tc ekonomi bakanlığı ülkelerin uyguladıkları ticaret yaptırımlarının dtö

advertisement
T.C.
EKONOMİ BAKANLIĞI
ÜLKELERİN UYGULADIKLARI TİCARET
YAPTIRIMLARININ DTÖ HUKUKU AÇISINDAN
İNCELENMESİ
Hazırlayan
: Sabahaddin TARHAN
Tez Danışmanı: Hasan YALÇIN
Birim Amiri
: Mehmet IŞKIN
TEZ JÜRİSİ KABUL VE ONAY SAYFASI
Ad - Soyad
: Sabahaddin TARHAN
Bakanlığa Giriş Tarihi
: 05.07.2012
Birimi
: Anlaşmalar Genel Müdürlüğü
Tez Danışmanı
: Hasan YALÇIN
Tez Teslim Tarihi
: 07.12.2015 (10.03.2016
düzeltmeler itibariyle)
Kelime Sayısı
:11.120
TEŞEKKÜR
Tezimin hazırlanması sırasında geçmiş tecrübelerinden faydalandığım Ahmet
Erdoğan ve Ömer Kerman’a, tezin son kontrollerini yapan Cansu Dinçer ve Didem
Aksoy’a müteşekkirim. Ayrıca danışmanım Anlaşmalar Genel Müdür Yardımcısı
Sayın Hasan Yalçın’a ve tezin her aşamasını inceleyip yol gösteren Şube Müdürü
Sayın Talat Kaya’ya teşekkür ederim.
i
KISALTMALAR
ABD/US
Amerika Birleşik Devletleri
AHO
Anlaşmazlıkların Halli Organı
BM
Birleşmiş Milletler
DTÖ
Dünya Ticaret Örgütü
EC
Avrupa Toplulukları
GATT
Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması
MFN
En Çok Kayırılan Ülke
UAD
Uluslararası Adalet Divanı
ii
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ................................................................................................................ i
KISALTMALAR ....................................................................................................... ii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii
ÖZET.......................................................................................................................... vi
ABSTRACT .............................................................................................................. vii
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
LİTERATÜR TARAMASI VE TARTIŞMALAR .................................................. 4
1.EKONOMİK YAPTIRIMLARA GENEL BİR BAKIŞ ...................................... 4
1.1. Tanım ................................................................................................................ 4
1.2. Ekonomik Nitelikli Yaptırımların Türleri .................................................... 6
1.2.1. Tek Taraflı Yaptırımlar ........................................................................... 7
1.2.2. Çok Taraflı Yaptırımlar ........................................................................... 7
1.2.2.1. Silah Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ............................................... 10
1.2.2.2. Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımlar .................................... 10
1.2.2.3. Petrole Yönelik Yaptırımlar ........................................................... 10
1.2.2.4. Belirli Ürünlere Uygulanan Yaptırımlar ....................................... 11
1.2.2.5. Taşımacılıkta Kullanılan Araçlara İlişkin Yaptırımlar ............... 11
1.2.2.6. Elmas Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ............................................. 11
1.2.2.7 Bazı Kimyasalların Ticaretine İlişkin Yaptırımlar ........................ 12
1.2.2.8. Kereste Ticaretine İlişkin Yaptırımlar........................................... 12
1.2.2.9. Lüks Mallara Uygulanan Yaptırımlar ........................................... 12
1.2.2.10 Finansal Yaptırımlar ...................................................................... 12
iii
2.DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ HUKUKU BAĞLAMINDA EKONOMİK
YAPTIRIMLAR ....................................................................................................... 13
2.1. Dünya Ticaret Örgütü Hukuku İçerisinde Yaptırımların Yeri ................ 13
2.2. Tek Taraflı Yaptırımların Aykırılık Teşkil Edebileceği DTÖ İlke ve
Hükümleri ............................................................................................................. 14
2.2.1. En Çok Kayırılan Ülke İlkesi (MFN İlkesi).......................................... 14
2.2.2. Ulusal Muamele İlkesi ............................................................................ 15
2.2.3. Pazara Girişe İlişkin Kurallar ............................................................... 15
2.3. Tek Taraflı Yaptırımların Savunulmasında Kullanılabilecek DTÖ
Hükümleri ............................................................................................................. 16
2.3.1. DTÖ’nün Öngördüğü Güvenlik İstisnaları Çerçevesinde Uygulanan
Tek Taraflı Yaptırımlar ................................................................................... 17
2.3.1.1. Gana’nın Portekiz’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık ..... 18
2.3.1.2. ABD’nin Uyguladığı İhracat Lisansları Uyuşmazlığı ................... 19
2.3.1.3. Arap Ligi’nin İsrail’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık ... 19
2.3.1.4. İsveç’in Belirli Tip Ayakkabılara Uyguladığı Küresel Kota ........ 22
2.3.1.5. Falkland Krizi ve Arjantin’e Uygulanan İthalat Yasaklaması .... 23
2.3.1.6. Nikaragua Kabul Edilmeyen Panel Raporu .................................. 29
2.3.1.7. Rusya’nın Türkiye’ye Uyguladığı Yaptırımlar ............................. 37
2.4. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Tavizlerin Askıya Alınması
Şeklinde Uygulanan Yaptırımlar ........................................................................ 38
2.4.1. EC Measures Concerning Meat and Meat Products (EC - Hormones)
Anlaşmazlığı ...................................................................................................... 41
2.4.2. European Communities - Regime for the Importation, Sale and
Distribution of Bananas (EC - Bananas III ) Anlaşmazlığı .......................... 42
2.4.3. Brazil - Export Financing Programme for Aircraft (Brazil - Aircraft)
Anlaşmazlığı ...................................................................................................... 42
iv
2.4.4. United States - Tax Treatment for “Foreign Sales Corporations” (US
- Foreign Sales Corporations) Anlaşmazlığı ................................................... 43
2.4.5. United States - Continued Dumping and Subsidy Offset Act of 2000
(US - Offset Act) Anlaşmazlığı ......................................................................... 43
2.4.6. Canada - Export Credits and Loan Guarantees for Regional Aircraft
(Canada - Aircraft Credits and Guarantees) Anlaşmazlığı .......................... 44
METODOLOJİ ........................................................................................................ 45
BULGULAR ............................................................................................................. 46
KISITLAR ................................................................................................................ 49
SONUÇ ...................................................................................................................... 51
KAYNAKÇA ............................................................................................................ 55
ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................................. 61
v
ÖZET
Yaptırım kavramı uluslararası alanda tam olarak tanımlanmamış bir faaliyettir. Ağırlıklı
olarak ticari faaliyetleri kısıtlamak için alınan önlemlerden oluşmaktadır. Bu tezde,
uluslararası ticaretin kurallarını belirleyen Dünya Ticaret Örgütü’nün yaptırımlara
yaklaşımının incelenmesi amaçlanmaktadır.
vi
ABSTRACT
The term of sanctions has not been defined comprehensively in the international area yet.
It is mainly comprised of measures used in order to limit the commercial activities. In this
thesis, it is intended to analyze the approach of the World Trade Organization, which
determines the rules of international trade, to sanctions.
vii
GİRİŞ
Soğuk Savaş’ın bitmesi ile beraber, uluslararası düzlemde devletlerin birbirlerine
karşı zorlayıcı önlemler aldığı görülmektedir. Bu önlemlerin birçoğu, kuvvet
kullanma ile sözlü kınama arasında bir yerde yer almaktadır. Herhangi bir
uluslararası kural tarafından düzenlenebilen bu önlemler genel olarak yaptırım adı ile
anılmaktadır.
Konu, gerek ekonomi, gerek sosyoloji, gerekse de hukuki boyutları ile bu
dönemde
yoğun
tartışmalara
konu
olmaya
başlamıştır.
Yaptırım
olarak
tanımlanabilecek önlemler, eski zamanlardan bu yana süren uygulamalar olmasına
rağmen, ekonomik aktivitelerin daha kolay ve hızlı bir şekilde yerine getirilmesi ile
daha çok tartışılmaya başlanmıştır.
Nitekim
kavramın
uluslararası
boyutta
genel
kabul
gören
bir
tanımı
bulunmamaktadır. Konuya ilişkin incelemelerde daha çok yaptırım olarak
adlandırılan işlemler ya da eylemlere odaklanıldığı görülmektedir. Genel itibariyle,
incelemelerin yaptırım kavramını tartışmaktan uzak olduğu, yaptırım kavramının
yaptırım kavramının ise bu çalışmalarda verili olduğu görülmektedir.
90lı yılların en önemli gelişmelerinden biri de uluslararası ticareti kurallara
bağlayan, koyduğu kurallara aykırı bir durum olduğuna ilişkin başvuru yapıldığında
bunu yargısal denetime tabi tutan Dünya Ticaret Örgütünün kurulmasıdır. Bu örgüt
ile uluslararası ticari aktivitelerin önünde bulunan engellerin tamamen kaldırılması
ve ticaret ile ilintili faaliyetlerin şeffaflığa kavuşturulması amaçlanmıştır.
Bu iki durum göz önüne alındığında, yaptırımların uluslararası ticaret ile
ilişkisinin ortaya konulmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü uluslararası
1
sistem bir üst yapının varlığından yoksun olduğu için, uluslararası hukukun hem
öznesi hem de nesnesi devletler olmaktadır. Bu itibarla, iç hukuk sistemine benzer
şekilde bir karar alma mekanizmasının genel itibari ile olmaması uluslararası
hukukun işleyişine ilişkin en temel eleştirilerden biri olarak öne çıkmaktadır.
Yaptırım örnekleri,literatürde en çok inceleme alanı bulan Birleşmiş Milletler
kararları ile kıyaslandığında; Dünya Ticaret Örgütünün yargısal denetim sürecinin iç
hukukta yer alan uygulamalara benzediği görülmektedir. Bu durumun, yaptırımların
sistematik şekilde Dünya Ticaret Örgütü kuralları açısından değerlendirilmesine
olanak tanıyacağı düşünülmektedir.
Ayrıca, yaptırım olarak nitelendirilen eylemlerin neredeyse tamamının hedef
ülkenin ekonomisine ve ticaretine zarar vermeyi amaçladığı, yapılan araştırmalarda
ortaya çıkmaktadır. Devletlerin birçoğunun üye olduğu Dünya Ticaret Örgütünün
uluslararası ticarete ilişkin kuralları ortaya koyan çok taraflı örgüt olması sebebiyle
yaptırım kavramının ve uygulamalarının söz konusu örgüt açısından nasıl
değerlendirildiği de önem kazanmaktadır.
Bu itibarla tezin ilk kısmında yaptırımların kökeni, tanımı, tarihçesi ve türleri
açıklanacaktır. Bu bölümde yaptırım uygulayan ülkelere göre yaptırımların tasnifi
yapılacak ve yaptırım kararı alınmasına sebep veren motivasyonlar incelenecektir.
Yaptırımların tasnif edilmesinden sonra, bu alandaki incelemelerin büyük
çoğunluğunun konu edindiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı
zorlayıcı önlemler incelenecektir. Örgütün hangi sebeplerden yola çıkarak yaptırım
kararı almaya giden süreci başlattığı, sürecin nasıl geliştiği, hangi hukuki
dayanaklara göre karar aldığı ve üye ülkeler açısından ne gibi sonuçlar doğurduğu
izah edilecektir. Bu aşamadan sonra, örgütün aldığı yaptırım kararlarının tasnifi
yapılarak, hangi alanlarda kısıtlayıcı önlemlere başvurulduğu incelenecektir.
2
Bir sonraki bölümde, Dünya Ticaret Örgütü açısından tek taraflı yaptırımlar
işlenecektir. Tek taraflı yaptırımların hangi temel ilke ve hükümlere aykırılık
doğurabileceği incelendikten sonra, örnek olayların incelemesi yapılacaktır. Bu
incelemeler çerçevesinde üyelerin yaptırımlara ilişkin tutumları ve tartışmalarına
değinilecek, mevcut kurallar itibariyle Örgütün nasıl bir tutum aldığına ilişkin
değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Yapılan incelemelere ilişkin bulgular ortaya konulduktan sonra, yaptırımların
Dünya Ticaret Örgütü açısından nasıl değerlendirildiğine bakılacak ve sonuç
kısmında, bu tezin hipotezi olan, yaptırımların korumacı politikaların bir aracı
olduğuna ilişkin savın değerlendirmesi yapılacaktır.
3
LİTERATÜR TARAMASI VE TARTIŞMALAR
1.EKONOMİK YAPTIRIMLARA GENEL BİR BAKIŞ
1.1. Tanım
Yaptırım
(sanction)
kelimesinin
kökü
Latincede
“sanctio”
kelimesine
dayanmaktadır. Kavram sözlük anlamı ile izin vermek, teşvik etmek ve
cezalandırmak anlamlarını içermektedir. Ayrıca, ihlal edilemeyen buyruk anlamında
da kullanılmaktadır. 16.yy’dan itibaren İngilizce’de kullanılmaya başlanmıştır.
Kullanım yerlerine göre bir taraftan hukuk kapsamında yapılmasına izin verilen
fiilleri nitelemiş, diğer yandan ise hukuk açısından cezaya sebep olan yasakları ifade
etmiştir (Hakimdavaar, 2014:20).
Bütün hukuk düzenlerinde kullanılan bir terim olan yaptırım, iç hukuk düzeninde,
hukuka aykırı bir fiile hukuk düzeninin öngördüğü sonuçtur. İç hukukta kuralı
öngören, kuralın uygulanmaması halde yargılamayı yapan ve yaptırımı öngören ve
uygulayan merkezi
bir devlet otoritesinin
varlığı,
iç hukuk
kurallarının
uygulanmasını kolaylaştırmaktadır.
Yaptırımın uluslararası hukuk düzenindeki tanımlanması ise biraz daha
karmaşıktır. Devletlerarası sistem, iç hukuk düzeninde olduğu gibi hiyerarşik ve üst
bir otoritenin var olduğu yahut benimsendiği bir yapı özelliği arz etmez. En somut
örneğiyle günümüz devletlerarası sistemi Birleşmiş Milletler Şartında olduğu gibi
egemen eşit devletlerin var oldukları bir sistemdir (BM Şartı, 1945: md.2/1.). Bu
çerçevede, esasen uluslararası hukukta (i) bir eylemi gerçekleştiren, (ii) gerçekleşen
eylemi hukuka göre değerlendiren ve (iii) sonuçlarını uygulayan aynı yapıdır. Bu
4
itibarla iç hukuk düzeninde kullanılan tanımların birebir uluslararası hukuk
düzenindeki anlamları ile uyuşmaları mümkün olamamaktadır.
Uluslararası hukuk açısından yaptırım, sözlü kınama ile kuvvet kullanma arasında
kalan zorlayıcı fiil demektir (Bossuyt, 2000:5). Fakat bu sınırların içerisine hangi
eylemlerin gireceğine ilişkin bir saptama bulunmamaktadır.
Uluslararası hukuk bakımından yaptırımlara ilişkin yukarıda yer verilen
açıklamalar, Tezin konusu olan ekonomik yaptırımlar için de geçerlidir. Bu anlamda
uluslararası sistemde ekonomik yaptırımlar, bir devletin belli bir konuda benimsediği
tutum ya da davranışların bir başka devletin çıkarlarına aykırılık teşkil etmesi
halinde, hedef ülkeyi, eski tutum ve davranışlarına dönmeye zorlamak için aldığı tek
taraflı zorlayıcı önlemleri ifade etmek için kullanıldığı gibi; hedef ülkenin bağıt
altında olduğu bir uluslararası hukuk hükmüne aykırı hareket etmesinin sonucunda
uygulanan karşı önlemler için de kullanılmaktadır. İkinci tür yaptırımlar için
doktrinde başvurulan kaynaklardan bir tanesi, “Devletlerin Haksız Fiillerinden
Kaynaklanan
Uluslararası
Sorumluluğu
Hakkında
Taslak
Maddeleri’nde
(Responsibility of States for International Wrongful Acts: md. 4-19) öngörülen
durumlardır. 1
Bu çalışmada ekonomik yaptırım kavramı hem tek taraflı uygulanan yaptırımlar
hem de karşı önlem şeklinde uygulanan ekonomik yaptırımlar şeklinde ele alacaktır.
Karşı önlem şeklinde ele alınan yaptırımlar özellikle Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’nın (AHM) kullanımı sonucunda tavizlerin
askıya alınması şeklinde ele alınacaktır.
Uluslararası Haksız Fiillerde Devletin Sorumluluğu Taslak Maddeleri henüz kabul edilmediği için
uluslararası hukuk açısından bağlayıcı kurallar koymamaktadır. Fakat, bu anlaşmaya ilişkin çalışmalar
teamülde var olan kuralların kodifikasyonu olduğu için teamül aracılığı ile ülkelere açısından
bağlayıcılık kazanmaktadır. Bu itibarla, yaptırımların anlaşılabilmesi için taslak anlaşma
metinlerinden faydalanılmıştır.
1
5
Öte yandan, uygulama örnekleri itibari ile iki çeşit ekonomik yaptırım türü
bulunmaktadır. Bunlar, ticari yaptırımlar ve finansal yaptırımlardır.
Ticari yaptırımlar, hedef alınan ülkeye dönük ihracat ve/veya ithalat
kısıtlamalarını ifade etmektedir. Ticari Yaptırımlar, kapsamlı olarak tüm mallara
uygulanabileceği gibi belli mallara dönük olarak da uygulanabilmektedir (Bossuyt,
2005: 6). Tarihte ticari yaptırımlara ilk örnek olarak Pelenopolez Savaşlarında
Atinalıların Megaralılara uyguladıkları ticaret yasaklamaları gösterilmektedir.
Finansal yaptırımlar ise ekonomik yaptırımlar içerisinde yeni bir tür olup bir
ülkenin
yurt
dışındaki
varlıklarının
dondurulması,
kredilerin
kısıtlanması,
uluslararası para. transferlerine sınır getirilmesi ve sınır aşırı mali varlıkların ticarete
konu edilmesinin yasaklanması anlamlarına gelmektedir (Bossuyt, 2000:6).
Bu tezin konusunun DTÖ kapsamındaki ekonomik yaptırımlar olması nedeniyle
çalışmada temel olarak ticari yaptırımlar incelenecek olup finansal ileride yeri
gelince değinilecektir.
1.2. Ekonomik Nitelikli Yaptırımların Türleri
Yaptırımlar literatürde farklı kategoriler altında ele alınmaktadır. Bu çerçevede
yaptırımlar; amaçlarına göre, yaptırım uygulayan ülkelere göre, yaptırım amacıyla
kullanılan araçlara göre sınıflandırılıp, değişik başlıklar altında incelenmektedir. Bu
yaklaşımlar içerisinde en kapsayıcı ve açıklayıcı olanın, uygulanma şeklini dikkate
alarak yapılan sınıflandırmadır.
6
1.2.1. Tek Taraflı Yaptırımlar
Tek taraflı yaptırımlar devletlerin siyasi, ekonomik ya da ideolojik çıkarlarını
korumak üzere uyguladıkları yaptırımlar olarak tanımlanmaktadır (Alexander, 2009:
12). Ancak uygulamaların her birinde farklı özellikler öne çıktığı için kesin bir tanım
getirilememektedir.
Yöntem olarak bakıldığında tek taraflı yaptırımlar, ihracat yasaklamaları, ithalat
yasaklamaları ya da finansal varlıkların dondurulması şeklinde kategorize
edilebilmektedir.
Tek taraflı yaptırım eskiden beri uygulanmakla birlikte, uluslararası sistemde ilk
kapsamlı örnekleri 19 ve 20.yy’larda görülmüştür. Bu dönemde, savaşan ülkelere
birbirlerine karşı sıklıkla ticaret yasaklamaları ve ambargolar uygulamıştır. Nitekim
Birinci Dünya Savaşında İngiltere, Almanya ile ticari ilişkileri kesmiş, Almanya ile
ticaret yapan üçüncü ülkelere ticaret yasaklamaları getirmiş ve İngiliz uyrukluların
üçüncü ülkelerde Almanya ile kurdukları ticari ilişkileri izlemiştir. Bu yaptırımların
günümüz yaptırım uygulamalarının başlangıcı olduğu söylenebilir (Alexander,
2009:9).
1.2.2. Çok Taraflı Yaptırımlar
Tek taraflı yaptırımlardan farklı olarak çok taraflı yaptırımlar, bir hukuki
düzenlemeye aykırı hareket eden devletin aykırılığını gidermesi ve tekrar kurallara
uygun hareket etmesini sağlamak üzere diğer devletler tarafından kolektif olarak
uygulanan zorlama araçlarını ifade eder.
Bu yaptırım türünün uygulanabilmesi için ilgili hukuk düzeninin devletlere
yaptırım uygulamaya yetki veriyor olması birinci önceliktir. Bu açıdan çok taraflı
yaptırımların uluslararası sitemdeki en önemli uygulama alanı Birleşmiş Milletlerdir
7
(BM). İç hukukta anlaşıldığı şekli ile yaptırım kavramının uluslararası sisteme dâhil
edilmesi BM sayesinde gerçekleşmiştir. BM sistematiği diğer hukuki düzenlemeler
için bir örnek teşkil ettiğinden, BM Şartı çerçevesinde uygulanan yaptırımların
kısaca incelenmesi, çok taraflı yaptırımların anlaşılması için önem arz etmektedir.
BM Şartı VII. Bölümünde, barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eylemi
durumunda alınacak önlemlere ilişkin kurallar düzenlenmektedir. BM sisteminde
yaptırımlar açısından yetkili kurum olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu veya bir saldırı halini tespit ettikten sonra BM
Şartının 41. ve 42. Maddelerine göre önlemler almaktadır (BM Şartı, 1945: md.39).
Güvenlik Konseyi, iç hukuk düzenine benzer şekilde öncelikle bir devletin BM
Şartına aykırı hareket edip etmediğini incelemekte, bu incelemeyi 39. Madde
kapsamında sayılan hükümlere bakarak yerine getirmektedir. Güvenlik Konseyi, 39.
Madde kapsamında bir ihlal saptadıktan sonra ihlalin ortadan kalkması için tavsiye
kararı alabileceği gibi, 41. ve 42. maddeler uyarınca önlem alınmasını da
kararlaştırabilir. Bu durum, Devletlerin Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Uluslararası
Sorumluluğu Hakkında Taslak Maddelerde yer aldığı şekli ile inkıta ve tekerrür
etmeme ilkesi çerçevesinde gelişmektedir (Responsibility of States for International
Wrongful Acts: md. 30).
Bu bağlamda BM Güvenlik Konseyi, 41. Madde kapsamında kuvvet kullanma
dışında yer alan önlemlerden birini uygulamak hususunda karar almaktadır. Bu
önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve
diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye
uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir. Her ne kadar BM şartı
içerisinde kararlar, “measures (önlem)” ifadesi altında toplanmışsa da BM resmi
internet sitesi de dâhil olmak üzere, uygulamada bu kararlar için “sanctions
(yaptırım)” ifadesi kullanılmaktadır.
8
Güvenlik Konseyi’nin yapısı nedeniyle soğuk savaş döneminde ekonomik
yaptırımlara daha seyrek başvurulmuşken, soğuk savaş dönemi sonrasında ekonomik
yaptırımlar sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Körfez Savaşı döneminde Irak’a
uyguladığı ekonomik ambargo, BM Şartı çerçevesinde uygulanan ekonomik
yaptırımların en önemli örneklerinden biridir. Öte yandan, Güvenlik Konseyi’nin
yaptırım kararı alması sonrasında, devletler, söz konusu kararı uygulamak
durumundadırlar (BM Şartı, 1945: md. 25; md.2/5). Diğer bir anlatımla kararlar BM
üyeleri bakımından bağlayıcıdır.
Bu hal BM Anlaşması’nın üstünlüğü ilkesi ile de uyumludur. Nitekim üye
devletler, diğer bağıtlardan ya da kurallardan doğan hak ve yükümlülüklerini öne
sürerek Güvenlik Konseyi kararı ile hükme bağlanmış kararları uygulamaktan imtina
edememektedirler (BM Şartı, 1945: md.103). Bu durumda BM’nin aldığı yaptırım
kararlarının DTÖ üyeleri açısından da bağlayıcı olduğunu söylemek yanlış değildir.2
Ayrıca DTÖ mevzuatı da ileride anlatılacak olan “Güvenlik İstisnaları” kapsamında,
BM’nin uluslararası barış ve güvenlik için alacağı kararlara GATT hükümlerine
dayanılarak aykırılık iddia edilemeyeceğini belirtmiştir.
BM yaptırımlarının DTÖ hukuku ile uyumlu olması sebebiyle, korumacılık
olduğuna ilişkin iddiada bulunmak mümkün değildir. Fakat diğer yaptırım
örneklerinin anlaşılması için kısaca BM yaptırımlarına değinmek gerekmektedir.
BM’nin yaptırım kararları, genel başlıklar altında aşağıdaki gibi tasnif edilmektedir.
Tasnifin anlaşılması bakımından inceleme mümkün olduğunca örnekler verilerek
yapılacaktır.
Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri, bir devletin bağıt altında olmadığı hükümlere
dayanılarak yükümlülük iddia edilememesidir. Fakat BM’nin istisnai yapısı gereği, Güvenlik
Konseyinin aldığı kararların üye olmayan ülkeler tarafından da uygulanmasına ilişkin bir beklenti
mevcuttur. Bu konuya ilişkin yapılan tartışmaların tezin inceleme alanı ile bağlantısının olmaması ve
ülkelerin tanınmasına ilişkin prosedürün genellikle BM üyesi olmakla özdeşleştirilmesi sebebiyle,
BM’nin aldığı kararların üye olmayan ülkeler açısından da bağlayıcı olduğu veri olarak kabul
edilecektir.
2
9
1.2.2.1. Silah Ticaretine İlişkin Yaptırımlar
BM’nin aldığı yaptırım kararlarının neredeyse tamamında silah ticaretine ilişkin
kısıtlamaların getirildiği görülmektedir. Bu yaptırımlar ile Güvenlik Konseyi’nin,
devletlerin hedef ülkelere, silah ya da silahlara ilişkin materyallerin satışına veya
tedarikine ilişkin yasaklama getirdiği görülmüştür.
1.2.2.2. Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımlar
Kitle İmha Silahlarına İlişkin Yaptırımların en önemli örnekleri Kuzey Kore’ye
uygulanan yaptırımlarda görülmektedir. Nitekim bu ülkeye yönelik yaptırımlara
bakıldığında, bu ülkeye ağır konvansiyonel silah veyahut bu tür silahlarla ilişkili
materyallerin tedarikinin yasaklandığı görülmektedir (UNSC Sanction Resolution
1718: para. 8a-i). İran’a yönelik olarak ise, bütün devletlerin İran’a, uranyum
zenginleştirmesini sağlayacak, yeniden işlemesine olanak tanıyacak ağır su
faaliyetlerine ilişkin ya da nükleer silah yapımına ilişkin materyallerin satışı
yasaklanmıştır (UNSC Sanction Resolution 1737: para. 3d).
1.2.2.3. Petrole Yönelik Yaptırımlar
Bu yaptırımların amacı, petrol ya da petrol ürünlerinin ihraç ya da ithaline ilişkin
kısıtlamalar getirilmesidir. Bu yaptırımlar Güney Rodezya, UNITA, Sierra Leone ve
Haiti’ye yönelik olarak, diğer yaptırımlar ile beraber uygulanmıştır (UNSC Sanction
Resolution 232: para. 2f; UNSC Sanction Resolution 864:para. 19.; UNSC Sancition
Resolution 1132:para.6; Sanction Resolution 841:para. 5.).
10
1.2.2.4. Belirli Ürünlere Uygulanan Yaptırımlar
BM tarafından Güney Rodezya’ya uygulanan yaptırımlarda, ayrıca belirli tip
malların listesini yapara.k bu ürünlerin ticaretini kısıtlama kararı almıştır. Bu
yaptırımın kapsamında asbest, demir cevheri, şeker, deri, dökme demir, tütün, bakır,
et ve et ürünlerini sıralayarak söz konusu ülkeye mêzkur mallarda ihracat yasağı
getirilmiştir (UNSC Sanction Resolution 232: para. 2a).
1.2.2.5. Taşımacılıkta Kullanılan Araçlara İlişkin Yaptırımlar
Bu yaptırım kararları kapsamında, hedef ülkeye kara, deniz ve hava taşımacılığına
ait araçlar ve parçalarının ihraç edilmesi yasaklanmıştır. Bu taşıtların özelliği sivil
hayatta kullanılan taşıtlar olmalarıdır (Farrall, 2009:117.). Bu yaptırımlar Güney
Rodezya, Libya ve UNITA yaptırımlarında uygulanmıştır (UNSC Sanction
Resolution 232:para. 2.; UNSC Sanction Resolution 748:para. 4b; UNSC Sanction
Resolution 1127:para. 4d-ii.).
1.2.2.6. Elmas Ticaretine İlişkin Yaptırımlar
Özellikle Afrika’da, savaş masraflarının karşılanması sebebiyle üretilip satışı
yapılan elmasın ticaretinin engellenmesine yönelik alınan yaptırım kararlarıdır. Bu
yaptırımlar UNITA, Sierra Leone, Liberya ve Fil Dişi Sahili’ne uygulanmıştır
(UNSC Sanction Resolution 1173:para. 12b;UNSC Sanction Resolution 1306:para.
1.; UNSC Sanction Resolution 1373: para. 6; UNSC Sanction Resolution 1643:para.
6.).
11
1.2.2.7 Bazı Kimyasalların Ticaretine İlişkin Yaptırımlar
Bu yaptırım türü, Taliban rejiminin El Kaide terör örgütüne verdiği destekten
dolayı Afganistan’a yönelik olarak uygulanmıştır. El Kaide’nin temel geçim
kaynaklarından biri olan uyuşturucu madde üretiminin önüne geçmek maksadı ile
esrar ve uyuşturucu madde yapımında kullanılan kimyasalların Afganistan’a
satılması yasaklanmıştır (UNSC Sanction Resolution 1333:para. 10.).
1.2.2.8. Kereste Ticaretine İlişkin Yaptırımlar
Liberya’ya uygulanan 1343 ve 1521 sayılı yaptırımlara konu olan bu uygulamanın
temel sebebi, Afrika’da yaşanan savaşların finansmanında kereste ihracatından elde
edilen gelirin kullanılmasıdır.
1.2.2.9. Lüks Mallara Uygulanan Yaptırımlar
Lüks mallara uygulanan yaptırımlar ile Kuzey Kore yönetimini, kitle imha
silahlarının yaygınlaşmasına ilişkin uluslararası kurallara uymaya zorlanmak
hedeflenmiştir. Bu itibarla 1718 sayılı yaptırımlarda üye ülkelerin Kuzey Kore ile
lüks malları ticarete konu etmelerine yasaklama getirilmiştir.
1.2.2.10 Finansal Yaptırımlar
Finansal yaptırımlar ticareti doğrudan etkiledikleri için, söz konusu yaptırımlara
bu tez kapsamında kısaca değinmek gerekmektedir. Burada amaç, hedef ülkenin dış
dünya ile finansal ilişkilerini kesmektir. Bu yaptırım ile ülkeler kendi toprakları
içerisinde yer alan varlıkları ve kıymetlerini dondururlar. Bu yaptırım türünün,
Güney Rodezya, Irak, Libya, Bosnalı Sırplar ya da Haiti gibi örneklerde uygulandığı
12
görülmekte olup genellikle diğer yaptırımlar ile beraber uygulanmaktadırlar (UNSC
Sanction Resolution 253:para. 4.; UNSC Sanction Resolution 661:para.,4.; UNSC
Sanction Resolution 883:para. 3; UNSC Sanction Resolution 942:para. 11-13; UNSC
Sanction Resolution 841: para. 8 ve başk.).
2.DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ HUKUKU BAĞLAMINDA EKONOMİK
YAPTIRIMLAR
2.1. Dünya Ticaret Örgütü Hukuku İçerisinde Yaptırımların Yeri
DTÖ sistemi içerisinde de uluslararası alanda olduğu gibi devletlerin
uygulayabileceği iki tip yaptırım bulunmaktadır. Bunlar tek taraflı yaptırımlar ve çok
taraflı yaptırımlardır.
Tek taraflı yaptırımlar, DTÖ Anlaşması ile kabul edilen bir hükmün, bir devlet
tarafından, başka bir devletle yürütülen ticari ilişkilerde askıya alınması anlamına
gelmektedir. Devletin herhangi bir yargı kararı gözetmeksizin aldığı bir karar olup
kararın ekonomik ya da siyasi sebepleri olabilir. Örnek olarak, Küba’da rejimin
değişmesinden sonra bedeli ödenmeden ABD uyrukluların malları kamulaştırıldığı
için ABD’nin Küba ile her türlü ticareti kestiği görülmüştür. Bir başka örnek olarak
Ukrayna’da çıkan iç karışıklıklar esnasında Rusya’nın kuvvet kullanarak Kırım’ı
önce işgal etmesi, sonrasında başta ABD ve AB olmak üzere bir takım ülkelerin
Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar gösterilebilir. İlkinde ekonomik sebeplerin,
ikincisinde de siyasi çıkarların öne çıktığı görülmektedir.
DTÖ sistemi içerisinde uygulanan yaptırımlardan ikincisi ise çok taraflı
yaptırımlardır. Bu yaptırım türü, örgütün yürüttüğü yargı sürecinin sonrasında örgüt
tarafından üye ülkelerin yetkilendirilmesi ile hayata geçebilmektedir. Bu durum
aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
13
2.2. Tek Taraflı Yaptırımların Aykırılık Teşkil Edebileceği DTÖ İlke ve
Hükümleri
DTÖ
Anlaşması,
uluslararası
ticarette
serbestliğin
ve
öngörülebilirliğin
sağlanmasını ve ayrımcılığın engellenmesini hedeflemektedir. Yöntem olarak da
miktar kısıtlamalarının önüne geçilmesi ve üye ülkelerin gümrük vergilerinin belirli
bir takvime bağlı olarak indirilmesi, üçüncü ülkeler arasında ya da üçüncü ülkelere
karşı ayırımcı muamele uygulanmaması benimsenmiştir.
İşleyiş açısından bakıldığında DTÖ Anlaşması, pazara giriş ve ayrımcılığın
önlenmesine ilişkin kurallar oluşturmuştur. Bu kuralların bilinmesi, yaptırımların
DTÖ hukuku içerisinde nasıl yorumlanabileceğini anlamak için önemlidir.
2.2.1. En Çok Kayırılan Ülke İlkesi (MFN İlkesi)
En çok kayırılan ülke (MFN) ilkesi, ayrımcılık yapmama ilkesinin iki
bileşeninden ilkidir. Ayrımcılık, uluslararası ticarette korumacı politikaların temelini
oluşturmaktadır. GATT’ın I. maddesi MFN ilkesini düzenlemektedir (Resmi Gazete,
1953: md.1). Maddede, farklı ülkelerden gelen benzer ürünlerin ayrımcı muameleye
tabi tutulması yasaklanmaktadır (Telli, 1991: 76). Bu maddenin temel amacı, tüm
üyelerin mallarının, ihracatta ve ithalatta eşit muameleye tabi olmasını sağlamaktır
(Van Den Bossche, 2005:310).
MFN ilkesi ile yalnızca hukuki yönden benzer ürünlerin ayrımcılığa tabi tutulması
yasaklanmamış, bunun yanı sıra fiili olarak da benzer ürünler arasında ayrımcılık
yapılmasının önüne geçilmek istenilmiştir.
MFN ilkesi kapsamında her üyeye (i) gümrük vergilerinde, (ii) ülke içerisinde
alınan vergilerde, (iii) iç hukuk düzeninde satış, dağıtım ya da malların kullanımına
ilişkin yapılacak düzenlemelerde eşit avantaj sağlanması hedeflenmiştir (Telli, 1991:
14
95 & Van Den Bossche, 2005:312). Yukarıda sayılan maddelerde örgüt üyesi
olmayan ülkelere sağlanacak avantajların, birebir üye ülkelere de yansıtılması
gerekmektedir. Anlaşma uyarınca tüm üye ülkeler, koşulsuz olarak maddenin
gerekliliklerini yerine getirmek ile yükümlüdür.
2.2.2. Ulusal Muamele İlkesi
Ayrımcılık yapmama ilkesinin ikinci bileşeni olan ulusal muamele ilkesi, GATT
III. maddede düzenlenmektedir (Resmi Gazete, 1953: md.3). Bu madde ile üye
ülkeler tarafından, iç pazara giren ithal malın, yerli mal karşısında dezavantajlı
konuma düşürülmesinin önüne geçilmek istenmiştir.
Bu hükmün MFN ilkesinden farkı, MFN farklı ülke menşeli malların ithalatında
uygulanacak kriteri belirlerken, ulusal muamele ilkesinin, yerli mal ile ithal mal
arasındaki ilişkiyi düzenlemesidir (Telli, 1991:16). Literatürde ulusal muamele
ilkesini değerlendiren uzmanlar, bu maddenin konulmasının temel amacının,
GATT’ın II. maddesi ile taahhüt edilen yükümlülüklerin, ulusal önlemler ile
baltalanmasının önüne geçmek olduğunu ifade etmektedir (Van Den Bossche, 2005:
328).
2.2.3. Pazara Girişe İlişkin Kurallar
Pazara girişe ilişkin kurallar GATT II. ve XI. Maddelerde düzenlenmiştir. GATT
II. Madde üye ülkelerin üstlendikleri yükümlülükleri ortaya koyarken, GATT XI.
Madde ise ihracat ve ithalat yasaklanması veya miktar kısıtlamasına tabi tutulmasını
yasaklamaktadır.
Üye ülkeler GATT II. madde ile ticarette ekli listede ifade edilenden daha yüksek
tarife uygulayarak ithal malları dezavantajlı konuma sokmayacakları hususunda
15
taahhütte bulunmuştur (Resmi Gazete, 1953: md.). Bu şekilde üye ülkelerin
taahhütlerinin ötesinde gümrük vergisi veya vergi benzeri uygulamaları yasaklanarak
pazara girişin öngörülebilir ve şeffaf kılınması sağlanmıştır.
Yaptırımların pazara girişe ilişkin kurallar çerçevesinde değerlendirilmesi için
GATT XI. maddede yer alan miktar kısıtlamalarının yasaklanması hükmünün de
incelenmesi gerekmektedir (Resmi Gazete, 1953: md.11). Bu madde ile uluslararası
ticarette keyfi uygulamaların önüne geçilmesi ve öngörülebilirlik sorunun ortadan
kaldırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, miktar kısıtlamaları ile gümrük vergileri
arasında bir ayrım yapılarak miktar kısıtlamalarının, kotaların ve yasaklamaların
ortadan kaldırılması hedefi konulmuştur.
Miktar kısıtlaması olarak sayılan eylemler (1) yasaklama, (2) kotalar, (3) lisans
uygulaması gibi işlem ya da fiillerdir (Van Den Bossche, 2005: 441-442). Bazı
çalışmalarda bu maddenin Anlaşmanın hayata geçirdiği en önemli kural olduğu ifade
edilmektedir (Armstrong&Farrell ve başk, 2007:227).
2.3. Tek Taraflı Yaptırımların Savunulmasında Kullanılabilecek DTÖ
Hükümleri
Tek taraflı yaptırımların DTÖ Hukuku açısından değerlendirilebilmesi için,
yaptırım uygulayan ülkelerin başvurabilecekleri istisna hükümlerin de incelenmesi
gerekmektedir. Tek taraflı yaptırımlar açısından bakıldığında DTÖ Anlaşması
sistemi içerisinde tek taraflı yaptırımların, şartları taşıması halinde, güvenlik istisnası
bağlamında ele alınabileceği görülmektedir.
16
2.3.1. DTÖ’nün Öngördüğü Güvenlik İstisnaları Çerçevesinde Uygulanan
Tek Taraflı Yaptırımlar
GATT XXI. Maddede düzenlenen güvenlik istisnaları, GATT hükümlerinden
herhangi birinin askıya alınması hususunda üye devletlere yetki veren maddedir
(Resmi Gazete, 1953: md.21).
Bu madde, DTÖ üyesi devletlere, ulusal ya da uluslararası barış ve güvenliği
tehdit eden durumlarda ticareti kısıtlayıcı önlemler alabilmeleri olanağı tanımaktadır.
İstisna kapsamında üye ülkeler, ulusal menfaatlerine aykırı durumlara ilişkin
alacakları önlemler hakkında bilgi vermek zorunda değildir. Ayrıca istisna hükmü,
uluslararası barış ve güvenliğe ilişkin konularda, Güvenlik Konseyi’nin alacağı
kararlara GATT hükümlerine dayanılarak aykırılık iddiasında bulunulamayacağını
ifade etmektedir. Bu durum güvenlik istisnalarının kapsamlı olarak incelenmesini
zorunlu kılmaktadır.
Bu kapsamda, ulusal güvenlik meselesi ile uluslararası ticaretin kesiştiği üç tip
durum örnek gösterilebilir. (1) Devlet stratejik yerli üretim kapasitesini ithalata karşı
korumak için ticareti kısıtlayıcı önlemleri gerekli görebilir. Hangi durumda, hangi
üretimin stratejik olduğu, ne kapsamda korunması gerektiği, ülkeden ülkeye değişen
hususlardır. Bu durumun tespiti, üye devletlerin uhdesindedir. (2) Devletler,
uluslararası hukuka aykırı fiillerde bulunan bir devlete karşı bir dış politika aracı
olarak ticaretin kısıtlanmasını işlevsel görebilir. (3) Devletler, dostane ilişkiler
içerisinde olmadığı bir devlete askeri ekipman ve silah satışını engellemek istiyor
olabilir (Van Den Bossche, 2005: 629).
Maddenin GATT metnine konulmasına ilişkin tartışmalarda, ilk olarak bu
maddenin ne amaçla konulduğu izah edilmiştir. Taslak metinler hazırlanırken bahse
konu hükmün ne çok geniş ne de çok dar olmaması için özen gösterildiği ifade
edilmiştir (Analytical Index of GATT: 600). Anlaşmanın oluşturulması aşamasında
17
üye ülkelerin gerçek güvenlik çıkarları korunmaya çalışılırken, diğer taraftan da
üyelerin bu maddenin arkasına sığınarak korumacı önlemler almalarının önüne
geçilmek istendiği ifade edilmektedir (Analytical Index of GATT: 600). Bu sebeple
en başından beri, maddenin üye ülkeler tarafından korumacı önlemler almak için bir
araç olarak kullanılabileceği endişesi taşındığı söylenebilir. Nitekim üyeler
tarafından çok geniş yorumlamaması için, maddenin oluşturulma aşamasında “esaslı
güvenlik çıkarlarını” koruyacak bir düzenleme getirilmesi amacı taşındığı
görülmektedir. Aşağıda güvenlik kaygıları nedeniyle GATT/DTÖ üyesi ülkeler
tarafından alınan kısıtlamaların GATT/DTÖ bünyesinde gündeme geldiği haller ve
yapılan tartışmalar üzerinde durulacaktır.
2.3.1.1. Gana’nın Portekiz’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık
1961 yılı içerisinde Portekiz Sömürge Savaşları adı verilen süreçte, Portekiz’in
dominyonu olan birden çok Afrika ülkesi bağımsızlık mücadelesine başlamış; bunun
sonucunda Gana, Portekiz mallarına boykot uygulamaya karar vermiştir. Bu sebeple
1961 yılında konu, güvenlik istisnaları çerçevesinde GATT gündemine gelmiştir.
Gana temsilcisi, savaş ya da uluslararası çapta olağanüstü durumlarda güvenlik
istisnalarının uygulanabileceğinden bahisle, bir ülkenin güvenliğinin fiiliyatta
olabileceği gibi potansiyel olarak da tehdit altında kalabileceğini belirtmiş, ülkesi
tarafından GATT XXI. Madde kapsamında Portekiz mallarına boykot uygulamanın
gerekli olduğunu ifade etmiştir (Summary Record of the Eleventh Meeting, 1961:
196). Bu itibarla Gana temsilcisinin ifade ettiği şekliyle değerlendirildiğinde,
“potansiyel tehdit” olarak tarif edilen durumlarda da üye ülkelerin güvenlik
istisnalarını uygulamaya koyabilecekleri görülmektedir.
18
2.3.1.2. ABD’nin Uyguladığı İhracat Lisansları Uyuşmazlığı
ABD ile Çekoslovakya arasında 1947 yılında ortaya çıkan uyuşmazlıkta,
ABD’nin uyguladığı ihracat lisansları sorunu gündeme gelmiştir (Summary Record
of the Twenty-Second Meeting, 1947:4). Çekoslovakya tarafı, söz konusu
uygulamanın güvenlik istisnaları kapsamında ayrımcı muameleye tabi tutulup
tutulmadığının incelenmesini istemiş, ABD’nin uyguladığı kontrollerin GATT ile
ortadan kaldırılmaya çalışılan otarşik tercihleri cesaretlendirdiğini ifade etmiştir
(Summary Record of the Twenty-Second Meeting, 1947:4). ABD tarafı ise, askeri
alanda kullanılabileceği düşünülen bir grup ihraç malına güvenlik gerekçeleri ile
kontrol uyguladığını, güvenlik söz konusu olduğunda GATT’ın üye ülkelere ticarette
bu tür uygulamalara gitmek için cevaz verdiğini, GATT I. Maddenin güvenlik
istisnaları söz konusu olduğunda farklı ülkelere uygulanacak formaliteler konusunda
tek tip bir yaklaşım öngörmediğini, bu çerçevede söz konusu uygulamaların GATT I.
Madde ile çelişmediğini ifade etmiştir (Summary Record of the Twenty-Second
Meeting, 1947:4).
Bu olayın tez açısından önemi, güvenlik istisnaları kapsamında alınacak
önlemlerin ülkeye ve duruma göre değişebileceğini göstermesidir. GATT, bir ülkenin
güvenlik istisnaları kapsamında alacağı önlemin ne olacağını belirlememiş, üye
ülkenin kendisine bırakmıştır. Ayrıca bir ülke, güvenlik istisnası kapsamında farklı
üyelere farklı prosedürleri uygulama konusunda serbest bırakılmıştır.
2.3.1.3. Arap Ligi’nin İsrail’e Uyguladığı Boykota İlişkin Uyuşmazlık
1969 yılında patlak veren Altı Gün Savaşları sebebiyle Arap Ligi üyeleri, İsrail ve
İsrail ile ticari ilişkileri olan firmalara boykot uygulamaya başlamıştır. Birleşik Arap
Cumhuriyeti’nin3 katılımına ilişkin süreçte 1970 yılında üye ülkelerden biri konuyu
Dönemin Mısır Arap Cumhuriyeti.
3
19
GATT gündemine getirmiştir. Üye ülke, (i) İsrail’de faaliyet gösteren, (ii) İsrail’de
marka tescili yaptırmış olan, (iii) İsrailli firmalar ile ortak olmuş olan, (iv) İsrail’den
teknik asistanlık almış olan, (v) Yurtdışında İsrail firmalarını temsil eden, (vi) İsrail
ile kurulmuş ikili ticaret odaları üyeliği bulunan firma ve şahısların kara listeye
alınarak ticaretin önüne geçildiğini ve bu politikanın GATT XI. maddeye aykırılık
teşkil ettiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:5).
Çalışma Grubunda bulunan bazı üyeler, ikincil boykotların Birleşik Arap
Cumhuriyeti ile ticareti güvensiz hale getirdiğini, malların Akdeniz bölgesinde
taşınmasını
güçleştirdiğini, önlemin
doğrudan bir ülkeye
karşı
yürürlüğe
koyulmadığını, şahıslara ve firmalara dönük olduğunu, bu durumun GATT XI.
Maddeye aykırılık teşkil ettiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party,
1970:6).
Çalışma Grubunda bir başka üye ise, söz konusu ikincil boykotların daha önce
katılım için önemli bir koşul olarak görülmediğini, konunun siyasi düzleme ait
olduğunu, bu duruma itiraz için doğru yerin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
olduğunu ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:6).
Birleşik Arap Cumhuriyeti temsilcisi, boykotun Ortadoğu’da devam eden siyasal
buhran ile ilgili olduğunu, İsrail BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararını kabul
etmediği için boykotun devam ettiğini, boykotun siyasal olup ticareti kısıtlama gibi
bir amacının olmadığını belirtmiştir. Bu sebeple ayrıksı ve geçici olarak
değerlendirilmesini; bir devletin düşman devlet ile ticaret yapan, bu sayede kazandığı
meblağı düşman devlete aktaran bir firmaya izin veremeyeceğini, boykotun GATT’a
taraf bazı Arap Ligi üyeleri tarafından da uygulandığını, boykota ilişkin bildirimin
kamuoyu ile paylaşıldığını ve firmaların bu süreçten haberdar olduğunu, şartlar bazı
firmalar için zorlaşmış olmasına rağmen adil muamele esasına göre boykotun tesis
edildiğini ifade etmiştir (Report by the Working Party, 1970:6-7).
20
Üye devletlerde bir grup, Birleşik Arap Cumhuriyetinin iddialarını doğru bularak
boykot kararının ticari değil siyasi olduğuna, konunun tartışma yerinin GATT
olmadığına kanaat getirmiştir (Report by the Working Party, 1970:7).
Birleşik Arap Cumhuriyetinin uyguladığı boykot, güvenlik istisnalarının esas
noktalarını göstermesi açısından önemli bir örnektir. Öncelikle, söz konusu
tartışmalarda GATT XXI. madde savunması yapılmadığı görülmektedir. Konunun
güvelik istisnaları açısından savunulduğu varsayımı üzerinden bir analiz yapmak,
GATT XXI. maddeyi tartışmak açısından faydalı olacaktır.
Bu kapsamda burada değinilmesi gereken birkaç nokta bulunmaktadır. İlki,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı karara uymayan bir devletin
bulunmasıdır. İsrail, BM Şartında yer alan 25. ve 2/5. Maddeler sebebiyle alınan
karara uymak zorundadır. Lakin Güvenlik Konseyinin, 242 sayılı karara uymadığı
için İsrail’e yaptırım uygulanmasına ilişkin kararı bulunmamaktadır. Bu durumda
ortaya bir boşluk çıkmaktadır. Birleşik Arap Cumhuriyetinin yaptırım kararını GATT
XXI(c) kapsamında değerlendirmek bu açıdan mümkün görünmemektedir. Fakat,
Birleşik Arap Cumhuriyetinin İsrail’e dönük yaptırım kararının, İsrail’i uluslararası
hukuk kuralları içerisinde hareket etmeye zorlayan bir karar olduğu yorumu
yapılabilir. Bu durumda, Birleşik Arap Cumhuriyetinin kararını GATT XXI(a) ve
(b)(iii) çerçevesinde değerlendirmek uygun olacaktır. Değinilmesi gereken diğer
nokta ise, ikincil boykotların nasıl değerlendirileceğine ilişkindir. İki devlet arasında
var olan savaş hali sebebiyle, ülkenin menfaatlerine zarar verecek ticareti kısıtlaması,
GATT XXI (b)(iii) kapsamında değerlendirilebilecek bir uygulamadır. Birleşik Arap
Cumhuriyetinin ifade ettiği gibi konunun siyasi olduğu ve ekonomiye dair saikler ile
hareket edilmediği görülmektedir.
21
2.3.1.4. İsveç’in Belirli Tip Ayakkabılara Uyguladığı Küresel Kota
Güvenlik istisnaları, 1975 yılında İsveç’in belli başlı bazı ayakkabılara getirdiği
global kota uygulaması ile tekrar gündeme gelmiştir. İsveç Delegasyonu,
1960’lardan itibaren gelişme göstermeye başlayan ayakkabı sektörünün, izlenen
liberal politikalar ve üretim maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle zarar gördüğünü,
yerel üretimde yaşanan sorunun İsveç güvenlik politikalarının bir bileşeni olan
ülkenin ekonomik güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğunu, bu nedenle ayakkabı
sanayinde baş gösteren ciddi sıkıntıların telafisine gerek duyulduğunu belirtmiştir.
Bunun yanı sıra, bu politikanın savaş zamanı ya da uluslararası alanda ortaya çıkacak
olağanüstü bir durumda hayati önem taşıyan ürünlerin minimum seviyede
üretilmesinin emniyete alınması amacını taşıdığını, geçici bir süre için uygulandığını
ve İsveç Hükümetinin isteyen ülkeler ile konuyu müşavere edebileceğini ifade
etmiştir (Sweden Import Restriction on Certain Footwear, 1975:3-4).
Konu, GATT Konseyi Toplantısında ele alınmış olup üyeler İsveç’in
uygulamasında ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur. Pek çok temsilci İsveç’te
işsizliğin arttığı süreçte bu tip bir uygulamanın hayata geçirilmesi konusunda
endişelerinin bulunduğunu, önleme ilişkin kapsamlı bir ekonomik değerlendirme
yapılmadığını, bu sebeple mümkün olduğu kadar ithalat kısıtlamalarının önüne
geçilmesi gerektiğini belirmiştir. Ayrıca, önlemin GATT ile uyumluluk gösterdiğine
ilişkin çekincelerinin olduğu ve önlemin geçici olduğu iddiasına rağmen sona ereceği
tarihe ilişkin bir bilgi olmadığı ifade edilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin temsilcileri
ise, alınan önlemin GATT’ın IV. Bölümünün ruhu ile çeliştiğine dair çekincelerini
belirtmiştir (Council Meeting, 1975:9).
Cevaben İsveç tarafı, önlemin GATT XXI. Maddenin ruhu ile uyumlu olduğunu
ve konunun isteyen üyelerle müşavere edilebileceğini tekrar ifade etmiştir (Council
Meeting, 1975:9).
22
Konsey nihai olarak, önlemin usule uygun olduğuna karar vermiş ve GATT XXI.
Maddede yer almamasına rağmen İsveç tarafının isteyen üye ülkeler ile danışmayı
kabul ettiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1975:9).
Bu zamana kadar incelenen olaylara bakıldığında, ya silah ticaretine konu
olabilecek malların yasaklandığı ya da savaş hali kapsamında önlem alındığı
görülmektedir. İsveç’in aldığı önlemin GATT XXI. Madde açısından önemi,
ekonomik bir faaliyetin bir devletin güvenlik stratejisinin parçası olabileceğini
göstermesidir.4 Bu iddianın Konsey’de kabul edilmesi ise, ülkelerin güvenlik
politikaları ile ilgili olduğunu öne sürdükleri ticari ve ekonomik faaliyetlerin, yeterli
ekonomik araştırma yapılmadan ve süresi net olarak belirlenmeden kısıtlanmasına
kapı aralamaktadır. Önleme ilişkin tartışmalarda dikkat çekici bir başka husus ise,
bahse konu sektörün güvenlik için gerçekten elzem bir sektör olup olmadığının
tartışılmamasıdır. İsveç’in aldığı tedbire ilişkin korumacılık şüpheleri devam
etmesine rağmen, önlemin GATT XXI. Madde kapsamında yapıldığının kabul
edilmesi, korumacılık ile ilgili tartışma yapılmasının da önüne geçmiştir.
2.3.1.5. Falkland Krizi ve Arjantin’e Uygulanan İthalat Yasaklaması
1982 yılında Arjantin’in İngiliz denizaşırı topraklarından olan Falkland Adalarını
işgal etmesi ile patlak veren savaş sonrasında bazı ülkeler, Arjantin menşeli ürünlere
Ekonomi ve siyaset ayrımına ilişkin tartışmalar özellikle 70’li yılların ikinci yarısı itibariyle hız
kazanmıştır. Konunun bu tezde tartışılması, tezin odak noktasını dağıtacağı için detayına
girilmeyecektir. Basitçe ifade etmek gerekirse, 70’li yıllara kadar olan süreçte ekonomi ve siyaset iki
ayrı düzlem olarak öngörülmüş, iki düzlemde de rasyonel karar alınabilmesini teminen, bu alanların
birbirine müdahale etmemesi gerektiğine ilişkin yaygın bir kanı oluşmuştur. 70’li yıllarda başlayan
küresel ekonomik kriz ortamında ise, ekonomi ve siyasetin birbirinden ayrı olarak düşünülmesinin
ideolojik bir yanılgı olduğu, ekonomik faaliyetlerin siyasal saiklerle yerine getirildiği, tersinin de
doğru olduğu ifade edilmeye başlanmıştır. Önlemin uygulandığı dönemde öne sürülen görüşlere
ilişkin giriş kaynakları için bkn: R. Gilpin, Global PoliticalEconomy: Understandingthe International
EconomikOrder, 2001, Princeton UniversityPress, NJ; R. Keohane ve J. Nye,
PowerandInterdependence: World Politics in Transition, 1977,Little, Brown, Boston; S. Strange,
StatesandMarkets, 2nd edition, 1988, Continuum, London.
4
23
ithalat yasağı getirmiştir. Konu, GATT gündemine taşınmıştır. Arjantin, GATT’ın
temel ilkeleri çerçevesinde:
a) Avrupa Ekonomik Topluluğu, Kanada ve Avustralya’nın aldığını ithalat
yasaklaması kararının (i) MFN ilkesine, (ii) ulusal muamele ilkesine, (iii)
ithalat yasaklamalarına ilişkin XI. Maddede getirilen yasağa, (iv) GATT
XIII. Maddede getirilen miktar kısıtlaması koymama hükmüne, (v) GATT
XXXVI. Madde ile gelişmekte olan ülkelere yönelik uygulanacak ilke ve
hedeflere, (vi) GATT XXXVII. Madde ile gelişmekte olan ülkelerle olan
ticaretteki engellerin kaldırılmasına ilişkin hükümlere (vii) GATT
XXXVIII. Madde hükümlerine aykırı olduğunu iddia etmiştir (Trade
Restrictions Affecting Argentina, 1982: 1-2).
b) Yasaklama kararının GATT’ın öngörüleri ile uyuşmadığını iddia etmiştir
(Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982: 2).
c) GATT XXI(c) hükmünde yer aldığı gibi Güvenlik Konseyinin bir kararı
olmadığını, Güvenlik Konseyinin de böyle bir karar alması için öncelikle
barış ve güvenliğe ilişkin bir ihlal olduğuna dair tespit yapması
gerektiğini, Güvenlik Konseyine konunun taşınmadığını, üçüncü ülkelerin
ekonomik zorlama araçları kullanmasını gerektirecek herhangi bir hükmün
verilmediğini iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982:
2).
d) Avrupa
Ekonomik
Topluluğu,
Kanada
ve
Avustralya’nın
aldığı
önlemlerin, düşmanca oldukları için genel uluslararası hukuk ilkelerine
aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu toprak meselesi ile alakasız olduklarını,
Arjantin’in BM Genel Kurulunun aldığı kararlara uygun hareket ettiğini
iddia etmiştir (Trade Restrictions Affecting Argentina, 1982:2).5
e) Birleşik Krallığın ise GATT XXI(b) hükmünden faydalanamayacağını,
Falkland’in ana karanın bir parçası olmadığını iddia etmiştir (Trade
Restrictions Affecting Argentina, 1982: 2).
BM Genel Kurulunun aldığı kararlar tavsiye niteliğindedir. Arjantin’in atıf yaptığı 2065 ve3160
sayılı kararlar Falkland’in kime ait olduğunu söylememekte, Falkland’in hukuki statüsünü
göstermektedir. BM kararları için bkn: http://www.staff.city.ac.uk/p.willetts/SAC/UN/UN-LIST.HTM
5
24
Özetle Arjantin, yaptırımların ekonomik ve ticari sebeplerinin olmadığını, bu
sebeple GATT’ın belli başlı hükümleri ile çatıştığını ifade etmiştir.
GATT Konseyi’nde konu gündeme geldiğinde, Arjantin iddialarını yinelemiş,
önlemlerin siyasi alanda Arjantin’i baskı altına almak için uygulandığını, uygulayan
ülkelerden yalnızca bir tanesinin soruna müdahil olduğunu, zararla karşılık verme
kapasitesi olmadığı için gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere çok kolay
yaptırım uygulayabildiklerini ve bunun yeni bir tip kolonicilik olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca,
GATT
çerçevesinde
üye
ülkelerin
vermiş
oldukları
taahhütlerin
zedelendiğini, Güvenlik Konseyinin 502 sayılı kararına6 ve BM Şartına aykırı
hareket edildiğini, kalkınmakta olan ülkelere ilişkin Devletlerin Ekonomik Hakları
ve Görevleri Şartına aykırılık olduğunu; bu sebeple Konsey’in söz konusu önlemleri
kaldırmak için karar almasını ve Arjantin’in herhangi bir tehdide maruz kalmadan
uluslararası ticaret ve ekonominin bir parçası olmak istediğini ifade etmiştir (Council
Meeting, 1982: 2-4).
Konsey’in toplantısında Latin Amerika ülkelerinin Arjantin’in iddialarına verdiği
desteğin yanı sıra, Zaire de taraf ülkelerin hepsi ile iyi ilişkiler içerisinde
bulunduğunu; fakat üye ülkelerden bir kısmının ticarete ilişkin olmayan bir mevzuda
ticari ve ekonomik önlemler aldığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1982:5).
Kolombiya ise gelişmekte olan ülkelere ilişkin yasal dayanaktan yoksun, siyasi
kararlar çerçevesinde önlem uygulanmasının endişe verici olduğunu açıklamıştır
(Council Meeting, 1982: 6). Bu ülkelerin yanı sıra birçok 2. Dünya Ülkesi ve
gelişmekte olan ülke, siyasi karakteri olan krizlerin çözümünde GATT XXI.
Maddenin kullanılmasının doğru olmadığını belirtmiştir.
ABD konuya ilişkin olarak, en kısa zamanda çözümün bulunması gerektiğini
ifade etmiştir. GATT açısından bakıldığında güvenlik istisnalarının ülkenin
Söz konusu kararda tarafların kuvvet kullanmaması yönünde çağrı yapılmakta, barış ve güvenliğin
bozulduğuna ilişkin bir saptama yapmamakla birlikte Arjantin kuvvetlerinin istilasından (invasion)
büyük rahatsızlık duyulduğu ifade edilmektedir. Bkn: https://documents-ddsny.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/435/26/IMG/NR043526.pdf?OpenElement (02.03.2016)
6
25
gelişmişlik düzeyinden bağımsız uygulandığını ve ticari önlemlerin, bu tür krizlerin
diğer platformlarda genişçe tartışılmamasından doğan boşluk sebebiyle gündeme
geldiğini belirtmiştir. Bunun yanı sıra bir ülkenin hayati önem arz eden ulusal
çıkarlarını korumakta münhasıran yetkili olduğunu, bu tür krizlerin çözümü için
GATT’ın kullanılmasının sistemi kökünden zedeleyeceğini ifade etmiştir (Council
Meeting, 1982: 8).
Çekoslovakya, ekonomik açıdan güçlü devletler tarafından uluslararası ekonomik
kuralların siyasal çıkarları için kullanılmasının zorluk çıkardığını; GATT’ın, keyfi
uygulamaların önüne geçmek için bir zemin olduğunu; siyasi mülahazaların prensip
olarak ekonomik ve ticari sorunların üzerinde tutulmaması gerektiğini kaydetmiştir
(Council Meeting, 1982:9).
Yeni Zelanda, bu örnekte GATT’ın münhasıran üye ülkelere verdiği yetkinin
kullanımının söz konusu olduğunu, bu nedenle GATT’ın bu tür yaptırım
uygulamalarının tartışılması için doğru zemin olmadığını belirtmiştir (Council
Meeting, 1982:9).
Japonya, GATT’ın ekonomik meseleler için kurulmuş bir örgüt olduğunu,
temelde tarife ve tarife dışı engellerin ortadan kaldırılmasını amaçladığını, siyasi
karakteri haiz meselelerin bu platforma taşınmaması gerektiğini ifade etmiştir
(Council Meeting, 1982: 9).
Avrupa Ekonomik Topluluğu temsilcisi, GATT XXI. Madde ile üye ülkelere
münhasıran yetki tanındığını, otuz beş yıllık pratikte herhangi bir bildirim, yargılama
veya izne gerek duyulmadan söz konusu hükmün uygulandığını, son raddede
üyelerin kendileri için hayati çıkar alanlarını kendilerinin tanımladıklarını, konunun
ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile alakalı olmadığını vurgulamıştır (Council Meeting,
1982: 10).
26
Kanada temsilcisi, alınan önlemlerin, GATT da dâhil olmak üzere ülkesinin
uluslararası yükümlülükleri ile uyumlu olduğunu ve Konseyin Birleşmiş Milletlerin
502 sayılı kararına aykırılık iddialarını saptayacak bir kurum olmadığını belirtmiştir.
Kanada’nın uygulamasının siyasi bir hamleye karşın uygulanmış olan politik bir
hamle olduğunu, konunun Arjantin’in gelişmişlik düzeyi ile alakalı olmadığını,
GATT’ın bu hususu konuşmak için uygun platform olmadığı gibi, bildirim
yükümlülüğünün de olmadığını, konunun uluslararası alanda ortaya çıkan olağanüstü
bir durum olduğunu ve sorunun barışçıl çözümü için bu tür bir önlem alındığı ifade
etmiştir (Council Meeting, 1982: 10-11).
Avustralya, uygulamanın GATT XXI(c) ile uyumlu olduğunu, konunun KuzeyGüney sorunu olmadığını ve siyasi boyutundan ötürü tartışma merciinin farklı bir
alan olduğunu açıklamıştır (Council Meeting, 1982:11).
Konseyin başkanı, gündeme gelen soruna ilişkin olarak, konunun XXI. Maddenin
getirdiği haklar açısından tartışıldığını, önlemin ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre
uygulandığının dile getirildiğini, konunun tamamen siyasi olması nedeniyle GATT
çerçevesinde tartışılamayacağını, ancak önemine binaen Konseyin gündeminde açık
kalacağını ifade etmiş ve karara bağlamıştır.
Yukarıda yer alan iddialarla beraber değerlendirildiğinde, tezin ele alınışı
açısından Falkland krizi birden çok alanda konuyu ilgilendirmektedir. İlk olarak, kriz
kapsamında Arjantin’in iddialarının bir yargı sürecinden sonra karara bağlanmadığı
görülmektedir. Bu itibarla GATT kuralları açısından korumacılığın varlığına ilişkin
tespit yapılamamaktadır. GATT, XXI. Madde ile mümkün olduğu kadar siyasi
krizlerden kendini korumak istese de ekonomik araçların kullanılması konuyu
gündeme getirmiştir.
Falkland krizi ikinci olarak, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin
politikalarından
duydukları
rahatsızlığı
göstermesi
açısından
önemlidir.
27
Yaptırımların, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sürecini sekteye uğratma ihtimali,
Konsey gündemine getirilmiştir.
Üçüncü önemli husus, GATT’ın ticari faaliyetlerde karşılaşılan öngörülebilirlik
sorununu ortadan kaldırmak için var olduğunun vurgulanmasıdır. Siyasi krizlerin
ekonomik araçlarla çözülmeye çalışılması ve GATT’ın bu konuda kapasitesinin
yetersiz kalması sebebiyle üye ülkelerin rahatsızlıklarını Konseyde dile getirmeleri
bu açıdan anlaşılabilir bir durumdur.
Dördüncü husus, güvenlik istisnalarının herhangi bir yargı kararına ihtiyaç
duymadan, duyuru olmadan ya da açıklama yapmadan uygulanmasının şeffaflık
sorununu beraberinde getirmesidir. Ulusal çıkarlara ilişkin saptama yapma yetkisinin
ve bu çıkarı korumak için istisnadan yararlanma hakkının münhasıran üye ülkede
bulunması, mevcut kurallar itibariyle yaptırım uygulayan ülkelerin hukuk içerisinde
hareket ettiği yorumunu ortaya çıkarmaktadır. Avustralya, Kanada, Avrupa
Ekonomik Topluluğu ve İngiltere’nin savunmaları bu açıdan kabul edilebilir ve
tutarlıdır.
Beşinci husus, konunun genel uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi ile
ortaya çıkmaktadır. Arjantin’in Falkland’in hukuken denizaşırı toprak statüsünde
oluşuna ilişkin söylediği durum doğru olmakla beraber, İngiltere’nin dominyonunu
kuvvet kullanarak ele geçirmeye çalışması, açık bir şekilde BM Şartı’nın 2/4
“Kuvvet Kullanmama İlkesine” aykırılık teşkil etmektedir. Güvenlik Konseyinin
uluslararası barış ve güvenliğin bozulduğuna ilişkin saptama yapamamış olması,
üyelerin BM Şartının 51. Maddesi çerçevesinde Güvenlik Konseyi gerekli önlemleri
alıncaya kadar “bireysel ve ortak” meşru müdafaada bulunma haklarına halel
getirmemektedir. Meşru müdafaanın kapsamında kuvvet kullananı savuşturmak için
silahlı önlemler olabileceği gibi, BM şartının 41. Maddesinde yer aldığı şekilde
ekonomik zorlayıcı önlemler de tercih edilebilmektedir. Bu açıdan Arjantin’e
uygulanan yaptırımları, uluslararası alanda bir hakkın gasp edilmesi sebebiyle
uygulanan işlemler olarak değerlendirmek uygun olacaktır.
28
Sonuç olarak, GATT XXI. Maddede, üyenin iyi niyetine bırakılan ve keyfi
uygulamalara ilişkin hassasiyet doğuran hükümler yer alsa da, konu bütün özellikleri
ile siyasi olduğu için, GATT’ın uygulamalar üzerinde değerlendirme yetkisinin
olmadığı düşünülmektedir.
2.3.1.6. Nikaragua Kabul Edilmeyen Panel Raporu
1979 yılında Nikaragua’da, Sandinistlerin hükümeti darbe ile devirmesinden
sonra ortaya siyasi bir kriz çıkmıştır. ABD Hükümetinde bu kriz ortamında 1 Mayıs
1985 tarihinde bir karar alarak iki yönlü olarak ticarete ambargo uygulamaya
başlamıştır. Nikaragua, ABD’nin ambargo kararının GATT hükümlerine aykırılığını
iddia ederek konuyu GATT Panel’ine taşımıştır. Buna mukabil ABD uygulamasının
GATT XXI. Maddeye dayandığını iddia ederek Panel’in, ambargonun GATT’a
aykırılığı konusunda karar veremeyeceğini öne sürmüştür.
Nikaragua’da rejim değişikliği sonrasında çıkan iç çatışmalarda, ABD çatışan
taraflardan birine teknik, istihbarat, lojistik ve malzeme konularında destek vermiştir.
Bu durum Uluslararası Adalet Divanına (UAD) taşınmıştır. UAD, Military and
Para.military Activities in and against Nicaragua, davasında ABD’yi kuvvet
kullanmak, kuvvet kullanma tehdidinde bulunmaktan mahkum etmiştir (Judgement
of the Court, 1986). Konu UAD nezdinde gündemde iken, ABD Başkanının kararı ile
Nikaragua’ya yaptırım uygulaması, korumacılık ile ilgili şüpheleri de beraberinde
getirmiştir.
ABD, anayasadan ve iç mevzuatının ilgili düzenlemelerinden yola çıkarak
Nikaragua’ya yaptırım uygulama kararı aldığını duyurmuştur. GATT’a yapılan
bildirimde, ABD Hükümetinin, ulusal güvenliğine ve dış politikasına tehdit oluşturan
bir durumla karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir. Duyuruda devamla, ABD’nin
Nikaragua menşeli bütün mal ve hizmetlerin ABD’ye ithalinin ve ABD menşeli
29
malların Nikaragua’ya ihracının yasaklandığını belirtmektedir. Ayrıca bütün hava ve
deniz taşımacılığına da yasaklama getirdiğini ilan etmiştir (Communication from
United States, 1985:2)
Konu, Nikaragua tarafından önce Genel Konseyde gündeme getirilmiştir. Genel
Konseyde gerçekleşen görüşmelerde, Nikaragua Temsilcisi, Konseyin ABD’nin
uyguladığı ticareti kısıtlayıcı önlemleri kınamasını istemiştir. Önlemlerin GATT’ın
genel prensiplerine aykırı olduğunu, önlemin siyasi bir zorlama aracı olduğunu,
ABD’nin Nikaragua’ya dönük siyasi, finansal, ticari ve askeri saldırganlığının bir
uzantısı olduğunu, denizlerde serbest dolaşım ve serbest ticaret ilkeleri ile ters
düştüğünü, uluslararası kuralların geneline aykırı bir tutum olduğunu ifade etmiştir
(Council Meeting, 1985:2).
Nikaragua devamla, defaatle talep edildiği halde barışçıl diyalog ve müzakere
sürecinin ABD tarafından sürekli olarak reddedildiğini, ABD’nin artan askeri
faaliyetleri ile güç kullanma ve güç kullanma tehdidinde bulunduğunu, ABD’nin
önleminin her iki ülke toplumunun da faydasına olan ticari ilişkileri zedelediğini,
Nikaragua’nın ithalatının %20’lik kısmının ABD’den olduğunu ve bu malların
sanayi ve tarımsal üretimde gerekli olan ara mallardan oluştuğunu, Nikaragua’nın
üretiminin %60’ının özel sektörün elinde bulunduğunu ve ABD’nin özel sektöre
zarar verdiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1985:2).
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zayıflıklarının zararla karşılık verme7
ihtimalini azalttığını, bu sebeple uluslararası kuruluşlara ve bu platformlarda yapılan
taahhütlere güvenmek zorunda bırakıldığını, gelişmiş ülkelerin kural ihlalleri devam
ederken, gelişmekte olan ülkelerin yeni tur ticaret müzakerelerine katılmalarının
istenmesinin şaşırtıcı olduğunu belirtmiştir (Council Meeting, 1985:3).
Retaliation: Hak ihlalinde bulunan bir devlete, ihlalinden vazgeçmesi ya da hakkın yeniden tesisi için
hukuk dışına çıkılarak uygulanan fiil ya da düzenlenen işlemlerdir.
7
30
Dünyanın “en az gelişmiş” ülkelerinden biri olan Nikaragua’nın, ABD gibi
dünyanın “en güçlü” ülkelerinden birinin ulusal güvenliğine tehdit olacağını ifade
etmenin absürt olduğunu, iki ülke arasında silahlı çatılma olmadığını, zarar gören
taraf olmasına rağmen Nikaragua’nın kurallarda kendisi için istisna talep etmediğini
fakat bütün devletlerin kurallara uymasını istediğini, ABD’nin GATT’ı, BM Şartını,
Güvenlik Konseyinin tavsiye kararını, Uluslararası Adalet Divanın kararını ve iki
ülke arasında halen yürürlükte olan İkili Dostluk ve Ticaret Anlaşmasını ihlal
ettiğini, GATT’ın I., II., V., XI., XIII., XXXVI., XXXVII. Ve XXXVIII.
Maddelerine aykırı bir durum olduğunu ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:4).
ABD temsilcisi, önlemlerin ulusal güvenliğe ilişkin olduğunu, GATT’ın
XXI(b)(iii) hükmü ile kararın örtüştüğünü, önlemin üye ülkeler duyurulduğunu,
GATT’ın siyaset ve güvenliğe ilişkin konuların tartışılması için uygun platform
olmadığını, ABD’nin önleminin korumacılık motivasyonu ile hayata geçirilmediğini,
GATT XXI. Maddenin hayati güvenlik çıkarlarına korumak için alacağı tedbirleri
münhasıran üye ülkeye bıraktığını, GATT’ın alınan önlemin ulusal çıkarlarını
korumak için gerekli olup olmadığına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmaya
yetkisinin olmadığını, konunun GATT kapsamında değerlendirilmesinin uygun
olmadığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:5).
Küba temsilcisi, küçük bir ülkenin bir büyük ülkenin ulusal güvenliği için tehdit
oluşturamayacağını ve uygulamanın keyfi olması sebebiyle konunun GATT
kapsamında tartışılabileceğini ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:5).
Arjantin temsilcisi önlemin GATT’ın kredibilitesini zedelediğini, Peru temsilcisi
BM Şartı başta olmak üzere eylemin birçok uluslararası hukuk kuralına aykırı
olduğunu, Polonya temsilcisi uygulamanın tek taraflı, ayrımcı ve keyfi bir eylem
olduğunu, İspanya temsilcisi önlemin yalnızca GATT’ın ilgili maddelerine değil,
aynı zamanda ruhuna da aykırı olduğunu, Avusturya BM kararı olmadan siyasi
hedeflerle uygulanan ekonomik tedbirlerin yeterli dayanaktan yoksun olduğunu ifade
etmiştir (Council Meeting, 1985:5-10).
31
İsveç, siyasi motivasyondan hareketle uygulanan ticari önlemlerin giderek
yaygınlaşması sebebiyle, GATT mekanizmasının aşınmaya uğradığını, fakat her
durumda XXI. Maddenin ulusal çıkarlarını belirlemek konusunda üye ülkeleri
münhasıran yetkilendirdiğini, gelişmiş ülkelerin bu maddeden faydalanırken büyük
bir sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini belirtmiştir (Council Meeting, 1985:10).
Konsey’de birçok ülke, XXI. Madde hükümlerinin üye ülkelere verdiği bir hak
olduğunu ve siyasete ilişkin sorunların GATT kapsamında tartışılmasının doğru
olmadığını ifade etmiş, fakat alınan ilgili maddeye dayanarak alınan önlemlerin de
GATT’ı temellerinden sarsmaması gerektiğini vurgulamıştır (Council Meeting,
1985:10-15).
Tarafların uzlaşamaması üzerine, Nikaragua panel kurulmasını talep etmiştir.
ABD ise panelin kurulmasına karşı çıkarak, panelin ABD’nin uyguladığı önlemlerin
XXI(b)(iii) hükmü kapsamında geçerliliğini veya hangi sebeple uygulandığını tespit
edemeyeceğini ifade etmiştir. Ayrıca isterse, Nikaragua tarafının XXIII:2 hükmünde
yer aldığı şekliyle telafisi mümkün olmayan zararların çıkmasının önüne geçmek için
tavizleri askıya alabileceğini belirtmiştir. Devamla, hâlihazırda uygulanmakta olan
ambargo ticareti toptan yasakladığı için bu hükmü uygulamanın gereksiz olduğunu,
bu itibarla pratikte panelin somut olarak ortaya koyabileceği bir durum olmadığını
dile getirmiştir (Panel Report, 1986:1)
Konsey Başkanı, ABD’nin itirazlarını kapsayacak şekilde panelin görev sınırının
çizilmesi konusunda tarafların mutabakata varıldığını ifade etmiştir (Council
Meeting, 1985:6).
Nikaragua, ambargonun ilk bakışta GATT’ın I:1, II, V, XI:1, XXIV, XXXVI,
XXXVII ve XXXVIII hükümleri ile çeliştiği için uygulamanın geçersiz kılınmasını
talep etmiştir. ABD Tarafı ise konunun XXI(b)(iii) kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği ve GATT’a aykırılık olmadığını ifade etmiştir (Council Meeting, 1985:7).
32
Nikaragua, söz konusu hükümde yer alan istisnanın, yalnızca hayati güvenlik
çıkarları kapsamında uygulanması gerektiğini; bu önlemin yalnızca savaş ya da
uluslararası ilişkilerde acil bir durum çıktığında uygulanabileceğini; Nikaragua gibi
küçük ve gelişmekte olan bir ülkenin ABD için bir güvenlik tehdidi
oluşturamayacağını; bu itibarla ABD’nin hayati önem arz eden bir güvenlik
meselesinin olmadığını belirtmiştir. Ayrıca, acil durum olarak nitelendirilebilecek bir
durumun bulunmadığını, Nikaragua ve ABD arasında bir savaşın olmadığını ve
diplomatik ilişkilerin tamamıyla tesis edilmiş olduğunu, ortada bir sorun ya da acil
durum varsa bu durumun ABD tarafından ortaya çıkarıldığını, bu sebeple hiçbir
ülkenin kendisinin neden olduğu bir durumun arkasına sığınarak, acil durum adı
altında önlem uygulayamayacağını, XXI. Maddenin bir meşru müdafaa ilkesi
olduğunu, bu sebeple yalnızca bir saldırgan tutum ya da saldırı anında
kullanılabileceğini, GATT sisteminin ve dolayısı ile XXI. Maddenin genel olarak
uluslararası hukukun bir parçası olduğu için ona aykırı yorumlanamayacağını,
UAD’nın ABD’nin uyguladığı yaptırımı uluslararası hukuka aykırı bulduğu ve
zararın tazminine hükmettiğini, 1982 yılında yayımlanan Bakanlar Konseyi
Deklarasyonuna göre ekonomik karakteri haiz olmayan durumlarda GATT ile
uyumsuz olacak olan ticaret kısıtlayıcı önlemlerin alınamayacağını öne sürmüştür
(Panel Report, 1986:8).
ABD ise, söz konusu istisnanın ulusal güvenlik meselelerinde kullanılabileceği ve
durum tespitinin üyenin kendisine bırakıldığını, GATT XXI (b)(iii) hükmünün
uygulanma sebebinin geçerli olup olmadığını incelemek için panelin yetkisinin
olmadığını, uygulamanın GATT’tan alınan bir hak olduğu için herhangi bir uyum
sorunu olmadığını ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 9).
Nikaragua, XXI(b)(iii) hükmünün geçerli olup olmadığından bağımsız olarak,
GATT hükümlerine dayandırılarak uygulanan yaptırımdan zarar gördüğünü,
Anlaşma hükümlerinden dolayı ortaya çıkan bu zararın giderilmesi için yine ilgili
Anlaşmanın XXIII hükmü kapsamında uygulamanın geçersiz kılınmasını talep
etmiştir (Panel Report, 1986: 9).
33
ABD hükümeti, XXIII’de yer alan hükmün güvenlik istisnalarına ilişkin
uygulamaları kapsamında değerlendirilemeyeceğini, tarifeler ile ilgili müzakerelerde
söz konusu hükmün geçerli olduğunu, ulusal güvenliğe ilişkin bir motivasyon ile
hayata geçirilen ambargonun geçersiz kılınmasına ilişkin hüküm verilemeyeceğini;
panelin, konunun temelinde yatan siyasal tutumu göz ardı etmemesi gerektiğini ifade
etmiştir (Panel Report, 1986: 10).
Panel, tarafların ambargo ile mevcut ticaretin geliştirilmesi hususuna aykırı
davranıldığı konusunda mutabık olduklarını, Nikaragua’nın görüşü çerçevesinde
GATT XXI(b)(iii) hükmünün hem uluslararası hukukun genel ilkeleri, hem
Birleşmiş Milletlerin kararları hem de UAD kararları çerçevesinde saldırgan tarafa
yönelik meşru müdafaa çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini; ayrıca ABD’nin
ifade ettiği üzere ilgili hükmünde üye ülkelerin münhasıran yetkili olduğunu ifade
etmiştir (Panel Report, 1986: 13-14).
Panel, görev tanımı çerçevesinde ilgili hükmün uygulamasının gerekli olup
olmadığının
tartışılamadığını,
ABD’nin
yükümlülükleri
içerisinde
davranıp
davranmadığını tespit edemediğini, bu çerçevede Nikaragua’nın iddia ettiği, GATT
XXIII:1 hükmü ile ambargonun çelişip çelişmediğinin tespit edilemediğini
belirtmiştir. GATT XXI’den bağımsız olarak, ambargonun geçersiz kılınması istenen
bir eylem olduğu tespiti yapıldığında, ya ambargonun kaldırılmasının ya da
Nikaragua’nın GATT kapsamında ABD’ye tanıdığı tavizlerin askıya almasının söz
konusu olabileceğini belirtmiştir (Panel Report, 1986: 15).
Panel, ABD’nin ambargo uygulamasının GATT ile uyuşmadığını bulmadığı
sürece, ambargonun kaldırılması konusunda taraflara öneride bulunamayacağını;
tarafların ambargonun GATT ile çeliştiğine dair uzlaşısı olmadan ambargonun
kaldırılmasına ilişkin tavsiyenin somut yararlarının olamayacağını; Nikaragua’ya
tavizlerin askıya alınması konusunda yetki verilse bile ticaretin iki yönlü olarak
yasaklanmasından ötürü kayıpların telafi edilemeyeceğini ifade etmiştir (Panel
Report, 1986: 15-16).
34
Panel, uluslararası hukuk genel ilkeleri ve UAD kararlarını dışarıda tutmamakla
birlikte, yalnızca GATT hükümleri çerçevesinde karar verebileceğini kaydetmiştir
(Panel Report, 1986: 18).
Panel, gelişmekte olan ülkelerin ambargolardan olumsuz şekilde etkilendiğini; bu
uygulamaların ticari ilişkilerde belirsizliğe yol açtığını ve ülkelerin açık ticaret
politikaları
izlemelerinin
önüne
geçtiğini;
mevcut
durumda
ABD’nin
uygulamasından bağımsız olarak, ambargoların GATT’ın ayrımcı olmayan, serbest
ticaret hedefleri ile çeliştiğini; GATT’ın üye ülkelerin hayati ulusal çıkarlarını
koruduğunu belirtmiştir. Devamla üye ülkelerin çıkarlarını korumak için, GATT’ın
hedeflerine rağmen politika geliştirmelerinin istenmediğini belirtmiştir. XXI.
Madde’de yer alan hüküm yerine getirilirken ticari ilişkilerin istikrarlı biçimde
sürdürülmesi gerektiğini ifade etmiştir (Panel Report, 1986: 18).
Tezin
konusu
açısından
bakıldığında,
panelin
yukarıda
yer
alan
değerlendirmelerinin dışında sorduğu bir soru önemlidir: XXI. maddenin üye
ülkelere münhasıran yetki verdiği kabul edildiğinde, diğer üyeler bu maddenin başka
amaçlarla kullanılmadığından nasıl emin olacaktır? (Panel Report, 1986: 18).
Bu soru, tezin temel argümanı olan yaptırımların korumacılığa ilişkin olduğuna
dair kuşkuların panel tarafında paylaşıldığını göstermektedir. Nitekim yaptırımların
genel olarak gelişmekte olan ülkelere dönük olduğunun, bu ülkelerin yaptırımlara
zararla karşılık verme kapasitelerinin düşük olduğunun yukarıda yer alan örneklerde
de tartışıldığı ortaya konulmuştur.
Ayrıca, panel raporunun da ifade ettiği şekliyle, ülkelerin iç hukuklarından
dayanarak aldıkları ticareti kısıtlayıcı önlemlerin, güvenlik istisnaları içerisinde
değerlendirilmesi, GATT’ın temel ilkelerine aykırı bir tutumdur. Fakat, ne GATT’ın
ne de ardılı olan DTÖ’nün ülkelerin ulusal çıkarlarını belirlemek konusunda
kapasitesi bulunmaktadır.
35
Öncelikle ifade edilmesi gereken konu, bir devletin, ülkenin büyüklüğünden yola
çıkarak, kendi güvenliğine ilişkin değerlendirme yapmamasıdır. Örnek olarak bir
ülkenin, kendisinden küçük komşu ülkede ortaya çıkan iç savaştan etkilenmesi ve
bunu bir güvenlik sorunu olarak algılaması muhtemeldir. Bu açıdan, güvenlik
algısında ülkenin gelişmişlik düzeyinin, ekonomik ya da askeri kapasitesinin tek
başına belirleyici olduğu söylenemez. Ayrıca, güvelik tehdidi olduğuna dair saptama
bir algı meselesi olup fiiliyatta gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak
yapılmaktadır.
Bu örnek olayın gösterdiği, bir ülkenin siyasi alanda devam eden bir uyuşmalığı,
üstelik bu alanda yargı süreci devam ederken, güvenlik istisnaları bahanesi ile GATT
gündemine taşımasının mümkün olduğudur. UAD’de yargı süreci devam ederken
önlemlerin alınması bir yana, ABD’nin önlem aldığını GATT’a bildirerek konuyu
GATT’ta tartışmaya açmaya kendisinin ortam hazırladığı ortadadır. Ayrıca, güvenlik
istisnalarının kullanılmasının münhasıran üyelere bırakılması, üyenin iyi niyet ile
hareket edeceğine dair bir kabulün varlığını göstermektedir. Fakat sınırları muğlak
olan bu hükmün, farklı mecralarda devam eden krizlerde baskı aracı olarak, kötüye
kullanıldığı aşikardır. Nitekim Nikaragua’nın panelde belirttiği üzere, bir devletin
yoktan kendisinin çıkardığı krizi daha sonrasında GATT düzleminde ulusal
güvenliğe tehdit olarak yorumlamasını abestir.
Nikaragua örneğinin gösterdiği husus, her ne kadar panel raporu kabul edilmemiş
olsa da, GATT/DTÖ sisteminde, güvenlik istisnalarını meşru müdafaa kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu itibarla, Nikaragua - ABD uyuşmazlığı, Birleşik
Arap Cumhuriyeti - İsrail uyuşmazlığından ve Falkland Krizinden bağımsız olarak
değerlendirilmedir. Silahlı çatışma ya da saldırganlık durumu olmadığı sürece
ülkelerin güvenlik istisnasından yararlanması, günümüze kadar hukuki tespiti
yapılamamış olsa da, korumacı politikaların bir aracı olarak değerlendirilmelidir.
Fakat, tezin inceleme alanı DTÖ kuralları olduğu için mevcut kurallar kapsamında
aykırılığın varlığının saptanmadığı görülmektedir.
36
2.3.1.7. Rusya’nın Türkiye’ye Uyguladığı Yaptırımlar
Bir Rus savaş uçağının 24 Kasım 2015 tarihinde Türk hava sahasını ihlal etmesi
sebebiyle düşürülmesi sonucunda Rusya Federasyonun Türkiye’ye yönelik yaptırım
kararı aldığı görülmüştür. Söz konusu yaptırımlar kapsamında çoğunluğu tarım
ürünleri olmak üzere bir dizi Türk ihraç malına ithalat yasağı getirilmiş, Rusya’da
faaliyet gösteren bazı Türk kuruluşlarının faaliyetleri yasaklanmış, 1 Ocak 201 tarihi
itibariyle Rus işverenlerin Türk vatandaşlarını istihdam etmesi yasaklanmış, iki ülke
arasında gerçekleştirilen charter seferleri yasaklanmış, Türk vatandaşlarına
uygulanan vize muafiyeti askıya alınmıştır.
Ayrıca “Rusya’nın ulusal güvenliğinin, Rus vatandaşlarının suçlardan ve diğer
yasadışı eylemlerden korunması ve Türkiye’ye yönelik özel ekonomik önlemler
alınması hakkında Rusya Federasyonu Devlet Başkanının Kararının uygulanmasına
yönelik tedbirler hakkında” başlıklı ikinci bir karar ile 30 Kasım 2015 tarihi itibariyle
yeni bir karar açıklayarak yaptırımların detayları açıklanmıştır.
Söz konusu uyuşmazlık henüz DTÖ’nün yargısal denetimden geçmemiştir. DTÖ
gündemine konunun taşınmasına ilişkin herhangi bir engel bulunmamaktadır. Konu
eğer DTÖ gündemine gelecek olursa, taraflar arasında herhangi bir uzlaşmaya
gidilmediği durumda panelin toplanması yönünde engel bulunmamaktadır. Fakat
Rusya
Federasyonu’nun
Türkiye’ye
uyguladığı
önlemlere
ilişkin
hukuki
düzenlemelerde “Rusya’nın ulusal güvenliği, Rus vatandaşlarının suçlardan ve
yasadışı eylemlerden korunması” ifadelerine yer verilmesi, mal ticareti alanındaki
önlemlerin güvenlik gerekçesi ile GATT Madde XXI’de düzenlenen “Güvenlik
İstisnaları” kapsamında değerlendirildiğine işaret etmektedir. Nitekim GATT Madde
XXI (b) fıkrasının (iii) bendinde, GATT’da yer alan hiçbir hükmün, üyeleri, “savaş
zamanı veya uluslararası ilişkilerdeki diğer acil durumlarda” alacakları ve
“esaslı/temel güvenlik çıkarları” için gerekli gördükleri önlemleri uygulamalarından
alıkoymayacağı hükme bağlanmıştır.
37
Yukarıda da ifade edildiği üzere, Nikaragua - ABD uyuşmazlığında güvenlik
istisnalarının meşru müdafaa ilkesi olarak yorumlanması niyeti ortaya konulmuştur.
Bu örnek olay açısından bakıldığında, Rusya Federasyonunun meşru müdafaa
ilkesini savunma amacıyla ileri süremeyeceği düşünülmektedir. Nitekim yaptırımlara
sebep olan olay Türk hava sınırının ihlal edilmesi sebebiyle, Türkiye’nin meşru
müdafaada bulunduğunu göstermektedir. Fakat XXI. Maddenin ulusal güvenlik
meselelerinde her bir üyeye münhasıran ticareti kısıtlayıcı tedbir almasına olanak
tanıması, Rusya’nın elini güçlendirmektedir.
DTÖ hukukunun açık hükmü sebebiyle, Rusya Federasyonun aldığı önlemleri
korumacılık olarak tespit edebilmek mümkün görünmemektedir.
Sonuç olarak bütün tek taraflı yaptırımlara baktığımızda, devletlerin yaptırım
uygulamasının hukuki meşruiyeti, korumacı bir amaca hizmet etsin ya da etmesin,
DTÖ kapsamında test edilememiştir (Gifford&Kurdle, 2002:225).
2.4. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ve Tavizlerin Askıya Alınması
Şeklinde Uygulanan Yaptırımlar
Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) kurulması ile başlayan dönemi, GATT
uygulaması olarak adlandırabileceğimiz bir önceki dönemden ayıran en temel
özellik, Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ile gelen, kurallara uyulması
hususundaki zorlayıcı güçtür. DTÖ’den farklı olarak GATT mekanizması, geçici bir
Anlaşma olma özelliği ile ağırlıklı olarak diplomatik süreçler ile ilerlemiştir.
Bir üye ülkenin DTÖ Anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine
getirmediğini ya da bir üye tarafından başka bir üyenin aldığı önlemin Anlaşma
hükümleri ile çeliştiği iddiasını tespit etmek için DTÖ’nün yargısal sistemi olarak
ifade edilebilecek “Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması” kullanılmaktadır.
38
Anlaşmazlıkların
Halli
Mekanizmasının
re’sen
inceleme
yapma
yetkisi
bulunmamaktadır. DTÖ’nün yargısal süreci ancak bir üyenin tespitte bulunulması ya
da DTÖ çerçevesinde yapılan anlaşmaların yorumlanmasını talep ettiği zaman
çalışmaya
başlamaktadır. Karara
bağlanmadıktan sonra ihlalin
gerçekleşip
gerçekleşmediği de belirsiz olup iddia düzeyinde kalmaktadır (Armstrong&Farrell ve
başk, 2007:244).
DTÖ’nün anlaşmazlıkların halli süreci dört ayaklıdır. İlk aşama olarak tarafların
anlaşmazlığa ilişkin olarak danışmalar neticesinde kendi aralarında mutabakata
varması tercih edilmektedir (Van Den Bossche, 2005:204). Bu durumun öncelikli
olarak tercih edilmesinin iki nedeni vardır. İlki GATT’tan bu yana üye ülkelerin
diplomatik müzakereler ile uyuşmazlıkları kendi aralarında çözmek konusunda
edindiği tecrübedir (Palmater&Mavroidis, 2004:85). İkincisi ise DTÖ’nün daha önce
de ifade edildiği üzere üyelerinin iradeleri ile hareket eden bir yapısının olmasıdır.
Bu sürecin aşamalarına bakıldığında öncelikle şikâyetçi ülkenin danışmada
bulunmak üzere resmen başvuruda bulunması gerekmektedir. Bu talebe 10 gün
içerisinde olumlu yanıt gelirse, uyuşmazlık taraflarının 30 gün süre ile danışma
yoluyla sorunu çözmeleri beklenmektedir. Eğer bu süreç içerisinde çözüm elde
edilmez ise ya da 10 günlük süre zarfında olumlu yanıt gelmezse, resmi başvurunun
yapıldığı tarihten 60 gün sonra konu panele taşınabilir (Palmater&Mavroidis,
2004:94)
Eğer danışmalar yoluyla bu aşamada sorun çözülemiyor ise, ikinci aşama olan
panel süreci başlamaktadır. Panel üç kişiden müteşekkil olup, üyeleri uyuşmazlığa
taraf olmayan üçüncü ülke temsilcilerinden ya da akademisyenler meydana
gelmektedir. Şikâyetçi taraf yazılı başvurusu ile danışma süreci yapıldıysa danışma
sürecinden bahsederek, uyuşmazlığa konu olan önlemi tanımlamalıdır. Ayrıca,
şikâyetçi ülke uyuşmazlığa konu olan önlemin hangi hükümler ile çeliştiğine dair
kısa bir bilgilendirme yapmalıdır. Bu sayede panel hem tarafların iddialarını
değerlendirir
hem
de
yargısal
sürece
ilişkin
saptamalarda
bulunur
(Palmater&Mavroidis, 2004:94-108) Panel, tarafların iddialarını değerlendirerek bir
39
rapor yazar ve rapor anlaşmazlık taraflarının birisi veya her ikisince temyiz edilmez
ise onaylanmak üzere Anlaşmazlıkların Halli Organı’na sunulur. Bu süreç otomatik
olarak işlemektedir (Merrils, 2005:223)
Raporun temyizi üçüncü aşamadır. Temyiz Organı yedi kişiden müteşekkil olup,
dört yıl süreyle seçilmektedir. Bu kişiler ancak bir kez daha seçilme hakkına sahiptir
(Merrils, 2005:224). Temyiz için yalnızca uyuşmazlığın tarafları başvuruda
bulunabilirken, Temyiz Organı görevi yalnızca panel tarafından yapılan hukuksal
yorum ile sınırlıdır (Merrils, 2005:223). Bu sınırlamanın sebebi, üye ülkelere
anlaşmalarda tanınandan fazla hak tanımamak ya da mevcut haklarına halel getirecek
bir yorumda bulunmamaktır. Bu aşamada Temyiz Organı, Panel’in hazırladığı raporu
ya onaylar ya reddeder ya da elinde yeterli veri var ise değiştirerek onaylar (Van Den
Bossche, 2005:204). Bu aşamadan sonra Panel raporu Temyiz Organı raporu ile
birlikte onaylanmak üzere, taraflarca Anlaşmazlıkların Halli Organına sunulur. Panel
ve Temyiz Organı raporlarının kabul edilmesi ile dördüncü aşamaya geçilmektedir.
Bu aşama, hükmün uygulanması ve yerine getirilmesine ilişkindir
Öte yandan yukarıda yer verilen tüm aşamaların tamamlanması belirli bir süreye
tabidir. Panel, dokuz ila on iki ay içerisinde raporunu hazırlamak zorundadır. Diğer
taraftan, Temyiz Organı ise doksan günlük yasal süreyi aşmadan karar vermek
durumundadır.
Anlaşmazlıkların Halli Mutabakat Metninde, AHO tarafından onaylanmış Panel
veya Temyiz Organı raporlarına uyum olmaması halinde şikâyet edilen ülkenin ne
tür yaptırımlar ile karşılaşacağı da düzenlenmiştir.
İlk olarak kuralları ihlal eden üyeden, haksız bulunan eylem ya da düzenlemeden
vazgeçmesi beklenmektedir (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.19.1). Bu
çerçevede, makul bir süre içerisinde uyumlaştırmaya gidilmesi talep edilmektedir
(Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md.21.3).
40
Bu aşama başarısız olduğunda, zarar gören üyenin tazminat talep etme hakkı
doğmaktadır (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni: md. 22.2). Tazminat kavramı,
nakdi bir nitelik taşımamakta olup zarar gören ülkenin tazminat olarak tarife
indirimine gitmesi veya şikâyetçi ülkeye ithalat kotalarını artırması anlamına
gelmektedir. Ayrıca tazminat, gönüllülük esasına dayalıdır (Anlaşmazlıkları Halli
Mutabakat Metni: md.22.1).
Tazminat konusunda da taraflar arasında bir uyuşma gerçekleşmez ise, şikâyetçi
üye Anlaşmazlıkların Halli Organından, şikâyet edilen ülkeye uyguladığı ticari
tavizleri askıya alma talebinde bulunur (Anlaşmazlıkları Halli Mutabakat Metni:
md.22.2). Bu durumda Anlaşmazlıkların Halli Organı, şikâyetçi üyenin ihlalde ısrar
eden üyeye uyguladığı tavizleri askıya almasına ilişkin yetki vererek yaptırım
uygulamasına izin vermektedir.
Bu durumda şikâyetçi ülke, zararına eşit ölçüde tavizleri askıya alarak şikâyet
edilen devleti kurallara uygun hareket etmeye zorlar. Aşağıda DTÖ Anlaşmazlıkların
Halli kapsamında tavizlerin askıya alınması şeklinde uygulanan yaptırım örnekleri
ele alınacaktır.
2.4.1. EC Measures Concerning Meat and Meat Products (EC - Hormones)
Anlaşmazlığı
Bu uyuşmazlık ABD ve Kanada’nın Avrupa Topluluklarının büyüme hormonu ile
yetiştirilmiş olan etin ithalatına getirdiği kısıtlamaya ilişkin olarak DTÖ’ye
başvurması sonucunda ortaya çıkmıştır.
Hem Panel hem de Temyiz Organı Avrupa Topluluklarının verdiği ithalatı
kısıtlama kararının DTÖ hükümleri ile uyuşmadığı kararına varmıştır (Appellate
Body
Report,
WT/DS26/AB/R,
WT/DS48/AB/R,1998).
AHO
Avrupa
Topluluklarına 15 aylık makul bir süre tanıyarak söz konusu aykırılığın gidermesini
41
istemiştir. Bu süre içerisinde Avrupa Topluluklarının uyum için gerekli adımları
atmaması nedeniyle ABD’ye 116 milyon ABD Doları, (Decision by the Arbitrators
WT/DS26/ARB, 1999) ve Kanada’ya 11 milyon Kanada Doları tutarında tavizleri
askıya alma yetkisi vermiştir.
2.4.2. European Communities - Regime for the Importation, Sale and
Distribution of Bananas (EC - Bananas III ) Anlaşmazlığı
Bu uyuşmazlığın ortaya çıkışında Avrupa Topluluklarının muz ithalatına ilişkin
getirdiği kısıtlamalar sebep olmuştur. Hem Panel hem de Temyiz Organının kararına
bakıldığında Avrupa Topluluklarının getirdiği kısıtlamaların DTÖ kurallarına
uymadığının
tespit
edildiği
görülmektedir.
(Appellate
Body
Report,
WT/DS27/AB/R, 1997). AHO’nın 15 aylık makul süre içersinde kısıtlayıcı
uygulamaların giderilmesi için tanıdığı sürenin dolması sonrasında ABD’ye 191
milyon ABD Doları tutarında tavizleri askıya alması konusunda yetki verilmiştir
(Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB,1999). ABD’nin yanı sıra Ekvador’a
da 202 milyon ABD Doları tutarında tavizlerin askıya alınması konusunda yetki
verilmesine karar verilmiştir (Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB/ECU,
2000). Bu uyuşmazlığın diğerlerinden farkı belirli bir süre sonra Avrupa
Topluluklarının ABD ve Ekvador ile karşılıklı tatmin edici bir mutabakata
vardıklarını AHO’ya bildirmelerinden sonra tavizleri askıya alma kararının ortadan
kalkmasıdır (Notification of Mutually Agreed Solution, WT/DS27/58, 2001).
2.4.3. Brazil - Export Financing Programme for Aircraft (Brazil - Aircraft)
Anlaşmazlığı
Bu uyuşmazlığın temelinde Kanada’nın Brezilya’nın havayolu şirketlerine
tanıdığı sübvansiyonların bir anlaşmazlık olarak DTÖ’ye taşınması yer almaktadır.
Temyiz Organı kararında Brezilya’nın verdiği sübvansiyonların DTÖ kuralları ile
42
çeliştiği tespit edilmiştir (Appellate Body Report, WT/DS46/AB/RW, 2000). Doksan
günlük makul sürenin sonucunda uyumlaştırma ortaya çıkmayınca Kanada’ya 344
milyon Kanada Doları tutarında tavizleri askıya alabilmesine karar verilmiştir
(Decision by the Arbitrators, WT/DS46/ARB, 2000).
2.4.4. United States - Tax Treatment for “Foreign Sales Corporations” (US Foreign Sales Corporations) Anlaşmazlığı
Bahse konu uyuşmazlık ABD’nin American Job Creation Yasasında yaptığı
değişikliğe binaen DTÖ’ye yapılan şikâyet çerçevesinde vuku bulmuştur. Temyiz
Organının verdiği karar ile ABD’nin yaptığı düzenlemenin DTÖ kuralları ile
uyuşmadığı tespit edilmiştir (Appelate Body Report, WT/DS108/AB/R, 2000). Yine
bu kapsamda ABD’nin uyumlaştırma konusunda başarısız olması hasebiyle Avrupa
Topluluklarına 4 milyar ABD Doları tutarında tarifelerin askıya alınması konusunda
karar alınmıştır (Decision by the Arbitrators, WT/DS108/ARB, 2002).
2.4.5. United States - Continued Dumping and Subsidy Offset Act of 2000
(US - Offset Act) Anlaşmazlığı
Byrd Düzenlemesi olarak da ifade edilen düzenleme, 1930 tarihli Tarife Yasasında
ABD’nin yaptığı bir düzenleme olup; bir dizi ülkenin başvurusu ile DTÖ gündemine
taşınmıştır. Hem Panel hem de Temyiz Organı ABD’nin yaptığı düzenlemenin DTÖ
kuralları ile uyuşmadığını ifade etmiştir (Appellate Body Report, WT/DS217/AB/R,
WT/DS234/AB/R, 2003). Bu çerçevede şikâyetçi ülkelerin ABD’ye karşı
uyguladıkları tavizleri askıya alma hakkı tanınmıştır. Süreç içerisinde Avustralya,
Tayland ve Endonezya ile ABD arasında bir uzlaşı sağlanmıştır (Understanding
Between Thailand et.al. WT/DS217/44;WT/DS217/45;WT/DS217/46, 2005).
43
2.4.6. Canada - Export Credits and Loan Guarantees for Regional Aircraft
(Canada - Aircraft Credits and Guarantees) Anlaşmazlığı
Brezilya’nın başvurusu ile Kanada’nın yerel havayolu şirketlerine sağladığı
sübvansiyonların DTÖ kuralları ile bağdaşmadığını ifade etmesi ile ortaya çıkan
uyuşmazlıktır. Panelde DTÖ kurallarına aykırı şekilde Kanada’nın yerel şirketlerine
sübvansiyon verdiği ortaya çıkmıştır (Panel Report, WT/DS222/R, 2002). Kanada’ya
tanınan makul süre içinde Kanada’nın gerekli adımları atmaması üzerine AHO
yaklaşık 248 milyon ABD Doları tutarında tavizlerin askıya alınması konusunda
Brezilya’ya yetki verilmiştir (Decision by the Arbitrator WT/DS222/ARB, 2003).
Bu örnekler üzerinden hareket edildiğinde DTÖ’de tavizlerin askıya alınması
olarak adlandırılan uygulama, üyelerin kurallara uyum sağlaması için tasarlanmıştır.
Karşı önlem olarak da ifade edilen bu politika aracı, özünde bir ülkenin uluslararası
yükümlülüklerine uyması için uygulanan bir ticaret önlemi olduğu için de yaptırım
kavramı ile uyum göstermektedir (Charnovitz, 2001:800). DTÖ’nün verdiği yetki
kapsamında uygulanan yaptırımların korumacılıktan ziyade, korumacı politikalar
izleyen devletlerin bu tutumlarından vazgeçmek üzere tasarlandığı görülmektedir.
Bütün bunlar düşünüldüğünde bu tezin temel argümanı olan yaptırımların
korumacılık amaçlı olduğu hipotezinin, DTÖ’nün yaptırım uygulama yetkisi verdiği
anlaşmazlıklar açısından doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır.
44
METODOLOJİ
Bu tezin yazımı esnasında, çeşitli akademik kaynaklardan faydalanılmıştır. Bu
eserlere çeşitli akademik veri tabanları üzerinden erişilmiştir. Konuya ilişkin makale
ve kitapların taraması yapıldıktan sonra bu eserlerde dile getirilen görüşler belirli bir
sistematik içerisinde incelenmiştir. Ayrıca konunun önemine binaen Birleşmiş
Milletler ve Dünya Ticaret Örgütünün birincil kaynaklarından faydalanılmıştır.
Bunun yanı sıra, gazeteler taranmıştır.
Literatürde, yaptırım kavramı, insan hakları, çevre hukuku, Birleşmiş Milletlerin
barış ve güvenliğin tesis edilmesine ilişkin aldığı önlemler ve devletlerin tek taraflı
eylemleri
kapsamında
incelenmiş
olup
DTÖ
kuralları
açısından
nasıl
yorumlanacağına ilişkin yeterli çalışma yapılmamıştır. Genel itibariyle, literatürde
yaptırımların başarılı olup olmadıkları tartışılmakta fakat korumacı olup olmadıkları
değerlendirilmemektedir.
Konunun incelenmesinde nitel yöntemler benimsenmiş olup örnek olayların
mevcut kurallar açısından değerlendirilmesi yapılacaktır. Bu tartışmalar kapsamında
yaptırımların devletlerin kendilerini korumak amacıyla uyguladığı politika biçimleri
olduğu varsayımı test edilerek DTÖ’nün yaptırımlara yaklaşımı ortaya konulmuştur.
45
BULGULAR
Yapılan literatür taraması sonrasında aşağıda ilk olarak yaptırımların kavramsal
çerçevesinin net olarak belirlenmediği, üzerinde uzlaşılan bir tanımı mevcut olmadığı
tespit edilmiştir.
İç hukukta yaptırım kavramı, bir üst otoritenin kurallara aykırı hareket eden
şahsın,
bir
yargılama
sürecinden
sonra
cezalandırması
işlemi
olarak
tanımlanmaktadır.
Uluslararası hukukta yerleşik bir yaptırım kavramı olmadığı gibi, bir üst otorite de
bulunmamaktadır. Bu nedenle yaptırım kavramının iç hukuktaki tanımı ile kavramın
uluslararası hukukta tanımlanış şekli birebir örtüşmemektedir.
Ekonomik yaptırımlar denildiğinde, hedef ülkenin ekonomik çıkarlarını zedeleyen
ya da ekonomik olarak baskı altına alınan her tür faaliyet akla gelmektedir.
Tek taraflı yaptırımların siyasi ya da ekonomik sebepleri olabilir. Çok taraflı
yaptırımlar ise bir kural ihlali sonucunda ortaya çıkan durumu eski haline döndürmek
için uygulanmaktadır. Ayrıca çok taraflı yaptırımların, ülkelerin bağıt altında
oldukları
yükümlülükleri
yerine
getirmediği
durumların
tespitinden
sonra
uygulanabileceği tespit edilmiştir.
Çok taraflı yaptırımlar denilince ilk olarak akla BM’nin aldığı yaptırım kararları
gelmektedir. Güvenlik Konseyinin, BM Şartında 39. Maddede yer alan durumlardan
birini tespit ettikten sonra 41. Maddede yer alan kuvvet kullanma dışındaki zorlayıcı
önlemleri aldığı görülmektedir. BM Şartında yaptırım kelimesi geçmese de,
Güvenlik Konseyi 41. Madde kapsamında aldığı önlemleri yaptırım olarak
46
tanımlamaktadır. Üye ülkelerin, BM Şartında yer alan 25. ve 2/5. Maddeleri
kapsamında alınan karara uymaları gerekmektedir. Ayrıca BM Şartının 103.
Maddesinden yer alan hüküm gereğince, BM kararlarının diğer yükümlülükleri ile
çatışması halinde üye ülkeler, BM kararlarına uymak zorundadır. Bu durum, BM
ticareti kısıtlayıcı önlemler alsa bile, DTÖ üyelerinin bu kararlara uyması gerektiğini
göstermektedir. Ayrıca GATT XXI(c). Maddede yer alan hükümler çerçevesinde de,
GATT kurallarının, uluslararası barış ve güvenliğe ilişkin olarak BM’nin alacağı
kararlar ile çatışmadığı ifade edilmiştir. Bu açıdan, BM’nin farklı alanlarda ticareti
kısıtlayan önlemlerine rağmen korumacılığa ilişkin bir iddiada bulunmak mümkün
görünmemektedir.
Tek taraflı yaptırımlara bakıldığında, söz konusu yaptırımların iki temel DTÖ
ilkesi ile çatıştığı görülmektedir. Bunlar, MFN ve ulusal muamele kurallarından
müteşekkil Ayrımcılık Yapmama İlkesi ile Pazara Giriş İlkesidir.
Tek taraflı yaptırımların savunulması için güvenlik istisnalarının kullanıldığı
tespit edilmiştir. Tek taraflı yaptırımların gündeme geldiği konularda ağırlıklı olarak
savaş halinin bulunduğu görülmüştür. Bu durumun dışında, ülkelerin ulusal güvenlik
çıkarlarını göstererek kısıtlamalara gittiği tespit edilmiştir. Ulusal güvenlik
çerçevesine yalnız siyasi ve askeri konuların girmediği, bunun yanı sıra İsveç
örneğinde olduğu gibi ekonomiye ilişkin hususlarında, güvenlik istisnaları
çerçevesinde değerlendirilmesine imkan olduğu görülmüştür. Tek taraflı yatırımların
bir kaç olayda GATT gündemine geldiği fakat hukuki bir tespitin yapılamadığı
görülmektedir.
Tek taraflı yatırımların siyasi boyutunun baskın olması sebebiyle tartışmaların
Falkland ve Nikaragua örneklerinde olduğu gibi Kuzey-Güney, gelişmişlikazgelişmişlik gibi dönemin siyasi tartışmalarına konu olduğu görülmüştür.
Gelişmekte olan ülkeler yaptırımların kalkınmalarına engel olduğunu, büyük
devletlerin keyfi olarak güvenlik istisnalarından yararlandığını ifade edilmiştir.
Yaptırım uygulayan ülkeler, yaptırımın sebebinin siyasi olduğunu önlem ya da
47
önlemin alınmasına sebep olan durumun tartışılamayacağını ve ilgili maddenin
üyeleri münhasıran yetkilendirdiği şeklinde savunma geliştirildiği görülmüştür.
Nitekim yaptırım uygulayan ülkelerin savunmasına para.lel şekilde, yaptırımların
korumacılık açısından yapılıp yapılmadığına ilişkin GATT/DTÖ sisteminde alınmış
bir karar bulunmamaktadır. Bu açıdan korumacılığa ilişkin saptama da mevcut ilkeler
bağlamında yapılamamaktadır.
Fakat Nikaragua ile ABD arasında gerçekleşen uyuşmazlığa ilişkin hazırlanan ve
kabul edilmeyen panel raporunda da ifade edildiği üzere, örgüt yaptırımların
GATT’ın temel ilkeleri ile çatıştığını, güvenlik istisnalarının meşru müdafaa ilkesi
olarak yorumlanması gerekirken keyfi olarak kullanıldığına dair şüphelerin
giderilemediğini, bununla birlikte yeterli araçlar olmadığı için önlemin anlaşmaya
uygun olmadığının tespit edilemediğini belirtmektedir.
Öte yandan, DTÖ ile uyuşmazlıkların, yargısal bir süreç ile ele alındığı ve çözüme
kavuşturulduğu tespit edilmiştir. Yine DTÖ kapsamında yaptırım kelimesi geçmese
de, üye ülkelerin karşı önlem alma konusunda yetkilendirildiği durumlarda yaptırım
kelimesinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
DTÖ’nün verdiği yetki ile hayata geçirilen yaptırımların, kurallara uymadığı yargı
sürecinden sonra tespit edilmiş olan ülkelere uygulandığı görülmüştür. Bu itibarla
bakıldığında, bu önlemlerin korumacılığa ilişkin olmadığı, tam tersine korumacı
politikalar izleyen devletlere dönük cezalandırıcı işlemler olduğu tespit edilmiştir.
48
KISITLAR
Yapılan literatür taraması ve yürütülen tartışmalara bakıldığında bu tezin bazı
kısıtlar ile karşılaştığı görülmektedir.
İlk başta yaptırım kavramının ne olduğuna ilişkin tanımın belirsiz oluşu, bir
eylemin yaptırım olup olmadığına karar vermeyi güçleştirmektedir. Ayrıca yaptırım
kavramının, örneklerden de anlaşıldığı üzere, bir devlet ya da örgütün yaptırım
olarak adlandırdığı eylemlerin hepsini kapsadığı görülmektedir. Bu itibarla, konuya
ilişkin çalışmalarda, yaptırım kavramından ne anlaşıldığına ilişkin bir tanım
yapılması zorunlu olmuştur.
Değinilmesi gereken ikinci husus, literatürde yaptırımların ağırlıklı olarak
Birleşmiş Milletler kararları, çevre konuları ve insan haklarına ilişkin alınan zorlayıcı
önlemlere odaklandığıdır. Bu konu başlıklarının hiç biri, yaptırımların hangi
ekonomik gerekçeler ile alındığını açıklamamaktadır.
Üçüncü husus, yaptırımlara ilişkin yapılan ekonomik analizlerin neredeyse
tamamının, yaptırımların başarılı olup olmadığına odaklanmasıdır. En çok
başvurulan çalışmalar incelendiğinde, yaptırımların siyasi alana içkin olduğuna dair
bir ön kabul ile karşılaşılmıştır (Early, 2009; Lektzian&Dennis, 2015; Hakimdavaar,
2014; Farrall, 2009; Hufbauer&Shott ve başk, 2007). Bu itibarla, yaptırım kararı
alınmasında ekonomik faktörlerin ne derece belirgin olduğu hususuna yalnızca bir
örnekte değinildiği görülmüştür (Kaempfer&Lowenberg, 1988).
Son olarak, yaptırımların DTÖ hukuku açısından da incelenmediği görülmektedir.
Bu durumun altında yatan temel sebep, GATT XXI. Maddede yer alan hükmün,
yaptırımların DTÖ/GATT platformlarında tartışılmasına müsaade etmemesidir.
Maddenin, ucu açık şekilde alınacak tüm önlemlerde üye ülkeleri münhasıran
49
yetkilendirmesi, DTÖ/GATT kapsamında da yeterli içtihadın oluşmasının önüne
geçmektedir. DTÖ sisteminin yaptırımlar konusunda sessiz kalışı, mevcut kurallar
itibariyle yaptırımların hukuken incelenmesinin önüne geçmekte olup yapılacak her
türlü çıkarsama, yalnızca konunun siyasi boyutuna dönük tartışmalar olarak
kalmaktadır.
50
SONUÇ
Tez kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda tespit edilen ilk husus, yaptırım
kavramının içeriğinin net olarak tanımlanmadığıdır. Genel itibari ile tek taraflı ve
çok taraflı olarak tasnif edilen uygulamalarda, kararın sebeplerinden sürecine,
uygulamada
bağlayıcılığından
uluslararası
hukuk
açısından
nasıl
değerlendirileceğine kadar farklılıklar olduğu görülmüştür.
Bu durumun en temel sebebi, uluslararası kamu hukukunun iç hukukta olduğu
gibi bir üst otorite tarafından, aşamaları net şekilde belirlenmiş bir süreçten
geçmemesi; ayrıca uluslararası alanda kuralı koyan, kurala ilişkin ihlali saptayan,
kurala uyulması için karar alan ve bunu uygulayan tek aktörün devletler olmasıdır.
Sebep ve sürece ilişkin belirsizlik, uluslararası alanda yaptırım kavramının
sınırlarının net şekilde tanımlanmasının önüne geçmektedir.
Literatürde yaptırımlara ilişkin çalışmaların 90lı yıllardan itibaren artış gösterdiği
gözlemlenmektedir. Buradaki en temel sebep, Birleşmiş Milletlerin Soğuk Savaş
öncesinde yalnızca iki adet yaptırım kararı bulunmasına rağmen, 90lı yıllardan
itibaren yirmi dört adet yaptırım kararı almasıdır. Ayrıca Birleşmiş Milletler hukuku
üye ülkelerin Güvenlik Konseyince alınan yaptırım kararlarına başka kuralları örnek
göstererek uymaktan kaçınmamasını da içermektedir. Bu itibarla, üye ülkeler için,
Birleşmiş Milletlerin yaptırım kararları hem 25. ve 2/5. maddeler açısından
bağlayıcılık gösterirken, diğer yandan 103. madde ile diğer uluslararası
anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin bahane edilerek, Örgüt kararlarına
uyulmamasının önüne geçilmiştir. Bu durum ticareti kısıtlayıcı önlemler alındığında
dahi
Dünya
Ticaret
Örgütünün
mevzuatının
konuyu
tartışmasının
önüne
geçmektedir.
51
Tek taraflı yaptırımlara bakıldığında, yaptırımların GATT I., III., XI. Maddeler
açısından aykırılık doğuracağı tespit edilmiştir. Her bir üye, diğer üyelere ayrımcılık
yapmama ilkesi çerçevesinde eşit ticaret hakkı tanımak ile yükümlü iken, yaptırımlar
ile bir devletin ihracat ve/veya ithalat kısıtlamaları ile bu hakkı askıya aldığı
görülmektedir.
Ayrıca,
devletlerin
uluslararası
ticaretin
öngörülebilirliğini
zedelememek için, kota veyahut yasaklama gibi keyfi tedbirler almalarının önüne
geçilmek istenmiştir. Oysa yaptırımların bir üyenin bir başka üye ile ticari
ilişkilerinde, öngörülemez şekilde kısıtlayıcı tedbirler alınması ile gerçekleştiği
gözlemlenmiştir.
Yaptırımların DTÖ mevzuatı açısından aykırı olduğu iddiası GATT XXI.
Maddede yer alan Güvenlik İstisnaları ile savunulmaktadır. Bu madde ile üye
ülkelere, ulusal güvenlik çıkarları söz konusu olduğunda, uluslararası alanda ortaya
çıkacak olağan üstü durumlarda, uluslararası barış ve güvenliğe aykırı bir durum
ortaya çıktığın ve Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve güvenliğin tesisine
ilişkin alacağı kararlara binaen üye ülkelerin ticareti kısıtlayıcı önlemler alabileceği
ifade edilmektedir.
GATT bünyesinde yaptırımlara ilişkin örnek olaylara bakıldığında, genellikle
uluslararası barışın bozulduğu ya da savaş halinin sürdüğü durumlarda yaptırımların
uygulandığı tespit edilmiştir. Birleşik Arap Cumhuriyetinin aldığı ticareti kısıtlayıcı
önlemlerin sebebinin siyasi olduğuna ve GATT düzleminde tartışılamayacağına
ilişkin görüşler genel kabul görmüştür. Fakat benzer bir durum olan Falkland
Krizi’nde Arjantin ve diğer Latin Amerika ülkelerinin konunun siyasi boyutu
sebebiyle uluslararası ticarete ilişkin önlemler alınamayacağını, bu tür uygulamaların
Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve güvenliğin bozulduğuna ilişkin herhangi
bir saptama yapmadan uygulanmasının keyfi ve menfi olduğuna ilişkin iddiaların;
XXI. Maddede yer alan hükmün, üye devletleri, ulusal güvenliğe ilişkin saptamaları
yapmak ve alınacak önlemlere ilişkin karar vermek konusunda yetkilendirdiği ifade
edilerek savunulduğu görülmektedir.
52
Yine İsveç’in yaşadığı ekonomik kriz ortamında ayakkabı sanayisini güvenlik
istisnaları kapsamında koruma altına almasını, ekonomik güvenliğin siyasi
güvenliğin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin savunma ile
açıkladığı görülmektedir. Bu durum, Genel Konsey’de kabul görmüştür. Ekonomik
güvenlik kapsamında bir sektörün, güvenlik istisnaları dayanak gösterilerek
korunabileceği sonucu bu örnekle çıkarılabilmektedir.
Tek taraflı yaptırımlara ilişkin en önemli örnek inceleme ABD ile Nikaragua
arasında vuku bulan uyuşmalıktan. Konunun Genel Konsey’de yürütülen
tartışmalarda XXI. Madde ile savunulmasının üye ülkelerin şüphelerini gidermediği
görülmektedir.
Uyuşmazlığa ilişkin toplanan panelin kabul edilmeyen raporu, XXI. Maddenin
nasıl yorumlanmasına ilişkin açıklamalar barındırırken, ABD’nin eyleminin hukuka
aykırı olup olmadığı saptanamadığı için tespit yapamadığı da görülmektedir.
Benzer şekilde, henüz yargısal sürece taşınmasa da XXI. Madde hükümlerinin
açık şekilde üye ülkelere durum tespiti ve sonrasında alınacak önlemlere ilişkin yetki
vermesinden dolayı Rusya Federasyonu’nun Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların
korumacı olup olmadığına ilişkin tespit yapılması mümkün görülmemektedir.
Tezin temel hipotezi olan yaptırımların korumacılıkla ilişkisi, Dünya Ticaret
Örgütü’nde yeterli içtihadın gelişmemiş olması sebebiyle tespit edilememiştir. Fakat
gerek Genel Konsey’deki tartışmalar gerekse de ABD- Nikaragua uyuşmazlığında
kabul edilmeyen panel raporu, tek taraflı yaptırımların hukuka aykırılığını saptamasa
da uluslararası ticaretin temel ilkeleri ile bağdaşmayan bir uygulama olduğunu ilişkin
eğilimleri göstermiştir.
Tek taraflı yaptırımların ekonomik mi yoksa siyasi sebeplerden mi hayat
bulduğuna ilişkin tespitin mevcut hukuk kuralları ile tespit edilmesi mümkün
görünmemektedir. Güvenlik istisnalarının üye ülkelere ucu açık geniş yetkiler
53
vermesi, bu haktan keyfi yararlanmanın önünü açmıştır. Ayrıca, güvenlik
istisnalarının mümkün olduğu kadar siyasi alandan uzak durmak için iyi niyetle
konulduğu, fakat menfi kullanımına ilişkin herhangi bir denetleme imkanı
olmadığından uluslararası ticaret sisteminin işleyişinde öngörülebilirlik sorununu
ortaya çıkardığı tespit edilmiştir.
Dünya Ticaret Örgütü tarafından üye ülkelere yetki verilerek uygulanan
yaptırımların ise, bir üyenin şikâyetinin karara bağlanmasından sonra, şikâyet edilen
üyenin kararı uygulamamasına binaen hayat bulduğu görülmüştür. Burada sistemin
iç hukukta olduğu gibi belirli aşamalar kat edildikten sonra bir karara bağlandığı
tespit edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında tezin hipotezinin bu örnek açısından
doğrulanamadığı gözlemlenmiştir.
Sonuçta tek taraflı yaptırımlar kavramının tanımının ve karar alma sürecinin
belirsiz olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü’ne taşınan tek taraflı
yaptırımlara da sessiz kaldığı tespit edilmiştir. Çok taraflı yaptırımlar açısından
bakıldığında ise, sebep ve süreçlerin net şekilde belirlenmesinden dolayı Dünya
Ticaret Örgütü nezdinde korumacılığa ilişkin olmadığı ve hipotezi doğrulamadığı
tespit edilmiştir.
54
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
ALEXANDER, K., (2009), “Economic Sanctions: Law and Public Policy”, Palgrave
MacMillian.
ARMSTRONG, D., FARRELL T. ve LAMBERT, H., (2007), “The Law and
International Relations”, Cambridge University Press.
FARRALL, J. M., (2009),” United Nations Sancitons anf the Rule of Law”,
Cambridge University Press.
HAKIMDAVAAR, G., (2014), “A Strategic Understanding of UN Economic
Sanctions”, Routledge.
HUFBAUER, G. C., SHOTT J. J., ELLIOTT K. A., Oegg B., (2007), “Economic
Sanctions Reconsidered”, Peterson Institute for International Economics.
VAN DEN BOSSCHE, P., (2005), “The Law and Policy of the World Trade
Organization”, Cambridge University Press.
TELLİ,S., (1991), “Devletler Hukuku Açısından Uluslararası
Kurumsallaşması”, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü.
Ticaret
ve
PALMATER, D., MAVROIDIS, C.P., (2004), “Dispute Settlement in the World
Trade Organization”, Cambridge University Press.
MERRILLS, J.G. (2005), “International Dispute Settlement”, Cambridge University
Press.
MAKALELER
BOSSUYT, M., “The Adverse Consequences of Economic Sanctions”, The Bossuyt
Report, UN Economic and Social Council, 2000, 4-41.
55
EARLY, B. R., “Sleeping with your Friends’ Enemies: An Explanation of Sanction
Busting Trade”, International Studies Quarterly,2009, 53, s. 49-71.
GILFORD, J.D., KUDRLE, R.T. (),”Anletnative National Merger Standards and the
Prospects for International Cooperation”, The Political Economy of International
Trade Law (Kennedy ed.), 2002, s.208-248.
KAEMPFER, W. H., LOWENBERG A. D., “The Theory of International Economic
Sanctions: A Public Choise Approach”, The American Economic Review, 78/4, 1988,
ss. 786-793.
LEKTZIAN, D. ve DENNIS P., “Political Cleavages and Economic Sanctions: The
Economic and Political Winners and Losers of Sanctions”, 2015, International
Studies Quarterly, V.59, s. 46-58.
İNTERNET KAYNAKLARI
1. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KARALARI
UNSC
Sanction
Resolution
232,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/232(1966)
UNSC
Sanction
Resolution
253,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/253(1968)
UNSC
Sanction
Resolution
661,
URL:
http://daccess-ddsny.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/575/11/IMG/NR057511.pdf?OpenElemen
t
UNSC
Sanction
Resolution
748,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/748(1992)
UNSC
Sanction
Resolution
841,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/841(1993)
UNSC
Sanctions
Resolution
864,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/863(1993)
UNSC
Santion
Resolution
883,
URL:
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/883(1993)
UNSC
Sanction
Resolution
942,
URL:
56
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/942(1994)
UNSC
Sanction
Resolution
1127,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1127(1997)
UNSC
Sancition
Resolution
1132,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1132(1997)
UNSC
Sanction
Resolution
1173,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1173(1998)
UNSC
Sanction
Resolution
1306,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1306(2000)
UNSC
Sanction
Resolution
1333,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1333(2000)
UNSC
Sanction
Resolution
1373,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1373(2001)
UNSC
Sanction
Resolution
1643,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1643(2005)
UNSC
Sanction
Resolution
1718,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1718(2006)
UNSC
Sanction
Resolution
1737,
http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1737(2006)
URL:
URL:
URL:
URL:
URL:
URL:
URL:
URL:
URL:
2. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ DOKÜMANLARI
Analytical
Index
of
the
GATT,
https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/gatt_ai_e/gatt_ai_e.htm
URL:
“Brazil - Aircraft”, Appellate Body Report, WT/DS46/AB/RW (21/07/2000), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=46345,13259,34825&CurrentCatalogueIdIn
dex=1&FullTextHash=
“Brazil - Aircraft”, Decision by the Arbitrators, WT/DS46/ARB, (28/08/2000), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=34702&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullT
extHash=
“Canada - Aircraft Credits and Guarantees”, Panel Report, WT/DS222/R
(28/01/2002),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S00957
DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=86966,32828&CurrentCatalogueIdIndex=0
&FullTextHash=
“Canada - Aircraft Credits and Guarantees”, Decision by the Arbitrator
WT/DS222/ARB
(17/02/2003),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=6650&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTe
xtHash=
“Dispute
Settlement
Understanding”,
(13.09.2015)
URL:
https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dsu_e.htm
“EC- Bananas”, Appellate Body Report, WT/DS27/AB/R, (09/09/1997), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=84710,66735,24066&CurrentCatalogueIdIn
dex=2&FullTextHash=
“EC - Bananas”, Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB (09/04/1999), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=29944&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullT
extHash=
“EC - Bananas”, Decision by the Arbitrators, WT/DS27/ARB/ECU (24/03/2000),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=67983,15172&CurrentCatalogueIdIndex=1
&FullTextHash=
“EC- Bananas”, Notification of Mutually Agreed Solution, WT/DS27/58
(02/07/2001),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=22630,85002,89436,71140,76853,66301,45
732,88946,58196,46062&CurrentCatalogueIdIndex=4&FullTextHash=
“EC - Hormones”, Appellate Body Report, WT/DS26/AB/R, WT/DS48/AB/R,
(16/01/1998), URL: https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/hormab.pdf
“EC - Hormones”, Decision by the Arbitrators, WT/DS26/ARB (12/07/1999), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=124114,78782,67856,72035,70616,72392,8
2858,23783,10617,17051&CurrentCatalogueIdIndex=9&FullTextHash=
“EC - Hormones”, Decision by the Arbitrators, WT/DS48/ARB (12/07/1999), URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=98864,68531,68522,78951,73300,66583,23
783,31645,6880,16164&CurrentCatalogueIdIndex=8&FullTextHash=
58
“Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması”, Resmi Gazete,(1953), URL:
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv
/8597.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/8597.pdf
“Lapse of the Authority for Establishment of the Panel”, WT/DS38/6, 1998, URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=5231,3572,34010,24298,38632,37935,870&
CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTextHash=
“Minutes of the Council Meeting”, C/M/109,
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M109.PDF
(10.11.1975),
URL:
“Minutes of the Council Meeting”, C/M/157,
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M157.PDF
(22.06.1982),
URL:
“Minutes of the Council Meeting”, C/M/188,
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/C/M188.PDF
(28.06.1985),
URL:
“Report by the Working Party on Accession of the United Arab Republic”, L/3362,
(25.02.1970), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L3799/3362.PDF
“Request for Consultations by the European Communities”, G/L/71; S/L/21;
WT/DS38/1, 1996, URL: https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=5231,3572,34010,24298,38632,37935,870&
CurrentCatalogueIdIndex=6&FullTextHash=
“Summary Record of the Eleventh Meeting”, SR.19/11/Coor., (28.12.1961), URL:
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/SR/19-11C1.PDF
“Summary Record of the Twenty - Second Meeting”, GATT/CP.3/SR.22,
(08.07.1949), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/GATTCP3/SR22.PDF
“Sweden - Import Restrictions on Certain Footwear”, L4250, (17.11.1975), URL:
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L4399/4250.PDF
“Trade Restrictions Affecting Argentina Applied fro Non-Economic Reasons”,
L/5317, (30.04.1982), URL: https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L5399/5317.PDF
“United States-Trade Measures Affecting Nicaragua - Communication from the
United
States”,
L/5803,
(09.05.1985),
URL:
https://docs.wto.org/gattdocs/q/GG/L5999/5803.PDF
“US-Foreign Sales Corporation”, Appelate Body Report, WT/DS108/AB/R, URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S00959
DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=59984,90919,5673&CurrentCatalogueIdInd
ex=2&FullTextHash=
“US-Foreign Sales Corporation”, Decision by the Arbitrators, WT/DS108/ARB
(30/08/2002),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=103897&CurrentCatalogueIdIndex=0&Full
TextHash=
“US-Offset Act”, Appellate Body Report, WT/DS217/AB/R, WT/DS234/AB/R
(16/01/2003),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=8896&CurrentCatalogueIdIndex=0&FullTe
xtHash=
“US-Offset
Act”,
Understanding
Between
Thailand
et.
al.
WT/DS217/44;WT/DS217/45;WT/DS217/46,
(10/01/2005),
URL:
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=73063,53311,67312,43688,84107,43624,52
108,47654,83406,75133&CurrentCatalogueIdIndex=7&FullTextHash=
;
https://docs.wto.org/dol2fe/Pages/FE_Search/FE_S_S009DP.aspx?language=E&CatalogueIdList=73063,53311,67312,43688,84107,43624,52
108,47654,83406,75133&CurrentCatalogueIdIndex=6&FullTextHash=
“US-Trade Measures Affecting Nicaragua”, Panel Report, L/6053, (13/10/1986),
URL: https://www.wto.org/gatt_docs/English/SULPDF/91240197.pdf
3. DİĞER İNTERNET KAYNAKLARI
“Birleşmiş
Milletler
Şartı”,
http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/35501-Birlesmis-MilletlerAntlasmasi.pdf
URL:
“Military and Para.military Activities in and Against Nicaragua”, UAD Kararı,
(13.09.2015),
URL:
http://www.icjcij.org/docket/index.php?p1=3&p2=3&k=66&case=70&code=nus&p3=1
“Responsibility of States for International Wrongful Acts Sözleşmesi taslak metini”,
(13.09.2015), URL:
http://legal.un.org/ilc/texts/instruments/english/commentaries/9_6_2001.pdf
60
ÖZGEÇMİŞ
SABAHADDİN TARHAN
Adres: Ekonomi Bakanlığı No: 36 Emek - ANKARA
Telefon: 03122047927 - 05355250031
e-mail: [email protected]
KİŞİSEL BİLGİLER
Doğum Tarihi : 18.01.1989
Medeni Hali : Bekar
Uyruğu :T.C.
Askerlik Durumu : Tecilli
EĞİTİM
2011 -
Orta Doğu Teknik Üniversitesi - ANKARA
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
2006-2011
Ankara Üniversitesi - ANKARA
Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler
3,27/4
09/2010
Moskova Devlet Üniversitesi - Moskova (Burslu)
4 Haftalık Yaz Okulu
07/2008
MLS International College - Bournemouth
6 Haftalık Yaz Okulu
2002-2006
Fethiye Kemal Mumcu Anadolu Lisesi - Ankara
İŞ TECRÜBESİ
07/2012
Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret Uzman Yardımcısı
YABANCI DİL
İngilizce
MESLEKİ EĞİTİMLER/SEMİNERLER
2015/1
Fuar Gözetmenliği Eğitimi
61
Download