Florina-Laura N ECULAI Federal Bir Avrupa N asıl Olurdu? Genç Nesil İçin Beyin Jimnasti ği Çeviren: Fatma TUNA 1 Bu kitap projesi, Avrupa Federaller Birliği’nin (UEF) teknik desteği ve bilgisiyle yazılmıştır. Proje, Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilmiş ancak onun fikirlerini yansıtmamaktadır. © 2005 Florina-Laura Neculai Basım Yeri: Mechelse Drukkerijen Maanstraat 8, B-2800 Mechelen Tel: + 32 (0)15/ 203519 Fax: + 32 (0)15/216334 www. medru.be 2 “Avrupa Birli ği’ndeki katmanlar bir kekteki katmanlar gibi olmalıdır. Bunlardan bir tanesi eksikse kek gerçek tadını yitirir.” 3 Teşekkür Bu kitabın basılmasına katkıda bulunan bir çok insana burada teşekkür etmem ve herkese burada yer veremeyeceğim için birçoğundan da burada özür dilemem gerekmektedir. Yapmış oldukları teknik ve bilgi yardımından dolayı Avrupa Federaller Birligi`ne (UEF), Flaman Gençlik Ajansı`na (JINT) ise sağlamış oldukları krediden dolayı teşekkür etmek isterim. Bu kitabın taslağını okumayı kabul edip önerileriyle geliştirilmesine yardımcı olan Prof. Dusan Sidjanski, Prof. Giuliano Amato, Dr. Gilbert Casasus, Prof. Tanguy de Wilde, Richard Laming, John Parry ve Prof. Sergio Pistone’ye teşekkür ederim. Aynı zamanda, bu proje çerçevesinde siyaset üzerine yapmış olduğumuz ilginç konuşmalardan dolayı Steven Everts, Fabrice Filliez ve Charis Xirouchakis’e teşekkür ederim. 4 Federal yapıya sahip bazı ülkelerle ilgili materyaller sağlayan Simone Burkhart, Kristina Weich Hondrila, Iulius Hondrila ve Beat Späth’a teşekkür ederim. Çok sevgili arkadaşlarım Joan, Tom, Anna, Nick, Brad ve Michael`a bu proje boyunca bana göstermiş oldukları destekten dolayı teşekkür ederim. Bu metni okuyup redakte etmeyi kabul eden Nancy Norris`e inceliğinden dolayı teşekkür ederim. Paule Dierens`e de teşekkürlerimi buradan iletmek isterim. Son olarak da, annem ve babam, Maria ve Stefan’a bana verdikleri sevgi, güven, ve göstermiş oldukları destek ve teşvikten dolayı teşekkür ederim. 5 İçindekiler Önsö………………………………………….7 Giriş……………………………………….…….12 Birinci Bölüm: Avrupa Birliği Başkanı’yla Yapılan Hayali Röportaj……………………………………..14 İkinci Bölüm: Avrupa Hükümeti Başkanı’yla Yapılan Hayali Röportaj……………………………………..45 Üçüncü Bölüm: Avrupa Birliği Dış İşleri Bakanı’yla Yapılan Hayali Röportaj..............................................62 Sonsöz............................................................82 Değerlendirme Formu..................................88 6 Önsöz Şimdi, federalizm üzerine yazılan yazılar arasında şimdi kısa, yalın ve net bir metin bulunmaktadır. Genç bir yazar, “Federal Bir Avrupa Nasıl Olurdu?” sorusuna genç okuyucular için cevap bulmaya çalışmaktadır. Avrupa siyasetinin gerçeklerinden alınmış sayılan üç hayali karakterle yapılan röportaj aracılığıyla yazar Avrupa federalizmiyle ilgili yazılara bir orjinallik ve dinamizm katmaktadır. Yazar, pratik bir yaklaşımla, federalizmin ne olduğunu anlatır: Genç Avrupa Televizyonu için çalışan genç bir muhabir ve kameraman tarafından gerçekleştirilen bu röportajlar Avrupa fedelarlizminin tarihin derinliklerine dek uzanışını ve zaman içerisinde geçirmiş olduğu evrimi anlatır. Kitap, Avrupa’nın yürütmüş olduğu eğitim, işsizlik, sağlık ve tüketici koruma gibi politikalara belli başlı örnekler vererek, Avrupa’nın federal bir devlet yapısına dönüşmesiyle nelerin değişeceğini açıklamaya 7 çalışır. Aynı zamanda da federal bir Avrupa Birliği’nin uluslararası arenada sahip olacağı gücü anlatır. Bunun yanında, federal bir Avrupa Birliği’nin avantajlarını argümanlarla ortaya koyuyor ve böyle bir modeli onaylayıp onaylamama kararını genç okuyuculara bırakır. Böyle bir kararın genç nesilden gelmesi çok büyük bir memnuniyetle karşılanacaktır! Avrupa’nın karmaşık sorunlarını ve federal yapıya sahip bir Avrupa Birliği’nin yararlarını vatandaşlara açıklamakta genç insanların aktif rol almaya teşvik edilmeleri gerekmektedir. Avrupa Birliği çerçevesinde federal vizyonu ‘sokaktaki insanın’ anlayabileceği şekilde anlatılmalıdır. Bu kitabın amacı budur ve kitap sözkonusu amacı gerçekleştirmektedir. Ancak böyle bir insiyatifin daha fazla siyasi adımla elele devam etmesi gerekmektedir. Birçok Avrupalı vatandaş bugün karşılaşmış oldukları işsizlik gibi sorunları çözmekte AB’nin yetersiz kaldığını düşünmektedir ve bu nedenle de Avrupa Birliği bugün bir krizin içinde bulunmaktadır. Avrupalı vatandaşlar 8 Avrupa siyaseti hakkında daha fazla bilgilendirilmeli ve daha fazla katılım göstermelidirler. Anayasayla ilgili tartışmalar devam etmeli ve vatandaşlar da aktif olarak bu tartışmalara katılmaladırlar. Avrupa’yı destekleyen herkes ve Avrupa Anayasası’nın lehine oy kullanan herkes - zaten üye ülkelerin ve AB nüfusunun çoğunluğu bu yönde evet oyu kullanmışlardı- Avrupa Anayasası için ortak bir mücadele vermelidirler. “Düşünme dönemi” sessizlik değil, daha fazla eylem gerektirmektedir. Avrupa projesinin devam edebilmesi için işbirliği içinde atılacak adımlar gereklidir. Avrupa Komisyonu’nun vatandaşlarla olan iletişimini geliştirmeye yönelik “D Planı” (demokrasi, diyalog ve tartışma) ancak Avrupalı vatandaşların desteğini almasıyla başarıya ulaşabilir. Diğer taraftan, vatandaşları Avrupa’yla ilgili karmaşık sürece dahil etmek çok zordur. Ancak, daha fazla yetkinin bölgelere ve yerel otoritelere devredilmesiyle vatandaşlar Avrupa’yı daha iyi kavrayabilir ve federalizmi daha aktif bir biçimde tecrübe 9 edebilirler. Avrupa Birliği’ni federal bir geleceğe götüren sürecin genç nesli de içine alması gerekmektedir. Birleşik bir Avrupa’nın sunacağı avantajları anlamalarını sağlamalıyız. Alt başlıkta da belirtildiği gibi, “Federal Bir Avrupa Nasıl Olurdu?” başlıklı kitap genç neslin bunu hayalinde canlandırmasını sağlayacak bir beyin jimnastiğidir. Aynı zamanda da federal bir Avrupa’nın nasıl olabileceğiyle ilgili kısa, dinamik ancak bilgilendirici bir metin okumak isteyenler için yararlı ve ilham veren bir kitaptır. Dr. Friedhelm FRISCHENSCHLAGER Genel Sekreter Avrupa Federaller Birliği 10 Giriş Bu görmüş olduğunuz kitap, akademik dille yazılan kitapların ancak kısıtlı bir kitleye ulaştığına ve gençlerin sözkonusu alana (ki burada siyasetten bahsediyoruz) olan ilgilerinin azalmasına yol açtığına dair uzun yıllar boyunca muhafaza ettiğim kanının bir sonucudur. İyi siyasi argümanlar çoğunlukla hem siyaset okuyanların hem de konuya ayıracak zamanı ve ilgisi olanların anlayabileceği şekilde yüzlerce sayfada, karmaşık bir dille uzun uzadıya tartışılır. Ben de kendime şu soruyu sordum: İçinde kaybolmanın çok kolay olduğu bu siyasi bilgi labirentinde genç insanlar ne olacak? Avrupa Komisyonu’nun Gençlik Programı’nın bir parçası olan bu kitap projesi yaşları 15 ile 30 arasında değişen gençlere genel olarak federalizim kavramını ve özellikle de Avrupa federalizim kavramını anlatmayı hedeflemektedir. Daha kolay anlamalarını sağlayabilmek için metin bir diyalog şeklinde sunulmuştur. Kitap üç hayali diyalogdan oluşmaktadır. İlk bölüm, Avrupa Birliği Başkanı’yla yapılan görüşmedir ve federalizmin ne olduğuyla ilgili genel bilgi verir. İkinci bölüm da hayali bir 11 diyalogdur ve Avrupa Hükümeti Başkanı’yla yapılan görüşmeyi içerir. Bu görüşme, Avrupa’daki federal sistemin vatandaşların günlük yaşamı üzerindeki etkisini anlatır. Üçüncü bölüm ise Avrupa’nın Dış İşleri Bakanı’yla yapılan görüşmedir. Bu bölüm de uluslararası siyasette birleşik bir Avrupa’nın potansiyel gücünü ortaya koyar. Bu kitabı gençler için daha çekici bir hale getirmek için tüm röportajlar Genç Avrupa Televizyonu (ETVY) dediğim bir televizyon kanalı için çalışan genç bir muhabir ve kameraman tarafından yapılmıştır. Bu kitap projesi benim için bir egzersiz oldu ve diğer bir çok şeyin yanısıra, yalın bir dille argümanlar oluşturmanın akademik dil ve tarz kullanarak argüman oluşturmaktan daha zor olduğunu öğrendim. En zor kısım ise olabildiğince fazla gencin hem bu süreçte hem de ortaya çıkacak olan üründe yer almasını ve bunlardan yararlanmasını sağlayacak şekilde projeyi hazırlamaktı. Kitabı yabancı dili o kadar da iyi olmayan ve olabildiğince geniş bir genç kitleye ulaştırabilmek için kitabın diğer dillere çevrilmesi gerekti. Bu da, yabancı diller bölümlerinde öğrenci olan gençlere kendi ana dillerine çeviri yapmada egzersiz yapma 12 şansı tanıdı. Bu kitabı çevirmek için gönüllü olan gençlere teşekkür etmek istiyorum. Umarım bu kitap, gençlerin federal bir Avrupa’nın nasıl olacağını ve getireceği yararları hayallerinde canlandırmalarına yardımcı olacaktır. İyi okumalar! Florina-Laura NECULAI 13 BİRİNCİ BÖLÜM Avrupa Birliği Başkanı’yla Yapılan Hayali Röportaj Genç A vrup a T ele vizyonu’ ndan (E TV Y) bi r muhabi r ve k ame ram an Avrup a Birliği Başk anı ile bir rö p ort aj ge rçe kleşti rme k için s tü dyodan ayrılı yorl ar… - Neye ihtiyacımız olduğuna bir an önce karar verir misin lütfen! Röportaja zamanında yetişmek istiyorsak, şimdi yola çıkmamız lazım. - Her zaman iki ayağımı bir pabuca sokuyorsun! - Bir süredir birlikte çalışıyoruz ve bazen gereksiz olmasına rağmen iki ayağını bir pabuca soktuğumu itiraf ediyorum, ancak bu seferki çok önemli. - Tamam yapıyoruz? tamam, bugün kiminle röportaj - Avrupa Birliği Başkanı’yla!!! - Hmm, anladım. Sanırım ışıklarla ilgilenmesi için birini getirsem iyi olacak. 14 - İyi fikir ama lütfen acele et. - Sorularını hazırladın mı? - Sence? - Hmm, bir süredir birlikte çalışıyoruz ve bazen sorularının önceden hazırlanmış gibi gelmediğini söyleyebilirim. - Ben arabayı getireyim! Sorularıma gelince, onları dikkatli bir biçimde hazırladım...en azından bu sefer öyle. - Biliyordum! Avrupa Başkanı için değil mi?! Sorularına bakabilir miyim? - Sürpriz olmalarını tercih ederim. - ‘Sürpriz’ mi?! En azından birazcık olsun bana ipucu veremez misin? Ne hakkında soru soracaksın? - Aslında, bu hafta gerçekleştireceğimiz üç röportaj için üç farklı soru dizisi hazırladım. Gelecek ay hazırlayacağımız belgesel için malzemenin hazır olması gerekiyor. İlk bölümde Başkan’a genel anlamda federalizm ve özellikle de Avrupa federalizmi hakkındaki fikirleriyle ilgili sorular soracağız. İkinci bölümde Avrupa 15 Hükümet Başkanı’na sorular yönelterek federal bir Avrupa’nın Avrupalı vatandaşların ve gençlerin günlük yaşantıları üzerinde yapacağı etkiyle ilgili görüşeceğiz. Üçüncü bölümde ise sorular Avrupa’nın uluslararsı siyasetteki şu anki gücüyle ilgili olacak. Bu soruların cevaplarını alabilmek için de Avrupa Dış İşleri Bakanı’yla görüşeceğiz. Avru p a Birliği başlıyor… B aş kanı’ yl a rö portaj Sayı n B aş kan, Ge nç A vrup a Tele vizyonu’ nu n (E TV Y) A vru pa Bi rli ği ve fe de rali zm ü ze rine yap ac a ğı belg es elin bi r parç ası ol ac ak ol an bu rö portajı yapm ayı kabul e tti ği niz için si ze ç ok t eşek kü r ederim. İlk ol arak, ‘fe derali zm’ k avramı nı bizl ere açı klamanı zı ric a e de re k sorul arım a başl am ak is tiyorum. - Öncelikle, bu röportajı gerçekleştirmek için yapmış olduğunuz davetten dolayı sizlere teşekkür eder, Avrupa federalizmi hakkında konuşmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Avrupa’nın bütünleşme sürecinin, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşma süreciyle 16 kıyaslandığı zaman çok uzun bir süreç olduğu görülür. Uzmanların karşılaştığı ilk zor görev federalizm kavramının tanımlanmasıydı. Ancak, hala herkesi tatmin edecek bir federalizm tanımı mevcut değildir. Federalizmi tanımlayan unsurlar siyasi ve felsefi yazılara saçılmış durumdadır. Bu da terimle ilgili yalın ve kapsamlı bir tanımın oluşturulması işini güçleştiriyor. Bu nedenle, ‘federalizm’ yeni bir ideoloji veya politik teori ya da bir yönetim biçimi veya daha basit bir deyimle, yeni bir fikir veya kavram olarak tanımlanıyor. Federalizmle ilgili görüşler ne kadar farklı olursa olsun, hepsinde de ortak olan ve vurgulamak istediğim bazı hususlar vardır. Bunlardan ilki, terimin Latince ‘foederis’ (anlaşma) anlamına gelen kelimeden geliyor oluşudur. Federalizmle ilgili ortak olan noktalardan ikincisi ise savaşlardan kaçınılması ilkesidir: liberal, demokratik ve sosyal ideolojilerin devletler arasında savaşları engellemeye yönelik önlemleri sağlayamamasından dolayı federalizm sürdürülebilir barış için ‘ideolojik umutlardan’ biri olarak düşünülmüştü. Üçüncü ortak nokta ise federalizmin çok kültürlü bir yapının organizasyonu olarak tanımlanmasıdır. Bu tanıma göre sözkonusu çok kültürlü yapı içerisinde yer 17 alan her bileşenin kendi hükümeti, kendi yetki alanları ile merkezi hükümete devrettikleri bazı yetkiler bulunmaktadır; böylelikle, ulus-üstü olan bu hükümet ilgili alanlarda atacağı adımlarda meşruluk kazanmış olur. - Ge nel anl am da kabul gö rm üş bi r fe de rali zm t anımı yoks a, nasıl ilk ele rini n bazıl arını açıkl ayabili yorsu nu z? - Federalizm, özerklik ve katılım arasında etkin bir denge kurmayı amaçlar. İlkeleri arasında demokrasi ve insan haklarına saygı, çeşitlilik ve hoşgörü, çoğulculuk ve özerklik, verimlilik ve katılım bulunmaktadır. - Bu if adele ri biraz aç manı z müm kü n mü ace ba? - Federalizmin sadece dört ilkesi üzerinde durmak istiyorum: çeşitlilik ve hoşgörü, verimlilik ve katılım. Daha detaylı anlatmak gerekirse, federalizm, hem toprağın bütünlüğünü hem de üzerinde yaşayan insanları koruyan, kurumsal bir çerçeve içinde farklı kültürlere sahip toplumların birarada yaşadığı bir bölgenin organizasyonunu anlatan bir kavramdır. Böyle bir yapının düzgün bir şekilde işleyebilmesi demek, yetkilerin ulus- 18 üstü ile bölgesel, ulusal ve yerel düzeyler arasında paylaşımının yapılması anlamına gelir. Bu da, daha fazla verimlilik ve alınan kararların yerel unsurlara saygı göstermesi anlamına gelir. Çok katmanlı bir siyasi yetkinin varlığı, hükümetin farklı düzeylerine vatandaşların daha fazla katılım göstermesini sağlayabilir. - ...??? - Örneğin, eğer Avrupa Birliği federal bir birlik olmuş olsaydı, sınırları içerisinde herbiri farklı kültürlere sahip ancak demokratik devletler olan Fransızlar’ı, Almanlar’ı, Finliler’i, İtalyanlar’ı vs bulunduruyor olurdu. Aynı sınırlar içinde yaşamak, insanlara birbirlerini tanıma, farklı kültürleri daha iyi anlama ve onlara karşı daha hoşgörülü olma olanağını tanır. Tüm bu farklı kültürlere sahip gruplar, kendi hükümetlerine sahip (Fransızlar’ın kendi hükümetleri, Almanlar’ın vs kendi hükümetleri vardır) kendi halkları için kararlar alan ve yöneten demokratik devletleri oluştururlar. Fransızlar’ı, Almanlar’ı, Finliler’i vs temsil eden ulus-devletler yetkilerinin bir bölümünü genel çıkarlar (Avrupa’nın çıkarları) doğrultusunda yönetecek ve kararlar alacak olan bir başka hükümete (Avrupa Hükümeti’ne) devrederlerdi. 19 İkinci hükümet ‘ulus-üstü’ adını alır çünkü ulus-devletlerin üzerinde olan bir yapıdır. Hiyerarşik anlamda üstün değildir. Ulus düzeyinde değil Avrupa düzeyinde bir yetkisi vardır. Ulusüstü özelliği, Avrupa düzeyinde aldığı kararlarda bağımsız olması ve kararlarının ulusal düzeyde alınan kararlar karşısında öncelikli olmasından kaynaklanır. Bu durum, üye ülkelerin egemenleğinin kısıtlanması, daha doğrusu, ulusüstü Avrupa düzeyinde daha iyi çözümlenecek konularda egemenliklerin paylaşılması anlamına gelir. - Sanı rım, t opl um un f arklı k atm anl arında ye tki al anl arı nı n p ayl aşılm ası daha başk a avantajl ar da ge tiri r: İlk ol arak, A vrup alı vat andaşl ar s orunl arını e n kı sa zam anda dile geti rme k ve ç özümle nmel eri ni sa ğl am ak için en yakı n me rci ye başvu rac aklar. İkinci olarak, f arklı ye tki katm anl arını n bul unm ası deme k, bu katm anl arda bir ç ok ins anı n ç alışıyor ol du ğu ve dol ayı sıyl a da siyasi s oru nl arı n dah a ge niş k aps amlı bi r bakış açısıyl a ele alındı ğı ve vat andaşl arı n da k arar alm a sürecine daha f azla k atılım g öst erdi ği varsayımı nı g eti rir. 20 - Bu varsayım aynı zamanda daha fazla bürokrasi anlamına da gelebilir, bu nedenle de aslında olay o kadar da basite indirgenmemelidir. Ama, genel olarak varsayımınız doğrudur. - Fe de rali zm s adec e modern zam anl arda mı uyg ulanmış tır yoks a insanlık tarihi ne bakıl dı ğı zaman ö rne kle rine ras tlanıl abilir mi? - Uygulama olarak Greko-Roman döneminde federal yapının var olduğu görülmektedir. Yunan şehir devletleri (polis) kendi rızalarıyla konfederasyon çatısı altında bir araya gelimişler ve birbirlerini koruyarak ortak çıkarlarını müdafaa edebilmek ve aynı zamanda da birbirleri arasında çıkabilecek olası çatışmaları önlemek için ortak kurumları vardı. Sözkonusu şehir devletleri, konfederasyonların oluşturulmasını teşvik eden imparatorluğun içinde kendi özerkliklerine sahiptiler. İsa’dan önce 3. yy’da bu tarz yönetimsel yapıların varlığından sözedilmektedir. Yine aynı dönemde Yunan etkisiyle Asya Minörü’ndeki topluluklardan birtanesi federal bir Anayasa ve her şehrin nüfusuna orantılı olarak parlementoda sandalye bulundurduğu federal bir meclis oluşturdu. 21 Romalılar döneminde sözde Latin Birliği kuruldu. Bu birlik aynı zamanda insanlar arasında ‘foedus’ denilen ve aynı zamanda ‘federalizm’ kelimesinin türediği kelime olan bu anlaşmaya dayanmaktaydı. Romalılar, yenilgiye uğrattığı halklarla kontrat gibi olan anlaşmalar imzalıyordu. Bu anlaşmalar Roma`nın yetkisini meşrulaştırmaya yönelikti. Teoride… ...ışıklardan biri bozulu r ve e kibi n t ami r etme k için bi raz zam ana ihtiyacı olu r. Kıs a bir sü re s onra röp ort aja dvam ederl er. Baş k an şö yle de vam e der… Teoride, bu tarz yapıların yankısı Roma yıkıldıktan sonra bile sürdü ancak bu bağlamda ilk önemli adım 17.yy`da 30 Yıl Savaşları`nı bitiren Westphalia (1648) antlaşmasıyla atılmış oldu. Bir halkı yönetmenin en iyi yolunun federal bir devlet mi yoksa merkezi bir devlet mi olduğu yönündeki tartışmalardan dolayı federalizm kavramı ilk defa resmi olarak tanımlanmaya başlandı. Alman Johannes Althusius, insanların kendi iradeleriyle katıldığı siyasi yapıya dayalı bir sistem öngördü. Aynı zamanda da, Jean Bodin egemenliğin bölünmez olduğu, merkezi veya üye devetler düzeyinde yer alabileceği ancak federalizmde olduğu gibi paylaşılamayacağı fikrini 22 içeren bir merkeziyetçilik teorisi geliştirdi. Bu teorisi birçok Avrupa devletinde 20. yy`ın ortalarına kadar batı siyasi düşünce akımını etkiledi. - Anc ak yine de fe de ralizm te orisi Almanya, İs viçre gi bi bazı batı A vrup a ülkele ri nde h ayatt a k alabil di. Bu nu nl a be raber, ABD ’de h ayatt a k alarak burada ye ni oluş uml ara ilham k ayna ğı ol maya başladı. Bir yüz yıl sonra ge rcekl eşe n Ame rik an De vrimi ile ort aya çık an Ame rik an fe derali zmi, dü nyadaki bi r çok ulus ici n g üçlü bir örne k t eşkil etm ek te ve u zm anları n bi rço ğ u t arafından da fe de ral yö ne tim t arzı nı n oluşm ası nda ve evriminde bi r mihe nk t aşı ol arak de ğe rle ndi rilmek te di r. Am eri ka kıt asında fe de rali zm nasıl ortaya çı ktı? - Amerikan Devrimi birçok farklı safhadan oluşan bir bağımsızlık savaşıydı. Ancak, tüm bu safhalar bir süreci oluşturdu. İlk etapta, bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ismi ‘Konfederasyon Sözleşmesi’ olan ilk yazılı anayasayı 1777`de hazrırladı. İlk Anayasa, ABD`nin tek bir devlet olarak yola devam etmesini 23 üyelerin tam egemenliklerini elinde tutacaklarını belirterek engellemiş oldu. Konfederasyonun daha iyi işleyebilmesi için Anayasa`nın bazı reformlara tabi tutulması gerekiyordu ancak, 10 yıl sonra, 1787`de, Kongre Filedelfiya`da toplanarak reform fikrinden vazgeçme kararı aldı ve yeni bir Anayasa hazırlamaya karar verdi. 1787 yılında hazırlanan ikinci Anayasa aynı zamanda ABD`nin ikinci kurucu Anayasa`sı olarak görülmektedir. 1787 Anayasa`sının en önemli özelliği hükümeti üç bölüme ayırarak aralarında bir kontrol mekanizmasi yaratmasıdır. Federal hükümetin yetkilerini devletlerinkinden net bir şekilde ayırmaktadır. Amerikan Devrimi entellektüel bir başarıdan ziyade siyasi bir başarıydı. İlk başta mükemmel olmamakla beraber, gelinen nokta dışta federal devlete yetkiler veren, içte ise üye devletlerde yer alan vatandaşların yerel yetkilerini elinde bulunduran ve işleyen bir sisteme dönüştü. A vrup alı de vl etle rde uygul am ası nasıl geliş ti? fe derali zm - Avrupalı devletlerde federalizmin gelişmesi ilginç bir süreçtir; Almanya ve İsviçre gibi ülkelerde federalizm bir ortaklık süreci olurken, 24 Belçika gibi ülkelerde ise bölünmeleri önlemeye yönelik olmuştur. - Almanya ve İs viçre ö rnekle ri yle ilgili biraz dah a bilgi ve rebili r misi ni z ace ba? - Almanya, Fransa, İspanya, Birleşik Kırallık veya diğer Avrupalı ulus-devletlerin aksine çok kısa bir süre için merkezi bir sisteme sahipti. Aslında, üniter bir ulus-devlet kurmakta gecikti. Orta Çağ boyunca Almanya, Roma İmparatorluğu`nun varisi olan `Alman Ulusunun Kutsal Roma İmparatorluğu’ altında gevşek bir yapıyla birbirine bağlı bağımsız prensliklerden oluşmaktaydı. İlk Alman ulus-devleti, Birinci Reich (Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu), 1871 yılında resmi olarak kuruldu ve Prusya`nın ağırlıklı olduğu federal bir yapıya sahipti. Alman devletlerinin yetkileri Birinci Reich`ın yetkilerini fazlasıyla aşmaktaydı. Alman devletlerinin birincil amacı merkezi bir ulus devlet kurmak değil, vergilerin uygulanmadığı ve ekonomik gelişimin lehinde olabilecek ortak bir para biriminin kullanıldığı bir iç pazar oluşturmaktı. Dolayısıyla, siyasi bir çerçevede ele alındığı zaman görülüyor ki Birinci Reich federal bir yapıdan ziyade Prusya’nın önderliğinde oldukça bağımsız devletlerin kurmuş olduğu bir 25 konfederasyon modeliydi. İlk demokratik federal sistem 1918 yılında Weimar Cumhuriyeti denen ve toprak ve ekonomik güçleri bakımından yine farklılıklar gösteren ‘Länder’den (eski federal devletler) oluşan bir yapıyla kuruldu. Ancak, Birinci Reich’deki federal devletlere kıyasla Weimer Cumhuriyeti altında yer alan ‘Länder’ in yetkileri kısıtlanmıştı. 1933 yılında Hitler başa geldikten sonra Almanya federal sistemi bozulmuş ve yerini merkezi yapıya sahip Nazi diktatörlük rejimi almıştı. Bu rejim 1945’e dek ayakta kaldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ikiye bölündü ve batı Almanya gerçek bir federasyon oldu. - Alm anya’nı n fe de ral yapısı A vrup a Birli ği için bir ö rnek teş kil e debili r mi ac eba? - Bazıları öyle olduğunu söyleyebilir ancak Almanya Avrupa devletleri arasında federalizm kavramını uygulamaya geçiren ilk devletlerden olsa da çok kültürlülük ve dillilik açısından bakıldığı zaman Avrupa için İsviçre modelinin alınıp uygulanması gerekmektedir. İsviçre Federal Hükümeti (Parlemento tarafından seçilir) ülkedeki farklı bölgelerin ve siyasi partilerin bir yansımasını oluşturmaktadır. 26 İsviçre’deki ulus kurma süreci öncelikle konfederasyon yapısından geçti. 13.yy’da çevrelerindeki güçlü komşularına karşı bir birlik oluşturmak durumunda kalan İsviçre kantonları gevşek bir konfederasyon oluşturdular. 19.yy’da (1848) ise İsviçre Federal Anayasa’yı kabul etti. Özellikle dil ve din açısından ülkenin tüm açılardan heterojenliği üç düzeye sahip federal yapısına yansıtılmıştır: Federal, kantonal ve belediyeler; Son ikisi siyasi ve finansal açıdan geniş yetkilere shiptir ancak azınlıkların hakları da korunmaktadır. Federal düzeyde ise iki kabineli İsviçre Millet Meclisi ülkenin parlementosudur. İlk kabine olan Ulusal Konsey İsviçre halkını temsil ederken, diğer kabine olan Devletler Konseyi ise kantonların temsilcilerini biraraya getirir. Her iki kabine de eşit hakalara sahiptir ancak Devletler Konseyi’nin veto hakkı bulunmaktadır. İsviçre federal modelinin başarılı olmasındaki anahtar, federalizm ile hem farklı konularda referanduma gidilerek halkın fikrini alma hem de yasal düzenlemelerde onlara söz hakkı vermeyi sağlayan katılımcı demokrasinin bir kombinasyonudur. 27 Şu anda Avrupa Birliği üyeleri arasında Almanya, Belçika ve Avusturya federal devletlerdirler. İtalya ve İspanya ise merkeziyetçilikten uzaklaşma sürecindedirler. Merkeziyetçi yapısıyla tanınan Fransa ise bölgelerine daha fazla yetki vermektedir. Birleşik Krallık ise bir ‘yetki devretme’ sürecinden geçmektedir. İsviç re’ ni n k onfe de ras yondan fe de ras yona geç ti ğini sö yle mişti niz. Fe de ras yon ve k onf ederasyon arası ndaki fark ne dir ac eba? - İkisinin arasındaki farkı ortaya koyabilmek için öncelikle şunu belirtmeliyim ki tek bir çeşit federalizmin varlığından sözedemeyiz. Temelde ilkeler aynı olsa bile, ne kadar federal devlet varsa o kadar çok federalizm çeşidi vardır. Konfederasyon bunun örneklerinden sadece bir tanesidir. İki terim arasındaki farklılık devlet birey ilişkisi içinde belirginleşmektedir. Bir federasyonda politikalar ve kararlar ulus-üstü hükümet tarafından alınır ve bu kararlar sözkonusu vatandaşlar için de bağlayıcıdırlar. Eğer belirlenen politikaları veya alınan kararları onaylamıyorlarsa Adalet Divanı’na başvurabilir veya yasanın değiştirilmesini 28 sağlamak için demokratik yollarla kampanya yürütebilirler. Konfederasyonda ise ulus-üstü hükümetin belirlediği politikalar veya aldığı kararlar egemenliklerini ellerinde bulunduran ulus devletleri bağlar. Bu devletler belli başlı bazı konularda ortak bir tutum belirlemek için biraraya gelirler. Dah a başk a bul unmakt adır? ne gibi f arklılıkl ar - Federasyon ve konfederasyon arasındaki diğer farklılıklar ise şunlardır: Federasyonun anayasası vardır ancak konfederasyon bir antlaşmayla uygulanır. Federasyonda çoğunluğun oyuyla Anayasa değişikliği önerileri kabul edilir ve Anayasa gözden geçirilebilir. Konfederasyonda ise ilgili antlaşma ancak katılımcı tarafların oybirliği ile değiştirilebilir. Federasyon kendi içinde bir devlettir çünkü ulus-devletler yetkilerinin bazılarını genel çıkardan sorumlu olan ulus-üstü hükümete devreder ancak konfederasyon ise bir devlet değildir. Bugün federasyon diye bilinen birçok ülke zaman içinde konfederal bir düzenlemeden geçmişlerdir. Almanya, İsviçre ve ABD’de bu böyle olmuştur. Avrupa Birliği, federal unsurların 29 yükselişte modelidir. olduğu - Fe derali zm gelişti? tam te orisi bir konfederasyon Avrup a’ da nasıl - Federalizm ilk olarak 17.yy’da toplumun en iyi federal mi yoksa konfederal bir sistemde mi düzenlenlenmesi gerektiği yönündeki tartışmalar sırasında teorik bir boyut kazandı. Avrupa’da devletlerin çoğu 2. Dünya Savaşı sonuna dek üçyüzyılı aşan bir süre boyunca merkeziyetçi bir sistemle toplumu organize etme yoluna gittiler. 18.yy’da Kant ‘Pax Eterna’yı (Kalıcı Barış) yayınladı, bu kitapta federalizmin, federal devletlerin birbirleriyle savaşa gitmesini imkansız hale getirdiğini ileri sürdü. Böylelikle federalizm kalıcı barışa giden tek yol olarak görüldü. Kant, somut bir federal hükümet örneğine sahip olmamakla beraber, federalizm ve barış arasında geliştirdiği ilişki Avrupa’da federalizmin teoriye dökülmesinde ileriye doğru atılmış önemli bir adım teşkil etmektedir. 19.yy’da bile merkeziyetçi sisteme eleştirel yaklaşan ve bu sistemi devletler arasında barışçıl ilişkileri sürdürmekten aciz olarak gören ve ulus-devlet kavramına karşı çıkan düşünürler bulunmaktaydı. Bu düşünürlere bir 30 kaç örnek vermek gerekirse: İtalya ulusdevletinin kurulmasına karşı çıkan Pierre-Joseph Proudhon, Almanya ulus-devletinin kurulmasına karşı çıkan Constantin Frantz ve Habsburg İmparatorluğu’nu demokratik bir devlet olarak öngören Carlo Cattaneo. 20.yy’ın ilk yarısında Avrupalılar, Amerikalılar’ın federalizminden yararlanarak farklı bir federalizm kavramı geliştirdiler. Bu “personalist” hareket olarak bilinmekteydi. Global vizyona sahip bir federalizm anlayışıydı ve Proudhon, Frantz ve Cattaneo’dan esinlenilmişti. Bu akımı başlatanlar aralarında Alexandre Marc, Denis de Rougemont ve Henri Brugmans’ın da bulunduğu bir grup entellektüeldi. Bu hareketi 1930’larda gelştirip şekillendirenler aynı zamnda da “L’Ordre Nouveau” ve “Esprit” dergilerinin de kurucularıydılar. Bu hareket, küresel ekonomik kriz çerçevesinde küresel ekonomik krizin çözülemez olduğu fikrini reddeden yeni bir düşünce akımı başlattı. Ulus-devletlerin karşılaşmış oldukları kriz federalizm savunucularını o dönemde yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik bunalıma karşı federalizmin bir çözüm olabileceğini ileri sürmelerine yol açtı. Birinci Dünya Savaşı’nın açtığı yaralar ve 31 Milletler Cemiyeti’nin güçsüz oluşu ulusdevletlerin bu yeni durumla tek başlarına başa çıkamayacaklarını ortaya koymuştu. Bu bağlamda, 19.yy ulus-devletlerine yöneltilen eleştiriler, 20.yy’ın başlarında yeni yandaşlar bulmuş oldu. - A vrup a Bi rli ği tem elle ri İkinci D ünya Savaşı s onrasında atıl dı. Peki İki nci Dünya Savaşı` ndan s onra f e de ralizm A vru p a için nasıl gelişti? - Bugün `Avrupa Birliği` olarak bilinen yapının kurucuları yüksek bir otorite altında ticari bir çıkar çerçevesinde kömür ve çelik endüstrilerini bir araya getirerek savaş malzemeleri üretebilecek siyasi ve ekonomik bir mekanizma öngördüler: özellikle Fransa, Belçika, İtalya, Hollanda, Luxemburg ve Almanya`nın altında. Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nu kuran antlaşma Paris`te (1951) imzalandı ve hızlı bir şekilde de onaylandı. Avrupa Birliği`nin ekonomik bir proje olarak başladığı söylenir. Aslında bunda doğruluk payı vardır ancak, unutlmaması gerekir ki bu proje aynı zamanda siyasi bir projeydi. Federalizm, bir entellektüel tartışma olmaktan çıkma noktasına gelip siyasi gündemde yerini almadan bu yapının tohumları iki savaş arasındaki dönemde atılmıştı. 32 İkinci Dünya Savaşı`nın bitmesiyle birlikte devletler arasında savaşları engelleyebilecek bir sistemin varlığı bir gereklilik haline gelmişti. Entellektüeller ve siyasiler barış arama süreciyle ilgili farklı fikirler ortaya koydular. Federalizm öne sürdükleri teorilerden bir tanesiydi. -Siyasi boyut A vrup a Bi rli ği’ni n ku rulu şu nda en başı ndan t emel bi r ye re sahi pti. Çü nkü Hem J e an Monne t hem de Robe rt Schum ann ul us- üs tü ku rumlara sahi p ve üye de vl etle ri n ye tkile ri ni bu ku ruml ara de vredece ği bir A vrup a Birli ği`nin ol uşt u rulm ası nı planl amıştı. - Neyazik ki tarih boyunca yaşananlardan dolayı ulusal egemenlik Avrupa`da çok önemli bir husus haline geldi ve Avrupalı devletlerin bunu paylaşmaya istekli olma olasılığı ise çok küçüktü. Roma Antlasması (1957) ile Avrupa Projesi`nin ekonomik boyutu sürekli ileriye doğru adımlar atıyordu ancak siyasi boyutta Federal Avrupa Birliği ve ortak savunma sistemi ileri bir tarihe bırakılmıştı. Kurucuların federal anlamda istekleri şimdi yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlıyor. - Siyasi boyut ta p rojeni n fe deral kısmı ilk başlarda e rt ele nmiş ols a da A vrup a` daki 33 fe de ral h are ketl er h em akıllarda hem de Avru p alı siyasile ri n at tıkl arı adıml arda bu nu c anlı tu tm aya c alıştıl ar. - Evet, çok doğru. Batı Avrupa`da hem iki savaş arasındaki hem de sonrasındaki dönemde sayısız federalist hareket kuruldu. Bunlar: Paneuropean Union (1923); Federal Union (1938); Movimento Federalista Europeo (1943); New Europe Circle (mid-1940s); 1950’lerin başlarında International European Movement içine dahil edilen European Parliamentary Union (EPU); ve Avrupa Federaller Birliği (1947). İkinci Dünya Savaşı sonrasında federal Avrupa savunucuları İsviçre’de 1946 yılının eylül ayında biraraya geldiler. Ekim ayında ise Avrupalı ve Amerikalı federalistler bir araya gelerek bugün Dünya Federalist Hareketi olarak bilinen bir organizasyon kurdular. Avrupalı federalistlerin ilk kongresi 1947 yılında yapıldı. Yine aynı yıl içinde bir Dünya Hükümeti’nin kurulması için “seferler” başlatıldı. Dünya barışının korunabilmesi için bir Dünya Anayasası’nın hazırlanması kararını aldı. Daha sonra 1950’lerin başlarında Avrupa Federaller Birliği kendi vatandaşları tarafından doğrudan seçilecek bir Avrupa Meclisi’nin kurulması için bir Avrupa 34 kampanyası başlattı. Bu kampanyanın arkasında bazı önemli federalist isimler buylunmaktaydı. Bunlar: Altiero Spinelli (Movimento Federalista Europeo’nın Genel Sekreteri), Paul-Henri Spaak (Avrupa Hareketi’nin Başkanı), Alcide De Gasperi, vs. 20 yıl sonra ise (1979’da) Avrupa Parlementosu doğrudan seçilen bir kurum oldu. Fe de ralistl eri n R om a A ntl aşm asına yapıl an de ğişikli kle rle ilgili di ğe r iki önemli k at kısı ise A vrup a Te k Se ne di (1986 ) ve bi r kaç AB ü yesi ülk ede, h att a Danim ark a’ da i ki k ez refe randum a su nul du ğ u için daha iyi bili ne n Maas trich t Antlaşm ası (1 992) i di. - Maastricht Antlaşması, Avrupa’nın ulus-üstü kurumlarının işleyişine daha başka değişiklikler getirdi. İngilizler’in ısrarıyla “yetki ikamesi” Antlaşma’ya eklendi. Yetki ikamesi terimi Avrupa terminolojisinde basit ve yaralı olan bir ilke için açıklaması güç bir kelimedir. Terim, vatandaşları doğrudan ilgilendiren konularla ilgili kararların onlara en yakın olan düzeyde alınması gerektiği anlamına gelir. Bu da güç ve yetkideki net bir biçimde katmanlara ayrılması anlamına gelir. Örneğin, komün düzeyinde çözümlenebilecek sorunların 35 bölgesel düzeye taşınmaması gerekir ve bölge düzeyinde çözümlenebilecek sorunlar da ulus veya Avrupa düzeyine taşınmamalıdır. Yetki ikamesi ilkesi Avrupa federalizminin temel ilkelerindendir. Bu ilke aynı zamanda Avrupa Anayasası taslağına da dahil edilmişti. - A vrup a A nayas ası A ntlaş ması t asl a ğı ne yi di ve fe de ral bi r A vru pa’ yı s avu nanl ar için ne anl ama g elme kte ydi? - Avrupa Anayasası, Avrupa’nın Geleceği için Avrupa Konvansiyonu tarafından hazırlandı ve federal bir Avrupa Birliği savunucuları tarafından Avrupa Birliği’nin yaratılışı sırasında düşünülen siyasi çerçevede bir Avrupa’yı hayata geçirmek için bir kampanya olarak görülüyordu. 2001 yılında, üye devletlerin devlet ve hükümet başkanları genişleyen Avrupa’nın daha iyi işleyebilmesi için Avrupa Konvansiyonu’nun bir araya gelerek bir ‘el kitabı’ hazırlaması gerektiğine karar verdi. Böyle bir karar aldılar çünkü onbeş üyeden yirmibeş üyeye genişleyen Birlik’in etkin bir biçimde işleyebilmesini sağlamak için mevcut olan bazı kuralların duruma göre değiştirilmesi ve vatandaşların Birlik’in işleyiş şeklini daha rahat anlayabilmelerini sağlamak için kolaylaştırılması gerekmekteydi. 36 Laeken Deklerasyonu (2001) olarak bilinen bu kararın ardından Avrupa Konvansiyonu doğmuş oldu. Konvansiyon’nun ulusal meclislerden, Avrupa Parlementosu’ndan ve üye ülke hükümetlerinden 105 üyesi vardı. Federalizmi savunan partilerin yanısıra mevcut status quo’yu muhafaza etmek isteyenlerin de aralarında bulunduğu bir çok sisyasi parti temsil edilmişti. Avrupalı federaller, vatandaşların yüksek düzeyde katılım gösterdiği ve temsil edildiği bu süreçten hoşnut görünüyorlardı. Avrupalı federaller, Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunda Philedelphia Konvansiyonu modelini takip ederek Avrupa Anayasası Konvansiyonu’na ‘Federalist Mektuplar’ göndererek Avrupa Birliği’nin geleceği için gerekli olan reformları hayata geçirebilmek adına vizyon ve cesaret sahibi olmaya çağrı yaptı. Konvansiyon’a Avrupa Federal Anayasası’nı hazırlaması için çağrıda bulunarak ‘Konvansiyon İçin Federalist Plan’ önerisinde bulundular. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’ni konfederasyondan federasyona geçiren ‘Virginia Planı’nı anımsatmıştı. - A vrup alı f e de rall er, ‘Fe de ral Konvansi yon’ a baş ka ne önermişti? Pl an’l a 37 ‘Konvansiyon İçin Federalist Plan’ Avrupa Birliği’nin yeterince demokratik, şeffaf veya verimli olmayan taraflarını ele almıştı. Aynı zamanda da, vatandaşlarına veya kendilerini temsil eden kurumlara kapalı veya ilgili olmayan kurumlara da değinmekteydi. ‘Federalist Plan’ Avrupa Birliği’nin şunları uygulamasını önermişti: Son metin kendinden önceki tüm antlaşmaları içeren tek bir metin olmalı ve AB Temel Haklar Bildirgesi’ni de içermeli; Avrupa Komisyonu, (şu anda olduğu gibi üye ülkeler tarafından değil) Avrupa Parlementosu tarafından atanan bir Avrupa Hükümeti’ne dönüştürülmeli ve Avrupa Parlmentosu’nun siyasi renklerini almalıdır; Avrupa Parlementosu ve Bakanlar Konseyi arasındaki ortak-karar ilkesi tüm alanlarda uygulanmalıdır; ve Bakanlar Konseyi’nde alınan tüm kararlar çoğunluğun oylarıyla alınmalı ve yapılan tartışmalar ise kamuya açık hale getirilmelidir. Ancak, federalizm karşıtlığı o kadar güçlüydü ki ‘federasyon’ kelimesi dahi son belgeye alınmadı. A vrup a’ nı n Gel ece ği için A vrup a Konvansi yonu’ nda fe de ralist düş ünc e ye sahi p ol anl ar arası nda f arklı fe deralis t 38 anl ayışl ara s ahi p ol anl ar da bul unmakt aydı. Ö rne ği n, bazı ü yele r AB’ nin daha çe kinge n ü yele ri bekle me de n tam fe de ral bi r yapı içeri sine girm e ye iste kli olan ülk ele rin ol uşt u rac a ğı di namik ‘fede ral bi r ç eki rde ğe ’ ihti yaç du yuldu ğu nu s öyl e diler. Di ğerl eri ise bu nu n bölüc ü bir adım olac a ğını düşü nü yorl ardı. Avru p alı ‘avang ard’ düş ünc e ne dir? - AB’nin sürekli genişleme içerisinde olması bir taraftan kıta boyunca ekonomi ve dünya ticaretinde etkili hareket edebilmesini sağlayan konfederal bir yapıya dönüşmesini sağladı. Diğer taraftan da siyasi irade eksikliği içerisinde bulunmasını getirdi. Bu eksikliği giderebilmek amacıyla Avrupa Komisyonu eski Başkanı, Jacques Delors, bir grup ‘avant-garde Avrupalı devletin tek başına daha sıkı bir entegrasyona giden önemli adımlar atmasını önerdi. Bu fikir hemen bazı yankılar getirdi ve Alman Dış İşleri Bakanı’ndan destek buldu. Joschka Fischer, Humboldt Üniversitesi’nde yapmış olduğu konuşmada, diğer ülkeler onları yavaş yavaş geriden takip ederken, ‘öncü birlikler’ gibi en gelişmiş AB üyelerinin bazı alanlarda daha da ileri giderek gelecekte konfederasyonu Avrupa kıtası 39 çapında söyledi. federasyona - AB, f ederal kadar u zak ? bir dönüştürülebileceğini Avrup a olmakt an ne - Karşıtları şu anda bile AB’nin federal bir birlik olmaya çok yakın olduğunu söyleyebilirler. Ancak, birçok federalist AB’yi hala hükümetler arası bir birlik olarak görmekte ve başta Birlik’in kurucularının federalist yaklaşımı, tarihte yaşananların Avrupalı ulus-devletleri siyasi anlamda bir birlik oluşturma konusunda isteksiz olmaya itmesinden dolayı ertelenmiştir. Yine de, o zamandan buyana atılmış olan her adım federal görüşe gittikçe yakınlaşan daha demokratik, daha verimli ve daha şeffaf bir yapıya doğru gitmektedir. Avrupalı siyasileri federalist bir görüşe sahip olmamakla suçlamak yersizdir. Belli bir hedef olmaksızın verimli bir çalışma göstermek imkansızdır (‘federalizm’ hedefi bir çok Avrupalı siyasi ve vatandaş tarafından yanlış anlaşılmıştır). Ancak, ‘federalist’ kelimesini AB ile özdeşleştirmek önemli olsa da, ilkelerinin hayata geçirilebilmesinin Avrupalı vatandaşlar tarafından pozitif ve yararlı olarak görülmesi çok daha önemlidir. 40 Konvansiyon çerçevesinde federalizm için yürütülen kampanya başarı elde ederek AB Temel Haklar Bildirgesi metne dahil edildi. Vatandaşların seçmiş olduğu ve onları temsil edenlerin bulunduğu Avrupa Parlementosu ile Bakanlar Konseyi arasında ortak-karara tabi tutulan alanlar artırılırdı; vatandaşlara Avrupa Adalet Divanı’na şikayet etme hakkı verilirdi ve savundukları hususla ilgili olarak en az bir milyon vatandaşın imzasını toplayarak yasa çıkarma hakkı verilirdi. Uzun vadede bakıldığı zaman, AB’de gerçek anlamda demokratik bir karar-alma süreci sağlayabilmek, kurumlarını daha şeffaf ve verimli hale getirebilmek için çözümlenmesi gereken daha bir çok sorun bulunmaktadır. Gerçek anlamda bir federal Avrupa’ya ulaşmak için gidilecek yol uzundur. Ancak bu bağlamda atılacak her adım, yavaş da olsa ilerleme kaydetmek anlamına gelmektedir. Bu Anayasa taslağı federalizm için yürütülen kampanyanın en önemli ve somut sonucudur. Aynı zamanda da bunun gerçekleşeceğini işaret eder. Bu gün bazı üye ülkelerin Anayasa’yı onaylamakta yaşadığı sorunlar ne olursa olsun, metnin önerdikleri 41 Avrupa tartışmalarının içinde vazgeçilmez bir yer edinmiştir. - Sayın B aşk an, f ederali zmi n Ame rik a ve Avru p a’ da geçirmiş ol du ğu de ğişimle ilgili ol arak yapmış ol du ğu mu z bu röp ort ajdan dolayı si ze t eşe kkü r e tme k iste rim. Belge selimi zin bi r p arç ası olarak bi r sonraki rö p ort ajımı z A vrup a Hü küm eti Başk anı’ yl a yapılac ak ve fe de ral bi r Avru p a’ nın vat andaşl arı n gü nlü k yaş antısı üze ri nde yap ac a ğı e tki ye de yinec ek. ETV Y kame ram anı ve m uhabi rini n h al a yap ac ak işle ri vardı r ve s tü dyoya ge ri dö ne rle r. Yol da: - Başkan’ın ofisinden tüm kabloları ve ışıkları alşdığından emin misin?? - Ofis yuvarlaktı! - Ha, ha, ha!!! Evet, bu komikti: ABD Başkanı’nın ofisi ‘oval’dir; Avrupa’nınki ise yuvarlaktır. Yine de, çeşitliliğiyle birleşik bir Avrupa’nın simgesi açık bir şekilde masasında görülmekteydi. 42 - Bunu bir tarafa bırakırsak, sanırım genç izleyicilerimizin bu röportajdan çok şey öğreneceği konusunda benimle hemfikirsin. Ben de bir çok şey öğrendim. En önemlisi de federalizmle ilgili olarak şimdi çok daha net bir fikre sahibim: federal düzenlemeler Greko-Roman döneminden beri var olagelmektedir ancak teoriye dökülmesi çoğu Avrupalı devletin güçlü bir yönetime sahip üniter bir yapı istemesiyle 17.yy’da başlamıştı. Birinci Dünya Savaşı’nın yaratmış olduğu yıkım bazı Avrupalı liderlerin umutlarını ortak bir organizasyon olan Milletler Cemiyeti’ne çevirmelerine yol açmıştı, bazıları ise Federal Avrupa’yı hayal etmişlerdi bile. Daha da büyük yaralar açan İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise federal Avrupa tartışması akademik gündemden siyasi gündeme taşınmış oldu. 1950’li yılların başlarında, Fransızlar’ın ve Almanlar’ın insiyatifiyle ekonomik Avrupa’ya doğru adım atıldı ancak, işin siyasi tarafı gelecek nesillere ertelenmişti. 6 ülke için hazırlanmış kuralları kullanarak 30 hükümetle birlikte çalışan AB’nin bugün yaşamakta olduğu sorunlar antlaşmaların yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini doğurdu. Bununla beraber Avrupa’nın Geleceği için Avrupa Konvansiyonu’nun 2002’de başlatılmasını 15 aydan 43 uzun bir süre, mükemmel olmayan ancak, Avrupa kurumlarının gelecekte daha verimli, daha demokratik ve daha şeffaf çalışmasını sağlayacak Avrupa Anayasası üzerinde çalışılmasını gerektirdi. Bu metin aynı zamanda da kurumları vatandaşlara daha da yakınlaştıracaktır. 44 İkinci Bölüm Avrupa Hükümeti Başkanı’yla Yapılan Hayali Röportaj Muh abi r ve k ame ram an, ge nç A vru p alılar adına h azı rl amakt a oldukl arı A vrup a fe de rali zmi yle il gili belge sel içi n iki nci bi r rö portaj yap ac akl ar. Yola çık arl ar: - Ne düşünüyorsun? - Hiçbirşey! Avrupa Hükümeti Başkanı’nın pozisyonuyla ilgili düşünüyordum. Bu sıfat ne anlama geliyor? Kim bu insan? Nasıl seçilmiş? - Aslında, bildiğin gibi şu anda bir Avrupa Hükümeti’miz yok, ama Avrupa Birliği Başkanı sıfatı var. Üye ülkelerin hükümet başkanları sırayla bu sıfatı alarak altı ay boyunca AB Başkanı oluyorlar. Ancak, biz kendi izleyicilerimiz için ilerde ne olabileceğiyle ilgili bir tablo çizmek istiyoruz. Dolayısıyla, iki kabineli bir Parlementosu, Hükümeti, Adalet Divanı ve Merkez Bankası bulunan federal bir Avrupa’ya sahip olduğumuzu düşünelim. 45 - Dur bir dakika! Bunların bazıları zaten var: Adalet Divanı, Merkez Bankası ve herşeyden önemlisi, Avrupa federalizminin önemli bir unsuru olan ortak para birimi. Soruma hala cevap vermedin. Bu hükümet başkanı nasıl seçiliyor? Ve tüm bunların benimle ne ilgisi var? Bu benim hayatımı nasıl etkiliyor? Umarım bir sonraki röportajın Avrupa federalizminin benimle olan ilişkisini daha net bir şekilde ortaya koyar. Şimdi de h ayali A vru p a Başk anı’ yl a yapıl an röp ort aj… Hü küm eti - Sayı n B aş kan, A vrup a Birli ği’ nin şu an gerç ek te n bi r hü küme ti var mı? - Öyle diyebiliriz. Mevcut olan tüm kurumlar arasında günlük işleri ‘gerçek’ bir hükümetinkiyle yakın olan tek kurum Komisyon’dur. Komisyon, bütçeyi yönetir, AB yasalarına uygunluğu sağlar, gerektiği zaman da yeni yasalar için öneriler hazırlar. Ancak bazı hükümet görevleri vardır ki onları yerine getiremez. Örneğin, ortak güvenlik, hukuk ve iç işleriyle ilgili kararlar Bakanlar Konseyi’nde (hükümetler arası) oy birliği ile alınmaktadır. Bu kuralla ilgili detaylar ve istisnai durumlar Antlaşmalar’da yer alır. Avrupa 46 Parlementosu’nda vatandaşları temsil edenler özgürce sözkonusu sorunları tartışabilirler ve Antlaşmalar’da belirtilen konularda Konsey Parlemento’ya danışmak zorundadır. AB yasalarının çoğunluğu ‘topluluk yöntemi’yle karara bağlanır. Mesela, bir uçuşun gecikmesinden veya uçuşun iptal edilmesinden dolayı Komisyon yolculara bilet ücretlerinin iadesini tasarlamaktadır. Bu konu, ‘ulaştırma politikası’ başlığıyla alakaladır ve ‘topluluk yöntemiyle’ karara bağlanır. Yani, Komisyon bir öneri tasarısı hazırlamadan önce üye ülkelerin hükümetlerine, ilgili sektörlerine, sendikalara ve sivil toplum örgütlerine danışır. Dagha sonra da tasarı hem Bakanlar Konseyi’ne hem de Avrupa Parlementosu’na gönderilir ve olası değişikliklere tabi tutulur. Avrupa Parlementosu taslağı komitede analiz eder, Bakanlar Konseyi ise tüm üye ülkelerin ulaştırma bakanlarını görüşmeye çağırır. Konuyla ilgili görüşme tamamlandıktan sonra çoğunluğun oylarıyla bir karar alınır. Tabi, bazı ülkeler diğerlerine göre daha büyüktür bu nedenle de daha çok nüfusa sahip olanlar daha küçük nüfuslu ülkelere göre Konsey’de biraz daha fazla oya sahiptirler. 47 Parlemento ve Konsey arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde ise ortak bir paydada buluşmalarını sağlayacak iç tüzük kuralları devreye girer. Son safhada ise yeni AB yasası üye ülkelerin kendi yasalarına dahil edilir. Parlemento ve Konsey arasında uygulanan bu ‘ortak-karar’ yöntemi, AB’de başarılı yasalar ortaya çıkarmada etkili bir yöntem olduğunu ıspatlamıştır. - Avru pa Bi rli ği federal bir bi rli ğe dö nüş ürse, o zam an ge rçe k bir hükü me te sahi p olu r m u? - Evet, elbette olur. AB federal bir birliğe dönüşürse, o zaman adı ‘Avrupa Hükümeti’ olmasa bile Komisyon bu rolün gereklerini yerine getirirdi. Komisyon’un başı, Başkan, ‘Başbakan’ veya Şansölye olarak da bilinse, Avrupa Parlementosu tarafından atanırdı. Komisyon siyasi açıdan Parlemento’nun renklerini yansıtırdı. Şu anda, Avrupa Komisyonu Başkanı Avrupa Parlementosu’nun onayıyla üye devletler tarafından atanmaktadır. Dahası, Komisyon üyeleri yine üye devletler tarafından önerilirler ancak görev dağılımları Komisyon Başkanı tarafından yapılmaktadır. Daha sonra da, Avrupa 48 Parlementosu’nun onları toplu olarak onaylaması gerekmektedir. - Ne de n g erç ek anlamda bi r hü küm eti ol an A vrup a Birli ği dah a i yi işle sin? - Avrupa Birliği’nin bir hükümeti olması demek otomatik olarak daha iyi işleyeceği anlamına gelir. Birlik’in daha iyi işleyebilmesi sistemde yapılacak bir çok değişikliğe bağlıdır. Ancak, bu ileriye doğru atılmış büyük bir adım olurdu. Federal bir birlik olarak organize edilen AB’de karar-alma süreci ağırlıklı olarak üye devletlerin olmaktan çıkıp vatandaşlara geçerdi. Üye ülkelkerin Komisyonu atadığı ve AP’nin de onayladığı şu anki durumda, Komisyon’un hem üye devletlerin hükümetlerinden hem de AP’den onay alarak iki defa meşrulaştığı söylenmektedir. Bu prosedür federal yaklaşımla uyumludur: Avrupa Konseyi’nde hükümetler bulunurken, Avrupa Parlementosu’nda ise vatandaşların seçtiği ve onları temsil edenler bulunmaktadır. Ancak bu ikili meşrulaştırma yöntemi demokratik değildir çünkü Parlemento’nun sadece hayır deme hakkı vardır. Avrupalı vatandaşların yapmış oldukları seçimler sadece Avrupa Parlementosu düzeyinde yansıtılmaktadır. Avrupalı siyasi partilerin karşı önerilerde bulunma yetkisi olmalıdır. 49 AB federal bir birlik olmuş olsaydı, vatandaşların seçimleri, Başkanı ve üyeleri Parlemento’dan seçilmiş olan bir Komisyon’da veya adayların AP üyesi olmamaları halinde, Avrupalı siyasi partilerin yapacakları öneriler üzerine seçilecek olan Komisyon’da yer bulurdu. - A vrup alı vat andaşl ar içi n f e de ral bi r Avru p a’ nın do ğu rac a ğı s onuçl ar tam ol arak ne ol urdu? - Federal bir Avrupa Birliği’nin Avrupalı vatandaşlar için doğuracağı sonuçlar sadece Komisyon düzeyinde olacak olan değişikliklerin dile getirilmesiyle sınırlanamaz. Yine de, yukarıda belirtilen değişiklikler çok olumlu olurdu. Bu değişiklikler vatandaşların günlük yaşantıları üzerinde doğrudan etki yaratacak olan alanlarda Komisyon’un daha fazla yetki sahibi olmasını getirir ve işsizlik, iklim değişikliği, kamu sağlığı veya daha başka alanlarda ulusal hükümetler tek başlarına sorumluluk yüklenemezlerdi. - Dah a i yi anl aşılabilm esi için A vrup a’ yı dah a ön pl ana çıkaracak p olitik al ardan başlayarak bize bi r k aç ö rnek vere bilir misini z? Me sel a bölge sel p olitik a. 50 - Sanırım bölgesel politika bir topluluk ve bir bütün olarak Avrupa Birliği’nin ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Amaç, bütçe ve uygulandığı ülkeye göre değişiklik gösteren bir çok programı bulunmaktadır. Bu politika, merkez ve çevresindekiler arasında bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Dezavantajlı bölgeleri destekleyerek, daha gelişmiş bölgelerdeki altyapı ve teknolojiyi kurmalarına yardımcı olur. Bölgesel politikanın bir parçası olarak ne zaman bir köprü veya yol yapılsa AB projenin bir bölümünü finanse ederken diğer bölümünü de sözkonusu bölge veya devlet kendi bütçesinden sağlar. Bu, AB’nin fazlasıyla ön plana çıktığı alanlardan bir tanesidir. Federal bir Avrupa Birliği’nde bu değişmeyecektir. ‘Bölgesel politika’ terimi kendi ihtiyaçlarını belirleyebilen, maliyeti hesaplayabilen ve Avrupa Komisyonu’na uygun öneriler sunabilecek bölgelerin varlığına işaret etmektedir. Örneğin, AB ülkeleri arasında birbirlerini bağlayan köprüyü tamir ettirmek için iki kasaba gerekli fonlara sahip olmayabilir. Böyle bir yerel ihtiyacın ulusal hükümetin dikkatine getirilmesi çok zor olacaktır. Ancak, çok katmanlı yapıya sahip bir toplumda yerel halk 51 vatandaşlarının ihtiyaçlarınn kolayca belirleyebilir, harekete geçmek için gerekli güce sahip olabilir ve sakinlerinin çıkarlarını en iyi şekilde koruyacak biçimde federal kaynakları kullanarak sorunu çözebilir. - Federal A vru pa işsi zlik s oru nu na çare bul abilir mi? - Bu soruya hemen ‘evet’ veya ‘hayır’ yanıtı vermek zor. Avrupa federalizmi yeni istihdam yaratma sorununa çare arayan ve seçmen kitlesine sahip sisyasi bir parti değil, bir harekettir. Bu, siyasi partilerin üstleneceği bir roldür. Ancak, Avrupa Komisyonu’na ait görevin önemli bir kısmı işsizlik ve sosyal durumla ilgilidir. Amacı, Avrupa düzeyinde sosyal diyaloğu geliştirmek, erkek kadın eşitliğini artırmak, daha iyi ve daha çok istihdam sağlamaktır. Bu nedenle de, amacı, AB ekonomisinin rekabet gücünü artırarak büyüyebilen ve daha iyi istihdam olanakları sağlayabilen bir AB yaratmak olan Lisbon Startejisi’nin bir parçası olan Avrupa İstihdam Staratejisi’ni (EES) sundu. EES Avrupa düzeyinde koordinasyonu teşvik etmektedir çünkü bugüne kadar hükümetler arası yöntem çok da etkili olmadığını gösterdi. Federal bir Avrupa 52 Birliği’nde böyle bir strateji teşvik edilir ve bu anlamda yasama insiyatifi yetkisi ise Avrupa Hükümeti’nin görevi olurdu. - Fe de ral bir Avru p a bü nye sinde e ğitim örne ği üzeri nde du rabilir mi yiz? - Herhangi bir federe devlette eğitim, kültür gibi konular ulus devletlerden yardım alan bölgelerin sorumluluğu altına girmektedir. Avrupa Birliği’ne gelince, müdahale etmeyen veya üye ülkelerin eğitim politikalarını olumsuz etkilemeyen ulus-üstü düzeyde eğitimden sorumlu (Genek Direktörlük denilen) bir departman bulunmaktadır. Esas amacı, ulus-üstü düzeyde toplumların dil, gelenek, kültür bakımından birbirlerini daha iyi tanıyabilmelerini sağlayacak programların hayata geçirilmesini sağlayarak Avrupa kültürünü geliştirmektir. AB federal bir birlik olsaydı bu durum değişmezdi. Bu tarz programlar teşvik edilmeye devam edilirdi. Olası bir değişiklik ise Avrupadaki her bölgenin kültürel yapısındaki farklılıklar doğrultusunda eğitim sistemleri hazırlaması teşvik edilirdi. Ancak, şunu unutmamalıyız ki vergilendirme yetkisi sadece ulusal hükümetlere aittir. Uluslar-üstü hükümete sahip federal 53 Avrupa kendi sağlardı. vergi sistemiyle finansmanını - AB fe de ral bir bi rlik olmuş ol s aydı bu, vat andaşl arın iki katı vergi verece ği anl amı na mı geli rdi? - Hayır! AB’nin bu günkü bütçesi büyük ölçüde üye devletlerin yapmış olduğu katkılarla oluşmaktadır bu da aslında vatandaşların kendi devletlerine vermiş oldukları vergilerin bir bölümüdür. Her üye ülkenin yapmış olduğu katkı oldukça karmaşık olan bir formülle hesaplanmaktadır. Avrupa Birliği’nin vergilendirme yetkisi olsaydı tüm üye ülke vatandaşları Avrupa Hükümeti’ne ne kadar vergi vereceklerini ve ne kadarının ulusal hükümetlere gideceğini bilirlerdi. Sokaktaki insanlar için bu bir çok şeyi netleştirirdi. Vergi yetkisi bir devletin gücünü belirleyen en önemli unsurlardan bir tanesidir. AB’nin vergi yetkisi olsaydı, o zaman gerçek bir devlet olarak, belki de bir federal devlet olarak görülebilirdi. Pe ki ya s a ğlık ve tü ke ticileri n koru nm ası? F e de ral bir A vrup a bü nyesi nde 54 bu k onu yla il gi he rh angi bir f arklılık olu r muydu? - AB federal bir birlik olmuş olsaydı sağlık ve tüketicilerin korunmasıyla ilgili yasalar bugünkü şekilde uygulanırdı. Parlemento tarafından belirlendikten sonra bu alanlardaki yasalar ulusal, bölgesel ve yerel otoriteler tarafından uygulanmalıdırlar. Avrupa Komisyonu’nun görevi yasaların düzgün bir biçimde uygulanmasını ve yasalara uyulmasını sağlamaktır. Şu an yapılan da budur. Federal bir Avrupa bunu niye değiştirmek istesin ki? - P eki ya ç evre p oliti kası? - Aslında bu konuyla ilgili durum, sağlık ve tüketicilerin korunması konusuyla aynıdır. Avrupa Komisyonu çevreyle ilgili yasamayı yürürlüğe koyar ve daha sonra da üye devletlerin bunu uygulayıp uygulamadığını kontrol eder. Fe deral bi r A vru p a Bi rli ği’ni n vat andaşl ar ü ze rinde yarat aca ğı e tki yi dah a i yi g özümü zde c anl andı rabilm ek içi n böl ges el p olitik a, işsi zlik, e ğitim, tük eticile rin k oru nm ası ve çe vre konul arına kıs ac a deyi ndik. Bana f azl a bi r 55 etki olmayac akmış gi bi geli yor. Siz bu nu nl a ilgili nele r s ö ylem ek i ste rsini z? Bahsettiğiniz konular aslında Avrupalı vatandaşları en çok meşkul eden konular arasında yer almaktadır. AB’nin federal bir yapıya dönüşmesi halinde bu ve benzeri konularla ilgili olarak çok büyük değişiklikler olmazdı çünkü federalism sözkonusu kararların demokratik yapı içerisinde hangi düzeyde alınacaklarını belirlemekle ilgilidir. Mesela sağlık buna bir örnek olarak verilebilir. Büyük ve yeni bir hastahane inşa etmek ulusal veya bölgesel bir konu olabilir ancak, her AB ülkesinde kullanılan ilaçların kalitesini kontrol etmek ise Avrupa’nın görevi olmalıdır. Üzerinde konuştuğumuz konular prosedür olarak çok fazla değişikliğe uğramayacaklardır çünkü zaten şu anda federal ilke anlayışı içinde verimli, demokratik ve şeffaf bir şekilde işliyorlar. Bununla beraber, sözkonusu alanlar Avrupa Parlementosu’nun ortak-karar yetkisine sahip olduğu alanlardır. Gördüğünüz gibi, Avrupa Komisyonu çevre ile ilgili bir yasa tasarısı sunarsa, bu tasarı Avrupa Parlementosu’nun ve Bakanlar Konseyi’nin (Çevre Bakanları) herbirinin oy çoğunluğu ile 56 ortak–karar ilkesi çerçevesinde karara bağlanmaktadır. Ancak, Avrupa Parlementosu tartışmalarını kamuya açık ve şeffaf bir biçimde yaparken, Bakanlar Konseyi ise kapalı kapılar ardında görüşmekte ve yeterince şeffaflık sergileyememektedir. - Do ğru, p eki A vrup a A nayas ası t asl a ğı bu du ru mu nasıl de ğişti re bilirdi? - İlk olarak, Konsey ve Parlemento arasında ortak-karar ilkesi çerçevesinde karara bağlanması zorunlu olan konuların sayısı daha fazla olurdu. İkinci olarak, karar alma sürecinde sivil toplum temsilcilerine daha fazla danışılırdı. Üçüncü olarak ise, Avrupa Anayasası hem Avrupa Parlementosu’nun hem de Bakanlar Konseyi’nin ortak-kararla çözümlenecek konularda kamuya açık görüşmelerini zorunlu hale getirdi ve bu iki kurumun belgelerini kamuya daha açık hale getirilmesinde ısrar ederdi. - Pe ki, şu anda A vrup a Parlem e nt os u’ nu n ye tki sahibi olm adı ğı anc ak, AB ’ nin fe de ral bir birlik olm ası yl a üze ri nde yet ki sahi bi ol aca ğı k onu h angisi di r? 57 - Tabi ki dış politika, güvenlik ve iç işleri konularıdır. Şu anda üye ülkelerin yetkiyi ellerinde bulundurdukları konular bunlardır. AB federal bir birlik olmuş olsaydı, Avrupa Parlementosu’nun iki kabinesi olurdu: Temsilciler meclisi olarak şu anki Parlemento ve Bakanlar Konseyi ise devletlerin kabinesi veya Senato olurdu. AB’nin dış ilişkileri her iki kabinenin de desteğine ihtiyaç duyardı. - Avrup a A nayasa t as arı sı dış poli tik a al anı nda g elişmele re ne de n ol abili r mi ydi? - Oldukça hassas bir konu olması nedeniyle yapacağı değişiklikler az olsa da önemli olurlardı. Avrupa Anayasası özgürlük, güvenlik ve adalet gibi alanlarda AP’nin ortak-karar yetkisi olacağını ortaya koymakytaydı. İleride atılacak adımların önceden kestirilmesi güçtür çünkü dış ilişkiler gibi bir alanda Avrupalı ülkelerin egemenliklerinden vaz geçmelerini istemek hassas bir konudur. Dahası, Anayasa taslağı onaylanana veya benzeri bir belgenin yerini almasına kadar AB’nin dış ilişkileri ile ilgili gelişmeler büyük ölçüde hükümetlerarası bir konu olarak kalacaktır. Ancak, Avrupa Komisyonu’nda göç ve bununla ilgili konularla ilgilenebilmesi için oluşturulan bölümle bu 58 bağlamda ufak da olsa ileriye doğru bir adım atılmış oldu. Bu yeni oluşturulan küçük bölümün rolü üye ülkelerle işbirliği içerisinde yasama önerisi yapmaktır. Aslında, bu durum üye ülkelerin, en azından yasama insiyatifinin Avrupa Komisyonu ile paylaşılmasına izin vererek bir ilerlemem kaydedilmesini sağlamıştır. Ancak, AB politikaları arasında federalizm kavramının hala hazırda var olduğunu ve oldukça da başarılı olduğu bir alanın bulunduğunu unutmamak gerekmektedir. Bu da uluslararası ticarettir. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü oluşturulurken, görüşmeler Komisyon ve Komisyon’un danıştığı özel bir Bakanlar Konseyi komitesi tarafından hazırlanmıştı. Hem bu konuyla ilgili olarak hem de ticaretle ilgili tüm konularda, Konsey nitelikli çoğunlukla karara varmaktadır. Bu, federalizme giden yolda atılan başarılı adımlara bir örnek teşkil etmektedir. - Bu bil giyl e bu gü nkü röp ort ajımız içi n çok gü zel bir kap anış yak al amış ol duk. Genç i zle yicile rimize fe de ral bir A vrup a Birli ği’ni n gü nlük yaş aml arı ü ze ri nde yaratac a ğı e tki yi açıkl am ak için zam an ayırm anızdan dolayı size t eşek kü r e tme k ederim. 59 ETV Y st ü dyol arında yapılan ilgili çalışm a bit tik te n sonra: çe kimle rle - Federal bir yapıya sahip Avrupa Birliği’nin vatandaşların günlük yaşantıları üzerinde yapacağı etkiyle ilgili olarak şimdi neler düşünüyorsun? - Bugün sayın `Hükümet Başkanı’nın` söyledikleri oldukça ilginçti. Ancak, Avrupa politikaları üzerinde yapacağı etkilerle ilgili açıklama bakış açımı biraz değiştirdi. - Ne anlamda değiştirdi peki? - Federal bir Avrupa Birliği politikaları değiştirmeyecek! Aslında, politikalar fikir bazında iyidirler. Sorun aslında demokratik ve şeffaf olmayan bir süreçle bu politikaları uygulamaya çalışmanın karmaşıklığından kaynaklanmaktadır. Federal bir Avrupa işte bunu değiştirirdi! - Karar alma sürecini değiştirebilmek için bazı ufak tefek konularda küçük adımların atılması gerektiği çok şaşırtıcı aslında. - Ufak tefek mi? Ne anlamda `ufak tefek`? 60 Mesela, üye ülkelerin egemenliklerini paylaşması çok zordur, bunu anlıyorum. Ancak, zaten devletleri temsil etmekte olan Bakanlar Konseyi’ni Avrupa Parlementosu bünyesinde devletlerin de temsil edildiği ikinci bir kabine haline getirmiyorlar? Farklı bir isim verilebilir ve daha farklı ancak daha etkili bir oylama yöntemi getirilebilir! - Aklına gelen Daha başka ‘ufak tefek’ konular var mı? - Yok, aceba dış politika konusuyla Avrupa federal Birliği’nin etkisi daha da artar mıydı diye düşünüyorum… - Bir sonraki röportajı ne zaman? - İki gün sonra! 61 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Avrupa Birliği Dış İşleri Bakanı’yla Yapılan Hayali Röportaj ETV Y muh abi ri ve k ame ram an AB Dış İşle ri Bak anı’ yl a yap acakl arı rö p ort aj içi n stü dyodan ayrılmak ü ze re… - Bu, Avrupa federalizmi ile ilgili belgeselimiz için yapacağımız son röportaj…. Yapılan ilk iki röportaj Avrupa’nın geleceği ile ilgili görüşünü değiştirdi mi? - Ben kendimi her zaman bir Avrupa yandaşı olarak gördüm. Ancak, şimdi bunun yeterli olmadığını anlıyorum. Avrupa’yı şekillendirmek istiyorsam, onu yaratma sürecine daha fazla katılmalıyım! - İlk olarak ne isterdin peki? - Avrupa Birliği’nin ihtiyaçlarını sınıflandırmak güç. Ancak, bugün, AB Dış İşleri Bakanı’yla röportaj yapacağımızdan, uluslararası arenada daha fazla etkiye sahip, ulsulararası krizlere karşı harekete geçebilen ve ABD’yle iyi ortak olabilen bir AB isterdim. 62 AB Dış İşle ri Bak anı yl a yapıl an h ayali rö portaj… Sayın B akan’ım, ETV Y’ ni n ge nç izle yicileri ne yö neli k hazırl amış ol du ğu ‘Federal A vrup a Bel ge seli’ için bu rö portajı yap mayı k abul e tti ğini z için si ze teşe kkü r e derim. Size yönelt ece ğim ilk soru ş u olac ak: A B, O rtak Dış P oli tik a ve Güvenli k al anı nda ne den ü st dü ze y temsilci ye ihti yaç du ydu? - 1990’lardan őnce AB’de Avrupa’nın dış ilişkilerinden sorumlu bir Komisyoncusu vardı. 1990’larda AB üyeleri Balkanlar’daki çatışma karşısında etkili bir çalışma gösteremeyecek kadar bölünmüş bir hal alınca Avrupa Birliği için bir Dış İşleri Bakanı gereklilik halini aldı. - Anc ak, AB’ nin ku rul uşu ndan bu yana Avru p alı de vle tle r bir s avu nm a ve g ü ve nlik poli tik ası içi n ort ak çaba sarf etm ek te dirl er. İlk de ne me ol an Avru p a Savunma Toplul u ğu (1954 ) t üm de vle tle r t arafı ndan onaylanmış olm asına ra ğm e n Fransı z P arl eme nt osu t arafı ndan onayl anmadı ğı içi n başarısı zlıkl a 63 sonuçl anmıştı. Aynı yıl içe rsi nde dah a sonra, gü ve nlik p oli tik ası ve s avu nm a işbili ği için Batı A vru pa Bi rli ği ku rulmuş tu. Güvenli k ve s avunm ayl a ilgili güçsü z bi r org ani zas yondu ve 2000 yılı nda s on bul du. 1980’lerin sonlarında Doğu Avrupa`da komünizmin çökmesi ve ardından da 1990’ların başlarında eski Yugoslavya’da meydana gelen kanlı çatışmalar AB ülkelerinin daha ciddi bir biçimde daha güçlü bir Avrupa dış politikasına olan ihtiyacı gözden geçirmelerini sağladı. (1997) Amsterdam Antlaşması, Avrupa seviyesinde bir pozisyonun yaratılmasıyla birisinin dış işlerinden sorumlu olmasını öngörmüştü. Bu şahsın sıfatı ‘Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilcisi’ydi. Avrupa Birliği’nin uluslararası konularda daha etklin bir rol oynayabilmesi için, üye ülkelerin onayını alarak Avrupa adına konuşabilecek bir sözcüye ihtiyaç vardı. Yavaş yavaş, insanlar bu kişinin Avrupa’nın dış ilişkilerinde yetkiye sahip olduğunu göreceklerdi. Yüksek Temsilci pozisyonu Avrupa Dış İlişkiler Komisyoncu’sunun pozisyonuyla paralellik taşımaktaydı. Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilcisi pozisyonu, Avrupa Birliği’ni farklı kriz 64 durumlarında temsil etmesi için oluşturulmuştu (mesela Makedonya gibi). Elde edilen olumlu sonuç Avrupa’nın dış ilişkilerde daha güçlü bir rol oynadığı ve oynayabileceği yönündeydi. Sonuç olarak, (1997) Amsterdam Antlaşması’ndan sonra yapılan her antlaşma ile Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilci pozisyonu daha da somutlaştı. Bu durum, Avrupa Anayasası`nda sözkonusu pozisyonun aynı zamanda Avrupa Komisyonu Başkanı yardımcılarından biri olacak olan Dış İşleri Bakanı’yla değiştirilmesi önerisiyle doruğa çıkmış oldu. - O rtak Dış ve Gü venli k P oli tik a Yü kse k Temsilcisi il e Dış İşl eri Bak anı ’nı n rolü arasındaki f ark ne di r? - Görevleri arasındaki fark çok belirgin değildir, ancak, ifade ettikleri açısından, aynı zamanda Avrupa Komisyonu’nun yardımcı Başkanlarından biri olacak olan Dış İşleri Bakanı`nın ilerde Avrupa dış ilişkişlerinde rol alacağı anlamına gelmektedir. Hem Yüksek Temsilci hem de Dış İşleri Bakanı üye ülkelerin kararlarına bağımlıydılar. Dış İşleri Bakanı’nın görevi alabilmesi için tüm üye ülkelerin oy birliğiyle bunu onaylaması gerekmektedir. Bu da uygulamada üye ülke Dış İşleri Bakanları`nın (Fransa, BK, İtalya vs) her ay, 65 bazen de daha sık bir araya gelerek, Yüksek Temsilci’nin AB adına ilgileneceği konu üzerinde karar alması demektir. Ancak bu kararların oy birliği gerektirmesi, Yüksek Temsilci`nin bir mutabakata ulşaşılması için çaba sarfetmesi anlamına gelmektedir. Diğer bir değişle, mutabakat yoksa, karar day ok, eylem de yoktur! - Ne yazık ki, ü ye ülk ele rin fiki rle ri birbi rle rinde n ç ok f arklı ol abiliyor ve genel de de m ut abak at a varılam am ak t adır. Yine de Anayas a t asla ğı Dış İşle ri Bak anl arı Kons eyi ’ni n karar alm a yö ntemi üze ri nde he rh angi bir de ğişikli k ö ne risi nde bul unmadı. O y birli ği ilkesi ni muh afaza etti, bu da Dış İşle ri B ak anları’ nı n ü ye ülkele ri n is te kle rine ba ğımlı k al ac a ğı ve etkili k ararl arı n alı nam ayac a ğı anlamına gelir. - Bu hassas bir konudur. Bazen oy birliği ilkesinin gerekliliği bazı tarihi olgularla desteklenir. Bazıları, sırf karar almak adına, herhangi bir üye ülkenin fikrinin göz ardı edilmesinin veya reddedilmesinin adil olmayacağını söylüyor. Buna karşın, pragmatik yaklaşıldığı zaman ise Konsey’in şu anki boyutu esas engel teşkil eden nokta olabilir. Amsterdam Antlaşması 66 sırasında, Avrupa dış politika temsilcisi fikri şekillendiği zaman Avrupa Birliği’nde sadece 15 üye ülke bulunmaktaydı. 15 dış işleri bakanı arasında bir mutabakata varmak ise hala makuldu. Ancak o zamandan bu yana Avrupa Birliği genişleyerek 25 ülkeyi içine aldı ve yakında da üye sayısı 27’ye ulaşacak. Hatta bu sayı daha da artabilir. Bu kadar çok ülke arasında bir mutabakata varmak imkansız değildir ancak, üye devletler arasında uzlaşı sağlayabilmek için çok fazla zaman sarfetmek gerekebilir bu da Avrupa’nın olası bir uluslararası kriz karşısında harekete geçmesini geciktirebilir ve AB dış politikasını hem etkisiz hem de verimsiz bir hale getirebilir. Dahası, bu kadar ulus devlet arasında bir uzlaşmaya varmak daha da zor olacak çünkü her üye ülkenin kendi gelenekseş bölgesel dış politikası bulunmaktadır. - Tam olarak ne anlam a geli yor bu? - Mesela, Belarus’ta meydana gelecek herhangi bir çatışma Baltik Devletleri`ni çok yakından ilgilendirirdi. Eğer aynı zaman içerisinde Doğu Timor’da da çatışma çıkarsa, bu durum Portekiz hükümetini meşkul eder, Baltik hükümetlerini değil. AB’nin her iki bölgede de harekete 67 geçebilmesi için Konsey’den oybirliği ile alınmış bir kararın çıkması gerekirdi. Bu durum, hükümetler arasında yapılacak görüşmelerde çok fazla enerji ve zaman alırdı. Dolayısıyla da Belarus ve Doğu Timor’da atılıcak adımlar da gecikirdi. Bir başka değişle, çatışma bölgelerindeki insanlar Avrupa’nın bir karara varmasını beklerken büyük bedeller öderşerdi. ‘Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilcisi’ teriminin yerini alması önerilen Dış İşleri Bakanı sıfatı bu kişinin görevini daha net bir şekilde ifade ederdi. Ancak, bu yenilikle bile üye ülkeler arasında oybirliğinin hala gerekli olması ise sorun yaratmaktadır. Çoğunluk ilkesiyle alınacak kararlar çok daha etkin olunmasını ve Avrupa’nın uluslararası alanda sorunlu olan bölgelerle başa çıkmakta daha verimli olmasını sağlardı. - Bi r Dış İşl eri B ak anı’na s ahip olmak Avru p a’ yı fe de ral bi r de vl et ol maya yakı nlaş tırı r mı ydı? - Avrupa Birliği şu anda zaten işleyen bir konfederasyondur. Bir Dış İşleri Bakanı’na sahip olmak bir metafor veya sembol gibidir ve AB’nin bir devlet olmaya yaklaştığı anlamına gelmez. Federal bir devlet olmaya yaklaştığı anlamına 68 dahi gelmez. Sadece, Avrupa düzeyinde ulus devletleri tarafından genel dış politikayla ilgilenmesi için görevlendirilmiş birisi var demektir. Bu da şu anlama geliyor: ABD veya Rusya veya Çin dış politikayla ilgili bir konu hakkında konuşmak istediklerinde endişelerini iletebilecekleri biri vardır. Kissinger’in söylemiş olduğu bir lafı anımsarsak: “Avrupa’yla temasa geçmek istesem kimi arayacağım?”. AB Dış İşleri Bakanı olduğu zaman telefona cevap verecek biri bulunacaktı. AB Dış İşlei Bakanı’nın federal bir AB’ye doğru atılmış bir adım olarak görülebilmesi için diğer konularda da bazı uygulamalara geçilmesi gerekmektedir. Mesela, Dış İşleri Bakanı’nın Avrupa Komisyonu Başkan yardımcılarından biri olması gerekirdi. Ancak, Avrupa Komisyonu gerçek anlamda bir hükümet değildir. Hükümeti olmayan bir bakan Avrupa Birliği`ni federal bir devlete dönüştüremez. - E ğe r AB ge rçe k anl am da f e de ral bi r birli k olmuş ol s aydı, ü ye devl etl eri n dış işleri bak anları nın rolü ne olu rdu? - AB federal bir birlik olmuş olsaydı, üye devletler kendi dış işleri bakanlarına yine sahip olacaklardı. Onlar, Avrupa federasyonunu 69 oluşturan federe birimlerin bakanları olacaklardı. Ancak, ülkeleri kendi rızalarıyla dış işleriyle ilgili yetkilerinin bir bölümünü Avrupa Dış İşleri Bakanı’na devredeceklerinden kendi yetki alanları daha kısıtlı olurdu. Bu sebepten dolayı da Avrupa’da, üye ülkelerin dış işleri bakanları ile Avrupa Dış İşleri Bakanı arasında yetki dağılımını net bir biçimde ortaya koyan başka bir belge hazırlanırdı. - AB Dış İşle ri B ak anı Bi rleşmiş Mille tle r Güvenli k Konse yi’ nde A vru p a’ nın te msilcisi ol arak ye rini al ac ak mı? - Avrupa Birliği uluslararası konularla ilgili Avrupa’dan tek ve net bir sesin çıkmasını istiyorsa, Avrupa Dış İşleri Bakanı’nın BM Güvenlik Konseyi’nde kalıcı bir sandalyeye sahip olması gerekmektedir. Ancak, durum biraz karışık. BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı bulunan 5 kalıcı üye ve dönüşümlü olan 10 üyesi, yani toplam onbeş üyesi bulunmaktadır. Güvenlik Konseyi’nde kararlar çoğunluk ilkesyle alınmaktadır (onbeş oydan dokuzu). Şu noktada karşımıza çıkan sorun ise, hem kalıcı hem de dönüşümlü üyeler arasında Avrupalı devletlerin bulunuyor olmasıdır. 70 - B M Gü ve nlik Kons eyi’ ni n beş k alıcı ü yesi şunl ardı r: Çi n, F rans a, İ ngilt ere, R us ya Fe de ras yonu (es ki Sovyetl er Bi rli ği’ni n res mi h alefi di r) ve Am eri ka Birl eşik Devl etle ri; Alm anya da k alıcı ü yele rde n biri ol maya çalışı yor. BM Gü ve nlik Konse yi’ nin k alıcı ü yel eri nde n i kisi, Frans a ve İngilte re, aynı zam anda AB üyesi di rle r. - Bugünkü yapısı itibarıyla Avrupa Birliği bir federasyon değil, bir konfederasyondur. Bu nedenle, Avrupa Dış İşleri Bakanı Avrupa temsilcisi olarak BM Güvenlik Konseyi’nde yer alamaz. Federal bir birlik olarak AB’nin tüzel bir kişiliği olurdu. Dolayısıyla, BM gibi uluslararası bir organizasyonda AB’yi Avrupa Dış İşleri Bakanı değil üye devletlerin dış işleri bakanlarının temsil etmesi anlamsız olurdu. Bugünkü şartlar altında, Avrupa hükümetleri uluslararası konularda bir görüş üzerinde anlaşmaya varmak zorundadırlar. - Yine bu nok tada ü ye hü küme tle r arasında oybirli ği ilk esi bi r s oru n ol arak karşımı za çıkı yor. - Örneğin, Irak sorununda askeri müdahalenin yasal olabilmesi için BM Güvenlik Konseyi’nde 71 bulunan beş kalıcı üyenin olumlu oyu gerekmekteydi. Biz AB’nin federal bir birlik olduğu varsayımı üzerinden hareket ettiğimiz zaman, BM Güvenlik Konseyi’ndeki AB temsilcisinin öncelikle AB hükümetleriyle Birlik’in çizeceği yol üzerinde anlaşmaya varması gerekirdi. Güvenlik Konseyi’nin toplandığı yer olan New York’a gitmeden önce Avrupa Dış İşleri Bakanı’nın 30 civarında Avrupalı hükümet temsilcisi ile toplanması ve Irak’a yapılacak müdahalenin gerekli olup olmadığı konusunda karar alması gerekirdi. Harcanacak zamanı bir düşünün! Ancak, çoğunluk ilkesiyle karar alma yoluna gidilirse durum farklı olurdu. Çok daha az zaman harcanır ve üye ülkelerin dış işleri bakanları’nın Irak’a yapılacak bir müdahaleyi destekleyip desteklememe konusunda uyumlu ve zamanında karar almalarını sağlardı. - Avrup a dış poli tik ası nın baş arı sı, ü ye de vle tle rin Avrup a Birli ği’ nin k arşıl aştı ğı soru nl arl a baş a çıkm a ve ort ak atıl acak adımlarl a onl ara çare bulm ada ne k adar iste kli ol du kl arı yl a al akalı gi bi gö zük üyor. Devl etl er tek başları na da harek et e de bilirle r anc ak, tüm devl etl eri n 72 birli kte h arek et e tme siyl e s oru nlarl a dah a iyi baş a çıkılac aktı r. - Bu çok doğru. Devletler birlikte hareket ederek göç, etnik çatışmalar, iklim değişikliği, küreselleşmenin getirdikleri veya terrörist ağlarının artan etkisi gibi konularla daha iyi mücadele edeceklerdir. Günümüzde devletler geleneksel anlamda savaşlarda ölen insanların sayısı gittikçe azalmaktadır. Günümüzdeki çatışmalar genelde bir ülkedeki siyasi rejimin çökmesinden veya terröist gruplar veya organize suç örgütleri gibi unsurlardan kaynaklanmaktadır. Her bölüm arasında net yetki ayrımları bulunan, belirgin yatay katmanlardan oluşan ve sağlam bir yapı içerisinde tüm bu katmanların birlikte hareket edebileceği bir sistem olarak düzenlenecek bir Avrupa Birliği bu sorunlarla başa çıkmakta önemli bir rol oynayacaktır. - Dah a ne t anl aşıl abilmesi içi n e ski Yu g osl avya örne ği üzeri nde durm anı zı ric a edece ğim. Avru p a o dö nem de bir Dış İşleri Bak anı’ na s ahip ols aydı nasıl bi r t ut um sergile rdi? - Bu spekülasyonda bulunmamı gerektirecek bir soru. Ama, burada hayali bir alıştırma yapıyoruz 73 nasıl olsa… Öyle olsaydı sanırım, duruma farklı bir şekilde yaklaşılırdı. Yugoslavya’daki olaylarla ilgili olarak Avrupalı devletler oldukça bölünmüştü ancak, Ortak Dış ve Güvenlik Politika Yüksek Temsilcisi göreve getirildikten sonra gerginliği azaltmada önemli bir rol oynadı. Tüm taraflara uygun olacak bir çözüm veya düzenleme bulmayı başardı. Bu da, bir ordusu olmamasına rağmen Avrupa Birliği’nin sorunlu bir bölgede yapacağı etkinin önemini ortaya koymuş oldu. Ancak, kabul etmemiz gereken bir nokta vardır o da, gerekli destek olmaksızın doğru insanı doğru pozisyona getirirseniz bu iyi bir çözüm olmaz. Bu nedenle, kısıtlı sayıda askere sahip olsa da, kriz bölgelerine müdahaleyi kolaylaştıracak bir ‘Avrupa Ordusu’ bulunmalıdır. - Yine e ski Yug osl avya ö rne ği ü ze ri nde du ru rsak, AB fe deral bi r bi rlik olm uş ols aydı ç atışm a h angi yönde ile rle yec ek ti? - AB’nin bugünkü düzeni içerisinde bile böyle bir çatışmanın gerçekleşmesi çok küçük bir olaslıktır. Aslında, AB’nin kurulma sebebi üye devletler arasında olası savaşları engellemekti! Birlik’in sınırları içerisinde herhangi bir çatışmanın meydana gelmesi çok küçük bir 74 olasılıktır ve bunun bir çok sebebi bulunmaktadır. Ben bu sebeplerin sadece bir kaçı üzerinde durmak istiyorum: İlk olarak, Avrupa Birliği, çelik ve kömür üretimi üzerinde bir Üst Otorite oluşturarak savaş sanayisini kontrol etmeye yönelik bir mekanizmayla yola çıkmıştı. Bugün ise Birlik bir, kültürel topluluk, hatta çok kültürlü bir topluluk olma yolunda ilerlemektedir. Bu bağlamda bir çok farklı kültürden bireyin birbirini tanıyabilmesi ve çok kültürlü Avrupa’nın güzelliğini ve zenginliğini keşfedebilmesi için bir çok program hayata geçirilmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin üyesi olan tüm devletler işleyen demokrasilerdir. Bu da, onların savaşa gitmelerini engelleyecek bazı ortak değerlere sahip oldukları anlamına gelir. Avrupa kurumları, hem devletlerin kendi çıkarları için bir arada çalışabilmeleri hem de kendi aralarında anlaşmazlaıkları çözmeleri için kurulnuştur. Bu amaç doğrultusunda Avrupa Adalet Divanı kuruldu. Divan’ın görevi ABD Federal Mahkemesi’nin devletlerin egemenliklerini sınırlandırma göreviyle benzerlik taşımaktadır. - Bu rada bi r p arante z aç arak şu nu s ormak istiyorum. A vrup a A dale t Di vanı ü ye de vle tle rin ege me nlikle ri ni nasıl sını rlandırı r? 75 - Avrupa Adalet Divanı’nın üye devletlerin egemenliklerini sınırlandırmasına somut bir örnek vermek gerekirse: Eğer Avrupa Komisyonu çevre politikası doğrultusunda atıklarla ilgili olarak bir yasa tasarısı hazırlatır ve hem Avrupa Parlementosu hem de Bakanlar Konseyi bunu onaylarsa, tasarı bir AB yasası haline gelir (buna ‘direktif’ denir). Tüm üye devletlerin belirlenen süre zarfı içerisinde bu yasayı uygulamaları gerekir. Devletlerden herhangi biri bu yasayı uygulamazsa, (sözkonusu devlete yapılacak bazı idari hatırlatmalar sonrasında) Avrupa Komisyonu’nun bu devleti Avrupa Adalet Divanı karşısına çıkarma hakkı vardır. - Fe deral bi r A vru p a Bi rli ği nasıl ol u rdu? - Avrupa Birliği federal birlik olmuış olsaydı, kesinlikle bir hükemete sahip olurdu. Avrupa Komisyonu bu rolü üstlenir ve Anayasa’da belirtilen konularda yasama önerisi yapma yetkisi olurdu. Şu anki Parlemento’nun ve Bakanlar Konseyi’nin oluşturacağı iki kabineli bir parlementosu olurdu ve kararlar çoğunluk ilkesiyle alınarak hem karar alma sürecinin verimli olması hem de Parlemento’da yapılan tartışmaların Avrupalı vatandaşlara açık yapılmasıyla da şeffaflık sağlanmış olurdu. Hala 76 hazırda federal devlet mahkemesi gibi işleyen Avrupa Adalet Divanı Avrupalı vatandaşların getirecekleri davalara da bakabilirdi. Bu yüzyıl içerisinde Avrupalı vatandaşların birbirlerini savaşarak öldürme tehlikesi çok küçük hatta yok denecek kadar düşük bir olasılıktır. Bugünkü tehlikeler savaşlardan daha büyük boyutlara ulaşmıştır ve işte bu noktada da federalizm çok önemli bir rol oynayabilir: Devletlerin yalnız hareket etmelerini engellemek için egemenliklerini kısıtlayarak onların yetkilerini ulus-üstü bir yapıya devrederek Avrupa Birliği bugünün önemli tehliklereiyle başa çıkmakta kapasitesini güçlendirmiş olur. - Avrup a Bi rli ği’ni n k arşı k arşı ya oldu ğu iç ve dış soru nl ar nele rdir ve fe deral bi r birli k olmuş ol s aydı bunl arın h angisi yle dah a i yi baş a çı k abili rdi? - Avrup Birliği karmaşık bir makine gibidir. İç ve dış sorunları birer birer saymak bile başlı başına güç bir iştir! Bugün Avrupa Birliği’nin karşılaşmış olduğu iç sorunlardan bazıları şunlardır: finansal istikrarsızlık, işsizlik, göç, hoşgörüsüzlük… Üye ulus devletlerin tek başlarına başa 77 çıkamayacakları sorunlardan bazıları ise şunlardır: tehdit edici terörist ağlar gibi devlet dışı aktörler, kitle imha silahları, iklim değişikliği… Avrupa Birliği’nin bunları değştirmek ve olumlu değişiklikler gerçekleştirmek için gerekli kapasitesi vardır ancak, yeterli yetkiye sahip değildir. Federal bir birlik olan bir AB bu bağlamda çok daha güçlü olur ve demokratik bir biçimde işlerdi. - Sayın B ak anım,A B ile ilgili ve rmiş ol du ğu nuz bu ilginç bilgil er içi n çok teşe kkü r etm ek is te rim! Bi ze yap tırdı ğını z be yin jimnasti ğinden dolayı t eşek kü r ederim! ETV Y s tü dyoları na g eri dö ne rke n: Belgeselimizin inanamıyorum. sonlarına yaklaştığımıza - Genç izleyiciler için belgesel ne zaman hazır olacak? - Bir ay içinde hazır olur. Yani hazırlayıp ETVY televizyonunda yayınlamak için tam bir ayımız var. 78 - Bu belgeseli neden Avrupa federalizmiyle ilgili yapmak istedin? Aslında ilginçti ama neden AB’nin ulus-devletleriyle ilgili bir belgesel yapmadın? - İlk olarak, Avrupa Birliği karmaşık bir yapıdır ve bu karmaşıklığı oluşturan unsurlardan birini çıkarırsan bile, geri kalan unsurları göz ardı edemezsin. Sadece farklı bir açıdan analiz etmiş olursun. İkincisi, neden Avrupa Birliği’nin ekinomik projesine değil de daha yavaş ilerleyen siyasi projesine odaklanmayalım? - Yani bu röportajları yapmaya sen kendin mi karar verdin? - Evet, insiyatif kullandım ve daha sonra da ETVY’de bizim bölümdekilerin bazılarıyla bunu konuştum. Çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüşlerdi ve işte buradayız; neredeyse bitirdik bile. - Neye dayanarak Avrupalı gençlerin bu konuya ilgi göstereceklerini düşündün? - Çoğu Avrupalı gencin okul dışında yaptığı bir çok aktivite vardır. Siyaset bu aktivitelerin bir parçası olmasa da, dünya siyaseti onlara alışıla gelmiş zarif görünüşü ve karmaşık söylemleriyle sunulmuş olsaydı, bu durum bir çok insanı bu 79 konuyu görmezden gelmeye iter ve daha sıcak gözüken diğer aktivitelere yönelmelerini sağlardı diye düşünüyorum. - Bu röportajlardan neler öğrendin? - Hayal edebileceğimden çok daha fazlasını öğrendim! Ne düşünüyorum biliyor musun? Keşke tekrar bu röportajları yapabilsek! - Bence de. Ancak, çok fazla çalışma gerektirdiği konusunda sanırım benimle hemfikirsin. - Peki ya sen? Sen bu röportajlardan neler öğrendin? - Çok şey ise beyin durduk ve bir Avrupa öğrendim! En çok hoşuma giden kısım jimnastiği yaptığımız kısımdı. Biraz hayal etmeye çalıştık… Kafanda nasıl canlandırdın? - Benim hayalimdeki Avrupa mı? Ben, kültürel çeşitliliğe hoşgörüyle bakan ve eski nesillere saygılı olan, yeni nesilleri düşünen ve gençleri seven güçlü bir Avrupa hayal ediyorum! 80 81 Sonsöz Florina-Laura Neculai, genç jenerasyona Avrupa federalizminin anlamını ve önemini anlatmak için çok orjinal bir yol seçti. Röportajları, didaktik hatta sıkıcı olabilecek bir konuya dinamizm katmaktadır: Avrupa Birliği’nin dünü, bugünü ve yarını. AB’nin büyüyen federalleşme süreciyle ilgili açık ve canlı bir anlatıma ihtiyaç vardı. Bu bağlamda, federal toplumların temel değerlerini, ilkelerini ve deneyimlerini hatırlamakta yarar var. Özellikle merkezi yönetime sahip ülkelerde federasyonun doğasıyla ilgili bilgisizlik aslında çok şaşırtıcı. Bu durum, Hollanda’da Avrupa Anayasası’nın onaylanıp onaylanmamasıyla ilgili tartışmalar sırasında ortaya çıktı: Argümanlardan bir tanesine göre anayasal antlaşmanın Hollanda halkının varlığını tehlikeye attığıydı. Tam tersine, Federal Birlik üyelerini hem muhafaza eder ve korur hem de kimliklerini ve özerkliklerini himaye eder. Buna verilecek en iyi örnek, yüzyıllar boyunca Kantonlar’ının 82 özerkliğini korumuş olan İsviçre federal devleti örneğidir. Röportajlar, başlıca federal ilkelerden birinin hem karar alma mekanizmasındaki özerklik ve katılım arasındaki hem de Birlik ile üyeleri arasındaki denge olduğunu göstermiştir. Florina-Laura Neculai’nin sunumuna eklemek istediğim iki husus bbulunmaktadır. İlki, kültür ve federalizm arasındaki ilişki ile Avrupa’daki temel ilke ve değerler arasındaki ilişkidir. İkincisi ise, yüksek teknolojiyle ilgili olarak gelecekte olacak olanları görebilmedir. Geçmişte bir ulusun ya da toplumun yaratılması hakimiyet altına almaya bağlıydı, bunun tersine Avrupa federasyonu ise egemen devletlerin kendi iradesiyle bir araya gelmesine bağlıdır. Bu da, hem insanların hem de özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi değerlerin tanınması anlamına gelmektedir. Avrupa federasyonunun kuruluşundaki diğer bir önemli nokta ise ortak olan ve çok çeşitlilik taşıyan kültürdür. Ortak payda ve ortak değerleri ifade eden çeşitlilik, federalizimin ruhu ve doğasıyla örtüşmektedir. Avrupa 83 Anayasa’sının bu ihtiyacı “çeşitliliğinde birleşmiş” ifadesiyle belirtmiş olması şaşırtıcı değildir. Bu ifade İsviçre’nin kullandığı “union dans la diversité” ifadesinin karşılığıdır. Federalizm kelimesini kullanmadana veya Birlik’in federal bir yöntemle işleyeceğinden bahsetmeden Anayasa federalizmin mottosu olan bu ifadeyi Madde IV-1’de Birlik’in sembolleri olarak kabul etmiştir. Denis de Rougemont federalizmin ilkeleri ve yararlarıyla ilgili tanımlara iki önemli husus ekledi. Bunları unutmamakta yarar vardır: yetki ikamesi ilkesi ve Avrupa federasyonu içerisinde bölgeler. Avrupa Birliği’nin geleceği için vurgulanması gereken bir nokta vardır o da: federal yaklaşım esnek ve yaratıcı formülleri sayesinde olağanüstü teknolojik devrim ve büyük kitleler tarafından bilgisayarların ve farklı iletişim araçlarının kullanılmasıyla ilgilidir. Teknolojik devrimin sonucu olarak farklı şekillerde organize edilmiş ve gelişmiş toplumların karmaşık gerçekleriyle başa çıkmak mümkündür. Farklı katmanlardan oluşan Avrupa hem belediyeler 84 gibi en küçük, hem de bölgeler ve devletler gibi daha büyük ve karmaşık birimleriyle entegrasyonu kucaklar ve daha etkileşimli federal bir çerçeveye doğru gider. Daha 1980’lerin başlarında Denis de Rougemont ileriyi görerek federalizmin karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve bölgelerle bilgisaylarla ilgili olduğunu söylemişti. Bugün, internetin ve diğer iletişim araçlarının demokratik ve federal sistemlerimizi etkilediklerini ve etkilemeye de devam edeceklerini biliyoruz. Gençler, gazete okumaktansa internete girmeyi tercih ederler. Hem internetin hem de televizyonun toplumumuz üzerinde ve gelecekte toplumumuzun işleme şekliyle ilgili artan bir etkisi olacaktır. Değişik sebeplerden dolayı şu andaki ve gelecekteki en önemli ihtiyaçlardan biri eğitimdir. Mesela, tarih, coğrafya ve çevre konuları daha geniş bir Avrupa perspektifinde verilmelidir. Yurttaşlık dersi ilkokullardan tutun da üniversitelere kadar uygulanmalıdır. 85 Aslında bugün, Avrupa Birliği’ni en çok meşkul eden konulardan biri hem vatandaşlarla hem de onların örütleriyle iletişim kurabilme ve diyalog geliştirebilmektir. Bununla beraber, bilimi ve bilimsel olarak akıl yürütmeyi anlatan yeni bir yöntem ilkokullarda verilmektedir. İki Nobel Ödül’lü Fizikçi, Leo Lederman ve Georges Charpak yaptıklar deneylerle bilimde yeni bir yaklaşım yarattılar. Böylelikle, çocuklar hipotezleri nasıl oluşturacaklarını ve sonrada kanıtlayacaklarını öğrenmektedirler. Sonuç olarak çocuklar grup çalışması anlayışını edinerek, toplu olarak, argümanlara ve gerçeklere dayalı tartışabilme ve diyalog kurabilme yetilerini geliştiriyorlar. Görüldüğü gibi, bu sadece geleneksel eğitimde bir devrim değil, aynı zamanda da karşılıklı saygı ve takdir çerçevesinde demokrasiyi öğretmektedir. Bu yaklaşımın okullardaki, ve daha sonra da toplumdaki, şiddet ve çatışmaları da azaltması umud edilmektedir. Bu, çok etnikli, dilli ve dinli özelliğe sahip Avrupa toplumları için çok önemlidir. Bana göre eğitim, değerler ve ilkeler 86 Avrupa`daki yeni federal arayışın temelini oluşturmaktadır. Florina-Laura Neculai’nin bir sonraki kitabının Avrupa`nın federal geleceği için çok önemli olan sorular üzerinde yoğunlaşacağından eminim. Prof. Dusan Sidjanski 87 DEĞERLENDİRME FORMU Kitabı okuduğunuza göre olumlu ya bda olumsuz yorumlarda bulunabilir, soru sorabilir ya da hepsinden önemlisi, bişeyler eklemek isteyebilirsiniz! Projeden kaynaklanan kısıtlamalara tabi olmayacak ikinci basımın daha iyi olabilmesi için lütfen yorumlarınızı bizlere ulaştırmaktan çekinmeyiniz. [email protected] Bu kitap aynı zamanda internetten herhangi bir ücret ödemeden de indirilebilir. Kitap, Avrupa Federaller Birliği’nin sayfasında da bir çok farklı dilde mevcuttur. www.federaleurope.org Değerlendirmelerinizi almak için sabırsızlanıyorum! Florina-Laura NECULAI 88