Resulullah.org | The Master of the Universe

advertisement
En Etkin 100, Michael H. Hart
Apr 13, 2011
MICHAEL HART: Cornell Üniversitesi’nden edebiyat, New York Hukuk
Fakültesi'nden hukuk, Adelphi Üniversitesi'nden fizikte master, Princeton Üniversitesi'nden astronomide doktora dereceleri vardır. Maryland,
Greenbelt'te NASA Goddard Space Flight Center'da; Colorado, Boulder'da National Center for Atmospheric Research'te; ve California, Pasadena'da
Hale Observatories'de çalışmıştır. Şu anda Maryland, Riverdale'de Systems and Applied Sciences Corporation'da kıdemli bilim adamı olarak
çalışmaktadır ve American Astronomical Society'nin ve onun Planetery Science bölümünün üyesidir. Hart ayrıca 'Extraterrestrials: Where Are
They?" (Uzaydışı Yaratıklar: Nerededir?) adlı kitabın yazarlarından biridir ve birçok büyük dergide teknik makaleler yazmıştır. Hart Virginia,
Annandale’da yaşamaktadır.
“Dünyanın en etkili insanlar listesinin başına Hz. Muhammed'i koymam bazı okurları şaşırtabilir,
bazılarını da kuşkuya düşürebilir, ancak Hz. Muhammed tarihte, hem dini hem de laik düzeyde
üstün başarılı olan tek insandı.”
“Mütevazı bir aileden gelen Hz. Muhammed dünyanın en büyük dinlerinden birini kurmuş, yaymış
ve çok etkili bir politik lider olmuştur. Bugün, ölümünden on üç yüzyıl sonra, etkisi hâlâ güçlü ve
yaygındır.”
“Bu kitapta yer alan kişilerin çoğu uygarlık merkezlerinde, ileri kültüre sahip ya da politik açıdan
önemli milletler içinde doğup büyüme avantajlarına sahiptiler. Ancak Hz. Muhammed 570 yılında, o
dönemde dünyanın geri kalmış bir bölgesi olan, ticaret, sanat ve bilim merkezlerinden çok uzakta
bulunan Güney Arabistan'ın Mekke kentinde doğmuştur. Altı yaşında yetim kalmış ve çok mütevazı
bir çevrede yetişmiştir. İslam gelenekleri bize onun okuma yazması olmadığını söylemektedir.
Yirmi beş yaşındayken varlıklı bir dulla evlenince ekonomik durumu düzelmişti. Ancak kırk yaşına
yaklaşana kadar kendisinin olağanüstü bir insan olduğunu belli edecek hiçbir belirti yoktu.”
“O dönemde Arapların çoğu putperestti ve pek çok tanrıya inanıyorlardı. Ancak Mekke'de küçük bir
Yahudi ve Hristiyan topluluğu vardı; Hz. Muhammed'in tüm evrene hükmeden bir tek Kadiri
Mutlak Tanrı olduğunu ilk kez onlardan duymuş olması mümkündür. Hz. Muhammed kırk yaşma
gelince bu tek gerçek Tanrı'nın (Allah'ın) Cebrail aracılığıyla kendisiyle konuştuğuna ve gerçek
inancı yaymak için kendisini seçtiğine inandı.”
“Hz. Muhammed üç yıl boyunca yalnız yakın dostlarına vaazlar verdi. Sonra 613 yılında halk
önünde vaaza başladı. Çevresine müminler toplanmaya başlayınca Mekke yetkilileri kendisini tehlikeli bulmaya başladılar. Can güvenliğinden korkan Hz. Muhammed 622 yılında kendisine önemli
bir politik gücün vaat edildiği Mekke'nin 320 kilometre kuzeyindeki Medine'ye gitti.”
“Hicret adı verilen bu göç, Peygamber'in yaşamında bir dönüm noktası oldu. Mekke'de pek az
taraftarı vardı. Medine'de daha fazla taraftar buldu ve kısa bir sürede kendisini mutlak bir yönetici
yapan bir etkinlik kazandı. Bundan sonraki yıllarda Hz. Muhammed'e inananlar çoğalırken Medine
ile Mekke arasında bir dizi savaş başladı. Savaşlar 630 yılında sona erdi ve Hz. Muhammed fatih
olarak zaferle Mekke'ye döndü. Yaşamının kalan iki buçuk yılında Arap kabilelerinin bu yeni dine
katılmalarına tanık oldu. Hz. Muhammed 632'de öldüğünde tüm güney Arabistan'ın gerçek
hâkimiydi.”
“Arabistan'ın Bedevi kabileleri savaşçı özellikleri ile ün salmıştı. Fakat sayıları azdı. Kabileler arası
savaşlar ve ayrılık nedeniyle kuzeydeki tarımsal bölgelerde yerleşik olarak yaşayan krallıkların daha
kalabalık ordularıyla başa çıkamıyorlardı. Ancak tarihte ilk kez Hz. Muhammed tarafından
birleştirilen ve tek gerçek Tanrıya inanan bu küçük Arap orduları insanlık tarihindeki en şaşırtıcı
fetihler dizisine giriştiler. Bu fetihler, Arabistan'ın kuzeydoğusunda Sasanilerin büyük Pers
İmparatorluğu'na; kuzeybatıda merkezi Konstantinopolis olan Bizans ya da Doğu Roma
İmparatorluğu'na kadar uzandı. Düşmanları ile sayıca karşılaştırılamayacak kadar az olan Araplar,
savaş alanlarında Mezopotamya'nın tümünü, Suriye ve Filistin’i ele geçirdiler. 642 yılında Mısır
Bizans İmparatorluğu'ndan alınmış, Pers orduları 637'de Kadisiye ve 642'de Nihavend savaşları
sonunda dağıtılmışlardı.”
“Hz. Muhammed'in yakın dostları ve halefleri olan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer bin Hattab’ın
liderliğinde yapılan bu büyük fetih bile Arap ilerlemesinin sonu olmadı. 711'de Arap orduları Kuzey
Afrika'yı ta Atlantik Okyanusu'na kadar silip süpürmüşlerdi. Burada kuzeye döndüler, Cebelitarık
Boğazı'nı aşıp İspanya'daki Vizigot krallığını ele geçirdiler.”
“Bir süre Müslümanların bütün Hristiyan Avrupa'yı ele geçirecekleri düşünülüyordu. Ancak 732'de
ünlü Tours Savaşı'nda Fransa’nın ortalarına kadar ilerleyen bir Müslüman ordusu sonunda Franklar
tarafından yenilgiye uğratıldı. Ancak, bir yüzyıl bile sürmeyen savaşlar sonunda Peygamber'in
sözleriyle harekete geçen Bedevi kabileleri Hindistan'dan Atlantik Okyanusu'na kadar uzanan bir
imparatorluk kurmuşlardı ve bu, dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük imparatorluktu. Bu
orduların fethettiği her yerde yeni dine katılanlar da çoğalıyordu.”
“Bu fetihlerin hepsi de sürekli olmamıştır. Peygamber'in dinine sadık kalmış olsalar da, Persler
Araplardan bağımsızlıklarını kazanmışlardı. İspanya'da yedi yüzyıl süren savaşlar sonunda
Hristiyanlar yarımadayı yeniden ele geçirmişlerdi. Ancak eski uygarlığın iki beşiği olan
Mezopotamya ve Mısır ile tüm Kuzey Afrika kıyıları Arap olarak kalmıştır. Ve yeni din bu yüzyıllar
boyunca İslam fetihlerinin sınırlarının çok ötesine yayılmıştır. Günümüzde Afrika ve Orta Asya'da
on milyonlarca Müslüman bulunmaktadır. Pakistan, Kuzey Hindistan ve Endonezya'da bu sayı çok
daha fazladır. Ve yeni din Endonezya'da birleştirici bir unsur olmuştur. Ancak Hindistan
yarıkıtasında Müslümanlarla Hindular arasındaki çatışma hala birliğin en büyük engellerinden
biridir.”
“Şu halde, Hz. Muhammed'in insanlık tarihindeki genel etkisi nasıl değerlendirilebilir? Tüm dinler
gibi İslam'ın da taraftarlarının yaşamları üzerinde çok büyük bir etkisi vardır. İşte bu nedenledir ki
dünyanın büyük dinlerinin kurucuları bu kitapta yer almaktadır. Dünyada Müslümanların yaklaşık
iki katı Hristiyan olmasına karşın Hz. Muhammed'in Hz. İsa'dan daha üst sırada yer olması garip
gelebilir. Bu kararın verilmesinde başlıca iki neden vardır. Birincisi, Hz. Muhammed İslamiyet’in
gelişmesinde, Hz. İsa’nın Hristiyanlığın gelişmesinde oynadığından daha önemli bir rol oynamıştır.
Hz. İsa Hristiyanlığın (Yahudilikten farklı olan) başlıca etik ve ahlakı hükümlerinden sorumluysa
da, Hristiyan teolojisini asıl geliştiren kişi, Hristiyanlığın en önemli savunucusu ve Yeni Ahit
kitabının büyük bir bölümünün yazarı Aziz Paulus olmuştur.”
“Hz. Muhammed ise hem İslam ilahiyatından, hem de onun başlıca etik ve ahlaki hükümlerinden
sorumluydu. Ayrıca, yeni inancın yayılmasında ve İslam dini uygulamalarının yerleşmesinde kilit
rol oynamıştır. Üstelik Hz. Muhammed, İslamiyet’te vahiy yoluyla indiğine inanılan kutsal kitap
Kur’an'ın da sahibidir. Bu vahiyler Hz. Muhammed'in yaşamı sırasında özüne sadık olarak kopya
edilmiş ve ölümünden kısa bir süre sonra da bir araya getirilerek kesin biçimini almıştır. Bu nedenle
Kur’an, Hz. Muhammed'in fikir ve öğretilerini ve önemli ölçüde de hadislerini temsil etmektedir.
Hz. İsa'nın öğretilerinin böyle ayrıntılı bir derlemesi günümüze kalmış değildir. Kur’an
Müslümanlar için en az İncil’in Hristiyanlar için olduğu kadar önemli olduğundan Hz.
Muhammed’in Kur’an aracılığıyla etkisi de çok büyük olmuştur. Hz. Muhammed'in İslamiyet
üzerindeki etkisi, Hz. İsa ile Aziz Paulus'un Hristiyanlık üzerindeki toplam etkisinden daha fazla
olmuştur. Tamamen dini bakımdan ele alındığında Hz. Muhammed'in insanlık tarihinde Hz. İsa
kadar etkili olduğu söylenebilir.”
“Ayrıca, Hz. İsa'nın aksine Hz. Muhammed, dini olduğu kadar laik bir liderdi. Aslında Arap
fetihlerinin ardındaki itici güç olarak tüm zamanların en etkili politik lideri derecesine ulaştığı söylenebilir.”
“Pek çok tarihi olay için bunlar kaçınılmazdı ve onları yönlendiren belirli bir politik lider olmasaydı
bile meydana geleceklerdi diyebiliriz. Örneğin, Simón Bolívar hiç yaşamamış olsaydı bile Güney
Amerikalı sömürgeler İspanya'dan bağımsızlıklarını kazanacaklardır. Ancak Arap fetihleri için bu
söylenemez. Hz. Muhammed’den önce böyle bir şey olmamıştı ve O olmadan bu fetihlerin
başarılabileceğine inanmak için de herhangi bir neden yoktur. İnsanlık tarihinde bununla
kıyaslanabilen tek fetih Moğolların XIII. yüzyıldaki fetihleridir ve bu da önemli ölçüde Cengiz
Han'ın etkisine bağlıdır. Ancak Araplarınkinden daha geniş olan bu fetihler uzun süreli olmamıştır
ve günümüzde Moğolların elinde sadece Cengiz Han’dan önce sahip oldukları topraklar kalmıştır.”
“Arapların fetihleri ise çok daha farklıdır. Irak'tan Fas'a kadar sadece İslamiyet’le değil, Arap dili,
tarihi ve kültürüyle de birbirlerine bağlı olan bir Arap milletler zinciri bulunmaktadır. İslam'ın
Kur’an merkezci bir din olması ve Kur’an'ın Arapça yazılması Arap dilinin farklı, anlaşılmaz
lehçelere bölünmesini önlemiştir ki, aksi takdirde aradan geçen on üç yüzyıl içinde bu olabilirdi.
Arap devletleri arasında hatırı sayılır farklılıklar ve bölünmeler vardır; ancak bu kısmi ayrılık bizim
süregelen önemli birlik unsurlarını görmemize engel olmamalıdır. Örneğin, 1973–74 kışındaki
petrol ambargosuna her ikisi de petrol üreten ve İslam ülkesi olan İran ve Endonezya katılmamıştır.
Ama Arap devletlerinin tümünün ve sadece Arap devletlerinin ambargoya katılmış olmaları bir
rastlantı değildir.”
“Böylece VII. yüzyıl Arap fetihlerinin insanlık tarihinde, ta günümüze kadar önemli bir rol
oynadığını görüyoruz. İşte dini ve laik etkinliğin bu eşi görülmemiş birleşimi nedeniyle bence Hz.
Muhammed insanlık tarihinin en etkin tek kişisi olmaya hak kazanmıştır.”
(En Etkin 100, Michael H. Hart, Sabah kitapları, 1995)
Download