canlıların sınıflandırılması

advertisement
CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI
Canlıları benzer özelliklerine göre gruplara ayırmaya sınıflandırma denir.
Sınıflandırmayı inceleyen bilim dalına ise Biyosistematik denir.
1. Ampirik (Yapay) Sınıflandırma
Canlıları dış görünüşleri ve yaşadıkları ortama bakarak sınıflandırmaktır.
Bu tür sınıflandırma günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. Dayandığı temel
analog (görevdeş) organlar ve şekil benzerliğidir.
Analog Organ : Kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlardır. Örneğin;
yarasanın kanadı ile böceğin kanadı analog organlardır. Böyle organlara
görevdeş organlar da denir.
2. Doğal (Filogenetik) Sınıflandırma
Canlılarda, doku ve organların köken bağıntılarına bakılarak yapılan
sınıflandırmadır. Anatomik benzerlik, akrabalık dereceleri, protein yapıları
gibi birçok özellik dikkate alınarak sınıflandırma yapılır. Dayandığı temel
homolog (kökendeş) organlar ve kalıtsal benzerliktir.
Homolog Organ : Kökenleri (orjin) aynı, görevleri farklı olan organlardır.
Böyle organlara yapıdaş organlar da denir.
A. CANLILARIN İSİMLENDİRİLMESİ
İlk kez Linne tarafından yapılmıştır. Sistematikte temel birim olarak tür
kabul edilmiş ve her türe iki kelimeden oluşan (binominal) bir isim
verilmiştir.
Türlerin akraba veya benzer olduğunu birinci kelimelerin aynı olması ifade
eder.
B. SİSTEMATİK BİRİMLER
Filogenetik sınıflandırmada canlılar yedi (7) ana kategoriye ayrılır; Bu
kategoriler ve aralarındaki değişmeler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Şekil : Sınıflandırma Birimleri ve Aralarındaki İlişkiler
Tür : Sistematiğin temel birimi olarak kabul edilir. Yapı ve görev
bakımından birbirine benzer organ sistemlerine sahip, çiftleştiklerinde kısır
olmayan döller meydana getirebilen, ortak bir kökene sahip canlılar
topluluğudur.
Birbirine çok yakın Tür’lerin oluşturduğu daha büyük gruba ise cins denir.
Benzer Cins’ler Aile’yi, benzer Aile’ler Takım’ı, benzer Takım’lar Sınıf’ı
benzer Sınıf’lar Şubeyi ve Şube’ler Alem’i oluştururlar.
C. MONERA ALEMİ
Canlı organizmaların en küçükleri ve yapısal organizasyon bakımından en
basit olanları bu alemde yer alır. Virüsler, bu alemde incelenen ve hücresel
yapıda olmayan organizmalardır. Bakteriler ve mavi-yeşil algler ise en
küçük hücreler olup, prokaryot (basit çekirdekli) özellikte olmalarından
dolayı bu aleme konulmuştur.
1. Bakteriler
Çekirdekleri ve zarla çevrili organelleri bulunmadığı için “prokaryot”
hücre yapısındadırlar. Klorofil ve oksijenli solunum enzimleri gibi
moleküller hücre zarından sitoplazmaya uzanan kıvrımlar üzerinde veya
sitoplazmada serbest olarak bulunur.
Şekil : Bakterilerin Genel Hücre Yapısı
DNA molekülü bir tane olup, etrafında zar yoktur. Bazı bakterilerde normal
DNA dan çok daha küçük yapılarda vardır.
Üremeyle ilgisi olmayan bu yapılara plazmitler denir. Plazmitler
antibiyotik ve diğer bazı kimyasal maddelere karşı kazanılan direncin diğer
hücrelere taşınmasını sağlar.
Bütün bakteri hücrelerinde, zar, çeper, ribozom, DNA, RNA ve çeşitli
enzim sistemleri bulunur. Bazı türlerde bu yapılara ek olarak bazı özel
görevli oluşumlar bulunabilir.
Hücre zarının sitoplazmaya doğru kıvrımlaşmasıyla oluşan mezozomlar,
oksijenli solunum enzimlerini bulundurur. Mitokondrinin işlevini
gerçekleştirir. Aynı şekilde oluşmuş tilakoit zarı üzerinde ise klorofil
molekülleri bulunur ve kloroplastın işlevini üstlenir.
Hücre zarından dışarıya doğru uzanan sil ve kamçı şeklindeki tüpçükler
ise, hareketi ve korunmayı sağlar. Çok az türde, üçüncü bir hücre örtüsü
vardır. Kapsül denilen bu yapı olumsuz şartlara dayanma gücünü artırır.
Bunun için, kapsüllü bakteriler genellikle patojen (hastalık yapıcı)
özelliktedir.
Bakterilerdeki hücre çeperi, protein, yağ ve karbonhidrattan yapılmış olup,
selüloz içermez. Bakteriye şekil verir ve onu korur.
Ribozomları çok sayıda olup, ökaryot hücrelerdekinden daha küçüktür.
a. Bakterilerin Gruplandırılması
Mikroskoplarla incelenen bakteriler, değişik özellikleri bakımından
araştırılmış ve dört özelliğe göre gruplandırılmıştır.
Gram boyasıyla boyanarak, mikroskopta mavi-mor renkli görünenlere
gram pozitif bakteriler denir. Gram negatifler ise, bu boyayla
boyanmazlar. Bu farklılık çeper yapılarının özelliğinden kaynaklanır.
b. Bakterilerin Solunumları
Bazı bakteriler sadece fermantasyon (anaerobik solunum) yapabilirler,
ancak oksijenli ortamlarda gelişemezler. Bunlara zorunlu anaerob denir.
Bazı bakteriler ise sadece oksijenli ortamlarda gelişebilirler. Bunlara
zorunlu aerob denir. Bakterilerin bir kısmı ise geçici aerob veya geçici
anaerob olup, gerektiğinde her iki solunumu da yapabilirler. Böyle
bakterilere “fakültatif” bakteriler denir.
c. Bakterilerin Beslenmesi
Bakterilerin az sayıda türü ototrof olarak beslenir. Kendileri için gerekli
organik besinleri inorganik bileşiklerden sentezlerler. Bunların bir kısmı
klorofilli olup ışık enerjisini kullanırlar. (Fotosentetik bakteriler). Bir kısmı
ise klorofilsiz olup, inorganik bileşikleri oksitlemekle kazandıkları kimyasal
enerjiyi kullanır (kemosentetik bakteriler).
Bakterilerin çoğunluğu heterotrof olarak beslenir. Gerekli olan glikoz,
amino asit, vitamin gibi organik maddeleri dışarıdan hazır almak
zorundadırlar.
Bunların çoğu çürükçül(saprofit) olup, organik artıkları ayrıştırarak
beslenir. Bu olay sayesinde doğadaki madde döngüsüne katkı yaparlar.
Bir kısım bakteri ise, diğer canlılar üzerinde parazit yaşayarak beslenir.
d. Bakterilerde Üreme
Bütün bakteriler bölünerek çok hızlı çoğalabilirler.
Şekil : Bir Bakterinin Bölünerek Çoğalması
Bakterilerde, zarlı bir çekirdek olmadığından ve kromozom sadece bir tane
olduğundan bölünme tam bir mitoz değildir. Bu tür hücre bölünmesine
gizli mitoz denir.
Bazı bakteri türleri, bölünerek (eşeysiz) üremenin yanında eşeyli üremeyi
de gerçekleştirebilirler. Bu üremede gamet oluşumu ve döllenme
görülmez.
Kalıtsal yapısı farklı iki hücre aralarında bir köprü oluşturarak gen aktarımı
yaparlar. Sonuçta her iki atadan da farklı bir hücre (rekombinant bakteri)
oluşur. Bu çeşit üremeye konjugasyon (kavuşma) denir. Konjugasyon
sonucunda kalıtsal çeşitlilik sağlanır.
Şekil : Bakterilerde Konjugasyonla Eşeyli Üreme
Bazı bakteriler olumsuz ortam şartlarını endospor oluşturarak atlatırlar.
Bakteri parçalansa ve ölse bile, endospor ortam şartlarına dayanır. Şartlar
normalleştiğinde gelişen endospor normal bakteriyi oluşturur.
Şekil : Bakterilerde Endospor Oluşumu
Endosporlar bakteriye göre, daha küçük, az sitoplazmalı, kalın çeperli ve
metabolizması çok yavaştır. Bazı sporlar 120 °C de 15 dakika kalırsa
ancak ölebilmektedir.
2. Mavi – Yeşil Algler
Hücre yapısı bakımından bakterilere çok benzerler. Zarlı çekirdekleri ve
zarlı organelleri yoktur. Hepsinde sitoplazmaya dağılmış klorofil
pigmentleri vardır. Fotosentetik bakterilerden farkları, sitoplazmalarında
fikosiyanin denilen mavi renk maddesi içermeleridir. Genellikle
denizlerde, tatlı sularda verimli topraklarda yaşarlar. Hepsi fotosentetik
olup, suyu ayrıştırdıkları için ortama oksijen verirler.
Şekil : Prokaryot Hücreli Canlılara Örnekler
Çoğu, havanın serbest azotunu bağlayarak toprakta azotlu bileşiklerin
artmasını sağlarlar. Bunun için bitki gelişmesine yardımcı olurlar.
Bölünerek ve sporlarla çoğalırlar. Tek tek veya koloni halinde yaşarlar.
3. Hücresel Olmayan Canlılar Virüsler
Canlı olarak kabul edildiklerinden, “en küçük oranizmalar” olarak
adlandırılabilirler. Ancak elektron mikroskobuyla görülebilirler.
Virüsler; çoğalabilirler, kendilerine özgü nükleik asit içerirler, özel
bir protein kılıfa sahiptirler ve içine girecekleri hücrenin zarını
eritecek enzimlere sahiptirler. Bu özellikleri onları cansızlardan ayırır.
Hücresel yapıda olmamaları, enzim sistemlerinin bulunmaması,
sitoplazmalarının olmaması, organellerinin yokluğu ve dış ortamda kristal
halde bulunmaları ise virüsleri diğer canlılardan ayıran özelliklerdendir.
Özellikle kristal halde bulunmak cansızların özelliğidir.
Virüsler ancak konak hücre içinde aktivite gösterebilirler. Bunun için
“zorunlu hücre içi parazitleri” denir. Kendilerini çoğaltmak için konak
hücrenin maddelerini harcarlar ve onun enzimlerini kullanırlar.
Virüsler DNA veya RNA dan yalnız birisine
sahiptirler. Bu kalıtsal yapıya genom denir.
Bazıları bitki hücrelerinde, bazıları hayvansal
hücrelerde, bazıları ise bakterilerde çoğalabilirler.
Bakteriyofajlar ve hayvansal virüslerin çoğu “DNA
virüsleri” adını alır. Bitkisel virüsler ve bazı
hayvansal virüslere ise, “RNA virüsleri” denir.
Şekil: Bakteriyofajın Yapısı
Virüsler, hacim olarak büyümezler ve bölünerek çoğalmazlar. Enzim
sistemleri olmadığı için solunum, protein sentezi, beslenme, boşaltım gibi
hayatsal olayların hiçbirini gerçekleştiremezler.
Virüsler girdikleri hücrede yönetimi ele geçirirler ve hücrenin materyallerini
kullanarak kendilerini çoğaltırlar. Sonuçta hücrenin parçalanmasına (lizis)
neden olurlar.
Şekil : Virüslerin Girdiği Hücreyi Parçalaması
Bazı virüsler girdiği hücreyi öldürmez, ancak onun hızlı ve düzensiz olarak
bölünmesine neden olur. Böylece kanserleşme ortaya çıkar.
Bir virüs tarafından enfekte olmuş hücre ve doku bazı savunma meddeleri
üretir. İnterferon denilen bu maddeler yeni bir virüs enfeksiyonunu
engeller.
D. PROSTİSTA ALEMİ
Bu alemin üyeleri, ökaryot yapılı bir hücrelilerdir. Nemli topraklardan,
diğer canlıların vücutlarına, küçük su birikintilerinden okyanuslara kadar
çok geniş ortamlara yayılmıştır. Tatlı sularda yaşayanlarında kontraktil
kofullar bulunur.
1. Protozoa (Hayvansal Protistler)
Protista aleminin, daha çok hayvansal özellikteki türleri kapsar. Hepsi bir
hücrelidir.
a. Silliler (Kirpikliler)
Hareketi sağlayan yapı, hücre yüzeyini kaplamış olan sillerdir. Hücre zarı
kalınlaşıp sertleşerek pelikula adını alır. Hepsi heterotroftur. Besinlerini
pinositoz ve difüzyonla alırlar. Bölünerek eşeysiz üreyebildikleri gibi, birçok
türü konjugasyonla eşeyli üremeyi de gerçekleştirir. En gelişmiş ve
tanınmış örneği Paramesyum (terliksi hayvan) dur.
Paramesyum da iki çekirdek bulunmakta olup, küçüğü üremeyi, büyüğü
beslenme ve metabolizmayı düzenler.
Şekil : Protozoa Grubuna Örnek Canlılar
b. Kamçılılar
Hareketi sağlayan yapıları kamçılarıdır. Hücreleri çepersizdir. Bazıları
kloroplastlı olup fotosentez yaparlar. Örnek; Öglena. Ancak, bunlar
karanlıkta kaldıklarında heterotrof olarak beslenirler.
Öglenada ışığı karşı duyarlı göz noktası bulunur. Depo maddesi nişastaya
çok benzer. Bazı kamçılılar insanda ve hayvanlarda parazit olup, bazı
hastalıklara neden olur. Örnek : Tripanosoma adlı çeşidi, kan emici bir
sinekle insana taşınır ve uyku hastalığına neden olur.
c. Kök Ayaklılar
Belirgin bir hücre şekilleri yoktur. Hücre zarının uzantılarıyla geçici
(yalancı) ayaklar oluştururlar. Bunlar, hem hareketi hem de besin almayı
(fagositozu) sağlar. En tanınmış örnek amiptir. Amip’lerin bazıları insanda
parazit yaşayarak amipli dizanteriye neden olur. Bazıları ise ağız
boşluğunda ve kalın bağırsakta zararsız (kommensal) olarak yaşar.
Sularda yaşayan bazıları ise kabuk oluşturur.
d. Sporlular
Hepsi insanda, omurgalı ve omurgasız hayvanlarda parazit olarak yaşar.
Hücre yapıları diğer protistlerden daha küçük ve daha basittir. Besinlerini
sindirilmiş olarak alırlar. Spor oluşturarak çok hızlı üremeyi sağladıkları
gibi; zaman zaman gamet oluşturarak eşeyli üremeyi de sağlarlar.
Hareket organelleri ve kontraktil kofulları yoktur. Örnek: Plazmodyum
malaria türü insanda sıtmaya neden olur. Anofel türü sivrisineklerle
taşınır.
2. Cıvık Mantarlar
Hücre çeperlerinin olmaması yönüyle gerçek mantarlardan (Fungi
aleminden) ayrılırlar. Belirgin bir hücre şekilleri olmayıp, amipler gibi
hareket ederler.
Hepsi çok çekirdeklidirler. Çoğu zaman koloniler oluştururlar.
Şekil : Cıvık Mantarın Üremesi ve Hayat Devri
Nemli ortamlarda yaşar ve saprofit olarak beslenirler. Sporla ürerler.
Sporları sert bir çeperle örtülüdür. Bazı türleri diğer canlılarda parazittir.
Depo karbonhidratları glikojendir.
3. Bir Hücreli Algler
Hepsi çeperli, kloroplastlı ve fotosentetiktir. Depo karbonhidratları
nişastadır.
Şekil : Bir Hücreli Alg Örnekleri
Sularda, ıslak ve nemli yerlerde yaşarlar. Çoğu kamçılı olup, yer
değiştirebilir. Bazıları kolonileri meydana getirirler. Örnek: volvox,
pandorina, vs.
E. MANTARLAR (FUNGİ) ALEMİ
Hücreleri çeperli olduğu için, gerçek mantarlar diye de adlandırılır. Hepsi
ökaryot hücrelidirler. Genellikle çok hücreli olarak yaşayan, klorofil
içermedikleri için hazır besin tüketen canlılardır. Depo karbonhidratları
glikojendir. Bazıları çok çekirdeklidir.
Şekil : Mantarlar Aleminin Çeşitli Örnekleri
Spor oluşturarak eşeysiz üremeyi sağladıkları gibi, çoğu eşeyli üremeyi de
gerçekleştirir. Bazıları ise tomurcuklanır (mayalar). Köksüleriyle (rizoit)
kendilerini bir yere bağladıklarından yer değiştiremezler. Bir çoğu
bitkilerde ve hayvanlarda parazit yaşayarak hastalıklara neden olur. Genel
beslenme biçimleri saprofitliktir. Bu sayede organik artıkların
parçalanmasına ve madde döngüsüne katkı yaparlar.
Mantarlar; küfler, mayalar, paslar ve şapkalı mantarlar olarak
gruplandırılabilir.
F. HAYVANLAR ALEMİ
Hepsi çok hücrelidir. Çok azı mikroskobik (tenyalar, su pireleri), çoğu ise
makroskobiktir. Hepsi heterotrof olarak beslenir. Hücrelerinde çeper ve
plastitler yoktur. Sentrozomları bulunmakta olup, depo karbonhidratları
glikojendir.
Şekil : Hayvanlar Alemindeki Alt Gruplar
Çoğunlukla, bir yere bağlı olmadıklarından ve kasları bulunduğundan yer
değiştirebilirler. Süngerler hariç tutulursa, hepsinin sinir sistemi vardır.
Çoğu ayrı eşeyli olarak ürer. Eşeysiz üreme yapabilen türleri azınlıktadır.
Omurgalı Hayvanlar
Baştan (merkezi sinir sisteminden) çıkan sinirler vücuda sırt tarafından ve
omurga iskeleti içinden dağılır. Dolaşımları kapalıdır. Kandaki oksijen
bağlayıcı pigmentler alyuvarlarda bulunur. Duyu organları gelişmiş
yapıdadır. Amfiyoksüs gibi ilkel kordalılarda kıkırdak veya kemik
bulunmaz. Hepsi ayrı eşeylidir.
a. Balıklar
Solungaç solunumu yaparlar. Üyeleri yüzgeç şeklindedir. Denizlerde ve
tatlı sularda yaşar, dış döllenme ve gelişme yaparlar. Vücutları zaman
zaman dökülebilen pullarla örtülüdür. Değişken ısılı (soğuk kanlı)
hayvanlardır.
Bazılarının iskeleti sadece kıkırdaktan oluşur (köpek balıkları gibi).
Çoğunluğu kemikli balıklara ait türler oluşturur.
Şekil : Kıkırdaklı ve Kemikli Balık Örnekleri
b. Amfibiler (Kurbağalar)
Dış döllenme ve gelişme yaptıklarından suya bağımlıdırlar. Bazılarının
erginleri karalarda da yaşayabilirler. Bunun için bu gruba amfibi (iki
yaşayışlılar) denir.
Şekil : Kuyruklu (A) ve Kuyruksuz (B) Kurbağalar
Değişken ısılıdırlar. Başkalaşım (metamorfoz) geçirirler. Larva evresinde
balıklar gibi yaşarlar. Ergin evrede kuyruklu olanlarına semender denir.
c. Sürüngenler
Solunum organları akciğerlerdir. İç döllenme ve dış gelişme yaparlar.
Derileri kuru ve pulludur. Pullar kaynaşmış olup, dökülmezler.
Şekil : Sürüngenler Sınıfının Yaşayan Takımları
Vücut ısıları değişkendir. Sıcak ve kurak ortamları severler. Yılanlar,
kertenkeleler, timsahlar ve kaplumbağalar olmak üzere dört takıma
ayrılırlar.
d. Kuşlar
Sıcak kanlı (sabit ısılı) hayvanlardır. Üremeleri ve gelişmeleri sürüngenler
gibidir. Vücutları tüylerle örtülüdür ve deride yağ bezleri vardır. Dişleri
yoktur.
Şekil : Kuşlar Sınıfının Örnekleri
Akciğerlerinde büyük hava keseleri bulunur. Gaga ve pençe gibi yapıları
yaşadıkları ortama ve beslenme biçimine uyumludur. Kivi, ördek, tavuk,
pelikan ve şekilde gösterilenler değişik örneklerdendir.
e. Memeliler
Kuşlar gibi sabit ısılıdırlar. Vücut kıllarla örtülüdür. Deride yağ ve ter
bezleri vardır. Dişleri gelişmiştir. Yavrularını sütle beslerler. İç döllenme ve
iç gelişme yaparlar. Çoğu doğurur. Soluk alıp vermede etkili, kaslı bir
diyaframları ve kulak kepçeleri vardır.
Şekil : Memeliler Sınıfının Örnekleri
Çoğunda olgunlaşmış alyuvarlar çekirdeksizdir. Balina, yunus, fok, deve,
zürafa, koyun, tavşan, fare, sığır ve daha bir çok cins plasentalı memeliler
grubundandır. Kanguru ve koala gibi cinsler keseli memeliler grubuna
girer. En az türü bulunan memeli grubu ise, gagalı memelilerdir. Örnek;
Ornitorenk (Platipus).
G. BİTKİLER ALEMİ
Hepsi çok hücreli, hücre yapıları ise ökaryottur. Hücreleri çeperli, çeperin
esas maddesi ise selülozdur. Klorofil molekülleri kloroplastlar içinde
kümelenmiştir. Kloroplasttan başka, kromoplast ve lökoplast gibi renk
pigmentleri de vardır. Depo karbonhidratları nişastadır.
Şekil : Bitkiler Alemindeki Alt Gruplar
Yeşil bitkilerin hepsi ototrof olup, ışık enerjisini kimyasal enerjiye
çevirirler. Çoğunluğu toprağa bağlı olduğundan yer değiştiremezler.
1. Sporlu (Çiçeksiz) Bitkiler
Üreme ve gelişmelerinde çiçek ve tohum oluşturamazlar. Spor oluşturarak
eşeysiz üremeyi, gamet oluşturarak eşeyli üremeyi gerçekleştirirler. Bu iki
üreme çeşidi birbirinin devamı şeklindedir ve olaya döl almaşı denir.
Üreme bakımından suya bağımlıdırlar. İletim demetlerinin (damarların)
bulunup, bulunmamasına göre iki gruba ayrılırlar.
a. Damarsız Sporlu Bitkiler
Yaprak, kök ve gövdeleri yoktur veya çok basittir. Çok hücreli “algler (yeşil
su yosunları)” bu grubun en basit yapılı üyeleridir. Bunlar denizlerde, tatlı
sularda ve nemli yerlerde yaşayabilirler.
Şekil : Damarsız Sporlu Bitkiler
b. Damarlı Sporlu Bitkiler
Vücut yapısı bakımından daha gelişmiş
olduklarından ve karalarda yaşamaya uyum
sağladıklarından, madde taşınmasına ihtiyaçları
vardır. Bunu damarlarla gerçekleştirirler.
Kök, gövde ve yaprakları bulunmakta, ancak
tohumlu bitkilerden biraz daha basittir. En önemli
grupları, eğreltiler, at kuyrukları ve kibrit otlarıdır.
Şekil: Damarlı Sporlu Bitkilere
Örnekler
2. Tohumlu (Çiçekli) Bitkiler
Hepsi damarlı olup, kök, gövde ve yaprakları gelişmiştir. Üreme hücreleri
(polen, yumurta) çiçeklerde oluşur. Eşeyli üremelerini tohum oluşturarak
gerçekleştirirler. Doku ve organları iyi gelişmiş olup, kök, gövde ve
yaprakları belirgindir. Tohumun meyve tarafından örtülüp, örtülmemesine
göre iki alt bölüme ayrılır.
a. Açık Tohumlu (Kozalaklı) Bitkiler
Tohumlarındaki çenek sayısı çok değişken olup, tohumları örten bir meyve
veya örtü yoktur. Bu grubun bitkileri, genellikle iğne yapraklı veya pul
yapraklı olup, hepsi çok yıllık çalı ve ağaçlardır.
Şekil : Açık Tohumlu (Kozalaklı) Bitki Örnekleri
Hemen hepsi kışın yaprığını dökmez ve düzenli kambiyum halkaları
sayesinde enine kalınlaşma gösterirler. En önemli cinsleri; çam, sedir,
köknar, mazı, ardıç, servi, ladin, porsuk, sikas ve ginkgo olarak
sıralanabilir.
b. Kapalı Tohumlu Bitkiler
Tohumlar meyve tarafından örtülmüştür. Çiçeklerinde çanak ve taç
yapraklar da vardır. Meyve tohumun yayılmasına yardımcı olur.
Tohumlardaki çenek sayısına göre iki alt gruba ayrılır.
Tek Çenekliler : Tohumda bir tane çenek vardır.
Damarlanma genellikle paralel tiptedir. Çoğu tek
yıllık otsu bitki, çok azı (palmiye ve muz gibi) ise
çok yıllık bitkilerdir. En önemli örnekler;
zambak, soğan, lale, tahılgiller, muz, palmiye,
kuşkonmaz ve orkide olarak sıralanabilir.
Şekil: Tek Çenekli (Monokotil)
Bitki Örnekleri
Çift Çenekliler : Tohumlarında iki tane çenek bulunur. Yapraklar çok
değişken şekilli ve ağsı damarlıdır. Kökler çoğunda kazık tiptedir. Otsu
türlerde basit kambiyum, odunsu ve çok yıllık olanlarında ise gelişmiş
kambiyum halkaları vardır. Enine kalınlaşma görülür ve iletim demetleri
düzenli dizilmiştir.
Şekil : Çift Çenekli (Dikotil) Bitki Örnekleri
Erkek ve dişi organlar, genellikle aynı çiçekte bulunmakta olup, bazı
gruplarda farklı çiçeklerde bulunabilir. Etrafımızda gördüğümüz otsu ve
odunsu bitkilerin çoğu bu gruptandır. Kabakgiller, baklagiller, toplu
çiçekliler, turpgiller, gülgiller en önemli familyalardır.
Örnek Soru :
Canlıların bilimsel olarak adlandırılmasında kullanılan yönteme
göre;
I. Capra domesticus
II. Felis domesticus
III. Canis lupus
IV. Felis leo
olarak adlandırılan canlıların cins ve tür adlarına bakarak,
hangilerinin birbirleriyle diğerlerinden daha yakın akraba olduğu
düşünülebilir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
(1992 - ÖSS)
Cevap D
Download