GİRİŞ ve AMAÇ

advertisement
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
PATOLOJİ LABORATUVARI
Klinik şefi ve Tez Danışmanı : Dr. Deniz Özcan
MESANENİN ÜROTELYAL TÜMÖRLERİNDE
COX-2 EKSPRESYONUNUN ÖNEMİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Zafer EROL
İstanbul-2006
1
TEŞEKKÜR
PATOLOJİ UZMANLIK EĞİTİMİM SIRASINDA BİLGİ VE DENEYİMLERİNİ AKTARAN,
BANA HER KONUDA DESTEK VEREN, TEZİMİN HAZIRLANMASINA BÜYÜK KATKILARI
OLAN KLİNİK ŞEFİMİZ UZM. DR. DENİZ ÖZCAN’A, BAŞASİSTANIMIZ UZM. DR. FERİHA
CİNHÜSEYİNOĞLU’NA,
DEĞERLİ
BİLGİLERİNDEN
FAYDALANDIĞIM
PATOLOJİ
KLİNİĞİMİZ DOKTORLARINA, BİRLİKTE ÇALIŞMAKTAN MUTLULUK DUYDUĞUM
ASİSTAN
DOKTOR
ARKADAŞLARIMA,
ÖZVERİLİ
ÇALIŞMASINDAN
DOLAYI
LABORATUAR ÇALIŞANLARIMIZA, TEZİMİN İSTATİSTİKSEL HESAPLAMALARINDAKİ
YARDIMLARINDAN DOLAYI PROF. DR. AHMET DİRİCAN’A, HASTANEMİZ BAŞHEKİMİ
UZM. DR. M. HAYRİ ÖZGÜZEL’E , BENDEN SEVGİLERİNİ VE DESTEKLERİNİ HİÇBİR
ZAMAN
ESİRGEMEYEN
VE
DAİMA
YANIMDA
OLAN
AİLEME
EN
İÇTEN
TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM.
DR. ZAFER EROL
2
İÇİNDEKİLER
ÖZET.......................................................................................... 1
GİRİŞ VE AMAÇ.........................................................................2
GENEL BİLGİLER.....................................................................4
MATERYAL METOD..............................................................31
BULGULAR...............................................................................33
TARTIŞMA...............................................................................39
SONUÇLAR...............................................................................45
RESİMLER................................................................................46
KAYNAKLAR...........................................................................54
3
ÖZET
AMAÇ: Çalışmamızın amacı, COX-2 ekspresyonunu mesanenin ürotelyal karsinomlarında
ve düşük malignite potansiyelli papiller tümörlerinde immunohistokimyasal olarak
araştırmak, elde ettiğimiz sonuçları klinik ve histopatolojik değişkenlerle karşılaştırmaktır.
MATERYAL METHOD : S.B.Okmeydanı E.A.H. Patoloji Bölümü’ne 2002-2005 yılları
arasında gelen 40 adet radikal sistektomi piyesi ve 6 adet transüretral rezeksiyon biyopsisi
çalışma grubumuzu oluşturmuştur.Orijinal patoloji raporlarından elde edilen klinik ve
histopatolojik
bilgiler,
hematoksilen+eosin(H.E.)
boyalı
lamlarının
tekrar
değerlendirilmesiyle elde edilen histopatolojik verilerle biraraya getirilerek olgulara WHO
2004 ürotelyal tümör sınıflamasına (23) göre tekrar değerlendirildi. Uygun olan bloklar
immunhistokimyasal çalışma için seçildi.
BULGULAR:
COX-2
immunreaktivitesi
tüm
olguların
%84,7’sinde
(39/46)
saptandı.Çalışmamızda immunboyanma hücrelerin sitoplazmasında ve nükleer membranında
tespit edilmiş olup , iltihap hücreleri ve düz kas hücrelerinde değişen şiddet ve oranlarda
boyanma saptandı.Boyanma yüksek grade’li hastaların % %80,6’sında (25/31),düşük grade’li
hastaların %88,8inde( 8/9),düşük malignite potansiyelli tümörlerin %100’ünde (6/6)
saptanmıştır. Ortalama immunreaktif skor 4.36±3.61 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda
klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet, histolojik grade, büyüme patterni, invazyon
derinliği, tümör çapı, tümör kalınlığı, lenfatik invazyon, vasküler invazyon, perinöral
invazyon, multisentrisite ve in situ karsinom varlığı ile COX-2 ekspresyonu arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
SONUÇLAR : Mesanede ürotelyal karsinom (özellikle kas invazyonu bulunan) displazi ve
karsinoma in situ lezyonları sıklıkla COX-2 eksprese eder .Bu mesanede COX-2 ekspresyonu
ile ürotelyal karsinom gelişimi arasında bir bağlantı oluşturabilir. Bugün elde edilen sonuçlar
COX-2’nin mesane kanseri gelişiminde ve progresyonunda rol oynadığını destekler
görünümdedir.COX-2 inhibitörleri mesanede kanser gelişiminin önlenmesi ve tedavidesinde
araştırılmalıdır.Yapılacak çalışmalarla COX-2 ekspresyonunu prognostik bir faktör olarak
tanımlamalıdır.
4
GİRİŞ ve AMAÇ
Mesane kanseri ülkemizde ve dünyada sık görülen malignitelerden biridir. Birleşik
Devletlerde, her yıl yaklaşık 52.000’nin üzerinde yeni mesane tümörü vakası görülmekte ve
yılda yaklaşık 11.000’nin üzerinde hasta
mesane tümörü nedeniyle ölmektedir. Mesane
kanseri erkeklerde kadınlara oranla 3 katdan daha fazla görülmektedir(1,2,3). Erkeklerde
prostat, akciğer ve kolorektal kanserlerden sonra %6.2 ile
en sık görülen 4. kanserdir.
Kadınlarda %2.5 ile tüm kanser olgularında 8.sırada görülen kanserdir. Mesane kanseri
çocukluk dahil her yaşta görülebilir. Bununla birlikte genellikle orta ve ileri yaşın hastalığıdır.
Mesane kanserinin insidansı bölgesel ve ulusal farklılıklar gösterir (4,5).
Mesane karsinomları üriner sistemin en sık izlenen tümörleridir: Mesanenin primer
tümörlerinin %90’nını ürotelyal karsinomlar oluşturur(6,7). Bu kanserler biyolojik davranışı
neredeyse benign sayılabilecek düşük gradeli papiller oluşumlardan, yüksek malignite
gösteren anaplastik karsinomlara kadar uzanan geniş bir spektrum oluştururlar.
Siklooksijenaz (COX) enzimini inhibe etme özelliği taşıyan NSAİİ(non-steroidal anti
inflamatuvar ilaçlar)’ın epidemiyolojik çalışmalarda ve hayvan deneylerinde
kolon
karsinomu riskini azalttığı anlaşılmıştır (8,9,10,11,12).Yine epidemiyolojik çalışmalarda
aspirin ve diğer NSAİİ’ın düzenli kullanımının gastrointestinal kanserlerin riskini azalttığı
görülmüştür(13).
Siklooksijenazlar,arasidonik
asidin
prostoglandinlere
ve
diğer
eikosanoidlere dönüşümünü katalizleyen enzimdir(2,7,14). Araşidonik asit metabolitleri
(hidroksieikosatetraenoik asitler, prostoglandinler, tromboksanlar ve lökotrienler
gibi)
hücresel adhezyon değişiklikleri, büyüme, farklılaşma, apopitoz direnci, immunsüpresyon ve
tümör anjiogenezi gibi durumlarda rol oynar(14,15,16,17). Siklooksijenazın 3 izoformu
vardır. COX-1 izoformu çoğu hücrede bulunur ve birçok fizyolojik süreçde düzenleyici role
sahiptir.COX-2 ise inflamasyonda ve hücresel proliferasyonda artan; tümör promotorlarını,
büyüme faktörlerini,sitokinleri indükleyen formdur. Son zamanlarda üçüncü izoformu olan
COX-3
bulunmuştur,
özellikle
santral
sinir
sisteminde
asetaminofen
etkisi
ile
yükselmektedir(2).
COX-2’nin mesanenin invaziv ve non-invaziv ürotelyal tümörlerinde yüksek oranda
5
eksprese edildiği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.(9,11,13,15,16,18,19,20). COX-2’nin son
zamanlarda kolon, meme, akciğer, mide, pankreas, özofagus, baş-boyun, karaciğer tümörleri
gibi tümörlerde yüksek eksprese edildiği gösterilmiştir (14,8,16,18,11,12,19).
Bu
çalışmadaki
amacımız,
COX-2
ekspresyonunu
mesanenin
ürotelyal
karsinomlarında ve düşük malignite potansiyelli papiller tümörlerinde immunohistokimyasal
olarak araştırmak, elde ettiğimiz sonuçları
karşılaştırmaktır.
6
klinik ve histopatolojik
değişkenlerle
GENEL BİLGİLER
EMBRİYOLOJİ
Mesane ve üretra epiteli ürogenital sinusün endoderminden köken alır. Lamina
propria, muskularis propria ve adventisya splenik mezenşimden gelişir. Erken embriyolojik
gelişme sırasında, mezonefrik kanalın kaudal kısmı trigon mukozasının şekillenmesine
katkıda bulunur, fakat sonunda yerini endoderm alır. Renal pelvis ve üreterler mezodermden
köken alırlar(1,21).
ANATOMİ
Mesane boşken ters çevrilmiş dört kenarlı bir piramid gibidir; dolu iken yuvarlak bir
yapıya sahiptir. Mesane, kadında uterus ve vajinanın önünde, erkekte prostatın süperiorunda
vesikula seminalislerin anterosüperiorunda bulunur. Süperior yüzey pelvik parietal peritonla
örtülüdür. Posterior yüzey taban olarak da bilinir, inferior ve posterior yüzlere sahiptir. Trigon
mesanenin tabanında olup,mesane boynu ile devamlılık göstererek üretraya açılır. Mesanenin
üretraya açıldığı yere ostium üretra internum denir.Mesane boynu erkeklerde rektum,
kadınlarda vajina üzerindedir. Mesanenin posterior anatomik komşulukları klinik olarak çok
önemlidir. Çünkü posterior duvardan kaynaklanan tümörler,invazyonla bitişik yumuşak
dokuya ve komşu organlara yayılabilirler(1,7,21).
Mesaneye ana kan akımı internal iliak arterlerin dalları ile gelir. Bunlardan arteria
vesikalis süperior mesanenenin üst ve ön kısmını ;arteria vesikalis inferior ise mesane
tabanını besler. Mesanenenin venöz drenajı internal iliak vene olur. Mesanenin lenfatik
drenajı ise başlıca eksternal ve internal iliak nodlara ,mesane boynu bölgesi ise kommon,
eksternal ve ya internal iliak nodlara olur(1,7,21).
Mesane sempatik ve parasempatik sinirlere sahiptir.Sempatik sinirlerini T11-L2
segmentlerinden; parasempatikleri ise S2-4 seviyesinden alır ve bunlar inferior hipogastrik
pleksusa gelirler(21).
7
HİSTOLOJİ
Mesane duvarı dört tabakadan oluşmaktadır. a) epitel (ürotelyum), b) lamina propria,
c) muskularis propria ve d) adventisya.Yerleşim yerine bağlı olarak bu tabakalar perivesikal
yağ dokusu ile çevrili olabilir. Ürotelyumun kalınlığı ve epitelyal hücrelerin şekilleri
mesanenin doluluğuna bağlı olarak değişebilir. Boş bir mesanede epitelyum yedi hücre
tabakalı olabilir. Ürotelyum; bazal, intermediate ve yüzeyel olmak üzere 3 tabakadan oluşur.
En derindeki (bazal) hücreler küboidal ya da kolumnar şekillidir. Bunun üzerindeki
intermediate tabakadaki hücreler daha çok polihedraldir. Yüzeydeki hücreler bunlar sıklıkla
umbrella hücreleri diye de adlandırılır; geniş veya ovoid, yuvarlak nükleuslu, eosinofilik
sitoplazmalı olup bazılarında iki nükleuslu bulunabilir (1,7,21,22).
İnce bir bazal membran ürotelyumu altındaki lamina propriadan ayırır. Lamina propria
zengin vasküler ağa sahip, lenfatik kanallar, sinir sonlanmaları ve elastik fiberler içeren bağ
dokudan oluşur. Lamina propriada yağ dokusuna rastlanabilir(1). Lamina proprianın kalınlığı
mesanenin boş ve dolu oluşuna göre değişir, fakat genellikle boyun ve trigon kısmı daha
incedir. Süperfisial lamina propriada düz kas demetleri bulunabilir bunları muskularis
mukozadan ayırmak gerekir. Süperfisial kas demetleri muskularis mukozanın kas demetleri
ile karıştırılmamalıdır, çünkü bu tümör stage ve tedavisi için hatalı sonuçlara neden
olabilir(1,21).
Muskularis propria internal ve eksternal longitudinal tabakalar ile daha belirgin
sirküler orta kas tabakasından oluşmuştur. Muskularis propria mesane boynunda erkekte
prostatın fibromuskuler dokusuyla; kadında ise üretra
duvarının kas demetleri şeklinde
devam eder. En dış tabaka adventisyadır.Mesanenin yalnızca üst yüzeyi pelvik peritonun
serozası ile kaplıdır(1).
8
TABLO 1 :
MESANE TÜMÖRLERİNİN HİSTOLOJİK SINIFLANDIRILMASI WHO 2004
Ürotelyal Tümörler
İnfiltratif ürotelyal karsinom
Skuamöz differansiyasyonlu
Glandüler differansiyasyonlu
Trofoblastik differansiyasyonlu
Nested
Mikrokistik
Mikropapiller
Lenfoepitelyoma benzeri
Lenfoma benzeri
Plazmositoid
Sarkomatoid
Dev hücreli
İndifferansiye
Non-invaziv ürotelyal karsinom
Ürotelyal karsinoma in-situ
Non-invaziv papiller ürotelyal karsinom,yüksek grade
Non-invaziv papiller ürotelyal karsinom,düşük grade
Non-invaziv papiller ürotelyal neoplazi,düşük malignite potansiyelli
Ürotelyal papillom
İnverted ürotelyal papillom
Skuamöz Neoplaziler
Skuamöz hücreli karsinom
Verrüköz karsinom
Skuamöz hücreli papillom
9
Glandüler Neoplaziler
Adenokarsinom
Enterik
Müsinöz
Taşlı yüzük hücreli
Berrak hücreli
Villöz adenom
Nöroendokrin Tümörler
Küçük hücreli karsinom
Karsinoid
Paraganglioma
Melanositik Tümörler
Malign Melanom
Nevüs
Mezenkimal Tümörler
Rabdomyosarkom
Leiyomyosarkom
Anjiosarkom
Osteosarkom
Malign fibröz histiositom
Leiyomyom
Hemanjiom
Diğerleri
Hematopoetik ve Lenfoid Tümörler
Lenfoma
Plazmositom
Diğerleri
Skene’nin karsinomu,Cowper ve Littre bezleri
Metastatik tümörler
10
ETYOLOJİ
Mesane kanserinin insidansı bölgesel ve ulusal farklılıklar gösterir. Bu yüzden mesane
kanseri gelişiminde sosyal, çevresel, mesleki ve beslenme alışkanlıklarının rolü olduğu
düşünülmektedir(4,5).
1895 yılında Rehn tarafından boya endüstrisinde çalışanlar arasında mesane kanser
insidansının yükseldiğini gösterilmiştir.Bu boyaların içerdiği anilin dışında, 2-naftilamin, 4aminobifenil, 4-nitrobifenil 4-4 diaminobifenil 2-amino-1-naftol
ve bazı yanıcı gazların
karsinojen oldukları gösterilmiştir.(1,4). Bu karsinojenlere boya endüstrisi dışında deri, ilaç,
kauçuk, matbaa, tekstil endüstrisinde çalışanlar maruz kalabilir.
Sigara içenlerde içmeyenlere göre mesane kanseri görülme riski dört kat artmıştır.
Risk içilen sigaranın sayısı, içilen süre ve dumanının inhalasyon miktarıyla koreledir. Risk her
iki cinsiyet için saptanmıştır. Bazı çalışmalarda aynı süre ve yoğunlukta sigara içen kadınlarda
erkeklere oranla riskin daha yüksek olduğu gösterilmiştir(4,23). Sigara içme ile kanser
gelişme riskinin arttığı bilinmekle birlikte puro ve pipo içenlerde bu konu açık değildir.
Sigarada bulunan ve karsinojen olarak şüphenilen maddeler 2-naftilamin, 4-aminobifenil,
nitrozaminler ve triptofan metabolitleridir(1,4).Uzun süredir çevresel karsinojenlerin mesane
karsinomu geliştirme risklerinin değişkenlik gösterdiği bilinmektedir (mesleki maruziyet ya
da sigara içimi). Çalışmalar bu çevresel etkenlerin sadece tespit edilmesine değil, bu ajanların
hangi mekanizmalarla karsinojen hale geldiğine, mesaneye nasıl ulaştıklarını ve insanların
bunları nasıl aktive ya da detoksifiye ettiğine odaklanmıştır. 4-aminobifenil üzerinde daha çok
odaklanılmıştır, çünkü bu madde birçok sanayi kimyasalında ve sigara dumanında
bulunmaktadır. Bu maddenin asetilasyonu, detoksifikasyonu başlattığı için, sülfometazin ya
da kafein gibi 4-aminobifenile benzer bir yolla metabolize olan substratların asetilasyon
oranlarının ölçümü de riskle koreledir(4).
Kahve ve çay tüketimi bazı çalışmalarda mesane kanseri oluşumundan sorumlu
tutulmuştur (1,4,24).
Sakkarin gibi yapay tatlandırıcıların kullanımı ile mesane kanseri riskinde artış
arasında anlamlı bir ilişki gösterilememiştir (1,4).
Mesleki ve çevresel faktörler mesane kanseri gelişiminde önemli olmasına rağmen
mesane tümörlerinin büyük bir kısmı sigara içmeyenler ve mesleki maruziyet dışındakilerde
görülür. Bu bulgular belki de diyet gibi diğer faktörlerin mesane kanseri gelişimiyle ilgili
11
olabileceğini akla getirmektedir. Armstrong ve Doll yüksek yağlı diyetin mesane kanseri ile
yüksek ilişkili insidansını göstermişler ve
Japon populasyonunda düşük mesane kanser
insidansı yağdan fakir diyete bağlı olabileceğini bildirmişlerdir(1).
Kalıcı katater ya da taş varlığında, kronik sistitin mesane skuamöz hücre
karsinomunda artışla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Sistitle indüklenmiş mesane kanserleri ana
etken ne olursa olsun çoğunlukla uzun süreli ciddi enfeksiyonlarla ilişkilidir. Karsinojenez
mekanizmaları henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat mesanede nitrit ve o-nitroso
bileşiklerinin oluşumuyla ilişkili olabilir ki bu bileşikler normal üriner komponentlerinin
parazitik ya da mikrobial metabolizması sonucunda oluşmaktadır. Human papilloma virüsün
(HPV) mesane kanserindeki rolü pek çok çalışma grubunca incelenmiş ve çok çelişkili
sonuçlar elde edilmiştir. Araştırmalar HPV DNA’sı ile kontamine mesane kanseri olgularının
%2 ile %35 arasında değiştiğini göstermektedir.
Mukozanın uzamış lokal irritasyonu mesane kanseri nedenlerinden düşünülmesi
gereken diğer bir faktördür. Hastalarda bulunan mesane divertikül, taş, ekstrofi ve şistosoma
hematotobium sistiti mesane kanseri gelişiminde rol oynayabilir(1,4,23)
Fenasetin (anilin boyalarına kimyasal yapı açısından benzerlik gösterir) analjezik
preparatlarından çok miktarda tüketmek 5-10 yıllık bir periyod içinde 5-15 kg renal pelvis ve
mesane ürotelyal karsinomları ile ilişkilendirilmiştir(4).Gene siklofosfomid tedavisi almış
hastalarda mesane kanseri riski yaklaşık 9 kat artmasına karşın olgu-kontrollü epidemiyolojik
çalışmalarda formal olarak bir ilişki gösterilememiştir. Bu tümörlerin çoğu tanı anında
müsküler tabakaya infiltre olmuş yüksek-gradeli tümörler olup, olgular sporadik ürotelyal
karsinomlu hastalara göre daha genç bir yaş ortalamasına sahiptir ve her iki cinsiyet içinde
dağılımları eşittir. Siklofosfamidin üriner bir metaboliti olan akrolein hem hemorajik sistitten
hem de mesane kanserinden sorumlu tutulmaktadır (1,4,23).
12
TABLO 2:
WHO (2004)/ISUP KONSENSUS SINIFLAMASI
Normal
Hiperplazi
Düz (“flat”)
Papiller
Atipili düz lezyonlar
Reaktif (enflamatuar atipi)
Anlamı bilinmeyen atipi
Displazi (Düşük dereceli intraepitelyal neoplazi)
Karsinoma in situ (Yüksek dereceli intraepitelyal neoplazi)
Papiller neoplaziler
Papillom
İnverted papillom
Düşük malignite potansiyelli papiller ürotelyal neoplazi
Düşük dereceli papiller ürotelyal karsinom
Yüksek dereceli papiller ürotelyal karsinom
İnvaziv neoplaziler
Lamina propria invazyonu
Muskularis propria(detrüsör kas) invazyonu
13
HİPERPLAZİ
Düz ve papiller hiperplazi olarak ikiye ayrılır.
DÜZ (FLAT) HİPERPLAZİ :.
Flat ürotelyal hiperplazi histolojik olarak ürotelyumun yedi hücre tabakasından daha
fazla sayıda olmasıyla tanımlanmıştır. Pratikte ürotelyal hücreleri saymak kolay değildir.
Çünkü hücreler düzgün sırada dizilmemişlerdir ve tanjansiyel kesitler hücre tabaka sayısını
yükseltmiş gösterebilir. Flat ürotelyal hiperplazi sitolojik atipi olmaksızın belirgin kalınlaşmış
mukozadan meydana gelir.
PAPİLLER HİPERPLAZİ :
Son zamanlarda yapılan bir çalışmada, papiller ürotelyal hiperplazinin düşük dereceli
papiller ürotelyal neoplazmların prekürsör lezyonu olduğu ileri sürülmüştür. Hücre sayısına
bakılmadan mikropapiller yapıların gelişimine bakılır. Ürotelyumda atipi olmaksızın ondülan
veya papiller büyüme vardır(25).
ATİPİLİ DÜZ(FLAT) LEZYONLAR
REAKTİF ATİPİ :
Ürotelyumda kronik ya da akut inflamasyonda var olan nükleer anormalliklerdir.
Genişlemiş, belirgin santral nükleollü, vesiküler bir nükleus vardır. Mitotik figürler
bulunabilir. Bu lezyonlar neoplaziyi düşünülmemelidir.
ANLAMI BİLİNMEYEN ATİPİ :
Reaktif atipi ve displazi arasındaki lezyonlardır. İnflamasyonun şiddeti ile orantılı
olmayan
daha büyük derecede pleomorfizm ve hiperkromatizm olabilir. Bu hastalar yakın
takibe alınmalı ve inflamasyon sonrası yeniden değerlendirilmelidirler.
DİSPLAZİ :
Karsinoma insitu tanısı için yetmeyen sitolojik ve yapısal değişiklikler bulunur
14
KARSİNOMA İN SİTU :
Karsinoma in situ, birçok vakada invaziv kanserin prekürsörü olduğu bilinen
ürotelyumun flat bir lezyonudur. Epitel kalınlığının tamamını ya da bir kısmını tutan, büyük
irregüler, hiperkromatik nukleuslu hücrelerle karakterizedir. Mitozlar atipik olup genellikle
ürotelyumun üst tabakalarında görülür. Ürotelyumda intersellüler kohezyonun kaybından
dolayı denudasyon olabilir.(23,26)
Karsinoma in situ, orta derecede displazi ya da atipi diye tanı verilerek gereğinden az
tanımlanır. Bu sıklıkla patologun (a)sitolojik atipinin epitelin tüm kalınlığında olmasının
gerekmediğini bilmemesinden kaynaklanır. Karsinoma in situ hücreleri epitelin içinde
dağılmış halde bulunabilir, pagetoid yayılım izlenebilir veya denude epitelde izole hücreler
halinde olabilir. Yüksek nükleo sitoplazmik oranın görülmesi gerekli değildir(b), umbrella
hücreleri var olabilir(c), sitolojik özellikler ve sitolojik atipinin derecesi geniş spektrum
gösterir(1).
Karsinoma in situ asemptomatik olabilir ya da polakiüri, urgency ve disüri gibi şiddetli
semptomlar oluştubilir. Karsinoma in situ da idrar sitolojisi tanı koymada duyarlı bir
yöntemdir (4). Sistoskopide mukoza inflame eritamatöz ,kadifemsi bir görünüşe sahiptir.
Karsinoma in situda genellikle mikroskopik hematüri vardır, makroskopik hematüri genellikle
tümör ile ilişkilidir(1).
KİS’nun çeşitli morfolojik varyantları tanımlanmıştır;
1. Büyük hücreli KİS, pleomorfik
2. Büyük hücreli KİS, non-pleomorfik
3. Küçük hücreli KİS
4. Clinging KİS
5. Ürotelyumun kanserizasyonu
- Undermining (lepidic) büyüme
- Pagetoid KİS
PAPİLLER NEOPLAZİLER
ÜROTELYAL PAPİLLOM
Morfolojik olarak normal kalınlıkta ve sitolojide ürotelyum ile döşeli, santral
fibrovasküler kor içeren eksofitik papiller büyümelerdir. Rekkürensleri nadirdir(1).
15
İNVERTED ÜROTELYAL PAPİLLOM
Klinik ve patolojik olarak ürotelyal karsinom ile karışabilen, ürotelyal traktın herhangi
bir yerinde bulunabilen nadir lezyonlardır. Erkeklerde daha sıktır ve bu lezyonların çoğu
mesanede görülür(27). Hastalar genellikle hematüri ile başvurular. Sistoskopide lezyonlar
polipoid, sesil ya da pedünküle olabilir. Lamina propriada transisyonel epitel kordonları ve
yuvaları vardır. Ürotelyal hücreler normal görünümdedir, birkaç mitoz içerebilir. Bunlar
endofitik kitleler oluştururlar. Basit eksizyonları tedavi için yeterlidir(1,7).
DÜŞÜK MALİGNİTE POTANSİYELLİ PAPİLLER ÜROTELYAL NEOPLAZİ
Eksofitik ürotelyal papilloma benzeyen fakat ürotelyumun kalınlığı ile karakterize
papiller ürotelyal tümördür. Sitolojik atipi minimaldir ya da yoktur. Polarite korunmuştur.
Mitoz nadirdir ve genellikle basal tabakada sınırlıdır. Bu neoplazi tipik bazal palizadlanma
gösterir ve düşük MIB-1 proliferasyon indeksine sahiptir(28). Bu hastalar yeni mesane
tümörü gelişimi (rekkürens) açısından risk altındadır. Sonraki lezyon ürotelyal karsinom
olduğundan hastalar yakın takibe alınmak zorundadır(1,7,23).
DÜŞÜK DERECELİ İNVAZYON GÖSTERMEYEN PAPİLLER ÜROTELYAL
KARSİNOM
Düşük dereceli papiller ürotelyal karsinomlar (DDPÜK) genel olarak düzenli bir
görünüme sahip olup,
kolay tanınabilen yapısal ve sitolojik farklılaşmalar gösterirler.
DDPÜK’larda gözlenen sitolojik atipi bulguları polaritede düzensizlik, nükleer boyut ve şekil
farklılıkları, kromatin patterninde düzensizlik şeklindedir. Bu atipik değişiklikler minimal
düzeydedir. Mitoz nadir olup herhangi bir seviyede görülebilmekle birlikte genellikle alt
yarıda lokalizedir(1,7,23).
YÜKSEK
DERECELİ İNVAZYON GÖSTERMEYEN PAPİLLER ÜROTELYAL
KARSİNOM
Küçük büyütmede tanınabilen, belirgin yapısal ve sitolojik anormalliklerle karakterli
tümörlerdir. Hücresel pleomorfizm orta derecede veya
şiddetli olabilir. Kromatin
kabalaşması ve nükleol belirginliği izlenir. Tipik ve atipik mitozlar ürotelyumun her
seviyesinde sıklıkla izlenir. Bunlar sıklıkla invaziv hastalığın başlangıcı ile ilişkilidir ve
komşu mukozada belirgin karsinoma in situ görülebilir. Farklı derecede alanları içeren
tümörlerde derecelendirme en yüksek dereceli alana göre yapılmalıdır.(1,7,23).
16
İNVAZİV NEOPLAZİLER
LAMİNA
PROPRİA
İNVAZYONU:
Lamina
propria
invazyonu,
belirgin
retraksiyon artefaktı eşliğinde lamina propriada ürotelyal nestler, kümeler veya tek
tek
hücrelerin bulunmasıyla karakterizedir. Orta veya belirgin yoğun amfofilik sitoplazmalı,
büyük hiperkromatik nukleuslu hücrelerin oluşturduğu infiltratif koheziv adalar izlenir.
Büyük yuvalanmaların etrafında palizatlaşan nükleuslar görülebilir. Nükleus genellikle
pleomorfik olup angulasyonlar içeren irregüler kontürlere sahiptir. Nükleoller oldukça
değişken görünümde
ve sayıda olup, bazı hücreler tek veya çok sayıda küçük nükleol
içerirken, diğerleri büyük ve eosinofilik nükleolus içerir. Bizar ve mültinükleer tümör
hücreleri içeren belirgin pleomorfizm alanları gözlenebilir. Mitotik figürler yaygındır ve
anormal mitozlar görülebilir. İnvaziv yuvalar genelde desmoplastik stromal reaksiyon
oluşturabilir ve malign iğsi komponet izlenimi oluşturabilir. Bu özellik psödosarkomatoz
stromal reaksiyon olarak bilinir.
Karsinom hücrelerinin çevresinde retraksiyon artefaktları sıklıkla bulunur ve vasküler
invazyonla karışabilir.(29) İnvaziv tümörler; non-invaziv lezyonların gradelemesinde
kullanılan şemadaki gibi düşük ve yüksek gradeli anologları gibi gradelendirilmelidir.
MUSKULARİS PROPRİA (DETRUSOR KAS) İNVAZYONU
Transüretral rezeksiyonda; muskularis propria invazyonunun
muskularis mukoza
invazyonundan ayrımı bazen zor olmaktadır. Muskularis propria invazyonu değerlendirmesi
çok önemlidir (pTa/pT1 - pT2). Eğer biyopsilerde muskularis propria varsa ve de tümör kasa
invaze ise bu bazen lamina proprianın belirgin muskularis mukoza fasikülleri (daha sık
kadınlarda) ile
karıştırılabilir. Muskularis propria invazyonunda tümör kalın düz kas
demetlerindedir. Kas invazyonu belirlemede zorlanılırsa trikrom boyası kullanılabilir.
Genellikle kas invazyonu bulunduğunda tümör hücreleri kas demetlerini oymuş görünümde
olup sıklıkla desmoplastik cevap bulunur.
17
TABLO 3 :
ÜROTELYAL PAPİLLER LEZYONLARDA HİSTOLOJİK ÖZELLİKLER
Papillom
Düşük malignite
Papiller karsinom, düşük grade
potansiyelli
Papiller karsinom,
yüksek grade
papiller tümör
Yapısal
Papiller yapı
Hücre
İnce
Normal
organizasyonu
İnce, sıklıkla
İnce, birleşik, dallanmalar
İnce, birleşik,
birleşmiş
oluşturan
dallanmalar
Polarite kaybı yok;
Sıklıkla düzenli; minimal
oluşturan
Sıklıkla düzensiz;
herhangi bir
kalabalıklaşma ve polaritenin
polarite kaybı var;
kalınlıkta; kohesiv
minimal kaybı; herhangi bir
herhangi bir
kalınlıkta; kohesiv
kalınlıkta; sıklıkla
diskohesiv.
Sitolojik
Nükleus boyutu
normal
Üniform
Genişlemiş ve değişik
Genişlemiş ve
Nükleus şekli
normal
genişlemiş olabilir
uzamış, oval-
boyutlarda
Yuvarlak-oval; hafif derecede
değişik boyutlarda
Orta-belirgin
yuvarlak,
şekil ve kontur değişiklikleri
pleomorfizm
Kendi içinde ve hücreler
Orta veya belirgin
arasında hafif değişiklikler
hiperkromazi
Belirgin değil
Multiple
uniform
Nükleer
ince
ince
kromatin
Nükleolus
yok
Yok, belirgin değil
belirgin
nükleolus
Mitoz
yok
nadir, bazalde
Nadir, herhangi bir seviyede
görülebilir
Genellikle sık,
herhangi bir
Şemsiye
var
var
genellikle var
seviyede
olmayabilir
hücreleri
SKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOM
Mesanenin skuamöz hücreli karsinomunun prevalansı değişiklik göstermektedir. Tüm
mesane kanserlerinin yaklaşık
%3-7’sini oluşturmaktadır. Bu tanı sadece yaygın
18
keratinizasyon gösteren tümörler için kullanılmalıdır. Bunun dışında kalan olgular için
“skuamöz diferansiyasyon gösteren ürotelyal karsinom” tanımlaması daha doğrudur. Bu
tümörlerden bazıları kronik sistite bağlı skuamöz metaplazi zemininden gelişir. Ayrıca
ekstrofi, mesane fonksiyon kaybı, kronik inflamasyon, taşlar, kronik katater kullanımı, uzun
süreli siklofosfamid kullanımı gibi durumlarda görülebildiği rapor edilmiştir. Diğer iyi bilinen
ilişkili olduğu durum Mısır, Sudan gibi ülkelerde görülen endemik şistosomiazisdir. Bu tür
kanserler ürotelyal karsinoma yakalanmış kişilere oranla ortalama 10 ila 20 yaş daha genç
kimselerde görülmektedir. S.haematobium enfeksiyonuna bağlı kanserler ekzofitik, nodüler
ve dallanan lezyonlar olup genellikle iyi differansiyedirler. Lenf nodu ve uzak metastaz
oranları (%8-10) daha düşüktür(4,30). Skuamöz hücreli karsinomlar ülsere olma
eğilimindedirler ve tanı anında infiltrasyon vardır. Verrüköz varyant dışında, mesane skuamöz
karsinomlarının büyük kısmı tanı konduğunda orta veya az diferansiye karakterde, derin
invazyon gösteren tümörlerdir. (1,3,7) Sistektomide bu tümörler sıklıkla ülseratif
ve
çoğunlukla trigonda ve lateral duvarda bulunur. Prognozu kötüdür.
ADENOKARSİNOM
Mesane malignitelerinin yaklaşık %2.5’unu oluşturan bu tümörler tümüyle glanduler
elemanlardan oluşur. Diğer varyantlar gibi ürotelyal karsinomun diferansiyasyonu sonucu
geliştiği düşünülmektedir. Mesane ekstrofisine eşlik eden karsinomların %90’nını oluşturur.
Adenokarsinomlar trigon ve arka duvar başta olmak üzere mesane yüzeyinin herhangi bir
bölgesinden gelişebilir. Klasik ürotelyal karsinomlardan en önemli farkları yaklaşık 2/3’sinin
tek kitle
şeklinde olmasıdır. Makroskopik görünümleri papiller, nodüler, düz-ülseratif
olabilir. Mikroskopik olarak önemli bir kısmı kolonik tip bez epitelinden meydana gelir ve
yaygın ekstraselüler musin varlığı dikkati çeker. Komşu epitelde sistitis sistika veya
glandularis ya da glanduler metaplazi tarzında değişiklikler sık gözlenir. Nadiren villöz
adenom eşlik edebilir. Tanı konduğunda büyük kısmı ileri evre tümörler olduğundan klinik
seyir ağırdır, ancak prognozları klasik ürotelyal karsinomlardan farklı değildir(1,7,31).
KÜÇÜK HÜCRELİ KARSİNOM
Mesanenin küçük hücreli karsinomu tüm mesane tümörleri içinde %0.35-0.70
oranında görülür. Histolojik olarak akciğerin küçük hücreli karsinomunu andırır. Küçük
hücreli karsinomlar pür; in situ veya invaziv ürotelyal karsinom, adenokarsinom, skuamöz
19
hücreli karsinom ya da sarkomatoid karsinomla birlikte görülebilir. Mikroskopik olarak, solid
büyüme patterni gösteren, hiperkromatik küçük nükleus ile dar sitoplazmalı hücrelerden
oluşur. Bazen roset formasyonu görülebilir. Yüksek gradeli, agresif tümörlerdir. Hastaların
yarısından fazlasında tanı anında başta bölgesel lenf nodları olmak üzere kemik, karaciğer,
akciğer gibi azalan sıklıktaki bölgelere metastaz vardır. Mesanenin küçük hücreli tümörlerinin
prognozu kötüdür(1,7,23,29,32).
SARKOMATOİD KARSİNOM
Sarkomatoid karsinom mesanenin nadir tümörlerinden olup,tüm mesane tümörleri
içinde görülme oranı %0.3’dür. Malign epitelyal komponent (ürotelyal, glandüler, skuamöz,
indiferansiye) ile sarkomatoid paternin bir arada olduğu tümörlerdir. Mezenşimal elementler
genellikle kondrosarkom ya da osteosarkomdur. Yüksek grade’li tümörler olup epitelyal
orjinlerini ayırmak zor olabilir. Çünkü sıklıkla ülseredirler (33,34,35). Epitelyal alandan iğsi
hücre paternine geçiş dikkatlice araştırılmalıdır. Bazı ürotelyal karsinomlar belirgin iğsi hücre
komponentleri içerir ve bazen sarkomatoid kanser olarak adlandırılırlar. Bunlar da kötü
prognozludur ancak gerçek karsinosarkomlarla karıştırılmamalıdır. Elektron mikroskobisi ve
sitokeratin, karsinoembriyolojik antijen(CEA), insan koryonik gonodotropin(HCG ) gibi
immunohistokimyasal boyalar epitelyal orjini saptamada yardımcı olabilir. Sarkomatoid
karsinomlar yüksek gradeli tümörler olup prognoz invazyon derinliği ile korelasyon
gösterir(1,4,7).
METASTATİK KARSİNOM
Metastazlar sıklıkla kolon karsinomunun direkt yayılımı başta olmak üzere sırayla
prostat, rektum ve serviks uteridendir. Daha az sıklıkla mide, deri, meme ve akciğerden
metastatik yayılım şeklindedir. Primer melanom ,lenfoma ve lösemi de mesaneyi
tutabilir(4,23).
KLİNİK ÖZELLİKLER
Mesane kanserinin en sık görülen semptomu ağrısız hematüridir ve hastaların yaklaşık
% 85’inde görülür. Gerçekte, sistoskopik olarak belirlenebilecek mesane kanseri olan
hastaların tamamına yakınında, idrar örnekleri incelendiğinde en azından mikrohematüri
20
görülür. Hematüri hemen hemen her zaman aralıklı olarak görülür. Dolayısıyla mesane
kanserinin ekarte edilmesi için bir ya da iki idrar örneğinden elde edilen sonuçlar çok anlamlı
değildir. Bu nedenle mesane kanseri riski açısından uygun yaş aralığında olan bir hastada, bir
kez alınan idrar örneğinde nedeni açıklanamayan hematüri varsa ve doğrulamak amaçlı
alınan ikinci idrar örneğinde hematüri yoksa ,sistoskopik muayene yapmak daha doğru
olacaktır.
Mesane irritabilitesi ve sık idrara çıkma, urcency ve disüriden oluşan semptom
kompleksi de ikinci en sık klinik prezantasyondur. Bunlar genellikle yaygın karsinoma in situ
ya da invaziv mesane kanserini düşündürür. Bu semptomlar hemen hiçbir zaman mikroskopik
hematüri olmadan görülmez. Mesane kanserinin diğer bulgu ve belirtileri arasında üreteral
obstruksiyona bağlı kuşak tarzında ağrı, alt ekstremite ödemi ve pelvik kitle sayılabilir. Çok
nadir olarak da hastalar başvuru anında ilerlemiş hastalık belirtileri olan kilo kaybı, abdominal
ağrı ya da kemik ağrısı ile başvurabilirler (4)
TABLO 4 :MESANE TÜMÖRLERİNDE TNM KLASİFİKASYONU
Tx Primer tümör değerlendirilemedi
T0 Primer tümör kanıtı yok
Tis Karsinoma insitu
Ta Non-invaziv papiller karsinom
T1 Subepitelyal bağ dokusu (L.Propria)
T2 Kas invazyonu
T2a Süperfisyal kas invazyonu
T2b Derin kas invazyonu
T3 Perivezikal doku invazyonu
T3a Mikroskopik
T3b Makroskopik (ekstravezikal kitle)
T4 Komşu organ invazyonu
21
T4a Prostat ,uterus ve/veya vajina invazyonu
T4b Pelvik veya abdominal duvar invazyonu
Nx Bölgesel lenf nodu değerlendirilemedi
N0 Bölgesel lenf nodu metastazı yok
N1 Bölgesel tek bir lenf nodunda metastaz ,büyük çapı 2 cm veya daha az
N2 Büyük çapı 2-5 cm olan tek bir lenf nodu veya birden çok lenf nodu metastazı
N3 Büyük çapı 5 cm’den fazla olan lenf nodu metastazı
Mx Uzak metastaz değerlendirilemedi
M0 Uzak metastaz yok
M1 Uzak metastaz var
22
TABLO 5 :
EVRELERE GÖRE TÜMÖRLERİN GRUPLANMASI
‘’STAGE GROUPİNG’’
Evre 0a
Ta
N0
M0
Evre 0is
Tis
N0
M0
Evre I
T1
N0
M0
Evre II
T2a,b
N0
M0
Evre III
T3a,b
N0
M0
Evre IV
T4a
N0
M0
T4b
N0
M0
Herhangi bir T
N1
M0
Herhangi bir T
N2
M0
Herhangi bir T
N3
M0
Herhangi bir T
Herhangi bir N
M1
23
PROGNOZ
Mesane karsinomlarında prognoz değişik parametrelerle ilişkilidir.
1-EVRE: En önemli prognostik göstergedir (7,36,37,38).
2-LENF NODU TUTULUMU: Evrelendirme şeması lenf nodu tutulumunu
içermektedir ve kötü prognoz işaretidir. Bu hastalarda özellikle de birkaç lenf nodu tutulumu
varsa ,uzun süreli sağkalım oranı 0’a yakındır (7).
3-MİKROSKOPİK GRADE: Evre ile ilişkilidir. Grade I ve Grade II tümörlerin çoğu
yüzeyel olup, Grade III ve Grade IV tümörler derin invazyon yaparlar. Grade evreden
bağımsız değerli bir parametredir(7,39). Tümör grade’i kasa invaziv karsinoma ilerlemede en
önemli prognostik biyolojik göstergedir(40).
4-HASTA YAŞI: Hayatın ilk iki on yılında görülen tümörler genellikle iyi
differansiye, invazyon yapmayan ve çok iyi prognoza sahip tümörlerdir(7). Bir çalışmada 40
yaşın altındaki hastalarda daha az patolojik agresiflik saptanmıştır(41).
5-TÜMÖR LOKALİZASYONU: Mesane boynundaki tümörler daha kötü prognoz
ile ilişkilidir. Mesane kubbesindeki tümörler yüksek grade’li olma eğiliminde iken; lateral
duvar ve üreterik orifis tümörlerinin düşük grade’li olma eğilimleri vardır(7).
6-MESANE MUKOZASINDAKİ ANORMALLİKLER: Ana tümör kitlesinden
uzaktaki, küçük tümör odakları veya displastik değişiklikler yüksek rekkürens oranı ile
ilişkilidir(7).
7-VASKÜLER İNVAZYONU: Lenf damarı ya da kan damarı invazyonu yüksek
rekkürens ile ilşkili bulunmuştur. Şüpheli vakalarda vasküler invazyon faktör 8 ilişkili antijen,
CD 31 ve CD34 kullanılarak bakılabilir (7,39,42).
8-TÜMÖR CERRAHİ SINIR VE İLTİHABİ YANIT: Çevre dokuları iten ve
etrafında lenfositik reaksiyon içeren tümörlerin prognozu daha iyi bulunmuştur(7).
24
9-TÜMÖRÜ
İNFİLTRE
EDEN
LENFOSİTLER:
Tümörü
infiltre
eden
lenfositlerin yoğunluğu tümör grade’i ve Ta-T1 olan tümörlerde progresyon ile ilişkili olarak
bulunmuştur, ancak bu ilişki çok değişkenli analizler ile gösterilememiştir(7).
10-TÜMÖR BOYUTU: Evre II tümörlerde, tümör boyutu metastaz riski ve derin kas
invazyonu açısından daha iyi bir göstergedir(7). Tümör boyutu tümör invazivliğini etkiler. Bir
çalışmada
tümör boyutu 5 cm baz alınarak ayrılmış ve bunlarda muskularis propria
invazyonu bakıldığında 5 cm’den büyük olan tümörlerde invazyon oranı 4 kat fazla
bulunmuştur(39).
11-KAN GRUBU ANTİJENLERİ: ABH ve Lewis kan grubu antijenleri (Lea, Leb
ve Ley) normal ürotelyum yüzeyinde vardır. Lewis X antijeni normal yetişkin ürotelyumunda
yoktur,bazen şemsiye hücrelerinde görülebilir. Ürotelyal hücrelerde malign transformasyon
görülmesi, ABH kan grubu antijenlerinin kaybı ve yükselen Lewis X (Lex)
antijen
ekspresyonu ile ilişkilidir. Bununla beraber ABH antijen delesyonu yüksek rekkürens oranı
ve invaziv mesane tümörü gelişimi ile koreledir (43,44,45,46,47,48).
12-DNA PLOİDİ: İdrarda flow sitometri değerlendirmesi sellüler DNA’nın ölçümü
iledir.Anaploid hücre populasyonları yüksek grade karsinom veya
in situ karsinom
varlığındadır. Diploid tümörler genellikle düşük grade ve düşük evrede olma eğilimindedir ve
daha iyi prognozludur. Flow sitometri ile özellikle karsinoma in situsu veya yüksek gradeli
malignitesi olan hastalarda
%80-90 oranında doğru sonuç alınır. DNA ploidi
ile
mikroskopik grade ve klinik gidiş arasında yüksek korelasyon gözlenmiştir(7,49,50,51,52).
13-HÜCRE PROLİFERASYONU: Hücre proliferasyon markerlerı tümör grade’i ile
korele olup stage ile korele değildir(7,53,54).
14-KROMOZOMAL ABERRASYONLAR: Y kromozomu kaybında ve 1 .ile 17.
genlerin polizomisinde yüksek progresyon ile koreledir(7,55).
15-P53: P53 geni 17. kromozomun kısa kolunda bulunur. Hücre
bölünmesinde
düzenleyici olarak rol oynar(56). P53 gen mutasyonu; mesane tümörleri de dahil olmak üzere
insandaki tümörlerde en sık görülen defekttir(57). Normal p53 protein kaybının ya da
25
mutasyonunun neoplastik hücre büyümesine katkıda bulunduğu gösterilmiştir(58). Mutant
p53 ekspresyonun mesane kanserinde erken invazyon ve metastaz ile ilişkili olduğu
bildirilmiştir(59). T1 ve T2a mesane karsinomlarında p53 overekspresyonu progresyon ile
istatistiksel olarak yüksek korele bulunmuştur(7).
16-RB GENİ: Rb gen proteini azalan tümörlerin diğerlerinden daha agresif davranışta
oldukları bulunmuştur(7,60).
17-E-KADERİN KAYBI: E-kaderin intrasellüler adhezyonu sağlayan glikoprotein
yapıda bir transmembran proteinidir. Epitelyal tümörlerde değişmiş ya da bozulmuş E-kaderin
fonksiyonunun neoplastik hücrelerin normal kohesiv yapıdan ayrılmasında önemli rol
oynadığı gösterilmiştir. E-kaderin invazyona karşı önemli bir bariyerdir. Bir çalışmada ekaderin kaybı olan mesane tümörlü hastalarda olmayanlara göre daha kötü prognoza sahip
olduğu görülmüştür. E-kaderin evre ile koreledir fakat grade ile korele değildir.
(4,7,61,62,63).
18-CD44 VARYANT PROTEİN KAYBI: Fokal CD44 varyant protein kaybı,
süperfisial mesane karsinomlarında immunohistokimyasal olarak değerlendirilmiş, kısarekkürenssiz aralık ile yüksek korele bulunmuştur(7,64).
19-P27 VE SİKLİN-E KAYBI: Bu iki hücre siklus düzenleyicisinin kaybı, yükselen
histolojik agresiflik ve azalan yaşam süresi ile koreledir. Aynı zamanda ,WAF1/p21
ekspresyonunun, bir siklin bağımlı kinaz inhibitörü,hastalıksız geçen zamanı kısalttığı
gözlenmiştir(7,65,66).
20-SİTOKERATİN 20: Bir çalışmada ,anormal sitokeratin 20 boyanma patterni
gösteren tümörler diğerlerine göre daha fazla rekkürens göstermişlerdir(7,15,67).
26
SİKLOOKSİJENAZLAR
1893 yılında, Bayer ilaç firması için çalışan Alman kimyacı Felix Hoffman, babasının
şiddetli romatoid artrit ağrılarının verdiği kaygının da etkisiyle, analjezik aktivitesi olan
asetilsalisilik asit veya aspirin olarak adlandırılan bir ilaç geliştirdi. Daha sonraları bu ve
benzer ilaçlar nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) adı altında sınıflandırıldı.
NSAİİ’ların etki mekanizması 1971 yılına kadar tam olarak değerlendirilemedi. John
Vane bu ilaçların inflamasyonu, siklooksijenaz enzimini inhibe ederek baskıladığını gösterdi.
Bu enzimin inhibisyonu proinflamatuvar prostoglandin yapımını sınırlandırıyordu(68).
Prostoglandinler, merkezde halkasal 5 karbon atomu bulunan 20 karbonlu poliansatüre
yağ asitlerinin oksidasyonu sonucu oluşur(69). Arişidonik asidin ve diğer 20 karbonlu yağ
asitlerinin prostoglandin G2(PGG2) ve prostoglandin H2(PGH2)’ye dönüşümünü katalizleyen
yolda siklooksijenaz düzenleyici anahtar enzimdir. PGH2 bundan sonra PGE2, PGD2, PGF2,
PGI2 ve tromboksan A2’yi de içeren bir grup eikosanoidlere dönüşür. Klinikte kullanılan
bütün NSAİİ’lar ,siklooksijenazı inhibe ederek prostoglandin sentezini azaltırlar(70).
ŞEKİL : Arişidonik asidin prostoglandinlere ve diğer eikosanoidlere dönüşümü.
Membran fosfolipidleri
Fosfolipaz
Araşidonik asit
Siklooksigenaz
Lipooksigenaz
TXA2
Lökotrienler
PGG2
LTB4
LTC4/D4/E4
Peroksidaz
PGH2
PGI2
PGD2
PGE2
27
PGF2
Siklooksijenaz 1(COX-1) :
COX-1 ekspresyonu hemen hemen her dokuda vardır.COX-1’in temel fonksiyonu
homeostatik regülasyon için PG prekürsörlerini sağlamaktır. COX-1 önemli diğer fonksiyonu
kan pıhtılaşmasındadır. Tromboksan sentezi için prekürsörlerin sağlanmasından sorumludur.
COX-1’in midede ve böbrekte normal fizyolojik stimulusu, kan akımındaki değişiklikler ile
ilişkilidir. Kan volümü azaldığında, böbrekten anjiotansin salınımı olur ve diğer faktörlerin de
etkisiyle sistemik vazokonstrüksiyon ile kan basıncı düzenlenir. Aynı zamanda anjiotansin
böbrekte PG sentezini uyarır. COX-1 böbrekte glomerülde ve toplayıcı kanalda ekspresse
olur.PG’lerin yapımıyla vazodilatasyon görülür ve böylece
sistemik vazokonstruksiyon
durumlarında renal kan akımını ve glomerül filtrasyonunu sürdürülür. NSAİİ’ın varlığında bu
koruyucu etki yetersizdir ve duyarlı kişilerde renal iskemi ve hasara götürebilir. Benzer
şekilde NSAİİ kullanımında, gastrik antrumda iskemiyi takiben mukozal hasar ve ülserasyon
görülebilir(71,72,73,74).
Siklooksijenaz 2(COX-2) :
Bazal durumlarda, dokulardaki düzeyi çok az ya da saptanamayacak düzeydedir.
Değişik organ ve sistemlerde COX-2 farklı fonksiyonlar üzerine etkilidir.
Renal Fonksiyonlar:
COX-2’nin insan böbreğindeki lokalizasyonu ve ekspresyon seviyeleri henüz kesin
olarak bilinmemekle birlikte, fareler üzerinde yapılan lokalizasyon çalışmaları, COX-2’nin
maküla densa ve medullanın interstisiyel hücrelerinde olduğunu göstermiştir. COX-2 nin
böbreklerdeki etkisi tam olarak bilinmemekle
birlikte, oluşturduğu prostanoidler,
tubuloglomerüler geribildirim ve renin yapımında önemli mediatörler olabilir(75,76,77).
Sinir Sistemindeki Fonksiyonlar:
Farelerde intraperitoneal lipopolisakkarit enjeksiyonları belirgin ateş yüksekliğine
neden olmuştur. Cao ve arkadaşları buradan yola çıkarak beyin endotelyal hücrelerinde COX2 yapımı ile geçici ateş yüksekliği arasındaki paralelliği araştırmışlar ve PG sentezinin,
preoptic alandaki ısı duyarlı nöronlar üzerinde rol oynadığını görmüşlerdir. COX-2 spesifik
NSAİİ ile COX-2’nin inhibisyonu effektif olarak ateş yüksekliğini engellemiştir. Ayrıca
COX-2 nöral gelişim ve adaptasyonda önemli rol oynadığı düşünülmektedir(78,79,80,81).
28
Gastrointestinal Fonksiyonlar :
NSAİİ’ların kullanımı ülserasyon ve irritasyonu da içeren bazı gastrointestinal
problemlere neden olur. Gastrointestinal epitel çeşitli enfeksiyonların hedefidir. Epitel
hücrelerinin indüklediği COX-2 ekspresyonu PG yapımını yükseltir. PG’ler mukozadan
klorid ve sıvı sekresyonlarını stimule ederek enfeksiyonlara cevap oluşturur. COX-2 selektif
inhibitörler, bu nedenle daha az gastrointestinal hasara neden olurlar(82,83,84,85).
Over ve Uterus Fonksiyonları :
Uterin ritmik myometrium kasılmaları prostoglandinlerin ilk bilinen etkilerinden
biridir. Ovulasyon sırasında başarılı bir follikül rüptürü için COX-2 gereklidir(86,87).
Prenatal indometazin (COX inhibitörü), PG yapımını bloke ederek
prematüre duktus
açıklığının kapanmasını sağlar(88). COX-2 fertilizasyon sonrası embriyonun uterin
endometriuma implantasyonunda da rol oynar(89).
Kemik Üzerindeki fonksiyonlar :
Kemik remodelling sistemde, akut stress cevapta osteoblastlardaki COX-2 önemli rol
oynar. Periodental hastalıktaki kemik kaybı, inflamasyon ile ilişkilidir ve NSAİİ bu süreçte
kemik yıkımını azaltır(90,91).
Siklooksijenaz 3 (COX-3) :
Son zamanlarda üçüncü isoform olan COX-3 bulunmuştur.Asetaminofen etkileriyle
ilgisi olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte COX-3’ün COX-1 ve COX-2,’den farklı
olarak inflamasyonda rolü bulunmamaktadır(92,93).
COX-1 VE COX-2’NİN YAPISAL FARKLILIKLARI :
İsoformların herbiri için fonksiyonel rol onların doku ekspresyon patternleri
uyumludur. COX-1 hemen hemen her dokuda eksprese olurken, COX-2
ile
çok az ya da
saptanamayan düzeylerdedir. COX-1 ve COX-2’nin araşidonik asit substrat havuzunu
kullanım farklılıkları olduğu gibi mRNA stabiliteleri de farklıdır(94,95).
Gen ekspresyonu düzenleyen bölgeler COX-1 ve COX-2 de küçük benzerlikler
gösterir. COX-2 hormonlar, büyüme faktörleri, forbol esterler, cAMP, inflamatuvar faktörler
ve sitokinler
tarafından indüklenebilir. COX-1 gen ekspresyonunun
29
düzenlenmesi tam
bilinmemekle beraber, yapılan çalışmalar farklılaşan makrofajları da içeren dolaşımdaki bazı
etkenlerin ilgisi olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır (96,97,98,99).
COX- 1’nin protein büyüklüğü yaklaşık 72 kDa iken,COX-2 74 kDA’dur. Gen
büyüklüğü sırayla 22 kb ve 8.3 kb’dır. COX-1 geni 9 nolu kromozomda lokalize iken; COX-2
geni ise 1 nolu kromozomda lokalizedir(100).
COX VE KANSER:
Başlangıçta insanlarda ve hayvanlarda kolorektal tümörlerdeki yüksek COX-2
seviyelerinin moleküler temeli tanımlanmaya çalışılmış, fakat normal intestinal mukozada
COX-2 düzeyi çok az ya da saptanamayan düzeylerde bulunmuştur(101,102,103). Bütün
bulgular COX-2 nin kolon kanseri başlangıcında ve progresyonunda rol oynayabileceğini
düşündürmüştür. Daha sonraları yapılan çalışmalarda da bu görüş desteklenmiştir. Özellikle
hücre kültürlerinde yapılan çalışmalarda yüksek COX-2 ekspresyonunun; epitelyal hücrelerin
ekstrasellüler matrikse yapışmasını kolaylaştırdığı ve onları
apopitoza dayanıklı hale
getirerek tümörojenik potansiyele sahip olduğu gösterilmiştir ve bu fenotipik değişiklikler
yüksek selektif COX-2 inhibitörleri verilerek geriye döndürülmüştür(104). Son yapılan
çalışmalar COX-2‘nin neoplastik tümör hücreleri ile ilişkili angiogenezde çok önemli rol
oynadığını göstermiştir(105).
Çeşitli epidemiyolojik çalışmalar, düzenli olarak aspirin ve diğer NSAİİ’ları kullanan
kişilerde
kolorektal
karsinom
çıkarmıştır(106,107,108,109,110).
relatif
NSAİİ
ile
riskinin
yapılan
%40-50
klinik
azaldığını
denemelerde,
ortaya
Familyal
Adenomatöz Polipozis’li (FAP) hastalarda NSAİİ tedavisi ile önceden var olan adenomların
regresyona uğradığı görülmüştür(111). Kolon kanserinde,çeşitli hayvan deneylerinde NSAİİ
tedavisi ile tümör kitlesinde anlamlı azalma gösterilmiştir. Bu çalışmalardan bazlarında tümör
kitlesinde %80-90’a varan azalmalar tespit edilmiştir(112,113).
COX-2 Ekspresyonunun Bulunduğu Premalign ve Malign Durumlar:
Kolorektal adenomlar ve kanser, gastrik intestinal metaplazi ve kanser, Barret
özofagusu ve özofagial kanser, kronik hepatit ve hepatosellüler karsinom, pankreatik kanser,
oral lökoplaki ve baş-boyun kanseri, atipik adenomatöz hiperplazi ve küçük hücre dışı akciğer
kanseri ,duktal karsinoma in situ ve meme kanseri, prostatik intraepitelyal neoplazi ve kanser,
30
mesane displazi ve kanser, servikal displazi ve kanser, endometrial kanser, aktinik keratoz ve
deri kanseri ve gliom(100).
COX-2’nin Anjiogenezdeki Rolü:
Birçok solid tümörde anjiogenezin başlaması için, tümörün 2-3 mm çapta olması
gerekmektedir. Anjiogenez metastaz için önemli bir faktördür. Tümör anjiogenezi diğer
neovasküler formasyonlar gibi, önceden var olan kan damarlarının destabilizasyonu, vasküler
endotel hücre proliferasyonu, ekstrasellüler matriks içine endotelyal hücre invazyonu ve son
olarak endotelyal hücrelerin migrasyonu ve yerleşmesi ile sonuçlanır.
İlk olarak COX-2 yükselmesi prostoglandin yapımını arttırır. Prostoglandinlerden
herbiri anjiogenezde farklı bir rol oynar, farklı hücre tiplerindeki son etkiler ve dolaşımdaki
farklılıklar bu
profili ayırmada
önemlidir(114). Örneğin TXA2 endotel hücre göçünün
başlamasında etkindir. İkinci olarak tümör hücrelerinden COX-2 aşırı ekspresyonu, direkt
olarak bu hücrelerden anjiogenik faktörlerin yapımını stimule eder(115).
Tsujii ve arkadaşları tarafından kolon kanser hücre kültüründe COX-2’nin multiple
basamakta direk ve indirekt olarak anjiogenezisi desteklediği gösterilmiştir. Kolon kanseri
hücre kültüründe COX-2 aşırı ekspresyonu; vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF),
platelet-derivated büyüme faktörü (PDGF), temel fibroblast büyüme faktör (bFGF) ve tümör
büyüme faktörü-beta (TGF-beta) yapımını indüklemiştir. Bu anjiogenezis mediatörleri ve
bunların
endotelyal hücrelerdeki reseptörleri, artmış vasküler geçirgenlik, endotel hücre
proliferasyonu ve migrasyonunun
indüklenmesi ile ilişkilidir. İn vitro COX-2 aşırı
ekspresyonu kolon kanser hücre kültüründe tüp formasyonu ve endotelyal hücrelerin
yayılımını stimule eder. Bu etki spesifik COX-2 inhibitörü olan NS-398 ve selektif olmayan
aspirin ile durdurulmuştur(116).
Müteakip çalışmalarda, korneal modellerde COX-2 spesifik inhibitörler yeni damar
oluşumunu durdurmuşlardır ve bu etki ortama TXA2 reseptör agonist eklenmesiyle geri
dönmüştür(115). Çeşitli çalışmalarda COX-2’nin
VEGF, PDGF, bFGF ve TGF-beta gibi
anjiogenez faktörleriyle aynı lokalizasyonda olduğu,
yöntemiyle
değişik
kanser
tiplerinde
immunhistokimyasal boyama
gösterilmiştir(117).
Gene
yükselmiş
COX-2
ekspresyonunun, meme ve servikal kanserlerde artmış mikro-vasküler dansite (MVD) ve
kötü prognoz ile ilişkili olduğu gösterilmiştir(118,119).
31
COX-2 Aracılı Apopitoz Rezistansı:
Apopitosis veya programlı hücre ölümü aktif bir süreçtir. Mutasyonlu veya zarar
görmüş hücreleri ortadan kaldırır ve kanser gelişimini önlemeye katkıda bulunur(120).
COX-2 ‘nin tümörogenesiste diğer büyük etki mekanizması apopitoza yükselmiş
rezistansa neden olmasıdır(121). Prostoglandin E(2) proliferasyonu stimule eder
ve
apoptozisi azaltır. Bu etkiler, COX-2’nin aşırı ekpresyonu ve yükselen Bcl-2:bax mRNA
oranı ile ilişkilidir(122). BCL-2 18.kromozomda lokalize olup genellikle apopitozisin
inhibisyonunda fonksiyon görür(123). COX-2
PGE2’nin sentezini arttırır.Bu BCL-2’yi
stimule eder ve apopitoz inhibe edilir. Aynı zamanda PGE2 interlökin-6(IL-6)’yı indükler. Bu
haptoglobülin sentezini arttırır. PGE-2 tümör metastazı ile ilişkilidir, IL-6 tümör hücrelerinin
invazyonunda, haptoglobülin ise tümör hücrelerinin implantasyondan ve anjiogenesisten
sorumludur(124).
İlk önce NSAİİ’ların hücre kültürlerinde apopitozu azalttığı gözlemlenmiştir(121).
Daha sonra Tsujii ve Dubois fare intestinal epitelyal hücre kültürlerinde, yapısal olarak COX2 ekspresyonu sonrası, bu hücrelerde yükselmiş bütirat rezistansı ve anti-apopitotik faktör
BCL-2 ve TGF-beta’nın yükselmiş ekspresyonu sonucu hücrelerin apopitoza dirençli hale
geldiğini gözlemlemişlerdir. Hücrelere non-selektif COX-2 inhibitörü, sulindac,verildiğinde
bu fenotip geri dönmüştür(125,126). Gene bir çalışmada, selektif COX-2 inhibitörü olan
Celecoxib’in anti-proliferatif
etkilerinde, apopitozisin indüksiyonu ve hücre siklus
düzenleyici protein değişiminin büyük rol oynadığını gösterilmiştir(127).
Metastaz ve İnvazyon:
Tümör metastazı doku kompartmanlarının dışına ve uzak organlara yayılımı içeren,
hücre göçü bulunan kompleks olaylar serisidir. CD44 hücre yüzeyinde olup hyalüranat için
reseptördür. Tümör büyümesinin düzenlenmesinde ve metastazında önemli role sahiptir. Bir
çalışmada COX-2 nin overekspresyonunu
artmış CD44 seviyeleri ile ilişkili olduğu
gözlenmiştir(128). COX-2 ekspresyonu, öncelikle artan matriks metalloproteinaz (MMP)
ekspresyonu ve invazyon ile ilişkilidir. Çünkü CD44
ekstrasellüler matrikste sellüler
adhezyona eşlik eder, bu tümör hücresi göçü için gereklidir(129,130,131). Bundan başka
COX enzimleri migrasyonun korunması
ve endotelyal hücrelerin integrinler aracılığıyla
yapışmasında etkilidir(132).
32
İmmunite ve İnflamasyon:
COX-2 seviyeleri çeşitli stimuluslar, bazı büyüme faktörleri ve sitokinler tarafından
yükseltilir. Bu da PGE 2 yapımında artışla ilişkilidir. PGE 2, İL-10 ve İL-12 yapımını
lenfositler ve makrofajlar aracılığıyla dengeler. İL-10 ve İL-12 hücre aracılı antitümör
immunitesinde kritik düzenleyici elementlerdir. İL-10 aşırı yapımı tümör bölgesinde tümör
aracılı immun süpresyondan sorumludur. Gerçi İL-10 hücre aracılı immunitede
önemli
inhibitör olarak görünür. İL-12, tip I sitokin yapımını sağlar ve effektif hücre aracılı antitümör
cevapta rol oynar. Tümör COX-2 ekspresyonu, tümör konakçı yanıtında bu sitokinlerin
salınımıyla esas belirleyicidir(133,134,135,136,137,138,139,140).
Kronik inflamasyon epitelyal karsinogenez için tanımlanmış bir risk faktörüdür.
İnflamasyonda sitokin aracılı artan COX-2 indüksiyonu yükselen prostoglandin sentezinden
sorumludur. Kronik inflamasyon ve karsinogenez arasındaki bu mekanizma COX-2 aşırı
ekspresyonu ile ilişkilidir(100).
Ksenobiyotik Oksidasyon:
Çevresel ve dietle alınan aromatikler, heterosiklik aminler, polisiklik hidrokarbonlar
gibi karsinojenlerin, karsinogenezin erken veya geç evrelerinde, ekstra –hepatik bölgelerde
COX-2 aracılı aktivasyonu gösterilmiştir. Karsinojenik aromatiklerin, heterosiklik aminlerin
ve benzo[a]pyrene-7,8-diolün
PGH sentezi(COX) ile intrasellüler elektrofil maddelere
aktivasyonu hayvan deneylerinde saptanmıştır. Benzidin, 4-aminobifenil, (+)benzo[a]piren7,8-diol, (+)benzo[a]piren-7,8-diol, 2-amino-3,8-dimetilimidazo[4,5-f] quinoksalin, 2-amino3-metilimidazo
[4,5-f]quinolin,
2-amino-1-metil-6-Fenilimidazo
4,4'-metilenebis (2-kloroanilin) gibi prokarsinojenlerin
[4,5-b]
piridin,
ve
aktivasyonu COX-2 aracılığıyladır
ve bunlar DNA’ya kovalen olarak bağlanırlar. Bütün bu bulgular COX-2’nin peroksidaz
aktivitesiyle bazı prokarsinojen maddeleri karsinojen hale cevirdiğini ve DNA hasarlarına
neden olduğunu düşündürmektedir(141).
.
33
MATERYAL METOD
Olgu seçimi:
S.B.Okmeydanı E.A.H. Patoloji Bölümü’ne 2002-2005 yılları arasında gelen 40 adet
radikal sistektomi piyesi ve 6 adet transüretral rezeksiyon biyopsisi çalışma grubumuzu
oluşturmuştur. Orijinal patoloji raporlarından elde edilen klinik ve histopatolojik bilgiler,
hematoksilen+eosin(H.E.)
boyalı lamlarının
tekrar
değerlendirilmesiyle
elde edilen
histopatolojik verilerle biraraya getirilerek olgulara WHO 2004 ürotelyal tümör sınıflamasına
(23) göre tekrar değerlendirildi.
İmmunhistokimyasal inceleme:
İmmunhistokimyasal inceleme için uygun olan bloklara aşağıda belirtilen işlemler sıra
ile uygulandı.
“Poly-L-Lysine” ile kaplanmış lam üzerinde 3 mikron kalınlığında kesitler alındı.
Kesitler
fiziksel deparafinizasyon için
56°C’de etüvde
2 saat bekletildi. Kimyasal
deparafinizasyon: 3x10 dak. ksilen + 3x10 dak. % 96’lık alkol ile yapıldı. Lamlar deiyonize
distile su içinde 5 dak. bekletildi. Endojen enzim blokajı: lamlar % 3’lük H 2O2 solusyonunda
20 dak. bekletildi.Lamlar deiyonize distile su içinde 5 dak. bekletildi. Antijen retrıeval:sitrat
buffer(ph:6) mikrodalga fırında kaynatıldı. Sıcak distile su içinde bekletilen lamlar sitrat
buffer (ph:6) solusyonuna alındı. Mikrodalga fırında 500 Watt’a şoklandı. İlk kaynama
olduğu anda enerji 150-200 watt’a düşürülerek 15 dak. kademeli şoklama yapıldı. Süre
sonunda enerji kesildi ve lamlar 20-30 dak. soğuması için bekletildi. 2x5 dak. PBS ile
yıkandı.Lamlardaki dokuların etrafı Pap-pen ile çizildi. Protein blokajı: 5 dak. Blocking
Reagent-ultra v blok, “ready to use”, Labvision ile). Primer antikor ile inkübasyon: solusyon
lam yüzeyinden uzaklaştırılır. Lamlar primer antikor [(COX-2 (Abcam, UK; ab15191poliklonal,1:100)] çözeltisi ile 37°C’de etüvde, lamın kuruması engellenecek şekilde inkübe
edildi. 2x5 dak. PBS ile yıkandı. Sekonder antikor (linking) ile inkübasyon (20 dak.
Biotinylated goat anti-polyvalent-labvision ile). 2x5 dak. PBS ile yıkandı.Streptavidin
peroksidaz (labelling) ile 15 dak. enkübe edildi. 2x5 dk. PBS ile yıkandı. Kromojen ile
inkübasyon: aminoetil karbazol-AEC (Labvision ile) 15 dak.enkübe edildi. Mayer’s
hemotoksilen ile zemin boyanması ( 2 dak). Distile su ile yıkanan lamlar Aques Medium ile
kapatıldı.
34
İmmunreaktivitenin değerlendirilmesi:
İmmunohistokimyasal COX-2 ekspresyonu değerlendirmesi, iki araştırmacı tarafından
Olympus BX 51 ışık mikroskobunda 400x(40xobjektif lens, 10xoküler lens) büyütmede
yapıldı. Preparatlar tümör hücrelerinde boyanma oranı ve boyanma şiddeti açısından
değerlendirildi. Düşük grade’li kolon adenokarsinom olgusu eksternal kontrol olarak alındı.
İnternal kontrol olarak alınan iltihap hücreleri ve düz kas hücrelerinde değişen şiddet ve
oranlarda boyanma saptandı. Değerlendirmeler benzer olup araştırmacıların sonuçlarında
%10’dan daha az oranda farklılık saptandı. Önemli farklılık görülen vakalar iki başlı
mikroskop altında tekrar değerlendirilerek birlikte karar verildi.
Bir preparat üzerindeki tümörlü her bir alan için boyanma derecesi ve boyanan tümör
hücrelerinin % oranı subjektif olarak saptanarak, elde edilen ortalama değerler o preparatın
‘boyanma şiddeti’ ve ‘boyanma oranı’ olarak istatistiksel değerlendirmede kullanıldı.
Boyanma heterojen olduğu için bu yöntem uygulandı.
COX-2 için immun boyanma hücrelerin sitoplazmasında ve nükleer membranında
tespit edilmiş olup, boyanma oranı 0’dan 4’e kadar değerlendirilmiştir.
0- Hücre boyanmasının olmaması
1- %1-25 tümör hücre boyanması
2- %26-50 tümör hücre boyanması
3- %51-75 tümör hücre boyanması
4- %76-100 tümör hücre boyanması
Boyanma şiddeti ise 0 (negatif), 1 (zayıf), 2 (orta derecede), 3 (kuvvetli) olarak alındı.
İmmunreaktif skor: pozitif boyanan hücrelerin oranının derecesi ile boyanma şiddetlerinden
elde edilen skorların birbiriyle çarpımından elde edildi.
İstatiksel İncelemeler:
Çalışmada elde edilen bulgularda istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package
for Social Sciences) for Windows 13.0 programı kullanıldı. Parametreler arasındaki ilişkilerin
incelenmesinde ise Spearman korelasyon testleri ve chi-square testi kullanıldı. Tüm testlerde
anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi.
35
BULGULAR:
40 adet radikal sistektomi piyesi ve 6 adet transüretral rezeksiyon çalışma grubumuzu
oluşturmuştur. Çalışma 39’u erkek( % 84.8’),7’si kadın (%15.2), toplam 46 vaka üzerinde
yapıldı. Hastaların yaşları 41 ile 77 arasında değişmekte olup ortalama yaş 61.47±8.54 idi.
Olgulardan 31 tanesi(% 67.4 ) yüksek grade’li ürotelyal karsinom, 9 tanesi (% 19.5) düşük
grade’li ürotelyal karsinom, 6 tanesi(%13,1) düşük malignite potansiyelli papiller tümördü.
COX-2 immunreaktivitesi tüm olguların %84,7’sinde (39/46) saptandı. Çalışmamızda
immunboyanma hücrelerin sitoplazmasında ve nükleer membranında tespit edilmiş olup,
iltihap hücreleri ve düz kas hücrelerinde değişen şiddet ve oranlarda boyanma saptandı.
Boyanma yüksek grade’li hastaların % %80,6’sında (25/31), düşük grade’li hastaların %88,8
inde(8/9), düşük malignite potansiyelli tümörlerin %100’ünde (6/6) saptanmıştır. Ortalama
immunreaktif skor 4.36±3.61 olarak bulunmuştur. Hasta ve tümör karakteristikleri aşağıdaki
Tablo 6’da özetlenmiştir. Tabloda kullanılan kısaltmalar: E:Erkek K:Kadın YG:Yüksek
grade DG: Düşük grade DMPPT: Düşük malignite potansiyelli papiller tümör P: Papiller,
NP: Papiller olmayan
36
No
Yaş
Protokol
No
Cins
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
62
60
52
57
64
56
72
69
51
73
42
61
57
74
55
57
53
68
62
54
58
64
66
61
60
65
60
55
70
63
65
62
65
64
50
71
59
74
49
58
77
52
76
72
72
41
2389-02
2552-02
3061-02
3464-02
3514-02
3618-02
4083-02
4401-02
4917-02
5449-02
8448-02
9938-02
10649-02
11048-02
11183-02
400-03
1154-03
1305-03
2321-03
2696-03
2868-03
3894-03
4918-03
8017-03
9664-03
08--04
309-04
1822-04
7392-04
7807-04
11809-04
B443-05
B904-05
B1392-04
3652-05
5376-05
2604-05
7376-03
11404-03
B1151-05
720-05
1147-05
4047-05
4771-05
4790-05
10387-04
E
E
E
E
E
E
K
E
E
K
E
K
E
E
E
E
E
E
E
E
E
E
K
E
E
E
E
E
E
E
E
K
E
E
K
E
E
E
E
E
E
E
E
E
K
E
Histolojik
Grade
YG
YG
DG
YG
YG
DG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
DG
DG
DG
DG
YG
DG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
DG
YG
YG
YG
YG
DG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
YG
DMPPT
DMPPT
DMPPT
DMPPT
DMPPT
DMPPT
YG
TABLO 7: Tümör grade ile COX-2 durumu
37
Pattern
P
P
P
NP
NP
NP
P
NP
NP
NP
NP
NP
NP
P
P
P
P
P
NP
P
NP
P
P
NP
NP
NP
P
P
P
P
NP
P
NP
P
NP
NP
P
P
P
P
P
P
P
P
P
NP
pT evre
pT2B
pT2B
pT2B
pT2B
pT2B
pT1
pT2B
pT3
pT3
pT3
pT2B
pT2B
pT3
pT2B
pT3
pT1
pT1
pT2B
pT3
pT1
pT2B
pT2B
pT2B
pT3
pT3
pT2A
pT2A
pT2B
pT2B
pT2B
pT3
pT3
pT2B
pT2B
pT3
pT3
pT2A
pT3
pT3
pT3
Tm
Çapı
3.5CM
6 CM
3CM
4.5CM
6CM
2CM
7.5CM
7.5CM
4CM
6CM
3CM
2CM
3CM
3.5CM
8CM
2CM
4CM
4CM
4CM
5.5CM
4CM
4CM
3CM
6CM
4.5CM
4CM
4CM
4CM
6CM
2CM
3CM
8.5CM
3CM
3.5CM
3CM
4CM
3CM
4CM
3CM
6CM
Tm
Kalınlığı
0.8 CM
1.5CM
2CM
2.5CM
2CM
2CM
1CM
2.5CM
1CM
4CM
1.3CM
1CM
2CM
0.6CM
5CM
1.5CM
4CM
1.5CM
2.6CM
0.5CM
1CM
1.1CM
1CM
2.2CM
1.5CM
0.5CM
2.5CM
1.5CM
3.5CM
0.6CM
1CM
5.5CM
0.2CM
1.1CM
2.5CM
1.3CM
1CM
1.5CM
2CM
3.5CM
DMPPT
Düşük Grade
Yüksek Grade
Toplam
COX-2 (+)
6
8
25
39
COX-2 (-)
0
1
6
7
Toplam
6
9
31
46
TABLO 8: Tümör grade’i ile immünreaktif skor dağılımı
Dmppt
Düşük grade
N
6
9
Yüksek grade
31
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
2,33
2,25
5,61
3,06
0,250
4,22
3.93
Düşük grade ürotelyal karsinomların immunreaktif
skorları,düşük
potansiyelli papiller tümör ve yüksek grade ürotelyal karsinomlarınkinden
malignite
yüksektir.
Olguların tümör grade ve immunreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 9 :İnvazyon derinliği ile immünreaktif skor dağılımı
Non-invaziv
Lamina propria (pT1)
Yüzeyel kas invazyonu (pT2a)
Derin kas invazyonu (pT2b)
Perivesikal yağlı doku invazyonu (pT3)
N
6
4
3
18
15
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
7,16
3,12
2,75
4,19
3,66
3,78
0,592
2,77
3,55
5,73
2,78
İnvazyon derinliği ile immunreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 10: Pattern ile immünreaktif skor ilişkisi
Pattern
Papiller
Papiller olmayan
N
27
19
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
4,22
3,93
0,340
4,57
3,18
Paternler ile immunreaktif skorlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
38
TABLO 11: Vasküler invazyon,lenfatik invazyon , perinöral invazyon ve multisentrisite ile
immünreaktif skor ilişkisi
Vasküler invazyon
Lenfatik invazyon
Perinöral invazyon
Multisentrisite
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
4,93
3,63
0,218
3,36
3,38
5,00
3,49
0,191
3,55
3,51
Var
Yok
Var
Yok
N
15
25
11
29
Var
14
3,46
3,18
Yok
26
4,85
3,65
Var
4
3,25
2,87
Yok
42
4,47
3,68
0,142
0,643
Vasküler invazyon ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
Lenfatik invazyon ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
Perinöral invazyon ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
Multisentrisite ile immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 12: Hasta yaşı ile immünreaktif skor ilişkisi
COX-2 immünreaktif skoru
Yaş
Yaş < 60
Yaş ≥ 60
Hasta yaşı ile
N
Ortalama
SD
P değeri
19
27
4,31
4,40
3,51
3,74
0,832
immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 13 : Tümör çapı ile immünreaktif skor ilişkisi
Çap
N
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
39
Çap < 5 cm
Çap ≥ 5cm
29
11
Tümör çapı ile
3,75
4,45
3,32
4,13
0,972
immünreaktif skor arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 14: Cinsiyete göre immünreaktif skor dağılımı
Cinsiyet
COX-2 immünreaktif skoru
Ortalama
SD
P değeri
4,23
3,57
0,544
5,14
3.97
N
39
7
Erkek
Kadın
Erkek ve kadın olguların immunreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmamaktadır(p>0,05).
TABLO 15 :Pattern ile grade arasındaki ilişki
Pattern
Papiller
Papiller olmayan
I
grade
II
III
6(%13,6)
8(%17,39)
13(28,26)
0
1(%2,17)
18(%39,13)
P değeri
0,001*
Papiller büyüme patterni göstermeyen tümörlerin grade ‘i papiller büyüme patternine
sahip tümörlerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir.(p<0,05)
40
TABLO 16 :İn situ karsinom varlığı ile multisentrisite arasındaki ilişki.
Multisentrisite
Var
Yok
P değeri
0,040*
İn situ
karsinom
Var
Yok
2(%5)
2(%5)
2(%5)
34(%85)
İn situ karsinom varlığı ile multisentrisite arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmaktadır(p<0,05).
41
TARTIŞMA
Son zamanlarda, siklooksijenaz enzimini inhibe etme özelliği taşıyan NSAİİ (nonsteroidal anti inflamatuvar ilaçlar)’ın
deneylerinde
kolon
karsinomu
çeşitli epidemiyolojik çalışmalarda ve hayvan
riskini
azalttığı
anlaşılmıştır(8,9,10,11,12).
Yine
epidemiyolojik çalışmalarda aspirin ve diğer NSAİİ’ın düzenli kullanımının gastrointestinal
kanser riskini azalttığı görülmüştür(13).
Çalışmamızda mesanenin yüksek grade ve düşük grade ürotelyal karsinomları ile
düşük
malignite
potansiyelli
papiller
tümörlerinde
COX-2
proteini
varlığını
immunohistokimyasal olarak araştırdık. COX-2 ekspresyonu immunhistokimyasal olarak
olgularımızın %84.78’inde (39/46) saptadık. COX-2 ekspresyonu düşük malignite
potansiyelli papiller tümörlü vakalarda %100, düşük grade’li karsinomlarda %88,8 iken
yüksek grade’li olanlarda bu oran %80,6 idi. (TABLO 7) Fakat COX-2 immunreaktif skorlara
bakıldığında düşük grade’li
ürotelyal karsinomların skorlarının hem düşük malignite
potansiyelli papiller tümörlerden hem de yüksek grade’li ürotelyal karsinomlardan daha
yüksek olduğu izlendi(TABLO 8). COX-2 ekspresyonu sadece tümör hücrelerinde değil, bazı
olgularda düz kas hücreleri ve inflamatuvar hücrelerde de saptanmıştır.
Çalışmamızda klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet, histolojik grade, büyüme
patterni, invazyon derinliği, tümör çapı, tümör kalınlığı, lenfatik invazyon, vasküler invazyon,
perinöral invazyon, multisentrisite ve in situ karsinom varlığı ile COX-2 ekspresyonu arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı.
Çalışmamızda papiller büyüme patterni göstermeyen tümörlerin grade’ini papiller
büyüme patternine sahip tümörlerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek
bulduk(p<0,05) (TABLO 15). Grade ile invazyon derinliğinin korele olduğunu (p<0,01) ve
grade artışıyla birlikte perinöral invazyonun da arttığını istatistiksel olarak anlamlı düzeyde
saptadık(p<0,05). Tümörleri çaplarını göre 5 cm altı ve üstü olmak üzere iki grupta toplayarak
inceledik. COX-2 ekspresyonu ile tümör çapı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptamadık. Wülfing ve arkadaşları da yaptıkları çalışmada benzer ayrım yapmışlar ve
anlamlı bir ilişki bulmamışlardır.(14). Çapı 5 cm ve daha büyük olan tümörlerde tümör
kalınlığının
istatistiksel olarak çapı 5 cm’den küçük olan tümörlere oranla daha fazla
42
olduğunu gördük. (p<0,01). Hastaları 60 yaş altı ve üzeri olmak üzere iki yaş grubu altında
inceledik. COX-2 immunreaktif skor ile yaş grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki saptamadık.
Çalışmamızda in situ karsinom alanı bulunduran tümörlerin
istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde multisentrisite gösterdiklerini saptadık(p <0,05) (TABLO 16 ).
Mesanenin ürotelyal karsinomunda COX-2 ekspresyonunun varlığını araştıran daha
önceki yayınlarla vakalarımızdaki COX-2 ekspresyonu varlığı uyumludur.Literatürde bu oran
immunohistokimyasal ve immunoblot yöntemleriyle
%34-100 arasında değişmekte
olup(8,11,12,19) çalışmamızda bu oran %84.78 bulunmuştur.
Düşük malignite potansiyelli papiller tümör, yüksek grade ürotelyal karsinom ve düşük
grade ürotelyal karsinom arasında lenfatik, vasküler, perinöral invazyon varlığına göre
immünreaktif
skor
ortalamaları
arasında
istatistiksel
olarak
anlamlı
bir
farklılık
bulunmamaktadır (TABLO 11).
Shirahama ve arkadaşları COX-2’nin sıklıkla mesanenin kas invazyonu bulunan
ürotelyal karsinomlarında ve karsinoma in situlu örneklerde büyük oranda eksprese edildiğini
tespit etmiştir. COX-2 ekspresyonunu lokal invazyonla korele bulmuşlardır. COX-2’nin
süperfisial ve invaziv tümörlerin öncüsü olan displastik lezyonlar
alanlarında
ve karsinoma in situ
yüksek oranda eksprese edildiğini göstermiştir. İleri evre tümörlerde COX-2
ekspresyonunun daha fazla olduğunu
belirlemiştir(12). Bizim sonuçlarımızda da kas
invazyonu bulunan ürotelyal karsinomların immunreaktif skorları kas invazyonu bulunmayan
ürotelyal karsinomlardan yüksekti. Shirahama ve arkadaşlarının yaptığı bir diğer çalışmada
mesanenin skuamöz hücreli karsinomlarda %100 oranında COX-2 ekspresyonu saptanmıştır
ve tümör hücrelerinde %80’nin üzerinde COX-2 pozitivitesi saptanmıştır. Bu çalışmalarda
normal ürotelyumda COX-2 immunitesi bulunmamıştır. Fakat ürotelyal displazi alanlarında
COX-2 immunitesini saptamışlardır(142).
Muhammed ve arkadaşları yaptıkları çalışmada genel olarak COX-2 ekspresyonunu;
non-invaziv ürotelyal karsinom, invaziv ürotelyal karsinom ve karsinoma in situ’yu da içeren
tüm
ürotelyal
karsinomlarda
göstermişlerdir. COX-2
immunhistokimyasal
ve
Western
blot
yöntemiyle
ekspresyonunu invaziv karsinomlarda invazyon göstermeyenlere
43
oranla daha yüksek bir oranda saptamışlardır. Birkaç vakada tümör içindeki endotelyal
hücrede COX-2 pozitifliği ile olguların yarısında tümöre komşu morfolojik olarak tamamen
normal epitelde %53 oranında COX-2 pozitivitesi saptamışlardır. Bunun muhtemelen “Field
effect”e bağlı olduğunu ya da kanser hücrelerinin parakrin etkisine bağlı
olduğunu
düşünmüşlerdir(19). COX-1 ve COX-2 ile yapılan başka bir çalışmada erken evre ürotelyal
karsinomların ileri evre karsinomlara oranla hem COX-1 hemde COX-2 ekspresyonunun
daha yüksek olduğunu göstermiştir(143).
Ristimaki ve arkadaşları (13) 102 vakalı çalışmalarında düşük grade’li invaziv
ürotelyal karsinomların COX-2 ekspresyonunun, yüksek grade’li invaziv ürotelyal
karsinomlardan az olduğunu saptamışlardır. Çalışmamızda da
yüksek grade’li invaziv
ürotelyal karsinomlarda, düşük grade’li invaziv ürotelyal karsinomlara oranla daha az COX-2
ekspresyonu saptadık.(TABLO 7). Normal transisyonel epitelin nonneoplastik ve neoplastik
dokularda boyanmadığını görmüşlerdir. COX-2 ekspresyonunun invaziv tümörlerin invazyon
gösteren hücrelerinde daha kuvvetli olduğunu görmüşlerdir. Bunu COX-2’nin invazyon ve
metastazdaki
etkilerine
bağlı
olduğunu
düşünmüşlerdir.
Non-neoplastik
ülserasyon
alanlarında ve inflamatuvar psödotümör içerisinde güçlü bir COX-2 ekspresyonu
saptamışlardır.
İnflamasyon
ilişkili
COX-2
ekspresyonu
nonepitelyal
hücrelerde
(inflamatuvar hücrelerde ve bağ dokuda) lokalize bulmuşlardır. Tümör stromasında COX-2
ekspresyonu bulunmamıştır. Bizim bulgularımızda bu yönde çalışmayla uyumludur.
Kömhoff ve arkadaşları ise 75 olgulu çalışmalarında COX-2 ekspresyonu ile hasta
yaşı, cinsiyeti, klinik evre arasında bir korelasyon bulmazken, COX-2 ekspresyonu ile tümör
grade ve invazyonu arasında anlamlı ilişki bulmuşlardır. COX-2 immunreaktivitesinin baskın
olarak infiltrasyon gösteren malign hücre populasyonunda olduğunu görülmüştür(11).
Çalışmamızda ise yüzeyel kas invazyonu gösteren olgulardaki COX-2 immunreaktif skorunu,
derin kas invazyonu ve perivezikal yağlı doku invazyonu gösteren olgulara oranla daha
yüksek olduğunu gördük.
Yapılan bir başka çalışmada Boström ve arkadaşları mesane ürotelyal karsinomunda
%86 oranında kuvvetli ve orta şiddette COX-2 ekspresyonu saptamışlardır. COX-2 immun
pozitifliği ile tümör grade, evre ve invazyonu ile korelasyon saptamamışlardır. Birçok
spesimende COX-2 ekspresyonunun tümöre komşu normal epitelde olduğunu görmüşlerdir.
Fakat buralardaki ekspresyonun çoğu vakada oldukça zayıf olduğunu vakalardan sadece
44
birkaçının
orta
derecede
ekspresyona
sahip
olduğunu
görmüşlerdir(8).
COX-2
ekspresyonunun tıpkı hepatosellüler karsinom ve akciğer karsinomlarında olduğu gibi erken
evrelerde daha yüksek olduğunu, tümörün diferansiyasyon kaybına uğradıkça
COX-2
ekspresyonunun azaldığını ileri sürmüşlerdir. Bu bulgu çalışmamızda düşük malignite
potansiyeline sahip papiller tümörlerde COX-2 ekspresyonunun yüksek ve düşük grade’li
ürotelyal karsinomdan daha yüksek bir oranda saptanması açısından desteklenebilir.
Wülfing ve arkadaşlarının mesane kanserlerinde COX-2 ekspresyonu araştırdıkları
157 olgulu çalışma bu alandaki en geniş seridir. Yaş, cinsiyet, TNM evre ve histolojik grade
ile
COX-2 ekspresyonu arasında bir korelasyon saptamamışlardır. Sadece histolojik alt
tiplerde ürotelyal karsinomda skuamöz hücreli karsinomlara oranla daha fazla COX-2
ekspresyonu bulmuşlardır. Ürotelyal karsinomda COX-2 ekspresyonunu %85, skuamöz
hücreli karsinomlarda ise % 73 oranında bulmuşlardır. Fakat COX-2 ekspresyonu ile diğer
patolojik parametreler ile tümör evresi, lenf nodu invazyonu, histolojik grade gibi arasında
anlamlı korelasyon saptamamışlardır(14).
Ürotelyal
ve skuamöz hücreli mesane karsinomlarında COX-2
ekspresyonunu
araştıran bir başka çalışmada ürotelyal karsinomlarda %69 oranında COX-2 ekspresyonu
varken
skuamöz hücreli karsinomlarda COX-2
pozitifliği saptanmamıştır. COX-2
ekspresyonunun yükselen tümör evresi ile arttığı görülmüştür(15).
Siklooksijenazlar, arasidonik asidin prostoglandinlere ve diğer eikosanoidlere
dönüşümünü katalizleyen enzimdir(2,7,14). PGE2 birçok kanser formunda yapılır ve hücresel
adhezyon değişiklikleri, büyüme, farklılaşma, artmış tümör hücre proliferasyonu, apopitoz
inhibisyonu, konak immunsupresyonu ve tümör anjiogenezi
gibi durumlarda rol
oynar.(14,15,16,17). COX-2 ekspresyonu karsinomun invazyonu ve metastazı ile ilişkili
olabilir. Bu muhtemelen kanser hücre kültürlerinde COX-2’nin aşırı ekspresyonu ile matriks
metalloproteinazların yükselmiş yapım ve aktivasyonuna bağlı olabilir(129). Mesane kanseri
gelişiminde iyi bilinen durumlardan biri olan kronik üriner traktüs enfeksiyonudur. COX-2
inflamasyonun indüklediği karsinogenezde önemli rol oynar(144). Bununla beraber COX-2
nin kanser oluşumundaki rolü tam olarak tanımlanabilmiş değildir.
Yükselmiş COX-2 ekspresyonunun tümör hücrelerinde bir grup onkogeni aktive ettiği
düşünülmektedir. K-ras onkogenininin aktivasyonu yükselmiş COX-2 ekspresyonu seviyeleri
ile ilişkilidir ve sıklıkla K-ras onkogeni mesane tümörlerinde aktivedir(145). Bu mekanizma
mesane tümörlerinde COX-2 ekspresyon seviyelerinin yüksekliğini açıklamada yardımcı
olabilir.COX-2 ‘nin aktive ettiği karsinojenlerden biri p 53 gen mutasyonudur. Tümör
45
oluşumunda
p53 gibi tümör süprese genlerin inaktivasyonu ile de
rol oynadığı öne
sürülmüştür(146).
Son zamanlardaki yapılan çalışmalar COX-2 ekspresyonunun; kolorektal adenomlar
ve kanser, gastrik intestinal metaplazi ve kanser, Barret özofagusu ve özofagial kanser, kronik
hepatit ve hepatosellüler karsinom, pankreatik kanser, oral lökoplaki ve baş-boyun kanseri,
atipik adenomatöz hiperplazi ve küçük hücre dışı akciğer kanseri, duktal karsinoma in situ ve
meme kanseri, mesane displazi ve kanser, prostatik intraepitelyal neoplazi ve kanser, servikal
displazi ve kanser, endometrial kanser, aktinik keratoz ve deri kanseri, gliomu da içeren
durumlarda yükseldiğini göstermiştir(100). COX-2 ekspresyonunun önemli yüksekliği bu
kanserlerden çoğunlukla kolon kanserlerinde çalışılmıştır. Yükselmiş COX-2 ekspresyonu
hastaların azalan surveyleriyle orantılı bulunmuştur.
Koga
ve
arkadaşları
iyi
differansiye
hepatosellüler
karsinomda
COX-2
ekspresyonunun, az differansiye hepatosellüler karsinomaya göre daha yaygın ve kuvvetli
boyandığını immunhistokimyasal ve immunblotting yöntemiyle göstermişlerdir(147). COX-2
nin hepatokarsinogenezin ileri evrelerde değil erken evrelerinde rol oynadığını ileri
sürmüşlerdir. Tomozawa ve arkadaşları değişik klinikopatolojik faktörler ile COX-2
ekspresyonu arasındaki ilişkiyi 63 kolorektal kanserli hastada araştırmışlardır. Yüksek COX-2
ekspresyonu ile rekkürensi ve özellikle hematojen metastazı korele olarak bulmuşlardır.
COX-2’nin hastalıksız yasamla ilişkili olan tek anlamlı bağımsız faktör olduğunu ve COX-2
pozitif hastaların hematojen metastaz açısından yükselmiş riske sahip olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Hematojen metastazının yüksekliğini COX-2’nin
kanser hücrelerinin
ekstrasellüler matrikse ve endotelyal hücrelere adhezyonunu kolaylaştırması ya da
angiogenezi arttırışına bağlı olabileceğini savunmuşlardır(148).
Yine yapılan bir çalışmadaki bulgular
insan akciğer karsinomunda COX-2
ekspresyonun varlığı ve prekürsör lezyonların maligniteye ilerlemesinde öncülük ettiğini
destekler görünümde olmuştur(149). Bir başka çalışmada COX-2 mRNA ‘sı ve proteininin
pankreatik
kanserde
yükselmiş
olduğu
gösterilmiştir.
Tümör
hücrelerinde
de
immunohistokimyasal çalışmada bu gösterilmiştir(150).
Bağımlı ve bağımsız COX-2 inhibisyonunun sıçanlarla yapılan hayvan deneylerinde
N-bütil-N-(4-hidroksi bütil) nitrozamin ile
indüklenen tümör oluşumunu baskıladığı
gösterilmiştir. Yine bir selektif COX-2 inhibitörü olan nimesulidin yüzeyel mesane
46
karsinomunda kemoprevantif etkileri rodent modelde gösterilmiştir(151). Kemirgenlerde
yapılan deneylerde non-selektif COX-1/2 inhibitörleri ve COX-2 selektif inhibitörlerinin
kimyasal karsinogenez modelinde mesane kanseri insidansını azalttığı görülmüştür(152,153).
Bu
bulgular
COX-2
aktivitesinin
karsinogenezde
promotor
bir
rol
oynadığını
desteklemektedir.
Aspirinle yapılan popülasyon tabanlı bir çalışmada hastalarda azalmış mesane tümörü
insidansı göstermek mümkün olmamıştır, buna rağmen kolon kanserli hastalarda yararlı
etkiler tespit edilmiştir. Çünkü aspirinin COX-2 inhibisyonu relatif olarak azdır. Daha güçlü
COX-2 inhibitörlerinin yüksek grade’li mesane karsinomlu hastalarda, antitümör tedavide
kullanılması yararlı olabilir (110).
Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçların kemoproventif etkilerinin erken lezyonlar
üzerine olabileceği üzerinde durulmuştur. Çünkü familyal adenomatosis poliposizli
hastalardaki premalign kolorektal poliplerde ve hastalığın deneysel hayvan modellerinde
regresyon görülmüştür(13). COX-2 selektif inhibitörler in vitro kolon kanserini apopitozu
indükleyerek baskılamışlardır(154).
Epidemiyolojik
ve preklinik çalışmalarda, hayvan deneylerinde, NSAİİ’ların ve
spesifik COX-2 inhibitörlerinin mesane karsinomu tedavisinde antikanser
ajanlar olarak
kullanılması ümit verici veriler göstermiştir. Fakat COX-2 nin rolünü tanımlamak için daha
çok araştırma yapılmalıdır(155).
Özetle biz COX-2’nin insan üretelyal karsinomlarında eksprese edildiğini gösterdik
Mesanede ürotelyal karsinom (özellikle kas invazyonu bulunan) displazi ve karsinoma in
situ lezyonları sıklıkla COX-2 eksprese eder .Bu mesanede COX-2 ekspresyonu ile ürotelyal
karsinom gelişimi arasında bir bağlantı oluşturabilir. Bugün tüm bu sonuçlar COX-2’nin
mesane kanseri gelişiminde ve progresyonunda rol oynadığını desteklemektedir
COX-2 inhibitörleri mesanede kanser gelişiminin
önlenmesi
ve
tedavidesinde
araştırılmalıdır.Yapılacak çalışmalarla COX-2 ekspresyonunun prognostik bir faktör olup
olmayacağı tanımlanacaktır.
47
SONUÇLAR:
1. COX-2 immunreaktivitesi tüm olguların %84,7’sinde (39/46) saptandı. Boyanma yüksek
grade’li hastaların %80,6’sında (25/31), düşük grade’li hastaların %88,8’inde (8/9), düşük
malignite potansiyelli tümörlerin %100’ünde (6/6) saptanmıştır.
2. Düşük grade ürotelyal karsinomların immunreaktif skorları, düşük malignite potansiyelli
papiller tümör ve yüksek grade ürotelyal karsinomlarınkinden yüksektir. Olguların tümör
grade ve immunreaktif skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamaktadır(p>0,05). Ortalama immunreaktif skor 4.36±3.61 olarak bulunmuştur.
3. Çalışmamızda immun boyanma hücrelerin sitoplazmasında ve nükleer membranında
tespit edilmiş olup, iltihap hücreleri ve düz kas hücrelerinde değişen şiddet ve oranlarda
boyanma görülmüştür.
4. Çalışmamızda klinikopatolojik değişkenlerden yaş, cinsiyet, histolojik grade, büyüme
patterni, invazyon derinliği, tümör çapı, tümör kalınlığı, lenfatik invazyon, vasküler
invazyon, perinöral invazyon, multisentrisite ve in situ karsinom varlığı ile COX-2
ekspresyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
5. COX-2 inhibitörleri mesanede kanser gelişiminin
araştırılmalıdır.
48
önlenmesi
ve
tedavisinde
RESİMLER:
Resim 1.Yüksek grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli sitoplazmik ve membranöz boyanma X100
49
Resim 2.Yüksek grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli membranöz boyanma X200
Resim 3. Yüksek grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli sitoplazmik boyanma X100
Resim 4. Yüksek grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli sitoplazmik ve membranöz boyanma X200
50
Resim 5.Yüksek grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde orta derecede
sitoplazmik boyanma X100
.
Resim 6.Yüksek grade tümörde orta derecede sitoplazmik ve membranöz
boyanma X400
51
Resim 7. İnflamatuvar hücreler ve düz kas hücrelerinde pozitiflik X100
Resim 8. Tümör hücrelerinde kuvvetli pozitiflik X100
52
Resim 9.Yüksek grade tümörde tümör hücrelerinde orta derecede membranöz
boyanma X400
Resim 10. Yüksek grade tümörde tümör hücrelerinde kuvvetli membranöz
boyanma X200
53
Resim 11. Düşük grade ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli sitoplazmik ve
membranöz boyanma X200
Resim 12.Düşük grade papiller ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli
sitoplazmik boyanma X50
54
Resim 13.Düşük grade papiller ürotelyal karsinomda tümör hücrelerinde kuvvetli
sitoplazmik boyanma X100
Resim 14.Düşük grade tümörde, tümör hücrelerinde zayıf boyanma X50
55
Resim 15.Düşük malignite potansiyelli papiller tümörde,bazal tabaka ve yüzeyde
orta derecede sitoplazmik ve membranöz boyanma. X200
Resim 16. Düşük malignite potansiyelli papiller tümörde zayıf boyanma X100
56
KAYNAKLAR
1. Sternberg S.S. Sternberg’s Diagnostic Surgical Pathology
4th ed. Vol 3.
Philadelphia, Lippincott Williams &Wilkins 2004; 2035-2081.
2. BH.F.Mohseni, S.J.Kandzari, S.Zaslau, D.R: Riggs,B.J.Jackson, D.W.McFadden
Farivar-Mohseni H, Kandzari SJ, Zaslau S, Riggs DR, Jackson BJ, McFadden DW.
Synergistic effects of Cox-1 and -2 inhibition on bladder and prostate cancer in vitro.
Am J Surg. 2004 Nov;188(5):505-10
3. R.S.Cotran, V.Kumar, T. Collins.Pathologic Basis of Disease 6th ed.Philadelphia,
W.B.Saunders Company 1999;1000-1008.
4. Campell Üroloji 8.Baskı Patrick C.Walsh ,Alan B.Retik,E.Darracott Vaughan,Alan
J.Wein 2005 Saunders Company Cilt 4.
5. Johansson SL, Cohen SM. Epidemiology and etiology of bladder cancer. Semin Surg
Oncol 1997;13:291-298.
6. F.Kaçar,E.Selek,c.Yeniyol,S.Çiçek.Transisyonel hücreli
mesane karsinomlarında
skuamöz differansiyasyonun ,evre ,derece,DNA içeriği ve prognozla ilişkisi .ADÜ Tıp
Fakültesi Dergisi;2001 ;2(1) :17-20
7. Rosai J. Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology Bladder and Male Urethra.St.Louis
Mosby ,2004,9th ed.pp 1317-1359.
8. Bostrom PJ, Aaltonen V, Soderstrom KO, Uotila P, Laato M. Expression of
cyclooxygenase-1 and -2 in urinary bladder carcinomas in vivo and in vitro and
prostaglandin E2 synthesis in cultured bladder cancer cells.Pathology. 2001
Nov;33,pp.469-474
9. Kim SI, Kwon SM, Kim YS, Hong SJ. Association of cyclooxygenase-2 expression
with prognosis of stage T1 grade 3 bladder cancer. Urology. 2002 Nov;60(5):816-21
10. Yoshimura R, Matsuyama M, Kawahito Y, Takemoto Y, Tsuchida K, Kuratsukuri
K,Segawa Y, Shinnka T, Sano H, Nakatani T.The effects of cyclooxygenase-2
inhibitors on urological cancer cells. Int J Mol Med. 2004 Jun;13(6):789-93.
11. Komhoff M, Guan Y, Shappell HW, Davis L, Jack G, Shyr Y, Koch MO, Shappell
SB, Breyer MD. Enhanced expression of cyclooxygenase-2 in high grade human
transitional cell bladder carcinomas. Am J Pathol. 2000 Jul;157(1):29-35.
12. Shirahama T. Cyclooxygenase-2 expression is up-regulated in transitional cell
carcinoma and its preneoplastic lesions in the human urinary bladder. Clin Cancer
Res. 2000 Jun;6(6):2424-30.
13. Ristimaki A, Nieminen O, Saukkonen K, Hotakainen K, Nordling S, Haglund C.
Expression of cyclooxygenase-2 in human transitional cell carcinoma of the urinary
bladder. Am J Pathol. 2001 Mar;158(3):849-53.
14. C. Wülfing,E.Eltze,D.V Struensee,P. Wülfing,L.Hertle,H.Piechota.Cyclooxygenase-2
Expression in Bladder Cancer:Correlation with Poor Outcome after Chemotherapy
European Urology 45(2004) :46-52.
15. Gee JR, Montoya RG, Khaled HM, Sabichi AL, Grossman HB. Cytokeratin 20,
AN43, PGDH, and COX-2 expression in transitional and squamous cell carcinoma of
the bladder.Urol Oncol. 2003 Jul-Aug;21(4):266-70.
16. Kang S, Kim YB, Kim MH, Yoon KS, Kim JW, Park NH, Song YS, Kang D, Yoo
KY, Kang SB, Lee HP.Polymorphism in the nuclear factor kappa-B binding promoter
57
region of cyclooxygenase-2 is associated with an increased risk of bladder cancer.
Cancer Lett. 2005 Jan 10;217(1):11-6
17. Klein RD, Van Pelt CS, Sabichi AL, Dela Cerda J, Fischer SM, Furstenberger G,
Muller-Decker K. Transitional cell hyperplasia and carcinomas in urinary bladders of
transgenic mice with keratin 5 promoter-driven cyclooxygenase-2 overexpression.
Cancer Res. 2005 Mar 1;65(5):1808-13.
18. Shirakawa T, Hamada K, Zhang Z, Okada H, Tagawa M, Kamidono S, Kawabata M,
Gotoh A. A cox-2 promoter-based replication-selective adenoviral vector to target the
cox-2-expressing human bladder cancer cells. Clin Cancer Res. 2004 Jul
1;10(13):4342-8.
19. Mohammed SI, Knapp DW, Bostwick DG, Foster RS, Khan KN, Masferrer JL,
Woerner BM, Snyder PW, Koki AT. Expression of cyclooxygenase-2 (COX-2) in
human invasive transitional cell carcinoma (TCC) of the urinary bladder. Cancer Res.
1999 Nov 15;59(22):5647-50.
20. Eschwege P, Ferlicot S, Droupy S, Ba N, Conti M, Loric S, Coindard G, Denis I,
Ferretti L, Cornelius A, Legrand A, Bedossa P, Benoit G, Jardin A, Scardino P. A
histopathologic investigation of PGE(2) pathways as predictors of proliferation and
invasion in urothelial carcinomas of the bladder. Eur Urol. 2003;Oct;44(4): 435-41.
21. Sternberg S.S..Histology for Pathologist New York Lippincott-Raven Press .1997 2nd
ed.835-847
22. B.Young ,J.W.Heath .Wheather’s Functional Histology 2001 4th ed.286-309.
23. John N.Eble ,Guido Sauter,Jonathan I.Epstein&Isabell A.Sesterhenn .Tumours of the
Urinary System and Male Genital Organs IARC Press .Lyon ,2004 .89-157
24. Bento MJ, Barros H. Life style and occupational risk factors in bladder carcinoma
Acta Med Port. 1997 Jan;10(1):39-45.
25. Chow NH, Cairns P, Eisenberger CF, Schoenberg MP, Taylor DC, Epstein JI,
Sidransky D.Papillary urothelial hyperplasia is a clonal precursor to papillary
transitional cell bladder cancer. Int J Cancer. 2000;Nov 20;89(6):514-8
26. Althausen AF, Prout GR, Jr, Daly JJ. Non-invasive papillary carcinoma of the bladder
associated with carcinoma in situ. J Urol 1976;116:575-580.
27. Zhonghua Wai Ke Za Zhi. Inverted urothelial papilloma: report of 151 cases.2005 Jan
15;43(2):105-7.
28. Helpap B.New WHO classification of urothelial carcinoma of the urinary bladder.
Verh Dtsch Ges Pathol. 2002;86:57-66.
29. Bex A, Nieuwenhuijzen JA, Kerst M, Pos F, van Boven H, Meinhardt W, Horenblas
S.Small cell carcinoma of bladder: a single-center prospective study of 25 cases
treated in analogy to small cell lung cancer. Urology. 2005 Feb;65(2):295-9.
30. Shokeir AA.Squamous cell carcinoma of the bladder: pathology, diagnosis and
treatment. BJU Int. 2004;Jan;93(2):216-20.
31. Paulos Yohannes, William Hunter, Malini Prasad.Primary Adenocarcinoma of
Cutaneous Vesicostomy 40 Years Later: A Rare Case.Archives of Pathology and
Laboratory Medicine:Vol. 128, No. 4, pp. e58–e59.
32. Choong NW, Quevedo JF, Kaur JS.Small cell carcinoma of the urinary bladder. The
Mayo Clinic experience.Cancer. 2005 Mar 15;103(6):1172-8.
33. Torenbeek R, Blomjous CE, de Bruin PC, Newling DW, Meijer CJ.Sarcomatoid
carcinoma of the urinary bladder. Clinicopathologic analysis of 18 cases with
58
immunohistochemical and electron microscopic findings. Am J Surg Pathol. 1994;
Mar;18(3):241-9.
34. Torenbeek R, Hermsen MA, Meijer GA, Baak JP, Meijer CJ.Analysis by comparative
genomic hybridization of epithelial and spindle cell components in sarcomatoid
carcinoma and carcinosarcoma: histogenetic aspects. J Pathol. 1999 Nov;189(3):33843.
35. Maestroni U, Giollo A, Barbieri A, Azzolini N, Fellegra G, Froio E, Melissari M,
Cortellini P.Bladder carcinosarcoma: a case observation.Acta Biomed Ateneo
Parmense. 2004 Apr;75(1):74-6.
36. Kern WH. The grade and pathologic stage of bladder cancer.Cancer. 1984 Mar
1;53(5):1185-9.
37. Murphy W.M.,Urological Pathology.W.B.Saunders Company .Second Edition,1997.
38. Cheng L, Weaver AL, Leibovich BC, Ramnani DM, Neumann RM, Scherer BG,
Nehra A, Zincke H, Bostwick DG.Predicting the survival of bladder carcinoma
patients treated with radical cystectomy.Cancer. 2000 May 15;88(10):2326-32.
39. Lopez-Beltran A, Bassi P, Pavone-Macaluso M, Montironi R.Handling and pathology
reporting of specimens with carcinoma of the urinary bladder, ureter, and renal pelvis.
Eur Urol. 2004 Mar;45(3):257-66.
40. Kaubisch S, Lum BL, Reese J, Freiha F, Torti FM.Stage T1 bladder cancer: grade is
the primary determinant for risk of muscle invasion. J Urol. 1991 Jul;146(1):28-31.
41. Moyano Calvo JL, Gutierrez Gonzalez M, Perez-Lanzac Llorca A, Molina Carranza
A, Alvarez-Ossorio Fernandez JL, Sanchez Sanchez E, Castineiras Fernandez J.Age's
influence in superficial bladder cancer's behaviour.Actas Urol Esp. 2005 Jan;29(1):828.
42. Harada K, Sakai I, Hara I, Eto H, Miyake H.Prognostic significance of vascular
invasion in patients with bladder cancer who underwent radical cystectomy Int J Urol.
2005 Mar;12(3):250-5.
43. Hakomori S. Aberrant glycosylation in cancer cell membranes as focused on
glycolipids: overview and perspectives. Cancer Res 1985;45:2405-2414.
44. Coon JS, Weinstein RS, Summers JL. Blood group precursor T-antigen expression in
human urinary bladder carcinoma. Am J Clin Pathol 1982;77:692-699.
45. Huben RP. Tumor markers in bladder cancer. Urology 1984;23(3 Suppl):10-14.
46. Cordon-Cardo C, Reuter VE, Lloyd KO, Sheinfeld J, Fair WR, Old LJ, Melamed MR.
Blood group-related antigens in human urothelium: enhanced expression of precursor,
LeX, and LeY determinants in urothelial carcinoma. Cancer Res 1988;48:4113-4120.
47. Malmstrom PU, Busch C, Norlen BJ, Andersson B. Expression of ABH blood group
isoantigen as a prognostic factor in transitional cell bladder carcinoma. Scand J Urol
Nephrol 1988;22:265-270.
48. Sheinfeld J, Reuter VE, Melamed MR, Fair WR, Morse M, Sogani PC, Herr HW,
Whitmore WF, Cordon-Cardo C.Enhanced bladder cancer detection with the Lewis X
antigen as a marker of neoplastic transformation.J Urol. 1990 Feb;143(2):285-8.
49. Koss LG, Czerniak B, Herz F, Wersto RP. Flow cytometric measurements of DNA
and other cell components in human tumors: a critical appraisal. Hum Pathol
1989;20:528-548.
50. Schapers RF, Ploem-Zaaijer JJ, Pauwels RP, Smeets AW, van den Brandt PA, Tanke
HJ, Bosman FT. Image cytometric DNA analysis in transitional cell carcinoma of the
bladder. Cancer 1993;72:182-189.
59
51. Melamed MR. Flow cytometry of the urinary bladder. Urol Clin N Am 1984;11:599608.
52. Mora LB, Nicosia SV, Pow-Sang JM, Ku NK, Diaz JI, Lockhart J, Einstein A.
Ancillary techniques in the followup of transitional cell carcinoma: a comparison of
cytology, histology and deoxyribonucleic acid image analysis cytometry in 91
patients. J Urol 1996;156:49-54.
53. Oosterhuis JW, Schapers RF, Janssen-Heijnen ML, Smeets AW, Pauwels RP.MIB-1
as a proliferative marker in transitional cell carcinoma of the bladder: clinical
significance and comparison with other prognostic factors.Cancer. 2000 Jun
1;88(11):2598-605.
54. T Otto, A Bex, U Schmidt, A Raz , H Rubben.Improved prognosis assessment for
patients with bladder carcinoma.American Journal of Pathology 1997.Vol 150, 19191923
55. Neuhaus M, Wagner U, Schmid U, Ackermann D, Zellweger T, Maurer R, Alund G,
Knonagel H, Rist M, Moch H, Mihatsch MJ, Gasser TC, Sauter G.Polysomies but not
Y chromosome losses have prognostic significance in pTa/pT1 urinary bladder
cancer.Hum Pathol. 1999 Jan;30(1):81-6.
56. Thomas DJ, Robinson MC, Charlton R, Wilkinson S, Shenton BK, Neal DE.P53
expression, ploidy and progression in pT1 transitional cell carcinoma of the bladder.
Br J Urol. 1994 May;73(5):533-7
57. Hollstein M, Sidransky D, Vogelstein B, Harris CC. P53 mutations in human cancers.
Science 1991;253:49-53.
58. Moch H, Sauter G, Moore D, Mihatsch MJ, Gudat F, Waldman F.p53 and erbB-2
protein overexpression are associated with early invasion and metastasis in bladder
cancer.Virchows Arch A Pathol Anat Histopathol. 1993;423(5):329-34.
59. Moch H, Sauter G, Mihatsch MJ, Gudat F, Epper R, Waldman FM.p53 but not erbB-2
expression is associated with rapid tumor proliferation in urinary bladder cancer.Hum
Pathol. 1994 Dec;25(12):1346-51.
60. Logothetis CJ, Xu HJ, Ro JY, Hu SX, Sahin A, Ordonez N, Benedict WF.Altered
expression of retinoblastoma protein and known prognostic variables in locally
advanced bladder cancer.J Natl Cancer Inst. 1992 Aug 19;84(16):1256-61.
61. Sun W, Herrera GA. E-cadherin expression in invasive urothelial carcinoma.Ann
Diagn Pathol. 2004 Feb;8(1):17-22.
62. Jones JL, Royall JE, Walker RA.E-cadherin relates to EGFR expression and lymph
node metastasis in primary breast carcinoma. Br J Cancer. 1996 Oct;74(8):1237-41
63. Mialhe A, Louis J, Pasquier D, Rambeaud JJ, Seigneurin D. Expression of three cell
adhesion molecules in bladder carcinomas: correlation with pathological features.
Anal Cell Pathol 1997;13:125-136
64. Valeriu Toma, Dieter Hauri, Ulrico Schmid, Daniel Ackermann, Robert Maurer,
Göran Alund, Hartmut Knönagel, Marcus Rist, Thomas C. Gasser, Guido Sauter ,
Jürgen Roth.Focal Loss of CD44 Variant Protein Expression is Related to Recurrence
in Superficial Bladder Carcinoma American Journal of Pathology. 1999;155:14271432.
65. Joseph J. Del Pizzo, Andrew Borkowski ,Stephen C. Jacobs , Natasha Kyprianou Loss
of Cell Cycle Regulators p27Kip1 and Cyclin E in Transitional Cell Carcinoma of the
Bladder Correlates with Tumor Grade and Patient Survival. American Journal of
Pathology. 1999;155:1129-1136
66. Korkolopoulou P.;Konstantinidou,Anastasia E.;Thomas-Tsagli E.;Christodoulou
P.;Kapralos P.;Davaris P.WAF1/p21 Protein Expression Is an Independent Prognostic
60
67.
68.
69.
70.
71.
72.
73.
74.
75.
76.
77.
78.
79.
80.
81.
82.
83.
84.
Indicator in Superficial and Invasive Bladder Cancer. Applied Immunohistochemistry
& Molecular Morphology. 8(4):285-292, December 2000
Alsheikh A, Mohamedali Z, Jones E, Masterson J, Gilks CB.Comparison of the
WHO/ISUP classification and cytokeratin 20 expression in predicting the behavior of
low-grade papillary urothelial tumors. World Health Organization Internattional
Society of Urologic Pathology. Mod Pathol. 2001 Apr;14(4):267-72
Vane, J. R. Inhibition of prostaglandin synthesis as a mechanism of action for aspirinlike drugs. Nature (London) .1971. 231–235.
Mead, J. F., Alfin-Slater, R. B., Howton, D. R., Popjak, G. (1986) Prostaglandins,
thromboxanes, and prostacyclin. In Lipids: Chemistry, Biochemistry, and Nutrition
(Mead, J. F., ed) pp. 149–216, Plenum Press, New York.
Simon, L. SActions and toxicity of nonsteroidal anti-inflammatory drugs. Curr. Opin.
Rheum. . 1996. 8, 169–175.
Schafer, A. I. Effects of nonsteroidal antiinflammatory drugs on platelet function and
systemic hemostasis. J. Clin. Pharmacol. 1995. 35, 209–219.
Palmer, B. F., Henrich, W. L. Clinical acute renal failure with nonsteroidal antiinflammatory drugs. Semin. Nephrol. 1995. 15, 214–227.
Zambraski, E. J. The effects of nonsteroidal anti-inflammatory drugs on renal
function: experimental studies in animals. Semin. Nephrol. 1995. 15, 205–213.
Trevethick, M. A., Oakley, I., Clayton, N. M., Strong, P. Non-steroidal antiinflammatory drug-induced gastric damage in experimental animals: underlying
pathological mechanisms. Gen. Pharmacol. 1995. 26, 1455–1459.
Harris, R. C., McKanna, J. A., Akai, Y., Jacobson, H. R., DuBois, R. N., Breyer, M.
D. (1994) Cyclooxygenase-2 is associated with the macula densa in rat kidney and
increases with salt restriction. J. Clin. Invest. 94, 2504–2510.
Guan, Y., Chang, M., Cho, W., Zhang, Y., Redha, R., Davis, L., Chang, S., DuBois,
R. N., Hao, C. M., Breyer, M. Cloning, expression, and regulation of rabbit
cyclooxygenase-2 in renal medullary interstitial cells. Am. J. Physiol.1997. 273, F18–
F26.
Stokes, J. B. Effect of prostaglandin E2 on chloride transport across the rabbit thick
ascending limb of Henle. J. Clin. Invest. 1979.64, 495–502.
Cao, C., Matsumura, K., Yamagata, K., Watanabe, Y. Involvement of
cyclooxygenase-2 in LPS-induced fever and regulation of its mRNA by LPS in the rat
brain. Am. J. Physiol. 1997. 272, R1712–R1725.
Matsumura, K., Cao, C., Watanabe, Y. Possible role of cyclooxygenase-2 in the brain
vasculature in febrile response. Ann. N.Y. Acad. Sci. 1997. 813, 302–306
Taniguchi, Y., Yokoyama, K., Inui, K., Deguchi, Y., Furukawa, K., Noda, K.
Inhibition of brain cyclooxygenase-2 activity and the antipyretic action of nimesulide.
Eur. J. Pharmacol. 1997. 330, 221–229
Kaufmann, W. E., Worley, P. F., Taylor, C. V., Bremer, M., Isakson, P. C.
Cyclooxygenase-2 expression during rat neocortical development and in Rett
syndrome. Brain Dev. 1997.19, 25–34.
Scheiman, J. M. NSAIDs, gastrointestinal injury, and cytoprotection. Gastroenterol.
Clin. N. Am. 1996. 25, 279–298.
Roth, S. H. NSAID gastropathy. A new understanding. Arch. Int. Med. 1996. 156,
1623–1628.
Eckmann, L., Stenson, W. F., Savidge, T. C., Lowe, D. C., Barrett, K. E., Fierer, J.,
Smith, J. R., Kagnoff, M. F. Role of intestinal epithelial cells in the host secretory
response to infection by invasive bacteria: bacterial entry induces epithelial
61
85.
86.
87.
88.
89.
90.
91.
92.
93.
94.
95.
96.
97.
98.
99.
prostaglandin H synthase-2 expression and prostaglandin E2 and F2
production. J.
Clin. Invest. 1997.100, 296–309
Simon, L. S. Biologic effects of nonsteroidal anti-inflammatory drugs. Curr. Opin.
Rheum. 1997. 9, 178–182.
Richards, J. Hormonal control of gene expression in the ovary. Endocr. Rev. 1994.15,
725–751.
Tsafriri, A. Ovulation as a tissue remodelling process. Proteolysis and cumulus
expansion. Adv. Exp. Med. Biol. 1995.377, 121–140.
Hammerman, C.Patent ductus arteriosus. Clinical relevance of prostaglandins and
prostaglandin inhibitors in PDA pathophysiology and treatment. Clin. Perinatol. 1995.
22, 457–479.
Chakraborty, I., Das, S. K., Wang, J., Dey, S. K. Developmental expression of the
cyclooxygenase-1 and cyclooxygenase-2 genes in the peri-implantation mouse uterus
and their differential regulation by the blastocyst and ovarian steroids. J. Mol.
Endocrinol. 1996. 16, 107–122.
Pilbeam, C. C., Fall, P. M., Alander, C. B., Raisz, L. G. (1997) Differential effects of
nonsteroidal anti-inflammatory drugs on constituitive and inducible prostaglandin G/H
synthase in cultured bone cells. J. Bone Miner. Res. 12, 1198–1203.
Jeffcoat, M. K., Reddy, M. S., Moreland, L. W., Koopman, W. J. Effects of
nonsteroidal antiinflammatory drugs on bone loss in chronic inflammatory disease.
Ann. N.Y. Acad. Sci. 1993. 696, 292–302.
N. V. Chandrasekharan, Hu Dai, K. Lamar Turepu Roos, Nathan K. Evanson, Joshua
Tomsik, Terry S. Elton, and Daniel L. Simmons.COX-3, a cyclooxygenase-1 variant
inhibited by acetaminophen and other analgesic/antipyretic drugs: Cloning, structure,
and expression 2002. Proc Natl Acad Sci .2002 Oct 15;99(21):13926-31
Kis B, Snipes JA, Busija DW.Acetaminophen and the cyclooxygenase-3 puzzle:
sorting out facts, fictions, and uncertainties.J Pharmacol Exp Ther. 2005 Oct;315(1):17
Kutchera, W., Jones, D. A., Matsunami, N., Groden, J., McIntyre, T. M., Zimmerman,
G. A., White, R. L., and Prescott, S. M. Prostaglandin H synthase-2 is expressed
abnormally in human colon cancer: evidence for a transcriptional effect. Proc. Natl.
Acad. Sci. 1996. 93, 4816–4820.
Reddy, S. T., Herschman, H. R. Transcellular prostaglandin production following
mast cell activation is mediated by proximal secretory phospholipase A 2 and distal
prostaglandin synthase 1. J. Biol. Chem. 1996. 271, 186–191.
Hoff, T., DeWitt, D., Kaever, V., Resch, K., Goppelt-Struebe, M. Differentiationassociated expression of prostaglandin G/H synthase in monocytic cells. FEBS Lett.
1993. 320, 38–42.
Murakami, M., Matsumoto, R., Austen, K. F., Arm, J. P. Prostaglandin endoperoxide
synthase-1 and -2 couple to different transmembrane stimuli to generate prostaglandin
D2 in mouse bone marrow-derived mast cells. J. Biol. Chem. 1994. 269, 22269–
22275.
Ueda, N., Yamashita, R., Yamamoto, S., Ishimura, K. Induction of cyclooxygenase-1
in a human megakaryoblastic cell line (CMK) differentiated by phorbol ester.
Biochim. Biophys. Acta 1997. 1344, 103–110.
Smith, C. J., Morrow, J. D., Roberts, L. J., Marnett, L. J. Differentiation of
monocytoid THP-1 cells with phorbol ester induces expression of prostaglandin
endoperoxide synthase-1 (COX-1). Biochem. Biophys. Res. Commun. 1993. 192,
787–793.
62
100. Dannenberg
AJ, Altorki NK, Boyle JO, Dang C, Howe LR, Weksler BB,
Subbaramaiah K. Cyclo-oxygenase 2: a pharmacological target for the prevention of
cancer. Lancet Oncol. 2001.Sep;2(9):544-51
101. Eberhart, C. E., Coffey, R. J., Radhika, A., Giardiello, F. M., Ferrenbach, S., DuBois,
R. N. Up-regulation of cyclooxygenase 2 gene expression in human colorectal
adenomas and adenocarcinomas. Gastroenterology .1994. 107, 1183–1188
102. Kargman, S., O'Neill, G., Vickers, P., Evans, J., Mancini, J., Jothy, S.Expression of
prostaglandin G/H synthase-1 and -2 protein in human colon cancer. Cancer Res.
1995. 55, 2556–2559.
103. Sano, H., Kawahito, Y., Wilder, R. L., Hashiramoto, A., Mukai, S., Asai, K., Kimura,
S., Kato, H., Kondo, M., Hla, T. Expression of cyclooxygenase-1 and -2 in human
colorectal cancer. Cancer Res. 1995. 55, 3785–3789.
104. Tsujii, M., DuBois, R. N. Alterations in cellular adhesion and apoptosis in epithelial
cells overexpressing prostaglandin endoperoxide synthase-2. Cell .1995. 83, 493–501.
105. Tsujii, M., Kawano, S., Tsuji, S., Sawaoka, H., Hori, M., DuBois, R. N. (1998)
Cyclooxygenase regulates angiogenesis induced by colon cancer cells. Cell 93, 705–
716.
106. Giovannucci, E., Rimm, E. B., Stampfer, M. J., Colditz, G. A., Ascherio, A., Willett,
W. C. Aspirin use and the risk for colorectal cancer and adenoma in male health
professionals. Ann. Int. Med. 1994. 121, 241–246.
107. Giovannucci, E., Egan, K. M., Hunter, D. J., Stampfer, M. J., Colditz, G. A., Willett,
W. C., Speizer, F. E. Aspirin and the risk of colorectal cancer in women. N. Engl. J.
Med. 3 1995. 33, 609–614.
108. Smalley, W., DuBois, R. N. Colorectal cancer and non steroidal anti-inflammatory
drugs. Adv. Pharmacol. 1997. 39, 1–20.
109. Thun, M. J., Namboodiri, M. M., Heath, C. W. J. Aspirin use and reduced risk of fatal
colon cancer. N. Engl. J. Med. 1991. 325, 1593–1596.
110. Thun, M. J., Namboodiri, M. M., Calle, E. E., Flanders, W. D., Heath, C. W. J.
Aspirin use and risk of fatal cancer. Cancer Res. 1993. 53, 1322–1327.
111. Giardiello, F. M., Offerhaus, G. J. A., DuBois, R. N. The role of nonsteroidal
antiinflammatory drugs in colorectal cancer prevention. Eur. J. Cancer 1995. 31A,
1071–1076.
112. Williams, C. S., Smalley, W., DuBois, R. N. Aspirin use and potential mechanisms for
colorectal cancer prevention. J. Clin. Invest. 1997. 100, 1–5.
113. Kawamori, T., Rao, C. V., Seibert, K., Reddy, B. S. Chemopreventive activity of
celecoxib, a specific cyclooxygenase-2 inhibitor, against colon carcinogenesis. Cancer
Res. 1998. 58, 409–412.
114.P. Pradono, R. Tazawa, M. Maemondo, M. Tanaka, K. Usui, Y. Saijo, K. Hagiwara,
T. Nukiwa. Gene transfer of thromboxane A(2) synthase and prostaglandin I(2)
synthase antithetically altered tumor angiogenesis and tumor growth, Cancer Res. 62
2002.63-66
115.T.O. Daniel, H. Liu, J.D. Morrow, B.C. Crews, L.J. Marnett, Thromboxane A2 is a
mediator of cyclooxygenase-2-dependent endothelial migration and angiogenesis,
Cancer Res. 59 1999. 4574-4577.
116.M. Tsujii, S. Kawano, S. Tsuji, H. Sawaoka, M. Hori, R.N. DuBois, Cyclooxygenase
regulates angiogenesis induced by colon cancer cells . Cell 1998 Jul 24;94(2).
117.E. Fosslien, Molecular pathology of cyclooxygenase-2 in cancer-induced
angiogenesis, Ann. Clin. Lab Sci. 31 2001 ;325-348
63
118.S. Hockel, K. Schlenger, P. Vaupel, M. Hockel, Association between host tissue
vascularity and the prognostically relevant tumor vascularity in human cervical cancer,
Int. J. Oncol. 19 2001;827-832.
119.D.W. Visscher, S. Smilanetz, S. Drozdowicz, S.M. Wykes, Prognostic significance of
image morphometric microvessel enumeration in breast carcinoma, Anal. Quant.
Cytol. Histol. 15 1993 88-92.
120. Mark J. Lema.Coxib Therapy and Colorectal Cancer, Lema MJ. Emerging options
with coxib therapy. Cleve Clin J Med 2002;69:SI76-84
121.W. Dempke, C. Rie, A. Grothey, H.J. Schmoll, Cyclooxygenase-2: a novel target for
cancer chemotherapy?, J. Cancer Res. Clin. Oncol. 127 2001 ;411-417
122. Munkarah AR, Morris R, Baumann P, Deppe G, Malone J, Diamond MP, Saed GM.
Effects of prostaglandin E(2) on proliferation and apoptosis of epithelial ovarian
cancer cells.J Soc Gynecol Investig. 2002 May-Jun;9(3):168-73
123.Hockenbery D, Nunez G, Milliman C, Bcl-2 is an inner mitochondrial membrane
protein that blocks programmed cell death nature, 1990;348(6299):334-336.
124.E Fosslien ,Molecular pathology of cyclooxygenase-2 in neoplasia.Annals of Clinical
and Laboratory Science ,Vol 30 ,Issue1,3-21;2000
125.M. Tsujii, R.N. DuBois, Alterations in cellular adhesion and apoptosis in epithelial
cells overexpressing prostaglandin endoperoxide synthase 2, Cell 83 .1995; 493-501
126. Shan Zha, Vasan Yegnasubramanian, William G. Nelson, William B. Isaacs, Angelo
M.De Marzo .Cyclooxygenases in cancer: progress and perspectiveBaltimore, MD,
Cancer Letters 215 (2004) 1–20
127. Sabine G.Irmgard T.,Ellen N.,Lutz B.,Gerd G.COX-2 independent induction of cell
cycle arrest and apoptosis in colon cancer cells by the selective COX-2 inhibitor
celecoxib Faseb J. 2001 Dec;15(14):2742-4. Epub 2001 Oct 15.
128. Tsujii, M., Kawano, S.,DuBois, R. Cyclooxygenase-2 expression in human colon
cancer cells increases metastatic potential.1997;Proc. Natl. Acad. Sci. U. S. A.
1997;1;94(7):3336-40.
129.Y. Takahashi, F. Kawahara, M. Noguchi, K. Miwa, H. Sato, M. Seiki, H. Inoue, T.
Tanabe, T. Yoshimoto, Activation of matrix metalloproteinase-2 in human breast
cancer cells overexpressing cyclooxygenase-1 or -2, FEBS Lett. 460 ,1999; 145-148.
130. M Yu, Q., Stamenkovic, I. Localization of matrix metalloproteinase 9 to the cell
surface provides a mechanism for CD44-mediated tumor invasion.1999 ;Genes Dev.
13(1): 35–48
131. M Yu, Q., Toole, B. P., Stamenkovic, I. Clinical and biological differences between
CD44v5 positive infiltrating ductal carcinomas of the breast, classified on the basis of
hyaluronic acid concentration in the cell membrane1997;J. Exp. Med. 186, 1985-1996
132.B.S. Reddy, Y. Hirose, R. Lubet, V. Steele, G. Kelloff, S. Paulson, K. Seibert, C.V.
Rao, Chemoprevention of colon cancer by specific cyclooxygenase-2 inhibitor,
celecoxib, administered during different stages of carcinogenesis, Cancer Res. 60
,2000; 293-297.
133. Huang, M., M. Stolina, S. Sharma, J. Mao, L. Zhu, P. Miller, J. Wollman, H.
Herschman, S. Dubinett. Non-small cell lung cancer COX-2-dependent regulation of
cytokine balance in lymphocytes and macrophages: up-regulation of interleukin 10
and down-regulation of interleukin 12 production. Cancer Res. 1998;58:1208.
134. Beissert, S., J. Hosoi, S. Grabbe, A. Asahina, R. D. Granstein. IL-10 inhibits tumor
antigen presentation by epidermal antigen-presenting cells. J. Immunol.
1995;154:1280.
135. Nastala, C. L., H. D. Edington, T. G. McKinney, H. Tahara, M. A. Nalesnik, M. J.
Brunda, M. K. Gately, S. F. Wolf, R. D. Schreiber, W. J. Storkus, M. T. Lotze.
64
Recombinant IL-12 administration induces tumor regression in association with IFNproduction. J. Immunol. 1994; 153:1697.
136. Nabioullin, R., S. Sone, A. Nii, T. Haku, T. Ogura. Induction mechanism of human
blood CD8+ T cell proliferation and cytotoxicity by natural killer cell stimulatory
factor (interleukin-12). Jpn. J. Cancer Res. 1994; 85:853.
137. Trinchieri, G.. Interleukin-12 and its role in the generation of TH1 cells. Immunol.
Today 1993; 14:335.
138. Waal-Malefyt, R., J. Haanen, H. Spits, M. G. Roncarolo, A. Te Velde, C. Fidgor, K.
Johnson, R. Kastelein, H. Yssel, J. E. De Vries.. Interleukin-10 (IL10) and viral IL-10
strongly reduce antigen-specific human T-cell proliferation by diminishing the
antigen-presenting capacity of monocytes via down-regulation of class-II major
histocompatibility complex expression. J. Exp. Med. 1991;174:915.
139. Kim, J., R. L. Modlin, R. L. Moy, S. M. Dubinett, T. McHugh, B. J. Nickoloff, K.
Uyemura. IL-10 production in cutaneous basal and squamous cell carcinomas: a
mechanism for evading the local T cell immune response. J. Immunol. 1995;155:2240.
140. Qin, Z., G. Noffz, M. Mohaupt, T. Blankenstein. Interleukin-10 prevents dendritic cell
accumulation and vaccination with granulocyte-macrophage colony-stimulating factor
gene-modified tumor cells. J. Immunol. 1997;159:770.
141. Frederick W. Wiese , Patricia A. Thompson ,Fred F. Kadlubar.Carcinogen substrate
specificity of human COX-1 and COX-2 .Carcinogenesis, Vol. 22, No. 1, 5-10,
January 2001
142. Shirahama T, Sakakura C. Overexpression of cyclooxygenase-2 in squamous cell
carcinoma of the urinary bladder. Clin Cancer Res. 2001 Mar;7(3):558-61.
143. Yu DS, Chen HI, Chang SY. The expression of cyclooxygenase in transitional cell
carcinoma cell lines: its correlation with tumor differentiation, invasiveness and
prostanoids production. Eur Urol. 2003 Oct;44(4):491-4.
144. C La Vecchia, E Negri, B D'Avanzo, R Savoldelli and S Franceschi.Genital and
urinary tract diseases and bladder cancer. Cancer Research, 1991,Vol 51, Issue 2 629631
145. Vageli D, Kiaris H, Delakas D, Anezinis P, Cranidis A, Spandidos DA.Transcriptional
activation of H-ras,K-ras and N-ras proto-oncogenes in human bladder tumors.Cancer
Lett. 1996 Oct 22;107(2):241-7.
146. Mikhail F. Denissenko, Annie Pao, Moon-shong Tang,Gerd P. Pfeifer Preferential
Formation of Benzo[a]pyrene Adducts at Lung Cancer Mutational Hotspots in P53
Science 1996:Vol. 274. no. 5286, pp. 430 – 432
147. Koga H, Sakisaka S, Ohishi M, Kawaguchi T, Taniguchi E, Sasatomi K, Harada M,
Kusaba T, Tanaka M, Kimura R, Nakashima Y, Nakashima O, Kojiro M, Kurohiji T,
Sata M. Expression of cyclooxygenase-2 in human hepatocellular carcinoma:
relevance to tumor dedifferentiation.Hepatology. 1999 Mar;29(3):688-96.
148. S Tomozawa, N H Tsuno, E Sunami, K Hatano, J Kitayama, T Osada, S Saito, T
Tsuruo, Y.Shibata and H.Nagawa.Cyclooxygenase-2 overexpression correlates with
tumour recurrence, especially haematogenous metastasis, of colorectal cancer
British Journal of Cancer (2000) 83, 324-328.
149. Wolff H, Saukkonen K, Anttila S, Karjalainen A, Vainio H, Ristimaki A.Expression
of cyclooxygenase-2 in human lung carcinoma. Cancer Res. 1998 Nov
15;58(22):4997-5001.
150. Olga N. Tucker, Andrew J. Dannenberg, Eun K. Yang, Fan Zhang, Lisong Teng, John
M. Daly, Robert A. Soslow, Jaime L. Masferrer, Bryan M. Woerner, Alane T. Koki
and Thomas J. Fahey Cyclooxygenase-2 Expression Is Up-Regulated in Human
Pancreatic Cancer ,Cancer Research 59, 1999,987-990
65
151. E
Okajima, A Denda, S Ozono, M Takahama, H Akai, Y Sasaki, W Kitayama, K
Wakabayashi and Y Konishi .Chemopreventive effects of nimesulide, a selective
cyclooxygenase-2 inhibitor, on the development of rat urinary bladder carcinomas
initiated by N-butyl-N-(4-hydroxybutyl)nitrosamine- Cancer Research, Vol 58,
1998,Issue 14 3028-3031
152.Holmang S, Cano M, Grenabo L, Hedelin H, Johansson SL: Effect of indomethacin
on N-[4-(5-nitro-2-furyl)-2-thiazolyl]formamide-induced urinary tract carcinogenesis.
Carcinogenesis 1995, 16:1493-1498
153.Rao K, Detrisan C, Steele V, Hawk E, Kelloff G, McCormick D: Differential activity
of aspirin, ketoprofen and sulindac as cancer chemopreventive agents in the mouse
urinary bladder. Carcinogenesis 1996, 17:1435-1438
154. Sheng H, Shao J, Kirkland SC, Isakson P, Coffey RJ, Morrow J, Beauchamp RD,
DuBois RN. Inhibition of human colon cancer cell growth by selective inhibition of
cyclooxygenase-2.J Clin Invest. 1997 May 1;99(9):2254-9.
155. Menter DG. Cyclooxygenase 2 selective inhibitors in cancer treatment and prevention.
Expert Opin Investig Drugs. 2002 Dec;11(12):1749-64.
66
Download