Federal Bir Avrupa Nasıl Olurdu?

advertisement
Florina-Laura N ECULAI
Federal Bir Avrupa N asıl
Olurdu?
Genç Nesil İçin Beyin Jimnasti ği
Çeviren:
Fatma TUNA
1
Bu kitap projesi, Avrupa Federaller Birliği’nin
(UEF) teknik desteği ve bilgisiyle yazılmıştır.
Proje, Avrupa Komisyonu tarafından finanse
edilmiş ancak onun fikirlerini yansıtmamaktadır.
© 2005 Florina-Laura Neculai
Basım Yeri:
Mechelse Drukkerijen
Maanstraat 8, B-2800 Mechelen
Tel: + 32 (0)15/ 203519
Fax: + 32 (0)15/216334
www. medru.be
2
“Avrupa Birli ği’ndeki katmanlar bir
kekteki katmanlar gibi olmalıdır.
Bunlardan bir tanesi eksikse kek
gerçek tadını yitirir.”
3
Teşekkür
Bu kitabın basılmasına katkıda bulunan bir çok
insana burada teşekkür etmem ve herkese
burada yer veremeyeceğim için birçoğundan da
burada özür dilemem gerekmektedir.
Yapmış oldukları teknik ve bilgi yardımından
dolayı Avrupa Federaller Birligi`ne (UEF),
Flaman Gençlik Ajansı`na (JINT) ise sağlamış
oldukları krediden dolayı teşekkür etmek
isterim.
Bu kitabın taslağını okumayı kabul edip
önerileriyle geliştirilmesine yardımcı olan
Prof. Dusan Sidjanski, Prof. Giuliano Amato,
Dr. Gilbert Casasus, Prof. Tanguy de Wilde,
Richard Laming, John Parry ve Prof. Sergio
Pistone’ye teşekkür ederim.
Aynı zamanda, bu proje çerçevesinde siyaset
üzerine
yapmış
olduğumuz
ilginç
konuşmalardan dolayı Steven Everts, Fabrice
Filliez ve Charis Xirouchakis’e teşekkür
ederim.
4
Federal yapıya sahip bazı ülkelerle ilgili
materyaller sağlayan Simone Burkhart,
Kristina Weich Hondrila, Iulius Hondrila ve
Beat Späth’a teşekkür ederim.
Çok sevgili arkadaşlarım Joan, Tom, Anna,
Nick, Brad ve Michael`a bu proje boyunca
bana göstermiş oldukları destekten dolayı
teşekkür ederim. Bu metni okuyup redakte
etmeyi kabul eden Nancy Norris`e inceliğinden
dolayı teşekkür ederim. Paule Dierens`e de
teşekkürlerimi buradan iletmek isterim.
Son olarak da, annem ve babam, Maria ve
Stefan’a bana verdikleri sevgi, güven, ve
göstermiş oldukları destek ve teşvikten dolayı
teşekkür ederim.
5
İçindekiler
Önsö………………………………………….7
Giriş……………………………………….…….12
Birinci Bölüm:
Avrupa Birliği Başkanı’yla Yapılan Hayali
Röportaj……………………………………..14
İkinci Bölüm:
Avrupa Hükümeti Başkanı’yla Yapılan Hayali
Röportaj……………………………………..45
Üçüncü Bölüm:
Avrupa Birliği Dış İşleri Bakanı’yla Yapılan
Hayali Röportaj..............................................62
Sonsöz............................................................82
Değerlendirme Formu..................................88
6
Önsöz
Şimdi, federalizm üzerine yazılan yazılar
arasında şimdi kısa, yalın ve net bir metin
bulunmaktadır. Genç bir yazar, “Federal Bir
Avrupa Nasıl Olurdu?” sorusuna genç
okuyucular için cevap bulmaya çalışmaktadır.
Avrupa siyasetinin gerçeklerinden alınmış
sayılan üç hayali karakterle yapılan röportaj
aracılığıyla yazar Avrupa federalizmiyle ilgili
yazılara
bir
orjinallik
ve
dinamizm
katmaktadır.
Yazar,
pratik
bir
yaklaşımla,
federalizmin ne olduğunu anlatır: Genç Avrupa
Televizyonu için çalışan genç bir muhabir ve
kameraman tarafından gerçekleştirilen bu
röportajlar Avrupa fedelarlizminin tarihin
derinliklerine dek uzanışını ve zaman
içerisinde geçirmiş olduğu evrimi anlatır.
Kitap, Avrupa’nın yürütmüş olduğu eğitim,
işsizlik, sağlık ve tüketici koruma gibi
politikalara belli başlı örnekler vererek,
Avrupa’nın federal bir devlet yapısına
dönüşmesiyle nelerin değişeceğini açıklamaya
7
çalışır. Aynı zamanda da federal bir Avrupa
Birliği’nin uluslararası arenada sahip olacağı
gücü anlatır. Bunun yanında, federal bir
Avrupa Birliği’nin avantajlarını argümanlarla
ortaya koyuyor ve böyle bir modeli onaylayıp
onaylamama kararını genç okuyuculara bırakır.
Böyle bir kararın genç nesilden gelmesi çok
büyük bir memnuniyetle karşılanacaktır!
Avrupa’nın karmaşık sorunlarını ve federal
yapıya sahip bir Avrupa Birliği’nin yararlarını
vatandaşlara açıklamakta genç insanların aktif
rol almaya teşvik edilmeleri gerekmektedir.
Avrupa Birliği çerçevesinde federal vizyonu
‘sokaktaki insanın’ anlayabileceği şekilde
anlatılmalıdır. Bu kitabın amacı budur ve kitap
sözkonusu amacı gerçekleştirmektedir. Ancak
böyle bir insiyatifin daha fazla siyasi adımla
elele devam etmesi gerekmektedir.
Birçok Avrupalı vatandaş bugün karşılaşmış
oldukları işsizlik gibi sorunları çözmekte
AB’nin yetersiz kaldığını düşünmektedir ve bu
nedenle de Avrupa Birliği bugün bir krizin
içinde bulunmaktadır. Avrupalı vatandaşlar
8
Avrupa siyaseti hakkında daha fazla
bilgilendirilmeli ve daha fazla katılım
göstermelidirler. Anayasayla ilgili tartışmalar
devam etmeli ve vatandaşlar da aktif olarak bu
tartışmalara
katılmaladırlar.
Avrupa’yı
destekleyen herkes ve Avrupa Anayasası’nın
lehine oy kullanan herkes - zaten üye ülkelerin
ve AB nüfusunun çoğunluğu bu yönde evet
oyu kullanmışlardı- Avrupa Anayasası için
ortak bir mücadele vermelidirler. “Düşünme
dönemi” sessizlik değil, daha fazla eylem
gerektirmektedir.
Avrupa projesinin devam edebilmesi için
işbirliği içinde atılacak adımlar gereklidir.
Avrupa Komisyonu’nun vatandaşlarla olan
iletişimini geliştirmeye yönelik “D Planı”
(demokrasi, diyalog ve tartışma) ancak
Avrupalı vatandaşların desteğini almasıyla
başarıya ulaşabilir. Diğer taraftan, vatandaşları
Avrupa’yla ilgili karmaşık sürece dahil etmek
çok zordur. Ancak, daha fazla yetkinin
bölgelere ve yerel otoritelere devredilmesiyle
vatandaşlar Avrupa’yı daha iyi kavrayabilir ve
federalizmi daha aktif bir biçimde tecrübe
9
edebilirler.
Avrupa Birliği’ni federal bir geleceğe götüren
sürecin genç nesli de içine alması
gerekmektedir. Birleşik bir Avrupa’nın
sunacağı avantajları anlamalarını sağlamalıyız.
Alt başlıkta da belirtildiği gibi, “Federal Bir
Avrupa Nasıl Olurdu?” başlıklı kitap genç
neslin bunu hayalinde canlandırmasını
sağlayacak bir beyin jimnastiğidir. Aynı
zamanda da federal bir Avrupa’nın nasıl
olabileceğiyle ilgili kısa, dinamik ancak
bilgilendirici bir metin okumak isteyenler için
yararlı ve ilham veren bir kitaptır.
Dr. Friedhelm FRISCHENSCHLAGER
Genel Sekreter
Avrupa Federaller Birliği
10
Giriş
Bu görmüş olduğunuz kitap, akademik dille
yazılan kitapların ancak kısıtlı bir kitleye
ulaştığına ve gençlerin sözkonusu alana (ki burada
siyasetten
bahsediyoruz)
olan
ilgilerinin
azalmasına yol açtığına dair uzun yıllar boyunca
muhafaza ettiğim kanının bir sonucudur.
İyi siyasi argümanlar çoğunlukla hem
siyaset okuyanların hem de konuya ayıracak
zamanı ve ilgisi olanların anlayabileceği şekilde
yüzlerce sayfada, karmaşık bir dille uzun uzadıya
tartışılır. Ben de kendime şu soruyu sordum:
İçinde kaybolmanın çok kolay olduğu bu siyasi
bilgi labirentinde genç insanlar ne olacak?
Avrupa Komisyonu’nun Gençlik Programı’nın bir
parçası olan bu kitap projesi yaşları 15 ile 30
arasında
değişen
gençlere
genel
olarak
federalizim kavramını ve özellikle de Avrupa
federalizim kavramını anlatmayı hedeflemektedir.
Daha kolay anlamalarını sağlayabilmek için metin
bir diyalog şeklinde sunulmuştur.
Kitap üç hayali diyalogdan oluşmaktadır.
İlk bölüm, Avrupa Birliği Başkanı’yla yapılan
görüşmedir ve federalizmin ne olduğuyla ilgili
genel bilgi verir. İkinci bölüm da hayali bir
11
diyalogdur ve Avrupa Hükümeti Başkanı’yla
yapılan görüşmeyi içerir. Bu görüşme, Avrupa’daki
federal sistemin vatandaşların günlük yaşamı
üzerindeki etkisini anlatır. Üçüncü bölüm ise
Avrupa’nın
Dış
İşleri
Bakanı’yla
yapılan
görüşmedir. Bu bölüm de uluslararası siyasette
birleşik bir Avrupa’nın potansiyel gücünü ortaya
koyar. Bu kitabı gençler için daha çekici bir hale
getirmek için tüm röportajlar Genç Avrupa
Televizyonu (ETVY) dediğim bir televizyon kanalı
için çalışan genç bir muhabir ve kameraman
tarafından yapılmıştır.
Bu kitap projesi benim için bir egzersiz oldu ve
diğer bir çok şeyin yanısıra, yalın bir dille
argümanlar oluşturmanın akademik dil ve tarz
kullanarak argüman oluşturmaktan daha zor
olduğunu öğrendim.
En zor kısım ise olabildiğince fazla gencin
hem bu süreçte hem de ortaya çıkacak olan
üründe yer almasını ve bunlardan yararlanmasını
sağlayacak şekilde projeyi hazırlamaktı. Kitabı
yabancı dili o kadar da iyi olmayan ve
olabildiğince geniş bir genç kitleye ulaştırabilmek
için kitabın diğer dillere çevrilmesi gerekti. Bu da,
yabancı diller bölümlerinde öğrenci olan gençlere
kendi ana dillerine çeviri yapmada egzersiz yapma
12
şansı tanıdı. Bu kitabı çevirmek için gönüllü olan
gençlere teşekkür etmek istiyorum.
Umarım bu kitap, gençlerin federal bir Avrupa’nın
nasıl olacağını ve getireceği yararları hayallerinde
canlandırmalarına yardımcı olacaktır.
İyi okumalar!
Florina-Laura NECULAI
13
BİRİNCİ BÖLÜM
Avrupa Birliği Başkanı’yla Yapılan
Hayali Röportaj
Genç A vrup a T ele vizyonu’ ndan (E TV Y) bi r
muhabi r ve k ame ram an Avrup a Birliği
Başk anı ile bir rö p ort aj ge rçe kleşti rme k
için s tü dyodan ayrılı yorl ar…
- Neye ihtiyacımız olduğuna bir an önce karar
verir misin lütfen! Röportaja zamanında yetişmek
istiyorsak, şimdi yola çıkmamız lazım.
- Her zaman iki ayağımı bir pabuca sokuyorsun!
- Bir süredir birlikte çalışıyoruz ve bazen
gereksiz olmasına rağmen iki ayağını bir pabuca
soktuğumu itiraf ediyorum, ancak bu seferki çok
önemli.
- Tamam
yapıyoruz?
tamam,
bugün
kiminle
röportaj
- Avrupa Birliği Başkanı’yla!!!
- Hmm, anladım. Sanırım ışıklarla ilgilenmesi için
birini getirsem iyi olacak.
14
- İyi fikir ama lütfen acele et.
- Sorularını hazırladın mı?
- Sence?
- Hmm, bir süredir birlikte çalışıyoruz ve bazen
sorularının önceden hazırlanmış gibi gelmediğini
söyleyebilirim.
- Ben arabayı getireyim! Sorularıma gelince,
onları dikkatli bir biçimde hazırladım...en azından
bu sefer öyle.
- Biliyordum! Avrupa Başkanı için değil mi?!
Sorularına bakabilir miyim?
- Sürpriz olmalarını tercih ederim.
- ‘Sürpriz’ mi?! En azından birazcık olsun bana
ipucu veremez misin? Ne hakkında soru
soracaksın?
- Aslında, bu hafta gerçekleştireceğimiz üç
röportaj için üç farklı soru dizisi hazırladım.
Gelecek ay hazırlayacağımız belgesel için
malzemenin hazır olması gerekiyor. İlk bölümde
Başkan’a genel anlamda federalizm ve özellikle
de Avrupa federalizmi hakkındaki fikirleriyle ilgili
sorular soracağız. İkinci bölümde Avrupa
15
Hükümet Başkanı’na sorular yönelterek federal
bir Avrupa’nın Avrupalı vatandaşların ve gençlerin
günlük yaşantıları üzerinde yapacağı etkiyle ilgili
görüşeceğiz. Üçüncü bölümde ise sorular
Avrupa’nın uluslararsı siyasetteki şu anki gücüyle
ilgili olacak. Bu soruların cevaplarını alabilmek
için de Avrupa Dış İşleri Bakanı’yla görüşeceğiz.
Avru p a
Birliği
başlıyor…
B aş kanı’ yl a
rö portaj
Sayı n
B aş kan,
Ge nç
A vrup a
Tele vizyonu’ nu n (E TV Y) A vru pa Bi rli ği ve
fe de rali zm ü ze rine yap ac a ğı belg es elin bi r
parç ası ol ac ak ol an bu rö portajı yapm ayı
kabul e tti ği niz için si ze ç ok t eşek kü r
ederim. İlk ol arak, ‘fe derali zm’ k avramı nı
bizl ere
açı klamanı zı
ric a
e de re k
sorul arım a başl am ak is tiyorum.
- Öncelikle, bu röportajı gerçekleştirmek için
yapmış olduğunuz davetten dolayı sizlere
teşekkür eder, Avrupa federalizmi hakkında
konuşmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek
isterim.
Avrupa’nın bütünleşme sürecinin, özellikle
Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşma süreciyle
16
kıyaslandığı zaman çok uzun bir süreç olduğu
görülür. Uzmanların karşılaştığı ilk zor görev
federalizm kavramının tanımlanmasıydı. Ancak,
hala herkesi tatmin edecek bir federalizm tanımı
mevcut değildir. Federalizmi tanımlayan unsurlar
siyasi ve felsefi yazılara saçılmış durumdadır. Bu
da terimle ilgili yalın ve kapsamlı bir tanımın
oluşturulması işini güçleştiriyor.
Bu nedenle,
‘federalizm’ yeni bir ideoloji veya politik teori ya
da bir yönetim biçimi veya daha basit bir deyimle,
yeni bir fikir veya kavram olarak tanımlanıyor.
Federalizmle ilgili görüşler ne kadar farklı olursa
olsun, hepsinde de ortak olan ve vurgulamak
istediğim bazı hususlar vardır.
Bunlardan ilki, terimin Latince ‘foederis’
(anlaşma) anlamına gelen kelimeden geliyor
oluşudur.
Federalizmle
ilgili
ortak
olan
noktalardan ikincisi ise savaşlardan kaçınılması
ilkesidir: liberal, demokratik ve sosyal ideolojilerin
devletler arasında savaşları engellemeye yönelik
önlemleri sağlayamamasından dolayı federalizm
sürdürülebilir barış için ‘ideolojik umutlardan’ biri
olarak düşünülmüştü. Üçüncü ortak nokta ise
federalizmin
çok
kültürlü
bir
yapının
organizasyonu olarak tanımlanmasıdır. Bu tanıma
göre sözkonusu çok kültürlü yapı içerisinde yer
17
alan her bileşenin kendi hükümeti, kendi yetki
alanları ile merkezi hükümete devrettikleri bazı
yetkiler bulunmaktadır; böylelikle, ulus-üstü olan
bu hükümet ilgili alanlarda atacağı adımlarda
meşruluk kazanmış olur.
- Ge nel anl am da kabul gö rm üş bi r
fe de rali zm t anımı yoks a, nasıl ilk ele rini n
bazıl arını açıkl ayabili yorsu nu z?
- Federalizm, özerklik ve katılım arasında etkin
bir denge kurmayı amaçlar. İlkeleri arasında
demokrasi ve insan haklarına saygı, çeşitlilik ve
hoşgörü, çoğulculuk ve özerklik, verimlilik ve
katılım bulunmaktadır.
- Bu if adele ri biraz aç manı z müm kü n mü
ace ba?
- Federalizmin sadece dört ilkesi üzerinde
durmak istiyorum: çeşitlilik ve hoşgörü, verimlilik
ve katılım.
Daha
detaylı
anlatmak
gerekirse,
federalizm, hem toprağın bütünlüğünü hem de
üzerinde yaşayan insanları koruyan, kurumsal bir
çerçeve içinde farklı kültürlere sahip toplumların
birarada yaşadığı bir bölgenin organizasyonunu
anlatan bir kavramdır. Böyle bir yapının düzgün
bir şekilde işleyebilmesi demek, yetkilerin ulus-
18
üstü ile bölgesel, ulusal ve yerel düzeyler
arasında paylaşımının yapılması anlamına gelir. Bu
da, daha fazla verimlilik ve alınan kararların
yerel unsurlara saygı göstermesi anlamına gelir.
Çok katmanlı bir siyasi yetkinin varlığı, hükümetin
farklı düzeylerine vatandaşların daha fazla
katılım göstermesini sağlayabilir.
- ...???
- Örneğin, eğer Avrupa Birliği federal bir birlik
olmuş olsaydı, sınırları içerisinde herbiri farklı
kültürlere sahip ancak demokratik devletler olan
Fransızlar’ı, Almanlar’ı, Finliler’i, İtalyanlar’ı vs
bulunduruyor olurdu. Aynı sınırlar içinde yaşamak,
insanlara birbirlerini tanıma, farklı kültürleri
daha iyi anlama ve onlara karşı daha hoşgörülü
olma olanağını tanır. Tüm bu farklı kültürlere
sahip gruplar, kendi hükümetlerine sahip
(Fransızlar’ın kendi hükümetleri, Almanlar’ın vs
kendi hükümetleri vardır) kendi halkları için
kararlar alan ve yöneten demokratik devletleri
oluştururlar. Fransızlar’ı, Almanlar’ı, Finliler’i vs
temsil eden ulus-devletler yetkilerinin bir
bölümünü genel çıkarlar (Avrupa’nın çıkarları)
doğrultusunda yönetecek ve kararlar alacak olan
bir başka hükümete (Avrupa Hükümeti’ne)
devrederlerdi.
19
İkinci hükümet ‘ulus-üstü’ adını alır
çünkü ulus-devletlerin üzerinde olan bir yapıdır.
Hiyerarşik anlamda üstün değildir. Ulus düzeyinde
değil Avrupa düzeyinde bir yetkisi vardır. Ulusüstü özelliği, Avrupa düzeyinde aldığı kararlarda
bağımsız olması ve kararlarının ulusal düzeyde
alınan kararlar karşısında öncelikli olmasından
kaynaklanır.
Bu
durum,
üye
ülkelerin
egemenleğinin kısıtlanması, daha doğrusu, ulusüstü Avrupa düzeyinde daha iyi çözümlenecek
konularda egemenliklerin paylaşılması anlamına
gelir.
- Sanı rım, t opl um un f arklı k atm anl arında
ye tki al anl arı nı n p ayl aşılm ası daha başk a
avantajl ar da ge tiri r: İlk ol arak, A vrup alı
vat andaşl ar s orunl arını e n kı sa zam anda
dile
geti rme k
ve
ç özümle nmel eri ni
sa ğl am ak
için
en
yakı n
me rci ye
başvu rac aklar. İkinci olarak, f arklı ye tki
katm anl arını n
bul unm ası
deme k,
bu
katm anl arda bir ç ok ins anı n ç alışıyor
ol du ğu ve dol ayı sıyl a da siyasi s oru nl arı n
dah a ge niş k aps amlı bi r bakış açısıyl a ele
alındı ğı ve vat andaşl arı n da k arar alm a
sürecine daha f azla k atılım g öst erdi ği
varsayımı nı g eti rir.
20
- Bu varsayım aynı zamanda daha fazla bürokrasi
anlamına da gelebilir, bu nedenle de aslında olay
o kadar da basite indirgenmemelidir. Ama, genel
olarak varsayımınız doğrudur.
- Fe de rali zm s adec e modern zam anl arda
mı uyg ulanmış tır yoks a insanlık tarihi ne
bakıl dı ğı zaman ö rne kle rine ras tlanıl abilir
mi?
- Uygulama olarak Greko-Roman döneminde
federal yapının var olduğu görülmektedir. Yunan
şehir
devletleri
(polis)
kendi
rızalarıyla
konfederasyon çatısı altında bir araya gelimişler
ve birbirlerini koruyarak ortak çıkarlarını
müdafaa edebilmek ve aynı zamanda da birbirleri
arasında çıkabilecek olası çatışmaları önlemek için
ortak kurumları vardı.
Sözkonusu
şehir
devletleri,
konfederasyonların oluşturulmasını teşvik eden
imparatorluğun
içinde
kendi
özerkliklerine
sahiptiler. İsa’dan önce 3. yy’da bu tarz
yönetimsel yapıların varlığından sözedilmektedir.
Yine aynı dönemde Yunan etkisiyle Asya
Minörü’ndeki topluluklardan birtanesi federal bir
Anayasa ve her şehrin nüfusuna orantılı olarak
parlementoda sandalye bulundurduğu federal bir
meclis oluşturdu.
21
Romalılar döneminde sözde Latin Birliği
kuruldu. Bu birlik aynı zamanda insanlar arasında
‘foedus’ denilen ve aynı zamanda ‘federalizm’
kelimesinin türediği kelime olan bu anlaşmaya
dayanmaktaydı. Romalılar, yenilgiye uğrattığı
halklarla
kontrat
gibi
olan
anlaşmalar
imzalıyordu. Bu anlaşmalar Roma`nın yetkisini
meşrulaştırmaya yönelikti. Teoride…
...ışıklardan biri bozulu r ve e kibi n t ami r
etme k için bi raz zam ana ihtiyacı olu r.
Kıs a bir sü re s onra röp ort aja dvam
ederl er. Baş k an şö yle de vam e der…
Teoride, bu tarz yapıların yankısı Roma
yıkıldıktan sonra bile sürdü ancak bu bağlamda
ilk önemli adım 17.yy`da 30 Yıl Savaşları`nı bitiren
Westphalia (1648) antlaşmasıyla atılmış oldu. Bir
halkı yönetmenin en iyi yolunun federal bir devlet
mi yoksa merkezi bir devlet mi olduğu yönündeki
tartışmalardan dolayı federalizm kavramı ilk defa
resmi olarak tanımlanmaya başlandı.
Alman Johannes Althusius, insanların
kendi iradeleriyle katıldığı siyasi yapıya dayalı bir
sistem öngördü. Aynı zamanda da, Jean Bodin
egemenliğin bölünmez olduğu, merkezi veya üye
devetler düzeyinde yer alabileceği ancak
federalizmde olduğu gibi paylaşılamayacağı fikrini
22
içeren bir merkeziyetçilik teorisi geliştirdi. Bu
teorisi birçok Avrupa devletinde 20. yy`ın
ortalarına kadar batı siyasi düşünce akımını
etkiledi.
- Anc ak yine de fe de ralizm te orisi
Almanya, İs viçre gi bi bazı batı A vrup a
ülkele ri nde h ayatt a k alabil di. Bu nu nl a
be raber, ABD ’de h ayatt a k alarak burada
ye ni oluş uml ara ilham k ayna ğı ol maya
başladı. Bir yüz yıl sonra ge rcekl eşe n
Ame rik an
De vrimi
ile
ort aya
çık an
Ame rik an fe derali zmi, dü nyadaki bi r çok
ulus ici n g üçlü bir örne k t eşkil etm ek te
ve u zm anları n bi rço ğ u t arafından da
fe de ral yö ne tim t arzı nı n oluşm ası nda ve
evriminde
bi r
mihe nk
t aşı
ol arak
de ğe rle ndi rilmek te di r. Am eri ka kıt asında
fe de rali zm nasıl ortaya çı ktı?
- Amerikan Devrimi birçok farklı safhadan oluşan
bir bağımsızlık savaşıydı. Ancak, tüm bu safhalar
bir süreci oluşturdu.
İlk etapta, bağımsızlıklarını ilan ettikten
sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ismi
‘Konfederasyon Sözleşmesi’ olan ilk yazılı
anayasayı 1777`de hazrırladı. İlk Anayasa,
ABD`nin tek bir devlet olarak yola devam etmesini
23
üyelerin tam egemenliklerini elinde tutacaklarını
belirterek engellemiş oldu. Konfederasyonun daha
iyi işleyebilmesi için Anayasa`nın bazı reformlara
tabi tutulması gerekiyordu ancak, 10 yıl sonra,
1787`de, Kongre Filedelfiya`da toplanarak reform
fikrinden vazgeçme kararı aldı ve yeni bir
Anayasa hazırlamaya karar verdi. 1787 yılında
hazırlanan ikinci Anayasa aynı zamanda ABD`nin
ikinci kurucu Anayasa`sı olarak görülmektedir.
1787 Anayasa`sının en önemli özelliği
hükümeti üç bölüme ayırarak aralarında bir
kontrol
mekanizmasi
yaratmasıdır.
Federal
hükümetin yetkilerini devletlerinkinden net bir
şekilde ayırmaktadır.
Amerikan
Devrimi
entellektüel
bir
başarıdan ziyade siyasi bir başarıydı. İlk başta
mükemmel olmamakla beraber, gelinen nokta
dışta federal devlete yetkiler veren, içte ise üye
devletlerde
yer
alan
vatandaşların
yerel
yetkilerini elinde bulunduran ve işleyen bir
sisteme dönüştü.
A vrup alı
de vl etle rde
uygul am ası nasıl geliş ti?
fe derali zm
- Avrupalı devletlerde federalizmin gelişmesi
ilginç bir süreçtir; Almanya ve İsviçre gibi
ülkelerde federalizm bir ortaklık süreci olurken,
24
Belçika gibi ülkelerde ise bölünmeleri önlemeye
yönelik olmuştur.
- Almanya ve İs viçre ö rnekle ri yle ilgili
biraz dah a bilgi ve rebili r misi ni z ace ba?
- Almanya, Fransa, İspanya, Birleşik Kırallık veya
diğer Avrupalı ulus-devletlerin aksine çok kısa bir
süre için merkezi bir sisteme sahipti. Aslında,
üniter bir ulus-devlet kurmakta gecikti. Orta
Çağ boyunca Almanya, Roma İmparatorluğu`nun
varisi olan `Alman Ulusunun Kutsal Roma
İmparatorluğu’ altında gevşek bir yapıyla
birbirine
bağlı
bağımsız
prensliklerden
oluşmaktaydı. İlk Alman ulus-devleti, Birinci Reich
(Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu), 1871 yılında
resmi olarak kuruldu ve Prusya`nın ağırlıklı olduğu
federal bir yapıya sahipti. Alman devletlerinin
yetkileri Birinci Reich`ın yetkilerini fazlasıyla
aşmaktaydı. Alman devletlerinin birincil amacı
merkezi bir ulus devlet kurmak değil, vergilerin
uygulanmadığı ve ekonomik gelişimin lehinde
olabilecek ortak bir para biriminin kullanıldığı bir
iç pazar oluşturmaktı.
Dolayısıyla, siyasi bir çerçevede ele
alındığı zaman görülüyor ki Birinci Reich federal
bir yapıdan ziyade Prusya’nın önderliğinde oldukça
bağımsız
devletlerin
kurmuş
olduğu
bir
25
konfederasyon modeliydi. İlk demokratik federal
sistem 1918 yılında Weimar Cumhuriyeti denen ve
toprak ve ekonomik güçleri bakımından yine
farklılıklar gösteren ‘Länder’den (eski federal
devletler) oluşan bir yapıyla kuruldu. Ancak,
Birinci Reich’deki federal devletlere kıyasla
Weimer Cumhuriyeti altında yer alan ‘Länder’ in
yetkileri kısıtlanmıştı. 1933 yılında Hitler başa
geldikten sonra Almanya federal sistemi bozulmuş
ve yerini merkezi yapıya sahip Nazi diktatörlük
rejimi almıştı. Bu rejim 1945’e dek ayakta kaldı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ikiye
bölündü ve batı Almanya gerçek bir federasyon
oldu.
- Alm anya’nı n fe de ral yapısı A vrup a Birli ği
için bir ö rnek teş kil e debili r mi ac eba?
- Bazıları öyle olduğunu söyleyebilir ancak
Almanya Avrupa devletleri arasında federalizm
kavramını uygulamaya geçiren ilk devletlerden
olsa da çok kültürlülük ve dillilik açısından
bakıldığı zaman Avrupa için İsviçre modelinin
alınıp uygulanması gerekmektedir.
İsviçre
Federal Hükümeti (Parlemento tarafından seçilir)
ülkedeki farklı bölgelerin ve siyasi partilerin bir
yansımasını oluşturmaktadır.
26
İsviçre’deki ulus kurma süreci öncelikle
konfederasyon
yapısından
geçti.
13.yy’da
çevrelerindeki güçlü komşularına karşı bir birlik
oluşturmak durumunda kalan İsviçre kantonları
gevşek bir konfederasyon oluşturdular. 19.yy’da
(1848) ise İsviçre Federal Anayasa’yı kabul etti.
Özellikle dil ve din açısından ülkenin tüm
açılardan heterojenliği üç düzeye sahip federal
yapısına yansıtılmıştır: Federal, kantonal ve
belediyeler; Son ikisi siyasi ve finansal açıdan
geniş yetkilere shiptir ancak azınlıkların hakları
da korunmaktadır.
Federal düzeyde ise iki kabineli İsviçre
Millet Meclisi ülkenin parlementosudur. İlk
kabine olan Ulusal Konsey İsviçre halkını temsil
ederken, diğer kabine olan Devletler Konseyi ise
kantonların temsilcilerini biraraya getirir. Her iki
kabine de eşit hakalara sahiptir ancak Devletler
Konseyi’nin veto hakkı bulunmaktadır. İsviçre
federal modelinin başarılı olmasındaki anahtar,
federalizm ile hem farklı konularda referanduma
gidilerek halkın fikrini alma hem de yasal
düzenlemelerde onlara söz hakkı vermeyi
sağlayan
katılımcı
demokrasinin
bir
kombinasyonudur.
27
Şu anda Avrupa Birliği üyeleri arasında
Almanya,
Belçika
ve
Avusturya
federal
devletlerdirler.
İtalya
ve
İspanya
ise
merkeziyetçilikten uzaklaşma sürecindedirler.
Merkeziyetçi yapısıyla tanınan Fransa ise
bölgelerine daha fazla yetki vermektedir. Birleşik
Krallık ise bir ‘yetki devretme’ sürecinden
geçmektedir.
İsviç re’ ni n
k onfe de ras yondan
fe de ras yona
geç ti ğini
sö yle mişti niz.
Fe de ras yon ve k onf ederasyon arası ndaki
fark ne dir ac eba?
- İkisinin arasındaki farkı ortaya koyabilmek için
öncelikle şunu belirtmeliyim ki tek bir çeşit
federalizmin varlığından sözedemeyiz. Temelde
ilkeler aynı olsa bile, ne kadar federal devlet
varsa o kadar çok federalizm çeşidi vardır.
Konfederasyon bunun örneklerinden sadece bir
tanesidir. İki terim arasındaki farklılık devlet
birey ilişkisi içinde belirginleşmektedir.
Bir federasyonda politikalar ve kararlar
ulus-üstü hükümet tarafından alınır ve bu
kararlar
sözkonusu
vatandaşlar
için
de
bağlayıcıdırlar. Eğer belirlenen politikaları veya
alınan kararları onaylamıyorlarsa Adalet Divanı’na
başvurabilir
veya
yasanın
değiştirilmesini
28
sağlamak için demokratik yollarla kampanya
yürütebilirler. Konfederasyonda ise ulus-üstü
hükümetin belirlediği politikalar veya aldığı
kararlar egemenliklerini ellerinde bulunduran ulus
devletleri bağlar. Bu devletler belli başlı bazı
konularda ortak bir tutum belirlemek için
biraraya gelirler.
Dah a
başk a
bul unmakt adır?
ne
gibi
f arklılıkl ar
- Federasyon ve konfederasyon arasındaki diğer
farklılıklar ise şunlardır: Federasyonun anayasası
vardır ancak konfederasyon bir antlaşmayla
uygulanır.
Federasyonda
çoğunluğun
oyuyla
Anayasa değişikliği önerileri kabul edilir ve
Anayasa gözden geçirilebilir. Konfederasyonda ise
ilgili antlaşma ancak katılımcı tarafların oybirliği
ile değiştirilebilir. Federasyon kendi içinde bir
devlettir
çünkü
ulus-devletler
yetkilerinin
bazılarını genel çıkardan sorumlu olan ulus-üstü
hükümete devreder ancak konfederasyon ise bir
devlet değildir.
Bugün federasyon diye bilinen birçok ülke
zaman içinde konfederal bir düzenlemeden
geçmişlerdir. Almanya, İsviçre ve ABD’de bu böyle
olmuştur. Avrupa Birliği, federal unsurların
29
yükselişte
modelidir.
olduğu
- Fe derali zm
gelişti?
tam
te orisi
bir
konfederasyon
Avrup a’ da
nasıl
- Federalizm ilk olarak 17.yy’da toplumun en iyi
federal mi yoksa konfederal bir sistemde mi
düzenlenlenmesi gerektiği yönündeki tartışmalar
sırasında teorik bir boyut kazandı. Avrupa’da
devletlerin çoğu 2. Dünya Savaşı sonuna dek
üçyüzyılı aşan bir süre boyunca merkeziyetçi bir
sistemle toplumu organize etme yoluna gittiler.
18.yy’da Kant ‘Pax Eterna’yı (Kalıcı Barış)
yayınladı, bu kitapta federalizmin, federal
devletlerin birbirleriyle savaşa gitmesini imkansız
hale getirdiğini ileri sürdü. Böylelikle federalizm
kalıcı barışa giden tek yol olarak görüldü. Kant,
somut bir federal hükümet örneğine sahip
olmamakla beraber, federalizm ve barış arasında
geliştirdiği ilişki Avrupa’da federalizmin teoriye
dökülmesinde ileriye doğru atılmış önemli bir adım
teşkil etmektedir.
19.yy’da
bile
merkeziyetçi
sisteme
eleştirel yaklaşan ve bu sistemi devletler
arasında barışçıl ilişkileri sürdürmekten aciz
olarak gören ve ulus-devlet kavramına karşı çıkan
düşünürler bulunmaktaydı. Bu düşünürlere bir
30
kaç örnek vermek gerekirse: İtalya ulusdevletinin kurulmasına karşı çıkan Pierre-Joseph
Proudhon, Almanya ulus-devletinin kurulmasına
karşı çıkan Constantin Frantz ve Habsburg
İmparatorluğu’nu demokratik bir devlet olarak
öngören Carlo Cattaneo.
20.yy’ın
ilk
yarısında
Avrupalılar,
Amerikalılar’ın
federalizminden
yararlanarak
farklı bir federalizm kavramı geliştirdiler. Bu
“personalist” hareket olarak bilinmekteydi. Global
vizyona sahip bir federalizm anlayışıydı ve
Proudhon, Frantz ve Cattaneo’dan esinlenilmişti.
Bu akımı başlatanlar aralarında Alexandre Marc,
Denis de Rougemont ve Henri Brugmans’ın da
bulunduğu bir grup entellektüeldi. Bu hareketi
1930’larda gelştirip şekillendirenler aynı zamnda
da “L’Ordre Nouveau” ve “Esprit” dergilerinin de
kurucularıydılar. Bu hareket, küresel ekonomik
kriz çerçevesinde küresel ekonomik krizin
çözülemez olduğu fikrini reddeden yeni bir
düşünce
akımı
başlattı.
Ulus-devletlerin
karşılaşmış
oldukları
kriz
federalizm
savunucularını o dönemde yaşanan siyasi, sosyal
ve ekonomik bunalıma karşı federalizmin bir
çözüm olabileceğini ileri sürmelerine yol açtı.
Birinci Dünya Savaşı’nın açtığı yaralar ve
31
Milletler Cemiyeti’nin güçsüz oluşu ulusdevletlerin bu yeni durumla tek başlarına başa
çıkamayacaklarını ortaya koymuştu. Bu bağlamda,
19.yy ulus-devletlerine yöneltilen eleştiriler,
20.yy’ın başlarında yeni yandaşlar bulmuş oldu.
- A vrup a Bi rli ği tem elle ri İkinci D ünya
Savaşı s onrasında atıl dı. Peki İki nci Dünya
Savaşı` ndan s onra f e de ralizm A vru p a için
nasıl gelişti?
- Bugün `Avrupa Birliği` olarak bilinen yapının
kurucuları yüksek bir otorite altında ticari bir
çıkar çerçevesinde kömür ve çelik endüstrilerini
bir
araya
getirerek
savaş
malzemeleri
üretebilecek siyasi ve ekonomik bir mekanizma
öngördüler: özellikle Fransa, Belçika, İtalya,
Hollanda, Luxemburg ve Almanya`nın altında.
Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nu kuran antlaşma
Paris`te (1951) imzalandı ve hızlı bir şekilde de
onaylandı.
Avrupa Birliği`nin ekonomik bir proje olarak
başladığı söylenir. Aslında bunda doğruluk payı
vardır ancak, unutlmaması gerekir ki bu proje
aynı zamanda siyasi bir projeydi. Federalizm, bir
entellektüel tartışma olmaktan çıkma noktasına
gelip siyasi gündemde yerini almadan bu yapının
tohumları iki savaş arasındaki dönemde atılmıştı.
32
İkinci Dünya Savaşı`nın bitmesiyle birlikte
devletler arasında savaşları engelleyebilecek bir
sistemin varlığı bir gereklilik haline gelmişti.
Entellektüeller ve siyasiler barış arama süreciyle
ilgili farklı fikirler ortaya koydular. Federalizm
öne sürdükleri teorilerden bir tanesiydi.
-Siyasi
boyut
A vrup a
Bi rli ği’ni n
ku rulu şu nda en başı ndan t emel bi r ye re
sahi pti. Çü nkü Hem J e an Monne t hem de
Robe rt Schum ann ul us- üs tü ku rumlara
sahi p ve üye de vl etle ri n ye tkile ri ni bu
ku ruml ara
de vredece ği
bir
A vrup a
Birli ği`nin ol uşt u rulm ası nı planl amıştı.
- Neyazik ki tarih boyunca yaşananlardan dolayı
ulusal egemenlik Avrupa`da çok önemli bir husus
haline geldi ve Avrupalı devletlerin bunu
paylaşmaya istekli olma olasılığı ise çok küçüktü.
Roma Antlasması (1957) ile Avrupa Projesi`nin
ekonomik boyutu sürekli ileriye doğru adımlar
atıyordu ancak siyasi boyutta Federal Avrupa
Birliği ve ortak savunma sistemi ileri bir tarihe
bırakılmıştı. Kurucuların federal anlamda istekleri
şimdi yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlıyor.
- Siyasi boyut ta p rojeni n fe deral kısmı ilk
başlarda e rt ele nmiş ols a da A vrup a` daki
33
fe de ral h are ketl er h em akıllarda hem de
Avru p alı siyasile ri n at tıkl arı adıml arda
bu nu c anlı tu tm aya c alıştıl ar.
- Evet, çok doğru. Batı Avrupa`da hem iki savaş
arasındaki hem de sonrasındaki dönemde sayısız
federalist hareket kuruldu. Bunlar: Paneuropean
Union (1923); Federal Union (1938); Movimento
Federalista Europeo (1943); New Europe Circle
(mid-1940s); 1950’lerin başlarında International
European Movement içine dahil edilen European
Parliamentary Union (EPU); ve Avrupa Federaller
Birliği (1947).
İkinci Dünya Savaşı sonrasında federal
Avrupa savunucuları İsviçre’de 1946 yılının eylül
ayında biraraya geldiler. Ekim ayında ise Avrupalı
ve Amerikalı federalistler bir araya gelerek
bugün Dünya Federalist Hareketi olarak bilinen
bir organizasyon kurdular. Avrupalı federalistlerin
ilk kongresi 1947 yılında yapıldı. Yine aynı yıl
içinde bir Dünya Hükümeti’nin kurulması için
“seferler”
başlatıldı.
Dünya
barışının
korunabilmesi için bir Dünya Anayasası’nın
hazırlanması kararını aldı. Daha sonra 1950’lerin
başlarında Avrupa Federaller Birliği kendi
vatandaşları tarafından doğrudan seçilecek bir
Avrupa Meclisi’nin kurulması için bir Avrupa
34
kampanyası başlattı. Bu kampanyanın arkasında
bazı önemli federalist isimler buylunmaktaydı.
Bunlar: Altiero Spinelli (Movimento Federalista
Europeo’nın Genel Sekreteri), Paul-Henri Spaak
(Avrupa Hareketi’nin Başkanı), Alcide De Gasperi,
vs. 20 yıl sonra ise (1979’da) Avrupa
Parlementosu doğrudan seçilen bir kurum oldu.
Fe de ralistl eri n
R om a
A ntl aşm asına
yapıl an de ğişikli kle rle ilgili di ğe r iki
önemli k at kısı ise A vrup a Te k Se ne di
(1986 ) ve bi r kaç AB ü yesi ülk ede, h att a
Danim ark a’ da
i ki
k ez
refe randum a
su nul du ğ u için daha iyi bili ne n Maas trich t
Antlaşm ası (1 992) i di.
- Maastricht Antlaşması, Avrupa’nın ulus-üstü
kurumlarının işleyişine daha başka değişiklikler
getirdi. İngilizler’in ısrarıyla “yetki ikamesi”
Antlaşma’ya eklendi. Yetki ikamesi terimi Avrupa
terminolojisinde basit ve yaralı olan bir ilke için
açıklaması güç bir kelimedir. Terim, vatandaşları
doğrudan ilgilendiren konularla ilgili kararların
onlara en yakın olan düzeyde alınması gerektiği
anlamına gelir.
Bu da güç ve yetkideki net bir biçimde
katmanlara ayrılması anlamına gelir. Örneğin,
komün düzeyinde çözümlenebilecek sorunların
35
bölgesel düzeye taşınmaması gerekir ve bölge
düzeyinde çözümlenebilecek sorunlar da ulus
veya Avrupa düzeyine taşınmamalıdır. Yetki
ikamesi ilkesi Avrupa federalizminin temel
ilkelerindendir. Bu ilke aynı zamanda Avrupa
Anayasası taslağına da dahil edilmişti.
- A vrup a A nayas ası A ntlaş ması t asl a ğı
ne yi di ve fe de ral bi r A vru pa’ yı s avu nanl ar
için ne anl ama g elme kte ydi?
- Avrupa Anayasası, Avrupa’nın Geleceği için
Avrupa Konvansiyonu tarafından hazırlandı ve
federal bir Avrupa Birliği savunucuları tarafından
Avrupa Birliği’nin yaratılışı sırasında düşünülen
siyasi çerçevede bir Avrupa’yı hayata geçirmek
için bir kampanya olarak görülüyordu.
2001 yılında, üye devletlerin devlet ve
hükümet başkanları genişleyen Avrupa’nın daha
iyi işleyebilmesi için Avrupa Konvansiyonu’nun bir
araya gelerek bir ‘el kitabı’ hazırlaması
gerektiğine karar verdi. Böyle bir karar aldılar
çünkü onbeş üyeden yirmibeş üyeye genişleyen
Birlik’in etkin bir biçimde işleyebilmesini sağlamak
için mevcut olan bazı kuralların duruma göre
değiştirilmesi ve vatandaşların Birlik’in işleyiş
şeklini daha rahat anlayabilmelerini sağlamak için
kolaylaştırılması gerekmekteydi.
36
Laeken Deklerasyonu (2001) olarak bilinen
bu kararın ardından Avrupa Konvansiyonu doğmuş
oldu. Konvansiyon’nun ulusal meclislerden, Avrupa
Parlementosu’ndan ve üye ülke hükümetlerinden
105 üyesi vardı. Federalizmi savunan partilerin
yanısıra mevcut status quo’yu muhafaza etmek
isteyenlerin de aralarında bulunduğu bir çok
sisyasi parti temsil edilmişti.
Avrupalı federaller, vatandaşların yüksek
düzeyde katılım gösterdiği ve temsil edildiği bu
süreçten
hoşnut
görünüyorlardı.
Avrupalı
federaller,
Amerika
Birleşik
Devletleri’nin
kuruluşunda Philedelphia Konvansiyonu modelini
takip ederek Avrupa Anayasası Konvansiyonu’na
‘Federalist
Mektuplar’
göndererek
Avrupa
Birliği’nin geleceği için gerekli olan reformları
hayata geçirebilmek adına vizyon ve cesaret
sahibi olmaya çağrı yaptı. Konvansiyon’a Avrupa
Federal Anayasası’nı hazırlaması için çağrıda
bulunarak ‘Konvansiyon İçin Federalist Plan’
önerisinde bulundular. Bu, Amerika Birleşik
Devletleri’ni
konfederasyondan
federasyona
geçiren ‘Virginia Planı’nı anımsatmıştı.
- A vrup alı f e de rall er, ‘Fe de ral
Konvansi yon’ a baş ka ne önermişti?
Pl an’l a
37
‘Konvansiyon İçin Federalist Plan’ Avrupa
Birliği’nin yeterince demokratik, şeffaf veya
verimli olmayan taraflarını ele almıştı. Aynı
zamanda da, vatandaşlarına veya kendilerini
temsil eden kurumlara kapalı veya ilgili olmayan
kurumlara da değinmekteydi. ‘Federalist Plan’
Avrupa Birliği’nin şunları uygulamasını önermişti:
Son metin kendinden önceki tüm antlaşmaları
içeren tek bir metin olmalı ve AB Temel Haklar
Bildirgesi’ni de içermeli; Avrupa Komisyonu, (şu
anda olduğu gibi üye ülkeler tarafından değil)
Avrupa Parlementosu tarafından atanan bir
Avrupa Hükümeti’ne dönüştürülmeli ve Avrupa
Parlmentosu’nun
siyasi
renklerini
almalıdır;
Avrupa Parlementosu ve Bakanlar Konseyi
arasındaki ortak-karar ilkesi tüm alanlarda
uygulanmalıdır; ve Bakanlar Konseyi’nde alınan
tüm kararlar çoğunluğun oylarıyla alınmalı ve
yapılan tartışmalar ise kamuya açık hale
getirilmelidir.
Ancak, federalizm karşıtlığı o kadar
güçlüydü ki ‘federasyon’ kelimesi dahi son
belgeye alınmadı.
A vrup a’ nı n
Gel ece ği
için
A vrup a
Konvansi yonu’ nda
fe de ralist
düş ünc e ye
sahi p ol anl ar arası nda f arklı fe deralis t
38
anl ayışl ara
s ahi p
ol anl ar
da
bul unmakt aydı.
Ö rne ği n,
bazı
ü yele r
AB’ nin daha çe kinge n ü yele ri bekle me de n
tam fe de ral bi r yapı içeri sine girm e ye
iste kli olan ülk ele rin ol uşt u rac a ğı di namik
‘fede ral
bi r
ç eki rde ğe ’
ihti yaç
du yuldu ğu nu s öyl e diler. Di ğerl eri ise bu nu n
bölüc ü bir adım olac a ğını düşü nü yorl ardı.
Avru p alı ‘avang ard’ düş ünc e ne dir?
- AB’nin sürekli genişleme içerisinde olması bir
taraftan kıta boyunca ekonomi ve dünya
ticaretinde etkili hareket edebilmesini sağlayan
konfederal bir yapıya dönüşmesini sağladı. Diğer
taraftan da siyasi irade eksikliği içerisinde
bulunmasını getirdi.
Bu eksikliği giderebilmek
amacıyla Avrupa Komisyonu eski Başkanı, Jacques
Delors, bir grup ‘avant-garde Avrupalı devletin
tek başına daha sıkı bir entegrasyona giden
önemli adımlar atmasını önerdi. Bu fikir hemen
bazı yankılar getirdi ve Alman Dış İşleri
Bakanı’ndan destek buldu. Joschka Fischer,
Humboldt
Üniversitesi’nde
yapmış
olduğu
konuşmada, diğer ülkeler onları yavaş yavaş
geriden takip ederken, ‘öncü birlikler’ gibi en
gelişmiş AB üyelerinin bazı alanlarda daha da ileri
giderek gelecekte konfederasyonu Avrupa kıtası
39
çapında
söyledi.
federasyona
- AB, f ederal
kadar u zak ?
bir
dönüştürülebileceğini
Avrup a
olmakt an
ne
- Karşıtları şu anda bile AB’nin federal bir birlik
olmaya çok yakın olduğunu söyleyebilirler. Ancak,
birçok federalist AB’yi hala hükümetler arası bir
birlik olarak görmekte ve başta Birlik’in
kurucularının
federalist
yaklaşımı,
tarihte
yaşananların
Avrupalı
ulus-devletleri
siyasi
anlamda bir birlik oluşturma konusunda isteksiz
olmaya itmesinden dolayı ertelenmiştir. Yine de, o
zamandan buyana atılmış olan her adım federal
görüşe gittikçe yakınlaşan daha demokratik, daha
verimli ve daha şeffaf bir yapıya doğru
gitmektedir.
Avrupalı siyasileri federalist bir görüşe
sahip olmamakla suçlamak yersizdir. Belli bir
hedef olmaksızın verimli bir çalışma göstermek
imkansızdır (‘federalizm’ hedefi bir çok Avrupalı
siyasi ve vatandaş tarafından yanlış anlaşılmıştır).
Ancak,
‘federalist’
kelimesini
AB
ile
özdeşleştirmek önemli olsa da, ilkelerinin hayata
geçirilebilmesinin Avrupalı vatandaşlar tarafından
pozitif ve yararlı olarak görülmesi çok daha
önemlidir.
40
Konvansiyon çerçevesinde federalizm için
yürütülen kampanya başarı elde ederek AB
Temel Haklar Bildirgesi metne dahil edildi.
Vatandaşların seçmiş olduğu ve onları temsil
edenlerin bulunduğu Avrupa Parlementosu ile
Bakanlar Konseyi arasında ortak-karara tabi
tutulan alanlar artırılırdı; vatandaşlara Avrupa
Adalet Divanı’na şikayet etme hakkı verilirdi ve
savundukları hususla ilgili olarak en az bir milyon
vatandaşın imzasını toplayarak yasa çıkarma
hakkı verilirdi.
Uzun vadede bakıldığı zaman, AB’de
gerçek anlamda demokratik bir karar-alma süreci
sağlayabilmek, kurumlarını daha şeffaf ve verimli
hale getirebilmek için çözümlenmesi gereken
daha bir çok sorun bulunmaktadır. Gerçek
anlamda bir federal Avrupa’ya ulaşmak için
gidilecek yol uzundur. Ancak bu bağlamda
atılacak her adım, yavaş da olsa ilerleme
kaydetmek anlamına gelmektedir. Bu Anayasa
taslağı federalizm için yürütülen kampanyanın en
önemli ve somut sonucudur. Aynı zamanda da
bunun gerçekleşeceğini işaret eder. Bu gün bazı
üye ülkelerin Anayasa’yı onaylamakta yaşadığı
sorunlar ne olursa olsun, metnin önerdikleri
41
Avrupa tartışmalarının içinde vazgeçilmez bir yer
edinmiştir.
- Sayın B aşk an, f ederali zmi n Ame rik a ve
Avru p a’ da geçirmiş ol du ğu de ğişimle ilgili
ol arak yapmış ol du ğu mu z bu röp ort ajdan
dolayı
si ze
t eşe kkü r e tme k iste rim.
Belge selimi zin bi r p arç ası olarak bi r
sonraki rö p ort ajımı z A vrup a Hü küm eti
Başk anı’ yl a yapılac ak ve fe de ral bi r
Avru p a’ nın vat andaşl arı n gü nlü k yaş antısı
üze ri nde yap ac a ğı e tki ye de yinec ek.
ETV Y kame ram anı ve m uhabi rini n h al a
yap ac ak işle ri vardı r ve s tü dyoya ge ri
dö ne rle r. Yol da:
- Başkan’ın ofisinden tüm kabloları ve ışıkları
alşdığından emin misin??
- Ofis yuvarlaktı!
- Ha, ha, ha!!! Evet, bu komikti: ABD Başkanı’nın
ofisi ‘oval’dir; Avrupa’nınki ise yuvarlaktır. Yine
de, çeşitliliğiyle birleşik bir Avrupa’nın simgesi
açık bir şekilde masasında görülmekteydi.
42
- Bunu bir tarafa bırakırsak, sanırım genç
izleyicilerimizin
bu
röportajdan
çok
şey
öğreneceği konusunda benimle hemfikirsin. Ben de
bir çok şey öğrendim. En önemlisi de federalizmle
ilgili olarak şimdi çok daha net bir fikre sahibim:
federal düzenlemeler Greko-Roman döneminden
beri var olagelmektedir ancak teoriye dökülmesi
çoğu Avrupalı devletin güçlü bir yönetime sahip
üniter bir yapı istemesiyle 17.yy’da başlamıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nın yaratmış olduğu yıkım
bazı Avrupalı liderlerin umutlarını ortak bir
organizasyon
olan
Milletler
Cemiyeti’ne
çevirmelerine yol açmıştı, bazıları ise Federal
Avrupa’yı hayal etmişlerdi bile. Daha da büyük
yaralar açan İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise
federal Avrupa tartışması akademik gündemden
siyasi gündeme taşınmış oldu. 1950’li yılların
başlarında,
Fransızlar’ın
ve
Almanlar’ın
insiyatifiyle ekonomik Avrupa’ya doğru adım atıldı
ancak, işin siyasi tarafı gelecek nesillere
ertelenmişti. 6 ülke için hazırlanmış kuralları
kullanarak 30 hükümetle birlikte çalışan AB’nin
bugün yaşamakta olduğu sorunlar antlaşmaların
yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini doğurdu.
Bununla beraber Avrupa’nın Geleceği için Avrupa
Konvansiyonu’nun 2002’de başlatılmasını 15 aydan
43
uzun bir süre, mükemmel olmayan ancak, Avrupa
kurumlarının gelecekte daha verimli, daha
demokratik ve daha şeffaf çalışmasını sağlayacak
Avrupa
Anayasası
üzerinde
çalışılmasını
gerektirdi. Bu metin aynı zamanda da kurumları
vatandaşlara daha da yakınlaştıracaktır.
44
İkinci Bölüm
Avrupa Hükümeti Başkanı’yla
Yapılan Hayali Röportaj
Muh abi r ve k ame ram an, ge nç A vru p alılar
adına
h azı rl amakt a
oldukl arı
A vrup a
fe de rali zmi yle il gili belge sel içi n iki nci bi r
rö portaj yap ac akl ar. Yola çık arl ar:
- Ne düşünüyorsun?
- Hiçbirşey! Avrupa Hükümeti Başkanı’nın
pozisyonuyla ilgili düşünüyordum. Bu sıfat ne
anlama geliyor? Kim bu insan? Nasıl seçilmiş?
- Aslında, bildiğin gibi şu anda bir Avrupa
Hükümeti’miz yok, ama Avrupa Birliği Başkanı
sıfatı var. Üye ülkelerin hükümet başkanları
sırayla bu sıfatı alarak altı ay boyunca AB
Başkanı oluyorlar. Ancak, biz kendi izleyicilerimiz
için ilerde ne olabileceğiyle ilgili bir tablo çizmek
istiyoruz.
Dolayısıyla,
iki
kabineli
bir
Parlementosu, Hükümeti, Adalet Divanı ve Merkez
Bankası bulunan federal bir Avrupa’ya sahip
olduğumuzu düşünelim.
45
- Dur bir dakika! Bunların bazıları zaten var:
Adalet Divanı, Merkez Bankası ve herşeyden
önemlisi, Avrupa federalizminin önemli bir unsuru
olan ortak para birimi. Soruma hala cevap
vermedin. Bu hükümet başkanı nasıl seçiliyor? Ve
tüm bunların benimle ne ilgisi var? Bu benim
hayatımı nasıl etkiliyor? Umarım bir sonraki
röportajın Avrupa federalizminin benimle olan
ilişkisini daha net bir şekilde ortaya koyar.
Şimdi
de
h ayali
A vru p a
Başk anı’ yl a yapıl an röp ort aj…
Hü küm eti
- Sayı n B aş kan, A vrup a Birli ği’ nin şu an
gerç ek te n bi r hü küme ti var mı?
- Öyle diyebiliriz. Mevcut olan tüm kurumlar
arasında günlük işleri ‘gerçek’ bir hükümetinkiyle
yakın olan tek kurum Komisyon’dur. Komisyon,
bütçeyi yönetir, AB yasalarına uygunluğu sağlar,
gerektiği zaman da yeni yasalar için öneriler
hazırlar. Ancak bazı hükümet görevleri vardır ki
onları yerine getiremez. Örneğin, ortak güvenlik,
hukuk ve iç işleriyle ilgili kararlar Bakanlar
Konseyi’nde (hükümetler arası) oy birliği ile
alınmaktadır. Bu kuralla ilgili detaylar ve istisnai
durumlar Antlaşmalar’da yer alır. Avrupa
46
Parlementosu’nda vatandaşları temsil edenler
özgürce sözkonusu sorunları tartışabilirler ve
Antlaşmalar’da
belirtilen
konularda
Konsey
Parlemento’ya danışmak zorundadır.
AB
yasalarının
çoğunluğu
‘topluluk
yöntemi’yle karara bağlanır. Mesela, bir uçuşun
gecikmesinden veya uçuşun iptal edilmesinden
dolayı Komisyon yolculara bilet ücretlerinin
iadesini tasarlamaktadır. Bu konu, ‘ulaştırma
politikası’ başlığıyla alakaladır ve ‘topluluk
yöntemiyle’ karara bağlanır. Yani, Komisyon bir
öneri tasarısı hazırlamadan önce üye ülkelerin
hükümetlerine, ilgili sektörlerine, sendikalara ve
sivil toplum örgütlerine danışır. Dagha sonra da
tasarı hem Bakanlar Konseyi’ne hem de Avrupa
Parlementosu’na gönderilir ve olası değişikliklere
tabi tutulur. Avrupa Parlementosu taslağı
komitede analiz eder, Bakanlar Konseyi ise tüm
üye ülkelerin ulaştırma bakanlarını görüşmeye
çağırır. Konuyla ilgili görüşme tamamlandıktan
sonra çoğunluğun oylarıyla bir karar alınır. Tabi,
bazı ülkeler diğerlerine göre daha büyüktür bu
nedenle de daha çok nüfusa sahip olanlar daha
küçük nüfuslu ülkelere göre Konsey’de biraz
daha fazla oya sahiptirler.
47
Parlemento ve Konsey arasında bir
anlaşmaya varılamaması halinde ise ortak bir
paydada buluşmalarını sağlayacak iç tüzük
kuralları devreye girer. Son safhada ise yeni AB
yasası üye ülkelerin kendi yasalarına dahil edilir.
Parlemento ve Konsey arasında uygulanan bu
‘ortak-karar’ yöntemi, AB’de başarılı yasalar
ortaya çıkarmada etkili bir yöntem olduğunu
ıspatlamıştır.
- Avru pa Bi rli ği federal bir bi rli ğe
dö nüş ürse, o zam an ge rçe k bir hükü me te
sahi p olu r m u?
- Evet, elbette olur. AB federal bir birliğe
dönüşürse, o zaman adı ‘Avrupa Hükümeti’ olmasa
bile Komisyon bu rolün gereklerini yerine
getirirdi. Komisyon’un başı, Başkan, ‘Başbakan’
veya Şansölye olarak da bilinse, Avrupa
Parlementosu tarafından atanırdı. Komisyon siyasi
açıdan Parlemento’nun renklerini yansıtırdı.
Şu anda, Avrupa Komisyonu Başkanı
Avrupa Parlementosu’nun onayıyla üye devletler
tarafından
atanmaktadır.
Dahası,
Komisyon
üyeleri yine üye devletler tarafından önerilirler
ancak görev dağılımları Komisyon Başkanı
tarafından yapılmaktadır. Daha sonra da, Avrupa
48
Parlementosu’nun onları toplu olarak onaylaması
gerekmektedir.
- Ne de n g erç ek anlamda bi r hü küm eti
ol an A vrup a Birli ği dah a i yi işle sin?
- Avrupa Birliği’nin bir hükümeti olması demek
otomatik olarak daha iyi işleyeceği anlamına gelir.
Birlik’in daha iyi işleyebilmesi sistemde yapılacak
bir çok değişikliğe bağlıdır. Ancak, bu ileriye
doğru atılmış büyük bir adım olurdu.
Federal bir birlik olarak organize edilen
AB’de karar-alma süreci ağırlıklı olarak üye
devletlerin olmaktan çıkıp vatandaşlara geçerdi.
Üye ülkelkerin Komisyonu atadığı ve AP’nin de
onayladığı şu anki durumda, Komisyon’un hem üye
devletlerin hükümetlerinden hem de AP’den onay
alarak iki defa meşrulaştığı söylenmektedir. Bu
prosedür federal yaklaşımla uyumludur: Avrupa
Konseyi’nde hükümetler bulunurken, Avrupa
Parlementosu’nda ise vatandaşların seçtiği ve
onları temsil edenler bulunmaktadır. Ancak bu
ikili meşrulaştırma yöntemi demokratik değildir
çünkü Parlemento’nun sadece hayır deme hakkı
vardır. Avrupalı vatandaşların yapmış oldukları
seçimler sadece Avrupa Parlementosu düzeyinde
yansıtılmaktadır. Avrupalı siyasi partilerin karşı
önerilerde bulunma yetkisi olmalıdır.
49
AB federal bir birlik olmuş olsaydı,
vatandaşların seçimleri, Başkanı ve üyeleri
Parlemento’dan seçilmiş olan bir Komisyon’da veya
adayların AP üyesi olmamaları halinde, Avrupalı
siyasi partilerin yapacakları öneriler üzerine
seçilecek olan Komisyon’da yer bulurdu.
- A vrup alı vat andaşl ar içi n f e de ral bi r
Avru p a’ nın do ğu rac a ğı s onuçl ar tam ol arak
ne ol urdu?
- Federal bir Avrupa Birliği’nin Avrupalı
vatandaşlar için doğuracağı sonuçlar sadece
Komisyon düzeyinde olacak olan değişikliklerin
dile getirilmesiyle sınırlanamaz. Yine de, yukarıda
belirtilen değişiklikler çok olumlu olurdu. Bu
değişiklikler vatandaşların günlük yaşantıları
üzerinde doğrudan etki yaratacak olan alanlarda
Komisyon’un daha fazla yetki sahibi olmasını
getirir ve işsizlik, iklim değişikliği, kamu sağlığı
veya daha başka alanlarda ulusal hükümetler tek
başlarına sorumluluk yüklenemezlerdi.
- Dah a i yi anl aşılabilm esi için A vrup a’ yı
dah a ön pl ana çıkaracak p olitik al ardan
başlayarak bize bi r k aç ö rnek vere bilir
misini z? Me sel a bölge sel p olitik a.
50
- Sanırım bölgesel politika bir topluluk ve bir
bütün olarak Avrupa Birliği’nin ön plana çıkmasını
sağlamaktadır. Amaç, bütçe ve uygulandığı ülkeye
göre değişiklik gösteren bir çok programı
bulunmaktadır.
Bu politika, merkez ve çevresindekiler
arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır.
Dezavantajlı
bölgeleri destekleyerek,
daha
gelişmiş bölgelerdeki altyapı ve teknolojiyi
kurmalarına yardımcı olur. Bölgesel politikanın bir
parçası olarak ne zaman bir köprü veya yol
yapılsa AB projenin bir bölümünü finanse ederken
diğer bölümünü de sözkonusu bölge veya devlet
kendi bütçesinden sağlar. Bu, AB’nin fazlasıyla ön
plana çıktığı alanlardan bir tanesidir.
Federal
bir
Avrupa
Birliği’nde
bu
değişmeyecektir. ‘Bölgesel politika’ terimi kendi
ihtiyaçlarını
belirleyebilen,
maliyeti
hesaplayabilen ve Avrupa Komisyonu’na uygun
öneriler sunabilecek bölgelerin varlığına işaret
etmektedir. Örneğin, AB ülkeleri arasında
birbirlerini bağlayan köprüyü tamir ettirmek için
iki kasaba gerekli fonlara sahip olmayabilir. Böyle
bir yerel ihtiyacın ulusal hükümetin dikkatine
getirilmesi çok zor olacaktır. Ancak, çok katmanlı
yapıya
sahip
bir
toplumda
yerel
halk
51
vatandaşlarının
ihtiyaçlarınn
kolayca
belirleyebilir, harekete geçmek için gerekli güce
sahip olabilir ve sakinlerinin çıkarlarını en iyi
şekilde koruyacak biçimde federal kaynakları
kullanarak sorunu çözebilir.
- Federal A vru pa işsi zlik s oru nu na çare
bul abilir mi?
- Bu soruya hemen ‘evet’ veya ‘hayır’ yanıtı
vermek zor. Avrupa federalizmi yeni istihdam
yaratma sorununa çare arayan ve seçmen
kitlesine sahip sisyasi bir parti değil, bir
harekettir. Bu, siyasi partilerin üstleneceği bir
roldür.
Ancak, Avrupa Komisyonu’na ait görevin
önemli bir kısmı işsizlik ve sosyal durumla ilgilidir.
Amacı,
Avrupa düzeyinde sosyal
diyaloğu
geliştirmek, erkek kadın eşitliğini artırmak, daha
iyi ve daha çok istihdam sağlamaktır. Bu nedenle
de, amacı, AB ekonomisinin rekabet gücünü
artırarak büyüyebilen ve daha iyi istihdam
olanakları sağlayabilen bir AB yaratmak olan
Lisbon Startejisi’nin bir parçası olan Avrupa
İstihdam Staratejisi’ni (EES) sundu. EES Avrupa
düzeyinde koordinasyonu teşvik etmektedir çünkü
bugüne kadar hükümetler arası yöntem çok da
etkili olmadığını gösterdi. Federal bir Avrupa
52
Birliği’nde böyle bir strateji teşvik edilir ve bu
anlamda yasama insiyatifi yetkisi ise Avrupa
Hükümeti’nin görevi olurdu.
- Fe de ral bir Avru p a bü nye sinde e ğitim
örne ği üzeri nde du rabilir mi yiz?
- Herhangi bir federe devlette eğitim, kültür gibi
konular ulus devletlerden yardım alan bölgelerin
sorumluluğu altına girmektedir.
Avrupa
Birliği’ne
gelince,
müdahale
etmeyen veya üye ülkelerin eğitim politikalarını
olumsuz
etkilemeyen
ulus-üstü
düzeyde
eğitimden sorumlu (Genek Direktörlük denilen) bir
departman bulunmaktadır. Esas amacı, ulus-üstü
düzeyde
toplumların
dil,
gelenek,
kültür
bakımından birbirlerini daha iyi tanıyabilmelerini
sağlayacak programların hayata geçirilmesini
sağlayarak Avrupa kültürünü geliştirmektir.
AB federal bir birlik olsaydı bu durum
değişmezdi. Bu tarz programlar teşvik edilmeye
devam edilirdi. Olası bir değişiklik ise Avrupadaki
her bölgenin kültürel yapısındaki farklılıklar
doğrultusunda eğitim sistemleri hazırlaması teşvik
edilirdi.
Ancak,
şunu
unutmamalıyız
ki
vergilendirme yetkisi sadece ulusal hükümetlere
aittir. Uluslar-üstü hükümete sahip federal
53
Avrupa kendi
sağlardı.
vergi
sistemiyle
finansmanını
- AB fe de ral bir bi rlik olmuş ol s aydı bu,
vat andaşl arın iki katı vergi verece ği
anl amı na mı geli rdi?
- Hayır! AB’nin bu günkü bütçesi büyük ölçüde
üye
devletlerin
yapmış
olduğu
katkılarla
oluşmaktadır bu da aslında vatandaşların kendi
devletlerine vermiş oldukları vergilerin bir
bölümüdür. Her üye ülkenin yapmış olduğu katkı
oldukça
karmaşık
olan
bir
formülle
hesaplanmaktadır.
Avrupa Birliği’nin vergilendirme yetkisi
olsaydı tüm üye ülke vatandaşları Avrupa
Hükümeti’ne ne kadar vergi vereceklerini ve ne
kadarının ulusal hükümetlere gideceğini bilirlerdi.
Sokaktaki insanlar için bu bir çok şeyi
netleştirirdi.
Vergi yetkisi bir devletin gücünü
belirleyen en önemli unsurlardan bir tanesidir.
AB’nin vergi yetkisi olsaydı, o zaman gerçek bir
devlet olarak, belki de bir federal devlet olarak
görülebilirdi.
Pe ki
ya
s a ğlık
ve
tü ke ticileri n
koru nm ası? F e de ral bir A vrup a bü nyesi nde
54
bu k onu yla il gi he rh angi bir f arklılık olu r
muydu?
- AB federal bir birlik olmuş olsaydı sağlık ve
tüketicilerin korunmasıyla ilgili yasalar bugünkü
şekilde
uygulanırdı.
Parlemento
tarafından
belirlendikten
sonra bu alanlardaki yasalar
ulusal, bölgesel ve yerel otoriteler tarafından
uygulanmalıdırlar. Avrupa Komisyonu’nun görevi
yasaların düzgün bir biçimde uygulanmasını ve
yasalara uyulmasını sağlamaktır. Şu an yapılan da
budur. Federal bir Avrupa bunu niye değiştirmek
istesin ki?
- P eki ya ç evre p oliti kası?
- Aslında bu konuyla ilgili durum, sağlık ve
tüketicilerin korunması konusuyla aynıdır. Avrupa
Komisyonu çevreyle ilgili yasamayı yürürlüğe
koyar ve daha sonra da üye devletlerin bunu
uygulayıp uygulamadığını kontrol eder.
Fe deral
bi r
A vru p a
Bi rli ği’ni n
vat andaşl ar ü ze rinde yarat aca ğı e tki yi
dah a i yi g özümü zde c anl andı rabilm ek içi n
böl ges el
p olitik a,
işsi zlik,
e ğitim,
tük eticile rin
k oru nm ası
ve
çe vre
konul arına kıs ac a deyi ndik. Bana f azl a bi r
55
etki
olmayac akmış
gi bi
geli yor.
Siz
bu nu nl a ilgili nele r s ö ylem ek i ste rsini z?
Bahsettiğiniz
konular
aslında
Avrupalı
vatandaşları en çok meşkul eden konular arasında
yer almaktadır. AB’nin federal bir yapıya
dönüşmesi halinde bu ve benzeri konularla ilgili
olarak çok büyük değişiklikler olmazdı çünkü
federalism sözkonusu kararların demokratik yapı
içerisinde
hangi
düzeyde
alınacaklarını
belirlemekle
ilgilidir. Mesela sağlık buna bir
örnek olarak verilebilir. Büyük ve yeni bir
hastahane inşa etmek ulusal veya bölgesel bir
konu olabilir ancak, her AB ülkesinde kullanılan
ilaçların kalitesini kontrol etmek ise Avrupa’nın
görevi olmalıdır.
Üzerinde konuştuğumuz konular prosedür
olarak çok fazla değişikliğe uğramayacaklardır
çünkü zaten şu anda federal ilke anlayışı içinde
verimli, demokratik ve şeffaf bir şekilde
işliyorlar. Bununla beraber, sözkonusu alanlar
Avrupa Parlementosu’nun ortak-karar yetkisine
sahip olduğu alanlardır.
Gördüğünüz gibi, Avrupa Komisyonu çevre
ile ilgili bir yasa tasarısı sunarsa, bu tasarı
Avrupa Parlementosu’nun ve Bakanlar Konseyi’nin
(Çevre Bakanları) herbirinin oy çoğunluğu ile
56
ortak–karar
ilkesi
çerçevesinde
karara
bağlanmaktadır. Ancak, Avrupa Parlementosu
tartışmalarını kamuya açık ve şeffaf bir biçimde
yaparken, Bakanlar Konseyi ise kapalı kapılar
ardında görüşmekte ve yeterince şeffaflık
sergileyememektedir.
- Do ğru, p eki A vrup a A nayas ası t asl a ğı bu
du ru mu nasıl de ğişti re bilirdi?
- İlk olarak, Konsey ve Parlemento arasında
ortak-karar ilkesi çerçevesinde karara bağlanması
zorunlu olan konuların sayısı daha fazla olurdu.
İkinci olarak, karar alma sürecinde sivil toplum
temsilcilerine daha fazla danışılırdı. Üçüncü
olarak ise, Avrupa Anayasası hem Avrupa
Parlementosu’nun hem de Bakanlar Konseyi’nin
ortak-kararla çözümlenecek konularda kamuya
açık görüşmelerini zorunlu hale getirdi ve bu iki
kurumun belgelerini kamuya daha açık hale
getirilmesinde ısrar ederdi.
- Pe ki, şu anda A vrup a Parlem e nt os u’ nu n
ye tki sahibi olm adı ğı anc ak, AB ’ nin fe de ral
bir birlik olm ası yl a üze ri nde yet ki sahi bi
ol aca ğı k onu h angisi di r?
57
- Tabi ki dış politika, güvenlik ve iç işleri
konularıdır. Şu anda üye ülkelerin yetkiyi
ellerinde bulundurdukları konular bunlardır.
AB federal bir birlik olmuş olsaydı,
Avrupa Parlementosu’nun iki kabinesi olurdu:
Temsilciler meclisi olarak şu anki Parlemento ve
Bakanlar Konseyi ise devletlerin kabinesi veya
Senato olurdu. AB’nin dış ilişkileri her iki
kabinenin de desteğine ihtiyaç duyardı.
- Avrup a A nayasa t as arı sı dış poli tik a
al anı nda g elişmele re ne de n ol abili r mi ydi?
- Oldukça hassas bir konu olması nedeniyle
yapacağı değişiklikler az olsa da önemli olurlardı.
Avrupa Anayasası özgürlük, güvenlik ve adalet
gibi alanlarda AP’nin ortak-karar yetkisi olacağını
ortaya koymakytaydı.
İleride
atılacak
adımların
önceden
kestirilmesi güçtür çünkü dış ilişkiler gibi bir
alanda Avrupalı ülkelerin egemenliklerinden vaz
geçmelerini istemek hassas bir konudur. Dahası,
Anayasa taslağı onaylanana veya benzeri bir
belgenin yerini almasına kadar AB’nin dış ilişkileri
ile ilgili gelişmeler büyük ölçüde hükümetlerarası
bir konu olarak kalacaktır. Ancak, Avrupa
Komisyonu’nda göç ve bununla ilgili konularla
ilgilenebilmesi için oluşturulan bölümle bu
58
bağlamda ufak da olsa ileriye doğru bir adım
atılmış oldu. Bu yeni oluşturulan küçük bölümün
rolü üye ülkelerle işbirliği içerisinde yasama
önerisi yapmaktır. Aslında, bu durum üye
ülkelerin, en azından yasama insiyatifinin Avrupa
Komisyonu ile paylaşılmasına izin vererek bir
ilerlemem kaydedilmesini sağlamıştır.
Ancak, AB politikaları arasında federalizm
kavramının hala hazırda var olduğunu ve oldukça
da başarılı olduğu bir alanın bulunduğunu
unutmamak gerekmektedir. Bu da uluslararası
ticarettir. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü
oluşturulurken,
görüşmeler
Komisyon
ve
Komisyon’un danıştığı özel bir Bakanlar Konseyi
komitesi tarafından hazırlanmıştı. Hem bu konuyla
ilgili olarak hem de ticaretle ilgili tüm konularda,
Konsey nitelikli çoğunlukla karara varmaktadır.
Bu, federalizme giden yolda atılan başarılı
adımlara bir örnek teşkil etmektedir.
- Bu bil giyl e bu gü nkü röp ort ajımız içi n
çok gü zel bir kap anış yak al amış ol duk.
Genç i zle yicile rimize fe de ral bir A vrup a
Birli ği’ni n
gü nlük
yaş aml arı
ü ze ri nde
yaratac a ğı e tki yi açıkl am ak için zam an
ayırm anızdan dolayı size t eşek kü r e tme k
ederim.
59
ETV Y st ü dyol arında yapılan
ilgili çalışm a bit tik te n sonra:
çe kimle rle
- Federal bir yapıya sahip Avrupa Birliği’nin
vatandaşların
günlük
yaşantıları
üzerinde
yapacağı etkiyle ilgili olarak şimdi neler
düşünüyorsun?
- Bugün sayın `Hükümet Başkanı’nın` söyledikleri
oldukça ilginçti. Ancak, Avrupa politikaları
üzerinde yapacağı etkilerle ilgili açıklama bakış
açımı biraz değiştirdi.
- Ne anlamda değiştirdi peki?
- Federal bir Avrupa Birliği politikaları
değiştirmeyecek! Aslında, politikalar fikir bazında
iyidirler. Sorun aslında demokratik ve şeffaf
olmayan bir süreçle bu politikaları uygulamaya
çalışmanın karmaşıklığından kaynaklanmaktadır.
Federal bir Avrupa işte bunu değiştirirdi!
- Karar alma sürecini değiştirebilmek için bazı
ufak tefek konularda küçük adımların atılması
gerektiği çok şaşırtıcı aslında.
- Ufak tefek mi? Ne anlamda `ufak tefek`?
60
Mesela,
üye
ülkelerin
egemenliklerini
paylaşması çok zordur, bunu anlıyorum. Ancak,
zaten devletleri temsil etmekte olan Bakanlar
Konseyi’ni Avrupa Parlementosu bünyesinde
devletlerin de temsil edildiği ikinci bir kabine
haline getirmiyorlar? Farklı bir isim verilebilir ve
daha farklı ancak daha etkili bir oylama yöntemi
getirilebilir!
- Aklına gelen Daha başka ‘ufak tefek’ konular
var mı?
- Yok, aceba dış politika konusuyla Avrupa
federal Birliği’nin etkisi daha da artar mıydı diye
düşünüyorum…
- Bir sonraki röportajı ne zaman?
- İki gün sonra!
61
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Avrupa Birliği Dış İşleri Bakanı’yla
Yapılan Hayali Röportaj
ETV Y muh abi ri ve k ame ram an AB Dış İşle ri
Bak anı’ yl a
yap acakl arı
rö p ort aj
içi n
stü dyodan ayrılmak ü ze re…
- Bu, Avrupa federalizmi ile ilgili belgeselimiz için
yapacağımız son röportaj…. Yapılan ilk iki
röportaj Avrupa’nın geleceği ile ilgili görüşünü
değiştirdi mi?
- Ben kendimi her zaman bir Avrupa yandaşı
olarak gördüm. Ancak, şimdi bunun yeterli
olmadığını anlıyorum. Avrupa’yı şekillendirmek
istiyorsam, onu yaratma sürecine daha fazla
katılmalıyım!
- İlk olarak ne isterdin peki?
- Avrupa Birliği’nin ihtiyaçlarını sınıflandırmak
güç. Ancak, bugün, AB Dış İşleri Bakanı’yla
röportaj yapacağımızdan, uluslararası arenada
daha fazla etkiye sahip, ulsulararası krizlere
karşı harekete geçebilen ve ABD’yle iyi ortak
olabilen bir AB isterdim.
62
AB Dış İşle ri Bak anı yl a yapıl an h ayali
rö portaj…
Sayın
B akan’ım,
ETV Y’ ni n
ge nç
izle yicileri ne yö neli k hazırl amış ol du ğu
‘Federal
A vrup a
Bel ge seli’
için
bu
rö portajı yap mayı k abul e tti ğini z için si ze
teşe kkü r e derim. Size yönelt ece ğim ilk
soru ş u olac ak: A B, O rtak Dış P oli tik a ve
Güvenli k
al anı nda
ne den
ü st
dü ze y
temsilci ye ihti yaç du ydu?
- 1990’lardan őnce AB’de Avrupa’nın dış
ilişkilerinden sorumlu bir Komisyoncusu vardı.
1990’larda AB üyeleri Balkanlar’daki çatışma
karşısında etkili bir çalışma gösteremeyecek
kadar bölünmüş bir hal alınca Avrupa Birliği için
bir Dış İşleri Bakanı gereklilik halini aldı.
- Anc ak, AB’ nin ku rul uşu ndan bu yana
Avru p alı de vle tle r bir s avu nm a ve g ü ve nlik
poli tik ası
içi n
ort ak
çaba
sarf etm ek te dirl er.
İlk
de ne me
ol an
Avru p a Savunma Toplul u ğu (1954 ) t üm
de vle tle r t arafı ndan onaylanmış olm asına
ra ğm e n Fransı z P arl eme nt osu t arafı ndan
onayl anmadı ğı
içi n
başarısı zlıkl a
63
sonuçl anmıştı. Aynı yıl içe rsi nde dah a
sonra, gü ve nlik p oli tik ası ve s avu nm a
işbili ği için Batı A vru pa Bi rli ği ku rulmuş tu.
Güvenli k ve s avunm ayl a ilgili güçsü z bi r
org ani zas yondu ve 2000 yılı nda s on bul du.
1980’lerin
sonlarında
Doğu
Avrupa`da
komünizmin çökmesi ve ardından da 1990’ların
başlarında eski Yugoslavya’da meydana gelen
kanlı çatışmalar AB ülkelerinin daha ciddi bir
biçimde daha güçlü bir Avrupa dış politikasına
olan ihtiyacı gözden geçirmelerini sağladı. (1997)
Amsterdam Antlaşması, Avrupa seviyesinde bir
pozisyonun yaratılmasıyla birisinin dış işlerinden
sorumlu olmasını öngörmüştü. Bu şahsın sıfatı
‘Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek
Temsilcisi’ydi. Avrupa Birliği’nin uluslararası
konularda daha etklin bir rol oynayabilmesi için,
üye ülkelerin onayını alarak Avrupa adına
konuşabilecek bir sözcüye ihtiyaç vardı. Yavaş
yavaş, insanlar bu kişinin Avrupa’nın dış
ilişkilerinde yetkiye sahip olduğunu göreceklerdi.
Yüksek Temsilci pozisyonu Avrupa Dış İlişkiler
Komisyoncu’sunun
pozisyonuyla
paralellik
taşımaktaydı.
Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek
Temsilcisi pozisyonu, Avrupa Birliği’ni farklı kriz
64
durumlarında temsil etmesi için oluşturulmuştu
(mesela Makedonya gibi). Elde edilen olumlu sonuç
Avrupa’nın dış ilişkilerde daha güçlü bir rol
oynadığı ve oynayabileceği yönündeydi. Sonuç
olarak, (1997) Amsterdam Antlaşması’ndan sonra
yapılan her antlaşma ile Ortak Dış ve Güvenlik
Politika Yüksek Temsilci pozisyonu daha da
somutlaştı. Bu durum, Avrupa Anayasası`nda
sözkonusu pozisyonun aynı zamanda Avrupa
Komisyonu Başkanı yardımcılarından biri olacak
olan Dış İşleri Bakanı’yla değiştirilmesi önerisiyle
doruğa çıkmış oldu.
- O rtak Dış ve Gü venli k P oli tik a Yü kse k
Temsilcisi il e Dış İşl eri Bak anı ’nı n rolü
arasındaki f ark ne di r?
- Görevleri arasındaki fark çok belirgin değildir,
ancak, ifade ettikleri açısından, aynı zamanda
Avrupa Komisyonu’nun yardımcı Başkanlarından
biri olacak olan Dış İşleri Bakanı`nın ilerde Avrupa
dış ilişkişlerinde rol alacağı anlamına gelmektedir.
Hem Yüksek Temsilci hem de Dış İşleri
Bakanı üye ülkelerin kararlarına bağımlıydılar.
Dış İşleri Bakanı’nın görevi alabilmesi için tüm
üye ülkelerin oy birliğiyle bunu onaylaması
gerekmektedir. Bu da uygulamada üye ülke Dış
İşleri Bakanları`nın (Fransa, BK, İtalya vs) her ay,
65
bazen de daha sık bir araya gelerek, Yüksek
Temsilci’nin AB adına ilgileneceği konu üzerinde
karar alması demektir. Ancak bu kararların oy
birliği gerektirmesi, Yüksek Temsilci`nin bir
mutabakata ulşaşılması için çaba sarfetmesi
anlamına
gelmektedir.
Diğer
bir
değişle,
mutabakat yoksa, karar day ok, eylem de yoktur!
- Ne yazık ki, ü ye ülk ele rin fiki rle ri
birbi rle rinde n ç ok f arklı ol abiliyor ve
genel de de m ut abak at a varılam am ak t adır.
Yine
de
Anayas a t asla ğı
Dış
İşle ri
Bak anl arı Kons eyi ’ni n karar alm a yö ntemi
üze ri nde he rh angi bir de ğişikli k ö ne risi nde
bul unmadı. O y birli ği ilkesi ni muh afaza
etti, bu da Dış İşle ri B ak anları’ nı n ü ye
ülkele ri n is te kle rine ba ğımlı k al ac a ğı ve
etkili k ararl arı n alı nam ayac a ğı anlamına
gelir.
- Bu hassas bir konudur. Bazen oy birliği ilkesinin
gerekliliği bazı tarihi olgularla desteklenir.
Bazıları, sırf karar almak adına, herhangi bir üye
ülkenin fikrinin göz ardı edilmesinin veya
reddedilmesinin adil olmayacağını söylüyor.
Buna karşın, pragmatik yaklaşıldığı zaman
ise Konsey’in şu anki boyutu esas engel teşkil
eden nokta olabilir. Amsterdam Antlaşması
66
sırasında, Avrupa dış politika temsilcisi fikri
şekillendiği zaman Avrupa Birliği’nde sadece 15
üye ülke bulunmaktaydı. 15 dış işleri bakanı
arasında bir mutabakata varmak ise hala
makuldu. Ancak o zamandan bu yana Avrupa
Birliği genişleyerek 25 ülkeyi içine aldı ve yakında
da üye sayısı 27’ye ulaşacak. Hatta bu sayı daha
da artabilir. Bu kadar çok ülke arasında bir
mutabakata varmak imkansız değildir ancak, üye
devletler arasında uzlaşı sağlayabilmek için çok
fazla zaman sarfetmek gerekebilir bu da
Avrupa’nın olası bir uluslararası kriz karşısında
harekete geçmesini geciktirebilir ve AB dış
politikasını hem etkisiz hem de verimsiz bir hale
getirebilir.
Dahası, bu kadar ulus devlet arasında bir
uzlaşmaya varmak daha da zor olacak çünkü her
üye ülkenin kendi gelenekseş bölgesel dış
politikası bulunmaktadır.
- Tam olarak ne anlam a geli yor bu?
- Mesela, Belarus’ta meydana gelecek herhangi
bir çatışma Baltik Devletleri`ni çok yakından
ilgilendirirdi. Eğer aynı zaman içerisinde Doğu
Timor’da da çatışma çıkarsa, bu durum Portekiz
hükümetini meşkul eder, Baltik hükümetlerini
değil. AB’nin her iki bölgede de harekete
67
geçebilmesi için Konsey’den oybirliği ile alınmış bir
kararın çıkması gerekirdi. Bu durum, hükümetler
arasında yapılacak görüşmelerde çok fazla enerji
ve zaman alırdı. Dolayısıyla da Belarus ve Doğu
Timor’da atılıcak adımlar da gecikirdi. Bir başka
değişle, çatışma bölgelerindeki insanlar Avrupa’nın
bir karara varmasını beklerken büyük bedeller
öderşerdi.
‘Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek
Temsilcisi’ teriminin yerini alması önerilen Dış
İşleri Bakanı sıfatı bu kişinin görevini daha net
bir şekilde ifade ederdi. Ancak, bu yenilikle bile
üye ülkeler arasında oybirliğinin hala gerekli
olması ise sorun yaratmaktadır. Çoğunluk ilkesiyle
alınacak kararlar çok daha etkin olunmasını ve
Avrupa’nın uluslararası alanda sorunlu olan
bölgelerle başa çıkmakta daha verimli olmasını
sağlardı.
- Bi r Dış İşl eri B ak anı’na s ahip olmak
Avru p a’ yı fe de ral bi r de vl et ol maya
yakı nlaş tırı r mı ydı?
- Avrupa Birliği şu anda zaten işleyen bir
konfederasyondur. Bir Dış İşleri Bakanı’na sahip
olmak bir metafor veya sembol gibidir ve AB’nin
bir devlet olmaya yaklaştığı anlamına gelmez.
Federal bir devlet olmaya yaklaştığı anlamına
68
dahi gelmez. Sadece, Avrupa düzeyinde ulus
devletleri tarafından genel dış politikayla
ilgilenmesi
için
görevlendirilmiş
birisi
var
demektir. Bu da şu anlama geliyor: ABD veya
Rusya veya Çin dış politikayla ilgili bir konu
hakkında konuşmak istediklerinde endişelerini
iletebilecekleri biri vardır. Kissinger’in söylemiş
olduğu bir lafı anımsarsak: “Avrupa’yla temasa
geçmek istesem kimi arayacağım?”. AB Dış İşleri
Bakanı olduğu zaman telefona cevap verecek biri
bulunacaktı.
AB Dış İşlei Bakanı’nın federal bir AB’ye
doğru atılmış bir adım olarak görülebilmesi için
diğer konularda da bazı uygulamalara geçilmesi
gerekmektedir. Mesela, Dış İşleri Bakanı’nın
Avrupa Komisyonu Başkan yardımcılarından biri
olması gerekirdi. Ancak, Avrupa Komisyonu gerçek
anlamda bir hükümet değildir. Hükümeti olmayan
bir bakan Avrupa Birliği`ni federal bir devlete
dönüştüremez.
- E ğe r AB ge rçe k anl am da f e de ral bi r
birli k olmuş ol s aydı, ü ye devl etl eri n dış
işleri bak anları nın rolü ne olu rdu?
- AB federal bir birlik olmuş olsaydı, üye
devletler kendi dış işleri bakanlarına yine sahip
olacaklardı.
Onlar,
Avrupa
federasyonunu
69
oluşturan federe birimlerin bakanları olacaklardı.
Ancak, ülkeleri kendi rızalarıyla dış işleriyle ilgili
yetkilerinin bir bölümünü Avrupa Dış İşleri
Bakanı’na devredeceklerinden kendi yetki alanları
daha kısıtlı olurdu. Bu sebepten dolayı da
Avrupa’da, üye ülkelerin dış işleri bakanları ile
Avrupa Dış İşleri Bakanı arasında yetki dağılımını
net bir biçimde ortaya koyan başka bir belge
hazırlanırdı.
- AB Dış İşle ri B ak anı Bi rleşmiş Mille tle r
Güvenli k Konse yi’ nde A vru p a’ nın te msilcisi
ol arak ye rini al ac ak mı?
- Avrupa Birliği uluslararası konularla ilgili
Avrupa’dan tek ve net bir sesin çıkmasını
istiyorsa, Avrupa Dış İşleri Bakanı’nın BM
Güvenlik Konseyi’nde kalıcı bir sandalyeye sahip
olması gerekmektedir.
Ancak, durum biraz karışık. BM Güvenlik
Konseyi’nde veto hakkı bulunan 5 kalıcı üye ve
dönüşümlü olan 10 üyesi, yani toplam onbeş üyesi
bulunmaktadır. Güvenlik Konseyi’nde kararlar
çoğunluk ilkesyle alınmaktadır (onbeş oydan
dokuzu). Şu noktada karşımıza çıkan sorun ise,
hem kalıcı hem de dönüşümlü üyeler arasında
Avrupalı devletlerin bulunuyor olmasıdır.
70
- B M Gü ve nlik Kons eyi’ ni n beş k alıcı ü yesi
şunl ardı r: Çi n, F rans a, İ ngilt ere, R us ya
Fe de ras yonu (es ki Sovyetl er Bi rli ği’ni n
res mi
h alefi di r)
ve
Am eri ka
Birl eşik
Devl etle ri; Alm anya da k alıcı ü yele rde n
biri
ol maya
çalışı yor.
BM
Gü ve nlik
Konse yi’ nin k alıcı ü yel eri nde n i kisi, Frans a
ve İngilte re, aynı zam anda AB üyesi di rle r.
- Bugünkü yapısı itibarıyla Avrupa Birliği bir
federasyon değil, bir konfederasyondur. Bu
nedenle, Avrupa Dış İşleri Bakanı Avrupa
temsilcisi olarak BM Güvenlik Konseyi’nde yer
alamaz.
Federal bir birlik olarak AB’nin tüzel bir
kişiliği olurdu. Dolayısıyla, BM gibi uluslararası bir
organizasyonda AB’yi Avrupa Dış İşleri Bakanı
değil üye devletlerin dış işleri bakanlarının temsil
etmesi anlamsız olurdu. Bugünkü şartlar altında,
Avrupa hükümetleri uluslararası konularda bir
görüş üzerinde anlaşmaya varmak zorundadırlar.
- Yine bu nok tada ü ye hü küme tle r
arasında oybirli ği ilk esi bi r s oru n ol arak
karşımı za çıkı yor.
- Örneğin, Irak sorununda askeri müdahalenin
yasal olabilmesi için BM Güvenlik Konseyi’nde
71
bulunan
beş
kalıcı
üyenin
olumlu
oyu
gerekmekteydi. Biz AB’nin federal bir birlik
olduğu varsayımı üzerinden hareket ettiğimiz
zaman, BM Güvenlik Konseyi’ndeki AB temsilcisinin
öncelikle AB hükümetleriyle Birlik’in çizeceği yol
üzerinde anlaşmaya varması gerekirdi. Güvenlik
Konseyi’nin toplandığı yer olan New York’a
gitmeden önce Avrupa Dış İşleri Bakanı’nın 30
civarında
Avrupalı
hükümet
temsilcisi
ile
toplanması ve Irak’a yapılacak müdahalenin
gerekli olup olmadığı konusunda karar alması
gerekirdi. Harcanacak zamanı bir düşünün! Ancak,
çoğunluk ilkesiyle karar alma yoluna gidilirse
durum farklı olurdu. Çok daha az zaman harcanır
ve üye ülkelerin dış işleri bakanları’nın Irak’a
yapılacak
bir
müdahaleyi
destekleyip
desteklememe konusunda uyumlu ve zamanında
karar almalarını sağlardı.
- Avrup a dış poli tik ası nın baş arı sı, ü ye
de vle tle rin Avrup a Birli ği’ nin k arşıl aştı ğı
soru nl arl a baş a çıkm a ve ort ak atıl acak
adımlarl a onl ara çare bulm ada ne k adar
iste kli
ol du kl arı yl a
al akalı
gi bi
gö zük üyor. Devl etl er tek başları na da
harek et e de bilirle r anc ak, tüm devl etl eri n
72
birli kte h arek et e tme siyl e s oru nlarl a dah a
iyi baş a çıkılac aktı r.
- Bu çok doğru. Devletler birlikte hareket ederek
göç,
etnik
çatışmalar,
iklim
değişikliği,
küreselleşmenin
getirdikleri
veya
terrörist
ağlarının artan etkisi gibi konularla daha iyi
mücadele edeceklerdir. Günümüzde devletler
geleneksel anlamda savaşlarda ölen insanların
sayısı
gittikçe
azalmaktadır.
Günümüzdeki
çatışmalar genelde bir ülkedeki siyasi rejimin
çökmesinden veya terröist gruplar veya organize
suç örgütleri gibi unsurlardan kaynaklanmaktadır.
Her bölüm arasında net yetki ayrımları
bulunan, belirgin yatay katmanlardan oluşan ve
sağlam bir yapı içerisinde tüm bu katmanların
birlikte hareket edebileceği bir sistem olarak
düzenlenecek bir Avrupa Birliği bu sorunlarla
başa çıkmakta önemli bir rol oynayacaktır.
- Dah a ne t anl aşıl abilmesi içi n e ski
Yu g osl avya örne ği üzeri nde durm anı zı ric a
edece ğim. Avru p a o dö nem de bir Dış İşleri
Bak anı’ na s ahip ols aydı nasıl bi r t ut um
sergile rdi?
- Bu spekülasyonda bulunmamı gerektirecek bir
soru. Ama, burada hayali bir alıştırma yapıyoruz
73
nasıl olsa… Öyle olsaydı sanırım, duruma farklı bir
şekilde yaklaşılırdı.
Yugoslavya’daki olaylarla ilgili olarak
Avrupalı devletler oldukça bölünmüştü ancak,
Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilcisi
göreve getirildikten sonra gerginliği azaltmada
önemli bir rol oynadı. Tüm taraflara uygun olacak
bir çözüm veya düzenleme bulmayı başardı. Bu
da, bir ordusu olmamasına rağmen Avrupa
Birliği’nin sorunlu bir bölgede yapacağı etkinin
önemini ortaya koymuş oldu. Ancak, kabul
etmemiz gereken bir nokta vardır o da, gerekli
destek olmaksızın doğru insanı doğru pozisyona
getirirseniz bu iyi bir çözüm olmaz. Bu nedenle,
kısıtlı sayıda askere sahip olsa da, kriz
bölgelerine
müdahaleyi
kolaylaştıracak
bir
‘Avrupa Ordusu’ bulunmalıdır.
- Yine e ski Yug osl avya ö rne ği ü ze ri nde
du ru rsak, AB fe deral bi r bi rlik olm uş
ols aydı ç atışm a h angi yönde ile rle yec ek ti?
- AB’nin bugünkü düzeni içerisinde bile böyle bir
çatışmanın gerçekleşmesi çok küçük bir olaslıktır.
Aslında, AB’nin kurulma sebebi üye devletler
arasında olası savaşları engellemekti!
Birlik’in sınırları içerisinde herhangi bir
çatışmanın meydana gelmesi çok küçük bir
74
olasılıktır ve bunun bir çok sebebi bulunmaktadır.
Ben bu sebeplerin sadece bir kaçı üzerinde
durmak istiyorum: İlk olarak, Avrupa Birliği, çelik
ve kömür üretimi üzerinde bir Üst Otorite
oluşturarak savaş sanayisini kontrol etmeye
yönelik bir mekanizmayla yola çıkmıştı. Bugün ise
Birlik bir, kültürel topluluk, hatta çok kültürlü
bir topluluk olma yolunda ilerlemektedir. Bu
bağlamda bir çok farklı kültürden bireyin birbirini
tanıyabilmesi
ve
çok
kültürlü
Avrupa’nın
güzelliğini ve zenginliğini keşfedebilmesi için bir
çok program hayata geçirilmiştir. Ayrıca, Avrupa
Birliği’nin üyesi olan tüm devletler işleyen
demokrasilerdir. Bu da, onların savaşa gitmelerini
engelleyecek bazı ortak değerlere sahip oldukları
anlamına gelir. Avrupa kurumları, hem devletlerin
kendi çıkarları için bir arada çalışabilmeleri hem
de kendi aralarında anlaşmazlaıkları çözmeleri
için kurulnuştur. Bu amaç doğrultusunda Avrupa
Adalet Divanı kuruldu. Divan’ın görevi ABD
Federal Mahkemesi’nin devletlerin egemenliklerini
sınırlandırma göreviyle benzerlik taşımaktadır.
- Bu rada bi r p arante z aç arak şu nu s ormak
istiyorum. A vrup a A dale t Di vanı ü ye
de vle tle rin
ege me nlikle ri ni
nasıl
sını rlandırı r?
75
- Avrupa Adalet Divanı’nın üye devletlerin
egemenliklerini sınırlandırmasına somut bir örnek
vermek gerekirse: Eğer Avrupa Komisyonu çevre
politikası doğrultusunda atıklarla ilgili olarak bir
yasa tasarısı hazırlatır ve hem Avrupa
Parlementosu hem de Bakanlar Konseyi bunu
onaylarsa, tasarı bir AB yasası haline gelir (buna
‘direktif’ denir). Tüm üye devletlerin belirlenen
süre zarfı içerisinde bu yasayı uygulamaları
gerekir. Devletlerden herhangi biri bu yasayı
uygulamazsa, (sözkonusu devlete yapılacak bazı
idari
hatırlatmalar
sonrasında)
Avrupa
Komisyonu’nun bu devleti Avrupa Adalet Divanı
karşısına çıkarma hakkı vardır.
- Fe deral bi r A vru p a Bi rli ği nasıl ol u rdu?
- Avrupa Birliği federal birlik olmuış olsaydı,
kesinlikle bir hükemete sahip olurdu. Avrupa
Komisyonu bu rolü üstlenir ve Anayasa’da
belirtilen konularda yasama önerisi yapma yetkisi
olurdu. Şu anki Parlemento’nun ve Bakanlar
Konseyi’nin
oluşturacağı
iki
kabineli
bir
parlementosu olurdu ve kararlar çoğunluk
ilkesiyle alınarak hem karar alma sürecinin
verimli olması hem de Parlemento’da yapılan
tartışmaların
Avrupalı
vatandaşlara
açık
yapılmasıyla da şeffaflık sağlanmış olurdu. Hala
76
hazırda federal devlet mahkemesi gibi işleyen
Avrupa Adalet Divanı Avrupalı vatandaşların
getirecekleri davalara da bakabilirdi.
Bu
yüzyıl
içerisinde
Avrupalı
vatandaşların birbirlerini savaşarak öldürme
tehlikesi çok küçük hatta yok denecek kadar
düşük
bir
olasılıktır.
Bugünkü
tehlikeler
savaşlardan daha büyük boyutlara ulaşmıştır ve
işte bu noktada da federalizm çok önemli bir rol
oynayabilir: Devletlerin yalnız hareket etmelerini
engellemek için egemenliklerini kısıtlayarak
onların
yetkilerini
ulus-üstü
bir
yapıya
devrederek Avrupa Birliği bugünün önemli
tehliklereiyle
başa
çıkmakta
kapasitesini
güçlendirmiş olur.
- Avrup a Bi rli ği’ni n k arşı k arşı ya oldu ğu iç
ve dış soru nl ar nele rdir ve fe deral bi r
birli k olmuş ol s aydı bunl arın h angisi yle
dah a i yi baş a çı k abili rdi?
- Avrup Birliği karmaşık bir makine gibidir. İç ve
dış sorunları birer birer saymak bile başlı başına
güç bir iştir!
Bugün Avrupa Birliği’nin karşılaşmış olduğu
iç sorunlardan bazıları şunlardır: finansal
istikrarsızlık, işsizlik, göç, hoşgörüsüzlük… Üye
ulus
devletlerin
tek
başlarına
başa
77
çıkamayacakları
sorunlardan
bazıları
ise
şunlardır: tehdit edici terörist ağlar gibi devlet
dışı aktörler, kitle imha silahları, iklim
değişikliği…
Avrupa Birliği’nin bunları değştirmek ve
olumlu değişiklikler gerçekleştirmek için gerekli
kapasitesi vardır ancak, yeterli yetkiye sahip
değildir. Federal bir birlik olan bir AB bu
bağlamda çok daha güçlü olur ve demokratik bir
biçimde işlerdi.
- Sayın B ak anım,A B ile ilgili ve rmiş
ol du ğu nuz bu ilginç bilgil er içi n çok
teşe kkü r etm ek is te rim! Bi ze yap tırdı ğını z
be yin
jimnasti ğinden
dolayı
t eşek kü r
ederim!
ETV Y s tü dyoları na g eri dö ne rke n:
Belgeselimizin
inanamıyorum.
sonlarına
yaklaştığımıza
- Genç izleyiciler için belgesel ne zaman hazır
olacak?
- Bir ay içinde hazır olur. Yani hazırlayıp ETVY
televizyonunda yayınlamak için tam bir ayımız
var.
78
- Bu belgeseli neden Avrupa federalizmiyle ilgili
yapmak istedin? Aslında ilginçti ama neden AB’nin
ulus-devletleriyle ilgili bir belgesel yapmadın?
- İlk olarak, Avrupa Birliği karmaşık bir yapıdır
ve bu karmaşıklığı oluşturan unsurlardan birini
çıkarırsan bile, geri kalan unsurları göz ardı
edemezsin. Sadece farklı bir açıdan analiz etmiş
olursun. İkincisi, neden Avrupa Birliği’nin ekinomik
projesine değil de daha yavaş ilerleyen siyasi
projesine odaklanmayalım?
- Yani bu röportajları yapmaya sen kendin mi
karar verdin?
- Evet, insiyatif kullandım ve daha sonra da
ETVY’de bizim bölümdekilerin bazılarıyla bunu
konuştum.
Çok
iyi
bir
fikir
olduğunu
düşünmüşlerdi ve işte buradayız; neredeyse
bitirdik bile.
- Neye dayanarak Avrupalı gençlerin bu konuya
ilgi göstereceklerini düşündün?
- Çoğu Avrupalı gencin okul dışında yaptığı bir çok
aktivite vardır. Siyaset bu aktivitelerin bir
parçası olmasa da, dünya siyaseti onlara alışıla
gelmiş zarif görünüşü ve karmaşık söylemleriyle
sunulmuş olsaydı, bu durum bir çok insanı bu
79
konuyu görmezden gelmeye iter ve daha sıcak
gözüken diğer aktivitelere yönelmelerini sağlardı
diye düşünüyorum.
- Bu röportajlardan neler öğrendin?
- Hayal edebileceğimden çok daha fazlasını
öğrendim! Ne düşünüyorum biliyor musun? Keşke
tekrar bu röportajları yapabilsek!
- Bence de. Ancak, çok fazla çalışma gerektirdiği
konusunda sanırım benimle hemfikirsin.
- Peki ya sen? Sen bu röportajlardan neler
öğrendin?
- Çok şey
ise beyin
durduk ve
bir Avrupa
öğrendim! En çok hoşuma giden kısım
jimnastiği yaptığımız kısımdı. Biraz
hayal etmeye çalıştık… Kafanda nasıl
canlandırdın?
- Benim hayalimdeki Avrupa mı? Ben, kültürel
çeşitliliğe hoşgörüyle bakan ve eski nesillere
saygılı olan, yeni nesilleri düşünen ve gençleri
seven güçlü bir Avrupa hayal ediyorum!
80
81
Sonsöz
Florina-Laura
Neculai,
genç
jenerasyona Avrupa federalizminin anlamını
ve önemini anlatmak için çok orjinal bir yol
seçti. Röportajları, didaktik hatta sıkıcı
olabilecek bir konuya dinamizm katmaktadır:
Avrupa Birliği’nin dünü, bugünü ve yarını.
AB’nin büyüyen federalleşme süreciyle ilgili
açık ve canlı bir anlatıma ihtiyaç vardı. Bu
bağlamda,
federal
toplumların
temel
değerlerini, ilkelerini ve deneyimlerini
hatırlamakta yarar var. Özellikle merkezi
yönetime sahip ülkelerde federasyonun
doğasıyla ilgili bilgisizlik aslında çok şaşırtıcı.
Bu durum, Hollanda’da Avrupa Anayasası’nın
onaylanıp onaylanmamasıyla ilgili tartışmalar
sırasında ortaya çıktı: Argümanlardan bir
tanesine göre anayasal antlaşmanın Hollanda
halkının varlığını tehlikeye attığıydı. Tam
tersine, Federal Birlik üyelerini hem muhafaza
eder ve korur hem de kimliklerini ve
özerkliklerini himaye eder. Buna verilecek en
iyi örnek, yüzyıllar boyunca Kantonlar’ının
82
özerkliğini korumuş olan İsviçre federal
devleti örneğidir. Röportajlar, başlıca federal
ilkelerden
birinin
hem
karar
alma
mekanizmasındaki özerklik ve katılım
arasındaki hem de Birlik ile üyeleri arasındaki
denge olduğunu göstermiştir.
Florina-Laura Neculai’nin sunumuna
eklemek istediğim iki husus bbulunmaktadır.
İlki, kültür ve federalizm arasındaki ilişki ile
Avrupa’daki temel ilke ve değerler arasındaki
ilişkidir. İkincisi ise, yüksek teknolojiyle ilgili
olarak gelecekte olacak olanları görebilmedir.
Geçmişte bir ulusun ya da toplumun
yaratılması hakimiyet altına almaya bağlıydı,
bunun tersine Avrupa federasyonu ise egemen
devletlerin kendi iradesiyle bir araya gelmesine
bağlıdır. Bu da, hem insanların hem de
özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi
değerlerin tanınması anlamına gelmektedir.
Avrupa federasyonunun kuruluşundaki diğer
bir önemli nokta ise ortak olan ve çok çeşitlilik
taşıyan kültürdür. Ortak payda ve ortak
değerleri ifade eden çeşitlilik, federalizimin
ruhu ve doğasıyla örtüşmektedir. Avrupa
83
Anayasa’sının bu ihtiyacı “çeşitliliğinde
birleşmiş” ifadesiyle belirtmiş olması şaşırtıcı
değildir. Bu ifade İsviçre’nin kullandığı “union
dans la diversité” ifadesinin karşılığıdır.
Federalizm kelimesini kullanmadana veya
Birlik’in federal bir yöntemle işleyeceğinden
bahsetmeden Anayasa federalizmin mottosu
olan bu ifadeyi Madde IV-1’de Birlik’in
sembolleri olarak kabul etmiştir.
Denis de Rougemont federalizmin
ilkeleri ve yararlarıyla ilgili tanımlara iki
önemli husus ekledi. Bunları unutmamakta
yarar vardır: yetki ikamesi ilkesi ve Avrupa
federasyonu içerisinde bölgeler. Avrupa
Birliği’nin geleceği için vurgulanması gereken
bir nokta vardır o da: federal yaklaşım esnek
ve yaratıcı formülleri sayesinde olağanüstü
teknolojik devrim ve büyük kitleler tarafından
bilgisayarların ve farklı iletişim araçlarının
kullanılmasıyla ilgilidir. Teknolojik devrimin
sonucu olarak farklı şekillerde organize
edilmiş ve gelişmiş toplumların karmaşık
gerçekleriyle başa çıkmak mümkündür. Farklı
katmanlardan oluşan Avrupa hem belediyeler
84
gibi en küçük, hem de bölgeler ve devletler
gibi daha büyük ve karmaşık birimleriyle
entegrasyonu kucaklar ve daha etkileşimli
federal bir çerçeveye doğru gider. Daha
1980’lerin başlarında Denis de Rougemont
ileriyi görerek federalizmin karmaşık bir
yapıya sahip olduğunu ve bölgelerle
bilgisaylarla ilgili olduğunu söylemişti.
Bugün, internetin ve diğer iletişim
araçlarının
demokratik
ve
federal
sistemlerimizi etkilediklerini ve etkilemeye de
devam edeceklerini biliyoruz. Gençler, gazete
okumaktansa internete girmeyi tercih ederler.
Hem internetin hem de televizyonun
toplumumuz
üzerinde
ve
gelecekte
toplumumuzun işleme şekliyle ilgili artan bir
etkisi olacaktır.
Değişik sebeplerden dolayı şu andaki
ve gelecekteki en önemli ihtiyaçlardan biri
eğitimdir. Mesela, tarih, coğrafya ve çevre
konuları daha geniş bir Avrupa perspektifinde
verilmelidir. Yurttaşlık dersi ilkokullardan
tutun da üniversitelere kadar uygulanmalıdır.
85
Aslında bugün, Avrupa Birliği’ni en çok
meşkul eden konulardan biri hem vatandaşlarla
hem de onların örütleriyle iletişim kurabilme
ve diyalog geliştirebilmektir. Bununla beraber,
bilimi ve bilimsel olarak akıl yürütmeyi
anlatan yeni bir yöntem ilkokullarda
verilmektedir. İki Nobel Ödül’lü Fizikçi, Leo
Lederman ve Georges Charpak yaptıklar
deneylerle bilimde yeni bir yaklaşım yarattılar.
Böylelikle,
çocuklar
hipotezleri
nasıl
oluşturacaklarını ve sonrada kanıtlayacaklarını
öğrenmektedirler. Sonuç olarak çocuklar grup
çalışması anlayışını edinerek, toplu olarak,
argümanlara ve gerçeklere dayalı tartışabilme
ve diyalog kurabilme yetilerini geliştiriyorlar.
Görüldüğü gibi, bu sadece geleneksel eğitimde
bir devrim değil, aynı zamanda da karşılıklı
saygı ve takdir çerçevesinde demokrasiyi
öğretmektedir. Bu yaklaşımın okullardaki, ve
daha sonra da toplumdaki, şiddet ve
çatışmaları da azaltması umud edilmektedir.
Bu, çok etnikli, dilli ve dinli özelliğe sahip
Avrupa toplumları için çok önemlidir.
Bana göre eğitim, değerler ve ilkeler
86
Avrupa`daki yeni federal arayışın temelini
oluşturmaktadır. Florina-Laura Neculai’nin bir
sonraki kitabının Avrupa`nın federal geleceği
için çok önemli olan sorular üzerinde
yoğunlaşacağından eminim.
Prof. Dusan Sidjanski
87
DEĞERLENDİRME FORMU
Kitabı okuduğunuza göre olumlu ya bda olumsuz
yorumlarda bulunabilir, soru sorabilir ya da
hepsinden
önemlisi,
bişeyler
eklemek
isteyebilirsiniz!
Projeden
kaynaklanan
kısıtlamalara tabi olmayacak ikinci basımın daha
iyi olabilmesi için lütfen yorumlarınızı bizlere
ulaştırmaktan çekinmeyiniz.
[email protected]
Bu kitap aynı zamanda internetten herhangi bir
ücret ödemeden de indirilebilir. Kitap, Avrupa
Federaller Birliği’nin sayfasında da bir çok farklı
dilde mevcuttur.
www.federaleurope.org
Değerlendirmelerinizi almak için sabırsızlanıyorum!
Florina-Laura NECULAI
88
Download