İSLAM CEZA HUKUKUNA

advertisement
İSLAM CEZA HUKUKUNA
GÖRE ÖTANAZİ
Dr. Yaşar YİGİT*
GİRİŞ
Şifasız
şamını,
bir
hastalığa yakalanmış
iyileşme olasılığı
ve
kendi veya kanuni temsilcilerinjn
isteği
bulunmayan kimsenin yaacı
üzerine,
vermeyen bir yöntem
kullanarak sona erdirmek şeklinde tanımlanani ötanazi, çağımızda güncelliğini koruyan ve hukukçular
Istıraplar
lunmayan
hakları
içinde
şifasız
arasında tartışılan
kıvranan
bir
tıbbi
verilere göre ölümden
hastalığa yakalanmış
olup olmadığı ve
suç olarak
ve
önemli konulardan birisidir.
hastanın
yolu bu-
son verdirme
böyle bir isteminin yerine getirilmesinin huküken
değedendirilip değerlendirilemeyeceği,
oluşturmaktadır.
başka çıkar
hayatiarına
kimselerin,
bu
tartışmanın
Neticesi itibariyle ötanazide ölüm söz konusu
odak
noktasını
olduğundan, kişi
can güvenliğine son derece önem veren hukuk sistemlerinde, böyle bir eyleme izin
verilmesi oldukça güç hatta
otoritelerince ölümden
konumdaki bir
şahsa
başa bırakılması
imkansızdır. Diğer
başka
taraftan,
acı
çekmekte olan ve
tıp
alternatifi bulunmayan bir hasta söz konusudur. B u
ölüm izni verilmemesi, onun
şiddetli acı
ve
ıstıraplada baş­
gibi görünmektedir. Nitekim bir kısım hukukçu, bu tür tavrı da pek
ahlaki bulmayarak, ötanazi isteminin yerine getirilmesi
gerektiği görüşünü
savun-
maktadırlar.
*
F:1üh, tb~ ~.1çddus Salihpaşa Cctuıii iuıaııı-Halibi.
Tesal, R. Dursun, Ceza Hukuku, İstanbul 1979, s. 57; Bağdatlı, Selahattin, Hukuk Sözlüğü, İstanbul
1997, s. 354; Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, İstanbul 1967, II, 87; Şafak, Ali,
Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 439; Ana Britannica, "Ötanazi", c. XVII, s. 312; Büyük
Ansiklopedi, "Euthanasia", c. V, s. 1630.
37
DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
Burada tıp ve hukuk çevrelerinde güncelliğini koruyan ve de çözüm bekleyen
problemlerden birisi olan ötanazinin, tıbbi yönünden ziyade hukuki yönünü incelemeye çalışacağız. Ancak ötanazide insan hayatı söz konusu olduğundan ayrıntıya
girmeden öz bir şekilde İslam'da insan hayatına verilen öneme değineceğiz. Daha
sonra da ötanazi konusunu, İslam ceza hukuku açısından ele alarak bir sonuca ulaş­
maya gayret edeceğiz.
I) Genel Olarak İslam'da İnsan Hayatına Verilen Önem:
İslam 'da, insanların can güvenliğine diğer bir ifadeyle hayat haklarına büyük
önem verilmiş ve onların canlarının dokunulmaz (masum) olduğu belirtilmiştir.2
Öyle ki, İslam'da zarfiriit-ı diniyye (Dinin koruyup gözettiği temel değerler) şek­
linde ifade edilen temel değerler sıralamasında "canın muhafazası" önemli bir yer
tutmaktadır.3 Hatta bu kaps:ımda ele alınan değerlerin hepsinin, dalaylı ya da dolaysız olarak, canın korunması ile bir ilgisinin bulunduğunu ifade edebiliriz. Bu değerler sıralamasında canın muhafazası, bazı durumlarda, ilk sırada yer alan dinin
muhafazasından daha önce gelmektedir. Nitekim canın muhafazası için, dinin kesin olarak yasakladığı bazı haramların yapılmasına izin verilmesi, hatta bazı durumlarda, bu tür yasakların işlenmesinin vacip kabul edilişi, insan hayatına verilen
önemi vurgulayacak nitelikteki uygulamalardır. Allah'ı inkara zorlanan şahsın, Allah'ı inkarına izin verilmesi 4 , zorda kalan ve yiyecek bulamayan kişinin ölmemek
içindinin haram kıldığı domuz vb. şeyleri yemesi5, hatta yemediği takdirde ölümü durumunda, dinen sorumlu tutuluşu6, canın muhafazasına verilen değeri ifade
2
3
4
5
6
38
Bkz. Armağan, Servet, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyet/er, Ankara 1987, s.83.
Bkz. Şatıbi, el-Muvafakat, Beyrut 1994, II, 324; Gazzali, el-Musta,fa, Bulak, ty., I, 288; İbn AşGr,
İsiflm Hukuk Felsefesi (tre. Vecdi Akyüz-Mehmet Erdoğan), istanbul 1988, s. 151.
"Gönlü imanla dolu olduğu halde inkara zorlanan hariç, kim iman ettikten sonra, Allalı'i inkar
ede1; kalbini inkara aÇik tutarsa, Allah 'zn gazabı onlann üzerindedir. Bunlara büyük bir azap da
vardır." (en-Nahl, 16/106.) Bu :lyetAllah'ı inkara zorlanan şahsın, gönülden olmamak kaydıyla Allah'ı inkar etmesinin geçersiz olacağını ifade etmektedir. Bu yönüyle de canın muhafazası, dinin
muhafazasına tercih edilmiştir.
"Şüphesiz ki Allah, size /eşi, kam, domuz etini, bir de Allah'tan başkast adma kesilenleri haram ktldz. Bir kimse mecbur kaltr zarurethaddini aşmadan ve başkalaruwı hakkına tecavüz etmeden bunlardan yer ise, ona günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, çok bağtşlayan ve merhamet edendir." (el-Bab"!, ,?11711 ~yeti mnlH kHian ~ahsın canının muhafazası icin. normal şartlarda yasak olan şeyleri
yivebileceğini ifade etmektedir,
Serahsl, el-Mebsut, Beyrut 1978, XXIV, 48; Kasani, Bedaiu's-Sanai', Beyrut 1986, VII, 176; İbn
Kudame, el-Muğnf, Beyrut, ty,, X, 330; Hattab, Mevalıihü'l-Celfl, Beynıt 1992, III, 229; Damad,
Mecmau'l-Enlıur, istanbul 1276, Il, 432; Üdeh, Abdülkadir, et-Teşrfu'l-Cinaiyyü'l-İslanıf, Beyrut,
ty,, I, 570; CebbGrl, Avanzu'/-Eiıliyye, Mekke 1988, s, 517; Zeydan, el-Vecfzji Usuli'l-Ftkh, Beyrut 1987, s.l4L
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
edecek nitelikteki örneklerdir. Canın muhafazasına bu derece önem verilmesinin
elbette bir esprisi vardır. Her şeyden önce, söz konusu değerlerin buluştuğu ve
önem kazandığı merkez ya da suje, hayat sahibi insandır. Din, akıl, mal, nesil gibi
temel değerler, ancak hayat sahibi insan için bir önem ifade eder ve bu değerler de,
hayat sahibi insanın şahsında bir önem kazanır. Din ve onun hükümleri, hayat sahibi insanı muhatap kabul etmektedir. Akıl, mal, nesil gibi değerlerin muhafazası­
nın da canın muhafazasına bağlı olmadığı iddia edilebilir mi? İşte bu ve benzeri
gerekçelerle İslam'da insan hayatına büyük önem verilmiştir.
Kişilerin
güvenliğine diğer
can
saldırılara karşı
bir ifadeyle hayat
haklarına
cezai müeyyideler getirilmesi de can
haksız
yöneltilen
güvenliğine
verilen önem
doğrultusunda yapılmış düzenlemelerdir. İslam'da, kişilere karşı işlenen öldürme
ve yaralama
suçlarında,
misli ile
cezalandırma (kısas)
ilkesi
benimsenmiştir.
Bu il-
keye kaynaklık edecek nitelikte birçok ayet7 ve hadis vardır. Nitekim Kur'an-ı Kerim' de, "Kim size saldıru·sa siz de ona misiZleme olacak kadar saldırın."8, "Ey
iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı ... "9," Tevratta onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe dişle ve yaraZara karşı­
lıklı ödeşme (kısas) yazdık ... "IO buyurulmaktadır. Peygamber (s.a.s)'in bir çok söz
ve uygulaması ll da kısasın (misli ile cezalandırma) meşru olduğuna delil kabul
edilmektedir. Bu
(cezası),
bağlamda Resfılullah
kısastır."ı 2
ğüne karşı işlemiş olduğu
suça
şahsın, başka
karşılık
dırlar. Dolayısıyla diğer şahısların
kişiler,
kıyarsa
buyurmaktadır.
Bu ayet ve hadisler, herhangi bir
olan
(s.a.s) de, " ... Kim kasten bir cana
şahsın
can ve vücut bütünlü-
misli ile
cezalandırılacağını
can ve vücut
bütünlüğüne karşı
daha dikkatli ve de tedbirli
nen suçu, kendi can ve
bir
davranacaklardır.
vurgulamaktasuç
işieyecek
Çünkü bir anlamda
işle­
vücutlarına karşı işlemiş olacaklardır.
İslam'da, insan canına kıymanın kısas ve diyet gibi dünyevl yaptırımları yanın­
da uhrevl (manevi) yönden de birtakım müeyyideleri vardır. "İşte bu yüzdendir ki
7
8
Ayetler için bkz. erı-\!isa, 4/93; el-Maide, 5/32, 45; el-İsra, 17/33.
el-Bakara, 2/ı94.
!(l ı:-!-~l!fi!de,
5/45.
Hadisler ve uygulamadarı örnekler için bkz. Buhari, D iyat, 6, 8; Müslim, Kasame, 6; Ebu Davud,
D iyat, 3; Tirmizi, D iyat, 10; Darimi, D iyat, 1; İbn Mace, D iyat, 3, 8; Nesa!, Kasa me, 5, 6; Müsned,
I, 6ı, 62; Şevkani, Neylü'l-Evtdr, Beyrut, ty., V ll, 7.
ı2 İbn Mace, Diydt, 8.
ıı
39
DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
İsrailoğullarına şöyle yazdık: "Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çı­
karmaya karşılık olmaksızın (haksız yere), bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi
olur." 13 ve "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası içinde ebediyen kalacağı
ce/ıennemdir. Allalı ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük azap Jıa­
zırlamıştır."14
manın
ayetleri hukuki bir gerekçeye dayanmaksızın kişilerin caniarına kıy­
ne derece ağır bir manevi sorumluluğu bulunduğunu dile getirmektedir.
İnsan hayatına böylesine önem veren bir dinde, ötanazi istemi ve bu istemin ye-
rine getirilmesinin hukuki nitelik ve sonuçları ne olacaktır? Araştırma ve incelemelerimizde klasik İslam hukuku eserlerinde, ötanazi ile ilgili doğrudan bir bilgiye
rastlayamadık. Ancak ötanazi, klasik fıkıh eserlerinde "Mağdurun öldürme ve mü-.
essir fiiliere rızası" konusunda aktarılan bilgiler ışığında ele alınabilir. Çünkü her
iki konu arasmda benzerlikler vardır. Bu nedenle öncelikle mağdurun rızasının cezalara etkisini inceleyerek, ötanazi konusunda bir sonuca ulaşınaya çalışacağız.
II)
Mağdurun Rızası:
Günümüz ecza hukukunda, mağdurun razı olması durumunda işlenen fiilin suç
çok eski dönemlerden itibaren kabul edilmiş genel bir ilkedir.
Nitekim Aristo'dan, "razı olana yapılanfiil, suç teşkil etmez= guim nuila inuria
est; guac in volentem fit" ifadesi nakledilmektedir.I5 Roma hukukunda da benzeri
ifadeler yer almıştır.16
teşkil etmeyeceği,
İslam hukukunda ise, mağdurun suçun işlenmesine rızasının, o suçu mübah
(serbest-işlenebilir) hale getirmeyeceği ve cezai sorumluluğu 17 etki etmeyeceği ge-
Ancak genel ilke bu olmakla birlikte, mağdurun rızası, suçun unsurlarından herhangi birisini ortadan kaldırırsa, cezai sorumluluğa etkisi olabilir ve suçun karşılığında uygulanan cezayı kaldırır. Örneğin hırsızlık ve gasp suçlarında,
mağdurun malın alınmasına rızası, suçun unsurlarını etkilediğinden, şahsa bu suçnel
13
14
15
to
i/
40
kuraldır.
el-Maide, 5/32.
en-Nisa, 4/93.
Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, İstanbul 1967, Il, 67.
Bkz. Dönınezer-trınan, age., ii, 6/;lJnOer, Ayhan, Ceza ifukuhu, f~ü:uıtur 1992, s.256.
Ceziii surunıluiuk; Uİr ~aiı~ın, :,çıLC:,L i,aJ0 v·e dv5uı·acag; svuuçhır.:. t:il:::Z"ek (~crnyiz gücU), yap!Y!!~
olduğu yasak fiilierin neticesine katlanması şeklinde tanımlanmaktadır. Üdeh, age., I , 392;Dümeyni, Misfır Gurmullah, el-Cinaye, Cidde, ty., s.80; Amir, Abdulaziz, Şerlıu'l-Ahkônıi'l-Amme li'l-Cerfme, Bingazi 1987, s. 285; Behnesi, A.Fctlıi, el-Mevsuatü'l-Cinaiyye, Beyrfit 1991, IV, 293; Zulıay11, Vehbe, Nazariyyetu'd-Daman, Dımeşk 1982, s. 273.
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
lar karşılığında ceza uygulanmaz. 18 Bu başlık altında, ötanazi konusunda bir sonuca ulaşmamızda hareket noktamızın temelini teşkil edecek olan öldürme, müessir
fiilierel 9 rıza konularına değineceğiz.
A) Öldürmeye rıza :
Öldürme ya da kati; insanı öldüren davranış veya canının çıkmasına neden olan
insan fiili şeklinde tanımlanmaktadır. İslam ceza hukukunda öldürme suçu, genelde, kasten öldürme Camden kat!), kasta benzer öldürme (şibhu'l-amd), hataen öldürme (hataen kati), hataen öldürmeye benzer öldürme (şibhu'l-hata) ve dalaylı
(tesebbüben) öldürme olmak üzere beş kısımda ele alınmıştır.20
Bu şekillerde meydana gelen öldürme suçlarına karşılık, kasten öldürmede kı­
sas, asl!2l, herhangi bir nedenle kısasın uygulanamaması durumunda ise, diyet bedel ceza22 olarak devreye girer. Diğer öldürme suçlarında ise diyet, asil ceza olarak gündeme gelmektedir.
İslam ceza hukukunda, öldürme suçlarına karşılık, normal şartlarda kısas ya da
diyet cezalarından birisi uygulanır. Ancak maktGlün kendisinin öldürülmesine rıza­
sının cezai sorumluluğa etkisi, İslam hukuk doktrininde tartışılmıştır.
18 Serahsl, el-Mebsur, IX, 186; Üdeh, age., I, 440; Akşit, M. Cevat, İslam Ceza Hukuku, İstanbul
1976, s. 4.
19 Müessir fiil: Ölümle sonuçlanınayan yaralaına, herhangi bir organ ya da ıızvun işlevini yitirmesine
sebebiyet veren fiiliere denir. Bkz. eş-Şazeli, "Cinayet" ve "Ciralı", DİA; Zuhayll, el-Fıklıu'l-İsla­
mf, Dımeşk 1996, VI, 331; Dağcı, Şamil, İslam Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller,
Ankara 1996, s. 41. Şafak, Ali, İslam Ceza Hukuku, Erzurum 1977, s. 86.
20 HanefiZere göre öldürme; kasten öldürme (aınden kati), kastabenzer öldürme (şibhu'l-amd), hataen öldürme (hataen kati), hataen öldürmeye benzer öldürme (şibhu 'I-hata) ve dalaylı (tesebbüben)
öldürme olmak üzere beş çeşittir. (Kasanl, VII, 233; Kadızade, Netaicü'l-Ejkar, Beyrut IX, 137; İbn
Abidln, Reddü'l-Muhtar, Beyrut 1994, X, 155.) Şô.jli ve Hanbelflere göre ise, öldürme üç çeşittir;
kasten öldürme, kastabenzer öldürme ve hataen öldürme. (Şirblnl, Muğnf'l-Muhtô.c, Mısır 1958, IV,
3; İbn Kudame, age., IX, 320; Remli, NiMyetü'l-Muhtô.c, Mısır 1967, VII, 248; Buhutl, Keşşô.fu"/­
Kuıô.', Beyrut 1982, V, 504; İbn Muflih, el-Mubdi', Dımeşk 1979, VIII, 241.) Malikilerin yaygın
görüşüne göre, kasten ve hataen öldürmek olmak üzere iki çeşit öldürme vardır. (Derdlr, eş-Şerlıu '1Kebfr, yy., ty., IV, 242; İbn Hazm, el-Mulıatza, Beyrut, ty., X, 343).
21 Asli cezalar: Suçun doğrudan doğruya karşılığı olan cezalardır. Öldürme suçu için kısas, hırsızlık
çıwıı iri n Pl l(f"<.:mP rP7~brı ai hi Hk-7 flrlPh
naP
f h1?·
RPhnP"-'1 ' Pl-T 1/nlhrı v·
fi'l-Pdd-11 'J_j('Jftm'1 ' R.Pv'
'0,'
·
'
.,.
·-~'·:.··~--·-~······.,····~·-··o··
22
rut 1983. s. 123.
Bedel cezalar: Kanun koyucunun, suça karşılık koymuş olduğu asil cezanın, hukuki bir sebeple uygulanamaması durumunda, asli cezanın yerine geçen cezalardır. Örneğin, kısasın uygulanamaması
durumunda diyet, had ve kısas cezaları tatbik edilemediğinde ta'zir cezasının uygulanması gibi.
Bkz. Üdeh, age., I, 632.
41
DİYANET
iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
Hanefi mezhebine göre, bir şahsın kendisinin öldürülmesine rızası, fiili hukuken serbest (mübah) hale getirmez. Çünkü, şer' i birnass (kanun hükmü) bulunmadıkça, kişilerin nefislerinin (can) dokunulmazlığı genel ilkedir. Kişinin kendisinin
öldürülmesine rızası ise, bu dokunulmazlığı kaldıracak nitelikte hukuki bir gerekçe ya da dayanak değildir. Bu nedenle maktulün rızası, hukuken "yok=batıl" hükmündedir ve fiile etkisi olmadığından öldürme fiilinin yasaklığı devam eder. Dolayısıyla bu fiili işleyen şahıs, kasten öldürme suçu işlemiş olarak değerlendirilir.
Hanefi mezhebi hukukçuları, işlenen fiilin kasten öldürme suçu kapsamında ele alı­
nacağını ifade etmelerine rağmen, maktfilün rızasının suçluya uygulanacak cezaya
etkisi konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve İmam
Muhammed' e göre, maktfilün izni şüphe konumunda değerlendirilerek, suçluya kı­
sas cezası uygulanmaz. Ancak suçlu belirtilen durumda, diyet ödemekle yükümlü
tutulur. Hanefi mezhebinin önde gelen fakibierinden İmam Züfer ise, öldürmeye rı­
zanın şüphe konumunda değerlendirilmeyeceği dolayısıyla da, suçludan kısas cezasını düşürmeyeceğini ifade etmiştir. 23
Şafii
mezhebinde ise, mağdurun öldürmeye rızasının cezaya etkisi konusunda
Bunlardan birincisine göre, öldürmeye rıza, kısas ve diyet cezalannı düşürse de, fiili yasaklıktan çıkarmaz. İkinci görüş ise, öldürmede rıza, fiili serbest hale getirmediği gibi, cezayı da düşürmez. 24 Hanbeli mezhebinin görüşü
de, Şafii mezhebinin görüşlerinden birinci görüşle aynı doğrultudadır.25
iki
ayrı görüş vardır.
Maliki mezhebinin hakim görüşü ise, mağdurun rızasının suçu
karmadığı vefailden de cezayı düşürmedİğİ şeklindedir.26
yasaklıktan çı­
Belirttiğimiz bu görüşler doğrultusunda bütün İslam hukukçularının, suça rıza­
nın
suçu yasaklıktan çıkarmadığı konusunda görüş birliği içinde olduğunu ifade
edebiliriz. Ancak rızanın cezaya etkisi konusunda, görüş ayrılığı vardır. Çoğunluğa
23 Kasanl, age., VII, 236; Timurtaşi, Tenvfru'l-Ebsôr (Reddü'I-Muhtar'la), X, 193; Haskefl, ed-Durru'l-Muhtôr (Reddü'I-Muhtar'la), X, 193; İbn Nüceym, el-Eşbôh ve'n-Nezôir, Dımeşk 1986, s.
144; Tarablusi, Mufnu'l-Hukkôm, Mısır 1973, s. 182; Kadıhan, Fetôvô Kôdfluln (el-Fetavi\'1-Hindiyye kenarında), Beyrut 1986, lll, 441; Üdeh, age., I, 441; Ebu Zehra, el-Ukübe, Kah ire, ty., s. 428;
P--:.!:ş!~. !s!!::~J-C-:!Z2 !-!rd:c::!c~:. :;;. ~~.
?4 Re:nıll, !Vihfiyetü'1-Muhtfic VH, 3! 1; Ne'.'~v!, P.(~~ 1 7..0!!!'!-T~1!!b?n, Bey:-ut 1992, VI!, 107; Üdeh, age.,
I, 441; Ebu Zehra, age., s. 428.
25 Hacca vi, el-Ikna', Kahire 1351, IV, 171; Üdeh, age., I, 441; Ebu Zehra, age., s. 428.
26 Hattab, Mevôhibü'l-Ce/il, VI, 236; Mevvak, et-Tôc ve'l-İklfl (Mevahibü'I-Celil'le), VI, 235;
Derdir, eş-Şerhu'l-Kebfr, IV, 213; Üdeh, age., I, 441; Ebu Zehra, age., s. 428.
42
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
göre, suçun
işlenmesine rıza şüphe
değerlendirildiğinden,
konumunda
suçluya asli
ceza (kısas) yerine bedel ceza (diyet) uygulanır. Örneğin kasten öldürme suçu işle­
yen
şahsa
uygulanacak asli ceza,
kısastır.
del (ikincil) ceza konumundaki diyet
liki mezheplerinin
saklığının
maksızın
isabetli
devam
ettiğini
göre, failin
kasten öldürme
uygulamamak, hukuk
kendi
rızası
ile
canına
Kanaatimizce,
Şafii
ve Ma-
tekniği
olayın
açısından
daha uygundur. Aksi takdirde,
böyle bir fiile
teşeb­
çözümünde oldukça güçlükler
doğu­
defa katil, maktOlün
bulunur ki, bu da
ve mantalitesi
kastettirmesi, fiili suç olmaktan çı­
kısas cezasına çarptırılması
suçlarında çoğu
ettiği iddiasında
cezası uygulanır.
tercihe daha uygundur. Zira bir eylemin hukuken ya-
kabul etmek, hafifletici ve hukuken geçerli bir sebep ol-
cezayı
belirlenen
değildir. Kişinin
karmadığına
büs
görüşleri
Ancak maktOlün suça rızası nedeniyle be-
rızasıyla
rabilir.
B) Müessir fiilierde
Daha önce de
rıza
belirttiğimiz
:
gibi, müessir fiiller
lenen yaralama, kesme veya bir
nilmektedir. Müessir fiiller,
organın işlevini
kasıtlı
(amden) ve
kişilerin
vücut tamlığına
karşı iş­
yitirmesine sebep olan fiiliere de-
kasıtsız
(hataen) olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Bu ayırım Hanefi, Maliki ve bir kısım Hanbelilere göredir.27 Şafiiler­
le
diğer
bir
kısım
Hanbelilere göre ise, bu tür cinayetlerde, kaszt benzeri
(şib­
hu'lamd) kapsamında değerlendirilebilecek müessir fıiller de söz konusu olabilir. 2 8
Kasıtlı
müessir fiillerde,
kasdı aşan
bir sonuç
doğurma
ihtimalinin bulunmaması du-
rumunda asli ceza olarak kısasın uygulanması genel kuraldır. 29 Ancak kısasın uygulanması mümkün olmadığı hallerde ise, suçlu diyet30 ödemekle yükümlü tutulur.3 1
27 Kasiinf, VII, 310; Kadızade, IX, 169; eş-Şazeli, "Cinayet", DİA; Zuhayll, el-Fıkhu'l-İslamf, VI,
331.
28 Üdeh, II, 217; Zuhayli, age, VI, 332; Hi\lifi, ez-Zurufu'l-Müşeddede ve'l-Muhaffefe fi Ukubeti'tTa'zir, Kahire 1992, 55.
29 Müeesir fiilierde kısasın uygulama şartları için bkz. Kiisani, VII, 297; Şi razi, el-Mü/ıezzeb, yy., ty.,
II, 178; İbn Kudame, el-Muğni, IX, 378; Maverdl, el-Havf'l-Kebfr, Beyrut 1994, XII, 10; Üdeh,
age., II, 213; Seyyid Sabık, F1klıu's-Sünne, Kahire 1990, lll, 38; Zeydan, el-Mufassal, Beyrut 1994,
V, 419; Nebhan, Mebfllıis, Beyrut 1981. s. 91; Yiğit, Yaşar, İslam Ceza Hukukunda Cezaların Yürürlüğü (Basılmamış Doktora Tezi, UÜSJ:lt.., Bursa 1'7%), s. '7U.
30 Değışi k müessir tılııer ve karşıiıgında uygulanan di yeL cezalan hakk11Hla Uiigi i~iu UkL.. Kd~Zui;, \!~~'
296; Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul 1951, V, 25; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctelıid, İstanbul 1985, Il,
350; İbn Kudame, IX, 584; Kadızade, Netaicü'l-Ejkar, IX, 212; BuhGtl, Keşşafu'l-Kına', V, 547;
Bardakoğlu, Ali, "Diyet", DİA; Yiğit, Yaşar, age., s. 92.
31 Zuhayll, age., VI, 342; eş-Şazeli, "Cinayet", DİA.
43
DiYANET iLMi DERGi • CİLT:
kişinin
Bu noktada
bir
36 • SAY!: 2 •
organının
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN
kesilmesine veya
2000
yaralanmasına rızasının,
bu
fiili işleyen şahıstan cezayı düşürüp düşürmediği konusu, İslam hukukçuları arasın­
da tartışılmıştır. Hanefi mezhebine göre,
rür.32 Hanefiler
hükmündedir.
Malların korunması
malı
başkasının
üzerinde
lik hukuka
kişinin
müessir fiiliere
rızası, cezayı düşü­
görüşlerini şu şekilde açıklamaktadırlar: Kişinin organları,
aykırı
"mal"
da öncelikle sahibinin görevidir. Mal sahibinin
tasarrufuna izin vermesi geçerli
fiiliere izin vermesi de bu fiillere ceza
olduğu
gibi, mala yöne-
uygulanmasına
engeldir.
Örneğin mal sahibinin başka bir şahsa hitaben, "malımı telef et" sözü üzerine bu
şahıs malı
telef etse, kendisine tazminat gerekmez. Nitekim
mal sahibinin
hırsıza
ses
çıkarmaması
ve
malın alınmasına
düşürmektedir.33 Mağdurun rızası doğrultusunda işlenen
den
olması
me suçu
durumunda, fiili
işlemiş
işleyen şahıs,
kabul edilir. Ancak
hırsızlık
izni,
suçunda da
hırsızdan cezayı
müessir fiilin ölüme ne-
Ebu Hanife'ye göre, kasten adam öldür-
mağdurun rızası, şüphe
konumunda
değerlen­
dirildiğinden, kendisine kısas değil diyet cezası uygulanır.34
Malikilere göre ise,
mağdur,
ınüessir
fiillere
rıza,
fiili suç kapsamından
fiilden sonra suçluyu af ederse, kısas
mekle de yükümlü tutulmaz. Fakat
mağdur
çıkarmaz.
cezası uygulanınadığı
suçluyu af
etınezse,
Ancak
gibi diyet öde-
hukuki ve cezai
açıdan sorumlu tutulur. Ölüme neden olan müessir fiilierde ise suçlu, kasten adam
öldürme suçu işlemiş olarak değerlendirilir ve kendisine kısas cezası uygulanır.35
Şafii
mezhebine göre, müessir fiiliere
rıza
failden
cezayı düşürür.
Ancak yetkili
merci gerekli görürse, kamu maslahatı gereği suçlu ya ta'zir cezası uygulayabilir.36
Hanbeli mezhebinin görüşü de, Şafii mezhebinin görüşüyle aynı doğrultudadır.37
İslam hukuk ekollerinin, mağdurun öldürm~ye ve müessir fiiliere rızasının ce-
zalara etkisi konusundaki
bu bilgiler
doğrultusunda
görüşleri yukarıda belirttiğimiz şekildedir. Aktardığımız
ötanazi konusunu ele alarak bir sonuca
ulaşınaya çalışa­
cağız.
32
33
34
35
36
37
44
Serahsi, XXVI, 147; Kil.saııl, VII, 236; Bil.bertl, el-İndye, (Fethu'I-Kadir'le), IX, 194; Harezm], elK~(rlve. IX. ı 94: Tarablusi. aRe .. s. ı 82; Akşit, age., s. 45; Dağcı, age., s. 106.
Serahsi, el-MebsCtt, IX, 186; Kasil.ııl, Vll, 236; Üdeh, 1, 440-442; Akşit, age., s. 4.
Kil.saııl, VII, 236; Üdeh, I , 442.
Hatta b, VI, 236; Mevvil.k, age., VI, 235; Derdlr, lV, 21 3; Üdeh. l, 443; Dağcı, age., s. 107.
Reınlf, VII, 3 ll; Nevevi, Ravza, V ll, 107; Heyseınl, Tuhfetu'l-Muhtdc, lV, 30-31; Üdeh, l, 443.
İbn Kudil.ıne, X, 349; Haccavi, age., lV, 371; Üdeh, I, 443; Ebu Zehra, el-Cerfnıe, Kah ire, ty., s. 506;
el-Mevsuaıu'l-Fıklııyye (Kuveyt), ll, 391.
İSLAM
CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
III) Ötanazi Ye Hukuki Sonuçları:
A)
Tanımı:
Yunanca, "güzel, iyi" anlamındaki "eu" ile, "ölüm" anlamına gelen "thanatos"
kelimelerinin birleşiminden meydana gelen ötanazi (euthanasia), sözlükte, "güzel
ölüm", "kolay ölüm" ve "rahat ölüm" demektir.38
Terim olarak ise ötanazi; şifasız bir hastalığa yakalanmış ve iyileşme olasılığı
bulunmayan kimsenin
yaşamını,
kendi veya kanuni temsilcilerinin
iste,ği
üzerine,
acı vermeyen bir yöntem kullanarak sona erdirmeye denir. 39 Ötanazi teriminin ilk
kez Platon tarafından kullanıldığı belirtilmektedir.40
B) Çeşitleri :
Ötanazi yerine getirilişi bakımından, dört kısma ayrılmaktadır.
1) Aktif ötanazi:
İyileşmesi tıbben mümkün görülmeyen bir hastanın, acı ve ıstırabını gidermek
amacıyla, hayatını kısaltacak
veya hayata son verecek maddelerin, kendisinin veya
kanuni temsilcisinin isteği üzerine bilerek kullanılmasına aktif ötanazi denir.4I
Olay,
hastanın isteği
üzerine
gerçekleştirildiğinde,
Hasta rızasını beyan edebilecek durumda değilse
edilir.42
gönüllü aktif ötanazi adını alır.
irade dışı aktif ötanaziden söz
Bu çeşit ötanazide, hasta veya yakınlarının isteği üzerine, tıp otoritelerince şi­
fa bulma ihtimali bulunmayan bir hastanın, şiddetli elem ve acılarına son vermek
amacıyla tıbbi metodlarla öldürülmesi söz konusudur. Örneğin bu konumdaki bir
hastanın
zehirli iğne ile öldürülmesi gibi.
2) Pasif ötanazi:
Hastanın yaşamının devamı
için zorunlu olan tıbbi tedavinin durdurulması, ge-
ri çekilmesi şeklinde icra edilir.43 Bu çeşit ötanazide hasta adeta ölüme terkedilKazancıgil, Aykut, Tıp Sözlüğü, Ankara 1978, s. 143; Ana Britannica, "Ötanazi", c.XV!I, s.3 12;
Kaya, Ali, "İslam Hukukuna Göre Ötanazi", U.Ü.İ.F.D., c. VI, sy. VI, Bursa 1994, s. 133.
39 Tesal, R. Dursun, Ceza Hukuku, s. 57; Bağdatlı, Selahattin, Hukuk Sözlüğü, s. 354; Dönmezer-Erman,
38
I!, ~7; ,Ş::.f:2.~, _ô_!!, f!!~b-"L- Tt.>rhn!Pri SD?/üffü. s. 439: Büvük Ansiklo16:30: At!~ B!"iı~nnirH. · ntanazF'. c. XVII. s. 312: Kaya. agm., s. 133.
Büyük Ansiklopedi, "Euthanasia", c. V, s. 1630.
Dönmezer, Sul hi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul !998, s. 30; Kaya, Ali, agm., s. 134.
Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürünıler, s. 30.
Dönmezer, age., s. 30; Kaya, agm, s. 134.
Nazuri ve
Tuıv;;,.;
CtZU
lJ~ı:~~~:~~.
p~di, ''Eiii/;,:;,.;u·si:;'', c. V,~-
40
41
42
43
4
45
DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
mektedir. Onun ölümü ya da
ıstıraplarının
bitmesi için herhangi bir tedavi uygulan-
mamaktadır.
Dolaylı
3)
ötanazi:
Ölüm gerçekleşinceye kadar palyatif tedbirlerle hastanın yalnız acı ve ıstırabı­
nın
giderilerek
dolaylı
ötanazide
olarak hastanın
zı canlı
hayatının kısaltılmasına, dolaylı
asıl
acı
amaç,
hastanın hayatına
ve elemlerini azaltmak
dokulara zarar vererek
ötanazide
hastayı
larının isteği
ötanazi denir.44
değildir.
son vermek
amacıyla kullanılan
hastanın yaşam
tedavi eden doktor, bu sonucu
süresini
bildiği
Görüldüğü
gibi
Fakat zorunlu
ilaçlar, zamanla ba-
kısaltmaktadır. Dolaylı
halde
hastanın
veya
yakın­
üzerine bu metodu seçmektedir.
4) İntihara yardım:
Tıbben
ilacın
tedavi
imkanı bulunmadığı
tarafından
doktor
belirtilen
önerilmesi veya bu
ilacı
hastanın, hayatına
son verecek bir
bizzat kendisinin
almasına
uygun
bir ortamın hazırlanmasına intihara yardmı denmektedir.45 İntihara yardım aktif
ötanazi gibidir. Ancak asli fail hasta,
yardımda
bulunan doktor ise adeta fer'i fail
konumundadır.
C) Hukuki
niteliği:
Ötanazinin ileride inceleyeceğimiz hukuki sonuçlarını daha iyi anlayabilmek
hastanın
için,
ötanazi
isteği
ile kanuni temsilcisinin böyle bir tasarrufa izin verme-
açıklığa kavuşturulması
sinin hukuki durumunun
da kanuni temsilcilerinin ötanaziye izin
nun hukuki
sonuçları açısından
Şiddetli acı
sın,
ölüm
nin temel
isteği
çeken ve
gerekmektedir. Zira
haklarının
olup
olmadığının
ya
tespiti, konu-
önem arzetmektedir.
hastalığının iyileşmesinden tıbben
ümit kesilmiş bir şah­
veya kanuni temsilcisinin buna izin vermesi,
hakları arasında
hastanın
herşeyden
önce
kişi­
önemi inkar edilemeyecek boyutta olan, hayat hakkı üze-
rinde yapılan bir tasarruftur. İşte bu tasarruftın hukuken geçerli olabilmesi için, kişinin
böyle bir istemde bulunma veya izin verme hak ve yetkisine sahip
ıckl.iği ı:;~Li,
&.y-nca
taşımaması
şartı aranır.
44
45
46
ta-saıTüfuı-ı, şekil -v~
Dönmezer, age., s. 30; Kaya, agnı, s. !34.
Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler,
olması
ge-
içcl·ik itibariyle do hü.kC.ka ayk1n bir UDS!.!.r
s. 30; Kaya, agm., s. !44.
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
İslam' da, kişilerin hayatiarına son verme hakları olmadığı gibi, böyle bir eyleme teşebbüs de yasaklanmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de bu yasak, ".. .Nefislerinizi de öldürmeyiniz."46 ayetiyle dile getirilmektedir. Ayrıca aşağıda da belirteceğimiz gibi, birçok hadisle intiharın yasaklanması, kişinin böyle bir hakkının bulunmadığına işaret etmektedir. Hatta ıstırap ve elem içindeki insanın, Allah'tan ölüm
talebinde bulunması bile hoş karşılanmamış, yasaklanmıştır.47 Bu bağlamda,
"İçinizde hiç kimse, sakın ölümü temenni etmesin ... "48 hadisini örnek olarak zikredebiliriz.
Bu ve benzeri nassları (ayet-hadis) dikkate aldığımızda, insanın hayata devam
etme veya yaşamına son verme gibi bir seçim hakkının bulunmadığını görürüz. İn­
san, kendisi böyle bir hakka sahip olmadığı gibi, hayat hakkının kullanımını, kanOni temsilcisi de olsa başkalarına devretme hakkına da sahip değildir. Çünkü bu, kişinin sahip olmadığı bir hakkın başkasına devredilmesi anlamına gelir. Bu nedenle
bir kimsenin, kanuni temsilcisi de olsa, başkasının hayatı hakkında tasarrufta bulunması mutlak olarak geçersiz (batıl)dir.4 9 Nitekim günümüz hukukunda da, kişi­
nin yaşam hakkı üzerinde tasarruftabulunması geçersiz kabul edilmiştir.50
Diğer yandan, doktor ile hasta veya kanuni temsilcisi arasında gerçekleştirilen
tedavi sözleşmesi, yaşam ya da hayat hakkından feragati içermesi halinde mutlak
butlan ile malül sayılır. Başka bir ifade ile bu tür bir sözleşme, hukuken hiçbir hüküm ifade etmez ve "yok=batıl" kabul edilir.51 Nitekim Ebu Hanife, Abbasi halifelerinden Mansur (ö.l581775) ile Musul halkı arasında yapılan ve halkın, halife
tarafından suç sayılan bir fiili işlemeleri halinde kılıçtan geçirilmeleri şartını içeren bir anlaşmanın, "Ferdin kendi hayatı üzerinde tasarruf hakkı yoktur." gerekçesiyle batı! (hükümsüz) olduğunu belirtmiştir.52
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, ötanazi istemi veya izni hukuka
Böyle bir istem veya izne istinaden, bir
insanın hayatına
aykırıdır.
son veren sorumlu olur.
Nitekim İslam hukukçuları, babasının veya kardeşinin isteği üzerine bir kimseyi öldürenin, bu fiilinden sorumlu tutulacağını belirtmişlerdir.53 Bu sorumluluk, söz ko46
47
en-Nisa, 4/29.
Buhari, Merda,
48
49
50
51
52
53
Buhari. Temenni, 6: Müslim, Zikil: 13: Nesiil. Cenaiz. J: Darimi. Riklik. 4'i.
Kasanl, age., VII, 236; İbn Abidln, Reddü'l-Muhtar, X, !94; Ebu Zehra, el-Cerfnıe, s. 428.
Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, ır, 84.
Kaya, agm., s. 138.
Sava Paşa, İslam Hukuk Nazariyan Hakkında Bir Etüd (çev.Baha Arıkan), Ankara 1955, I, 89-90.
Kasanl, age., VII, 236; İbn Abidln, age., X, 194; Ebu Zehra, age., s. 430.
19; Müslim, Zikir, 10; Ebu
Davud, Cenaiz,
9; Tirmizi, Cenaiz, 3; Nesa!, Zülıd, 31;
47
DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
nusu izin veya istemlerin, hukuka
ilin de hukuken yasak
D) Hukuki
olması
aykırı sayılması
gerekçelerine
ve böyle bir talebe dayanan fi-
dayanır.
sonuçları:
Günümüz ceza hukukunda hakim görüş, ötanazinin suç olarak değerlendirilme­
si yönündedir. Bir kısım hukukçu ise, ötanazinin suç olmadığı görüşünü savunmaktadır. Bunlara göre ötanazi istemini yerine getiren kişinin amacı, hastaya ıstırap
vermek değil, onun acı ve ıstıraplarını tatlı bir şekilde sona erdirmektir. Zira tıp otoritelerince,. ölümden başka alternatifi bulunmayan kimseleri, çok az olan kurtulma
ihtimalini dikkate alarak
ıstıraplar
içinde
kıvranmaya
terketmek
anlamsızdır.
Bu
anlayış
Almanya ve Amerika' da taraftar bulmuş ve her iki ülkede de özellikle New
York eyaletinde ötanaziye izin veren birer kanun tasarısı hazırlanmıştır.54 Çoğun­
luğu temsil eden hukukçulara göre ise, ötanazinin kasden adam öldürmeden hiç bir
farkı yoktur. Bu görüşte olan hukukçular, böyle bir yetkinin doktor veya diğer bir
şahsa tanınmasının kötü kullanırnlara yol açabileceğini ve yaşamalarından ümit kesilmiş olan nice hastaların tıbbi buluşlarla sağlıklarına kavuşma ihtimallerinin de
bulunduğunu ifade etmişlerdir.55 Geleneksel Hıristiyan inanışında da ötanazi, "On
Emir"in56 altıncısı olan " Adam öldürnıe"5 7 yasağı kapsamına girdiği gerekçesiyle
kabul görmemiştir. 58
Yaptığımız araştırmalarda, klasik İsliim hukuku eserlerinde, ötanazi ile ilgili
doğrudan
tında
bir bilgiye rastlayamadık. Ancak yukarıda "Mağdürun Rızası" başlığı alverdiğimiz bilgiler doğrultusunda, ötanazi konusunda bir sonuca varabiliriz.
İslam hukukunda ötanazinin suç olarak değerlendirilmesine ve failin sorumlu
tutulmasına
hukuki hiçbir engel
bulunmadığını
ifade edebiliriz. Zira
Kur'an-ı
Ke-
rim'de, " ...Haklı olmanız (hukuki bir gerekçeye dayanmanız) müstesnaAllah'ın
öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Allah, aklınızı kullanasınız diye size
bunları emretti. "59, " ... Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı
çok merhametlidir."60 ayetleri kişinin, hukuki bir gerekçe olmaksızın öldürülmesi54
Dönmezer-Erman, age., Il, 88.
55 Dönmezer-brman, age., il, 1\h; JJönmezer, Kişiiere ve iviaia Karşi Cürü11der, s. 30 .
.)b Biigi için bkz. Tüıner, G-ünay-Kü'tük, AlıJurraJunrtu, Diult:, Tu(flti, Arıkaıa 1988, s.ll8.
57 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, XX, 1-17; Tesniye, V, 6-21.
58 Ana Britannica, "Ötanazi", c. XVII, s. 312.
59 el-En 'am, 61151.
60 en-Nisa, 4/29.
48
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
ni yasaklamaktadır. Yine İslam' da, hayatın getirdiği zorluklar karşısında yaşamaya
devam ederek direnme yerine, ölümü seçerek bunlardan kurtulma amacını içeren
intiharın yasaklanması,6 1 ötanazi isteminin ve yerine getirilmesinin caiz olmayacağı konusunda bize bir fikir vermektedir. Nitekim Hz. Peygamber de; "Kim elinde
biçakla canına kıyarsa, bıçak kanuna saplanmış olarak cehennem ateşine getirilit~
orada devamlı kalır. Kim zehir içmek suretiyle canına kıyarsa, onu cehennem ateşinde içmeye devam edeJ: .. "62 buyurmak suretiyle, intiharı yasaklamış ve bunun
şiddetli cezayı gerektirdiğini ifade etmiştir. Ötanazi de, İslam'ın yasakladığı intiharın, kişinin kendi eli yerine başkası eliyle gerçekleştirilmiş şeklidir. Değişen sadece eylem sahibidir. Fiilin üzerinde gerçekleştiği obje, yine insandır. İnsanın kendisinin böyle bir eyleme hakkı bulunmadığına göre, başkasının da hayat sahibi insan
üzerinde böyle bir eylemi gerçekleştirmesinin meşru olmayacağı açıktır. Çünkü
eylemin gerçekleştiği obje (mahal) üzerinde, yukarıda da belirtildiği gibi, kişinin
bizzat kendisi veya kanuni temsilcisi tarafından söz konusu tasıırruf ya da eylemlere hukuken izin verilmemiştir. Kişi ya da kanuni temsilcilerine hayat hakkı üzerinde böyle bir eyleme izin ve imkan verilmediğine göre, doğal olarak ötanazi suç
olacaktır.
İslam hukukunda ötanazi suç olmakla beraber bu istemi yerine getiren kişinin
sorumluluğunun derecesi ne olacaktır? Bu sorumluluğun ağırlık ya da derecesinin
ötanazinin çeşitlerine göre değişeceği muhakkaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi ötanazi, aktif, pasif, dolaylı ve intiharayardım olmak üzere dört şekilde gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla kişinin sorumluluğu, belirtilen ötanazi çeşitlerine gôre
farklılık arzeder.
1) Aktif ötanazide sorumluluk:
Yukarıda
aktif ötanazi, iyileşmesi tıbben mümkün görülmeyen bir hastanın, acı
ve ıstırabını gidermek amacıyla, hayatını kısaltacak veya hayata son verecek maddelerin, kendisinin veya kanuni temsilcisinin isteği üzerine bilerek kullanılması
şeklinde tanımlanmıştı. Bu çeşit ötanazide, hastanın ölüm istemini yerine getiren
kişinin fiilinde kasıt unsuru bulunmaktadır. Çünkü doktor ya da yetkili kişi, ötanazi ile hastayı öldürmeye niyet etmiş ve fiil, niyetİn yöneldiği hasta üzerinde tatbik
61
62
Buhari, Cenaiz, 84, Cilıad, Tl, Enbiya, SO; Müslim, İnıôn, 178-181.
Buhari, Tıb, 56; Müsliın, İmôn, 175; Tirmizi, T1b, 7; EbG DavGd, Tıb, ll; Nesa!, Cenaiz,
Mace, T1b,
ı ı; Dariınl,
Diyat,
68;
İbn
10; Müsııed, ll, 254,478.
49
DİYANET iLMi DERGi • CİLT:
36 • SAY!:
2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
tekim İslam hukukçularının çoğunluğu, isteyerek ve amaçlayarak bir kimseye zehir içiren kimsenin eylemini, kasten öldürme suçu kapsamında değerlendirmekte­
dir.63 Burada ötanazi istemini yerine getiren kişide kasıt unsuru bulunmakla birlikte, hastanın rızasının, bu eylemi gerçekleştiren şahsın, cezai ya da hukuki sorumluluğuna hiç mi etkisi olmayacaktır?
Aktif ötanazide
sorumluluğun
derecesini,
yukarıda "MağdOrun
öldürmeye
rıza­
sı" başlığı altında aktarmış olduğumuz
bilgiler doğrultusunda tespit edebiliriz.
Çünkü, bu tür ötanazi de sonuçta kişinin kendisinin öldürülmesine rıza göstermesidir. Buna göre Hanefi mezhebinde, hastanın ötanazi istemini yerine getiren kişinin
fiili, her ne kadar kasten adam öldürme suçu kapsamında ele alınsa da, hastanın ötanazi istemi, şüphe konumunda değerlendirildiğinden, eylemi gerçekleştiren kişiye
kısas cezası uygulanmaz sadece diyet ödemekle yükümlü tutulur. Çünkü kişilerin
mal, can ve ırzları dokunulmazdır. Beliıtilen bu değerlere karşı yapılan haksız saldırılarda ortaya çıkan zararlarda, hukuken geçerli kabul edilen özürler, cezayı düşürse de, hukuki sorumluluğa etki etmezler. Kişilerin tazminata konu olan hakların­
da ya da hukuki sorumlulukta 64, fililin kasıt veya kusurundan ziyade zimmete, baş­
ka bir ifadeyle vücub ehliyetine 65 sahip olması esasına dayanılır. Örneğin küçük
çocuk ya da akıl hastasının, işlemiş oldukları adam öldürme suçu karşılığında ceza
ehliyetleri bulunmadığından kendilerine kısas cezası uygulanmaz. Ancak bu fiillerine karşılık diyet ödemekle yükümlü tutulurlar. Bu konumdaki kişilerin diyet ödeme yükümlülüğü, hukuki sorumluluklarınm gereğidir. Zira burada ödenen tazminat, hukuka aykırı olarak İcra edilen ve normalde suç kapsamında değerlendirilen
fiilin karşılığı bir ceza değil, verilen zararın bedelidir.
Maliki mezhebinin hakim
görüşüne
göre ise,
hastanın
ötanazi istemini yerine
cezai sorumluluğu vardır. Yani ötanaziyi gerçekleştiren kişiye, taşı­
mış olduğu kasta göre, kısas ya da diyet cezalarından birisi uygulanır. Maliki mezhebinin diğer bir görüşü ise, Hanefi mezhebinin görüşüyle aynı doğrultudadır. Suç-
getiren
63
64
şahsın
eş-Şafıl, el-Ünun, Beyrut, ty., VI, 42.
Hukliki
sorıpnluluk.;
hir
şahsın kıı".ıırlı_ı
ve-
h8k~!?_fı!J! st::)~!!C~!nch~
bir
Şf!hs~ verdiği z2.r:tr:.,-t2.z~i:1
etme yiikiinıliiliiğii şeklinde tanımlanmaktadır. Bilgi için bkz. İnan. A.Nainı. Horçiar H!!k'!k". 1\,-,kara 1973, ll, 361; Karaman, Mukayeseli İslôm Hukuku, İstanbul 1987, II, 469; Zuhayll, Nazariyyetii'd-Danıan, Dımeşk
65 Vüdib (Hak)
elıliyeti:
1982, s. 234.
Dini-hukuki hak ve
borçların doğıııasına kişinin elverişli olmasına
Bilgi için bkz. CebbQrl, Avanzu '1-E/ıliyye, s. 1 I O;Bardakoğlu, "Ehliyet", DİA.
so
denir.
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
luya kısas cezası uygulanmaz sadece diyet ödemekle yükümlü tutulur.66 Şafii mezhebinin bir
tan hem
Şafii
görüşüne
kısas
mezhebinin
rumluluğu
göre,
hastanın
hem de diyet
diğer görüşüne
şahıs­
ötanazi istemi, bu istemi yerine getiren
cezasını düşürür.
Hanbeli mezhebi de
göre ise, ötanaziyi
aynı görüştedir.
gerçekleştiren kişinin,
cez§.i so-
devam etmektedir.
Aktif ötanazi günümüz
Nitekim Hollanda'da yeni
beşeri
ceza
çıkarılan
hukuklarında
bir kanun
tif ötanazi, adam öldürme suçu olarak
da suç olarak kabul
dışında
bütün
edilmiştir.
Batı hukuklarında
değerlendirilmektedir.
ak-
Türk ceza doktrinin-
de de, ötanazi istemini yerine getiren doktorun, kanunun kasden adam öldürmeye
ilişkin maddelerine göre cezalandırılması gerektiği görüşü hakimdir. 67
2) Pasif ötanazide sorumluluk:
Hastanın yaşamının devaını
için zorunlu olan
tıbbi
tedavinin
durdurulması şek­
linde icra edilen ötanazi çeşididir. Görüldüğü gibi olayda bir görevin terkedilmesi
(ihmal) suretiyle bir kimsenin ölümüne sebep olunmaktadır. Bu bilgilere göre, hasta için zorunlu tedaviyi durduran doktor,
hastanın
vi terkederek
ölümüne sebep
yapınama şeklindeki
eylemi ile, bir göre-
olmaktadır.
Klasik İsHlm hukuku eserlerinde, bir kimsenin hapsedilerek yemesine ve içmesine engel olmak veya
aşırı soğukta bırakmak
suretiyle ölmesine neden olmak
şek­
linde nakledilen örnekler, ötanazinin bu türüne benzetilebilir. İslam hukukçularının
çoğunluğuna
göre, bu tür eylemlerde bulunarak
eğer
kastı
öldürme
değerlendirilir.68
kişinin
ölümüne neden olan
şahıs,
ile bunları yapmışsa, kasten adam öldürme suçu işlemiş olarak
Fiil ile sonuç arasındaki nedensellik bağından hareket eden Ebu
Hanife'ye göre ise, ölüme hapis
değil açlık
ya da susuzluk neden
olmuştur.
Bu ne-
denle hapseden kişi, katil olarak değerlendirilmez.69 Ebu Hanife'nin bu yaklaşımı­
nı
isabetli bulmuyoruz. Her ne kadar fiilie-sonuç
mak mümkün
değilse
de,
dolaylı
olarak bu
ilişkiyi
arasında
direkt olarak
ilişki
kur-
kurmak hiç de zor olmasa gerek.
Öleceğini bile bile adamı hapsedip aç, susuz bırakmak eyleminde kasıt bulunma66 Hattab, Mevalıihii'l-Celfl, VI, 235-236; Derdlr, eş-Şerlıu'/-Kebfr, IV, 213; Üdeh, age., I, 442.
Mala Karşı cururmier, s . .)0; ](aya, agm., s. i~L..
68 Kasan!, uge., V il, 234; Den.iir, e~-Şeriw 'i-Kel/it, iV, 21.=i, R~ıujJ, /Yiiulyeiü'I-/.1ulıiUt-, \'Ir, 239, İLıı
Kudaıne, el-Muğnf, IX, 328; Makdisl, eş-Şerlıu'l-Kebfr, IX, 327; Üdeh, age., I, 87; Ebu Zehra, eiCerfme, s. 464.
69 Kasaııl, age., V ll, 235; İlın Nliceyııı, el-Balıru 'r-Rdik, VIII, 295; Üdeh, age., I, 87; Ebu
Zehra, ei-Cerime, s. 465.
bl Dönınezer, Kişllereve
51
DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
dığının
iddia edilmesi
uygundur.
doğru değildir.
Aynı şekilde çocuğunu
Bu nedenle
öldürme
çoğunluğun görüşü,
kastıyla
tercihe daha
emzirmeyen annenin eylemi de
kasden öldürme suçu kapsamında ele alınmıştır.?O
Yukarıda naklettiğimiz
örneklerden hareketle pasif ötanazide bulunan doktorun
sorumluluğunu tespit edebiliriz. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre, hastanın
olmaksızın,
ötanazi istemi
hastayı
rak
öldürme kastının
değerlendirilecek
durdurmada
onun
yaşamı
bulunması
ve kendisine
hastayı öldürmekastı
cezası
li nedeniyle diyet
için gerekli tedaviyi uygulamayan doktor,
halinde, kasten adam öldürme suçu
kısas cezası uygulanacaktır.
bulunmayan doktora,
hastanın yaşamını
Ancak
nuni temsilcilerinin
ğu
söz konusu
istememiştir
yısıyla
kısas değil
ola-
görevini ihma-
dolaylı
öldürme
diyet gündeme gelmektedir.
sürdürmesi için gerekli tedaviyi, bizzat hastanın ya da ka-
isteği
değildir.
kısas değil
uygulanabilir. Ebu Hanife'ye göre ise,
olarak değerlendireceğimiz pasif ötanazide,
işlemiş
Böyle bir tedaviyi
üzerine durduran daktorun cezai ve hukuki sorumlulu-
Çünkü burada hasta kendi
isteği
ile tedaviye devam etmek
ki, bir kimsenin kendisini tedavi ettirip ettinneme
hakkı vardır.
Dola-
böyle bir istemin yerine getirilmesi durumunda doktorun hukuki ve cezai
açıdan sorumlu tututmaması doğal bir sonuç olsa gerek. Örneğin diyaliz makinası-·
na bağlı olarak yaşamını sürdüren
ınesi
ğu
ve cihazdan
kurtarılınası
yoktur. Çünkü
yukarıda
hakkı olduğu
hastanın
böyle bir tedaviye devam etmek isteme-
sonucunda ölmesi durumunda, doktorun sorumlulu-
da
beliıttiğimiz
gibi, tedavi ettirmeme
hakkı
da
de doktoru n bir kast ı ya da in mal i söz konusu
lunmaması
kusur
gerekir. Çünkü
isnadı
hastanın
kendini tedavi ettirme
vardır. Dolayısıyla hastanın
ölümün-
olmadığından sorumluluğunun
hukuki ve cezai
açıdan sorumluluğu,
da bu-
kendisine
ile mümkündür.
hukuklarında
Günümüz
çekleştirilen
kişinin
gibi,
da belirli
şaıtlar
ve
hastanın
istemi
doğrultusunda
ger-
pasif ötanazi de daktorun sorumlu tutulmayacağı kabul edilmekte-
dir.71
3)
Dolaylı
ötanazide sorumluluk:
Daha öncede
pz..!y~t!f
açıklandığı
tec!b!r!er!e
gibi ötanazinin bu türü, ölüm
!1:ıst~r!~n yalrıız uc1 V\: ıstrı:&biiJliJ
sı ~ekliııdc gcıçckle~ir. Gürüidüğü
kadar
Iıayaün kısainiina­
gibi dolayiı otanazide asıt amaç, hastanın haya-
70 Derdir, age., IV, 215; Üdeh, age., I, 87; Ebu Zehra, age., s. 464.
71 Dönnıezer, Kişilere ve Mala Karşr Cüriimler, s. 31.
52
gerçekleşinceye
giJ-cfilcftk
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
Fakat zorunlu olarak hastanın acı ve elemlerini azaltmak
maksadıyla kullanılan ilaçlar, zamanla bazı canlı dokulara zarar vererek hastanın
yaşam süresini kısaltmaktadır. Hastayı tedavi eden doktor, bu sonucu bildiği halde
hastanın veya yakınlarının isteği üzerine bu metodu seçmektedir. Burada hastaya
verilen ilaçlar, onun hemen ölmesine neden olacak nitelikte değildir.
tma son vermek
değildir.
Bu tür ötanazide doktorun herhangi bir sorumluluğu söz konusu değildir. Çünkü doktor bu tedavi yöntemi ile, sadece hastanın acı ve ıstıraplarını dindirmeyi hedeflemektedir. Hastanın ölümünü isteme gibi bir kastı yoktur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, kişinin cezai ve hukuki açıdan sorumlu tutulabilmesi için herşeyden önce kendisine bir kusur isnadının mümkün olması gerekmektedir. Yani sergilenen fiil ya da sözün, hukuka aykırı nitelikte bir eylem olması gerekir. Doktor, tıp otoritelerince onaylanan ve kendisine kanunun izin verdiği bir tedavi yöntemi uygulaması durumunda, cezai ve l1Ukuki açıdan sorumlu tutulamaz. Nitekim günümüzde bazı hukukçular da bu tür ötanazinin, zarar vermeme ve yararlı olma gibi ahlaki ilkelere uygun hareket edildiği için, hastanın bilgisi dahilinde olması şartıyla hukuka
uygun bulunabileceğini ileri sürmüşlerdir.72
4) İntihara yardımda sorumluluk:
Tıbben
tedavi imkanı bulunmadığı belirtilen hastanın, hayatına son verecek bir
ilacın doktor tarafından önerilmesi veya bu ilacı bizzat kendisinin almasına uygun
bir ortamın hazırlanınasına intihara yardım denmektedir. Bu uygulamada hastanın
ölümüne neden olacak maddelerin tesbiti veya temini doktor tarafından gerçekleş­
tirilmesi ,Yönüyle, ötanazi kapsaınında görülmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi intihar, İslam'da yasaklanmış ve bu yolu tercih
edenlerin,
ağır
manevi
yaptırımlada karşı karşıya kalacakları
ifade
edilmiştir.
İntihara yardım şeklindeki ötanazi olayında doktor, hastanın ölümünden so-
rumlu tutulur. Çünkü doktor, ınüzmin ve ümitsiz, hastalığı nedeniyle ölümü tercih
edip canına kıyacağı bilinen bir hastaya, onun bu yöndeki isteğine uyarak ilaç tavsiyesinde bulunmuş ve bu ilaçları almasına uygun zemin hazırlamıştır. Bu yönüyle
doktorun bu dolaylı fiili hastanın ölümünde etkili olmuştur. Dolayısıyla doktorun
ğu
gibi, ki:;as \:eya diyct ycıiıic ia' Lir kapsaımııda ele alabiieceğimiz bir ceza ttirli
olabilir. Klasik İslam hukuku eserlerinde verilen şu örnekten, hareketle intahara
72
Dönıııezer, Kişilere
ve Mala
KarşL
Cüriimler, s. 33.
53
DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
yardım
konusunda bir hükme varabiliriz. Kendisine verilen zehiri yine kendi
ile yiyen
kişinin,
ölmesi halinde, zehiri veren
kişi,
isteği
diyet ödemekle yükümlü tutul-
maz. Ancak kendisine bu hareketinden dolayı, ta'zir türünden bir ceza uygulanır.73
Bir kimsenin
yemeğine
zehir
takdim eden, yemekte zehir
karıştıran
veya zehir
bulunduğunu bildirdiği
yerek ölmesi durumunda sonuçtan sorumlu
li
olduğunu
hir
bilerek
yemiş
karıştıran şahsın
yemeği
ve
ölmüştür.
fiili ile sonuç
bilerek yemesinden
dolayı
değildir.
Burada
arasındaki
halde,
diğer şahsın yemeği
Çünkü
yemeği
mağdGr, yemeği
bağı, mağdurun
Ayrıca yemeğin
karıştırana
yi-
zehir-
takdim eden ya da ona ze-
nedensellik
ortadan kalkar.
nun bildirilmesi de, takdim edene veya zehir
gel teşkil eder. 74
karıştırılmış yemeği başkasına
zehirli
zehirli
olduğu­
kusur izafe edilmesine en-
Buna göre hasta, ölümüne neden olanilacı kendi hür iradesiyle almıştır. Bu nedenle asıl fail kendisi olduğundan, ölümünden başkalarını sorumlu tutma imkanı
yoktur. Ancak doktor, öldürücü olduğunu bildiği bir ilacı hastaya önermek suretiyle bir suç işlemiştir. Dolayısıyla bu suça karşılık meslekten uzaklaştırmak ya da belli süre ruhsatını iptal gibi, ta 'zir kapsamında değerlendirebileceğimiz bir ceza kendisine uygulanabilir.
SONUÇ
Kişinin öldürmeye rızasında da belirttiğimiz gibi, hastanın ötanazi istemini yerine getiren şahıs duruma göre hukuki ve cezai açıdan sorumlu tutulabilir. Nitekim
bütün İslam hukukçuları, suça rızanın suçu yasaklıktan çıkarmadığı konusunda görüş birliği içindedirler. Bir suçun hukGken yasaklığının devam ettiğini kabul etmek,
hafifletici, hukGken geçerli bir sebep olmaksızın belirlenen cezayı uygulaınamak,
hukuk tekniği ve mantaliresi açısından isabetli değildir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, hastanın istemini yerine getiren şahsın sorumluluğu, ötanazi çeşidine
göre farklılık arzetmektedir. Aktif ötanazide, kişinin, kendi rızası ile canına kastettirmesi, fiili suç olmaktan çıkarmadığına göre, failin kısas cezasına çarptırılması
daha uygundur. Aksi takdirde, kasten öldürme suçlarında çoğu defa katil, maktGli.in
rızasıyla böyle bir fiile teşebbüs ettiği iddiasında bulunur ki, bu da olayın çözümünde oldukça güçlükler doğurabilir. Nitekim günümüz beşeri ceza hukuklarında da
aktif ötanazi, suç olarak kabul edilmektedir.75 Pasif ötanazide ise, bu istemi yerine
73 eş-Şafii, e/-Ümm, VI, 43; Kasanl, nge., VII, 235; İbn Kudfıme, cl-Muğnl, IX, 330; I'v1akdis1, eş-Şer­
hu '1-Kebfr, IX, 329.
74 İbn Kudaıne, age., IX, 330; Makdisl, eş-Şerlıu'i-Kebfr, IX, 328-329.
75 Taner, Tahir, Ceza Hukuku, İstanbul I 949, s. 433; Tesal, nge., s. 57; Dönınezer, age., s. 33.
54
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
getiren şahsın kastma göre hukuki veya cezai sorumluluğu devam eder. Ancak burada tedaviyi sürdüren şahsa, herhangi bir kusur isnadı mümkün olmadığı durumlarda sorumluluğu da söz konusu olmayacaktır. Örneğin hastanın tedaviyi kabul etmeyerek kendi kendisini ölüme terketmesi durumunda, tedaviyi sürdüren şahsın
hukuki ve cezai sorumluluğu yoktur. Dalaylı ötanazi de de daktorun hastayı öldürme kastı bulunmadığından ve söz konusu tedaviyi de hastanın rızası doğrultusunda
yürüttüğünden sorumluluğu söz konusu değildir. İntihara yardımda ise, doktora ancak ta'zir türünden bir ceza uygulanabilir.
Ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve şiddetli acılarla başbaşa kalmış bir mü'ıni­
nin,
sabretınesi
raplarını
zor
olmasına rağmen
en güzel yol olsa gerek. Onun elem ve
Allah'a havaleetmesi ve O'ndan
şifa dileınesi
de bir teselli
ıstı­
seçeneğidir.
Çünkü Allah Teil.la, ResOluilah (s.a.s)'ın ifadesiy!e, her hastalığın bir şifasını da yaratınıştır.76 Ayrıca mü'min hastalığının günah ve hatalarma keffaret olduğunu da
unutmaınalıdır.77 Bunlar psikolojik açıdan kişiyi rabatiatacak nitelikteki telkinlerdir.
Ortaya çıkan birçok ölümcül hastalığın şifası zaman içerisine yayılmıştır. Tarihte çok tehlikeli ve de öldürücü olan birçok hastalık, günümüzde artık basit bir
hastalık niteliğine bürünmüştür.
nucunda
u!aşıldığı
da
unutulmaması
keli ve de bilimsel veriler
ların,
gelecekte de
Ancak bu noktaya,
aynı
gereği
çağları
kapsayan
çalışınalar
so-
gereken bir gerçektir. Günümüzde çok tehli-
ölümden
nitelik ve boyutta
başka
alternatifi gözükmeyen
olacağını
hastalık­
iddia etmek isabetli olmayaca-
ğı
gibi, böyle bir iddia tarihi gerçekiere de aykırıdır. Dolayısıyla ötanaziye izin verilmesi tıp dünyasında yapılan bilimsel çalışma ve buluşların aktivitesini kaybolmasına neden olacaktır. Ötanazinin bir çözüm olarak görülmesi, uzun vadede söz
konusu
hastalıkların
tedavi
imkanının
önünü
tıkayacaktır.
Bu ve benzeri gerekçele-
ri de göz önünde bulundurduğumuzda İslam hukukunda ötanazinin caiz olmayacağını
ve hastanm bu istemini yerine getiren
sorumluluğunun
devam
edeceğini
şahsın
da duruma göre hukuki ve cezai
ifade edebiliriz.
76
Konu ile ilgili hadisler için bkz. Bulıari. T!IJ, I :Müslinı, Seiôm. 69:Tirınizl, Tt h, 3, 22: Ebu Davucl.
T1b, 1, I I: İbn Mi\ce, T1b. I: Müsncd, ll, 468, V. 346. 351.
77 İlgili hadisler için bkz. Buhi\ri, Merdd, 1. 2, 3 vd.:Müslinı, Rirr, 52:Tirnıizi, Tej1"fr, 4, 24: Mlisııed,
YI, 53,167,203, 258; Darinıi, Rikdk. 56.
55
DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
BİBLİYOGRAFYA
Akşit, M. Cevat, İslam Ceza Hukuku ve insani Esasları, İstanbul 1976.
Amir, Abdülaziz Şerhu'l Ahkami'l Amme li'/ Cerfme, Camiatü Karyfinus, Bingazi 1987.
Baberti, Ekmeluddin Muhammed b. Mahmud b.Ahmed (ö.786/1384), Şerhu'l-İnaye ala'l-Hidaye (Fethu'l-Kadir'le), c.I-IX, Beyrut, ty. (el-İnaye)
Bağdatlı, Selahattin, Hukuk Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul 1977.
Bardakoğlu, Ali, "Diyet", TDV. İslam Ansiklopedisi (DİA), c.IX, İstanbul 1994.
- , "Ehliyet", TDV. İslam Ansiklopedisi (DİA), c. X, İstanbul I 994.
Behnesi, Ahmed Fethi, el-Ukiibe fi'l-Fıklu '1-İs/amf, Beyrut I 983.
- , el-Mevsiiatü'l-Cinaiyyefi'l-Fıkhı'l-İslamf, c.I-IV, Beyrut 1991.
Buhar!, Muhammed b. İsmail (ö.256/869), el-Canıiu's-Salıflı, c.I-Vlll, Çağrı Yayınları, İstan­
bul 1992.
Buhuti, Mansur b. Yunus-b. İdrls (ö.1051/1641), Keşşafu'l-Kma' an Metni'l-lkna', c.l-VI,
Beyrut 1982.
Cebburi, Hüseyin Halef, Avarizu'l-Eiı/iyye İnde'l-Usuliyyfn, Mekke 1988.
Dağcı, Şamil, İslam Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Müessir Fiiller, Ankara 1996.
Dami\d, Abdurrahman b. Muhammed b. Süleyman (ö. I 078/1667), Mecmau'l-Enlıur, c.l-11, İs­
tanbul, 1276.
Darimi, Ebu Muhammed Abdullah b. Abdurrahman (ö.255/869), es-Sünen, c.l-11, Çağrı yayınları, İstanbul 1992.
Derdir, Ebfi'l-Berakat Ahmed b. Muhammed (ö. I 201/1786), eş-Şerhu '1-Kebfr (Des uk! haşiyesiyle) c.I-IV, yy., ty.
Dönmezer, Sulhi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul 1995.
Dönmezer, Sulhi- Erman, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, c.i-III, İstanbul 1967.
Dümeyni, Misfir Gurmullah, el-Cinaye beyne' l Fıkhı 'l-İsldmf ve '1-Kdntmi '/- Vad'i, Cidde, ty.
Ebu Davud, Süleyman b. Eş'as es-Sicistani (ö.275/888), Sünenu Ebi Dav(id, c.I-IV, Çağrı yayınları, İstanbul 1992.
Ebu Zehra, Muhammed, el-Cerfmefi'/-Fıklu'l-İslanıf, Kahire, ty.
- , el-Ukı?befi'l-Fıkhı'l-İs/amf, Kahire, ty.
Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed (ö.505/1111), el-Mustesfa min Jlmi'l-Usı?l,
Bulak, ty.
Hacciivi. Şerefuddin Musa ei-Makdisi (ö.968/1560), el-Ikna' li Talibi'l-İntifd', c.I-IV, Kahire 1351.
Halifi, Nasır Ali Nasır, ez-Zurı?fu'l-Miişeddede ve'l-Muhaffefefi Ukı?beti't-Ta'zir fi'l-Ftkht'lİslamf, Kah ire ı 992.
Harezıni, Celaluddin b. Şemsuddin el-Harezmi el-Kurlani (ö.767/1367), el-Kifaye (Şerhu Fethı'I-Kadir'le), c.I-IX, Beyrfit, ty.
Haskefı, Alaudd\'n Muhammed b.Ali b. Muhammed b.Aii el-Hısni (ö.1088/1677), ed-Dım·u'l­
Mulıtdr (Reddu'I-Muhtar'ia), c.I-XII, Beyrfit 1994.
Hattiib, Ebu Abdullah Muhammed el-Mağribi (ö.954/1547), Mevdhibu'f-Celflli Şer/u Mulıta­
sari Half/, c. I- VI, Beyrut 1992.
Heyet, el-Mevsı?atii'l-Fikhiyye, Matbuatu'1-Mevsuatü'l-Fıkhıyye,c.I-XXXIV, Kuveyt 1984!995.
56
İSLAM CEZA HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ
Heyet, Ana Britamzica Genel Kültür Ansiklopedisi, c.I-XXII, İstanbul 1989.
Heyet, Büyük Ansiklopedi, c.l-XV, İstanbul 1990.
Heysemi, Şihabuddin Ahmed b. Haceri 'ş-Şafii (ö.97411566), Tuhfetu '1-Muhtac bi Şerhı '1Min/ıfic, c.l-IX, Mısır 1328.
İbn A.bidin, Muhammed Emin b. Ömer (ö.1252/1836), Reddü'l-Muhtar ala'd-Dürri'l-Mulıtar,
c.I-XII, thk.A.dil Ahmed Abdülmevcud-Ali Muhammed Muavvaz, Beyrut 1994.
İbn Aşur, Muhammed Tahir, İslam Hukuk Felsefesi, (trc.Vecdi Akyüz-Mehmet Erdoğan), istanbul 1988.
İbn Hanbel, Ahmed Muhammed b. Hanbel (ö.2411855), Müsnedu Alımed b. Hanbel, c.l-Vl,
Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.
İbn Hazm, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm (ö.456/1063), el-Mulıalla, c.l-Xl,
Beyrut, ty.
İbn Kudame, Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Muhammed (ö.620/1223), el-Muğnf, c.IXII, Daru'l-Fikri'l-Arabi, Beyrut, ty.
İbn Mace, Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid el-Kazvini (ö.273/886), Sünenü İbn Mace, c.
I-II, Çağrı yayınları, İstanbul I 992.
İbn Muflih, Ebu İshak Burhanüddin İbrahim b. Muhammed (ö.8841!479), el-Miibdi'fi Şerlı­
ı 'l-Mukni', c.I-X, Dımeşk 1979.
İbn Nüceym, Zeynüddin b. İbrahim b. Muhammed (ö.970!1562), el-Eşbfilı ve'n-Nezair, Dı­
meşk 1986.
İbn Rüşd, Ebu 'l -Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed (ö.5951! ı 99), Bidayetii 'l-Miicte!ıid ve NiMyetü'l-Muktesıd, c.l-11, İstanbul 1985.
İnan, A.Naim, Borçlar Hukuku, Ankara ı 973.
Kildıhiln, Fahruddin Hasan b. Mansur b. Malımüd el-Özcendi (ö.592/1196), Fetava Kadı/ıfin
(el-Fetava'l-Hindiyye kenarında), c.l-IV, Beyrut ı986.
Kadızade, Şemsüddin Ahmed b. Bedrüddin Mahmut (ö.988/l580), Netaicu '1-Ejkar jf Keşfi '.rRumCiz ve'l-Esrar (Fethu'l-Kadir'le), c.l-IX, Beyrut, ty.
Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, c.l-lll, İstanbul 1987.
Kasani, Alauddin Ebu Bekr b. Mes'ud (ö.587/1ı91), Bedaiu's-Sanai'jf Tertfbi'ş-Şerai', c.IVII, Beyrut 1986.
Kaya, Ali, "İslam Hukukuna Göre Ötaııazi", UÜİFD. c.Vl, sy.VI, Bursa ı994.
Makdisl (İbn Kudame), Muhammed b. Ahmed b. İbn Kudame (ö.682/1283), eş-Şerlıu'l-Kebfr
(el-Muğni ile), c.l-XII, Daru'l-Fikri'l-Arabi, Beyrut, ty.
Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed b. Hubeyb (ö.450!1058), el-Havi'l-Kebfr fi Fzklıi
Mezlıebi'l-İnıami'ş-Şdjif, c.I-XVIIl, Beyrut 1994.
Mevsıli, Abdullah b. Mahmud (ö.683/1284), el-İhtiyar li Ta'lfli'l-Mulıtdr, c.l-V, İstanbul
1951.
lvicvvdk, fviuhanıııiCJ L. "Yusuf (.~-Gıı·iiU~i (0.~~7/!4~1), r::: T~c ~·.: ! }.~!f! ::!::. .~1:-:.1;::::;:::·:· ..'!:_:!~!
fl\.Jf.a..,,-.,.h;h .. 'l r.,..t-;"1'1""\ ,.... L\/T 1\Jfg:lJ· 11'J5<
.... "" ...... ............ .__. .......... -....;, ....... '., -'··-··
Müslim, Ebü'l-Huseyn Müslim b. Haccac (ö.261/874), Sahflıu Müslinı, c.I-Ill, Çağrı yayın­
ları, İstanbul 1992.
Nebhan, Muhammed Faruk, Mebôlıisfi't Teşrfi'l Cinaiyyi'l-İslômf, Beyrut ı981.
Nesa!, Ahmed b. Şuayb (ö. 279/892) Sünenü'n-Nesaf, c.I- VIII, Çağrı yayınları, İstanbul ı 992.
1
,~
~~
~
-~-~·
57
DİYANET iLMi DERGi
o
CİLT: 36
o
SAYI: 2
o
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000
Nevevi, Muhyiddin Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref (ö.676/l277), Ravzatü't-Talibfn, c.!- VIII,
thk. Adil Abdülmecid-Ali Muhammed Muavvaz, Darü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrfıt 1992.
Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 1992.
Remli,
Şemsüddin
Şerhi'l-Minfı(ic,
Muhammed b. Ahmed b. Hamza (ö.1004/1595), NiMyetü'l-Muhtac ila
c.!- VIII, Mısır 1967.
Sava Paşa, İslam Hukuk Hazariyatı Hakkmda Bir Etüd (çev. Baha Arıkan), c.l-II, İstanbul
1955.
Serahsi, Şemsü'l-Eimme Muhammed b. Ahmed (ö.483/l090), Kitabü'!-Mebsut, c.I-XXX,
Beyrut 1978.
Seyyid S ab ık, Ftkhu 's-Sunne, c.l-Ill, Kah ire ı 990.
Şafak, Ali, Mezhepterarast Mukayeseli İslam Ceza Hukuku, Erzurum 1977.
- - - , Hukuk Terimleri
Sözlüğü,
Ankara 1992.
Şafii, Muhammed b. İd ris (ö.204/8 ı 9), ei-Ümnı, c.!- V lll, Beyrut, ty.
Şatıbi, İbrahim b. Musa el-Malik! (ö.790/1388), e/-Muvafakôt
ji' Usılli'ş-Şerfa, c.l-IV, Bey-
rut 1994.
eş-Şazeli, Hasan Ali, ''Cinayet", TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), c.V!II, İstanbul 1993.
- - - , "Cirah", TDV İslôm Ansiklopedisi (DİA), c. VIII, İstanbul ı993.
Şevkani,
Muhammed b. Ali (ö.l250/!832), Neyiii '1-Evtôr fi
Beyrut, ty.
Şer/u Mwıteka 'l-Ahba1;
c. I-VIII,
Şirazi, Ebu İshak İbrahim b. Ali b.Yusuf(ö.476/!083), el-Miilıezzeb, c.l-11, Darü'l-Fikr, yy., ty.
Şirbini,
Muhammed b. Ahmed el-Hatib (ö.977/l569),
c.l-IV, Mısır 1958.
Muğni'l-Muhtôc
ila Ma'rifeti Meôni'l-
Min!ıôc,
Taner, Tahir, Ceza Hukuku, İstanbul 1949.
Tarablusi, Alauddin Ali b. Halil (ö.844/l440), Mufnu'l-Hukkôm, Kahire 1973.
Tesal, Reşat Dursun, Ceza Hukuku, İstanbul 1979.
Timurtaşi, Şemsuddin
lıôr
Muhammed b. Abdiilah (ö.1 00411595), Tenvfru 'l-Ebsar ve
(Reddu'l-Muhtar'la), c.I-XII, Beyrut 1994.
Tirmizi, Muhammed
1992.
Cônıiu 'l-Bi-
b. İsa (ö.279/892), Sünenii't-Tirmizf, c.l-V, Çağrı yayınları, İstanbul
Tümer, Günay-Kiiçiik, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ankara 1988.
Üdeh, Abdülkadir (ö.ı374/1958) et-Teşrfu'I-Cinôiyyii'l-İslônıf Mukôrenen bi'l-Kfinılni'I­
Vad'i, c.I-1!, Beyrut, ty.
Yiğit, Yaşar, İslôm Ceza Hukukunda Ceza/ann Yiiriirliiğü, Basılmaınış Doktora Tezi, Bursa
1998.
Zeydan, Abdulkerim, el-Mufassal
miyye, c.I-XI, Beyrüt 1994.
- - - , el-Vecfzj'i
F Alıkc/mi 'l~Mer 'e
ve' l-Bevti '1-Müslim
fi '~·-Şerfnti '1-i,·lrl-
Usuli'l-Ftk!ı, BeyrCıt ı987.
Zulıayli, Vehbe, el-Fzklıu '1-İslômf ve Edilletuhıl, c.l- VIII, Dımeşk 1989.
- - - , Nazariyyetii'd-Damôn ev
hz '1-İslômf, Dımeşk 1982.
58
Ahkômü'I-Mesıl.liyyeti'l-Medeniyye
ve'l-Cinôiyye fi'I-Ftk-
Download