küresel ısınma

advertisement
KÜRESEL
ISINMA
NEDENLERİ
DOĞAL NEDENLER:
 Güneşin Etkisi:
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim
bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık
döngüsel hareketini ve Güneş'in yüzyıllık süreçler
içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir.
Bunun sonucunda Güneş'in manyetik alanı ve protonlar
ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan güneş
rüzgarının, Güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı
bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneş'in
değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik
ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması
bulutlanmayı arttırmakta, Güneş'ten gelen radyasyon
oranını değiştirerek küresel sıcaklık artışına neden
olmaktadır.
Güneş'ten gelen ultraviyole ışınım aynı zamanda
kimyasal reaksiyonların oluştuğu (ve dolayısıyla
atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası
üzerinde değişikliğe yol açacaktır.
 Dünya'nın Presizyon Hareketi:
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin
MİLANKOVİÇ Dünya'nın Güneş çevresindeki
yörüngesinin her doksanbeş bin yılda biraz daha
basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her
kırkbir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir
kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir
sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim
adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu
hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk
dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler
içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl
süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir.
Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini
oluşturmaktadır.

El Nino'nun Etkisi:
"Güney salınımı sıcak olayı" olarak
tanımlanabilecek El Niño hareketi, 19901998 yıllarında tropikal doğu Pasifik
Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının
normalden 2-5º daha yüksek olmasına
neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998
yıllarındaki rekor düzeyde yüzey
sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998
kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli
olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok
kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor
ısınmasına katkıda bulunan ana etmen
olarak değerlendirilebilir.
YAPAY NEDENLER
 Fosil Yakıtlar:
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü
enerji ihtiyacının yaklaşık %75'lik bölümünü
sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve
hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil
yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta
fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın
belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların
günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının
çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise
çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu
da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı
yakıtlar sınıfına sokmaktadır.
 Sera gazları:
Sera Gazları Oluşumu:
Güneş'ten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası
ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir
kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye
yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken
atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar
tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta
olduğundan yüzey ve troposfer, olması
gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş
ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya
bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de
doğal sera etkisi olarak adlandırılır.
 Sera Etkisinin Önemi:
Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde
önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte,
özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi
sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek
oranlara ulaştırmıştır.
Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının 18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan
sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu
artışın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin
bozulmasına neden olmaktadır.
Bu doğal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı,
azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak
adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka
bir etkendir.
 Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2,
Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu
ışınlara karşı geçirgendir. Böylece yeryüzüne
çarpıp yansıdıklarında onları soğurur.
CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19.
yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil
yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde
yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan
ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı
1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki
artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.
Dünyada enerji kullanımı sürekli arttığından,
kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde değişse
bile, karbondioksit artışının durdurulması olası
görülmemektedir.
 Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemiş olan metan gazı,
son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de
her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan
seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik
CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın
CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2
kadar dünyamızı etkilemektedir.
Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer
kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek
çoğu ayrışarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu
gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol
altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten
yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere
salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak
da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.
 Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal
reaksiyona giren azotoksitleri meydana
getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel
etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların
yanması sırasında oluşur. Arabaların
egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre
kirlenmesine neden olmaktadır.
Sera etkisine yol açan gazlardan en
önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat
troposferdeki yoğunluğunda etkili olan insan
kaynakları değil iklim sistemidir. Küresel
ısınmayla artan su buharı iklim
değişimlerine yol açacaktır.
 Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve
çoğunlukla da hidrojenin karışımından
oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin
ürünü olup günümüzde buzdolaplarında,
klimalarda, spreylerde, yangın
söndürücülerde ve plastik üretiminde
kullanılmaktadır. Bilimadamları bu gazların
ozonu yok ederek önemli iklim ve hava
değişikliklerine neden olduklarını
kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin,
Cıva, Kurşun, Vinilklorid, PCB'ler,
Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve
Polimerler'dir.
 Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım
alanlarındaki böcekleri zehirlemek için kullanılmıştır. Kimyasal adı
'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil
diğer canlılar için de öldürücü olduğu fark edildikten sonra üretimden
kaldırılmıştır.
2- Dioksin: 100'ün üstünde çeşidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin
tahribatı için kullanılır. Çoğu çeşidi çok tehlikelidir; kansere ve daha
birçok hastalığa neden olmaktadır.
3- Cıva: Cıvanın en önemli özelliği diğer elementler gibi
çözünmemesidir. 1950-1960 yılları arasında etkisini önemli ölçüde
göstermiş, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden olmuştur.
Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmışsa da daha sonra son derece
zehirli olduğu anlaşılıp vazgeçilmiştir.
4- Kurşun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak
kullanılmaktadır. Vücudun içine girdiği takdirde çok zehirleyicidir;
sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.
5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan
bir gaz karışımıdır. Solunduğunda toksik etkilidir.
6- PCB'ler: PCB, İngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls'
ten gelmektedir. Bu endüstriyel kimyasal toksik ilk olarak 1929'da
kullanılmaya başlanmış ve 100'ün üstünde çeşidi olduğu tespit
edilmiştir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin
yalıtımında, birçok elektrikli ev aletlerinde aynı zamanda boya ve
yapıştırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun yanında
kansere yol açtığı bilinmektedir.
7- Sodyumnitrat: Füme edilmiş balık, et ve diğer bazı yiyecekleri
korumak için kullanılan bir çeşit tuzdur. Vücuda girdiğinde kansere
yol açtığı bilinmektedir.
8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yağın, çeşitli doğal gazların
ve kömürle petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkar.
Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda asit
yağmurlarını oluşturan sülfürürik asit (H2SO4) oluşur.
9- Polimerler: Doğal ve sentetik çeşitleri bulunmaktadır. Doğal
olanları protein ve nişasta içerirler. Sentetik olanlarıysa plastik
ürünlerinde ve el yapımı kumaşlarda bulunup naylon, teflon,
polyester, spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.
 Sera Gazları: Ozon:
Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı
yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı
raporda, ozon tabakasında %5 - %10 arasında bir azalma
olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.
Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan
Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre toplam
atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta
enlemlerde %3-%5, yukarı enlemlerde %6 ila %8 arasında
azalmıştır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki
Ozon seviyesi ise 1979'daki seviyenin %50'sine inmiştir.
1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlığı da 1990'lı
yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmiştir. "The National
Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre CFC
salınımı bu şekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda
stratosferdeki ozon miktarı %5 ile %10 arasında bir
değerde azalacaktır.
 Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu
yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni
fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan
CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus
ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri
de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin
karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin
artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının
büyük ölçüde çoğalmasına neden
olmaktadır. Sıcaklık artışının olası etkileri
teoriler biçiminde incelenmektedir.

Smog:
Havaya salınan fazla miktardaki gazlar,
atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını
kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ışınları daha
fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera
etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde,
Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili
olmaktadır.
Smog oluşumunun bulunduğu yerleşim yerlerinde
yaşayan insanlarda
- Akciğer ağrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Baş ağrısı
- Akciğer iltihapları görülür.
 Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim
değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı
takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri
çok büyük boyutlara ulaşacaktır.
Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin
tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen
yıllarda elektrik istemi artacak fakat su
miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi
düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik
sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden
olacaktır.
Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artışına
bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu
ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini
arttırmaktadır.
Küresel Isınmanın Etkileri
 Küresel ısınma en büyük etkisini 21. yüzyılda
gösterecek.Dünyanın her yerinde küresel
ısınmanın etkileri üzerine görüşmeler
yapılıyor.Yıkıcı etkilerinin nasıl yavaşlatılabileceği
konusunda araştırmalar yapılıyor.

Küresel ısınmayla birlikte deniz seviyeleri
yükselecek.10 yıl kadar sonra geri dönüş mümkün
olmayabilir. Sera etkisiyle de gezegenimiz günden
güne yok oluyor.Gezegenimizin çevresini saran bir
kalkan var. Bu kalkan Nitrojen ve Oksijenden
oluşuyor. Bu kalkan CO2 ( Karbondioksit) ve
CH4 ( metan gazı) sebebiyle zarar görüyor.
Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Profesör
Chris Thomas tarafından Nature dergisinde
yayınlanan bir yazıda “küresel ısınma
2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinin
dörtte birini ya da 1 milyondan fazlasını
yok edecek” denmektedir. Otomobiller ve
fabrikaların gaz yayılımında en büyük
etkenler olduğunu vurgulayan Thomas,
yayılan gazların, 21. yüzyılın son yıllarına
doğru ortalama sıcaklıkları tarihte
görülmemiş düzeylere yükselteceğini
belirtmekte. Ve eğer bir çözüm
üretilmezse, türlerin kitlesel tükenişlerinin
tarihte görülmemiş boyutlara
ulaşabileceğine dikkat çekmekte.
Yerkürede 1992 verilerine göre 12,5 milyon
tür yaşamaktadır. Bu türlerin insan
marifetiyle yok olma hızları doğal yok olma
hızlarının 100 ila 1000 katı olarak tahmin
edilmektedir, bu eğilim devam ederse 50
ilâ 100 yıl içerisinde mevcut türlerin 50’sinin yok olacağı hesaplanmaktadır.
Bugün doğadaki kuş türlerinin yaklaşık ’i –
ki bu 1000 türe karşılık geliyor– tükenme
tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadır.
Doğadaki besin zincirinin bir kez kırılması
inanılmaz sonuçlara yol açacağından canlı
türlerinin bazılarının ortadan kalkması,
diğer canlı türlerini de doğrudan
etkileyecektir.
Dünya besin üretimi giderek sınırlı sayıda bitki
türü ve çeşidine bağımlı hale gelmektedir. Balık
stoklarının G’si tamamen tüketilmiştir; ’i aşırı
tüketildiği için yok olmaktadır, ’u ise aşırı
tüketildiği için verimliliğini yitirmiştir.
Okyanuslarda birikmiş olan karbon miktarları
yüzünden okyanusların asitliği artmıştır. Bu,
balıkların yaşamını doğrudan etkileyecek bir
durumdur. Hepsi birer karbon emme makinesi
olan mercanların yavaş yavaş ortadan kalktığı
görülüyor. Böyle bir durum doğadaki karbon
zincirinin kırılmasına ve buna bağlı olarak
karbondioksit emisyon miktarlarının inanılmaz
boyutlarda artmasına sebep olabilir.
Yapılan araştırmalara göre, dünya yüzeyinin
ortalama sıcaklığı 20. yüzyıl boyunca 0,6 ºC
kadar artmış, son kırk yıldır atmosferin 8
kilometrelik alt kısmında sıcaklıklar yükselmiş,
kar örtüsü ve buzlanma ise civarında
azalmıştır.
Bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, 11
bin 700 yıl önce Afrika’yı etkisi altına alan hava
dalgasıyla oluşan Kilimanjaro buzulu erimeye
başladı. Science dergisinde yayımlanan
araştırmada, “uydu verilerine bakılırsa, 2020
yılında Kilimanjaro’nun beyaz şapkası yok olacak”
deniliyor. Yok olacağından söz edilen
Kilimanjaro’nun tepesinde bulunan buz tabakası,
şu anda bile susuzluk çeken Tanzanya’nın
nehirlerini besleyen ana kaynak. 2025 yılı
itibariyle dünya nüfusunun neredeyse yarısının su
kıtlığıyla karşı karşıya kalacağı tahmin
edilmektedir.
Biz Neler Yapabiliriz?
 Enerji dostu ampuller kullanılmalı.
 Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
 Doğru ışıklandırma kullanılmalı.
 Klima yerine vantilatör kullanılmalı.
 Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.
 Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde
yerleştirilmeli.
Su kaynaklarının kıtlığı da bir başka
önemli sorun. Ancak, alınabilecek
önlemler de yok değil.
 Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında






musluk açık bırakılmamalı.
Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler
kullanılmalı.
Klozetlere asılan temizleme maddeleri
kullanılmamalı.
Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli.
Akan tesisatlar onarılmalı.
Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı.
Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler
kullanılmalı.
Çevre örgütleri, tüketicileri ulaşım
sektörü konusunda da uyarıyor.
 Toplu taşıma araçları tercih edilmeli.
 Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine,
yürümeli.
 Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih
edilmeli.
 Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı.
 Uzun duraklamalarda aracın kontağı
kapatılmalı.
Çevre örgütleri, tüketicilere geri dönüşümü bir
yaşam tarzı olarak benimsemelerini, alışveriş
sırasında aşırı tüketimden kaçmalarını
öğütlüyor.
 Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.
 Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler





alınmamalı.
Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan
kaçınmalı.
Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.
Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden
kullanılmalı.
Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.
Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte
atılmamalı.
Gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline
gelen bilgisayarların yarattığı kirlilik de
azımsanacak gibi değil.
 Elektrik tüketimi daha düşük modeller
alınmalı.
 Yazıcıdan kağıt çıktısı alınması
asgariye indirilmeli.
 Bilgisayarlar bekleme konumunda
bırakılmamalı.
 Kullanılmayan bilgisayarlar atılmamalı.
Küresel Isınmanın Türkiye’ye Etkileri
2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar
yükselecek, Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice
azalacak. Ekosistem değişince, birçok canlı türü de yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. İstanbul Teknik
Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, küresel
ısınmasının, Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkin bir
senaryo hazırladı. Bu senaryoya göre, küresel ısınma aynı
şekilde devam ederse, 2070’te Türkiye genelinde
sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek. Ekosistem
değişecek, canlı türleri yok olma tehlikesi
yaşayacak.Prof.Dr. Nüzhet Dalfes, Türkiye’nin küresel
ısınmayla mücadele karşısındaki tutumunu, “İlk defa bir
yerde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bizden bilgi talep
eder durumda oldu. Bu tabii bizi çok sevindirdi ama
Türkiye bu açıdan geç kalmış bir ülke” sözleriyle
eleştirdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın isteğiyle, “Türkiye için
iklim değişikliği senaryoları” başlıklı bir rapor
hazırladıklarını söyleyen Dalfes, şu ana kadar elde
edilen verilerin, 2070 -2100 yılları arasını kapsadığını
açıkladı.
Dalfes, çalışmayla en kötü durum için hazınlanmış bir
projeksiyon yapıldığını dile getirerek, “Türkiye’yi hoş
olmayan bir tablo bekliyor” dedi.
Eldeki verilere göre küresel ısınma aynı şekilde devam
ederse, yaz aylarında Türkiye’nin batısında sıcaklıklar
5 ila 6 derece, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek.
Kış aylarında da sıcaklıklar 2 ila 3 derece yükselecek.
Senaryoya göre, 2070 yılında Karadeniz Bölgesi’nde
yağışlar yüzde 10 ila 20’lik artış gösterecek, güneyde
ise yüzde 30’a kadar azalacak.
Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, iklim değişikliklerinin farklı
şekillerde hissedileceğini, önümüzdeki on yıllarda iklimin
değişikliğinin daha fazla hissedileceğini vurgulayarak şöyle
diyor:
“Kar yağdığı kışlar da olacak, daha az kar yağdığı kışlar
da olacak. Türkiye’nin ekosistemlerinde ciddi sorunlar
olacak ki bu ekosistemler de bir ülkeyi bir coğrafyayı
ayakta tutan şeyler... Böceğiyle, merasıyla, kurduyla,
hayvanıyla canlılar etkilenecek, bir sürü canlı yok
olacak...”
Dalfes, küresel ısınmayla mücadele konusunda, öncelikle,
sera gazlarının yayılımının azaltılması gerektiğini
vurguluyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri
Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmaların önümüzdeki yıl
tamamlanması planlanıyor.
Küresel Isınmanın Sonuçları
Küresel ısınmanın sonuçları BM Hükümetlerarası
İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) çalışmaları
sonucunda, küresel ısınmanın Avrupa'da,
kutuplarda, küçük ada devletlerinde ve dünyanın
başka bölgelerinde yol açabileceği sonuçlar
belirlendi. Taslak halindeki rapor, 130'u aşkın
ülke hükümetinin desteklediği ve 2000 dolayındaki
bilim adamını ve hükümet temsilcisini kapsayan
IPCC'nin yarın başlayacak toplantılarında ele
alınacak ve nihai şekli, 6 Nisanda Brüksel'de
açıklanacak.
-İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN AVRUPA'DA
BEKLENEN ETKİLERİ-Nehir yatağı havzalarının, şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip
kısımları yüzde 19'dan, 2070 yılında yüzde 34-36'ya çıkacak.
-Batı Avrupa'da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla
iç içe yoksunluk içerisinde yaşayacak.
-Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir
senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080'lerde yılda fazladan 2,5
milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenecek.
-Çeşitli senaryolara göre 2070'lerde akarsu potansiyelleri
Avrupa'nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 arasında düşerken, Kuzey
ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15-30 arasında artacak.
-Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri
2050 itibariyle yüzde 30-70 arasında eriyecek.
-Akdeniz'e yönelik turizm yazın düşerken, ilkbahar ve
sonbaharda artacak.
kalabilecek.
-KUTUPLAR VE BAZI DİĞER BÖLGELER-Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100'e kadar
yüzde 22-33 arasında azalacak, Antarktika'da ise
tamamen ortadan kalkabilecek. Deniz dışı alanlardaki
buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki
deniz seviyesini yükseltecek.
-2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin
18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor.
-Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya
buzul alanı, 2030'da 100 bin kilometre kareye kadar
gerileyebilecek.
-Asya'da birçok ülkede açlık sorunu olacak.
-Asya'da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı
1,2 milyar kişiye kadar yükselebilecek.
-Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen
uluslararası havaalanları ve yollar su altında
Küresel Isınmaya Karşı İlk Öneriler
 Küresel ısınmaya karşı oluşturulan komisyon
ilk önerilerini Bakanlar Kurulu’na sunmaya
hazırlanıyor.En radikal öneri mesai
saatlerinin bir saat öne çekilmesi. Enerji
tasarrufu için ayrıca sokak aydınlatmasında
güneş enerjisine geçilmesi planlanıyor. Daha
az su kullanımı için sifon depolarının 6
litreden 4 litreye düşürülmesi de
gündemde. Çevre Bakanlığı, Tarım Bakanlığı
ve Enerji Bakanlığı’ndan oluşan küresel
ısınmaya yönelik komisyon, önerilerini
önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulu’na
sunacak.
 Öneriler arasında en dikkat çeken konu
kamu çalışanlarının mesai başlangıcının
sabah 7.00’ye çekilmesi. Çevre Bakanlığı,
ABD’de uygulanan bu sistemle mesai saati
ile okul saati arasında fark oluşturmayı
amaçlıyor. Böylece hem trafik
rahatlayacak hem de enerji tasarrufu
sağlanacak.Ancak Enerji Bakanı Hilmi
Güler, bu konu ile ilgili olarak henüz net
bir karar verilmediğini söyledi. Çevre
Bakanlığı’nın bir çalışma yaptığını
doğrulayan Güler, önümüzdeki günlerde
Tarım Bakanı ve Çevre Bakanı ile bu
konuda üçlü bir görüşme yapacaklarını
kaydetti.
 Bir başka uygulama da aydınlatmalara yönelik.
Hem sokak hem de otobüs durakları ve reklam
panosu aydınlatmalarında elektrik yerine güneş
enerjisinden faydalanılacak. Depolama sistemi de
olacak bu tip aydınlatmaya geçiş süresinde ise
aydınlatma sürelerinin aşağı çekilmesi planlanıyor.
Kaçak kaynak suyu kullananların tespiti için
çalışmalar sürüyor. Sayının 120 bin civarında
olduğu tahmin edilirken, özellikle gölleri ve
akarsuları besleyen kaynak sularının kaçak
kullanımının hızla engellenmesi gündemde.
Bir diğer tasarruf kalemi ise evlerden gelecek.
Klozetlerde kullanılan sifonların 6 litrelik deposu
4 litreye çekilecek. Avrupa Birliği’nde son olarak
bu depoların 2,5 litreye çekilmesinin tartışıldığı
belirtiliyor.
Küresel Isınma Aç Bırakacak
 Küresel ısınma nedeniyle 2080’e kadar 200 ila
600 milyon insan açlık çekecek, 1,1 ila 3,2
milyar insan da susuzluktan etkilenecek.130
ülkeden 2 bin 500 bilim adamının katılımıyla BM
tarafından oluşturulan “Hükümetlerarası İklim
Değişimi Uzmanlar Grubu”nun hazırladığı rapora
göre, küresel ısınma nedeniyle 2030’a kadar 7
milyon insan su baskınlarıyla karşı karşıya
kalacak. Dünyanın en büyük organizması Büyük
Resif de tamamen kaybolacak.Paris’te devam
eden toplantıda Cuma günü açıklanması beklenen
ve Avustralya’da yayımlanan The Age gazetesinin
ele geçirdiği rapora göre, 1900’den bu yana
0,7’den 0,8 dereceye ulaşan yeryüzünün sıcaklığı
iki ila üç dereceye ulaşırsa, tüm Amazon
ormanları da tehdit altında kalacak.
 Ülkenin sıkıntısını çektiği kronik su
yokluğundan ötürü hassas bir durumda
bulunan Avustralya Alpleri’nin tamamen
kaybolacağı uyarısı yapılan raporda,
yeryüzündeki biyoçeşitliliğin büyük kayba
uğrayacağına dikkat çekiliyor.Raporda,
küresel ısınmanın insani ve ekonomik
bedelinin özellikle Afrika gibi en yoksul
ülkelerde ve su kenarındaki Bangladeş ve
Büyük Okyanus’taki adalar gibi yerlerde
büyük olacağına işaret ediliyor.
Dünya’ya Neler Oluyor?
 Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı
bilimadamları ortak bir raporla dünyanın 10
yıl sonra çevre felaketleri açısından geri
dönülemez noktaya geleceğini duyurdu.
Çünkü dünya ısınıyor.Karbondioksit oranı
artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor,
deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları
artıyor, buzul tabakaları parçalanıyor,
göller küçülüyor, kurak dönemler uzuyor,
ırmaklar kuruyor .
 Kış sıcaklıkları artıyor, ilkbahar erken geliyor,
sonhabar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor,
göç dönemleri değişiyor, yaşama alanları
farklılaşıyor,
kıyı şeritleri erozyona uğruyor, mercan resifleri
ağarıyor, kar yığınları azalıyor, bulut ormanları
kuruyor, hastalıklar yayılıyor, yüksek enlemlerde
sıcaklık artıyor, dünyaya neler oluyor?Rapora
göre 1960'lardaki kirlenme buzulların yüzde
20'sini eritti. 300 bilimadamının yürüttüğü
araştırma sonuçlarına göre, Kuzey Kutbu'ndaki
ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı.
Bugünkü ise 2070'te dünyayı buzulsuz bırakacak,
küresel çölleşme olacak, denizler yükselecek.
 Dünya küresel ısınma yüzünden 10 yıl içinde
geri dönülmez bir noktaya gelecek.
Ormanların yok olması sonucu çölleşme
yaşanacak, bu tarıma da yansıyacak, deniz
seviyesi yükselecek ve dünya salgın
hastalıkların pençesine düşecek. Bu felaket
senaryoları "korkutucu" fakat "gerçek."
Tehdidin Boyutları
 WWF tarafından yapılan araştırmaya göre,
küresel ısınma bu yüzyılın sonunda bitki ve hayvan
habitatının üçte birini tehdit ediyor. Nadir
görünen türler ve bölünmüş ekosistemler şimdiden
kirlilik ve ormanların yok edilmesinden dolayı
tehdit altında ve yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya.1990'lar geçen yüzyılın en sıcak
yıllarıydı. Küresel ısınmanın etkileri en yüksek
zirvelerden, okyanusun derinliklerine, Ekvator'dan
kutuplara kadar hissediliyor.Küresel ısınmanın
etkileri gezegenin her yanında görülüyor,
milyonlarca insanı sel, kuraklık ve susuzlukla karşı
karşıya bırakıyor.
Avustralya'da 2002 yılında yaşanan şiddetli kuraklığın ana nedeni
küresel ısınmaydı. Kuzey Pasifik'te somon popülasyonunda, bölgedeki
sıcaklığın normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü.
Kalifornia kıyılarında yüzlerce deniz kuşunun, denizlerin ısınması
yüzünden besin kıtlığı yaşamalarının sonucunda, öldüğü görüldü.
Okyanuslardaki ısının artmasıyla mercan kayalıklarının büyük zararlar
gördüğü belirlendi.
Avustralya'daki Great Barrier Reef, sürdürülebilir olmayan balıkçılık
yöntemleri, yapılaşma ve iklim değişikliği yüzünden çok yakında
kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıya.
Şikago, Atina ve Yeni Delhi gibi şehirlerde ölüm çanları artarak
çaldı, sıcak hava dalgalarından bunaldılar. Yükselen deniz seviyesi
Pasifik adaları ve Hint Okyanusu'ndaki adaların çoğunu tehdit ediyor.
Büyük kasırgalar, seller, kuraklık ve sıtma gibi hastalık salgınları bizi
bekliyor. Küresel ısınma, çevre felaketlerin etkilenen mültecilerin
zorunlu göçleri yüzünden bölgesel çatışmalar yaşanabilir. Küresel
ısınma yüzünden dünya ormanların ve hayvan türlerinin üçte biri
tehdit altında.
 Türkiye'de hava 3-3.6 derece ısınacak
Bilimadamları sadece 11 Avrupa ülkesinde 2001
yılında 80 kişinin seller yüzünden hayatını
kaybettiğini belirtirken, sıcak dalgasından
geçtiğimiz yıl 20 bin kişinin öldüğüne dikkat
çekiyor. Son 5 bin yıldır Avrupa'daki buzulların
şu an en alçak durumunda olduğuna da dikkat
çeken Avrupalı bilimadamları, bu yaşanan ani iklim
değişikliklerinin 600 bin kişiyi etkilediğini ve
sadece geçen yıl 18.5 milyar dolarlık zarara yol
açtığını kaydetti. Bilimdamlarının çıkardığı
haritaya göre; Türkiye'de 3 ila 3.6 derece
oranında ısınacak. Özellikle güneyde artış daha
fazla görünüyor.
 Grönland'da orman varmış
ABD'nin saygın üniversitelerden Colorado
Üniversitesi Prof Dr. James White başkanlığında
yürütülen Greenland Ice Core Project
çerçevesinde yapılan araştırmalar, Grönland'ın da
eskiden "ormanlık bir alan" olduğunu ortaya
çıkardı. White ve ekibinin adayı kaplayan buzullar
üstünde yaptığı araştırma, tam "3 kilometre"
derinlikte sonuç verdi. Ekip elde edilen sonuçlar
içinde çam tipi iğneli ağaçlarınkine benzeyen
dikensi yaprakların, buğdaya benzeyen bitkilerin
ve otların olduğunu tespit etti. 2003 yılı yazında
3085 metre derinlikte bir kayaya ulaştı ve
araştırmalarını o derinlikte devam ettirmeye
karar verdi. Yapılan özel işlemler sayesinde de
son 123 bin yıldır adada meydana gelen
değişiklikleri tespit edebildiler.
Kuraklık Türkiye’yi Kavuruyor
 Türkiye, kar yağmayan, yağış miktarı iyice
düşmüş bir kış mevsiminin ardından küresel
ısınmanın en ağır etkilerini yaşamaya
başlamışken, İç Anadolu’daki göller bir bir
kururken, kuraklık ve açlık kapımızdayken,
Tarım Bakanı Mehdi Eker, sadece
Türkiye’yi değil, bütün dünyayı tehdit eden
küresel ısınma ve Türkiye tarımına olası
etkileri konusunda 19 Ocak, 8 Şubat ve 6
Mart 2007’de durumun aciliyetinin farkında
olmadığını kanıtlayan açıklamalar yapmıştı.
 Bakan Eker, “Türkiye’de tarımsal kuraklık
tehlikesi, riski ve endişesi yok, piyasada
da sezona yetecek kadar buğday ve mısır
var” ve “Geçmişte de bu tür uzun süreli
yağışsız dönemler yaşandı ama sonrası iyi
oldu. Buna karşılık, mesela geçen yıl
buğdayda çok iyi rekolte bekliyorduk.
Ancak 25 Mayıs’tan sonra kavurucu
sıcaklarda buğday kurudu, rekolte 21,5
milyon tondan 20 milyon tona düştü” gibi
açıklamalarda bulunmuş ve Nisan ve Mayıs
aylarında çok iyi yağışlar beklediklerini
söylemişti.
 Ne yazık ki dün, yani 13 Haziran itibariyle
beklenen yağışlar gerçekleşmediği gibi
birçok bölgemizden son derece endişe
verici haberler gelmektedir. Ülkemizin
buğday ambarı diye bilinen ve buğday
üretimin %40’nı gerçekleştiren
Konya’dan Selçuklu Ziraat Odası Başkanı
Faruk Çöklü, Konya Kapalı Havzası’nda %
80’e varan rekolte kaybı olduğunu, Antalya
Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu ise
Akdeniz bölgesinde rekoltenin %30-50
oranında düşeceğini açıklamıştır. Adana,
Malatya, Denizli, Aydın ve Muğla’dan da
benzer açıklamalar gelmektedir.
 Daha yaz ortasına gelmeden Devlet Su
İşleri (DSİ) yetkilileri çiftçilere
“Barajlarda su yok, ikinci ürünü ekmeyin”
uyarısı yapıyor. Bazı bölgelerde barajlarda
doluluk oranının %25’lere kadar düştüğü
açıklanıyor. Tarım Bakanı Mehdi Eker’in
önceki basın açıklamalarında yok dediği
kuraklık afeti hem binlerce çifçimizin
yaşamını felakete çevirecek, hem de
buğday, mısır ve diğer hububat başta
olmak üzere bir çok üründe çok ciddi verim
düşüşlerine, bu da çok büyük oaranda
ithalata ve enflasyon baskısına yol
açacaktır.
Karacabey ilçesinde bulunan ayı barınağı ile Bursa Hayvanat
Bahçesi'ndeki ayıların aralık ayı gelmesine rağmen halen kış uykusuna
yatmadıkları bildirildi.




Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Nilüfer
Aytuğ, ayıların bir kısmının bu yılı uykusuz geçirebileceğini söyledi. Kendilerine
ayrılan 110 dönümlük arazide birbirleriyle oynayıp hayatlarına devam eden dansçı
ayıların havaların sıcak gitmesi sebebiyle kış uykusuna yatmamış olabileceğini dile
getiren Aytuğ, ayıların kış uykusuna yatması için yiyeceklerini kıstıklarını belirtti.
Ayıların normalde kasım ve aralık aylarında kış uykusuna yatması gerektiğini
söyleyen Aytuğ, "Bu ayılar nisan veya mayıs aylarında uyanır. Ancak şu an ayıların
birçoğu gıda arayışı içinde. Bugünlerde hareketlerinin yavaşlaması gerekirdi. Şu anda
8-7 tane ayı, yüksek bölgelere çıkıp veya kazdıkları inlere girerek 1 hafta 10 gün gibi
kısmi uykuya yatıyor" dedi.
Ayıların kış uykusuna gıda bulamadıklarını zamanlarda yattığına dikkat çeken Aytuğ,
"Ayıların yazın aylık gıda alımları 18 bin kaloriyi buluyor. Kışın bunu düşürüyoruz.
Yiyeceği azaltmamız sayesinde 4 yıldır kış uykusuna yatan ayıların sayısında artış
oldu. Bu sayede bazı ayıların 2-3 ay süren uyku süreçleri oldu. Bazıları 10 günde bir
gıda almaya geliyordu. Bu yıl ilerleyen günlerde ayıların en az yarısının kış uykusuna
yatmasını umuyoruz. Şu an soğuk ülkelerdeki birçok ayı kış uykusuna yattı" diye
konuştu.
Boz ayıların genelde kış uykusuna yatmadığının bilindiğini belirten Aytuğ, kışın sert
geçmesi halinde birçok ayının kış uykusuna yatabileceğini söyledi.
NASA küresel ısınmanın tropik fırtınaların sayısını artırdığını
açıkladı
 NASA’nın Jet Motorları Geliştirme Merkezi
tarafından yapılan araştırmada, tropik bölgelerde
oluşan bulutlar 5 yıl boyunca incelendi. Bu
bulutlar ile okyanuslardaki tropik bölgelerdeki
ortalama sıcaklığın mevsimsel değişimi arasında
çok net bir bağlantı olduğu belirlendi.
 Okyanus yüzeyi sıcaklığındaki her 1 derecelik
artışta, yüksek bulut sayısının yüzde 45 arttığı
tespit edildi. Araştırmacılar, sıcaklığın her 10
yılda 0.13 derece arttığı göz önüne alındığında,
tropikal fırtınaların 10 yılda yüzde 6 artmasının
beklendiğini vurguladılar.
Kar Yağışını Özleyeceğiz
 Küresel ısınmanın etkisiyle kar yağışı azalıyor. Dağlarda da kar






tabakaları yukarılara çekiliyor.
Yayına Giriş Tarihi 26.12.2008
Uzmanlar, dünyanın küresel ısınmayla karşı karşıya kaldığı risklerin, küresel
krizden daha büyük tehdit oluşturacağı uyarısında bulunuyorlar.
Dünyada ardı ardına meydana gelen doğal felaketlerin en önemli
nedenlerinden biri olarak gösterilen küresel ısınmanın etkileri giderek
artıyor.
Uzmanlara göre Avrupa'da ortalama hava sıcaklığı 2080'e kadar 2 ila 4.5
derece artacak.
Öte yandan, küresel ısınmanın etkisiyle dünya son zamanlarda giderek
daha soğuk kış mevsimleri yaşıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin Nevada
Çölü'nde 30 yıl aradan sonra ilk kez kar yağdı.
Hindistan gibi Güney Asya ülkelerinde de ani sıcaklık düşüşleri yaşanıyor.
Uzmanlar, küresel kriz nedeniyle sekteye uğrayan iklim değişikliği ile
mücadele çalışmalara gerekli önemin verilmemesi durumunda dönemsel
yoğun kar yağışları dışında, kış aylarının da kurak geçeceği uyarısında
bulunuyorlar.
KÜRESEL ISINMANIN ACI YÜZÜ
Download