gazġ ünġversġtesġ eğġtġm bġlġmlerġ enstġtüsü ortaöğretġm sosyal

advertisement
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
ORTAÖĞRETĠM SOSYAL ALANLAR ANA BĠLĠM DALI
FELSEFE GRUBU ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI
MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN
EĞĠTĠM VE KÜLTÜR PROGRAMLARI
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Yusuf YALANIZ
DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. ġakir BERBER
Ankara
Aralık, 2011
JÜRĠ ONAY SAYFASI
Yusuf YALANIZ‟ın “Milli GörüĢ Partileri‟nin Eğitim ve Kültür Programları”
baĢlıklı tezi, jürimiz tarafından Felsefe Grubu Öğretmenliği Ana Bilim Dalında Yüksek
Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.
Adı Soyadı
Ġmza
Yrd. Doç Dr. ġakir BERBER
………………………..
Yrd. Doç. Dr. Erdal AKSOY
………………………..
Yrd. Doç. Dr. Beyhan ZABUN
………………………..
ii
ÖN SÖZ
Bu tezi hazırlama sürecinde baĢta danıĢman hocam Yrd. Doç. Dr. ġakir
BERBER olmak üzere, her daim desteğini esirgemeyen ve bana sabırla katlanan
anneme, babama ve eĢime, akademik formasyon kazandıran Yrd. Doç Dr. Beyhan
ZABUN‟a, motivasyonuma ivme katan Salih AKYÜZ, M. Ali ALTINIġIK, Onur
TURAN ve Fatih AYDIN‟a, teknik destek veren Prof. Dr. Arif ERSOY, Prof. Dr.
Ġbrahim ARSLANOĞLU ve Atik AĞDAĞ‟a, imkânlarından istifade ettiğim Ekonomik
ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi (ESAM)‟ne ve ESAM‟ın Genel BaĢkanı M. Recai
KUTAN‟a teĢekkür ederim.
Yusuf YALANIZ
iii
ÖZET
MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR PROGRAMLARI
YALANIZ, Yusuf
Yüksek Lisans Tezi, Felsefe Grubu Öğretmenliği Bilim Dalı
Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. ġakir BERBER
Aralık-2011, 183 Sayfa
Bu araĢtırmanın amacı, Türkiye siyaset tarihinde otantik bir siyaset kültürüne
sahip olan Milli GörüĢ Partileri‟nin, eğitim ve kültür programlarını siyaset sosyolojisi
açısından din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri dâhilinde kavramsal nitelik ve siyasal
pratiklerini ele almak, siyasal süreç içinde değiĢikliklerini saptamak, siyasal
toplumsallaĢma rolünü belirtmek ve Türkiye‟deki dindar kesimin kolektif bilincini
siyasal alana nasıl ve ne düzeyde projekte ettiğini gözlemlemek ve değerlendirmektir.
Bu araĢtırma, literatür taramasına dayalı tarihsel ve kavramsal yöntem ile ele
alınmıĢtır. Tarihsel ve kavramsal yöntem araĢtırması ile bir süreç dâhilindeki çeĢitli
dönemler, kendi konjonktürleri dâhilinde gözlemlenmiĢ ve kavramsal analizlerle
değerlendirilmiĢtir. Buna göre; araĢtırma, nicel verilere dayalı analizlerin bir araya
getirilmesiyle oluĢturulmuĢtur./
AraĢtırma öncelikle, belirlenen konunun öngörülen içeriği ve siyaset
sosyolojisinin temel kavramlarının analiz edilmesiyle baĢlamıĢtır. AraĢtırma, Milli
GörüĢ Partisi olarak nitelendirilen Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah
Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi kapsamında tarihsel bir çerçeve ile belirtilmiĢtir.
Daha sonra araĢtırma analizleri, bu kapsamda belirtilen partilerin; parti programı, seçim
beyannamesi, afiĢi ve sloganları, koalisyon protokolü, hükümet programı ve politikaları
sınırlılıklarıyla değerlendirilmiĢtir. Belirtilen amaç doğrultusunda partiler, dönemsel
farklılıkların belirlenmesi ve bütünlüğü sağlaması açısından kronolojik olarak
bölümlere ayrılmıĢ ve her bir bölüm kendi içinde de analiz edilmiĢtir.
Sonuç olarak da, geleneksel bir siyasi kültür ile hareket eden Milli GörüĢ
Partileri‟nin eğitim ve kültür alanlarıyla ilgili olarak tarihsel süreç içinde form, üslup ve
içerik bakımında çeĢitli farklılıklar yaĢadığı gözlemlenmiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Siyasal toplumsallaĢma, siyaset, eğitim, kültür, Milli GörüĢ.
iv
ABSTRACT
EDUCATION AND CULTURE PROGRAMS OF MĠLLĠ GÖRÜġ PARTIES
YALANIZ, Yusuf
Postgraduate Thesis, Science of Philosophy and Related Fields
Thesis‟s Advisor: Assist. Prof. Dr. ġakir BERBER
December-2011, 183 Page
The aim of this research is to observe the education and culture programs of
Milli GörüĢ Parties, having an authentic political culture in the history of Turkish
politics, in the frames of religion, politics, education and culture from the view of
political sociology, to determine the changes in political process and state the role of
political socialization, and to assess to what extent the collective consciousness of
religious part of Turkey reflect on politics.
This research is approached with historical and conceptual method based on
literature review. With the historical and conceptual method research, various periods in
a process are observed in their own conjectures and evaluated by conceptual analysis.
According to this, the research is constituted by gathering the analysis based on
quantitative data.
The research begins with analysis of basic concepts of political sociology and
analysis of the estimated content of determined subject. The research is stated with a
historical frame within the scope of Milli GörüĢ Parties, such as Milli Nizam Party,
Milli Selamet Party, Refah Party, Fazilet Party and Saadet Party. And then the research
analysis is evaluated by the borders of these stated parties‟ party programs, declarations
of election, posters and slogans, coalition protocols, government programs and policies.
In the direction of determined aim the parties are divided into periods chronologically to
state the periodical differences and to get the coherence and each period is analyzed in
itself as well.
In conclusion, it is observed that Milli GörüĢ Parties moving with traditional
political culture have some changes in their education and culture programs by form,
style and content in the historical process.
Key Words: Political socialization, politics, education, culture, Milli GörüĢ.
v
ĠÇĠNDEKĠLER
SAYFA
JÜRĠ ONAY SAYFASI ..................................................................................................... i
ÖN SÖZ ............................................................................................................................ ii
ÖZET ............................................................................................................................... iii
ABSTRACT..................................................................................................................... iv
KISALTMALAR LĠSTESĠ ............................................................................................ vii
GĠRĠġ ................................................................................................................................ 1
Problem Durumu ....................................................................................................... 2
Amaç .......................................................................................................................... 3
Önem.......................................................................................................................... 3
Yöntem ...................................................................................................................... 4
Sınırlılıklar ................................................................................................................. 4
1. BÖLÜM: Kavramsal Analiz ........................................................................................ 6
1.1 Siyaset ................................................................................................................. 6
1.2 Din ...................................................................................................................... 8
1.3 Eğitim ve Kültür ............................................................................................... 10
1.4 Din-Siyaset-Demokrasi ve Eğitim ĠliĢkisi ........................................................ 12
2. BÖLÜM: 1969 Öncesi Türkiye‟de Dini-Siyasi Yapı ................................................ 19
2.1 1950 Öncesi Tek Partili Dönem ve Devlet Ġdeolojisi ....................................... 19
2.2 1950-1960 Arası Demokrat Parti Ġktidarı ve 1960 Darbesi .............................. 20
2.3 1960-1969 Arası Adalet Partisi Ġktidarı ve Milli Nizam Partisi‟nin
KuruluĢuna Doğru ............................................................................................ 23
3. BÖLÜM: Türkiye Siyaset Tarihinde Milli GörüĢ Partileri ........................................ 27
3.1 Tarihsel Düzlem ............................................................................................... 27
3.1.1 Bağımsızlar Hareketi ve Milli Nizam Partisi Dönemi ............................ 28
vi
3.1.2 Milli Selamet Partisi Dönemi .................................................................. 30
3.1.3 Refah Partisi Dönemi .............................................................................. 39
3.1.4 Fazilet Partisi Dönemi ............................................................................. 63
3.1.5 Saadet Partisi Dönemi ............................................................................. 68
3.2 Kavramsal Düzlem ........................................................................................... 79
4. BÖLÜM: Milli GörüĢ Partileri'nin Eğitim ve Kültür Programları ............................ 85
4.1 Milli Nizam Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ..................................... 86
4.1.1 Milli Nizam Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından
Analizi ..................................................................................................... 93
4.2 Milli Selamet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları .................................. 95
4.2.1 37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ........................................................ 99
4.2.2 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 101
4.2.3 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 107
4.2.4 Milli Selamet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından
Analizi ................................................................................................... 109
4.3 Refah Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ............................................. 111
4.3.1 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 117
4.3.2 Refah Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ....... 124
4.4 Fazilet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ........................................... 126
4.4.1 Fazilet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ..... 133
4.5 Saadet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ............................................ 134
4.5.1 Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ...... 140
SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME................................................................................ 141
KAYNAKÇA................................................................................................................ 149
MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN BELGE, DOKÜMAN VE YAYINLARI............. 156
SÜRELĠ YAYINLAR................................................................................................... 160
ĠNTERNET ORTAMINDAN ELDE EDĠLEN KAYNAKLAR .................................. 163
vii
KISALTMALAR LĠSTESĠ
AKP
: Adalet ve Kalkınma Partisi
ANAP
: Anavatan Partisi
Anasol-D
: Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Türkiye Partisi
Koalisyonu
Anasol-M
: Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi
Koalisyonu
AP
: Adalet Partisi
BBP
: Büyük Birlik Partisi
BMGYGM
: BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü
BP
: Birlik Partisi
BYEGM RĠS : Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi
CGP
: Cumhuriyetçi Güven Partisi
CHP
: Cumhuriyet Halk Partisi
CKMP
: Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
D8
: Developing 8
DEHAP
: Demokratik Halk Partisi
DEP
: Demokrasi Partisi
DGM
: Devlet Güvenlik Mahkemesi
DP
: Demokrat Parti
DSP
: Demokratik Sol Parti
DYP
: Doğru Yol Partisi
ESAM RĠS
: Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi
FP
: Fazilet Partisi
GP
: Genç Parti
HADEP
: Halkın Demokrasi Partisi
IMF
: Uluslar arası Para Fonu
MÇP
: Milliyetçi ÇalıĢma Partisi
MGK
: Milli Güvenlik Kurulu
MHP
: Milliyetçi Hareket Partisi
MĠT
: Milli Ġstihbarat TeĢkilatı
MNP
: Milli Nizam Partisi
MP
: Millet Partisi
viii
MSP
: Milli Selamet Partisi
OECD
: Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı
Refah-Yol
: Refah Partisi, Doğru Yol Partisi Koalisyonu
RP
: Refah Partisi
SHP
: Sosyal Demokrat Halkçı Parti
SP
: Saadet Partisi
TBMM RĠS
: Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi
TCAB RĠS
: Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi
TCAM RĠS
: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi
TCCB RĠS
: Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaĢkanlığı Resmi Ġnternet Sitesi
TCK
: Türk Ceza Kanunu
TCY
: Türk Ceza Yasası
TDK
: Türk Dil Kurumu
TDK RĠS
: Türk Dil Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi
TĠP
: Türkiye ĠĢçi Partisi
TOBB
: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
TRT
: Türkiye Radyo ve Televizyonu
TSK
: Türk Silahlı Kuvvetleri
YAġ
: Yüksek Askeri ġura
YÖK
: Yüksek Öğretim Kurumu
YSK
: Yüksek Seçim Kurulu
YTP
: Yeni Türkiye Partisi
1
GĠRĠġ
Siyaset sosyolojisinin temel konuları çerçevesinde en belirgin amaçlarından biri,
toplumların yapılarıyla siyasal rejimler arasındaki iliĢkileri inceleyerek bir siyasal rejim
tasnifi oluĢturmaktır. Toplumsal yapıyı oluĢturan devletin çeĢitli kurumları arasındaki
iliĢkiler de bu tasnifin oluĢmasında etkili bir unsurdur.
Devletin çeĢitli kurumları arasındaki iliĢkiler birçok münasebetle etkileĢim
halinde olmalarıyla birlikte, birbirlerini etkileme oranları farklıdır. Siyasetin bir kurum
olarak tam da bu noktada devleti oluĢturan diğer kurumları daha fazla etkileyerek
yönlendirmesi birçok yönü ile siyaseti cazip hale getirmiĢtir. Devlet sisteminde siyasal
yapının iĢleyiĢi ve beslendiği ideoloji açısından da siyasi partiler belirleyici bir öneme
haizdir.
Türkiye‟de çok partili siyasal hayata geçilmesi ve 1950‟den sonra yaĢanan
sosyolojik değiĢimler siyasal yapının değiĢmesine ve beraberinde toplumsal yapının
hareketlenmesine
sebep
olmuĢtur.
Çok
partili
siyasal
sistemin
etkinliğinin
belirginleĢmesi, toplumun siyasette etkililiğinin artması ve 1960 ihtilalinden sonra
hazırlanan yeni anayasayla siyasal özgürlüklerin geniĢlemesi sivil toplum anlayıĢını da
geliĢtirmiĢtir.
1969 yılı öncesiyle birlikte sivil hareketlilik mukavemetinin artması, dini-siyasi
anlayıĢın değiĢmesi üzerine, Türkiye siyasi tarihinde “Bağımsızlar Hareketiyle”
baĢlayıp üç defa koalisyon ortağı olmuĢ ve bir defa da hükümet kurma görevi üstlenmiĢ
dini-siyasi bir anlayıĢa sahip olan “Milli GörüĢ Hareketi” ve partileri siyaset
sahnesindeki yerini almıĢtır.
Bu
hareketin
liderliğini,
çeĢitli
dönemlerde
Türkiye
siyasi
tarihinde
milletvekilliği ve baĢbakanlık yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bağımsızlar
hareketindeki sekiz mühendis, iki avukat, iki ilahiyatçı ve üç eski politikacıyla Türkiye
siyasetine farklı bir boyut kazandırmıĢtır. Ama bu modern görünüm ilk Milli GörüĢ
2
partisi olan MNP‟nin (Milli Nizam Partisi) daha sonra sırasıyla MSP‟nin (Milli Selamet
Partisi), RP‟nin (Refah Partisi) ve FP‟nin (Fazilet Partisi) özellikle dini-siyasal anlayıĢ
ve söylemlerinden dolayı kapatılmasını engelleyememiĢtir.
Problem Durumu
Türkiye siyasi tarihi ile ilgili yapılan çoğu çalıĢma; siyasi yapı, partiler ve
ideolojiler üzerinedir. 1950‟den sonraki süreç için yapılan çalıĢmalarda ise partiler ve
ideolojiler daha belirgin olarak ele alınmaya baĢlanmıĢtır. Partilerin ön plana çıkmasıyla
sosyolojik olarak siyasal sistemdeki roller, siyasal davranıĢ, siyasal kültür ve siyasal
ideoloji konuları da gündeme gelmeye baĢlamıĢtır.
Siyasal ideolojiye bağlı olarak Ģekillenen siyasal yapıda, toplumdaki seçmenler
partilerce kendisine oy verecek eğilime getirilmeye çalıĢarak eğitilmektedirler. Bu
politikalar, partilerin hem siyasal davranıĢını hem de siyasal kültürünü ortaya çıkararak
toplumu yönlendirmede etkili bir unsur haline gelmektedir. Parti politikalarına iliĢkin bu
sistem, eğitim ve kültür politikalarıyla toplumun değer yargılarını etkileme ve bunlarla
seçmenler üzerinde siyasal tercihleri belirlemede etkili olmaktadır. Bir devlet yaptırımı
olarak milli eğitimde, yüksek öğretimde ve benzeri eğitim kuruluĢlarında uygulanan
parti politikalarına iliĢkin Ġsmet Ġnönü, Cemal Gürsel, Süleyman Demirel gibi Türkiye
Cumhuriyetinin BaĢbakanlığını yapmıĢ siyasetçilerin dönemleri araĢtırılarak çeĢitli
çalıĢmalar yapılmıĢtır.
Yerel yönetimlerin eğitim ve kültür uygulamalarına iliĢkin siyasal yapıdaki
yerleri de parti politikalarıyla yakından ilgilidir. Siyasal iktidarın yadsınamaz gücü yerel
yönetimlerde de etkisini göstermektedir. Bu probleme iliĢkin sadece Türkiye‟deki
Ģehirler de değil Londra, Toronto, Tokyo gibi dünya Ģehirlerinde de incelemeler
yapılmıĢtır. Türkiye‟de ise özellikle Ġstanbul ve Ankara‟daki Sosyal Demokrat Halkçı
Parti ve Refah Partisi dönemlerindeki eğitim ve kültür politikaları üzerine çalıĢmalar
yapılmıĢtır.
Eğitim ve kültür ekseninin yanı sıra Milli GörüĢ Partileri‟nin insan hakları
söylemi, maddi ve kalkınma anlayıĢları, ĠslamlaĢtırma çalıĢmaları, dört kez de yer aldığı
3
koalisyon hükümetlerinin kurumlar bazında hangi anlayıĢlara sahip oldukları üzerine
çeĢitli yüksek lisans ve doktora tezleri yayınlanmıĢtır.
Ancak bütün yapılan bu çalıĢmalara binaen Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve
kültür programları üzerine sistematik bir çalıĢma ortaya konulmamıĢtır. Bundan dolayı
ele alınan problemin durumu özgün bir nitelik taĢımaktadır.
Amaç
AraĢtırmanın konusunun özgünlüğüyle beraber çalıĢmada Milli GörüĢ
Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının; otantikliğini ne derece koruduğu,
konjonktüre göre nasıl bir form kazandığı, öncelik etkilerinde nelerin değiĢtiği,
toplumsal patolojiyi hangi üsluplarla dile getirdiği, siyasal değiĢimler ve manevralar
karĢısındaki durumları, siyasal kültür oluĢturmadaki karĢılıkları, Türkiye‟deki dindar
kesimin kolektif bilincini ne derece yansıttığı konularındaki analiz ve değerlendirmeler
çalıĢmada ulaĢılmak istenen hedeflerdendir.
Önem
1969 yılından bu yana Türkiye siyasal hayatında hükümet partisi olarak uzun
süre iktidarda kalmamasına rağmen Milli GörüĢ Partileri‟nin siyasete getirdiği anlayıĢ
toplumda ve siyasette sosyolojik bir karĢılık bulmuĢtur.
Milli GörüĢ lideri Necmettin Erbakan‟ın siyasi üslubu ve özellikle Refah Partisi
döneminde vurguladığı “Adil Düzen” söylemi siyasette “sistem sorununu” ortaya
çıkarmıĢtır.
Yine bu çalıĢma, Dünya ve Türkiye siyasetinde ideolojinin ve siyasal kültürün
politikaya en belirgin olarak yansıdığı Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi çizgisi ve
partilerinin durumları, eğitim ve kültür programları ekseninde incelenerek siyasal ve
4
sosyolojik analizler doğrultusunda siyasal ideoloji, siyasal kültür, siyasal davranıĢ gibi
siyaset sosyolojisiyle doğrudan bağlantılı olan kavramlarla değerlendirilmiĢtir.
Milli GörüĢ Partileri‟nin dini içerikli siyaset anlayıĢı, siyasal ideolojiler
açısından Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yer teĢkil etmektedir. Ġdeolojisini
söylemlerine yansıtarak kendine has bir siyasal kültür oluĢturması da bu önemi
artırmaktadır. Bu söylem ve ideolojiyle Milli GörüĢ Partileri‟nin siyasal bir kültür
oluĢturmakla birlikte nasıl bir kültür politikası izlediği de önemlidir. Toplumun değer
yargılarını, eğitim ve kültür politikalarıyla etkileyerek dini-siyasal bir algıyı “nasıl”
geliĢtirdiği bu çalıĢmanın önemli yanlarındandır.
Ayrıca, Milli GörüĢ Hareketi‟nin partilerinden biri olan Refah Partisi‟nin
hükümet olduğu dönemde baĢlayan “28 ġubat Süreci” gibi Türkiye siyasi tarihinde
derin izler bırakan önemli bir siyasal, sosyal ve zihinsel dönüm noktasının ve bu sürecin
baĢlamasına sebep olan Refah-Yol (Refah Partisi, Doğru Yol Partisi Koalisyonu)
hükümeti politikalarının eğitim ve kültür açısından analizleri yapılmıĢtır.
Yöntem
Bu çalıĢma, literatür taramaya dayalı tarihsel yöntemle ele alınarak
hazırlanmıĢtır.
Sınırlılıklar
Bu çalıĢma, Milli GörüĢ Partileri olarak adlandırılan Milli Nizam Partisi, Milli
Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi‟nin parti programları,
seçim beyannameleri, koalisyon protokolleri, hükümet programları, siyasal yansıması
olarak temsilcilerinin miting, televizyon ve meclis konuĢmaları sınırlılıklarında tarihsel
temayüller dikkate alınarak ele alınmıĢtır.
5
Milli GörüĢ Hareketi ile doğrudan bağlantılı olsa da yapılan çalıĢmanın
konusuyla korelâsyonu düĢük olduğu için cemaatler, sivil toplum kuruluĢları, Milli
GörüĢ Hareketi‟nin diğer kuruluĢları olan; gençlik hareketleri, bayan örgütlenmeleri ve
benzeri
yapılanma
ve
organizasyonları
bu
araĢtırmanın
sınırlılıkları
dıĢında
bırakılmıĢtır.
Yine bu çalıĢmada Milli GörüĢ Hareketi çizgisinden ayrılarak farklı tarzda
siyaset yapan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Halkın Sesi Partisi‟nin Türkiye siyaset
tarihindeki yerleri, siyasi duruĢları, eğitim ve kültür program ve politikaları sınırlılıklar
dıĢında bırakılmıĢtır.
6
1.
BÖLÜM: KAVRAMSAL ANALĠZ
1.1
Siyaset
Siyaset sosyolojisinin temel konuları çerçevesinde araĢtırmayla doğrudan
bağlantılı olarak devlet, siyaset, din, eğitim ve kültür kavramları analiz edilerek
birbirleriyle olan münasebetleri değerlendirilecektir. AraĢtırmanın ileri safhasında ise
Ġslamcılık ve Ġslami hareket kavramlarının ayrımı yapılarak “Milli GörüĢ Hareketi”nin
hangi alanlarda kendini belirgin olarak gösterdiğinin tespiti yapılacaktır.
Bu tespitlerle beraber yine sosyoloji bilimi açısından “Ġslami Hareketler”
gözlemlenirken Ġslami mobilizasyon, düzen, kolektif eylem, dini-siyasal metafizik ve
davranıĢ, radikalizasyon, Cumhuriyet Ġslamcılığı gibi birçok yeni veya reorganize olmuĢ
mefhum ele alınacaktır.
Kavramsal analizine “Devlet” kavramıyla baĢlamak muhayyer olacaktır. Arapça
bir kelime olan Devlet; TDK (Türk Dil Kurumu)‟nin tanımında, toprak bütünlüğüne
bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiĢ millet veya milletler topluluğunun
oluĢturduğu tüzel varlıktır. Topçu‟ya (2006) göre, muayyen topraklar üzerinde
hâkimiyetle yaĢayan insanların meydana getirdiği manevi birliktir. Weber‟e göre de;
toplumu yöneten, kuralları belirleme yetkisine sahip olan özel bir kurumlar bütünüdür
(Marshall, 1999).
Devlet tanımıyla ilgili olarak çok çeĢitli görüĢler mevcuttur. Farklılığın
sebeplerinden birisi tarih boyunca değiĢen devlet yapısı ve algısıdır. Site devletleri,
feodalite, imparatorluklar ve ulus-devlet gibi devlet Ģekilleri devleti oluĢturan unsurları
farklılaĢtırarak değiĢik tanımların olmasını sağlamıĢtır. Farklılığın diğer bir sebebi de
ideolojilerdir. Ġdeolojiler, insan-devlet iliĢkilerinden hareketle baza aldıkları farklı
ağırlık merkezleriyle devlet kavramına değiĢik manalar yüklemiĢlerdir.
7
Devleti oluĢturan kurumlar arasında ise siyaset en etkin olanıdır. Çünkü siyaset,
devletin diğer kurumlarını en fazla etkileyen değiĢken olmakla beraber temel hak ve
özgürlükler noktasında da devlet sisteminde önemli bir yere sahiptir. Günümüz devlet
anlayıĢında, bu siyasal etkinliği de halk adına partiler yapmaktadır. Bundan dolayı
partiler modern siyasal sistemlerin en önemli unsurlarıdır. Ġçinde yaĢadığımız yüzyıl;
partileri, siyasal katılmanın en temel örgütlenme biçimi ve siyasal sistemin vazgeçilmez
demokratik mekanizmaları olarak karĢımıza çıkarmıĢtır. Bu nedenle demokratik
rejimlerde partilerin önemi daha da fazladır.
Partilerin artan bu önemiyle birlikte Türkiye‟de siyaset sosyolojisi bilim dalında
parti sistemleri, partilerin kökenleri, partilerin iĢlevleri ve buna benzer konularda
yoğunlaĢmalar baĢlamıĢtır (MaviĢ, 2009). Türkiye siyasal hayatında yaĢanan
demokratikleĢme süreçleri, hak ve özgürlüklerdeki geniĢlemeler, sivil mukavemetin
artması, siyasal çeĢitlilik, siyasal-ideolojik yaklaĢımlar, partizan tutumlar gibi ve
benzeri durumlar da bu çalıĢmalardaki yoğunluğu arttırmıĢtır. Yalnız, siyasal alandaki
çıkar iliĢkileri, ahlaki olmayan tutumlar, yanlıĢ siyaset üslubu, Türkiye siyasetinde
partileri hak ettikleri mevzide tutamamıĢ ve bundan dolayı toplumdaki siyasi parti
algılayıĢı ideal olandan uzak kalmıĢtır.
Siyasi partiler, toplulukların hak ve menfaatlerini birleĢtiren kuruluĢlardır.
Dolayısıyla, hak ve menfaatleri arasında paralellik olan toplum grupları, talep ve
tepkilerini yönetim katmanına ulaĢtırmak için bir siyasal örgütlenme biçimi olarak
siyasal partileri tercih edebilirler. ĠĢte bu noktada siyasi partilerin ülkenin gidiĢatını
etkilemek, yönlendirmek, değiĢtirmek, ülke meselelerine çözüm getirmek ve o ülkede
yaĢayan insanlara saadet getirmek gibi önemli bir iĢlevi ortaya çıkmaktadır (Erbakan,
1991b).
Ayrıca siyasi partiler, “siyasal toplumsallaĢma” aracı olarak da iĢlev görürler. Bu
siyasal toplumsallaĢma, insanların belli bir aidiyet duygusuyla hayatlarıyla ilgili kararlar
almaya baĢladıkları andan itibaren baĢlar (Aktay, 2004). Daima bir topluluk içerisinde
yaĢayan fert üzerinde, onu her tarafından çeviren cemiyetin, grubun veya partinin
kendine özel baskısı ile bir takım etkileri vardır ve bu etkiler hem maddi hem de manevi
yaĢayıĢta gözlemlenebilir (Topçu, 2006). Bu etkileĢim sürecinin karĢılıklı olduğu göz
önüne alındığında ise siyasi partileri; toplumun eğilimleri, farklılaĢan talepleri,
tabakalaĢmaları hatta bazen alt-kültür gruplarının bile Ģekillendirdiği söylenebilir. Onun
için toplumdan uzak, etkileĢime kapalı, durağan siyasal hareketler varlık gösteremezler.
8
Bütün bu yönleriyle siyaset/siyasi partiler toplumların tekâmülünde yapıcı bir
etkiye sahip olduğu kadar yıkıcı bir etkiye de sahip olduğu söylenebilir. Dünyaca ünlü
fizikçi Stephan Hawking bu konuyla ilgili olarak Ģöyle demiĢtir: “Bilinçli veya
bilinçsiz olarak kendi kendimizi yok edecek bir virüs yaratma tehlikesiyle karĢı
karĢıyayız (Güler, 2002).”
1.2
Din
Bu çalıĢmada din kavramına; TDK‟nin “Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeĢitli kutsal
varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleĢtiren toplumsal bir kurumdur” (Türk Dil
Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi [TDK RĠS]), Meydan Larousse ansiklopedisinin “akıl
sahibi Ģuurlu insanları; kendi arzu ve istekleri ile hak ve gerçeğe, mutlak hayır ve
saadete götüren, insanlara saadet yollarını gösteren ve peygamberlerin vahiy ve
ilhamına dayanan ilahi bir kanundur (Zengin, 1995)”, Büyük Larousse ansiklopedisinin
“insanın kutsal olanla iliĢkisini betimleyen inanıĢ ve dogmalar bütünüdür (Benk,
1986)”, Ana Britannica ansiklopedisinin “insanın kutsal saydığı gerçeklikle iliĢkisi; bu
iliĢkinin çerçevesinde oluĢturulan inançlar, öğretiler, değer yargıları, davranıĢ kuralları,
tapınma biçimleri ve kurumsal yapılardır (Goetz, 1994)”, Temel Britannica
ansiklopedisinin “insanların anlayamadıkları, karĢısında güçsüz kaldıkları doğa ve
toplum olaylarını gizemsel nitelikteki güçlere bağlayarak açıklamaya yönelmelerdir
(Somerville, 1993)”, Rehber ansiklopedisinin “insanları ebedi saadete götürmek için,
Allahü
Teala
tarafından
gösterilen
yoldur
(Apak,
1984)”,
Mc.
Taggart‟ın
“…muhtemelen kendimizle kainat arasında bir ahenk kainatı çerçevesinde derin bir
duygudur”, Julian Huxley‟in “korku, saygı… ve mahiyette kutsiyet duygusudur”,
Matthew Arnold‟un “duyguyla yüklenmiĢ, alevlenmiĢ, yanmıĢ bir ahlak ilmidir”,
Michel Mayer‟in “Tanrıya, insanlara ve kendimize karĢı yapmamız gerekene dair
öğütlerle inançların tamamıdır”, Emile Durkheim‟in “bir cemaatin meydana gelmesini
sağlayan ayin ve inançlar sistemidir”, Ragıp el-Ġsfahani‟nin “itaat ve cezadır” (Türkiye,
1994) ve
genel
olarak
Ġslam
ansiklopedilerinde bulunan “akıl
sahiplerinin
peygamberlerin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilahi bir kanundur (Zengin,
9
1995)” tanımlarından uzak ve farklı olarak felsefi ve sosyolojik temelli eklektik bir
düzlemde yaklaĢılmaya çalıĢılacaktır.
Din üzerine yapılan tanımlarda daha çok tikel unsurların ve mistik ifadelerin
varlığı göze çarpmaktadır. Fakat kavram analizi ve içerik incelemesi yapıldığında daha
tümel bir perspektif gözlemlenmektedir. Örneğin, Kur‟an da belirtilen “Sizin dininiz
size, benim ki bana” (109/ 9) (Çantay, 1984) ifadesi peygamberlere çağdaĢ olan yerleĢik
düzenlerin de din olarak kabul edildiğini göstermektedir. Yani Kur‟an, vahye dayalı
olmayan yaĢam biçimlerini de din olarak adlandırmaktadır (Zengin, 1995).
SistemleĢen yaĢam tarzının vahye dayansın veya dayanmasın din olarak
nitelenebilinmesi beĢeri sistemlere (Kapitalizm, Marksizm ve benzeri) yaklaĢımımızı da
Ģekillendirmektedir. Yalnız din olarak nitelenen beĢeri sistemlerde inanç esasları
alıĢılagelmiĢ vahye dayanan din anlayıĢıyla aynı değildir. ĠĢte burada sosyolojik bakıĢ
açısı, dinin tüm yaĢam alanlarıyla iliĢkisi olduğu kadar kendini asıl gösterdiği alanları
tespit etmemizi sağlar. Ġnancın, beĢeri planda nihai amacı, o dinin belirlediği ahlak ve
hukuk sistemini inananlarının yaĢamlarıyla iĢlerlik kazandırmaktır. Bundan dolayı ahlak
ve hukuk alanı inancın dıĢa vuran kısmıdır, denilebilir (Zengin, 1995). Bunların biri
tutumlarla ilgili, diğeri normatif olanla ilgili iki unsurdur.
Dinin
hukukla
olan
iliĢkisi
ve
değiĢimi
siyasal
alanda
normlarla
gözlemlenmektedir. Fakat ahlakla ilgili olan kısmındaki değiĢiklikler bariz değildir ve
kısa süre zarfında da gözlemlenmesi kolay değildir. 21. yüzyılın kavramlarından biri
olan “sekülerleĢme” dindeki bu değiĢimi, yozlaĢmayı ifade eder. Yani bir “sistemleĢmiĢ
yaĢam tarzı” olarak dinin özüne uygun olmayan yaĢayıĢına “sekülerleĢme”
denmektedir.
Din sosyologu Peter Berger, sekülerleĢmeyi, toplum ve kültür alanlarının dini
kurumlar ve sembollerin etkisinden çıkarıldığı süreç olarak tanımlamaktadır. Nasıl ki,
toplum ve kültürün sekülarizasyonundan bahsediyorsak, aynı Ģekilde bilincin
sekülarizasyonundan da bahsedilebilir (Güler, 2002).
Burada meselenin iki boyutunu birbirinden tefrik etmek gerekir: Birincisi,
dinin toplumsal hayatta ve bireysel bilinçte değerini yitirmesi; yani kültür, sanat,
felsefe, eğitim, bilim, dil ve günlük hayatın dini sembol, kurum, düĢünce ve
değerlerden arındırılmasıdır. Ġkincisi ise, devletin siyasi, hukuki ve ekonomik
örgütlenmesinin din kurumundan uzaklaĢmasıdır.
10
Türkiye‟de din kavramı, hala alıĢılagelmiĢ sözlük anlamlarıyla kullanılmaktadır.
Bundan
dolayı
beĢeri
sistemlere
karĢılık
gelen
bilincin
sekülerleĢtiğinden
bahsedilememektedir. Türkiye bir bakıma din, gelenek ve modernite arasında gidip
gelen ve kendine özgü mecra arayan bir toplum haline gelmiĢtir (Bulaç, 2009). Bu
sekülerleĢmenin bir sonucudur. Fakat Türkiye‟deki toplumun, hayatın her alanında
tarihten gelen kolektif bir din algısı vardır. Topçu (2006), bu durumu “Kendimizi
incelersek görürüz ki, bizim müfekkiremiz, ahlaki, siyasi ve içtimai inançlarımız,
tamamı ile dinimizden geliyor.” sözleriyle açıklamaktadır.
Türkiye‟de demokratikleĢme sürecine bağlı olarak 1950‟lerden sonra din ile
bağlantılı olarak sosyal örgütlenmeler hız kazanmıĢ ve birçok siyasal açılımlar vuku
bulmuĢtur. Kavramsal analiz açısından bu toplumsal mukavemet ve mobilizasyon bütün
dünyada olduğu gibi “Ġslami Hareket” mefhumunu gündeme getirmiĢtir. Bu kavrama
da Türkiye siyasi tarihinde 1969 yılında ortaya çıkan dini-siyasi bir oluĢum olarak
“Milli GörüĢ Hareketi” karĢılık gelmektedir.
1.3
Eğitim ve Kültür
Eğitim ve kültür birbirleriyle yakından iliĢkili olan iki kurumdur (Arslanoğlu,
2002). Kültüre göre eğitim, eğitime göre de kültür Ģekillenmektedir. Bir bakıma
birbirlerinin otoritesi durumundadırlar. Örneğin, “milli eğitim” tabiri, kültüre angaje
olmuĢ bir eğitimin algısıdır ve bir kültürün kendine has eğitim anlayıĢını
göstermektedir. Topçu (2006) bu anlayıĢı Ģöyle izah etmektedir:
Ġlim ve ahlâk hayatı, milli eğitim çalıĢmalarının mahsulüdür. Milli eğitimin saha ve
istikameti, herhangi bir idare mekanizması tarafından düzenlenmez. Millet üniversiteleri
tarafından düzenlenir, devlet eliyle gerçekleĢtirilir.
Eğitim ve kültür kavramlarıyla ilgili bir analiz yapılırsa makro manada eğitim
Ertürk‟ e göre, bireyin davranıĢlarında kendi yaĢantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen
değiĢme meydana getirme sürecidir. BaĢka bir açıklama ile; kiĢinin bedensel, zihinsel,
ruhsal ve sosyal yönlerini geliĢtirme sürecidir (Arslanoğlu, 2002).
Eğitim ve öğretim, insanlık tarihiyle baĢlayan çağlar içinde geliĢip günümüzde
evrenselleĢerek birey açısından bir temel hak, kamu açısından da bir temel görev halini
11
almıĢtır (Refah Partisi [RP], 1997). Meriç‟e (2009) göre devletin iki görevi vardır; içte
ırkın korunması ve ıslahı, dıĢta bu ırkın yaĢaması ve hâkim olması için gereken toprağın
zaptı. Ġçteki ırkçı misyonunu yerine getirmek için devletin kullandığı araçlar,
propaganda ve eğitimdir.
Bir ülkenin kalkınmasında en etkili olan faktör kaliteli yani eğitimli insan
gücüdür (Arslanoğlu, 2002). Ġkinci dünya savaĢından sonra kendi kültürü ile eğitim
sistemini Ģekillendiren devletler ilerlemiĢlerdir. Bu ilerlemenin devletlerin eğitim
durumlarından kaynaklandığını zanneden devletlerin taklitçilikle birlikte önce milli
eğitimleri sonra da kültürleri zeval olmuĢtur. Bu durumu Topçu (2010b) Ģöyle izah
etmektedir:
Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı kültür ve
maarif sahasında aranmalıdır. Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düĢmesi millet ruhunu
yerlere serer. Maarife değer vermeyiĢ millet ruhunun yıkılıĢını hazırlar. Maarif hangi yönde
yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. ġu halde millet, maarifi demektir.
KiĢide olduğu gibi milletin yapısında da iki unsur vardır. Biri verasetle ecdattan getirdiği
tecrübe ve kültür öbürü de eğitimle getirdiği eğilimdir. Ecdadın veraseti tarih Ģuuru içinde
saklıdır. Eğitim ise maarifin hizmetidir.
Kültürle ilgili olarak da Amerikalı iki yazar 160 tarifini bulmuĢ; kimi tasvir,
kimi tarih, kimi normatif, kimi psikolojik, kimi yapısal, kimi jenetik ve saire yönlerini
ele almıĢtır. Ama kültür tanımları bakımından tümel bir yaklaĢıma değinmek gerekir.
Çünkü kültürün özünde zaten bir farklılık unsuru vardır. Etimolojisine uygun bir
yaklaĢımla kültür, bir cemiyetin kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer
hükümlerinin bütünüdür. BaĢka bir tahdit ile de insanın teĢekkül ettiği her Ģey kültürdür
(Meriç, 2009).
Kültür önce zihinde oluĢur sonra maddeye yansır. Bundan dolayıdır ki felsefe
kültürler için çok önemlidir. Felsefe, bir milletin adeta kolektif algısı, eylemidir.
Felsefe; bir insanın bir milletin kâinat görüĢüdür, bir milletin benliğinden çıkarak
kâinatın her tarafına doğru uzanan iradesinin, sistem halindeki ifadesidir (Topçu, 2006).
Bundan dolayıdır ki bir milletin felsefesi o milletin ne derece milli olduğunun da
göstergesidir.
Bir milletin milli olması veya kültür muhafazakârlığıyla ilgili olarak Meriç‟de
(2009) Ģu ifadeleri kullanmıĢtır:
Medeniyeti millileĢtirmek isteyen bir anlayıĢ, tekâmül; mukaddeslerimizden feragatle
olamaz. Kültür muhafazakârlığı, özellikle de dini alana ait ne varsa tamamını ilga etmeye dönük
12
politikası karĢısında bir milletin tarihinden ve kültüründen kopamayacağı teziyle hareket eden bir
aydın grubunu tanımlamak için kullanılmıĢtır.
Sıradan insanın günlük inanıĢ ve davranıĢ kalıpları olarak kültürün kendisi
muhafazakârlıktır. Olaylar ve iliĢkiler karĢısında düĢünce, kasıt, Ģuur, niyet ve kendini odaklama
yerine itiyat, alıĢkanlık, âdet, örf ve geleneğin otomatik devreye giriĢidir.
“Milli kültür” ve “milli eğitim” kavramları tarih felsefesi açısından ele
alındığında, egemen kültürün alt kültürü olan toplumların zihinsel bir münazaa içine
girerek, tahakküm ile öz benliklerini yitirdikleri görülmektedir. Ġbn-i Haldun‟un
devletlerin beĢ aĢamadan geçerek yıkıldıklarını açıklayan skalasında dördüncü aĢama,
iĢte bu taklitçilik devresidir. Bu aĢama yıkılmaya yüz tutmuĢ bir devletin yıkılmadan
önceki son devrini ortaya koymaktadır (Muhammed, 2004).
Ġbn-i Haldun‟un devlet nazariyesindeki aĢamalar mutlak geçiĢli değildir ve bir
toplumun her aĢamada bulunma süreleri aynı olmayabilir. Çünkü bu nazariye izafidir,
bir durumu tespit üzere yapılmıĢtır. Her bir aĢama, toplumun içinde bulunduğu çeĢitli
durumların ahlaki ve hukuki boyutla ele alınarak devlet ömrü açısından organize
edilmesiyle oluĢmuĢtur. Denilebilir ki taklitçilik evresi Ġbn-i Haldun‟a göre ahlaki ve
hukuki zaafların bulunduğu bir aĢamaya karĢılık gelmektedir. Devletlerin kuruluĢ
tarihinden bağımsız olarak hangi zaman aralığında olunursa olsun bu aĢama “milli
kültür” den uzaklaĢma ve yıkılmaya yüz tutmuĢ toplum evresidir (Muhammed, 2004).
1.4
Din-Siyaset-Demokrasi ve Eğitim ĠliĢkisi
Sosyoloji biliminin özgün bir alan olarak belirmesinden itibaren din-siyaset
iliĢkisi üzerine baĢlayan tartıĢmalar, toplumsal ve siyasal yapılar hakkında teferruatlı
bilgi edinilmesine ve analiz yapılmasına imkân vermiĢtir. Din anlayıĢı ile siyasal model
arasında çok yakın bir iliĢki vardır. Tarihin çeĢitli dönemlerinde din anlayıĢının, siyasal
ve sosyal modellerin, siyasi manevralar ise din ve eğitim kurumunun Ģekillenmesinde
belirleyiciliğe sahip olduğu söylenebilir.
Bu belirleyicilik bir denge unsuru olarak devletin varlık sebebi olan insanın
temel hak ve özgürlüklerini sınırlamamalı, tahakküme meyletmemelidir. Tabi olarak bir
13
siyasal güce her zaman ihtiyaç vardır. Ancak bu güç bir din, bir yaĢam tarzı dayatma
yetkisinde olan bir yasama gücü değil, bireyler ve toplumlar arası sözleĢmeleri yürüten
bir yürütme gücü olmalıdır. Yoksa beĢeri kaynaklı bir sistemi dayatmakla ilahi kaynaklı
bir sistemi dayatmak arasında, baskı altına alınan insan iradesi açısından bir fark yoktur
(Zengin, 1995).
Din-siyaset iliĢkisi bağlamında siyaset sosyolojisinin ve felsefesinin baĢlıca
problemleri/odağı yetki kaynağına iliĢkin ve yetki kaynağının nasıl bir siyasal erke
dayandığı konusundaki tartıĢmalardan oluĢmaktadır. Bu bağlamda genel bir tasnif
yapılırsa; yetki kaynağına iliĢkin tartıĢmalar beĢeri ve ilahi kaynaklara, nasıl bir siyasal
erke dayandığı konusundaki tartıĢmalar ise diktaya ve halkın rızasına dayanmaktadır.
Devlet Ģekilleri ve yönetim biçimleri ise bir alt tasnifte yer almaktadır.
Tarih felsefesi açısından siyasal anlayıĢ ve kavramların çeĢitli dönemlerde farklı
düzlemlerde mütalaa edildiği söylenebilir. Yani milattan önce 4. yüzyılda yaĢamıĢ bir
filozofun dönemindeki devlet anlayıĢıyla milattan sonra 21. yüzyılın baĢındaki devlet
anlayıĢının aynı olması beklenmemelidir. Ama topluma ve devlete bakıĢ açıları,
erdemler
ve
insan/halk
iradesinin
yine
baskı
altına
alınıĢı
bakımından
değerlendirilmiĢtir. Aristoteles demokrasi için: “Ġnsanlar, adaletin eĢitlikle olduğunu ve
eĢitliğin halk iradesinin üstün tutulması olduğunu ve hürriyetin anlamının insanın her
istediğini yapması olduğunu düĢünürler. Böyle demokrasilerde herkes kendi keyfine
göre yaĢar.” demektedir (Ebenstein, 2003).
Demokrasi tartıĢmaları, pek çok dönemde -özellikle de filozoflar ve siyaset
bilimcileri tarafından- gündemde tutulmuĢ, tarihin çeĢitli dönemlerinde birçok kere
sekteye uğrasa da günümüze kadar sürüp gelmiĢ ve hem dünyada hem de Türkiye‟de
siyasal tartıĢmaların merkezine oturmuĢtur.
Güler‟e (2010a) göre, Türkiye Ģekli olarak demokrasiye, hukuk devletine
geçmeye çalıĢsa da birçok siyasetçi ve asker-sivil bürokratın kafası bürokraside ve
siyasette EĢ'ari teolojisinin gerektirdiği “hikmetinden sual olunmaz Allah” anlayıĢının
yansımasını devam ettirmektedir.
Rönesans‟la baĢlayan modern dönemde siyaset, giderek daha ziyade kamuya ait
değerlerin ele geçirilmesi için çeĢitli iktisadi ve toplumsal kesimlerin verdiği bir
mücadele, savaĢ ve çatıĢmaya dönüĢmüĢtür. Hobbs'un “Ġnsan insanın kurdudur” sözü bu
siyaset anlayıĢının mottosudur.
14
Dinin siyasetle olan iliĢkisi bağlamında Güler‟e (2002) göre; eğer politika,
birçok politikacının ve siyaset bilimcinin anladığı anlamda, bir toplumdaki değerlerin
elde edilme mücadelesi; düĢünce, menfaat ve psikolojik eğilimlerin farklılığından doğan
bir çatıĢma, iktidarı ele geçirme mücadelesi ve hükmetme tutkusu ise dinin politikayla
bir iliĢkisi yoktur. Ancak, siyaset bununla birlikte, aynı zamanda, toplumun bütün
üyelerinin yararına uygun olabilecek bir düzen kurma, haksız bireysel menfaatlere karĢı
toplumun ortak çıkarını temin etme, iç barıĢ ve düzeni sağlama, bireysel, grupsal ve
kitlesel zulümleri dinleyerek adaleti kaim kılma mücadelesi ve Aristoteles'in tanımıyla
“pratik ahlak” ise, o zaman dinin önemli bir bölümünün siyaset olduğu söylenebilir.
Din ve siyasal davranıĢ iliĢkileri söz konusu olduğunda, demokratik
yönetimlerde kitlelerin siyasal davranıĢlarını belirleyen faktörler arasında din önemli bir
faktördür. Siyasal yapıya yansıyan toplumsal olgular arasında dininde sayılması gerekir.
KöktaĢ‟a (1997) göre, dine bağlılık ve dini pratikleri yapma düzeyi insanın siyasal
hayata katılmasının yönünü ve siyasal partilerden beklentilerini etkileyen önemli bir
faktördür. Bayyiğit‟e (2008) göre, Türkiye bağlamında bu durum -dinin siyasal alandaki
önemi- uzun yıllar fark edilememiĢtir. Dinin etkinliğinin farkında olan siyasal elitler de
rekabetçi siyasal sistemin tabi bir sonucu olarak dinsel alanı dikkate alma yarıĢı içine
girmiĢlerdir. Çok partili siyasal hayata geçene kadar hep bastırılmıĢ ve otoritenin
denetiminde olmuĢ olan dini alanın 1946‟dan itibaren siyasal iktidar üzerindeki
denetiminden söz edilebilir.
Aktay‟a (2004) göre, gündelik hayatında yaptığı bütün tercihlerde, eylemlerinde,
dini bir metinle uyumlu olmayı gözeten bir insanın siyasal tercihlerinde veya
katılımında
bu
metne
uygunluğu
gözetmemesi
düĢünülemez
bir
durumdur.
Demokrasinin, Ġslamcı kesimin devletle karĢılaĢmasında müracaat edeceği, buna
karĢılık kendi üzerindeki refleksiyonu kolaylıkla görmezlikten gelebileceği bir araçsal
algıdan çıkartılmıĢ olduğu da söylenebilir.
Toprak‟a (2009) göre, 1950 yılında DP (Demokrat Parti)‟nin iktidara geliĢinde
ve 1950-1960 döneminde iktidarda kalmayı baĢarmasında din faktörünün rolü Türk
aydınları tarafından uzun yıllar tartıĢılmıĢtır. Bu tartıĢmalar DP döneminde dinsel
güçlere çok fazla taviz verilmiĢ olduğu ve DP‟nin iktidar hırsı nedeni ile dini siyasete
alet ettiği yönündedir.
15
Ergüder‟e göre de, Türkiye‟de 1950‟lerde çok partili demokratik düzene
geçilmesiyle, dini semboller siyasi partilerce destek sağlamak için sıkça kullanılmaya
baĢlanmıĢtır. 1970‟lerde de Türkiye siyaset hayatının ilginç bir boyutu orta çıkarak
dinin önemi ve etkinliği gittikçe artmıĢtır (Bayyiğit, 2008).
Aslında dinin siyasal hayat içinde etkinliğinin nasıl arttığının ve denetim iĢlevini
gördüğünün en açık örneği ezanın Arapça okunması yasağının kaldırılıĢı ile ilgili Meclis
görüĢmeleridir. Bu konuda Meclis‟te mutlak çoğunlukla karar verilmiĢtir. Bu durumun
siyasi karĢılığı mütalaa edilirken CHP (Cumhuriyet Halk Partisi)‟li milletvekillerine
karara neden karĢı çıkmadıkları sorulmuĢtur. Cevapları: “Onu yapsaydık da 1954
seçimlerini de kaybetseydik, öyle mi?” Ģeklinde olmuĢtur (MaviĢ, 2009).
Din, devletin topluma olan görevlerinde meydana gelen aksamalara veya yanlıĢ
uygulamalara karĢı toplum reflekslerini harekete geçirir. Siyasal alanın mukavemeti ve
organizasyonuna karĢı toplumda kendi mukavemetini ve organizasyonunu oluĢturur.
Türkiye‟de 1950‟lerde mobilize olmuĢ “Ġslamcılık” kavramından sonra yeni bir refleks
olarak toplum, remobilize olmuĢ ve bir kolektif eylem olarak “Ġslami Hareket”i ortaya
çıkarmıĢtır.
1969‟a kadar olan süreç, dini akımların gerek siyasiler üzerindeki denetim
iĢlevleri açısından gerek kendi iç bünyelerine dönük faaliyetleri ve topluma dönük
çalıĢmaları açısından daha etkin olmaya baĢladıkları bir süreçtir. Din-siyaset iliĢkisi
bakımından 1969 yılı ise öncelik etkisinde dini ön plana çıkaran dindarların bir siyasal
kimlik olarak var oluĢunun baĢladığı, yani bir “Ġslami Hareket” olarak “Milli GörüĢ
Hareketi”nin ortaya çıktığı döneme karĢılık gelmektedir.
Bulaç (2004), Türkiye‟deki bu "Ġslami Hareket"i "Ġslamcılık"dan ayırarak Ģöyle
tarif etmiĢtir: “Cumhuriyet sonrası dönemde Ġslam'dan soyutlanarak halka da
yabancılaĢan devlete karĢı Ġslami Hareket; sivil halk taleplerini dillendiren kitlelerin
merkeze yürüyüĢünü ifade etmektedir.”
Toplumun devlete yönelik bu talepleri arasında eğitimin özel bir yeri vardır.
Eğitim hem bir toplumsal taleptir hem de devletin ana görevlerindendir. Eğitim, dini bir
kolektif bilinç olarak da Müslümanların tekit ettikleri meselelerden biridir. Türkiye
siyasi tarihi ve toplumun sosyolojik eğilimleri doğrultusunda spesifik olarak; Kur‟an
öğrenimine yaĢ sınırının ve yasakların getirilmesi, kesintisiz zorunlu eğitim ve bu
duruma bağlı olarak Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının kapatılıĢı, üniversiteye
16
giriĢ sınavlarındaki katsayı farklılıkları, üniversitelerdeki baĢörtüsü yasağı uygulamaları
gibi olgular ülke gündemin de çokça tartıĢılmıĢtır.
Yine din-siyaset ve eğitim iliĢkileri bağlamında “siyasal simge”, “dini-siyasi
eğilim” ve “dini-siyasi davranıĢ” gibi kavramlar bu meselelerin ana ekseninde sıklıkla
kullanılmıĢtır. Kimilerine göre birilerinin “arka bahçesi” olmuĢ okulların, kimilerine
göre “namus meselesi” olmuĢ kıyafetlerin, kimilerine göre “zulüm” olarak nitelendirilen
üniversiteye giriĢ sınavındaki uygulamaların her biri farklı ideoloji, cemaat, grup ve
kiĢiler tarafından değiĢik perspektiflerde yorumlanmıĢ ve mütalaa edilmiĢtir.
Türkiye siyaset tarihinde hükümetler ideolojilerini en belirgin olarak eğitim
üzerinde göstermiĢlerdir. Çünkü ideolojiler; propaganda ve programlar sayesinde
güçlenebilirler. Bu iki özellik de eğitim alanında mevcuttur. Zengin‟e (1995) göre,
aslında ideolojinin hiç girmemesi gereken bir alan varsa o da eğitim ve öğretim alanıdır.
Ama asıl mesele bir devlet bilinci olarak “milli” bir eğitim anlayıĢının olması
gerekliliğidir. Türkiye de her on senede bir eğitim sistemi değiĢtirilmiĢtir. Fransız
sistemi, Alman sistemi, Amerikan sistemi derken milli bir eğitim anlayıĢının olmasının
gerekliliği bu sistem tartıĢmalarının uzağında kalmıĢtır.
Eğitimde sistem tartıĢmalarının yanı sıra model tartıĢmaları da ülke gündeminde
çokça kalmıĢ, yönlendirmeli 5+3 ve zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitim modelleri
ideolojik söylemlerin odağı haline gelmiĢtir. Aslında; 5+3 derken Ġmam Hatip
Okulları‟nın açılması, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim derken de Ġmam Hatip
Okulları‟nın kaldırılması mı söz konusuydu? Yoksa gerçekten eğitimde iyileĢtirilme mi
yapılmak isteniyordu? Bu bağlamda, Ġmam Hatip Okulları dıĢındaki okullar acaba göz
ardı mı ediliyordu yoksa Ġmam Hatip Okulları bahane edilip Türkiye‟nin “Mesleki
Eğitim” alanı mı daraltılıyordu? Bunlar gibi eğitimde sistem ve model çalıĢmalarıyla
ilgili pek çok polemik söz konusu olmakta ve bu tartıĢmalar hala süre gelmektedir.
Türkiye‟de din-siyaset ve eğitim bağlamında yapılan çalıĢmalara Ġmam Hatip
Okulları en kayda değer örnektir. Ġmam Hatip Okulları‟nın hem dini hem siyasi hem de
eğitim yönü, her döneme iliĢkin farklı sosyolojik analizlerinin yapılmasına imkân
vermiĢtir. Kronolojik olarak Cumhuriyetin ilk yıllarından 8 yıllık kesintisiz eğitimin
yasallaĢtığı 1997 tarihine kadar Ġmam Hatip Okulları‟ndan kısaca Ģöyle bahsedilebilir
(BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü [BMGYGM], 1997).
17
AkĢit‟e (2004) göre, “Cumhuriyet döneminde gerçekleĢtirilen reformlar bir
ıslahattan öte toplumun modern ve laiklik Ģemalarına göre yeni baĢtan yapılanmasını ve
dönüĢümünü içerdiği için diğer reform hareketlerinden ayrılır. Eğitimle ilgisi
bakımından düĢünüldüğünde dönemin en önemli yenilikleri, 1924 yılında kabul edilen
"Eğitim ve Öğretimin BirleĢtirilmesi" (Tevhid-i Tedrisat) kanunu ile 1928 yılında
gerçekleĢtirilen Latin alfabesinin kabulüdür.”
1920'lerde eğitim alanına iliĢkin gerçekleĢtirilen reformlar, Ġslami eğitimin "iyi
Müslüman yetiĢtirme" ilkesine karĢıt olarak, eğitimin kontrolünü ulemadan alıp devlete
vermeyi, ülkenin bütününde aynı eğitim sistemi ve müfredatların uygulanmasını
sağlamayı, okuryazarlık düzeyini yükseltmeyi ve laik ve milliyetçi değerleri
geliĢtirmeyi kendisine amaç edinmiĢtir. Ġmam Hatip Okulları‟nın açılıĢı bu politikaların
uygulanmasıyla birlikte baĢlamıĢ ve ilk Ġmam Hatip Okulları 1923-1924 öğretim yılında
29 farklı yerde açılmıĢtır. Ama Ġmam Hatip Okulları‟na devam eden öğrencilerinin
sayısı giderek düĢmüĢ ve bu okulların sayıları 1925'te 26'ya, 1926'da 20'ye, 1927'de 2'ye
düĢmüĢ, 1930'da da Ġmam Hatip eğitimi tamamen kaldırılmıĢtır. Bu yıldan sonra 1948‟e
kadar resmi anlamda Ġmam Hatip eğitimi yapılmamıĢtır. Özellikle 1940'lı yıllardan
sonra dinsel ve laik dünya görüĢleri Türkiye'nin toplumsal, kültürel ve siyasal hayatını
etkileyen iki farklı ideoloji olmuĢtur. Bu etkiler sonucunda, bir taraftan kendisini
modernizeyle ve onun bütün kurumlarına karĢı korumaya çalıĢan ve dinsel ideolojiyle
Ģekillenen kurumlar ve gruplar varlığını sürdürürken, diğer taraftan laik ideolojinin
etkisiyle modern toplumun gerekli kıldığı kurumlar toplumsal yaĢamda etkili olmaya
baĢlamıĢtır.
Ġmam Hatip Okulları‟nın geliĢiminde gözle görülür bir artıĢ 1950 yılından sonra
baĢlamıĢtır. Ne var ki asıl geliĢmeler, 1951 yılında gerçekleĢtirilmiĢ ve DP hükümeti
Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasını kabul etmiĢtir. Bu tarihten itibaren Ġmam Hatip
Okulları‟nın sayısı giderek artmıĢ ve aynı artıĢ Ġslam Enstitülerinde, Ġlahiyat
Fakültelerinde, Kur‟an kurslarında ve Ġslamcı yayınlarda da gözlenmiĢtir.
1951 yılında Türkiye‟de yalnızca 7 adet Ġmam Hatip Okulu varken bu rakam
1968 yılında 69‟a ulaĢmıĢtır. Özellikle de Kur‟an kurslarında olduğu gibi 1965‟den
sonra daha hızlı bir artıĢ söz konusu olmuĢtur (MaviĢ, 2009).
Ġmam Hatip Okulları, buraya devam eden veya mezunu olan öğrenciler, aileleri
ve bazı Ġslamcılar tarafından hem dini ilimlerin hem de modern bilimlerin öğretildiği
18
okullar olarak kabul edilmiĢ ve diğer okullara üstün tutularak tercih edilmiĢtir. Ġmam
Hatip Okulları‟nın tarihi boyunca bu okullar bazı Ġslamcılar tarafından da “Ġslami
yeniden uyanıĢın veya canlanıĢın” gerçek çerçevesi olarak görülmüĢtür. Toplum içinde
bu çerçeveyi paylaĢan Ġmam Hatip Okulu yaptırma dernekleri bile kurulmuĢtur. 19961997 öğretim yılının baĢına gelindiğinde ise Ġmam Hatip Okulları‟nın sayısı 601‟e
ulaĢmıĢtır (SubaĢı, 2004).
BaĢlangıçta, Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasının asıl nedeni, tamamen mesleki
bir eğitim vererek aydın, din adamı, imam ve hatipler yetiĢtirmek olmuĢtur. Hatta
baĢlangıçta Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olan öğrenciler sadece "Yüksek Ġslam
Enstitüsü"nde yüksek eğitim alma hakkına sahipken 37. Türkiye Cumhuriyeti CHPMSP Koalisyonu Hükümeti bu haklarda geniĢletme çalıĢması yapmıĢtır.
CoĢkun‟a göre, bazı muhafazakâr kız öğrenci aileleri Ġmam Hatip Okulları‟nı
kızlarının baĢlarını örterek devam edebileceği okullar olarak algılamıĢtır. 55. Mesut
Yılmaz Hükümeti diğer adıyla Anasol-D (Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti,
Demokrat Türkiye Partisi Koalisyonu) Hükümeti tarafından 1997'de kabul edilen ve
18.08.1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 8 yıllık ilköğretim yasasına göre
Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımları kapatılmadan önce de neredeyse tamamının kız
öğrenci olduğu okullar haline gelmiĢ, böylelikle hem okul hem de öğrenci sayıları
belirli bir tavan seviyesine ulaĢmıĢtır (AkĢit & CoĢkun, 2004).
AkĢit‟e (2004) göre, esasen 1997 yılında doruğa çıkaran ve halen devam eden
ilgili tartıĢmaları fitilleyen düĢünce ise Ġmam Hatip Okulları‟nın siyasal Ġslamcılığın,
özelde Refah Partisi'nin “arka bahçesi” olma iddiasıdır.
Güler‟e (2002) göre de, dinsel kimliği oldukça baskın olan Refah Partisi'nin
giderek güçlenmesi, Türkiye'de Ġslamiyet ve özel olarak da din-siyaset iliĢkileri
alanındaki tartıĢmaları arttırmıĢtır. Fakat gerek medyada, gerekse düĢünce dünyasında
yapılan tartıĢmalar, entelektüel açıdan oldukça düĢük bir seviyede cereyan etmiĢtir.
“Siyasal Ġslam”ın, son yirmi yılda Ġslam dünyasında güçlenmesi, geliĢmesi ve yer yer
iktidara gelmesiyle din-siyaset iliĢkisi alanındaki tartıĢmalar da buna paralel olarak
artmıĢtır.
19
2.
BÖLÜM: 1969 ÖNCESĠ TÜRKĠYE’DE DĠNĠ-SĠYASĠ YAPI
2.1
1950 Öncesi Tek Partili Dönem ve Devlet Ġdeolojisi
Türkiye siyasi tarihinde Cumhuriyet Dönemi‟nin ilk yılları, resmi ve ideolojik
devlet anlayıĢının hâkim olduğu tek partili iktidar dönemlerine karĢılık gelmektedir.
Ġdeolojik devlet anlayıĢına bağlı olarak siyasette ve dinde birçok sınırlılıklar olmuĢtur.
SavaĢtan yeni çıkmıĢ bir millet için manevi kültürle ilgili yapılan bu sınırlılıklar toplum
reflekslerini de farklılaĢtırmıĢtır. Mardin‟e (1991) göre, her ne kadar cumhuriyet
devrimlerinin sert tutumu karĢısında dini alan daraltılmıĢ ve din geri çekilmiĢ olsa da,
bu gerileme ancak 1945 yılına kadar sürebilmiĢtir.
Tek partili iktidar dönemindeki dini hayatın kontrolü, dini alanı yeniden
canlandırmayı amaçlayan Ġslami neĢriyatın ortaya koyduğu tavırla 1945'den itibaren
değiĢen politik koĢullar içinde kısmen değiĢime uğramıĢtır. SubaĢı‟na (2004) göre,
1947'de bir geçiĢ döneminin baĢlangıcı olarak da sayılabilecek CHP Kongresi‟nde,
toplumdaki dini hissiyatın yaratabileceği gerilimin politik bir manevra içinde nasıl
kullanabileceğinin iĢaretleri verilmiĢtir. Bu konuda en ĢaĢırtıcı adımları atma önceliğine
en baĢta CHP bizzat kendisi sahip olmuĢtur. Her dönemde tartıĢılan Ġmam Hatip
Okulları‟nın yeniden açılıĢına iliĢkin ilk açılımı da CHP yapmıĢtır. Hatta medrese
kökenli ġemseddin Günaltay'ın 1949 yılında baĢbakanlık makamına getirilmesi
CHP'nin, seçmenlerin dini unsurlarına yaptığı bir jest olarak yorumlanmıĢtır.
1947'de yapılan CHP kurultayı laiklik, din eğitimi ve benzeri konularda bir
dönemin kapandığını göstermiĢtir. 1949'da öncelikli olarak ilkokulların 4. ve 5.
sınıflarına seçmeli din dersleri konulmuĢ ve aynı yıl Ankara Üniversitesi bünyesinde
Ġlahiyat Fakültesi açılmıĢtır. 1950'de de 1925'ten beri kapalı olan 19 türbede halk
ziyaretine izin verilmiĢtir. Siyaset sosyolojisi açısından dini alanda yapılan bu
açılımların 1950 seçimleri öncesi olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
20
CHP'nin 1945-1950 yılları arasındaki din politikaları Türkiye'de ilk kez resmi
olarak "dini inkiĢafı” gerçekleĢtirmiĢtir. Nitekim Günaltay, baĢbakanlığı döneminde
dinin önemini ifade eden pek çok konuĢma da yapmıĢtır. Böylelikle dinin gittikçe
siyasal erkten uzaklaĢmasına karĢı toplumsallaĢan yapı kontrol altına alınmaya
çalıĢılmıĢtır.
Türkiye‟nin sosyolojik yapısı daha sonra çok partili demokratik hayata geçiĢi
zorlamıĢtır. Bu yapı içerisinde Ġsmet Ġnönü, 1946 yılında muhalif bir partinin
kurulmasına izin vermiĢ ve 7 Ocak 1946 tarihinde ikinci bir parti olarak DP resmen
kurulmuĢtur (Bulaç, 2009). Sallabi‟ye (2008) göre, 1946‟da kurulan bu parti bir bakıma
Cumhuriyet Halk Partisi‟nin parçalanmasından doğmuĢtur.
Türkiye‟de dini alanda bu tarz açılımlar yapılırken, dünyada da Müslümanların
bulunduğu coğrafyalarda siyasal alanda dinin etkinliği artmıĢtır. Hint yarım adasında
yaĢayan Müslümanların 1947 tarihinde Pakistan adı altında modern ulus devlet
formatında bir “Ġslam Devleti”ni kurmaları, Mısır'da Ġhvan-ı Müslimin Hareketi‟nin
politik bir kimlik değiĢimine uğraması ve 1953‟te Ġran'da “Musaddık Hareketi”nin
patlak vermesi bunlardan bazılarıdır. Bu olgular Müslümanların politik düĢüncelerinde
köklü değiĢimlere yol açmıĢtır.
Bulaç‟a (2004) göre, Müslüman toplumlarda temel argüman, sadece devlet eliyle
resmi toplumun ĠslamlaĢtırılması değil, devlet ve kurumlar yanında kültürel ve bütün
toplumsal yapıların ĠslamileĢtirilmesidir. Türkiye‟de devlette dini algının değiĢmesi,
geniĢ halk yığınlarının kendilerini siyasette hissettirmesi, dini cemaat ve tarikatların
taleplerde bulunması ise çok partili hayata geçiĢle baĢlamıĢtır. Aynı zamanda bu dönem
“din istismarı" ve "dinin siyasette bir araç olarak kullanılmasının” da baĢlangıcıdır.
2.2
1950-1960 Arası Demokrat Parti Ġktidarı ve 1960 Darbesi
1946'da, çok partili döneme geçiĢle birlikte DP, siyasallaĢan toplumsal
muhalefetin dilini muhatap almaya baĢlamıĢtır. 1950'de DP'nin, dini alanda ifade edilen
toplumsal hoĢnutsuzlukları kendi siyasal projesine tahvil ederek iktidara gelmesi, dinsel
düĢüncenin yeniden canlılık kazanmasını sağlamıĢtır.
21
Sosyal değiĢmenin kendi doğal mecrası içinde gerçekleĢmemesi, karĢılıklı
gerilme ve çatıĢmaları her zaman gündeme getirmiĢtir. Bunun bir sonucu olarak da 14
Mayıs 1950 seçimlerinde DP oldukça güçlü bir halk desteğiyle iktidara gelmiĢtir.
Burada, toplumdaki dinsel kaygı ve beklentilerin seçim sonuçlarını etkilediği
gözlemlenmiĢtir. 1950'de iktidarı devralan DP, muhtemel bir rahatlamanın dini havada
da gerçekleĢebileceğini göstermiĢtir.
Ġslamcı düĢünürlerin ve Müslüman halkın din duygusuna hitap eden kararlara
imza atmasına rağmen DP yönetimi, CHP‟nin laiklik anlayıĢını sürdürmüĢtür. DP, kendi
siyasal projesini dinsel geleneğin diliyle takviye ederek dinin siyasallaĢmasına kapı
açmıĢ olmasına rağmen DP'nin, dinsel siyaset geleneğine dönmek gibi bir amacı
olmamıĢtır. BaĢka bir deyiĢle, desteğini kırsal kesimden alan DP, yaĢayan Ġslam
kültürünü, siyaset yörüngesine yerleĢtirmiĢse de, Ġslam‟ın toplumsal yaĢantıda daha
fazla yer alan bu görüntüsü aslında siyasal değil dini-kültürel bir olaydır.
Çaha‟ya (2004) göre, 1950 sonrasındaki çok partili demokratik rejim
dönemindeki Ġslami canlanıĢ, daha çok kitlelerin inançlarını yasaklanmıĢ ve bastırılmıĢ
olan özel alanda yaĢama talebi etrafında geliĢmektedir. Özellikle cemaat Ģeklinde
geliĢmeye baĢlayan dini gruplar için 1950'lerde en önemli talep, kendi çocuklarına dini
eğitim verme imkânına kavuĢmanın yanı sıra, bir araya gelerek kitaplar okumak ve buna
iliĢkin değerleri kolektif biçimde paylaĢmaktan ibarettir. Fakat zamanla Ġslami kesimin
talepleri özel alanla sınırlı olmaktan çıkarak kamusal alana da taĢınmıĢtır. Kamusal
alanda dini eğitime kavuĢma talebi, Kur‟an kursları ve Ġmam Hatip Okulları‟nın
yaygınlaĢmasıyla kendisini ortaya koymuĢtur.
DP, 16 Haziran 1950‟de ezanın Arapça okunma kararından sonra radyolarından
dini yayınlar yapılmasına da izin vermiĢtir. Ayrıca 1950-1951 öğrenim yılında din
dersleri zorunlu hale getirilmiĢ, yine 1951 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 7
ilde Ġmam Hatip Okulları açılmıĢ ve bunların sayısı 1954-1955 ders yılında 16‟ya
çıkarılmıĢtır. Bunların yanı sıra 1950‟den itibaren Diyanet ĠĢlerinin bütçesi sürekli
olarak geniĢletilmiĢ, Vakıflar Umum Müdürlüğü‟ne ayrılan fonlar çoğalmıĢ ve bu
kurumun 1951-1954 yılları arasında 600‟ü aĢan cami ve türbeyi onarması sağlanmıĢtır.
Yine 1950-1960 yılları arasında 15 bin civarında cami inĢa edilmiĢtir. 1950‟den sonra
dini örgütlerin sayısında da çok hızlı bir artıĢ görülmektedir. Örneğin, Kur‟an
kurslarının açılmasını ya da camilerin inĢasını amaçlayan türden dini örgütlerin sayısı
1946 yılında 11 iken, 1951 yılında 251‟e 1960‟da da 5104‟e çıkmıĢtır (MaviĢ, 2009).
22
1950-1954 arası DP politikalarının toplumsal karĢılığı, seçimlerde kendini
göstermiĢtir. DP, 2 Mayıs 1954 seçimlerinde % 57.50 oy oranı ile 502 milletvekili, 27
Ekim 1957 seçimlerinde ise % 47,91 oy oranı ile 424 milletvekili çıkarmıĢtır. Böylelikle
DP, toplumun beklentilerini doğru analiz ederek özellikle de dini alanda yaptığı
ataklarla toplumsal desteği yakaladığını göstermiĢtir.
DP‟nin dini alanda yaptığı bu atakların devletin diğer kurumları tarafından
tasvip edildiği söylenemez. Bu tutumun siyasal alandaki karĢılığı ise, Türkiye‟nin
demokratikleĢme sürecini etkilemiĢtir. Türkiye siyasi tarihinde 1947‟den sonra her ne
kadar demokrasi adına açılımların baĢlatıldığı görülse de, bu dönemde askeri bir
vesayetin varlığı her zaman söz konusu olmuĢtur. Bu vesayetin bir sonucu olarak da
yine birçok sebep ortaya konularak ordu, 27 Mayıs 1960'da yapılan askeri bir darbeyle
yönetime el koymuĢtur.
Kurtoğlu‟na (2004) göre, Türkiye siyasal tarihindeki bu ilk askeri darbeden
sonra yazılan 1961 Anayasası, askeri bürokrasiye tanınan ayrıcalıklarla doludur. Öyle
ki, anayasanın 110. ve 111. maddeleri ile sivil otorite ile aynı düzeye yerleĢtirilen askeri
otorite, yönetimin değil yürütmenin asli bir organı olarak tanımlanmakta, dolayısıyla
siyasal bir aktör olarak anayasal bir statüye kavuĢturulmaktadır. Bu konum değiĢikliği
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasal bir erk olarak varlığını, anayasal olarak garanti altına
almaktadır. Nitekim o tarihten itibaren yürütme erki, daha çok Bakanlar Kurulu
tarafından değil de, Milli Güvenlik Kurulu tarafından etkilenmiĢtir.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yapılan 1961 Anayasası‟nın 19. maddesi, on
dört yıllık demokrasi deneyimine farklı bir boyut getirildiğini göstermiĢtir. Bu maddede
yer alan; "kimse devletin sosyal, iktisadi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa,
din kurallarına dayandırma veya siyasi veya Ģahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla,
her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan Ģeyleri
istismar edemez ve kötüye kullanamaz" ifadesi yalnızca devletin değil bireylerin de laik
olmalarının gerekliliğini ortaya koymuĢtur.
Bulaç‟a (2009) göre, 27 Mayıs 1960 ihtilali diğer bütün ihtilallerden çok daha
önemlidir. Çünkü askeri darbelerin anasıdır. Ancak bu ihtilalden sonra "çok partili
demokratik bir rejim" içinde "askeri müdahale”nin mümkün olduğu böylece herkese
anlatılmıĢ ve hatta buna heves edecekler için referans alınacak bir teamül halini almıĢtır.
23
27 Mayıs 1960 askeri darbesi sayesindedir ki açık modern veya üstü örtük post-modern
müdahalelerle hep "siyaset dıĢı güçler" sivil siyasete müdahale etmiĢtir.
27 Mayıs 1960'da gerçekleĢen ve milli irade ile iĢbaĢına gelmiĢ bir hükümetin
iktidardan uzaklaĢtırılması ve 16 Eylül 1961‟de hükümetin iki Bakanı Hasan Polatkan
ve Fatin RüĢtü Zorlu‟nun, 17 Eylül 1961‟de de BaĢbakan Adnan Menderes‟in idam
sehpasına götürülmesiyle sonuçlanan ihtilal, Türkiye‟nin demokratikleĢme sürecinde
almıĢ olduğu en büyük darbe olmuĢtur (Güven, 2010).
Ġhtilali yapanların yeni bir devlet ve yeni bir millet oluĢturma duygu ve
düĢünceleri, bir kurum olarak eğitime yaptıkları müdahalelerde kendini iyice
göstermektedir. Zaten ihtilal yapma nedenleri arasında gösterilen okullarda din dersinin
zorunlu olması, orta öğretimde din dersi konması nasıl bir toplum oluĢturma
düĢüncesinde olduklarının belirgin bir göstergesidir. Ġhtilalden hemen sonra 1962
yılında yapılan Milli Eğitim ġurası‟nda tarihin en detaylı kararları alınmıĢ, okullardaki
sıra düzeninden kıyafete, ders programından öğretmenlerin nasıl davranacağına kadar
her türlü husus karara bağlanmıĢtır.
Çınar‟a (2010) göre, ihtilalin etkileri sadece eğitim alanında değil aynı zamanda
diğer kurum ve kuruluĢlarda hissedilirken, Anadolu‟nun en ücra köĢesinde bu etkilerin
yaĢandığı dönemlerde Amerika menĢeili olan ama Avrupa'dan çıkan 1968 öğrenci
hareketleri ve bu hareketin yankıları, ülkemizde yine ihtilal odaklarının istediği biçimde
geliĢmiĢ, kendi gençlerini kurdukları düzene kurban etmekten imtina etmemiĢlerdir.
1960 ihtilalinden aldıkları cesaret, güç ve imtiyazlarıyla 12 Mart 1971 muhtırasını
gerçekleĢtirmiĢler ve ardından 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine uzanan yolu
açmıĢlardır.
2.3
1960-1969 Arası Adalet Partisi Ġktidarı ve Milli Nizam Partisi’nin
KuruluĢuna Doğru
Çok partili siyasal hayatla beraber siyasal denetimi ve etkinliği artan dinin,
1960‟dan sonra da belirleyiciliği sürmüĢtür. Bununla beraber 1960‟dan sonraki yıllarda
Ġslamcı kesim de yeni bir ideolojik yenilenme sürecine girmiĢtir. Bulaç‟a (2004) göre,
24
Ġslamcı kesimin içine girdiği bu ideolojik yenilenme süreci bir yandan Ġslam‟a yeni
siyasi muhtevalar kazandırırken, diğer yandan da bağımsız siyasal Ġslami bir kimliğin
oluĢumunu hazırlamaktadır. Bu süreç daha çok Türkiye dıĢındaki coğrafi ve kültürel
alanların etkisiyle ĢekillenmiĢtir.
Darbe sonrası yeni dönem ve anayasa, birçok siyasi faaliyete de imkân vermiĢtir.
Yine bu dönemde sol ideolojilerde ve örgütlenmeler de kuvvetlenen radikal eğilimler
dikkat çekerken, aynı Ģekilde sağ ideolojilerde ve örgütlenmelerde de benzer bir
radikalleĢme eğilimi dikkatleri çekmektedir.
1960‟lı yıllar sağ, sol ve Ġslami kesim açısından hem bir ideolojik canlanma,
hem de yenilenme süreci olmuĢtur. Bu açıdan bakıldığında 1960‟lı yılların, çok yoğun
ideolojik içeriğe sahip olmayan dini hizmetler ile ilgili derneklerinin yaygınlaĢması
yanında, ideolojik muhteva taĢıyan dernekleĢme faaliyetlerinin de yoğunlaĢtığı yıllar
olduğu görülmektedir.
Yine 1960‟lı yılların yayın hayatına bakıldığında, dini bir atılımın içine girildiği
görülmektedir. Hem Ġslami yayınlarda ve tercümelerde hem de din karĢıtı ideolojilere
karĢı yayınlanan eserlerde büyük artıĢlar olmuĢtur. Mısır Ġhvan-ı Müslimin‟in kurucusu
Hasan el-Benna‟nın, aynı cemaatin ideologlarından Seyyid Kutub‟un ve Pakistan
Cemaat-i Ġslami‟nin kurucusu Ebul ala Mevdudi‟nin eserlerinin Türkçeye tercüme
edilmeye baĢlanması, toplumun din algısında zihinsel bir değiĢimi baĢlatmıĢtır.
Bu dönemde devletin diğer bir kurumu olan eğitimle ilgili olarak 1960-1970
döneminde iktidarda bulunan I. ve II. Gürsel, VIII. , IX. ve X. Ġnönü, Ürgüplü ve I.
Demirel Hükümetlerinin en önemli meselesi, öğretmen açıkları olmuĢtur. Demiralp‟e
(2005) göre, bu durumun temel nedeni öğretmen yetiĢtirme programlarının yetersizliği
ve toplumun öğretmen olmaya karĢı isteksizliğidir. I. Gürsel Hükümeti, öğretmen
sorununu çözmek amacıyla, 11 Ekim 1960 tarihinde çıkarılan bir kanunla lise ve dengi
okulu mezunları ile üniversite ve yüksek okullardan mezun olmadan ayrılanları, bir
kurstan geçirilerek askerliklerini köylerde ilkokul öğretmeni olarak yapmıĢtır.
Öğretmenlik görevine bulundukları yere de devam etmek isteyenler ise 26 Temmuz
1963 tarihte yayınlanan bir kanunla, sürekli olarak öğretmenliğe geçme hakkına
kavuĢmuĢtur.
1956-1957 yıllarında ortaokullara konulan din dersi uygulaması da bu dönemde
öğrenci velisinin isteğine bağlı olarak verilmiĢtir.
25
II. Gürsel Hükümetinde öğretmen açıkları üzerine 5 Ocak 1961 tarihinde, 222
sayılı Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanun ile ortaokul ve dengi
okullardan mezun olanlardan 18 yaĢını tamamlamıĢ olanlar, bir kurstan geçirilerek
muvakkat öğretmen olarak ilkokullara, lise ve üstü okul mezunları da yine bir kurstan
sonra orta dereceli okullara öğretmen olarak atanmıĢtır.
II. Gürsel Hükümetinden sonraki hükümetler de hükümet programlarında yine
bu sorunun çözümünün zarureti üzerine durmuĢ ama öğretmen açıkları kapatılmaya
çalıĢılırken öğretmenlerin niteliği konusundaki sorunlar ortaya çıkmıĢtır.
Siyasal alanla ilgi olarak da 27 Mayıs 1960‟da Milli Birlik Komitesi tarafından
bir darbeyle son bulan DP iktidarının ardından, 13 ġubat 1961‟de YTP (Yeni Türkiye
Partisi), 11 ġubat 1961‟de de AP (Adalet Partisi) kurulmuĢtur.
AP, Emekli Orgeneral Ragıp GümüĢpala önderliğinde kurulmuĢtur. Daha sonra
Ragıp GümüĢpala‟nın 6 Haziran 1964 yılında vefat etmesinden dolayı 29 Kasım 1964
AP Kongresi yapılmıĢtır. Kongrede Süleyman Demirel 1072 oy alarak AP‟nin yeni
Genel BaĢkanı olmuĢtur. Demirel‟in diğer rakipleri olan devrin AP Genel BaĢkan Vekili
Saadettin Bilgiç 552, Tekin Arıburun ise 39 oy almıĢtır.
Demirel‟in Genel BaĢkanlığından bir yıl sonra yapılan 10 Ekim 1965
seçimlerinde AP, %52.87 oy oranı ile 240 milletvekili çıkararak tek baĢına iktidar
olmuĢtur. Dört yıl süren bu iktidar döneminde AP ile muhafazakâr kesim arasında sert
mücadeleler yaĢanmıĢtır (MaviĢ, 2009).
Üçüncü Genel Kongrede ise Demirel‟in 1239 oyuna karĢılık rakibi Kadri
Birdağan 175 oy almıĢtır. Demirel böylece bu yeni kongreyle delegelerin büyük
çoğunluğun güvenini alarak tekrar AP‟nin Genel BaĢkanı olmuĢtur. AP‟nin yeni
döneminde de muhafazakârlara karĢı yine cephe alınmıĢ, 1967‟nin Ocak ayına
gelindiğinde ise muhafazakârların önemli isimlerinden Osman Yüksel Serdengeçti
partiden ihraç edilmiĢtir (MaviĢ, 2009).
AP, parti içinde muhafazakârlara karĢı yürütülen tutumunu zaman zaman parti
dıĢına da taĢıyarak adeta bağımsız bir Ġslamcı siyasal örgütlenmeyi zorlamıĢtır.
KahramanmaraĢ Senatörü Ahmet Tevfik Paksu, Adana Milletvekili Hasan
Aksay ve Rize Milletvekili Arif Hikmet Güner'in yeni parti kurma çalıĢmalarına o
tarihte Odalar Birliği Sanayi Dairesi BaĢkanı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan da dâhil
olmuĢtur. Erbakan daha sonra bulunduğu kuruluĢta küçük ve orta çaptaki iĢadamlarının
26
temsilcisi olarak Odalar Birliği baĢkanlığına seçilmiĢ ancak AP iktidarının siyasal
baskıları sonucu polis zoruyla görevinden alınmıĢtır (Çakır, 2004).
MaviĢ‟e (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal giriĢimi olan
“Bağımsızlar Hareketi” ve MNP, Erbakan‟ın TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği) mücadelesinin devamı niteliğindedir. AP içerisindeki ayrıĢma ile Erbakan‟ın
TOBB mücadelesinin kesiĢtiği nokta, yeni oluĢumların yönünün de belirginleĢmeye
baĢladığı noktadır.
AP‟den bir kısım milletvekilleri YTP, MP (Millet Partisi), CKMP (Cumhuriyetçi
Köylü Millet Partisi)‟yi birleĢtirmeye çabalamıĢ, sonuç alınamaması üzerine bağımsız
bir siyasi parti kurmaya karar vermiĢlerdir. Hatta bir müddet sonra YTP Milletvekili
Süleyman Arif Emre, Erbakan‟a parti kurma teklifinde bulunmuĢ ve kurulacak partinin
baĢına geçmesini istemiĢtir.
Süleyman Arif Emre‟nin baĢını çektiği yeni parti kurma çalıĢmalarına katılan
parlamenterler siyasi manevranın AP içinde yapılmasını öngörmüĢlerdir. AP‟nin diğer
milletvekilleri de bu durumu tasdik ederek, Erbakan‟ın AP‟den Konya Milletvekili
adayı olmasını istemiĢlerdir.
Erbakan, AP‟ye adaylık müracaatını Odalar Birliği‟nden ayrılmadan önce
düzenlediği basın toplantısıyla açıklamıĢ, daha sonra da beraberindekilerle AP Genel
Merkez‟ine gidip kaydını yaptırmıĢ ama AP Genel Merkezi, Necmettin Erbakan‟ın
adaylığını veto etmiĢtir (MaviĢ, 2009).
27
3.
BÖLÜM: TÜRKĠYE SĠYASET TARĠHĠNDE MĠLLĠ GÖRÜġ
PARTĠLERĠ
3.1
Tarihsel Düzlem
1960 sonrası Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkıĢını hazırlayan en önemli
etmenler arasında, toplumda din algısının değiĢime uğraması ve dini aksiyonların
siyasalla olan iliĢkisinin artması olarak görülebilir. Necmettin Erbakan, TOBB
dönemindeki çalıĢmaları sırasında kendisine yöneltilen siyasi bir oluĢuma öncülük etme
teklifine, dini angajmanı olan Türkiye‟de NakĢibendî tarikatının hocalarından Mehmet
Zahid Kotku ile yapmıĢ olduğu görüĢmeler sonunda karar vermiĢtir. Bu görüĢmeler aynı
zamanda Milli GörüĢ Hareketi‟nin menĢeini de ortaya koymaktadır.
Kotku, siyasal alanla ilgili “milli” ve “Ġslami” kaygılara dikkat çekerek Milli
GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkıĢındaki temel unsuru Ģöyle açıklamıĢtır:
Sultan Abdülhamid Han'ın tahtan indirilmesinden sonra ülkenin yönetimi batı taklitçiliği
yapan masonların eline geçmiĢtir. Bunlar bir azınlıktır, milletimizi temsil edemezler. Yönetimin
milletimizin gerçek temsilcilerine geçmesi için kanunların müsaadesi içerisinde siyasi parti
kurarak çalıĢma yapmak kaçınılmaz bir tarihi vazifedir (Emre, 2002a).
Dini alandan siyasete doğru yapılan bu açılım Türkiye‟de birçok kesim
tarafından da desteklenmiĢtir. BaĢta NakĢibendi ve Kadiri tarikatlarının alt kolları ve
dini cemaatlerin yanı sıra birçok yazar ve fikir adamı bu yeni dini-siyasal oluĢumda
kendisine bir rol biçmiĢtir.
Toplumda sosyolojik bir karĢılık bulan Milli GörüĢ Hareketi, MNP ile SP
(Saadet Partisi) çizgisinde; toplumda, siyasette, uluslar arası kamuoyunda ve kendi iç
dinamiklerinde birçok farklı dönemden geçmiĢtir. Özellikle, 12 Ekim 1969 Genel
Seçimleri‟yle “Bağımsızlar Hareketi”nin baĢlaması ve 26 Ocak 1970‟de Milli Nizam
Partisi‟nin kurulması; 20 Mayıs 1971‟de Milli Nizam Partisi‟nin, 16 Ekim 1981‟de
28
Milli Selamet Partisi‟nin, 16 Ocak 1998„de Refah Partisi‟nin, 22 Haziran 2001‟de
Fazilet Partisi‟nin kapatılması ve sonrasında 20 Temmuz 2001‟de Saadet Partisi‟nin
kurulması; 12 Eylül 1980 ve 28 ġubat 1997 askeri müdahaleleri; 26 Ocak 1974‟de
CHP-MSP Koalisyonu, 31 Mart 1975‟de AP-MSP-MHP (Milliyetçi Hareket Partisi)CGP (Cumhuriyetçi Güven Partisi) Koalisyonu, 21 Temmuz 1977‟de AP-MSP-MHP
Koalisyonu ve 28 Haziran 1996‟da RP-DYP (Doğru Yol Partisi) Koalisyonu
Hükümetlerinin kurulması; “Milli GörüĢ Partileri”nden ayrılarak 2001 yılında Recep
Tayyip Erdoğan‟ın Adalet ve Kalkınma Partisi‟ni, 2010 yılında da Numan
KurtulmuĢ‟un Halkın Sesi Partisi‟ni kurması; son olarak da 27 ġubat 2011 yılında Milli
GörüĢ Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın vefatı Milli GörüĢ Hareketi‟nin dönüm
noktalarını oluĢturur.
Bulaç‟a (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin 1969'dan baĢlayarak MNP, MSP
ve RP ile siyasetin basamaklarında iktidara kadar tırmanmıĢ olması, siyasetin objektif
ölçütleri açısından baĢarılı olduğunu gösterir. Her kapatılma onun bazı eksiklerinin
tamamlanmasına yaramıĢ, hareketi daha demokrat ve özgürlükçü kılmıĢtır. Bazı
açılardan Milli GörüĢ Partileri çok partili siyasi hayatımızın en sivil ve yegâne gerçek
siyasi hareketi sayılır. Türk siyaseti üzerinde yaptığı derin etkiler ile Türk siyasi
hayatından aldığı etkiler araĢtırılmaya değer bir konudur.
3.1.1
Bağımsızlar Hareketi ve Milli Nizam Partisi Dönemi
Milli GörüĢ Hareketi‟nin 1969 yılında ortaya çıkıĢının ve etkilerinin öncesinde
dini-siyasi hareketlilik muhafazakâr parlamenterler tarafından baĢlatılmıĢtır. 12 Ekim
1969 seçimleri öncesi bir grup muhafazakâr parlamenter tarafından sürdürülen yeni
parti kurma çalıĢmalarına daha sonra Erbakan öncülük etmeye baĢlamıĢtır. Emre‟ye
(2002a) göre, bu yeni parti kurma çalıĢmalarında hukuki olarak zemin oluĢturulmuĢtur.
Ama AP içindeki milletvekillerinin AP‟de yapısal değiĢikliklerin olacağı kanaatiyle
yeni parti kurma çalıĢmalarını AP 3. Genel Kongresi‟ne kadar bekletmeleri ve
sonrasında Erbakan‟ın AP‟den Konya milletvekilliği adaylığının veto edilme süreci,
kurulmak istenen yeni partiyi 12 Ekim 1969 seçimlerine yetiĢtirememiĢtir.
29
12 Ekim 1969 seçimlerine katılma konusunda diğer partilerden aday olmayı
kabul etmeyen Erbakan; beraberindeki 15 kiĢi ile alternatif olarak, seçimlere farklı
illerden bağımsız aday olarak girmeyi seçmiĢlerdir. Böylelikle, bu adaylık süreci
“Müstakiller Hareketi” diğer bir adıyla “Bağımsızlar Hareketi” olarak Türkiye siyaset
tarihine geçmiĢtir. 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçimi neticesinde ise bağımsız
adaylardan sadece Konya milletvekili adayı Necmettin Erbakan, 21.512 oy alarak
meclise girebilmiĢtir.
12 Ekim 1969 Genel Seçimlerinden 106 gün sonra da daha önce yapılan yeni
parti çalıĢmaları tamamlanmıĢ ve 26 Ocak 1970‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi
olan “Milli Nizam Partisi” kurulmuĢtur. KuruluĢundan yaklaĢık bir yıl sonra da 24 Ocak
1971‟de MNP 1. Büyük Kongresi gerçekleĢtirilerek partinin kurucusu olan Necmettin
Erbakan, MNP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir.
Adil‟e (2007) göre; MNP, Türkiye‟de dini temelleri, söylemleri, sloganları ve
aksiyonu olan ilk partidir. Yalnız bu dini tutumlar, 1970 sonrası Türkiye‟nin devlet
ideolojisine ters düĢmüĢtür. Anayasa Mahkemesi, MNP Genel BaĢkanı Necmettin
Erbakan‟ın 24, Genel BaĢkan Yardımcısı Hasan Aksay‟ın 4, Genel BaĢkan Yardımcısı
Hüseyin Abbas‟ın 9, Genel BaĢkan Yardımcısı Hüsamettin Akmumcu‟nun 4, Genel
BaĢkan Yardımcısı Ahmet Tevfik Paksu‟nun 4, Umumi Kâtip Süleyman Arif Emre‟nin
4, Genel Ġdare Kurulu Üyesi Fehmi Cumalıoğlu‟nun 4 konuĢmasını, yine Necmettin
Erbakan‟ın konuĢmalarının yer aldığı “Ġslam ve Ġlim”, “Basında Prof. Dr. Necmettin
Erbakan” ve “Mecliste Ortak Pazar” adlı üç yayını, MNP Birinci Büyük Kongresi‟nde
okunan beyanname, ahd ve marĢları, MNP‟nin birçok alanla ilgili görüĢlerinin yer aldığı
broĢür, gazete gibi neĢriyatları laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin
korunması prensiplerine aykırı bulduğu için 20 Mayıs 1971‟de MNP‟nin kapatılmasına
karar vermiĢtir. Yalnız Anayasa Mahkemesi Ģahısları yargılama yetkisine sahip
olmadığı için iddianamede ismi geçen kiĢiler hakkında bir yargıda bulunmamıĢtır. Yani
bu kiĢilerin siyasi olarak yeni bir parti kurma veya baĢka bir partiye dâhil olma hakları
ellerinden alınmamıĢtır.
Türkiye siyaset tarihinde MNP‟nin kapatılmasına 12 Mart 1971 Muhtırası‟nın
etkisi olup olmadığı ve bu dönemde Erbakan‟ın yasaklı olup olmadığı tartıĢılan iki
husustur. Emre‟ye (2002a) göre, MNP‟nin kapatılma sebebi 12 Mart 1971 Muhtırası
değil, Anayasa Mahkemesi‟nin kararıdır. Çünkü dava, zaten 12 Mart 1971
muhtırasından önce açılmıĢtır. Ordu‟nun buna dâhili söz konusu değildir. Erbakan‟ın
30
yasaklı olup olmadığı mevzusu ise Anayasa Mahkemesi‟nin kararında belirtilmiĢtir.
Yani MNP kapatılmıĢ, sanıklar yasaksız olarak serbest bırakılmıĢtır.
Erbakan, MNP‟nin kapatılmasından sonra geçirdiği kalp spazmı nedeniyle önce
Almanya‟ya oradan da Ġsviçre de bulunan iyileĢtirme merkezine gönderilmiĢ, bir süre
orada tedavi gördükten sonra Türkiye‟ye geri dönmüĢ ve bağımsız Konya
milletvekilliğine devam etmiĢtir.
3.1.2
Milli Selamet Partisi Dönemi
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal tecrübesi olan MNP‟nin kapatılmasından
sonra 11 Ekim 1972‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan Milli Selamet Partisi
kurulmuĢ, Genel BaĢkanlığına da kapatılan MNP‟nin Genel Sekreteri Süleyman Arif
Emre getirilmiĢtir. MNP‟nin laik devlet prensiplerine aykırı faaliyet yaptığı
gerekçesiyle kapanmasından ve 12 Mart 1971 Muhtırası‟nın siyaset üzerindeki
etkisinden dolayı MSP‟nin kurucuları arasında, Necmettin Erbakan dahil MNP
kurucularından hiç kimse olmamıĢtır (Sarıbay, 2004).
21 Ocak 1973‟te ilk kongresini yapan MSP, 14 Ekim 1973 seçimlerine yine
Süleyman Arif Emre‟nin Genel BaĢkanlığında girmiĢtir. Böylece, Milli GörüĢ
Hareketi‟ni temsilen seçimlere giren ilk parti MSP olmuĢtur. Sarıbay‟a (2004) göre,
MSP'nin Birinci Büyük Kongresi'nin açılıĢ konuĢmasında partinin ilk Genel BaĢkanı
Süleyman Arif Emre, Türk toplumunun siyasal bakımdan bir yapı değiĢikliği geçirdiğini
ve bu değiĢikliğin, Ģimdiye kadar Türk siyasal hayatında birinci derecede rol oynayan
kitle partilerinin çözülmesine, bunun yerine "fikir sistemleri etrafında mihraklaĢan"
partilerin geçmesine neden olduğunu belirterek, hür ve demokratik Batı ülkelerinin
hemen hepsinde olduğu gibi Türkiye'de de belli baĢlı üç görüĢü temsil eden siyasal
kuruluĢların yer alacağını vurgulamıĢtır.
Bakacak‟a (2010) göre, parti programı biçiminde ve söylem düzeyinde
gerçekleĢtirilen bu siyasallaĢma, hali hazırda eleĢtiri boyutuyla negatif düzeydedir ve
siyasal ayrım çizgilerini belirtir. Bir yandan resmi söylemin modernleĢme anlayıĢına
saldırılırken diğer yandan iktidar partisinin iktisadi alandaki siyasasına saldırılmaktadır.
31
Alternatif olarak önerilen ise, çevre bölgelerde gerçekleĢtirileceği vaad edilen "ağır
sanayi” hamlesidir. Ancak daha önemlisi Milli GörüĢ‟ün kalkınmanın manevi boyutuna
yaptığı vurgulardır.
MSP, ilk kongresinden sonra seçim hazırlıklarını hızlandırırken, mecliste de
Siyasal Partiler Kanunu‟yla ilgili bir değiĢiklik söz konusu olmuĢtur. Eğer eski kanun
ilga edilirse yeni kanunun hükmü gereği kapatılan MNP kurucuları MSP‟de
bulunamayacaklardır. Bu sebeple Necmettin Erbakan belirtilen kanun meclisten
geçmeden 17 Mayıs 1973‟de MSP‟ye resmi olarak kaydını yaptırmıĢtır.
14 Ekim 1973 Milletvekili Genel Seçim sonuçları, seçim sosyolojisi açısından
önemli bir analizi gerektirmektedir. Çünkü MSP yeni bir parti görünümünde de olsa
söylemleri, eylemleri ve kadroları açısından MNP ile aynıdır. AP Genel BaĢkanı
Süleyman Demirel bu durumu Samsun‟da yaptığı bir konuĢmada Ģöyle dile getirmiĢtir:
“Milli Selamet, Nizam‟ın devamıdır. Selamet‟in teĢkilatı Nizam‟ın teĢkilatları üzerine
kuruluyor. Kitle aynı kitledir (Emre, 2002b).”
MSP, 14 Ekim 1973 seçimlerinde 1.265.771 oy almıĢ, % 11,8 oy oranı ile de 48
Milletvekili çıkararak 4. parti olmuĢtur. 15. Dönem MSP Milletvekilleri olarak MSP
Genel BaĢkanı Süleyman Arif Emre Ġstanbul‟dan, Necmettin Erbakan‟da Konya‟dan
seçilmiĢlerdir. 14 Ekim 1973 seçimlerinden 6 gün sonra da 20 Ekim 1973‟te Süleyman
Arif Emre MSP Genel BaĢkanlık görevini bırakarak, yerini Necmettin Erbakan‟a
vermiĢtir. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sayfası [TBMM RĠS], 2009Ģ)
14 Ekim 1973 seçimlerinden sonra meclis aritmetiğine göre hiçbir parti tek
baĢına iktidar olamamıĢ, bundan dolayı koalisyon hükümeti kurulması gerekmiĢtir.
Seçimden en fazla oy alarak hükümet kurma görevi kendisine verilen CHP, hükümet
kuramamıĢ, özellikle AP ile arasındaki olumsuz münasebetler ve AP‟nin seçim sonrası
kendisine muhalefet görevi biçmesi üç ay süren hükümet kurma buhranlarına sebep
olmuĢtur. Erbakan‟a göre, seçim sonuçlarına göre gelinen durumda hükümet kurma
buhranını çözmek için MSP‟nin, ambleminde olduğu üzere, “anahtar parti” olma
özelliğini kullanması gerekmektedir.
Bir yandan hükümet kurma buhranları ve erken seçim polemikleri devam
ederken diğer yandan da 9 Aralık 1973 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. MSP, bu seçimlerde
Türkiye geneli 620.140 oy ve % 6.20 oy oranı ile 4. parti olmuĢtur. MSP; 3 il, 19 bucak
ve ilçede belediye baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. MSP‟nin aldığı 3 il ve belediye
32
baĢkanları ise Ģunlardır; Adıyaman Belediye BaĢkanı Mustafa Kemal Kocatürk, MuĢ
Belediye BaĢkanı Necati Kalsın, Tokat Belediye BaĢkanı Mesrur Gürgenç. (1973
Mahalli, 1973)
Yerel seçim sonrası hükümet kurma çalıĢmaları yine devam etmiĢtir. Birçok
ihtimal denenmeye çalıĢılsa da hiçbir parti kendine biçtiği misyon gereği hükümet
kurmaya yanaĢmamıĢtır. Partilerin kendilerine biçtiği bu misyonun baĢında da
ideolojiler gelmektedir. Bu durumda mevcut partiler arasında birbirine en uç olan iki
parti CHP ve MSP görülmektedir.
Yani siyasal ideolojiler bakımından CHP ile
MSP‟nin düzlemleri çok farklıdır. Ama seçim sonuçlarına göre tek baĢına hiçbir parti
iktidara gelemediği için farklı ideoloji ve partilerin hükümet kurmak için belirli protokol
dahilinde bir araya gelmeleri gerekmektedir. Emre‟ye (2002b) göre, MSP‟nin, CHP
veya AP ile belirli prensipler dâhilinde koalisyon kurması, siyasal alanda kendini
göstermesi ve yol kat edebilmesi için önemlidir. AP‟nin kendine biçtiği görev nazara
alındığında ise MSP‟nin CHP ile koalisyon kurması kaçınılmaz olmuĢtur.
CHP-MSP görüĢmelerinin ardından hükümet kurma kararı alınmıĢ ve 1 ġubat
1974‟de hükümet programı açıklanmıĢtır. 7 ġubat 1974‟de yapılan meclis güven
oylamasının sonuçlara göre; 373 oyun 235‟nin kabul çıkmasıyla 37. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009a).
Kurulan hükümette MSP‟nin aldığı 7 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur:
Devlet Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Süleyman
Arif Emre, Adalet Bakanı ġevket Kazan, ĠçiĢleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Ticaret
Bakanı Fehim Adak, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Korkut Özal, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Abdülkerim Doğru (TBMM RĠS, 2009b).
CHP-MSP
Koalisyon
Hükümeti‟nin;
Ekonomide
EĢel-Mobil
sistemini
uygulaması, Genel Af Kanunu‟nu çıkarması, müstehcen neĢriyat denetimini arttırması,
Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟nı düzenlemesi, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nın kadrolarını
geniĢletmesi ve Ġmam Hatip Okulları‟nın sayısını arttırması, “Ahlak Dersleri”ni
ortaokul ve liselerde zorunlu hale getirmesi önemli politikalarındandır. Bu hükümet 7,5
aylık iktidar döneminden sonra CHP‟nin koalisyon protokolünü bozması ile 17 Eylül
1974‟de sona ermiĢtir.
Nafi‟ye (2006) göre, Erbakan‟ın partisiyle CHP arasındaki yapılan koalisyon
ideolojik olarak gerçekleĢmemiĢ ancak pragmatik Ģekliyle ortaya çıkmıĢtır. Erbakan bu
33
koalisyon hükümetiyle bir fırsat değerlendirmek istemiĢtir. Ama süreçte Ecevit,
Erbakan ile anlaĢamamıĢ özellikle Erbakan‟ın Kıbrıs‟a yaptığı müdahale bu durumun
ilerlemesine sebep olmuĢtur.
MSP, Koalisyon hükümeti bozulduktan iki ay sonra 17 Kasım 1974‟de Ġkinci
Büyük Kongresi‟ni yapmıĢ ve Necmettin Erbakan bu kongreyle MSP‟nin Genel
BaĢkanlığına seçilmiĢtir. Yine CHP-MSP koalisyon hükümeti bozulduktan sonra
mecliste tekrar hükümet kurma buhranları yaĢanmaya devam etmiĢtir. CumhurbaĢkanı
Fahri Korutürk bu siyasal boĢluğu doldurmak için çözüm olarak mecliste üyesi
bulunmayan Kontenjan Senatörü Sadi Irmak‟a hükümet kurma görevini vermiĢ ve 17
Kasım 1974‟de Sadi Irmak 38. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur.
Siyasal boĢluk doldurma pahasına Irmak Hükümeti kurulmuĢtur ancak
meclisteki partilerin tutumları bu tarz bir görevlendirmeye paralel olmamıĢtır. Irmak
Hükümeti için yapılan meclis güven oylaması bunun bir göstergesidir. Meclis güven
oylamasında kullanılan 378 oyun 17‟si kabul, 358‟i red olmuĢtur. Böylece Irmak
Hükümeti açık bir farkla güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür (TBMM RĠS, 2009ç).
31 Mart 1975 tarihine gelindiğinde AP-MSP-MHP ve CGP tarafından dörtlü bir
koalisyon hükümeti oluĢturulmuĢ, 6 Nisan 1975‟de hükümet programı açıklanmıĢ, 12
Nisan 1975‟de de meclis güven oylaması yapılmıĢtır. Mecliste dönemin en kritik güven
oylaması gerçekleĢtirilmiĢtir. Sonuçlara göre; 450 üyeden 442‟si oy kullanmıĢ, 222
kabul oyuna karĢı 218 red, 2 çekimser oy çıkmıĢ ve 5 kiĢide oylamaya katılmamıĢtır.
Böylece 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti az bir farkla güvenoyu alarak resmen
kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g).
Kurulan bu hükümetle MSP‟nin aldığı 8 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur:
Devlet Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Hasan
Aksay, Adalet Bakanı Ġsmail Müftüoğlu, ĠçiĢleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Bayındırlık
Bakanı Fehim Adak, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Korkut Özal, ÇalıĢma Bakanı
Ahmet Tevfik Paksu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Abdülkerim Doğru (TBMM RĠS,
2009e).
Emre‟ye (2002b) göre MSP, “Maddi ve Manevi Kalkınma” anlayıĢını 37.
Hükümet Programı‟na aldığı gibi 39. Hükümet Programı‟na da almıĢtır. Bunların
baĢında da; Meslek Okulları -Ġmam Hatip Okulları- öğrencilerinin üniversiteye
girmelerine imkân tanınması, Meslek Okulu sayılarının arttırılması, ahlak derslerine
34
Ġlahiyat Fakültesi, Ġslami Bilimler Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip
Okulları mezunlarının girmesi, Diyanet ĠĢleri TeĢkilat Kanunu‟nun değiĢtirilmesi,
Ġslami ve ilmi araĢtırmalar yapmak ve ilmi eserler telif etmek üzere Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığına bağlı bir ilim heyetinin kurulması, Yüksek Ġslam Enstitülerinin Akademi
haline getirilmesi ve kontenjanlarının arttırılması, iktisadi ve sosyal kalkınma için; milli,
güçlü, süratli ve yaygın bir sanayileĢmenin gerçekleĢtirilmesi ana hedefi, ağır sanayi ve
milli harp sanayisinin kurulması, organize sanayi bölgelerinin ve sanayi sitelerinin
kurulması ve geliĢtirilmesi, devletçe desteklenen sanayi teĢebbüslerini finanse etmek
maksadıyla, “Devlet Sanayi ve ĠĢçi Yatırım Bankası”nın kurulması gelmektedir.
AP-MSP-MHP
ve
CGP
Koalisyon
Hükümeti‟nin,
Türkiye‟yi
Ġslam
Konferansı‟na tam üye yapması, öğretmen yetiĢtirmek amacıyla Eğitim Enstitüleri ve
Öğretmen Okullarını açması, ağır sanayi hamlesinin baĢlatması ve 98 adet yeni tesisi
(fabrika, organize sanayi bölgesi, imalat sanayi, küçük sanayi sitesi ve benzeri) açması,
karayolu ile hacca gitmenin serbest bırakması, dini kitapların okutulmasına konulan
yasakları kaldırması önemli politikalarındandır.
MSP koalisyon ortağı olduğu bu dönemde, 24 Ekim 1976‟da 3. Büyük
Kongre‟si yapmıĢ ve Necmettin Erbakan Genel BaĢkanlığa tekrar seçilmiĢtir. Erbakan
bu kongrede “maddi ve manevi kalkınma” söylemlerine vurgu yaparken hükümet ortağı
olduğu AP‟nin seçim sonuçlarından dolayı dargın bir tavır takınmasını ve önceki
hükümet ortağı CHP‟nin seçimden yeni çıkılmıĢ olunmasına rağmen “erken seçim”
istemesini eleĢtirmiĢtir (MSP, 1976a).
I. Milliyetçi Cephe olarak da adlandırılan AP-MSP-MHP ve CGP Koalisyon
Hükümeti, 5 Haziran 1977 seçimlerine kadar sürmüĢtür. Seçim öncesi bütün partiler
propaganda faaliyetlerine baĢlarken MSP‟nin iç dinamiklerinde bazı hareketliliklerde
yaĢanmıĢtır. MSP bu dönemde ilk defa ayrılık yaĢamıĢ; Hüsameddin Akmumcu ve
beraberindeki 10 kiĢi 14 Ocak 1977‟de Nizam Partisi‟ni kurmuĢlardır. Yine bu süreçte
MSP bakanlarından Korkut Özal‟ın kardeĢi Turgut Özal, MSP Ġzmir milletvekili adayı
olmuĢtur.
5 Haziran 1977‟de yapılan milletvekili genel seçim sonuçlarına göre; CHP %
41,39 oy oranı ve 213 milletvekili ile 1., AP % 36,89 oy oranı ve 189 milletvekili ile 2.,
MSP % 8,57 oy oranı ve 24 milletvekili ile 3., MHP % 6,42 oy oranı ve 16 milletvekili
35
ile 4. olmuĢtur. Yine bağımsız adaylardan 4 milletvekili, CGP‟den 3 milletvekili,
DP‟den de 1 milletvekili meclise girmiĢtir (TBMM RĠS, 2009t).
MSP‟nin milletvekili sayısı bu seçimde bir önceki seçime göre yarıya
düĢmüĢtür. Ġstatistiksel veri olarak MSP‟nin oylarında geçen seçime göre 4.192 artıĢ
olmasına rağmen bu seçimlere 4.408.593 yeni seçmenin dâhil olması oy oranını ve
milletvekili sayısını düĢürmüĢtür. Bu düĢüĢ siyaset sosyolojisi açısından da
araĢtırılmaya değerdir. MSP‟nin dini-siyasal alandaki bu boĢluğu sadece varlık sebebi
olarak
doldurması
sosyolojik
perspektiften
değerlendirildiğinde
birçok
faktör
gözlemlenmektedir.
MSP‟nin politik tutumlarının toplum tarafından beklentileri karĢılayacak
düzeyde olmadığı, MSP‟nin önce CHP ile daha sonra da AP ile yaptığı koalisyonun
dindar kesimlerde olumsuz kanaat oluĢturduğu, parti içi farklı mülahazaların olması ve
bunların toplumun reflekslerinde neye karĢılık geldiği gibi durumlar bu dönemle ilgili
MSP‟ye yönelik yapılan farklı değerlendirmeleri ve tartıĢmaları ortaya koymaktadır.
5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra ilk olarak birinci parti olan CHP tek baĢına
iktidar olamadığı için bir koalisyon hükümeti kurması gerekiyordu. AP ve MSP ile
koalisyon kurmayı tercih etmeyen CHP bir “azınlık hükümeti” kurma denemesi yapmıĢ
ve 21 Haziran 1977‟de 40. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur. Ancak 3
Temmuz 1977‟de yapılan güven oylaması neticesinde, kullanılan 448 oydan 217‟si
kabul, 229‟u red çıkmıĢ ve kısa süreli bir tecrübeden sonra hükümet düĢmüĢtür.
CHP‟den sonra hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlayan AP, MSP ve MHP ile
bir araya gelerek 21 Temmuz 1977‟de üçlü koalisyon hükümeti kurmuĢtur. 27 Temmuz
1977‟de açıklanan hükümet programından (TMBB RĠS, 2009ğ) sonra 1 Ağustos
1977‟de güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylaması sonuçlarına göre, kullanılan
448 oyun 229‟u kabul, 219‟u red çıkmıĢtır. Böylece AP-MSP ve MHP‟nin ikinci kez bir
araya gelmesiyle 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i).
Kurulan bu hükümette MSP‟nin aldığı 7 bakanlık ve bakanları Ģunlardır: Devlet
Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Süleyman Arif
Emre, ĠçiĢleri Bakanı Korkut Özal, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Oğuzhan Asiltürk,
Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fehim Adak, Ġmar ve Ġskân Bakanı Recai Kutan,
ÇalıĢma Bakanı Fehmi Cumalıoğlu (TBMM RĠS, 2009h).
36
Bakanlar kurulu belli olduktan sonra MSP‟de yeni bir ayrılık daha olmuĢ, MSP
kurucularından Sanayi ve Teknoloji Eski Bakanı Abdülkerim Doğru kendisine kabinede
görev verilmediği için MSP‟den istifa etmiĢtir.
II. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti I.
Milliyetçi Cephe döneminin koalisyon protokolü ve hükümet programına benzer bir
protokol ve program açıklamıĢtır. Hükümetin politikaları da bu doğrultuda paralellik
göstermiĢtir (TBMM RĠS, 2009ı).
11 Aralık 1977 Yerel Seçimleri‟ne gelindiğinde MSP, Türkiye geneli 854.436
oy ve % 6,91 oy oranı ile 3. parti olmuĢtur. Bucak ve ilçe sayılarını arttıran MSP; 3 il,
46 bucak ve ilçede belediye baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. MSP, bu seçimde yeni bir il
belediye baĢkanlığı kazanırken bir önceki yerel seçimlerde kazandığı Tokat Belediye
BaĢkanlığı‟nı kaybetmiĢtir. Böylece MSP‟nin aldığı 3 il ve belediye baĢkanları Ģunlar
olmuĢtur: Adıyaman Belediye BaĢkanı Mustafa Kemal Kocatürk, MuĢ Belediye
BaĢkanı Necati Kalsın, Konya Belediye BaĢkanı Mehmet Keçeciler. (Yerel, 1977)
Yerel seçimlerin ardından, koalisyon hükümeti devam ederken hükümeti kuran
AP‟den 12 milletvekili istifa ederek hükümetten ayrılmıĢ ve muhalefeti desteklemiĢtir.
AP‟deki bu istifalardan sonra AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti mecliste çoğunluğunu
kaybetmiĢtir. Bu süreçte CHP, 29 Aralık 1977‟de meclis baĢkanlığına gensoru açılması
için önerge vermiĢ, 31 Aralık 1977‟de yapılan oylama sonucunda da hükümet güvenoyu
alamayarak düĢmüĢtür. (TBMM RĠS, 2009aa)
Sarıbay‟a (2004) göre, MC (Milliyetçi Cephe) koalisyonlarında MSP‟nin kendi
ideolojisi doğrultusunda tutarlı davrandığı söylenebilir. MSP‟nin manevi kalkınma
alanındaki Ġmam Hatip yorumu ile seçmenleriyle kurmak isteği simgesel iletiĢim
karĢılık bulmuĢtur. MSP‟nin manevi kalkınma alanında Ġmam Hatip Okullarını, Kur‟an
kurslarını hızlı bir Ģekilde yaygınlaĢmasını kendi ideolojisi doğrultusunda “siyasal
toplumsallaĢma politikası” uyguladığını gösterir. Aynı politika laik eğitim gören
okullarda ahlak derslerinin konulmasıyla da uygulanmaya çalıĢılmıĢtır.
AP-MSP-MHP
koalisyon
hükümeti
düĢtükten
sonra
MSP‟nin
içinde
bulunmadığı, 5 Ocak 1978-12 Kasım 1979 tarihleri arasında CHP tarafından kurulan 41.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve 12 Kasım 1979-12 Eylül 1980 tarihleri arasında AP
tarafından kurulan 42. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti görev yapmıĢtır. (TBMM RĠS,
2009ab)
37
Hükümet kurma buhranları yaĢandığı bu döneme ek olarak 6 Nisan 1980‟de
CumhurbaĢkanı Fahri Korutürk‟ün görev süresinin dolmasıyla cumhurbaĢkanı seçme
buhranı da yaĢanmıĢtır. Buhran partilerin ortak bir isim üzerinde uzlaĢamamasından
dolayı çözülememiĢ ve bu süreç 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar sürmüĢtür. 12
Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ise askeri darbenin öncülüğünü yapan Kenan Evren
6 Kasım 1982‟de cumhurbaĢkanı olmuĢtur. (Türkiye Cumhuriyeti Resmi Ġnternet Sitesi
[TCCB RĠS], 2010)
MSP tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan 6 Eylül 1980 “Kudüs
Mitingi” de bu dönemde yapılmıĢtır. MSP bu mitingi, Ġsrail‟in Kudüs‟ü baĢkent yapma
giriĢimine karĢı düzenlemiĢ ancak miting öncesi ve sonrası yaĢanan hadiselerden dolayı
mitingin boyutu değiĢmiĢtir. Bu miting, aydınlar tarafından 12 Eylül 1980 askeri darbesi
öncesi “bardağı taĢıran son damla olarak” nitelendirilmiĢtir (Kutan, 2008).
12 Eylül 1980 tarihine gelindiğinde, Türkiye siyasi tarihinin en önemli dönüm
noktalarından biri yaĢanmıĢ; asker, devlet yönetimine el koymuĢtur. 12 Eylül 1980
askeri darbesi uzun yıllar tartıĢılmıĢ ve hala tartıĢılmaya devam edilmektedir. 12 Eylül
1980 askeri darbesiyle ilgili olarak, bu çalıĢma da Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel
analizi yapıldığı için, sadece Milli GörüĢ Hareketiyle bağlantılı olarak yüzeysel bilgiler
verilmiĢtir. Yoksa 12 Eylül 1980 askeri darbesi baĢlı baĢına bir akademik çalıĢma
konusudur.
12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleĢtirilince Genel Kurmay BaĢkanı ve Milli
Güvenlik Konseyi BaĢkanı Kenan Evren önce televizyon ve radyoda darbeyle ilgili
halka beyanat vermiĢ, sonrasında da parti liderlerine ve birçok milletvekiline izahatlı
tutuklama emri göndermiĢtir. Kenan Evren‟in MSP Genel BaĢkanı Necmettin
Erbakan‟a gönderdiği tutuklama emri Ģöyledir:
Sayın Necmettin ERBAKAN
Yapılan bütün uyarılara rağmen, Siyasi Partilerin takındıkları uzlaĢmaz tutum ve aĢın uçlara
sempati gösterilmesi veya destek sağlanması; anarĢi, terör ve bölücülüğü büyük boyutlara
ulaĢtırarak ülkemizi parçalanma noktasına getirmiĢtir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak,
muhtemel bir iç savaĢı ve kardeĢ kavgasını önlemek, Devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis
etmek ve demokratik düzenin iĢlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak maksadıyla; Ġç
Hizmet Yasasının kendisine tevdi ettiği Cumhuriyeti kollama ve koruma yetkisine dayanarak
Yüce Türk Milleti adına Ülke yönetimine el koymuĢtur.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiĢ, siyasi faaliyetler durdurulmuĢtur.
38
Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıĢtır. Hiçbir konuda beyanat vermeye yetkiniz yoktur.
Can güvenliğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerinin teminatı altındadır. Bu maksatla, emniyet
içinde evinizden havaalanına götürülecek, oradan uçakla Uzunada/ Ġzmir‟e gideceksiniz. Arzu
ettiğiniz takdirde ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Geçici bir süre ikamet edeceğiniz adres
aĢağıdadır. Bir saat içinde hazırlanıp, harekete hazır olduğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya
bildiriniz. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz.
Bu talimat ile belirtilenler dıĢındaki her türlü tutum ve davranıĢınız suçtur.
Rica ederim. (Kutan, 2008)
Tutuklama emri gerçekleĢtirilince Necmettin Erbakan, Alparslan TürkeĢ ile
birlikte üç hafta Uzunada‟da tutulmuĢtur. Daha sonra Erbakan, yargılanmak için
Mamak Askeri Mahkemesi‟ne oradan da Askeri Dil ve Ġstihbarat Okulu‟na, o dönemde
anılan diğer bir adıyla Kirazlıdere Tutukevine götürülmüĢtür. Kirazlıdere Tutukevi aynı
zamanda 12 Eylül 1980 askeri darbesinde tutuklanan diğer 25 MSP‟li milletvekilinin de
bulunduğu yerdir.
Bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde farklı bir uygulama yapılmıĢtır.
20 Eylül 1980‟de hükümeti kurma görevi Devlet BaĢkanı, Genelkurmay BaĢkanı ve
Milli Güvenlik Konseyi BaĢkanı Kenan Evren tarafından emekli Oramiral Bülend
Ulusu‟ya verilmiĢtir. Ulusu, 27 Kasım 1983‟de Hükümet Programı‟nı açıklamıĢ
sonrasında da Milli Güvenlik Konseyi'nin güvenoyunu alarak 44. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur. Bu hükümet 6 Kasım 1983‟de yapılan milletvekili
genel seçimlerine kadar sürmüĢtür. (TBMM RĠS, 2009ac)
Milli Güvenlik Konseyi 29 Haziran 1981‟de kabul ettiği 2485 sayılı kanunla
yeni bir anayasa yapmak için “Kurucu Meclis” in, yeni siyasi partiler kanunu ile yeni
milletvekili seçim kanununu hazırlamak içinde yasama organı olarak çalıĢmak üzere bir
“DanıĢma Meclisi”nin kurulmasını kabul etmiĢtir. Yeni düzenlemelerle, faaliyetleri
durdurulan bütün siyasi partiler de 16 Ekim 1981‟de kapatılmıĢtır (Kazan, 2002).
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yeni anayasa hazırlama çalıĢmaları da
baĢlamıĢtır. Sürdürülen yeni anayasa çalıĢması tamamlandığında 23 Eylül 1982‟de
DanıĢma Meclisi‟nde, 18 Ekim 1982‟de Milli Güvenlik Konseyi‟nde kabul edilmiĢ, 7
Kasım 1982‟de de halk oylamasına sunulmuĢtur. Halk oylaması sonucunda % 92 kabul,
% 8 red oyu çıkmıĢ ve böylece yeni anayasa kabul edilmiĢtir (Kazan, 2002). Yeni
anayasanın kabulüyle 9 Kasım 1982‟de Orgeneral Kenan Evren Türkiye Cumhuriyeti 7.
CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010).
39
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra sıkıyönetim yaklaĢık 2 yıl sürmüĢtür. 20
Ağustos 1982‟de Mamak Askeri Mahkemesi‟ne MSP sanıklardan, Necmettin Erbakan,
Süleyman Arif Emre Ġsmail Fehmi Cumalıoğlu, Mehmet Recai Kutan, Oğuzhan
Asiltürk, Abdurrahim Bezci, Gürgen Mazhar Bayatlı, Ali Güneri, Tahir Büyükkörükçü,
Lütfü Doğan, Korkut Özal, Fehim Adak, Temel Karamollaoğlu, Ali Oğuz, Yasin
Hatipoğlu, Ahmet Remzi Hatip, Abdullah Tomba, Mustafa Güner Yazgan, Ali Rıza
Öztürk, Mehmet Okul ve Ahmet Oğuz‟un cezalandırılmaları talep olunmuĢtur (Kutan,
2008).
9 Kasım 1982 tarihinde baĢlayan savunmalar 16 Aralık 1982 gününe kadar
sürmüĢtür. 20 Ocak 1983 günü akdedilen celse ile de son sözler söylenmiĢtir. 24 ġubat
1983‟de de MSP‟li bütün sanıklar, tutuksuz olarak mahkeme salonuna getirilmiĢtir.
DuruĢma Hâkimi Refik Dizdaroğlu sanıklardan Necmettin Erbakan ile ilgili Ģu kararı
açıklamıĢtır:
Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel
nizamlarını, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla, kanunen kurulmuĢ olan
Milli Selamet Partisi‟ni, paravan olarak kullanarak hakiki maksatlarını gizlemek suretiyle zahiren
bu siyasi partinin faaliyetlerini sevk ve idare ediyor gibi görünüp, illegal bir cemiyet haline
dönüĢtürdükleri sabit olan sanıklardan Necmettin Erbakan‟ın TCK 163/1. maddesi gereğince
takdiren ve teĢdiden dört sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar vermiĢtir (Kutan,
2008).
3.1.3
Refah Partisi Dönemi
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra parti yöneticilerinin davaları devam
ederken, meclis 22 Nisan 1983‟de Siyasi Partiler Kanunu‟nu yürürlüğe sokmuĢtur.
Kanunun yürürlüğe girmesi ile yeni partilerin açılmasına izin çıkmıĢ ve 16 Mayıs
1983‟de Turgut Sunalp tarafından Milliyetçi Demokrasi Partisi, 20 Mayıs 1983‟de
Turgut Özal tarafından Anavatan Partisi ve Ali Fethi Esener tarafından Büyük Türkiye
Partisi, 25 Mayıs 1983‟de Necdet Calp tarafından Halkçı Parti, 6 Haziran 1983‟de
Erdal Ġnönü tarafından Sosyal Demokrasi Partisi, 23 Haziran 1983‟de Ahmet Nusret
Tuna tarafından Doğru Yol Partisi, 19 Temmuz 1983‟de Ali Türkmen tarafından da
Refah Partisi kurulmuĢtur.
40
Milli Güvenlik Konseyi; Büyük Türkiye Partisi‟ni 26 Temmuz 1983‟de
kapatmıĢ, Sosyal Demokrasi Partisi Genel BaĢkanı Erdal Ġnönü‟nün ve Refah Partisi
Kurucu Genel BaĢkanı Ali Türkmen‟in baĢkanlıklarını veto etmiĢtir. RP, vetodan sonra
kurucu genel baĢkanlığa Ahmet Tekdal‟ı getirmiĢtir (RP, 1985a).
6 Kasım 1983 seçimlerine gelinmeden Milli Güvenlik Konseyi; Refah Partisi,
Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrasi Partisi‟ni seçimlere sokmama kararı almıĢtır.
Böylelikle seçimlere Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisi
girmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre Anavatan Partisi 7.833.148 oy ve % 45,14 oy oranı ile
211 milletvekili çıkararak tek baĢına iktidar olmayı baĢarmıĢtır (TBMM RĠS, 2009u).
Turgut Özal kendisine verilen hükümet kurma görevini gerçekleĢtirmek için 19
Aralık 1983‟de hükümet programını açıklamıĢ, 24 Aralık 1983‟de güvenoyu almıĢ ve
45. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TCCB RĠS, 2010).
24 ġubat 1983‟de MSP‟li milletvekilleri hakkında verilen yargı kararından sonra
Erbakan, temyiz için layiha hazırlamıĢ ve Askeri Yargıtay‟a vermiĢtir. 25 Ocak 1984‟de
de bu temyiz değerlendirmesine Askeri Yargıtay bir tebliğ namesini hazırlamıĢ ve
Askeri Yargıtay BaĢkanlığına sunmuĢtur. 8 Mayıs 1984‟de Askeri Yargıtay BaĢsavcılığı
temyizi değerlendirerek bir tebliğ yayınlamıĢtır. Hâkim Albay Orhan Ertosun
baĢkanlığındaki 4. Daire, yapılan temyiz incelenmesi sonunda; Askeri Yargıtay
BaĢsavcılığı‟nın
görevsizlik
kararı
verilmesi,
davanın
ve
dosyanın
ortadan
kaldırılmasına karar verilmesine iliĢkin mütalaasına itibar etmeyerek davanın esastan
incelenmesine karar verilmiĢtir.
Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nce yapılan esastan inceleme sonucu;
1. Sanıklardan ġevket Kazan ile Temel Karamollaoğlu hakkındaki hükmün
noksan soruĢturma,
2. Sanıklardan Necmettin Erbakan, Mustafa Güner Yazgan, Ahmet Oğuz,
Tahir Büyükkörükçü, ġener Battal ve Recai Kutan haklarındaki hükmün delil
yetersizliği,
3. Eylem sahibi olmayan sanıklardan Mazhar Güngör Bayatlı, Süleyman Arif
Emre, Fehmi Cumalıoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak, Ali Oğuz, Korkut Özal, Ali
Güneri, Mehmet Okul, Abdullah Tomba, Abdurrahim Bezci, Lütfü Doğan, Yasin
Hatipoğlu, Ahmet Remzi Hatip ve Ali Rıza Öztürk haklarındaki hükmün mücerred
41
parti üyesi olmalarından dolayı suçlandırılmalarına kanuni imkân bulunmaması
nedenleriyle, bozulmasına karar verilmiĢtir (Kutan, 2008).
MSP‟li milletvekillerinin duruĢmaları bir yandan devam ederken bir yandan da
25 Mart 1984 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. Ahmet Tekdal‟ın genel baĢkanlığında seçime
giren Refah Partisi 837.043 oy ve % 4,8 oy oranı ile 6. parti olmuĢ, 2 Ġl ve 15 ilçe ve
belde belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. Refah Partisi‟nin aldığı 2 il ve belediye
baĢkanları Ģunlardır: ġanlıurfa Belediye BaĢkanı Ġbrahim Halil Çelik, Van Belediye
BaĢkanı Mustafa Çohaz (Belediye, 1984).
12 Eylül 1980 askeri darbesinden yaklaĢık 4 yıl 5 aydan sonra 13 ġubat 1985‟de
MSP‟li milletvekillerinin son mahkeme celsesine gelinmiĢtir. DuruĢma Hâkimi YüzbaĢı
Mehmet Sever, mutat usulleri yerine getirdikten sonra, mahkemenin kararını
okumuĢtur:
Mahkememizce ittihaz olunan hükmün Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nce bozulması üzerine,
mahkememizde yapılan yargılama sonucu, Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nin bozma ilamına uyarak
tüm sanıkların, legal olarak kurulan Milli Selamet Partisini laikliğe aykırı olarak devletin sosyal
ve iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara
uydurmak amacıyla illegal cemiyete dönüĢtürüp sevk ve idare ettiklerine dair yeterli delil
bulunamadığından TCK‟nın 162 H maddesine muhalefet suçundan dolayı beraatlarına karar
verilmiĢtir (Kutan, 2008).
Mahkeme, MSP‟li milletvekilleri için berat kararı vermiĢtir ancak bu karar siyasi
çalıĢma yapmalarına olanak vermemiĢtir. Çünkü darbenin etkisi ile hâlâ siyasi yasaklar
devam etmektedir. MSP‟nin devamı niteliğinde olan RP ise bu dönemde yasaklı
olmayan isimler üzerinden 30 Haziran 1985‟de Birinci Büyük Kongre‟sini yapmıĢ ve
RP Genel BaĢkanlığına Ahmet Tekdal seçilmiĢtir (RP, 1985a).
12 Eylül 1980 askeri darbesinin etkisi siyasal alanda azalmaya baĢlayınca 12
Mart 1986‟da Bakanlar Kurulu kararı ile siyasi parti liderlerinin konuĢma yasakları
kaldırılmıĢtır. Böylece Erbakan, Demirel, Ecevit ve TürkeĢ siyasetle ilgili konuĢmalara
ve eleĢtirilere tekrar baĢlamıĢlardır. Bu eleĢtirilerin etkisi ile 29 Eylül 1986‟da yapılan
ara seçimlerde Anavatan Partisi oy kaybı yaĢamıĢtır. Seçim sonuçlara göre; ANAP
(Anavatan Partisi) % 32,5, DYP % 23,5, Sosyal Demokrat Halkçı Parti % 22,7, DSP
(Demokratik sol Parti) % 8,7 ve RP % 5,5 oy almıĢtır. 11 milletvekili için yapılan bu ara
seçim sonuçları neticesinde meclise SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti)‟den 1,
DYP‟den 4 milletvekilleri girmiĢtir. Daha sonra, 23 Mayıs 1987‟de siyasi yasakların
kalkması hususunda meclis, 6 Eylül 1987‟de yapılmak üzere “Halk Oylaması” kararı
42
almıĢtır. Yapılan halk oylamasıyla da siyasi yasakların kalkması yönünde % 50,16 evet,
% 49,84 hayır oyu çıkmıĢtır. Sonuç olarak, bütün siyasi yasaklar kalkmıĢ ve eski
siyasetçilerin parti kurma ve partilere girme imkânları oluĢmuĢtur (Kazan, 2002).
Bu süreçte siyasi yasakların kalkmasıyla siyasi partilerle ilgili birçok geliĢme
cereyan etmiĢtir. Öncelikle 24 Eylül 1987‟de DYP yaptığı kongre ile Süleyman
Demirel‟i Genel BaĢkanlığa seçmiĢtir. Daha sonra MSP‟den ayrılan ve 19 Nisan
1987‟de MÇP (Milliyetçi ÇalıĢma Partisi)‟nin Genel BaĢkanı olan Abdülkerim Doğru
MÇP ile RP‟yi birleĢtirme giriĢiminde bulunmuĢtur. Ancak 4 Ekim 1987‟de MÇP Ġkinci
Olağanüstü Kurultayı yapılmıĢ ve Genel BaĢkanlığa Alparslan TürkeĢ‟in seçilmesiyle
parti birleĢme giriĢimleri gerçekleĢtirilememiĢtir (Emre, 2002c). 11 Ekim 1987‟de de
RP Ġkinci Büyük Kongresi‟ni yaparak, RP Genel BaĢkanlığına Necmettin Erbakan‟ı
seçmiĢtir. Necmettin Erbakan‟ın RP Genel BaĢkanı olmasından sonra ise RP seçim
sandığı merkezli ve 6 kademeli örgütlenme modelini ortaya koyarak ülke sathında
teĢkilatlanmaya baĢlamıĢtır.
Siyasi partilerle ilgili bu geliĢmelerden sonra 1988‟de yapılması gereken
milletvekili genel seçimleri bir yıl öne alınarak 29 Kasım 1987‟de yapılmıĢtır. Seçim
sonuçlarına göre; ANAP % 36,31, SHP % 24,74, DYP %19,14, DSP %8,53, RP 7,16 ve
MÇP %2,93 oy almıĢtır. Seçimlere birçok parti girmesine rağmen %10 barajından
dolayı meclise sadece ANAP, SHP ve DYP girebilmiĢtir. Seçim sayısal verilerine göre
450 milletvekili sandalyesinin 292‟sini alan ANAP yeniden tek baĢına iktidar olmuĢtur
(TBMM RĠS, 2009ü).
Seçim sonrasında CumhurbaĢkanı Kenan Evren seçimden birinci parti olarak
çıkan ANAP‟a hükümet kurma görevini vermiĢtir. Turgut Özal‟da, 25 Aralık 1987‟de
hükümet programını okumuĢ (TBMM RĠS, 2009ae), 30 Aralık 1987‟de 290 kabul oyu
ile güvenoyu almıĢ ve 46. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur
(TBMM RĠS, 2009ad).
RP, Necmettin Erbakan‟ın Genel BaĢkanlığında girdiği milletvekili genel
seçimlerinde barajı aĢamayarak meclise girememiĢtir. Ancak 26 Mart 1989 Yerel
Seçimleri RP açısından bir geliĢmeye tekabül etmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre RP
Türkiye Geneli oyunu % 9.80‟e çıkarmıĢ; 5 il, 16 ilçe ve 58 belde belediye
baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. RP‟nin aldığı 5 il ve belediye baĢkanları Ģunlardır: Konya
Belediye BaĢkanı Halil Ürün, KahramanmaraĢ Belediye BaĢkanı Ali Sezal, Sivas
43
Belediye BaĢkanı Temel Karamollaoğlu, ġanlıurfa Belediye BaĢkanı Ġbrahim Halil
Çelik ve Van Belediye BaĢkanı Fethullah ErbaĢ (SHP, 1989).
Kazan‟a (2002) göre seçim sonuçlarından sonra RP, kazandığı belediyelerle
belediye baĢkanlığını arttırmaktan ziyade bir dahaki milletvekili genel seçimleri için %
10 barajını aĢma endiĢesini ortadan kaldırmıĢtır. Ayrıca seçim sosyolojisi açısından RP,
bir dahaki seçimde meclise girebilmek için kazandığı belediyelerde söylemleriyle ve
eylemleriyle toplumsal bir atılım gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı gözlemlenmiĢtir.
Türkiye geneli yapılan milletvekili ve yerel seçimler sonrasında, 9 Kasım
1989‟da CumhurbaĢkanı Kenan Evren‟in yedi yıllık görev süresi dolacaktır. Bundan
dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için aday belirlemeler baĢlamıĢtır. Dönemin
BaĢbakanı Turgut Özal, CumhurbaĢkanlığı görevi için ANAP‟tan kendisini aday
göstermiĢtir. CumhurbaĢkanlığı için meclis oylamasına geçildiğinde ise muhalefet
partileri olan DYP ve SHP seçimlerde oy kullanmayarak, durumu protesto etmiĢtir.
Fakat 285 üye ile yeterli çoğunluğa sahip olan ANAP, 3. tur oylamasında
CumhurbaĢkanı seçimi için gerekli olan çoğunluğu 263 oy ile sağlayarak Turgut Özal‟ı
8. CumhurbaĢkanı olarak seçmiĢtir (TCCB RĠS, 2010).
Özal‟ın cumhurbaĢkanı olmasıyla hem baĢbakanlık hem de ANAP Genel
BaĢkanlığı koltuğu boĢ kalmıĢtır. Önce, BaĢbakanlık görevi için CumhurbaĢkanı Özal
meclis baĢkanlığından istifa eden Yıldırım Akbulut‟a hükümet kurma görevini
vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmasını bitiren Akbulut‟da, 10 Kasım 1989‟da hükümet
programını okumuĢ, 15 Kasım 1989‟da 278 kabul oyu ile güvenoyu almıĢ ve 47.
Türkiye Cumhuriyeti‟ni resmen kurmuĢtur. Akbulut, bir gün sonra 16 Kasım 1989‟da
yapılan ANAP olağanüstü kongresiyle de ANAP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. O
dönemin siyasi konjonktürü ANAP‟ın çoğulculuğuna dayanmaktadır, yani ANAP‟ın
Genel BaĢkanı olan, aynı zamanda baĢbakanlık görevine de gelmektedir. Bundan dolayı
ANAP‟ın siyasi tarihi Özal‟dan sonra çok karıĢık geçmiĢtir.
RP, siyasal alanda bu süreçler yaĢanırken ülke sathında örgütlenme modelini
ortaya koymuĢ, söylem tarzını geliĢtirmiĢ ve 7 Ekim 1990‟da da 3. Büyük Kongresi‟ni
gerçekleĢtirmiĢtir. Bu kongre aynı zamanda, RP‟nin bundan sonraki süreçte nasıl bir
çalıĢma modeliyle siyasal alanda varlık göstereceğini ortaya koymaktadır (RP, 1990).
RP‟nin ortaya koyduğu teĢkilatlanma modeli örgüt organizasyonu ve sosyolojik
açıdan analiz edilmeye değerdir. Örgüt organizasyonu açısından; içe kapalı hiyerarĢik
44
dikey bir örgütlenme modeli gözlemlenirken, planlı bir amaç içinde her bir eylemin
hiyerarĢik yapıda bir üste rapor edildiği, her bir komutun da en alt organa kadar
iletildiği bilgi sirkülasyonu görülmektedir. Bu hiyerarĢik yapı en üstte genel baĢkandan
baĢlar ve en altta sandık müĢahitlerine kadar devam eder. Bu organizasyon içinde
mahalle yönetim kurulları ile birlikte zamanla cadde sorumlusu, sokak temsilcisi,
apartman temsilcisi gibi organlarda oluĢmuĢtur. Nihai olarak da, bu örgütlenmede her
bir birey, yapıya yeni kiĢileri dahil etme giriĢimindedir (MaviĢ, 2009). Sosyolojik
açıdan ise böyle bir örgütlenme modeli, bireyleri sosyal bir mobilizasyona sokarak
organizasyon kültürüne motive etmektedir. RP örgütlenmesinde bu organizasyon
kültürü, bireylerde dini sembol ve eylemlerle destekli toplumsal bir etki yapma eğilimi
oluĢturmaktadır. Böylelikle organizasyon, dini bir talim ile toplumsal siyasallaĢmayı
sağlamaktadır.
RP‟nin söylem tarzındaki geliĢimi de “Adil Düzen” ile olmuĢtur. RP‟nin ortaya
koyduğu bu kavram farklı alanların birleĢmesinden oluĢmuĢ tümel bir tabirdir.
Erbakan‟a göre Adil Düzen Ģu dört temel düzenden meydana gelmiĢtir: Ekonomik
Düzen, Ġlmi Düzen, Ahlaki Düzen ve Siyasi Düzen (Erbakan, 1993).
Çakır‟a (2004) göre; Erbakan, Adil Düzeni "tam ve mütekâmil" bir düzen olarak
görmektedir ve bu düzende kapitalizmin ve komünizmin faydalı yanları mevcuttur fakat
mahsurlu ve zararlı yanlarına ise yer verilmemiĢtir. Adil Düzen‟de devlet, "güvenlik,
yönetim, yargı, enerji temini, su, yol, altyapı hizmetleri gibi genel hizmetleri"
yürütecektir.
Erbakan, RP Üçüncü Büyük Kongresi‟nde Adil Düzenle ilgili olarak Ģu ifadeleri
kullanmıĢtır:
Adil Düzen‟de haksız bir kazanç olan faizin, fakiri ezen verginin, yine bütün bir milleti ezen
karĢılıksız para basıp piyasaya sürmek için kullanılan darphanenin, emirle paranın değerini
düĢürme iĢlemlerinin ve fakirden alıp zengine veren bugünkü bankacılık düzenine yer yoktur.
Adil Düzen de üretimin maliyetinin içine giren faiz kalktığı için haksız vergiler ortadan
kalktığı için maliyetler takriben bugünkünün üçte birine ucuzlayacaktır.
Adil Düzen de geniĢ halk yığınları ayrıca darphane ile kambiyo değerleri ile ve haksız
bankacılık düzeni ile ezilmekten kurtulacaktır. Bunun için iĢçinin, memurun, köylünün, esnafın,
dar gelirlinin bütün insanların kurtuluĢu Adil Düzen‟dedir (RP, 1990).
Erbakan‟ın Adil Düzen ile ilgili yapmıĢ olduğu bu konuĢmadan da anlaĢılacağı
üzere Adil Düzen‟in en önemli unsuru ekonomidir. Çakır‟a (2004) göre, Süleyman
Karagülle, Arif Ersoy, Süleyman Akdemir gibi kiĢiler tarafından hazırlanan faizsiz,
45
alternatif bir ekonomik sistem projesi olan "Adil Düzen"i, Erbakan biçimlendirerek
parti görüĢü olarak benimsemiĢtir. Ardından Erbakan ve bazı RP'li uzmanlar Akevler
çevresiyle birlikte bu projeyi parti programı olarak kaleme alarak yurtiçi ve
yurtdıĢındaki çeĢitli platformlara taĢımıĢlardır. Adil Düzen, genellikle milletvekili
adaylarının bile açıklamakta zorluk çekeceği ölçüde karmaĢık olduğu için, RP tabanı
tarafından bile tam olarak anlaĢılamamıĢtır.
RP örgütsel ve söylemsel bu tarz açılımlar yaparken ANAP, Özal sonrası
çözülmeler ve yatay hareketlenmeler yaĢamaya baĢlamıĢtır. Bu hareketliliğin ilk örneği
16 Haziran 1991‟de yapılan ANAP Üçüncü Genel Kongresi‟dir. ANAP Genel
BaĢkanlığı için Akbulut‟un karĢısına çıkan Mesut Yılmaz kongre neticesinde ANAP‟ın
Genel BaĢkanı olmuĢtur. Sürecin devamında ise Akbulut, ANAP Genel BaĢkanlığını
kaybettiği için baĢbakanlığı bırakmıĢ ve yeni hükümeti kurmak için CumhurbaĢkanı
Özal, ANAP Genel BaĢkanı Yılmaz‟ı görevlendirmiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmasını
bitiren Yılmaz, 30 Haziran 1991‟de hükümet programını okumuĢ, 5 Temmuz 1991‟de
265 kabul oyu ile güvenoyu almıĢ ve 48. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen
kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009af).
Mesut Yılmaz tarafından hükümet yeni kurulmasına rağmen, 24 Ağustos 1991
tarihli TBMM oturumunda seçimlerin erkene alınarak 20 Ekim 1991‟de yapılması
kararı alınmıĢtır. RP, Adil Düzen söylemini de ilk defa bu erken seçim öncesi kullanmıĢ
ve seçim beyannamesinde tafsil etmiĢtir. Bu seçim kampanyası aynı zamanda RP‟nin
alternatif bir model yapı ortaya koyduğunun ve seçmenlere de somut bir argüman
sunduğunun göstergesi olmuĢtur. Yine seçim öncesi, RP ile MÇP‟nin seçimlere ittifakla
girmesi gündeme gelmiĢtir. RP iç dinamiklerinde çokça tartıĢılan bu konuyla ilgili
olarak önce parti içinde bir uzlaĢma sağlanmıĢ daha sonrada MÇP ile görüĢmeler
gerçekleĢmiĢtir. Sonuç olarak, seçimlere bir ay kala 19 Eylül 1991‟de iki parti arasında
prensipler ve kontenjanlar konusunda anlaĢmaya varılmıĢ ve seçimlere ittifakla girme
kararı alınmıĢtır (Kazan, 2002).
20 Ekim 1991‟de yapılan seçimde; DYP 6.600.726 oy, % 27,3 oy oranı ve 178
milletvekili ile 1., ANAP 5.862.623 oy, % 24,01 oy oranı ve 115 milletvekili ile 2., SHP
5.066.571 oy, % 20,75 oy oranı ve 88 milletvekili ile 3.,MÇP ile ittifak yapan RP ise
4.121.355 oy, % 16,88 oy oranı ve 62 milletvekili ile 4. parti olmuĢtur. Seçim
sonuçlarına göre, ANAP önceki seçimlere nazaran büyük bir oy kaybı yaĢamıĢ,
birinciliği Süleyman Demirel‟in genel baĢkanlığındaki DYP‟ye kaptırmıĢ ve Ģimdiye
46
kadar sürdürdüğü tek baĢına iktidar olma çoğunluğunu yitirmiĢtir. RP ile ittifak sonucu
meclise giren 22 milletvekili de 19. yasama döneminin baĢlaması ile 15 Kasım 1991
RP‟den istifa etmiĢlerdir. Yine, 17 milletvekili ANAP‟tan, 16 milletvekili de SHP‟den
istifa etmiĢtir (TNMM RĠS, 2009v).
CumhurbaĢkanı Özal, seçim sonuçları neticesinde seçimlerden birinci parti
olarak çıkan DYP‟ye hükümet kurma görevi vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmalarına
baĢlayan Demirel, SHP ile koalisyon hükümeti kurmayı tercih etmiĢ ve 25 Kasım
1991‟de de hükümet programını okumuĢtur. 30 Kasım 1991‟de meclis güven
oylamasına geçildiğinde ise kullanılan 444 oydan 280‟i kabul oyu çıkmıĢ ve 49. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ag).
Seçim sonrası TBMM‟nin parti dağılımı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden
önceki Ģekline benzer bir yapı halini almıĢtır. 16 Ekim 1981‟de çıkarılan dönemin bütün
siyasi partilerini kapatan yasa da 19 Haziran 1992‟de yürürlükten kaldırılmasıyla bu
benzerlik daha da artmıĢtır. Yürürlükten kaldırılan bu yasayla siyasi partilerin
kurucularından yaĢayanlara, partilerinin eski adlarını yeniden kullanabilme ve eski mal
varlıklarına yeniden sahip olma imkânı tanınmıĢtır. Fakat bütün partiler bu yasadan
yararlanmak istememiĢlerdir. Bu kanundan yararlanan ilk parti MÇP olmuĢtur. MÇP
yeniden açılan MHP ile birleĢerek siyasete bu ismimle devam etmiĢtir. Daha sonra da
bu yasadan SHP yararlanmıĢtır. SHP‟de yeniden açılan CHP ile birleĢerek siyasete bu
isimle devam etmiĢtir. AP‟li ve MSP‟li yetkililer ise yeni kurulan partiler üzerinden
siyaset yapmayı tercih etmiĢlerdir.
Mecliste bu değiĢiklikler olurken RP, seçim öncesi meydanlarda yaptığı Adil
Düzen propagandasını mecliste de yapmaya devam etmiĢtir. RP, özellikle ekonomi ve
dıĢ politikada Demirel Hükümetini eleĢtirmiĢ ve hükümete karĢı TBMM‟ye devamlı
önergeler sunmuĢtur. Bu önergeler o kadar çok olmuĢtur ki RP daha sonra bu
önergelerin yer aldığı “Meclis‟te Ġlk 100 Gün: Refah Partisi” adlı kitap bastırmıĢtır.
Mecliste iktidar ve muhalefet arasında bu tarz etkileĢimler yaĢanırken 17 Nisan
1993‟de CumhurbaĢkanı Turgut Özal vefat etmiĢtir. Özal‟ın vefat etmesiyle boĢalan
CumhurbaĢkanlığı görevi için mecliste dengeler yeniden değiĢmiĢtir. CumhurbaĢkanlığı
seçimi için partilerden adaylar açıklanmıĢtır. ANAP Kamuran Ġnan‟ı, CHP Ġsmail
Cem‟i, DYP Süleyman Demirel‟i, RP‟de Lütfi Doğan‟ı aday göstermiĢtir. 16 Mayıs
1993‟de sürdürülen CumhurbaĢkanlığı seçiminde Demirel, mecliste yapılan üçüncü tur
47
oylamada 431 milletvekilinin 244‟ünün oyunu yani meclis çoğunluğunun üç‟te iki‟sini
alarak, Türkiye Cumhuriyeti 9. CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010).
Süleyman
Demirel‟in
cumhurbaĢkanı
olmasıyla
boĢalan
DYP
Genel
BaĢkanlığına, 13 Haziran 1993‟de yapılan DYP Olağanüstü Kongresi‟yle Tansu Çiller
seçilmiĢtir. Yine Demirel‟in cumhurbaĢkanı olmasıyla 49. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümet‟i düĢmüĢ ve iktidar boĢluğu olmuĢtur. Daha sonra, boĢalan iktidar için
CumhurbaĢkanı Demirel hükümet kurma görevini DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟e
vermiĢtir. SHP ile önceki hükümeti devam ettirmek isteyen Çiller, 30 Haziran 1993‟de
hükümet programını okumuĢtur. 5 Temmuz 1993‟de yapılan meclis güven oylamasında
kullanılan 432 oyun 247‟sinin kabul oyu çıkmasıyla da 50. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ağ). DYP-SHP koalisyonu Erdal
Ġnönü'nün BaĢbakan Yardımcılığı ile baĢlamıĢ fakat SHP‟nin 4. Olağan Kurultayı'nda
Murat Karayalçın SHP Genel BaĢkanı seçilmesiyle Erdal Ġnönü hükümetten istifa
etmiĢtir. Daha sonra 12 Eylül 1993‟de DYP-SHP koalisyonu SHP Genel BaĢkanlığına
seçilen Murat Karayalçın‟ın BaĢbakan Yardımcılığı ile devam etmiĢtir.
19 Temmuz 1993‟de kuruluĢunun 10. Yıl dönümünü kutlayan RP, 10 Ekim
1993‟de 4. Büyük Kongresini yapmıĢtır. Kongrede yeniden genel baĢkan seçilen
Necmettin Erbakan, Türkiye‟deki sosyal değiĢimlerden, terör olaylarından, Güneydoğu
meselesinden, demokrasi ve laiklikten, ahlaki yozlaĢmalardan ve özelliklede ekonomik
durumlardan bahsederek Adil Düzen söylemine sıkça vurgu yapmıĢtır. Yine kongrede,
RP‟nin üye sayısındaki artıĢ ve bunların etkileri, teĢkilat yapılanması ve yaklaĢan yerel
seçimlerle ilgili politikaları gündeme gelmiĢtir (RP, 1993a).
27 Mart 1994 Yerel Seçimleri‟ne gelindiğinde RP, bu seçimlerle oy oranındaki
yükseliĢini yine devam ettirmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre; ANAP % 22,8 oy oranı ile
789, DYP % 19 oy oranı ile 882, RP %18,9 oy oranı ile 324, SHP % 16,8 oy oranı ile
432, DSP % 7,9 oy oranı ile 23, MHP % 7,5 oy oranı ile 118 ve CHP % 4,4 oy oranı ile
63 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. RP il belediye baĢkanlıkları bazında ise 6‟sı
büyükĢehir olmak üzere toplam 29 il belediyesi kazanmıĢtır. RP‟nin aldığı 6 büyükĢehir
ve belediye baĢkanları Ģunlardır: Ankara BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ġbrahim Melih
Gökçek, Diyarbakır BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ahmet Bilgin, Erzurum BüyükĢehir
Belediye BaĢkanı Ersan Gemalmaz, Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Kayseri BüyükĢehir Belediye BaĢkanı ġükrü Karatepe, Konya
BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Halil Ürün (Hangi, 1994).
48
RP‟nin oylarındaki bu artıĢ sosyolojik açıdan değerlendirmeye haizdir. RP her
Ģeyden önce toplumda sosyolojik karĢılığı olan bir partidir. Bu süreçte RP örgütlenme
modelinin ve söylemlerinin etkisiyle üye sayısını arttırmıĢtır. Seçim sosyolojisi
açısından ise seçimlere parti tabanından büyük destek alan RP baĢta SHP‟li belediyeler
olmak üzere RP‟li olmayan diğer belediyelere karĢı önemli eleĢtiriler yönelterek bunları
yazılı ve görsel yayınlar halinde topluma yansıtmıĢtır. Böylelikle RP‟nin, siyasal
alandaki ivmesinin örgüt modeli ve söylemlerinden kaynaklı olarak yerel hamlelerle
hızlandığını söyleyebiliriz.
Çakır‟a (2004) göre, Güneydoğu‟dan birinci parti olarak çıkan RP‟nin ittifakla
küstürmüĢ olduğu tabanını üç yıl içinde geri kazanmıĢ olduğunu söylemek pek mümkün
değildir. RP baĢarısının büyük ölçüde PKK'nın boykotuna, bölgenin en etkili partisi
DEP (Demokrasi Partisi)‟in buna bağlı olarak seçimlere katılmamasına, diğer partilerin
çoğunun da korkarak aday göstermemesi ya da propaganda yapmamasına borçludur.
Örneğin 1989'da Siirt'te 40 bin oyla yüzde 26,6 oranına ulaĢan RP‟nin beĢ yıl sonra
oylarının 21 bine düĢmesine rağmen oranını yüzde 31,5'e çıkartmıĢtır. Yine de 1994
yerel seçimleri RP'nin geleneksel oy deposu olan Kürt illeriyle olan iliĢkisini rehabilite
etme noktasında önemli adımlar atmıĢ olduğunu kanıtlamıĢtır. 1994 seçimlerinin RP
açısından çok daha önemli bir sonucu, bu partinin büyük kentler merkezli bir hareket
olduğunu iyice ortaya çıkarmasıdır. RP bütün partilerden belediye baĢkanlığı,
dolayısıyla oy almıĢtır ama esas olarak 1989 yerel seçimlerin birinci çıkan SHP‟nin
yerine oturmuĢtur.
27 Mart 1994 Yerel Seçimleri‟nden sonra SHP‟nin iç dinamiklerinde de bazı
değiĢiklikler yaĢanmıĢ ve bu değiĢiklikler hükümetin yapısını da etkilemiĢtir. 18 ġubat
1995'de yapılan 9. Olağanüstü SHP Kurultayında SHP, CHP ye katılmıĢ ve CHP Genel
BaĢkanlığına Hikmet Çetin seçilmiĢtir. Bu durumda Murat Karayalçın hükümetteki
görevinden istifa etmiĢ ve DYP-CHP koalisyonu Hikmet Çetin‟in baĢbakan yardımcılığı
ile devam etmiĢtir. 9 Eylül 1995‟de yapılan CHP'nin 27. Olağan Kurultayında ise Genel
BaĢkanlığa Deniz Baykal seçilmiĢtir. BaĢbakan Tansu Çiller, CHP Genel BaĢkanı Deniz
Baykal ile anlaĢamayınca 20 Eylül 1995'te hükümet istifa etmiĢtir (TBMM RĠS,
2009ağ).
CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 50. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin
istifası
üzerine,
DYP
Genel
BaĢkanı
Tansu
Çiller‟i
hükümet
kurmakla
görevlendirmiĢtir. Çiller, bir azınlık hükümeti denemesi gerçekleĢtirerek MHP ve DSP
49
ile koalisyon kurarak 51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni kurmuĢtur. 10 Ekim
1995‟de hükümet programını okumuĢ ve 15 Ekim 1995‟de meclis güven oylamasına
geçilmiĢtir. Güven oylamasında kullanılan 421 oyun 191‟i kabul, 230‟u red çıkmıĢ ve
hükümet güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür (TBMM RĠS, 2009ah).
CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel, 51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin
güvenoyu alamamasından sonra hükümet kurma görevini yine DYP Genel BaĢkanı
Tansu Çiller‟e vermiĢtir. Bu dönemde CumhurbaĢkanı‟nın hükümet kurma görevini
arka arkaya üç kez Çiller‟e vermesi TBMM‟de polemiğe sebep olmuĢtur. 27 Ekim
1995‟de yapılan TBMM Genel Kurulunda 24 Aralık 1995‟de yapılmak üzere 20.
Dönem Milletvekili seçimleri erkene almıĢtır. Erken seçim kararından sonra Çiller,
CHP ile erken seçime kadar sürecek olan bir koalisyon kurmuĢtur. 31 Ekim 1995‟de
okunan hükümet programından sonra 5 Kasım 1995‟de meclis güven oylamasına
geçilmiĢtir. Güven oylamasında, kullanılan 415 oyun 243‟ü kabul, 172‟si red çıkmıĢ ve
52. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009aı).
24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimi öncesi RP, önceki seçim
kampanyasına benzer bir seçim kampanyası sürdürmüĢ ve örgüt modelini daha da
açmıĢtır. Yavuz‟a (2004) göre, RP bilgisayar teknolojisini kullanarak en iyi parti
örgütlenmesini sağlamıĢtır. Partinin elemanları "dine hizmet" Ģuuru içinde geceli
gündüzlü hummalı bir çalıĢma içine girmiĢlerdir. RP seçimlere kırsal kesimdeki 80 bin
üzerindeki "mahalle ve köy temsilcileri", 12 bin civarındaki parti örgütlerinde ve
kahvehanelerde sürekli konuĢan "öğretmen ve hatipler", sayısı 50 bini bulan "örgüt
yöneticileri", sayısı 210 bini bulan "örgüt gönüllüleri" ve seçim günü sırf seçimlerde
görevli 100 bin "müĢahit ordusuyla" hem yatay hem de dikeylemesine yoğun bir Ģebeke
ağı kurmuĢtur.
RP'nin en büyük baĢarısı ise Ġslam eksenli dayanıĢma ve ortak iĢ yapma
güdüsünü siyasi alana aktarması ve gücü sürekli canlı tutması olmuĢtur. Partinin bir
baĢka stratejisi ise partiye "tepki oyu" olarak oy veren veya sempati duyan seçmeni
zamanla partilileĢtirmek ve her seçmeni "Refahlı” yapmaktı. 1980'li yıllarda baĢlayan
hızlı kapitalistleĢme ve "köĢe dönme" çabaları sonucu toplumsal yapıda derin bir
tahribat yaĢanmıĢ ve özellikle Ģehirleri muhasara altına alan varoĢlar sisteme duydukları
tepkiyi yansıtacakları sistem dıĢı parti arayıĢına girmiĢ ve RP bu gruplar için bir sığınak
ve protesto mekanizmasına dönüĢmüĢtür. RP'nin sağladığı yeni sığınma, savunma veya
sisteme eklenme alanları bu kitlelerin radikalleĢmesini önlemiĢ ve onları kontrollü
50
Ģekilde sisteme entegre etmiĢtir, özellikle 24 Aralık 1995 seçimleriyle parti tabanının
geniĢlemesi sonucunda hem teĢkilat yapısında hem söyleminde ciddi bir yumuĢama
yaĢanmıĢ ve partinin büyümesiyle kendisine olan güveni artmıĢtır.
RP‟nin 24 Aralık 1995 seçimi öncesi hazırladığı seçim beyannamesi ve seçim
sloganları
incelendiğinde
Ġslami
tutumunu
daha
belirgin
olarak
sürdürdüğü
gözlemlenmektedir. RP seçim öncesi bu dönemde özellikle Ģu vurguları ve sloganları
kullanmıĢtır:
Devlet ve düzen ile ilgili; “Adil Siyasi Düzen”, “Kalkınma Ġnançla Olur”, “Devlet Yeniden
Yapılandırılacak”, “Hak Gelince Batıl Zail Olur”, Her Miller Layık Olduğu Ġdareyi Bulur”, “Bir
Millet Kendini DeğiĢtirmedikçe Saadete UlaĢamaz”, “Bir Milletin Ġçinde Hakkı Adaleti Tavsiye
Eden Bir Zümre Olursa Onların Gayreti Ġle Bütünü Kurtulur”, “Zulme Son, Köle Düzenine Son,
Baskıya Son, ÇatıĢmaya Son”, “Refah Gelecek Zulüm Bitecek”, “Refahta Adil Düzen Var”,
“Çare Adil Düzen”, “Taklit Değil Milli GörüĢ”.
Ekonomi ile ilgili; “Kalkınma Adil Düzenle Olur, Ġnançla Olur”, “Faizsiz, Vergisiz Adil
Düzen”, “Adil Ekonomik Düzen”, “Faizsiz Kredi”, “Üretimde Seferberlik”, “Ġstihdam Bakanlığı
Kurulacak”, “Adil Düzenle Enflasyon Ortadan Kaldırılacak”, Köylü, ĠĢçi, Esnaf, Emekli ve
Muhtaçlar Bakanlığı Kurulacak”, “Koyu Faizci Düzenden Adil Düzene”, “Milli Harp Sanayi”,
“Ağır Sanayi”.
Terör ile ilgili; “Ġslam KardeĢliği”, “Devlet-Millet KaynaĢması”, “Bölgesel Dengesizlik
Giderilecek”, “Çekiç Güç Gönderilecek”, “Olağanüstü Hal Kaldırılacak”
Ġnsan hakları ve demokratikleĢme ile ilgili; “Ġstediğin Gibi Ġnan, Örgütlen, KonuĢ”,
“Ġnandığın Gibi YaĢa”, “YaĢama, Ġnanma, Neslin Korunması, Aklın korunması ve Mülkiyet
Hakkı Muhafaza Edilecek”, “Herkese Ġnsan Hakkı”, “Milletin Hiçe Sayılmasına Son Verilmesi
Ġçin Gerçek Demokrasi”, “Güdümlü Demokrasiye Son”, “Gardiyan Değil Garson Devlet”,
“Çocuğunu Ġstediğin Gibi Okut: Adil Ġlmi Düzen”.
DıĢ politika ile ilgili; “Müslüman Ülkelerle BeĢ Adım ve ĠĢbirliği”, “Yeni Bir Dünya
Kurulacak”, “Dünya Müslüman Ülkeler Birliği Kurulacak”, “Çekiç Güç Gidecek”.
Ahlakla ilgili; “Adil Ahlaki Düzen”, “Önce Ahlak ve Maneviyat”, “Ahlaki ve Manevi
Kalkınma”, “RüĢvet Kapıları Kapatılacak”, “Ġyi Ahlaklı, Ġrfanlı Ġnsan” (RP, 1991b).
RP‟nin seçim sloganları ve görüĢler siyasi partiler sosyolojisi açısından
incelendiğinde ise seçmenlere karĢı yoğun bir ideolojik seçim kampanyası yürüttüğü
gözlenmektedir. Yine RP‟nin seçim kampanyasında otantik bir içerik göze çarparken,
RP‟ye göre toplumsal patolojik olan durumlar Ġslami ve keskin söylemlerle izah
edilmiĢtir. RP tüm bu çalıĢmaları toplumda sosyolojik bir karĢılığı olan ve Türkiye
siyaset tarihinde rekor bir sayıya ulaĢan 4 milyon üyesi ile birlikte yapmıĢtır (RP,
1995b).
51
Milli GörüĢ Hareketi‟nin üçüncü partisi konumunda olan RP‟nin bu seçim
kampanyası ile siyasal bir kültür oluĢturarak siyasal toplumsallaĢmayı gerçekleĢtirdiği
gözlemlenmektedir. Bu siyasal toplumsallaĢma siyasal ideolojik bir eğitim olarak RP‟ye
eğilimli seçmenleri arttırdığı da söylenebilir.
Sürdürülen seçim kampanyaları sonunda gerçekleĢtirilen 24 Aralık 1995
Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarına göre; RP 6.012.450 oy ve % 21,4 oy oranı ile
158, ANAP 5.527.288 oy ve % 19,65 oy oranı ile 132, DYP 5.396.009 oy ve % 19,2 oy
oranı ile 135, DSP 4.118.025 oy ve % 14,6 oy oranı ile 76 ve CHP 3.011.076 oy ve %
10,7 oy oranı ile 49 milletvekili çıkarmıĢtır. Milli GörüĢ Partileri arasında RP, ilk defa
bir seçimde en yüksek oyu alarak hükümet kurmaya aday en yakın parti olmuĢtur
(TBMM RĠS, 2009v).
Bulaç‟a (2009) göre, RP'nin 6 milyonun üzerinde oy almasının siyaset
sosyolojisi açısından önemi vardır. Bürokrasinin desteğinde sermaye çevreleri ve medya
RP'nin yükseliĢini sadece demokrasinin değil, neredeyse dünyanın sonu olarak algılamıĢ
ve bir anda toplumsal çalıĢma ve kutuplaĢmalara varacak eylem planları uygulamaya
koyulmuĢ, binlerce kiĢi örgütlenerek, adına "yeĢil sermaye" denen ve bu kategoriye
giren firma ve kuruluĢlardan hiçbir Ģekilde alıĢveriĢ yapılmamasını istemiĢtir. Oysa 6
milyon seçmeni olan bir parti iktidar olmuĢtur ve bir koalisyon hükümetinde icraat
yapacaktır. Böylece çok basit ve asgari bir demokratik teamül iĢleyecektir.
RP'nin merkeze ait olmaktan çok, toplumsal bir çevre hareketi olması,
1950'lerden baĢlamak üzere 196O'lı ve 197O‟li yıllarda belli bir hız kazanan göç, baĢka
faktörlerin de araya girmesiyle RP denen bir olguyu ortaya çıkarmıĢtı. Bu, aynı
zamanda RP'nin siyasi limitlerine iĢaret eden sosyal bir gerçekliktir.
RP oy oranlarındaki bu artıĢın sebebinin, seçim kampanyası ve ideolojik
söylemlerinin ötesinde bir önceki yerel seçimlerde aldığı belediyelerin ve bu
belediyelerde yaptığı çalıĢmaların bir ürünü olduğu da söylenebilir. Çünkü RP, yerel
seçimlerden sonra aldığı belediyelerde beklenenin üzerinde bir performans göstermiĢtir.
Bu da RP‟nin yapılan 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimlerinde oy oranını
etkilediği söylenebilir.
Seçim
sonuçlarının
açıklandığı
gün
medyada
partilerin
oy
yüzdeleri
değerlendirilerek, tek baĢına hiçbir partinin iktidar olamadığı bu durumda, koalisyon
hükümeti için alternatifler gündeme gelmiĢtir. Bu alternatifler arasında en çok dikkat
52
çekeni ise RP‟nin birinci parti çıkmasına rağmen sağ oylarının ağır bastığı kanaatiyle
ANAP ve DYP‟nin koalisyon hükümeti kurması durumudur. Bu durum karĢısında,
kurulacak olan koalisyon hükümetinin alternatiflerinin değerlendirilmesinde, ANAP
Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz 25 Aralık 1995 günkü Cumhuriyet Gazetesinde Ģöyle
demiĢtir:
Seçim sonuçlarına göre ANAP ikinci parti durumunda. VatandaĢlarımız artık ülkede merkez
sağ iktidarı görmek istiyor. Akla gelen ilk olasılık ANAP-DYP koalisyonudur. Kanaatimce
ANAP‟ın BBP (Büyük Birlik Partisi) ile seçim ittifakı yapması bize yarar değil zarar getirmiĢtir.
Evet, merkez sağın birleĢmesi gerekiyor artık.
…
Bugünkü koĢullarda biz RP ile kesinlikle koalisyon kuramayız.
DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit 25 Aralık 1995 günkü Milliyet Gazetesinde:
“Seçim sonuçlarına göre en sağlıklı hükümet ANAP-DYP koalisyonudur. RP‟ye iktidar
Ģansı görmüyorum. Diğer partiler sanırım RP ile koalisyon yapmayacaklar.” demiĢtir.
DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller ise 26 Aralık 1995 günkü Türkiye Gazetesinde
Ģöyle demiĢtir:
Biz ülkenin menfaatleri ve yüksek çıkarları için yolumuza devam edeceğiz. RP‟ye hükümet
kurma görevinin verilmesi Sayın CumhurbaĢkanımızın takdirindedir. Ama biz Refah Partisi ile
iĢbirliği yapıp koalisyon ortaklığına gitmeyiz. Kadrolarımız ve hedeflerimiz buna engeldir.
Ancak DYP‟ye ihtiyaç duyulduğu takdirde ANAP ile koalisyonu tıkayan da biz olmayız.
…
Biz seçim öncesi net bir tavır koyduk; Refah‟la koalisyon kurmayacağız (Kazan, 2002).
RP ise devletteki demokrasi ve prosedür durumuna dikkat çekerek böyle bir
durumun gerçekleĢmesine ihtimal vermemiĢtir Seçim sonuçlarının ve koalisyon
alternatiflerinin değerlendirmesi için 26 Aralık 1995‟de bir basın toplantısı düzenleyen
RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan Ģöyle demiĢtir:
Türkiye demokratik bir ülkedir. Türkiye‟de yeni hükümeti medya kuramaz. Bütün
çırpınıĢları beyhudedir. Türkiye‟de demokrasi vardır. Yeni hükümetin kurulmasının prosedürü
vardır.
…
Bu noktaya gelindikten sonra Sayın CumhurbaĢkanımız, elbette milletin aldığı karara saygılı
olarak, demokrasi gereği, en fazla oy alan partinin baĢkanına yeni hükümetin kurulması için
görev verecektir. Bunun için bir kısım medyanın, karanlık odalarda bağırıp çağırmaları hiçbir
Ģeyi etkilemez. Türkiye‟de demokrasi var, kurallar var ve hükümetin nasıl kurulacağının resmi
prosedürü var. Millet sözünü söylemiĢtir. ġimdi milletin arzusuna uygun yeni bir hükümet
kurulacaktır (RP, 1995b).
53
Medya yayınlarının etkisi ve siyasal parti genel baĢkanlarının seçim sonrası
beyanları; Türkiye siyasetinin nasıl bir psikolojik zemin üzerinde olduğu konusunu
siyaset sosyolojisi ve psikolojisi açısından önemli kılmaktadır.
Seçim sonrası yaĢanan hükümet kurma polemiklerinden sonra CumhurbaĢkanı
Demirel 9 Ocak 1996‟da bütün partilerin genel baĢkanlarıyla ayrı ayrı görüĢmüĢ ve aynı
gün hükümet kurma görevini RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟a vermiĢtir.
Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan Erbakan, hiçbir partiden destek
alamayınca 19 Ocak 1996‟da hükümet kurma görevini CumhurbaĢkanına geri vermiĢtir.
CumhurbaĢkanı Demirel yeni hükümet kurma görevini seçimlerde üçüncü parti
olmasına rağmen milletvekili sandalye sayısı bakımından ikinci parti olan DYP‟ne
vermiĢtir. Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan DYP Genel BaĢkanı
Tansu Çiller‟de hiçbir partiyle uzlaĢamayınca 3 ġubat 1996‟da hükümet kurma görevini
CumhurbaĢkanına geri vermiĢtir. CumhurbaĢkanı Demirel bu defa hükümet kurma
görevini ANAP‟a vermiĢtir. Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan ANAP
Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz, DSP‟nin de dıĢarıdan desteği ile üç ay süren hükümet
kurma buhranlarını DYP ile koalisyon kurarak bitirmiĢ ve 53. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti‟ni kurmuĢtur. Yılmaz tarafından 8 Mart 1996‟da okunan hükümet
programından sonra 12 Mart 1996‟da meclis güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven
oylamasında, kullanılan 544 oyun 257‟si kabul, 207‟si red ve 80‟i çekimser çıkmıĢtır.
Anayasanın 11. Maddesi‟nin son fırkasına göre bir hükümetin güvenoyu almıĢ
sayılabilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğunun yani yarısından bir fazlası olan
550 milletvekilinden 276‟sının kabul oyu vermesi gerekmektedir. Bu durumda hükümet
güvenoyu alamamasına rağmen Meclis BaĢkanı Mustafa Kalemli hükümetin güvenoyu
aldığını kabul etmiĢtir (TBMM RĠS, 2009ai).
Refah Partisi, güven oylamasının Anayasanın 96. maddesine göre geçersiz
olduğu gerekçesiyle 12 Nisan 1996‟da Anayasa Mahkemesine baĢvurmuĢtur. Mahkeme
14 Mayıs 1996'da güven oylamasını, olağanüstü hali ve çekiç gücün süresinin
uzatılmasına iliĢkin TBMM kararını iptal etmiĢ fakat yeni oylamaya gerek olmadığını
bildirmiĢtir. Refah Partisi daha sonra 27 Mayıs 1996'da BaĢbakan Mesut Yılmaz
hakkında gensoru önergesi vermiĢtir. Yılmaz gensorunun görüĢülmesini beklemeden 6
Haziran 1996'da CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e istifasını vermiĢ ve böylelikle
hükümet düĢmüĢtür.
54
CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 7 Haziran 1996‟da siyasi parti liderleriyle
görüĢtükten sonra aynı gün RP‟ne ikinci kez hükümet kurma görevi vermiĢtir. Hükümet
kurma çalıĢmalarına baĢlayan RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan, DYP Genel
BaĢkanı Tansu Çiller ile bir protokol imzalayarak yeni hükümet kurulması yönünde
anlaĢmaya varmıĢlardır. Bu protokolün maddeleri Ģunlardır:
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Genel BaĢkanları aĢağıdaki hususlarda anlaĢmaya
varmıĢlardır.
1. Ġki parti ülkenin meselelerine çözüm bulmak üzere, ortak hükümet kurma konusunda
mutabık kalmıĢlardır.
2. Her iki parti aralarında teessüs eden güven ortamının devamını sağlamak için gerekli
itinayı göstereceklerdir. BaĢbakan ve Bakanlar ile BaĢbakana doğrudan bağlı kuruluĢlar
BaĢbakanlık görevini üstlenmemiĢ bulunan partinin Genel BaĢkanı‟na da çalıĢmaları konusunda
gerekli bilgi, belge akıĢını sağlayacaklardır.
3. Hükümet ortaklığının devamı süresince her iki parti TBMM BaĢkanlığı ve
CumhurbaĢkanlığı seçimlerinde birlikte hareket etmeyi kabul ve taahhüt ederler.
4. Kurulacak ortak hükümette BaĢbakanlık eĢit süreli dönüĢümlüdür. BaĢbakanlığın ilk iki
yılı RP‟de sonra ki iki yılı DYP‟de olacak, kalan süre ise tarafların mutabakatına göre
kullanılacaktır.
Koalisyon ortakları hükümetin kurulmasını takip eden ilk yılın sonunda birlikteliklerini
devam ettirmeye karar verdikleri takdirde RP‟nin BaĢbakanlığında hükümetin bir yıl daha
devamına, ancak ikinci yılın sonunda seçime gitmeye karar verdikleri takdirde iki yıl DYP‟nin
BaĢbakanlığında seçime gidilir.
5. Ortaklık süresince BaĢbakan Yardımcılığı BaĢbakanlığı üstlenen parti dıĢındaki partiye
ait olacaktır.
6. Protokol ve icraatla ilgili olarak ortaya çıkan önemli problemlerin çözümünde alt uzlaĢma
komisyonlarına havale yöntemi uygulanacaktır.
7. Bakanlar Kurulu 37 üyeden oluĢacaktır. Ġcra Bakanlıklarından 9 adedi DYP, 8 adedi ise
RP‟ye; Devlet Bakanlıklarından 10 adedi RP‟ye, 9 adedi DYP‟ye tahsis edilecektir.
8. Taraflar mutabık kaldıkları takdirde protokol maddelerinde değiĢiklik ve ilaveler
yapabilirler (TBMM RĠS, 2009l).
RP ile DYP arasında imzalanan bu protokolden sonra 7 Temmuz 1996‟da
hükümet programı okunmuĢ ve 8 Temmuz 1996‟da güven oylamasına geçilmiĢtir.
Güven oylamasında kullanılan 544 oyun 278‟i kabul, 265‟i red ve 1‟i çekimser çıkmıĢ
ve 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümet‟i resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009m).
Necmettin Erbakan‟ın BaĢbakan olduğu Refah-Yol hükümetinde RP‟nin aldığı
18 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur: Devlet Bakanı Fehim Adak, Devlet Bakanı
Abdullah Gül, Devlet Bakanı Sabri Tekir, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Devlet
55
Bakanı Lütfü Esengün, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç, Devlet Bakanı Gürcan
DağdaĢ, Devlet Bakanı Teoman Rıza Güneri, Devlet Bakanı Sacit Günbey, Devlet
Bakanı Ahmet Demircan, Adalet Bakanı ġevket Kazan, Maliye Bakanı Abdüllatif
ġener, Bayındırlık ve Ġskân Bakanı Cevat Ayhan, Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanı Musa
Demirci, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Recai Kutan, Kültür Bakanı Ġsmail Kahraman, Çevre Bakanı Ziyaettin
Toker. Bakanlar kurulundaki bu dağılımdan sonra Milli Güvenlik Kuruluna DYP‟den
DıĢiĢleri ve BaĢbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan ve
ĠçiĢleri Bakanı Meral AkĢener, RP‟den ise sadece BaĢbakan Necmettin Erbakan
girmiĢtir (TBMM RĠS, 2009k).
Refah-Yol Hükümeti‟nin; ekonomide havuz sistemini kurması ve denk bütçe
yapması, IMF (Uluslar arası Para Fonu) ile anlaĢma yapmaması, iç ve dıĢ borçlanmayı
önlemesi, iĢçi ücretlerinde, memur ve emekli maaĢlarında yüksek artıĢlar yapması, tarım
desteğini arttırması, enflasyonu düĢürmesi, Güneydoğu‟ya yatırım yapması, Terörle
Mücadele Yüksek Kurulu‟nu kurması, Çekiç Güç‟ün görev süresini uzatmaması, D8
(Developing 8)‟leri kurması önemli politikalarındandır.
RP‟nin bu politikalarıyla birlikte, Türkiye siyaset tarihinde ve Milli GörüĢ
Hareketi üzerinde önemli etkileri olan “28 ġubat 1997 post-modern müdahalesi” bu
dönemde cereyan etmiĢtir. Müdahalenin post-modern bir özellik taĢıması müdahale
tarzındaki farklılığından kaynaklanmaktadır. Türkiye siyaset tarihinde “28 ġubat süreci”
olarak da nitelendirilen bu olgu devletin bir kurumu olan ordunun siyasete, makro
düzeyde de sivil alana müdahalesi olarak nitelendirilebilir. Bu süreçte ordunun silahlı
bir müdahaleden ziyade tedbir ve tavsiyeler içeren ancak yaptırımı olan bir yaklaĢım
tarzı izlemesi, medyanın, sivil toplum örgütlerinin ve muhalefet partilerinin tavırları
müdahaleye post-modern olma özelliğini yüklemiĢ ve darbeler üstü bir anlayıĢ
kazandırmıĢtır.
28 ġubat sürecinde siyasete ve sivil alana yapılan bu müdahalesinde “irtica”
olgusu özellikle öne çıkan sebep olmuĢtur. RP‟nin iktidara gelmesinden sonra medyada
ve muhalefet partilerinin beyanlarında irtica olgusu devamlı gündemde tutulmuĢtur.
Ama süreçte bahsi geçen asıl müdahale 28 ġubat 1997‟deki Milli Güvenlik Kurulu
toplantısında ordunun tavrı ile gerçekleĢmiĢtir. Orgeneral Ġsmail Hakkı Karadayı‟nın
baĢkanlığını yaptığı Genel Kurmay BaĢkanlığı hükümete iliĢkin Ģu 18 maddelik teklif
ve tedbirleri Milli Güvenlik Kurulunda sunmuĢtur:
56
1. Laiklik ilkesinin büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunması,
2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okulların denetim altına alınıp Milli Eğitim
Bakanlığı‟na devrinin sağlanması,
3. “Sekiz yıllık kesintisiz eğitim”in tüm yurtta uygulamaya konulması ve Kur‟an kurslarının
Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sorumluluğu altında faaliyet göstermeleri,
4. Din adamı yetiĢtirmekle yükümlü Milli Eğitim kuruluĢlarımızın ihtiyaç düzeyinde
tutulmaları,
5. Dini tesislerin siyasi istismar konusu yapılmaması,
6. Tarikatların tüm unsurlarının faaliyetlerine son verilmesi,
7. YAġ (Yüksek Askeri ġûra) kararları bahane edilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri‟ni dine
karĢı imiĢ gibi göstermeye çalıĢan bazı medya kuruluĢlarının yayınlarının kontrol altına alınması,
8. Türk Silahlı Kuvvetleri‟nden iliĢikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve
kuruluĢlarında istihdamına imkân verilmemesi,
9. Türk Silahlı Kuvvetleri‟ne aĢırı dinci akımların sızmasını önlemek için alınan tedbirlerin
üniversiteler ve diğer eğitim kurumları baĢta olmak üzere tüm kamu kurumlarında uygulanması,
10. Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyetlerinin önlenmesi için
tedbirler paketinin hazırlanması,
11. Mezhep ayrılıklarını körükleyici faaliyetlerin önlenmesi için mutlaka tedbir alınması,
12. Anayasaya, Siyasi Partiler Yasasına, Türk Ceza Yasasına ve Belediyeler Yasasına aykırı
faaliyetler hakkında gerekli yasal ve idari iĢlemlerin derhal yerine getirilmesi,
13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olan uygulamalara mani olunması ve Anayasa Mahkemesi
kararlarının taviz verilmeden uygulanması,
14. Özellikle pompalı tüfeklere ait olan taleplerin dikkatle değerlendirilmesi,
15. Kurban derilerinin rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluĢlar tarafından toplanmasına mani
olunması,
16. Özel üniforma
sonuçlandırılması,
giydirilmiĢ
korumalar
hakkında
yasal
iĢlemlerin
ivedilikle
17. Millet kavramı yerine ümmet kavramının kullanımının önlenmesi,
18. Atatürk‟e karĢı iĢlenen suçlar hakkında 5816 Sayılı Kanunun titizlikle uygulanması
(Kazan, 2003)
Açıklanan bu maddelerden sonra 28 ġubat tarihli Milli Güvenlik Kurulu
toplantısında CumhurbaĢkanı Demirel‟in önerisi üzerine Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreteri‟ne tevdi edilen 18 maddelik Genelkurmay önerisi, anayasal açıdan tetkiki için
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Hava Orgeneral Ġlhan Kılıç‟ın imzasıyla,
BaĢbakanlığa göndermiĢtir.
57
Toplantı sonunda neticelendirilen 28 ġubat 1997 tarihli ve 406 sayılı Milli
Güvenlik Kurulu Kararları ise Ģunlardır:
1. Milli Güvenlik Kurulu, 28 ġubat 1997 günü Sayın CumhurbaĢkanı baĢkanlığında,
BaĢbakan, Genelkurmay BaĢkanı, DıĢiĢleri Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı, Milli Savunma
Bakanı, ĠçiĢleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik
Kurulu Genel Sekreteri‟nin iĢtirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıĢtır.
2. Kurul‟un bu toplantısında esasları ve nitelikleri Anayasada belirlenmiĢ, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizi ve cumhuriyet rejimimizi
yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve
yapılan beyanlar ile bunların oluĢturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek
değerlendirilmiĢtir.
3. Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda;
a. Ülkemizin Ģeriat hukukuna dayalı bir Ġslam Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların
Anayasanın tanımladığı demokratik laik ve sosyal hukuk devletimize karĢı çok yönlü bir tehdit
oluĢturduğu,
b. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aĢırı dinci grupların, laik ve anti-laik ayırımı ile
demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleĢtirmeye yeltendikleri,
c. Türkiye‟de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum
huzurunun da teminatı ve bir yaĢam tarzı olduğu,
d. Devletin yapısal özünü oluĢturan sosyal, hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayıĢından
vazgeçilmeyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağdıĢı uygulamaların takipsiz kalmasının,
hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaĢmayacağı, hususlarında görüĢ birliğine varılmıĢtır.
4. Bu görüĢ ve değerlendirmeler sonucunda;
a. Türkiye‟de ġeriat hukukuna dayalı bir Ġslam Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aĢırı dinci
grupların, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetimize karĢı oluĢturdukları
çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla EK-A‟daki tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde
alınmasının Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine,
b. 2945 Sayılı MGK (Milli Güvenlik Kurulu) ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu‟nun
9‟uncu maddesine uygun olarak, MGK Genel Sekreterliği tarafından Ek‟te belirtilen tedbirlere
iliĢkin Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilmeyen uygulamaların,
sonuçları hakkında belli süreler içerisinde BaĢbakan, CumhurbaĢkanı ve MGK‟na bilgi verilmesi
kararlaĢtırılmıĢtır (Kazan, 2003).
Bu kararlar alındıktan sonra ise 28 ġubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu
sona ermiĢ ve toplantıya iliĢkin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından
Ģöyle bir bildiri yayınlanmıĢtır:
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği‟nden bildirilmiĢtir.
1. MGK, 28 ġubat 1997‟de aylık olağan toplantısını yapmıĢtır.
2. Kurul‟un toplantısında, bölücü terörle mücadelede Ģimdiye karar alınan tedbirler ve elde
edilen sonuçların geniĢ bir değerlendirilmesi yapılmıĢ mücadelenin devletimizin ülkesi ve
58
milletiyle bölünmez bütünlüğüne gönülden inanmıĢ, bu inancı sonsuza dek sürdürmeye azimli
halkımızın, basınımızın, devletin bütün kurum ve kuruluĢları ve milli iradenin sembolü olan yüce
Parlamento‟nun destekleri ile çok olumlu bir noktaya ulaĢtığı müĢahede edilmiĢtir. Bu sonuçların
bundan sonra halkımızın huzur ve güvenliğine ekonomik, sosyal kültürel ve siyasal yaĢamına
olumlu olarak yansıması için bu konuda alınacak tedbirlerin bir plan dâhilinde süratle yürürlüğe
konulması gerektiği hususunda görüĢ birliğine varılmıĢtır. Bu tedbirlerin güvenlik içinde
gerçekleĢtirilebilmesi bakımından halen dokuz ilde devam etmekte olan olağanüstü hal
uygulamasının, 30 Mart 1997‟den itibaren dört ay daha uzatılması uygun bulunmuĢ ve bu
görüĢün Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar verilmiĢtir.
3. Kıbrıs sorunu ve Yunanistan‟la iliĢkilerle ilgili durum değerlendirilmesi yapılmıĢ, bu
konuda Türkiye‟nin ve KKTC‟nin hak ve menfaatlerini korumayı amaçlayan, siyasi, ekonomik
ve askeri tedbirler uygun bulunarak Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar verilmiĢtir.
4. Toplantıda, bilhassa, Anayasa ile Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve
sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti devletine karĢı çağdıĢı bir kisve
altında zemin oluĢturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiĢ;
Türkiye Cumhuriyeti‟nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda çağdaĢ
medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve
Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği,
Anayasanın tanımladığı, Cumhuriyetin demokratik laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin
sağlıklı bir Ģekilde düzenlenmesine imkân sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barıĢın önem
ve öncelik taĢıdığı,
Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı, yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayırımı ile
demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleĢtirmeye yeltendikleri,
Türkiye‟de laikliğin, sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun
da teminatı ve bir yaĢam tarzı olduğu,
Devletin yapısal özünü oluĢturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayıĢından
vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiĢ kuralların göz ardı edilerek yapılan çağdıĢı
uygulamaların da, hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaĢmayacağı,
Türkiye‟nin 1997 yılı içinde Avrupa Birliği‟ne tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi
öncelikli bir hedef olarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde, resmi sivil kurum ve kuruluĢların bu
sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple, demokrasimiz hakkında kuĢkulara yol
açacak, Türkiye‟nin yurtdıĢındaki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son
vermek gerektiği, Türkiye Cumhuriyeti‟nin laik, demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir
hukuk devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin Anayasamızın ve Devletimizin teminatı altında
olduğu, rejimin; kendisine ve geleceğine yönelik tartıĢmaların, içinde bulunduğumuz ortamda
Türkiye‟ye yarardan çok zarar verdiği,
5. Açıklanan bu esaslar aksine davranıĢların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni
gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı, değerlendirilmiĢ, bu konularda alınacak ve alınması
gereken tedbirler uygun bulunarak bu tedbirlerin Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar
verilmiĢtir (Kazan, 2003).
Dokuz saat süren bu toplantıdan sonra medya da hükümet aleyhine birçok
manipülasyon yapılmıĢ ve koalisyon bozulmak istenmiĢtir. Bulaç‟a (2009) göre, 28
59
ġubat‟ın öngörüleri ve post-modern manipülasyonların hiç biri demokratik siyasetin
hakiki sahibi ve aktörü olan halk tarafından kabul görmemiĢtir. Bütün kamuoyu
araĢtırmaları "irtica" denen herhangi bir tehdit veya tehlikeden söz etmemiĢtir; "postmodern müdahale”nin en cafcaflı günlerinde bile "irtica tehlikesi" ne iĢaret edenlerin
oranı sadece % 4 civarındadır. CHP'nin seçmeni bile böyle bir tehdide inanmıĢ değildir.
Sürece sebep olan ve Erbakan'ı bu müdahaleyle iktidardan eden iki ana faktör vardır.
Birisi D8 projesi, diğeri de içeride ekonomiyi kamunun ve halkın yararına olmak üzere
denk bütçe ve havuz sistemi ile kontrol altına almak istemesiydi ki, Erbakan‟ın tabiriyle
“rantiyeci zümre” bunu hiçbir zaman affetmemiĢtir.
Özipek‟e (2004) göre, 28 ġubat sürecinde Türkiye toplumu genel olarak
müdahaleyi onaylamadığını göstermeye çalıĢmıĢ ama bunu etkin bir sivil ve siyasi
haklar mücadelesine dönüĢtürememiĢtir. Bu tespit, süreçten birincil derecede etkilenen
Ġslami kesimler için de genel olarak geçerlidir. Müdahalenin neden baĢarılı olduğu,
Ġslamcıların, dindar kitlelerin veya dindar olup olmamaktan bağımsız olarak dinle
iliĢkili bir nedenden dolayı hakları ihlal edilen milyonlarca kiĢinin neden genel, yaygın,
sürekli ve sarsıcı bir tepki veya protesto sergileyemedikleri de ayrıca üzerinde
durulması gereken bir konu olmuĢtur. Bunun bir nedeni, Türkiye'de devletin
politikasının demokratik laiklik değil; otoriter, totaliter, jakoben gibi kavramlarla
eleĢtirilen bir laiklik anlayıĢına yakın olmasının ve özellikle de Tek Parti döneminde bu
politikaya yönelik muhalefetin aĢırı Ģiddet kullanılarak bastırılmasının, Türkiye'deki
dindar ve muhafazakâr kesimlerdeki kalıcı psikolojik etkisiyle açıklanabilir.
Doğan‟a (2010) göre, Haziran 1997‟ye gelindiğinde söz konusu “sivil” güçlerle
desteklenen ordu baskısı, Genel Kurmay BaĢkanlığınca yargı üyelerine, medya
üyelerine ve üniversite öğretim üyelerine ayrı ayrı yapılan irtica brifingleriyle daha da
boyutlandı. Brifinglerde 28 ġubat ve ertesinde irticayla mücadele için alınan kararları
uygulamak konusunda hükümetin ayak dirediği ve “siyasal Ġslam”ın bu kararlara karĢı
cephe oluĢturarak TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) Ġç Hizmet Kanunu‟nun ilgili
hükümleri hatırlatılmıĢ ve “gerektiğinde görev silah kullanılarak yapılacaktır” demiĢtir.
Devlet kurumları arasındaki bu tarz negatif psikolojik etkileĢim devam ederken
21 Mayıs 1997‟de Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı adına Yargıtay Cumhuriyet
BaĢsavcısı Vural SavaĢ Anayasanın 69. maddesinin altıncı fıkrası yollanmasıyla 68.
maddesinin 4. fıkrası gereğince RP‟nin Anayasanın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin
60
odağı haline geldiği açıklamasıyla temelli kapatılmasına karar verilmesi istemiyle
iddianamesini Anayasa Mahkemesine vermiĢtir.
Hükümete karĢı bu tarz müdahalelerin etkisi ile 28 ġubat sürecinin devamında
RP‟den 1 milletvekili, DYP‟den 18 milletvekili istifa etmiĢ ve böylece koalisyon
hükümeti çoğunluğunu kaybetmiĢtir. Hükümete dıĢarıdan destek veren Büyük Birlik
Partisi ise bu süreçte desteğini sürdürerek hükümetin düĢmemesini, devamında da
koalisyon protokolünün uygulanmasını sağlamıĢtır. DYP‟deki istifaların önüne geçmek
ve koalisyon hükümetinin devamı için Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ile 30 Mayıs
1997‟de görüĢerek koalisyon protokolünün 8. maddesine göre değiĢiklik yaparak 4.
maddenin uygulamaya konulması konusunda öneride bulunmuĢtur.
31 Mayıs 1997‟de bir araya gelen parti yetkilileri koalisyon protokolünün 4.
maddesine uygun yeni bir geçici protokol imzaladılar. Protokole göre, BaĢbakanlık
görevi 18 Haziran 1997‟de DYP‟ye devredilecek; bu tarihten önce de Siyasi Partiler
Kanunu‟nda gerekli değiĢiklikler yapılacak; yine koalisyon protokolünün 4. maddesi
gereği erken seçim tarihi, baĢbakanlık görevini teslimden önce ortaklar arasında tespit
edilecek; seçim kararı yeni kurulacak olan Çiller baĢbakanlığındaki hükümetin güven
oylamasından sonra, meclisten çıkartılacaktır.
18 Haziran 1997‟de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan, Hükümetin istifa
mektubu ile üç parti liderinin Tansu Çiller BaĢbakanlığında kurulacak bir hükümete
güvenoyu vereceklerine dair imzalı belgeyi CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e
vermiĢtir. Ġstifa dilekçesinin içeriği ise Ģöyledir:
Sayın Süleyman Demirel, CumhurbaĢkanı
Refah Partisi ile Doğru Yol Partisinin 28 Haziran 1996 günü aralarında imzaladıkları (Ortak
hükümet protokolü ve ekleri) belgesindeki taahhütlere uygun olarak ve 28 Haziran 1996 tarihinde
Bakanlar Kurulu Listesini onaylamanızla kurulan 54. Cumhuriyet Hükümeti bugüne kadar
yaklaĢık bir yıldan beri bütün gücüyle Devletimizin yücelmesi, Ülkemizin kalkınması ve
halkımızın refahı için uyum içinde, baĢarıyla çalıĢmıĢtır.
Refah Partisi ve Doğru Yol partisi arasındaki Koalisyon Protokolü'ne uygun olarak, bu bir
yıllık süreden sonra BaĢbakanlığın Doğru Yol Partisine geçebilmesi için yapmıĢ olduğumuz
taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere BaĢbakanlık görevinden istifa
ediyorum.
Bu süre içerisinde gerek BaĢbakan olarak Ģahsıma, gerekse 54. Cumhuriyet Hükümetine ve
onun üyelerine çalıĢmalarımızda gösterdiğiniz yakın ilgi ve desteklerinizden dolayı
teĢekkürlerimi arz eder, saygılar sunarım (Kazan, 2000).
61
RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan 18 Haziran 1997‟de koalisyon protokolü
çerçevesinde görevi DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟e devretmek üzere bu istifa
dilekçesini vermiĢ ancak CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 20 Haziran 1997‟de yeni
hükümeti kurmak üzere ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz‟ı görevlendirmiĢtir.
Böylelikle, Erbakan‟ın kurduğu 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti düĢmüĢ ve RP
sürecin devamında tekrar hükümete gelememiĢtir. CumhurbaĢkanı Demirel‟in bu
görevlendirmesinden sonra 24 Haziran 1997‟de RP, DYP ve BBP‟den 277 milletvekili
Mesut Yılmaz tarafından kurulacak olan hükümete güvenoyu vermeyeceklerine dair
imzalı belgeyi CumhurbaĢkanı Demirel‟e vermiĢlerdir ancak bu giriĢimden hiçbir sonuç
çıkmamıĢtır (TBMM RĠS, 2009m).
CumhurbaĢkanı Demirel tarafından hükümet kurmakla görevlendirilen ANAP
Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz, DSP ve 28 ġubat sürecinden sonra DYP‟den istifa
edenlerin kurduğu Demokrat Türkiye Partisi ile azınlık koalisyonu kurmuĢtur. Bu
koalisyondan sonra 7 Temmuz 1997‟de hükümet programı okunmuĢ ve 8 Temmuz
1997‟de güven oylamasına geçilmiĢtir. CHP‟nin de dıĢarıdan desteği ile hükümet,
güven oylamasında 256 red oyuna karĢılık 281 kabul oyu almıĢ ve böylece 55. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009aj).
Kurulan yeni hükümet 28 ġubat sürecinin devamında birçok yeni yasal
düzenleme yapmıĢtır. Bunların en baĢında da eğitimle ilgili düzenlemeler gelmektedir.
16 Ağustos 1997‟de TBMM Genel Kurulu'nda görüĢülen 8 yıllık kesintisiz temel eğitim
yasa tasarısı 242 ret oyuna karĢın 277 oyla kabul edilmiĢtir. Kabul edilen kesintisiz
temel eğitimin 8 yıla çıkarılmasını öngören yasa 17 Ağustos 1997‟de CumhurbaĢkanı
Süleyman Demirel tarafından da onaylamıĢ (Basın-Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü [BYEGM], 2011a), 18 Ağustos 1997‟de de Resmi Gazete‟den
yayınlanmıĢtır. (BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü,
Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi
Kanunu, 1997)
RP iktidarının siyaset sosyolojisi açısından en önemli karĢılıklarından biri din
siyaset iliĢkilerinde din faktörünü öncelik etkisi haline getirmesidir. Toplumsal bir
patoloji haline gelen bu durum her siyasal manevrada kendini göstermiĢtir. Nitekim
kurulan 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin özellikle eğitimle ilgili yasal
düzenlemeleri bu dönemde toplumsal kolektif eylemin ürünü olarak toplumda
protestoların artmasına neden olmuĢtur. Toplumdaki bu siyasal davranıĢın mobilize
62
olmasındaki unsurun RP‟nin toplumsal siyasallaĢmayı gerçekleĢtirerek toplumda siyasal
bir kültür oluĢturması olarak değerlendirilebilir.
Bu siyasal kültür, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin
kurulmasıyla toplumda siyasal katılımını sağlamıĢ ancak devlet ideolojisine ters düĢtüğü
için kapatılmıĢtır. Otantik bir siyasal kültür oluĢturan Milli GörüĢ Hareketi‟nin partileri
bu sebepten dolayı her dönemde kapatılma durumuyla karĢı karĢıya kalmıĢtır. 29
Ağustos 1997‟de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan yaptığı açıklamada, "Parti
kapatmakla demokrasilerde halkın arzusu önlenemez. RP kapatılırsa, baĢka isim altında
kurulur. Bu çok doğaldır. Çünkü 20 milyon insanı dıĢlayamazsınız" demiĢtir. Yine
Erbakan, 4 Eylül 1997‟de düzenlediği basın toplantısında, parti kapatmanın yanlıĢ bir
uygulama olduğunu belirterek Ģöyle demiĢtir:
ġimdi bütün çağdaĢ dünyada, demokratik hayatta ancak iĢi gücü terör olursa partinin
kapatılması söz konusu olabilmektedir. Bu dahi olmamaktadır. Dünyada 60 yıldan beri parti
kapatma diye bir Ģey yok (BYEGM, 2011b).
Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığının RP‟ye açmıĢ olduğu kapatma davası
uluslar arası siyasal bir etki alanı da oluĢturmuĢtur. ABD DıĢiĢleri Bakanlığı Sözcü
Yardımcısı James Foley 24 Kasım 1997‟de yaptığı açıklamada, RP'nin kapatılması
konusunu ilgiyle izlediklerini söyleyerek. "Bu davanın sonucunun, Türkiye'nin,
kuvvetle desteklediğimiz demokrasisinin ve laik sisteminin üzerinde etkisi olacağına
inanıyoruz." demiĢtir (BYEGM, 2011c).
Türkiye siyasi gündeminde polemiklerle birçok alanda tartıĢma konusu olan
RP‟nin
kapatılmasına
iliĢkin
dava
Anayasa
Mahkemesi
16
Ocak
1998‟de
sonuçlandırılmıĢtır. Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Ahmet Necdet Sezer kararı Ģöyle
açıklamıĢtır:
1-Laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri ile
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 101. maddesinin (b) bendi ve 103.maddesinin birinci fıkrası
gereğince Refah Partisi'nin kapatılmasına, HaĢim Kılıç ile Sacit Adalı‟nın karĢı oyları ve
oyçokluğuyla,
2-Beyan ve eylemleri ile Parti'nin kapatılmasına neden olan, Konya Milletvekili Necmettin
Erbakan, Kocaeli Milletvekili ġevket Kazan, Ankara Milletvekili Ahmet Tekdal, Rize
Milletvekili ġevki Yılmaz, Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan ve ġanlıurfa Milletvekili
Ġ. Halil Çelik‟in milletvekilliklerinin Anayasa'nın 84. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince,
gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte sona ermesine, oybirliğiyle,
3-Beyan ve eylemleri ile Parti'nin kapatılmasına neden olan üyeleri Necmettin Erbakan,
ġevket Kazan, Ahmet Tekdal, ġevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, Ġ. Halil Çelik ile ġükrü
Karatepe‟nin Anayasa'nın 69. maddesinin sekizinci fıkrası gereğince gerekçeli kararın Resmi
63
Gazete'de yayımlanmasından baĢlayarak 5 yıl süre ile bir baĢka partinin kurucusu, üyesi,
yöneticisi ve deneticisi olamayacaklarına, oybirliğiyle,
4-Davalı Parti'nin tüm mallarının 2820 sayılı Yasa'nın 107. maddesi gereğince Hazine'ye
geçmesine, oybirliğiyle,
5-1.236.000.000.000 lira devlet yardımının Parti'ye ödenmemesine iliĢkin 12.1.1998 günlü,
E.1997/1 (Siyasi Parti Kapatma) sayılı tedbirin, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de
yayımlanmasına kadar devamına, oybirliğiyle,
6-Gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
BaĢkanlığı'na, BaĢbakanlığa ve Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na gönderilmesine,
oybirliğiyle, karar verilmiĢtir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi
[TCAM RĠS], 2011a).
3.1.4
Fazilet Partisi Dönemi
RP‟nin kapatılması, malvarlığına el konması, hazine yardımını geri ödemesi,
özelikle de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın milletvekilliğinin sona ermesi ve 5
yıl süre ile siyasi yasaklı olması Milli GörüĢ Hareketi‟nde hukuki buhranlara ve siyasi
boĢluklara neden olmuĢtur. Bu dönemde, RP‟nin mal varlığına el konması ve daha önce
devlet yardımı olarak verilen paranın geri ödenmesi durumunun hukuki süreci devam
etmiĢtir. Erbakan‟ın 29 Ağustos 1997‟de yaptığı açıklamada, "Parti kapatmakla
demokrasilerde halkın arzusu önlenemez. RP kapatılırsa, baĢka isim altında kurulur. Bu
çok doğaldır. Çünkü 20 milyon insanı dıĢlayamazsınız (BYEGM, 2011g)." demiĢ ve 17
Aralık 1997‟de RP‟nin kapatılma ihtimaline karĢı Ġsmail Alptekin‟in kuruculuğunda ve
genel baĢkanlığında Fazilet Partisi‟ni kurdurmuĢtur. Böylece, RP kapatıldıktan sonra
siyasal boĢlukta kısmen giderilmiĢtir.
RP kapatıldıktan sonra bağımsız kalan milletvekilleri FP‟ye geçmeye
baĢlamıĢlardır. Milletvekillerinin geçiĢinden sonra FP meclisteki milletvekili sayısı 5
Mart 1998 tarihi itibariyle 140‟a çıkarmıĢ (BYEGM, 2011f) ve mecliste en fazla
milletvekili olan parti olmuĢtur. Daha sonra Ġsmail Alptekin‟in genel baĢkanlığındaki
FP, 14 Mayıs 1998‟de Kurucular Kurulu‟nun kararı ile Mehmet Recai Kutan‟ı genel
baĢkanlığa getirmiĢtir (BYEGM, 2011e). Bu dönemde FP, RP‟ye göre dinsel öğelerin
daha az kullanıldığı, umumi bir söylem tarzı geliĢtirmiĢtir. Nitekim FP DanıĢma
Meclisi‟nin 6 Eylül 1998‟de Ankara Kızılcahamam‟da sona eren toplantısının sonuç
64
bildirgesinde FP Genel BaĢkanı Kutan, Türkiye‟de her kesimin devlet, demokrasi,
laiklik, insan hakları, siyaset, cumhuriyet gibi kavramları yeniden gözden geçirmesi
gerektiğini savunarak, "Demokrasi bizim için vazgeçilmez evrensel bir değerdir."
demiĢtir (BYEGM, 2011ğ). Yine Kutan, 11 Ekim 1998‟de Kayseri de yapmıĢ olduğu
açıklamada; türbanın kadınların siyaset sahnesindeki rolünü engellememesi gerektiğini
söyleyerek, “Elbette baĢörtülü bir hanımefendi kardeĢimiz parlamentoya girmeli.
Bileğinin hakkıyla olabiliyorsa bakan da olmalı. Millet karar verirse bizden aday
olmaması için bir sebep yok.” demiĢtir (BYEGM, 2011d).
FP, bu süreçte kendi iç dinamiklerini revize ederken 19 Kasım 1998‟de TBMM
Genel Kurulu, 55. Hükümet hakkında FP, DYP ve CHP‟nin verdiği gensoru önergesinin
gündeme alınmasını kabul etmiĢtir. Gensoru neticesinde 55. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti düĢmüĢ ve BaĢbakan Mesut Yılmaz 26 Kasım 1998‟de hükümetin istifasını
CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e vermiĢtir (TBMM RĠS, 2009aj). Hükümetin
istifasından sonra CumhurbaĢkanı Demirel‟de 2 Aralık 1998‟de yeni hükümet kurma
çalıĢmaları yapması için DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit‟i görevlendirmiĢtir
(BYEGM, 2011h). Ecevit, 18 Nisan 1999 seçimlerine kadar sürecek olan kısa ömürlü
bir azınlık hükümeti kurmuĢtur. Azınlık hükümeti kurulduktan sonra 12 Ocak 1999‟da
hükümet programı okunmuĢ ve 17 Ocak 1999‟da güven oylamasına geçilmiĢtir. DYP ve
ANAP‟ın dıĢarıdan desteği ile hükümet, güven oylamasında 188 red oyuna karĢılık 306
kabul oyu almıĢ ve böylece 56. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur
(TBMM RĠS, 2009ak).
Türkiye de seçim geleneklerinden farklı olarak bu seçimde milletvekili genel
seçimi ve belediye baĢkanlığı yerel seçimleri birleĢtirilerek yapılmıĢtır. Genel seçim
havasının daha fazla hâkim olduğu seçim sürecinde FP, seçim kampanyasında;
demokrasiye, insan haklarına, YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu)‟ün tutumlarına,
üniversitelerdeki baĢörtüsü sorununa, 8 yıllık kesintisiz eğitime ve Ġmam Hatip
Okulları‟na vurgu yapmıĢtır.
Çakır‟a (2004) göre, FP‟nin yeni bir kimlik kazanmasını sağlayan Recai
Kutan‟ın genel baĢkan olduğu FP, ilk önemli sınavını 18 Nisan 1999 genel ve yerel
seçimlerinde vermiĢtir. FP'liler kampanyalarını görünüĢte, yıllardır telaffuz etmekten
imtina ettikleri ama 28 ġubat süreciyle birlikte sahiplendikleri "demokrasi, insan haklan,
hukuk devleti" üzerine oturtmuĢlardır. Fakat bu kavramların içi çoktan boĢaltılmıĢ
olduğu için geriye bir tek "28 ġubat'ın mağduru" olmaları kalmıĢtır.
65
28 ġubat sürecinin baĢlangıcından ve PKK lideri Abdullah Öcalan‟ın
yakalanmasından sonra 18 Nisan 1999‟da yapılan Türkiye Geneli Milletvekili Seçim
sonuçlarına göre; DSP 6.919.668 oy ve % 22,19 oy oranı ile 136, MHP 5.606.634 oy ve
% 17,98 oy oranı ile 129, FP 4.805.384 oy ve % 15,41 oy oranı ile 111, ANAP
4.122.926 oy ve % 13,22 oy oranı ile 86, DYP 3.745.417 oy ve % 12,01 oy oranı ile 85
milletvekili çıkarmıĢlardır (DSP, 1999).
18 Nisan 1999‟da yapılan Belediye BaĢkanlığı Yerel Seçim sonuçlarına göre de;
FP 4.301.538 oy ve % 18,4 oy oranı ile 488, ANAP 4.074.986 oy ve % 17,43 oy oranı
ile 779, DSP 3.551.412 oy ve % 15,19 oy oranı ile 189, MHP 3.539.079 oy ve % 15,13
oy oranı ile 499 ve CHP % 12,83 oy oranı ile 373, DYP 2.980.531 oy ve %13 oy oranı
ile 736 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. FP, il belediye baĢkanlıkları bazında 4‟ü
büyükĢehir olmak üzere 16 il belediyesi kazanmıĢtır. FP‟nin aldığı 4 büyükĢehir ve
belediye baĢkanları Ģunlardır: Ankara BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ġbrahim Melih
Gökçek, Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ali Müfit Gürtuna, Kayseri BüyükĢehir
Belediye BaĢkanı Mehmet Özhaseki, Konya BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Mustafa
Özkafa (Ġllere, 1999).
FP Genel BaĢkanı Recai Kutan 20 Nisan 1999‟da seçim sonuçlarına iliĢkin
düzenlemiĢ olduğu basın toplantısında, partisinin genel seçimde hedeflediği oy oranına
ulaĢamadığını ancak yerel seçimlerde birinci parti olduklarını söylemiĢtir (BYEGM
2011i).
Sonuçta FP, genel seçimde oyların ancak % 15,41‟ini alarak DSP ve MHP‟den
sonra üçüncü parti olmuĢtur. Seçim sonuçları daha çok MHP'nin üstlendiği, FP aleyhine
yürütülen "seçilseler bile iktidar olamazlar" kampanyasının etkili olduğunu, Ġç ve Doğu
Anadolu seçmeninin bu propagandaya itibar ettiğini göstermiĢtir.
Seçimlerden hemen sonra TBMM 21. Yasama dönemi 2 Mayıs 1999‟da açılmıĢ
ve Genel Kurul, çalıĢmalarına milletvekillerinin yemin töreni ile baĢlamıĢtır. Yemin
töreninde FP Ġstanbul milletvekili Merve Kavakçı‟nın TBMM'deki yemin töreni
sırasında Genel Kurula baĢörtüsüyle girmesi mecliste krize neden olmuĢtur (BYEGM,
2011j).
Meclisteki baĢörtüsü krizinden sonra 7 Mayıs 1999‟da Yargıtay Cumhuriyet
BaĢsavcısı Vural SavaĢ, FP‟nin Anayasa'nın 2, 24, 68, 69 ve Siyasi Partiler Kanunu'nun
78, 86 ve 87. maddelerine aykırı hareket ettiği ve kapatılan Refah Partisi'nin devamı
66
olduğu gerekçesiyle FP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açmıĢtır.
Konuya iliĢkin FP Genel BaĢkanı Recai Kutan, SavaĢ‟ın FP hakkında açtığı kapatma
davası ile ilgili hazırladığı iddianamenin hukuki değil, siyasi olduğunu söylemiĢtir
(BYEGM, 2011j).
Milletvekili Genel Seçiminden sonra CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 3
Mayıs 1999‟da seçimden birinci parti olarak çıkan DSP‟yi yeni hükümet kurma
çalıĢmaları yapması için görevlendirmiĢtir. DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit, siyasi
parti genel baĢkanları ile görüĢmelerinin sonunda MHP ve ANAP ile ortaklık kurmuĢ ve
28 Mayıs 1999‟da DSP, MHP ve ANAP koalisyon protokolü imzalamıĢlardır. Hükümet
oluĢturulduktan sonra 4 Haziran 1999‟da hükümet programı okunmuĢ ve 9 Haziran
1999‟da güven oylamasına geçilmiĢtir. Hükümet, güven oylamasında oylamaya katılan
536 milletvekilinin 182 red oyuna karĢı 354‟ünün kabul oyunu almıĢ ve böylece 57.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009al).
Türkiye geneli yapılan seçimler ve sonrasında kurulan yeni hükümetten sonra,
16 Mayıs 2000‟de CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟in yedi yıllık görev süresi
dolacaktır. Bundan dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için aday belirlemeler
baĢlamıĢtır. FP‟den Nevzat YalçıntaĢ, MHP‟den Sadi Somuncuoğlu, DYP‟den Rasim
Zaimoğlu, Doğan GüreĢ, Ahmet Ġyimaya, ANAP‟dan Agah Oktay Güner, DSP‟den
Oğuz Aygün, bağımsız olarak da Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Ahmet Necdet Sezer ve
Mehmet Büyükerman adaylığını koymuĢlardır. 27 Nisan 2000‟de 1. tur oylama, 1
Mayıs 2000‟de 2. tur oylama, 5 Mayıs 2000‟de de 3. tur oylama yapılmıĢtır. Bu 3. tur
oylama ile bağımsız aday Ahmet Necdet Sezer cumhurbaĢkanlığı seçim için gerekli
olan 276 oy sayısına kafi 330 oy almıĢ ve 16 Mayıs 2000‟de Demirel‟den görevi
devralarak Türkiye Cumhuriyeti 10. CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010).
Milli GörüĢ Hareketi ve FP yeni siyasal dönemle birlikte hukuki alanda ve iç
dinamiklerinde birçok sorun yaĢamıĢtır. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 25 Ekim
1999‟da, Maliye Bakanlığı‟nın 16 Ocak 1998‟de kapatılan RP'ye yapılan ve usulsüz
harcandığı belirlenen hazine yardımının tahsil edilmesi için açtığı davayı baĢlatırken,
kapatılan
RP'nin
Genel
BaĢkanı
Necmettin
Erbakan
ve
aralarında
FP‟li
milletvekillerinin de bulunduğu 88 kiĢinin malvarlığına ihtiyati tedbir koymuĢtur
(BYEGM, 2011k).
67
10 Mart 2000‟de de Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Refah Partisi‟nin Genel
BaĢkanı Necmettin Erbakan 25 ġubat 1994‟de Bingöl'de yaptığı bir konuĢmadan dolayı
yargılandığı Diyarbakır DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi)'de Türk Ceza Kanunu'nun
312/2 maddesinden dolayı 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıĢtır. Erbakan‟ın mahkûmiyet
kararı, temyiz edilen davanın incelemesinden sonra 5 Temmuz 2000‟de Yargıtay 8.
Ceza Dairesi tarafından onanmıĢtır. Bu karar‟a göre Erbakan, ömür boyu siyasi yasaklı
hale gelmiĢtir. Erbakan mahkûm olmuĢ ancak 21 Aralık 2000‟de 4454 sayılı Basın
Yayın Yoluyla ĠĢlenen Suçlara ĠliĢkin Davaların Ertelenmesine ĠliĢkin Yasa‟nın
düzenlenmesinden sonra gereğince Erbakan‟a verilen ceza infaz edilmeyerek,
ertelenmiĢtir. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı ile Erbakan'ın 312/2'den doğan siyasi
yasağı da kalkmıĢ ancak Erbakan RP'nin kapatılmasına söz ve eylemleriyle neden
olduğu için 5 yıl siyaset yasağı almıĢtır (TCAB RĠS, 2011).
FP‟nin kapatılma davası dâhil yaĢanan bu tarz hukuki süreçlerle beraber iç
dinamiklerinde de hareketlenmeler olmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi tarihinde ilk kez 14
Mayıs 2000‟de Milli GörüĢ Partileri‟nin otantik seçim anlayıĢından farklı olarak FP 1.
Olağan Büyük Kongresi‟nde iki genel baĢkan adaylı ve listeli kongre yapılmıĢtır. Bu
listelerden biri Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan‟a vekâlet eden Malatya
Milletvekili Mehmet Recai Kutan tarafından diğer de Kayseri Milletvekili Abdullah Gül
tarafından çıkarılmıĢtır (Fazilet Partisi [FP], 2000).
Kongre sonucuna göre; 1238 delegeden 1195‟i oy kullanmıĢ ve bunların 1154‟ü
geçerli sayılmıĢtır. Geçerli sayılan oyların 633‟ünü Kutan, 521‟ini de Gül almıĢ ve 112
farkla FP‟nin genel baĢkanı tekrar Kutan olmuĢtur. Kongreden sonra her iki tarafta her
ne kadar birlik ve beraberlik mesajları verse de Gül ve listesindekiler FP ile olan
bağlarını minimize ederek Recep Tayyip Erdoğan‟ın öncülüğünde yeni bir siyasal
oluĢumu baĢlatmıĢlardır (BYEGM, 2011l).
Erbakan‟ın yasaklı hale gelmesinden sonra hukuki süreci devam eden FP
kapatma davası bu süreçte neticelenmiĢtir. Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı‟nın 7
Mayıs 1999‟da Anayasa Mahkemesine açmıĢ olduğu dava 22 Haziran 2001‟de
sonuçlanmıĢtır. Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Mustafa Bumin kararı Ģöyle açıklamıĢtır:
A-Temelli kapatılan bir partinin bir baĢka ad altında kurulamayacağına iliĢkin kapatılma
isteminin reddine Yalçın Acargün, Ali Hüner, Ertuğrul Ersoy, Tülay Tuğcu‟nun karĢı oyları ve
oyçokluğuyla,
68
B-1-Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle anayasanın 68. ve 69., 2820 sayılı
Siyasi Partiler Kanunu'nun değiĢik 101. maddesinin (b) bendi ve 103. maddesi gereğince FP'nin
temelli kapatılmasına HaĢim Kılıç, Samia Akbulut, Sacit Adalı'nın karĢı oyları ve oyçokluğuyla,
2-Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Ġstanbul milletvekili Nazlı
Ilıcak ve Tokat Milletvekili Bekir Sobacı‟nın milletvekilliklerinin anayasanın 84. maddesinin son
fıkrası uyarınca gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte sona ermesine
oybirliğiyle,
3-Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan üyeleri Merve Kavakçı, Nazlı
Ilıcak, Bekir Sobacı, Ramazan Yenidede ve Mehmet Sılay'ın Anayasa'nın 69. maddesinin 8.
fıkrası gereğince gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasından baĢlayarak, 5 yıl süreyle
bir baĢka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamayacaklarına oybirliğiyle,
4-Davalı partinin tüm mallarının 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 107. maddesi
gereğince Hazine'ye geçmesine oybirliğiyle,
5-Kapatma kararının verildiği tarihte, parti tüzel kiĢiliğinin sona ermesine oybirliğiyle,
6-Gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, TBMM BaĢkanlığı'na, BaĢbakanlığa
ve Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na gönderilmesine oybirliğiyle, karar vermiĢtir (TCAM
RĠS, 2011b).
FP‟nin özellikle laiklik gerekçesiyle kapatılması Milli GörüĢ Partilerinin biliĢsel
sosyoloji açısından değerlendirilmesini önemli kılmaktadır. FP, her ne kadar RP‟nin
devamı niteliğinde olmadığını göstermeye çalıĢsa da Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal
kültür olarak ortaya koyduğu değerler FP‟de gözlemlenmektedir. Ayrıca, Erbakan‟ın
Milli GörüĢ Hareketi‟nde karizmatik lider olduğu ve Milli GörüĢ Partileri‟nin genel
baĢkanı olmasa bile Milli GörüĢ Partilerine etkisinin olduğu görülmektedir. Bu aynı
zaman da Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal manevralarının replikatik olduğunu
göstermektedir. Bundan dolayı Milli GörüĢ çizgisindeki partilerin kapanmasındaki ana
etken otantik siyasal davranıĢlarının belirgin olması ve tabanında bu durumun kolektif
bir eylem olarak karĢılık bulmasıdır.
3.1.5
Saadet Partisi Dönemi
FP kapatıldıktan sonra Milli GörüĢ‟ün siyasal boĢluğunu doldurmak için aynı
düzlemde 20 Temmuz 2001‟de Recai Kutan‟ın genel baĢkanlığında Saadet Partisi
kurulmuĢtur. FP 1. Olağan Kongresi‟nden sonra kendilerine farklı bir siyasal alan
oluĢturmaya çalıĢan “yenilikçi” olarak da adlandırılan Abdullah Gül ve listesindekiler,
69
14 Ağustos 2001‟de Recep Tayyip Erdoğan‟ın genel baĢkanlığında Adalet ve Kalkınma
Partisini kurmuĢlardır (BYEGM, 2011m).
Milli GörüĢ Hareketi‟ndeki bu ayrılıktan sonra her iki partide grup oluĢturacak
milletvekili çoğunluğu sağlayarak mecliste yer almıĢlardır. Fakat Erbakan ve
Erdoğan‟ın siyasi yasakları devam etmiĢtir. Siyasi gündeme gelen 3 Kasım 2002‟de
erken seçime gidilmesi konusuyla beraber Erbakan ve Erdoğan‟ın seçimlere katılıp
katılamama durumları da tekrar gündeme gelmiĢtir. Yüksek Seçim Kurulu bu konuya
ilgili olarak 17 Temmuz 2002‟de, Erbakan ve Erdoğan‟ın 3 Kasım 2002‟de seçimine
katılamayacağına karar vermiĢtir (BYEGM, 2011n).
Bu polemiklerle birlikte 31 Temmuz 2002‟de TBMM Genel Kurulunda erken
seçim yapılması gündeme gelmiĢtir. Meclis BaĢkanlığına yapılan öneriyle, 3 Kasım
2002‟de Türkiye Geneli Milletvekili Seçimleri yapılması hususu mecliste oylanmıĢtır.
Oylama sonucunda kullanılan 514 oyun 449‟u kabul, 62‟si red ve 3‟ü çekimser çıkmıĢ
ve böylece seçimler için öngörülen tarih mecliste kabul edilmiĢtir (Siyasi, 2002).
Mecliste kabul edilen erken seçim kararı beraberinde partilerin seçim
kampanyası çalıĢmalarını da baĢlatmıĢtır. Süreçte SP ağırlıklı olarak “Milli GörüĢ”
vurgusu yapmıĢ ve kapanan FP‟nin devamı niteliğinde olduğunu ima etmeye çalıĢmıĢtır.
SP, “Acil Onarım ve Atılım Programı” adı altında yayınladığı seçim beyannamesinde;
kapanan RP‟nin iktidar olduğu dönemdeki politikaları, Milli GörüĢ‟ün ideolojisi, SP‟nin
Milli GörüĢ‟ün tek temsilcisi olduğunu açık bir dille ifade ederek epistemolojik anarĢiyi
minimize etmeye ve söylem ve eylem tarzında Milli GörüĢ‟ün siyasal kültürüne bağlı
olarak hareket ettiğini göstermeye çalıĢmıĢtır. Nitekim SP‟nin, seçim kampanyasında
kullandığı otantik sloganları Ģunlardır: “Milli ġahlanıĢ”, “Önce Ahlak ve Maneviyat”,
“Taklitçi Değil Milli GörüĢ”, “Milli GörüĢ: Ġnanç, Tecrübe ve BaĢarıdır”, “Çare var:
Milli GörüĢ, Saadet Partisi”. AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ise yayınladığı seçim
beyannamesinde kendisini; demokrat, muhafazakâr, yenilikçi ve çağdaĢ olarak tarif
ederek Milli GörüĢ çizgisinden farklı olarak daha liberal ve merkez sağ parti
konumunda olduğunu göstermeye çalıĢmıĢtır (Saadet Partisi [SP], 2002a).
Sürdürülen seçim kampanyaları sonunda yapılan 3 Kasım 2002 Milletvekili
Genel Seçim sonuçlarına göre; AKP 10.808.229 oy ve % 34,28 oy oranı ile 363, CHP
6.113.352 oy ve 19,39 oy oranı ile 178 milletvekili çıkarmıĢtır. Bağımsız olarak seçime
giren adaylardan da 9‟u da milletvekili olarak seçilmiĢtir. SP ise 785.489 oy ve % 2,49
70
oy oranı ile %10‟luk seçim barajının altında kalarak meclise girememiĢtir. Yine DYP,
MHP, GP (Genç Parti), DEHAP (Demokratik Halk Partisi), ANAP, DSP ve BBP seçim
barajının altında kalan diğer partilerdir (BaĢbakanlık, 2002a).
Seçim sosyolojisi açısından, FP‟ye yönelen seçmenlerin FP kapatıldıktan sonra
AKP‟nin seçim sürecindeki psiko-politik tutumlarıyla AKP‟ye yöneldiği ve ayrıca sağ
partilere yönelen seçmenlerin AKP‟nin merkez sağ vurgusuyla AKP‟yi tercih ettiği
gözlemlenmektedir. Siyaset sosyolojisi açısından ise AKP‟nin, Milli GörüĢ çizgisinde
bir parti olmadığını beyan etmesi ancak merkez kadrosunun büyük çoğunluğunu FP‟li
milletvekillerinden oluĢması, 28 ġubat sürecinin ortaya çıkardığı sonuçlardan dolayı
daha liberal bir tutum sergileyen toplumda sosyolojik bir karĢılık bulmuĢtur. SP
oylarındaki büyük düĢüĢün sebepleri arasında ise ana kadrolarındaki kökleĢiklik,
söylem ve eylemlerindeki klasiklik, 28 ġubat müdahalesinden sonra RP‟nin devamında
FP‟nin kapatılması ve Erbakan‟ın siyasi yasakları Milli GörüĢ Partilerine yönelen
seçmenlerde öncelik etkisini kaybettirmiĢtir.
Yapılan 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra 4 Kasım 2002‟de
Bülent Ecevit CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin istifasını sunmuĢtur.
Sezer, 7 Kasım 2002‟de milletvekili olamayan ancak birinci parti olan AKP‟nin Genel
BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan‟ı Çankaya KöĢkü‟ne kabul etmiĢ, 15 Kasım 2002‟de de
Erdoğan‟dan yeni kurulacak hükümetle ilgili tekliflerini almıĢtır. GörüĢmelerden sonra
CumhurbaĢkanı Sezer, 16 Kasım 2002‟de yeni hükümeti kurmak için AKP Genel
BaĢkan Yardımcısı Abdullah Gül‟ü görevlendirmiĢtir. Tek baĢına hükümet kurma
çoğunluğuna sahip olan AKP, 18 Kasım 2002‟de Abdullah Gül‟ün baĢbakanlığında
bakanlar kurulunu açıklamıĢtır. Bakanlar kurulu açıklandıktan sonra 23 Kasım 2002‟de
hükümet programı okunmuĢ ve 28 Kasım 2002‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir.
Meclis güven oylamasında kullanılan 516 oyun 346‟sı kabul, 170‟i red çıkmıĢ ve
böylece 58. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS,
2009am).
Yeni hükümet kurulduktan sonra AKP bir yandan hükümet çalıĢmalarına
baĢlamıĢ bir yandan da milletvekili seçim sonucunda iller bazında Siirt ili için YSK
(Yüksek Seçim Kurulu)‟ya “seçim iĢlemlerinde noksanlık” dan dolayı itirazda
bulunmuĢ, YSK‟da 2 Aralık 2002‟de itirazı yerinde bularak 3 Kasım 2002‟de Siirt de
yapılan seçimlerini iptal etmiĢ ve 4 Aralık 2002‟de de seçimin 9 ġubat 2003 tarihinde
tekrar yapılması kararını almıĢtır (BaĢbakanlık, 2002b). YSK aldığı bu karardan sonra
71
16 Ocak 2003‟de yaptığı düzenleme ile de Siirt de yapılacak olan seçimi 9 ġubat
2003‟den 9 Mart 2003 tarihine kaydırmıĢ ve Recep Tayyip Erdoğan‟ın bu seçimlerde
aday olabileceği açıklamıĢtır (BaĢbakanlık, 2003). YSK‟nın bu açıklaması üzerine
AKP, YSK‟ya 6 ġubat 2003‟de AKP Genel BaĢkanı Erdoğan‟ın Siirt‟ten birinci sıra
milletvekili adayı olma istemiyle baĢvuruda bulunmuĢ, YSK‟da 20 ġubat 2003‟de
AKP‟nin baĢvurusunu kabul ederek Erdoğan‟ın milletvekili adayı olmasını onamıĢtır
(BYEGM, 2011o). Erdoğan‟ın milletvekili adaylığıyla ilgili yaĢanan polemiklerden
sonra 9 Mart 2003‟de Siirt Milletvekili Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonucuna göre;
AKP 55.203 oy ve % 84,8 oy oranı ile 3 milletvekilliğin 3‟ünü de almıĢ, CHP ise 8.972
oy ve % 13,8 oy oranı ile milletvekili çıkaramamıĢtır. Böylelikle AKP meclisteki
milletvekili sayısını 363‟den 365‟e çıkartmıĢtır (BYEGM, 2011ö).
Erdoğan‟ın Siirt‟ten milletvekili seçilmesinden sonra BaĢbakan Abdullah Gül,
11 Mart 2003‟de CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin istifasını vermiĢtir
(TBMM RĠS, 2009am). Sezer tarafından kendisine hükümet kurma görevi verilen
Erdoğan‟da 14 Mart 2003‟de yeni hükümetin bakanlar kurulunu açıklamıĢtır. Bakanlar
kurulu açıklandıktan sonra 18 Mart 2003‟de hükümet programı okunmuĢ ve 23 Mart
2003‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir. Meclis güven oylamasında kullanılan 512
oyun 350‟si kabul, 162‟si red çıkmıĢ ve böylece 59. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti
resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ao).
Mecliste yeni hükümet Erdoğan‟ın baĢbakanlığında çalıĢmalara baĢlarken
meclis dıĢında kalan SP ise seçim sonrası 1. Olağan Büyük Kongresi‟ni 11 Mayıs
2003‟de yapma kararı almıĢtır. Kongre süreciyle beraber Milli GörüĢ Partileri‟nde görev
yapan yöneticiler hakkında hukuki davalar da devam etmiĢ, nitekim 9 Nisan 2003‟de
Ankara Cumhuriyet BaĢsavcılığı, kapatılan RP‟nin Hazine yardımıyla ilgili olarak, SP
Genel BaĢkanı Recai Kutan‟ın da aralarında bulunduğu dönemin 5 parti yöneticisi
hakkında “özel evrakta sahtecilik” suçundan 7 yıl 6‟Ģar aya kadar hapis cezası istemiyle
dava açmıĢtır (BYEGM, 2009p).
SP Genel BaĢkanı Recai Kutan, 11 Mayıs 2003‟de yapılan SP 1. Olağan Büyük
Kongresi‟nde görevi Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan‟a vermiĢtir. Erbakan kongre
konuĢmasında kapatılan Milli GörüĢ Partileri‟nden, Ġslami terminolojinin hâkim olduğu
Milli GörüĢ‟ün temel ilkelerinden ve mevcut hükümete iliĢkin eleĢtirilerinden
bahsetmiĢtir. Kongre sonucunda ise Erbakan, SP Genel BaĢkanı olarak seçilmiĢtir (SP,
2003a).
72
Erbakan bu dönemde AKP hükümetinin özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri‟nin
Kuzey Irak‟a gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının
Türkiye sahalarını kullanmalarını içeren tezkereyi, AB ve ekonomi politikalarını sert bir
üslupla eleĢtirmiĢtir (SP, 2003c).
Yine Erbakan, SP Genel BaĢkanı olduktan sonra Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2
Aralık 2003‟de, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen mahkûmiyet kararlarının
temyiz incelemesini sonuçlandırmıĢ; Daire, SP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan'a,
Türk Ceza Yasası'nın 345. Maddesi'nde düzenlenen “özel belgede sahtecilik” suçundan
verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasını usul ve yasaya uygun bularak oybirliğiyle onamıĢtır.
Onanan karardan sonra Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı kesinleĢen hapis cezası
nedeniyle genel baĢkanlıktan ve parti üyeliğinden istifa etmesini istemiĢtir. Daha sonra
Erbakan‟ın sağlık sorunları nedeniyle Cumhuriyet BaĢsavcılığı 23 Aralık 2003‟de de,
Erbakan'ın aldığı hapis cezasının infazının 1 yıl ertelenmesine karar vermiĢtir. Erteleme
kararı verilmiĢ ancak Erbakan hapis cezasının kararı gereği 30 Ocak 2004‟de SP Genel
BaĢkanlığından
ve
parti
üyeliğinden
istifa
etmiĢtir.
Erbakan‟ın
SP
Genel
BaĢkanlığından istifası üzerine boĢalan göreve de Recai Kutan tekrar getirilmiĢtir
(BYEGM, 2011r).
SP yöneticilerinin bu hukuki süreci devam ederken 28 Mart 2004 Yerel
Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonuçlarına göre; AKP 9.674.306 oy ve %40,18 oy oranı
ile 1.750, CHP 4.988.427 oy ve %20,72 oy oranı ile 467, MHP 2.441.190 oy ve %
10.14 oy oranı ile 247, DYP 2.268.599 oy ve % 9,42 oy oranı ile 388, SP ise 1.148.920
oy ve % 4.77 oy oranı ile 63 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır (Hangi, 2004). Milli GörüĢ
Partileri arasında ilk defa SP bir yerel seçimde il belediye baĢkanlıklarından hiç birini
alamamıĢtır. Seçim sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde ise SP‟nin yerel
seçimlerde bu kadar düĢük oy almasının en önemli sebepleri arasında AKP‟nin genel
seçim baĢarısı ve FP kapandıktan sonra FP‟li çoğu belediye baĢkanının AKP‟ye geçerek
toplumsal ve siyasal katılımı AKP lehine bloklaĢtırması olarak görülebilir.
Yapılan seçimlerde FP seçmen tabanının AKP‟ye kaymasının, aldığı düĢük oy
oranlarının ve hukuki süreçlerin etkisiyle SP bu dönemde demobilize bir sürece
girmiĢtir. Bu dönemde yine Erbakan‟ın yaĢadığı hukuki sirkülasyon yargı ile Milli
GörüĢ Hareketi‟ni karĢı karĢıya getirmiĢtir. Davalar devam ederken davalı taraftan sık
sık hukuki süreçteki usulsüzlükler gündeme getirilmiĢtir. Ġddia edilen hukuki
usulsüzlüklerin baĢında da; Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan partilerin mali
73
denetimini yine Anayasa Mahkemesi‟nin yapması, Anayasa Mahkemesi tarafından suç
duyurusu bulunulmadan siyasi partiler hakkında ceza davası açılamaması ve kendisini
fesheden veya Anayasa mahkemesi tarafından kapatılan partinin hesaplarını inceleme
yetkisinin Anayasa Mahkemesine ait olmasının ihlal edilmesi gelmektedir.
Milli GörüĢ Partileri ve yöneticileri hakkında devam eden hukuki süreçte daha
sonra Ģu hadiseler yaĢanmıĢtır:
Yargıtay 8. Dairesi 9 Kasım 2004‟de, kapatılan RP‟nin Genel BaĢkanı
Necmettin Erbakan'ın TCY (Türk Ceza Yasası)‟nin 312/2 fıkrası uyarınca aldığı
mahkûmiyetinin “geçmiĢ hükümlülüğün vaki olmamıĢ sayılması” istemini reddeden,
kaldırılan Diyarbakır 1 No'lu DGM'nin kararını bozmuĢtur (BYEGM, 2011s).
Ankara Cumhuriyet BaĢsavcılığı 14 Ocak 2005‟de, Erbakan'ın ''Kayıp
Trilyon'„davasında ''özel belgede sahtecilik” suçundan aldığı 2 yıl 4 ay hapis cezasının
infazını, 3 ay süreyle ikinci kez ertelemiĢtir (BYEGM, 2011Ģ).
TBMM Adalet Komisyonu 1 ġubat 2006‟da, Erbakan‟ın hapis cezasının ev
hapsine dönüĢtürülmesi için hazine zararını ödemesi önkoĢulunu kaldıran yasa önerisi
kabul etmiĢ (BYEGM, 2011t), 22 Mart 2006‟da da TBMM Adalet Komisyonu‟nda,
CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in yeniden görüĢülmek üzere TBMM‟ye geri
gönderdiği Erbakan‟ın cezasını evinde çekmesine de imkân sağlayan 5485 sayılı “Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun‟da yapılmasına değiĢiklik Dair”
kanun tasarısı aynen kabul edilmiĢtir (BYEGM, 2011u).
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 9 Nisan 2006‟da, Erbakan‟ın cezasının yeni TCK‟nın
lehte hükümlerine göre ertelenmesi yönündeki talebi reddeden yerel mahkemenin
kararını bozmuĢ, buna göre cezasının infazı durdurulmuĢ ve dava‟nın yerel mahkemede
tekrar görülmesini kararlaĢtırmıĢtır (BYEGM, 2011ü).
Bir yandan hukuki süreçler böyle devam ederken bir yandan da SP 2. Olağan
Büyük Kongresi‟ni gerçekleĢtirmiĢ ve kongre sonucunda tek liste ile Recai Kutan
vekâleten devam ettiği SP Genel BaĢkanlık görevine asaleten seçilmiĢtir.
Yine, CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer 21 Nisan 2006‟da, Erbakan‟ın da
cezasını evinde çekmesine imkân sağlayan 5485 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
Ġnfazı hakkında Kanunu” onaylamıĢtır (BYEGM, 2011ü).
74
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 7 Haziran 2006‟da, Erbakan‟ın aldığı 2 yıl 4
aylık hapis cezasını yeniden yargılama sonunda değiĢtirmezken, cezasını 11 ay olarak
konutunda çekmesine karar vermiĢtir (BYEGM, 2011v).
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 22 Temmuz 2006‟da, Erbakan‟ın eski Türk Ceza
Yasası‟nın 312. maddesinden aldığı “mahkûmiyetin vaki olmamıĢ sayılmasına,
mahkûmiyet hükmünün tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına ve beraat
talebinin reddine” iliĢkin yerel mahkeme kararını onamıĢtır (BYEGM, 2011y).
SP Genel BaĢkanı Recai Kutan‟ın da aralarında bulunduğu dönemin 5 parti
yöneticisi hakkında “özel evrakta sahtecilik” suçundan 7 yıl 6‟Ģar aya kadar hapis cezası
istemiyle açılan dava 28 Mart 2007‟de beraatla sonuçlanmıĢtır (BYEGM, 2011z).
AKP, TBMM 22. Döneminde baĢlayan 59. Hükümet çalıĢmalarını devam
ettirirken 16 Mayıs 2000‟de göreve gelen CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in 16
Mayıs 2007‟de görev süresi dolacaktır. Bundan dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için
TBMM BaĢkanlığı 12 Nisan 2007‟de seçim hazırlıklarını, partilerde aday belirleme
çalıĢmalarını baĢlatmıĢtır. Aday belirleme sürecinin baĢlamasında sonra da AKP Genel
BaĢkanı ve BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan 24 Nisan 2007‟de AKP‟nin adayı olarak
DıĢiĢleri Bakanı Abdullah Gül‟ü CumhurbaĢkanlığına aday göstermiĢtir (BYEGM,
2011aa).
CumhurbaĢkanı adaylarının belirlenmesinden sonra 27 Nisan 2007‟de yapılan
ilk oylamada Gül için 357 oy çıkmıĢ ancak CumhurbaĢkanı olmak için gerekli olan 367
oy sayısına ulaĢamamıĢ ve seçim ikinci tura kalmıĢtır. CHP‟de seçim oturumunda 367
üyenin hazır bulunması gerektiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine oturumun iptali
için baĢvurmuĢtur. Aynı günün gecesi de Genel Kurmay BaĢkanlığı resmi sitesinden
yaptığı basın açıklamasıyla da laikliği konu alarak Türkiye siyasi tarihine adı “emuhtıra” olarak geçen bir siyasi müdahalede bulunmuĢtur. Yapılan açıklamanın içeriği
ise Ģöyledir:
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, baĢta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aĢındırmak için
bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde
artırdıkları müĢahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine
sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması
isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli
bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değiĢen geniĢ bir yelpazeyi
kapsamaktadır.
75
Bu faaliyetlere giriĢenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten
çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüĢen bu çabaları din kisvesi arkasına
saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalıĢmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların
bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karĢı yürütülen yıkıcı
ve bölücü eylemlerle ĢaĢırtıcı bir benzerlik taĢımaktadır.
Bu bağlamda;
Ankara‟da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur‟an
okuma yarıĢması tertiplenmiĢ, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal
edilmiĢtir.
22 Nisan 2007 tarihinde ġanlıurfa‟da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı
grupların da katılımı ile o saatte yataklarında olması gereken ve yaĢları ile uygun olmayan çağ
dıĢı kıyafetler giydirilmiĢ küçük kız çocuklarından oluĢan bir koroya ilahiler okutulmuĢ, bu
sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teĢebbüs edilerek geceyi
tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuĢtur.
Ayrıca, Ankara‟nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum ġöleni” için ilçede bulunan tüm okul
müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli‟de Ġl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaĢa
düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin baĢları kapalı olarak ilahiler söylediği,
Denizli‟nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk
Ġlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleĢi yapıldığı yolunda haberler de
kaygıyla izlenmiĢtir.
Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı‟nın ilgili yönergelerinde
belirtilmiĢtir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dıĢı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiĢ
ve Genelkurmay BaĢkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici
tedbir alınmadığı gözlenmiĢtir.
Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması
gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dâhilinde yapılmıĢ olması meseleyi daha da
vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Cumhuriyet karĢıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aĢındırmaktan baĢka amaç
taĢımayan bu irticai anlayıĢ, son günlerdeki bazı geliĢmeler ve söylemlerden de cesaret almakta
ve faaliyetlerinin kapsamını geniĢletmektedir.
Bölgemizdeki geliĢmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet
edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir
inancın üzerine yüklenmeye çalıĢılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak,
baĢka bir Ģeye dönüĢtüğü, ülkemizde ve ülke dıĢında görülebilmektedir. Malatya‟da ortaya çıkan
olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaĢ bir
demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaĢamasının tek Ģartının, devletin Anayasamızda
belirlenmiĢ olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği Ģüphesizdir.
Bu tür davranıĢ ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay BaĢkanı‟nın 12 Nisan 2007 tarihinde
yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve
bunu davranıĢlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliĢtiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile
hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
76
Son günlerde, CumhurbaĢkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartıĢılması
konusuna odaklanmıĢ durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endiĢe ile
izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartıĢmalarda taraftır ve laikliğin
kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartıĢmaların ve olumsuz
yöndeki yorumların kesin olarak karĢısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranıĢlarını açık ve net
bir Ģekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin Ģüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk‟ün, “Ne mutlu Türküm diyene”
anlayıĢına karĢı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti‟nin düĢmanıdır ve öyle kalacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiĢ olan
açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir
ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Genel Kurmay‟ın yaptığı bu açıklamanın ardından siyasi ve hukuki polemikler
yaĢanırken 1 Mayıs 2007‟de Anayasa Mahkemesi 11. CumhurbaĢkanı‟nın seçimine
iliĢkin 27 Nisan 2007‟de yapılan ilk oylamanın Anayasa‟nın 96. ve 102. maddelerine
aykırı savıyla iptali istemini haklı bularak oturumu iptal etmiĢtir.
Bu süreçte 3 Mayıs 2007‟de TBMM Genel Kurulu‟nda 22 Temmuz 2007‟de
Milletvekili Genel Seçimlerinin yapılmasına iliĢkin önerge kabul edilmiĢ ve böylece
seçim süreci baĢlamıĢtır. Seçim süreci devam ederken de 6 Mayıs 2007‟de
CumhurbaĢkanlığı seçimi için ikinci kez oturum toplanmıĢ ancak seçim için yeter
sayısına yine ulaĢılamamıĢtır.
Milletvekili Genel Seçimi kararı alındıktan sonra seçim kampanyaları baĢlamıĢ,
partiler siyasal düzlemlerini ve vaatlerini gündeme getirmeye baĢlamıĢlardır. SP 22
Temmuz 2007 seçimleri için hazırladığı seçim beyannamesinde otantik Milli GörüĢ
jargonunu ve söylemlerini kullanmıĢtır. Yine seçim beyannamesinde Milli GörüĢ
vurgusu yapan SP, AKP‟nin hükümet politikalarıyla ilgili çeĢitli eleĢtiriler getirmiĢtir.
Bir teĢbih olarak SP bu seçimlerde John Von Neumann‟ın ortaya koyduğu “Oyun
Teorisi” ni seçim stratejisi olarak kullanmıĢ, AKP ve CHP‟yi aynı tarz siyaset yapan ve
birbirlerinden çıkar iliĢkileri çerçevesinde yararlanan iki parti olarak değerlendirmiĢtir.
SP‟nin seçimlerde kullandığı belli baĢlı sloganlar ise Ģunlardır: “Önce Ahlak ve
Maneviyat”, “Faizci Düzen Değil, Adil Bir Düzen”, “Zilletten Ġzzete, Sefaletten
Saadete”, “Kıbrıs‟ı Kim Aldı, Kim Verdi?”, “Afganistan-Irak, Sonunda Sıra Sana
Gelecek”.
Yapılan seçim kampanyalarından sonra yapılan 22 Temmuz 2007 Milletvekili
Seçimi sonuçlarına göre; AKP 16.327.291 oy ve % 46,58 oy oranı ile 341, CHP
77
7.317.808 oy ve % 20,88 oy oranı ile 112, MHP 5.001.869 oy ve % 14,27 oy oranı ile
71 milletvekili çıkartmıĢtır. Bağımsız olarak seçime giren adaylardan da 26‟sı
milletvekili olarak seçilmiĢtir. SP ise 820.289 oy ve 2,34 oy oranı ile % 10‟luk seçim
barajının altında kalarak meclise girememiĢtir.
Seçim sosyolojisi açısından seçim sonuçları analiz edildiğinde cumhurbaĢkanlığı
seçiminin yapılan seçimlere büyük ölçüde etki ettiği gözlemlenmektedir. Seçmenler bu
seçimde AKP‟ye cumhurbaĢkanı seçimlerine daha etkili bir çoğunlukla girmeye yetki
vermiĢtir. Seçim kampanyası sırasında her ne kadar kurumlarla ilgili politikalar ve
vaatler açıklansa da seçime cumhurbaĢkanlığı seçimi psikolojisinde ve kolektif
algısında girilmiĢtir. SP ise bu seçim sonuçlarına göre oy oranını yükseltememiĢ ancak
AKP‟ye verilen oyların aslında SP‟ye verilmiĢ oylar olduğunu değerlendirmiĢ ve iddia
etmiĢtir.
Yapılan 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri‟nden sonra 23 Temmuz
2007‟de Recep Tayyip Erdoğan CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin
istifasını sunmuĢtur. Sezer‟de 6 Ağustos 2007‟de seçimlerden birinci parti olarak çıkan
AKP‟ye hükümet kurma görevini vermiĢtir. Erdoğan, 16 Ağustos 2007‟de 60.
Hükümetin Bakanlar Kurulu listesini hazırlamıĢ ancak CumhurbaĢkanı Sezer listeyi
seçilecek olan yeni cumhurbaĢkanına sunması istemiĢtir. Bu durumdan sonra devam
eden cumhurbaĢkanlığı seçiminde 28 Ağustos 2007‟de yapılan 3. tur oylamada
Abdullah Gül gerekli olan çoğunluğu 339 oy ile sağlayarak 11. CumhurbaĢkanı olarak
seçilmiĢtir.
AKP Genel BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaĢkanı seçiminden 1 gün
sonra 29 Ağustos 2007‟de yeni hükümetin bakanlar kurulu listesini CumhurbaĢkanı
Abdullah Gül‟e sunmuĢ ve CumhurbaĢkanı Gül‟de yeni hükümeti onaylamıĢtır.
Hükümetin onaylanmasından sonra 31 Ağustos 2007‟de hükümet programı okunmuĢ ve
5 Eylül 2007‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir. Meclis güven oylamasında kullanılan
535 oyun 337‟si kabul, 197‟si red çıkmıĢ ve böylece 60. Türkiye Cumhuriyeti resmen
kurulmuĢtur.
Bir yandan Türkiye siyaset tarihinde yaĢanan bu geliĢmeler yaĢanırken diğer
yandan Yargıtay 11. Ceza Dairesi 3 Nisan 2008‟de, kapatılan RP‟nin Genel BaĢkanı
Necmettin Erbakan‟ı 2 yıl 4 ay hapse mahkûm eden ve bu cezanın evde infazına iliĢkin
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi‟nin kararını onamıĢtır. Daha sonra da 19 Ağustos
78
2008‟de CumhurbaĢkanı Abdullah Gül ev hapsi cezasına çarptırılan Erbakan‟ın cezasını
sürekli hastalık sebebi kapsamında değerlendirerek af etmiĢtir. Milli GörüĢ
Hareketi‟nde ki bu hukuki süreçten sonra 26 Ekim 2008‟de SP 3. Olağan Büyük
Kongresi‟ni yapmıĢ, kongrede SP Genel BaĢkanlığı‟na tekrar aday olmayan Recai
Kutan‟ın yerine tek liste ile Numan KurtulmuĢ genel baĢkanlığa seçilmiĢtir. Bu
kongreyle birlikte ayrıca SP, Yüksek ĠstiĢare Kurulu adında bir organ kurmuĢtur.
Numan KurtulmuĢ‟un SP Genel BaĢkanı olmasından sonra SP‟nin söylemlerinde
daha yumuĢak ve entelektüel bir dil hâkim olmuĢtur. Siyasette akademik tarzda bir
üslup oluĢturan KurtulmuĢ, entelijans siyasi kültürü SP‟nin otantik yapısıyla
bağdaĢtırmaya çalıĢmıĢtır. SP teĢkilat tabanında ise kolektif algı olarak bir açılım
oluĢmuĢ ancak aynı tarz üslup ve söylem yakalanamamıĢtır. Yani, SP üst yöneticileriyle
tabanı arasındaki biliĢsel korelasyon düĢük kalmıĢtır.
SP‟nin siyaset tarzındaki bu değiĢim süreci devam ederken 29 Mart 2009 Yerel
Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonuçlarına göre; AKP 20.121.467 oy ve % 40,19 oy oranı
ile 1.452, CHP 13.857.446 oy ve % 27,68 oy oranı ile 506, MHP 7.564.219 oy ve %
15,11 oy oranı ile 484, SP ise 2.418.207 oy ve % 4,83 oy oranı ile 80 belediye
baĢkanlığı kazanmıĢtır. SP bu yerel seçimde de hiçbir il de belediye baĢkanlığını
alamamıĢtır. Yine, SP‟de her ne kadar oy ve kazanılan il sayısında artıĢ gözlense de
oran olarak bir önceki yerel seçime göre önemli artıĢ gerçekleĢtirememiĢtir. Seçim
sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde ise SP‟nin siyaset tarzında farklılığının yerel
seçimlere kadar olan kısa süreçte etkisini gösteren geniĢ tabanlı sosyolojik bir karĢılık
bulmadığı gözlemlenmektedir.
29 Mart 2009‟da yapılan yerel seçimlerden sonra SP, iç dinamiklerinde tekrar
hareketlilik
yaĢanmaya
baĢlamıĢtır.
Hareketlilik,
SP
Genel
BaĢkanı
Numan
KurtulmuĢ‟un il baĢkanlarının değiĢimiyle ilgili inisiyatif kullanarak “tasfiye mi,
takviye mi?” polemiğinin ortaya çıkmasıyla baĢlamıĢ, sürecin devamında ise 11
Temmuz 2010‟da SP 4. Olağanüstü Büyük Kongresi yapılmıĢtır. Bu kongrede Milli
GörüĢ Partileri kongresinde ikinci kez yaĢanan iki liste ile seçim yapma gündeme
gelmiĢtir. Ancak çıkarılan yeĢil ve beyaz adlı iki listenin genel baĢkan adayı da Numan
KurtulmuĢ olarak gösterilmiĢtir. Kongre sürecinde beyaz liste olarak adlandırılan
listenin kendisinin hazırladığı ve ikinci listeye gerek olmadığını söyleyen KurtulmuĢ,
yeĢil listeden istifa etmiĢtir. KurtulmuĢ‟un yeĢil listeden istifası ile yeĢil liste seçime
79
girememiĢ ve beyaz liste tek baĢına seçime girmiĢtir. Kongre sonucunda ise beyaz liste
ile Numan KurtulmuĢ tekrar SP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir.
Kongre sonrası süreçte ise kongrenin tekrar yapılması hususunda giriĢimler
olmuĢtur. Bu giriĢimler, yeterli sayıda delege imzasının toplanmasıyla sonuçlanmıĢtır.
Ancak bu olgudan sonra 1 Ekim 2010‟da Numan KurtulmuĢ düzenlediği basın
toplantısıyla SP genel baĢkanlık görevinden ve üyeliğinden istifa etmiĢtir.
Numan KurtulmuĢ‟un SP genel baĢkanlık görevinden istifası üzerine 17 Ekim
2010‟da SP 5. Olağanüstü Büyük Kongresi yapılmıĢtır. Kongre seçimine Milli GörüĢ
Lideri Necmettin Erbakan tek liste ile SP Genel BaĢkanlığına aday olmuĢtur. Kongre
sonucunda ise Erbakan 84 yaĢında, yaklaĢık 6,5 yıl aradan sonra tekrar SP Genel
BaĢkanlığına seçilmiĢtir.
SP‟den ayrılan Numan KurtulmuĢ ise 1 Kasım 2010‟da Halkın Sesi Partisi‟ni
kurarak siyasete bu partide Genel BaĢkan olarak devam etmiĢtir.
SP genel baĢkanlığına seçilen Erbakan, sürecin devamında sağlık sorunlarından
dolayı hastaneye kaldırılmıĢ, 27 ġubat 2011‟de de solunum, kalp ve çoklu organ
yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetmiĢtir.
3.2
Kavramsal Düzlem
Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel süreç içinde nasıl bir anlama karĢılık geldiği,
isminin etimolojisi, partilerinin hangi kavramlarla ön plana çıktığı, uluslar arası boyutu,
otantik yapısı ve lideri olarak Erbakan faktörü Milli GörüĢ Hareketi araĢtırmalarında
tetkik edilmesi gereken önemli konulardır. Kavramsal düzlemde bunların açıklanması
Milli GörüĢ Hareketi‟nin daha iyi tefsir edilmesini sağlayacaktır.
Bakacak‟a (2010) göre; Milli GörüĢ çizgisinde söylem düzeyinde manevi olarak
arındırılmıĢ ve pozitifleĢtirilmiĢ Ġslami modernleĢmenin içinde korunacak öz sıfatı
"milli"dir; ancak bu "milli" anlayıĢının içeriği Cumhuriyet resmi ideolojisinin iĢaret
ettiği millilikten farklıdır. Milli GörüĢ Hareketi‟ne ad olan “milli” sıfatını, ilk akla gelen
anlamıyla yani milliyetçiliğe gönderme yapmayı değil “yerliliği” vurgulamayı
amaçlamaktadır.
80
Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan ise Milli GörüĢ‟ü bir benzetme ile Ģöyle
tarif etmektedir:
Milli GörüĢ demek “Ġbrahim milleti” demektir. GörüĢ bakıĢ demek, milli görüĢ Ġslami bakıĢ,
Ġslami Hareket demektir (Tahhan, 2007). Milli GörüĢ adı üstünde milletimizin kendi görüĢüdür.
Bütün insanlığın bildiği gibi Milletimiz asırlar boyu kaba kuvveti değil, hakkı üstün tutan bir
zihniyetin temsilcisi olarak, insanlık tarihinin en büyük devletleri olan Selçuklu ve Osmanlı
Devletlerini kurmuĢ, asırlar boyu insanlığa insan hakları, barıĢ ve adaletin en güzel örneklerini
göstermiĢ, Ģerefli, parlak bir maziye sahiptir.
Milli GörüĢ Anadolu‟ya hakkı, adaleti getiren, Malazgirt zaferini kazandıran görüĢtür.
Sultan Alparslan‟ın görüĢüdür.
Milli GörüĢ ilerici bir görüĢtür. Türkiye‟yi muasır medeniyetin üstüne çıkaracak görüĢtür.
ĠĢte Sultan Fatih. Ne solcu idi, ne liberaldi, ne ortanın sağı idi ve nede sağın ortasıydı. Milli
GörüĢçü idi.
…
Milli GörüĢ Mustafa Kemal‟in öncülüğünde Ġstiklal SavaĢını yapan görüĢtür (SP, 2003a).
Milli GörüĢ Hareketi ortaya çıkıĢından beri bu tarz dini ve umumi motiflerle sıkı
bir Ģekilde iĢlenerek açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Yine Erbakan‟a göre; Milli GörüĢ
Hareketi, otantikliğini Ġslam‟dan ve tarihten almıĢtır (SP, 2008).
Milli GörüĢ Hareketi'nin fikri temelleri, 1967 yılında atılmıĢtır, siyasi olarak
baĢlangıcı ise 1969 genel seçimlerinde Necmettin Erbakan ve bir grup arkadaĢının
bağımsız aday olmasıyladır. Erbakan kısa süre içinde kendilerinin "milli" diğer siyasi
partilerin "gayrı milli" görüĢü temsil ettiğini ileri sürmüĢtür. Daha sonra ise "gayrı
milli" tanımı yerini "taklitçi" suçlamasına bırakmıĢtır.
Alganoshy‟ye (2010) göre, Ġslami Hareket olarak Milli GörüĢ‟ün 4 partisi
kapatılsa da Ġslamcılar için bu hareket siyaset ve devlet yönetimi açısından büyük bir
siyasi pratik olmuĢtur.
Akpınar‟a (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nde, ne maddi ne de manevi
kalkınmanın tek baĢına bir önemi yoktur. Aksine, ikisinin bir arada gerçekleĢip,
birbirini tamamlaması makbuldür. Buradan da anlaĢılacağı gibi “Milli GörüĢ”, ana
meselesi olarak sanayileĢme ve kültür arasında bir bağlantı kurmaya çabalamaktadır.
Kültürel alanda vurguladığı Ġslami eĢitlik, kardeĢlik ve yardımlaĢma kaideleri, Batılı
Kapitalizm‟in getirdiği bireyciliğe ve sanayileĢmenin alt sınıfları yoksullaĢtırmasına
karĢı bir çözüm olarak sunulmaktadır.
81
Sarıbay‟a (1985) göre, Milli görüĢün amacı, manevi ve maddi alanlarda
kalkınmayı sağlamak; özellikle manevi geliĢmeye ve ahlakçılığa gereken ağırlığı
vermek, bunun için de bireylerin manevi ve fikri eğitimini gerçekleĢtirmektir.
Yavuz‟a (2004) göre de, Erbakan öncülüğünde baĢlatılan Milli GörüĢ Hareketi
iki ana kavram üzerine inĢa edilmiĢtir, "maddi ve manevi kalkınma”. Milli GörüĢ
Hareketi etrafında kurulan siyasi partiler dinin siyasi alanda temsilini sağlayarak,
dindar/muhafazakâr kesimlerin yerel ve ulusal düzeyde politikaya ve bürokrasiye
katılmalarını mümkün kılmıĢlardır. Bu süreçte de, isteyerek veya istemeyerek hem
geleneksel devlet bürokrasisinin hem de siyasi alanın dini konularda daha hassas
olmasına neden olmuĢlardır. Milli GörüĢ Hareketi‟nin asıl baĢarısı ise ekonomik ve
kültürel açıdan dıĢlanmıĢ kitleleri ulusal siyasi sisteme yerel yönetimlerden baĢlayarak
entegre etmesi olmuĢtur. Kısacası, Milli GörüĢ Hareketi hem muhalif merkez olmuĢ
hem de çatısı altında toplanan kitlenin modernleĢmesini sağlamıĢtır.
Erbakan, siyaset alanına girmekle beraber çoğu zaman dindar kesim adına da
konuĢmalarda bulunmuĢ, dindar kesimlerin kolektif algısını siyasal davranıĢa
dönüĢtürerek Türkiye‟de din ve vicdan hürriyetinin olmadığını vurgulamıĢtır.
Dini bir kolektif bilinç olarak Erbakan, baĢka bir eleĢtiriyi de ekonomi alanında
yapmıĢtır. MaviĢ‟e (2009) göre, Erbakan‟ın gerek bağımsızlar hareketinde gerekse
siyasal yaĢamında ekonomik eleĢtirilerinin temelini faiz sistemi oluĢturmuĢtur. Erbakan,
yeni bir ekonomik düzenden yanadır. Mevcut ekonomik düzenin haksız ve adaletsiz
olduğunu, bir komprador mason azınlığın çıkarlarına iĢlediğini iddia eden Erbakan, bu
gidiĢatın ancak faizsiz iktisadi sistemle düzeltilebileceğini iddia etmiĢtir.
Cindi‟ye (1979) göre Erbakan; kapitalist ve sosyalist fikirlerin fesat olduğunu
ileri sürmüĢtür. Sosyalizm hakkın da insan haklarını tehdit ettiğini ve milli güvenliğe
zarar verdiğini ve yabancı kaynaklardan beslendiğini, Kapitalim için de faiz sistemine
dayandığını ve yine yabancı kaynaklara dayandığını savunmaktadır.
Yavuz‟a (2004) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojik boyutuyla beraber
model yapısının baĢında dini bir normatif olarak itaat edilmesi gereken bir Erbakan
vardır. Erbakan siyasi alandaki cihadı yapacak tek liderdir ve tarikat liderlerinin de
Erbakan'a itaat ve biat etmesi istenmektedir. Erbakan her zaman siyasi fikirlerini bir iyi
ile kötü, güzel ile çirkin, hak ile batıl, refah ile yoksulluk, adalet ile zulüm ikilemi
üzerine kurmuĢtur. Her zaman kendisini "ötekine" karĢı tarif etmek Erbakan stratejisinin
82
özünü oluĢturmaktadır. Parti içinde lidere itaat esastır. Erbakan'ın "diğer partilerin
üyeleri bizim ise inananlarımız var" Ģeklindeki açıklaması aslında onun dini sürekli
siyasi hedefler arasında belirttiğini göstermektedir.
Erbakan'ın kullandığı muhalif söylem sürekli olarak dini sembol ve değerleri
siyasete taĢımak olmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi halkın genelde sisteme olan tepkisini,
özelde ise ĢehirleĢme ve modernleĢme arzusunu yansıtan sosyo-siyasi bir harekettir.
Milli GörüĢ Hareketi‟nin bu "muhalif" yanıyla "modernleĢmeci" yanının beraber ele
alması gerekmektedir. Bu harekete katılan kiĢilerin biyografisine, kullandıkları dile,
stratejilere ve liderlik yapısına bakmak gerekir. Milli GörüĢ Hareketi sadece dini
kavram ve kurumları değil yerine göre anti-kapitalist, anti-Batıcı ve anti-Kemalist bir
dil de kullanmıĢtır. Bu sadece bir dini hareket değil din ile iktidar iliĢkilerinin yeniden
tanımlanması, devlet-toplum arasındaki çizginin yeniden tanzim edilmesi ve inanç ve
kimlikleri yüzünden sistem dıĢına itilen kitlelere protesto kimliği sunarak bu kesimleri
siyasi alana taĢıma çabasıdır.
Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi söylemini Ģekillendiren dini kavramlar bir kimlik
ve düzen arayıĢı içindedir. Burada bireysel ve cemaat bazında Ġslami kimlik, devlet
düzeyinde ise yeni bir "adil düzen” arayıĢı söz konusudur. Hem kimlik hem de düzen
arayıĢında kullanılan kavramlar geleneksel Osmanlı-Ġslami anlayıĢı ve kavramlarıdır.
Nitekim ulus-devlet oluĢturma sürecindeki Türk-Kürt ayrıĢmasına karĢı, "Müslüman
kimliği", "devlet-millet bütünlüğü" ve "memleket evlatları" vurgusu yapılarak, Kürtlerin
bağımsız ve ayrılıkçı bir kimlik arayıĢı içine girmesini büyük ölçüde önlemiĢtir.
Erbakan geçmiĢteki "büyüklüğü" tekrar inĢa etmek için manevi ve maddi
kalkınmayı isterken hedefi "Yeniden Büyük Türkiye”yi tekrar inĢa etmek ve Türkiye
öncülüğünde Ġslam âlemini Ģekillendirmektir. Büyük Türkiye'nin kurulmasında ve Ġslam
âleminin lideri olmasında en büyük engel Batı emperyalizmi ve özellikle de Siyonizm
görülmüĢtür. Hem Batıcılık hem Yahudilik, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojisinin dıĢ
düĢmanlarını oluĢturmuĢtur. Batı ve Siyonizm‟e karĢı "ağır sanayi" kalkınması ve
manevi kalkınma sürekli vurgulanmıĢtır. Erbakan Ġslam kimliği ıĢığında çıkarları
belirlerken, Türkiye'nin kendi çıkarlarının Ġslami söylem ve dayanıĢma içinde daha iyi
korunacağına inanmaktadır (Yavuz, 2004).
Bulaç‟a (2009) göre Milli GörüĢ Partileri bu öngördükleri çalıĢmalarda takiyye
yoluna sapmamıĢ, doğru/yanlıĢ projelerini ve siyasi programlarını açık bir dille ifade
83
etmiĢtir. Nitekim bu ifadeler yeri geldiğinde parti kapatma sebebi olarak da sayılmıĢtır.
BaĢka bir perspektiften Erbakan, baĢbakan olduğu gün Ġslam âleminde eĢine az rastlanır
büyük bir heyecan yaĢanmıĢtır. Suriye, Ürdün ve Lübnan'da pek de politize olduğu
söylenemeyecek insanlar camilere koĢarak, dua etmiĢtir. Sudan'da Müslümanlar Ģükür
namazı kılmıĢtır. Mısır'da ve Kuzey Afrika'da insanlar sanki kendileri iktidar olmuĢ gibi
birbirlerini tebrik etmiĢlerdir. Tahran'da genç hanımlar sokaklarda çörek ve pasta
dağıtmıĢlardır. Kısaca, Erbakan'ın hükümet kurmuĢ olması Ġslam âleminde derin bir
heyecan uyandırmıĢtır. Avrupa'nın çeĢitli ülkelerinde ve Amerika'da yaĢayan
Müslümanların da benzer bir heyecan yaĢadığını söylemek mümkündür.
Erbakan, Milli GörüĢ iktidarıyla beraber Ģu hamleleri ve hedefleri vaad etmiĢtir:
Önce ahlak ve maneviyat, manen ve madden kalkınmıĢ “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni
Bir Dünya”nın kurulması. Yeni bir dünyanın kurulması içinde öncelikle Müslüman ülkeler ve
topluluklarla en ileri derecede iĢbirliği sağlanacak ve bu meyanda 5 önemli adım atılacaktır:
1. Müslüman ülkeler ve topluluklar kendi “Müslüman Ülkeler BirleĢmiĢ Milletler
TeĢkilatı”nı kurmalıdır.
2. ”Müslüman Ülkeler Savunma ĠĢbirliği TeĢkilatı”nın kurulması. Yani Müslüman ülkelerin
kendi NATO teĢkilatlarını kurmalıdır.
3. “Müslüman Ülkeler Ortak Pazarı TeĢkilatı ve Birliği”nin kurulması ve teĢkili.
4. “Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi” ne geçilmesi.
5. “Müslüman Ülkeler ve Kültür ĠĢbirliği TeĢkilatı”nın kurulması.
Bu teĢkilat her Ģeyden önce bütün Müslüman ülkelerdeki üniversiteler, enstitüler ve
araĢtırma müesseseleri arasında koordinasyonu sağlayacak, ilim ve teknoloji sahasındaki iĢ
birliğini temin edecektir. Böylece hali hazır dağınıklık “Adil Düzen”e değil “Siyonizm” ve
“emperyalizm”e hizmet eden Ģuursuzluk ve israf ortadan kaldırılmıĢ olacaktır (Erbakan,
1991b).
Erbakan, böylelikle yeni bir Ġslami kültür ve düzenin oluĢacağını düĢünmektedir.
Erbakan‟a
göre,
medeniyetin
merkezi
Ġslam
âlemidir.
Batı
bütün
ilimleri
Müslümanlardan almıĢtır ve medeniyeti Ġslam âleminden öğrenmiĢtir (Erbakan, 2009).
Cindi‟ye (1979) göre Erbakan, Türkiye‟nin bütün Ġslam âlemiyle bütün alanlarda
iliĢkileri geliĢmeye savunmaktadır. Bu iliĢkiler suni kalmamalı, fiili olarak
gerçekleĢmelidir. Çünkü 50 den fazla Ġslam ülkesinin milyar nüfus vardır ve bu Ġslam
ülkeleri güçlü doğal bir pazardır.
Erbakan, kültür ve ilimlerle ilgili olarak da Fizik, Kimya, feza bilimlerinin ilk
âlimlerinin Müslümanlar olduğunu ancak bunun kitaplarımızda öğrencilere Batılı
84
alimlermiĢ gibi anlatıldığını iler sürmüĢ ve “Biz halkın karĢısına geçip artık Ġmam Hatip
Okulu ve Kur‟an kursu açmayacağız, diyen zihniyetin karĢısındayız. Türkiye‟de din
hürriyetini kısıtlayan 163. Maddeyi kaldıracağız. Biz Ģekil değil, ruh istiyoruz.”
demiĢtir. (MaviĢ, 2009).
Milli GörüĢ „ün Ġslami, kültürel, ahlaki ve felsefi temellerinin çeĢitli yönlerinin
belirtildiği açıklamalara ek olarak -bir RP projesi olan- Adil Düzen‟in teorisyenlerinden
Arif Ersoy Milli GörüĢ‟le ilgili Ģu makro tanımlamayı yapmaktadır: “Milli GörüĢ; Ġslam
dinine inanan milletimizin, ortak dünya görüĢüdür.” (Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar
Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi [ESAM RĠS], 2006)
85
4.
BÖLÜM: MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ'NĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR
PROGRAMLARI
Dini bir kolektif bilinç olarak Türkiye‟deki dindarların itina ile üzerinde
durdukları en önemli konulardan biri eğitimdir. Eğitim, beraberinde insanların yaĢam
tarzının ve menĢeinin bir ürünü olarak da kültürlerini Ģekillendirmektedir. Türkiye‟deki
dindar kesimler bir yaĢam tarzı ve kültür olarak benimsediği ancak devlet ideolojisinin
toplumsal bir patoloji olarak gördüğü dini değer ve semboller Türkiye siyaset tarihinde
önemli yer tutar.
Cumhuriyet sonrası tek partili siyasi hayatın egemen kıldığı ideolojik anlayıĢ
uzun süre benliğini devam ettirmiĢtir. Bu süreçte dindar kesimde taleplerini makul
dillerle ifade etmeye çalıĢmıĢ ancak baĢarılı olamamıĢtır. Türkiye siyaset tarihinde bir
kırılma noktası olan çok partili siyasi hayata geçiĢ ise siyasal toplumsallaĢmayı
beraberinde getirmiĢ ve özellikle dindar kesimin talepleri karĢısında politikacılar, bu
durumu siyasi bir retorik olmaktan çok somut siyasi davranıĢa çevirmiĢlerdir. Nitekim
Adnan Menderes‟in yine CHP kökenli politikacılarla oluĢturduğu DP, halkın bu
talepleri kaĢısın da toplumsal siyasi bir duruĢ sergileyerek CHP‟nin kökleĢik yapısına
rağmen tek baĢına iktidar olmuĢtur.
Dindar kesimin siyasallaĢan toplumsal taleplerinin artması ve DP‟nin bu durum
karĢısındaki pozitif tutumu DP‟yi dinsel kaygılar yönünden daha çekici kılmıĢ ve
iktidarının devamını sağlamıĢtır. Peki, DP ile daha belirgin olarak ortaya çıkan eğitimle
ilgili olan dini-toplumsal değerler nelerdir, bunlar DP‟den sonra nasıl bir siyasi
konjonktürde reorganize olmuĢtur ve Milli GörüĢ Hareketi bu reorganizasyonda nasıl
bir sosyolojik karĢılığa denk gelmektedir?
Türkiye siyaset tarihinde özelliklede çok partili hayata geçildikten sonra dindar
kesimin siyasal olana bir baskı unsuru olarak kullandığı eğitimle ilgili en çok gündemde
tuttuğu konular; Kur‟an öğretimi ve yaĢ sınırı, kesintisiz zorunlu eğitim ve Ġmam Hatip
86
Okulları, üniversiteye giriĢ sınavındaki katsayı farklılıkları ve üniversitelerdeki baĢörtü
yasağı uygulamaları olmuĢtur
Milli GörüĢ Hareketi ortaya çıkıĢından itibaren epistemolojik olarak Ġslam
menĢeine olan angajmanıyla dindar kesimin bu değerlerini psiko-politik bir Ģekilde
içselleĢtirerek siyasal bir davranıĢa dönüĢtürmüĢ ve muhtelif olgularda toplumsal
refleksleri hassaslaĢtırmıĢtır. Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ile ilgili eklektik yaklaĢımı
ise parti ve hükümet programlarına, koalisyon protokollerine, seçim beyannamesi ve
bildirilerine, slogan, vaad ve ideolojisine dolaylı ve açıktan projekte olmuĢtur. ĠĢte bu
bölümde Milli GörüĢ Partileri olarak adlandırılan MNP, MSP, RP, FP ve SP‟nin eğitim
ve kültür alanlarıyla ilgili bu yansımaları analiz edilecektir.
4.1
Milli Nizam Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları
Milli GörüĢ Hareketi‟nin dini-siyasi bir tecrübe olarak ortaya çıkmasından önce
parlamentoda
muhafazakâr
parlamenterler
tarafından
siyasal
bir
hareketlilik
gerçekleĢtirilmiĢtir. Daha sonra Necmettin Erbakan bu siyasal hareketliliğin öncülüğünü
yaparak parti kurmaya teĢebbüs etmiĢtir. Parti kurma çalıĢmaları, AP 3. Genel
Kongresi‟nin beklenilmesi ve Erbakan‟ın AP‟den Konya milletvekilliği adaylığının veto
edilmesi sonrasında yaklaĢan 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçimlerine
yetiĢmemiĢtir.
Erbakan ve beraberindeki parlamenterler yeni partinin kurulamaması üzerine
seçimlere bağımsız adaylar olarak girmeyi tercih etmiĢlerdir. Türkiye siyaset tarihine
“Bağımsızlar Hareketi” olarak geçen bu aksiyonda, Erbakan, Konya‟dan bağımsız
milletvekili adayı olmuĢtur. Bağımsızların ve özellikle de Erbakan‟ın konuĢmaları,
tanıtım malzemelerinde kullandıkları mesajlar, afiĢler, sloganlar, pankartlar bize gerek
bağımsızların ve gerekse MNP‟nin ideolojik yapısını tasvir edecektir.
MaviĢ‟e (2009) göre, Erbakan‟ın söyleminde iki temel unsur vardır; bunlardan
ilki Anadoluculuk fikri; Anadolu sermayesinin güçlendirilmesi, milli sanayi, milli
kalkınma hamlesi, diğeri de maneviyatçılıktır. Erbakan böylece ideolojisini “Maddi ve
87
Manevi Kalkınma” olarak iki temel düzleme oturtmuĢtur. Ayrıca Erbakan, dıĢ kaynaklı
görüĢ ve ideolojilere de karĢıdır.
Konya mitinginde Ġslamcı kimliği ön planda olan Mustafa Yazgan ve Necip
Fazıl Kısakürek‟in konuĢmuĢ olmaları Bağımsızlar Hareketi‟nin Ġslamcı kesimlerle olan
korelâsyonunu da yüksek tuttuğunu göstermektedir. Erbakan, Konya mitinginde “Ġmanlı
Türkiye‟nin temeli bugün Konya‟da atılmaktadır” demiĢ ve sanayi, ekonomi ve mali
alanda kuvvetli bir Türkiye kurmanın yolunda olduklarını ifade ederek ana prensibinin
“iman ve hak yolu” olduğunu belirtmiĢtir. Yine Erbakan, komünizm ve masonluğun
sakıncalı yönlerinden bahsederek bunların bir üst fikriyatının Siyonizm olduğunu
vurgulamıĢtır.
Bunların yanında bağımsızların söylemleri içerisinde; diyanete özerklik, vakıf
müesseselerinin diyanete tevdi edilmesi, din ve devlet iliĢkisinin yeniden düzenlenmesi
gibi konular da yer almıĢtır.
Bağımsızlar Ġslami terimlerin yoğun olarak iĢlendiği söylemlerinin yanı sıra yine
aynı tarzda Ģu sloganları kullanmıĢlardır:
“Ġmanlı Büyük Türkiye”, ”Zafer Hakka Ġnananlarındır”, “Anadolucu Hamle; Sanayide,
Ticarette ve Sosyal Yatırımlarda”, “Milletçe Özlenen Ahlâk ve ġahsiyet Reformu”, “Kendi
Benliğimize DönüĢ, Memleketçi Köklü Eğitim”, “Hakka, Ġmana, Adalete ve Hürriyete Dayalı
Politika”, “Önce Örnek Ġnsan, Sonra Yeni Nizam”, “Bağımsız Diyanet”, “Gençliğe Susadığı
Sevgi ve Ruh”, “Sermaye ve Mülkiyette Tedbircilik ve Müdahalecilik”, “Fonksiyonunu
Kaybeden Vakıfların Islahı”, “Pahalılığa KarĢı Köklü Tedbir”, “RüĢvet ve Ġltimas Gibi
Cemiyetin Bünyesinde Yara Açan Saiklerle Amansız Mücadele”, “Mebus Değil Türkiye‟ye
Ġstikamet Seçiyoruz”, “Mason Ötemez”, “Artık Doğum Kontrolü Değil, Mason ve Komünizm
Kontrolü Ġstiyoruz”, “Montaj Değil, Yerli Ġmalat”, “Robot Değil, Ġnsan Seçelim”, “Türkiye
Mason ve Komünistlere Yurt Değil, Mezar Olacak”, “Vetoyu Masonlar Değil, Millet Yapar”
(MaviĢ, 2009)
Bütün bunlar analiz edildiğinde tümel olarak “Bağımsızlar Hareketi”nin Ġslam
menĢeine atfen Ġslami terminolojinin hâkim olduğu duygu sosyolojisi eksenli bir seçim
kampanyası yürüttüğü gözlemlenmektedir. Yine masonluk, komünizm ve Siyonizm
vurgusu ile dıĢ odaklı sistemleri ve ideolojileri sert bir üslupla eleĢtirmiĢ ve itham
etmiĢtir. Bu eleĢtiri ve ithamların siyaset alanındaki ana karĢılığı da AP olmuĢtur.
Bağımsızlar Hareketi‟nde eğitim ve kültüre iliĢkin doğrudan atıflar az
bulunurken dolaylı söylemler yoğun iĢlenmiĢtir. Erbakan, eğitimle ilgili olarak
“memleketçi köklü eğitim” den bahsetmiĢ, dolaylı olarak da din ve devlet iliĢkilerinin
88
yeniden düzenlenmesi ve diyanete özeklik verilmesi söylemleriyle bu alana ait kamusal
temayüllere siyasal bir açılım yaparak gönderme yapmıĢtır.
Kültüre ise dolaylı yoldan Anadolucu hamle, kendi benliğimize dönüĢ, masonluk
ve komünizmle iliĢkili olarak emperyalizme mücadele konularına atıf yapılmıĢtır.
Erbakan, Siyonizmle ilgili olarak da seçim kampanyaları boyunca üzerinde fazlasıyla
durarak bu konuyla ilgili Türkiye siyasi tarihinde gündem açmıĢtır.
Tüm bu olguların yanında 12 Ekim 1969 seçimlerini önemli kılan asıl unsur,
Türkiye siyasal hayatına “Milli GörüĢ Hareketi” olarak adlandırılan popüler Ġslami
söylemin “Bağımsızlar Hareketi” ve sonuçta da Erbakan‟ın girmiĢ olmasıdır.
12 Ekim 1969 tarihinde gerçekleĢtirilen seçimlerde bağımsız adaylardan sadece
Erbakan seçimi kazanmıĢtır. Erbakan, Konya‟da yürüttüğü seçim kampanyası sonucu
yaklaĢık olarak üç milletvekili çıkaracak kadar oy alarak meclise girmeyi baĢarmıĢtır.
Erbakan meclise girdikten sonra milletvekili olarak muhtelif konularda
müzakerelerde bulunmuĢ, önerge ve teklifler vermiĢtir. Eğitim ve kültür ile ilgili olarak
TBMM‟de Üçüncü BeĢ Yıllık Plan Bütçe ve Plan Karma Komisyonu‟nda birçok
müzakerelerde beyan ve tekliflerde bulunmuĢtur.
Planın noksanlıklarına iliĢkin söz aldığı konuĢmasında Erbakan, eğitim ve kültür
ile ilgili olarak ülkenin ahlaki olarak gerilemesinden, kalkınmanın önce ahlak alanından
gerçekleĢmesi ve bu boĢluğu doldurmak için aydın din adamlarının yetiĢtirilmesi
gereğinden bahsetmiĢtir. Planda belirtilen “Ġmam Hatip Okulu açılmayacaktır” ibaresi
ise Erbakan‟ın en çok eleĢtiri getirdiği noktalardan biri olmuĢtur. Yine Erbakan, devletmillet kaynaĢmasının maarife dayalı olarak milli ve manevi eğitimden geçtiğini,
maarifte çocuk terbiyesi gerçekleĢtirilirken terbiye, edep, hayâ, iffet gibi mefhumların
öğrenilmesine ağırlık verilmesini dile getirmiĢtir. Erbakan‟ın Ģu açıklaması ise Milli
GörüĢ Hareketi‟nin eğitimde sosyal bilimlere bakıĢ açısını ortaya koymaktadır:
Liselerde okuttuğumuz din dersi mühim değildir. Okuttuğumuz sosyoloji dersi din
dersinden daha mühimdir. Temel dünya görüĢü verirken çocuklarımıza bugün okuttuğumuz
sosyolojinin görüĢünü verirsek sonra bu çocuklarımız niçin makineli tüfeklerle orta yere çıktığına
ĢaĢmayalım! Bu yanlıĢ sosyoloji öğretiminden dönmemiz lazım. Bu sosyoloji öğretimi
çocuklarımızı milli bünyesinden çıkartıcı mahiyettedir. Maarif sistemimizin manevi yapıyı
kuvvetlendirici Ģekilde değiĢtirilmesini stratejimizin temel maddesi olarak teklif ediyoruz
(Erbakan, 1973).
Erbakan ve AP Tokat Milletvekili olarak meclise girip daha sonra Bağımsızlar
Hareketini destekleyen Hüseyin Abbas‟ın Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı için
89
vermiĢ oldukları tadil teklifi önergesinde ise Anayasanın 41. Maddesindeki iktisadi,
sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleĢtirme vazifesinin verilmesi
ve kalkınma planlarının bu maksatla yapılması amirine atfen Ģunlar denmiĢtir:
Hal böyle iken Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı Stratejisi ve Planın kendisi daha ziyade
sadece iktisadi konulara ehemmiyet vermekte, sosyal ve kültürel konulara ve bu arada bilhassa
manevi ve ahlaki kalkınmaya tek kelimeyle olsun temas etmemektedir. Hâlbuki bütün
kalkınmaların esası ve temeli manevi ve ahlaki kalkınmadır. Manevi ve ahlaki kalkınma olmadan
hiçbir kalkınmada baĢarı mümkün değildir ve esasen bunlarsız kalkınma olmaz.
Üçüncü beĢ yıllık planda Ġmam Hatip Okulları dondurulmuĢ, orta kısımları kaldırılmıĢtır.
Bu yanlıĢ bir yoldur.
Yine Yüksek Ġslam Enstitüleri, Ġlahiyat Fakülteleri de yüksek din eğitimi veren müesseseler
olarak geliĢmesi, sahasında ilmi araĢtırmalar yapabilmesi için lüzumlu tahsisatlardan, asistan ve
sair kadrolardan mahrum kaldığı için memleketin muhtaç olduğu münevver din adamlarını
yetiĢtirememektedir (Erbakan, 1973).
Verilen önerge ve tekliflere binaen meclis kayıtlarına geçen konuĢmalarda
eğitim ve kültüre iliĢkin ahlak ve maneviyat düzleminde Ġslam dininin ahlak ve
faziletlerine iliĢkin normların benimsendiği görülmektedir. Eğitim ve kültürün birbirinin
pekiĢtiricisi olarak görülen bu durumda kültür, iyi verilen Ġslami bir eğitime, iyi bir
Ġslami eğitim de aydın olarak yetiĢmiĢ din adamlarına bağlanmıĢtır. Bu olgunun bir
sonucu olarak da Ġmam Hatip Okullarına, Yüksek Ġslam Enstitülerine ve Ġlahiyat
Fakültelerine devletin destek olması gerektiği ileri sürülerek, eğitim ve kültüre iliĢkin
devlet kurumlarına özelde de eğitim kurumuna iliĢkin bir patolojik algı deklare
edilmiĢtir.
Necmettin Erbakan meclis çalıĢmalarıyla beraber parti kurma çalıĢmaları da
devam etmiĢ ve nihayetinde 26 Ocak 1970‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan
Milli Nizam Partisi kurulmuĢtur (Milli Nizam Partisi [MNP], 1970a).
MaviĢ‟e (2009) göre, Türkiye siyasal hayatında ideolojik nitelikleri ile popüler
bir Ġslami söylem MNP ile var olmuĢtur. Gerek MNP‟nin KuruluĢ Beyannamesi‟nde,
gerek parti program ve tüzüğünde, gerekse parti yetkililerinin açıklama, konuĢma ve
beyanlarında Ġslami söylemin izleri kolaylıkla bulunabilir. Ancak Ġslami söylem
MNP‟nin üslubunda hiçbir zaman yalın ideolojik hali ile yer almamıĢ, daha çok onu
andıran ve tamamlayan temalarla ifade edilmiĢtir.
MNP, Türkiye siyasi hayatında farklı bir söylem ve ideoloji ile sağ ve sol
yöneliĢlerin dıĢında üçüncü bir unsur olarak yerini almıĢtır. “Milli GörüĢ” olarak
adlandırılan ve popüler Ġslami söylemi Türk siyasetine taĢıma çabası içinde olan MNP
90
de Türk toplumunda özellikle çok partili siyasal hayatla beraber hızlanan yeni iktisadi,
sosyal ve kültürel hareketlilik ve çeĢitlenmenin tabii bir sonucu olmuĢtur.
MNP‟nin temsil ettiği kitlenin iki temel özelliği vardır. Bunlardan birincisi;
Cumhuriyet‟in tüm modernleĢtirme çabalarına rağmen, gelenekselliğini muhafaza etmiĢ
ve giderek dindarlığını bir ideolojik kimlik haline dönüĢtürmüĢ olmaları, ikincisi ise
Anadolu‟da küçük sermayeleri ile kurdukları küçük iĢletmelerde ticaret ve sanayi ile
uğraĢan Anadolu esnaf ve tüccarı oluĢlarıdır. Buradan hareketle MNP‟nin temelde
ilerlemeye, geliĢmeye kalkınmaya ve modernleĢmeye karĢı olmadığı ve modernleĢmeyi
bir ahlâk transformasyonu olarak değil, batının ulaĢtığı maddi üstünlük düzeyini
yakalama çabası olarak değerlendirdiği dolayısıyla MNP‟nin modernleĢmeci, Ġslamcı
bir parti olduğu söylenebilir.
Sarıbay‟a (1985) göre, MNP‟nin öngördüğü Ġslam algısının temeli ahlak ve
maneviyata dayanmaktadır. MNP‟ye göre, “Ahlak Nizamı” olmadan sıhhatli ve baĢarılı
bir demokratik cumhuriyet rejiminin mevcudiyeti düĢünülemez. Bir rejim ancak ona
inananların mevcudiyeti ve çoğunluğu ile ayakta durabilir, bu ise ferdin manevi ve fikri
eğitimi ile temin edilebilir ya da maddi kalkınma manevi kalkınmanın tamamlayıcısı ve
desteği olmak durumundadır.
MNP, “milli bünyeye” aykırı her Ģeye karĢı olumsuz bir tutum içindedir.
MNP‟nin tutum alıĢlarının merkezinde ise “millilik” vardır. Bir Ģeyin milli oluĢu veya
olmayıĢı MNP‟nin tutum alıĢının perspektifini belirlemektedir.
MNP‟nin söylemine egemen olan temel unsurlardan biri anti-batıcılık diğeri ise
milliyetçi
olmasıdır.
Ama
bu
milliyetçilik
klasik
tanımından
farklı
olarak
kavmiyetçiliğe dayanmamaktadır. MNP‟ye göre Türk milleti -ki bu tabir içerisinde
birçok milleti barındırır- kısa mazili tek düze bir millet değil, Allah tarafından milletler
arasından seçilmiĢ bir millettir.
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal tecrübesi olan MNP, 20 Mayıs 1971‟de
Siyasi Partiler Kanunu‟nun 101, 92, 94 ve 97. Maddelerine dayanarak, Kemalist ideoloji
ilkelerinin sınırlarını çizdiği siyasal sistem içinde, partinin kuruluĢ prensipleri ve
tasarruflarının Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olması, ülkede laikliği yıkıp
yerine Ġslam hükümeti kurmayı amaçlaması, ekonomik, sosyal ve ülkenin kurulu hukuki
esaslarının tamamının değiĢtirilmesinin düĢünülmesi, Atatürk ilkelerine karĢı gelinmesi,
91
bazı dini tezahürlere kalkıĢılması ve sisteminin içinde bir çatıĢmaya yöneldiği
gerekçesiyle hiçbir seçime giremeden Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıĢtır.
Kısa süreli bir parti olarak MNP‟nin, eğitim ve kültüre iliĢkin açıklamaları bu iki
alanın birbirinin tamamlayıcısı olduğu algısını oluĢturmaktadır. MNP, ilk beyanatı olan
kuruluĢ beyannamesinde eğitime, kültüre ve milliliğe vurgu yaparak Ģu beyanda
bulunmuĢtur:
Batının bugün bizden daha iyi faydalanmasını becerdiği maddi ilimlerin temelini kuran,
onlara ilim hüviyetini veren ve o ilimlerin sahibi olan bizim milletimizdir…. Milletimizi kendi öz
benliğinden uzaklaĢtırma ve fıtratında mevcut ahlak ve fazileti tatbikat sahasından kaldırmaya
matuf maksatlı çalıĢmalar birkaç asıdan beri onu içten yıkma hususunda mühim merhaleler kat
etti.
…
Kendi maarifi, kendisi için insan yetiĢtirmeyen yeryüzündeki tek millet. Öğretimini, kendi
tarihi hazinelerini kötüleme, yok farzetme, küçük görmek ve ne olduğunu bilmeme
gayretkeĢliğine maruz tek millet…. Yabancı kültürlerin komünist ve kozmopolit zihniyeti haline
gelen iki baĢlı manevi istila hareketlerine karĢı alabildiğine baĢıboĢ ve sahipsiz bırakılmıĢ manevi
bir âlem, mana hırsızlarının kendilerinin ve hakiki ev sahibinin ise kendi evine yerleĢememesi
için her türlü tertibatın aldığı tek memleket… (MNP, 1970a)
BaĢka bir beyan olan parti programında esas gaye olarak belirtilen kısımda,
milletin fıtratında bulunan yüksek ahlak ve faziletten bahsedilirken manevi kalkınmanın
yanında müsbet ilimde ve teknikteki kalkınmanın taklitçilikten uzak olması gerektiği
vurgulanmıĢtır.
Yine parti programında, eğitim ve kültürle ilgili muhtelif açıklamalarda
bulunulmuĢtur. MNP, yabancı kültür ve millilikle ilgili olarak harici mürevviçleri kabul
etmezken Ġslami kültürü bunların dıĢında tutmuĢtur. MNP‟ye göre yabancı kültür batı
demektir. Zararlı her türlü ideoloji ülkenin gayri milli politikalarından dolayı millete
bulaĢtırılmakta ve böylece ülke maddi ve manevi geliĢimini sağlayamamaktadır.
Bununlar ilgili parti programında Ģu açıklama yapılmıĢtır:
Zararlı cereyanların son senelerde inkiĢaf etmesi, gerek geçmiĢ ve gerek yeni iktidarların
Milli Eğitim politikasının tabii ve elim bir neticesidir. Demokratik rejimin hiçbir prensibi
gençliğe milli mefkûre ve ahlakımızın ve tarih Ģuurumuzun aĢılanmasına mani bulunmadığı
halde, müfredat programlarının tanziminde gayri milli bir yol takip edilmiĢ, zihinler ve kalpler
mefkûresiz bırakılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu kısır politika memleketimizi manevi istilaya hevesli olan
beynelmilel kültür emperyalistlerinin cesaretini ve faaliyetini arttırmıĢtır.
Memleketimizde Marksizm‟in, kozmopolitliğin ve çeĢitli yabancı ideolojilerin yayılma
istidadı taĢımasının sebebi iktisadi olmaktan ziyade ideolojiktir. Ve uzun yıllar devam ettirilen
yanlıĢ politikanın neticesidir.
92
Bu sebepten maddi ve iktisadi kaynaklarla kendisini destekleyen manevi istila hareketini
önlemeyi ve yeni nesilleri milletimize kazandırmayı, istiklal mücadelesi kadar ehemmiyet
vereceğimiz mukaddes bir vazife saymaktayız (MNP, 1970b).
Öncelikli olarak manevi kalkınmayı hedefleyen MNP, eğitim programıyla ilgili
ana gayesini milletin fıtratına uygun yüksek ahlak ve fazilet sahibi, kendi kültürüne
bağlı, ilmen ileri olan insan yetiĢtirilmesi olarak belirlemiĢ ve bunların milli bir eğitim
politikasıyla gerçekleĢebileceğini ileri sürmüĢtür. Konuyla ilgili olarak parti
programında Ģöyle beyanda bulunulmuĢtur.
Partimizin birinci derecede ehemmiyet verdiği dava maarif kalkınmasıdır. Ġlim ve
medeniyet yarıĢında Milletimizin layık olduğu mevkiye eriĢmesi ancak bu sayede mümkün
olacaktır.
Bu itibarla az geliĢmiĢ olmaktan kurtuluncaya ve insanlık camiasında her bakımdan örnek
millet seviyesine eriĢinceye kadar maarif sahasında bir kültür milli mücadele hareketinin
baĢarılması icap ettiğine kaniyiz.
Maarif politikamızın ana hedefi, yeni nesillere, milletimizin fıtratında mevcut yüksek ahlak
ve fazilet gibi hasletlerin bir hayat düsturu olarak intikal ettirilmesidir.
Bu gaye ana okullardan baĢlayarak yüksek tahsile varıncaya kadar maarifin her
kademesinde ders programlarının tanziminde ehemmiyetle göz önünde bulundurulacaktır.
Yeni nesillerin inançlı, çalıĢkan, vatanperver, milli ahlaka, aile nizamına ve aile disiplinine
bağlı, milli mefkûremize, kültürümüze ve tarih Ģuurumuza sahip, hakĢinas, feragatkar ve fedakâr,
ilim, teknik ve medeniyet yarıĢında bütün insanlığa ıĢık tutacak bir seviyeye eriĢme azminde
olarak yetiĢtirilmesi gayemizdir.
…
Bu maksatla, müsamahalı, tenkide tahammülü olan ve kendisini muharebe ile kadimi
olgunlaĢtırmaya cehdeden, Ģahıslara körü körüne tabi olma itiyadından kurtularak gerçek
fikirlere, ideallere bağlanma merhalesine eriĢmiĢ fikri taassuptan uzak hak ve hakikate eriĢme
çabası içerisinde bulunan, beĢikten mezara kadar ilim prensibine inanan ve ahlaki tekâmül cehdi
içinde olan, fikre karĢı fikirle mukabeleyi Ģiar edinmiĢ sınıf tefriki yapmayan demokratik zihniyet
ve karakterde yeni nesiller yetiĢtirilmesinin lüzumuna kani bulunuyoruz.
Vatanın bekası bu saydığımız hasletlerin yanında vatan ve milletin saadet ve selameti
uğrunda lüzumu halinde malını ve canını feda edecek vatandaĢların mevcudiyetine bağlıdır
(MNP, 1970b).
Parti programından farklı olarak Erbakan‟ın konuĢmasını içeren partinin
kapatılmasında da gerekçe gösterilen “Ġslam ve Ġlim” kitabında; Erbakan‟a göre, müsbet
ilimlerin kurucuları Müslümanlardır. Batı ise bu ilimleri Müslümanlardan alarak
geliĢtirmiĢtir. Hatta batılılar, 14. asırda tercüme ettikleri kitaplardaki mefhumları 18.
asırda ancak anlamaya baĢlamıĢlardır (Erbakan, 2009). Bu konu ile ilgili olarak MNP,
93
parti programında ülke sathına yayılmak üzere müsbet ilimlere ve tekniğe önem
vereceğini Ģöyle ifade etmiĢtir:
Maarif kalkınmamızın ikinci ana hedefi aslında mensup olduğumuz medeniyetin malı olan
ve batının bütün esas ve temellerini bizden alarak maddi kalkınmasını temin ettiği müsbet
ilimlerin yurdumuzda süratle yayılması, bu ilimlerin mahsulü teknik ve teknoloji yardımıyla
beĢeriyetin mazhar olduğu hızlı geliĢmeyi memleketimizde tekrar tahakkuk ve daha da terakki
ettirerek milletimizi ilim ve teknik yolunda tarihi Ģahsiyetiyle mütenasip önder durumuna
getirecek olan teknik ve ilmi kadroyu yetiĢtirmek ve verimli bir Ģekilde çalıĢabilmesi için bu
kadroyu en ileri çalıĢma imkânlarına kavuĢturmak gayemizdir.
Yeni nesillerimizin bu gayeyle yetiĢeceğine, ilim ve teknikte icat edici, keĢfedici kabiliyet
ve istidadımızın yakın bir zamanda meydana çıkacağına ve milletimizin kuracağı yenidünya
medeniyetinin, yenilmez maddi üstünlüğünü sağlayacağına inanıyoruz. Bu imanla milletimize
telkin edilmeye çalıĢılan sathi batı özenti ve taklitçiliğine tamamen muarız bulunuyoruz.
Maarif politikamızı bu ana hedeflere tevcih ve ders ve müfredat programlarını buna göre
tanzim edeceğiz (MNP, 1970b).
MNP‟ye göre az geliĢmiĢ olmaktan kurtuluncaya ve üstün bir medeniyet olana
dek maarif sahasında bir milli kültür mücadele hareketinin baĢarılması gerekmektedir.
Yine MNP, “Muasır neĢir ve telkin vasıtalarını” da eğitim aracı olarak görmekte ve
milli eğitimin temel hedefleri doğrultusunda bu vasıtaların kullanılması ve baĢıboĢ
bırakılmaması gerektiği görüĢündedir.
4.1.1
Milli Nizam Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından
Analizi
MNP‟nin Milli Eğitim ile ilgili görüĢleri ideolojisinin temel niteliklerini
betimlemektedir. MNP‟nin maarif politikasında, milliyetçi, maneviyatçı, kalkınmacı,
maddi ilimler sahasında batıyla yarıĢmacı, komünistlik ve masonluk karĢıtı bir muhteva
hâkimdir. Onun maarif politikasını belirleyen bu muhteva, ideolojisinin özünü teĢkil
etmektedir.
MNP parti programında eğitim en geniĢ yer tutan alandır ve en fazla açıklanan
konudur. Özetle denilebilir ki MNP programında buraya kadar aktarılan konuların ortak
özelliği, sosyal hayat içinde ve iktisadi faaliyetlerde rol alacak "Ġslam dinine sadık
inançlı insan tipi" oluĢturulması ve "ahlaki nizama” önem verilmesidir. Nitekim
94
programın iktisadi hayata iliĢkin önerileri de böyle bir anlayıĢı yansıtacak öğelere
sahiptir (Sarıbay, 2004).
Akpınar‟a (2009) göre MNP‟nin ortaya koymuĢ olduğu ve uzun izahlarda
bulunduğu eğitim anlayıĢı, kurulması düĢünülen “iktisadi nizam”ın “ahlâki nizam”dan
geçtiğini göstermektir.
Erbakan, 24 Ocak 1971‟de yapılan MNP 1. Büyük Kongresi‟nde eğitim alanına
sıklıkla değinerek, tedrisatın ana fikriyatına milli fikriyat dıĢında ne varsa
doldurulduğunu ve talebeye, manevi bir eğitim verilmediğini, dünya görüĢü olarak da
Mecusilerin, putperestlerin, çetecilerin fikriyatının, Siyonistlerin maarif de bulunmasını
arzu ettikleri, renksiz ve milleti kendi aslından ve benliğinden uzaklaĢtırıcı her türlü
görüĢün yer aldığını ifade etmiĢtir. Yine Erbakan‟a göre, gençlik maneviyatsız
yetiĢmekte ve okullar eĢkıya yuvasını andırmaktadır. Erbakan, zararlı fikir ve cereyanlar
ile militan eğitiminin bırakılması gerektiğini düĢünerek Ģöyle konuĢmuĢtur:
Manevi sahada ahlak buhranı memleketimizi sarmıĢ, milletimizi helake doğru götürmeye
zorlamaktadır. Ġçimize giren manevi istila hareketi, maarifimizi elimizden almıĢ, gayrı milli bir
maarif yapmıĢtır. Çocuklarımıza milli ve manevi talim ve terbiye yaptırılmıyor. Çocuklarımıza
mekteplerimizde dünya görüĢü olarak maalesef Mecusilerin, putperestlerin, her türlü yabancı
zihniyetin görüĢlerine memnuniyetle yer verilmektedir. Bu yanlıĢ ve temelsiz maarif,
gençlerimizi kalbi boĢ yetiĢtiriyor. Uzun yıllardan beri takip edilen yanlıĢ maarif politikamızın
neticesi olarak bugün üniversitelerimiz maalesef eĢkıya yuvalarına döndü. Hakiki âlimlerimiz
kalmadı, hakiki ilme hürmet unutuldu. Bazı resmi dairelerde maalesef rüĢvetsiz iĢ
gördürülemiyor. Bir yerde iĢ alabilmek için araya mutavassıtların konması yaygın bir hal aldı.
Mahkemelerimizde dosyalardan geçilemiyor. Sinema ve tiyatrolar milletimizin ahlakını bozucu
oyunlarla dolu, müstehcen neĢriyat alabildiğine yayılmakta.
Bünyemize uymayan yabancı neĢriyat bugün memleketimizi maddi bakımdan uçurumun
kenarına getirmiĢ bulunmaktadır. Milletimiz ağır vergilerin yükü altında bunalmakta, dünyanın
madenciliğe, ziraata ve hayvancılığa müsait arazileri, su kuvvetleri ve her çeĢit iklimleri ile en
zengin yurdu üzerinde olduğumuz halde, gün geçtikçe fakirleĢmektedir (MNP, 1971).
Bu görüĢlerin bir sonucu olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan
MNP‟nin 20 Mayıs 1971‟de kapatılmasına iliĢkin iddianamede eğitim ve kültür ile
ilgili; ülkede manevi eğitimin yapılmadığı, okullarda din derslerinin ihtiyari olmaması,
diğer okullara tanınan imkânların Ġmam Hatip Okulları‟na da tanınması gerektiği, baĢını
örten öğretmenlerin iĢlerinden atıldıkları durumda TCK‟nın 163. Maddesinin
Müslümanlığı yok sayma olduğu savı gerekçe gösterilmiĢtir.
MNP‟nin eğitim ve kültür ile ilgili öne sürdüğü patoloji ve çözümüne iliĢkin
iddialar gözlemlendiğinde epistemolojik olarak Ġslam menĢeili siyasal bir davranıĢ
95
sergilediği görülmektedir. Yine MNP, dindarların itina ile üzerinde durdukları eğitim ve
kültür ile ilgili olarak dini kolektif bilinci ortaya koyarak siyasal kültürünün
nominelerini oluĢturmuĢ ve toplumsal refleksleri mobilize etmiĢtir.
4.2
Milli Selamet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin 20 Mayıs 1971‟de
kapatılmasından sonra 11 Ekim 1972‟de MNP‟ye hukuki olarak mestur ama ideolojik
olarak otantik bir kimlikle MSP kurulmuĢtur (MSP, 1973).
Sarıbay‟a (2004) göre MSP‟nin siyaset yaĢamında yer almasının çok önemli bir
rolü vardır. MSP‟nin ana söylemi "milliliği" esas alarak "Milli GörüĢ" düĢüncesi
etrafında ĢekillenmiĢ olmasına rağmen, "Ġslam Ortak Pazarı" söylemiyle MNP,
Türkiye'nin bilinçaltına Ġslam Dünyası ülküsünü yerleĢtirmeyi baĢarmıĢtır. Dolayısıyla
1970'lerden sonra Batı'ya kuĢkuyla bakan, hatta düĢmanca duygular besleyen,
Türkiye'nin yüzünü Batı'dan Ġslam Dünyası'na çevirmeye çalıĢan bir anlayıĢ, baĢlangıçta
MSP camiası etrafında cemaatleri de kapsayacak Ģekilde yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır.
Yavuz‟a (2004) göre, MSP‟nin Ġslam'ın dünya görüĢünden esinlenen bir dinilaik karıĢımı ideolojisi ve kimliği vardır. Bu ideoloji iki yoldan çözüm öngörmektedir.
Birincisi; devletin korumacı politikaları sayesinde esnaf ve tüccarın korunması için ağır
sanayi hamlesinin yapılması,
ikincisi ise; bireysel bazda inançlı bireylerin
yetiĢtirilmesidir. "Yeniden Büyük Türkiye" sloganıyla ortaya çıkan MSP, bu
büyüklüğün inĢaası için manevi kimliğin ve Ġslami kültürün gerekli olduğunu
vurgulamıĢtır. MSP‟nin hareket ettiği varsayıma göre "Müslüman çalmaz, hak yemez ve
adaleti gözetir". Ġslam, MSP için vicdanı ve davranıĢı kontrol eden yaptırıcı bir güç
konumundadır. Bu kimlik ve kiĢiliğin inĢaasının "Müslüman aile" ve devlet eliyle
açılacak Ġmam Hatip Okulları olduğu tezi iĢlenmiĢtir. MSP‟nin programına göre ahlaklı
ve inançlı nesillerin yetiĢmesi için Müslüman aileye ve devlete büyük görev
düĢmektedir. Ülke sathına yayılan birçok Ġmam Hatip Okulu yaptırma derneği yönetimi
MSP il veya ilçe yönetici kadrolarından oluĢmuĢtur. Sonraki yıllarda birçok cemaatle
bağlantılar kuran MSP, hem sanayi hem de Ġmam Hatip Okulları için geniĢ kitleleri
96
mobilize etmiĢ ve modernleĢmek için geleneğin gerekli olduğu vurgusunu da sürekli
gündemde tutmuĢtur.
Milli GörüĢ Hareketi, siyaset sahnesinde ilk ciddi çıkıĢını Ġslamcı bir perspektifi
vurgulayan "Önce Ahlak ve Maneviyat" ve ulusal kalkınmacı bir hattı vurgulayan "Ağır
Sanayi Hamlesi" sloganlarıyla yapmıĢtır. MSP, maneviyatçılığı sayesinde sağ partilerle,
ekonomide devletçiliği öne çıkarmasıyla da dönemin yükselen partileri olan sol
partilerle rekabete giriĢmiĢtir. Ayrıca MSP, uluslar arası bir gündem ve ideal ile batı
karĢısına batıda olan benzer organizasyonlarla çıkma hedefinde ve mücadelesindedir.
MSP‟nin kurgusal olarak imgelediği bu mücadelede ön gördüğü makro hedefler Ģunlar
olmuĢtur: Ġslam Ortak Pazarı, Ġslam Ülkeleri Arasında Kültürel ĠĢbirliği TeĢkilatı, Ġslam
Ülkeleri Arasında Askeri ĠĢbirliği TeĢkilatı, Ġslam Ülkeleri Arasında Siyasi ĠĢbirliği
TeĢkilatı ve Ġslam ülkelerinde geçerli olan müĢterek bir para birimi (Emre, Siyasette 35
yıl, 2002b).
MSP, temele aldığı bu hedef ve sloganlarla 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi
sonrası tüm partilerin kapatılmasına kadar ki dokuz yıllık tarihinde iki genel seçim ve
iki de yerel seçime katılmıĢtır. Bu süreç boyunca MSP üç kez de koalisyon ortağı olarak
hükümette bulunmuĢtur.
Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde MSP, teorik olarak bahsi geçen birçok konuda
siyasal tecrübe kazanmıĢtır. Bu tecrübelerin en önemlileri de MSP‟nin eğitim ve kültüre
iliĢkin siyasal pratikleri olmuĢtur. MSP bu süreçte dile getirdiği “manevi kalkınma” ve
onu tekamül eden unsurları özellikle koalisyon protokolü, hükümet program ve
politikalarında gündeme getirilerek bu konuda kendine spesifik bir alan oluĢturmuĢtur.
MSP oluĢturduğu bu alanı anayasanın maddeleri ile de desteklemiĢtir. MSP parti
programında eğitimde temel prensiplerini açıklarken Anayasanın 10. Maddesinde
belirtilen devletin görevleri arasında bulunan fertlerin manevi varlıklarını geliĢtirme
görevine vurgu yaparak yeni nesillerin her Ģeyden önce edep, ahlak ve fazilet
bakımından üstün nitelikli olmaları gerektiğini belirtmiĢtir.
MSP yine parti programında eğitim sisteminin içeriğine dikkat çekerek faydasız
ve köksüz nazari bilgiler yerine, kabiliyeti olan ilme dayalı maarif politikası
izleyeceğini, üniversitelerdeki araĢtırmaların yurt problemleri üzerine yöneltileceğini
belirtmiĢtir.
97
Din eğitimi ile ilgili olarak da yurttaĢların dini ve ahlaki hasletlerle teçhizi için
gereken imkânların sağlanarak öğretmen ve din görevlilerinin maddi olarak
destekleneceği ifade edilmiĢtir.
Bu dönemde Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile aynı kategoride ele
alındığı için MSP, parti programında kültür ile ilgili olarak özel bir kısım ayırmamıĢ
ancak genel olarak programda milli tarih ve milli kültür vurgusu yapmıĢtır.
MSP ilk girdiği seçim olan 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi hazırladığı seçim
beyannamesinde eğitim ve kültür ile belirtilen hususları Ģöyle geniĢletmiĢtir. MSP,
eğitim ve kültür ile ilgili olarak temelde maarif politikalarının yanlıĢ ideolojiler
etrafında Ģekillendiğini belirterek materyalist felsefenin bu politikaları yönlendirdiğini
ve materyalist bir anlayıĢla oluĢturulan eğitim içeriklerinin milletin asıl fıtratını ve tarihi
karakterini yansıtmadığını belirtmiĢtir (MNP, 1973).
MSP, parti programında eğitim ve rejim arasında da doğrudan bağlantı kurularak
demokratik rejimin ancak ahlakçı ve maneviyatçı temel üzerine kurulabileceğinden
bahsederek materyalist zihniyetin devlet Ģeklinin ya komünizme ya da sosyalizme
dayandığını savunmuĢtur. MSP, bu konuda ileri sürdüğü eğitim anlayıĢıyla aynı
zamanda Demokratik Cumhuriyet rejiminin teminatı olduğunu iddia etmiĢtir.
Parti programında devletçi bir Ģablon dikkat çekerken, devletin kalkınması için
yapılması gerekenler Ģu değerlendirmelerle açıklanmıĢtır:
Vasıtalar ne kadar inkiĢaf ederse etsin, her alanda kalkınma hareketlerinin en baĢ unsuru
insandır. Ġnsan unsuru sağlam ahlak ve karakter sahibi ise kalkınmanı randımanı da çok büyük
olacaktır. Ġnsan unsuru ahlaken bozulmuĢsa, bu bozuk malzeme ile kurulacak resmi veya gayri
resmi teĢekküller verimsiz olacağından hatta yapıcı değil yıkıcı olacağından emekler, masraflar,
zahmetler boĢuna gidecektir.
Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, hak ve adalete ne kadar uygun
bulunursa bulunsun, onu tatbik edecek insanın içerisinde hak ve adalet sevgisi girmemiĢse
insanlar, içten gelerek samimi olarak hak ve adalete inanmıyorlarsa kanunların gereği gibi tatbik
edilmesi mümkün olmayacak, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal
adalet yerine sosyal istismar hâkim olacaktır.
MSP öyle bir nizam adıdır ki, istismarı sadece kanunlardan veya cemiyetin dıĢ nizamından
değil, aynı zamanda insanların ruh ve karakterlerinden çıkartmak kararındadır. Hem kanunların
hem de insanların adil olmasını gaye edinmiĢtir (MSP, 1973).
Parti programında eğitime iliĢkin konuların genelinde ahlak ve maneviyat
unsurları sıklıkla iĢlenmiĢ ve MSP‟nin maarif politikası Ģu ana gaye üzerine
kurulmuĢtur:
98
Bu itibarla maarif politikamızın ana gayesi yani nesillerimize milli ahlakımızın ve manevi
hasletlerimizin bir hayat düsturu olarak intikal ettirilmesidir.
Bu gaye anaokullarından baĢlayarak yüksek tahsise varıncaya kadar maarifin her
kademesinde ders programlarının tanziminde ehemmiyetle göz önünde bulundurulacaktır.
Yeni nesillerin inançlı, çalıĢkan, vatanperver, milli ahlaka, aile disiplinine bağlı, milli
mefkûremize, kültürümüze ve tarih Ģuurumuza sahip, hakĢinas feragatkar ve fedakâr, ilim, teknik
ve medeniyet yarıĢında insanlığa örnek olacak bir seviyeye eriĢme azim ve kararında olarak
yetiĢtirilmesi gayemizdir (MSP, 1973).
MSP, maarifteki bu ana gayeye istinaden tevcih, ders ve müfredat
programlarıyla ilgili tanzimi gerçekleĢtirerek, devletin teĢvik ve takviyesiyle ilmi
inkiĢafı sağlayarak ulaĢılacağını yöntem olarak belirlemiĢtir.
Erbakan, MSP‟nin program ve seçim beyannamesinde idealize ettiği maarif
anlayıĢını yaklaĢan 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi 26 Ağustos 1973‟de Erzurum da
düzenlediği maarif mitinginde pratik karĢılıklarını dile getirmiĢtir. Erbakan mitingde
yaptığı konuĢmada öncelikle önemle üzerinde durduğu ahlak ve maneviyat
kavramlarına vurgu yaparak pozitif bilimlerin kurucularının Müslümanlar olduğu ve
pozitif bilimlerdeki birçok mefhumun Müslümanlar tarafından ortaya çıkarıldığını
savunmuĢtur. Ayrıca Erbakan, batının teknik ve teknolojik olarak geliĢmiĢliğini yine
Müslümanların ortaya koyduğu ilmi tecrübelerin ürünü olduğunu ifade etmiĢtir.
Erbakan, eğitim ve kültür alanında Müslümanların köklü bir geçmiĢinin olduğunu
belirtmiĢ ve milli kültür ve tarih Ģuuru vurgusu ile mevcut eğitim sistemiyle ilgili olarak
da eğitimin içeriğine dair eleĢtiriler yapmıĢtır. Bu eleĢtirilerden bazıları; eğitim
kitaplarının özelde de sosyoloji ve psikoloji kitaplarının içeriklerinin Ġslam‟dan ve milli
kültürden uzak olması, dinin ve dini kavramların yanlıĢ açıklaması ve bu yanlıĢ
açıklamaların gençlere öğretilmesi, ahlak ve maneviyattan yoksun eğitim mefkûresinin
olması ve Batı tarzı eğitim anlayıĢının ve içeriğinin benimsenmesi konularında olmuĢtur
(Erbakan, 1975).
Erbakan, eğitimin içeriğine karĢı yönelttiği bu eleĢtirilerle beraber milli kültüre
ait olduğu iddia edilen bir takım mefhum ve söylemleri eğitimin gayesi çerçevesinde
eğitimin içeriğine yerleĢtirilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Bunlardan bazılar Ģunlardır:
Hakikat, fazilet, edep, iffet, hayâ, nefise hâkim olma, beĢikten mezara kadar ilim.
Miting konuĢmasının devamında din eğitimine değinen Erbakan, din eğitimine
büyük ehemmiyet vereceklerini dile getirerek din eğitiminde gereken aydınlanmanın
yapılabilmesi ve yurttaĢların dini ahlaki hareketlerle teçhizi için gereken imkânların
99
sağlanacağını taahhüt etmiĢtir. Din eğitimini; Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kursları
ile pekiĢtiren Erbakan, bu konuyla ilgili olarak da AP politikalarını; Ġmam Hatip
Okulları‟nın orta kısımlarının kapatması, Ġmam Hatip Okulları‟nın lise kısımlarını
dondurulması ve Ġmam Hatip Okullarından mezun olan öğrencilerin üniversiteye giriĢte
mesleki tercih özgürlüğünün kaldırılması konuları çerçevesinde eleĢtirmiĢtir. YaklaĢan
seçimlere binaen Erbakan da; Ġmam Hatip Okullarına yapılan üvey evlat muamelesinin
kaldırılacağını, yeni Ġmam Hatip Okulları açacağını, Kur‟an kurslarını ülkede yaygın
hale getireceğini, Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarını tekrar açacağını,
üniversiteye giriĢte mesleki tercih özgürlüğünü tahsis edeceğini taahhüt etmiĢtir
(Erbakan, 1975)
Üniversitelerin yapısıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Erbakan,
üniversitelerin ideolojik yapılanmalardan çok ilme değer veren kurumlar olması
gerektiğini savunmuĢ ve MSP‟nin iktidara gelmesiyle üniversitelerin yurt meselelerine
yönelen, bu konularda araĢtırmalar yapan, yüksek âlim yetiĢtiren eğitim kuruluĢları
olacaklarını vaad etmiĢtir.
4.2.1
37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
14 Ekim 1973 genel seçimlerinden sonra üç ay süren hükümet kurma
buhranlarının sonunda MSP, CHP ile hükümet kurmayı kabul etmiĢ ve koalisyon
protokolü imzalamıĢtır. MSP‟nin protokolde eğitime iliĢkin mutabık olduğu dikkati
çeken bazı hususlar olmuĢtur. Bunlardan baĢında da zorunlu din dersi eğitimi, meslek
okullarının özelde de Ġmam Hatip Okulları‟nın üniversiteye giriĢleri ve orta kısımlarının
tekrar açılması vardır. Protokolde bu konularla ilgili Ģu açıklamalar yapılmıĢtır:
Çocuklarımıza töre ve geleneklerimizle milli hasletlerimize uygun ahlak kaidelerinin
öğretilmesi gayesi ile ilk ve ortaöğretime mecburi ahlak dersleri konulacaktır. Bu dersleri
okutacak öğretmenlerin gerekli vasıfları taĢımasına özel bir önem verilecektir.
…
… Meslek okullarının orta kısımları öncelikle açılacak ortaöğretimdeki meslek okullarının
ikinci döneminden mezun olanların üniversite ve yüksek okulların giriĢ imtihanlarına
girebilmeleri sağlanacaktır. Üniversite ve yüksek okullara girme imkânı bulamayan öğrencilere,
100
özellikle teknik eleman ve fen dalları öğretmeni olarak yetiĢtirilmelerini sağlamak üzere mevcut
öğrenim kuruluĢlarının fiziki kapasitelerinden de faydalanılarak eğitim imkânları geliĢtirilecektir.
Halk yardımıyla yapılıp da bugüne kadar öğrenime açılmamıĢ bulunan okul binaları,
yapılıĢ maksatlarına uygun olarak bir an önce hizmete açılacaktır (Cumhuriyet, 1974).
CHP ve MSP arasında oluĢturulan protokolden sonra 1 ġubat 1974‟de Bülent
Ecevit tarafından mecliste okunan hükümet programında eğitime iliĢkin (TBMM RĠS,
2009a), oluĢturulan protokole ek olarak; bütün meslek ve sanat dallarında eğitimin
ilköğretime dayalı olarak ortaokullarda meslek ve sanat eğitimi veren çeĢitli bölüm ve
programların bulunacağı, Yüksek Ġslam Enstitülerinin, Eğitim Enstitülerinin ve benzeri
diğer yüksek okullara geniĢ bilimsel araĢtırma imkânlarının sunulacağı belirtilmiĢtir.
Okunan hükümet programından sonra 7 ġubat 1974‟de hükümet güvenoyu almıĢ
ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ç). Kurulan hükümette MSP, 7 bakanlık
almıĢ ancak Milli Eğitim Bakanlığı CHP‟de kalmıĢtır. Hükümetin Milli Eğitim Bakanı
ise CHP Konya milletvekili Mustafa Üstündağ olmuĢtur. MSP bu durumda her ne kadar
Milli Eğitim Bakanlığı kendisinde olmasa da manevi eğitimle ilgili unsurlarda kendini
ön planda tutmuĢtur (TBMM RĠS, 2009b).
Manevi ve kültür eğitimiyle ilgili olarak bu dönemde; 9. Milli Eğitim ġurası
kararıyla ahlak dersi 1974- 1975 ders yılı baĢında ilkokul 4. ve 5. sınıflarda, ortaokul ve
liselerin her sınıfında zorunlu hale getirilmiĢtir (Demiralp, 2005). Yine bu dönemde, 12
Mart 1971 askeri muhtırası sonrasında kurulan I. Erim hükümetinin kapattığı Ġmam
Hatip Okullarının orta kısımları tekrar açılmıĢtır. Orta kısımları kapatılan ve 19741975 döneminde yeniden açılan Ġmam Hatip Okulu sayısı 72, yeni açılan Ġmam Hatip
sayısı 29 olmuĢ ve politikaların devamında Ġmam Hatip Okullarından mezun olan
öğrencilere üniversiteye giriĢ imkânı sağlanmıĢtır.
Ġmam Hatip Okullarının orta kısımlarının tekrar açılmasıyla ilgili olarak Milli
Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ Ģu açıklamayı yapmıĢtır:
“... Ġmam Hatip Okullarının ortaokul kısmını açmakta samimiyiz. Bu konuda lütfen
samimiyetsiz olduğumuz gibi bir husus iĢlenmeye kalkıĢılmasın. Çünkü Ġmam Hatip Ortaokulları
kapandıktan sonra Ġmam Hatip Liselerindeki öğrenci mevcudunda düĢme olmuĢtur. Halbuki hep
beraber savunuyoruz, din toplumu oluĢturan önemli müesseselerden birisidir. O halde bu önemli
müesseseyi iyi yetiĢmiĢ elemanların yönetimine vermek, o müesseseye saygıyı, o müessesenin
güçlenmesine yardımcı olmayı sağlar. O bakımdan iyi yetiĢmiĢ dini görevlilerinin sağlanabilmesi
için Ġmam Hatip Okullarına ihtiyaç vardır. Ġmam Hatip Okullarının lise kısmındaki mevcut, %65
oranında ve süratle düĢmüĢtür. Süratle düĢtüğü için insan gücü açıklarımız olduğundan halkın bu
amaca yönelik olarak yaptığı okulların elveriĢli olanlarında Ġmam Hatip Ortaokulları açılarak
101
Ġmam Hatip Liselerinin beslenmesi sağlanacak ve iyi yetiĢmiĢ din görevlilerinin bu okullarda
yetiĢmelerine yardımcı olunacaktır (BaĢar, 2007).”
Milli Eğitim Bakanlığının bu politikalarının yanı sıra bu hükümette Diyanet
ĠĢleri BaĢkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü MSP‟li devlet bakanlığına bağlanmıĢtır.
1973-1974 döneminde 977 olan Kur‟an Kursu sayısı da 1974-1975 döneminde 1007‟ye
çıkarılmıĢtır. Kültür ile ilgili olan boyutuyla bu dönemde yayınlanan genelge ile vakıf
mallarının vakfiyedeki Ģartları ne ise o gayeye tahsisi, baĢka gayeye tahsis edilen varsa
asli gayesine tebdil olunması, baĢka gayeler için kullanılan yerlerdeki özel Ģahısların
kontratlarının feshedilmesini, anlaĢma sağlanamıyorsa dava yoluyla kanunların ve
vakfiyenin gayesinin gerçekleĢtirilmesi sağlanmıĢtır (Emre, 2002b)
Yine kültür ile ilgili olarak MSP, Cuma gününün resmi tatil olması için verilen
kanun teklifini de kanunlaĢtırmak istemiĢ ancak teklif mecliste reddedilmiĢ, “Müstehcen
NeĢriyatla Mücadele” adı altında yayınlara ve benzeri organlara müdahale edilerek bu
konuda ceza kanunları hükümleri uygulanmıĢtır.
4.2.2 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
MSP-CHP hükümetinin bozulmasından sonra tekrar hükmet kurma buhranları
yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Süreçte yapay bir hükümet olan Irmak Hükümetinin güvenoyu
alamaması neticesinde Süleyman Demirel‟in baĢbakanlığında AP, MSP, MHP ve
CGP‟nin bir araya gelmesiyle I. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan dörtlü koalisyon
hükümeti kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g).
Kurulan hükümetin koalisyon protokolünde eğitim ve kültür konuları yine
beraber iĢlenmiĢ; Meslek Liselerinin özelde de Ġmam Hatip Okullarının açılması ve
mezunlarının üniversite sınavına girmeleri ve baĢarılı olanların Genel Lise mezunları
gibi üniversiteye girmelerinin sağlanması ve milli kültür için büyük bir öneme haiz dil
politikaları vurguları ile Ģu açıklamalar yapılmıĢtır:
Milli eğitimde amacımız: Milletimizin bütün fertlerini, Türk Milletinin milli, ahlaki, insani,
manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliĢtiren; ailesini, vatanını, milletini
seven ve daima yüceltmeye çalıĢan;
…
102
Büyük ve Ģanlı tarihimizle iftihar eden, milletimizin geleceğine güvenle bakan, her türlü
taklitçilikten uzak, milli Ģahsiyetini müdrik, ilim, teknik ve medeniyet yarıĢında insanlığa örnek
olmağı hedef alan vatandaĢlar olarak yetiĢtirmektir.
… Yüksek öğretimde fırsat eĢitliğini sağlamak, liselerdeki birikimi önlemek ve meslek
okullarına rağbeti arttırmak için, meslek okullarının ikinci döneminden mezun olanların
üniversite ve yüksek okulların giriĢ imtihanlarına katılmaları ve imtihanda baĢarılı olanların lise
mezunları gibi bütün üniversite ve yüksek okullara girebilmeleri sağlanacaktır.
…
Ġlk ve orta öğretimde okutulmakta olan Ahlak Dersleri, gayesine uygun ve milli ahlak
esaslarına göre düzenlenecek ve bu dersleri öncelikle, Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü
ve Ġmam Hatip Okulları mezunları okutacaklardır.
Ġl ve ilçelerde binaları tamamlanmıĢ olan meslek okulları öğrenime açılacaktır.
Müfredat programlarının milli kültürümüze uymayan kısımları değiĢtirilecek ve milletimizin
ilme ve insanlığa yaptığı hizmetlerin öğretilmesine önem verilecektir.
Milli bir kültür siyaseti takip edilmek suretiyle, milletimizi meydana getiren değerler
etrafında milli bütünlük kuvvetlendirilecektir. Güçlü bir milli kültür hareketinin, milletimizi
zararlı dıĢ tesirlerden koruyacağına inanıyoruz.
…
Milli bir dil politikası izlenecektir. Dilimizin zenginliğinin korunmasına ve geliĢtirilmesine
önem verilecek, Türkçemizin iki ayrı dil haline gelmesine yol açan aĢırılıklardan ve ilim dıĢı
zorlamalardan kaçınılacaktır (TBMM RĠS, 2009f).
AP, MSP, MHP ve CGP arasında oluĢturulan bu protokolden sonra 6 Nisan
1975‟de (TBMM RĠS, 2009d) Süleyman Demirel tarafından okunan hükümet
programında eğitim ve kültüre iliĢkin, oluĢturulan protokole ek olarak; Din derslerinin
normal ders saatleri içinde ve gerekli vasıfları taĢıyan öğretmenlerce verileceği, Diyanet
ĠĢleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları arasında yakın koordinasyon ve iĢbirliği sağlanacağı
ve Yüksek Ġslam Enstitülerinin akademi haline getirileceği ve mevcut enstitülerdeki
kontenjanların arttırılacağı belirtilmiĢtir.
Hükümet programının okunmasının ardından 12 Nisan 1975‟de hükümet
güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g). Kurulan hükümette MSP
8 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı AP‟de kalmıĢtır. Hükümetin
Milli Eğitim Bakanı AP Ġzmir milletvekili Ali Naili Erdem, Kültür Bakanı da AP
Erzurum milletvekili Rıfkı DanıĢman olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009e).
AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon Hükümeti‟nin eğitim ve kültür politikaları
incelendiğinde koalisyon protokolü ve hükümet programı çerçevesinde geliĢtiği
görülmektedir. Hükümetin ilerleyen zamanlarında bu durum birçok beyanla ifĢa
103
edilmiĢ, nitekim MSP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın 19 ġubat 1976‟da
Dördüncü BeĢ Yıllık Plan çerçevesinde mecliste yapmıĢ olduğu konuĢmada; anarĢik
olayların ortadan kalkması için milli maarif içerisinde öğrencileri materyalizmden
uzaklaĢıp maneviyatçı olarak yetiĢtirmesinin sağlanması, Anayasamızın 10. Maddesine
göre Devletin, insanın maddi ve manevi varlığını geliĢtirmesi için gerekli Ģartları
hazırlaması görevi ve bu göreve bağlı olarak milli ve manevi değerlerin öğretilmesinin
anayasal bir hak olduğu, yine Anayasanın 11, 19, 22, 26, 29, 46 Maddelerine göre
umumi ahlakın korunması gerektiği konularına vurgu yapmıĢtır.
Koalisyon hükümetlerinde bakanlıklar her ne kadar paylaĢtırılsa da koalisyon
ortakları arasında yaptırımlar ve istekler karĢılıklı olarak her zaman olmaktadır. Nitekim
MSP, bu durumu kendi istekleri doğrultusunda bulunduğu koalisyon hükümetlerinde
kullanmıĢtır. AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon Hükümeti devam ederken MSP Genel
BaĢkanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan 5 Kasım 1976‟da, Partisinin Genel
Ġdare Kurulu toplantısını açarken yaptığı konuĢmada, uygulanmayan koalisyon
protokolü maddeleri bulunduğunu öne sürmüĢtür. 7 Kasım 1976‟da da MSP Genel Ġdare
Kurulu
bir
bildiri
yayınlayarak,
hükümetin
kurulduğu
günden
bu
yana
gerçekleĢtirilmeyen koalisyon protokolü hükümlerinin yerine getirilmesi gerektiğini
belirterek eğitim ve kültürle ilgili olarak; maarif, ahlaki ve manevi değerlere istinat
ettirilmeli, müfredat programlarının milli kültüre uymayan kısımları değiĢtirilmeli,
binaları tamamlanmıĢ meslek okulları ve Ġmam Hatip Okullarının tamamı açılmalı, yurt
dıĢında Müslüman ülkelerde tahsil yapanların, yurdumuzdaki muadeletlerinin
tanınmasında karĢılaĢılan güçlükler kaldırılmalı, 1976-1977 ders yılı baĢından itibaren,
ortaokul ve liselerin son sınıflarında da din ve ahlak derslerinin okutulmasının
kararlaĢtırılmalı, dini kitapların okutulmasına konulan yasaklar kaldırılmalı, Kur'an
kursu yapımı ve yürütülmesine devlet olarak iĢtirak için bütçeye ödenek telif edilmeli
konuları hususunda tedbirlerin alınmasını istemiĢtir (BYEGM, 2011aj).
Koalisyon ortakları arasında yaĢanan bu uyuĢmazlıkların yanı sıra bu dönemde
Ġmam Hatip Okullarının sayısında önemli artıĢlar olmuĢtur. Yıllara göre toplamda:
1975-1976 ders yılında 70, 1976-1977 ders yılında 77 Ġmam Hatip Okulu açılmıĢtır
(MSP, Ġnanç ve Hamle). Yine bu dönemde Ġmam Hatip Okulları ilgili olarak 1972‟de
konulmuĢ olan “kız öğrencilerin Ġmam Hatip Okulları‟na kayıt yaptırma yasağı”
DanıĢtay‟ın kararı ile bozularak kaldırılmıĢ böylece yeni dönemde Ġmam Hatip Okulları
104
kız öğrenci almaya baĢlamıĢlardır. Bu dönemde Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olan
öğrencilere yine üniversiteye giriĢ imkânı sağlanmıĢtır.
Koalisyon protokolünde belirtilen Yüksek Ġslam Enstitüleri ile ilgili olarak 25
Eylül 1975‟de Bursa Yüksek Ġslam Enstitüsü, 7 Eylül 1976‟da da Samsun Yüksek Ġslam
Enstitüsü açılmıĢ ve ahlak derslerinin ortaokul ve liselerde özellikle Yüksek Ġslam
Enstitüsü ve Ġlahiyat Fakültesi mezunları tarafından okutulması konusunda okullara
tamim olunmuĢtur (BYEGM, 2011ak).
MSP‟nin seçim kampanyasında ve muhtelif beyanlarda öne sürdüğü ders
kitaplarının içeriği ile ilgili patoloji ise 1976-1977 ders yılının baĢında Bakanlar
Kurulunun aldığı kararla çözülmeye çalıĢılmıĢ, ortaokul ve lise kitaplarının içeriğinin
değiĢtirilmesi sağlanmıĢtır (MSP, Ġnanç ve Hamle).
Hükümetin eğitim ve kültürle ilgili olarak ayrıca; 1974-1975 döneminde 1007
olan Kur‟an Kursu sayısını 1975-1976 döneminde 1037‟ye ve 1976-1977 döneminde de
1267‟ye çıkartması, yurt dıĢında Ġslam ülkelerinde tahsil yapanların diplomalarının yurt
içinde de kabul etmesi, muadeletini tanıması, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı'nın daha geniĢ
hizmet yapabilmesi için TeĢkilat Kanunu'nu değiĢtirmesi, vakıf eserlerini onarması,
restore ettirmesi, bunların vakıf Ģartnameleri dıĢındaki gayeler için kullanılmasına
müsaade vermemesi, zararlı yayınlardan korunulması için tedbirler alması diğer
politikalarındandır (Emre, 2002c).
AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon hükümeti bir yandan devam ederken diğer
yandan da 5 Haziran 1977‟de yapılacak olan seçimler için partiler seçim kampanyalarını
yürütmeye baĢlamıĢlardır. MSP bu seçim kampanyasında ayrıntılı bir seçim
beyannamesi hazırlamıĢtır. Hazırlanan seçim beyannamesinde “Manevi Kalkınma” alt
baĢlığında eğitim ve kültüre iliĢkin Ģu açıklamalar yapılmıĢtır:
"Önce Ahlak Ve Maneviyat"
Anayasa'nın 10. maddesi devlete, millet fertlerinin manevi varlığını geliĢtirme görevini
sarahaten vermiĢtir. 14. maddesi ise millet fertlerinin manevi varlıklarım geliĢtirme hakkına sahip
olduğunu sarahaten ortaya koymakta ve teminat altına almaktadır. Temelde materyalist olduktan
için maddi kalkınmaya ağırlık verip, manevi geliĢmeyi ihmal eden sol ve liberal görüĢler milli
ihtiyaca cevap vermekten uzaktırlar. Ve Anayasa‟nın 10. ve diğer ilgili maddelerinde ortaya
konan manevi geliĢme ve ahlakçılığa gereken ağırlığı vermemektedirler. YanlıĢtırlar, eksiktirler.
Saadet ve selamet getiremezler. Çünkü saadet ve selametin temeli ahlak ve maneviyattır. Onun
için partimiz "Önce Ahlak ve Maneviyat" bayrağını açarak yola çıkmıĢtır.
“Manevi Kalkınma Maddi Kalkınmadan Daha Mühimdir"
105
Milli GörüĢ, manevi kalkınmanın maddi kalkınmadan daha önemli olduğunu bilen görüĢtür.
Saadet ve selametin temeli ahlak ve maneviyattır. Manevi kalkınma olmadan maddi kalkınma
olmaz.
…
BaĢlattığımız bu hamleye aile, maarif, tiyatro, sinema, basın, TRT (Türkiye Radyo ve
Televizyonu) yardımcı olmalıdır. Anayasa en fazla “umumi ahlakın korunmasına” ehemmiyet
vermektedir.
Manevi kalkınma bakımından temel müessese ailedir. Anne ve babalar evlatlarına dinini,
ahlak ve maneviyatını öğütlemekle mükelleftirler.
…
Yavrulara, çocuklara doğduğundan itibaren sahip olacaklar anneleridir. Hanımlara, annelere
manevi kalkınmada en önemli görev düĢmektedir.
Manevi Kalkınmada Harekete BaĢlanan Nokta:
Daha üç yıl öncesini hatırlıyoruz. Ġmam Hatip Okullarının orta kısımları kapatılmıĢ,
kapatma kabahatini de saatli bomba gibi herkes birbirine atıyor. Lise kısımları dondurulmuĢ.
Erzurum'da Ġslami Ġlimler Fakültesi varken Yüksek Ġslam Enstitüsü‟ne ne lüzum var deniyor.
Birçok köyler camisiz, kadrolar noksan. Karayolu ile Hacca gitmek yasak. Vakıflar yok pahasına
satılmaya, elden çıkartılmaya, adeta ortadan kaldırılmaya çalıĢılıyor. Maarifte koyu materyalist
maddeci felsefe cari. Müstehcen filmler ve neĢriyat almıĢ yürümüĢ. Yapacağımız hiçbir iĢ
kalmamıĢ gibi tarihi büyük Ģehrimiz Sultan Fatih'in Ģehri Ġstanbul'un meydanının tam ortasına
müstehcen heykeller konuyor.
Memleket materyalizmin uçurumuna yuvarlanıyor.
ĠĢte hareket noktamız bu idi. Üç yıldan beri geceli gündüzlü çalıĢıyoruz. Hem de koalisyon
Hükümetleri içinde. MSP, manevi kalkınmayı yeniden baĢlattı ve bugüne kadar önemli adımlar
attı.
MSP iktidara gelir gelmez manevi kalkınmayı yeniden baĢlatmıĢtır.
1973-1977 arasındaki her iki hükümet programına manevi kalkınma için önemli icraat
maddeleri yazılmıĢtır.
Yukarda belirtilen noktalardan baĢlanılarak bugüne kadar manevi kalkınma sahasında
mühim adımlar atılmıĢtır. Bu adımları ilgili diğer neĢriyatta ana hatlarıyla hulasadan görmek
mümkündür.
Manevi Kalkınma‟nın gerektirdiği yetiĢmiĢ insan gücü ihtiyacının karĢılanması için:
1. Camisiz köy bırakılmaması, programa dikkatle ve ihtimamla devam olunması. 4. BeĢ
Yıllık Plan devir sonunda camisiz köy bırakılmaması.
2. Hedef; her köyde "Kur'an kursu" açılması, her ilçeye Ġmam Hatip Okulu, her ile
Manevi Ġlimler Üniversitesi, fakülte veya yüksek okullarından birinin açılması.
3. Kadrosuz müftülük, vaizlik, cami, Kur'an kursu bırakılmaması, programa devam
olunması.
4. Cami yapımının devlet hizmeti olduğu anlayıĢına devam olunması.
106
5. Camii, Kur'an kursu, Ġmam Hatip Okulu ve bunların yurtlarına ve vakıflara devlet
bütçesinden mali yardımlara devam olunması.
6. Milletimiz tarafından yaptırılan cami, Kur'an kursu, Ġmam Hatip Okulu ve bunların
yurtları ve vakıflara devlet müesseselerinden demir, çimento ve kereste ihtiyaçlarının özel
tenzilatlı fiyatla verilmesi.
7. "Kur'an kursları" adet ve kadrolarının arttırılması.
8. Ġhtiyaç duyulan yerlerde okullardan yazın tatil aylarında "Kur'an kursu" olarak
faydalanılması.
9. Ġmam Hatip Okulu adet ve kontenjanlarının arttırılması.
10. Ġmam Hatip Okulu mezunlarının üniversitelerde diledikleri fakültelere girebilmelerine
ait kanunun tekrar çıkartılması.
11. Ġmam Hatip Okulu mezunlarının Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı yüksek okullarına
giriĢte aynen lise mezunları gibi muamele görmeleri.
12. Ġmam Hatip Okulları mezunlarının ilkokullarda “Din ve Ahlak” dersleri öğretmeni
olmalarına dair kanun teklifinin kanunlaĢtırılması.
13. Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının ilkokullara dayalı olarak kurulması.
14. Yüksek Ġslam Enstitüleri„nin arttırılması. Önce akademi haline, sonra "Ġslami Ġlimler
Üniversiteleri" haline getirilmeleri ve kontenjanlarının, kadro ve tahsisatlarının arttırılması.
15. Yüksek Ġslam Enstitüleri'ne süratle öğretim üyesi yetiĢtirilebilmesi için özel bir
programın tatbiki.
16. Yüksek Ġslam Enstitüleri ve Ġlahiyat Fakülteleri ve Ġslami Ġlimler Fakülteleri
mezunlarının ortaokul ve liselerde din, ahlak, sosyoloji, felsefe, psikoloji, tarih, coğrafya ve
sosyal bilimler öğretmenliği yapabilmeleri.
17. Yüksek Ġslam Enstitüsü, Ġlahiyat Fakültesi ve Ġslami Ġlimler Fakültesi mezunlarının
kuruluĢlar, fabrikalar v.s. de sosyal uzman olarak görev yapmaları ve vali, kaymakam, emniyet
müdürü olabilmek için Yüksek Ġdarecilik Okulu giriĢ sınavlarına katılabilmeleri.
18. Bütün Müslüman ülkeler için en yüksek seviyede din âlimi yetiĢtirmek üzere en ileri
seviyede bir özel "Manevi Ġlimler Üniversite"sinin kurulması ve bu üniversitede bütün
Müslüman ülkelerden imtihanla seçilecek, ilim adamı olmaya kabiliyetli gençler için kontenjan
ayrılması (MSP, 1977a).
MSP seçim beyannamesinde idealize ettiği bu eğitim ve kültür anlayıĢını seçim
bildirisi ve sloganlarında da iĢleyerek seçim kampanyasını böylelikle yürütmüĢtür.
107
4.2.3
41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
AP-MSP-MHP-CGP
Koalisyon
Hükümeti
5
Haziran
1977‟de
yapılan
milletvekili genel seçimlerine kadar sürmüĢtür. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan
CHP bir azınlık hükümeti kurma denemesi yapmıĢ ancak güvenoyu alamayarak
düĢmüĢtür. Daha sonra seçimden ikinci parti olarak çıkan AP, Süleyman Demirel‟in
baĢbakanlığında MSP ve MHP ile bir araya gelerek II. Milliyetçi Cephe olarak
adlandırılan üçlü koalisyon hükümetini kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i).
Kurulan hükümetin koalisyon protokolünde eğitim ve kültür konuları beraber
iĢlenmiĢ; manevi kalkınma, milli ahlak, manevi ve kültürel değer gibi unsurların; Ġmam
Hatip Lisesi, Ġslam Enstitüleri gibi eğitim kuruluĢlarının özellikle üzerinde durularak Ģu
açıklamalar yapılmıĢtır:
Manevi ve maddi kalkınmanın bütün nimetleri, artan milli gelir ve yükselen refah,
milletimizin bütün fertleri arasında yayılacak, dengesizlikler giderilecek, sosyal adalet
sağlanacak, her vatandaĢı sosyal güvenliğe kavuĢturacağız. Bilhassa yaĢlıları, sakatları, iktisaden
güçsüz olanları, dul ve yetimleri, kimsesizleri, dar gelirlileri ve iĢsizleri özel tedbirlerle ve
öncelikle himaye etmeyi, milli ve insani bir görev saymaktayız.
…
Milli ahlakın korunmasına ve geliĢtirilmesine büyük önem veriyoruz. Bu sebeple, insanın
edep ve hayâ hislerini rencide eden, milli ve manevi değerlere saldıran, mukaddesatı tezyif eden,
ahlak dıĢı her türlü yayınlarla ve müstehcen neĢriyatta sürekli olarak mücadele edeceğiz. Bu
maksatla, mevzuatımızda yetersiz olan hükümleri yeniden ele alıp düzenleyeceğiz.
…
Ġmam Hatip Lisesi ve diğer meslek lisesi mezunlarını, Üniversite ve Yüksek Okullara giriĢ
imtihanlarında, diğer lise mezunları ile aynı Ģarta tabi tutacağız. Ġmam Hatip Lisesi mezunlarını,
ilkokullarda Din ve Ahlak dersleri hocası olarak görev yapmalarını sağlayacağız. Ġmam Hatip
liselerinin ilkokullara dayalı olmasını ve sayılarının artırılmasını temin edeceğiz.
Ġslam Enstitüleri “Akademi” haline getirilecek, ilmi araĢtırma güçleri arttırılarak, adet ve
öğrenci sayıları çoğaltılacaktır. Akademi mezunlarının, liselerde, felsefe, ahlak, sosyoloji ve
psikoloji öğretmeni olarak görev yapmaları sağlanacaktır (TBMM RĠS, 2009ı).
AP, MSP ve MHP arasında oluĢturulan bu protokolden sonra 27 Temmuz
1977‟de Süleyman Demirel tarafından okunan hükümet programında eğitim ve kültüre
iliĢkin (TBMM RĠS, 2009ğ), oluĢturulan protokole ek olarak; komünizm, faĢizm ve
materyalizme dayalı zihniyetlere karĢı olunduğu, Diyanet ĠĢleri Kanununun yeniden
düzenleneceği, binaları tamamlanmıĢ meslek okullarının öğrenime açılacağı, gençliğin
108
yetiĢmesinde yabancı ideolojik akımların ve taklitçiliğin yayılıĢına müsaade
edilmeyeceği belirtilmiĢtir.
Hükümet programının okunmasının ardından 1 Ağustos 1977‟de hükümet
güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i). Kurulan hükümette MSP
7 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yine AP‟de kalmıĢtır.
Hükümetin Milli Eğitim Bakanı AP Aydın milletvekili Nahit MenteĢe, Kültür Bakanı
da AP Bolu milletvekili Avni Akyol olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009h).
Kurulan hükümetin eğitim ve kültür politikaları incelendiğinde I. Milliyetçi
Cephe Hükümeti‟nin devamı niteliğinde olduğu gözlemlenmektedir. Ġmam Hatip
Okulları ve Kur‟an Kurslarındaki artıĢlar bu dönemde devam etmiĢtir. Bu dönemde yeni
86 Ġmam Hatip Okulu açılarak toplam Ġmam Hatip sayısı 334‟e, 1976-1977 döneminde
var olan 1267 Kur‟an Kursu sayısı ise 1977-1978 döneminde 1490‟a çıkarılmıĢtır.
Ġmam Hatip Okullarının sayılarındaki artıĢ için Milli Eğitim Bakanı Nahit
MenteĢe bu dönemde liderler arasında yapılan gizli protokolden söz etmektedir.
MenteĢe, protokolde Ġmam Hatip Okulları ile ilgili olarak açılacak okul sayının belli
olduğunu belirterek; bu suretle okulların açıldığını söylemektedir. MenteĢe, bu dönemde
Demirel‟e Milli Eğitim Bakanı olmak istemediğini ancak Demirel‟in kendisine
koalisyon ortaklarının emellerinin belli olduğunu söyleyerek bu görevi verdiğini
belirtmiĢtir. Ġmam Hatip Okulları ile ilgili olarak Demirel‟in gerekirse bu okulların
müfredatında değiĢiklik yapılabileceğini de dile getirmiĢtir. MenteĢe, ayrıca bu
dönemde din eğitimine ağırlık verilmeye baĢlandığını da söylemektedir. MenteĢe‟ye
göre bu dönemde kamuoyunda da 12 Eylül‟de de gençlerin kafasına, kalbine Allah
korkusunu koyalım, Ġmam Hatip Okulları açalım din eğitimi verelim fikri
yaygınlaĢmıĢtır. Bundan dolayıdır ki Evren, anayasaya mecburi din dersini koymuĢtur
(Demiralp, 2005).
Akpınar‟a (Akpınar, 2009) göre Erbakan, manevi kalkınma sürecinde kültürel
alana verdiği öncelik ile sembolik kültürel sermayenin Batılı ve Hristiyan değerlerden
arındırılarak, milli ve Ġslami bir temelde yeniden üretilmesini esas almıĢtır. Böylece
manevi kalkınma söylemi, yeni birikim yapılarını harekete geçirmede kültürel bir iĢleve
sahip olmuĢtur.
Hükümetin eğitim ve kültürle ilgili olarak; Müslüman ülkelerle iĢbirliği
geliĢtirmesi, Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Mısır, Libya gibi Müslüman ülkelerle
109
karĢılıklı ziyaretler yapılarak ticari ve kültürel anlaĢmalar imzalaması, ilmi ve ahlaki
eserlerin okutulmasına iliĢkin konulan yasakları kaldırması diğer politikalarındandır.
4.2.4
Milli Selamet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından
Analizi
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan MSP, siyasal alanda hem seçim, hem
meclis, hem de iktidar tecrübesi yaĢamıĢtır. Bu tecrübelerle MSP, ideolojik olarak
benimsediği anlayıĢını birçok alanda pratize etme imkânı bulmuĢtur. Spesifik olarak ele
alındığında ise eğitim ve kültür açısından MSP döneminin tetkik malzemesi olarak
zengin kaynaklı olduğu gözlemlenmektedir.
MSP‟nin eğitim ve kültür programlarının analizinde koalisyon protokolleri, parti
ve hükümet programlarının yanı sıra Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın
konuĢmaları ve beyanatları da yardımcı kaynaklardandır. Nitekim MSP‟nin, eğitim ve
kültür programıyla ilgili olarak belirtilen hususların tafsilinde Erbakan, 24 Ekim
1976‟da MSP 3. Büyük Kongresi‟nde yapmıĢ olduğu konuĢmada Ģu noktalara vurgu
yapmıĢtır:
Milletimiz, partimizin “Önce Ahlak ve Maneviyat” prensibine sımsıkı sarılmıĢ ve bunu
ailede, okulda, fabrikada ve bütün yurt sathında, huzurun, istikrarın ve aynı zamanda hak ve
hürriyetler rejimi olan demokrasinin, temel Ģartı saymıĢtır. Gerçekten, hür demokratik nizamın,
bütün dünyada mevcudiyeti ve idamesi, ancak ahlak ve maneviyata dayanmakla mümkündür.
Maneviyatsız demokrasi olamaz. Demokrasinin temeli maneviyattır. Maneviyatçı bir taban
üzerinde, sosyalist veya komünist bir devlet düzeninin tutunmasına imkân mevcut olmadığı gibi,
materyalist bir taban üzerinde de, hürriyetçi demokrasinin tutunmasına imkân yoktur.
Bu itibarla demokratik rejimlerin yıkılmaktan kurtarılması, muhafazası ve güçlendirilmesi
ancak, maneviyata sımsıkı sarılmakla mümkündür (MSP, 1976a).
Erbakan, maarifle ilgili olarak 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi yapılan 26
Ağustos 1973‟deki Erzurum da düzenlediği maarif mitinginde: “Ġki ay sonra inĢallah
Milli Selamet Partisi iktidara geldiği zaman en büyük ehemmiyeti maarife verecektir.”
demesine karĢın bu durumun bir yansıması olarak MSP‟nin ortağı olduğu üç hükümette
de Milli Eğitim Bakanlığını almaması, ağırlık merkezinin eğitim eksenli olmadığını
göstermektedir (Erbakan, 1975).
110
MSP‟nin eğitimle ilgili bu siyasal tavrının yanı sıra bu dönemde artan Ġmam
Hatip Okulu ve Kur‟an kursu sayılarına iliĢkin tavrı ise eklektik bir politika izlediğini
göstermektedir. Erbakan, manevi kalkınma adı altında bu geliĢmelerin olduğunu da ileri
sürmüĢ ve psiko-politik bir durumu ortaya koymuĢtur.
Çaha‟ya (2004) göre, Ġmam Hatip Okulları‟nın sayılarındaki artıĢ ve bu okulların
giderek rekabet Ģartlarına uyum sağlama isteği, Ġslami tonu ağır basan renklerin devlet
alanına rahatça taĢınabilmesi Ģansını doğurmuĢtur. Eğitim imkânlarının Türkiye'nin her
köĢesine yayılmasıyla birlikte de toplumun değiĢik renklerini taĢıyan insanlar
üniversiteye girme imkânına kavuĢmaya baĢlamıĢtır.
MSP‟nin eğitim politikaları, Ġmam Hatip Okulları‟ndaki bu geliĢmeden sonra
üniversiteler üzerine yoğunlaĢmıĢ ve devamında Ġmam Hatip Liselerinden mezun
olanların istediği bölümü tercih etmeleri, Yüksek Ġslam Enstitüleri‟nin yaygınlaĢması ve
üniversite mezunu olarak Ġmam Hatip Lisesi kökenlilerin kamuda görev almaları
izlemiĢtir.
Kültür politikalarında ise MSP‟nin makro politik siyasi duruĢu kolektif bilinç
olarak Ġslam merkezli olduğunu göstermektedir. MSP‟nin kültür olarak ileri sürdüğü
görüĢ, bir organizasyon olarak ümmetçiliği esas almaktadır. Bunun siyasal karĢılı olarak
da MSP, Ġslam Ülkeleri Arasında Kültürel ĠĢbirliği TeĢkilatı kurulması hedefini,
idealize ettiği “Yeni Bir Dünya”nın ön koĢulu olarak görmektedir.
MSP‟nin kültür boyutuyla ortaya koyduğu kavramlardan olan milli kültür, milli
Ģuur ve milli tarih yine Ġslam eksenli bir paradigmaya sahiptir. Bu kültüre Fatih Sultan
Mehmet‟den Selahattin Eyyübi‟ye, Ömer bin Hattab‟dan Eba Eyyüb el Ensari‟ye,
Sultan Alparslan‟dan Hasan el Benna‟ya geniĢ bir coğrafyayı kapsayan Ġslami karakter
girmektedir.
Yine kavramsal olarak fazilet, edep, iffet, hayâ gibi kavramlar eğitimde kültürel
bir aktarım olarak öğrenilmesi gereken unsurlardandır. Bu bakımdan MSP‟nin kültür
anlayıĢı analiz edildiğinde Ġslami terminolojinin hâkim olduğu, makro politik bir siyasal
kültür ortaya koyduğu ve yaydığı gözlemlenmektedir.
111
4.3
Refah Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan MSP, 12 Eylül 1980 askeri darbesi
sonrasında kapatılmıĢ ve yöneticilerine siyasi yasaklar getirilmiĢtir. TBMM ise darbeyle
birlikte askeri bir yönetime tevdi edilmiĢtir. YaklaĢık iki buçuk yıl sonra da 22 Nisan
1983‟de Siyasi Partiler Kanunu‟nda yapılan değiĢiklik ile yeni partilerin açılmasına izin
verilmiĢtir. Sürecin iĢlemesiyle birlikte kurulan birçok partinin yanı sıra 19 Temmuz
1983‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin üçüncü partisi olan Refah Partisi kurulmuĢtur (RP,
1983). Daha sonra TBMM Genel Kurulunda yapılan görüĢmeler neticesinde, 6 Kasım
1983‟de yapılmak üzere genel seçim kararı alınmıĢtır. Ancak Milli Güvenlik Konseyi
kararı ile Refah Partisi bu seçime sokulmamıĢtır.
RP yöneticileri açısından bu dönem hukuki davaların yoğun olduğu bir süreç
olmuĢtur. Nitekim bu süreç 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası yaklaĢık dört buçuk yıl
sürmüĢtür. Partilerin özelde de RP‟nin ideolojik olarak asıl çıkıĢı ise 12 Mart 1986‟da
Bakanlar Kurulu‟nun 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası siyasi parti liderlerine
getirilen konuĢma yasaklarının kaldırılmasıyla baĢlamıĢtır. Daha sonra bu siyasi açılımı
6 Eylül 1987‟de siyasi yasakların kalkması yönünde yapılan halk oylaması pekiĢtirmiĢ
ve neticesinde askeri darbe sonrası konulan bütün siyasi yasaklar kalkmıĢtır. RP ise bu
siyasi açılımın ardından Ġkinci Büyük Kongresi‟ni yaparak Necmettin Erbakan‟ı genel
baĢkanlığa seçmiĢtir.
KuruluĢ yıllarından itibaren RP, Milli GörüĢ çizgisinin otantikliğini koruyarak
Ġslam‟ı, kültür dili olarak siyasal alanda tutmayı sürdürmüĢtür. RP'nin siyasi duruĢu,
dünyadaki birçok Ġslami harekette olduğu gibi, iç politikadan çok dünyaya bakıĢta
kendini göstermiĢtir. Çakır‟a (2004) göre RP, katı ve taviz vermez bir Batı karĢıtı parti
olarak sivrilmiĢtir. Önce Türkiye'nin Ortak Pazar, ardından Avrupa Topluluğu
üyeliğine, buna bağlı olarak da Gümrük Birliği AntlaĢmasına Ģiddetle karĢı çıkan Milli
GörüĢçülerin esas meselesi ABD ve Ġsrail‟dir. Dünyada olup bitenleri, "ABD'yi
ellerinde oynatan Siyonist ve masonların bir komplosu" olarak gören Erbakan'a göre
bunların asıl hedefi Ġslam dünyasıdır ve bu oyunun bozulması Milli GörüĢ'ün iktidara
gelip Türkiye'yi "uydu ülke" olmaktan çıkarıp Ġslam dünyasının lideri yapmasıyla
mümkündür.
112
Milli GörüĢ Partileri arasında RP, Türkiye‟nin ve Ġslam dünyasının sorunlarını
çözmek amacıyla ilk sistematik çıkıĢını “Adil Düzen” söylemiyle bu dönemde
yapmıĢtır. Erbakan‟a göre Adil Düzen‟in hiçbir kimseye ve topluluğa ne kini, ne
intikamı ne de düĢmanlık hissi yoktur. Tek gayesi herkese iyilik herkese saadet
getirmektir. Bu yüzden sanayileĢmiĢ batı ülkeleri ve geliĢmekte olan ülkelerde barıĢ
içinde en iyi dostluk münasebetleri yürütülecektir ve bu meyanda bil hassa ticari sahada,
teknoloji ve ilmi araĢtırmalar sahasında her türlü iĢ birliği teĢvik edilecektir. Bu arada o
ülkelerinde Adil Düzen‟i tanımalarına da yardımcı olunacaktır. Ve hali hazır zulüm
nizamları yüzünden çektikleri ızdıraplardan kurtulmaları için her türlü gayret
gösterilecektir (Erbakan, 1991b).
Yine Erbakan‟a (1991a) göre RP, “Yeniden Büyük Türkiye”yi kurmak için
bugünkü Anayasaya aykırı köle düzenini ortadan kaldıracak, yerine Anayasa‟da sözü
edilen herkese refah getiren, herkese hakkını veren ve herkese fırsat eĢitliği tanıyan
Milli GörüĢ‟ün kuracağı yeni düzende faiz olmayacak, haksız vergiler kalkacak, paranın
değeri hak ölçüsü olarak kabul edilecek, sağlam paraya geçilecek, karĢılıksız para
basılmayacak, paranın değeri düĢülmeyecek ve krediler adil ölçüler içinde faydalı iĢ
yapacak herkese verilecektir.
Adil Düzeni oluĢturan düzenlerden “Ġlmi Düzen” de ve bilhassa “Dini/Ahlaki
Düzen” de insanların "irfan" sahibi bireyler olarak yetiĢmelerinin sağlanacağı, üretimin
yanında eğitime, manevi terbiyeye ve bu bağlamda "nefis terbiyesi" ne büyük önem
verileceği, ülke evlatlarının "taklitçi" olarak değil, "inançlı kadrolar" olarak
yetiĢtirileceği ifade edilmiĢtir. RP‟nin ortaya koyduğu bu düzen tasnifinde eğitim ve
kültür
politikalarının
temelini
baĢlıca
Ģu
genel
esasların
oluĢturduğu
gözlemlenmektedir:
1. Diğer düzenlerle uyumlu olmak.
2. Zorlama yöntemi yerine sevdirme ve inandırma yöntemini kullanmak.
3. Ġyiyi ve güzeli gösterme amacı taĢımak.
4. DeğiĢik din, mezhep ve cemaatleri bir arada barıĢ içinde yaĢatmak.
5. Ġnanç özgürlüğünün tam ve olgun anlamda bütün unsurları ile var olmasını ve
korunmasını sağlamak.
6. VatandaĢların dini, manevi ve ahlaki eğitim ve öğretimlerini yeterli bir
düzeye ulaĢtırmak.
113
7. VatandaĢların dinlerini öğrenmelerini ve dini ihtiyaçlarını gereği gibi
karĢılamalarını temin etmek.
8. "Manevi ve Ahlaki Düzen"in, genel düzenin aktif bir unsuru olarak bu
düzende yürütücü ve düzenleyici bir görev yapmasını sağlamak (Erbakan,
1991a).
RP yayınladığı icraat programında, bu sistematik durumu tasnif ederek;
taklitçilik hastalığını tedavi edeceğini, maddi ve manevi tahribatı durduracağını, maddi
ve manevi kalkınmayı gerçekleĢtireceğini, manevi kalkınma hamlesini de planlı
yürüteceğini ve Müslüman ülkelerle iĢbirliği yapacağını belirtmiĢtir (Erbakan, 1991c).
Necmettin Erbakan, RP‟nin 1990‟lı yıllarda ivme kazanmasından ve belediye
seçimlerinde baĢarı etmesinden sonra 25 Mart 1995‟de yaptığı bir konuĢmada yerel
yönetimlerle genel yönetim arasındaki iliĢkileri kuvvetlendirerek farklı bir yönetim tarzı
ileri sürmüĢtür. Bu yönetim tarzında genel yönetim dıĢarıya karĢı hizmetleri yürütecek,
yani dıĢ politika, güvenlik, içeride adalet sağlayacak ve makro planları projeleri tanzim
edecek, ülkenin toptan kalkınmasını gözetecek ama eğitim, sağlık, o bölgedeki
ekonomik kalkınma dâhil bütün hizmetleri yerel yönetime devredecektir. Diğer
partilerin bu yapamayacağını iddia eden Erbakan, sebebini de bu durumda halkın daha
çok Ġmam Hatip Okulu açacağına bağlamaktadır.
Ġmam Hatip Okulları, RP‟nin iktidara geldiği 1996-1997 yıllarında ise popüler
bir söylem olarak medyada çokça gündem de kalmıĢ, 28 ġubat 1997 post-modern
müdahalesi sonrasında da 8 yıllık kesintisiz eğitim çerçevesinde kapatılma durumuna
getirilmiĢtir. Nitekim medyada ve siyasette Ġmam Hatip Okulları RP‟nin “arka bahçesi”
olarak halka lanse edilmiĢtir. Bu söylem ilk kez Milliyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan
tarafından 13 Kasım 1996 tarihinde Ģöyle ifade edilmiĢtir:
Ġmam Hatip Lisesi mezunları üniversitelerde genellikle hukuk ve kamu yönetimini tercih
ediyor. Oradan ĠçiĢleri, Emniyet ve Adalet birimlerine yerleĢiyor. RP‟nin kadroları buralarda
oluĢuyor. “Ġmam Hatipler gerçekte RP‟nin arka bahçesi” dir. RP her geçen gün Ģu ya da bu
biçimde kendini ele veriyor.
Siyasette ise ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz 3 Nisan 1997 tarihli
Hürriyet gazetesindeki habere göre Ģöyle demiĢtir:
Türkiye'de iki zihniyet savaĢ halindedir. Bu iki zihniyetin bir kutbu CHP çizgisi, diğeri ise
RP çizgisidir. Biri ister ki okullar dinsiz ve milliyetsiz bir nesil yetiĢtirsin. Diğeri Ġmam Hatipler
onların arka bahçesi, mücahitleri olsun.
114
DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit ise 24 Nisan 1997‟deki bir konuĢmasında
Ģöyle demiĢtir:
Kesintisiz 8 yıllık eğitim rejim için önemlidir. Ġki ayrı kuĢak yetiĢtiriliyor. Erbakan, Ġmam
Hatip Okulları'nı kendi fidanlığı gibi görüyor. Bu okullar Refah Partisi'nin arka bahçesi olmamalı
(Kazan, 2001).
Yine, 28 ġubat 1997‟de Genel Kurmay BaĢkanlığının Milli Güvenlik
Kurulu‟nda hükümetin durumuna iliĢkin sunduğu 18 maddelik teklif ve tedbirlerin
ağırlık noktasını eğitim ve dini ritüeller oluĢturmaktadır. RP ise manevi eğitim
kapsamında din eğitimine ve onun unsurlarına baĢta parti programında olmak üzere
sıklıkla iĢlemiĢtir. RP, oluĢturduğu parti programında en uzun açıklamayı yaptığı ve
üzerinde önemle durduğu eğitim ve kültürle ilgili olarak Ģu beyanda bulunmuĢtur:
Mili eğitim politikamızın, yurt kalkınmasına ve bu kalkınmanın doğurduğu ihtiyaçlara
cevap verecek Ģekilde; bütün kalkınma planları ve bu konulardaki yurt ve dünyada meydana
gelen yeni geliĢmeler göz önünde tutularak planlanması ve bu planlama neticesinde eğitim
müesseselerinin yeniden Ģekillendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu planlama aynı zamanda Anayasanın devlete görev olarak verdiği ferdin manevi eğitim
ve geliĢmesine ait Ģartları hazırlama hedeflerine göre tanzim edilecektir.
Milletimizin medeniyet ve teknoloji yarıĢında örnek bir düzeye eriĢmesi maddeten ve
manen geliĢmesi ancak eğitim yoluyla sağlanabileceğinden, bu geliĢmeyi bugüne kadar gereği
gibi sağlayamamıĢ olan, nazari yurt ve dünya gerçeklerinden kopmuĢ ve uzak kalmıĢ, faydasız,
zaman kaybına sebebiyet veren uygulamalar tespit edilmeli ve değiĢtirilmelidir.
Eğitim politikası sadece ithal malı ilim, araĢtırma ve nazariye getiren bir mekanizma olmak
yerine; ilimlerin kaynağını kendi bünyesinde taĢıyan, geliĢtiren ve millet hizmetlerine sunan
müstakil, Ģahsiyetli, ilim ve kültür faaliyetlerinin mihrakı haline getirilmelidir.
Eğitimde; öğretmene, hocaya ecdadımızın verdiği ulvi mevkii hem fikir planında hem saygı
planında vermek ve hem de maddi refah bakımından mesleğe layık yeni düzenlemeler getirmek
Ģiarımız olacaktır.
Gençlerimizin hem fikren geliĢmesi ve hem de boĢ zamanlarını iyi değerlendirerek millet ve
memleketi daha yakından tanımaları ve aynı zamanda bedenen geliĢmeleri için bütün bu gayeleri
gerçekleĢtirecek bir uygulamadan yararlanmaları sağlanacaktır.
Gençliğimizin eskiden olduğu gibi kısmen de olsa, anarĢik olaylara kaymamaları için yıkıcı
ideolojik cereyanlara karĢı bir fikri muafiyete kavuĢturulması, bu maksatla anarĢinin evvelemirde
fikir planında yok edilmesi maksadıyla dünya Ģartları göz önünde tutularak bilinçlendirilmesi ve
milli ve manevi değerimizle takviye edilmesi gereğine inanıyoruz.
Din eğitiminde aydın din âlimi kadrosu yetiĢtirilerek ihtiyaçlarının karĢılanması din
görevlilerinin terfih edilmeleri ve sayı bakımından milletimizin ihtiyacını karĢılayacak seviyeye
eriĢtirilmesi lüzumuna inanıyoruz.
115
Din eğitimi manevi geliĢmemizin temeli olduğu gibi yeni nesillerin hizmetinde bulunacağı
asil milletimizin manevi hasletleriyle de yakından tanımasına ve yapacağı hizmetlerde baĢarılı
olmasına yardımcı olacaktır.
Din eğitimi, milli kalkınma hamlelerinde milletimizin manevi potansiyelinin harekete
geçmesine ve bu hamlelere hız verilmesine müncer olacak Ģekil ve Ģartlara kavuĢturulmalıdır.
Yaygın din eğitimi dinin aynı zamanda istismarına imkân bırakmayacak bir Ģuur ve bilincin
teessüsüne amil olmalıdır (Kazan, 2002).
RP, parti programında açıkladığı bu beyanla birlikte 1990‟ların baĢında
yayınladığı manevi kalkınma hamlesinde özellikle üzerinde durduğu eğitim ve kültüre
iliĢkin, çocukların ve gençlerin yetiĢtirilmesinin ülkenin en önemli konularından biri
olduğu belirtilerek, bunun için Ģu temel esasların göz önünde bulundurulmasına dikkat
çekmiĢtir:
1. Yeni nesiller batı taklitçiliği zihniyetinden ve ırkçılıktan kurtarılmıĢ olarak yetiĢtirilmeli.
Bilmeden “kuvveti üstün tutan”, “zulüm nizamı” na hizmet etmek yerine, Ģuurlu bir Ģekilde
“hakkı üstün tutan adil nizam” a hizmet eden ve herkese iyiliği gaye edinen gençler olarak
yetiĢtirilmesi yani Milli GörüĢçü gençler olarak yetiĢtirilmeleridir.
2. Çocukların ve gençlerin bu zihniyette manevi ve maddi bakımdan geliĢmiĢ kabiliyetli ve
sıhhatli gençler olarak yetiĢtirile bilmesi için bütün düzenin bu temin, hazırlayan ve buna hizmet
eden bir düzen olmasında zaruret vardır. Bu hususta aile içinde ana babaya, toplum içinde de
bütün devlete bu meyanda bil hassa devletin “Manevi ve Ahlaki Düzen” i ve “Ġlmi Düzen” ine
çok önemli görevler düĢmektedir.
3. Çocukların ve gençlerin manevi ve maddi bakımdan geliĢmiĢ Ģuurlu gençler olarak
yetiĢebilmesi için devlet yeniden reorganize edilip “Adil Devlet Düzeni” kurulurken bu düzenin
“Manevi ve Ahlaki Düzen” ini ve “Ġlmi Düzen” ini bütün müesseseleriyle yurdun her yanında
kurulması ve çalıĢmasına büyük önem verilecektir.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi aĢağıdaki özelliklere sahip gençler olarak yetiĢtirmek
hedefimizdir:
a) Spor, sağlık ve çevre bilinci olan;
Bu Ģuuru vermek ve gereklerini yerine getirmek “Manevi ve Ahlaki Düzen” in görevidir.
Gaye bütün çocuk ve gençlerin bedeni ve ruhi bakımdan en iyi Ģekilde yetiĢmiĢ sıhhatli gençler
olmalarını temindir. Bunun için bir yandan baĢta çocuk sağlığı olmak üzere yurdun her yerinde
milli Ģuurla ve ibadet aĢkıyla çalıĢan sağlık teĢkilatı kurulacaktır. Ve yine baĢta milli sporlarımız
olmak üzere güreĢ, ata binmek, ok atmak bütün spor dalları yaygın bir Ģekilde geliĢtirilecek ve
teĢvik edilecektir.
b) Manevi ve ahlaki olarak;
- Hakkı üstün tutan,
- Cihad gayreti, mücahitlik ruh ve Ģuuruna sahip olan,
- Materyalist değil maneviyatçı olan,
- Kötü ahlaklardan arınmıĢ, güzel ahlak sahibi olan,
116
- Manevi bilgilerle mücehhez nefis terbiyesi görmüĢ genç olan,
-Ġç huzuruna sahip olan,
- Herkese iyilik yapmayı, cemiyet için faydalıyı olmayı gaye edinmiĢ olan.
c) Mesleki öğrenim ve eğitim bakımından en güzelde Ģekilde yetiĢmiĢ olmak.
Adil Düzen de bu görevi yerine getirmek her Ģeyden önce “Adil Ġlmi Düzen” in görevidir
(Erbakan, 1991b).
Bu açıklamaların yanı sıra RP‟nin, Adil Düzen söylemiyle ilk gireceği 20 Ekim
1991 Milletvekili Genel Seçimi öncesi yayınladığı seçim beyannamesi, Milli GörüĢ
Hareketi çizgisinde o döneme kadar ki en sistematik ve dini sembollerin en açık olduğu
yayındır. Yayınlanan Beyanname, hak-batıl ekseninde yorumlanan tarihsel ve siyasal
olaylarla beraber komünizm, kapitalizm ve Siyonizm karĢıtlığı da iĢlenmiĢtir (RP,
1991a).
Beyannamede, eğitim ve kültürle ilgili olarak daha önceki yayınlara ek olarak Ģu
hususlara değinilmiĢtir: Eğitimin, toplumun inanç ve değer ölçülerine göre yapılması,
Din ve Ahlâk Kültürü derslerinin geliĢtirilmesi ve bu derslerin ihtisas sahibi ehil hocalar
tarafından okutulmasına özen gösterilmesi, öğrencilere; matematik, cebir, geometri,
fizik, kimya, astronomi, tıp, tarih, coğrafya gibi dalların kurucularının Müslümanlar
olduğunun anlatılması, yine öğrencilere; milli kültürün tanıtılmasına, tarih Ģuuru
verilmesine, milletin insanlığa yaptığı hizmetlerin öğretilmesi.
Eğitime iliĢkin kurumsal bazda da; her il'e bir üniversite açılması taahhüt
edilmiĢtir. Daha sonra özgürlükler kapsamında her vatandaĢın çocuğuna istediği eğitimi
verme hakkına sahip olmasının gerekliliği vurgulanmıĢtır (RP, 1991a).
RP‟nin sistematik olarak ortaya koyduğu Adil Düzen‟de ise eğitimin; bütün
kurumlarıyla teessüs edinceye kadar herkesin okuyacağı okulunu, bilgi edineceği
öğretmenini ve eğiticiyi kendisi seçme hakkına sahip olacağı, buna mukabil devletin
resmi dilinin Türkçe olacağı ve mahalli meclislerde Türkçe ile birlikte istenilen dilde de
öğretilme izin verileceği ancak dil özgürlüğünün esas olmasıyla beraber emperyalist
kültürlerin egemenliğini sağlayan yüksek öğretimdeki yabancı dille öğretime son
verileceği noktalarına ağırlık verilmiĢtir.
Beyannamede, eğitim ve kültür alanıyla RP‟nin savunduğu manevi kalkınma
hamlesi ayrı ayrı iĢlenmiĢtir. Milli GörüĢ Partileri arasında böyle bir durum ilk defa bu
beyanname ile ortaya çıkmıĢtır. Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kursları ise bu
117
bağlamda manevi kalkınma çerçevesinde değerlendirilmiĢ ve özel bir alt baĢlık altında
Ģu açıklamalara yer verilmiĢtir.
Özel dini eğitim görmüĢlere belli sürelerde kurslar açılarak Ġmam Hatip olmalarına imkân
tanınmalıdır.
Hedef, her köyde Kur'an kursu açılması ve her ilçeye Ġmam Hatip Lisesi, her il'e Manevi
Ġlimler Üniversitesi, Fakülte veya Yüksek Okulu‟ndan birinin açılmasıdır.
Ġmam Hatip Lisesi adet ve kontenjanının arttırılmalıdır.
Ġmam Hatip Lisesi‟nin orta kısımlarının ilkokullara dayalı olarak kullanılmalıdır.
Ġhtiyaç duyulan yerlerde okullardan yazın tatil aylarında Kur'an kursu olarak
faydalanılmalıdır (RP, 1991a).
RP, 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı bu
beyannamesinden sonra 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimleri için yeni seçim
beyannamesi
hazırlamıĢtır.
Hazırlanan
seçim
beyannamesi,
önceki
beyannamelerinden farklı bir formda oluĢturulmuĢ ve keskin söylemlerle
seçim
“taklitçi”-
“Milli GörüĢçü” ayrımı yapılmıĢtır. Yine beyannamede “gerçekler” ve “çareler” olarak
adlandırılan kurumlara iliĢkin açıklamalarda eğitim ve kültürle ilgili olarak özel bir
baĢlık altında diğer seçim beyannamelerinde olduğu gibi tafsile yönelik bir
değerlendirmede bulunulmamıĢ, sadece; insan hakları ve demokratikleĢme baĢlığı
altında baĢörtüsü sorununa, Ġmam Hatip Okullarının ve din eğitiminin engellenmesine
maddesel
olarak
değinilmiĢtir.
Seçim
beyannamesinin
yine
önceki
seçim
beyannamelerin farklı olarak ekonomi ağırlıklı olması da dikkat çekmektedir.
4.3.1
54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
24 Aralık 1995‟de yapılan genel seçim Milli GörüĢ Hareketi açısından tarihi bir
öneme haizdir. Bu önem, yapılan bir genel seçimde ilk defa bir Milli GörüĢ Partisi‟nin
en yüksek oyu alarak birinci parti olarak çıkmasından kaynaklanmaktadır. RP, bu önem
ve baĢarıya binaen CumhurbaĢkanı Demirel‟in verdiği görevle seçim sonrası hükümet
kurma çalıĢmalarına baĢlamıĢ ancak aynı baĢarıyı hükümet kurmada sağlayamamıĢtır.
Daha sonra hükümet kurma görevi kendisine verilen DYP de hükümet kurma
çalıĢmalarını sonuçlandıramayınca Demirel bu görevi ANAP‟a vermiĢtir. ANAP ise
DSP‟nin de dıĢarıdan desteği ile DYP ile hükümet ortaklığında mutabakata vararak 53.
118
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur. Hükümet mecliste yapılan güvenoyu
polemiklerinin ardından çalıĢmalarına baĢlamıĢ ancak güvenoyu hakkında verilen
gensorunun ardından ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz gensoru görüĢmelerine
baĢlamadan hükümetin istifasını cumhurbaĢkanına vermiĢtir. Bu süreçten sonra
CumhurbaĢkanı Demirel, hükümet kurma görevini tekrar RP‟ne vermiĢtir. Hükümet
kurma çalıĢmalarına baĢlayan RP ise, DYP ile koalisyon konusundaki görüĢmelerinin
ardından mutabakata vararak koalisyon protokolü imzalamıĢtır (TBMM RĠS, 2009m).
RP ve DYP arasında imzalanan koalisyon protokolünde eğitim ve kültür alanları
ayrı ayrı ele alınarak, bu alanlarla ilgili Ģu noktalara vurgu yapılmıĢtır:
Eğitimde, milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi benimsemiĢ, bilgili, ilmi düĢünceye sahip,
herkese karĢı saygılı ve hoĢgörülü, laik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, bilgi çağının
gereklerini yerine getirebilecek bilgi ve becerilerle donanmıĢ insanlar yetiĢtirmek temel
amacımızdır.
Zorunlu eğitim, 8 yıla çıkarılacak, öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeĢitli meslek
alanlarında eğitim görebilmeleri için ilköğretimin ikinci kademesinde yönlendirme sistemine
iĢlerlik kazandırılacaktır.
YÖK yeniden düzenlenecek ve sadece koordinasyonun sağlanmasından sorumlu bir yapıya
kavuĢturulacaktır.
Üniversiteye giriĢteki yığılmaların önlenmesi için gerekli tedbirler alınacaktır. Vakıf
üniversitelerinin kurulması teĢvik edilecek, özel üniversitelerin kurulması için gerekli yasal
düzenlemeler yapılacaktır.
Milli kültürümüzün korunması geliĢtirilmesi ve yaygınlaĢtırılması temel ilkemizdir.
Kültür varlıklarımızın korunması ve tanıtılması için gerekli tedbirler alınacaktır (TBMM
RĠS, 2009l).
RP ve DYP arasında oluĢturulan protokolden sonra 7 Temmuz 1996‟da RP
Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan tarafından mecliste okunan hükümet programında
eğitim ve kültüre iliĢkin oluĢturulan koalisyon protokolüne ek olarak; ortaöğretimin
yeniden yapılandırılacağı, yaygın eğitimin üretime yönelik yeniden düzenleneceği, yurt
dıĢındaki vatandaĢların milli kültürlerinin korunması ve çocuklarının yaĢadığı ülkenin
eğitim imkânlarından yararlanmaları ve Türkiye‟ye dönüĢlerinde Türk eğitim sistemine
uyumlarını kolaylaĢtırıcı tedbirlerin alınacağı belirtilmiĢtir (TBMM RĠS, 2009j).
Okunan hükümet programından sonra 8 Temmuz 1996‟da hükümet güvenoyu
almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009m). Kurulan hükümette RP, Kültür
Bakanlığı dahil 18 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim Bakanlığı DYP‟de kalmıĢtır.
Hükümetin Kültür Bakanı RP Ġstanbul milletvekili Ġsmail Kahraman, Milli Eğitim
119
Bakanı ise DYP KahramanmaraĢ milletvekili Mehmet Sağlam olmuĢtur. RP, seçim
kampanyalarında her ne kadar manevi kalkınma hamlesinin yapılmasına, Ġmam Hatip
Okulları‟nın daha fazla açılmasına ve din eğitimiyle ilgili birçok hususu dile getirse de
kendi kurduğu bu hükümette Milli Eğitim Bakanlığı‟nı almamıĢtır (TBMM RĠS,
2009k).
Kültür Bakanlığı‟nın RP‟de olduğu bu dönemde RP‟nin kültür alanına karĢı
tutumu ve politikalarında Ģu hususlar dikkat çekmektedir. RP, kültür politikalarını
“insanımızın nasıl bir kiĢiliğe sahip olmasını istersek, politikamızı da ona göre tanzim
ederiz” açıklamasındaki parametre ile ĢekillendirmiĢtir (RP, Ġktidarda 1 Yıl).
Dönemin Kültür Bakanlığı politikalarıyla ilgili olarak; Bodrum Kalesi ve
Trabzon Ayasofya‟sı hakkındaki polemikler en çok gündemde kalan konulardır. Ortaya
çıkan polemiklerde Bodrum Kalesiyle ilgili olan husus Ģöyledir:
Bodrum Kalesi, 1461 yılında yapılmıĢ ve Kanuni‟nin kaleyi fetih tarihi olan
1523 yılına kadar, 62 yıl Ģapel olarak kullanılmıĢtır. Bu tarihten sonra ise bu mekân,
1964 yılına kadar mescit olarak kullanılmıĢtır. Daha sonra Kale de, 1994 yılında gemi
imitasyon çalıĢması yapılmıĢ ve bu mekânın Sualtı Arkeoloji Müzesi olması uygun
görülmüĢtür. Refah-Yol hükümeti döneminde de 1915 Fransız bombardımanında
yıkılmıĢ olan minare onarılmıĢtır.
Kültür Bakanı Ġsmail Kahraman kalede yapılan çalıĢmalar için: “Gayemiz ne
imitasyon olarak yapılan gemiyi ne de müzeyi yok etmek ve ne de ibadete açık bir
mescit
yapmaktır,
yapılmak
istenen
var
olan
mescidin
müze
içerisinde
sergilenebilmesidir” demiĢtir (Kültür, 1996).
YaĢanan polemiklerde Trabzon Ayasofya'sı ile ilgili olan durum ise Ģöyledir:
Bizans'ın 1262'de inĢa ettiği bu mekân; Trabzon'un 1462‟de fethinden 1964‟e
kadar cami olarak kullanılmıĢtır. Bu yer Fatih Sultan Vakfının mülkiyetinde olup Kültür
Bakanlığınca, geçici olarak müzecilik faaliyetinde kullanılmıĢtır. Ancak Ayasofya
Camii, müzecilik faaliyetleri için yeterli olmadığından, Trabzon Ġl merkezinde bulunan
eski Kız Meslek Lisesi binası, Bakanlıkça onarıma alınmıĢ ve müze kullanılacak hale
getirilmiĢtir. 1997 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından müze binasına
taĢınmak üzere tahliyesi istenen binanın boĢaltılması kararlaĢtırılmıĢtır (Kültür, 1996).
Yine bu dönemin kültür politikalarıyla ilgili olarak; D8 ülkeleri Kültür Bakanları
Toplantısıyla ve D8 ülkeleri “I. Kültür ve Sanat ġöleni” yapılmıĢ, Koruma Üst
120
Kurulu'nca ilke kararları olarak alınan; köylerde eski camilerin onarım yasağı
kaldırılmıĢ D8 Ülkeleri Kültür Bakanları I. Toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir (RP, Ġktidarda
1 Yıl).
Kültür Bakanlığının izlemiĢ olduğu bu politikalar TBMM Kültür Bakanlığı
Bütçe görüĢmelerinde tekrar gündeme gelmiĢtir. GörüĢmelerde CHP grubu adına
konuĢan Ġçel milletvekili DurmuĢ Fikri Sağlar “opera” ve “bale” ye de gereken önemin
verilmemesinden dolayı Kültür Bakanlığını eleĢtirmiĢtir.
RP adına konuĢan Yozgat milletvekili Kazım Arslan ise bu eleĢtiriyle ilgili
olarak; bazı insanların ideolojik bakıĢ açılarını millete dayattığını ancak milletin asıl
kültür değerinin Ġslam olduğunu dile getirmiĢtir. Yine Arslan, sanat aracılığı ile yabancı
kültür dayatmalarının yapılmaması gerektiğini savunarak çağdaĢlığın ve ilericiliğin
bununla ölçülmemesi gerektiğini vurgulayarak halka rağmen siyaset yapılamayacağını
ve opera, bale, senfoni orkestrası ve benzeri yabancı menĢeili sanatları milletin kültür
değerlerini yansıtmadığını söylemiĢtir (Kültür, 1996).
Yine görüĢmelerde; güncelliğinin koruyan bir konu olan “milli ve evrensel
kültür”le ilgili RP grubu adına KahramanmaraĢ milletvekili Avni Doğan; kültür
alıĢveriĢinin makul olduğunu anacak kozmopolit anlayıĢların evrensel kültür adı altında
baĢka kültürleri istila ettiğini savunarak evrensel değerlerin olabileceğini ancak evrensel
kültürün mümkün olmadığını dile getirmiĢtir. Yine Doğan, Goethe ve Mozart örneği ile
çeĢitli beğenilerin bile önce milli olduğu vurgusunu yapmıĢtır (Kültür, 1996).
RP‟nin kültürle ilgili bu dini-siyasi anlayıĢıyla beraber eğitim anlayıĢı da
önemlidir. Eğitimle ilgili olarak bu dönemde en fazla üzerinde durulan meselelerin
baĢında; kesintisiz 8 yıllık eğitim, Ġmam Hatip Okulları‟nın durumları, din eğitimi,
baĢörtüsü gelmektedir.
Belirtilen meselelerle ilgili olarak TBMM Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe
GörüĢmeleri‟nde
muhalefet
partileri
hükümete
birçok
eleĢtiri
getirmiĢlerdir.
GörüĢmelerde CHP grubu adına konuĢan Ġstanbul milletvekili Ercan KarakaĢ eğitimle
ilgili olarak; Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan ödeneğin düĢük olmasını, kesintisiz 8
yıllık eğitime geçilmemesini, Ġmam Hatip Okulları‟nın faklı iĢlevlere hizmet etmesini,
zorunlu din dersi uygulamasının devam etmesini ve öğretmen açıklarını eleĢtirmiĢtir.
121
DSP grubu adına konuĢan DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit‟te eğitim ve rejim
arasında bağlantı kurarak; Ġmam Hatip Okulları, Kur‟an kursları bağlamında hükümeti
eleĢtirmiĢtir.
Yine, DSP grubu adına konuĢan Kocaeli milletvekili Halil Çalık belirtilen
konulardan faklı olarak öğretmen atamalarındaki pedagoji formasyonu almamıĢ
öğretmelerin atamasını eleĢtirmiĢtir.
ANAP grubu adına konuĢan Ġçel milletvekili Halil Cin‟de eğitimle ilgili olarak;
YÖK‟e ve üniversitelere ayrılan ödeneğin yetersiz olduğunu, öğretmenlerin ekonomik
yönden desteklenmesi gerektiğini, terör ve öğretmensizlik nedeniyle kapalı olan okullar
hakkında çalıĢma yapılması gerektiğini ifade ederek, eleĢtirilerini dile getirmiĢtir.
Dönemin polemikli konularından biri olan öğretmen atamalarıyla ilgili olarak
CHP Hatay milletvekili Atila Sav; atanan öğretmenlerin kaç tanesinin Türk
üniversitelerinden mezun olduğu, bunların fakültelere göre dağılımlarının ne kadar
olduğu ve kaç tanesinin eğitim fakültesi mezunu veya eğitim formasyonuna sahip
olduğu sorularını hükümete yöneltmiĢtir (Kültür, 1996).
Muhalefet partileri tarafından yapılan bu eleĢtiri ve sorulara karĢı hükümet
cephesi
çeĢitli
savunmalar
yapmıĢtır.
Dönemin
Milli
Eğitim
Bakanı
DYP
KahramanmaraĢ milletvekili Mehmet Sağlam ise öğretmen atamalarıyla ilgili yöneltilen
bu eleĢtiri ve sorulara; atanan 11.000 öğretmen içerisinden 4.000‟e yakınının eğitim
fakültesi mezunu diğerlerinin de çeĢitli fakültelerden mezun olduğunu ancak bu
atamalarda YÖK‟çe denkliği olmayan El-Ezher Üniversitesi gibi üniversitelerden gelen
hiç kimsenin atanmadığını söylemiĢtir (Kültür, 1996).
Sınıf öğretmenliğine diğer fakülte mezunlarının atanması hususunda ise Sağlam,
Ağustos ayında yapılan 27.000 öğretmen atamasının tamamının öğretmen yetiĢtiren
fakültelerden mezun olanların teĢkil ettiğini, son alımlarda ise 4.000‟e yakınının eğitim
fakültelerinden mezun olduğunu dile getirmiĢtir. Polemik konusu olan eğitim fakülteleri
mezunlarının diğer fakülte mezunlarıyla aynı düzeyde kuraya katıldığı hususunun da
yanlıĢ anlaĢıldığı belirterek eğitim fakültesi mezunlarının öncelikli olarak atandığını
ancak yer kurasına tabii tutulduklarını diğer mezunların ise ikinci öncelikli olarak kura
ile seçildiğini açıklamasını yapmıĢtır (Kültür 1996).
DYP grubu adına söz alan Adıyaman milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç de
eğitimle ilgili olarak; devletin eğitim ve öğretime ayrılan payı ilk defa yüzde 100
122
arttırdığını, 8 yıllık kesintisi zorunlu eğitime 54. Hükümet Programı‟nda net tedbirlerin
konulduğuna, baĢörtüsü meselesinde kimsenin ne baĢını açana ne de baĢını kapatana söz
söyleme hakkına sahip olmadığına, insan haklarının ve inanç özgürlüğünün temel
haklardan
olduğuna,
bu kapsamda
YÖK‟ün üniversitelerdeki
istismara açık
uygulamalarının önüne geçeceklerini hususlarını ifade etmiĢtir (Kültür, 1996).
Yine hükümet adına eleĢtirileri cevaplamak ve RP‟nin eğitim anlayıĢını tafsil
etmek üzere RP grubu adına konuĢan Erzurum milletvekili Ömer Özyılmaz; eğitim
sisteminin en önemli probleminin milli olmayıĢını, milletin inanç ve tarihinin zıddı bir
anlayıĢla dizayn edilerek uygulandığını, Batılı ideolojileri dayattığını ileri sürmüĢtür.
Özyılmaz, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi de eleĢtirerek eğitimin zorunlu
olmasına değil kesintisiz olarak sürdürülmesine karĢı çıktıklarını ifade etmiĢtir. Yine
kesintisiz zorunlu eğitimin geri kalmıĢlığı temsil ettiğini, bu durumun geliĢmiĢ ülkelerde
4+5, 6+3, 5+3 Ģeklinde formüle edildiğini ve YÖK‟le ilgili olarak da amacının dıĢına
çıkan uygulamaların önünü açtığını ileri sürerek RP grubu adına eleĢtirilerini dile
getirmiĢtir (Kültür, 1996).
Bu dönemin eğitimle ilgili en çok dikkat çeken hususu ise 28 ġubat sürecinin
baĢlamasına neden olan MGK toplantısındaki askeri kanatın tutumları olmuĢtur.
Nitekim Milli Güvenlik Kurulunda Genel Kurmay BaĢkanlığının hükümete iliĢkin
verdiği 18 maddelik teklif ve tedbirlerin içerisinde eğitimle ilgili olarak; Tarikatlarla
bağlantılı özel yurt, vakıf ve okulların denetim altına alınıp Milli Eğitim Bakanlığı‟na
devrinin sağlanması, 8 yıllık kesintisiz eğitimin tüm yurtta uygulamaya konulması ve
Kur‟an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sorumluluğu altında faaliyet göstermeleri,
din adamı yetiĢtirmekle yükümlü Milli Eğitim kuruluĢlarımızın ihtiyaç düzeyinde
tutulmaları, kıyafetle ilgili kanuna aykırı olan uygulamalara mani olunması ve Anayasa
Mahkemesi kararlarının taviz verilmeden uygulanması konularına vurgu yapılmıĢtır:
Bozan‟a (2007) göre, Necmettin Erbakan baĢkanlığındaki RP ile Tansu Çiller
baĢkanlığındaki DYP‟den oluĢan Refah-Yol koalisyonunun bir yıllık iktidarı boyunca
yaĢanan geliĢmeler “28 ġubat süreci” olarak tanımlanan sürece neden olmuĢtur. Bu
süreç Ġmam Hatip Liseleri ile ilgili tartıĢmaların da zirve noktası olmuĢtur. Sonuç
itibariyle Refah-Yol Hükümeti istifa etmek zorunda kalmıĢtır. Bu süreç sonunda ANAP
Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz tarafından kurulan Anasol-D hükümeti 16 Ağustos
1997‟de 8 yıllık kesintisiz eğitim yasası çıkartarak Ġmam Hatip Okullarının orta
123
kısımları kapatmıĢtır. Bu müdahale üzerinde çok farklı tartıĢmalar ve yaklaĢımlar olsa
da sürece iliĢkin olarak ortada çok net bir panorama bulunmaktaydı: Ġmam Hatip Lisesi
sayısı ve bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı Türkiye‟nin “din görevlisi”
ihtiyacının çok üzerindedir. Dolayısıyla bu süreç Ġmam Hatip Okulu öğrencilerinin
sayısında çok büyük miktarda düĢüĢe neden olmuĢtur. 1996-1997 öğrenim yılında Ġmam
Hatip Liseleri‟nin orta ve lise kısmında toplam 511 bin 501 öğrenci öğrenim görürken
bu sayı 1997-1998 öğrenim yılında 178 bin 46‟ya düĢmüĢtür. Bu aynı zamanda bir yıl
içerisinde yaklaĢık % 65‟lik bir öğrenci kaybının olduğunu da göstermektedir.
Akarçay‟a (2008) göre, Ġmam Hatip Okulları‟nın 1980 sonrası dönemde, hem
okullaĢma hem de öğrenci sayısı bakımından niceliksel olarak artıĢ yaĢanmasının
dıĢında, niteliksel olarak tek farklılık 1985 yılından itibaren Anadolu Ġmam Hatip
Liseleri‟nin açılmıĢ olmasıdır. Anadolu Ġmam Hatip Liseleri ise eğitim açısından
yabancı dil ağırlıklı olması ile normal Ġmam Hatip Liselerinden ayrılmıĢtır. Ġmam Hatip
Liseleri ile ilgili olarak asıl önemli kırılma ise 1997 yılında gerçekleĢmiĢtir. Bu yıla
kadar Ġmam Hatip Okulları‟nın “orta ve lise kısımlarının sayısı 601‟e eĢitlenmiĢ;
öğrenci sayısıysa 511 bin 502 olmuĢtur. 511 bin 502 rakamı Ġmam Hatip Liseleri
tarihinde ulaĢılabilmiĢ en büyük öğrenci sayısıdır. Bu rakamın 318 bin 775‟i orta
kısımda, 192 bin 727‟si ise lise kısmında öğrenim görmektedir.
Bulaç‟a (2009) göre de, 1961 Anayasası'nın 51. maddesi eğitim ve öğretimi
sadece bir kamu görevi olması yönünden düzenlerken, 1982 Anayasası'nın 42. maddesi
ise, bu iki konuyu daha demokratik bir yaklaĢımla hem bir hak hem de bir görev olarak
ele almıĢ, esaslarını belirlemiĢ, eğitim ve öğretim hakkının kapsamının kanunla
belirlenip, düzenleneceğini açıkça ifade etmiĢtir.
Gerek 1961 Anayasası gerekse 1982 Anayasası, ilköğretimin bütün vatandaĢlar
için zorunlu ve devlet okullarında parasız okutulacağı esasını getirmiĢtir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nde ilköğretim bugüne kadar hep 5 yıllık ilkokullarda yapıla
gelmiĢ ve okuma zorunluluğu sadece bu 5 yıllık Ġlkokullar için kabul edilmiĢtir. Ancak
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu zorunlu eğitimin imkânlar ölçüsünde 8 yıla
çıkartılmasını öngörmüĢ, gerek VII. 5 Yıllık Plan ve gerekse Hükümet Programlarında
söz konusu zorunlu eğitimin yönlendirmeli (5+3) olarak yapılması karara bağlanmıĢtır.
Ne var ki TBMM'de 16 Ağustos 1997 tarihinde kabul edilip, 18 Ağustos 1997
tarih ve 23084 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 4306 Sayılı Kanun'da tüm bu ilkeler
124
hiçe sayılarak zorunlu eğitim kesintisiz ve yönlendirmesiz 8 yıl olarak kabul edilmiĢtir
(RP, 1997).
Kanunla getirilen düzenleme sonucu eskiden Ġlköğretimin ikinci kademesi
olarak adlandırılan Anadolu Liseleri, Ġmam Hatip Liseleri, Sağlık Meslek Liseleri,
Endüstri Meslek Liseleri, Erkek ve Kız Teknik Liseleri, Turizm Ticaret Liseleri, Tarım
Meslek Liseleri ve Kız Sanat Okulları gibi okulların "Orta Kısımları" ile çıraklık ve
sanat eğitimi veren kurumlar ortadan kaldırılmıĢ ve 8 yıllık zorunlu eğitim ve öğretim
kesintisiz ve yönlendirmesiz hale getirilmiĢtir (Bulaç, 2009).
4.3.2
Refah Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi
RP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinin eylem, söylem ve dinamikleriyle en
dorukta olduğu sürece karĢılık gelmektedir. Özellikle RP, ortaya koymuĢ olduğu
örgütlenme modeliyle; Türkiye‟de ilk defa bir halk hareketi organize bir güçle siyasi
çalıĢmaların bir ürünü olarak iktidara gelmiĢtir. Bu iktidar aynı zamanda dindar
kesimlerin kolektif bilincini siyasi alanda sistematik olarak yansıtan ilk tecrübe
olmuĢtur. Bununla beraber dini bir kolektif bilinç olarak dindar kesimlerin üstelediği en
önemli konuların eğitim ve kültür eksenli olduğu analiz edilmiĢtir.
RP‟nin eğitim ve kültür programları analiz edilirken; parti ve hükümet
programının yanı sıra RP adına TBMM‟de söz olan milletvekillerinin konuĢma
zabıtları, seçim beyannameleri ve RP‟nin ilgili kurumlara yaptığı itiraz, iptal baĢvurusu
metinleri yardımcı kaynak olarak belirlenmiĢtir. Nitekim RP‟nin, eğitim anlayıĢının
menĢeini ortaya koyan ve Ġmam Hatip Okulları ile ilgili reflekslerini yansıtan; Anayasa
Mahkemesine yaptığı “8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitime iptal baĢvurusu” metni önemli
tespit ve analizleri yansıtmaktadır. Konuyla ilgili Ģu hususlar dikkat çekmektedir:
Laiklik; devletin, aralarında fark gözetmeksizin bütün dinlere saygı göstermesi ve fakat
devlet iĢlerinin tanziminde dogmatik esasların değil, ilim ve aklı esas almasıdır. Laiklik, dinsizlik
veya din düĢmanlığı değil, herkese ve her inanç mensubuna din ve vicdan hürriyeti tanımaktır.
Din ve vicdan hürriyeti:
a) Belirli bir inanç ve dini görüĢü benimsemek ve inanmak hakkını,
b) Bu inanca bağlı ibadet, tören ve ayini icra edebilme hakkını.
125
c) Örgütlenmek ve cemaat oluĢturmak hakkını,
d) Dini görüĢlerini (inançlarını) açıklamak, yaymak ve ibadetlere katılmak hakkını,
e) Devletten dini inançlara saldırıları önlenmesini talep hakkını,
f) Dini düĢünce, açıklama ve yayma, … görüĢünü benimsetmek, bu amaçla propaganda
yapmak, öğrenmek ve öğretmek haklarını" kapsamaktadır.
…
8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim çağdaĢ eğitim kriterlerine uymamaktadır. ÇağdaĢ eğitim
kriterini esas alan ülkelerde, örneğin ABD'de 6+3, Almanya'da 4+4+3, Fransa'da 5+3+3,
Ġngiltere'de 6+5, Ġtalya'da 5+3, Japonya'da 5+4, Norveç‟de 6+3 Ģeklinde kademeli ve
yönlendirmeli eğitim modeli uygulanmaktadır. GeliĢmiĢ demokratik diğer bütün ülkelerde de
kademeli model uygulanmaktadır. Buna karĢın kalkınmakta olan, geri kalmıĢ 14 ülkede
kademesiz ve yönlendirmesiz 8 veya 9 yıllık zorunlu eğitim modeli uygulanmaktadır. Henüz
demokratik yönetime kavuĢamamıĢ bu üçüncü dünya ülkeleri; Afganistan, Arnavutluk, Belize,
Bolivya, Bulgaristan, El Salvador, Kenya, Macaristan, Polonya, Romanya, Ruanda, Somali, ġili
ve Yemen'dir
OECD (Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı)'nin 1997 yılı eğitim mukayese raporunda
demokratik yönetime kavuĢmamıĢ bu 14 üçüncü dünya ülkesine bir tane daha eklenmiĢ olduğu
görülecektir. Yüksek Mahkeme'nizin buna müsaade etmeyeceği kanaatindeyiz.
Anayasa'nın 24/IV. maddesinde din eğitimi ve öğretimi ancak; kiĢilerin kendi isteğine,
küçüklerin de kanuni temsilcisinin isteğine bağlıdır. Söz konusu isteğe bağlı din eğitimi Ġmam
Hatip Liseleri‟nin bünyesinde bulunan ortaokullarda veriliyordu. Ancak sekiz yıllık kesintisiz
zorunlu Ġlköğretim Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle Ġmam-Hatip Okulları‟nın orta kısımları
kapatıldığı için mesleğe uygun yaĢta yönlendirme esasına aykırı hareket edilmiĢ olduğu gibi
diğer yandan da Anayasa'nın 24/IV. maddesinin teminat altına aldığı haklar kaldırılmıĢtır (RP,
1997).
RP, MSP‟nin koalisyon ortağı olduğu hükümetlerde olduğu gibi Refah-Yol
hükümetinde de eğitimle ilgili olarak kendisine dolaylı bir etki alanı oluĢturmuĢtur.
Ancak RP‟nin iktidara gelmesiyle baĢlayan 28 ġubat süreci ve doğurduğu sonuçları,
eğitimin doğrudan müdahale alanı olarak odak haline geldiğini göstermektedir. Netice
itibariyle RP‟nin, Milli Eğitim Bakanlığını almaması, önceliğinin farklı olduğunu
gösterdiği gibi politik bir tavır olarak da değerlendirilebilir.
Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde RP‟nin, program ve yayınlarında MNP ve
MSP‟ye göre dini sembol ve kavramları siyasette daha açık bir Ģekilde yansıttığını
göstermektedir. RP‟nin özellikle gençlerin yetiĢtirilmesinde vurguladığı hakkı üstün
tutma, nefis terbiyesini esas alma, cihad gayreti içinde, mücahit ruhlu ve maneviyatçı
olma mottoları ve siyasi tavırları eğitim ve kültür ile ilgili olarak devletin Atatürkçü
ideolojik yapısının temayüllerini manipüle ettiği olgusu tevil edilmektedir.
126
Yine kültür ile ilgili olarak D8 Ülkeleri Kültür Bakanları I.Toplantısı ve RP‟nin,
D8 ile ilgili yaptığı açıklamalar ümmetçi bir Ġslami kültür geleneğinin oluĢturulması
yönünde çalıĢma yapıldığı analizini doğrulamaktadır.
4.4
Fazilet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları
17 Aralık 1997‟de kurulan Fazilet Partisi, RP‟nin Anayasa Mahkemesi
tarafından 16 Ocak 1998‟de kapatılmasından sonra Milli GörüĢ Hareketi‟nin dördüncü
partisi olarak siyaset sahnesinde yerini almıĢtır (FP, 1998c).
Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın, RP‟nin kapatılma kararıyla
beraber siyasi yasaklı hale geldiği FP döneminde; insan hakları, demokrasi ve özgürlük
söylemleri ağırlıklı olarak gündemde kalan konular olmuĢtur.
FP döneminin siyasi mülahazalarında dikkat çeken devlet, siyaset ve demokrasi
iliĢkisi ise FP‟nin siyasi duruĢunu ve karakterini tafsil etmektedir. FP, demokrasiyi
çağdaĢ ve müreffeh bir toplum olmanın yegâne unsuru olarak evrensel, vazgeçilmez bir
değer olarak görmektedir (FP, 1998d).
Yine FP, siyasetin “yıpratılarak milletten soğutulduğu” savını ileri sürerek,
Türkiye siyasetinde önemli bir kavram olan laikliğin, uygulamada dinlerin yerini alacak
bir dogma sistemi, ideolojik bir dayatma aracı ve kabulü zorunlu bir "iman" haline
getirilmemesi gerektiği ileri sürmüĢtür. FP Genel BaĢkanı Mehmet Recai Kutan da
konuyla ilgili olarak Ģahısların hangi dine inanıyorlarsa o dinin gereklerine yerine
getirebilmeleri gerektiğini, laikliğin din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlamaması ve dinin
her türlü tezahürünün toplum hayatı dıĢına çıkacak bir baskı aracı haline getirilmemesi
gerektiğini vurgulamıĢtır. Yine Kutan, laikliğe farklı bir perspektifle yaklaĢarak;
insanların dini vecibelerini yerine getirirken hiçbir sınırlamayla karĢılaĢmamasının
laiklik ilkesinin meĢruiyet kaynağı olduğunu, devletin; farklı din ve mezhep
mensuplarının birbirlerine karĢı korunması ilkesiyle laikliğin ortaya çıktığını ve
laikliğin dinler ve inançlar karĢısında tarafsız ve belli bir dinin icaplarını halka baskı ile
kabul ettirmemesi olduğu kadar fertlerin din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alan
127
bir unsur olduğunu belirterek FP‟nin her türlü laiklik karĢıtı uygulamaların ve laikçiliğin
dıĢında olduğunu belirtmiĢtir (FP, 1998d).
FP bu dönemde, Milli GörüĢ Hareketi çizgisindeki diğer partilerden farklı olarak
dinsel öğelerin kullanımını minimize etmiĢ, eğitimle ve kültür ilgili olan kısmıyla;
YÖK‟ün tutumları, üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunu, zorunlu 8 yıllık kesintisiz
eğitimin ve Ġmam Hatip Okulları‟nın durumları konularına bile insan hakları ve
demokrasi merkezli bir üslupla yaklaĢmıĢtır.
Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde FP‟nin siyasetteki bu yöntem değiĢikliği; parti
programına, seçim beyannamesine ve milletvekillerinin meclis konuĢmalarına da
yansımıĢtır. FP parti programında, eğitim ile ilgili olarak özellikle Ġmam Hatip Okulları
ve baĢörtüsü meselesi hakkında doğrudan atıf yapılmamıĢ, din eğitiminin bahsi
geçmemiĢ ve manevi eğitim/kalkınmayla beraber daha önceki parti programlarında
belirtilen gençliğin sahip olması gereken dini/ahlaki hasletlere değinilmemiĢtir. Parti
programında eğitim ve kültür alanları ayrı ayrı ele alınırken, bu konularla ilgili Ģu
hususlar dikkat çekmektedir:
Bir ülkenin en önemli kaynağı, maddi ve manevi bakımdan iyi eğitilmiĢ insanıdır. Bu
bakımdan fırsat eĢitliğine imkan veren, çağdaĢ eğitimi izleyen ve geliĢtiren, bilgi çağını
yakalamıĢ, eğitim ve öğretim veren her kademedeki eğitim kurumlarını geliĢtirmeyi ve eğitimde
özel sektörü azami derecede teĢviki görev biliriz.
Her kademedeki okullarda, tek tip insan yetiĢtirme yerine fikri hür, vicdanı hür, gerçek
demokrasiyi algılamıĢ, ulusunu seven ve onun değerlerine sahip çıkan, yüksek ahlak sahibi,
barıĢçıl ve hoĢgörülü insan yetiĢtirecek müfredat programları uygulanacaktır.
Yine müfredat programları, dünyadaki geliĢmeleri takip edecek, küreselleĢen dünyada,
uluslararası rekabete dayalı yarıĢmada yerini alabilecek kuĢaklar yetiĢtirecek tarzda
düzenlenecektir.
…
Yüksek öğretim kurumlarında hem öğrencilerin yetiĢtirilmesinde, hem üniversitelerde
yapılan araĢtırmalarda uygulamaya dönük sanayi iĢ hayatı ile iĢbirliği içinde yapılmasına önem
verilecektir.
Ulusların geliĢmesinde en büyük paya sahip olan kültür ve sanat, milli değerlerin korunup
geliĢmesinin yanı sıra, uluslararası iliĢkilerde de yakınlaĢma ve birlikteliğin temel unsurudur.
…
Diğer ülkelerdeki soydaĢlarımızın ana dillerini ve milli kültürlerini yaĢatıp
geliĢtirebilmelerine imkân verici zemin hazırlamak, milletimizin sosyal ve kültürel hayatında
önemli rolü olan; edebiyat, folklor, resim, musiki, sinema ve tiyatronun geliĢtirilmesine katkıda
bulunmak, … Türkiye Cumhuriyetler ve toplulukları ile kültür ve sanatın her alanında çok yakın
128
iĢbirliği içine girmek, … kültür ve sanat politikamızın temel prensipleri arasında olup, bu amaca
uygun her türlü çaba ve gayreti gösterme kararındayız (FP, 1998a).
FP‟nin, parti programında açıkladığı bu beyanla eğitimle ilgili olarak önceki
parti programlarından farklı bir perspektifle, patolojik olmayan bir yöntem izlediği
gözlemlenirken, kültürle ilgili olarak da söylem ve kavram bazında yeni bir açılıma
girdiği söylenebilir.
Parti programında yayınlanan bu beyanlarla beraber FP Genel BaĢkanı Recai
Kutan, 17 Aralık 1998‟de FP‟nin birinci kuruluĢ yıldönümü münasebetiyle yapmıĢ
olduğu basın toplantısında eğitim ve kültür alanları hakkında parti programının tafsili
niteliğine ve Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojik otantikliğine paralel olarak ilköğretim
sistemini eleĢtirerek Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının kapatılması uğruna
zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitime geçildiğini ve zorunlu kesintisiz eğitimin geri kalmıĢ
eğitim sistemi uygulaması olduğunu ileri sürerek eğitime ilmi ve milli bir anlayıĢ
getirilmesi gerektiğini savunmuĢtur.
Yine Kutan, eğitimde mesleki ve teknik eğitime önem verilmesini konusunu
iktiza
etmiĢ
ancak
buna
binaen
din
eğitiminin
mesleki
eğitim
olarak
değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiĢtir. Kutan, yaptığı açıklamayla devlete din
eğitimi konusunda faklı bir zorunlulukta yükleyerek devletin toplumda çocuklarının din
eğitimi almasını isteyenlere bu imkânı sağlaması gerektiğini ileri sürerek, bununla
bağlantılı olarak da din eğitiminin devlet destekli olarak Ġmam Hatip Okulları‟nın
yapabileceğini belirtmiĢtir.
Üniversiteye giriĢ sınavları, Üniversitelerin durumları ve YÖK‟le ilgili olarak
da; yürürlüğe giren tek tip sınavla birçok kiĢinin mağdur olacağını, üniversite
rektörünün o üniversiteye mensup kiĢiler tarafından geçilmesi ve YÖK BaĢkanı ve
üyelerinin de TBMM‟nin seçmesi gerektiğini savunmuĢtur (FP, 1998d).
Açıklamada, bir eğitim kurumu ve kültür aktarım merkezi olarak aile üzerinde
de önemle durulduğu ve özel fonksiyonlar yüklendiği de gözlemlenmektedir. Kültür
alanına iliĢkin yapılan açıklamalarda ise makro söylemlerin yanı sıra Milli GörüĢ
Partileri arasında ilk defa bu alanla ilgili olarak yapılması düĢünülen icraat programı
çıkarılmıĢtır. Ġcraat programında değinilen önemli noktalar ise Ģunlardır:
Kültürümüzün dayandığı temel değerler ve eserler, bilimsel ve çağdaĢ çalıĢmalarla yeni
kuĢakların, kültür ve sanat çevrelerinin yararlanmalarına sunulacaktır.
129
Plastik Sanatlar ile Klasik Türk-Ġslam Sanatlarının geliĢimini ve geniĢ kitlelere ulaĢımını
sağlamak amacıyla, sanat galerilerinin ve sanat iliĢkilerinin kurulması teĢvik edilerek,
desteklenecektir.
Sinema salonlarında yabancı filmler lehine oluĢturulan tekeli kırmak, Türk filmlerinin
seyirciye ulaĢmasını sağlamak amacıyla bütün sinema salonlarında en az % 30 oranında yerli
film gösterme zorunluluğu getirilecektir.
Yerli sinemanın yabancı sinemalarla rekabet edebilir noktaya gelebilmesi için, konulu film
çalıĢmaları ve gösterimleri her türlü vergi ve rüsumdan muaf tutulacaktır. Yerli sinemanın
geliĢmesini sağlamak için film platoları ve stüdyolarının kurulması teĢvik edilerek,
M. Kemal Atatürk'ün ifadesiyle " özü bir, inancı bir, sözü bir" kardeĢlerimizin yaĢadığı Türk
Cumhuriyetleriyle iĢbirliği yapılarak “Türk Dünyası Sinema Birliği”nin Türk-Ġmaj adı altında
kurulması sağlanacaktır.
Milli musikimizin, geliĢimini ve kendi iç dinamikleriyle yenilenmesini sağlamak amacıyla.
Konservatuarların kurulması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Kültür ve sanat çalıĢmalarında hareket noktası olabilecek gerekli bilgi birikimini sağlamak,
yeni formlara ulaĢmada ufuk açıcı çalıĢmalar yapmak üzere Klasik Türk Sanatları Fakültelerinin
kurulması için gerekli hukuki zemin hazırlanacaktır.
Ödenekli tiyatroların personel rejimi gözden geçirilerek, yeteneğe, çalıĢmaya ve baĢarıya
dayalı rekabetçi bir yapı oluĢturulacaktır.
Kültürümüzün dayandığı temel değerleri iĢleyen animasyon filmler, proje bazında
desteklenecektir(FP, 1998d).
Bu açıklamaların yanı sıra FP, ilk -ve tek- girdiği 18 Nisan 1999 Milletvekili
Genel Seçimi öncesi yayınladığı seçim beyannamesinde (FP, 1999) eğitim konulu ana
baĢlığı altında Milli GörüĢ Partileri‟nin daha önceki seçim beyannamelerinden farklı
olarak; Genel Olarak Eğitim, Mesleki Eğitim, Din Eğitimi ve Yüksek Öğretim Kurumu
alt baĢlıkları ile tasnife gitmiĢtir. Kültür alanının ise Milli GörüĢ Partileri‟nin daha
önceki seçim beyannamelerindeki açıklamalardan faklı olarak daha uzun yer verildiği
ve bu alanla ilgili somut hedeflerin konulduğu gözlemlenmektedir.
Beyannamede, eğitim ve kültürle ilgili olarak daha önceki yayınlara ek olarak
eğitimde özgür düĢünceli, kendi baĢına karar verebilen, kendi toplunun ve evrensel
anlayıĢın ufuklarından haberdar olan ve donanımlı, yeterli ve yetenekli kiĢileri
yetiĢtirmenin ehemmiyetine ve bu eğitim anlayıĢının çoğulcu ve katılımcı yönünün
geliĢtirilmesine değinilmiĢtir.
Mesleki eğitimle ilgili olarak FP, ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren ve
dünyadaki değerlere ayak uydurabilen bir mesleki eğitim politikasının olmasına,
kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimin eğitim politikası durumlarını olumsuz etkilediğine ve
130
bu durumun Ġmam Hatip Okulları‟nı da kapsayarak çıkmaz bir hal aldığına, mesleki
eğitimin yaygın olmamasından dolayı Genel Liselerde yoğunluğun arttığına ve
üniversite önünde aĢırı yığılmaların olduğuna vurgu yapılmıĢtır. FP, üniversite önündeki
yığılmaların önlenmesi için de mesleki eğitimin ülke çapında olabildiğince arttırılarak
yaygınlaĢtırılması gerektiğini savunmuĢtur.
Din eğitimi ile ilgili olarak da temel insan hakları ve özgürlükler ekseninde Ģu
değerlendirmeler dikkat çekmektedir:
Din eğitimi, bir eğitim konusu olmanın ötesinde bir temel hak ve özgürlükler konusudur.
Din ve vicdan hürriyetinin en geniĢ alanını kapsayan bireyin dinini öğrenme ve öğretme hakkı,
ülkemizde özgürlükçü ve demokratik bir ülkede olması gereken çerçevede değildir.
…
Temel eğitim sürecinde çocuklarımız ve gençlerimiz din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin
yanı sıra, tercihe bağlı olarak Hz. Peygamber'in hayatını da ders olarak alabilmelidir.
Bu bakımdan Fazilet Partisi'nin eğitim anlayıĢını Türkiye'nin ihtiyaçları ve öncelikleri
oluĢturuyor (FP, 1999).
FP‟nin din eğitimini Türkiye‟nin öncelikli meselesi olarak görmesinin yanı sıra
modern bir eğitim anlayıĢını da benimsediği gözlemlenmektedir. Bu konuyla ilgili Ģu
hususlar tespiti teyit eder niteliktedir:
Türkiye‟nin ekonomiden, politikaya, teknolojiden kültüre birçok alanda yaĢadığı
değiĢimlere eğitim sisteminin ayak uydurabilmesi için öğretimin her kademesinde özel okulların
yaygınlaĢtırılması kaçınılmazdır.
Özel okulların geliĢimi için eğitim hizmeti vermek isteyen müteĢebbislere her türlü maddi
manevi destek verilecektir.
GloballeĢen dünyada bireyler, toplumlar ve milletlerarası diyalogun sağlanmasında yabancı
dil bilmenin ve öğrenmenin önemi büyüktür. Bu nedenle yapılan yabancı dil öğretimi modern
imkân ve araçlarla kolaylaĢtırılacaktır. Yabancı dille eğitim, bazı zorunlu haller dıĢında terk
edilecektir (FP, 1999).
FP‟nin YÖK ve üniversitelerle ilgili ortaya koyduğu görüĢlerde ise Ģu
duplikasyon gözlemlenmektedir:
YÖK bilim üretmesi gereken üniversiteleri belli ideolojik zihniyeti yansıtan
kurumlar haline getirmiĢtir.
Üniversiteler bürokrasiden uzak, özgür ve bilimsel bir ortamın olduğu
Türkiye‟yi evrensel değerlere taĢıyan kurumlar haline gelmelidir.
YÖK, insanların giyimiyle değil bilimle uğraĢan bir kurum olmalıdır.
131
YÖK, anti-demokratik uygulamaların merkezi olmamalıdır.
YÖK, bilim adamlarının iradelerini ipotek altına almamalıdır.
YÖK, üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayan bir kurum haline
getirilmelidir.
YÖK yeniden yapılandırılmalıdır. YÖK üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi
temin edilmelidir.
Üniversiteler kendi rektör ve dekanlarını kendileri seçmelidir.
FP‟nin ortaya koymuĢ olduğu programlarda en çok dikkat çeken alan ise kültür
olmuĢtur. Kültür alanı, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde süregelen gelenekçi anlayıĢtan
farklı olarak ele alınmıĢtır. Dini ve milli değerlerle beraber form olarak daha önceki
partilerde batı tarzı olarak dile getirilen perspektif, FP programlarında iĢlenmiĢtir.
Programda kültürle ilgili olarak Ģu hususlar özellikle dikkat çekmektedir:
Kültür ve sanat hayatı, toplumun ve onu oluĢturan fertlerin inisiyatifi ile Ģekillenir. Kültür
ve sanat faaliyetleri de toplumun tercihleriyle belirlenir. Her toplum kendi kültürel dinamiklerine
yaslanarak geliĢmesini sürdürür. Devletin öncelikli görevi kültürel birikimin korunması,
geliĢtirilmesi ve yaĢatılmasıdır.
Günümüzde müzik, sinema, tiyatro eserleri kısa sürede yaygınlaĢarak evrensel kültür
içindeki yerini almaktadır. Sahip olduğumuz zengin kültür mirasının ve baĢarılı sanat eserlerinin
milli sınırları aĢarak evrensel kültüre dahil olabilmesi devletin katkılarıyla mümkündür.
Kültürümüzün uluslararası alanda rekabet edebilmesi de kendi kültür dinamiklerimizin korunarak
geliĢmesi ne bağlıdır.
…
Fazilet Partisine göre kültür, konuĢtuğumuz dil gibi toplumun bütün unsurları tarafından
ortaklaĢa üretilen bir değerler dünyasıdır. Türkiye'de uzun yıllar izlenen politikalarla toplum
kültürel üretim süreçlerinin dıĢında tutulmuĢ, yalnızca verileni almak zorunda olan tüketici bir
kitle olarak görülmüĢtür.
…
1983'den sonra yeni bazı ekonomik imkânlarla takviye edilen yerel yönetimlerin kültürel
üretime yaptığı katkılar, kültür hayatının canlanmasında büyük rol oynamıĢtır. BaĢta Ġstanbul ve
Diyarbakır olmak üzere Fazilet Partili belediyelerin kültür hayatımıza yaptığı katkılar bütün
kültür camiası tarafından ilgiyle izlenmiĢ, Ģehir kültürleri bir ölçüde milli kültürümüze dâhil
edilmiĢtir.
Kültür hayatımızın yabancı film ve müziklerin tazyiki altında olduğunu asla unutamayız.
Uluslararası pazar kabiliyetini haiz dizi ve filmler üretmek ihtiyacı açıktır. Türk filmlerinin Orta
Asya, Rusya, Balkanlar ve Orta Doğu ülkelerinde gördüğü ilgi göz önünde tutularak, bu büyük
pazara yönelik film ve dizilerin desteklenmesi gerekmektedir.
132
Belirtilen meselelerle ilgili olarak da TBMM Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe
GörüĢmeleri‟nde FP grubu adına konuĢan FP Afyon milletvekili Sait Açba eğitimle
ilgili olarak eğitim reformu olarak uygulamaya sokulan kesintisiz 8 yıllık eğitimin
bilimsel temeli olmadığına ve halkın talepleriyle özdeĢleĢmediğine, din eğitiminin bir
eğitim konusu olmaktan çok demokrasi ve insan hakları konusu olduğuna, YÖK‟ün
totaliter bir anlayıĢla yönetildiğine ve kıyafetlerinden dolayı birçok kiĢinin eğitim
haklarının elinden alındığına konularına vurgu yapmıĢtır (Milli, 1999).
Yine FP grubu adına konuĢan Konya milletvekili Remzi Çetin, eğitimle ilgili
FP‟li diğer milletvekillerinin konuĢmalardan faklı olarak Ģu hususlara değinmiĢtir:
Bilindiği gibi, 1997 yılında yürürlüğe giren 4306 sayılı Yasayla zorunlu eğitim sekiz yıla ve
ilköğretimde tek tip okul ve program uygulamasına geçilmiĢtir. Amaç, bütün ilköğretim
okullarında sekiz yıllık eğitim verilmesidir. Bunun için, liselerin bünyesindeki ortaokullar
kapatılmıĢ, bağımsız ilkokullar ve ortaokullar sekiz yıllık kesintisiz eğitim verecek ilköğretim
okullarına dönüĢtürülmüĢtür. Hâlbuki Norveç, 1969 yılında çıkardığı benzeri bir yasayla, altı
yıllık ilkokulu ve üç yıllık ortaokulu birleĢtirip dokuz yıllık zorunlu eğitimi aynı binada
tamamlatmayı amaçlamıĢtır. 1990 yılında Norveç'in temel eğitim düzeyindeki okul sayısı 3.406
olup, bunların 1.000'den fazlasında dokuz yıllık zorunlu temel eğitimin tamamı
verilememektedir. BaĢka ifadeyle, Norveç, otuz yılda, ilkokul ve ortaokullarının yüzde 70'ini
temel eğitim okulu çatısı altında birleĢtirebilmiĢtir.
1998 ÖYS imtihanlarında bütün meslek liselerinden üniversitelere müracaat eden öğrenci
sayımız 495.126'dır. Bunlardan 4 yıllık fakültelerimizi kazanan öğrencilerimizin sayısı
32.199'dur; yani, bütün meslek liselerimizden 1998 yılında üniversitelere girebilen öğrenci
sayımız % 6,5. 1999'a geldiğimiz zaman, 1999'daki ÖSS sınavında, bütün meslek liselerimizden
üniversite imtihanına müracaat edenlerin sayısı 565.677; 4 yıllık fakülteleri kazananların sayısı
19.561; diğer bir ifadeyle, kazanma yüzdesi % 3,4'tür. Yani, 1998 ile 1999 yılları arasında, 1 yıl
içerisinde, meslek liseleri 1998'de üniversitelerimize % 6,5 oranında öğrenci gönderebilmiĢken,
bu oran 1999'da % 3,4'e düĢmüĢtür. Yani, yüzde 100'lük bir kayıp söz konusudur.
Bunun meslek liselerine göre dağılımına baktığımız zaman, mesela, 1998'de Ġmam Hatip
Liseleri 84.759 öğrenciyi imtihana göndermiĢ, bunun 9.885'i imtihanı kazanmıĢ; yani, Ġmam
Hatip Okulu mezunlarından üniversiteye girebilenlerin oranı % 11,6; 1999'da, bu oran % 2,9'a
düĢüyor. Ticaret meslek liseleri 1998'de % 3,2 mezununu üniversiteye göndermiĢ, 1999'da % 0,7.
Endüstri meslek liselerinde 1998'de % 3,3, 1999'da %1,8.
Eğitimin her kademesinde, Türkî cumhuriyetler ile akraba topluluklar ve bölgesel ülkelerle,
eğitim ve kültür amaçlı ortak programlar geliĢtirilmelidir (Milli, 2000).
Milli GörüĢ Partileri olarak RP ve FP‟nin eğitim sistemiyle ilgili üzerinde
önemle durdukları konun baĢında, zorunlu kesintisiz 8 yıllık eğitim polemikleri
kapsamındaki düzlemde geliĢmiĢ denilen ülkelerin eğitim sistemlerinin karĢılaĢtırılması
olmuĢtur. Yapılan bu kritik, eğitim sistemleriyle ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyini gösteren
önemli bir korelâsyonu da ortaya koymaktadır.
133
4.4.1
Fazilet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi
FP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde söylem, eylem ve üslup bakımından
liberal bir tutum içinde olduğu bir sürece karĢılık gelmektedir. Her ne kadar yapılan
sözlü açıklamalarda Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi ve ideolojik çizgisine paralel
parametrelerin kullandığı gözlemlense de, yazılı beyanlarda bu özellik açık olarak
görülmemektedir.
Özellikle
FP‟nin
din
eğitimi,
baĢörtüsü
sorunu,
YÖK‟ün
uygulamaları, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim ve Ġmam Hatip Okulları‟nın durumu ile
ilgili tutumları bu analizi teyit eder niteliktedir.
FP parti programlarında eğitimin form ve muhteva yönü analiz edildiğinde,
eğitimin önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin parti programlarında olduğu gibi ekonomi
alanından sonra biçim olarak en uzun, içerik olarak da en teferruatlı alan konumunda
olduğu gözlemlenmektedir.
Milli GörüĢ Partileri tarafından her dönem eleĢtirilen kesintisiz 8 yıllık eğitim ve
bu durumun Ġmam Hatip Okullarına yansıması bu dönemde pedagojik ve istihdam
açısından, YÖK‟ün ideolojik tutumları ve üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunları da insan
hakları ve özgürlükler açısından ele alınarak kritize edilmiĢtir. Kur‟an kurslarının
durumları ise bu dönemde FP‟nin iĢlediği en atıl konulardan biri olmuĢtur.
FP‟nin iktidarda hiç bulunmaması bu durumların politik analizlerini mestur
kıldığı halde Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde FP‟nin kolektif bilincinin nelere tekabül
ettiği vazıhtır. Bunun en belirgin örneği ise FP‟nin kapatılmasına gerekçe olarak
gösterilen laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerde bulunması kararının daha önce
kapatılan Milli GörüĢ Partileri‟nin kararlarıyla aynı olmasıdır.
FP‟nin parti programı ve seçim beyannamesi, üslup ve içerik açısından analiz
edildiğinde konuların RP‟ye göre farklı bir yöntemle ele alındığı ve yansıtıldığı
gözlemlenmektedir. Yine RP döneminde idealize edilen “Adil Düzen” söylemi,
erdemli/Ģuurlu insan olma özellikleri ve dini motifler FP‟nin parti programı ve seçim
beyannamesinde iĢlenmemiĢ, önceki betimlemelerden farklı olarak hoĢgörülü/barıĢçıl
insan olma özelliği ön plana çıkarılmıĢtır. Adil Düzen söylemiyle sosyolojik bir karĢılık
bulan RP, bu söylemle kendi tabanını mobilize etmiĢ, toplumu da kendisine oy verecek
eğilime getirerek toplumsal siyasallaĢmayı gerçekleĢtirmiĢtir. Ancak 28 ġubat sürecinin
134
etkileriyle farklı bir strateji izleyen FP‟nin, söylem ve içerik bakımında bu görünümden
uzak olduğu söylenebilir.
FP, parti programı ve seçim beyannamesinde kültür alanı ile ilgili olarak da RP
döneminde yapılan makro söylemlerden farklı olarak yerel ve akraba topluluklarla
bağlantılı kültürel faaliyetleri kapsayan bir icraat programı hazırlamıĢtır. Yine daha
önceki dönemlerde vurgulanan ümmetçi anlayıĢ, bu dönemin kültür anlayıĢında dile
getirilmemiĢtir.
Faaliyet bazında ele alındığında ise FP‟den önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin
devamlı eleĢtirdiği görsel ve iĢitsel medya araçlarının sinema, tiyatro ve müzik ayağıyla
ilgili olarak yerel açılımların yapıldığı ve alternatiflerinin oluĢturulmaya çalıĢıldığı
dikkat çekmektedir.
4.5
Saadet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları
FP‟nin, 22 Haziran 2001‟de Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı
tutumlarından dolayı kapatılmasından sonra 20 Temmuz 2001‟de Milli GörüĢ
Hareketi‟nin beĢinci partisi olan Saadet Partisi kurulmuĢtur
Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın siyasi yasağının devam ettiği
bu dönemde; RP ve MSP dönemlerine ait söylem tarzı ve konular tekrar benimsenerek
iĢlenmeye devam edilmiĢtir. Hatta SP‟nin düzenlediği çeĢitli konferanslarda ve
yayınladığı yazılı beyanlarda RP döneminde kullanılan grafik, karikatür ve Ģemalar
kullanılmıĢtır (SP, 2002a).
Ayrıca bu dönemde FP‟den ayrılarak kurulan AKP‟nin seçimlerden yüksek
oylarla çıkması SP‟nin önceki seçimlerde Milli GörüĢ Partilerine yönelen seçmenlere
karĢı daha keskin bir üslupla yaklaĢmasına sebep olmuĢtur. Ancak SP, yazılan bu tezin
sınırlılıkları arasında bulunan; kuruluĢundan 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel
Seçimlerine kadar olan ki süreçte oy kaybını durduramamıĢ ve meclise girememiĢtir.
SP‟nin eğitim ve kültürle ilgili görüĢlerine ise FP‟nin kapatılmasından sonra kısa
sürede olsa TBMM‟de SP‟li milletvekillerinin yaptığı konuĢmalardan, seçim
beyannamelerinden, parti programından, araĢtırma kitapçıklarından, Milli GörüĢ lideri
135
Necmettin Erbakan ve SP Genel BaĢkanlığı yapmıĢ Recai Kutan‟ın konuĢmalarından
ulaĢılmıĢtır. UlaĢılan bilgiler doğrultusunda SP‟nin eğitim ve kültür ile ilgili olarak
öncelikli iĢlediği konuların; zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitim, üniversitelerdeki baĢörtü
sorunu, üniversiteye giriĢ sınavlarındaki katsayı uygulamaları, Kur‟an öğretiminde ki
yaĢ sınırı ve din eğitimi olduğu tespit edilmiĢtir.
Öncelikli olarak bahsetmek gerekirse de SP, parti programında eğitim ve
kültürle ilgili olarak Ģu hususlara vurgu yapmıĢtır:
Eğitim ve öğretimde insanların sadece bilgi ve becerilerle donatılması yeterli değildir,
insanlara bazı yüksek değerlerin de kazandırılması gerekir; o nedenle biz eğitim ve öğretimin
terbiye boyutunu da önemsiyoruz.
…
Saadet Partisi, çağın gereklerine uygun bir eğitim reformunu programına almaktadır.
Sanat, bilim, araĢtırma, eğitim ve öğretim serbesttir. Ġnsan haklarına ve Anayasaya aykırı
olmayan her düzeyde ve alanda eğitim ve öğretim kurumlarının açılması serbest olacaktır.
Eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi ile din kültürü ve ahlak dersleri okutulması
zorunlu olacaktır.
Zorunlu eğitim ve öğretim 5+3 Ģeklinde kademeli olacaktır; zorunlu eğitim bir geçiĢ
döneminden sonra 11 yıla çıkarılacaktır.
… Yüksek öğretime geçiĢte fırsat eĢitliği ilkesi esas alınacaktır.
Din eğitimi 18 yaĢına kadar velilerin, 18 yaĢından sonra bireylerin kendi isteğine bağlı
olarak her kademede serbest olacaktır.
Yüksek öğretim kuruluĢları açmak serbest olacaktır…. YÖK kaldırılacak, yerine yüksek
öğretim konusunda devlete düĢen görevleri ve üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlamak
üzere, üyeleri TBMM tarafından seçilecek, bir üst kurul oluĢturulacaktır (SP, 2001).
Eğitim ve kültürün Ġslam menĢeine dayanan taraflarıyla ele alındığı SP
döneminde, Malatya milletvekili YaĢar Canbay 10 Aralık 2001 tarihinde TBMM‟de SP
grubu adına yaptığı konuĢmada konuyla ilgili Ģu açıklamayı yapmıĢtır:
Ġslam‟ın Ģefkat, sevgi ve hoĢgörü temellerine dayanan kültürümüz, tarihte eĢi görülmeyen
bir medeniyetin kurulmasına vesile olmuĢtur. Kültür değerlerimizi ve üstün medeniyetimizi,
insanımıza, genç nesillerimize yeterince öğretemiyoruz. Bunu verebilirsek, yetiĢen nesiller öz
benliğine bağlı, güven duygusuna sahip, bugünü yarından daha ileride, insanlığa hizmet yarıĢı
içerisinde olurlar. Yüksek seciyeye sahip, Ģuurlu, yeni hamleler içerisinde, insanlığın yüzakı bir
nesil yetiĢtirmemiz gerekmektedir (Kültür, 2001).
Mecliste dile getirilen benzer açıklamaların yanı sıra SP‟nin 3 Kasım 2002
Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinde eğitim ve
kültürle ilgili olarak önceki Milli GörüĢ Partilerinde iĢlenen “önce ahlak ve maneviyat”
136
vurgusuna ek olarak “bilgi” mefhumu gündeme getirilmiĢtir. Yine beyannamede
kurumlar bazında çeĢitli eleĢtirilere de yer verilmiĢtir. Beyannamede eğitim ve kültür ile
ilgili olarak Ģu hususlar dikkat çekmektedir:
Her ne amaçla olsun eğitim hakkına dokunulamaz. Kamu hizmeti alan konumunda olan
öğrencilerin inançları gereği baĢlarını örttükleri için eğitim hakkından mahrum edilmeleri önemli
bir insan hakları ihlalidir ve kabul edilemez.
Eğitim ve öğretimde insanların sadece bilgi ve becerilerle donatılması yeterli değildir,
insanlara bazı yüksek değerlerin de kazandırılması da gerekir; o nedenle biz eğitim ve öğretimin
terbiye boyutunu da önemsiyoruz.
Siyasi ve ideolojik mülahazalarla sürekli müdahale edilen ülkenin eğitim sistemi, artık baĢlı
baĢına bir sorun haline gelmiĢtir. Kalite düĢmüĢ, eğitimde fırsat eĢitliği ortadan kaldırılmıĢ, hatta
birçok gencin eğitim hakkı elinden alınmıĢtır. Üniversiteler bilim üreten ve yayan kurumlar
olmaktan çıkarılmıĢ, yaĢama biçimi dayatmanın araçları haline getirilmiĢtir.
…
Bu nedenle Saadet Partisi, çağın gereklerine uygun bir eğitim reformunu programına
almaktadır.
…
Eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri
okutulması zorunlu olacaktır.
Zorunlu eğitim ve öğretim 5+3 Ģeklinde kademeli olacaktır; zorunlu eğitim bir geçiĢ
döneminden sonra 11 yıla çıkarılacaktır.
Zorunlu eğitimin ikinci ve üçüncü kademesi mesleki ve teknik eğitime geçiĢi
kolaylaĢtıracak Ģekilde programlanacaktır; yüksek öğretime geçiĢte fırsat eĢitliği ilkesi esas
olacaktır.
Din eğitimi 18 yaĢına kadar velilerin, 18 yaĢından sonra bireylerin kendi isteğine bağlı
olarak her kademede serbest olacaktır.
…
YÖK kaldırılacak, yerine yüksek öğretim konusunda devlete düĢen görevleri ve
üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere, üyeleri TBMM tarafından seçilecek, bir
üst kurul oluĢturulacaktır.
Yüksek öğrenime giriĢ, gerekli altyapı hazırlanarak sınavsız olacaktır.
…
Her türlü kültür ve sanat faaliyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde serbest olacak. Devlet
kültür ve sanat üretmeyecek. Kültür ve sanat faaliyetleri, tamamen bireylere ve sivil topluma ait
alan olarak kamusal koruma altında olacaktır (SP, 2002a).
SP, yayınladığı bu beyanname ile FP‟den önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin
söylem tarzına tekrar döndüğünü göstermektedir. Yine beyannamede konu bazında
137
ekonomik unsurların ağırlıklı olduğu gözlemlenirken kültür alanıyla ilgili olarak
teferruatlı bilginin verilmediği dikkat çekmektedir.
Kültürün beyannamede iĢlenmeyen ancak çeĢitli konuĢmalarda ümmetçi bir
düzlemde dile getirilen yönü SP‟nin bu alanı farklı parametrelerle üstelediğini
göstermektedir. Nitekim Milli GörüĢ lideri Necmettin Erbakan‟ın 11 Mayıs 2003‟de
yapılan SP 1. Olağan Büyük Kongresi‟nde dile getirdiği Müslüman Ülkeler Kültür
ĠĢbirliği TeĢkilatı MSP döneminde söylem olarak geliĢtirilen ve RP döneminde idealize
edilen “Yeni Bir Dünya”nın kurulması için gerekli görülen uluslar arası teĢkilatlardan
biridir (SP, 2003a).
SP‟nin eğitim ve kültürle ilgili görüĢlerinin yansıdığı baĢka bir kaynakta
Erbakan‟ın 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen AKP‟ye yönelik yaptığı
eleĢtiriler olmuĢtur. Erbakan, 12 Haziran 2003‟de yapmıĢ olduğu televizyon
konuĢmasında hükümete karĢı çeĢitli eleĢtiriler de bulunmuĢtur. Erbakan‟a göre, orta ve
yüksek öğrenimde ki kılık ve kıyafet yasakları uygulamalar, üniversite seçme
yerleĢtirme sistemindeki çarpıklıklar zulüm niteliğindedir ve temel insan haklarında
yapılan haksızlıkları göstermektedir. Erbakan, özellikle Meslek Liseli öğrencilerin kat
sayı farkıyla herhangi bir üniversiteye yerleĢtirilmemesi, okul kodu altında okul ve
sınıfların baĢarı ortalamasının bütün öğrencilere yansıtıldığını ve bundan doğu ve
güneydoğu Anadolu bölgelerinde eğitim imkânlarından düĢük seviyede istifade eden
öğrencilerin mağdur olması durumlarını örneklerle açıklamıĢtır.
Erbakan, Kur‟an öğrenimiyle ilgili olarak da halen Türkiye de ebeveynlerin on
beĢ yaĢından küçük çocuklarına Kur‟an öğretiminde bulunmasının suç sayıldığını dile
getirmiĢtir (SP, 2003c).
Yine Erbakan, 4 Ekim 2003 yapmıĢ olduğu konuĢmada hükümetin eğitimle ilgili
olarak IMF‟ye bağlantılı eğitim unsurlarının yerine getirilmeyiĢini, Milli Eğitim
Bakanlığına ayrılan bütçenin genel bütçeye göre düĢük olduğunu, sınıflardaki öğrenci
mevcudunun çokluğunu ve yetersiz derslik sayısını, 8 yıllık kesintisiz eğitimin getirdiği
problemlerle bağlantılı olarak taĢımalı eğitimi, yaĢa bağlı eğitim ortamını ve maruz
kalınan psikolojik sıkıntıları eleĢtirmiĢtir. Bunlara ek olarak yine Erbakan, eğitimle ilgili
olarak Ģu noktalara dikkat çekmiĢtir:
Onlarca Ġmam Hatip Okulu, Kur‟an kursu binaları boĢaltılıp baĢka maksatlara tahsis hatası
irtikap edilirken, tamamen hasbi; plaket, madalya, alkıĢ, matrah gibi dünyevi hesaba girmeden
138
eğitime destek vermiĢ on binlerce insanın niyeti Ģevki, maksadı bir kalemde yok sayılırsa halkın
katkısı nasıl sağlanacaktır.
…
Üniversitelerdeki zulüm devam etmektedir. Puan silmeler, öğrenim özgürlüğünü yok
saymalar…
TavĢanlıda bir kız öğrenci Hacettepe Tıp Fakültesini tutturduğu halde, bu baĢarısı dikkate
alınmamıĢtır. “Kıyafet özgürlüğü” hakkını kullanan birçok kız evladımızın imtihan kâğıtları
değerlendirmeye alınmamıĢtır.
AKP‟nin baĢarısı ise 40.000 sıfırdır.
Harçlar el yakmaktadır. “Parasız kitap” propagandası ile ortaya çıkan AKP, harçlara %25
zam getirmiĢ aldığı kararla üniversite öğretimine de zamlı harcı %20‟ye kadar artırma yetkisi
vermiĢtir.
Ġkinci öğretimde ise harçlar 490 milyon ile 3 milyar 805 milyon TL arasında değiĢmektedir.
Yurt ücretleri de el yakmaktadır. Aylık ücretler 160 milyondan 350 milyona, depozitolar ise
400 milyondan 1 milyara varmaktadır.
Sayın Milli Eğitim Bakanı‟nın bir televizyon söyleĢisinde, hala birçok okulda tezekle
ısınılıyor olmasın mazur göstermek için “benim çocukluğumda da tezek götürürdük, kaldı ki
tezek hala o yörelerin yakıt malzemesidir” deyiĢi AKP yöneticilerinin eğitim perspektifini ortaya
koyuyor, baĢka delile de ihtiyaç bırakmıyor (SP, 2003d).
Erbakan‟ın AKP hükümetine karĢı yapmıĢ olduğu bu eleĢtirilerin yanı sıra
SP‟nin 14 Ekim 2004‟de “AB‟nin Türkiye Ġlerleme Raporu” çerçevesinde yapmıĢ
olduğu araĢtırmasındaki Ģu tespitleri dolaylı olarak kültürle ilgili kolektif düĢüncesini
ortaya koymaktadır:
Avrupa Birliği belli normlar içinde kurulmuĢ ve 50 yıllık bir çalıĢma düzeni ile belli bir
seviye ve anlayıĢa ulaĢmıĢ devletlerin, kendi din-kültür ve siyasi tarih deneyimleri içinde
uygulamayı doğru buldukları temeller üzerine inĢa ettikleri bir organizasyondur. Önce bir
ekonomik iĢbirliği olarak baĢlayan bu kuruluĢ, daha sonra bu birlikteliği, siyasi ve sosyo-kültürel
alanlara da taĢımıĢtır.
…
Dikkat çeken diğer bir konu da, AB‟ye uyum çalıĢmaları sürecinde, Türk milletinin örf ve
adetlerinde, ahlaki değerlerinde ve hatta inancında büyük ölçüde değiĢmeler olacağının
beklenilmesidir. AB yetkilileri böylece, yakın bir gelecekte “Türk halkının düĢünce yapısında”
büyük ölçüde değiĢmeler olacağını ve bölge içinde, AB ölçülerine uygun ve diğer ülkelere
“örnek teĢkil edecek bir Türkiye‟nin ” geliĢeceğini umduklarını ifade etmektedirler.
ĠĢte, burada hepimiz için önemli olan husus, Türkiye‟nin ve Türk halkının böylesine bir
değiĢime, adeta tarihi ve toplumsal kiĢiliğini kaybetmeye tahammül edip, edemeyeceği, razı olup,
olamayacağı hususudur (SP, 2004a).
Kültürle ilgili yapılan bu eleĢtirilerden baĢka SP, 3 Kasım 2002 Milletvekili
Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinden sonra 22 Temmuz 2007
139
Milletvekili Genel Seçimleri için yeni seçim beyannamesi hazırlamıĢtır (SP, 2007).
Hazırlanan seçim beyannamesi form bakımından, önceki seçim beyannamesinden farklı
olarak kurumlar bazında ele alınmazken içerik bakımından duygu sosyolojisi eksenli
olarak John Von Neumann‟ın ortaya koyduğu “Oyun Teorisi” stratejisiyle ele alınmıĢtır.
Beyannamede eğitim ve kültür alanları ise bu çerçevede manevi tahribat ve manevi
kalkınma baĢlıkları altında ahlaki ve sosyo-patolojik bir durum olarak iĢlenmiĢtir.
Yine önceki seçim beyannamesinden farklı olarak eğitim ve kültür alanları
hükümete karĢı dini/ahlaki yönden itham edici bir üslupla sloganik olarak iĢlenmiĢtir.
ĠĢlenen konu bazında ise; fert, aile ve toplumun korunması için dini, ahlaki ve manevi
eğitimin anaokulundan baĢlatılması ve Kur‟an kurslarına devamı engelleyen 12 yaĢ ve
15 yaĢ sınırının kaldırılması önceki seçim beyannamesinden farklı olarak dile getirilen
beyanlardandır.
SP, 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim
beyannamesinden sonra da 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimleri için yine yeni
bir seçim beyannamesi hazırlamıĢtır. Hazırlanan seçim beyannamesi form bakımından 3
Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesine
benzer Ģekilde oluĢturulmuĢtur. Ġçerik bakımından ise hem 3 Kasım 2002 hem de 22
Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamelerinin
sentezi Ģeklinde olması dikkat çekmektedir.
Yine içerik olarak daha önceki seçim beyannamelerine ek olarak kültürle ilgili
yeni bir açıklama yapılmazken eğitimle ilgili olarak SP‟nin, üniversite öğretimi için
öğrenci harçlarının kaldırılacağı, zorunlu eğitim ve öğretim 4+4+3 Ģeklinde kademeli
olacağı, Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımların yeniden açılacağı, Kur‟an kurslarının
önündeki tüm engellerin kaldırılacağı, Osmanlıca eğitimin her aĢamasında seçmeli ders
olacağı, üniversite sınavlarına giriĢte yaĢanan farklı katsayı uygulamalarının
kaldırılacağı taahhütleri dikkat çekmektedir.
140
4.5.1
Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi
SP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde söylem ve eylem bakımından RP ve
MSP dönemi dinamiklerinin yeniden harekete geçirildiği otantik bir sürece karĢılık
gelmektedir. SP‟nin üslubu ise diğer Milli GörüĢ Partilerine göre daha sert ve ayrıĢtırıcı
özellik taĢımaktadır. Bunun en önemli sebebi de FP‟nin kapatılmasından sonra Milli
GörüĢ Hareketi düzleminden farklı olarak FP‟li diğer kadrolar tarafından AKP‟nin
kurması olmuĢtur. Yani AKP‟nin kurulması FP‟den SP‟ye üslup farklılaĢmasını
getirmiĢtir. Bu durumlara paralel olarak SP döneminde, ideolojik olarak Milli GörüĢ
Hareketi‟nin siyasal kültürü en belirgin olarak yansıtılıĢtır. Alan bazında ise bu
belirginlik en fazla ekonomi ve eğitimde göze çarpmaktadır.
SP dönemi, hazırlanan seçim beyannameleri çerçevesinde değerlendirildiğinde
üç genel seçim için farklı parametrelerin ele alındığı gözlemlenmektedir. Özellikle de
22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesi AKP‟ye karĢı
oluĢturulmuĢ reaksiyonel bir siyasi tavrı yansıtmaktadır.
SP dönemi, eğitim programları açısından değerlendirildiğinde 3 Kasım 2002
seçim beyannamesinde bulunan eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi
derslerinin din kültürü ve ahlak dersleri gibi zorunlu olarak okutulması beyanı Milli
GörüĢ Partileri‟nin yaĢadığı fikri, siyasi ve hukuki konjonktürleri ortaya koymaktadır.
Yine SP‟nin eğitim alanı ile ilgili ele aldığı meselelerin otantikliğini koruduğu ama
biçimsel değiĢikliklere uğradığı gözlemlenmektedir. Örneğin 3 Kasım 2002 seçim
beyannamesinde belirtilen 5+3 eğitim sistemi modeli 12 Haziran 2011 seçim
beyannamesinde 4+3+3 Ģeklinde idealize edilmiĢtir. Bu eğitim sistemi modelinin ortaya
konmasından sonra ifade edilen Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarını tekrar
açılması durumu ise SP‟nin Milli GörüĢ Hareketi çizgisindeki kolektif düĢüncesinin
özünü korunduğu analizini teyit etmektedir.
SP dönemi kültür programları ele alındığında ise, FP dönemi ele alınan kültür
konularından hiçbirinin gündeme alınmadığı dikkat çekmektedir. Yine bu dönemin
kültür alanı ilgili baĢka bir özelliği konuların yüzeysel ve soyut olarak ele alınmıĢ
olmasıdır.
141
SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME
Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının kavramsal ve tarihsel
düzlemde ele alındığı bu çalıĢmada din, siyasetle beraber araĢtırmanın merkezinde olan
kavramlardandır. Çünkü Milli GörüĢ Partileri‟nin öne çıkan en önemli yüzü din eksenli
duruĢu olmuĢtur. Bu yüzden her bir dönemin eğitim ve kültür programları/politikaları
analiz edilirken bu kavramsal parametreler çerçevesinde incelenmiĢtir.
Kavramsal düzlemde, din kavramı ele alınırken yaygın olarak bilinen ve mistik
öğelerin hâkim olduğu tanımlardan farklı olarak sosyolojik bir perspektif yakalanmaya
çalıĢılmıĢtır. Bu durum aslında bilimsel bir usülün dikkate alındığının göstergesidir.
Özellikle sosyal bilimlerde her bir kavram araĢtırma alanına göre, menĢei
kaybedilmeden yeniden teĢekkül ettirilmelidir. Nitekim bu araĢtırmada din kavramına,
vahye dayansın veya dayanmasın “sistemleĢen yaĢam tarzı” anlamıyla yaklaĢılmıĢtır.
AraĢtırma kapsamında elde edilen bulgularla dinin; siyaseti Ģekillendiren
toplusal bir zorunluluk ve kültürün tevcihi olduğunu söylenebilir. Bunun siyasi alandaki
en belirgin örneği ise çok partili hayata geçiĢle birlikte dine bakıĢ açısının partilerce
transformasyona uğramıĢ olmasıdır.
Eğitim ve kültür ilgili olarak da kavramsal düzlemde belirtilen bilimsel usülle
makro manada, kültürün menĢeinde muhafazakârlık barındırdığı, eğitim de inkiĢafın ise
bir toplumun kendi kültürü ile eğitim sistemini Ģekillendirdiğinde yakalayabileceği
söylenebilir.
Eğitim sistemi ve politikalarına iliĢkin farklı perspektifler/polemikler de
değerlendirilmiĢtir. Bunların baĢında da; Ġmam Hatip Okulları, kesintisiz 8 yıllık eğitim,
üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunu, YÖK‟ün üniversiteye giriĢ sınavlarındaki kat sayı
uygulamaları, Kur‟an öğrenimindeki yaĢ sınırı ve yasakları gelmektedir.
142
Türkiye‟de
din,
siyaset,
eğitim
ve
kültür
iliĢkileri
bağlamında
tartıĢmaların/mütalaaların merkezine konan “demokrasi” kavramına da önemine binaen
kritize edilmiĢtir. Bu kavramsal kombinasyonda, Türkiye siyaset tarihinde dinin zaman
içindeki etkinliğinin nasıl değiĢtiğini görmek için araĢtırmaya 1950 öncesi tek partili
dönemin ve devlet ideolojisinin dine bakıĢ açısının nasıl olduğunu belirterek
baĢlanmıĢtır. Devamında da siyasi alanda dine bakıĢ açısının kronolojik olarak siyasi
pratiklerin neler olduğu saptanmaya çalıĢılmıĢtır.
Tarihsel düzlemde dinin siyaset alanında etkinliğinin artması yalnızca
Türkiye‟de yaĢanmamıĢtır. Müslümanların çoğunlukta olduğu birçok ülkede bu durum
rahatlıkla gözlemlenmektedir. Hatta denilebilir ki Türkiye‟deki dini toplumsal
siyasallaĢmaya ve toplumun din algısında ki zihinsel paradigmaların değiĢimine yurt
dıĢındaki Ġslami hareketler ve bu Ġslami hareketlerin zihinsel formlarını açıklayan, tevil
eden yayınların tercüme edilmesi etki etmiĢtir.
Dini alanda yaĢanan çeĢitli geliĢmeler karĢısında siyasi alanın bu duruma
kayıtsız kaldığı söylenemez. Bu bağlamda Ģu üç değerlendirme söz konusu alanlarla
ilgili önemli nitelik taĢımaktadır. Birincisi, toplumda dinle ilgili olarak özgürlük
alanının geniĢlemesi kaçınılmazdır ve siyasi partiler bu durumu siyasi malzeme aracı
olarak kullanacaklardır. Ġkincisi, siyasi otoriteler dini alandaki mukavemetin
artmasından duyduğu hoĢnutsuzluğa karĢı dini özgürlükleri kendi istedikleri mecrada ve
ölçüde geniĢleteceklerdir. Üçüncüsü de, bu durum karĢısında toplum/dindar kesim yeni
bir dini-siyasi kimlik ile siyasal olana karĢı yönelecektir. Bu değerlendirmenin
siyasi/toplumsal karĢılıkları olarak denilebilir ki Türkiye bu üç durumun hepsini her
dönemde toplumsal ve siyasi refleks olarak yaĢamıĢtır. Ama bu üç değerlendirmenin
oranları ve birbirleriyle olan korelâsyonları dönemlere göre farklılaĢmıĢtır.
Tek partili dönemde din olabildiğine kontrol altında tutulmaya çalıĢılmıĢ ancak
daha sonra çok partili hayata geçiĢle birlikte din, siyasi alanda malzeme aracı olarak
kullanılmaya baĢlanmıĢtır. 1969 yılında bir Ġslami hareket olarak Milli GörüĢ
Hareketi‟nin ortaya çıkması da bu üçüncü değerlendirmeyi teyit eder niteliktedir.
Bu çalıĢma sivil toplum ve Türkiye‟deki dindarların yöneliĢleri açısından tam
manada analizlere/değerlendirmelere sahip olmamakla beraber Türkiye‟deki dindar
kesimin dini-siyasi yeni bir kimlikle ortaya çıkığı Milli GörüĢ Hareketi‟nin partileri
kapsamında değerlendirilmiĢtir. Dini alanla ilgili olarak cemaatlerin varlığı, sivil toplum
143
kuruluĢlarının çalıĢmaları hatta Milli GörüĢ Hareketi‟nin diğer kuruluĢları, gençlik
hareketleri, bayan örgütlenmeleri ve benzeri yapılanma ve organizasyonları bu
araĢtırmanın sınırlılıkları dıĢında kalan ama önemi de yadsınamaz meselelerdendir.
BaĢka bir yönden; bu araĢtırmada belirtilen Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel düzlemi ve
farklı merhaleleri sadece parti üst yapılanmasından kaynaklandığını göstermemektedir.
Tarihsel düzlem ve Milli GörüĢ Partileri‟nin programları/politikaları dâhilinde
bu araĢtırmada; objektif bir yaklaĢım ile verilere dayalı gözlemler, saptamalar, analiz ve
değerlendirmeler yapılmıĢtır. Ancak bu belirlemeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin
kurucu/karizmatik lideri olan Necmettin Erbakan‟ın düĢüncelerinden bağımsız değildir.
Hatta denilebilir ki Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya koymuĢ olduğu siyasi ve toplumsal
çeĢitli kurumsal üretimler Necmettin Erbakan‟ın bizatihi kendi görüĢleridir. Örneğin;
“Yeni Bir Dünya” söylemi, Ġslam ülkelerinin bir araya gelmesiyle sacayakları uluslar
arası iliĢkiler, kültür ve ekonomi‟ye dayanan “D8” projesi, Ġslam BirleĢmiĢ Milletleri,
Ġslam NATO‟su, Ġslam ülkelerinin müĢterek kullandığı ortak para birimi ve benzeri
çalıĢmalar Erbakan‟ın ortaya koymuĢ olduğu çeĢitli fikirlerdir. Bundan dolayı çalıĢmada
kimi zaman Erbakan‟ın konuĢmalarına yer verilmesi söz konusu noktanın öneminden
kaynaklanmaktadır.
Milli GörüĢ Hareketi bağlamında din, eğitim ve kültürle ilgili olarak sadece
Milli
GörüĢ
Partileri‟nin
ele
alınması
çalıĢma
açısından
bir
dezavantaj
oluĢturmamaktadır. Çünkü yapılan gözlemler/bulgular parti yapılanmasının Milli GörüĢ
Hareketi‟nin merkezi olduğunu göstermektedir. Bu durum Ģunu tekit etmektedir;
yapılan değerlendirmeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojisini yansıtması açısından
yeterli korelâsyona sahiptir.
Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür kurumlarına bakıĢ açılarının politik
karĢılıkları da önemli nitelik taĢımaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Milli GörüĢ
Partileri‟nin kurumsal bazda çeĢitli dönemde önde tuttukları alan ekonomi/kalkınma
olmuĢtur. Bunun en önemli göstergesi de dört defa hükümette bulunan Milli GörüĢ
Partileri‟nin aldıkları bakanlıklardır. Örneğin; Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu
dönemlerde çoğu kez Ticaret Bakanlığını, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Maliye Bakanlığını, Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığını,
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını
almıĢtır.
144
Milli GörüĢ Partileri‟nin hükümette olduğu dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı
hep diğer koalisyon partilerinde kalmıĢtır. Kültür bakanlığı ise sadece 54. Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinde Refah Partisi‟nde kalmıĢtır.
Bu durumlar Ģu değerlendirmeyi tekit eder niteliktedir: Hükümetler kurulurken
koalisyon ortakları devlet yönetiminde eĢit hakka sahip olmak isterler ve denge
unsurunu gözetirler. Bundan dolayı bir partinin her bir alanla ilgili giriĢimi beraberinde
diğer alanlarla ilgili bazı haklardan özelliklede bakanlık misyonunda feragate mecbur
bırakmaktadır. Örneğin; genel seçimlerde birbirlerine yakın oranda oy alan iki parti
koalisyon kurmak istediklerinde muhtemelen bir parti Adalet Bakanlığını aldığında
diğeri Milli Savunma Bakanlığını, bir parti ĠçiĢleri Bakanlığını aldığında diğeri DıĢiĢleri
Bakanlığını veya siyasal alandaki denge unsuru çerçevesinde paralel bakanlığı aldığı
görülmektedir. Bu unsurlar ekseninde, Milli GörüĢ Partileri‟nin çoğu zaman
ekonomi/kalkınma alanlarına yönelmesinin koalisyon hükümetlerinde Milli Eğitim
Bakanlığı‟ndan feragat edeceği anlamını taĢımaktadır. Yoksa salt Milli GörüĢ
Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığına önem vermediği anlamı bu verilerden
çıkartılmamalıdır. Ama öncelik etkisine Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sahip olmadığı
söylenebilir.
BaĢka bir perspektifle değerlendirildiğinde ise verilere göre, Milli GörüĢ
Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığını almasa bile bu alana ait politikalara müdahil
olduğu görülmektedir. Örneğin, Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu dönemlerde,
koalisyon protokolüne Milli Eğitim politikalarıyla ile ilgili olarak Ģerh düĢmüĢ, hükümet
programına “manevi kalkınma” ibaresi ekletmiĢ ve bu ibarelerin politik karĢılıkları
olarak da özellikle Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasını teĢvik etmiĢtir.
Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim anlayıĢıyla ilgili olarak makro manada Ģu
söylenebilir: Milli GörüĢ Partileri, eğitim ile manevi/Ġslami yönü geliĢmiĢ, değerlerine
bağlı ve müsbet ilimlerde de ileri seviyeye ulaĢmıĢ genç yetiĢtirmeyi hedeflemektedir.
Nitekim bunun en önemli örneği; Milli GörüĢ Partileri‟nin Ġmam Hatip Okulu açma
çalıĢmaları ve bu okullardan mezun olanların müsbet ilimlere yönelmeleri için
üniversiteye giriĢ sınavlarına girmelerinin sağlamıĢ olmaları ve baĢarılı olanların genel
lise mezunları gibi üniversiteye yerleĢtirilmeleridir.
BaĢka bir açıdan ise, Milli GörüĢ Hareketi‟nin merkezinde olan kiĢilerin mesleki
olarak mühendislik alanında uzman olmaları bu durumu pekiĢtirmiĢ olabilir. Necmettin
145
Erbakan‟ın Milli Nizam Partisi‟nin kapatılmasında gerekçe olarak gösterilen ve büyük
bir kısmında müsbet ilimlerin kurucularının Müslümanlar olduğu savunulan “Ġslam ve
Ġlim” adlı eseri nasıl bir gelenek tarzının benimsendiğini göstermektedir.
Bu araĢtırmada, Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültürle ilgili meselelere
yaklaĢımı konusunda çeĢitli analizler yapılmıĢtır. Bu analizler doğrultusunda, kapatılan
her Milli GörüĢ Partisi‟nin farklı formlarda yeniden açılmasında çeĢitli farklılıklarının
olduğu, dönemin konjonktürüne göre söylemde tarz değiĢikliğine gittiği ve görüĢ
bildirilen alanla ilgili yeni/farklı açıklamaların yapıldığı gözlemlenmektedir.
AraĢtırma kapsamında, yapılan analizler doğrultusunda, varılan bu sonuçlar; din,
siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri bakımından siyaset sosyolojisi açısından önemli
kılmaktadır. Milli GörüĢ Partileri‟nin bu korelasyon dahilinde ele alınması ise siyaset
sosyolojinin Türkiye‟deki yansımalarına/problem alanına karĢılık gelen taraflarının ön
planda tutulduğunu göstermektedir.
Tüm bu değerlendirmelerle birlikte bu tezin ana merkezinde bulunan Milli
GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının konjonktürel değerlendirmesi de
önemlidir. Hareketin siyasi temayülleri açısından değerlendirmeye “Bağımsızlar
Hareketi”yle baĢlamak gerekirse Necmettin Erbakan‟ın eğitim ve kültürle ilgili mecliste
yapmıĢ olduğu konuĢmalar Ģunu göstermektedir: Bu dönem de ekonomik tekitlerden
müstakil olarak ahlaki kalkınma üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Bu yoğunlaĢmanın pratik
karĢılığı olarak da Ġmam Hatip Okulları‟nın orta ve lise kısımlarının kapatılmasına
meclis komisyonlarında karĢı çıkılmıĢtır.
Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin politik tutumlarının tevcihini
milli olan ve milli olmayan ayrımı oluĢturmaktadır. Bu anlayıĢla, mevcut eğitim sistemi
milli olmayan nitelendirmeyle ifade edilmiĢtir. Hatta “Kendi maarifi kendisi için insan
yetiĢtirmeyen tek millet” tabiri bu döneme ait MNP söylemidir.
MNP, eğitim ile “inançlı insan” tipi/profili oluĢturmayı hedeflemektedir. Bu
anlayıĢının makro düzeydeki yansımasını ise “ahlak nizamı” oluĢturma projesidir. Bu
projenin kabullenilmesi noktasında MNP‟nin/Erbakan‟ın attığı en önemli adım ise
“Batı‟nın kullandığı maddi ilimlerin temelini Müslümanların attığı” düĢüncesidir.
MNP‟nin parti programında tafsile en fazla ağırlık verdiği konu da eğitim
olmuĢtur ve bu alanla ilgili yapmıĢ olduğu açıklamalar partinin kapatılmasında en fazla
üstelenen unsurlardır.
146
MNP‟nin kapatılmasından sonra kurulan MSP‟nin eğitim anlayıĢının temelini
“Önce Ahlak ve Maneviyat” sloganı oluĢturmaktadır. Milli eğitim ile ulaĢılmak istenen
ana gaye de “yeni nesillere, milli ahlakın ve manevi hasletlerin intikal ettirilmesi”
olarak belirtilmiĢtir. MSP, programına bu hedefler dâhilinde MNP‟ye göre daha açık ve
somut hedefler koymuĢtur. Bunların baĢında da Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an
kurslarının açılması ve okullardaki kitap içeriklerinin değiĢtirilmesi gelmektedir.
Kültürle ilgili olarak da dönemin en önemli projesi Ġslam ülkeleri arasında
kurulması düĢünülen kültürel iĢbirliği teĢkilatıdır. Bu aynı zamanda ümmetçi bir
geleneğin takip edildiğinin göstergesi durumundadır.
MSP‟nin eğitim ve kültürle ilgili belirttiği kapsamların politik karĢılıklarını
değerlendirmek için de üç defa hükümet ortağı olduğu koalisyon dönemlerine bakmak
gerekir.
CHP ile MSP arasında kurulan koalisyonun protokolünde MSP, ilk ve
ortaöğretimde “ahlak” derslerinin mecburi hale getirilmesini ve bu dersleri okutacak
öğretmenlerinde vasıflı kiĢiler olması gerektiğini vurgulamıĢtır. Bunlara ek olarak da
halk yardımıyla yapılan okulların yapılıĢ maksadına uygun hizmet vermesi gerektiğini
koalisyon protokolüne yazdırmıĢtır.
Yapılan koalisyon protokolü ve hükümet programı çerçevesinde CHP-MSP
hükümetinin eğitimle ilgili en önemli icraatları arasında Ġmam Hatip Okulu
mezunlarının üniversiteye giriĢ imtihanına giriĢ imkânını sağlanması olmuĢtur. MSP‟nin
kültürle ilgili olarak yaptığı en kayda değer atak da Cuma gününü tatil olması
konusundaki kanun teklifi olmuĢtur.
MSP‟nin ikinci kez koalisyon ortağı olduğu 39. Hükümet‟in koalisyon
protokolünde eğitimle ilgili olarak önceki koalisyon hükümetine göre daha ayrıntılı ama
örtük açıklamalarda bulunulmuĢtur. Örneğin; Ġmam Hatip Okullarına atfen mesleki
okullarda rekabetin arttırılması ve üniversiteye giriĢte fırsat eĢitliğinin sağlanması, halk
tarafından yapılan meslek okullarının öğretime açılması ve ahlak derslerini Ġlahiyat
Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların
vermesi gerektiği belirtilmiĢtir.
Ġmzalanan bu protokolden sonra ahlak derslerinin Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek
Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların vermesi hususu hükümet
tarafından onanmıĢtır ancak diğer konular üzerinde hükümetin statik tavrı MSP‟yi
147
koalisyonu bozmaya itmiĢtir. MSP‟nin koalisyonun devamı için vermiĢ olduğu öneri ise
eğitime verilen önemi teyit etmiĢtir. Bu maddelerin baĢında daha önce örtük olarak
belirtilen Ġmam Hatip Okulları‟nın tamamının açılması vardır.
MSP‟nin üçünce kez katıldığı koalisyonda, MSP için “manevi kalkınma” ve
“maddi kalkınma” kapsamında atılan bir adımdır. Ağır sanayi çalıĢmalarının yapıldığı
bu dönemlerde MSP eğitime özelde de Ġmam Hatiplere çokça önem vermiĢtir. Yapılan
koalisyonun eğitimle ilgili kısmında Ġmam Hatip Lisesi mezunu olan öğrencilerin
üniversiteye ve yüksek okullara giriĢ sınavlarına diğer lise mezunlarıyla aynı Ģartlarla
gireceği ve ilkokullarda din ve ahlak dersleri hocası olarak görev yapabileceği
belirtilmiĢtir.
MSP‟nin koalisyon ortağı olduğu bu tarihsel düzlemde özellikle eğitimle ilgili
birbirini pekiĢtiren adımların atıldığı ve bu adımların statikleĢme durumu karĢısında da
koalisyondan çekilmeyi bir tehdit unsuru olarak kullandığı görülmektedir. BaĢka bir
yönü ile de MNP döneminde bağımsız değerlendirilen eğitim; MSP döneminde,
ekonomi ile paralel politik bir zemin üzerine oturtulmuĢtur.
12 Eylül 1980 Ġhtilali‟nden sonra kurulan RP, eğitim ve diğer alanlarla ilgili
olarak diğer Milli GörüĢ Partilerine göre en sistematik çıkıĢını yapmıĢtır. Dil ve üslup
bakımında da daha keskin ve radikal söylemlerin varlığı dikkat çekmektedir. Bunun en
bariz örneği eğitim alanındaki açıklamalarda görülmektedir. RP, MNP ve MSP
dönemindeki ahlaklı genç motifine “nefis terbiyesini esas alan, Ģuurlu ve cihad gayreti
içinde olan mücahit ruhlu genç olma” motiflerini eklemiĢtir.
RP‟nin “Adil Düzen” projesi kapsamında eğitime karĢılık gelen kısmı
“Ġlmi/Ahlaki Düzen”dir. Ancak bu projenin rutin ilerleyen eğitim anlayıĢından farklı
somut/politik bir karĢılığının olduğu söylenemez.
RP‟nin diğer Milli GörüĢ Partileri‟ne göre en önemli özelliği seçimlerden en
yüksek oy alarak hükümet kurma yetkisinin kendisine verilmiĢ olmasıdır. DYP ile
koalisyon kuran RP; koalisyon protokolünde, genç nesillerin yetiĢtirilmesi hususunda
Milli GörüĢ geleneğinin otantik ideolojik algısından farklı olarak manevi ve ahlaki
değerlerine bağlı genç yetiĢtirilmesi yanında laik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı
genç prototipi ortaya koymuĢtur. Bu durumun psiko-politik durumu analiz edildiğinde
ise RP‟nin ideolojik bir yumuĢamadan çok, devletin Atatürkçü ideolojik yapısının
temayüllerini manipüle ettiği olgusunu tevil etmektedir.
148
Yine bu dönemde Türkiye siyaset tarihinde dönüm noktası olan “28 ġubat postmodern müdahalesi” yaĢanmıĢtır. Bu müdahaleye konu olan Milli Güvenlik Kurulu‟nda
Genel Kurmay tarafından yapılan öneri maddelerinin ağırlıklı olarak eğitim üzerinden
yapılması dikkate değerdir. Bu durum, Ģu iki değerlendirmeyi göstermektedir. Birincisi,
müdahalenin özellikle eğitim düzlemi üzerinden yapılması eğitimin devletin diğer
kurumları tarafından da önemle izlendiğini ve hassas bir alan olduğunu göstermektedir.
Ġkincisi de, Milli GörüĢ Partileri müdahalenin olduğu zamana kadar ki dönemlerinde
eğitimle ilgili önemli ve karĢıt ideolojileri rahatsız eden adımlar atmıĢtır.
Kültürle ilgili olarak da bu dönemde en göze çarpan olaylar D8 bünyesinde
Kültür Bakanlıkları düzeyinde yapılan çalıĢmalar ve mecliste opera ve bale gibi alanlar
hakkında yapılan olumsuz kanaatlerin belirtilmesi olmuĢtur. Bu olgular RP‟nin, kültür
portföyünü ve milli kültür algısını ortaya koyan çeĢitli unsurlardır.
RP‟den sonra kurulan diğer bir Milli GörüĢ Partisi olan FP, Milli GörüĢ
geleneğinde farklı bir siyasi tarz ortaya koymuĢtur. Bu dönem Milli GörüĢ Partileri
açısından dini öğelerin minimize edildiği ve siyasi üslup olarak liberal tutumların
sergilendiği sürece karĢılık gelmektedir. Bunun en bariz örneğini eğitim ve kültür
üzerinden yapılan açıklamalar oluĢturmaktadır. Her dönem yapılan yetiĢtirilmek istenen
gencin özelliklerinden bahsedilirken ahlaklı olmasının yanında barıĢçıl ve hoĢgörülü
olma özelliğinden bahsedilmiĢtir. Din eğitiminden bahsedilmemiĢ, Ġmam Hatip Okulları
ve üniversitelerdeki baĢörtüsü meselelerine doğrudan atıfta bulunulmamıĢtır. Kültürle
ilgili olarak da edebiyat, folklor, resim, müzik, sinema ve tiyatronun öneminden ve
geliĢtirilmesinden bahsedilmiĢtir.
FP‟nin kapatılmasında sonra kurulan SP döneminde ise eğitim ve kültür, RP
dönemindeki anlayıĢa tekrar geri dönmüĢtür. Genç yetiĢtirme profili tekrar Ġslami jargon
üzerinden yapılmaya baĢlanmıĢ, kültür; Ġslam‟ın Ģefkat, sevgi ve hoĢgörü temellerine
dayanan teĢekkülü Ģeklinde tafsil edilmiĢtir.
149
KAYNAKÇA
Akarçay, E. (2008). Bir muhafazakarlaşma projesi olarak Türk-İslam sentezi. Yüksek
Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir.
Akgönenç, O. (2009). Türkiye'nin AB stratejisi. Ankara: Nobel Yayınları.
Akpınar, N. (2009). Maddi-manevi kalkınma: Necmettin Erbakan örneği. Yüksek
Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul.
AkĢit, B., & CoĢkun, M. K. (2004). Türkiye'nin modernleĢmesi bağlamında Ġmam Hatip
Okulları. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 394410). Ankara: ĠletiĢim Yayınları.
Aktay, Y. (2004). Türkiye'de Ġslamcılığın siyasal marjaları. Y. Aktay (Ed.), Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 13-25). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Allen, G. (2008). Gizli dünya devleti (H. Yavuz, & Ġ. Akça, Çev.). Ankara: KeĢif
Yayınları.
Apak, Ġ. (Ed). (1984). Rehber ansiklopedisi. Ġstanbul: Hizmet Matbaacılık.
Arslanoğlu, Ġ. (2000). Sosyoloji teorileri ders notları. Ankara.
Arslanoğlu, Ġ. (2002). Eğitim felsefesi. Ankara.
Aydal, D. (1998). Nasıl bir seçim sistemi. Ankara.
Aydın, M., Ünal, I., Balcı, E., Koçak, Y., & Burgaz, B. (1991). Eğitim sosyolojisi.
Ankara: Gazi Büro Kitabevi Yayınları.
Benk, A. (Ed.). (1986). Büyük larousse sözlük ve ansiklopedisi. Ġstanbul: Ġnterpress
Basın ve Yayıncılık.
150
Bozan, Ġ. (2007). Devlet ile toplum arasında bir okul: İmam Hatip Liseleri, bir kurum:
Diyanet İşleri Başkanlığı. Ġstanbul: Sena Ofset Basımevi.
Bulaç, A. (2004). Ġslam'ın üç siyaset tarzı veya Ġslamcıların üç nesli. Y. Aktay (Ed.),
Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 48-67). Ġstanbul: ĠletiĢim
Yayınları.
Bulaç, A. (2009). Göçün ve kentin siyaseti MNP'den SP'ye Milli Görüş Partileri.
Ġstanbul: Çıra Yayınları.
Canatan, K. (1997). Din ve laiklik. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları.
Çaha, Ö. (2004). Ana temalarıyla 1980 sonrası Ġslami uyanıĢ. Y. Aktay (Ed.), Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 476-492). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Çakır, R. (1995). Ayet ve slogan Türkiye'de İslami oluşumlar. Ġstanbul: Metis Yayınları.
Çakır, R. (2004). Milli GörüĢ Hareketi. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce, İslamcılık (s. 544-549). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
ÇalıĢlar, O. (1995). RP nereden nereye. Ġstanbul: Pencere Yayınları.
Çalmuk, F. (2004). Necmettin Erbakan. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce, İslamcılık (s. 550-575). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Çantay, H. B. (1984). Kur'an-ı hakim ve meal-i kerim. Ġstanbul: Milsan Basım.
Çeliker, D. (2009). 1961-1980 arası koalisyon hükümetlerine bir örnek: 1974
Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyonu. Yüksek Lisans Tezi,
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli.
Çiğdem, A. (2004). Ġslamcılık ve Türkiye üzerine bazı notlar. Y. Aktay (Ed.), Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 26-33). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Demiralp, A. (2005). Süleyman Demirel dönemi eğitim ve kültür politikaları. Yüksek
Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta.
151
Duran, B. (2004). Cumhuriyet dönemi Ġslamcılığı. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de
Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 129-135). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Ebenstein, W. (2003). Siyasi felsefenin büyük düşünürleri (Ġ. Özel, Çev.). Ġstanbul: ġûle
Yayınları.
el-Allaf, Ġ. H. (2006). Haridat'ul İslamiye el-hadise fi Turkiya. Musul: Darul Kutub
Yayınları.
el-Cindi, E. (1979). Yakazat'ul İslam fi Turkiya. Kahire: Darul Ensar Yayınevi.
Emre, S. A. (2002a). Siyasette 35 yıl (Cilt 1). Ankara: KeĢif Yayınları.
Emre, S. A. (2002b). Siyasette 35 yıl (Cilt 2). Ankara: KeĢif Yayınları.
Emre, S. A. (2002c). Siyasette 35 yıl (Cilt 3). Ankara: KeĢif Yayınları.
Erbakan, N. (1973). Milli Görüş ve 3. beş yıllık plan. Ankara: Furkan Yayınevi.
Erbakan, N. (1975). Maarif, iç bakış, herkese refah, anahtar ve Milli Görüş-temel
görüş. Ankara: GüneĢ Matbaacılık.
Erbakan, N. (1991a). Adil ekonomik düzen. Ankara: Semih Ofset Matbaacılık.
Erbakan, N. (1991b). Türkiye'nin meseleleri ve çözümleri. Ankara: Semih Ofset
Matbaacılık.
Erbakan, N. (1991c). Türkiye'nin temel meseleleri. Ankara: Rehber Yayıncılık.
Erbakan, N. (1993). Adil düzen. Ankara: Milsan Basım.
Erbakan, N. (2002). Türkiye ve ekonomisi. Ġstanbul: Milsan Basım.
Erbakan, N. (2009). İslam ve ilim. Ġstanbul: Milsan Basım.
152
Erbakan, N. (2010). Yeni bir dünya ve adil düzen. Ankara: ESAM Yayınları.
Fidan, N., & Erden, M. (1987). Eğitim bilimine giriş. Ankara: Repa Basın Yayın.
Giddens, A. (1996). Sociology. London: Norton Yayınları.
Goetz, P. (Ed.). (1994). Ana britannica. Ġstanbul: Ana Yayıncılık.
Güler, Ġ. (2002). Politik teoloji yazıları. Ankara: Kitabiyat Yayınları.
Güler, Ġ. (2010a). Direniş Teolojisi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları.
Hayıt, H. (1997). 8 yıllık zorunlu eğitime geçiş. Ankara: Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar
Vakfı Yayınları.
Karamısır, S. (1992). Türkiye'nin eğitim meseleleri. Ġstanbul: Hilal Matbaacılık.
Kazan, ġ. (2000). Öncesiyle sonrasıyla 28 şubat. Ankara: KeĢif Yayınları.
Kazan, ġ. (2001). Refah gerçeği (Cilt 1). Ankara: KeĢif Yayınları.
Kazan, ġ. (2002). Refah gerçeği (Cilt 2). Ankara: KeĢif Yayınları.
Kazan, ġ. (2003). Refah gerçeği (Cilt 3). Ankara: KeĢif Yayınları.
Kazan, ġ. (2008). 28 şubat ürünü bir dava ile Erbakan nasıl yargılandı. Ankara: KeĢif
Yayınları.
KöktaĢ, M. E. (1997). Din ve siyaset, siyasal davranış ve dindarlık. Ankara: Vadi
Yayınları.
Kurtoğlu, Z. (2004). Türkiye'de Ġslamcılık düĢüncesi ve siyaset. Y. Aktay (Ed.), Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 201-216). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
153
Kutan, R. (2008). Kirazlıdere tutukevi penceresinden 12 eylül. Ankara: KeĢif Yayınları.
Mardin, ġ. (1991). Türkiye'de din ve siyaset. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Mardin, ġ. (1992). Din ve ideoloji. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü (O. Akınhay, & D. Kömürcü, Çev.). Ankara:
Bilim ve Sanat Yayınları.
MaviĢ, N. (2009). Türk siyasal yaşamında Milli Görüş'ün doğuşu MNP. Ankara: KeĢif
Yayınları.
Meriç, C. (2009). Umrandan uygarlığa. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Mert, N. (2004). Türkiye Ġslamcılığına tarihsel bir bakıĢ. Y. Aktay (Ed.), Modern
Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 411-419). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Muhammed bin, H. H. (2004). Mukaddime (Cilt I, II) (H. Kendir, Çev.). Ankara: Ġmaj
Basın.
Naimi, A. (1993). El-hareket'ül İslamiye el-hadise fi Turkiya. Amman: Darul BeĢir
Yayınları.
Özipek, B. B. (2004). 28 Ģubat ve Ġslamcılar. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce, İslamcılık (s. 640-651). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
PektaĢ, E. K. (1997). Büyük kent belediyelerinin eğitim ve kültür hizmetlerinde siyasal
parti ideolojilerinin yansıması. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġzmir.
Polat, Ö. (2009). 37. Cumhuriyet Hükümeti'nin (Cumhuriyet Halk Partisi- Milli Selamet
Partisi) dış politikası 26 Ocak-17 Kasım 1974. Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, Ġstanbul.
Roy, O. (1994). Siyasal İslam'ın iflası. Ġstanbul: Metis Yayınları.
154
Sallabi, A. M. (2008). Osmanlı tarihi. Ġstanbul: Ravza Yayınları.
Sanay, E. (1991). Genel sosyoloji. Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu
Matbaası.
Sarıbay, A. Y. (1985). Türkiye'de modernleşme din ve parti politikası MSP örnek olayı.
Ġstanbul: Alan Yayınları.
Sarıbay, A. Y. (2004). Milli Nizam Partisi'nin kuruluĢu ve programının içeriği. Y.
Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 576-590).
Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Somerville, J. (Ed). (1993). Temel britannica. Ġstanbul: Ana Yayıncılık.
SubaĢı, N. (2004). 1960 öncesi Ġslami neĢriyat: sindirme, tahayyül ve tefekkür. Y.
Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 217-235).
Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Tahhan, M. (2007). Turkiya elleti araft ,mines'suldan ila Necmeddin Erbakan 18422006. Kuwait: Merkez el-Diraset el-Ġslamiyye Yayınları.
Topçu, N. (2010a). Kültür ve medeniyet. Ġstanbul: Dergah Yayınları.
Topçu, N. (2006). Sosyoloji. Ġstanbul: Dergah Yayınları.
Topçu, N. (2010b). Türkiye'nin maarif davası. Ġstanbul: Dergah Yayınları.
Toprak, D. F. (2009). Milli Görüş Hareketi'nin insan hakları söyleminin evrimi. Yüksek
Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.
Türkiye Diyanet Vakfı. (1994). İslam ansiklopedisi. Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları.
Urği, C. (2010). El-hareket'ül İslamiye el-Turkiya. Daha: Merkez'ül Bahs'ül el-Cezire
el-Ġlmi Arabi Yayınları.
155
Utku, T. (2010). Din ve bilim üstüne beyaz yorumlar. Ġstanbul: Altın ġehir Yayınları.
Yavuz, H. (2004). Milli GörüĢ Hareketi: muhalif ve modernist gelenek. Y. Aktay (Ed.),
Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 591-603). Ġstanbul: ĠletiĢim
Yayınları.
Zengin, B. (1995). Özgürleşerek birlikte yaşamak. Ġstanbul: BirleĢik Yayıncılık.
156
MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ’NĠN BELGE, DOKÜMAN VE YAYINLARI
Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Arasında Yapılan
Koalisyon Protokolü (1977). Ankara: BaĢbakanlık Basımevi.
Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selamet Partisi Arasında Yapılan Koalisyon Protokolü
(1974). Ankara.
Fazilet Partisi Kalkınma Programı, Öncü Türkiye Ġçin El Ele (1998a).
Fazilet Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Ġçi Yönetmeliği (1998b).
Fazilet Partisi Tüzük (1998c). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık.
Fazilet Partisi, Türkiye‟nin Öncelikli ve Temel GörüĢlerimiz (1998d). Ankara: Semih
Ofset Yayıncılık.
Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 Seçim Beyannamesi, Gün IĢığında Türkiye (1999).
Fazilet Partisi 14 Mayıs 2000 1. Olağan Büyük Kongre Recai Kutan‟ın KonuĢması
(2000).
Milli GörüĢ‟ün Ġktidardaki Hizmetleri 1974-1978.
Milli Nizam Partisi KuruluĢ Beyannamesi (1970a). Ankara: Nüve Matbaası.
Milli Nizam Partisi Programı (1970b).
Milli Nizam Partisi 24 Ocak 1971 1. Büyük Kongresi, Milli Nizam Partisi Genel
BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın AçılıĢ KonuĢması (1971)
Milli Selamet Partisi Ġnanç ve Hamle. Ankara: Gaye Matbaası.
157
Milli Selamet Partisi Seçim Beyannamesi (1973). Ġstanbul: Fatih Yayınevi.
Milli Selamet Partisi 24 Ekim 1976 3. Büyük Kongresi (1976a). Ankara: Elif
Matbaacılık.
Milli Selamet Partisi Program ve Tüzük (1976b). Ankara: Elif Matbaacılık.
Milli Selamet Partisi 5 Haziran 1977 Seçim Bildirisi (1977a).
Milli Selamet Partisi 5 Haziran 1977 Seçim Bildirisi Malatya (1977b).
Milli Selamet Partisi Seçim AfiĢ ve Sloganları (1977c).
Milli Selamet Partisi Seçim Beyannamesi (1977d).
Milli Selamet Partisi Tüzüğü (1977e). Ankara: Elif Matbaacılık.
Milli Selamet Partisi 1979 Yılı ÇalıĢma Programı (1979). Ġstanbul: Milsan Basın.
Refah Partisi Tüzüğü (1983). Ankara.
Refah Partisi 30 Haziran 1985 1. Büyük Kongresi, Ahmet Tekdal‟ın AçılıĢ KonuĢması
(1985a). Ankara: Elif Matbaası.
Refah Partisi Tüzük ve Program (1985b). Ankara: Elif Matbaacılık.
Refah Partisi Programı (1986). Samsun: Eser Matbaası.
Refah Partisi 7 Ekim 1990 3. Büyük Kongresi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın
KonuĢması (1990).
Refah Partisi 20 Ekim 1991 Genel Seçimi Seçim Beyannamesi (1991a).
158
Refah Partisi 20 Ekim 1991 Seçim Sloganları (1991b).
Refah Partisi 10 Ekim 1993 4. Büyük Kongresi (1993a). Ankara: GümüĢ Matbaacılık.
Refah Partisi, Erbakan‟ın KonuĢmaları (1993b). Ankara: Milsan Basın.
Refah Partisi 24 Aralık 1995 Seçim Beyannamesi (1995a).
Refah Partisi 24 Aralık 1995 Seçim Sonuçları Değerlendirmesi (1995b). Ankara: Semih
Ofset Yayıncılık.
Refah Partisi Tüzük (1996a). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık.
Refah Partisi, BaĢbakan Erbakan‟ın Hükümet Programı Müzakerelerinde Yaptığı
konuĢma (1996b). Ankara: BaĢbakanlık Basımevi.
Refah Partisi Kesintisi Eğitime Ġptal BaĢvurusu (1997). Ankara: Semih Ofset
Yayıncılık.
Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Koalisyonu Ġcraatları, Ġktidarda 1 Yıl, 28 Haziran 199630 Haziran 1997. Ankara: Uyum Ajans.
Refah Partisi‟nin Kapatılmasına Ġç ve DıĢ Tepkiler (1998). Ankara.
Saadet Partisi 11 Mayıs 2003 1. Olağan Büyük Kongresi, Prof. Dr. Necmettin
Erbakan‟ın KonuĢması (2003a).
Saadet Partisi 11 Mayıs 2003 1. Olağan Büyük Kongresi, Recai Kutan‟ın KonuĢması
(2003b).
Saadet Partisi 12 Haziran 2011 Seçim Beyannamesi (2011a).
Saadet Partisi 12 Haziran 2011 Seçimleri Seçim Bildirisi (2011b).
159
Saadet Partisi 2. ġahlanıĢ KuruluĢ Hamlesi (2006a).
Saadet Partisi 22 Temmuz 2007 Seçim Beyannamesi (2007).
Saadet Partisi 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi, Acil Onarım ve Atılım Programı
(2002a).
Saadet Partisi 3. ġahlanıĢ Milli KurtuluĢ Hamlesi (2008).
Saadet Partisi Milli ġahlanıĢ (2002b). Ankara: Milsan Basın.
Saadet Partisi Programı (2001).
Saadet Partisi Programı (2010).
Saadet Partisi Tüzük (2002c). Ankara.
Saadet Partisi, Avrupa Birliği Ġlerleme Raporu Gerçek Anlamı ve Tuzaklar (2004a).
Saadet Partisi, Program (2006b).
Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın ATV KonuĢması
ve Haftalık Basın Toplantıları (2003c).
Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın Fetih KonuĢması
ve Haftalık Basın Toplantıları (2003d).
Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın Uluslar arası
ĠliĢkiler DıĢ Politika KonuĢmaları (2004b).
160
SÜRELĠ YAYINLAR
1973 mahalli seçimleri, seçimleri kazanan belediye baĢkanları. (11 Aralık 1973).
Milliyet Gazetesi , s. 6.
Akyürek, S. (2005). Kur'an kursu öğreticisinin mesleki yeterlilikleri. Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (18), 175-192.
Bakacak, Ç. (2010). Türkiye'de Ġslamın siyasallaĢma serüveni, Milli GörüĢ ve partileri.
Doğudan Dergisi (15), 54-60.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (18 Ağustos 1999).
Ġlköğretim ve eğitim kanunu, milli eğitim temel kanunu, çıraklık ve meslek
eğitimi kanunu. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete, s. 2-6.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (10 Kasım 2002a). 3
kasım 2002 pazar günü yapılan XXII. dönem milletvekili genel seçimi sonuçları.
Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (8 Aralık 2002b).
Yüksek Seçim Kurulu kararı. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (17 Ocak 2003). Yüksek
Seçim Kurulu'nun 37 sayılı kararı. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (30 Temmuz 2007). 22
temmuz 2002 pazar günü yapılan milletvekili genel seçimi sonuçları. Türkiye
Cumhuriyeti Resmi Gazete.
BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (11 Mayıs 2009). 29
mart 2009 pazar günü yapılan yerel seçim sonuçları. Türkiye Cumhuriyeti Resmi
Gazete.
Bayyiğit, M. (2008). Din-siyaset iliĢkileri bağlamında seçmen davranıĢları ve din. Din
ve Toplum Dergisi , 2 (1), 47-55.
161
Belediye baĢkanlığı kesin sonuçları. (27 Mart 1984). Milliyet Gazetesi , s. 3.
Bostancı, M. (14 Eylül 2004). Eğitimin önündeki engeller. Cumhuriyet Gazetesi .
Çınar, S. (2010). Elli yıllık sarsıntı. Ajanda Dergisi (47), 40-45.
Doğan, A. E. (2010). 28 ġubat dönemecinden AKP'li yıllara Ġslamcı sermaye. Doğudan
Dergisi (15), 45-47.
DSP-MHP patladı. (19 Nisan 1999). Milliyet Gazetesi , s. 1.
Gensoru, Genel GörüĢme, Meclis SoruĢturması ve Meclis AraĢtırması Önergeleri.
(1997). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama
Yılı 95. BirleĢim), 11-12, 17-18.
GörüĢmeler. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 1.
Yasama Yılı 82. BirleĢim), 16-17.
Güler, Ġ. (2010b). Türk muhafazakârlarının Amerika muhibliğinin kültürel -ahlaki
soykütüğü. Doğudan Dergisi (15), 14-18.
Gündem DıĢı KonuĢmalar. (1997a). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20.
Dönem 2. Yasama Yılı 76. BirleĢim ), 9-10, 10-11.
Gündem DıĢı KonuĢmalar. (1997b). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20.
Dönem 2. Yasama Yılı 77. BirleĢim), 8-9.
Güven, T. (2010). Darbeler CHP ve sivil siyaset. Ajanda Dergisi (47), 20-35.
Hangi ilde kim, ne kadar oy aldı? (30 Mart 2004). Milliyet Gazetesi , s. 12.
Hangi ilde, hangi aday? (30 Mart 1994). Milliyet Gazetesi , s. 21.
Ġllere göre belediye baĢkanlığı dağılımı. (20 Nisan 1999). Milliyet Gazetesi , s. 14.
162
Kültür Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 35. BirleĢim), 17-19, 23-24, 29-31,
40-41, 41-43, 55-56 .
Kültür Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (2001). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tutanak Dergisi (21. Dönem 4. Yasama Yılı 36. BirleĢim), 19-20.
Milli Eğitim Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 35. BirleĢim), 14-16, 20-22, 36-28,
31-32, 32-33, 37-39, 50,53.
Milli Eğitim Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1999). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tutanak Dergisi (21. Dönem 2. Yasama Yılı 43. BirleĢim), 58-59.
Milli Eğitim Bakanılığı Kanun Tasarısı ve Teklifleri. (2000). Türkiye Büyük Millet
Meclisi Tutanak Dergisi (21. Dönem 3. Yasama Yılı 34. BirleĢim), 35-37.
Sayarı, B. (1978). Türkiye'de dinin denetim iĢlevi. Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi,
173-185.
SHP birinci parti. (27 Mart 1989). Milliyet Gazetesi , s. 13.
Siyasi parti grubu önerileri. (2002). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 5-12.
Türkiye'de cumhuriyet dönemi din eğitimi ve öğretimi kronolojisi. (Ekim-Kasım-Aralık
2007). Dem Dergisi , s. 64-71.
Yerel seçim sonuçları. (13 Aralık 1977). Milliyet Gazetesi , s. 8.
163
ĠNTERNET ORTAMINDAN ELDE EDĠLEN KAYNAKLAR
Adalet Bakanlığı Mevzuatı, 21 Aralık 2000 (2011). Türkiye Cumhuriyeti Adalet
Bakanlığı
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1128.html adresinden 20 ġubat 2011‟de
alınmıĢtır.
Adil,
M. (2007, ġubat). Türkiye'deki İslami Hareketler Hakkında.
http://www.syriakurds.com/2007/derasat/der008.htm adresinden 20
2010‟da alınmıĢtır.
Web:
Ocak
Alganoshy, R. (2010). Günümüz İslam hareketinde Türkiye'nin rolü. Web:
http://www.ghannoushi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=4
5:test&catid=29:siyasa&Itemid=56 adresinden 3 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Alsergany, R. (2010, Haziran). Türkiye'deki İslami hareket tecrübesi. Web:
http://www.paldf.net/forum/showthread.php?t=630796 adresinden 4 Ağustos
2011‟de alınmıĢtır.
Anayasa Mahkemesi Kararı, 16 Ocak 1998 (2011a). Türkiye Cumhuriyeti Anayasa
Mahkemesi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar
&id=2919&content adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Anayasa Mahkemesi Kararı, 22 Haziran 2001 (2011b). Türkiye Cumhuriyeti Anayasa
Mahkemesi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar
&id=2167&content adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ağustos 1997 (2011a). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=8 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ağustos 1997 (2011g). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=8 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
164
Ayın Tarihi, Ağustos 2001 (2011m). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2001&a=8 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ağustos 2007 (2011aç). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=8 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ağustos 2008 (2011ae). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=8 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Aralık 1998 (2011h). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=12 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Aralık 2003 (2011r). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=12 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ekim 1998 (2011d). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=10 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ekim 1998 (2011ğ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=11 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ekim 1999 (2011k). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=10 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
165
Ayın Tarihi, Ekim 2008 (2011af). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=10 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ekim 2010 (2011ah). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=10 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Eylül 1976 (2011ak). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1976&a=9 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Eylül 1997 (2011b). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=9 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Haziran 2006 (2011v). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=6 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Kasım 1976 (2011aj). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1976&a=11 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Kasım 1997 (2011c). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=11 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Kasım 2004 (2011s). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2004&a=11 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
166
Ayın Tarihi, Kasım 2010 (2011aı). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=11 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mart 1998 (2011f). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=3 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mart 2003 (2011ö). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=3 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mart 2006 (2011u). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=3 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mart 2007 (2011z). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=3 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mart 2009 (2011ag). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2009&a=3 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mayıs 1998 (2011e). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=5 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mayıs 1999 (2011j). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=5 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
167
Ayın Tarihi, Mayıs 2000 (2011l). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2000&a=5 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Mayıs 2007 (2011aa). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=5 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Nisan 1999 (2011i). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=4 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Nisan 2003 (2011p). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=4 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Nisan 2006 (2011ü). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=4 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Nisan 2007 (2011ab). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=4 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Nisan 2008 (2011ad). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=4 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Ocak 2005 (2011Ģ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2005&a=1 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
168
Ayın Tarihi, ġubat 1999 (2011ı). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=2 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, ġubat 2003 (2011o). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=2 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, ġubat 2006 (2011t). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=2 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, ġubat 2011 (2011ai). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2011&a=2 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Temmuz 2002 (2011n). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2002&a=7 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Temmuz 2006 (2011y). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=7 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Temmuz 2007 (2011ac). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=7 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
Ayın Tarihi, Temmuz 2010 (2011ağ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web:
http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=7 adresinden 15
Ocak 2011‟de alınmıĢtır.
169
BaĢar, E. (2007, ġubat). Eğitim görüşleri ve uygulamalarıyla Milli Eğitim Bakanı
Mustafa
Üstündağ'ın
Türk
eğitim
ki
yeri.
Web:
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/erdogan_basar_mustafa_ustundag.pdf
adresinden 20 Mart 2011‟de alınmıĢtır.
Büyük Türkçe Sözlük (2011). Türk Dil Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi. Web:
http://tdkterim.gov.tr/bts/ adresinden 15 Mart 2010‟da alınmıĢtır
Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Haberler, 10 Kasım 2009 (2006). Ekonomik
ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi. Web:
http://www.esam.org.tr/hayrinti.aspx?HaberID=174 adresinden 20 Nisan
2011‟de alınmıĢtır.
Ğanime, Z. E. (2005, Ekim). Türkiye'de Modern İslami Hareketin Kuruluşu. Web:
http://www.daawa-info.net/bio.php?id=74 adresinden 10 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Nafi,
B. (2006, Ekim). Türkiye'deki İslami hareket: laiklik krizi.
http://www.aljazeera.net/NR/exeres/592BF993-800D-40B5-934E673CDDB2FB9C.htm adresinden 17 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Web:
Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009b). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009c). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Oylama Sonuçları (2009ç). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Programı (2009a). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB37.htm
adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
170
Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009e). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009f). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Oylama Sonuçları (2009g). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Programı (2009d). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP39.htm
adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009h). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009ı). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Oylama Sonuçları (2009i). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Programı (2009ğ). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP41.htm
adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
171
Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009k). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009l). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Oylama Sonuçları (2009m). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Programı (2009j). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP54.htm
adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye
Cumhuriyeti
CumhurbaĢkanları
(2010).
Türkiye
Cumhuriyeti
CumhurbaĢkanlığı
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/ adresinden 7 Ekim 2010‟da
alınmıĢtır
Türkiye Cumhuriyeti Erdoğan Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ao). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o59.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Gül Hükümeti Oylama Sonuçları (2009am). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o58.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti I. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ağ). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o50.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
172
Türkiye Cumhuriyeti I. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009af). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o48.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti II. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ah). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o51.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti II. Özal Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ad). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o46.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti II. Özal Hükümeti Programı (2009ae). Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP46.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti II. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ai). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o53.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti III. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aı). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o52.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti III. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ab). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o42.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti III. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aj). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o55.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
173
Türkiye Cumhuriyeti IV. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ak). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o56.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1950 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009n). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1950 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1954 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009o). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1954 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1957 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009ö). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1957 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1961 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009p). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1961 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1965 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009r). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1965 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1969 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009s). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1969 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
174
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1973 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009Ģ). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1973 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1977 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009t). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1977 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1983 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009u). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1983 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1987 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009ü). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1987 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1987 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009z). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1999 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1991 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009v). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1991 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1995 Yılı Genel Seçimlerinde
Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009y). Türkiye Büyük Millet Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_
yili=1995 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır.
175
Türkiye Cumhuriyeti Ulusu Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ac). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o44.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti V. Demirel Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aa). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o41.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti V. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009al). Türkiye Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o57.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Türkiye Cumhuriyeti VII. Demirel Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ag). Türkiye
Büyük
Millet
Meclisi
Resmi
Ġnternet
Sitesi.
Web:
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o49.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da
alınmıĢtır.
Download