at ırkları

advertisement
AT IRKLARI - 1. Sayfa
Atlar genetik özellikleri bakımından farklı cinslerden oluşurlar.
Taylar dış görünüş olarak anne ve babalarına benzerler. İnsanlar o cinsin sürekliliğini sağlamak ve en
iyi özelliklerini belirginleştirmek için; Cinsin seçilmiş damızlıklarını kendi Tayları ile çiftleştirmişlerdir. Buna seçici
üretim denir. Bu sayede türün özellikleri standardize edilir, türün sürekliliği devam ettirilir.
Atlar, kullanım amaçlarına uygun fiziksel özelliklere sahip olmalıdırlar. Ağır işler için gücünden
faydalanılan atlara Soğuk Kan’lı , hız ve çevikliğinden faydalanılan sportif amaçlı atlara da Ilık Kan’lı adı verilir.
Binek atlarının tamamı ılık kanlıdır. Dünyada 150’nin üzerinde Temel At cinsi mevcuttur.
AKHAL TEKE
TÜRÜN TARİHÇESİ :
Güzel ,zarif ve çok yönlü Akhal – Teke atları ; At ırkları
içerisinde Sovyet ülkeleri dışında günümüze değin çok fazla
tanınmamaktaydı. Bu inanılmaz tür hızı rahat yürüyüşü akıllılığı,
eğitilebilirliği, dayanıklılığı ile günümüzde anavatanı ve Rusya
dışında da hak ettiği önemi kazanmıştır.
Yaşayan en eski at ırkı olan akhal – teke sıra dışı fiziksel
gücünü ve duyarlı kişiliğini orta asya ülkelerinin kendine özgü doğa
koşullarından almıştır. Akhal – teke kanı birçok modern at ırkının
gelişimini etkilemiştir. Ancak yinede yüzyıllar boyu kendine has
özelliklerini ( safkanlığını ) koruyabilmiştir.
Akhal – Teke orijini Rusya nın kuruluşundan 3000 yıl öncesine dayanır. Akhal – Teke sanıldığının
aksine Ilık kanlı değil Soğukkanlı kategoride yer alır. Ataları: Massaget , Parthian , Nisean , Persian , Türkmen
ve son olarak da Akhal – teke dir.
Güney Türkmenistan da yapılan araştırmalar sonucu uzun boylu güzel bir kemik yapısına sahip MÖ.
2400 yıllarına ait iskelet kalıntıları bulunmuştur. Irkın ismi ise ancak 19. yılların sonlarına doğru anlaşılmıştır. İki
kelimeden oluşan ismin anlamı : AKHAL adı ; bugünkü Türkmenistan da eski Pers imparatorluğunun da bir
parçası olan Kopet dağlarının eteklerinde bulunan bir vaha’ dan gelmektedir. Teke ise ; Türkmen kabilelerinden
sonra bölgeye egemen olan ve yüzyıllarca Türkmen atı yetiştiren göçebe boy’unun adıdır.
Yörenin coğrafyası da bu ırkın sıra dışı özelliklerine katkıda
bulunmuştur. Orta Asya tarihi boyunca sürekli değişen egemenlikler, (
Ticaretler ve Savaşlar ) Akhal vadisine ulaşamamıştır. Teke kabilesi hazar
denizinin batısında yer alan dağların güneyinde ve Çölün kuzeyine yerleşmişti.
Bu doğal korumalı bölge burada yetiştirilen bu atların genetik özelliklerinin
korunmasını sağlamıştır. Bölgenin sert iklim koşulları ( Kara kum çölü bölgenin
% 90 nı teşkil etmektedir.) aşrı sıcak , kuru soğuk ve kuraklık bu ırkın
dayanıklılığını geliştirmiştir. Atların iyi beslenmesi için taze otlar yılın sadece
birkaç ayında bulunmaktaydı. Evcilleştirilmiş Türkmen atları koyun yağı ile
karıştırılmış tahıl ile beslenerek hayatta kalmayı başardılar.
Türkmen kültürüne göre iyi bir at binicisinin ölümü ile yaşamı
arasındaki farkı ayırt edebilmeliydi. Akhal – teke sahibi için büyük bir kişisel onur kaynağı ve ailesinin değişmez
bir parçasıydı. Soğuk havalarda üzerine battaniye örtülür ve elle beslenirdi. Boyun aksesuarları ve takılarla
süslenirdi. Akhal – tekeler de sahiplerine yakın bağlanır ve kendisine nasıl davranıldığı konusunda duyarlıdır.
Akhal – teke’nin Rusya ile bağdaştırılması 500 yıl önce bu
atların Rusya ya getirilmesi ile başlamıştır. Ruslar bu ata ; uzun
boylu, değerli asya atı anlamına gelen ve Türkçe kökenli olan
ARGAMAK adını vermişlerdi. Rusya da en iyi damızlık atlar bu ırktan
kullanılmıştır. BOINOU aygırı günümüzde yetiştirilen akhal – teke
lerin atasıdır. Rus askerlerinin Akhal – teke atlarına ilgisi
Türkmenlerin ata bağımlı geleneksel yaşam biçimlerinden gelmiştir.
Ruslar bu ırkı geliştirmek ve irileştirmek için İngiliz safkanları ile
çiftleştirmiş ancak bu girişim başarısızlıkla neticelenmiştir. Eski
Sovyetler birliğinde birçok at ırkı da aynı sonucu paylaşmıştır.
Savaşların baskısı , iç savaş , açlık ve eşitsizlik akhal – teke’nin
sayısını ve genetik yapısını etkilemiştir. Komünist rejimin bireysel
sahiplenmeye getirdiği yasaklar sonucu at yetiştiriciliği de
yasaklanmış bunun sonucu Akhal – teke’nin Sovyetler birliğinde
gelişimi ve önemi kaybolmuştur.
AKHAL – TEKE nin KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ :
Akhal – tekenin eşsiz bir görünümü vardır. Başka hiçbir at cinsinde onun karakteristik ayırıcı özellikleri
görülmemektedir. Kafası uzun ve geniş bir alnı vardır. Manalı bakan iri badem gözleri , dar ve dik kulakları uzun
ve yüksek bir boynu vardır. Vücudu uzun ve eğimli , dar bir göğsü uzun ve güçlü bacakları vardır. Kas yapısı
mükemmeldir. Birçok rengi vardır, yaygın olarak yağız ve dorudur. En belirgin özelliği ışıkta parlayan ve değişen
metalik altın rengidir. Üç alt türü vardır.
1). Gelishikili , Peren ve kaplan orijini atlardır. Yukarıda sayılan tüm özelliklere tamamen uyan türdür.
2). Karlavach ve El orijini atlar. Daha küçük yapılı fakat daha hızlı koşan bir türdür.
3). Arab ve Dor bayram orijini. Daha güçlü bir gövdesi vardır. Dayanıklılığı ile bilinir. Günümüzde bu
ırkın 17 farklı orijini vardır, bunlardan 12 tanesi Boinov’a dayanır.
Akhal – Teke aygırının yüksekliği 157,6 cm. dir. 1993 de değişik ülkelerde bulunan akhal – teke atları
üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Bunların 88’i Türkmenistan , 51’i Rusya , 21’i Kazakistan dadır. Buna göre
cidago yüksekliği 159,2 cm ye uzadığı belirlenmiştir.
AMERİKAN BENEKLİ ATLARI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
İspanyol fatihlerinin soyundan gelen benekli atlar, Amerikanın batı bölümünün bir
parçası olmuşlardır. Evcilleştirildikten sonra çalışma kabiliyetleri ve dayanıklılıkları ile
kovboyların sürü işlerinde kullanılmışlardır. Amerikan yerlileri, bu beneklerin kutsal işaretler
olduğuna inanmaktaydı. Yıllar geçtikçe, vahşi batının dağlık bölgelerine uyum sağlamak için
atletik yapılarının gelişmesine rağmen renkleri ve benekleri değişmedi. Bu gelişme benekli
atlara mükemmel bir serbest biniş, çiftlik, rodeo, iz sürme, yarış, gösteri ve çocukların yakın
arkadaşı olma unvanını kazandırdı.
CİNSİN ÖZELLİKLERİ :
Çok yönlü yapıları vardır. Benekli atlar genelde güçlü kemikli ve iyi dengeli atlardır.
Boynundaki ve kafasındaki benekler de ayrı bir güzellik katar. Benekli atların renkli derisi
soyunu belirler. Çünkü en önemli özellikleri bu beneklerdir. Beneklerin şekilleri sonsuz farklı
biçimde olabilir. Derileri daima beyaz ve bilinen diğer at renklerinden birinin kombinasyonu
şeklindedir. Benekler yuvarlak hatlı olup, göğüsten boyuna doğru uzanır. Genelde Tobiano'ların
yan taraflarında koyu renkler hakimdir. Kuyruk ise çoğunlukla iki renklidir. Overo'ların derisi de
koyu veya beyaz olabilir. Ancak Overo'larda beyaz renk atın kürek kemiği ile kuyruğunu
geçmez. Ayrıca Overo'ların kafalarında geniş beyaz lekeler vardır ve kuyrukları tek renklidir. Bu
atları ilgi çekici yapan lekelerinin genetik yapısının hala anlaşılamamış olmasıdır. Her atın lekesi
diğerinden farklıdır.
AMERİKAN MUSTANG ATI
Mustang kelimesi İspanyolca da “sahipsiz, başıboş” anlamına
gelen mesfeno kelimesinden gelir. Bu kelime Birleşik Devletlerdeki vahşi
atları anlatmak için oldukça uygundur.
Modern at yaklaşık olarak 3 milyon yıl önce evrimleşti ve bu yarıküreden
yaklaşık 10000 yıl önce kayboldu. Atın Kuzey Amerika’ya dönüşü Cortes ve De Soto
kaşiflerinin Morocco Barbı, Portekiz Sorraiası ve İspanyol Andalusianı olan müthiş
atlara binerek gelmeleriyle olmuştur.
Pueblo Kızılderilileri ata binmeyi öğrenmiş ve bu yeteneği diğer kabilelere
de geçirmişlerdir. 1680 yılında Kızılderililer İspanyol kurallarına karşı isyan etmişler
ve İspanyollar bu hızlı geri çekilme ile binlerce atı arkalarında bırakmışlardır.
Kızılderililer bu at sürülerini toplamış olabilirler. Ancak onların özgürce koşmalarını
tercih etmişlerdir. İspanyol yerleşim bölgelerine baskınlar düzenleyip atları çalmak
çok daha kolaydı. Kızılderili baskınlarını durdurmak için İspanyol hükümeti sağlam at
sürülerini Yeni Dünyaya getirdi. Kızılderililerin ‘vahşi’ atların peşine düşecekleri ve
İspanyolları rahat bırakacakları umuluyordu.
10000lerce İspanyol atı Rio Grand’e götürüldü ve bu atlar 200 yıllık bir süre
içinde sahipsiz vahşi atlar haline geldiler. Bu atlar zamanla çiftçilerden ve
kovboylardan kaçmış araba ve binek atlarıyla birleşerek sayılarını 1900 yılında
2milyona ulaştırdılar.
Çiftçiler sığır sürülerine yer açabilmek için bu atları öldürmeye
başladılar. Bunun ardından 1970 yılında sadece 17000 at kaldı.
“Mustang”lar Batının tarihi ve öncü ruhunu temsil eden canlı sembollerdir.
1971 yılında “Vahşi Özgür At Kurultayı” oluşturulmuştur. Halka açık çiftliklerde yaklaşık 41000 mustang’ın
bulunduğu tahmin ediliyor ve bunların sadece çok azı İspanyol kanı taşımaktadır.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Mustangler tüm şekil, renk, boy ve türde olabilirler. Ortalama uzunlukları 142cm.dir ancak 130cm.
veya 160cm. olanlarını da sıklıkla görebilirsiniz. Renkli, Palomino, Appolosa, Buckskin ve yağız renkte olanlar
türün gelişimi esnasında zaman içinde oluşmuş türlerdir ancak bunlar da yaygın olarak görülür.
ANDALUSIAN
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Andalusıan , bir İspanyol bölgesi olan Andalusia da üretilmiş ve adını buradan
almıştır. Ataları İspanya ve Portekiz in iber atlarıdır. 60 yıldan biraz daha kısa bir süre
önce Andalusian ve Lusitano atı arasındaki ayırım yapılmıştır. İspanyollar günümüzde
kendi atlarından Pura Raza Espanola ‘dan (saf İspanyol atı.) söz ederler ve kendi aygır
kitaplarını tutarlar. Dünyanın birçok yerinde bu attan Andalusıan diye söz edilir. Portekiz
atına Lusitano denir ve adını Portekiz’in antik roma adı olan Lusitanya’ dan alır.
Andalusian’ın kökleri tarih öncesi döneme dayanır. Güney İspanya’da iber
peninsula’ sında M.Ö. 30.000 – 20.000 yıllarına ait mağara resimleri keşfedilmiştir. Bu
tarih öncesi atlar , Andalusian’ın ataları olduğu düşünülür. Birçok uzmanın katıldığı bir
görüşe göre bu cins ; yüzyıllar boyunca , İspanyanın uzun tarihi süresince buradaki değişik insanlar ve kültürler
tarafından oluşturulmuştur. Yüzyıllar boyunca iber atı , iber peninsula’sına değişik gruplar tarafından getirilen
atlardan etkilenmiştir. Bu gruplar arasında Fransızlar , Kuzey Afrikalı Kortagiyonlar , Romalılar , değişik Alman
boyları ve Moor’ lar vardır. 15. yüzyılda Andolusia diğer cinsleri etkilemeye başlamıştır. Dünyanın ilk savaş atı
olarak ünlenen , günümüzün Andalusian atının ataları , tarihin büyük savaşçılarına hizmet ederken göze çarpan
roller üstlenmiştir.
Bazı araştırmacılar , iber atına M.Ö. 4000 – 3000 yıllarında binildiğine inanırlar. M.Ö. 2000’de iberya
ya Phoenician’ların ulaştığı zamanda , ve M.Ö 1000’de Grek’lerin geldiği zamanda iber süvariler çoktan çetin bir
düşman haline gelmişlerdi ve iber atı eşi bulunmaz bir savaş atı olarak göz önünde tutuluyordu. M.Ö. 1100
civarında yazılmış Iliada’da Homer iber atından söz eder. Ünlü Grek süvarisi Xenephon , iber atından övgüyle
bahseder ve M.Ö. 450’de Spartalı’ ların Atinalıları yenmesindeki önemli rollerinden söz eder. II. Punik savaşı
(M.Ö. 218-201) Hannibal akın eden Romalıları iber süvarilerini kullanarak defalarca yenmiştir. İlk savaş atı
olarak bilinse de iber atı aynı zamanda güvenilirliği ve hoş mizacı ile de bilinir.
Ağır zırhlı şövalyeler , Avrupa’nın askeri güçlerinde çoğunluk haline geldiklerinde ; Andalusian , en
popüler savaş atı konumundan kısa sürede düştü.
Her nasılsa ateşli silahların kullanılmaya başlamasından sonra , iber atı bir kez daha Kraliyetin ve
süvarilerin tercihi olmuştur.
Daha sonra , iber atı Avrupa’nın Kraliyet atı haline geldi. Avrupa genelinde (Avusturya,Fransa,İtalya
ve Almanya dahil) büyük binicilik Akademileri kuruldu. Dresaj ve yüksek binicilik okulu bu akademilerde başladı
ve gelişti. İtici gücü ileri hareketi ve çevikliği sayesinde iber atı bu akademilerin onaylanmış binek atı oldu.
1667’de Newcastle dükü Andalusian için şunları yazmıştır. “ Dünyadaki en
asil at , olabilecek en güzel at, yüce ruhun , cesaretliliğin ve uysallığın bir ürünü. En
gururlu ve aksiyonlu koşması ve yumuşak dörtnalı ile beraber sevecen , nazik bir at.
Bir Kralın zafer günü için uygun bir at.” Viyana‘daki ünlü İspanyol binicilik okulunun
Lipizenleri için kurulan tesislerinde hizmet veren Andalusiandır. Amerikan Quarter atı
gibi yeni dünyada geliştirilen birçok cinste olduğu gibi , Alman atının , İrlanda
Cannemara’sının ve İngiliz Cleveland dorusunun geliştirilmesinde büyük rolü
olmuştur.
Günümüzde de Andolusian atı inanılmaz bir çok yönlülük sergiler.
Andolusianın gücü , atletikliliği , ve iyi huyu hala bu cinsin önemli özellikleridir.
ABD’de Andolusian atı dresaj , atlama , araba , arazi , western ve İngiliz binişi gibi
çok yönlü dallarda yarıştırılır. Buna ek olarak çok başarılı bir gösteri atıdır. Tabi ki
Andolusian’ın sevecenliği ile mükemmel bir Aile atı olduğu da unutulmamalıdır.
Andolusian , nerede bulumuş ve ne yapmış olursa olsun gururun bir simgesidir.
CİNSİN ÖZELLİKLERİ :
Andolusian güçlü yapısına göre oldukça zariftir. Tipik Andolusian atı 15,2 – 16,2 el uzunluğundadır.
Başı orta uzunlukta , dikdörtgen biçimli , zayıf ve profilden bakıldığında dışbükey veya geniş bir alınla , düz ve
iyi yerleşmiş kulaklar vardır. Gözler iri ve canlı , boyun orta derecede uzun , geniş ve zariftir. Yele kalın ve
gürdür. Kuyruk genelde gür , uzun , aşağıda ve vücuda yakındır. Andolusianların yaklaşık %80’i beyaz veya
grinin tonlarındadır. %15’i doru , %5’ide yağızdır.
Andolusian ; gururlu , hassas , zeki saygı ve özenle eğitildiğinde çabuk öğrenen bir cinstir.
ARAP ATLARI
TÜRÜN ORİJİNİ ve TARİHÇESİ : ( ÇÖL BEDEVİLERİNİN ATI )
Orta doğu çöllerinin bir yerinde yüzyıllar önce , insan hayal gücünün
ötesinde Dünyadaki tüm at türlerinin etkisi altına alacak bir ırk türedi. Bugün ki
adıyla Suriye , İran ve Irak ta Tigris nehri boyundaki vahalarda ve Arap
yarımadasının diğer bölgelerinde bu at türü gelişti. Bu tür Arap atı olarak
tanımlandı. Müslümanlara göre At Allah’ın bir nimeti , şefkatle yaklaşılacak ve
saygı duyulacak bir varlıktı. Avrupa ülkelerinin atın varlığından haberdar
olmalarından çok önceleri , çöl atları bedevilerin hayatta kalabilmeleri için bir
gereklilikti. Kabilelerin şefi ; gerek kendi kabilesindeki gerekse , diğer bedevi
kabilelerindeki her bir at familyasının tarihini bilirdi.yüzyıllar geç tikçe , türün mitolojisi ve duygusallığı , soyu ile
özdeşleşen cesaret, dayanıklılık ve gücü ile ilgili hikayelerle gelişti. Dini inanış , gelenek ve batıl inanışlar ırkın
doğasını ve şeklini etkiledi.
Çıkık bir alnın ; Allahın nimetini taşıdığına inanılırdı. Bundan dolayı “ Jibbah” ın büyük olması o atın
daha fazla nimet taşıması demekti. Kavisli bir boyun “ Mitbah “ bir cesaret göstergesi , kalkık bir kuyruk ise
onuru simgelerdi. Bu ayırt edici nitelikler e at seçiminde çok dikkat edilirdi. Arap atlarının dini öneminin
bulunması , kısmen de kabilenin varlık ve güvenliğine sağladığı katkılar nedeniyle türün izole bir şekilde
çoğalmasını sağladı. At yetiştirme gelenekleri ve dini inanışlar ırkın “ Asil “ yada saf olarak kalmasını sağladı.
Çevre şehirlerden veya dağlardan yabancı bir kan karışımı kesinlikle yasaklanmıştı. Kuzey Afrika da veya sahra
çölü bölgesindeki çöl atları , arap atları ile aynı kanı taşımaz ve bedeviler tarafından hor görülürdü. Arap atı ,
zamanın bir çok toplumunda da olduğu gibi bir savaş aracıydı. İyi donanımlı bir bedevi düşman kabileye saldırır,
koyun , deve ve keçi sürülerini kaçırarak kendi kabilesinin zenginliğinin arttırırdı. Bu tarz bir saldırı ancak ani ,
hızlı ve süratle yaklaşılırsa başarılı olabilirdi. Kısraklar bu tarz saldırı için en uygun cinsti. Çünkü kısraklar ,
düşman kabilesinin atlarına kişnemez böylece kabilenin saldırıdan haberi olmazdı. Hız ve dayanıklılık şarttı
çünkü çarpışmalar kamp yerinden uzakta gerçekleşirdi.
Bedeviler aynı zamanda çok konuksever insanlardı. Eğer bir misafir
çadırlarına ziyarete gelirse; onu ve hayvanlarını hiç ücret almadan 3 gün misafir
etmek zorundaydılar. Konuk edilen misafirin atının başlığı çadırın orta yerine
asılarak onun önemi vurgulanırdı. Böylelikle kabileler savaştan arta kalan
zamanlarda birbirlerini konuk eder , en hızlı ve en cesur atlarının hikayelerini
birbiriyle paylaşırlardı. Kazananın ödül olarak kaybedenin en iyi sürüsünü aldığı at
yarışları düzenlerlerdi. Yetiştirilen hayvanlar alınır , satılır ancak kural olarak
savaş kısraklarına bedel ödenmezdi. Bir Arap kısrağından daha iyi bir hediye
olamazdı. Bir kısrağın değeri annesinin orijinine göre artardı. Eğer kısrağın annesi
takdir edilen bir aileden geliyorsa , onun değeri çok fazla idi. Kısrak aileleri onu
yetiştiren kabilenin veya şeyhin adı ile bilinirdi. Bedeviler aynı orijinden gelen
atları daha değerli görürlerdi. 5 temel familya vardı ; Kehilan , Seglavi , Abeyan ,
Hamdani ve Hadban. Cesaret , dayanıklılık ve sürat hikayeleri o orijine ait diğer
atlarında değerini arttırırdı. Örneğin ; Kehilet al Krush , Kehilet Jell - abiyat ve
Seglavi ibn-i sedran isimli kısrakların görkemli savaş hikayeleri vardı. Bu
kısrakların tayları da övgüyle anılırdı. Kısraklar kendi türünden olan atlarla
çiftleştirildiğinde , tanınabilen ve tanımlanabilen özellikleri gelişti. Örneğin Kehilan ; geniş göğsü , kas gücü ve
iriliği ile tanındı. Kafaları küçük ancak alın ve çeneleri genişti. En çok rastlanan renk gri(demir kır) ve doruydu.
Seglavi grubuna ait atların en önemli özelliği ; zarif olmalarıydı. Bu tür dayanıklılıktan çok hızlı olmaları ile
tanınırdı. İyi bir kemik yapıları ve yapılı boyları vardı. En sık rastlanan renk ; açık doruydu. Abeyan grubu
Seglavilere çok benzerdi. Bu gruba ait safkanlarda tipik arap atlarından daha uzun bir sırt görülürdü. Bu atlar
yapı olarak daha küçüklerdi. Sıklıkla rastlanan renkleri; demir kır olup,diğer türlere göre daha fazla akıtma
görülürdü. Hamdani atları; atletik yapılı , iri kemikli ve kas gücü yüksek bir türdü. Kafaları profilden bakıldığında
düzdü , Arap atları içinde en uzun boylu türlerden biriydi. Demir kır ve açık doru en sık rastlanan renkti. Hadban
grubu ise hamdani atlarının daha küçük bir versiyonuydu. İri kemik ve kas yapısına sahipti. Ayrıca çok nazik
doğasıyla da bilinirdi. Genellikle kahverengi veya açık doru rengindeydi.
Türkler atlarını Avrupa ya olan akınlarında bir savaş malzemesi
olarak kullandılar. Türkler seferlerinde sadece birkaç arap atını
beraberlerinde götürmelerine karşı , onların zorlu ve dağ koşullarına uygun
Türk atları da Avrupalıların ilgisini çekmiştir. Avrupalılar atlarını
şövalyelerini ve silahlarını taşıması için yetiştirirlerdi. Daha hafif olan atları
Pony türlerinden gelmekteydi. Türklerin küçük ve hızlı atları ile kendi atları
karşılaştırıldığında Türk atlar özellikleri bakımından onlarınkinden çok daha
üstündü. Bu atların hız , dayanıklılık ve atlama konularındaki üstünlükleri
avrupanın ilgisini çekti. Bu tarz bir ata sahip olmak sadece Avrupalıların
kendi at türlerinin de gelişmesine katkıda bulunmakla kalmayacak , aynı
zamanda bir prestij de katacaktı. Yurt dışına seyahatlerin de artmasıyla ,
Osmanlı imparatorluğu sultanları Avrupa daki belli başlı devlet
başkanlarına Arap atları hediye ettiler. Godolphin arap atları 1730’da
İngiltere ye ithal edildi. Byerley Turk 1683’de , Darley Arabı da 1703’de
İngiltere ye geldi. Bu 3 doğulu aygır yeni bir ırkın temellerini oluşturdu. Bu ırka da “Thoroughbred” adı verildi.
Bugün thoroughbred türünün %93’ü bu 3 aygıra dayanmaktadır. Arap atları gerek doğu da çiftleştirme ,
gerekse thoroughbred kanı aracılığı ile bugünkü at türlerine katkıda bulunmuştur. Bedeviler safkan Arap atı
yetiştiriciliği ile tanındılar. Bedevi boylarında at yetiştiriciliğinin kayıtları hafızalarda ve kuşaktan kuşağa
aktarılan bilgilerle tutulurdu. Ancak yine de at yetiştiriciliği konusunda Arap ırkının saflığını korumayı başararak
bir ilke imza atmışlardır. Bugüne kadar birçok arap atını pedigrisinde “çölde yetiştirilmiştir” ibaresine
rastlanmıştır. Yazılı bir belge olmamasına karşın , bedevilerin atların safkanlığına verdiği önem dikkate alınarak
bu ibare de atın safkanlığının onaylanması olarak kabul edilir. Bugün Arap atları kendi orijininin doğduğu
topraklar dışında da çok sayıda yer almaktadır.
ARAP ATININ ORİJİNİ :
Arap atının orijini zoolojik bir sır olarak kalmıştır. Her ne kadar bu eşsiz türün ayırt edici bir kimliği
bulunsa da , tarihi karışıklıklar ve çelişkilerle doludur. Arap atı ırkını araştırdığımızda bugünkü halinden daha
küçük olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında yüzyıllar boyu herhangi bir değişiklik göstermemiştir. Otoriteler
Arap atının nerede doğduğu konusunda fikir birliğine varamamaktadır. Arap atının , atasının kuzey Suriye
(Türkiye’nin güneyi) de bulunan vahşi bir at olduğu konusunda tartışmalar sürmektedir. Mezopotamya nın
kuzeyini içeren bir alan boyunca ( Irak’ın bir kısmı, Sina yarımadasının batısından Mısır kıyılarına kadar ) atlar
için ideal , ılıman bir iklim olan ve yağış alan bölge bulunmaktaydı. Bir grup tarihçi de bu eşsiz ırkın Arabistanın
güneybatısında doğduğunu söylemektedir. Bu bölgede bulunan 3 nehir yatağının doğal ortamda yaşayan vahşi
atlardan doğmasına neden olabilecek iklimin oluşturduğu fikrini esas almaktadır. Arabistan yarımadası yaklaşık
10000 yıldır kurak bir bölge olduğundan , insan yardımı olmadan atların bu bölgede var olması imkansızdı. M.Ö.
3500 yıllarında develerin evcilleştirilmesi ile bedeviler bu develeri bir ulaşım aracı olarak kullanmaya başladılar.
M. Ö. 2500 yıllarında yerleştikleri orta Arabistan da modern Arap atının bir benzerini de bölgeye getirdiler.
“Arap” ismini bir at cinsi veya insan topluluğuna verilen isim olarak kullanımından çok yıllar önce
görmek mümkündür. “Arap” kelimesinin kökeni hala karanlıktır. Göçebeliği tanımlayan kelime ile ibranice
“arabha” ve “erebh” kelimesinin bileşiminden oluşmuştur. (karanlık diyar) “Abhar” hareket etmek , “Arab” çöl
veya çölde yerleşik anlamındadır. Görülüyor ki milliyete dayanan bir kelime değildir. Özetle Arap atı kelime
anlamı olarak , bir millete verilen isimden çok daha önce kullanılmıştır.
ARAP ATLARI AVRUPAYA NASIL YAYILDI ? :
İslam’ın yükselişi ile Arabistan kültürel bir değişime sahne
oldu. İslami inancın etkisiyle arap savaşçılar yerleştikleri çöllerden
çıkarak İslam’ı yaymak için savaştılar. Çölde yetiştirilmiş bu görkemli
hayvanlar muhteşem savaş atları oldular. Orta doğu , Kuzey Afrika ve
İspanya ya kadar Akdeniz ülkeleri ve doğuda Çin’e kadar bir çok ülke
İslam’a yenik düştü. 1099 ve 1249 yılları arasında haçlı seferlerinden
sonra Avrupa atları ile Arap kanı karıştırıldı. Ateşli silahların icadı ile
ağır silahlı şövalyeler önemini yitirdi. 16. yüzyılda askeri birliklerde
hafif , hızlı atlara olan ilgi arttı. Bundan sonraki savaşlar ise Arap
atının askeri birliklerde kullanımının önemini kanıtladı. Haçlı seferleri
sonrasında, Batılılar gözlerini doğunun Arap atlarına diktiler. 1683 –
1730 yılları arasında 3 Arap aygırının at yetiştiriciliği için İngiltere ye
getirilmesi bir devrim oldu. 1800 lü yıllarda Avrupa’da Arap atı
çiftlikleri oluştu. Polonya kraliyet Ailesi , Alman Kralları ve bir çok
Avrupa ülkesinde ki soylu Aileler Arap atı çiftlikleri kurdular. Lady Anne BLUNT ve Wilfred BLUNT’ un Mısırda
olan yaşamlarının ve çöl gezilerinin sonucu olarak İngiltere deki dünyaca ünlü Crabbet Arap atı Harası çölde ve
Mısırda da kuruldu. Daha sonraları buradan Rusya , Polonya , Avustralya , Kuzey ve Güney Amerika’ya At
gönderilmeye başlandı.
KUZEY AMERİKANIN ARAP ATLARI İLE TANIŞMASI :
Şu bir gerçektir ki Amerika Kıtası ; Gemi ile keşfedilmiş ,
Atların gücü ile inşa edilmiştir. Burada yaşayan koloniler , Atlı İspanyol
savaşçıları tarafından sindirilmiş ve egemenlikleri altına alınmışlardır.
At yetiştiriciliği , 1725 yılında Virginia da Nathan Harrison ‘ un
Arap atını getirmesi ile başlamıştır. Bu at’tan 300 tay alınmıştır. Buna
rağmen ilk yetiştirici Keene Richard olmuştur. 1853 – 1856 yıllarında
Arabistan çöllerine giden Richard , bir çok aygır ve 2 kısrak getirmiştir.
Ancak yetiştirme programı iç savaşla yok olmuş ve geriye hiçbir şey
kalmamıştır. 1877’de Ulysses S.Grant II. Sultan Abdülhamit i ziyaret
etmiş ve bu ziyaretinde sultanın ahırından kendisine 2 Aygır hediye
edilmiştir. ( Leopard ve Lindertree) Leopard daha sonra Randolph
Huntington’a verilmiş ve o da 1888 de İngiltere ye 2 kısrak ve 2 aygır
getirmiştir. Bu program Amerika’daki ilk safkan Arap atı yetiştirme
programıdır. 1893’teki Chicago Dünya fuarı büyük bir halk kitlesi
tarafından ziyaret edilmiş ve Arap atının Amerika’daki etkisini
arttırmıştır. Bu fuara dünyanın pek çok ülkesinden yetiştiriciler davet
edilmişti. Türkiye’de bu fuara 45 Arap atı ile katılmıştı. Bu atların
arasında kısrak Nedyme ve aygır O bryan’ da bulunmaktaydı. Bu atlardan her ikisi de daha sonradan Amerikan
– Arap atları kayıtlarında no: 1 ve no: 2 olarak yer almıştır. Bugün birçok at yetiştirme çiftliğinde kökeni bu
atlara kadar uzanan atlar bulunmaktadır.
Fuar sonrasında Spancer Barden tarafından İngiltere ve Mısır’dan at getirildi. 1898 – 1911 yılları
arasında yılları arasında Interlaction Harasına 20 at geldi. Ayrıca 1918 – 1932 yılları arası İngiltere’den 20 ,
Fransa’dan 6 , Mısırdan 7 at getirildi. Thedora Roosevelt’in de yardımıyla “ Davenport Arapları” nı oluşturmak
üzere 27 at getirildi.
Davenport’un Amerika ya çöllerden doğrudan Arap atı ithali bu ülkedeki Arap atı yetiştiricilerini
heyecanlandırdı. Bu yetiştiriciler yeni kan’ların ithal edilmesinin teşvik edilmesi konusunda girişimlerde
bulundular.
1908’de Amerikan Arap Atı Kulübü kuruldu. Amerikan Tarım Bakanlığı Arap atı haralarının kayıtlarını
milli kayıt olarak tanıdı ve bu kayıtlar sadece safkan Arap atları için tutuldu. Bu noktada 71 safkan Arap atı
kaydettirildi. 1920 – 1932 yılları arasında da Amerikanın çeşitli aileleri tarafından İngiltere , Arap çölleri ve Mısır
dan Arap atları ithal edildi. 1940 – 1950’li yıllarda Amerikan yetiştiricilik programının oluşması sonucu Arap atı
ithalatı yavaşladı.
GÜNÜMÜZDE ARAP ATLARI :
Tarihsel olarak Arap atı güzellik, akıl , cesaret , dayanıklılık ve duygusallık kavramları ile ünlendi. Çok
eski zamanlardan bugüne insanlar ile yakın temas içinde bulunan Arap atı insanlarla arasında bir bağ oluşturdu.
Nazik, zeki ve cana yakın olan bu hayvanlar Tayken bile insanlardan korkmaz ve ani seslere tepki göstermezler.
Araplar “ Ghazu” denilen çöl savaşlarında hayatları ve varlıkları Arap atlarının hız ve dayanıklılıklarına bağlıydı.
Bunun doğal bir sonucu olarak da kaliteli bir kan olarak tanındı. Elverişli koşullarda çiftleştirme ile saflığını
korudu. Arap atının çiftleştirildiği her at türünde de kendine has özelliklerinin ( hız, dayanıklılık, zarafet vs. )
İngiltere ye getirildiğinde Arap atı Thoroughbred’in atası oldu. Rusya da Orloff rahvan atlarına katkı
sağladı. Fransa da ünlü Percheron atlarının oluşmasını sağladı. Amerika da ise Morgan atlarının atası oldu.
İngiliz thoroughbred ile çiftleşmesi sonucu Trotter atları oluştu. Arap cinsinin diğer at cinslerinden farkı seçici
çiftleştirme yöntemi ile yetiştirilmemesidir. Diğer türlerde yetiştiricilik yapılabilmesi için o atın kaydının
oluşturulması gerekir. Ancak Arap atları binlerce yıl boyunca safkanlığını koruduğu ve bu yönü ile tanındığı için
Arap atlarında böyle bir uygulama gerekmemiştir.
Yüksek zeka , eğitilebilirlik , nazik yapısı ile biniciliğin bir çok dalında kullanılmaktadır. Dayanıklılık
yarışlarında en yüksek dereceler her zaman Arap atı binicileri tarafından kazanılmıştır. Günümüzde Arap atı
yetiştiriciliğinin ve Arap atı Haralarının en gelişmiş olduğu ülkelerden birisi Amerika dır.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ :
Güzel gösterişli bir kafa , büyük gözler , yukarıda toplanmış bir boyun , kuyruk havada , sırtı kısa ve
düz , göğsü kaslı ve geniş. Bacakları kaslı , eklemleri güçlü açıkça görülebilen tendonlar , topukta genişleyen
küçük tırnaklar.
Fındık kabuğu , demir kır , yağız ve açık don lu olur.
Yüzde ve bacaklarda beyazlıklar sıkça görülür. Derisi ince ve ipeksidir. Yele ve kuyrukları gürdür.
CAMARGUE ATI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ:
Dayanıklı, ufak Camargue; güney Fransa’da yaşaması
zor, ıssız bölgesi olan Rhone deltasının yerel atıdır. Bu türün
orijini eski çağlara dayanmasına rağmen 1968 Ocak ayına kadar
bir at türü olarak bilinmiyordu. M.Ö.15000 yılından kalma
Lascaux mağara resimlerinde görülen atlarla bir ilişkisi vardır.
Bunun yanısıra 19. yy.da Solutré, güneydoğu Fransa’da bulunan
at fosillerinin bu türün ataları olma ihtimalini göstermektedir. Uzun süre bataklıklardaki yaşam boyunca
buradaki yerli atlar, Kuzey Afrika kanının akınından etkilenmişlerdir. Ancak ilkel atın ana karakteristiklerini
yitirmemişlerdir, özellikle; ağır, kare biçimli başları bu niteliği gösterir.
Bu atlar Camargue yaşamında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Muhafız ve çobanlar, bölgede geleneksel
olarak gelişen sığır sürülerini gütmek işi için güçlü, dengeli arazi binişi sağlayan bu atları kullanmışlardır. Ufak
yapılı atlar olmalarına rağmen Camargue atları bataklıkların sert koşullarında iri binicileri güvenle taşıyacak güç
ve cesarete sahiptir.
Camargue atlarından oluşan sürüler, her birinde bulunan lider aygırla
yarı-yabani bir hayat sürerler. Bununla beraber denetim, genç atların işaretlenmesi,
uygun damızlıkların seçimi ve damızlık olmayan kısrakların kısırlaştırılması için yılda
bir kere toplanırlar. Otlakların çitle çevrilmesine, arazilerin tarım için kurutulmasına,
çobanlara olan ihtiyacın azalmasına rağmen bu tür, hala bölgenin başlıca özelliğidir.
Camargue vahşi yaşamı ile ünlenmiş bir bölge olduğundan buraya gelen turist sayısı
giderek artmaktadır ve bu atların yeni rolü de bu turistler için binek atı olarak
kullanılmaktır.
Türün Özellikleri : 13,1-14,1 el uzunluğundadırlar ve kır olurlar. Geniş,
kare biçiminde başları, kısa,dar kulakları, kısa boyunları, dar omuzları, kısa sırtları,
derin karınları, kısa, yuvarlak, kaslı sağrıları, uzun kuyrukları, güçlü ve iyi
şekillenmiş bacakları ve oldukça sert ve güçlü tırnakları vardır.
*Yarı-vahşi yapılarına rağmen Camargue’ ler eğitime yatkındırlar.
Yarı-vahşi Camargueler ressam ve yazarlar için bir ilham kaynağı
olmuştur. Roy Campbell “ Camargue’deki Atlar” adlı şiiri bunun en güzel örneğidir.
FRANSIZ BİNEK ATI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ:
Fransızların at yetiştirmede uzun bir geçmişi vardır. Bu sayede günümüzün en iyi spor atlarından biri
olan Fransız binek atını yetiştirmektedirler. Bu cins ilk olarak Saint Lo ve e pin’ deki çiftliklerde Normandiyalı at
yetiştiricilerinin Thoroughbred, Arap ve Norfolk Trotterini çiftleştirmesi ile Anglo-Norman türü oluşturulmuştur.
Daha sonra bu türün tekrar Thoroughbred ve Araplarla çiftleştirilmesi sonucu günümüzde Selle Français denilen
tür ortaya çıkartılmıştır. II. Dünya savaşı sonrası , Fransa’da atların hızını, dayanıklılığını ve yeteneğini arttırmak
için çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu gelişmiş yeni cinse 1958’de Fransız binek atı denmeye başlandı. Fransız
binek atı , bir spor atının nasıl olması gerektiğine dair iyi bir örnektir. Bu at atletik, güçlü, zeki ve uysal bir
cinstir. Özellikle engel atlama dalında yıldızı parlamıştır. Ayrıca Dresaj ve cross-country dalında çok başarılıdır.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Genel olarak Fransız binek atı zarif ve etkileyici bir kafa ile uzun bir boyuna sahiptir. Omuzları eğimli ,
göğüs kafesi derin , gövdesi kaslı ve uzundur. Genelde kestane renginde olurlar. Yinede farklı renklerde olanları
görülebilir. Yüksekliği 155 – 170cm. arasında değişir.
FRIESIAN ATI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ:
Friesian atı, Avrupa'nın kuzeybatısında bulunan Hollanda
krallığının 12 eyaletinden biri olan Friesland' dan çıkmıştır. Friesland kuzey
denizi kıyılarında , M.Ö. 500 yıllarına dayanan oldukça eski bir ülkedir.
Buradaki insanlar; ticaret, denizcilik, çiftçilik ve at yetiştiriciliği ile
yaşamlarını geçiriyorlardı.
Friesian atı , " Equus robustus" dan kalmadır. 16 - 17. yüzyıllar
boyunca belki daha da önce , Arap kanı , özellikle İspanyadaki Andolusian
atlarına doğru tanınmıştır. Sıcaklığından dolayı , Sıcakkanlı düşünülmüştür.
Friesian atı, safkan İngiliz atının etkilerinden bağımsız tutulmuştur. Son 2
yüzyıl boyunca safkan olarak üretilmiştir. Friesianlılar için at üretmek ve yetiştirmek çok önemlidir. Reform dan
önce Friesland' daki manastırlarda bulunan rahipler bir çok at üretmişlerdi. Yüzyıllar boyunca Fresian hükümeti
kaliteli üretimi koruyucu düzenlemeler yapmıştı. Şimdi ise 1939 Dutch at kanunu , haracılık ve yetiştiricilik için
kurallar koymuştur. Geçmişten kalma kayıtlardan öğrendiğimize göre , eski dönemlerde de Friesian atları pek
çok ülkede bilinmekteydi. 1251 yılından kalma bilgiler ve bu atların övüldüğü kitaplar mevcuttur.
Dönemin zırhlı şövalyeleri bu atları oldukça tutkulu , savaşlarda
ağır yükler taşıyacak kadar güçlü ve hızlı manevralar yapabilen hayvanlar
olarak görmüşlerdir. Daha sonraları bu atın çevikliği ve esnekliği , 15 - 16.
yüzyıl boyunca Paris ve İspanya daki
binicilik okullarında kullanılmasını sağladı.
Ayrıca güzel görünümleri ve güçlü yapıları
nedeniyle de Avrupa'nın tamamında , kraliyet mahkemeleri bu atları at
arabalarında kullandılar. Muhteşem süratiyle , Friesian atı Hollanda'da kısa
mesafe yarışlarında kullanılmış ve kazananlar altın, gümüş kamçılarla
ödüllendirilmişti. Günümüzde Friesland' da hala araba yarışları görülür. Bu özel
arabalara " sjeen" adı verilir.
Bu 2 tekerlekli arabalar 1 veya 2 at tarafından çekilir, 1880 lerden
kalma geleneksel kostümlerle bir leydi ve centilmen oturur. Sjees ; sürücünün
solda oturduğu ve leydi' nin sağ tarafta bulunduğu ( onur ve itibar tarafı ) az
bulunan arabalardandır. 4'lü arabalar yaygındır. Bu geniş ve nadir koşumların gösteri amaçlı kullanımı popüler
olmaktadır. Friesian halkı , siyah atlarının koşumdaki doğal kabiliyetleriyle büyük gurur duyarlar. Anthony Dent
, ( atlarla ilgili İngiliz araştırmacı ve yazar ) Friesian atının eski İngiliz yağız atı ve pony' sinin karışımından
meydana geldiği görüşündedir. Dent ; Friesian atına oldukça benzeyen Norveç Dol' unun Friesland' dan
çalınarak veya ticaret yoluyla oraya gittiğini ileri sürer.Hollandalılar , 1609'da Amerika da keşfettikleri bölgede "
New Amsterdam" ı kurdular ve buraya Friesian atlarını da getirdiler. Bu atları yeni topraklarda yetiştirmeye
devam ettiler. Ancak 1664'de burayı İngilizlere bırakmak zorunda kaldılar ve bu bölgenin adı " New York" olarak
değiştirildi. Jeanne Mellin'in "Morgan atı" (1961) ve "Morgan atı el kitabı" (1973) isimli kitaplarında bu ünlü
Amerikan atının Friesian atından kalma olasılığından bahsetmektedir. Sürat yapabilme yeteneği , gür yeleler ,
uzun ve gür kuyruk ve ayaklardaki tüyler bir belirti olabilmektedir. Bu tür kuzey Amerika'da melezleştirmeyle
bağlantılı olarak tamamen kaybolmuştur. 1974' e kadar Ohio eyaleti bu atın Kuzey Amerika'ya yeniden
tanıtımını engellemiştir. 1983 den günümüze Amerika daki Friesian popülaritesi , ulusal bir kurum ve ulusal bir
showu desteklemeye yetecek kadar büyümüştür.Friesian atları ; Almanya, İskoçya ve Güney Afrika'ya ithal
edilmiştir. Güney Afrika'ya ithal edilenler , burada "Flemish" denilen çok önceleri Belçika dan getirilmiş olan bir
türün geliştirilmesini sağladı.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Friesian atları her zaman siyahtır. Vücuttaki veya bacaklardaki hiçbir
beyaz işaret kabul edilemez. Uzun , kalın , akıcı yeleleri ve kuyruğu ile etkili
ayak tüyleri vardır. Hiçbir durumda Friesian atının kuyruğunun ve yelesinin
kesilmesi hoş karşılanmaz. Friesian atı başını en yukarıda tutar ve yukarıdaki
boynu ile gurur duyar.
Canlı , ahenkli yürüyüşleri doğaldır. Vücut güçlü ve eğimli bir omuzla
derinleşir. Tescilli Friesian aygırları en az 153cm. uzunluğunda , kısraklar da en
az 143cm. uzunluğunda olmalıdır.
GELDERLAND ATLARI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Sıcak kanlı olarak bilinen gelderland atının ana vatanı
Hollanda'dır. Bu atların ataları ; Andolusian , Neapolitan , ve Norfold
aygırlarına dayanır. 19. yüzyılda bu atlar iş ve krallık içindeki taşıma
işlerinde kullanılmaktaydılar. Bugün ise bu atlar; zarif gösteri atları ve
yetenekli engel atlayıcılar olarak bilinmektedirler. Bu cins 1960'lardan
sonra Alman safkanı ile çiftleştirilerek resmi olarak yetiştirilmeye
başlanmıştır. Yine de eski soya sadık kalınarak bu geleneği sürdüren
çiftlikler mevcuttur.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Gelderland atlarının yüzlerinde ve bacaklarında kahverengi, siyah, gri ve genellikle
beyaz lekeler vardır. Arada sırada alacalı olanları da görülebilir. Kafası uzundur. Geniş etkileyici
gözleri ve küçük kulakları vardır. Kaslı ve güzel görünümlü bir boynu vardır. Sırtı düz ve uzun ,
kuyruğu yukarıda , göğüs kafesi derin omuzları eğimli ve uzundur. Ayakları ise kaslı ve güçlüdür.
AT IRKLARI - 2. Sayfa
HAFLINGER
Haflingerin tarihi ortaçağa dayanır. Belgeler şimdiki Avusturya ve
Kuzey İtalya’da olan Güney Tyrolean Dağlarındaki bir tür Doğuya has yarış
atından bahseder. Tyrol’deki köy ve çiftliklerin çoğuna sadece dar patikalardan
ulaşılabildiğinden ulaşım ve yük taşıma için çevik ve yere sağlam basan atlara
gereksinim duyuluyordu. Bölgede bulunan 1800lerin başlarından kalma
resimler dik dağ patikalarından yük ve binicileriyle giden ufak , asil, kestane
dorusu fındık kabuğu atların varlığını açıkça göstermektedir.
Günümüzün Haflinger’inin (Hafling bir Tyrol köyü adıdır.) ilk resmi belgesi 1874 yılında 249 Follie’nin
bir damızlık aygırı olarak yarı-Arap aygırı olan 133 El Bedevi XXII ile yerel bir Tyrol kısrağından doğmasıdır.
Tüm modern safkan Haflingerlerin orijini 7 farklı aygır çizgisi (A,B,M,N,S,ST ve W) ile doğrudan bu Follie isimli
aygıra dayanır.
II. Dünya Savaşı boyunca ordunun yük atlarına olan ihtiyacı ve Haflingerin bu ihtiyacı karşılayabilecek
olması nedeniyle türün üretiminde önemli değişiklikler yapılmıştır. Savaş sonrasında türün boyu ve saflığına geri
dönüldü. Hem biniş hem de araba sürücülüğüne uygun olan, güçlü yapılı, sağlam kemik yapısıyla güçlü
görünümlü ve karmaşık kişilikli ufak bir at türü oldu.
Haflingeri tek yapan ayırıcı özelliği onun altın sarısı rengi ile beyaz,
uzun yele ve kuyruğudur. Ama en belirgin özelliği insanlara karşı sevecen,
istekli ve affedici olmasıdır. Bu özelliği de yüzyıllar boyu sarp patikalarda
ailenin her ferdine hizmet etmesiyle gelişmiştir. Haflingerler kolayca ailenin bir
üyesi haline gelebilirler.
Avusturya’da Haflingerlerin sayısı hala çok önemlidir. Eyalet
haralarının Avusturya’da türün kalitesini korumak için sahip olduğu aygırlar
var. ABD’ye ilk Haflingerler 1958 yılında getirildi. Illinois bunları bir üretim
programı başlatmak için Avusturya’dan Lipizzanlarla beraber ithal etti.
Modern Haflingerler günümüzde dünyanın her yerinde bulunurlar.
Yük taşıma, hafif araba çekme gibi amaçların yanında western, dresaj, engel
atlama, arazi binişleri, dayanıklılık ve atlı terapi amaçlarına da hizmet
etmektedirler. Haflingerler boyutlarına göre şaşırtıcı derecede güçlü ve atletik olduklarından diğer cinslerle yarış
halindedirler.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Haflingerler altın sarısından çikolata rengine kadar değişik fındık kabuğu
rengindedirler ve yele ve kuyrukları da daha açık renkte beyaz ile soluk sarı arası
olur. Boyları 138-150cm.’dir. Atın büyük gözlü, anlamlı bir baş; biçimli bir gövde
ve ne çok kısa ne de çok dik olan biçimli bir sağrıyla uyumlu ve zarif bir dış
görünümü olmalıdır. At adaleli olmalı ve belirgin ve biçimli eklem yerleriyle düzgün
ve doğru bacak yapısına sahip olmalıdır. Damızlık aygırların hatasız erkeksi
özellikleri ve damızlı kısrakların da belirgin feminen özelliklere sahip olmaları
gereklidir. Baş gövde ile orantılı, asil ve eğimli olmalıdır. Gözler geniş ve ileridedir.
Burun delikleri açık ve geniştir. Boyun orta uzunluktadır ve başa doğru daralır.
Bacaklar net ve eğimli eklemlere sahiptir ve 4 ayak da eşit basar. Önden
veya arkadan bakıldığında bacaklar düz olmalıdır. Diz geniş, düz ve hocklar da
güçlü ve geniş olmalıdır. İncikler uzun ve iyi gelişmiş, tırnaklar da yuvarlak ve sert
olmalıdır.
Haflingerin canlı, istekli, yere emin basan ve ritmik yürüyüşleri vardır. Adeta rahat, enerji dolu,
gururlu ve ritimlidir. Süratli ve dörtnalda ise elastik, canlı, atletik ve kendini taşıyan ritmik bir yürüyüşü vardır.
Süspansiyon hareketlerinin ayırt edilebildiği dengeli bir aksiyonu vardır. Yüksek itiş gücüyle arka ayaklar aktif
olarak çalışır. Bu itiş gücü elastik sırt ile serbest hareket eden omuzlara ve ön ayaklara taşınabilir. Hafif bir diz
aksiyonu istenir. Özellikle dörtnal oldukça ileri-yukarı hareketli olmalıdır.
Türün özellikleri Dünya Haflinger Federasyonu ve Tyrollü At Yetiştiricileri Derneği tarafından
belirlenmiştir.
HANOVERIAN
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Hanoverian, engel atlama, dresaj, konkur komple gibi binicilik
dallarına yönelik olarak yetiştirilen ılık kanlı bir attır. Bu cins eski Hannover
Krallığı'nın bulunduğu Kuzey Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde ortaya
çıkmıştır. Eyalet harası 1735 yılında kurulmuş ve resmi kayıtlara 1888 yılında
başlanmıştır. Şövalyelik ve çiftçilik için kullanılan atların kalitesinin
arttırılması amacıyla Thoroughbredler yerel kısraklar ile çiftleştirilmiştir. Yıllar
sonra daha atletik binek atına duyulan ihtiyaç nedeniyle uygun olan diğer
cinsler tanıtılarak Hanoverian atı oluşturulmuştur.
Bu at cinsleri arasında Arap atları ile Trakehner atları da
bulunmaktadır. Yetiştirme stoku atletik yapılı, kabiliyetli, düzgün vücut
yapısına sahip, eğitilebilir ve iyi mizaçlı atlardan seçilmiştir. Hanoverian
cinsi atlar doğal bir emplüsyona sahiptir. Hafif ve elastik hareketleri ile
yere sağlam basan adetası, ayaklarını karnına çekerek yaptığı süratlisi,
yuvarlak ve ritmik dörtnalı vardır. Hanoverian atlarının yarışlarda
yakaladığı başarılar yetiştirme programının iyi olduğunu kanıtlamıştır. (1992 Olimpiyatları'nda 13 madalya,
peşpeşe 4 Dünya Yetiştiricilik Şampiyonası ödülü, dresajda ve engel atlamada 5 altın, 1 gümüş ve 2 bronz
madalya)
HOLLANDA ATLARI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Hollanda atları ılık kanlı spor atı cinsidir. Bu tür atlara
soğukkanlı atlar (koşum atları) ile Thoroughbred ve Arap atı gibi
sıcakkanlı atlardan farklı oldukları için ılık kanlı denmektedir. Spor atı
deyişiyse cinsin kullanım alanını belirlemektedir. Dresaj ,engel atlama ,
konkur komple ve at arabası yarışları gibi belli başlı uluslararası binicilik
disiplinlerine yönelik olarak kullanılmaktadır. Birçok ılıkkan cinslerinin
gelişimine hala devam edilmektedir. Aslında bu tür atlar Thoroughbred
,Arap atı, Morgan atı, Selle Français atları gibi safkan bir cins değildir.
Farklı türlerin birleşimi olarak ortaya çıkmışlardır. Bunun sebebi ise her
türün farklı karakteristiklerini ayrı bir cinste birleştirmektir. Hollanda ılık
kan atları, Alman, Fransız ve İngiliz atları ile yerli Hollanda atlarının seçici çiftleştirilmesi sonucu ortaya çıkan
modern bir spor atıdır. Hollanda ılıkkan atlarının kökeninde iki farkı bölge yer alır: Gelderland ve Groningen.
Gelderland , Hollanda'nın merkezinde yer alır. Toprağın kumlu olması nedeniyle bu bölgede daha hafif atlar
gelişmiştir. Groningen ise toprağın daha ağır ve sert olduğu bir bölge olduğundan daha ağır atlar yetişmiştir.
Groningen yetiştiricileri atların daha rafine olması için Gelderland atlarını kullanmış, Gelderland yetiştiricileri ise
atlarına daha iri bir yapı kazandırabilmek için Groningen kanını kullanmışlardır.
Hollandalı çiftçiler hayatlarını atlarla kazanırlardı. Dolayısıyla at yetiştirme tekniklerini uzun zamandır
kullanıyorlardı. Çiftleşme sonucu atların karakterlerinde oluşan bozulmalar ve hatalar anında telafi ediliyordu.
Binicilik ve at malzemelerin yaygınlaşması ile atlar çiftliklerde bakılmaya başlandı. Binicilik klüplerinin sayılarının
artması ile de spor atlarına olan ilgi düzenli olarak arttı. Bunun sonucu olarak da Hollandalılar spor atı üretmeye
başladılar. Thoroughbred aygırlarının yanı sıra Fransız, Holsteiner, Honeverian aygırları kullanıldı. Stilli koşum
atları oluşturmak üzere Hackney atları da kullanıldı. Diğer yetiştiriciler geleneksel Gelderland koşum atlarını
yetiştirmeye devam ettiler. Sonuç olarak modern Hollanda ılıkkan atları 3 kategoride toplanmaktadır: Spor atı,
koşum atı, geleneksel Gelderland atı.
Hollanda atlarının güzel bir vücut yapısı vardır. Vücut
yapılarının yanı sıra güzelliği ve çekiciliği Hollandezlerin ününü
arttırmıştır. Oldukça kısa bir zaman içinde modernize edilen Hollanda
spor atları uluslar arası müsabakalarda da önem kazanmıştır.
Karakterleri, atletik yetenekleri ve sağlamlıkları ile ünlü atlar dünyanın
her bir köşesine ihraç edilmiş, değişik ülke bayrakları altında uluslar
arası şampiyonlar çıkarmıştır.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Hollanda ılık kan atları yaklaşık 162 cm boyunda olup
bazıları 170 cm kadardır. Genellikle doru, al, yağız veya kır olup
alınlarında veya bacaklarında beyaz işaretler vardır. Başın iyi bir şekli
olup profilden bakıldığında düzdür. Boyun kavisli ve kaslı , sırtı düz ve
oldukça uzundur. Kuyruk yüksektedir. Göğsü derin ve kaslı omuzlarının ise iyi bir açısı vardır. Bacakları uzun,
sağrıları güçlü ve kaslıdır. Bu özellikleri Hollandalıların çiftlik atlarından gelmekte olup güçlü hareketler için
gereklidir. Hollandezler hevesli, cana yakın, güvenilir ve akıllı olmaları ile tanınırlar.
HOLSTEİNER
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Holsteiner, Almanya’nın kuzey bölgesi olan Schleswig-Holstein’da 13.yy.dan beri süren sistematik
üretimin bir ürünüdür.Bu bölge Almanya’nin en başarılı at üretim bölgelerinden biri ve Holsteiner da
Almanya’nın en eski sıcakkanlı cinslerinden biridir.Holsteiner’ın atalarının izleri Napolitan,İspanyol ve doğudaki
damızlık tesislerine dayanır.Buralarda bölgenin yerel damızlıklarıyla dikkatli bir melezleme yapılmıştır.Bu at türü
Alman çiftçiler tarafından gücü,sağlamlığı ve güvenilirliği ile değerlendirilirken ordu tarafından da bu
değerlendirme cesareti ve yeteneğine bağlı olarak yapılmıştır.
Holsteiner üretiminin ilk yazılı kayıtları 13.yy.a dayanır.Holstein ve Storman kontu 1.Gerhard
,Uetersen’deki manastıra manastır civarındaki özel mülklü arazilerin otlatma haklarını vermiştir.Rahipler,
manastırların özelliklerinin özel arazi sahiplerine devredildiği Reform dönemine kadar iyi nitelikte atların
üretimine devam etmişlerdir.Bu atların hem çiftlikteki önemine hem de güvenilir savaş atı olma özelliklerine
dayanarak arazi sahipleri de rahiplerin başladığı işi devam ettirmişlerdir.
Bu cinsin niteliklerini garanti altına almak için 1686 kanunlarının Schleswig-Holstein’a geçmesi ile iyi
üretimin yapılması cesaretlendirilmiştir.1797’de 10000’in üzerinde atın ihraç edilmesiyle 17. ve 18.yy.larda bu
cinsin ünü tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
Savaş atlarına olan ihtiyacın azalmasıyla beraber İngiliz Yorkshire Araba atları ve Cleveland Bay atları
19.yy.da kaliteli yüksek adımlı yük atlarının üretimi için kullanılmışlardır.2.Dünya Savaşı sonrasında bu cinsin
Thoroughbred kanıyla tanışması ile beraber Holsteiner’ın eşsiz karakterine zerafet ve atlama yeteneği de
eklenmiştir.Bu cins muhteşem Alman spor atlarından biri olarak ortaya çıkmıştır.Özellikle atlama,dresaj,driving
ve eventinge için uygundur ve ayrıca diğer sıcakkanlı cinslerin gelişiminde de etkili olmuştur.
Günümüzde Holsteiner’ın , Olimpiyat oyunları ve Dünya Şampiyonaları dahil birçok uluslararası
eventing ve driving müsabakalarında ilk onda yer aldığı görülmektedir.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Genel olarak Holsteiner dorudur.Çok az beyaz işaretleri olması hatta hiç olmaması tercih edilir.Dengeli
bir attır.16-17 hand uzunluğundadır.Açık dörtnalı ve doğal,elastik hareketleri vardır.Büyük,güzel gözlerle sevimli
başı,güzel kavisli bir boynu ,(withers) üzerinde yükselmesiyle zarif,hafif ve kendini taşıyan bir
görünümdedir.Rahat ve istekli mizacı , iyi bir karakter ve iş yapmaya olan hevesi ile bütünleşmiştir.
Üretimde kullanılan damızlıkların kalitesi yıllık damızlık denetimleriyle ile sağlama alınmıştır.Atların
sınıflanması ve bunlara değer biçilmesi kaliteye ve üretim havuzuna yaptıkları katkı potansiyeline bağlı olarak
yapılır.Aygırlar için damızlık kitabına girişi için araştırılması bunların tamamen onaylanmış aygır olmaları
yolundaki ilk adımdır.Aygırın bir 100 günlük test süresince veya spor müsabakalarında atletikliğini göstermesi
beklenir.Yavruları da ayrıca kalite ve genetik bozukluklar bakımından araştırılır.Ancak bundan sonra bu aygıra
hayat boyu üretim lisansı verilir. Aynı zamanda kısraklar da araştırılır ve yeterli kalitede olanlar 3 damızlık
kitabından birine girebilirler.
İRLANDA ATI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
İrlanda atının tarihi , tarım alanında olduğu kadar ,
savaşlardaki başarılarına da dayanır. MÖ. 1'de yazılmış olan "cuchulain"
destanı bu atı güçlü araba atı olarak tanımlar. 12. yüzyılda İrlanda'ya
gelen Anglo-Norman'lar beraberlerinde güçlü savaş atlarını da getirdiler.
Daha sonraları, 16. yüzyılda güney İrlanda ile İspanya arasındaki ticaret
sonucu yerli atlara İspanyol kanı karıştı. Ortaçağ boyunca çok sayıda
İrlanda atı , Avrupa ordularına ihraç edildi. 1. Dünya savaşı sonlarına
kadar bu atların binlercesi savaşlarda ön saflarda hizmet ettiler. 18501950 yılları arasında İrlanda atı şekil alarak günümüzdeki İrlandez halini
aldı. İrlanda'da tarım , Avrupa'nın gelişmemiş bölgelerinde de ağır yük
atlarına olan talepteki azalma bu atlara ilgiyi azalttı. Bunun yerine İrlandalı çiftçiler , tarlada çalışabilecek ve
aynı zamanda araba çekebilecek , hem de tilki avına gidebilecekleri atlara ihtiyaç duydular. Avlanan çiftçiler ,
tüm gün yol alabilecek ve karşılaştıkları her engelin üzerinden atlayabilecek atlar istediler. Yüzyıl boyunca iyi
kemik yapısı , dayanıklı , ilginç atlama kabiliyeti olan , oldukça sağlam ve hassas bir at cinsi üretildi.
Thoroughbred'le karıştırıldığında bu özellikleri sağlayan , dünyaca ünlü İrlandez avcısı ortaya çıktı. Bu karışım
günümüzde İrlandez spor atı olarak bilinir ve temsilcileri tüm dünyada altın madalyaları , grand-prix'leri
kazanmaktadır. Ne yazık ki , bu başarı İrlanda soğuk atının çöküşüne izin vermiştir. Çiftliklerdeki
makineleşmenin artması , avcı ve spor atlarına olan dünya çapındaki talep bu cinsi soyunun tükenmesi eşiğine
getirmiştir. Bu İrlandalı çiftçi için , iyi bir İrlanda kısrağını bir Thoroughbred'e sonrada bir safkan aygırına
çekmek daha karlı hale gelmiştir. İrlanda soğuk atı sosyetesinin planlı çabalarına rağmen , dünya çapında
sadece 2000 safkanıyla beraber bu cinsin devamlılığı tehlikeli hale gelmiştir.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
İrlanda soğuk bölge atı , özü ve kalitesiyle aktif ve güçlü bir attır. Adından
anlaşılacağının aksine iri ve çok tüylü değildir. Duruşuyla , güçlü sağrısıyla heybetli
görünümdedir. Zeki ve nazik , doğası ile hassas ve uysal yapısı dikkat çeker. Hareketleri
yumuşak ve serbest olmasına rağmen abartılı değildir. Kır dahil olmak üzere her renkte
olabilir. Kemik yapısı sağlam ve güçlüdür. Ortalama boyları ; 153 - 163cm. yüksekliğindedir.
DEĞERLİ İRLANDA ATLARI
KİNG OF DİAMONDS :
İrlanda atının her ailesi atlama ve konkur komple atları
üretmiş olsa da hiçbiri King of Diamonds kadar sürekli başarı
sağlamamıştır. Bu kestane doru aygır , Ruby'nin yavrusu
Errigal'dendir. 1990 - 1995 yılları arası dünya atlama dereceleri
klasmanında 7. sıradadır. Uluslararası engel atlama atları olan
Special Envoy , Hill , Pearl ve Millstreat Ruby King of
Diamonds'dan üretilmiştir. King of Diamonds üzücü bir şekilde ölmüş olsa da , arkasında sürekli olarak dünya
sınıfı atları üreten birçok tay bırakmıştır.
CLOVER HILL :
Golden Beaker'in tayı olan bu doru aygır, 1990 - 1995 yılları arası Dünya atlama dereceleri
klasmanında 16. sıradadır. Dünya sınıfı taylarından ; Cagneys , Skyviews ve Flo Jo Clover Hill'dan olma taylardır
ve günümüzde atlama atları üretmeye devam etmektedirler. Kuşkusuz spor atı üretimi üzerindeki etkileri uzun
yıllar boyunca devam edecektir.
LIPIZZAN
TÜRÜN TARİHÇESİ :
Lipizzan atları 400 yıldan uzun süredir uygulanan seçici bir yetiştirme programını
yansıtır. Dünyanın dört bir yanından seçilen iyi kalite atlardan oluşmuştur. Güzellik ve
zarafetin yanısıra cesaret, kuvvet, yetenek, iyi mizaç ve aklın nadir bulunan bir
kompozisyonunu sergilemektedir. Lipizzanlar ilk olarak 1580 yılında Arşidük II.Charles'ın
Lipizza'da bir hara kurarak İspanyol, Andalusian, Barb ve Berber cinsi atları ithal etmesiyle
yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu atlar yerel Karst atlarına çekilmiştir. Yerel Karst atları beyaz,
küçük , yavaş ve sert atlardır. 1700'lerin sonunda Napolyon Savaşları sırasında atlar üç kere
yer değiştirdiler. Bir süre atların mülkiyeti Napolyon'a geçti. Napolyon Arap aygırı Vesir'i
Lipizzanlara çekti. 1807-1856 yılları arasında 7 Arap aygırı türün gelişimi için kullanıldı: Siglavy,Tadmor, Gazlan,
Saydan, Samson, Hadudi ve Ben Azet. 1792-1815 yılları arasında iki Lipizzan kolu olan Maestosa ve Favory,
Kladruby atları ile çiftleştirildiler. 1880 yılında Lipizza Harası'nda 341 adet Lipizzan atı bulunmaktaydı. 18. ve
19. yy.da kullanılan tüm Lipizzan damızlıklarından sadece 6 tanesi orijinal aygır kolu olmuştur: 1.Dünya Savaşı
sırasında yetiştirme merkezi Viyana yakınlarındaki Laxenburg'a yerleşti. Taylar ise diğer kraliyet harası
Kladrub'a yerleştirildi. 1. Dünya Savaşı sonrasında Orta Avrupa yeniden organize edilirken AvusturyaMacaristan İmparatorluğu iki yeni cumhuriyete bölündü ve her devlet bir önceki monarşinin sahip olduklarının
mülkiyetini aldı. Lipizza Kraliyet Harası(1580-1916) yetiştirme programı 3 farklı ülkeye bölünmüş oldu.
Bu yıllarda sadece 208 Lipizzan'ın kaldığı bilinmekte olup büyük kısmı
(109 at) Lipizza kentine sahip olan İtalya'da kalmıştır. 1913-1915 tayları ise
Çekoslavakya'nın sahip olduğu Kladrub'da kaldı. Kalan atlara ve İspanyol
Binicilik Okulu aygırlarına 1919'da Avusturya sahip oldu. 1. Dünya Savaşı'nı
takiben İtalya, Çekoslavakya ve Avusturya'nın yanı sıra Macaristan, Romanya
ve Yugoslavya'da Lipizzan atı yetiştirmeye devam ettiler. 1943'de Lipizzan cinsi
soyunun tükenmesi tehdidiyle karşılaştı. Avusturya, İtalya ve Yugoslavya'daki
kısrak ve taylar Çekoslavakya'daki Hostau bölgesine Alman komutası altında
transfer edildi. Dönemin İspanyol Binicilik Okulu müdürünün çabaları
neticesinde okul kurtarıldı fakat; 1955'e kadar damızlık aygırlar okula geri
verilmedi. Dünyada 3000'den az saf kan Lipizzan'ın bulunduğu göz önüne
alındığında türün seyrek olduğu söylenebilir. Her geçen yıl doğan tay sayısı da
azalmaktadır. Lipizzan atlarının safkanlığının korunması için büyük çaba
gösterilmektedir. At sahipleri ve yetiştiriciler türün az olması, kültürel önemi,
romantik tarihi, güzelliği, uyumu, atletik yürüyüşleri nedeniyle bu atlara ayrı bir
değer vermektedir.
TÜRÜN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ :
Lipizzan atları uzun olmamasına rağmen (en irisi 160cm. kadardır.)
gururla kendini taşıması, kaslı ve elastik vücudu, güçlü hareketleri onların olduklarından daha uzun ve iri
görünmelerini sağlar. Geç olgunlaşır ve uzun yaşarlar. (çoğu zaman 35 yıl ve fazlası) Doğdukları andan itibaren
zarafet ve asalet sergilerler.
Yağız veya doru olarak doğar, 5-8 yaşlarında beyaz olurlar.
Aslında demir kırdırlar ancak; koyu renk derileri beyaz tüylerle
örtüldüğünden yara veya ıslaklık olmadığında beyaz görünürler.
Gelişimini ancak 10 yaşına kadar tamamlayan bu atlar 1 yaşındayken
aynı yaşlı bir Thoroughbred ile kıyaslandığında oldukça küçüktürler.
Vücut yapıları 3 yaşında ancak kendini gösterir. 3 yaşına kadar hiçbir
turistin onları göremeyeceği Alp Dağları'na gönderilir ve 3 yaşında ancak
doğdukları andaki zarafeti sergilediklerinde insan önüne çıkarlar. Güçlü
ve sağlam olduklarından nadiren topallık gösterirler. Yemlerindeki ve
çevre koşullarındaki değişimlere anında adapte olurlar. Lipizzanlara
binmek yumuşak sırtları ve canlı adımları ile bir keyiftir. Güçlü sağrıları
sayesinde kendilerini doğal bir denge ile taşırlar. Doğal bir ritm duyguları
vardır. Eyer vurulduğunda oldukça sakin ve tutarlıdır. Aygırlar, kısraklara
göre idare edilmesi daha kolay atlardır. Aygırlar, binicilerine bir kez saygı
duydu mu bu duygularını kaybetmezken kısraklar daha patroniçe tavırlı
olduklarından zaman zaman onlara binicisine üstünlük sağlayamayacağı hatırlatılmalıdır. Bir Lipizzan atı
ürktüğünde herhangi bir korku veya panik duygusu yoktur. Çifte atmaz, binicisini fırlatmaz; aksine kendini
toplar, ardlarını vücudunun altına getirir, sırtı yükselir ve binicinin eyerde daha güvenli oturmasını sağlar. Boynu
kavislenir ve binicisine dizginleri toplaması için ısrar eder. binicisinden komut bekler. Eğer binici bir parça dizgin
verirse piaf birden pasaja dönüşür. Bu hareketi doğallıkla yaparlar. Lipizzan başlangıç seviyesindeki bir biniciyi
bile saygı duyulan bir binicilik ustasıymış gibi hissettirir. En tecrübesiz binici bile saygıyla komut verdiğinde
yürekle ve istekle tepki verir. Ancak "at attır!" diye düşünen ve Lipizzanı'ı sindirmek veya ona zorbalık etmek
isteyen insanın vay haline! Gerçekten korktuklarında veya adalet duyguları vahşilikle tahrik edildiğinde
karşısındakinin gözünün içine bakar ve savaşa hazırlanır. (400 yıl önce yetiştirilmelerinin gerçek amacı)
MORGAN ATI
Amerikan Morgan atının kökü çok ilginçtir ki sadece bir tek
aygıra dayanır: Justin Morgan. Bu aygır 14 el uzunluğunda olmasına
karşın ağırlık-çekme yarışlarında ağırlığını gösterir.
Justin Morgan 1789 yılında Figure adlı bir tay olarak
dünyaya geldi ve daha sonra kayıtlı ilk sahibinin adıyla anılmaya
başladı. Bu kişi Vermont’taki bir çiftlik sahibi ve aynı zamanda müzik
öğretmeni ve kilise yöneticisiydi. Kayıtlı belge olmamasından dolayı
Justin Morgan’ın nasıl üretilip yetiştirildiği konusunda kesin bilgiler
yoktur. Olası iddialara göre bu aygır Thoroughbred, Arap, Welsh Cob
ve Hollandez ırklarının atasıydı. Ufak yapısına karşın (400kg.dan daha
hafifti.) Justin Morgan’ın oldukça kuvvetli bir iş atı olarak tanınması ve
sahiplerinin başarısı için çok fazla çalıştırılması tartışma yaratmıştır.
Ağır iş atı gibi saban çekmekte ve kereste işlerinde kullanılırdı ve
kütük çekmek konusunda ağırlığının neredeyse iki katı olan rakiplerine rağmen yenilmezdi. Müthiş dayanıklı,
güçlü ve dinç bir babaydı. Güç, dayanıklılık, hız ve sakin mizacı yavrularına da geçmiştir. Erkek taylarından 3
tanesi cinsin gelişiminde oldukça etkili olmuştur: Sherman Morgan(1808), Woodbury Morgan( 1816) ve Bulrush
Morgan( 1812)
Sherman Morgan kanından gelen atlar mükemmel koşum atları olmalarıyla dikkat çekmişlerdir ve
Amerika’daki diğer cinslerin ( Quarter, Saddlebred, Standardbred, Tennessee) üretiminde önemli etkileri
olmuştur.
Woodbury Morgan kanından gelenlere ise binek ve tören atı olarak talep olmuştur. Bulrush Morganları
da süratlideki hızlarıyla dikkat çekmişlerdir.
Diğer cinslerde olduğu gibi Morgan atı da motorlu ulaşımın yaygınlaşmasıyla önemini yitirmiştir.
Ancak 1999’da kurulan Morgan At Klübü’nün istekli üyeleri sayesinde bu tür kurtulmuştur. Günümüzde ABD’ye
ek olarak Kanada, İngiltere, Avustralya, İspanya, Yeni Zellanda, Almanya, İtalya ve İsveç’te Morgan Klüpleri
görülür. Bu klüpler sayesinde Morgan atı sayısı da giderek artmaktadır. Bu atlar gösteri atı olarak
bulundurulmasının yanı sıra sürek avı, dresaj ve atlı araba yarışları gibi disiplinlerde de kullanılır.
Türün Özellikleri
14,1-15,2 el uzunluğunda genellikle doru, kestane doru, yağız renklerindedir. Baş haricinde diz veya
tırnakta beyaz işaretlere olmamalıdır. Profilden bakıldığında düz veya hafif eğimli başı, öne doğru geniştir.
Büyük gözleri, kısa ve dik kulakları, hafif açılı boynu, eğimli omuzları vardır. Sırt uzunluğu kısadır. Sağrısı
kaslıdır ve kuyruğu yukarıdadır. Düz ve kuvvetli bacakları kısa ve ince kemik yapısına sahiptir. Uzun ve eğimli
inciği hafif ve elastik bir yürüyüş sağlar. Yumuşak ve gür kuyruk ve yeleye sahiptir.
İlginç Olaylar
Yüzbaşı Myles Keogh’un bindiği “Comanche” adında bir Morgan atı 1876 yılında yapılan Little Big Horn
savaşından Kızılderililer haricinde sağ çıkmayı başaran tek canlıdır. Çok fazla yara almış olmasına karşın
yaşamayı başarmış ve 29 yaşında yaşlı bir at olarak hayata veda etmiştir.
QUARTER (ÇEYREK) ATI
Bu tür adından da anlaşılacağı gibi kısa mesafe(çeyrek mil)
yarışlarında ustadır. Kökeni İspanyol akıncılar tarafından Amerika’ya
getirilen atlara dayanır. 17. ve 185.yy boyunca doğu bölgelere
yerleşen kişiler yerel İspanya kökenli atları kendi ithal ettikleri atlarla
çiftleştirerek her tür iş için uygun olan ağır çalışabilecek bir tür
üretmek istediler. Bu atlar buradaki kişilerin sağ kolu haline geldi.
Batıya doğru yayılım olmasıyla sığır çobanlığı günlerinde oldukça
gerekli oldular. En gerekli özellik sığırların arkasında atletik ve cesurca
çalışabilecek atlar olmalarıydı. Zamanla bu atlar “sığır hissi”
geliştirerek bir sığırın hareketlerini taklit eder oldular.( durup aynı
hızla geri dönebilmek...)
İngilizlerin yarışlara olan artan merakı sonucu bu atlar emprovizasyon müsabakalarında yarışmaya
başladı: düzlükte bir çift atın birkaç yüz yard boyunca hızla koşabileceği müsabakalar. Quıarter atı sağrısını
oldukça kuvvetlendirdi. Durduğu yerden kısa mesafede en yüksek hıza ulaşabildiler. Thoroughbred yarışları
başlayınca Quarter at yarışlarına ilgi azaldı. Sonraları sanayileşme ile çiftçilikte atın önemi azaldı ve bu tür de iş
atı olmaktan çıkmış hobi atı haline geldi.
Günümüzde Quarter atı Western tarzı müsabakalarda oldukça popülerdir: varil yarışı, rodeolar ve kısa
mesafe yarışları. Bu spordaki büyük ilgi sayesinde bu atlar büyük amaçlar için çeşitli dallarda yarışmaktadırlar.
Türün Özellikleri:14,3-16 el uzunluğundadırlar ve her renkte olabilirler. Kısa ve geniş bir baş yapısı,
ufak burnu, büyük ve zeki bakışlı gözleri, orta uzunlukta ve kalkık kulakları, uzun ve elastik boynu, yuvarlak
omuzları vardır. Göğsü ve karnı geniş, sırtı kısadır. Büyük, derin, ağır ve kaslı bir sağrıya sahiptir. Bacakları
kuvvetlidir. Diz Eklemleri geniş ve yere yakındır. İncik kemiği orta uzunluktadır. Tırnakları dikdörtgen biçimli,
derin ve geniştir.
İlginç Olaylar: Amerikan Quarter Atı Derneği 1940 yılında kurulmuştur ve kayıtlı olarak dünyadaki en
çok sayıda at bu cinstendir. Listede 2 milyondan fazla at bulunmaktadır
OLDENBURG
TÜRÜN TARİHÇESİ VE ORİJİNİ
Oldenburg atları Almanya’nın kuzey bölgesinde yetiştirilmektedir. Bu
bölgede eski Oldenburg Krallığı bulunmaktaydı. Oldenburg atı Avrupa’nın en eski
ılıkkan türlerinden biridir. Oldenburg atlarının gelişimi Herzog Anton Günther Von
Oldenburg’un çalışmaları sayesinde olmuştur. Çalışmalarını 16. yüzyılda yapmıştır.
Friesian türü kısraklar ile İspanya ve İtalya’dan seçkin aygırlar kullanılarak yeni bir
cins ortaya çıkmıştır. 1960’lı yılların başlarında Alman Oldenburg yetiştirme birliği
modern bir binek atı cinsi üretme kararı almış ve detaylı bir çiftleştirme programı uygulamıştır. Temel amaç
spor atı yetiştirmek olmuştur. Yeni yetiştirme programının ilk aşamasında Oldenburg kısrakları en iyi Avrupa
Thoroughbred aygırları ile çiftleştirilerek cinsin rafineliği sağlanmıştır. Bu çiftleşmeden oluşan kısraklar
Avrupa’nın en iyi binek atları olan Anglo-Norman , Trakehner ve Anglo-Arab’lar ile Hanoverian , Holsteiner ,
Westphalian ve Hollandez aygırları ile çiftleştirilmiştir. Bu üretimin sonucu oluşan Oldenburg’lar dünyanın en
modern , başarılı spor atlarındandır. Günümüzün atlarından Weihaiwej (Franke Sloothak binmiştir) ,Lady
Weingard (Marcus Beerbaum binmiştir), Bonfire (Anky van Grunsven binmiştir) Oldenburg spor atlarının
başarısını sergilemiştir.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Yetiştirmenin amacı asil, dinamik, elastik hareketleri olan ve karakter olarak
çok amaçlı biniş (dresaj, engel atlama, konkur komple, avcılık sınıfları ) için uygun bir
tür oluşturmaktı. Aynı şekilde tüm dünyada spor atı yetiştiriciliğinin ortak hedefi de
budur. Oldenburg atının başı büyük ve asil, boynu uzundur. İyi bir baş-boyun bağlantısı
vardır. Omuzları uzun ve doğru bir açı ile iyi bir pozisyondadır. Eyeri ve biniciyi doğru
pozisyonda tutabilmek için cidagonun iyi gelişmiş ve yeterince uzun olması gereklidir.
Oldenburg atlarının cidago boyu 160-163 cm.dir. Güçlü bir sırt yapısı vardır. Bacakların
iyi bir kas yapısı , gelişmiş eklemleri , iyi yapılanmış tırnak ve kemikleri bulunmaktadır.
Ön bacakların önden ve yandan bakıldığında düz olmalıdır. Aynı zamanda arka bacaklar
da arkadan bakıldığında düz olmalıdır. At kendini taşır ve sağrısı ile arka dirseklerinden
destek alır. Esnek ve enerjik ileri hareketleri, uzun fuleleri, kavisli ve yaylanan sırtı bulunmaktadır.
AT IRKLARI - 3. Sayfa
RUS BİNEK ATLARI
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ:
Rus binek atı özellikle dresaj için geliştirilmiş yeni bir cinstir.
İngilizce yayınlarda bu cinse aynı zamanda Rus sıcakkanlısı veya yanlış
bir deyimle Orlov – Rostopchın atı da denilir. Rus atı resmi olarak at cinsi
statüsünü 1998’de almıştır. Ancak kökleri Rus binek atlarından 3 saygın
cinse dayanır: Orlov atı Rostopchın atı , ve Orlov – Rostopchın atı. Bu 3
cinsin de soyu tükenmiştir. Bu önceki cinslerin Rus atı üzerindeki rolleri bir tartışma konusu olmuştur. Bu
anlaşmazlığın çözümü için 200 yıldan daha fazla öncesine dönüp ilk geniş kapsamlı ve iyi belgelenmiş çiftlik
bazlı üretim programına bakmalıyız.
ORLOV ATI :
Kont Orlov ; Orlov rahvan atının yetiştiricisi olarak tanınır. Aynı zamanda Orlov binek atını da
geliştirmiştir. Amacı güçlü , güzel ve çok yönlü bir binek atı oluşturmaktı. Eğlence (zevk binişi ) için uygun ,
fiziksel ve doğası itibarıyla şiddetli çarpışmalara karşı koyabilecek , resmi geçit törenleri için yeterli zarafete
sahip ve şimdi dresaj dediğimiz süvari atlarına yaptırılan jimnastik hareketlerini yapabilecek özelliklere sahip bir
attı. Başlangıçta Kont Orlov , bir atın kendi iri vücudunu rahatlıkla taşıyabilecek büyüklüğü ve yapıyı
oluşturmakla ilgilendi. Kendi adını alan bu binek atı Arap ve Asya ( Pers , Türkmen ve Türk ) atlarının safkan ve
sıcakkanlı (en çok ; Lipizen ,İspanyol , İtalyan Danimarka ) atlarıyla komplike bir şekilde melezleşmesinin bir
ürünüdür.
Ünlü binicilik tarihçisi V. O. Vitt Orlov binek atının tam tarihini yazmıştır. Üretimin ilk kuşağında 2
aygır kullanıldı ; Sultan ll. Ve Felkerzam l. Sultan ll. (1777 doğumlu) ; 1775’ de bir Türk padişahı tarafından
Büyük Catherin’e hediye edilmiş Saltan l. den üretilmiş bir Arap – Asya kırmasıydı. Saltan ll. doru renkte güzel
başlı , 153-155 cm boyunda , güçlü ve dayanıklı ancak hızlı olmayan ve manej binişinde yetenekli olmayan bir
attı. Bu kusurları gidermek için Sultan ll İngiliz kısraklarla hız kazandırmak için , Danimarka ve İspanyol
kısraklarla da dresaj amacıyla çiftleştirildi. Sultan ll nin binek atı üretim programında kullanılan 11 kısrak ve 4
doru aygırda katkısı vardır. Kır olan Felkerzam l (1778 doğumlu) efsanevi arap Smethanka’nın ve bir safkan
İngiliz kısrağının oğludur.Bu aygırın binek atı için üretilen 16 kısrak ve 6 aygırda katkısı vardır. En iyi aygırları
Anglo – Arap kanının İspanyol – Pers , Asya – Danimarka , Anglo - Asya - Arap ve Lipizen – İngiliz – Arap –
Türk kısraklarıyla özenle karıştırılmasını temsil eder. Böylece Orlov binek atı , değişik cinslerin karmaşık bir
karışımıdır. Arapların zarif görünüm ile narin mizacının , Araplarla akraba olan Asya atlarının daha büyük boyut
ve dayanıklılığının , safkan İngiliz’in hızının İspanyol ve Lipizen Danimarka atlarının dresaj için uygun olan çevik
güçlülüğünün bileşimi olan bir at doğmuştur.
Orlov atı Rusya da en üstün biniş atlarından biri haline gelmiştir. Diğer cinslerin geliştirilmesinde de
kullanılmıştır. Belki de bu atın başarısının çöküşünde katkısı vardır. 1820 – 1832 yılları arasındaki satış kayıtları
en az 66 kaliteli damızlık aygırın satıldığını ve Rusya ile Ukrayna boyunca dağıldığını gösterir. Çok fazla sayıda
satılmış olan kısrakların kayıtları da korunmuştur. Kont Orlov’un ölümünden sonra , onun temel takipçisi olan
Vasılly Shishkin , yakın akraba olanları üretmeye başladı. 1840’larda Orlov atlarının zengin genetik derinliği ( 10
ayrı çizgi ) 2’ye indi. Bununla birlikte , 1867’de Paris teki uluslararası bir sergide bu cinsin temsilcileri büyük
ödüller kazandılar.
ROSTOPCHIN ATI :
Leo Tolstoy , Kont Rostopchin’e “Savaş ve Barış” isimli yapıtında yer vermiş olsa da , tarih Kont
Rostopchin’i (1763 – 1826) Napolyon’un Rus saldırısında aşırı bağnaz Fransız karşıtı Moskova Valisi olarak tanır.
Kamu hizmetindeki kariyerine ek olarak , kont Rostopchin aynı zamanda meşhur bir at yetiştiricisiydi. Kont
Orlov un bağımsızlığı ve ondan sonraki 25 yılda Rostopchin, kendi adını koyduğu kendi binek atı cinsini
geliştirmiştir. Kendisinden önceki Orlov gibi Rostopchin de yurt dışından değerli aygır stoku edinmiştir. Getirttiği
aygırlar içerisinde en etkili olanlar; Kaimak (1800 doğumlu) Kadi ( 1798 doğumlu ) ve Rishan ( 1798 doğumlu )
Arap aygırları vardı ki hepsi de kırdı. Bu atlar ithal safkan İngiliz kısraklara çekildi. Anglo – Arap çekimleri
sonucu , sonraki nesillerde bağımsız genetik çizgilerden çok yakın akraba ilişkilerinden doğma taylar oldu.
Görünüşte Rostopchin atı ; Arap’a benzeyen , yaklaşık 154 cm yükseklikte zarif görünüşlü ve nazik
hareketleriyle hayranlık uyandırıcı bir at oldu. Rostopchin atlarını manej binişi için yetiştirmedi. Gerek İngiliz
kanı nedeniyle, gerekse Rostopchin’in çalıştırdığı kişilerin at besleme ve çalıştırma biçimlerinde izledikleri İngiliz
stili nedeniyle Rostopchin atı doğal kapasitesini hız için geliştirdi. Rostopchin’in en favori yarış atı Anibus , 5/8
safkandı ve safkan İngiliz atlarına karşı yarışıyordu. Kısa sürede Rostopchin atı şaşılacak derecede başarılı oldu.
Uzun vadede Vitt’inde belirttiği gibi Rostopchin atı o kadar yakın akraba ilişkileri sonucu oluşmuştu ki , 20 yıl
içinde yeni kan olmadan güçlü kalmayı başaramadı. 1840’larda Orlov atı da tehlikedeydi ve bu 2 at cinsi uygun
bir anda silindi.
ORLOV – ROSTOPCHİN ATI :
1845’de Rus hükümeti Kont Orlov’un Khrenovoe deki çiftliğini ve buradaki 1003 rahvan biniş ve İngiliz
yarış atını satın aldı. Aynı yıl eyalet Kont Rostopchin’in de çiftliğini ve 240 atını aldı. Bu atlar başlangıçta ayrı
yetiştirildiler. Zamanla her ne kadar Orlov kanının karışık atlar üzerindeki etkisinin olmadığı kabul edilmiş olsa
da , damızlıklar iç içe karıştılar. Yüzyıl sonunda Orlov – Rostopchin aygırlarının ortalama boyunun 157 cm
olduğu görüldü.Aygırların uluslararası müsabakalarda sürekli aldıkları yüksek derecelerden edinilen belgeler
aracılığıyla edindiğimiz bilgilerden yüzyıl sonunda Orlov – Rostopchin atının Rusya ötesindeki ününün hızla
yayıldığını anlıyoruz. Örneğin 1893 yılında Priyatel isimli bir aygır Chicago’da en iyi binek atı ödülünü almış ve
Mr. Lagoon adında bir at yetiştiricisine 5000 $ gibi yüksek bir fiyata satılmıştı. Fakat Orlov – Rostopchin cinsinin
kendini bu işe adamış takipçileri memnun olamadılar ; Priyatel sadece yarım kan Orlov – Rostopchin’ di.
1903’de muhtemelen Rus aygırlarında görülen ve melezleşme sonucu oluşan salgın hastalık nedeniyle yerli Rus
atlarının nesli tehdit edilmeye başladı. Bu gereklilikler Prens S.P. Urusov’ un muhteşem kitabı “ Kniga o Loshadi”
( Atın kitabı ) da detaylı olarak yazılmıştır. Kont Orlov ve Rostopchin’in karışık sürülerine ek olarak başka 9
çiftlikte üretilen atlar Orlov – Rostopchin aygır kitabı için uygun olarak ilan edildiler. Görünüş itibarıyla bu cinsin
genel anlayışına da uyuyorlardı. Ayrıca bu kitap , çok detaylı ayrıntıları içeren kriterlere uygun karışık kanlı
atlara da açıktı. İngiliz , Arap , Streletsky veya Asya kanı taşıyan bir at ¾ , Orlov – Rostopchin için uygun
görülüyordu. Diğer cinslerin kanını taşıyan bir at ise 5. kuşak pedigree temelli olarak en az 31/32 saf kan olması
gerekiyordu. Bu cins çok dikkatli bir şekilde çekim yapılarak korunmasına karşın birkaç yıl içerisinde Orlov –
Rostopchin atı soyunun tükenmesi sınırına geldi. Savaşın sert çarpışmaları , süresince damızlık sürülerin büyük
bir çoğunluğu , Ukrayna’ya yerleştirildi veya tamamen yok oldu yada başı boş gezen yarı vahşi atlar arasında
kayboldular..
MODERN RUS BİNEK ATI :
Yeni Sovyetler Birliği’nde , spesifik at cinslerinin korunmaya alınması acil bir öncelikti. Bu korumanın
çoğu soylu mirasını gösteren bir cinse uygulanıyordu. Devrimi izleyen emekçi hareketinde, Orlov – Rostopchin
atı Rus binek atı olarak anılmaya başladı. Ancak bu cinsin sorunlarını çözmeye yetmedi. Orlov–Rostopchin
atlarından yaşamlarını devam ettirmeyi başarabilenler, özelliklerine bakılmaksızın mevcut atlarla gelişigüzel
çiftleştirildiler. 1930’da 5 safkan aygırı ve 30 kısrağı içeren Orlov – Rostopchin atlarının toplanmasına karar
verildi. Böylece cinsin yeniden oluşturulması sağlanacaktı. Bu cesur girişimin ilk yılları korkunçtu. 1931 – 1932
yıları bulaşıcı düşükler,1933’de ise ciddi yiyecek sıkıntısı baş gösterdi. 1933 sonlarında istenilen cinse
benzerlikler taşıyan 28 yarım kan kısrak, 9 Anglo – Arap kısrak ve 45 başka cins kısrak sürüye eklendi. Mucize
eseri 10 yılın sonunda üretim programındaki başarılar , ortaya çıkan cinsin en iyi fertlerinin Moskova da
kutlanacak bir şenlikte sergilenmesini sağladı. Çok kısa bir zaman sonra ll. Dünya savaşı Sovyet sınırlarına
dayandı. Moskova daki bu birkaç gösteri atı dışındaki sürünün geri kalan atları Ukrayna’daki Alman işgali
süresince kaybedildi. Bir kez daha tüm üretim süreci başlamadan bitti. Sevindirici bir durum vardı ki , korunan
atların hepsinin birbiri ile akrabalığı vardı. Buket ve Braslet isimli aygırlar tamamen kardeşti.
1978 yılında Rus binek atının yeniden oluşturulmasını sağlamak için Timuryazev çalışmalar
başlatmıştır. Rus binek atının kan çizgilerinin yerleştirilmesi için gayretli bir çaba gösterildi. Pedigree’lerinde
binek atı ifadesi geçen 40 kadar kısrağı da içeren bir sürü Starozhilov çiftliğinde toplatıldı. 1988 de bu çiftlikte
yapılan çalışmanın raporunda ; bu atların kanlarını ortalama % 6,9 Rus binek atı , % 44,1 Trakehner , ve % 5,5
Macar olduğu gösterildi. Sonradan gelen atlarda ise bir şekilde Rus kanının yüzdesinin arttığı görüldü. 1979 –
1988 periyodunda kullanılan 19 aygırın 3’ü Akhal – Teke , 3’ü Arap , 5’i safkan , % 8’i de kısmen Rus binek
atıydı. Bu sürüdeki hiçbir at binek atı kanının daha çok olmasını sağlayamadı.
TÜRÜN ÖZELLİKLERİ:
Modern Rus atı dresaj için yetiştirilmiştir. Lekesiz koyu renk veya yağız olması idealdir. İnce başı ,
doğal kavisli bir boyunla birleşir. Yüksek ve uzun omuzu , iyi açılanmış vücut yapısı ile adaleli ince ve uzun
bacakları vardır. 1988’de yapılan çalışmalar da boyları ; 158 cm dır. Son uygun ölçümlerde ise ( 2000 yılında )
163 cm dir. Temel üretim merkezi Starozhilov çiftliğidir. Amerika da FEI derecesinde yarışan Rus atları içinde 11
yaşında yağız aygır ABRİKOS ( Tina Kanyot’un bindiği) grand – prix lerde çok iyi dereceler kazanmıştır.
THOROUGHBRED
Thoroughbred terimi atalarının izlerinin 3 aygıra dayandığı bir at
cinsini anlatır.Bu aygırlar Arap Darley,Arap Godolphin ve Türk
Byerly’dir.Saygın sahiplerinden sonra(Thomas Darley,Lord Godolphin ve
Kaptan Robert Byerly) isimlendirilmiş bu 3 aygır 17.yy.da Ortadoğu
Akdeniz’den İngiltere’ye getirilmiş ve daha güçlü ancak daha az gelişmiş
yerel atlara çekilmişlerdir. Sonuç; uzun mesafede hızını uzun süre
koruyarak ağırlık taşıyabilen,at yarışlarına yeni bir boyut getiren özellikte
bir hayvan olmuştur.
Böylece 300 yıldan uzun sürecek bir seçici üretim süreci başladı.
Mükemmellik ve üstünlüklerini yarış pistinde kanıtlamış en iyi aygırlarla en
iyi kısraklar birleştirildi. Bu seçici üretim sürecinin anahtarı bu cinsi kayıtlarının güvenilirliğidir. İlk başlarda
Thoroughbred kayıtları az ve eksikti.Bu at diğerlerinden daha iyi yetenekleri olduğunu kanıtlamadıkça
isimlendirilmezdi. Genel Damızlık Kitabının ilk sayısının yayınlanma işi James Weatherby’a kalmıştı. Kendi
araştırmaları ve özel pedigreeleri birleştirmesi sonucu bu kitabı oluşturmuştu.
Bunu 1791’de 387 kısrağın pedigreeleri’ni listeleyerek yaptı.Her bir atın soyu Eclipse(Arap Darley’in
doğrudan soyundan gelen),Matchem(Arap Godolphin’in torunu) ve Herod(Türk Byerly’nin büyük büyük büyük
torunu) isimli atlara dayanıyordu. Genel Damızlık Kitabı hala İngiltere’de Weatherby ve Oğulları(İngiliz Jokey
Kulübü Sekreterliği) tarafından yayınlanmaktadır.
Birkaç yıl sonra ,hızla gelişen kıta Kuzey Amerika’da yarışlar arttıkça Amerikan Thoroughbred’ lerinin
pedigree sicillerine olan ihtiyaç Genel Damızlık Kitabı’nda olduğu gibi belirgin oldu.1873’te Amerikan Damızlık
Kitabı’nın ilk cildi hayatını Amerikan Thoroughbred’ lerinin pedigreelerini aramaya adamış bir Kentucky’li olan
Col.Sanders D.Bruce tarafından yayınlandı.Bruce,ilk Genel Damızlık Kitabı’non örneğini yakınen takip etti ve
projenin Jokey Kulübü tarafından devralındığı tarih olan 1896’ya kadar kayıtların 6 cildini çıkarttı.
Amerikan Damızlık Kitabı’nın güvenilirliği Kuzey Amerika’daki bütün Thoroughbred yarışları üzerindeki
kurumdur.Garanti olmadan ,yarışan veya cinsin devamı için çiftleştirilen her Thoroughbred’in kimliği hakkında
oluşan kuşkular arkasında günümüzde bilinen yarış sporu varolamaz.Veya Thoroughbred’i düzeltmek için
yüzyılların aramalarının ölçülebilir bir sonucuna ulaşmak mümkün değildir.
Jokey Kulübü damızlık kitabının ilk cildini yayınladığında 3000 tane tay vardır. 1986’da ise bu sayı
51000’i geçiyordu. Jokey Kulübü bu kadar büyük sayılar sonucu kayıtlarda ortaya çıkan zorluklara karşı yeni
bilgisayar teknolojisi getirdi.Günümüzde Jokey Klübü ülkedeki en gelişmiş bilgisayar operasyonlarından birini
idare eder. Veritabanında izleri 1800lere kadar uzanan isimlerin de yer aldığı 3 milyondan fazla atın ismi temel
pedigree dosyasında bulunur.Bu sistem aynı zamanda Kuzey Amerika’da koşulan Thoroughbred yarışlarının
günlük sonuçlarını da tutar ve pedigree ve yarış verileri İngiltere ,İrlanda, Fransa, Avustralya, Japonya ve
dünyada Thoroughbred yarışlarına liderlik eden diğer ülkelerde aynı anda yayınlanır.
Damızlık Kitabı’nın güvenilirliği konusundaki
daha ileri dev adımlar 1977’de Jokey Kulübü’nün tıbbi
gelişmelerin avantajını da almasıyla atılmıştır. Bu da
kapsamlı kan-sınıflandırmasının ilk adımıdır. 1970lerden
2000lere kadar Amerikan Damızlık Kitabına kaydedilmiş
olan her Thorouhbred tayının yavrularında soylarının
doğrulanmasının garantilenmesi için kan-sınıflandırması
yapılmıştır. 2001 ‘den itibaren Jokey Kulübü geleneksel
kan-sınıflandırmasına yele kıllarının DNA’sını da
eklemiştir.DNA tabanlı soy doğrulaması %99,9 luk verim
sağlamıştır.Bu oran kan-sınıflandırmasında ise %97dir.
Amerika’nın dolayısıyla da Thoroughbred
yarışlarının gelişmesiyle sınırdan sınıra ülke içindeki
yayılımla Amerika’daki yarışların büyüklüğü dünyadaki
diğer ülkelere göre daha ağır basmaktadır. Amerikan
kanları dünyanın dört bir köşesinde saygın hale gelmiştir.
Bir zengin uğraşı ve eğlence sporu halinde başlayan bu yarışlar günümüzde dünya çapında multimilyon dolarlık bir endüstri haline gelmiş ve ekonomik etkileri bölgesel ve ülkesel bazda geniş olarak
hissedilmiştir. Thoroughbred yarışlarındaki lisans ücretleri ve doğrudan vergiler her yıl devlete 500 milyon$lık
bir gelir sağlamaktadır. Fakat bu miktar yarış ve üretim endüstrisinin geniş ve çeşitli altyapı sistemleri
tarafından yapılan kırsal ve kentsel ekonomik yardımla kıyaslandığında oldukça önemsizdir. Bir örnek vermek
gerekirse endüstrinin sadece New York eyaletine yaptığı yardım her yıl 1.8 milyar $dır.
1980lerin ortalarında Avrupa ve Orta Doğu yarış karlarının etkisiyle astronomik hale gelen 1 yaşlı tay
fiyatlarına yanıt olarak yıllık Kuzey Amerika Thoroughbred taylarının sayısı 1986’da 51293 gibi bir rakama
ulaşarak doruk noktaya geldi.Bu onyıl ,1970lerde görülen toplam tayların sayısında %65’lik bir üretim artışının
gösterildiği bir dönem olmuştur.Fakat düzenlemeler kaçınılmazdı ve tay sürüleri 1995’e kadar her yıl azaldı.Bu
mecburi düzenlemeler amaçtan fazla bir hizmet verdi ve makul ve sürekli bir üretim endüstrisi kontrollü bir
büyüme ile devam etti.
Thoroughbred dünyadaki en görkemli ve çok yönlü at cinslerinden biridir.Uzun mesafeler boyunca
hızını koruyabilme yeteneği sayesinde Thoroughbred aynı zamanda değişik binicilik dallarıyla ilgilenenlerin
popüler seçimi olmuştur.At yarışı dışında avcılık,engel atlama,eventing ve poloda da favori at cinslerinden
biridir.Thoroughbred,yeni at cinslerinin yaratılmasında ve diğer cinslerin geliştirilmesinde de
kullanılmıştır.Thoroughbred’in mükemmelliğinin anahtarı hızı ve dayanıklılığıdır ki bu da 300 yıldan uzun bir
zamandır üretilmesinin nedenidir.
THOROUGHBRED TEMEL AYGIRLARI:
Thoroughbred Büyük Britanya’dan çıkmıştır ve genetik orijini Arap’tır. Cinsin temelindeki
aygırlar:Byerly Türkü;Darley Arabı ve Godolphin Arabıdır.Bu aygırlar yerli hız koşucuları olan kısraklara çekildi—
özellikle İskoç Galloway lere ve bunun sonucu doğan taylar da ilk Thoroughbredler oldu.
Byerly Türk:Buda kuşatmasında Kaptan Byerly ,Türklerden adını tarihe yazdıracak bir atı ganimet
olarak aldı.Bu at Byerly Türkü olarak anılmaya başladı ve İngiltere’ye gelen 3 temel aygırdan biri
oldu.Dediklerine göre 1960’da Boyne Savaşı’nda Kaptan Byerly tarafından binilen bu at ; daha kısraklara
çekilmeden kendini bir aygır olarak göstermiş.Adının aksine bu at büyük bir ihtimalle Arap atıydı.Byerly Türk bir
dizi Thoroughbredin temeli oldu.Bunların en tanını 1758’de üretilen Herod oldu ki bu at da kendini oldukça
başarılı bir aygır olarak kanıtladı.
Darley Arap:İngiltere’ye ithal edilen 2. temel aygır Darley Arap idi.1700’de doğan bu at Thomas
Darley tarafından 1704 yılında Suriye’den alındı.Daha sonra İngiltere’ye getirilerek sayısız kısrağa çekildi.En
başarılı çiftleşmeler 2 önemli tayı üreten Betty Leeds isimli bir kısrakla oldu.Bu taylar Flying Childers ve Bartlet’s
Childers idi.Childers dizisi boyunca Darley Arap, ‘Eclipse birinci,geri kalanlar görünürde yok!’ tanımlamasını
kazanan Eclipse isimli atın büyük büyük büyük babası idi.Thoroughbred cinsi üzerindeki etkileri bakımından
Darley Arap 3 temel aygırın en önemlisi oldu.
Godolphin Arap:İngiltere’ye gelen son temel aygır Yemen doğumlu Godolphin Arap idi.Suriye’ye sonra
da Tunus’a götürüldğkten sonra Fransız kralına bir hediye olarak verildi.Bir rivayete göre Paris’te küçük bir su
arabasını çektiği söylenir.Bu at hayranlık uyandırıyordu ve Edward Coke isimli bir İngiliz tarafından satın
alınarak İngiltere’ye getirildi.2.Godolphin Kontu bu ayı kazandı ve bir çok seçkin kısrağa çekti.Roxana ile
çiftleşmesi sonucu Lath doğdu ki bu tay Flying Childers’dan sonra İngiltere’deki en müthiş attı.Bir başka
çiftleşme sonucu doğan Cade,büyük Matchem’ın babası,Godolphin Arap’ın soyundandı.1850’de ‘İngiltere’deki
her ahırda Godolphin Arap’ın kanı var’ deyimi söyleniyordu.
TEMEL AYGIRLARIN YAVRULARI:
Temel aygırların Doğulu olduğu akılda tutulursa bu aygırların
torunlarının da ilk asıl Thoroughbred’ ler olduğuna dikkat edilmelidir.Bunlar
günümüzde bilinen cinsin üreticileridir.Temel aygırlar Thoroughbred kanının
başlangıcında bulunurlar;ancak Thorouhbredin ayırt edici karakteristiklerini
sürekli olarak taşıyan atların yaratılması için jenerasyonların bir sayısı
gerekiyordu.1660-1750 yılları arasında İngiltere’ye ,ithal edilen 200 Doğulu
attan sadece bu 3 temel aygırın doğrudan soyundan gelenler cinsin
büyüklüğüne katkıda bulundu.
*Herod:Byerly Türk’ün etkisini temel aygır olarak sağlamlaştıran yavru 1758 doğumlu Herod isimli
taydır.Kral 2.George’un 3. oğlu Cumberland Dükü’nün atı idi.Bu kişi Newmarket ve Hanover’de önemli bir at
yetiştiricisiydi.Herod göze çarpan bir yarış atı olmamasına karşın eşsiz bir baba olarak kendini
kanıtladı.Soyundan gelenler Amerika ve Avrupa’da Thoroughbred cinsinin gelişiminde son derece önemli atlar
oldular.Herod’un soyundan gelen en önemli taylar Diomed(1780 1.Epsom Derbisinin galibi),Sir Archie,Flying
Dutchman ve Epinard.
*Eclipse:1764 müthiş bir tutulmanın olduğu bir yıldı ve bu astronomik olay Thoroughbred tarihinin bir
yıldızı olan bir atın ismi oldu.Eclipse Marske ile Spiletta tarafından üretilmiş ve Cumberland Dükü için
yetiştirilmişti.1769’da 5 yaşındayken yarışmaya başladı ve Epsom’da ilk yarışında rakiplerine büyük bir fark
attı.Ünlü Denis O’Kelly bu yarışta şu sözü söylemiştir:’Eclipse birinci geri kalanlar görünürde yok!’Eclipse
kariyerinde 18 yarış kazandı ve hiçbir zaman kamçı veya mahmuz kullanmayı gerektirmedi.Harada göze çarpan
bir kariyeri oldu.Amerikan Eclipse, Hyperion,Kelso ve Sea Bird gibi Eclipse soyundan gelen taylar Eclipse’in
etkisini taşıyordu.Bu atın farkedilen yavrularının sonsuz bir listesi vardır ve Darley Arap’ın diğer 2 aygıra karşı
olan üstünlüğünün nedeni Eclipse’dir.
*Matchem:Birçok yarış atı hızlarıyla dikkat çekerler ;fakat hız çoğu zaman heyecanlı bir yapının ve
saldırganlığın sonucu gelir.Matchem 1748 yılında doğdu ve Godolphin Arap’ın torunuydu.Hızın yanında bu at
yavrularına mükemmel bir karakter bıraktı.Snap isimli at Matchem ile karşılaştırılırken şu terim kullanılırdı:’Hız
için Snap ve doğruluk ve günışığı için Matchem.’ (Snap,Darley Arap’ın torunuydu) Matchem’ın kan varislerine
baktığımızda birçok iyi huylu aynı zamanda hızlı at görürüz.Matchem’ın etkileri ünlü emsalleri kadar yaygın
değildir ;ancak yavrularının Amerikan atları üzerinde önemli etkileri vardır.At sahibinin oğlu Edward
Fenwick,1755 yılında Güney Carolina’ya göç etmiş ve Amerika’ya Matchem soyundan gelen 10 tane at
getirmiştir.Matchem’ın oğullarından Brutus,bir süre Güney Carolina’da yarış hayatında en önemli yeri tuttu.
CİNSİN ÖZELLİKLERİ:
Thoroughbred, ortalama 16 karış uzunluğundadır ve görünümü Arap atalarını andırır.İnce bir
baş,geniş ve zeki bakışlı gözler,diğer cinslere nazaran daha ince ve uzun bir boyun vardır. Omuzlar derin,adaleli
ve oldukça eğimlidir.Öyle ki kolon derin ve dardır.Güçlü tendonlar’la beraber düzgün ve uzun bacakları vardır ve
bir düzlükte yumuşak ve ahenkle yürür.Arka bacakların üst kısmındaki kemik yapısı uzun ve güçlü bir kas
yapısına yer oluşturur.Uyluk kemiği uzun ve kalça kemiği ile yaptığı açı geniştir.Kalça ve uyluğun güçlü kas
yapısı mevcuttur. Thoroughbred donları doru, koyu doru, kestane ,yağız veya kır olabilir. Farklı renkler nadiren
görülür. Beyazlıklar sıklıkla hem yüzde hem de ayaklarda görülür.
DEĞERLİ AMERİKAN THOROUGHBREDLERİ:
*Bulle Rock:Amerikan atyarışı tarihinde temel bir önemi olan olay Bulle Rock’ın 1730’da Samuel Gist
tarafından Virjinya’ya ithal edilmesidir.Darley Arap’ın bir oğlu olan Bulle Rock Amerika sahillerine ulaşmış ilk
Thoroughbred olarak hatırlanır. Geldiğinde 21 yaşındaydı ve gençliğinde İngiltere’de oldukça başarılı bir yarış atı
olmuştu.1800lerde Bulle Rock’ı diğer 338 önemli Thoroughbredin başarıyla ithal edilmesi takip etmiştir
*Monkey,Janus ve Fearnought:Reform öncesi tanımlanabilmiş 63 Thoroughbred ithalinin en önemlisi
Monkey,Janus ve Fearnought’un ithali olmuştur.Monkey, 1747’de 22 yaşındayken getirilmiş ve Virjinya’da 300
tayın babası olmuştur. Janus,Mordecai Booth tarafından 1756’da 10 yaşındayken getirilmiş ve Quarter atı
üzerinde derin etkisi olmuştur.John Baylor, Fearnought’u 9 yaşındayken 1764’te getirmiştir.Fearnought’un
aygırlık fiyatı diğer iyi aygırlarınkinden 5 kat daha fazlaydı ve Amerika’daki Thoroughbred aygırları içinde en
önemli olanıydı ta ki Reform sonrası Diomed ithal edilinceye kadar.
*Diomed:1777 doğumlu Diomed Reform sonrası ithal edilmiş atların en önemlisiydi.1780’de İngiltere
birinci Epson Derbisi’nin galibiydi.Gençliğinde büyük bir şampiyonken Diomed’in kariyeri sonraları
bocalamıştır.Bir Amerikalı olan Kolonel John Hoomes onu 1798’de Amerika’ya getirmiştir. Diomed’in aygırlık
konusunda İngiltere’de kötü bir ünü olmasına karşın John Tayloe, birkaç kısrağını Diomed’e çekmiş ve
sonuçlardan memnun kalmıştır.Diomed Amerika at yarışı tarihindeki en ünlü atlardan bir kısmının babası
olmuştur.Bunların birkaçı:Haynie’s Marie,yenilmez Ball’s Florizel, Potomac, Duroc, ve en büyüğü Sir Archie
(Amerikan Thoroughbred tarihinde en önemli etkiyi gösteren at) Ayrıca Timolean , Boston ve Lexington’a varan
bir dizi tayın babası olmuştur.
*Sir Archie: ’Kahramanların kahramanı’ olarak tanımlanan Sir Archie, Amerika’nın en büyük yerel
Thoroughbred’ lerinden biridir.Orijinal adı Robert Burns’tür ;fakat 3.John Tayloe adını tayda yarı kara sahip olan
arkadaşı Kaptan Archibald Randolph onuruna Sir Archie olarak değiştirmiştir.William Ransom Johnson ‘At
yarışlarının Napolyon’u’ bir zamanlar Sir Archie’nin sahibi idi ve kendisini ‘gördüğüm en iyi at’ olarak
anlatıyordu.Meydan okuyan kimsenin bulunamamasından sonra Sir Archie’nin yarış hayatı bitti ve haraya
gitti.Haradaki 23 yılda (1810-1833) Timolean,Sir Charles, Henry ve Lady Lightfoot gibi bir çok görkemli atın
babası oldu.Aynı zamanda Sir Archie Lexington’ın da büyük , büyük babası idi. Bir uzman Sir Archie’nin
yarıküreyi kendi kanıyla doldurduğunu iddia etmiştir.
*Messenger:1788 Mayısında İngiltere’den bir başka Thoroughbred ithal edildi ki bu at da Amerika at
yarışı tarihine damgasını vurdu.Bu at ilk Philadelphia’da aygırlık yapan Messenger idi.New York’taki Henry Astor’
a sonra da Cornelius Van Ranst’a satıldıktan sonra yüksek kaliteli birçok yarış atının babası olmuştu.Soyundan
gelen en büyük tay Standart aygırların temeli haline gelen büyük , büyük torunu Rysdyk’s Hambeltonian
olmuştur.
20.YÜZYILIN ŞAMPİYONLARI
*Colin: Yarış hayatında nadir bulunan bir gerçek,yenilmez bir at,Colin 1907 ve 1908 yıllarında start
aldığı 15 yarışın (Belmont Ödülü dahil) hepsini kazanmıştır.
*Exterminator: ’Old Bones’ lakabıyla anılan aziz Exterminator Sun Brior’ın antrenman partneri olarak
satın alınmış ,ancak 1917’de Kentucky Derbisinde diğer atları yenerken sakatlanmıştır.Exterminator 8 sezonda
100 yarışının 50sini kazanmıştır.
*Man o’War: En son 1920’de yarışmasına rağmen Man o’War hala <AMERIKA< haline çekicisi turist
bir büyük olarak aygır etmiştir.Sonraları hak paylarını kar ve kazanmış zamanlarla rekor çoğunlukla 20sini
yarışının sayılır.21 atı yarış iyi en>
*Equipoise: Zengin tüy rengi ve sıra dışı yakışıklılığı ile Çikolata Asker lakaplı Equipoise 1930larda 7
yaşına kadar yarışmış ve 51 startın 29unu,genellikle handikap yarışlarda en yüksek ağırlıkları taşıyarak
kazanmıştır.
TRAKEHNER
TÜRÜN TARİHÇESİ :
Trakehner Almanya'nın en eski ılıkkan cinslerinden
biridir. Arkadaş canlısı, akıllı ve atletik yeteneği yüksek bir
cinstir. Prusya kralı Frederick Wilhelm I askerlerinin daha hızlı,
sağlam ve dayanıklı bir şekilde sevkiyatını sağlamak üzere bu
cinsi 1732 yılında oluşturmuştur. Bu amaçla Doğu Prusya'da
Trakehnen Kraliyet Harası kurulmuştur. Schwaike denilen küçük
yerli kısraklar ile İngiliz Thoroughbred atlarının ve safkan Arap
atlarının aygırlarını çiftleştirmiştir. Yıllar boyu kraliyet harası
yöneticileri bir çok farklı cinsi denemişlerse de Thoroughbred ve
Arap atlarında karar kılmışlardır. Bu çiftleştirmelerin sonucu kralı
tatmin etmiştir. Sadece en iyi at çiftleştirmede kullanılırken
diğerleri binek atı olarak satılmıştır. Bir süre sonra ayrıcalıklı
yeni bir cins ortaya çıkmıştır. Trakehnen Harası'nda doğan
atlara Trakehner adı verildi. Bunun yanısıra Doğu Prusya adıyla
bilinen bir diğer at türü de özel yetiştiriciler tarafından Trakehnen'den alınan kısrakların Trakehner cinsi
aygırlarla çiftleştirilmesi sonucu oluşturulmuştur. 2. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar hem Trakehner kanı atlara
hem de Doğu Prusya kanı atlara Trakehner denildi. 1945'de Doğu Prusya'nın bazı atları oldukça ağır işlere
koşuldu. Sovyet ordusunun batıya göç etmeye zorladığı dönemlerde bu atlar sahiplerinin ve tüm eşyalarının
içinde bulunduğu vagonları çektiler. Tek kaçış rotaları ise Baltık Denizi'nin bir körfezi olan Kurische Haff idi. Bu
bölgede deniz tamamen donardı. Bir çok at bu zorlu koşullara dayanamadı ve kırılan buzların arasında can
verdi.
Atların %10'undan azı Batı Almanya'ya kadar ulaşabildi. Birçoğu
ise Sovyet ordusu ve Polonya Hükümeti tarafından savaş ganimeti olarak
ele geçirildi. Bu atlar yerli ılıkkan türlerinin oluşumunu etkilediler. Batı
Almanya'da bulunan Doğu Prusya atları Dr. Fritz Schlike tarafından bir
araya toplandı ve yetiştirilmeye devam edildi. Birçok Batı Alman
jenerasyonu Trakehner atının üretilmesinden sonra iklimin ve doğal
koşulların değişimine rağmen cinsin özelliklerinin aynı kaldığı görüşmüştür.
Atların bu özellikleri günümüz için de geçerliliklerini korumakta
ve Trakehner atları halen dünyanın farklı bölgelerinde yetiştirilmektedir. 2.
Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda Trakehner aygırları diğer Alman ılıkkan
türlerine çekilerek farklı cinsler ortaya çıkmıştır. Örneğin; Abglanz isimli bir
Trakehner aygırı Hanoverian cinsinin oluşturulmasında kullanılmıştır.
1950'li yıllarda Kuzey Amerika'da bulunan Gerda Friedrichs 3 aygır ve bir düzine kadar kısrak ithal ederek
Amerikan Trakehnerlerinin oluşumlarını sağlamıştır.
TÜRÜN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ :
160-170cm. boylarında iri bir attır. İyi bir kemik yapısı mevcuttur
ancak; buna rağmen bir çok diğer Avrupa ılıkkan atlarına göre daha zariftir.
Doğal zarafeti ve dengesi ile süper bir performans atıdır. Derin, kavisli omuz
yapısı ve uzun sırtının imkan sağladığı yumuşak, dengeli dörtnalı; hafif, esnek
süratlisiyle dresajda başarılı olmasının yanısıra, karakteristik kuvvetli sağrısı,
güçlü eklem ve kas yapısı ile mükemmel bir atlama atıdır. En çarpıcı özelliği
ise dikkatli, akıllı, yetenekli, sakin, itaatkar mizacıdır.
WESTPHALIEN
TÜRÜN TARİHÇESİ ve ORİJİNİ :
Westphalien binicilikte ve müsabakalarda kullanılan bir çok ılık
kan türünde olduğu gibi resmi hara kayıtları olmadığından bir safkan
değildir. Almanya'daki Warrendorf Eyalet Harası'nda Thoroughbred ve
Hanoverian atlarının yanısıra Westphalien aygırları da bulunmaktadır. Bu
bölgede doğan ve kayıtlı bir kısraktan olan atlara Westphalien denir.
1970'li yıllarda dünyadaki en iyi yarışma atlarından biri olarak tanınmaya
başlandı. Türün oldukça uzak bir geçmişi vardır. Westphalien
yetiştiricileri birliği 1826'da kuruldu. Bu yüzyılda Westphalien stoku
başarılı komşusu Hanoverian ile çiftleştirildi. Bu iki tür birbirlerine
oldukça benzer özellikler taşısa da Westphalien daha ağır ve iri bir
cinstir. Batı Almanya Tarım Bakanlığı'nın sahip olduğu harada türü
iyileştirmek için çalışmalar yapıldı. Aygırlar pedigree, anatomi, karakter
ve biniş testlerinden geçtikten sonra çekilebilirdi. Potansiyel Westphalien
aygırları 3,5 yaşında kuvvet testine, 4 yaşında ise biniş yetenekleri ve
binicisiz engel atlama testine, 4,5 yaşında ise binicili engel atlama, dresaj ve veteriner testine tabi
tutulmaktadır. Bu testler esnasında mizaç, karakter, yapılanma, çalışma hevesi, binicilik yetenekleri, atlama
yetenekleri, çalışma stili ve genel verimlilik puanlanmakta ve her ata eğitim puanı verilmektedir. Çoğunlukla
152-162 cm. uzunluğunda olup ayrık gözleri, vücuda uyumlu güzel biçimli boynu vardır. Sağrıları kuvvetlidir,
bazıları inanılmaz birer engel atlama ve dresaj atıdır. Biniciliğin diğer alanlarında da kullanılmaktadır.
Kaynak : atkolik.com
Download