Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s

advertisement
_____________________________________________________________________________________
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date
21.11.2016
Yayınlanma Tarihi / The Publication Date
22.12.2016
Selman YARCI
Sakarya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Doktora Öğrencisi
[email protected]
Doç. Dr. Abdullah TAŞKESEN
Sakarya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi
[email protected]
İKİ FARKLI DEMOKRASİ PRATİĞİ;TOTALİTER DEMOKRASİ
VE LIQUID (AKIŞKAN) DEMOKRASİ
Öz
Demokrasi kavramı etrafında geçtiğimiz yüzyılda başlayıp –aslında antik dönemlerde- günümüze değin süren tartışmalar, söz konusu kavramın geliştirilmesi yönündeki taleplerin hala canlılığını korumaya devam ettiği gerçeğini gözler önüne
seriyor. Siyasal kültürün değişmesiyle beraber demokrasi pratikleri de değişmekte,
her toplum sosyal ve tarihsel birikimlerinden hareketle demokratik pratiklerini icra
etmektedir. Söz konusu bu pratikler arasında totaliter demokrasi ve liquid demokrasi iki zıt örneği teşkil etmektedir.
Bu çalışma, demokrasi kavramının tarihsel serüveni, fikri alt yapısı ve sosyolojik
arka planı en temel şekilde vererek, günümüzde demokrasi adına ulaşılan yeni fikir
ve düşünceler siyasal kültür, totaliter demokrasi ve liquid demokrasi gibi kavramsallaştırmaların da yardımı ile ele alıp, demokrasi ve siyasal kültür arasındaki ilişkiyi, konuyla ilgili gözlem ve literatür taramalarından hareketle açıklamayı hedeflemektedir.
Anahtar kelimeler: Demokrasi Tipleri, Siyasal Kültür, Totaliter Demokrasi,
Liquid Demokrasi.
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
TWO DIFFERENT DEMOCRACY PRACTICES; TOTALITARIAN
DEMOCRACY AND LIQUID DEMOCRACY
Abstract
The discussions araound the concept of democracy in the past century until today
shows that development of this concept is still vital. Democratic practices vary
with the change of political culture and every society creates his democracy by his
political culture. Two contrasting examples of it are totalitarian democracy and
liquid democracy.In this study has been analyzed, the sociological background of
experience of the historical experience of the different democratical political systems through the concepts of totalitarian democracy and liquid democracy. Therefore, the purpose of this study is to explain the relaiton between political culture
and democracy experiences together with reference to the literature research of the
related field.
Keywords: Types of democracy, Political Culure, Totalitarian Democracy,
Liquid Democracy.
GİRİŞ
Modern dönemde neredeyse istisnasız her devletin ve siyasetçinin kendini demokrat olarak tanımlama ihtiyacı duyması, demokrasi kavramının gücünü en şüphe duyulmaz şekilde ispatlıyor olsa gerek. Günümüzde demokratik sistemler daha önce görülmemiş bir hızla yaygınlaşmaktadır ve neredeyse kendini demokratik olarak tanımlamak ihtiyacı duymayan -istisnalar
hariç- bir devlet kalmamış durumdadır. Günümüzde kullanılan demokrasi kavramı, köken itibari
ile Yunanca “demos” ve “kratos” köklerinden türetilmiş olan “dimokratia” kavramından gelmektedir. Demos kavramı halk zümresi ve kratos kavramı ise iktidar/yönetim olarak dilimize
tercüme edilebilir. Demokrasi kavramı kelime manasıyla tercüme edildiğinde, halk yönetimi,
halk iradesinin egemenliği gibi anlamlara gelmekle birlikte (Taşkesen, 2011: 29), demokrasi
kavramının net/genel geçer bir tanımına günümüzde hala ulaşılabilmiş değildir.
Demokrasi kavramının tarihi serüveni eski Yunan dönemlerine kadar geri gitmekle birlikte, modern manada demokrasi kavramı, aydınlanma düşüncesi ve geleneği ile birlikte günümüzdeki anlam çerçevesine oturmuştur. Bir aydınlanma filozofu olarak Rousseau toplum sözleşmesi
kitabında, demokrasi düşüncesini halkın bağımsızlığı fikri üzerine kurgulamış, böylece demokrasiyi direkt demokrasi olarak düşünmüştür (Lauth, 2006: 98).
Batı’da yirminci yüzyılda kanla kurulmuş bir sistemdir demokrasi Giddens’a göre. Birçok
tanım çabalarına rağmen tam olarak tanımlanabilmiş değildir demokrasi ona göre. Giddens,
demokrasinin en temel vazgeçilmezlerini şu şekilde tanımlar:
“Demokrasi, güç pozisyonları için siyasal partilerin kıyasıya yarıştığı bir sistemdir.…Demokrasilerde halkın bütününün katılabildiği periyodik seçimler olur. Demokratik katılım hakkının yanı sıra demokrasilerde, özgür konuşabilme, siyasal partilere katılabilme ve siyasal parti ya da dernek kurabilme gibi özgürlükler de vardır”
(Giddens, 2001: 88).
Giddens’ın bu tanımından yola çıkarak tek tip bir demokrasi olduğu fikrine kapılmak yanıltıcı olabilir. Uygulamadaki demokrasi pratikleri aslında oldukça farklı ve geniş bir yelpaze
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
556
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
ortaya koyar. Bu çeşitliliği Giddens demokrasinin anlaşılması ve uygulanmasındaki anlayışların
değişik formlarına ve demokrasi kalitesinin farklılığına bağlar.
DEMOKRASİ TİPLERİ
Farklı demokrasi pratiklerinin neler olduklarını kısaca şu şekilde sıralamak mümkündür.
İlk kategorilendirme, halkın yönetime katılım şekillerine göre yapılabilir. Halkın yönetime katılım şekillerine göre demokrasi tipleri üçe ayrılabilir. Bunlar direkt demokrasi, temsili ya da yarı
doğrudan (representatif) demokrasi ve bir ara form olarak plebisiter demokrasi olarak isimlendirilirler. Halkın katılım şekline göre demokrasi aslında temelde direkt ve temsili olmak üzere
ikiye ayrılır. Direkt demokrasi, halkın yönetime direkt ve vekilsiz olarak katılımını öngörür. Bu
tür bir demokrasi pratiği sadece -daha çok- bazı Yunan site devletlerinde görülmüştür. Bu tür
demokrasiler agora demokrasisi olarak da isimlendirmek mümkündür. Burada temel prensip
halkın yönetime doğrudan yani aracısız olarak katılımlarıdır. Temsili demokrasilerde ise, halk
tarafından seçilen vekiller belirli bir süre için devlet erkini halk adına kullanabilirler. Bu belirli
süre sonunda halkı temsil edecek vekiller seçimler vasıtası ile halk tarafından yeniden belirli bir
süreliğine seçilirler. Halk hem parlamento gibi kanun koyucu organlar tarafından hem de hükümet gibi kanun uygulayıcı organlar tarafından temsil edilir. Böylece temsili demokrasilerde
aslında halkın yönetime katılımları temelde ve sadece seçimler aracılı ile gerçekleşebilir. Bu
şekil bir katılım ise seçimler yoluyla halkın iradesine ipotek konmasının bir başka şeklidir.
Günümüz modern toplumlarında ve şehirlerinde halkın yönetime direkt olarak bir katılım
göstermesi tabidir ki uygulanabilir değildir. Bu her şeyden önce, diğer bütün politik ve felsefi
düşünceler ve tartışmalar bir yana, demografik olarak mümkün değildir. Dolayısıyla demokrasinin bu şekli pratikte sadece bir ara form olan plebisiter demokrasilerde hayat bulur. Plebisiter
demokrasi direkt ve temsili demokrasinin bir ara formudur. Plebisiter demokrasilerde halk bir
taraftan vekiller tarafından temsil edilirken diğer taraftan kişisel olarak da karar alma/verme ve
bunu dillendirme yükümlülük ve hakkına sahiptir. Bu yolla hedeflenen sonuçlar şu şekilde sıralanabilir. Birinci hedef, halk iradesini mümkün mertebe doğru bir şekilde siyasal kararlara taşıyabilmek ve ikinci hedef ise, siyasi karar alman sürecine azınlıkları katarak, azınlıkların temsil
haklarının çoğunluk karşısında kaybolmasının önüne geçebilmektir. Her siyasal sistemde olduğu gibi bu tipte bir demokrasi anlayışı da kaçınılmaz olarak uygulama düzeyinde her ülkenin
kendine has siyasal kültürel özelliklerinden dolayı farklılık gösterebilir.
Farklı demokrasi pratikleri açısından yapılabilecek ikinci tip bir kategorilendirme ise, karar alma kriterlerine göre demokrasilerdir. Karar alma kriterlerine göre demokrasiler iki kısma
ayrılmıştır; çoğulcu demokrasiler ve konsensüs (uzlaşma) demokrasisi (Croissant, 2006: 126).
Çoğulcu demokraside hükümet parlamentoda çoğunluk durumundaki partinin marifeti ile
oluşturulur. Buradaki temel düşünce, çoğunluk durumundaki hükümet partisinin siyasi programını icra etmek için şansının yüksek olması gerektiği fikridir. Böylece devlet erki kuvvetli bir
şekilde kullanılabilecektir ve devlet irade beyanında zafiyet göstermeyip inisiyatif alabilecektir.
Çoğulcu demokrasilerdeki seçim süreçlerinde partilerin özgür ve kuvvetli bir şekilde seçim
yarışında bulunabilmeleri can alıcı öneme sahiptir. Parlamenter sistem, başkanlık sistemi ve
yarı-başkanlık sistemi şeklinde hükümet sistemleri bu tür bir demokratik anlayışın ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çeşit demokrasi anlayışını uygulayan ülkelerin başında İngiltere,
ABD ve Fransa gelmektedir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
557
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
Konsensüs demokrasilerde ise temel anlayış, toplumun bütün fertlerinin ortak bir biz anlayışını amaç edinerek diyalog ve uzlaşma/mutabakat sağlama çabaları üzerine kurulmuştur. Bu
çeşit bir demokrasi için temel düşünce, toplumdaki farklı siyasi ilgilerin mutabakatı ile ortak bir
karara varabilme iradesini göstermektir. Konsensüs demokrasisi anlayışı, hem toplum katmanlarındaki farklı siyasi ilgilerin çatışmasının önüne geçip bu çatışmaları düzenlerken hem de siyasi
birlikteliği istikrarlı hale getirmiş olur. Konsensüs demokrasilerinde hedef hem içerme ve hem
de kuvvetler ayrılığıdır. Kabine, hem toplum içerisinde yer alan her kesim mümkün olan en
ufak farklılıklara kadar temsil şansı bulmalı ve hem de yönetim sert bir kuvvetler ayrılığına
dayanmalıdır (Croissant, 2006: 127).
Aslında her demokrasi tipi biraz çoğulcu ve konsensüs demokrasilerin bir karışımıdır.
Her demokratik sistem bu prensipleri farklı şekillerde yorumlayarak kendilerine yönelik bir
demokratik siyasal sistem oluşturmaktadırlar (aktaran Croissant, 2006: 127). Demokrasi pratikleri arasındaki söz konusu bu farklılığın nereden kaynaklandığını anlamak noktasında siyasal
kültür kavramı bizlere yardımcı olmaktadır.
SİYASAL KÜLTÜR
Taylor’un tanımına göre “kültür ya da uygarlık, toplumun üyesi olarak, insan türünün öğrendiği, edindiği, bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine
alan karmaşık bütündür” (aktaran Güvenç, 2013: 54). Bu bağlamda kültür her biri toplumsal
üretimler olan semboller, simgeler, sistemler, değer ve normlar gibi olguları içerisinde barındırır. Dolayısıyla kültür kavramına ilişkin sosyolojik bir yaklaşım söz konusu bu sembolik objelere ve aktivitelere sosyal işlevleri ve ilişkileri bağlamında atıfta bulunur; siyaset de bunlardan
birisidir (Reed ve Alexander, 2006: 111-112).
“Kültür bir yaşam tasarımı ve insanların davranışlarını koordine eden ortak anlayıştır...Toplumsallaşmanın içeriği, kültürden kültüre değişir. Toplumsallaşma yoluyla biz içinde
yaşadığımız toplumun kültürünü (yani yaşam tasarımını) öğreniriz” (Bozkurt, 2012: 91-92).
Kültür içerisinde sahip olduğumuz tutum, değer, ve normlar dolayımında bireyler ve gruplar
gündelik yaşam içerisindeki davranışlarını oluştururlar. Kültürün en temel özelliklerinden biri
bireye ve gruplara biz/onlar ayrımı yapabilme yetisi kazandırmasıdır. Siyasal olanın merkezine
“dost-düşman” ayrımını koyan Shmittyen bir siyaset kavramı çerçevesinden bakıldığında, toplumsal kurumların başlıcalarından biri olan siyaset kurumu tam da bu sebepten kültürel tutum,
değer ve normlardan ayrı düşünülemez. “Demokrasinin temel felsefesi kendinden başkasının
varlığını kabullenmek ve onların da en az bizim kadar saygıdeğer olduklarını kabullenme erdemliliğini göstermektir” (Taşkesen, 2011: 56).
Bir kavram olarak siyasal kültür, Almond ve Verba’nın 1963 yılında yazdıkları The Civic
Cultur adlı kitapla birlikte, ilk defa halkın siyaset üzerindeki etkisinden sistematik olarak bahsedilmeye başlanmıştır. Onların temel tezine göre, siyasal sistem olarak demokrasinin bir toplumdaki başarısı, halkın demokratik siyasal sistemin kurumlarını destekleyip desteklemediklerine, bu kurumların performanslarını nasıl değerlendirdiklerine göre değişmektedir. Ayrıca bir
ihraç metaı olarak da demokrasinin ihraç edilen toplumda işleyip işlemeyeceği –yani bu noktadaki demokrasinin başarısı- yine halkın demokratik siyasal sistemin kurumlarına ne şekilde
intibak gösterdikleriyle alakalıdır. Dolayısıyla Almond ve Verba’nın temel tezleri şu şekilde
formüle edilebilir: [demokratik] bir siyasal sistemin başarılı olabilmesi, siyasal yapı (kurumsal
sistem) ve siyasal kültür arasında bağdaşmaya bağlıdır (Westle, 2006: 270-271).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
558
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
“Siyasal kültür bir ulusun alameti farikasıdır. Siyasal nesnelere taalluk eden ve yadsınamayacak ölçüde karışım, düzen ve süreklilik (‘davranış kalıbı’) sergileyen bireysel tutumlardan bir araya gelir. Bir siyasal sistemde yurttaşların belirlenebilir tutumları tekdüze değildir, bilakis oldukça farklılık gösterir (‘farklılık’). Böylece siyasal
kültür araştırmalarındaki ifadeler her zaman kolektiviteler üzerinedir, siyaset biliminde bu özellikle ulustur... Kolektivitenin siyasal kültür bireysel tutumların hülasası yoluyla ortaya çıkar. Bu [siyasal kültür ç.n.] her şeyden önce bir toplumun üyeleri
birlikteliğinde oluşan tutumları içerir. Bunlar [tutumlar ç.n.] siyasal sisteme entegre
edilmiş işlevleri ifade ederler ve siyasal topluluğun kimliğini üretirler” (Gabriel,
2009: 22).
Almond ve Verba’nın kavramsallaştırdıkları şekliyle siyasal kültür, duygusal, bilişsel ve
değersel olarak yönlerle ilişkilendirilerek üç tipe ayrılmıştır: Yöresel, Uyrukluk ve Katılımcı tip
(Bkz. Tablo 1). Onların tezine göre burada yer alan her bir siyasal kültür tür tipi aslında bir siyasal rejimle eşleşir. Genel olarak yöresel siyasal sistem uluslaşma süreci öncesi geleneksel yapılardaki siyasal rejimlere, uyrukluk siyasal kültürü ise merkeziyetçi ve otoriter sistemlere denk
gelmektedir. Demokratik siyasal yapılara ise denk gelen siyasal kültür aslında basitçe katılımcı
siyasal kültür değil; içerisinde diğer kültürlerden de izler taşıyan bir karışım-tiptir. “Almond ve
Verba, liberal demokrasiler için en uygun tip olarak pür bir katılımcı kültürü uygun görmemişler, daha çok ana karakteri katılımcı kültürden oluşan ama aynı zamanda yöresel ve halk kültürünün de elementlerinin modifiye edildiği, karışım-tip (Mischtypus) bir Sivil Kültürü uygun
görmüşlerdir” (Gabriel, 2009: 23).
Kısaca özetlemek gerekirse eğer, “bir toplumun siyasal kültüründen bahsettiğimizde, bilişlerde, duygularda ve popülasyonun değerlendirmelerinde içselleştirilmiş politik sistemine atıf
yapıyoruz” (Almond ve Verba, 1989: 13) demektir. Günlük hayat pratiklerinin önemli bir parçasını oluşturan siyasal davranışlar, bireyin kültüründen ayrı düşünülemez. Bu bağlamda bireyin
siyaset alanı içerisindeki davranışlarını etkileyen kültürel arka plan siyasal kültür kavramıyla
ilişkilendirilmektedir. Böylece bir bireyin ya da toplumun siyasal kültürü, o toplumdaki siyasal
sistemin neliğini bizlere gösterir.
FARKLILAŞAN DEMOKRASİ ANLAYIŞLARI VE SİYASAL KÜLTÜR
Demokrasi, yirminci yüzyıldan itibaren modern devletlerin tek meşru siyasi düzeni gibi
görünmektedir. Bu sebeple demokrasi kavramına meşruiyetini kazandıran fikirler etrafındaki
tartışmalar olanca hızı ile davam etmektedir. Bu noktadaki en can alıcı soru belki de demokrasiyi diktatörlükten ayıran özellik ya da özelliklerin ne olduğu sorusudur.
Demokrasiyi kavramsallaştıran/tarif eden tanımlayıcı teoriler temelde, merkeze halk iradesinin bütününün alınması fikrini kendilerine mesnet edinirler. Bazı demokrasi anlayışları halkı bir homojen yapı olarak ele alır; yani halk iradesi denilince geçerli olan çoğunluğun isteği/iradesi değil, halkın genel olarak isteği/iradesidir. Bu tür bir bakış açısı etrafında şekillenen
bir demokrasi anlayışında uç noktalarda bazı tehlikelerin olduğu öngörülebilir. Bu tehlikelerin
başında halk iradesi ile yönetici partinin ya da yöneticinin kendisinin tek ve gerçek halk iradesi
ile karıştırılıp özdeş tutulması gelir. Totaliter demokrasi kavramı böylesi bir sonucu tanımlamak
için inşa edilmiş bir kavramdır.
İlk bakışta totaliter ve demokrasi kavramları ontolojik olarak birbirlerine zıt kavramlar
olarak algılandığından bu iki kavramın bir arada kullanılması yadırgayıcı gelebilir. Aslında totaliter demokrasi kavramı varlığını tamda bu zıtlığı vurgulamak için oluşturulmuş olmasına borç-
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
559
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
ludur. Bu noktada totaliter kavramı temelde –ki aslında totaliter kavramı sıklıkla diktatörlükler
için kullanılmaktadır- boyunduruk altında olanların kimliklerini hedef almaktadır. “...kısacası,
[totaliter1] dünyayı açıklar ve muhalefeti kriminalize eder” (Hartmann, 2015: 104). Yirminci
yüzyılda totaliter rejimler burada dünyayı açıklamak ve muhalefeti kriminalize etmek için sağmeşruiyet merkezli bir temel kullanmışlardır. Söz konusu bu sürecin meşruiyeti ise “ulus”,
“birlikte yaşam”, “kan” ya da “tarihsel yasallık” gibi semboller yoluyla sağlanmıştır. Bu anlayışın günümüz toplumlarındaki yansıması post-totaliter yapılarda anayasanın söz konusu bu semboller çerçevesinde “ortaklaştırıcı bir vakıf/hayrat” gibi anlaşılması ya da benimsenmesidir
(Vorländer, 2013: 36).
Dolayısıyla totaliter demokrasi kavramıyla anlatılmak istenen, böylesi bir anlayış içerisinde kurgulanmış bütüncül (total) bir belirleme/özdeşleştirme (identifikation) özel alanın varlığını engelleyeceğinden, Rousseau’dan bu yana demokrasi teorilerinin gündeminde olan halkın
kendi reyini belirlemesi kriterinden –ki bu kriter bireysel özgürlük ve liberal prensiplerle yakından ilişkilidir- bir geri dönüşü ifade etmektedir (Deichmann, 2015: 105).
Tanımlayıcı teorilerin aksine eleştirel teoriler istek/irade tanımlamasının çoklu yapısı üzerine teorilerini inşa ederler. Eleştirel teoride azınlık iradesinin korunması önemli bir noktayı
teşkil eder. Bir demokraside, çoğunluk tiranlığının hükümdarlığı olmamalı ve temel insan hakları çiğnenmemelidir. Eleştirel teorilerin arkasındaki temel fikir, halkın onayı ile yönetme düşüncesi şeklinde tanımlanabilir. Bu düşünce ise temsili demokrasi anlayışının temelidir. Eğer
yönetenler, özgür seçimler yolu ile halk tarafından seçilebilirse, ya da halk özgür siyasi tercihleri etrafında toplanabilirse ve nihayet halk en üst dereceden yönetime katılma şansına sahip olursa, işte o zaman demokrasiden bahsedilebilir (Lauth, 2006: 100).
Fraenkel demokrasinin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır; birincisi yönetim sisteminin
otonom meşruiyeti gereklidir “çünkü iyi bir birlikte yaşam ne önceden verilidir ne de objektif
tanınabilirdir” (Schreyer ve Schwarzmeier 2005: 56). Diktatörlüğün aksine demokrasilerdeki
devlet erki/gücü meşruiyetini halktan almalıdır. İkincisi, toplumun heterojen şekilde yapılandırılması; çünkü demokrasilerde toplumsal yapı birbirine kenetlenmiş farklı siyasi ilgilerin birlikteliğinden oluşur. Üçüncüsü, hükümet sisteminin çoklu organizasyonu; farklı ilgi gruplarının
ilgi, istek ve değerlerinin aynı anda tanınması ve kabulü demokrasi için temel bir ihtiyaçtır.
Dördüncüsü, hukuk sisteminin kesintisiz davamı; demokrasi için vazgeçilmez bir yeri olan hukuk sistemi hiçbir suretle yürürlükten kaldırılmamalı ya da yönetenler tarafından etki altına
alınmamalıdır. Bütün bu ölçütler aslında birbirleriyle yakından bağlıdırlar. Eğer bir yönetim
sistemi otonom olarak meşru ise, bu bir toplumda hukuk sisteminin kesintisiz geçerli olduğu ve
çoklu bir yönetim yapısını organize edildiği anlamına gelir.
Günümüz demokrasisi akşamdan sabaha oluşmuş bir anlayışın, aydınlanışın sonucu değildir. Demokrasi, farklı keyfi yönetim formlarının karşıtlıklarından doğan ve gelişen bir süreçtir. Dahrendorf’un tanımlamasıyla demokratik bir sosyal karaktere sahip insan, kendi isteklerinin farkında ve onları gerçekleştirme iradesinde olmakla beraber; başka insanlarında aynı kendisi gibi isteklere sahip olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Sonuçta ona göre “demokratik insan, farklı
olmak hususunda başkalarıyla uzlaşmış olan insandır” (Dahrendorf, 1961: 332).
1
Hartmann, burada totaliter ve otoriter yaklaşımların ayrımını da yapmaktadır. Buna göre totaliter, toplumu yeni
baştan tanımlamayı amaç edinirken, otoriter ise siyasal alanın yönetimiyle ilgilenir. Buna göre otoriter bir rejimin
temel özelliği emir ve itaat ile siyasal alanı şekillendirmek istemesidir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
560
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
Dolayısıyla halk yönetimi kavramı tek başına demokrasiyi anlatmak için yetersizdir. Halk
yönetimi kavramı sadece demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Kuvvetler ayrılığı ve güç kullanımının kontrolü kavramları da demokrasinin kavramsallaştırılması sürecine dahildir.
Yönetim sistemi olarak demokrasi, antik çağlardan buyana gelişim gösteren bir geleneğe
sahiptir. Bu uzun süreli geleneğe rağmen demokrasi, ancak tipik ve en iyi yönetim sistemi olarak yirminci yüzyılda ele alınmaya başlanmıştır. “Bugün bu kelime [demokrasi ç.n.] sadece
polis’in spesifik düzeninin tanımlanmasına değil, aynı zamanda devletlerin, sosyal kurumların,
uluslararası organizasyonların, tavırların, hareketlerin, insani karakter özelliklerine varıncaya
kadar değer kalıplarının tanımlanmasına hizmet eder “ (Buchstein 2004: 47-48).
Yukarıda da söylendiği üzere demokrasinin gelişimi hayatın her alanında bariz bir şekilde
görülebilir. Demokrasi fikrinin ilerlemesi, gerek kurumların ve gerekse tekil anlamda insanların
mümkün olan bütün alanlarını etkileyen bir demokratikleşme süreci ile alakalıdır. Bugünlerde
demokrasi daha çok vatandaşların (citizenship) hakları, rolleri, fonksiyonları gibi konularda
hangi rolleri üstlenmeleri gerektiği sorusu ile ilgilenmektedir.
Son döneme kadar olan zaman diliminde demokrasi için önemli olan vatandaşların sisteme katılımı idi. Vatandaşların tecrübeleri anayasayı meydana getirdi. Vatandaşların yoğun katılımı neticesinde ise anayasa meşrulaştı. Bundan dolayı demokratik rejimlerde vatandaşların
anayasayı birlikte belirlemeleri ve kabul etmeleri hayati öneme sahiptir. Buradaki temel düşünce, kanun koyucuların ve ya da kanunları yazan kişilerin, vatandaşların siyasi sisteme katılımları
yolu ile meşruiyetlerini sağlayabilmektir.
Demokrasi anlayışının gelişim sürecinde günümüzde gelinen noktada artık yukarıda bahsedilen geleneksel tarzda bir demokrasi anlayışının halkın kendini ifadesini ya da değer kalıplarını temsil edemeyeceği anlayışından hareket edilmektedir. Bu manada yeni tarzda bir demokrasi anlayışı geleneksel tarzda bir demokrasi anlayışından daha fazla bir şeydir. Halk bu yeni demokrasi anlayışında, geleneksel demokrasi anlayışlarında olduğundan daha çok ve etkin biçimde yönetime katılım gösterir. Sivil toplum, toplumsal bağla[ntıla]r, insanların devletle ve toplumsal kurumlarla olan ilişkileri önem kazanır. Geleneksel demokrasinin aksine sivil ve toplumsal kurumlar, sivil bağlar vasıtası ile vatandaşlar, siyasal sisteme ve yönetime katılım adına daha
fazla şansa sahiptirler. Buradaki temel anlayış, demokrasinin halk için olduğu fikri değil; onun
halkla birlikte olduğu düşüncesidir. Tam olarak bu nokta, iletişim toplumunun ve liquid demokrasinin temel düşüncesini teşkil eder. “İletişimin temel prensip olduğu bir dünyada otoriter güç
uygulama formları etkisini kaybeder” (Giddens, 2001: 92). Halk iradesinin söz konusu bu uygulaması, kamusal tartışmalar ve fikir alışverişlerinin yapıldığı iletişimsel bir alanın yardımı ile
mümkün hale gelir. Bu bağlamda kamusal tartışmalar ve özgür konuşma toplumda kamusal bir
alanı kurumsallaştırır2.
Geleneksel demokrasi anlayışının çıkmazlarını aşabilmek ancak demokrasinin demokratikleşmesi ile mümkün olacaktır (Giddens, 2001: 95). Bu bağlamda yeni bir demokrasi düşüncesi daha çok demokrasinin kalitesine, etkinliğine ve rasyonelliğine dikkat çeken bir anlayışı öne
sürmektedir. Birçok sosyal bilimcinin post-modern toplum, bilgi toplumu ya da elektronik toplum olarak kavramsallaştırdığı yeni toplumsal ilişkiler, aynı zamanda ve kaçınılmaz olarak bi-
2
Bu konuda kapsamlı bir çalışma için lütfen bakınız. “Foucault, M. 1977: Sexualität und Wahrheit. Erster Band: der
Wille zum Wissen. Frankfurt am Main”
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
561
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
reylerin ve toplumların kültürlerini de değiştirmiştir. Değişen bu kültürel yapı aynı zamanda
siyaset kurumunda da değişikliklere yol açmıştır. Bireyi siyasal bir kategori olarak kavrandığı,
özel alanın devlet karşısında korunduğu ve iletişim imkanlarının oldukça geliştiği internet çağında doğrudan demokrasinin yeni bir formu olma imkanına sahip demokrasi pratiklerinin çeşitlerinden biri de liquid (akışkan) demokrasi anlayışıdır.
Liquid demokrasi kavramı, bu noktada hem siyasal kültür açısından totaliter demokrasi
anlayışından oldukça farklı kültürel arka plana sahip olmasının, hem de günümüz toplumlarının
temel karakterinin gerçek zamanlı elektronik iletişim araçlarının da katkısıyla bir bilgi toplumu
olmasının ve kültürel yapısının da bu şekilde belirlenmiş olmasının da etkisiyle yakından ilişkili
olduğundan seçilmiştir. Dolayısıyla bu makalede liquid (akışkan) demokrasi anlayışının, bilgiiletişim toplumunun ilişkiler sisteminin ürettiği bir demokrasi anlayışı örneği olarak kavramın
karşımıza çıktığı iddia edilmektedir.
1960’lı yıllarda internet teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, toplumda yer alan ağların artık saniyeler içerisinde kurulabilmesi, siyasal konularla alakalı karar alma süreçlerinin de artık
yeniden düşünülmesi gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Bu manada geleneksel demokrasi
anlayışı ve bu anlayışın tıkanma noktaları yeniden gözden geçirilirken, demokrasiye olan güveni yeniden tesis etmek ve vatandaşların arar alma süreçlerine doğrudan katılımlarının yolunu –
azda olsa- yeniden açabilmek adına yaklaşımlar geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu yaklaşımların
başında müzakereci demokrasi fikri gelmektedir ki bu anlayış temelde siyaset kurumlarının ve
süreçlerinin sorun çözme aşamasında karşılıklı görüşme ve danışma mekanizmalarına önem
verilmesi gerektiğini savunur. İşte liquid demokrasi kavramı da, e-demokrasi, cyberdemokrasi,
digital-demokrasi, interaktif demokrasi gibi çeşitli demokrasi yaklaşımları yanında yerini almaktadır.
Liquid demokrasi kavramı ilk olarak, 2001 ve 2003 yılları arasında anonim bir blog yazarı olan “sayke” tarafından “The Liquid Democracy Voting System” adı altında dillendirilmiştir
ve geliştirilmiştir3. Buna rağmen bu kavramın kökleri Zygmunt Baumann’nın “liquid modernity” ve “liquid society” kavramlarına dayanmaktadır. Baumann’a göre, günümüz toplumları,
geleneksel ilişkilerin çözülmesiyle karakterize edilirler ve bu toplumsal değişim iletişim, iş ve
siyaset gibi alanları her türlü alanı içine almaktadır. Artık bu toplumlarda –akışkan toplumlarvatandaşlardan her an değişime ve esnekliğe hazır olması beklenmektedir. Bu noktada, bilgiye
ne veriye rahat ulaşabilmek siyaset alanındaki birlikte karar alma isteğini de artırmaktadır (Jabbusch, 2011: 30-31).
Liquid demokrasi hali hazırdaki sistemlerin bir üst versiyonu değil; radikal demokratik
bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada Liquid demokrasi iki temel kabulle karşımıza çıkmaktadır. Birincisi, doğrudan demokrasi ne toplum ve ne de parlamentolar düzeylerinde halkın kararlara katılım süreçleri aksadığından doğru çalışmamaktadır. İkincisi, temsili
demokrasi de artık toplumsal karar alma süreçlerinin seçimden seçime siyasi katılımın kaldıramayacağı şekilde hızlanmış olduğundan çalışmamaktadır. Bu noktada, karar yetkisi vatandaşlarda kalması amacıyla, Liquid demokrasinin çözüm önerisi bu iki sistemin birleştirilmesi gerektiği noktasında temellenmektedir. Daha doğrusu temsili sistemin içerisine doğrudan sistemin
öğelerini entegre etmek yoluyla yeni bir sistem ön görülmektedir. Böylece aslında temsili de-
3
İnternet olgusunun imkanlarını doğrudan demokrasi için bir imkan olarak geliştirmeye çalışan bu kavramın anonim
bir blog yazarı tarafından geliştirilmiş olması ayrıca manidardır.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
562
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
mokrasi öğeleriyle (msl. delegasyonlar/temsilci heyetleri) doldurulmuş bir doğrudan demokrasi
elde etmiş olmak hedeflenmektedir. Liquid demokraside odaklanılan temel nokta, vatandaşın
oyunu doğrudan bir öğeye (Element) iletmesidir. Burada vatandaşlar oylarını geçici olarak bir
toplumsal gruba (msl. Parti, STÖ, Dernek) ya da doğrudan bir kişiye (Siyasetçi, Uzman, Arkadaş) devredebilir. Bu devir temsili demokrasiyi çağrıştırsa da ondan farklı olarak bu rey devri
temsili demokrasinin aksine her an geri çağrılabilir ve yeniden devredilebilirdir. Böylece vatandaşlar her an siyasal konularda kendi oyuna ek olarak siyasi düşünce ve kararlarını farklı partiler ya da gruplar yetkilendirerek aktarabilir (Jabbusch, 2011: 34-35).
Liquid demokrasi, günümüz bilgi toplumlarının imkanları çerçevesinde dahi düşünüldüğünde, tüm toplumu kapsayan ve birleştiren bir karar alma aracı olarak oldukça ütopik bir pratik
olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle temsilciler yoluyla siyasi karar alma mekanizmalarına
katılma temsili sistemi geçersiz kılabilir. İnternet marifetiyle her vatandaşın bir katılım hakkı
olması belkide düşünülebilecek olan en radikal demokrasi pratiğidir. Ayrıca liquid demokrasilerde bir kanunu ya da kararı değiştirmenin tek yolu başka bir kanun ya da kararla yer değiştirme suretiyle olacaktır. Bunun sebebi, temsilcilerin klasik doğrudan demokrasi pratiğinde olduğu
şekliyle, “eski” kararlarla direkt bir bağları yoktur. Aslında basit gibi gözükmekle birlikte oldukça karmaşık olan karar alma süreçlerini, internet marifetiyle süreç hakkında muhtemel bilgi
eksiği olan tekil vatandaşların inisiyatifine bağlamak da oldukça sorunludur. Buna rağmen
liquid demokrasi anlayışı toplumun genelinde kullanışlı olmasa da mesela parti içi demokrasi
işleyişlerinde daha olumlu sonuçlar verebilir (Jabbusch, 2011: 39-40).
SONUÇ
Sonuç olarak, demokratik siyasal sistem her ne kadar beynelmilel bir karaktere sahip olsa
da bu, demokratik siyasal sistemin işleyişinin her toplumda ya da tarihi kesitte aynı olacağı anlamına gelmez. Toplumların kültürleri sayesinde oluşturdukları gündelik pratikler her alanda
olduğu gibi siyaset alanında da hem benzeşirler ve hem de ayrışırlar. Bu benzeşme ve ayrışma
çoğu zaman oldukça karmaşık şekiller alabilir. Dolayısıyla her toplum kendi tarihsel ve sosyolojik süreçleri içerisinde siyasal pratiklerini oluşturur, tatbik eder ve kurumsallaştırır. İşte demokratik siyasal sistemler de böylesi tarihsel ve toplumsal sürecin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Dolayısıyla her ulusun kendi tarihsel seyri içerisinde şekillenmiş ve yine kendine has bir
siyasal kültüründen bahsetmek mümkündür. Siyasal kültür kavramı, siyasal katılım, otorite ile
kurulan ilişkinin niteliği, siyasal olaylar hakkında bilgi sahibi olma, siyasal sembollere bağlılık
gibi konularda farklılaşan ulusal pratiklerin profilini çizmek ve bu farklılaşmış olguların demokratik siyaset açısından anlamını analiz etmek açısından bir imkanı bize sağlamaktadır. Toplumsal aktörler olarak bireyler sosyalizasyon süreçleri içerisinde siyasal olmayan (nonpolitical)
roller ve sistemler içerisinde bulunurlar. Söz konusu bu sosyalizasyon içerisinde oluşmuş olan
kültürel gerilim, yayılma ve etkileşim süreçleri doğrudan siyasal kültüre ait yaklaşım, değer,
tutum, davranış, tartışma ve ayrışma noktalarını etkilerler. Toplumsal kültüre ait olgular, siyasal
akültürasyon süreçleri marifetiyle siyasal kültüre aktarılmaktadır. Dolayısıyla toplumsal kültürel süreçler ve bu süreçlerdeki değişim ve farklılaşma siyasal kültürü –siyasal alana ait tutum,
değer, duygu ve davranışları- etkilemektedir; başka bir ifadeyle “...siyasal değer ve davranışlar,
toplumun diğer alanlarındaki değer ve davranışlardan kopuk değildir. Topyekûn toplumsal kültürle olan uygunluk zaten, siyasal kültürün önemli bir öğesidir” (Duverger, 2011:.90).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
563
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
“Bir ulusun/halkın/toplumun siyasal kültürü, toplum içerisinde siyasal nesneler yoluyla İntibak kalıplarının/modellerinin özel dağılımıdır...[öncelikle] siyasal intibak
modellerini ve siyasal nesne sınıflamalarını belirlemek ve tanımlamak durumundayız...‘İntibak’ içselleştirilen nesneler ve ilişkilere atıf yapmaktadır. Bu (1) ‘bilişsel
İntibak’ı içerir, ki bu, siyasal sistem, onun rolleri ve bu rollerin eyleyenleri, sistemin
girdileri ve çıktıları hakkındaki bilgi ve inancımızdır. (2) ‘heyecansal İntibak’, siyasal sistem, onun rolleri, memurları ve performansı hakkındaki duygularımız ve (3)
‘değersel İntibak’, tipik olarak bilgi ve duygularla, değer standartlarının ve kriterlerinin kombinasyonlarını içeren siyasal nesneler hakkındaki yargılarımız ve fikirlerimiz” (Almond ve Verba, 1989: 14).
“Siyasal kültür genel siyasal sistem, onun girdileri ve çıktıları ile alakalı yönü ve siyasal aktör olarak kişinin kendisi dolayımında/çerçevesinde, farklı şekillerde bilişsel, heyecansal ve değersel intibakların sıklığı (frequency) neticesinde oluşur “ (Almond ve Verba, 1989: 16).
Buradan anlaşılacağı üzere, bir toplumun siyasal kültüründen bahsetmek, söz konusu toplumsal kültürde yerleşik bulunan biliş, duygu, değer gibi faktörler tarafından içselleştirilmiş
siyasal sisteme gönderme yapılmış olmaktadır. Dolayısıyla bir toplumsal kültüre ait özelliklerin
siyasal alana yönelik içselleştirmeleri, söz konusu toplumun siyasal kültürünü belirleyecektir.
Bu noktada eğer bir toplumun siyasal kültürünü belirleyen özellikler içerisinde, daha doğru bir
ifadeyle bir toplumum kendi içerisinde düzenlediği ilişkiler eğer totaliter özellikler sergilemekteyse, o toplumda geçerli olan demokratik işleyiş de diğer farklı muhtemel toplumsal ilişkilerin
ürettiği ilişkilerden farklı olarak, demokratik sisteme kendi totaliter “boyasını” katacaktır. Aynı
şekilde toplumsal ilişkilerini farklı olgularla girdiği farklı deneyimler neticesinde kurmuş olan
bir başka toplum ise yine aynı şekilde “kendi” demokratik sistemini kendine has toplumsal kültürünün “boyası” ile renklendirecektir.
Bu bağlamda totaliter eğilimlerin kültürel semboller, değerler, tutum ve pratikler vasıtasıyla demokratik sistemin içerisine dahil olmasıyla karakterize edilen siyasal kültür anlayışları
olabileceği gibi, devlet birey ilişkisinde özel alanı yani bireyi önceleyen ve demokratik siyasal
sistemi bu şekilde anlayan ve kurumsallaştıran yaklaşımlardan da söz edebiliriz. Bütün bu farklılıklar temelde bireyin ve toplumun siyasal kültürel farklılıklarının bir neticesi olarak anlaşılmalıdır.
KAYNAKLAR
Almond, G.A. ve S. Verba. (1989). The Civic Culture. Political Attitudes and Democracy in
Five Nations. California: Sage Publications.
Bozkurt, V. (2012). Değişen Dünyada Sosyoloji. Temeller, Kavramlar, Kurumlar. Bursa: Ekin.
Buchstein, H. (2004). Demokratie. G. Göhler ve İ. Mathies vd (Hrsg.) Politische Theorie. 22
Umkämpfte Begriffe zur Einführung içinde. Wiesbaden: VS Verlag, 2004, 47-64.
Croissant, A. (2006). Regierungssysteme und Demokratietypen. H. J. Lauth (Hrsg.). Vergleichende Regierungslehre. Eine Einführung içinde. Wiesbaden: VS Verlag, 2006, 117139.
Dahrendorf, R. (1961). Gesellschaft und Freihet. Zur soziologischen Analyse der Gegenwart.
München: Sammlung Piper.
Deichmann, C. (2015). Der neue Bürger. Politische Bildung. Wiesbaden: Springer VS.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
564
İki Farklı Demokrasi Pratiği; Totaliter Demokrasi Ve Lıquıd (Akışkan) Demokrasi
Duverger, M. (2011). Siyaset Sosyolojisi. İstanbul: Varlık Yayınları.
Gabriel, O. W. (2009). Politische Kultur. Viktoria K. ve A. Römmele (Hrsg.). Politische Soziologie. Ein Studienbuch içinde. Wiesbaden: VS Verlag, 2009, 17-51.
Giddens, A. (2001). Entfesselte Welt. Wie die Globalisierung Unser Leben Verändert. Frankfurt
am Main: Suhrkamp.
Güvenç, B. (2013). Kültürün ABC’si. Ankara: Yapı Kredi Yayınları.
Hartmann, J. (2015: Demokratie und Autokratie in der vergleichenden Demokratieforschung.
Eine Kritik. Wiesbaden: Springer VS.
Jabbusch, S. (2011). Luquid Democracy in der Piratenpartei. Eine neue Chance für innerparteiliche Demokratie im 21. Jahrhundert?, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Greifswald: Universität. Greifswald.
Lauth, H. J. (2006). Regimetypen: Totalitarismus-Autoritarismus-Demokratie. H. J. Lauth
(Hrsg.). Vergleichende Regierungslehre. Eine Einführung içinde. Wiesbaden: VS Verlag, 2006, 95-116.
Reed I. ve J. Alexander (2006). Culture. The Cambridge Dictionary of Sociology. New York:
Cambridge University Press.
Schreyer, B. ve M. Schwarzmeier (2005). Grundkurs Politikwissenschaft: Studium der politischen Systeme. Wiesbaden: VS Verlag.
Taşkesen, A. (2011). Türkiye’de Demokrasi Sancıları. Ankara: Araştırma Yayınları.
Vorländer, H. (2013). Demokratie und Transzendenz. Politische Ordnungen zwischen Autonomiebehauptung und Unverfügbarkeitspraktiken. H. Vorländer (Hg.). Demokratie und
Transzendenz. Die Begründung politischer Ordnungen içinde. Bielefeld: [transcript],
2013, 11-40.
Westle, B. (2006). Politische Kultur. H. J. Lauth (Hrsg.). Vergleichende Regierungslehre. Eine
Einführung içinde. Wiesbaden: VS Verlag, 2006, 270-288.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 37, Aralık 2016, s. 555-565
565
Download