Kültürlerarasý psikoloji

advertisement
KÜLTÜRLERARASI PSİKOLOJİ
1
Dr. Hasan BACANLI
Psikolojinin yeni yeni alanları ortaya çıkmaktadır: yapay zeka çalışmaları
bunlardan biridir ve bilgisayarların gelişmesiyle bağlantılandırılabilir; çevresel
psikoloji bir diğeridir ve özellikle çevre sorunları ile paralellik arzetmektedir;
bunların yanısıra kültürlerarası psikoloji yeni bir alandır ve son yıllarda dünyadaki
dengelerin değişmesi ile bağlantısı kurulabilir. Kültürlerarası psikoloji ile ilgili,
Türkçe olarak Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın bir yazısı yayınlanmıştır. İlgili yazı
uluslararası bir yayındır ve bilimsel dünyanın durumu ile ilgili olarak kaleme
alınmıştır. Ancak konunun daha değişik bir açıdan Türk toplumu bağlamında
değerlendirilmesi konunun Türkiye'de tanınması açısından gerekli görünmektedir.
Bunun için de, özellikle Üçüncü Dünya ülkelerine bakışının gözden geçirilmesi
gerekir.
Oryantalizm
Oryantalizm Doğu ile ilgilenen bilimdalı olarak tanımlanabiliyordu. Bu tür
resmi açıklamalar tabii ki, işi açıklığa kavuşturamıyordu. Türkiye'de oryantalizmin
en önemli açıklaması Cemil Meriç tarafından yapıldı: "Oryantalizm, sömürgeciliğin
keşif kolu". Tanım kısa, ama çok açıktı. Başka bir açıklama ise Edward Said'den
geldi: Oryantalizm. Bilindiği gibi, Said'in kitabı oldukça kapsamlıydı ve tüm
dünyada bir sancının ürünlerinden biriydi. Ülkemizde olduğu gibi, Dünya'da da
büyük ilgi görmüştü. Bu noktayla bağlantılı bir açıklama daha getirilebilir. Bu
açıklamanın sahibi (sahibesi) Alev Alatlı. Alatlı Edward Said'in Haberlerin Işığında
İslam kitabının mütercimi. Oryantalizm konusundaki düşüncesini ise, Orda Kimse
Var mı? dizisinin birinci katabı olan Viva La Muerte'den öğrenebiliyoruz. Alatlı
kitabında, romanın kahramanı Günay Rodoplu kendisiyle görüşmeye gelen bir
Amerikalı araştırmacıya (oryantalist) oryantalizmin CIA ile bağlantıları bağlamında
dersler veriyor. Bu açıklamalar Cemil Meriç'in yukarıdaki ifadesiyle özetlenebilir.
Bu düşünce sadece Türkiye'de değil, artık Dünya'da da kabul edilmiştir (
).
Belki de, devri geçmemiştir, sadece kılık değiştirmiştir düşüncesi de savunulabilir
(Buraya kaynak yazılacak).
Oryantalizmin Üçüncü Dünya ülkelerine bakışı bir tür nefsi müdafaya yol
açmıştır. Bu durumun Araplar ve İslam ülkeleri bağlamındaki bir örneği Abdullah
Laroui'nin Tarihselcilik ve Gelenek kitabında görülmektedir. Laroui, Gustav von
Grunebaum'un İslam hakkındaki incelemelerinin yanlışlarından bahsederek, buna
karşı müslümanların alabilecekleri tavrı kitabının "Araplar ve Kültürel Antropoloji:
Gustave von Grunebaum'un Yöntemi Üzerine Notlar" başlıklı üçüncü bölümünde
ele almıştır. Ona göre, İslam ile ilgili olarak dört İslam'ın birbirinden ayırt edilmesi
gerekir: tarih, davranış, kültür ve inanç. Her alanın ilgili kişilerce ele alınması
gerekmektedir. Dolayısıyla, kısaca, Batılı bir tarihçinin İslam eleştirisini
cevaplamak tarihçinin, psikoloğun eleştirisini psikolog cevaplamalıdır, vd. şeklinde
bir öneride bulunmaktadır.
Yeni Gelişmeler
Eğer oryantalizmin devri geçtiyse, konu ile ilgili araştırmaların temel
çerçevesi, bir başka deyişle amacı nedir? Oryantalizmle ilgili çalışmalar Batı'nın
sömürüsü için yol açma amacını taşıyordu. Peki bugün Üçüncü Dünya ülkelerinin
1
Yayınlanmamış yazı.
2
araştırılması neye yöneliktir? Bu soruya bir tek değil, birkaç cevap
verilebilmektedir.
Bilindiği gibi, bilimlerin sınıflandırılmasında oryantalizm kültürel antropoloji
ve sosyolojinin bir alanı olarak yer alıyordu. Dolayısıyla, kültürel antropolojinin
oryantalizm olarak değil de, kültürel antropoloji olarak sürdüğü görülmektedir. Bu
ayrılışın temelinde kuşkusuz dünyadaki her kültürün değerli olduğunu, tüm
kültürlerin insanlığın tayfında bir renk olduğunu, şu veya bu kültürün üstünlüğünün
söz konusu olmadığını vb. ortaya koyan ve savunan Claude Lévi-Strauss yatar. Bu
dönüşümün bir sonucu olarak, Dünyada "sömürülecek" toplumlar değil, özgün
kültürler vardır.
Kültürel antropoloji sosyal bilimler içerisinde daha çok sosyolojiye yakın
görünür. Kültürün birey planındaki yansımalarının araştırıldığı yeni bir alan ortaya
çıkmıştır: psikolojik antropoloji. Bu alan psikolojide ortaya atılan kuramların
değişik kültürler bağlamında geçerliği ile ilgilenmektedir. Ancak, bu çalışmalarda
temel renk kahverengidir; yani antropoloji.
Temel rengin maviye yakın olduğu diğer bir alan vardır: kültürel psikoloji.
Kültürle bireyin etkileşimi ve bireylerin kimlik ve benliklerinde nasıl yansıdığını
araştıran bu alanın temel rengi psikolojidir. Olaylara psikolojinin penceresinden
bakmakta ve yoğurdu psikologlar gibi yemektedir. Bu alan, bir tür yerelleşmiş
psikoloji olarak görülebilir. Batı'da gelişen psikoloji her yerde geçerli olmayabilir
(ve değildir). Bu yüzden, kültürler kendi psikolojilerini geliştirmelidirler. Kültürel
psikoloji, kültürlerarası psikoloji ile bağlantıları dikkate alındığında daha iyi
anlaşılabilir ve doğru yerine yerleştirilebilir.
Burada ele alınacak son alternatif ise, kültürlerarası psikolojidir.
Antropolojideki dönüşüme benzer bir şekilde, psikolojide de bir dönüşüm
yaşanmaktadır: Batı'da geliştirilen kavram ve kuramlar dünyanın her yerinde
geçerli görünmemektedir. Dolayısıyla, Dünya üzerindeki kültürlerin farklı
yönlerinin ve böylelikle ortak yönlerinin belirlenmesi kültürlerarası psikolojinin
çalışmalarının amacını oluşturmaktadır. Kültürlerarası psikoloji, insanın psikolojik
dünyasındaki "evrensel"leri yakalamaya; yani tüm dünyada ortak olan olay ve
durumları belirlenmeye çalışmaktadır.
Kültürlerarası Psikolojinin Tarihçesi
Kültürlerarası psikoloji ile ilgili çalışmaların başlangıç tarihini vermek pek
mümkün görünmemektedir, çünkü kültürlerin ve dolayısıyla toplumların
karşılaştırılması çalışmaları Amerika ve Avrupa (başka bir deyişle "Batı") dışındaki
tüm çalışmalar için sözkonusudur. Sözgelimi, Türkiye'yi ele alacak olursak,
Türkiye'deki psikoloji çalışmaları genellikle Batı'da geliştirilen bir kavram veya
kuramın Türk toplumunda testedilmesi şeklindedir. Araştırmacılar, "... şöyle
demiş/bulmuş, ama acaba Türkiye'de de öyle mi?" sorusunun cevabını
aramaktadır. Bu soru, açıkca anlaşılabileceği gibi kültürlerarası psikoloji
sorusudur. Zaten, araştırma sonucu eğer hipotezi desteklerse, sözkonusu kavram
veya kuramın Türkiye şartlarında da geçerli olduğu; desteklemezse, sonucun
kültürel (başka bir deyişle, toplumsal) farklılıktan ileri gelebileceği şeklinde
yorumlanmaktadır. Bu da kültürlerarası psikoloji yapmak demektir.
Kültürlerarası psikoloji yaklaşık otuz yıldır kurumlaşmaya çalışmaktadır.
International Association for Cross-Cultural Psychology adında bir dernek konu ile
ilgilenenlerin biraraya gelmesini sağlamaya yöneliktir. Derneğin üstlendiği Journal
of Cross-Cultural Psychology dergisi 1994 yılında 25nci yılını doldurmuştur. Bu
arada derneğin Cross-Cultural Bulletin adında yayın organı sayılabilecek bir yayını
bulunmaktadır. Ayrıca Cross-Cultural Monographs dizisi yayınlanmaya başlamıştır.
2
Kültürlerarası psikolojinin derneği bulunmasına rağmen, henüz resmi bir
eğitimi yoktur. Eğitim çalışmaları olarak Richard Brislin, Hawai'de East-West
Center'da her yıl çeşitli öalışmalar yapmaktadır. Ayrıca, Üçüncü Dünya ülke
psikologlarının eğitimi için diğer bir çalışma da Çiğdem Kağıtçıbaşı tarafından
yürütülmektedir. Kağıtçıbaşı'nın çalışmaları, her iki yılda bir yapılan kültürlerarası
psikoloji kongreleri ve bu kongrelerin yanısıra yapılan başka psikoloji
kongrelerinde sürdürülmektedir. Hatta Kağıtçıbaşı, bu ve diğer çalışmalarıyla 1993
yılında American Psychological Association'dan ödül almıştır.
Kültürlerarası psikoloji ile ilgili olarak iki tür araştırmadan bahsedilebilir.
Birinci tür araştırmalar iki veya daha çok ülkenin belli bir veya birkaç psikolojik
kavram veya kuram açısından karşılaştırıldığı araştırmalardır. Bu tür çalışmaların
yapılması diğerlerine göre daha kolay ve ekonomiktir. Bu tür çalışmaların
yapılması diğerlerine göre daha kolay ve ekonomiktir. Bu tür çalışmaları Journal of
Cross-Cultural Psychology dergisinin yanısıra, özellikle sosyal psikoloji ve kişilik
psikolojisi bağlamında, başta Journal of Personality and Social Psychology olmak
üzere çeşitli dergilerde bulmak mümkündür. Hatta, yukarıdaki açıklamayla
bağlantılı olarak Üçüncü Dünya ülkelerinde bu tür araştırmaların oldukça yaygın
olduğu bile söylenebilir (özellikle iki kültürün veya toplumun karşılaştırılması
şeklinde).
İkinci tür araştırmalar ise, büyük ölçekli araştırmalardır. Bu tür
araştırmaların sayısı oldukça azdır. Genellikle bu çalışmalarda, dünyanın çeşitli
bölgelerinden ülkeler ele alınmaktadır. Bu tür çalışma olarak altı çalışmadan
bahsedilebilir:
Hofstede'nin Work-Values çalışması:
Triandis'in Individualism-Collectivism çalışması:
Çocuğun Değeri çalışması:
Sex Stereotypes çalışması:
Mate preferences çalışması:
Values çalışması:
Kuşkusuz bu çalışmaların dışında, psikoloji alanında evrensel sonuçlara
ulaşmaya çalışan başka çalışmalar da yapılmıştır, ancak bu çalışmalar kültürlerin
renklerini belirlemeye değil, belli bir kavram veya kuramın evrenselliğini isbata
yönelik çalışmalardır. Bunlara Piaget'nin zihinsel gelişim kuramının çeşitli
kültürlerde testedilmesi, Kohlberg'in ahlaki gelişim aşamalarının evrenselliği ile
ilgili çalışmalar, McClelland'ın başarı güdüsünün çeşitli toplumlardaki görüntüsünü
belirlemeye yönelik çalışması, Hall'un psikolojik mekan ile ilgili çalışmaları örnek
olarak verilebilir. Aradaki ayrım çok net olmamakla birlikte, bu çalışmaların
geliştirilen kuramları testetmeye yönelik oldukları, kültürlerarası psikoloji
çalışmalarının ise daha çok ele alınan kültür veya kültürlerin ne özellik taşıdığının
belirlenmesini amaçladıkları söylenebilir.
Kültürlerarası Psikoloji Nedir?
Kültürlerarsı psikoloji çalışmaları içinde Hofstede'nin İndividualizmCollectivizm (Bireycilik-Ortaklaşacılık) çalışması ve kuramının önemli bir yeri
vardır. Bu çalışma Batı kültürlerinin bireyci, Doğu kültürlerinin ise ortaklaşacı
olduklarına işaret etmiştir. Bu bulguya ve Batı'nın gelişmişliğine dayanarak,
2
toplumların gelecekte bireyci olacakları öne sürülmüştür. Ancak, bu düşüncenin
doğru olmadığı başlıca iki yöndeki çalışmalarla ortaya konmuştur:
Birinci grup çalışmalar başta Japonya olmak üzere Doğu toplumları ile ilgili
olarak yapılmıştır ve yapılmaktadır. Japonya gelişmiş bir ülkedir, ancak bireyci
değildir. dolayısıyla, gelişmişlik bireyciliği gerektirmeyebilir. Ayrıca, Shalom
Schwartz'ın 1994 American Psychological Association 102nci Yıllık Toplantısında
verdiği konferansta Japonlarla ilgili ilginç bir bulgudan bahsetmiştir: Japonya'daki
Japonlarda ortaklaşacı-bireyci değerlerde bir değişiklik görülmezken, Amerika'ya
gelen Japonlarda ortaklaşacı değerlerin yanısıra bireyci değerler de
gelişmektedir. Bu sonuç gösteriyor ki, bireycilik olsa olsa Amerika veya Avrupa'nın
toplumsal ortamında yetişen bir bitki olabilir. Başka bölgelerde başka gelişme
çizgileri olabilir (ve olmaktadır).
İkinci grup çalışma ise Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın 1980'li yılların ortalarından
beri yürütmekte olduğu çalışmalardır. Kağıtçıbaşı Çocuğun Değeri araştırmasında
çocuğun bağımlı yetiştirildiğini bulmuştu. Sonra, annelere bağımsızlık (çocuğun
bağımsızlığı) eğitimi vererek, onların bir yandan geleneksel bağımlılık (buna bağlılık
demek gerekiyor) değerinin yanısıra, çocuğun özerkliği ve bağımsızlığı değerini de
hayata geçirebildiklerini çeşitli araştırmalarla göstermiştir. I. Aile Kurultayında
sunmuş olduğu bildiride belirttiğine göre, Türkiye'de çeşitli illerde bu eğitim
verilmektedir.
Kağıtçıbaşı'nın çalışmaları gelişmenin mutlaka bireycilik yönünde olması
gerekmediğini göstermesi açısından oldukça önemli deliller getirmiştir. Bu ve
benzeri çalışmaların bir sonucu olarak, kültürlerarası psikoloji Amerika-baskın bir
rotadan ayrılmış, herkesin kendi rotasını çizebileceği anlayışını benimsemek
durumunda kalmıştır. Bu da, kültürel psikoloji çalışmalarının artmasına yol
açabilecek gibi görünmektedir. Bu tür çalışmalara Japonya'dan, Çin'den,
Filipinler'den, vb. örnekler bulunabilmektedir.
Kısaca özetlemek gerekirse, kültürlerarası psikoloji bir yandan "evrensel"
özellikleri tesbit etmek, öte yandan kültürlerin birbirlerine göre farklı özelliklerinin
belirlenmesi amacına yöneliktir. Bu amaç, Batı-baskın bir dünya görüşünün yerine,
her kültürün değerli olduğu görüşünün bir sonucudur. Bu amaö doğrultusunda,
çeşitli kültürel psikolojiler, veya indigenous psychology'ler ortaya çıkmakta ve
çıkmaya devam edecek gibi görünmektedir.
Ülkemiz bağlamında kültürlerarası psikoloji yıllardır yaptığımız işin öbür
adıdır ve Türkiye'deki psikoloji çalışmalarını uygun çerçevesi içine yerleştirmemize
yardımcı olacaktır. Ayrıca, umut edilir ki, Türk psikolojisinin geliştirilmesine de yol
açsın ve kendi psikolojimizi oluşturalım.
2
Download