TürKleriN islamiyeT`i KaBulü

advertisement
UY GA RL IKL A R
TA RİHİ-II
A Y D A N
D E Mİ R K UŞ
/
Ö Z G E
KÜÇÜKO S M AN
E T KİNLİK
168
8
TÜRKLERİN İSLAMİYET’İ KABULÜ
K AY N A K 1 :
Paralı askerler
Abbasiler Dönemi’nde başlangıçta az sayıda
paralı asker kullanmakta yarar görülmesine karşın, kısa sürede bu sayıyı artırmaktan başka bir
çare kalmadı. Müslüman dünyasının kurulmasının
sorumluluğunu taşıyan Araplar, askerlik hizmetini reddediyor, şayet buna zorlanır ve kabul etmek
durumunda kalırlarsa da bu işi istemeye istemeye
yapıyorlardı: Yaşamın rahatlığı içinde savaşma isteğini tümüyle yitirmişlerdi: ellerindekinden, onu
tehlikeye atmaksızın yararlanmak istiyorlar, artık
ölmek için hiçbir neden görmüyorlardı. Dolaysıyla
savaşçılara ihtiyaç vardı.
Bu durum, özellikle de 9. yüzyılda bölgeye
yapılan Türk göçünün tehlikeli bir biçimde artmasına neden oldu. Türkler, devlet yönetiminde
önemli yerlere sahip olmaya başladılar. El-Mansur
döneminden itibaren paralı askerler artık her yerde hazır ve nazır durumuna gelmişti. Adları Mem-
luk’tu. Arapçada Memluk, “Doğu Afrika kökenli
siyahi kölenin tersine, kimi zaman asker olarak
hizmet etmiş, ama özellikle de ev işlerinde kullanılan, uşak ya da hizmetçiyi ya da daha çok Güney
Irak’taki büyük şekerkamışı tarlalarında çalıştırılan beyaz köylü köle”yi anlatmak için kullanılan
bir sözcüktü. Dolayısıyla burada Türkler karşımıza
“köle” olarak çıkıyorlar. Satın alınırlardı, sahipleri
vardı ve azat edilebilirlerdi. Başlıca pazarları Semerkant’tı, ama daha uzakta, doğuda ve kuzeyde
başka pazarlar da vardı. Türk köleler Horasan’dan
Bağdat’a her yerde en çok arananlardı. Kısa sürede devlet aygıtının vazgeçilmez dişlileri durumuna
geldiler. Ardından da devletin gerçek hâkimi oldular.
(Reux, Jean Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2010, s.
180-183)
K AY N A K 2 :
Başarısız bir asimilasyon
9. yüzyılda paralı askerlerin Türklükten uzaklaştıklarını düşünebilmek için, onların ya yerli
halkla iyice karışmış ya da çocukken satın alınarak daha sonra yeniçerilerle ilgili olarak yapılacağı
gibi İslam dininde yetiştirildiklerini kabul etmek
gerekir. Oysa durum böyle değildi. Ordu birlikleri,
Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkların dışında
tutuluyordu. Bu birliklerin Samarra’da kendilerine ait mahalleleri vardı ve etnik kökenlerine göre
gruplar halinde yaşarlardı.Yerel halka karışmaları
ve halifenin onlar için satın aldıkları kızların dışındaki genç kızlarla evlenmeleri yasaktı. İbn Havkal,
aynı şekilde Orta Asya’dan da genç kadın ve erkeklerin alındığının altını çiziyor.
DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 168
En başından beri, bir İran kültürü olan Soğd
kültürünün geniş ölçüde etkisinde kalmış Türklerin üstünlüğünün kendini göstermeye başladığı 9.
yüzyılda yavaş yavaş da olsa, o güne kadar Arabizmin etkisi altında kalan İranizmin uyanışı başladı.
Türklerin sık sık bilinçli ya da bilinçsizce İran’ın
savunuculuğunu yapmaları kesinlikle bir rastlantı
değildi. Gazneliler ve Selçuklular Farsça konuşup
İran sanatının özgünlüğünü tüm gücüyle ortaya
koyma olanağı sağlamışlardı. İran edebiyatı onların döneminde en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
(Reux, Jean Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2010, s.
184-185)
03.11.2014 13:06:41
ÇALIŞMA SORULARI
Jean Paul Reux’a göre,
1. Türklerin Arap İslam devlet yönetiminde giderek güçlerini arttırmaları hangi
etkenlere bağlıdır?
2. Araplar Türkleri asimile edebilmişler midir? Görüşünüzü kaynaklarda verilen hangi
bilgilere dayandırabilirsiniz?
İ
S
L
A
M
T
A
R
İ H
İ
V E
U
Y
G
A
R
L I
Ğ
I
3. Arap İslam Devleti gibi oluşumların varlığını sürdürmesinde asimilasyon gerekli midir? Ne işlev
görür? Düşününüz. Arkadaşlarınızla tartışınız.
169
KAYNAK
Reux, Jean Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2010
DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 169
03.11.2014 13:06:41
Download