletişimi kolaylaştırır.
Anne bebek arasındaki iletişimden sonra artık bebek bir süre sonra
baba ve kendisine yakın davranan diğer insanlarla ilişki kurmaya
başlar. Çocuğun ailesindeki kişilerle kurduğu sağlıklı iletişim, onun
gelecekteki arkadaşları,öğretmenleri ve diğer yetişkinlerle iletişimini
kolaylaştırır. Bu noktada siz ailelere çok iş düşüyor!
Çocukla konuşmak deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler
söylemek,anlatmak hatta söz dinletmek gelir. Oysa karşılıklı
konuşmanın en önemli tarafı çocuğu dinlemektir. Dinleme ve anlama
karşılıklı konuşmanın ayrılmaz parçasıdır.
ÇOCUĞU DİNLEMEK
Bir çok anne-baba ve öğretmenler çocuklarla iletişim kurmada ve
onların sorunlarına çözüm getirmede esas görevlerinin onlarla
konuşmak,öğüt vermek,öneride bulunmak olduğunu zannederler
Oysa çocuğun sorunlarını çözmede gerekli olan uygun ortamı
sağlamak ve onu dinlemektir. Dinlemek çocuğun gelecekte de sağlıklı
bir iletişim kurabilmesini, kendisi hakkında olumlu duygulara sahip
olmasını, kendisine değer verildiğini hissetmesini kendine saygısını ve
problem çözme davranışını geliştirir. Çocukla sağlıklı bir iletişim
kurmak için gerekli olduğundan bahsettik. Bunun için çocuklara
rahatlıkla konuşabilecekleri bir ortam sağlanmalı, eğer ortada bir
problem varsa o problemin öncelikle kime ait olduğu bulunmalıdır.
Eğer problem çocukta ise, öncelikle anne-baba çocuğa duygu ve
düşüncelerini açıklamak için konuşma fırsatı vermeli, onu
dinlemelidir. Dinleme çocuğa ana-baba tarafından önemsendiğini
gösterir, değer verildiğini hissettirir.
İyi bir dinleyici olmak için; çocuğu dinlerken rahat bir şekilde
oturulmalıdır. Rahat bir oturuş çocuğu dinlemeyi kolaylaştırır.
Çocukla konuşurken göz teması kurmak önemlidir. Bunun için ya
çocuğun boyunun hizasına gelmek için diz çökmeli ya da çocuğu
kucağa almalıdır. Göz teması çocuğu duyulan ilgiyi ve kişiliğine
duyulan saygıyı gösterir. Göz teması donuk bir şekilde olmamalıdır.
Konuşurken çocuğun aynı zamanda ses tonuna, yüz ifadelerine ve
bakışlarını kaçırıp kaçırmadığına dikkat edilip, davranışları ile
söylediklerinin tutarlı olup olmadığına bakılır. Örneğin anne-babası
boşanan bir çocuğun “ hayır sizin ayrılışınıza üzülmüyorum”. Derken
gözleri sulanıyorsa çocuğun söyledikleri hakkında şüpheye düşeriz.
Bu durumda iyi bir dinleyici olmak için, karşımızdaki kişinin yüzünü,
elini, kolunu yani bedenini de duymamız gerekir. Çocuk kendisine
yakın duran, yüzüne bakan kişiye daha çok güven, yakınlık ve
konuşma isteği duyar. Çocuk bir şey anlatırken “ tamam, sen anlat ben
dinliyorum” diyen ve bu arada yemekle uğraşan bir anneye anlatma
isteği duymaz.
Dinleme sırasında çocuğun sözünü kesmeden,çocuk durakladığında
“Hımm, evet anlıyorum.....” gibi sözlü belirtiler ya da gülümseme, baş
sallama gibi sözsüz belirtiler yapılmalıdır.
Tüm bu belirtiler, çocuğun anlattığı problemi sorduğu soruları
DUYDUĞUMUZU,onu önemsediğimizi ve değer verdiğimizi çocuğa
hissettirir. Bunu hisseden çocuk rahatlıkla sizinle iletişim kurar.
Çocuğu dinlerken sessiz olunmalı, zaman zaman duraklamalarda söze
karışılmalıdır. Sessizliğin faydasına gelince konuşan kişiye
konuştukları hakkında düşünme, daha fazla açıklama ve olaya daha
dikkatli bakma imkanı kazandırır, kişiyi aynı zamanda rahatlatır.
“Ayşe'nin benim için çok iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüyorum
artık!” diyen bir çocuğun sözünü keserek “Ben sana baştan
söylemiştim, Ayşe'nin iyi bir arkadaş olmadığını, artık kendine başka
bir arkadaş bulmalısın” demek o çocuk için gereken sessizliği
sağlamaz. Çocuk düşüncelerini tam olarak söyleyemez, kendisini
rahatsız hisseder.
Tam bir sessizlik iyi değildir. Çocuk konuşurken daha önce
bahsettiğimiz “Hımm, evet anlıyorum” gibi sözler, duraklama ve yüz
ifadeleri sessiz kalmayı tamamlar,çocuğa önemsendiğini gösterir. Bu
tepkiler olmasa çocuk karşısındaki kişinin onu dinlemediğini düşünür.
ÇOCUĞU DİNLEMENİN YARARLARI
-Çocuğun kelime dağarcığı zenginleşir. Konuşma yeteneği gelişir,
kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi ifade eder.
-Çocuğun içine kapanması, ağlaması, saldırgan davranması yerine
kendini sözle anlatarak rahatlamasını sağlar. Bu,çocuğun toplumsal
yaşama uyumunu kolaylaştırır.
-Doğru anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini daha huzurlu ve rahat
hisseder. Bunun sonucunda çocuğun kendine güveni artar. Duygusal
ve sosyal yönden gelişmesini sağlar.
-Başkaları tarafından dinlenen çocuk da başkalarını kolaylıkla dinler.
-Aile içi ve diğer ilişki kurduğu insanlarla sağlıklı bir iletişim içine
girmesini sağlar.
Aşağıda etkili dinlemeye örnek verilmiştir.
ÇOCUK:Okuldan nefret ediyorum. Keşke okula gitmek
zorunda olmasaydım.
YETİŞKİN:İşlerin yolunda gitmediği görülüyor. Başka şeyler
yapmak istiyorsun.(Etkili dinleme, yerine koyma)
ÇOCUK: Evet yapmamız gereken tüm ödevlerden nefret
ediyorum.
YETİŞKİN: Çok ödevin var ve bu seni yıldırıyor(Etkili
dinleme, yerine koyma).
ÇOCUK:Bunları niye yapmak zorunda olduğumuzu
anlamıyorum.
YETİŞKİN:Bu ödevi sevmiyorsun(ETKİLİ DİNLEME,
YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Sözlülerden hoşlanmıyorum,nasıl oluyor da yazılı
yapmıyorlar?
YETİŞKİN:Grup önünde konuşmaktansa yazmayı tercih
ediyorsun(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Ben...ben;sınıf önünde konuşamıyorum.
YETİŞKİN:Kendini rahat hissetmediğin bir şeyi yapmaktansa,
yazmayı tercih ediyorsun(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Evet,çünkü grup önünde ne zaman konuşsam rezil
oluyorum.
YETİŞKİN:Sana yardım etmek için ne yapabilirim?
ÇOCUK:Belki ödevimi dinleyebilirsin.
ÇOCUK:Barış Manço ölmemiştir,ölemez.
YETİŞKİN:Onu çok seviyorsun,öldüğünü kabul etmek sana
zor geliyor(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK: Evet.
ÇOCUK:Okula gitmek istemiyorum.
YETİŞKİN:Okulla ilgili bazı sıkıntıların var(ETKİLİ
DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Öğretmen birkaç çocuğu sınıfta azarlıyor
YETİŞKİN:Neler oluyor anlatır mısın?
ÇOCUK:Yanımdaki arkadaşım yaramazlık
yapıyordu,öğretmen bana bağırdı.
YETİŞKİN:Haksızlığa uğradın çünkü sen yaramazlık
yapmamıştın(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Evet.
Bazen çocuklar korku, kaygı kızgınlık gibi duygularını ifade
edemezler. Bu durumlarda çocuğa yardımcı olmak için şunlar
yapılabilir:
1-Söylenenleri iyice anlamaya çalışıp,söylediklerini kısaca tekrar
edebiliriz.
ÖRNEK: ‘Ayşe çok kötü bir çocuk,bebeğimi aldı vermiyor’
(Ne ayıp kardeş kardeş oynamıyor musunuz? Yerine)
Duyduğunuzu tekrar etme:
‘Demek Ayşe bebeğini aldı ,vermiyor’
‘Evet beni kızdırıyor...’ Diye devam eder.
ÖRNEK:’Matematik dersini hiç anlamıyorum..’
(Biraz daha dikkat edersen anlarsın’ veya ’Sınıfta bir arkadaşına sor
anlatsın’ yerine)
Duyduğunuzu tekrar etme:
‘Matematik dersi sana zor geliyor’
‘Evet öğretmen de bana taktı’ diye devam eder.
Duyguları tekrar etmenin yararları nelerdir?
-Söylenenlerin aynen duyulduğunu, yanlış anlaşılmadığını kanıtlar.
-Soruna çözüm getirmez, ama çocuğun sorun üzerinde daha çok
düşünmesini ve çözüm bulmasını sağlar.
-Asıl sorunun ne olduğunu ortaya çıkarır.(matematik dersi örneği )
-Konuşan kişi duyulduğunu hissederek daha çok konuşur.
2-Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz. Burada Ayşe örneğini
verecek olursak;
‘Ayşe çok kötü çocuk.bebeğimi aldı vermiyor
ELİF ne hissediyor?:KIZGINLIK,ÖFKE
CEVAP:’Bu seni kızdırıyor ‘olabilir
Çocukla iletişimde,duyguların dile getirilmesi onu rahatlatır ve
anlaşıldığını hissetmesini sağlar. Böylece yoğun duygularını davranışa
yöneltmez.
İLETİŞİMDE İFADE HATALARI
SEN DİLİ:anne- baba ve çocuk arasındaki anlaşmazlıklar,çocuğun
yaptığı olumsuz davranışlar sonucu oluşur. Çocuğun olumsuz
davranışları ya da sözleri anne-baba da hoşnutsuzluk,kızgınlık gibi
duygular yaratabilir. Bu duygular karşısında tepkilerini genellikle
aniden ve sözel olarak şöyle ifade ederler!’Ne laf anlamaz
çocuksun’,’Sana bin kere tembih ettim’,’Neden dikkat
etmiyorsun’,gibi. Buradaki ifade tarzı çocuğa yönelik SEN mesajı,sen
kelimesi, sen-dilidir.
İLETİŞİM KURMASI ZOR ÇOCUKLAR (2) : ZOR
ÇOCUKLARLA İLETİŞİM KURMAK İÇİN ANNE-BABALARA
ÖNERİLER
Doğuştan getirdikleri özellikleri nedeniyle içinde bulundukları
çevrede kendilerini rahat hissetmeyen, bunun yanında anne-babaları
tarafından da anlaşılamayan, yapılarına uygun karşılık alamayan ve bu
nedenle de iletişim kurması zor olan çocukları birkaç grupta
incelemek mümkündür. Bu noktada, “zor çocuk” olarak
tanımladığımız çocukların özelliklerini, onlarla iletişim kurmakta
karşılaşılan zorlukları ve anne-babaların neler yapabileceklerini kısaca
ele almaya çalışalım.
ZOR ÇOCUKLAR
Aşırı Duyarlı Çocuklar : Bu çocuklar, çok iyi gözlemci olmalarına
karşın genellikle çekingen ve ürkektirler. Yeni ortamlardan ve
programlardan hoşlanmazlar. Uyaranların fazla olduğu ortamlarda
kolaylıkla hırçınlaşabilirler. Çevreyi kendi başlarına araştırmaktan
hoşlanmazlar. Bu çocuklar, uyaranlara karşı aşırı hassas oldukları
için, duyu organlarına gelen uyaranları hep belli sınırlar içinde tutma
çabası içindedirler; bu sınır aşıldığında da baş etmekte çok zorlanırlar
ve mızmızlaşmaya başlarlar. Örneğin, evde son derece uyumlu, keyfi
yerinde olan, bir-iki arkadaşıyla güzelce oynayabilen bu çocuk, bir
doğum günü partisinde kendini kontrol etmekte çok zorlanabilir.
Bütün arkadaşlarını annesine şikayet eder; eve gitmek istediğini
söyler. Annesi de bu duruma bir anlam vermekte zorlanabilir. Annebabaları, genellikle bu çocukları anlamada zorluk çeker; nasıl
davranacaklarını da bilemezler. Bazı anne-babalar çocuğa karşı çok
taviz verirler, her şeyi alttan alırlar. Bazıları da çocukla inatlaşır;
kolayca öfkeye kapılır. Bir çok anne-baba da bu iki tutumu zaman
zaman kullanır.
İçine Kapanık Çocuklar : Bu çocukların ise çevre, insanlar pek
umurunda değildir. Kendi kendilerine oynayabilecekleri oyunları
tercih ederler. Bunlar genellikle mekanik oyunlardır. Bir senaryo
çerçevesinde oynanan oyunlar da, sınırlı kalıplar içindedir. Bu
çocukların sözel becerileri de pek gelişmemiştir; kendilerine uzun
uzun anlatılan konuları dinlemekte zorlandıkları gibi, kendilerini ifade
ederken de en kısa yollara başvururlar. Genellikle, bu tip çocukların
anne-babaları onların fazla zorlanmamaları gerektiğini düşünürler.
Çocuğun tercihinin bu olduğunu ve buna saygı gösterilmesi
gerektiğini söylerler. Bu çocukların kendilerine söyleneni ya da
gösterileni algılamaları için, bu uyaranların çok kuvvetli olmaları
gerekir. Eğer anne-baba, çocuklarını bir ölçüde zorlama gereği
duymazlarsa, çocuğun kendi başına geliştirmekte zaten zorlandığı
özellikle sözel becerileri hiç gelişmez ve çocuğun iletişimi “Evet,
hayır, iyi, kötü, bilmiyorum” düzeyinde kalır.
Meydan Okuyan Çocuklar : Bu çocukların temel özellikleri inatçı,
dirençli ve her şeyi kontrol altında tutma ihtiyacı duyan çocuklar
olmalarıdır. Bu çocuklar da değişikliklerden ve yeniliklerden pek
hoşlanmazlar. Çevrelerindeki kişilerle sık sık tartışırlar. Her şeyin
tam hayal ettikleri gibi olmasını isterler. Kendi seçimleri olan işlerde
son derece başarılı olan bu çocuklar, ekip çalışmalarında büyük
zorluklarla karşılaşırlar. Tıpkı aşırı duyarlı çocuklar gibi, bu çocuklar
da uyaranlara karşı aşırı duyarlıdırlar, ancak uyaranları kontrol altında
tutma ihtiyaçlarını mızmızlık yaparak değil, direnerek belli ederler.
Bu çocukların anne-babaları, sabırlarının sınırlarındadır ve genellikle
çocuklarına karşı çok öfkeli ve tepkilidirler. Bu da, çocuğun kaygı
düzeyini yükseltir ve onun daha da dirençli olmasına neden olur.
Dikkatini Veremeyen Çocuklar : Bu çocuklar, ilgilerini çekmeyen
hiçbir konuya uzunca bir süre dikkatlerini veremezler; dikkatleri
oradan oraya dağılır ve genellikle “Dikkat Eksikliği” tanısı alırlar.
Çok unutkandırlar, fazla konuşmaktan hoşlanmazlar. Bu çocukların
gördükleri veya işittikleri bir konuyu yorumlamakla ilgili zorlukları
vardır. Başladıkları işleri bitiremedikleri, bir konudan öbürüne
kaydıkları, ancak kendi yapılarına işlerde de başarılı oldukları için
çevre tarafından, “tembel, bencil” olarak nitelendirebilirler. Bu
çocuklar uyaranlara karşı aşırı duyarlı veya duyarsız olabilirler.
Çevreden genellikle eleştiri ve uyarı aldıkları için, iletişim kurma
konusunda pek hevesli değillerdir; kendilerine güvenleri de zaman
içinde azalma gösterir.
Hareketli/Saldırgan Çocuklar : Bu çocukların en önemli özellikleri
son derece dürtüsel olmalarıdır. Akıllarına gelen şeyi anında
gerçekleştirmek isterler. İstedikleri bir şey gerçekleşmediğinde de,
bunu elde etmek için plan yapmak yerine doğrudan fiziksel
müdahalede bulunurlar. Bu çocuklar, çok yaratıcı olabilirler. Anne
ve balar ise, kimi zaman çocuğa sınırsız hoşgörü gösterirler, kimi
zaman da öfke patlamaları yaşarlar; kendilerini sıklıkla çaresiz
hissederler.
Nasıl Davranmalı?
İletişim kurmakta güçlük yaşanan çocuklarla, bu engeli aşmada nasıl
bir yol izlenmeli? Bu soruyu yanıtlarken, daha önce bahsi geçen
çocuğun biyolojik özellikleri ve duygusal gelişim aşamaları şüphesiz
ki bize rehber olacak, ancak bunların dışında atılması gereken önemli
başka adımlar da var.
Gözlem: Çocuğunuzun özelliklerini, hangi durumda nasıl
davrandığını bir bilim adamı gibi, tarafsız ve yargılamadan
gözlemlemeye çalışın. Sizin açınızdan sorun olan davranışları, ne
zaman, hangi ortamlarda, kimlerin yanında ortaya çıkıyor veya artış
gösteriyor?
Empati: Kendinizi o anda çocuğunuzun yerine koyun ve onun
gösterdiği tepkide haklı olduğunu varsayın. Siz o anda onun yerinde
olsaydınız kendi duygu ve düşüncelerinizi nasıl anlatırdınız? Bu
çalışmayı bir süre yaptıktan sonra, çocuğunuzun duygu ve
düşüncelerini anlamada oldukça ustalaştığınızı göreceksiniz. Artık,
kendi gözlemlerinizi çocuğunuza yansıtabilirsiniz. “Kendini
anlaşılmamış hissediyorsun.” “Şu anda çok öfkelisin” gibi. Bu hem
çocuğunuzun anlaşıldığı için rahatlamasını sağlayacak hem de kendi
duygu ve düşüncelerini sözcüklere dökebilmesini kolaylaştıracaktır.
Oyun Zamanı: Gün içinde, çocuğunuzla önceden belirlemiş olduğunuz
bir zaman dilimini birlikte geçirmeye çalışın. Bu zaman dilimi, sizin
çocuğunuzun odasında oturup onun oynadığı bir oyunu izlemesi ile
geçebilir, sizin onun için hazırladığınız bir kukla oyununu
çocuğunuzun izlemesi şeklinde geçebilir veya ikinizin birlikte bir
şeyler yapması şeklinde geçebilir. Bu zaman dilimleri içinde,
çocuğunuzun dikkatini belli bir konuya yönlendirmesi yönünde ona
geri bildirimler verebilir ve bu konuda farkındalığını arttırabilirsiniz.
Paylaştığınız etkinlikleri onun hoşlandıklarından seçip, ilişkiye bir
sıcaklık ve yakınlık boyutu katabilirsiniz. İletişim döngülerinin
kapanmasına özen gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun o anki durumunu
tanımlayıp, onun duygu ve durumları bağdaştırmasını
sağlayabilirsiniz. Bu etkinlikler, sırayla birer küp koyup birlikte bir
kule oluşturmak kadar basit olabileceği gibi, çocuğun bir okul gününü
anlatan ve olaylara onun gözünden bakan bir kukla oyunu hazırlamak
gibi karmaşık da olabilir. Bu şekilde, çocuğunuzun duygusal gelişim
basamaklarında ilerlemesinde ona rehberlik etmiş olursunuz.
Yapı ve Sınırlar: Çocuğunuzu anlamak ve anladığınızı ona
hissettirmek kadar, onun dış dünyada daha rahat etmesini sağlayacak
bir takım sınırları da koymak o denli önemlidir. Çocuğunuzla, belli
bir iletişim düzeyine ulaştıktan sonra, onunla özellikle sıkıntı yaratan
konularla ilgili olarak belli anlaşmalara varabilirsiniz. Örneğin,
“Ödev yapmaktan sıkıldığını biliyorum, bu senin için çok eğlenceli bir
şey değil. Ancak ödev yapmadan gitmeden senin öğrenmeni
engelleyen ve öğretmenini de zor duruma sokan bir konu. Senden bu
akşamdan itibaren 15 dakikanı derse ayırmanı istiyorum. Bunu
başarırsan, hem evde kimsenin sesi yükselmeyecek hem de
televizyonda istediğin programı seyretmen için zamanın olacak.
Yoksa televizyonu açamayacağım, üzgünüm” şeklinde bir yapı
getirmek ve bunun takipçisi olmak, çocuğunuza çok şey katacaktır.
Esneklik: Özellikle uyaranlara aşırı duyarlı olan çocukların, bu
uyaranlardan kaçınmaya çalıştıklarını biliyoruz. Zaman içinde,
çocuğun tahammül sınırlarını biraz zorlamak gerekebilir. Kalabalık bir
alışveriş merkezinde kendini çok huzursuz hisseden bir çocukla, bu tip
yerlere kısa ziyaretler yapılabilir ve daha sonra da neler hissettiği
hakkında konuşulabilir. Bu şekilde, çocuk hayatın onun karşısına
çıkaracağı sürprizlere karşı daha hazırlıklı olmaya başlayacaktır.
Çocuğunuzun doğuştan getirdiği özellikleri, tümüyle değiştirmek
elbette mümkün değil, ancak yaşamı hem onun için hem de
çevresindekiler için daha rahat ve huzurlu hale getirmek mümkün.
Bunun olabilmesi için de ilk adımı mutlaka yetişkinlerin atması
gerekiyor.
ÇOCUKLARINIZLA ETKİLİ İLETİŞİM KURABİLMENİZ İÇİN ÖNERİLER
 Çocuklarla iyi bir iletişim kurabilmek, anne-babalar için önemli bir
beceridir. Çocukları ile etkili bir iletişim ve pozitif bir ilişki kurabilen
anne-babalar, anne-baba olmaktan daha fazla keyif alabilirler. Genç ya da
çocuk, her yaşta anne-babaları ile iyi ilişki içinde olan bireylerin
kendilerine güven duyguları gelişir, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygı
duymayı öğrenirler.
 Çocuklarla iyi iletişim kurmak her zaman kolayca ulaşılabilen bir hedef
değildir. Çocuklar ve anne-babaların iletişim kurma biçimleri birbirinden
farklıdır. Öte yandan iletişimin etkili olabilmesi ortama da bağlıdır. İyi bir
iletişim için anne ve babalar sakin ve huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar.
 Bu sayfa çocuğunuzla etkili iletişim kurabilmeniz için bazı öneriler
içeriyor:
 Çocuğunuzu dikkatli ve nazik bir şekilde dinleyin.
 Çocuğunuz konuşurken sözünü kesmeyin.
 Çocuğunuz konuşurken vereceğiniz cevabı hazırlamakla meşgul olmayın.
 Çocuğunuz konuşmasını bitirip sizden cevap isteyene kadar, düşüncenizi
söylemeyi erteleyin.
 Çocuğunuzun, ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı bilmesine izin
verin.
 Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde gazetenizi bırakın, televizyonu
kapatın ve dinlemeye hazır olun.
 Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması
yapmaktan kaçının.
 Başkalarının yanında çocuğunuzu eleştirmeniz ya da uyarmanız,
çocuğunuzun size gücenmesine ve kızgınlık duygularına neden olabilir ve
size olan güven duygusunu zedeleyebilir. Çocuğunuzla konuşurken,
gerekmiyorsa başkalarını konuşmanıza katmayın ve mümkün olduğunca
çocuğunuzla yalnızken konuşun.
 Çocuğunuzla konuşurken fiziksel olarak onunla aynı seviyede olmaya
dikkat edin, tepesinden bakmak yerine eğilin ve göz hizasında iken onunla
konuşun.
 Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi
bekleyin. Aksi halde objektif olamayabilirsiniz.
 Çok yorgun olduğunuz zamanlarda çocuğunuzu aktif bir şekilde
dinlemeniz zorlaşacaktır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşmak için yorgun
olmadığınız zamanları seçmeye özen gösterin.
 "Neden öyle olduğunu ya da neden öyle davrandığını" sormak yerine "Ne
olduğunu"sorun.
 "Ben sözümü bitirdikten sonra konuşacaksın, senin için en iyisinin ne
olduğunu biliyorum, sadece söylediğimi yap" gibi cümleleri azaltmaya
çalışın, bu tür konuşma biçimi açık iletişimi engeller ve daha sonra
çocuğunuzun sizinle açık iletişim kurma olasılığını azaltabilir.
 Hakaret içiren ya da aşağılayıcı sözcükler kullanmayın.
 Konunun çözümü için, çocuğunuzun adım adım bazı tedbirler
planlamasına yardım ve öncülük edin.
 Yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla onu yargılamayın. Çocuğunuza, onu
olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin.
 Çocuğunuzun sizinle iletişim kurma çabasını destekleyerek açık iletişimin
sürdürülmesine yardımcı olun.
Download