Mikrop Değil Mikropsuzluk Hasta Ediyor

advertisement
On5yirmi5.com
Mikrop Değil Mikropsuzluk Hasta Ediyor
Ahmet Rasim Küçükusta, mikropla fazla karşılaşmayan bebek ve çocukların bağışıklık
sisteminin güçlenmediğini vurguluyor.
Yayın Tarihi : 31 Mart 2012 Cumartesi (oluşturma : 10/19/2017)
Hatırlarsanız geçen hafta hazır gıda endüstrisinin insanları mikroplarla korkuttuğundan dem vurup
sütün mikroplusunu, elmanın kurtlusunu istediğimizi yazmıştım.
Ertesi gün dünyanın ünlü bilim dergilerinden Science'ta sanki beni haklı çıkarmak için özel olarak
yapılmış bir araştırma yayımlandı.
Bu araştırmada bir grubu tamamen steril yani mikropsuz ortamda, diğer grubu ise normal
laboratuvar şartlarında doğan ve büyüyen farelerin bağışıklık sistemleri inceleniyor.
Steril ortamda büyütülen farelerin akciğer ve bağırsaklarında CXCL 16 isimli bir proteinin ve kısaca
NKT olarak bilinen bir tür T- hücrelerinin biriktiği ve astım ve kolittekine benzer iltihabi
değişikliklerin geliştiği tespit ediliyor. Bu fareler hayatlarının sonraki haftalarında mikroplu
ortamlarda yetiştirildiklerinde bağışıklık sistemlerinin normale döndüğü ve bu hastalıkların ortaya
çıkmadığı görülüyor.
Araştırmayı yapan uzmanlar "bağışıklık sisteminin normal gelişebilmesi için hayatın ilk haftalarında
bazı mikroplarla karşılaşılması gerektiğini; steril şartlarda büyütülen farelerin hayatlarının daha geç
döneminde mikroplara maruz kalmalarının işe yaramadığını" söylüyorlar.
Bu mühim çalışmadan vatandaşın anlaması gereken şudur: Tüm mikroplar zararlı değildir. Bizi hasta
eden, yataklara düşüren ve hatta ölümümüze bile sebep olan mikroplar olduğu gibi, bağışıklık
sistemimizin normal gelişebilmesi ve sağlıklı bir hayat sürmemiz için mutlaka karşılaşmamız
gereken mikroplar da vardır. Bu mikroplarla ne kadar erken karşılaşırsak da o kadar iyidir.
Bazı çocuklar neden astım olmaz?
Bunun böyle olduğunu hastalarımdan biliyorum:
"Doktor Bey, bazı komşu çocuklarının üstleri başları, elleri yüzleri kir içinde. Bütün gün sokakta
tozun toprağın içindeler. Betona otururlar, koşar, terlerler. Yaşadıkları daireler güneş almaz, küçücük
rutubetli bir yerdir. Üstelik babaları o tek odalı yerde püfür püfür sigara da içer ama çocukları ne
kadar sağlıklı, ne astımları var ne alerjileri. Turp gibiler maşallah. Bizim bir tek çocuğumuz var.
Gözümüz gibi bakıyoruz. Doğduğu günden beri doktor kontrolünde. Bütün aşılarını yaptırdık. Odası,
giysileri tertemiz. Evimizde asla sigara içilmez. Azıcık terlese hemen iç çamaşırına kadar değiştiririm.
Gece en az 3 kere kalkar üstünü kontrol ederim ama bizimki en ufak bir üşütmeden hemen
hastalanıyor, öksürüyor, nefesi tıkanıyor. 15 gün iyi, 15 gün hasta. Ayda 2-3 kere doktordayız.
Nedir bizim suçumuz, kabahatimiz?"
Bu annenin sık sık hastalanan çocuğu mikropsuz ortamda yaşayan fare, bahsettiği çocuklar da
çevresindeki mikroplarla beraber yaşayan fareler gibidir.
Alerjik hastalıkların sebebi aşırı temizlik
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde her geçen gün artan astım, saman nezlesi, egzama gibi
hastalıkların 'aşırı temizlik ve titizlikten' kaynaklanabileceği ileri sürülüyor.
'Hijyen teorisi' olarak bilinen görüşe göre, bu durumdan bebeklerin hayatlarının ilk döneminde çok
temiz ortamlarda büyütülmeleri ve mikroplarla çok az karşılaşmaları sorumlu tutuluyor. Hayatın ilk
yıllarında geçirilen enfeksiyonlar çocuğun ateşlenmesine, öksürmesine sebep olsa da, onu rahatsız
etse de, faydaları da var. Çocuğun bağışıklık sistemi bu enfeksiyonlar sayesinde virüslerle,
bakterilerle savaşmayı öğreniyor ve güçleniyor.
Buna karşılık bebek çok fazla mikropla karşılaşmıyor ise, bağışıklık sistemi güçlenemiyor ve 'boş
kalmış, işi gücü olamayan kişiler' gibi "Acaba ben ne yapsam?'' diye şaşkınlığa düşüyor. O da bu
sefer tutuyor, karşılaştığı toz, tüy, polen, küf gibi maddelere mikropmuş gibi davranıyor, onlara karşı
hak etmedikleri aşırı tepkiler gösteriyor ve işte bunun sonucunda da alerjik hastalıklar ortaya
çıkıyor.
Hijyen teorisinin delilleri
Gerçekten de bu hijyen, yani temizlik teorisini doğrulayan pek çok delil var. Meselâ, astım ve diğer
alerjik hastalıklar kalabalık ailelerin çocuklarında daha az görülüyor; çünkü çok kardeşi olan,
kalabalık bir ailede büyüyen bebekler daha çok mikrop alıyor ve daha fazla enfeksiyon geçiriyorlar.
Doğduğu günden itibaren evinde kedi, köpek gibi hayvan beslenen çocuklarda da alerjik
hastalıkların görülme oranı daha az, zira bebek evdeki hayvanlarda bulunan bakterilerle karşılaşıyor.
Araştırmalar, gene aynı sebeple erken yaşta kreşe gönderilen çocuklarda da, köy ve çiftliklerde
büyüyen çocuklarda da alerjik hastalıkların daha seyrek rastlandığını gösteriyor.
Buna karşılık, büyük şehirlerde doğan ve apartman dairelerinde 'el-bebek gül-bebek' sarılıp
sarmalanarak, odası her gün silinip süpürülerek, yatak takımları, çarşafı haftada bir değiştirilerek, sık
sık yıkanarak bin bir ihtimamla 'tertemiz' bir ortamda büyütülen çocuklar ise alerjik hastalıkların
pençesine kolayca düşüveriyor. Bu çocukların ne kardeşleri var, ne de onları öpüp koklayan ve bu
sırada taşıdıkları mikropları onlara bulaştıran akrabaları veya diğer misafirleri. Üstelik bu yavrular
doğdukları günden itibaren kızamığa, boğmacaya, çocuk felcine, hepatite karşı aşılanıyor. Azıcık
ateşleri çıksa, biraz burunları aksa, boğazları kızarsa hemen antibiyotikler veriliyor.
Sezaryen doğum da etkili
Sezaryenle doğan bebeklerde de bağışıklık sisteminin gelişmesinde aksaklıklar meydana geliyor.
Ana rahminde vücutlarında hiçbir mikrop bulunmayan bebekler ilk mikropları annelerinin doğum
kanalından alıyorlar ve bunlar bebeklerin bağırsaklarına yerleşiyor. Bifidobakteri, bakteroides ve
laktobasiller'den oluşan bu faydalı mikroplar bebekte normal bağışıklığın gelişmesini sağlıyor.
Buna karşılık sezaryenle ameliyathanenin steril şartlarında dünyaya gelen bebekler ilk mikropları
deri teması ile ve hastanedeki yüzeylerden alıyorlar. Bu sebeple de sezaryenle doğan bebeklerin
bağırsak floralarını yararlı dost mikroplar yerine bağışıklığın kuvvetlenmesine etkileri olmayan
hastane mikropları oluşturuyor.
Gelelim neticeye: Biz insanlar milyonlarca seneden beri mikroplarla beraber yaşıyoruz. Derimizde,
ağzımızda, bağırsaklarımızda vücut hücrelerimizin 10 misli fazla mikrop var ve iyi ki bunlar var.
Sağlıklı bir hayat sürmemiz bu mikroplarla dostça bir arada yaşamamıza bağlı.
Çocuklarınıza hep içinde faydalı mikroplar bulunan fabrikada işlem görmemiş süt içirin, yoğurt
yedirin dememin sebebini şimdi daha da iyi anlamış olduğunuzu sanıyorum. Haksız mıyım?
Zaman
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Mikrop Değil Mikropsuzluk Hasta Ediyor
Download