Çevresel Faktörler Ve Kanser

advertisement
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Çevresel Faktörler
Ve
Kanser
Nurşen BAŞARAN
Hacettepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Toksikoloji Anabilim Dalı, 06100, ANKARA
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Karsinojenler hücre DNA’ sını etkileyerek
kansere yol açan kimyasal bileşikler, fiziksel
(asbest ) ve biyolojik ( bazı virüs ve bakteriler)
etmenlerdir.
Genetik bozukluklar, Kronik inflamasyon,
Kimyasal, fiziksel etkenlere iş yeri kaynaklı
yada çevresel veya diyet ile temas , Virüsler ve
nedeni bilinmeyen etmenler kansere neden
olmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Dünya Sağlık Örgütü kanserlerin %80
kadarının mesleki veya çevresel etmenlere
bağlı olabileceğini tahmin etmektedir.
Her yıl olası toksik etkileri yeterince
incelenmeden yeni kimyasal maddeler sentez
edilmektedir.
İş yeri ortamından ya da endüstriyel işlemler
sırasında pekçok zararlı kimyasal madde
gerekli önlemler alınmadığından çevreye
salınmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
İş yeri yakınındaki ya da kirlenmiş alanlardaki su
kaynakları ve hava, kimyasal karsinojenlerle
karışmaktadır.
Tabaklama ve boya yapımında kullanılan krom
ve kromatlar sadece iş yerlerinde değil çevrede
de dağılarak nazal sinüs ve bronşlarda,
Boya ve tekstil işlemlerinde kullanılan
benzidin, b-naftilamin türevi boyalar sadece
işçilerde değil çevredeki dağılımları nedeniyle
mesanede kanser yapabilirler.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Uluslar arası Kanser Araştırma Ajansı’na
(IARC) (2004) göre karsinojenler ;
İnsanlara karsinojen (Grup 1)
İnsanlara olası karsinojen (Grup2a)
İnsanlara muhtemel karsinojen (Grup2b)
İnsanlarda karsinojen olarak
sınıflandırılmayan (Grup3)
İnsanlarda muhtemel karsinojenik olmayan
(Grup4)
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
USA Çevre Koruma Ajansı (EPA) (2003) ‘e
göre karsinojenler;
İnsanda karsinojen
İnsanlarda muhtemel karsinojen
Karsinojenik olasılığı için anlamlı veri
bulunanlar
Karsinojenik olasılığı için yetersiz bilgi
içerenler
İnsanlarda karsinojenik olmadığı
varsayılanlar
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Tüm dünyada kanser sıklığı hızlı bir artış
göstermektedir.
Artmış kanser sıklığının nedenleri tümüyle
yaşlanma yaşının artması, tarama
tekniklerinin gelişmesi ve yaşam biçimiyle
ilişkilendirilemez.
Kanser gelişiminde yaşam-biçimiyle ilişkili
faktörlere ek olarak çevresel faktörlerde
beklenenden fazla rol oynayabilir ve kanser
sıklığının artmasına katkıda bulunabilir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Geniş anlamda çevresel faktörler bireylerin
günlük yaşamlarında karşılaştıkları ve
kontrol altına alamadıkları yada sınırlı
kontrol edebildikleri doğal ya da insan
yapımı maddeleri içerir.
Çevresel temas etmenleri bu açıdan hava, su,
toprak ve gıda kirleticilerini kapsar.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Çevresel faktörler bireyin etrafında yer alan
fiziksel, kimyasal ve biyolojik ajanlar olarak
da tanımlanmaktadır.
Çevresel Karsinojenler
*mikrorganizmalar (virüsler)
*radyasyon (radyoaktivite, elektromanyetik
alanlar)
*kimyasallar alt başlıklarında incelenebilir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Virüsler ve Diğer Mikroorganizmalar
Kanser olgularının yaklaşık %16’sından
onkojenik virüslerin sorumlu olduğu
bildirilmektedir. Bu oran gelişmiş ülkelerde
%10, Afrika ülkelerinde %25 civarındadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
İnsanlarda kanser ile ilişkili virüsler;
İnsan papillomavirüsleri (servikal kanser,
deri kanserleri…)
Epstein-Barr virüsü (nazofaringeal
karsinoma, Burkitt’s lenfoma, Hodgkin
lenfoma ..)
Kaposi sarkoma ile ilişkili herpes virüsler
Hepatit B ve hepatit C virüsü (karaciğer
kanserleri)
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
DNA ve RNA virüsleri ya doğrudan
mutajenik olup E6 ve E7 gibi viral genleri
indükleyebilirler ya da kronik inflamasyon
esnasında enfekte hücrelerde reaktif oksijen
bileşiklerini indükleyerek dolaylı kanserin
başlamasını sağlarlar.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
DNA ve RNA virüsleri , retrovirüslerden
(HIV - insan immünyetmezlik virüsleri )
farklılık gösterirler.
Retrovirüsler immün sistemi baskılayarak
onkojenik virüslerin başlatıcı etkisini teşvik
ederler. ( HIV enfekte insanlarda viral
kaynaklı lösemi, lenfoma, yumuşak doku
sarkoması, ve diğer bazı katı tümörlerin
görülmesi v.b.)
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Virüslere ek olarak
Gastrointestinal kanalın Helicobacter pylori
gibi bazı mikroflora bakterileri (gastrik
neoplazmalardan),
Bazı parazitler ‘Opisthorchis viverrini’
(safra kesesi kanserleri), ‘ Schistosoma
haematobium’ (mesane kanserleri)
Bazı onkojenik toksinler de (aflatoksinle
ilişkili küfler) kanser oluşumunda risk
faktörleridir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Kimyasal Maddeler; Çevresel kirliliğe neden
olan kimyasal maddeler mesleki kanserleri
indükleyebilmeleri açısından önemlidir.
Polisiklik aromatik hidrokarbonlarla ilişkili
karbon partiküllerinin yol açtığı dış mekan
hava kirliliği,
Çevresel tütün dumanı ile ilişkili iç mekan
hava kirliliği,
Nitratlar, pestisitler, dioksinler ve diğer
organik klorlu bileşikler gibi karsinojenik
kirlilikler v.b…
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Dış Mekan Hava Kirliliği,
Organik bileşiklerin yanması sonucu oluşan
polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH)
mutasyona neden olurlar.
Yakıt ekzozlarında, tütün dumanında, fabrika
dumanlarında atıkların yanmaları sonucu
yayılımlarında (emisyonlarda) bulunurlar.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
PAH’lar havada asılı karbon partiküllerine
yapışırlar, partiküller solunan hava ile kolayca
alınırlar.
Yetişkinlerde hava kirliliği yoğun olan
şehirlerde partiküllere uzun süre temasın
akciğer kanser sıklığını % 10 civarında artırdığı
bildirilmektedir (sigara içme kontrol edilse
bile) .
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
PAH’ lara bağlı akciğer kanser riski kirlenmiş
şehirlerde daha fazladır ve sigara içme bu etkiyi
potansiyelize etmekte, riski daha artırmaktadır.
Trafik ile ilişkili hava kirliliğine ve çevresel
tütün dumanına bağlı akciğer kanseri oranı hiç
içmeyenlerde ve sigarayı bırakanlarda sırasıyla
%5-7 ve %16-24 artmıştır ( Vineis ve ark.
2007).
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Hava kirliliğinde PAH’ların, ufak ve çok ufak
karbon partiküllerin yanısıra azot oksitlerin
(NO2) de katkısı vardır.
Azot oksitler, taşıt ekzozlarında, atık yanma
emisyonlarında, güç ünitelerinde bulunur.
Deneysel çalışmalar azot oksitlerin akciğer
kanserini indüklediğini ve metastatik yayılımı
artırdığını göstermiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Hızlı solunumları nedeniyle vücut ağırlığı
başına daha fazla kirletici solumaları
sonucu trafik ekzozlarına bağlı hava
kirleticilerine çocuklar daha duyarlıdır.
Çocukluk lösemileri ile hava kirliliği
arasında ilişkiyi gösteren az sayıda
çalışma bulunmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
İç Mekan Hava Kirliliği;
İç mekan havası karbon partikülleri,
PAH’ların yanısıra cevresel tütün dumanı ,
biyosidaller (haşere ilaçları) , formaldehit ve
IARC tarafından karsinojen olarak
sınıflandırılmış benzen, 1,3-butadien gibi
uçucu organik bileşikler benzeri çok sayıda
kimyasal maddeyi barındırır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Çocuklar iç mekan hava temasından daha çok
etkilenmekte ve epidemiyolojik çalışmalar
çocukluk kanserlerinde iç mekan hava
kirliliğinin rolünün büyük olduğunu
göstermektedir.
İç mekandaki uçucu organik bileşiklerin ve iç
mekanda yoğun insektisit kullanımının lösemi
ve lenfoma riskini artırdığını gösteren
çalışmalar bulunmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Pasif Sigara Dumanına Temas
Pasif sigara içimi belirlenmiş bir karsinojendir.
50 den fazla akciğer kanseri ile ilgili
epidemiyolojik çalışmaya göre eş nedeniyle
tütün dumanı teması sonucu rölatif risk (RR)
kadınlarda 1.22, erkeklerde 1.36 bulunmuştur
(IARC 2004).
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Büyük ölçekli bir akciğer kanser çalışmasında
da hiç sigara içmemiş ancak eşleri nedeniyle
dumana maruz kalmış kadınlarda oran %63,
erkeklerde %13 bulunmuştur. İş yerinde
dumana temas sonucunda da hiç sigara içmemiş
erkeklerde akciğer kanser oranı %71,
kadınlarda %47 saptanmıştır (Boffetta 1998).
Yapılan çalışmalar sonucu tüm akciğer kanser
olgularının yaklaşık %1.6 sı pasif sigara
dumanı temasına bağlanmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Radon Parçalanma Ürünlerine Evsel Temas
Özellikle yer altı uranyum madencilerinde
radon parçalanma ürünlerinin karsinojenitesi
geniş olarak çalışılmış ve radonun akciğer
kanserine neden olduğu ortaya konmuştur.
Evlerdeki radon teması daha az olmasına
rağmen temas süresi ve temas eden
popülasyonun fazlalığı dikkate alındığında
radon parçalanma ürünlerine evsel temasın
önemine dikkat çekilmelidir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Biyositler ve Pestisitler;
Son yıllarda tarımda,iç ve dış mekanlarda
kullanılmak üzere yüzlerce haşere ilaçı
(biyositler ) piyasaya sürülmüştür.
Bu kimyasallardan özellikle organik klor,
karbamat ve karbinol grubu taşıyanlar EPA ve
IARC tarafından insanda muhtemel ve olası
karsinojen olarak tanımlanmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Bu bileşiklerin bazıları kimyasal yapı olarak
östrojenlere benzerlik gösterir ve endokrin bozucu
olarak değerlendirilir.
Bu bileşiklerin bazıları mutajenik, bazıları teşvik
edicidir. Bir kısım maddelerde kuvvetli
immünosüpresyona neden olabilir.
Çocuklarda yapılan bazı epidemiyolojik
çalışmalarda pestisitlere mesleki yada mesleki
olmayan ebeveyn teması ile artmış kanser riski
(lösemi, SSS tümörleri) arasında bir ilişki
gösterilmiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Çocukların doğrudan pestisitlere maruziyetinin de
lösemi, non-Hodgkin lenfoma, beyin tümörleri,
Wilm’s tümörü, Ewing’ sarkoma ve üreme hücre
tümörlerine neden olabileceği bazı çalışmalarda
bildirilmektedir.
Yetişkinlerdeki veriler çelişkilidir.
Pestisit kullanımı ile meme ve prostat kanserleri
arasında ilişkiyi gösteren çalışmaların yanı sıra
riskin olmadığını bildiren yayınlar da
bulunmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Geçmişte kullanılan bazı pestisitlerin deney
hayvanlarında kansere neden olduğu
gösterilmesine rağmen pestisit kullanımı
sonucu insanlarda kesin artmış kanser kanıtı
bulunmamaktadır.
Karmaşık temas şekli, kullanılan kimyasalların
çeşitliliği, pestisit temasına bağlı öngörülen
kanser sıklığından az olgu bulunması eldeki
verilerin değerlendirilmesinde güçlükler
doğurmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Ancak DDT (trikloro klorofenil etan),
klorofenol ve fenoksi herbisitler ile sarkoma,
Hodgkin ve non-Hodgkin lenfoma riski
arasında kuvvetli bir ilişkinin olduğu
bildirilmektedir.
Karbon disülfit, fosfin (PH3) ve metilbromür
ile yetişkin lösemi riskinde artış da
gösterilmiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Karsinojenik, mutajenik ve üremeye etkileri
nedeniyle organik klorlu pestisitler çoğu
ülkede yasaklanmıştır.
Bu kimyasallar ile asıl sorun maddelerin
çevrede, suda ve gıdada bozunmadan yıllarca
kalmalarıdır.
Pestisitlerin kanserdeki rolü ile ilgili
çalışmalar hızla artmasına rağmen pek çok
ülkede pestisitler kontrolsüz olarak
kullanılmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Pestisitler sadece gıda v.b. ile ağızdan
alınmakla kalmayıp, solunan hava ve deri yolu
ile vücuda girmekte ve yağ dokusunda
birikmektedirler.
Plasentayı geçmektedirler.
Anne sütünde bulunmaktadırlar.
Bu nedenle hamilelik, süt verme döneminde
bebekler ve çocuklar risk grubundadırlar.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Son yıllarda da bu maddelerin erkek üreme
bozukluklarına neden olduğunu gösteren çok
sayıda çalışma bulunmaktadır.
Bu bozukluklar arasında testiküler disgenezi,
testiküler kanserler, kriptorşidizm, hipospadias,
ve düşük sperm sayısı yer almaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Dioksinler ve Pestisitler Dışındaki Diğer
Organik Klorlu Bileşikler;
Organik klorlu bileşikler karsinojenik,
mutajenik ve üremeye toksik bileşiklerdir.
Klorla temas eden organik bileşiklerin yanması
sonucu yada endüstriyel kimyasal sentez
esnasında oluşur.
En toksik olanlardan biri 2,4,7,8-tetrakloro
dibenzo p-dioksin (dioksin) dir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Dioksinler PVC gibi halojenli plastiklerin,
hekzaklorobenzen gibi pestisitlerin ve
poliklorlubifenillerin (PCB) yanması sonucu
oluşur.
Deney hayvanları ile yapılan çalışmalarda bu
bileşiklerin endokrin bozucu olduğu ve gelişim
toksisitelerinin yanısıra teşvik edici yada
kokarsinojenik etkileriyle kansere neden
olabilecekleri belirtilmiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
1979 yılında İtalya’da Seveso kentindeki
kimyasal kaza sonucu ortama yayılan dioksin
olayından sonra IARC 2,3,7,8 tetra
klorodibenzo-p-dioksini insanda olası karsinojen
olarak (Grup 2B) sınıflamıştır. Bu sınıflama 1997
de değerlendirilerek Grup 1 insan karsinojeni
olarak yenilenmiştir.
Dioksin’in etki mekanizması kesin olarak
aydınlatılmamasına rağmen dioksine kronik
temas ile hemen hemen tüm kanser tipleri
arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Klorlanmış suyun uzun süre tüketilmesi sonucu
ile mesane ve kolorektal kanserler, yetişkin
lösemisi arasında ilişki gösterilmektedir.
Klorun kendisi karsinojenik değildir ancak içme
suyunda organik bileşiklerle reaksiyona girerek
trihalometanlar (kloroform, bromodiklorometan,
klorodibromometan), haloasetik asitler gibi klor
desenfeksiyon yan ürünleri oluşabilir . Bu
maddeleri in vitro ve in vivo hayvan
modellerinde mutajenik ve karsinojenik oldukları
gösterilmiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Bu bileşikler çevrede ve vücut yağ dokusunda
birikirler.
Temasın ana kaynakları kontamine suyun içilmesi
ve yıkanmadır.
Sudaki yan ürünlerin konsantrasyonu organik
kirliliklere bağlı olarak, coğrafi alan ve iklime
göre değişiklik gösterir.
Diyet de önemli bir karıştırıcı faktördür.
Ancak tüm bu faktörlere rağmen mesane
kanserlerinde %10’luk bir oran klorlama yan
ürünlerine bağlanmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
İlaçlar ve Kozmetikler
Bazı antikanser ilaçlarının üretimi ve
hazırlanması esnasında işçileri ve onkoloji
departmanlarında çalışan hemşireleri
etkiledikleri sonucu yasal uygulamalar ve kişisel
korunma önlemleri getirilmeğe çalışılmıştır.
Ancak bu mutajenik ilaçların idrar yolu ile
çevreye salınımı göz ardı edilmemelidir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Antikanser ilaçlarının yarar/zarar oranları
yüksek olması nedeniyle hasta bireylerde
kullanılmaması söz konusu olamaz.
Ancak sağlıklı bireylerde özellikle menapozal
belirtilerin tedavisinde hormon preparatlarının
kullanımı ya da tamoksifen gibi anti-östrojen
ilaçların meme kanseri önlenmesinde
kullanımında yarar/zarar oranının dikkatli
yapılması gerekir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Son yıllarda da formaldehit, hormonal ürünler,
fitalatlar ve parabenler gibi maddelerin
kozmetiklerde kullanımına dikkat
çekilmektedir.
Kesin olmamakla birlikte koltuk altı
deodorantlarında kullanılan parabenlerin meme
kanserine neden olabileceği bildirilmektedir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Aromatik amin taşıyan saç boyalarının mesane
kanser riskini %22-50 oranında artırdığını
gösteren çalışmalar vardır.
Ayrıca 15 yıl süreyle, senede 6 kez saç
boyamanın kadınlarda akut lösemi rölatif
riskini kadınlarda 2.4 kez artırdığı da
bildirilmiştir (Rauscher 2004).
Saç boyalarının mesane, akut lösemi, lenfoma
ve miyeloma riskini artırdığı da bazı
çalışmalarda gösterilmiştir.
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Dış kaynaklı çevresel faktörlerin karsinojenik ve kokarsinojenik
özelliklerine göre sınıflandırılması
Mutajen
Teşvik Edici Kokarsinojen
Kimyasallar ve Partiküller
Küçük hava partikülleri
Asbest
Azo boyaları
Bifenol A
β-naftilamin
Benzen ve türevleri
Ftalatlar
Dioksin
Formaldehit ve türevleri
Hormonal atıklar
Metaller, metalloidler
N-nitroso bileşikleri
NO2
Organik klorlu bileşikler
PAH
PCB
Pestisitler
Vinil klorür (monomerleri)
M
M
M(?)
M
M
M
C
C
P
P
P
M
P
M
C
M
M (bazıları?)
M (≥5 halka)
M (bazıları)
M (bazıları)
M
P
P
P (<5 halka)
P
P
C
C
C
Hacettepe Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
SONUÇ
Belirsizlikler olmasına rağmen çevrede
bulunan pek çok kimyasal madde, virüsler
fiziksel etkenler mutajenik ve/veya teşvik
edici (promoter) özellikleri ve
kokarsinojenik etkileri ile kansere neden
olabilirler.
Download