K KABAKÇİÇEĞİ: (d)-Sonradan görme, açık saçık giyimiyle dikkat çeken kadın. KABAKLAMAK: (f)-Aptal ve bön kimseyi işletmek, dalga geçmek. "Sen de bana kabaklama mı geçiyorsun lan salak!” KABALAK: (i)-Tıraşsız, tıraş olmamış erkek. KABUĞU KALIN OLMAK: (d)-(o.k)-İnatçı kimseler için söylenir. & Duyarsız olmak. KABUKSUZ: (d)-Makyajsız kadın. KABUKSUZ YUMURTA: (d)-(o.k)-Bedava veya kolay elde edilen şey. "Ay sen Meltem karısının o çirkinlikle bulduğu kocayı görsen… Kabuksuz yumurta. " KABULGÜNÜ: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. KABZIMAL: (i)-(ar.)-Kaba saba ve görgüsüz erkek. KAÇ KULAÇ: (d)-Kadınların vajinalarının genişliği ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. "Kadın sohbeti öyle sulandırdı ki bir de dönüp demez mi ‘seninki kaç kulaç kızım?’ diye. İşte o zaman anladım ki orospuların içine düşmüşüm. " KAÇ LEŞİN VAR: (d)-"Kaç sevgili değiştirdin"anlamında söylenir. KAÇ METRE AÇILIYOR: (d)-Kadınların cinsel ilişki esnasında bacaklarını açması ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KAÇAK ELEKTİRİK: (d)-Yasak ve gizli aşk. KAÇAK ELEKTİRİK KULLANMAK: (d)-Kocasından ya da sevgilisinden gizlice aşk yaşamak. KAÇAK ET: (d)-Yabancı uyruklu fahişe veya jigolo. KAÇARI OLMAMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda mecbur kalmak, başka alternatifi olmamak. & Bir şeyin ya da birinin"elinden kurtulamayacağını"belirtmek için kullanılır. KAÇIN KURRASI: (d)-(o.k)-Açıkgöz. KADANA: (i)-Çok iri, şişman kadın. KADAVRA GIDIKLAMAK: (d)-(itl.-türk.f)-Cansız ve heyecansız kimseler için alay yollu olarak kullanılır. & Cinsel açıdan tepki vermemek. "Ulan o kadar cilve yaptım, işve yaptım da herif bana mısın demedi. O kadar zaman kadavra gıdıklamışız. " KADERDE VARSA DÜZÜLMEK NEYE YARAR ÜZÜLMEK: (d)-(o.k)-Yazgıya boyun eğmek gerektiğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. KADİFE: (i)-(ar)-Vajina, dişilik organı. KADIN BULUP KILINI ARAMAK AM BULUP DİLİNİ ARAMAK: (d)-Bir kimsenin elindekiyle ve bulduğuyla yetinmediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. KADINADAMCI: (d)-Transseksüellerle cinsel ilişki kurmaktan hoşlanan erkek ya da kadın. KAFA AÇMAK: (d)-(ar.-türk.)-(o.k)-Bir kimseyi aydınlatmak, bilgilendirmek. "Sizin bu laflarınız valla epey kafa açıcı oldu demeyi isterdim ama maalesef hep bildiğimiz şeyleri tekrarladınız. " KAFA İZNİ: (d)-(o.k)-Sıkıldığı için işe ara vermek, kendini rahatlatmak. Dinlenmek. KAFA KAFAYA GELMEK: (d)-(o.k)-Otomobillerin çarpışmasına ramak kalması & Bir kimseye meydan okumak. KAFADAN BACAKLI: (d)-(o.k)-Çılgın ve deli. & Tuhaf fikirleri olan kimse. KAFADAN FİRİK-(KAFADAN FRİKİK): (d)-(ar.-ing.)-Çılgın ve deli. KAFADAN GİYDİRMEK: (d)-Bir kimsenin hatasını yüzüne vurmak. Aniden bir kimseye saldırmak. "Bak bana lagada lugada etmeyin kafadan giydiririm. " KAFADAN SİKLİ: (d)-Herkesle rekabet halinde olan, erkeksi hırsları olan kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. "Ajda tam anlamıyla kafadan sikli bir kadındır. Ona kadınca duygular yakıştırmaya çalışsan da göremezsin. " KAFASINA SIÇMAK: (d)-(o.k)-Birisinin aklını beğenmemek, hakaret etmek için söylenir. "Kafama sıçayım"şeklinde kullanıldığında kişinin kendi pişmanlığı ifade eder. KAFASINDA KARPUZ YARMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi dövmek. KAFASINI KOPARMAK: (d)-(Kadın için) Erkeğin parasını yemek. "Kaç kişinin kafasını kopardığını bilmem ama kadın hiç bir iş yapmadan sadece bacakarasını çalıştıraraak güller gibi geçiniyor. " KAFAYI SOĞUTMAK: (d)-(o.k)-Çok düşündüğü bir konuyu soğukkanlı biçimde tekrar ele almak. "Baktım kafayı yiyecek kadar çok taktım ‘dur kızım dedim, önce bir kafayı soğut hele’” KAKAMUK: (i)-İhtiyarlayıp onun bunun elinde oyuncak olan kişi. KAKARA KİKİRİ: (d)-Gevezelikle, boş ve eğlenceli sohbetle vakit geçirmek. KAKIVANDIK: (d)-Şaşırtıcı kimse. KAKNEM KARI: (d)-Kendini fazlasıyla abartan, kasıntı ve sevimsiz kadın. KAKTÜS ÇİÇEĞİ: (d)-Çok kıllı, ağda zamanı geldiği halde ağda yaptırmayan kadın. KALBİ YEDİRMEK: (d)-Aşık olmak. "Dedim sana ne yaparsan yap ama kalbi yedirme!” KALBİMİ ÇİZDİN: (d)-"Beni üzdün"anlamında şaka yollu olarak söylenir. KALBİNİN MEYVASINI YEMEK: (d)-İyiliğin veya sevgiyle-iyilikle düşünmenin, hissetmenin mükafatının alınacağını ya da tam tersi kötülük duygularıyla kötülük bulunacağını anlatmak için söylenir. KALDIRAY ABİ: (d)-Cinsel ilişkiden başka şey düşünmeyen erkek. KALDIRIM SÜPÜRGESİ: (d)-Fahişe. Orospu. KALDIRKAÇ: (d)-Erkekleri ayartıp onlarla cinsel ilişkiye girmeden kaçan kadınlar için kullanılır. "Öyle fettan öyle kaldırkaç bir kızdır ki. Ama bir gün kaldırdığından kaçamayacak o zaman çok merak ediyorum hali ne olacak” KALDIRMAK: (f)-Almak, çok çok almak. "O işten amma para kaldırdık. "& Erkeğin ereksiyona geçmesi. KALDIRSAN ALTINDAN BİR KALBUR BOKU ÇIKMAK: (d)-Büyüklük taslayan kimselerin aslında düşük nitelikleri olduğunu anlatmak için söylenir. Görünmeyen gerçek niteliklerin düşüklüğünü işaret etmek için kullanılır. KALİKA: (i)-Makyaj. KALİTE KONTROL: (d)-(ing.-ing.)-(o.k)-Denemek, tadına bakmak. "Önce ben bir kalite kontrol yapayım bakayım. Ayol bu dolmalar çok leziz olmuş be!” KALOGER: (i)-(yun.)-Evde kalmış kız. KALORİ SAYMAK: (d)-(fr.-türk.)-Diyet yapmak. KAMİLE: (i)-Hamile. KAMIŞÇIK: (i)-Klitoris. Bızır. KAMULAŞTIRMA BEDELİ: (d)-Parayla cinsel ilişki kurmak. & Bu vesileyle ödenen para. "Abanoz sokakta kamulaştırma bedeli olarak kaç lira alıyorlarsa onun yarısına bile yapardı. " KAN ÇIKMAZSA PARA YOK: (d)-Bakirelikle ilgili bir çağrışımla; bir şeyin çok değerli ve kıymetli olduğunu anlatmak için söylenir. "Tamam bu haberi ilk sen duyuyorsun şekerim. Valla kan çıkmazsa para yok. " KAN GÖVDEYİ GÖTÜRMEK: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KANATLI PET PARTİSİ VERMEK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. "Ben de o günlerde kanatlı pet partisi veriyorum, hiç halim yoktu. Tabii çok alkol de alamadım, denize de giremedim, tatilim berbat oldu. " KANI KIPRAŞMAK: (d)-Bir kimseden çok etkilenmek, çok hoşlanmak. & Bir kimseyi cinsel açıdan çekici bularak ilgilenmek. KANKİ: (i)-(çing.)-Kadınlar arasında yakın arkadaş, dost, kan kardeşi. KANSIZ DARBE: (d)-Erkeğin ereksiyona geçememesi, cinsel ilişkide başarısız olması ile alay etmek için söylenir. KAPASİTE YARATAMAMAK: (d)-Bir kimsenin aptal ya da bön olduğunu vurgulamak için söylenir. "Bak şekerim ben tanrı değilim. Öyle elin magandasından kapasite yaratamam. " KAPÇIK AĞIZ: (d)-Ağzında bakla ıslanmayan dedikoducu ve ispiyoncu kimse. KAPILANMAK: (f)-(o.k)-Bir işe girmek. & Bir kimsenin yanına sokulmak. KAPİŞ: (i)-(rus)-(o.k)-Para. & Bir kimsenin elindekini hileyle almak. KAPUSKA: (i)-Aptal ve bön kişi. KAPUŞ: (i)-Prezervatif. Kaput. KARA DELİK: (d)-Vajina, dişilik organı. KARADUL: (i)-Kocasını öldüren kadın. KARAKIZ KAN KUSUYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KARANFİL TOHUMU: (d)-Bir kimsenin ailesindeki erkeklerin eşcinsel olduğu imasıyla aşağılamak için söylenir. KARGA BOKUNU YEMEDEN: (d)-(o.k)-Sabahın çok erken vaktinde. KARGADAN BAŞKA KUŞ TANIMAMAK: (d)-(o.k)-Bildiklerinin dışına çıkamayan tutucu kimseler için alay yollu olarak söylenir. & Peşin hükümlü. KARGALARIN ŞEKERİ: (d)-Kibarlık taslayan, nazikliğini bahane edip hiçbir iş yapmayan kimse. & Kendini güzel sanarak böbürlenen kişi. "Ah canım bir hava, bir işve, bir naz, görsen tam kargaların şekeri. " KARIAĞIZLI: (d)-Karısının ya da sevgilisinin her dediğini tekrarlayan, kolayca yönlendirilebilen erkek. KARINCAYI SİKİP BELİNİ İNCİTMEMEK: (d)-(o.k)-Bir kimseye hissettirmeden kötülük yapmak. & Sessiz sedasız, fark ettirmeden yapılan incelikli iş. KARISI BARBARA KENDİSİ BARBAR: (d)-Amerikalılar ve İngilizler için alay yollu olarak söylenir. KARİZMA YAPMAK: (d)-(fr.-türk.f.)-(o.k)-Caka ve fiyaka yapmak. KARİZMASI DAĞILMAK: (d)-(fr.-türk.f.)-(o.k)-Bir kimsenin cakasının fiyakasının bozulması. "Senin de dilin fazla uzadı, karizmanı dağıtmamı istemiyorsan sus anam. " KARİZMAYI ÇİZDİRMEK: (d)-(fr.-türk.-f.)-(o.k)-Yapılan kötü veya yanlış bir davranışla cakanın, fiyakanın bozulması. KARNI DOYAR ŞEYİ DOYMAZ: (d)-Erkeğin cinsel açıdan açgözlülüğü ile alay etmek için söylenir. KARNI GIRNATA ÇALMAK: (d)-Çok acıkmak. KARNI YATAKLI OLMAK: (d)-Çok aç olmamak, yemek öncesi bir şeyler atıştırmış olmak. "Aman canım hiç pide mide çekmiyor valla benim karnım yataklı. " KARNINA ÜFLETMEK: (d)-Hamile kalmak. KARNINI AL DA DAĞA KAÇ: (d)-"Karnım aç"diyenlere şaka yollu takılmak için kullanılır. KARNINI ŞİŞİRTMEK: (d)-Hamile kalmak. KARNIYARIK: (d)-Sezeryanla doğum yapmış kadın. KARPUZ: (i)-Aptal ve bön kişi.& Kıç ve kalçalar. KARPUZ ATICISI OLMAK: (d)-Bir çocuğun ilerde bir şey olamayacağını anlatmak için kullanılır. "Bizim oğlanın okulda filan gözü yok. O olsa olsa karpuz atıcısı olacak ablası. " KARPUZ YARMAK: (d)-Sezeryanla doğum yapmak. KARPUZ YUTMAK: (d)-Hamile kalmak. KARPUZ YUTMUŞ SOLUCAN: (d)-Çok zayıf kimsenin hamile kalması durumunda alay etmek için kullanılır. KARŞANBA: (i)-ve (s)-Karışık durum. "O ailenin işleri bir tuhaf, her işleri karşanba. " KARTOŞ: (i)-(yun.)-Yaşlı, geçkin, kart erkek. KAS ZENGİNİ: (d)-Kaslı ama parasız erkek. KASABA MİNNET EDENE KADAR KESER AMIMIN (SİKİMİN) ETİNİ YERİM: (d)-Başkalarına muhtaç olmadığını, olmamak gerektiğini vurgulamak için söylenir. KASTIRIK: (i)-(o.k)-Kendini beğenmiş. KAŞOT: (i)-ve (s)-Yaşlı çapkın erkek. KATATONİK: (d)-Kasıntı kendini beğenmiş kişi. KATIKSIZ: (i)-(o.k)-Aptal ve bön kimse. KATIR TOHUMU: (d)-Çok inatçı insan. KATMERDİKOZ: (i)-(o.k)-"Çok, daha çok"anlamında bir konuyu büyütmek için söylenir. "Nasıl yani, sende de dert benimkinden katmerdikozmuş yavrucum. " KATRANDAN OLMAZ ŞEKER, CİNSİ BİLMEMNE OLAN CİNSİNE ÇEKER: (d)-(o.k)Kötülüğün kalıtsal olduğunu iddia etmek için kullanılır. KAYIK: (i)-(o.k)-Herhangi bir nedenle esrikleşmiş, kendisini kaybetmiş kimse. KAYINMAUNVALİDE: (d)-Eşin annesi. KAYISI KUTUSU: (d)-Vajina, dişilik organı. KAYIŞ KOPMAK: (d)-(o.k)-Delirmek, kendini kaybetmek, şaşırmak. "Anladım, senin kayış kopmuş, ben sana laf anlatamam, laf dinletemem. " KAYMAKLI: (i)-ve (s)-(o.k)-Çok şanslı kimse. KAYNAK: (d)-(o.k)-Bir konuda kendisinden yararlanılabilir kişi. Kullanıma açık insan.& Bir sıralamada aradan girmek, bir kuyrukta aradan geçmek. KAYNAMA NOKTASINI GEÇMEK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok kızdığını anlatmak için söylenir. "Bak uyarıyorum, kaynama noktamı geçtim. Ona göre ayağını denk al!” KAYNAMADAN KARIMAK ÇİĞNEMEDEN ÇÜRÜMEK: (d)-Hiçbir şey yapmadan"yoruldum"diyen tembel kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KAYNANA BAŞINI KAYNAR KAZANA: (d)-Kaynanasından hoşlanmayan kimse tarafından kullanılır. & Kaynanaları aşağılamak için söylenir. KAYNANASI ÖLSÜN: (d)-Bir kimseye iyi dilekler içeren bir"beddua"etmek anlamında şaka yollu olarak söylenir. KAZ BOKU GİBİ ÇIKMAK: (d)-Olur olmaz her şeye karışmak. "Kız sen de her yerden öyle kaz boku gibi çıkma da laf yeme!” KAZ CÜCÜĞÜ: (d)-Çok üşüyen kimse. KAZ, KAZ, KAZ: (d) – Erkeklerin yaşamlarında üç evresi olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. ( Kadın lar için kullanılan"Naz, caz, enkaz"deyiminin karşılığı olarak kullanılır ) KAZ NAĞMESİ: (d)-Naz. Fazla nazlananlar için alay yollu olarak kullanılır. KAZA BAKIP GÖTÜNÜ YIRTMAK: (d)-Başkalarının malı ya da yeteneklerine özenmenin gereksizliğiyle ilgili olarak söylenir. "Sen de kendini bil anacım, kaza bakıp götünü yırtma. Sen tavuk kıçınla hiç o kadar yumurta çıkarabilir misin!" KAZANINA FARE DÜŞMEK: (d)-Hamile kalmak. "Ne o kız gene kazanına fare mi düştü!” KAZINMAK: (f)-Çok temizlemek. Kıyı köşe silip süpürmek. KAZMA SAPI YARAĞIN OLACAĞINA FINDIK KADAR AMIN OLSUN YETER: (d)-Kadının cinsel üstünlüğünü iddia etmek için söylenir. KAZMİYE: (d)-Kart kadın. KE DEDİĞİ KEÇİ SİKİ: (d)-Bir kimsenin sürekli yalan söylediğini anlatmak için kullanılır. "Yok canım sen onun söylediklerine inanma. Onun ke dediği keçi siki. " KEBELEK: (i)-Aptal ve tecrübesiz kimse. KEDİ ENCİĞİNİ GEZDİRİR GİBİ: (d)-Bir şeyi elinden düşürmeyen, bir nesneye özel bir zaafı olan kimselerle alay etmek için kullanılır. "Ay bir bırak şu oyuncağı elinden allahaşkına. Kedi enciğini gezdirir gibi! Helaya da onunla birlikte girilmez ki!” KEDİ GÖTÜNÜ GÖRMÜŞ YARA ZANNETMİŞ: (d)-En ufak bir hastalığını bile büyüten kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KEDİ YAVRUSUNU YERKEN SIÇANA BENZETİR: (d)-Kötü bir şey yapanın, kendine bir bahane bulmakta zorlanmayacağını anlatmak için söylenir. KEK PİŞİRMEK-(KEKLEMEK): (d)-(ing.-türk.f)-Bir kimseyi kandırmak. KEK TARLASI-(KEKSTRA): (d)-(ing.-türk.)-Bir grup içinde çok aptal ve bön insan olduğunu anlatmak için söylenir. KEKLİK: (i)-Ev kadını. KEL: (i)-Bilmişlik taslayan aptal kimse. KEL BESLEK: (d)-Saçı başı bakımsız kadın. KEL KAYNANA : (d)-Her şeye karışan ve bilmişlik taslayan kimse. KEL TİRYAKİ : (d)-(o.k)-Kolayca bağımlılık geliştiren kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KELAYNAK KUŞU: (d)-(o.k)-Aptal ve bön kimse. KELEPÇE: (i)-(fars.)-Yüzük, evlilik yüzüğü. KELİK : (i)-Evlenmemiş kadın. KELİN YARAĞI GİBİ KALAKALMAK: (d)-Bir konuda desteksiz ve çaresiz kalmak. KELKÖR KİRPİ: (d)-Hiçbir konuda gücü ve yaptırımı olmayan kimse. "Yok sen bana hiç bakma. Ben de kelkör kirpiyim. " KELLE PAÇA: (d)-(o.k)-Bir işe yaramaz kimse. & Aptal ve bön. KELLE TURİZM: (d)-(o.k)-Güvensiz taşıt aracıyla yapılan güvensiz yolculuk. KELLECİ: (i)-ve (s)-Ava ve av hayvanlarının başlarını duvarına asmaya meraklı erkek. KELLEN KERTİLİYOR UYUZLA SÜRTÜLÜYOR: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok can sıkıcı olduğunu ve çok zor karar verebildiğini anlatmak için söylenir. KEM KÜM KİKİRİK: (d)-Sorulan bir soruya karşı cevap vermekten kaçınmak için söylenir. "Öyle öyle bence de kem küm kikirik. " KEMERALTI: (d)-Cinsel organlarla, cinsellikle ilgili şeyleri anıştıran sözler. KEMİKSİZ TAZE: (d)-Erkek eşcinsel. KENARLAŞMAK: (f)-Randevulaşmak. "Peki sen bana telefon et, akşamüstü kenarlaşalım. " KENDİ KEKLİK EVİ ÇÖPLÜK: (d)-Kendi kişisel temizliğini önemseyip evini temizlemeyen kadınlar için söylenir. KENDİN PİŞİR KENDİN YE: (d)-Mastürbasyon yapmak. KENDİNİ BOZMA BOZDURMA: (ü)-"Kendine iyi bak, kendine iyi davran, kimseye aldırma"anlamlarında söylenir. KENDİNİ FASULYE GİBİ NİMETTEN SAYMAK: (d)-(o.k)-Kendini önemseyen, böbürlenen kimselerle alay etmek için söylenir. KENDİNİ İHBAR ETMEK: (d)-Bir kimseye, ona duyduğu aşkı itiraf etmek. İlan-ı aşk. "Ay aman üf, ne yapayım, adam dizlerinin üzerine çökmüş, kendini ihbar ediyor. Yok benim için ölüyormuş da, bensiz yaşayamazmış da…” KENDİNİ İMHA ETMEK: (d)-Karşılıksız olarak bir kimseyi sevmek ve bu sevgiyi o kimseye açıklamak. "Ben o zamanlar Zafer’in derdinden kendimi imha etmişim. Gözüm birşeyi mi görüyor…” KENEF BÜLBÜLÜ: (d)-(ar.-fars.)-Tuvalette şarkı söyleyen kimse. KENEFKEK: (d)-Hiç hoşa gitmeyen erkek. KERANEYE DÖNMEK: (d)-Bir sohbet sırasında çok telefon gelip sohbet edilemez duruma gelince alay yollu olarak kullanılır. KEREMİN GÖTÜ GİBİ YANMAK: (d)-Bir konuda haddinden fazla istekli olmak. "Yeter lan sus, keremin götü gibi yanma orda!” KEREVİZ GÜZELİ: (d)-Çirkin olduğu halde kendini güzel sanan aptal kadın. KERİZ AŞKI: (d)-Karşılıksız, tek taraflı aşk. KERİZ ÖKÜZÜ: (d)-Aptal, bön ve kaba saba erkek. KERTENKEBELEK: (d)-Aptal ve acemi kimse. KESELEMEK: (f)-(o.k)-Bir kimsenin parasını yemek, maddi açıdan bir kimseyi kullanmak. KESER KAÇIKLIĞI OLMAK: (d)-Bir kimsenin çılgın ya da deli olduğunu anlatmak için kullanılır. "Aaaa valla artık emin oldum, sende keser kaçıklığı var!” KESİNTİSİZ GÜÇ KAYNAĞI: (d)-Bir kimseye çok aşık olmak. "Canım benim, hayatımın ışığı, kesintisiz güç kaynağım. " KEŞKÜLLEMEK: (f)-(o.k)-(fars)-Aptal numarası yapıp birilerini aldatmak. & Bir kimse ile ince ince dalga geçmek. KEVGİR: (i)-(fars.)-Erkek eşcinsel. KIBRIS KAN AĞLIYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KIÇ GEZDİRMEK: (d)-Kendi zevki için dolaşmak. KIÇA KAÇAN: (d)-Anal seks (ters ilişki) meraklısı erkek. KIÇI BOKTAN KURTULMAMAK: (d)-Bir kimsenin kendisine hala muhtaç olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. & Yeterince olgunlaşamamak. "Ulan senin daha kıçın boktan kurtulmadı, kendi kendine babalanıyorsun. " KIÇI FERAHLAMAK: (d)-Yaptığı bir kötülükten ya da kötü bir şeyden zevk almak. "Hah iyi becerdin şimdi kıçın ferahladı mı!" KIÇI KALKMAK: (d)-(o.k)-Bir nedenle büyüklenmek, böbürlenmek. Kendini çok abartmak. & Haddini aşmak. "O günlerde herkes çevremde, e tabii benim de kıçım kalktı. Ama ne yazık ki saltanatım çok uzun sürmedi. " KIÇI KALKMIŞ MİNDER YETİŞTİREMEMEK: (d)-Bir kimsenin kendini haddinden fazla beğendiğini anlatmak için söylenir. "Ulan senin de amma kıçın kalktı minder yetişmiyor. " KIÇI PESENÜ BAĞLAMAK: (d)-Çok açlık ve yoksulluk çekmek. KIÇI ŞAPA OTURMAK : (d)-Bir konuda büyük yenilgi almak, başarısız olmak. KIÇI ŞİŞMEK : (d)-Aşırı cinsel istek duymak. KIÇI TUTUŞMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda fazlasıyla telaşlanmak. KIÇIMA KADAR!: (d)-"Bana ne","Beni ilgilendirmez"anlamında kullanılır. KIÇIMA KAŞ GÖZ ÇİZSEM DAHA GÜZEL OLUR: (d)-Bir kimsenin güzelliğini küçümsemek için alay yollu olarak söylenir. KIÇIMIN KILI: (d)-Bir kimseyi küçümsemek ya da aşağılamak için söylenir. KIÇIMSAMAK: (f)-Bir kimseyi aşağılayıp küçümsemek. "Sen de bizi amma kıçımsadın şekerim. Biz sadrazam torunuyuz demedik ama o kadar da değil. " KIÇINA GİRMEK: (d)-(o.k)-Aşırı yakın olmak. & Bir şeyden çok kötü etkilenmek. KIÇINDAN KAN ALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi kızdırmak. ****************** KIÇINI BAŞINI OYNATMAK: (d) - Bir kimseye cinsel açıdan istekli olduğu sinyalini yollamak. & Cinsel isteklerini bariz biçimde ortaya koyan kadınlarla alay etmek için kullanılır. KIÇINI ÇUVALA SOKMAK: (d) - Bir kimseyi bağlamak, her konuda onu ele geçirmek. "Tamam anladık, tabii dil dökmelerinin hepsi bizim kıçımızı çuvala sokana kadarmış." KIÇINI DEVİRMEK: (d) - (o.k) - Yatmak. KIÇINI DİKMEK: (d) - Cinsel isteğini aşırı biçimde belli etmek. KIÇINI DİRHEMLE SATMAK: (d) - (o.k) - Kendini çok beğenmek, önemsemek. Böyle kimselerle alay etmek için kullanılır. KIÇINI KAKMAK: (d) - (o.k) - Oturmak. KIÇINI KANTARLAMAK: (d) - Bir kimseyi yağlamak, dalkavukluk etmek. "Sen de amma adamsın ben. Her dakika senin kıçını mı kantarlayacağız." KIÇINI ÖPMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye yalakalık yapmak, dalkavukluk etmek. KIÇINI SERPMEK: (d) - Cinsel açıdan davetkar pozisyonlarda durmak. "Kadın kanepede kıçını sermiş oturuyor, adam da ağzının suyu akarak ona bakıyordu." KIÇINI SUYA BANDIRMAK: (d) - Denize ya da havuza girmek. KIÇINI YAĞLAMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseye dalkavukluk etmek. KIÇINI YAYMAK: (d) - (o.k) - Tembellik etmek. KIÇININ BOHÇASINI AÇMAK: (d) - Bir yere oturup iyice yerleşmek. "Misafirliğe diye gittiği yerde utanmadan kıçının bohçasını açtı, tam iki ay kaldı." KIÇININ BOKU BİTMEK: (d) - (o.k) - Bir konuda yapılacak hiçbir şey kalmadığını anlatmak için söylenir. "Tamam lan artık sana verecek birşeyim kalmadı. Kıçımın boku bitti." KIÇININ KILLARI ENGİNAR ÇİÇEKLİ: (d) - Yaşlı erkekleri zamparalık yapmaya kalktıklarında aşağılamak için söylenir. KIÇININ SUYU AKMAK: (d) - Bir kimseye karşı cinsel açıdan istekli olmak. Bunu belli etmek. KIÇININ ŞİŞİNİ İNDİRMEK: (d) - Bir kimsenin öfkesini çıkardığını, rahatladığını anlatmak için kullanılır. "İyi tamam o kadar küfürü saydın. Peki kıçının şişini indirdin mi!" KIÇIPİYAZ: (i) - Anal sekse daima "evet" diyen kimse. KIÇPAYI: (d) - (o.k) - Bir kimseye ayrılan oturacak yer. "Bana hiç kıçpayı bırakmamışsınız ayol." KIÇPEREST: (d) - Anal seks meraklısı erkek. KIL KIRMAK: (d) - (o.k) - Cimrilik etmek. "Sen de on seneden beri iyi kıl kırdın. Tabii beş tane ev alırsın. Sen almayacaksın da ben mi alacam!" KIL YOLDURMAK: (d) - Ağda yaptırmak. KIL YUMAĞI: (d) - Çok kıllı erkek. KILÇIK: (i) ve (s) - Kılığı, görünümü ve davranışlarından hoşlanılmayan kimse. KILÇIK BALIĞI: (d) - Sinir bozucu kimse. KILDA KERAMET OLSA KIÇIMDA ÇIKMAZ: (d) - Çok kıllı bir kimseyi aşağılamak için söylenir. KILDIRMAK: (f) - Ağda yaptırmak. KILKUYRUK: (d) - (o.k) - Zayıf ve etkisiz kişi. KILLI MALAFA: (d) - Bir erkeğin cinsel organını aşağılamak için söylenir. Hoşa gitmeyen penis. KILLI NADAS : (d) - Çok kıllı erkek. KILLI TAŞAK : (d) - Cesaretli erkek. KIMIL ZARARLISI: (d) - Tembel kimse. KIRAĞIYA KABAK YETİŞTİRMEK: (d) - İleri yaşta çocuk sahibi olmak. KIRIK: (i) - Sevgili ya da dost. KIRIK BANA BUGÜN LAZIM YARINA KOCAM DA GELİR: (d) - İhtiyacın çok acil olduğunu anlatmak için kullanılır. KIRIK KALP İKSİRİ İÇMEK: (d) - Bir kimsenin uzun aradan sonra yeni bir sevgili bulması. "Ben ne zamandır böyle güzellik görmemişim. Kırık kalp iksiri içmeye onunla ikna oldum." KIRIK OLMAK: (d) - Sakar kimseler için söylenir. "Sen benim elime verme, ben kırığımdır." KIRIKLARI OLMAK: (d) - Bir kimsenin birbirinden habersiz çok sayıda sevgilisi olması. KIRK OROSPU BİRARAYA GELSE BÖYLE ÇOCUK DOĞURAMAMAK: (d) - Çok değişik ve garip insanları anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Senin oğlun tabii bir tane şekerim, kırk orospu bir araya gelse böyle çocuk doğuramaz." KIRKIT OĞLAN: (d) - Cimri kimse. KIRMIZI: (i) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KIRMIZI ÇIKMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - Kadının gerdek gecesinde cinsel ilişki sonucu kanamasının olması. KIRMIZI DON GİY DONAN: (d) - Yılbaşlarında giyilen ve bolluk getireceğine inanılan kırmızı külot için söylenir. KIRMIZI GÖTLÜ MUM YAKMAK: (d) - Bir kimsenin bir şeyi çok istediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Ne lan senin için kırmızı götlü mum mu yaktım!" KIRMIZI HOROZ: (d) - Erkeklik organı, penis. KIRMIZI MAYMUN: (d) - Erkeklik organı, penis. KIRMIZI YUMURTA-(KIZIL YUMURTA): (d) - İmkansız bir şey ya da iş. & Çok değerli, az bulunur. "Gören de kırmızı yumurta yaptın sanır. Ne lan altı üstü aptal oğlan çocuk yaptın." KIRMIZILI: (i) ve (s) - Bakire kadın. & İlk kez cinsel ilişkiye girip bekaret zarı yırtılan kadın. KIRNAK OĞLAN ESKİSİ: (d) - Kendini hala genç sanan, çapkın yaşlı erkek. KIRPINTI: (i) ve (s) - Lüzumsuz ve gereksiz kimse. KIRPIP KIRPIP YILDIZ YAPMAK: (d) - (o.k) - Bir konuyu sık sık küçük küçük parçalar halinde anlatmak. & Bir başarıyı sürekli gündemde tutmaya çalışmak. KIRSAL: (i) ve (s) - Kaba saba, görgüsüz, taşralı erkek. KISA KALMAK : (d) - Bir kimsenin bir şeyi/işi başaramayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. & Bir işi başarmak, birisiyle ilişkiye girmek için yeterince gelişkin olmamak. Toy ve acemi olmak. & Erkeklik organının yeterli büyüklükte olmaması. KISA PANTOLONLU HALİNİ BİLMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye "Sen daha küçüksün, toysun" demek için söylenir. & Birisine,"fazla böbürlenme, ben senin en zayıf yanını da biliyorum" vurgusu ile alay yollu olarak kullanılır. KISACA LEB: (d) - Açıklama istemeyecek kadar bariz durumlar için alay yollu olarak söylenir. "Ne demek istedin diye üsteleyip duruyordu. Anlayana kısaca leb ulan daha ne diyeyim." KIŞKIRMAK: (f) - (o.k) - Bir konuda galeyana gelmek, heyecanlanmak. KIŞLIK YORGAN: (d) - Şişman kadın. KIT: (i) ve (s) - (o.k) - Saf ve aptal kimse. KITIR: (i) ve (s) - Genç ve adaleli vücutlu erkek. KIVIK : (i) ve (s) - Aptal ve bön kimse. KIVILCIM: (i) ve (s) - İlgi çeken kimse. & İşaret. "Bara bir girdim, ortalık kıvılcımlarla dolu. Her yandan hoş kokular geliyor, yüzlerce yakışıklı bana bakıyor." KIVRILMAK: (f) - Sinsice planlar kurmak. KIYMIK: (i) ve (s) - Can sıkıcı kimse. KIYTIRIK: (i) ve (s) - (o.k) - Gelişigüzel. Eski püskü ya da değersiz şey. & Önemsiz, değersiz insan. KIZ ABİ: (ü) - Bir kimseye senli benli hitap biçiminde ve alay yollu olarak kullanılır. KIZ ANNEM: (ü) - Bir kimseye hitap biçiminde ve senli benli ilişkilerde söylenir. KIZ CİNNET: (d) - Bunalımlı ve aniden parlayan kadın. "Hadi ordan kız cinnet. Sinirimi bozma diye çıkıştım." KIZ DONU: (d) - Çok temiz ve parlak şeyler için kullanılır. "Öyle güzel bir iş buldu ki. Kız donu." KIZ GİRİP DUL ÇIKMAK: (d) - Bir kimseye güvenmemek gerektiğini anlatmak için söylenir. "Sen ona bakma, onu dinleme. Ona kanan kız girer dul çıkar." & İlişkilerde çok hırpalanmak. KIZ GÖTÜNE SIÇ ÜSTÜNE: (d) - Bir kimsenin öfkesinin kendisine zarar vereceğini belirtmek için kullanılır. KIZ KIZIN PEZEVENGİ: (d) - (o.k) - Kızların birbirlerine erkek arkadaş bulması. Kızların birbirlerini erkek arkadaşlarıyla tanıştırdığını anlatmak için söylenir. KIZ KOCAYI Bİ BOK SANIR GİTTİĞİ GECE USANIR: (d) - Evliliği çok önemseyen genç kızlarla alay etmek için söylenir. KIZANA GELMEK: (d) - Genç kız ya da delikanlının cinsel açıdan azgınlaştığını anlatmak için kullanılır. Cinsel açıdan ateşlenmek. KIZI SİKİLMİŞ GİBİ KALAKALMAK: (d) - Bir konuda çok üzgün ve çaresiz kalındığını anlatmak için söylenir. KIZILIRMAK: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. KIZIŞTIRMA HAREKETLERİ: (d) - (o.k) - İki kişinin birbirlerini cinsel açıdan tahrik etmesi. & Rekabete girmiş tarafların birbirlerini yoklaması. & Bir konuda egzersiz yapmak. KIZLAR TUVALETİNE ÇEVİRMEK: (d) - Çok yüksek sesle konuşup erkek dedikodusu yapmak. KİBARAY: (i) - Kibarlık taslayan, çıtkırıldım kimse. KİKİRİK: (i) ve (s) - Durmadan ve her şeye gülen kişi. KİM KİMLE KUMRU AMINLA: (d) - Herkesin bir birinden habersiz, kimin ne yaptığı belli olmayan yer veya durum. "Kim kime dum duma" benzeri bir anlamda söylenir. KİMİN SİKİ KİMİN AMINDA: (d) - Bir grup insanın birbiriyle karmaşık ilişkiler içinde olduğunu anlatmak için kullanılır. "Aralarında öyle bir ilişkiler ağı var ki, kimin siki kimin amında belli değil." KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ ETTE AÇAR, KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ BOKTA AÇAR: (d) - Herkesin aynı şansa sahip olmadığını anlatmak için söylenir. KİMYA: (i) - (ar.) - Bir şeyin en güzeli. & Bulunması, ele geçirilmesi oldukça zor olan şey. KİMYASI BARIŞMAK: (d) - Çok hoşlanmak. & Aşık olmak. "Onunla ilk görüşte kimyamız barıştı, zaten iki hafta sonra da evlenmeye karar verdik." KİMYASI BOZULMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - Canı sıkılmak. KİRACI: (i) ve (s) - Rahimdeki doğmamış bebek. KİRALIK MAĞARA: (d) - Fahişe, orospu. KİRİNCİMEK: (f) - Bozulmak, niteliğini kaybetmek. "O patlıcanlar kirincemiş artık salatası iyi olmaz, at çöpe." KİRPİ DONU GİYDİRMEK: (d) - Bir kimseyi çok kötü bir duruma sokmak. "Sana kirpi donu giydireyim de gör aşağılık herif." KİRPİ YAVRUSUNU PAMUĞUM DİYE SEVER: (d) - Herkesin çocuğunun kendisi için mükemmel olduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. KİRPİĞİYLE HARMAN SÜPÜRMEK: (d) - Yetersiz araçlarla bir şeyler yapmaya çalışan kimselerle alay etmek için söylenir. KİŞİLİĞİ ZAYIF OLMAK: (d) - Parasız olmak. "Bu aralar kişiliğimiz zayıf. Beş kuruşa beş dombalak atıyoruz." KİTABINI YAZMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi çok iyi bildiğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Biz bu işin kitabını yazdık koçum, sen git okulunda oku." KİTAPSIZ: (i) ve (s) - (o.k) - İnsafsız, acımasız, halden anlamayan kimse. KLARK YUTMAK: (d) - (Clark Gable'ın adından. - türk. f.) - Kadının erkeğin uzaktan bakışına karşılık vermesi. "Herif uzaktan bizi kesiyor, biz de Klark yutmuş gibi göz süzüyoruz." KLOŞ DUDAK: (d) - (fr. - türk.) - Dudakları öne çıkık kimseler için söylenir. KLOZETİ BESLEMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Çiş ya da kaka yapmak. KO PİLOT: (d) - (ing.) - Vibratör. KOALA KILIKLI: (d) - Hımbıl ve aptal görünüşlü kimse. KOALA KIVAMINDA: (d) - Aşırı yumuşak, aptal ve fazla uyumlu kimse. KOBRA : (i) - (o.k) - Penis. Güçlü ve heyecan verici erkeklik organı. KOCA BOKUYLA ADI SATILMAK: (d) - Kocası vasıtasıyla bir yere gelmek. Koca torpili. "Yok şekerim, onlar genç kadınlar, kendilerine yaşlı ve nüfuzlu koca bulurlar önce, sonra da koca bokuyla adları satılır." KOCA GÖRMEZ YAPMAK: (d) - Evde kocasının sakladığı lüzumsuz şeyleri, kocası yokken, onun ruhu duymadan yok etmek. KOCA TREN UFAK RAY VAY YAVRUM VAY: (d) - Birbirine uymayan durumları anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Ulan o kadar da olmaz dedirtecek şeyler bunlar. Koca tren ufak ray, vay yavrum vay." KOCANIN İYİSİ DOKUZ OTURAKTA PARALANSIN: (d) - Kocaları kötülemek için söylenir. KOCASI ÇOK OLMAK: (d) - Bir kimsenin karışanı ve eleştireni çok olunca alay yollu olarak kullanılır. "Aman yok anam, ben kendi başıma birşey yapamam, kocam çoktur benim." KOCAYI PEKMEZ SANIR YÜREĞİNİ ÜZMEZ SANIR: (d) - Kocasına toz kondurmayan kadınlarla alay etmek için söylenir. KOÇ YUMURTASI: (d) - Erbezi, taşaklar. KOÇANIYLA: (d) - (o.k) - Tümüyle ya da bütünüyle anlamında alay yollu olarak kullanılır. "Ben şanssızımdır. Dert geldi mi koçanıyla gelir." KOÇU KENDİNE BAĞLA TAŞAĞINI ÖYLE AVUÇLA: (d) - Bir erkeği duygusal olarak etkilemeden cinsel ilişkiye girmemek gerektiğini anlatmak için kullanılır. KOD ADI RIFKI: (d) - (ing. - türk.) - Bir kimseye aptal demek için söylenir. KOD ONYEDİ: (d) - (ing. - türk.) - "Genç ve yakışıklı delikanlıya bak" anlamında genç kızlar arasında şifre olarak kullanılır. KODURGALI: (d) - Erkeklere cinsel açıdan cesaret veren davranışları olan, vaadkar kadın. KOKARCA: (i) - Sürekli osuran kimse. & Pis kokan kimse. KOKARSU: (i) - Ersuyu, meni, sperm. KOKE: (i) - Taşaklar, erbezleri. KOKMAK: (f) - Eskiyen, güncelliğini yitiren şeyler için söylenir. "Bu hikaye koktu kızım. Bende yeni dedikodular var." KOKMUŞ SEN DE: (d) - Bir kimseyi aşağılamak ve "Seni ciddiye almam"demek için alay yollu olarak söylenir. KOKORİÇ: (i) - Eski performansını yitirmiş erkeklik organı, penis. KOKOŞ : (i) ve (s) - Rüküş kadın. KOKURDAK: (i) - Çirkin kimse. KOLBÖREĞİ: (d) - Erkeklik organı, penis. KOLİ BASİLİ: (d) - İstenmeyen ve sevimsiz bulunan kişi. KOLTUK OSURTMAK: (d) - Bir kimsenin makamıyla alay etmek için söylenir. & Makamıyla övünen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Herif müdür oldu ya koltuk osurtacak, acık caka yapacak." KOLTUKALTLARINDAN SAÇÖRGÜLERİ SARKMAK: (d) - Ağda zamanının geçirilmiş olması. KOMANDO DANSI: (d) - Bir kimseyi sonucu ulaştırmadan zora koşmak, zorlamak. Özellikle, flörtlerde kadınların erkekleri oyalayıp zor sınavlardan geçirmesi. "Ben böyleyim, önce bir komando dansı yaptırırım, sonra kalbimi açarım." KOMİSYONCU: (d) - Pezevenk. KOMPİLE YAPMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin kuyusunu kazmak, tuzak hazırlamak. "Anladım, sen bana kompile yaptın, ayağımın altına muz kabuğu koydun." KOMPLE MUAMELE: (d) - Cinsellik konusunda bilginin ve uygulamanın her çeşidinin bulunduğunu anlatmak için kullanılır. KONKEN: (i) - Mankenliği fuhuş aracı olarak kullanan kadın. KONTES: (i) - Gençliğinde çok güzel olduğu halde yaşlanmış ve çirkinleşmiş kadın. KONTRAPLAKLI: (i) ve (s) - (ital. - türk. e.) - (o.k) - Bir durumun kötü ve sakıncalı olduğunu anlatmak için söylenir. "Bizimki öyle böyle değil, kontraplaklı oldu." KONTRATLI KİRACI: (d) - Nişanlı. KONTROLLÜ ORGAZM: (d) - (fr. - lat.) - Mastürbasyon. KONTÜRLÜ: (i) ve (s) - (fr. - türk. e.) - (o.k) - Çok fazla konuşmayan, kontrollü konuşan kimse. KONU MANKENİ: (d) - (o.k) - Bir yerde hiç konuşmadan dikilen, güzel ya da yakışıklı kimse. KONUŞAN BALTA: (d) - (o.k) - Aptal ve kaba saba kimse. KONUŞLANDIRMAK - (KONUŞLANMAK): (f) - (o.k) - Çiftlerin sevişmek için yatağa girmesi. KONUŞTURMAK: (f) - Bir konuda üstünlüğünü, yeteneğini göstermek. "Güzelliğini konuşturmak", "Parasını konuşturmak" vb. KOORDİNATLARI KESİŞMEK: (d) - (lat. - türk. f.) - Rastlamak. Karşılaşmak. KOPARIP ELİNE VERMEK: (d) - Bir kimsenin en değerli eşyasına ya da organına zarar vermek tehdidi olarak söylenir. "Kızdırma beni koparıp eline veririm valla." KOPARTMAK: (f) - Bir kimseyi dövmek ya da birisine sövmek. & Bir kimseyi yaptığı bir espriyle çok güldürmek. "Herifte öyle espriler var ki valla beni koparttı." KOPMAK: (f) - Bir konuyu anlayamamak, ilgisiz kalmak. & Şaşırmak. & Bir kimsenin bir nedenle dalgınlaşması. & Bir espriye çok gülmek. KOPRİVA: (d) - İnsanları sürekli iğneleyen kimse. KORKEN KANAYAN (KAYNATAN): (d) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Daha çok bakire kadınları anlatmak için söylenir. KORNİŞ: (i) - Kıskanç koca. "Benim kornişimdir o. Beni kimseler görsün istemez, ille perdeler çekik duracak." KOTALI TAKILMAK: (d) - Kadının bekareti bozulmayacak biçimde sevişmesi. KOY SEPETE: (d) - Bir şeyi istediğini anlatmak için söylenir. & "Peki"anlamında kullanılır. "Aman senin istediğin gibi olsun. Koy sepete!" KOYDURGAN: (i) ve (s) - Erkeklerin kendisini cinsel açıdan kullanmasına izin veren kadın. KÖFTE DÖKMEK: (d) - Alkışlamak. KÖFTE DUDAK: (d) - İri ve etli dudak. KÖFTE PATATES: (d) - Mükemmel cinsel ilişki. KÖFTELİK: (i) - Çok iyi ve değerli şey ya da kimse. "Benim için sen köfteliksin şekerim. Senin üzerine nasıl başkasına bakarım." KÖK SALMAK: (d) - (o.k) - Bir yerde gerektiğinden uzun süre kalmak. & Bir kimseyi çok beklemek. KÖKDÜĞÜMÜ OLMAK: (d) - Çok uğraşmasına rağmen orgazm olamamak. KÖKÜ SENDE: (d) - Kesilen penis için alay yollu olarak söylenir. Sünnet çocuklarına şaka yollu söylenir. & Kesilen saç için söylenir. KÖMÜRDENMEK: (d) - Kötü ve kaba sözlerle söylenmek. KÖPEK ÇEKMEK: (d) - (o.k) - İlgi duyduğu halde ters davranmak. & Bir kimseye çok kötü davranmak, kötü sözlerle bir kimseyi aşağılamak. KÖPÜĞÜ ÇIKMAK: (d) - Çok yorulmak. KÖPÜK : (i) - Cinsel organlardan gelen sıvılar. KÖPÜK BANYOSU: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan zevke getirmek, tahrik etmek. KÖPÜKLÜ: (i) ve (s) - Erkek eşcinsel. KÖR ŞEYTAN: (d) - Erkeklik organı, penis. KÖSTENKÖBELEK: (d) - Çok sevimli ve tombul çocuk. KÖŞE MİNDERİ: (d) - Yerinden kalkmak bilmeyen, tembel kimse. KÖŞELENMEK: (f) - Gidip baş köşeye oturmak. KREM JANTİ: (d) - (fr.-fr.) - Çok iyi giyimli, zengin kişi. KRİKOSUZ YAPAMAZ: (d) - Ereksiyon sorunu olan erkeklerle alay etmek için söylenir. KUCAĞINA DÜŞMEK: (d) - Bir kimseye muhtaç olmak, eline bakmak anlamında alay yollu olarak söylenir. & Bir kimse tarafından cinsel açıdan kullanıma açık olmak. KUĞURDAMAK: (f) - Bir kimseye çok hoşlandığı sinyalini yollamak. "Bakıyorum, kuğurduyorsun, gözlerini de heriften ayırmıyorsun." KUKARAÇA: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKUCUK İSTEMEYİNCE PİPİCİK KALKMAZ: (d) - Cinsel ilişkinin iki tarafın da isteği üzerine gerçekleştiğini anlatmak için kullanılır. KUKUMAV: (d) - Yalnız başına oturan kimse. KUKURİKU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKUŞ KUKUŞ GEZMEK: (d) - Süslenip püslenip dolaşmak. KULAĞINDAN GEBE ETMEK: (d) - Bir kimseyi sözle bağlamak. Telkinde bulunmak. & Bir kimseye sır vermek. "Sen böylesin işte, önce adamı kulağından gebe edersin, sonra da bana der kenara çekilirsin." KULAK MEMESİ KIVAMINDA: (d) - Bir şeyin ya da kimsenin tam istendiği gibi olduğunu anlatmak için kullanılır. KULAKTAN KULAĞA OYNAMAK: (d) - Dedikodu etmek. & Kendi aralarında konuşup gülüşen kimseler için kullanılır. KULİSİM - (KULİS YAPMAK): (d) - (fr.) - Bir kimsenin dedikodu yaptığı arkadaşları. KULUÇKAYA YATMAK: (d) - Hamilelik. Hamile kalmak. KUMBARA: (i) - Kadınların göğüslerinin arasına, sütyenlerinin içine para saklaması. KUMRUCUK YAVRUSU: (d) - Masum taklidi yapan bilmiş kadın. KUMULLAMAK: (f) - Doldurmak. Özellikle yemeği tepeleme doldurmak. "Tamam yeter kara lahanayı kumullama." KUPON BİRİKTİRMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Bir şeyi ya da kimseyi istediği halde, onu elde etmek için harekete geçemeyen kimselerle alay etmek için söylenir. "Ali'ye bir merhaba demek için kupon mu biriktiriyorsun allah aşkına kız!" KURBAĞA PRENS: (d) - (türk. - fr.) - Çirkin ama zengin erkek. KURDELASI KESİLMEK: (d) - Kadının bekaret zarının cinsel ilişki sonucu giderilmesi. KURT İNİ: (d) - Vajina, dişilik organı. KURU BOKA SU SERPMEK: (d) - (o.k) - Eski bir meseleyi yeniden alevlendirmek. "Sen de böylesin işte. İlle kuru boka su serpeceksin." KURUÇAY'DA OTURMAK: (d) - Uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak. KURUDİRİ: (d) - Çok zayıf kişi. KURUKAFA SIRITIŞI: (d) - (o.k) - Sıfırı tüketmiş, çok kötü durumdaki bir kimsenin hala mutlu olabilmesiyle ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KURUKAFAYI ELİNE ALMAK - (KURUKAFAYI TUTMAK ): (d) - Erkeklik organını tutmak. KURUMLU PERVANE: (d) - Vesveseli ve evhamlı kimse. KURUYA KALMAK: (d) - Doğumun zor ve uzun olduğunu anlatmak için söylenir. KUSURA BAMYA: (d) - Affedilebilir bir hatadan sonra şaka yolla olarak kullanılır. KUŞ KONDURMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi çok iyi yapmak. Ya da çok iyi iş yaptığına inanarak böbürlenen kimselerle alay etmek için söylenir. "Ne oldu yani seninkiyle benimkinin ne farkı var, sen kuş mu kondurdun!" KUŞBAŞI DOĞRAMAK: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan sömürmek. KUŞÇU : (i) - Pezevenk. KUŞU KALKMAZ: (d) - Ereksiyon sorunu olan erkek. KUŞUM: (i) - Kadınların erkek arkadaşlarına senli benli hitap sözü olarak kullanılır. & Toy kimse. KUTU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUTUP AYISI: (d) - Kıllı adam KUTUP AYISI BULMAK İÇİN ÇÖL ÇÖL DOLAŞMAK: (d) - Bir şey ya da kişiyi uygun olmayan yerde arayan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KUTUSU AÇIK : (d) - Bakire olmayan kadın. KUUL: (d) - (ing. cool) - Soğuk ve uzak tavırlar takınarak kadınları etkileyen erkek. KUUL TAKILMAK: (d) - (ing. cool - türk. f.) - Erkeğin soğuk ve uzak tavırlarıyla çekici olmaya çalışması. KUYRUĞUNDAN KIL ALDIRMAMAK: (d) - (o.k) - Büyüklenmek ve böbürlenmek. & Kendisine ya da yakınlarına laf söyletmeyen kimseler için kullanılır. KUYRUK: (i) - (o.k) - Bir kimsenin her gittiği yere gelmek isteyen kişi. KUYRUK TUTMAK: (d) - (o.k) - Bir konuda önemli bir bilgi yakalamak. "Herif çok şanslı. İkide bir kuyruk tutar. Herkesi şaşırtır." KUYRUKTAN DOLMA: (d) - Başkalarının sözüyle hareket eden kimse. "Tamam anladım anam, sen kuyruktan dolma bir tipsin. Senin kendi söyleyecek lafın yok." KUYUDAN SU ÇEKMEK: (d) - Cinsel ilişkide bulunmak. KUZU KOLONLAMAK: (d) - (türk. - ing.) - Bir kimseden yararlanmak. Bir kimseyi bir nedenle kullanmak. KÜÇÜK AMA KEMİKLİ: (d) - Göründüğü kadar toy olmayan kimseler için söylenir. KÜÇÜK KURNA: (d) - Dişilik organı, vajina. KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN: (d) - Kadınlar tarafından, erkek arkadaşın ya da kocanın erkeklik organı ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KÜÇÜL DE CEBİME GİR: (d) - Yaşını küçültenler, küçük göstermek isteyenler için alay yollu olarak kullanılır. Özellikle kadınlar için söylenir. KÜFEYİ DEVİRMEK: (d) - (o.k) - Dinlenmeye çekilmek. Yatmak. KÜMESLİK: (i) ve (s) - Ev kızı. KÜPE SIÇAN DÜŞMEK: (d) - Hamile kalmak. "Ne o kız gene küpe sıçan mı düşürdün!" KÜRŞATA TAKILMAK : (d) - Bebeğini aldırmak, kürtaj olmak. KÜRŞATA YATMAK: (i) - Kürtaj olmak. KÜRTAJ ETMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Bir kimsenin emeklerini ziyan etmek. & Bir kimsenin yatırımını harcamak. "Bizi ekonomik krizde kürtaj ettiler. Artık bir daha kendimizi toplamamızın imkanı yoktu." << ABCÇDEFGHIİJLMNOÖPRSŞTUÜVYZ >>