Kültürlerarası İletişim

advertisement
T.C.
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME YÖNETİMİ
TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM
ULUSLARARASI YÖNETİM DERSİ
Doç. Dr. Esra NEMLİ
HAZIRLAYANLAR
6713013 - Melek ALTAŞ
6713017 - Tufan KÖSE
6713015 - Esma HACIALİEKŞİOĞLU
İstanbul, 2006
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜLTÜR
1.1. Kültürün Tanımı ............................................................................................................. 1
1.2. Kültürün Sınıflandırılması ............................................................................................. 2
1.3. Kültür Tabakaları ........................................................................................................... 3
1.4. Kültürün Çekirdeği: Değerler ........................................................................................ 4
1.5. Küreselleşme Süreci ve Kültürel Farklılıklar ................................................................. 5
1.6. Dünyada Değişen Kültür Anlayışı ................................................................................. 7
1.7. Bakış Açısındaki Değişimler Ve Değerlendirme Farklılıkları ....................................... 8
1.8. Evrensel Yönetici ......................................................................................................... 10
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM
2.1 İletişim Olgusunun Tanımı ............................................................................................ 12
2.2. İletişim Kavramı Üzerine Tartışmalar .......................................................................... 13
2.3. Kültür ve İletişim İlişkisi .............................................................................................. 13
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM
3.1. Kültür İletişim İlişkisi Ve Kültürlerarası İletişim Farklılıkları ................................... 15
3.2. Kültürlerarası İletişim Kuramları ................................................................................ 17
3.3. Kültür Kategorileri ...................................................................................................... 19
3.3.1. Bireycilik ve Kolektivizm ............................................................................... 19
3.3.2. Erkeksi ve Kadınsı .......................................................................................... 20
3.3.3. Belirsizlikten Kaçınma .................................................................................... 20
3.4. Edward Hall Kültür Kategorileri ................................................................................. 21
3.4.1. İletişimde Kontekst Bağımlılığı ...................................................................... 21
3.5. Kültürler Arası İletişimde Yaşanan Zorluklar............................................................... 22
3.6. Uluslararası İşletmeler Açısından İletişim Ve Kültür Engelleri .................................. 23
Kaynakça ...................................................................................................................... 24
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜLTÜR
1.1. Kültürün Tanımı
Kültür insanoğlunun fizik ve doğal toplumsal çevresiyle etkileşim içinde yarattığı
kendiliğinden var olmayan bir olgudur. Başka deyişle toplumların çevreleriyle ve
birbirleriyle etkileşim biçimine ya da değişimine göre kültürler çeşitlenmekte ve
değişmektedir.1
İlk zamanlarında anlaşılması çok güç bir olgu ve insanların bilgi birikimi olarak
nitelendirilmesine rağmen daha sonra toplumun genel yaşam biçimi olarak algılanmaya
başlamıştır. Tüm yaşam dönemleri boyunca kültürel değişiklikler olmasına rağmen
değerlerini kaybetmeyen kültürel özellikler de söz konusudur. Kültür ile ilgili öğeler,
kültüre ait temel bilgiler sembolik anlatımı içerisinde bulundurur. Diğer bir perspektiften
bakıldığında toplumsal içeriğin desen, motif, söz, işaret, jest ve mimiklerden kurulu
sembolik dilde olduğunu görebiliriz. Sembolik dil iletişim sanat kadar ruh ve ayrışımın
da ipuçlarını verir.2
Kültür kavramı kısaca bir toplumun üyesi olarak insanların sahip oldukları,
düşündükleri ve yaptıkları her şey olarak tanımlanabilir. Burada, insanların sahip
oldukları her şey maddesel eşyaları, düşündükleri ise fikirleri ve yaptıkları da davranış
modellerini ifade etmektedir.
Bütün kültürler;
a) Maddesel objeler
b) Fikirler, değerler ve tutumlar
c) Kalıplaşmış davranış yollarını
içermektedir.
A. Haluk Yüksel, H.Hale Künüçen, Emine Demiray, Genel İletişim, Ankara, Pegem A yayınları, 2006,
s. 122
2
A.g.e, s.123
1
1
1.2. Kültürün Sınıflandırılması
Kültürün sınıflandırılması içerisinde, kültürler arası farklılıklar ve kültür içerisinde ortaya
çıkan çeşitlilikler de kültür açısından önem taşırlar. Bu farklılığın temeli kültür
içerisindeki
norm
ve
değerlerdir.
Kültür
içerisindeki
farklılıklar
geleneksel,
sanayileşmemiş toplumlarda daha az, sanayileşmiş, gelişmiş toplumlarda daha çoktur.
Geleneksel toplumlar benzer yaşam biçimlerini, benzer değerleri yaşayan toplumlardır.
Bu nedenle, kültürel değişimleri daha yavaştır. Modern toplumlarda ise farklı nüfus
gruplarının yaşadığı, bireylerin farklı meslek gruplarına sahip olduğu toplumlar olması
nedeniyle değişimleri daha çabuk ve dış etkilere ve değişimlere daha yatkındır. Ancak,
ne kadar farklılıklar olursa olsun her kültür tesadüfi elementlerin oluşturduğu bir bütün
değildir. Her parçası birbirleriyle anlamlı bütün oluşturur ve birbirini tamamlar nitelik
taşır.
Kültürel çeşitlenme içerisinde kültür üç yapıda incelenebilir.
Bunlar:
o Gerçek kültür ve ideal kültür
o Yüksek kültür ve yaygın kültür
o Alt kültür ve karşıt kültür
Gerçek kültür ve ideal kültür: İdeal kültür, toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin
sadece kurallarda geçerli olmasıdır. Gerçek kültür ise bu norm ve değerlerin güncel
uygulamadaki kullanım biçimidir.
Yüksek kültür ve yaygın kültür: Toplum içerisinde özel bir yaşam biçimi zevkleri
alışkanlıkları olan küçük bir elit grubun sahip olduğu kültüre yüksek kültür denir. Yaygın
kültürde ise, toplumun genelinin benimsediği yaşam biçimleri ve farklı değerleri ifade
eder.
Alt kültür ve karşıt kültür: Alt kültür toplumun temel kültür değerlerini paylaşan
ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimi olan
2
gruplardır. Karşıt kültür ise, norm ve yaşam biçimleri açısından içerisinde yaşanılan
kültüre ters düşen tutum ve davranışları benimser.3
1.3. Kültür Tabakaları
“Kültür bir soğan gibi kat kattır. Anlayabilmek için soymak gerekir.” Hollandalı
kültürbilimci Hofstede’ye ait olan bu benzetme, toplumların kültürlerini oluşturan
unsurlar arasındaki bağlantı ve ilişkilere anlaşılabilirlik kazandıran güzel örneklerden bir
tanesidir.
Toplumların kültürünü oluşturan unsurlar, aşağıdaki tabloda da olduğu gibi, genellikle
maddi ve manevi olmak üzere iki boyuta ayrılırlar.
Tablo 1:Kültüre ait maddi ve manevi unsurlar
Maddi unsurlar
Manevi unsurlar

Sanat, tiyatro, edebiyat, müzik

Fikirler, görüş tarzları, davranışlar

Dil, kıyafet, mimari, gıda

İdealler, normlar, değerler

Tarih, iklim, coğrafya

İnançlar, alışkanlıklar
Objektif


Kültürün ürettiği, geliştirdiği
Subjektif

İnsanların ve/veya bir grup
ürünler
insanın olayları,gerçekleri
“Buzdağı”nın görülen kısmı
yorumlama tarzı
 Görülebilen, öğrenilebilen

“Buzdağı”nın görülmeyen kısmı

Gizli, çoğunlukla yalnız
hissedilen unsurlar
A. Haluk Yüksel, H.Hale Künüçen, Emine Demiray, Genel İletişim, Ankara, Pegem A yayınları, 2006,
s.124
3
3
Hofstede ise kültür başlığı altında toplanabilecek unsurları;

Semboller (cami, çeşme, bıyık, rakı, İstanbul Boğazı, Efes...)

Kahramanlar, önderler (Atatürk, Dede Korkut, Nasrettin Hoca...)

Gelenekler, adetler (Kına, sünnet, çeyiz, beşik kertmesi...)

Değerler (Aile, çocuk, namus, silah…)
olarak adlandırdığı başlıklar altında dört tabakaya ayırır ve bunları soğana benzeyen bir
diyagramda birbirleri ile şöyle ilişkilendirir.
Tıpkı bir soğanın cücüğü gibi, kültürün çekirdek kısmında değerler vardır. Nasıl soğanın
cücüğünü, diğer tabakaları soymadan görmek mümkün değilse, toplum fertlerinin
davranışlarına, beklentilerine anlam ve yön veren ölçüler olarak bilinen değerleri de,
etrafını çevreleyen tabakaları atlayarak, keşfetmek imkansızdır.
1.4. Kültürün Çekirdeği: Değerler
Değerler, kültür fertlerinin yaşamlarına, davranışlarına, beklentilerine, dünyaya bakış
açılarına anlam ve yön veren ölçülerdir.
Değerlerin sadece Türk kültüründe değil, hemen hemen bütün kültürlerde somut olarak
adlandırılmasında karşılaşılan sorunun temel nedenlerinden biri, onları adeta bilincinde
olmadan, farkına varmadan öğrenmemizdir, hiç şüphesiz. Nasıl susayınca, “ben neden
susuyorum?”, ”vücudum içtiğim suyla ne yapıyor?” gibi sorularla uğraşma gereksinimi
duymuyorsak, içinde yaşadığımız toplumun değerleri de sorgulama gereksinimi
hissetmeden bilinçaltımıza yerleşir.
Gelişim psikologlarına göre, çocukların çoğunluğu 10 yaşını tamamlayana kadar içinde
yaşadıkları toplumun temel değerlerini öğrenmiş olurlar. Öğrenim sürecinin böylesine
erken tamamlanması, değerlerin diğer kültür tabakalarına oranla çok daha ağır ve zor
değişmesini etkileyen en önemli sebeplerden bir tanesidir.
4
1.5 Küreselleşme Süreci ve Kültürel Farklılıklar
Küreselleşme sürecinin etkisi altında bütün dünyanın adeta tek bir pazar haline
dönüştüğü söylense de, ülkelerin kültürel farklılıkları varlıklarını hala sürdürmektedirler.
Ekonomik küreselleşme süreci kültürel farklılıkları ortadan kaldırmadığı gibi, kültürlerin
farklılıklarına karşı duyarlı olma gereksinimini de arttırmaktadır.4
Geçmişte uluslararası pazarlarda büyüme denince akla gelen olgu kalıplaşmış ürün ve
hizmetlerin dış piyasalara ulaştırılmasıydı. Bunun neticesinde o zamanlarda ülkeler arası
ilişkilerde sosyal ve kültürel farklılıklar pek fazla önemsenmezken günümüzde
küreselleşme ile birlikte rekabetin, çeşitliliğin, karmaşıklığın artması sonucu bu
değerlerin önemi artış göstermiştir.
Müşteri, eskiye göre daha fazla seçeneğe sahiptir ve kalıplaşmış ürünler yerine, kendi
özel yaşam tarzına göre tasarlanmış ürün ve hizmetler talep etmeye başlamıştır. Müşteri,
seçenek sahibi olduğu için kalite bilinçli bir konuma gelmektedir ve kalite bilinci
geliştiği için seçenek aramaktadır. Bu durum karşısında, bölgelerin kültürel özelliklerine
göre değişik olabilen müşteri zevklerinin sürekli araştırılıp, çok iyi tanımlanması,
uluslararası pazar ve piyasalarda büyümeyi hedefleyen kurumların öncül görevlerinden
bir tanesi olmak zorunda kalmıştır.
Diğer yandan, yönetim, kontrol, araştırma, üretim gibi etkinliklerini dünya çapında çok
boyutlu olarak hem yaygınlaştırmak, hem de entegre etmek zorunda olan bu kurumlar,
elemanlarının farklı kültür birikimlerinden dolayı farklı çalışma alışkanlıkları
olabileceğini dikkate almak, bu farklılıkları uyumlaştırabilmek için çaba harcamak
mecburiyetindedirler. Aksi halde koordinasyon sağlamaları mümkün değildir.
Bu gelişmeler ışığında özetle denilebilir ki, eskiden herhangi bir ülkede, herhangi bir
ortakla, alelade bir tarzda işbirliği yapmak ve kalıplaşmış ürünleri uygun bir fiyata
satmak belki yeterli olabilmekteyken, günümüz koşularında farklı ülkelerin farklı sosyokültürel değer ve normlarının olduğu bilincinden hareket ederek, bu farklılıkları
önemseyebilen yeni üretim, yeni hizmet ve yeni yönetim anlayışlarının geliştirilmesi,
4
Perihan Ügeöz, Kültürlerarası İletişim, İstanbul, Üstün Eserler Neşriyatevi, 2003, s. 8
5
uluslararası çapta başarılı olabilmenin temel koşullarından bir tanesi olarak karşımıza
çıkmaktadır.5
Kültürlerarası iletişim ortamlarında başarılı olmak için, uluslararası kavramların,
politikaların tanınması veya başka bir kültürün özelliklerinin esaslıca öğrenilmesi
önemsiz olmasalar da, tek başlarına sınırlı ölçüde yeterli olabilmektedirler. İlginçtir ki,
kültürlerarası iletişimde başarının temeli; insanların önce kendi kültürlerine karşı
duyarlılık kazanmalarına dayanmaktadır.
İnsan doğasına ilişkin tabiat kanunları, bazı topluluklar tarafından farklı tarzda
şekillendirilip, farklı tarzda yorumlanabilmektedir. Doğan her insan günün birinde
mutlaka ölmek zorundadır. Ne var ki; farklı kültürlerin fertleri, aynı doğa kanunu kendi
spesifik tarzları ile farklı şekilde yorumlayıp, farklı gelenekler, farklı adetler ve farklı
sembollerle şekillendirilebilmektedir. Mesela Avrupa toplumlarında saflığın, berraklığın
simgesi olan beyaz, Japonya’da matem rengidir. Veya Türkiye’de olduğu gibi, örneğin
Türkiye’den çok uzaklarda olan Meksika’da insanlar cenazeye giderken herhangi bir
renkten kıyafet giymek zorunda değilken, Türkiye’nin bitişiğindeki Yunanistan’da
cenazeye siyah giysilerle gidilir, hatta kimi Yunan köylerinde eşlerinin ölümü ardından
kadınların ömür boyu siyah kıyafet giymeleri epeyce yaygındır.
Demek ki; ölüm gerçeği dünya nüfusunu oluşturan 6 milyar insanın kaçınılmaz
müşterek yazgısı olduğu halde, farklı kültürler aynı doğa yasasını farklı tarzda
yorumlayabilmektedir.
Böylece,
kaçınılmaz
tabiat
gerçekleri,
yorumlama
ve
şekillendirme etkinliği sayesinde insan topluluklarının kendi yarattıkları kültürel
gerçeklere dönüşebilmektedir.
5
Zeynep Düren, 2000’li Yıllarda Yönetim, İstanbulAlfa yönetim dizisi, 2000,s. 55
6
1.6 Dünyada Değişen Kültür Anlayışı
Seksenli yılların sonlarında ideolojik iki kutupluluğun ortadan kalkmasıyla oluşan yeni
sosya-ekonomik-politik ve kültürel ortam içinde, ülkeleri birbirinden ayıran ideolojik
sınırlar yerini giderek kültürel sınırlara bırakmaya başlamıştır. Günümüzde toplumsal
yaşam içinde çok kültürlülükten bahsedilmektedir. Belirleyicilik kazanmış olan bu çok
kültürlülük ortamı içinde yalnızca toplumlar değil, aynı zamanda ekonomik işletmeler
de kültürel farklılıklardan kaynaklanan sorunların üstesinden gelmek durumundadırlar.
Çok kültürlü ortamlardaki kültürel karşılaşmaların ortaya çıkarttığı temel sorun; farklı
örgütlerin, kişilerin ve kurumların sahip oldukları tutumların değerlerin ve
alışkanlıklarının etkisi altında etkileşimde bulunmasıdır. Kültürlerarası karşılaşmalar
farklı kültürlerden insanlarla konuşmayı, anlaşmaları yönetmeyi ve ortak kararlar
almayı gerektirmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalar kültürel farklılıklarının farkında
olan, bu farklılıklara saygı gösteren ve kültürel çeşitliliği uzlaşma yoluyla avantaja
dönüştürebilen örgütlerin başarıyı yakaladıklarını belirlemiştir. Dolayısıyla farklı
kültürleri gözönüne alan bir yönetim stratejisi ve liderlik anlayışı çok kültürlülükten
kaynaklanan çatışmaların engellenmesinde ve bu çatışmaların sonucunda oluşabilecek
ekonomik kayıpların önlenmesinde büyük önem taşımaktadır. 6
Büyüyen küresel ekonomide hayatta kalmak için her geçen gün daha fazla işletme
uluslararası anlaşmalarla ortaklıklar kurmakta ve başka ülkelerdeki işletmelerle
birleşmektedir. Bu birliktelikler ve ortaklıklar farklı kültürlere üye olan insanlar
arasında gerçekleşmektedir. Bu nedenle bu işletmelerdeki tüm yöneticilerin temel
görevi yanlış anlamaları ve sorunları çözebilmek için uluslararasılaşma ve farklı
kültürleri bütünleştirme süreçlerini çok iyi yönetmektir. Faaliyette bulundukları her
yerde işletmenin hedefleri, ürettiği mal ve hizmetleri için anlayış ve sadakat beklentisi
içinde bulunan tüm yöneticiler, bunların ve yönetime dair başka bakış açılarının farklı
kültürlerde ne anlama geldiğini kavramak zorundadır. 7
Küreselleşme sürecinin sonucu olarak birçok ülkede faaliyette bulunan işletmeler
ekonomik ve teknolojik bütünleşmenin yanında sosyo-kültürel bütünleşmeyi de
Dr. Mine Saran, “Çok Kültürlü Ortamlarda Halkla İlişkiler, Kurumsal İletişim ve Yönetim”,
Kültürlerarası Yönetim ve Liderlik, İstanbul,İTO Yayınları, 2005, s.59
7
A.g.e, s.62
6
7
gerçekleştirmek zorundadır. Çünkü kendi ülke kültürlerini ve yönetim uygulamalarını
ideal kabul edip, diğer kültür ve iş yapma tarzlarını tümüyle göz ardı etmek, kültürel
dünyanın gerekleriyle uyuşmayacaktır. 8
1.7 Bakış Açısındaki Değişimler Ve Değerlendirme Farklılıkları
Kültür, toplumların bakış açılarını ve değerlendirmelerini büyük ölçüde etkilemektedir.
Bakış açısı kavramını, “bireyin gerçeği algılama biçimi” olarak ifade edebiliriz.
Dolayısıyla farklı toplumlar aynı olayı farklı algılarlar, değişik açılardan görürler.
Değerlendirme kavramını ise, “bir kişinin diğer bir kişiyi bir sınıfa veya kategoriye ait
olarak algılaması biçiminde tanımlayabiliriz.”
Bu kavramlara örnek olarak Japonların Amerikalıları ve onların sorunlarını nasıl
algıladıklarına dair bir raporu Tablo 2’de görebiliriz.
Tablo 2: Japonlar, Amerikalıları Nasıl Görüyor?
JAPONLAR,
AMERİKARLILARI
VE
ONLARIN
PROBLEMLERİNİ
NASIL
GÖRÜYORLAR?
Aşağıda verilenlerin her birine ne derecede hayranlık veya merak duyuyorsunuz?
Çok Fazla
Yeterli
%9
%33
Amerika’nın ekonomik başarısı %6
Amerikan halkı
Bir ulus olarak Amerikalılar
8
%7
Çok
Hiç
Yorumsuz
%41
%13
%4
%29
%40
%16
%9
%25
%45
%18
%5
Değil
A.g.e, s.75
8
Aşağıdakilerden hangi iki veya üç tanesi A.B.D.’nin ekonomik sorunlarının kaynağı
olabilir?
Kötü eğitim sistemi
%15
Çok sayıda azınlıkların bulunması
%42
Temel işgücü
%35
Yetersiz yönetim
%11
Çok kısa vadeli planlama
%25
Dış pazarlara duyarsızlık
%29
Hiçbiri
%7
Emin değil
%18
Bugüne kadar bakış açısı ve değerlendirme üzerine pek çok araştırmalar yapılmıştır.
Bunlar arasında toplumların kendilerini değerlendirmesiyle ilgili yapılan bir araştırmada
Hollandalı yöneticilerin Hintli, Alman ve İtalyan meslektaşlarına oranla kendilerini
daha otorite yanlısı gördükleri, Almanların ise işletme içi çatışmalara daha toleranslı
yaklaştıkları gözlemlenmiştir. Bir başka araştırmada ise Avustralyalı yöneticilerin,
zengin kapitalist ve Avrupa kökenli ülkelerden (A.B.D., Avustralya, Birleşik Krallık,
Fransa, İtalya, Almanya) gelen yöneticiler il diğer ülkelerden gelen yöneticileri kolayca
ayırt edebildikleri, Papua Yeni Gineli yöneticilerin ise bu faklılığı hissedemediklerini
ortaya çıkartmıştır.
Tüm bu çalışmalar bakış açılarının ve değerlendirmelerin üç grupta toplandığını
göstermiştir.
1- Kendine bakış açısı (kendi kendini değerlendirme)
2- Başkalarına bakış açısı (başkalarını değerlendirme)
3- Başkaları tarafından değerlendirilme
Bu kategorizasyon ile ilgili bir çalışma 18 değişik Japon firmasının Londra ofislerinde
çalışan ve 113 Japon ve 100 İngiliz yöneticiden oluşan bir topluluk ile gerçekleştirilmiş
ve oldukça ilginç sorular ile karşılaşılmıştır. Araştırmada Japon ve İngiliz yöneticilerin
birbirlerine bakış açılarının farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin; Japonlar kendilerini
9
kararlı
ve
esnek
olarak
değerlendirirken,
İngilizler
Japonları
bu
şekilde
değerlendirmemişlerdir.
1.8 Evrensel Yönetici
Hofstede’nin araştırmasında yer alan tüm kültürel boyutlar iş dünyasında göze çarpar.
Belirli ülkelerdeki yöneticilerin diğer ülkelerdeki yöneticilerden farklı davranışları, bu
araştırmayla açıklanabilmektedir. Örneğin; Japonların gruplar halinde seyahat etmeler,
iş toplantılarına çok dikkatli bir şekilde hazırlanmaları, iyi dinleyici olmaları, karar
verme konusunda aceleci davranmamaları ya da batılı yöneticilerin daha çok kendi
başarılarına sorumluluk alma eğiliminde, bireysel açıdan kendilerine daha fazla
güvenen, sorunları çözme konusunda yeteneklerine inanan kişiler olmaları. Diğer
taraftan Kıta Avrupalı yöneticiler açık ve planlı gündemlerle çalışmak, toplantıların
organize olması, anlaşma ve çözümlerin açıkça belirlenmesi konusunda ısrarcıdırlar.
Bu tür farklılıklar yabancı ülkelerde görev yapan işletme yöneticilerinin kültür soku
yaşamalarına
neden
olmaktadır.
Bu
nedenle
birçok
işletme,
yöneticilerinin
yaşayabilecekleri kültür şokunu azaltacak eğitim programları uygulamaktadır. 9
Yöneticilerin karşılaştıkları bir diğer sorun ise aynı ülkede yaşayan farklı alt kültürlere
ilişkin davranış ve tutumlardır. Yani etnik, din, cinsiyet, yaş, bölgesel farklılıkları
nedeniyle kültürlerdeki farklılıklar da bir diğer sorun alanıdır. Her birey bir kültür
içinde bir alt kültürün üyesi olması nedeniyle dünyaya bakış açısı farklılık taşır ve
içinde bulunduğu bu yapıdan etkilenir. Eğer bu konuda aktif bir yönetici değilseniz
kültür içindeki bu farklılıklar da, yanlış anlamalara, çatışmalara ve sonunda verim
düşüklüğüne neden olabilirler. Örneğin Texoca Petrol şirketinin yöneticileri Afrika
kökenli Amerikalılara karşı kullandıkları ırkçı bir dil ve onları işe almadaki
ayrımcılıkları nedeniyle büyük zararlara uğramışlardır. Böylece bu şirketin imajı
zedelenmiştir. 10
Evrensel yöneticinin rolü geleneksel yöneticiye kıyasla diğer kültürleri anlama, gözleme
ve öğrenme konusunda başarılı olmak ve farklı bakış açıları geliştirmektir. Bu nedenle
9
10
A.g.e, s. 64-65
Örgütsel davranış, Ankara, Golden Akademi Yayıncılık, 2005 s.23
10
başarılı bir evrensel yönetici herşeyden önce kozmopolit bir yapıya sahip olmalı, ben
merkeziyetçi olmamalıdır. Diğer bir deyimle başka kültürden gelen insanlara açık ve
esnek olmalı, onları kategorileştirmeyip dışlamamalıdır. Evrensel yönetici bu nedenle
yoğun bir iletişim ihtiyacı içindedir. Çünkü diğer kültürlerin sözel ve sözel olmayan
iletişim biçimlerini öğrenmek ve bunların anlamlarını çözmek zorundadır. Böyle bir
iletişim ise birçok insanla sık sık beraber olmayı, onların dillerini öğrenmeyi gerekli
kılmaktadır. Evrensel yönetici kültür konusunda hassasiyete sahip ve diğer kültürlerin
değer ve normlarına karşı saygılı olduğundan dolayı, bu iletişim sonucunda diğer
kültürlerden insanlarla daha iyi ve etkili ilişki kurmak zorundadır. Bu tür bir iletişim ise
yöneticiyi kültür şokundan koruyacak ve ona rehberlik edecektir.
Evrensel yönetici kültürel farklılıkların iş performansını nasıl etkileyeceğini, çalışanları
nasıl güdüleyip, nasıl ödüllendireceğini hatta nasıl disipline edeceğini de bilmek
zorundadır. Böylece her kültürün işi başarmadaki en iyi yöntemlerini alarak bunları
yönetimi içinde eritip, farklılıkları giderip yeni bir örgüt kültürü yaratarak örgütü
yeniden organize edip yeni bir vizyon sağlayabilmelidir. Kozmopolit, evrensel yönetici
başka kültürlere saygılı ve onların bu farklılıklarına olumlu yaklaşan bir kişidir. Bu
olgunluğu ve onlara duyduğu saygı o kültürde yaşayan insanlar tarafından da
algılanmalı ve hissedilmelidir. Ancak bu karşılıklı etkileşim ve saygı yöneticiyi başarılı
kılar.
Kozmopolit yönetici örgüt içindeki belirsizlikleri tolere edebilmeli ve beklenmedik
durumlar karşısında rahatsızlığını belli etmemelidir. Evrensel yönetici diğer insanlarla
olan ilişkilerinde onları yargılamadan kültürel farklılıklarını kabul ederek ve bunları
doğru veya yanlış bir biçimde belirtmeden anlayışla karşılamalıdır. 11
11
A.g.e, s.24-25.
11
İKİNCİ BÖLÜM
İLETİŞİM
2.1 İletişim Olgusunun Tanımı
Çok genel olarak iletişim; bir başkası ile konuşmaktır, günlük hayatımızda yer etmiş olan
televizyondur, bilgiyi yaymadır, giyiniş ya da saç biçimidir vb. Kısacası iletişim insan
hayatının her alanıdır.
İletişim kavramının toplumbilimsel açıdan Toplumbilim Terimleri Sözlüğü’nde yapılan
tanımlaması ise şu şekilde yapılmaktadır: “Düşünce ve duyguların, bireyler, toplumsal
kümeler, toplumlararası söz, el, kol hareketi, yazı, görüntü vb. aracılığı ile değiş-tokuş
edilmesini sağlayan toplumsal etkileşim süreci.”12
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinin yayınladığı “Basın Sözlüğü’ndeki” tanım ise
“Birbirlerine, ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber veren,
bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran, aynı olgular, sorunlar karşısında benzer
yaşam deneyimlerinden kaynaklanan benzer duygular taşıyıp bunları birbirlerine
açıklayan insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen
tutum, yargı, düşünce, duygu bildirimidir.”13
Buraya kadar
ele alınanlardan da yola çıkarak genel anlamıyla iletişim kavramı,
birbirlerini etkilemek amacında olan iki öğe arasında meydana gelen bir etkileme
olgusunu ifade etmektedir. Aslında bu yapısıyla, bu kavram bir davranış biçimidir.
Davranış ise oldukça karmaşık olup, karşılıklı etkileşimde bulunan bir çok değişkeni de
kapsamaktadır. Bu bağlamda iletişim kavramı;

İnsanlar arasında duygu ve fikirlerin akışıdır.

Bir kimsenin düşüncelerini ve duygularını diğerlerine açık seçik olarak belirtmesi
sürecidir.

Bireyler arasında anlamları ortak kılma sürecidir.
A. Haluk Yüksel, H.Hale Künüçen, Emine Demiray, Genel İletişim, Ankara, Pegem A yayınları, 2006,
s. 6
13
Basın Sözlüğü, İ.Ü. İletişim Fakültesi, İstanbul, 1998,s. 68
12
12

Bir kaynağın bir iletiyi bir oluk üzerinden bir alıcıya iletmesi sürecidir.

Seçilmiş bir haberin, bir haber kaynağından belli bir mesafeye iletilmesi
sürecidir.14
Etkili iletişim hem bilgi hem de anlama gerektirir. Ne yazık ki pek çok yönetici anlama
kavramını yeterince önemsememekte ve iletişimi sadece bir taşıyıcı olarak
görmektedirler. İletişim yalnızca bir kişiden diğerine mesaj aktarma olarak görülür ve
aslında alıcının mesajı gerçekten anlayıp anlamadığı dikkate alınmaz. Bu tek yönlü
iletişim etkisizdir.
2.2. İletişim Kavramı Üzerine Tartışmalar
Aynı toplumsal yapı içinde bulunan insanlar bile değişik yapılara sahiptirler. Belli bir
sınıflama çalışması ile herkesi aynı anlayışta, aynı duyarlıkta varsaymak mümkün
değildir. İşte bu farklılıkların varlığı istenen düzey ve etkililikteki iletişimin ne kadar
güçlü olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir iletişim olayının gerçekleşebilmesi süreci içerisinde, bu sürecin hayata
geçebilmesinin ilk koşulu olarak ortada belli bir iletinin bulunması gerekmektedir.
İnsanlar arası, tek tek insanlarla toplumsal kurumlar arası ve nihayet bu kurumları
birbirleriyle olan her türlü ilişki ve etkileşimlerinde iletişim birincil öneme sahip bir öğe
olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısacası, bu bağlamda iletişim, bireyler arası ilişkinin her
türünü, örgütleri ve giderek toplumları belirleyen, yaratan ve bir arada tutan “çimento”
olarak nitelendirilebilir.15
2.3. Kültür ve İletişim İlişkisi
İletişimin ilginç yönlerinden biri de, aynı kültür kalıplarını paylaşan insanlarla birlikte
olduğumuz sürece, iletişimimizi çoğu ez sorgulama gereksinimim hissetmeden
gerçekleştirmemizdir. Ne var ki; aynı kültür kalıpları, kendi kültürümüzden insanlarla
iletişimimizi kolaylaştırırken, başka kültürlerin fertleri ile kurduğumuz iletişim
A. Haluk Yüksel, H.Hale Künüçen, Emine Demiray, Genel İletişim, Ankara, Pegem A yayınları, 2006,
s.8
15
A.g.e,,s.5.
14
13
anlarında sorun yaratabilmektedirler. İşte ancak o zaman, hiçbir şeyin ne doğal, ne de
normal olmadığının farkına varabilmekteyiz.
14
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM
Toplumların baskın kültürel öğeleri, bir diğeri üzerinde etki yaratmakta, bazen de
karşılıklı
bir
bütünleşme
sağlamaktadır.
Bireyler
uluslararası
bir
işletmede
çalıştıklarında, ticari bir ilişki kurduklarında karşılarına bir iletişim kurma ve geliştirme
sorunu çıkar. İletişim tarzları, kültür tarafından biçimlenen ve kültürden kültüre oldukça
farklılık gösteren bir olgudur. Toplumlar arasındaki ilişkiler, bazen hiç başlamadan
yalnızca iletişim hataları yüzünden kesintiye uğrar.
Günümüzde kültürleri birbirinden oldukça farklı olan toplumların, grupların ve
bireylerin anlaşmaları, doğru iletişim kurmaları bir gereklilik olarak kabul edilmektedir.
Bunun bir sonucu olarak da , kültür ve iletişim arasındaki ilişki üzerinde daha çok
durulmaya başlanmış ve bu alanda yapılan çalışmalarda artmıştır.16
3.1 Kültür İletişim İlişkisi Ve Kültürlerarası İletişim Farklılıkları
İletişim ve kültür karşılıklı olarak birbirini etkiler. Bireyin içinde sosyalleştiği kültür
nasıl iletişim kuracaklarını da belirler. Kültür insana ait olan bir şeydir. Kültürü birim
olarak aldığımızda ve insanları bu birimlere yerleştirdiğimizde, farklı kültürel birimler
arası ilişkiye baktığımızda, kültürlerarası ilişkiyi ve bu ilişkiyi gerçekleştiren
kültürlerarası iletişimi görürüz. Dolayısıyla, kültürlerarası iletişim kültürel birimler arası
olan iletişimdir. Kültür yaşayan ve bir şeyler yapan, iletişimde bulunan bir varlık
değildir. Kültürlerarası iletişim yapan kültürel birimlere ait olan insanlardır.
Kültürlerarası iletişim bu insanlar arası faaliyeti anlatır. 17
Küreselleşmenin hızla arttığı günümüz koşullarında daha fazla standartlaşmanın, tek
tipleşmenin beklentileri de artmıştır. Ancak küreselleşme ve bunun sonucunda beklenen
benzerlikler bir yandan artarken diğer taraftan yerelliğin daha fazla kendini göstermeye
başladığı da gözlemlenen bir gerçektir. Dünyanın her köşesinde tek tip ürünlerle
A.Filiz Susar, “Çok Kültürlü Ortamlarda Karşılaşılan İletişim ve Kültür Engelleri”, Çok Kültürlü
Ortamlarda Halkla İlişkiler, Kurumsal İletişim ve Yönetim, İstanbul, İstanbul Ticaret Üniversitesi
Yayınları, 2005.
17
İrfan, Erdoğan, İletişimi Anlamak, Ankara, Erk Yayınevi, 2002.
16
15
karşılaşmak, aynı iletişim ağlarını kullanmak görünüşte aynılaşmayı çağrıştırsa da, bu
ürünlerin kullanılma biçimleri ile bu ürünlere atfedilen anlam birbirinden oldukça
farklıdır. Çok kültürlü ortamlarda hangi nedenle olursa olsun iletişim kurmak
durumunda olan bireylerin, işletmelerin, otoritelerin kültürü dikkate alması ve buna
uygun davranması zorunluluğu vardır. Aksi halde başarı söz konusu olamaz.
İletişim biçimleri pek çok kültürde hem kültürü anlamada hem de engelleri ortadan
kaldırmada önemli bir işleve sahiptir. Farklı kültürlerde benzer iletişim davranışları
başka işlevleri yerine getirmektedir. Bu nedenle kültürlerarası karşılaşmalarda, bir
davranış için bir tarafın beklediği işlev, diğer kültürün üyeleri tarafından bilinmediği
için, beklenenden farklı davranışlar “yanlış” olarak değerlendirilir.18 Hangi davranışın
hangi kültürde ne tür bir iletişim işlevini yerine getirdiğini bilmemekle beraber, en
önemli görülen işlevler şu şekilde sıralanabilir:
1. Enformasyon Aktarımı: Birinci işlev enformasyon aktarımıdır ve birçok
kültürde iletişim davranışının en önemli işlevi kabul edilir. Önemli olan
enformasyonun istenen anlamı en kolay ve kısa yoldan yaratmasıdır.
2. Sosyal İlişkileri Etkileme: İkinci önemli işlev, iletişim davranışının istemli
veya istemsiz sosyal ilişkileri etkilemesidir. İletişimin mevcut ilişkileri koruma
işlevi birçok kültürde birinci sırada gelir. Bu kültürlerde mesajın içeriğinden
çok, veriliş biçimi önemlidir.
3. Programatik İşlev: Birçok iletişim girişiminde amaç, belirli bir içeriği, olayı
ifade etmekten çok, “niyet”i aktarmak, tepkiler ve davranış değişikliği
gerçekleştirmeye çalışmaktan ibarettir.
4. Subjektif ve Duygusal İşlev: Fikirlerin, değerlerin ve duyguların aktarımında
subjektif ve duygusal işlev olarak adlandırılan, zihni ve psikolojik süreçler
sözkonusudur.
Asker Katrarı, Farklılıklarla Yaşamak, Ankara, ürün Yayınları, 2001.
18
16
3.2 Kültürlerarası İletişim Kuramları
Kültürlerarası iletişim alanında yapılan araştırmalar sonucunda çeşitli kuramlar
oluşturulmuştur. Kuşkusuz bu kuramlar kültürlerarası iletişimin önemli olduğu
alanlarda çalışan ve araştırma yapanlar için dayanak noktaları ortaya koymuşlardır. Bu
alanda oluşturulmuş kuramlar çok kültürlü ortamlarda yaşanan iletişim engellerini ve
çatışmaları ortadan kaldırmada önemli kolaylıklar sağlamaktadırlar. Ancak burada
üzerinde dikkatle durulması gereken, bu kuramların evrensel olmadığı, dolayısıyla
kültürleri algılamada ve iletişim çatışmalarını çözmede her koşul ve her zaman için
geçerli olmayabileceğidir.
Kültürlerarası
iletişim
kuramlarını
incelediğimiz
zaman Hall’ın
kültürlerarası
farklılıklarını anlayabilmek için önerdiği yollardan birinin, kültürlerin üyelerinin
iletişim davranışlarının incelenmesi olduğunu görüyoruz. Hall’e göre farklı kültürlerde
yaşayan insanların enformasyon yükü kaldırmaları birbirinden farklıdır.
Kluckhohn ve Strodbeck tarafından geliştirilen “değer yönelimleri kuramı”nda amaç,
insanların ortak sorunlarının çözümüne yönelik ve insan etkinliklerini yöneten temel
ilkeleri saptamaktı. Yönelim kuramına göre, insanlığın ortak problemlerini çözmek için
bütün kültürlerin yanıt vermek zorunda oldukları ana sorular, insanın insan doğasına,
doğaya, zamana, etkinliğe ve insan ilişkilerine yönelimi ile ilgili sorulardır.
Habermans’ın ortaya koyduğu “iletişimsel eylem kuramı”nda insan yaşamındaki
eylemler iki temel kategoriye ayrılır. Birincisi, insanların doğadan ve diğer insanlardan
yararlanabilmek için onlara egemen olma ve onlardan üretim gücü olarak yararlanma
eylemlerini içeren “amaçsal ussal eylemler” kategorisidir. İkincisi, insanların toplumsal
yaşamda diğer bireylerle olan ilişkilerinin temelini oluşturan “iletişimsel eylemler”
kategorisidir.
Ortaya çıkan anlaşmazlıklar, ancak fertlerin kültürel farklılıklarından kaynaklandıklarına
dair ipuçları taşıyorlarsa, kültürlerarası iletişim sorunları olarak adlandırılabilirler.
17
Mesela, aşağıdaki örnekte olduğu gibi:
Bir Pazar sabahı gözlerini açınca saatin epeyce ilerlemiş olduğunu gören Fatma Hanım,
kendisini daha erkenden uyandırmadığı için Alman eşi Stefan Beye sitem eder. Stefan
Bey ise, Fatma Hanımın “bir ayı” gibi uyuduğunu gördüğü için, onu daha erken
uyandırmadığını söyler.
Kolayca tahmin edebileceği gibi, bu benzetme üzerine Fatma Hanım neredeyse kıyameti
koparır. Çünkü o, bu benzetmeyi bir hakaret olarak algılar. Halbuki, kendisi hiçbir zaman
bir ayı ile bizzat şahsen tanışma fırsatını bulamamıştır. Ne var ki, Fatma Hanımın üçünde
yetiştiği Türk kültüründe “ayı” kelimesi kabalığın, görgüsüzlüğün simgesi olarak
kullanılmaktadır. Stefan Bey ise,eşinin sert tepkisi karşısında epeyce afallar. Bu da gayet
doğaldır. Çünkü onun yetiştiği Alman kültüründe ayılar birer nezaket veya kibarlık
simgeleri olarak görülmeseler de, ayı benzetmesi genellikle rahatlığın, sevimliliğin
sembolü olarak kullanılır.
Görüldüğü gibi, aynı olgular, farklı kültür toplumlarında farklı anlamlarla yüklü
olabiliyorlar.
Günlük iş yaşamıyla ilgili bir örnek verecek olursak; daha önce tanışmadığı Belçikalı
meslektaşını bir iş görüşmesi için telefonla arayan Tülin Hanım, kendi kültüründen olan
insanlarla yaptığı görüşmelerde defalarca hiç düşünmeden yaptığı gibi, ilk önce
“nasılsınız?” diye sorar. Ama bu kez, daha önce hiç duymadığı bir yanıtla karşılaşır:”size
ne!”Tülin Hanım, Belçikalı meslektaşının “kaba”, “saygısız”, “görgüsüz” olduğunu
düşünür ve bir daha bu adamla görüşmemeye karar verir. Ama karşısındaki bir Türk
meslektaşı olsaydı, alacağı yanıt kesinlikle farklı olurdu.
Bütün iletişim ortamlarında olduğu gibi, özellikle kültürlerarası ortamlarda da insanların
düşüncelerini, davranışlarını, tepkilerini yönlendiren unsurlar, gözle görülmeyen, kulakla
işitilmeyen kültür tabakaları ile ilişkilidirler.
Daha önce, Hofstede’nin örneği ile toplumların kültürlerini oluşturan unsurların tıpkı bir
soğanın tabakaları gibi, kat kat tabakalara ayrılabileceğine değinildi. Şimdi bu örneğe
ilave olarak kültürlerarası iletişimi biraz da”Buzdağı Modeli”ne benzetebiliriz.
18
Kültürlerarası ortamlarda fertlerin birbirleri ile kurdukları iletişime buzdağının sadece
gözle görülebilen açısından bakınca, kişilerin davranışları duruma ve sonuca göre
saygılı/saygısız, görgülü/görgüsüz vs. gibi bir çeşit basmakalıp etiketlerden oluşan
yorumlara indirgenebilirler. Farklı kültürlerde yetişmiş insanlar bir araya gelince,
çoğunlukla evvela kendi alışkanlıklarının doğru ve uygun olduğu düşüncesinden hareket
ederler. Oysa, özellikle kültürlerarası çalışma ortamlarında bütün taraflar için verimli bir
işbirliği atmosferinin yaratılması bir zorunluluktur. Bu zorunluluk ise, tarafların
aralarındaki kültürel farklılıklara rağmen görüş birliği sağlamalarını gerektirmektedir.
3.3. Kültür Kategorileri
Farklı kültürlerin farklı eğilimlerine anlaşılabilirlik kazandırmak için kültürlerarası
benzerliklerin ve farklılıkların belirli kriterlere göre karşılaştırılarak incelenmesi gerekir.
Kültür kategorileri, bu amaçla geliştirilmiş analiz enstrümanlarıdır.
3.3.1 Bireycilik ve Kolektivizm
İş yaşamı açısından değerlendirildiğinde, bireycilik oranı yüksek olan toplumlarda
kişiler, öncelikle yaptıkları iş esnasındaki başarı ve üretkenlik performanslarına göre
değerlendirilirken, işveren ile çalışanlar arasındaki ilişkiler daha çok görev ağırlıklıdır.
Kolektivist toplumlarda ise, işveren ve/veya yöneticiler ile çalışanlar arasındaki
ilişkilerde ahlaki boyutlar da sıkça önem kazanabilmektedirler.
Bireycilik oranı yüksek ve bunun yanı sıra eşitsizlik toleransı düşük olan bazı batı
toplumlarında yaygın olan”sorunları dolaysız masaya yatırma”alışkanlığı, kolektivist
eğilimi yüksek olan toplumların uyum anlayışları ile çakışmaktadır. Kolektivist
toplumlarda eleştirilerin ve sorunların direkt olarak gündeme getirilmesi kabul
görmemektedir.
19
3.3.2 Erkeksi ve Kadınsı
Bu kategori ile cinsiyetler arasındaki rollerin dağılımı açıklanmaktadır.
Erkeksi toplumlarda cinsiyetlerin rolleri birbirinden epeyce farklıdır. Erkeklerden
öncelikle kendilerinden emin, güçlü ve başarılı olmaları beklenir. Kadınlar ise
alçakgönüllü, duyarlı ve şefkatli olmalıdırlar.
Kadınsı toplumlarda kadınlar ve erkekler arasındaki sosyal roller örtüşürler. Sadece
kadınlardan değil, erkeklerden de alçakgönüllü, duyarlı, şefkatli, ilgili olmaları beklenir.
Ancak, herhangi bir toplumun kadınsı eğiliminin yüksek olması bu toplumda yaşayan
erkeklerin diğer toplumların erkeklerine oranla ne daha az erkeksi ne de daha güçsüz
oldukları anlamına gelmemektedir. Nitekim, Hofstede modeline göre kadınsı eğilimi
yüksek olarak tanımlanan pek çok toplumun günlük yaşamında erkeklerin hem daha
dominant, hem de çok daha fazla sosyal hakka sahip oldukları görülmektedir.
3.3.3. Belirsizlikten Kaçınma
Çeşitli kültürlerdeki fertlerin, kendilerini tehdit altında hissetliklerinde korunmak için
yazılı ve/veya sözlü kurallara hangi oranda ihtiyaç duyduklarını belirleyen kategoridir.
Eğer bir toplumda bu belirsizlik oranı düşük ise, bilinmeyen bir durum karşısında esnek
davranabilen, sürprizlere açık bir toplumla karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Bu
oran yüksek olduğu takdirde ise ağır, katı kural ve yasaların olduğu ve fertlerin buna
uyması beklenen bir durum söz konusu olur.
20
3.4. Edward Hall Kültür Kategorileri
Edward Hall’ın toplumların kültürlerine yaklaşımında, kültür, bir iletişim sistemidir ve
herhangi bir kültür içerisindeki insanlar birbirleriyle belirli bir kontekste (çevre, ortam)
bağlı kalarak iletişim kurabilirler.
3.4.1. İletişimde Kontekst Bağımlılığı
İletişimdeki ast-üst ilişkilerinin, beden dilinin,bireyler arasındaki yakınlığın, davranış
kurallarının ne ölçüde etkili olduğunu ifade eden kültür kategorisidir. Yüksek ve düşük
kontekst bağımlılığı olarak da ikiye ayrılır.
Konteks bağımlılığı yüksek olduğunda,sadece iletişim esnasındaki sözlerden yorum
yapmak yeterli olmayıp örf ve adetlerle ilgilide bilgiler gerekmektedir. Bir örnekle
konteks bağımlılığını açıklayacak olursak;
Amerikan “Brothers & Sisters Danışmanlık” şirketinin Türkiye temsilciliği, birkaç kez
Türkiye pazarlarına açılmayı deneyen, ancak bu girişimlerinde pek başarılı olamayan bir
Japon tekstil firmasından Türkiye’ye yönelik pazarlama metotlarıyla ilgili danışmanlık
hizmetlerini görüşmek üzere davet alır.
Şirket, bu görev için çalışmalarındaki başarısından ve sorunları masaya yatırmada
sergilediği becerisinden dolayı genç ve dinamik Metin Beyi uygun bulur. Ön görüşmeler
için Japonya’ya gönderilen Metin Bey, büyük bir azim ve heyecanla önce Japon
firmasının pazarlama girişiminde yaptığı eksiklikleri tespit eder ve yapılan hatalar
doğrultusunda kendi şirketinin hangi alanlarda danışmanlık hizmeti verebileceğine dair
bir öneri paketi hazırlar. Metin Bey, öneri paketinin sunuşunu Japon tekstil firmasının
pazarlama bölümünün çalışanları ve firmanın üst düzey yöneticileri önünde başarıyla
yapar ve katılanlardan olumlu tepkiler alır. Coşkuyla şirketine geri dönen Metin Bey,
yöneticilerine sunduğu raporda, Japon yöneticilerden aldığı olumlu tepkilerden söz eder
ve bu işe kesin gözüyle bakabileceğini belirtir. Ancak aradan haftalar geçmesine rağmen
Japon firmasından herhangi bir somut talep gelmez. Bu durumdan rahatsız olan Metin
Bey, birkaç kez Japon tekstil firmasını telefonla arar ve her görüşmesinde nazik yanıtlar
21
alır. Ne var ki, Japon tekstil firması danışmanlık görevini çoktan başka bir danışmanlık
şirketine vermiştir.
Tahmin edilebileceği gibi,Metin Beyin yaptığı hatalar sadece Japonya’da “hayır” deme
alışkanlığının yaygın olmadığı ve nazik yanıtların alındığı mutlaka onay anlamına
gelmediğini bilmemekle sınırlı kalmamaktadır. İletişim kontekst bağımlılığı yüksek
olan pek çok ülkede olduğu gibi, özellikle Japonya’da da sorunların direkt ve herkes
önünde masaya yatırılması takdir görmeyen alışkanlıklar arasında yer almaktadır. Eğer
Metin Bey bunun bilincinde olsaydı,Japon ekibi önünde yaptığı sunuşta karşı tarafın
hatalarına odaklanmak yerine, ileriye dönük öneriler getirecek ve belki daha başarılı bir
sonucu elde edebilecekti.19
3.5. Kültürler Arası İletişimde Yaşanan Zorluklar
Her toplumun kendine özgü bir takım kültürel unsurları vardır. Bunlar ayrıntılı şekilde,
bir sonraki konuda incelenecektir. Oysa toplumlar arasında kimi hareketler, işaretler,
hatta sözcükler ortak kullanılmakta, bunlar evrensel unsurlar olarak kabul edilmektedir.
Evrensel unsurlar insanın psikolojik, biyolojik veya başka türden yapısına göre doğal
olabilir veya özellikle bir amaca yönelik kullanmak üzere sonradan şekillendirilmiş
olabilir. Trafik lambası renkleri buna örnektir. Dünyanın hemen her yerindeki insanlar
için kırmızı lamba; durma hissini uyandırır.
Kültürler arası iletişimi konu alan bazı araştırmacılar eylem kuramı üzerinde
durmuşlardır. Eylem kuramı, değişik kültürel içeriklerdeki ortak süreçleri görmeye
yarar. Geliştirilen eylem kuramına göre, kişilerin dünyayı yorumlamak için
kullandıkları pencere eylemlerini, etkinliklerini etkiler, ortaya koydukları eylemler ile
etkinlikler
de
kültürlerini
etkiler.
Kültürler
arası
iletişim
sürecinde
kişiler
davranışlarının kendi toplumlarındakine benzemeyen türde yorumlanması korkusu
içinde olurlar. Birbirine benzer toplumlar arasında iletişim kurmak çok daha ve olumlu
olmaktadır. Kültürel iletişim politik veya ekonomik varlıkların temsilcilerini
kapsadığında uluslararası ilişkiler sıfatını alır. Teknolojinin gelişmesi ve globalleşmenin
hızlanması ile birlikte uluslararası iletişim oldukça etkilenmiş, medyadan turizme,
19
Perihan Ügeöz, Kültürlerarası İletişim, İstanbul, Üstün Eserler Neşriyatevi, 2003,
22
politikadan eğitim, sanat ve kültür faaliyetlerine kadar çeşitli aktiviteler hız kazanmıştır.
Uluslararası işletmecilik de dolayısıyla uluslararası iletişimin hız kazanmasından büyük
oranda etkilenmiştir.
Hofstede kültür kategorileri her ne kadar uç noktalara işaret etseler de, kültürlerarası
çalışma ortamlarında karşılaşılan sorunlara dair önemli ipuçları vermektedirler.
Hofstede’nin kültür kategorileri ışığında sorunların ortaya çıkma olasılığının en yüksek
olduğu alanlar şöyle sıralanabilir:

yönetim tarzları

işveren ve/veya yönetici ile çalışanlar arasındaki ilişkiler

sorumlulukların paylaşımı

karar verme süreçlerinde yetki ve yetkilendirme

sorunların algılanışı

sorun çözme ve çatışma

takım çalışmaları

önceliklerin belirlenmesi

eleştiri tarzları ve geri bildirim

kuralların saptanması
3.6. Uluslararası İşletmeler Açısından İletişim Ve Kültür Engelleri
Uluslararası işletmecilik 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişmeye başlamış, pek çok
büyük şirket kendi ülke sınırları dışında yatırımlara yönelmişti. Uluslararası yönetim
faaliyetleri, ulusal ölçekli bir işletmedeki yönetim faaliyetlerinden oldukça karmaşık bir
yapıdadır. Maddi ve insan kaynaklarını koordine etmek çok kültürlü ortamlarda
faaliyette bulunan uluslararası işletmeler için oldukça zorlu bir süreci gerektirir.
Uluslararası işletme, hem ürünlerini hem de yönetim anlayışı ile iş görme biçimlerini
faaliyette bulunulan ülke kültürlerine uyumlaştırmak gibi bir gerçekle karşı karşıyadır.
Ayrıca çeşitli ve farklı kültürlere sahip ülkelerde faaliyette bulunan uluslararası işletme,
başarılı olabilmek için, her bir ülkenin ekonomik, sosyal ve hukuksal çevre koşullarının
mevcut durumunu bilmek ve gelecekteki durumunu da iyi tahmin etmek zorundadır.
23
KAYNAKÇA

Bülbül, A.Rıdvan, Uluslararası İletişim, Konya,Damla ofset, 2000.

Düren,Zeynep, 2000’li Yıllarda Yönetim, İstanbulAlfa yönetim dizisi, 2000

Erdoğan,İrfan, İletişimi Anlamak, Ankara, Erk Yayınevi, 2002

Harcar, Tijen, 2000'li Yılllarda Amerikan ve Türk yöneticilerinin bireysel
yöneticilik değerlerine ilişkin iki kültür arası karşılaştırmaya yönelik bir
araştırma, İstanbul, İÜ Doktora tezi, 2005.

Katrarı, Asker, Farklılıklarla Yaşamak: Kültürlerarası İletişim, Ankara, ürün
Yayınları, 2001

Örgütsel davranış, Ankara, Golden Akademi Yayıncılık, 2005.

Saran,Mine, “Çok Kültürlü Ortamlarda Halkla İlişkiler, Kurumsal İletişim ve
Yönetim”, Kültürlerarası Yönetim ve Liderlik, İstanbul, İTO Yayınları, 2005

Susar,A.Filiz, “Çok Kültürlü Ortamlarda Karşılaşılan İletişim ve Kültür
Engelleri”, Çok Kültürlü Ortamlarda Halkla İlişkiler, Kurumsal İletişim ve
Yönetim, İstanbul, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yayınları, 2005 Basın Sözlüğü,
İ.Ü. İletişim Fakültesi, İstanbul, 1998

Ügeöz, Perihan, Kültürlerarası İletişim, istanbulÜstün Eserler Neşriyatevi,
2003

Vural, Z. Beril Akinci, Kurum kültürü ve örgütsel iletisim, İletişim Yayınlarıi.
2003.

Yüksel, A.Haluk; Künüçen; Demiray,Emine, Genel İletişim, Ankara, Pegem A
yayınları, 2006

http://www.iletisim.hacettepe.edu.tr/kultur.shtml

http://ilef.ankara.edu.tr/ki/yazi.php?yad=9744
24
Download