ÇOCUKLA İLETİŞİM NASIL KURULUR? İletişim iki kişi arasındaki mesaj alışverişidir. Alışveriş bildiğiniz gibi iki yönlüdür. Her konuşma iletişim değildir. Örneğin;anne-babalar çocuklarına emirler verip onların bu emirler karşısındaki tepki ve davranışlarıyla ilgilenmezlerse burada bir iletişim olmaz. Gerçek bir iletişim içinde konuşulanları anlama ve düşünülenleri söyleme vardır. Bebek ile anne arasındaki iletişime bir göz atalım; Bebekler tabii ki konuşamazlar ama onlar anneleriyle doğumdan önce başlayan ve doğumla birlikte devam eden bir ilişki kurarlar. Yani bebeğin ilk iletişim kurduğu kişi annedir! Doğumdan sonra bir bebek 20-25cm. uzaklıktaki kişi ve nesneleri görebilir ve duyabilir. Bu özellikler bebeğin iletişim kurması için gereklidir. Doğumdan sonra bebeğin ilk karşılaştığı kişinin annesi olması ve annesinin ona sevgi ve şefkatle bakması ikisi arasındaki iletişimi kolaylaştırır. Yine, Annelerin bebekleriyle iletişimindeki yüz ifadeleri, mimikleri, önemli sözcükleri abartmaları, konuşmalar arasında sık ve uzun duraklamalar yapmaları,çocuklarının tepki göstermeleri için yeterince zaman tanımaları iletişimi kolaylaştırır. Anne bebek arasındaki iletişimden sonra artık bebek bir süre sonra baba ve kendisine yakın davranan diğer insanlarla ilişki kurmaya başlar. Çocuğun ailesindeki kişilerle kurduğu sağlıklı iletişim, onun gelecekteki arkadaşları,öğretmenleri ve diğer yetişkinlerle iletişimini kolaylaştırır. Bu noktada siz ailelere çok iş düşüyor! Çocukla konuşmak deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler söylemek,anlatmak hatta söz dinletmek gelir. Oysa karşılıklı konuşmanın en önemli tarafı çocuğu dinlemektir. Dinleme ve anlama karşılıklı konuşmanın ayrılmaz parçasıdır. ÇOCUĞU DİNLEMEK Bir çok anne-baba ve öğretmenler çocuklarla iletişim kurmada ve onların sorunlarına çözüm getirmede esas görevlerinin onlarla konuşmak,öğüt vermek,öneride bulunmak olduğunu zannederler Oysa çocuğun sorunlarını çözmede gerekli olan uygun ortamı sağlamak ve onu dinlemektir. Dinlemek çocuğun gelecekte de sağlıklı bir iletişim kurabilmesini, kendisi hakkında olumlu duygulara sahip olmasını, kendisine değer verildiğini hissetmesini kendine saygısını ve problem çözme davranışını geliştirir. Çocukla sağlıklı bir iletişim kurmak için gerekli olduğundan bahsettik. Bunun için çocuklara rahatlıkla konuşabilecekleri bir ortam sağlanmalı, eğer ortada bir problem varsa o problemin öncelikle kime ait olduğu bulunmalıdır. Eğer problem çocukta ise, öncelikle anne-baba çocuğa duygu ve düşüncelerini açıklamak için konuşma fırsatı vermeli, onu dinlemelidir. Dinleme çocuğa ana-baba tarafından önemsendiğini gösterir, değer verildiğini hissettirir. İyi bir dinleyici olmak için; çocuğu dinlerken rahat bir şekilde oturulmalıdır. Rahat bir oturuş çocuğu dinlemeyi kolaylaştırır. Çocukla konuşurken göz teması kurmak önemlidir. Bunun için ya çocuğun boyunun hizasına gelmek için diz çökmeli ya da çocuğu kucağa almalıdır. Göz teması çocuğu duyulan ilgiyi ve kişiliğine duyulan saygıyı gösterir. Göz teması donuk bir şekilde olmamalıdır. Konuşurken çocuğun aynı zamanda ses tonuna, yüz ifadelerine ve bakışlarını kaçırıp kaçırmadığına dikkat edilip, davranışları ile söylediklerinin tutarlı olup olmadığına bakılır. Örneğin anne-babası boşanan bir çocuğun “ hayır sizin ayrılışınıza üzülmüyorum”. Derken gözleri sulanıyorsa çocuğun söyledikleri hakkında şüpheye düşeriz. Bu durumda iyi bir dinleyici olmak için, karşımızdaki kişinin yüzünü, elini, kolunu yani bedenini de duymamız gerekir. Çocuk kendisine yakın duran, yüzüne bakan kişiye daha çok güven, yakınlık ve konuşma isteği duyar. Çocuk bir şey anlatırken “ tamam, sen anlat ben dinliyorum” diyen ve bu arada yemekle uğraşan bir anneye anlatma isteği duymaz. Dinleme sırasında çocuğun sözünü kesmeden,çocuk durakladığında “Hımm, evet anlıyorum.....” gibi sözlü belirtiler ya da gülümseme, baş sallama gibi sözsüz belirtiler yapılmalıdır. Tüm bu belirtiler, çocuğun anlattığı problemi sorduğu soruları DUYDUĞUMUZU,onu önemsediğimizi ve değer verdiğimizi çocuğa hissettirir. Bunu hisseden çocuk rahatlıkla sizinle iletişim kurar. Çocuğu dinlerken sessiz olunmalı, zaman zaman duraklamalarda söze karışılmalıdır. Sessizliğin faydasına gelince konuşan kişiye konuştukları hakkında düşünme, daha fazla açıklama ve olaya daha dikkatli bakma imkanı kazandırır, kişiyi aynı zamanda rahatlatır. “Ayşe'nin benim için çok iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüyorum artık!” diyen bir çocuğun sözünü keserek “Ben sana baştan söylemiştim, Ayşe'nin iyi bir arkadaş olmadığını, artık kendine başka bir arkadaş bulmalısın” demek o çocuk için gereken sessizliği sağlamaz. Çocuk düşüncelerini tam olarak söyleyemez, kendisini rahatsız hisseder. Tam bir sessizlik iyi değildir. Çocuk konuşurken daha önce bahsettiğimiz “Hımm, evet anlıyorum” gibi sözler, duraklama ve yüz ifadeleri sessiz kalmayı tamamlar,çocuğa önemsendiğini gösterir. Bu tepkiler olmasa çocuk karşısındaki kişinin onu dinlemediğini düşünür. ÇOCUĞU DİNLEMENİN YARARLARI -Çocuğun kelime dağarcığı zenginleşir. Konuşma yeteneği gelişir, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi ifade eder. -Çocuğun içine kapanması, ağlaması, saldırgan davranması yerine kendini sözle anlatarak rahatlamasını sağlar. Bu,çocuğun toplumsal yaşama uyumunu kolaylaştırır. -Doğru anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini daha huzurlu ve rahat hisseder. Bunun sonucunda çocuğun kendine güveni artar. Duygusal ve sosyal yönden gelişmesini sağlar. -Başkaları tarafından dinlenen çocuk da başkalarını kolaylıkla dinler. -Aile içi ve diğer ilişki kurduğu insanlarla sağlıklı bir iletişim içine girmesini sağlar. Aşağıda etkili dinlemeye örnek verilmiştir. ÇOCUK:Okuldan nefret ediyorum. Keşke okula gitmek zorunda olmasaydım. YETİŞKİN:İşlerin yolunda gitmediği görülüyor. Başka şeyler yapmak istiyorsun.(Etkili dinleme, yerine koyma) ÇOCUK: Evet yapmamız gereken tüm ödevlerden nefret ediyorum. YETİŞKİN: Çok ödevin var ve bu seni yıldırıyor(Etkili dinleme, yerine koyma). ÇOCUK:Bunları niye yapmak zorunda olduğumuzu anlamıyorum. YETİŞKİN:Bu ödevi sevmiyorsun(ETKİLİ DİNLEME, YERİNE KOYMA) ÇOCUK:Sözlülerden hoşlanmıyorum,nasıl oluyor da yazılı yapmıyorlar? YETİŞKİN:Grup önünde konuşmaktansa yazmayı tercih ediyorsun(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA) ÇOCUK:Ben...ben;sınıf önünde konuşamıyorum. YETİŞKİN:Kendini rahat hissetmediğin bir şeyi yapmaktansa, yazmayı tercih ediyorsun(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA) ÇOCUK:Evet,çünkü grup önünde ne zaman konuşsam rezil oluyorum. YETİŞKİN:Sana yardım etmek için ne yapabilirim? ÇOCUK:Belki ödevimi dinleyebilirsin. ÇOCUK:Barış Manço ölmemiştir,ölemez. YETİŞKİN:Onu çok seviyorsun,öldüğünü kabul etmek sana zor geliyor(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA) ÇOCUK: Evet. ÇOCUK:Okula gitmek istemiyorum. YETİŞKİN:Okulla ilgili bazı sıkıntıların var(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA) ÇOCUK:Öğretmen birkaç çocuğu sınıfta azarlıyor YETİŞKİN:Neler oluyor anlatır mısın? ÇOCUK:Yanımdaki arkadaşım yaramazlık yapıyordu,öğretmen bana bağırdı. YETİŞKİN:Haksızlığa uğradın çünkü sen yaramazlık yapmamıştın(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA) ÇOCUK:Evet. Bazen çocuklar korku, kaygı kızgınlık gibi duygularını ifade edemezler. Bu durumlarda çocuğa yardımcı olmak için şunlar yapılabilir: 1-Söylenenleri iyice anlamaya çalışıp,söylediklerini kısaca tekrar edebiliriz. ÖRNEK: ‘Ayşe çok kötü bir çocuk,bebeğimi aldı vermiyor’ (Ne ayıp kardeş kardeş oynamıyor musunuz? Yerine) Duyduğunuzu tekrar etme: ‘Demek Ayşe bebeğini aldı ,vermiyor’ ‘Evet beni kızdırıyor...’ Diye devam eder. ÖRNEK:’Matematik dersini hiç anlamıyorum..’ (Biraz daha dikkat edersen anlarsın’ veya ’Sınıfta bir arkadaşına sor anlatsın’ yerine) Duyduğunuzu tekrar etme: ‘Matematik dersi sana zor geliyor’ ‘Evet öğretmen de bana taktı’ diye devam eder. Duyguları tekrar etmenin yararları nelerdir? -Söylenenlerin aynen duyulduğunu, yanlış anlaşılmadığını kanıtlar. -Soruna çözüm getirmez, ama çocuğun sorun üzerinde daha çok düşünmesini ve çözüm bulmasını sağlar. -Asıl sorunun ne olduğunu ortaya çıkarır.(matematik dersi örneği ) -Konuşan kişi duyulduğunu hissederek daha çok konuşur. 2-Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz. Burada Ayşe örneğini verecek olursak; ‘Ayşe çok kötü çocuk.bebeğimi aldı vermiyor ELİF ne hissediyor?:KIZGINLIK,ÖFKE CEVAP:’Bu seni kızdırıyor ‘olabilir Çocukla iletişimde,duyguların dile getirilmesi onu rahatlatır ve anlaşıldığını hissetmesini sağlar. Böylece yoğun duygularını davranışa yöneltmez. İLETİŞİMDE İFADE HATALARI SEN DİLİ:anne- baba ve çocuk arasındaki anlaşmazlıklar,çocuğun yaptığı olumsuz davranışlar sonucu oluşur. Çocuğun olumsuz davranışları ya da sözleri anne-baba da hoşnutsuzluk,kızgınlık gibi duygular yaratabilir. Bu duygular karşısında tepkilerini genellikle aniden ve sözel olarak şöyle ifade ederler!’Ne laf anlamaz çocuksun’,’Sana bin kere tembih ettim’,’Neden dikkat etmiyorsun’,gibi. Buradaki ifade tarzı çocuğa yönelik SEN mesajı,sen kelimesi, sen-dilidir. İLETİŞİM KURMASI ZOR ÇOCUKLAR (2) : ZOR ÇOCUKLARLA İLETİŞİM KURMAK İÇİN ANNE-BABALARA ÖNERİLER Doğuştan getirdikleri özellikleri nedeniyle içinde bulundukları çevrede kendilerini rahat hissetmeyen, bunun yanında anne-babaları tarafından da anlaşılamayan, yapılarına uygun karşılık alamayan ve bu nedenle de iletişim kurması zor olan çocukları birkaç grupta incelemek mümkündür. Bu noktada, “zor çocuk” olarak tanımladığımız çocukların özelliklerini, onlarla iletişim kurmakta karşılaşılan zorlukları ve anne-babaların neler yapabileceklerini kısaca ele almaya çalışalım. ZOR ÇOCUKLAR Aşırı Duyarlı Çocuklar : Bu çocuklar, çok iyi gözlemci olmalarına karşın genellikle çekingen ve ürkektirler. Yeni ortamlardan ve programlardan hoşlanmazlar. Uyaranların fazla olduğu ortamlarda kolaylıkla hırçınlaşabilirler. Çevreyi kendi başlarına araştırmaktan hoşlanmazlar. Bu çocuklar, uyaranlara karşı aşırı hassas oldukları için, duyu organlarına gelen uyaranları hep belli sınırlar içinde tutma çabası içindedirler; bu sınır aşıldığında da baş etmekte çok zorlanırlar ve mızmızlaşmaya başlarlar. Örneğin, evde son derece uyumlu, keyfi yerinde olan, bir-iki arkadaşıyla güzelce oynayabilen bu çocuk, bir doğum günü partisinde kendini kontrol etmekte çok zorlanabilir. Bütün arkadaşlarını annesine şikayet eder; eve gitmek istediğini söyler. Annesi de bu duruma bir anlam vermekte zorlanabilir. Annebabaları, genellikle bu çocukları anlamada zorluk çeker; nasıl davranacaklarını da bilemezler. Bazı anne-babalar çocuğa karşı çok taviz verirler, her şeyi alttan alırlar. Bazıları da çocukla inatlaşır; kolayca öfkeye kapılır. Bir çok anne-baba da bu iki tutumu zaman zaman kullanır. İçine Kapanık Çocuklar : Bu çocukların ise çevre, insanlar pek umurunda değildir. Kendi kendilerine oynayabilecekleri oyunları tercih ederler. Bunlar genellikle mekanik oyunlardır. Bir senaryo çerçevesinde oynanan oyunlar da, sınırlı kalıplar içindedir. Bu çocukların sözel becerileri de pek gelişmemiştir; kendilerine uzun uzun anlatılan konuları dinlemekte zorlandıkları gibi, kendilerini ifade ederken de en kısa yollara başvururlar. Genellikle, bu tip çocukların anne-babaları onların fazla zorlanmamaları gerektiğini düşünürler. Çocuğun tercihinin bu olduğunu ve buna saygı gösterilmesi gerektiğini söylerler. Bu çocukların kendilerine söyleneni ya da gösterileni algılamaları için, bu uyaranların çok kuvvetli olmaları gerekir. Eğer anne-baba, çocuklarını bir ölçüde zorlama gereği duymazlarsa, çocuğun kendi başına geliştirmekte zaten zorlandığı özellikle sözel becerileri hiç gelişmez ve çocuğun iletişimi “Evet, hayır, iyi, kötü, bilmiyorum” düzeyinde kalır. Meydan Okuyan Çocuklar : Bu çocukların temel özellikleri inatçı, dirençli ve her şeyi kontrol altında tutma ihtiyacı duyan çocuklar olmalarıdır. Bu çocuklar da değişikliklerden ve yeniliklerden pek hoşlanmazlar. Çevrelerindeki kişilerle sık sık tartışırlar. Her şeyin tam hayal ettikleri gibi olmasını isterler. Kendi seçimleri olan işlerde son derece başarılı olan bu çocuklar, ekip çalışmalarında büyük zorluklarla karşılaşırlar. Tıpkı aşırı duyarlı çocuklar gibi, bu çocuklar da uyaranlara karşı aşırı duyarlıdırlar, ancak uyaranları kontrol altında tutma ihtiyaçlarını mızmızlık yaparak değil, direnerek belli ederler. Bu çocukların anne-babaları, sabırlarının sınırlarındadır ve genellikle çocuklarına karşı çok öfkeli ve tepkilidirler. Bu da, çocuğun kaygı düzeyini yükseltir ve onun daha da dirençli olmasına neden olur. Dikkatini Veremeyen Çocuklar : Bu çocuklar, ilgilerini çekmeyen hiçbir konuya uzunca bir süre dikkatlerini veremezler; dikkatleri oradan oraya dağılır ve genellikle “Dikkat Eksikliği” tanısı alırlar. Çok unutkandırlar, fazla konuşmaktan hoşlanmazlar. Bu çocukların gördükleri veya işittikleri bir konuyu yorumlamakla ilgili zorlukları vardır. Başladıkları işleri bitiremedikleri, bir konudan öbürüne kaydıkları, ancak kendi yapılarına işlerde de başarılı oldukları için çevre tarafından, “tembel, bencil” olarak nitelendirebilirler. Bu çocuklar uyaranlara karşı aşırı duyarlı veya duyarsız olabilirler. Çevreden genellikle eleştiri ve uyarı aldıkları için, iletişim kurma konusunda pek hevesli değillerdir; kendilerine güvenleri de zaman içinde azalma gösterir. Hareketli/Saldırgan Çocuklar : Bu çocukların en önemli özellikleri son derece dürtüsel olmalarıdır. Akıllarına gelen şeyi anında gerçekleştirmek isterler. İstedikleri bir şey gerçekleşmediğinde de, bunu elde etmek için plan yapmak yerine doğrudan fiziksel müdahalede bulunurlar. Bu çocuklar, çok yaratıcı olabilirler. Anne ve balar ise, kimi zaman çocuğa sınırsız hoşgörü gösterirler, kimi zaman da öfke patlamaları yaşarlar; kendilerini sıklıkla çaresiz hissederler. Nasıl Davranmalı? İletişim kurmakta güçlük yaşanan çocuklarla, bu engeli aşmada nasıl bir yol izlenmeli? Bu soruyu yanıtlarken, daha önce bahsi geçen çocuğun biyolojik özellikleri ve duygusal gelişim aşamaları şüphesiz ki bize rehber olacak, ancak bunların dışında atılması gereken önemli başka adımlar da var. Gözlem: Çocuğunuzun özelliklerini, hangi durumda nasıl davrandığını bir bilim adamı gibi, tarafsız ve yargılamadan gözlemlemeye çalışın. Sizin açınızdan sorun olan davranışları, ne zaman, hangi ortamlarda, kimlerin yanında ortaya çıkıyor veya artış gösteriyor? Empati: Kendinizi o anda çocuğunuzun yerine koyun ve onun gösterdiği tepkide haklı olduğunu varsayın. Siz o anda onun yerinde olsaydınız kendi duygu ve düşüncelerinizi nasıl anlatırdınız? Bu çalışmayı bir süre yaptıktan sonra, çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini anlamada oldukça ustalaştığınızı göreceksiniz. Artık, kendi gözlemlerinizi çocuğunuza yansıtabilirsiniz. “Kendini anlaşılmamış hissediyorsun.” “Şu anda çok öfkelisin” gibi. Bu hem çocuğunuzun anlaşıldığı için rahatlamasını sağlayacak hem de kendi duygu ve düşüncelerini sözcüklere dökebilmesini kolaylaştıracaktır. Oyun Zamanı: Gün içinde, çocuğunuzla önceden belirlemiş olduğunuz bir zaman dilimini birlikte geçirmeye çalışın. Bu zaman dilimi, sizin çocuğunuzun odasında oturup onun oynadığı bir oyunu izlemesi ile geçebilir, sizin onun için hazırladığınız bir kukla oyununu çocuğunuzun izlemesi şeklinde geçebilir veya ikinizin birlikte bir şeyler yapması şeklinde geçebilir. Bu zaman dilimleri içinde, çocuğunuzun dikkatini belli bir konuya yönlendirmesi yönünde ona geri bildirimler verebilir ve bu konuda farkındalığını arttırabilirsiniz. Paylaştığınız etkinlikleri onun hoşlandıklarından seçip, ilişkiye bir sıcaklık ve yakınlık boyutu katabilirsiniz. İletişim döngülerinin kapanmasına özen gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun o anki durumunu tanımlayıp, onun duygu ve durumları bağdaştırmasını sağlayabilirsiniz. Bu etkinlikler, sırayla birer küp koyup birlikte bir kule oluşturmak kadar basit olabileceği gibi, çocuğun bir okul gününü anlatan ve olaylara onun gözünden bakan bir kukla oyunu hazırlamak gibi karmaşık da olabilir. Bu şekilde, çocuğunuzun duygusal gelişim basamaklarında ilerlemesinde ona rehberlik etmiş olursunuz. Yapı ve Sınırlar: Çocuğunuzu anlamak ve anladığınızı ona hissettirmek kadar, onun dış dünyada daha rahat etmesini sağlayacak bir takım sınırları da koymak o denli önemlidir. Çocuğunuzla, belli bir iletişim düzeyine ulaştıktan sonra, onunla özellikle sıkıntı yaratan konularla ilgili olarak belli anlaşmalara varabilirsiniz. Örneğin, “Ödev yapmaktan sıkıldığını biliyorum, bu senin için çok eğlenceli bir şey değil. Ancak ödev yapmadan gitmeden senin öğrenmeni engelleyen ve öğretmenini de zor duruma sokan bir konu. Senden bu akşamdan itibaren 15 dakikanı derse ayırmanı istiyorum. Bunu başarırsan, hem evde kimsenin sesi yükselmeyecek hem de televizyonda istediğin programı seyretmen için zamanın olacak. Yoksa televizyonu açamayacağım, üzgünüm” şeklinde bir yapı getirmek ve bunun takipçisi olmak, çocuğunuza çok şey katacaktır. Esneklik: Özellikle uyaranlara aşırı duyarlı olan çocukların, bu uyaranlardan kaçınmaya çalıştıklarını biliyoruz. Zaman içinde, çocuğun tahammül sınırlarını biraz zorlamak gerekebilir. Kalabalık bir alışveriş merkezinde kendini çok huzursuz hisseden bir çocukla, bu tip yerlere kısa ziyaretler yapılabilir ve daha sonra da neler hissettiği hakkında konuşulabilir. Bu şekilde, çocuk hayatın onun karşısına çıkaracağı sürprizlere karşı daha hazırlıklı olmaya başlayacaktır. Çocuğunuzun doğuştan getirdiği özellikleri, tümüyle değiştirmek elbette mümkün değil, ancak yaşamı hem onun için hem de çevresindekiler için daha rahat ve huzurlu hale getirmek mümkün. Bunun olabilmesi için de ilk adımı mutlaka yetişkinlerin atması gerekiyor. ÇOCUKLARINIZLA ETKİLİ İLETİŞİM KURABİLMENİZ İÇİN ÖNERİLER Çocuklarla iyi bir iletişim kurabilmek, anne-babalar için önemli bir beceridir. Çocukları ile etkili bir iletişim ve pozitif bir ilişki kurabilen anne-babalar, anne-baba olmaktan daha fazla keyif alabilirler. Genç ya da çocuk, her yaşta anne-babaları ile iyi ilişki içinde olan bireylerin kendilerine güven duyguları gelişir, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygı duymayı öğrenirler. Çocuklarla iyi iletişim kurmak her zaman kolayca ulaşılabilen bir hedef değildir. Çocuklar ve anne-babaların iletişim kurma biçimleri birbirinden farklıdır. Öte yandan iletişimin etkili olabilmesi ortama da bağlıdır. İyi bir iletişim için anne ve babalar sakin ve huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar. Bu sayfa çocuğunuzla etkili iletişim kurabilmeniz için bazı öneriler içeriyor: Çocuğunuzu dikkatli ve nazik bir şekilde dinleyin. Çocuğunuz konuşurken sözünü kesmeyin. Çocuğunuz konuşurken vereceğiniz cevabı hazırlamakla meşgul olmayın. Çocuğunuz konuşmasını bitirip sizden cevap isteyene kadar, düşüncenizi söylemeyi erteleyin. Çocuğunuzun, ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı bilmesine izin verin. Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde gazetenizi bırakın, televizyonu kapatın ve dinlemeye hazır olun. Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması yapmaktan kaçının. Başkalarının yanında çocuğunuzu eleştirmeniz ya da uyarmanız, çocuğunuzun size gücenmesine ve kızgınlık duygularına neden olabilir ve size olan güven duygusunu zedeleyebilir. Çocuğunuzla konuşurken, gerekmiyorsa başkalarını konuşmanıza katmayın ve mümkün olduğunca çocuğunuzla yalnızken konuşun. Çocuğunuzla konuşurken fiziksel olarak onunla aynı seviyede olmaya dikkat edin, tepesinden bakmak yerine eğilin ve göz hizasında iken onunla konuşun. Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi bekleyin. Aksi halde objektif olamayabilirsiniz. Çok yorgun olduğunuz zamanlarda çocuğunuzu aktif bir şekilde dinlemeniz zorlaşacaktır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşmak için yorgun olmadığınız zamanları seçmeye özen gösterin. "Neden öyle olduğunu ya da neden öyle davrandığını" sormak yerine "Ne olduğunu"sorun. "Ben sözümü bitirdikten sonra konuşacaksın, senin için en iyisinin ne olduğunu biliyorum, sadece söylediğimi yap" gibi cümleleri azaltmaya çalışın, bu tür konuşma biçimi açık iletişimi engeller ve daha sonra çocuğunuzun sizinle açık iletişim kurma olasılığını azaltabilir. Hakaret içiren ya da aşağılayıcı sözcükler kullanmayın. Konunun çözümü için, çocuğunuzun adım adım bazı tedbirler planlamasına yardım ve öncülük edin. Yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla onu yargılamayın. Çocuğunuza, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin. Çocuğunuzun sizinle iletişim kurma çabasını destekleyerek açık iletişimin sürdürülmesine yardımcı olun.