PDF ( 79 )

advertisement
CUMHURİYET ÜNiVERSiTESi
iLAHiYAT F AKÜL TESİ
. .
DERGISI
V. Cilt
II.
Sayı
• tY.We Diyaneı 11.
~\l .
q,Y/.
.._~ Kütüphanesi "~ .
:.
~q.,
i'
Araştırmaları Met'l-e
SİVAS - 2001
KİŞİSEL BOYUTLU SUÇLARlN GİZLENMESİNİN iSLAM CEZA
HUKUKU AÇlSINDAN DEGERLENDiRİLMESi
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN*
Anahtar Kelime: Suç, gizleme, kamu düzeni
GİRİŞ
İnsan, tabiatı
itibariyle iyiye olduğu kadar kötüye de mütemayil bir
O, güzel hasletler yanmda, bir takım olumsuzlukları da benliğinde
1
barmdırmaktadır • Bu itibarla insan psikolojisi zıt eğilimlerin bir çatışma alamdır.
İnsan benliğinde mevcut olan menfı hasletler zamaıı zaman onun çizgiden
çıkmasına, bir takım olumsuz davramşlar içerisine girmesine, gerek kendi iç
dünyası, gerekse dış faktörlerin etkisiyle günah ve suç sayılan bir takım yasak fiilieri
işlemesine neden olabilmektedir.
varlıktır.
İslam
Hukuku, vazettiği prensiplerle bir laraftan şahsiyet haklarını
taraftan da kamu düzenini sağlanıayı ve sürdürmeyi amaçlamıştır.
Araştırmamıza konu olan belli suçları gizleme hususu da aynı hakların korunmasını
ve ceza salıasının daraltılmasını amaçlayan insani bir nitelik olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çalışmamızda tecessüs yasağına değindikten sonra, gizleme ilkesinin
uygulama kapsamını tespite ve klasik fıkıh eserlerinin farklı bölümlerinde detaya
giriln'ıeden sınırlı olarak yer alan bu ilke ile ilgili yaklaşınılan bir plan dahilinde
sistematize etmeye çalışacağız.
korumayı, diğer
1- iLKENİN DAYANAGI
Gizleme ilkesinin hukuki
dayanağmı
birinci derecede Kur'an ve hadis
nassları oluşturmaktadır.
Bu hususta Kur'an-ı Kerim' de "İnananlar arastmla çirkin fiilierin şdyi'
olmastiu arzuh~!'an kimseler için dünyada da, ahirette de çetin azap vardw. Allah
bilir, siz bilemezsiniz." 2 buyurulur. Bir diğer ayet meali ele şöyledir: .. Yine onlar ki,
* C.Ü.
1
ilahiyat Faktillesi islıiııı Hukuku Anabilim Dalı
13u konuya ilişkin hazı ayetler için bkz. Nisii, 4/28, 115, 128: A'rıiC 7/24: llicr, 15/47: isrıi, 17/11: Kclıı:
18/54: Enbiyü, 21/31: Nccııı, 53/39-40; Meiiric. 70119; İnsan. 76/3: Bt!lcd. 90/1 O: Şeıııs. \1118: lln, 45 ...
' ..:ı~ '1 ~~J ~ ..ıııJ ,;_..,:.'JIJ t,;.ı.ll..} r-)l._,..l.i..-. r-J i _,;..ol <i!.ill ~ı t:? .:ıı.:ır."'! <i!.ili.JI Nür.
24/19.
260
Yni. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
bir kötüiii k (/Cihişe) yapttk!arında, ya da bizzat kendilerine zulmettiklerinde, Allah 't
hattr!aytp giina/ılamıdan do!ayt hemen tevbe-istiğ/ar ederler. Zaten günahiart
Allalı 'tan başka kim bağtş!ayabi!ir ki! Bir de onlar işledikleri kötülüklerde bile bile
tsrar etmezler. ""
Konuyla ilgili çok
sayıda
hadis bulunmaktadir. Bu hadislerden
bazılarının
anlamı şöyledir: "Süplıesiz ki Hz. Allah çok hi/im sahibi, son derece h(~va sahibt-1 ve
son derece (suç ve günah/art) gizleyici olup aym zamanıla
. 1emeyt. (.setr) 'e
1 sever. " 5
gtz
/l(~vôl; olmc~vt
ve (suç/art)
"Kim tv/üslüman kardeşinin kusurumt örterse, Allah da ktyamet gününde
onun kusurunu gizleyip örter. Müslüman kardeşinin kusurunu araştmp deş[fi·e eden
kişinin kusurww da Allah takibe alarak açtğa çtkartr, r>yle ki onu kendi evinin
içerisinde rezil eder. " 6
"Kim hir mü 'm inin kusurwıu (avret) gizlerse. sanki diri diri
gömülen ktz çocuğunu kabrinden tekrar diriltmiş gibi olur. "7
Bu konuya
ilişkin
sahabeden de çok
sayıdrı
rivrıyet
toprağa
ve uygulama
nakledil.ıniştir. Örneğin, Hz. Ebfıbekr bir sözünde, içki içen hirini Allalı 'm
gizlemesini, kendisinin onu yakalayarak suçumm aç1ğa r,-·tkmasma yeğ tutmuştur. "8
Hz. Ebfıbekr' in "htrsdtk, zina ve içki gibi cüriimleri işleyenleri, başka h ir ört ii
bulamasa dahi, elbisesiyle örtüp gizleyeceğF anlamındaki sözü, onuıi bu lıusustaki
kanaatini göstermektedir.
Diğer
kaçınmak amacıyla şimdilik
bu
deliller yeri geldiğinde verilecek olup, tekrardan
yeterli görüyoruz.
kadarını
ll- iLKENİN KAPSAMI
İslam Ceza Hukuku'nda suçlar had, kısrıs ve ta'zir gerektirenler olmak
i.izere üçlü bir ayırıına tabi tutulmuştur. Bu tasnif esas alınarak konu hukuki bir
zemine otuıtulrİwyrı çalışılacaktır. Dolayısı);la meselenin dinl-uhrevi boyl!tunu
oluşturan diğer fıiller bu çerçevenin dışında tutulacaktır.·
3
Al-i imnin. 3/135.
sahibi olması. "kabahat sayılan hususları (örterek) terk etmesi. gilzcllikleri yaratması··
anlamına gelir. C.:r-L,..jj ~ü
!l1t; tSi :'-""" ...ı.ıı .:ıı> Bkz. Rağıb d·İsldıüııi. ı\Iiifi·ed<it. s. 270.
~ Allah'ın lıaya
5
ey.u
.ı=-JıJ'L,>Jı '-:-"'o!,.,.::·- ..;=""~ ...ı.ıı .:ıı Ebu Davild. Hammam. ı. IV/302: Nesıii. Gusl. 7. 1/200: Ahmed h.
Hanbel, IV/224.
''.4..) ~._,:.>-..:;w ...ılı --'..!S rl---lı 'Y'i
;JY ---'..!5 ~J ~ı r_ı; ..:; 1 _y ...ıJı ;:-~ı oy'i ;1 _y ;:- ~
ibn Mıicc, Hudilll. 5. 11/850. Yakın muhtevada farklı hadisler için bkz. Bulıüri. Mwlliııı. 3. 111/98:
Mlisliııı, 13irr, 58, IIIIJ'l96:. Ebu Davtid. Edelı, 38, V/202: Alımed h. llanlıcl. 11/274: IV/153. 159.421,
424: V/279: Tclıılnevi. i 'ldfi :~-sfinen, Xl/474.
7
ı....~~ "J',....ıı ~._,..;-p....;K; ~}o ; 1 y- ;:-.; Elıiı Dfiviıd, Ed cb, 38, V/201: Ahmed lı. Han hel. IV/147, 153:
ilııı Kesir. Tefsıi-u '!-Kur 'd11i '1-Azim, IV/213. Oizleme konusundııki hadislerin dc!!.erlcndirilmcsi ve
diğer rivayetler için bkz. Zcylci, Nasbu 'r-rdye, IV/94 vd.
" ihn Ebi .)cybc, el-Musmmef. Vl/462.
'' Alıdurrazılk. el-Mu.mmıe.t: X/227. Farklı şahıslara ııispct edilen aynı konudaki değişik rivayeller için
bkz. Alıdıırrezzıik. ei-Musamıef. X/224-231.
[(işisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İsliim Ceza Huli. rlçı Değer.
A-
Kısas
Gerektiren Suçlar
261
Açısından
Can, akıl, din, nesil ve mal gibi değerler islam'ın himayesini amaçladığı
temel maslahatlardır 111 • Yaşama ve vücut biitiinliiğiiniin korunmasının diğer
maslahatlara önceliği bulunmaktadır. Çünkü yaşama hakkı garanti altına alınmadan
diğer maslahatların ayakta tutulması mümkün değildir 11 • Bu itibarla İslam, yaşama
hakkını en temel hak olarak kabul ederek 12 , hayatın korunması icin azami özenin
gösterilmesini emreder. 13 ''Haks1z olarak masımı bir iJil'wun ölciüriilmesinin, tiim
insanlan öldürmek kadar" 14 biiyük bir suç ve günah olarak kabul edilmesi bu
özenin somut bir göstergesidir. Bunun doğal bir sonucu olarak, gerek kaynaklar,
gerekse uygulama ve ictihadlarda kısas gerektiren suçların gizlenmesi doğrultusunda
her hangi bir nass ve ictihad mevcut değildir. Aksine Hz. Ali'nin ifadesiyle islam
dukuku'nda, uwsum kamtwılzaksiZ olarak akiiilmmna.w 15 esas olduğundan, bu suç
faillerinin ortaya çıkarılmasının gerekliliği yön ii nde açık ve kesin. emirler
bulunmaktadır. "Kasiime" müessesesinin meşrfıiyyeti bunun somut tezahüriidiir 16 •
Esas itibariyle kasitme işleminin gerçekleşmesi maktulün velilerinin şikayet ve takip
şartına bağlıdır 17 • Maktul yakınlarının dava etmemeleri veya dava eden kimsenin
bulunmaması durumunda ise, devlet organlarının olaya re'sen müdahale etme ve
olayı çözüme kavuşturma hak ve yiikiimliiliiğii bulunmaktadır. Bu itibarla velisi
bulunmayan bir ınaktfıliin kanının heder edilmesi söz konusu değildir. Bu maktfıliin
katilini devlet başkanının affetme yetkisi de bulunmamaktadır. Devlet başkanı veya
yetkili nıerciin bu sahipsiz maktuliin katilini (Miiliklmezlıebine göre) kısas etmesi
zorunludur 18 • Meselenin hayati öneminin bilincinde olan Hz. Ömer bizzat,
111
Geniş hilgi için hkz. Ştitıbi, el-Muvdfakdt, 1117 vd; Ebfı Zclını. el-llklilıe. s. 29 vd: Dağı.:ı. İs/dm Ce:::cı
Hukukunda /ıiiiessir Fiil/er, s. 28.
;
11
8aşgil, Demokrasi )'olunda. s. 257; Aydın, Mukayeseli Hukukta işkence. s. 31-32. insan hakları ve
lelsı.:ll kaynakları lık. bkz. Başgil. Demokrasi l'olwula. s. 271 vu.
11
Aydm. Mukayeseli Hukukta i.l'lwnre. s.)l-32: Armağan. isicim Hukukwıda Temel Hak ve lliirriyetler.
s. ll:f vd. .
·
n Hay"ı•ııakkı ve hayat hakkının ilıfal edilmesine karşı cezalar hakkında hkz. 1·1. Tekin Gükıııcnoğlu.
isicim'da Şahsiyel Hakları, s. 75 vd.
1
'
15
M;iidc, 5/32.
~ts .ri r> Jh;~ Ahdürrczzılk. e/-Musamıej. X/36; Mt~luki el-Hintli. Keiı=ii "1-wmudl. XV/ 143; Udclı. etTeşriu'l-cinôi, 11/327: Ebfı Zclıra, ei-Ukıibe, s. 484; Kahıci ·' !cvsıia111.fıklıi Ali lı.Ehi Tcilih. s. 176.
ır.
Kastime likılı ıerıııinolojisinde faili meçhul bir üldünııe uıa)'lqda olayın aydııılatılması amacıyla tekrar
tekrar edilen yeminler demektir. Bu yemin ya ıııaktul yakınlarının. üzerinde öldürme emareleri (levs)
bulunan sanık aleyhine yemin etmeleri veya sanığın kendinin masum olduğuna dair yemin etmesi
şekliyle gerçeklı.:şcbilir. Haneliler'e güre bu yenıinin maktuliin bulunduğu mahalle sakinlerinden elli
erkek lararından ayrı '!)Tl yapılınası gereklidir. Bu kişilerin sayısı eliiye ulaşmadığı takdirde, mevcut
kişikrc yemin sayısı eliiye ulaşıııcaya kadar tekrar cıtirilir. Yenıini yapacak kişiler nuıktul yakını
tararından seçilerek nclirlenir. Bu yeminden sonra kfitilıcspiı edilemediği takdirde ıııaktuliin diyeli o
mahalle veya kiiy vb. sakinleri üzerine eşit oranda taksim edilir. lliınclilcr dışında kalıuı ı.:uıııhfıra
göre bu yı.:ıııini ııııı?-ıul yakınları. ithanı edilen sanık aleyhine yaparlar. Geniş bilgi için bkz. Talıfivi.
el-Muhtasar. s. 24 7 vd: Kfisfini, Beddi', Yll/286 vd; ilııı Riişd. /Jiclıiyetii '1-müctelıid. IV/1705 vd:
8fihcrıi, el-inc!re. V/372 vd: Kıidızfide, Netdicii '1-e.fkıir. X/372 vd: Şirlıini. Muğni '1-mulıtdc. V/392
vd: 13chfıli. Keşşı!fi"i'l-ku/{i ·. Vl/66 vd; Derdir. eş-Ser/ı u 'l-ke bir, IY/293 vıJ; Diistiki. /·kişiye, IV/293
vd; Ali Haydar. Düreni '1-lıukkdm, IY/557: Udelı, et-Teşriu '1-cindi. 11/321 vd; Ehiı Zelırı1. ei-Ukıibe.
s. 4H4-498: Bilmen. /stı/ciluit. 111/156 vd; Belınesi. ei-Ukıilıe. s. J(ı(ı: Zulıayli. ei-Fık/w'l-isldmi l'e
edil/etiilııi. Yl/393 vd: Zeydıln, Ni=dmü '1-kiıdd, s. 225-226.
17
Bkz. age.
1
"
Ymışcrisi. el-Mi 'yıiru '1-mu'rab. 11/287-288.
262
Yrd. Di1ç. Dr. Sabri ERTURHAN
öldürülerek yol ortasına atılan faili meçhul bir gencin katilini bulabilmek
9
bir yıl tahkikat yap mıştırı •
amacıyla
Devlet başkanı (veliyyü'l-emr), devletinde olup biten her olaydan birinci
derecede sorumludur. O, faili meçhul bir cinayetin vuklıu halinde gerek kamu
yönetimindeki taksiri, gerekse hayatın himayesi yönlinde emniyet teşkilatının
taksirinden, doğrudan sorumludur. Hal böyle olunca bir yerleşim merkezinde veya
şahsa ait olmayan bir kamu arazisi vb. mahallerde öldüriilmüş bulunan bir şahsın
sorumlusu devlettir. Dolayısıyla devlet, bu durumdaki ıııaktüliin diyetini ödemekle
yükümlüdür 20 •
Kısas
gerektiren suçları, belirtilen esaslar muvacehesinde dikkate alan
bu guruba dahil suçların yargıya intikalini ve itirafını
gerekli/vacip .görüp. gizlenmesine cevaz vermenıişlerdir21 . Hal böyle olunca,
başkasının vücut bUtünlüğüne veya ınülkiyeti aleyhine bir suç işleyen ceza! ehliyeti
haiz kişinin bu suçunu ikrar ve itiraf etmesi gereklidir. Daha sonra bu ikrarından
dönmesi huküken geçersizdir. İkrardan dönmenin hukuki sonuç doğurması ancak
zina ve hırsızlık gibi suçlarda söz konusu olur. Hırsızlığı itiraftan dönme halinde had
22
düşse bile fail, çalınan malı tazıninle yiikümliidiir . Belirlelim ki, kısas gerektiren
suçların gizlenmesi söz konusu olmamakla birlikte, cezayı dUşUren diğer nedenler
yanında, ayrıca af Ve SU(h alternatifi de getirilmiştirD.
İslam
hukukçuları
Burada çağdaş İslam hukukçularından Abdiiikerim Zeydan'ın cezaya
hususlarda devletin üstlenmesi gerekli role ilişkin şu mlitalaasıııı
nakletmeyi yerinde görüyoruz:
ınrıteallik
"Hak sahibi, onun vekili veya kanuni temsilcisi. hak talebi için mahkemeye
müracaat ~der. Bu hustis hem hukuki, hem de ceza! davalarda geçerlidir. Fakat
acaba giinümiizde olduğu gibi kamu adına suçu kavuşturan savcı
( rWI 0l:JI-rWı .r...WO tarafından ceza davalarının açılması ve suçluların
cezalandırılması caiz midir? Bana öyle geliyor ki cevap mlispettir. Çünkü suçlar
şer'an yasaklanmış fıillerdir. Bu fıiller, emirlere kasden itaatsizlik ifade eden, birey
ve toplum yararıııı ihlal eden, ayrıca yeryUzlinde fesada (bozgunculuğa) neden olan
haksız eylemlerdir. İslam Hukukıı ise zarar ve fesadın izniesini fimirdir. Bu amacın
gerçekleştirilmesi için her tUr: •. meşru yönteme başvurması. devlet başkanının
(veliyyli' 1-emr) görevleri arasındadır. (Yak i olan) suçların takibi ve kavuşturulması
amacıyla kamu adına görev yapan genel bir temsilci kurulun (<..Wl ~Wl 4) teşl<ili
de bu yöntemler arasındadır. Bu kurum görevini kamu ve suç mağdurları adına ila
eder. Çünkü gerek salt Allah hakkı/kamu hakkı, gerekse Allah hakkıyla birlikte kul
hakkı olsun işlenen bütün suçlarda Allah hakkı mevcuttur. Allah hakkı amme
1
''
211
21
22
21
ilm Kayyim ci-Ccvziyyc. ct-Turuku'l-lıı7kmiJ.J'e. s. 37-38.
Ebu Zclıra. e/-Ukıihe. s. 496-498; Bilmen, lsulcilıdt, 1111160.
rvlfıvcnli. el-! fôı•i '1-kelıir. Vll/8-9: Xlll/333-334; ibıı Fcrlıfııı. Tebsıratii '1-/ıiikkôm. 11/57
ilııı Ft!rlıfııı, Tehsıra1Ii '1-lıiikkdm. 11/57: Zt!ydfın. Ni::dmii '1-kadd. s. 159.
Kfısfıni. Bedôi'. Vll/246: Dcrdir. eş-Şerlıu'f-kebir. IV/261 vd: Olislik i. lldşiye. IV/261 vd; UıJch. etTeşriu'/-cilldl~ 1/770: Zıılıayli, ei-Fıklıu'I-İskimi l'e edilletiilui. VI/2X6: Da.ilcı. /,·Jrim ( 'e::a llukukımda
Miiessir /'filler. s. 123-125: i\kşit. İsicim Ce::a hukuku. s. 120-121.
Kişisel Boyurlu Suçllıi'm Gizlenmesinin İslam Ceza Huk. Aç1 Değer.
menfaatiyle ilintil i her şeyi kapsayan toplum hakkıdır. Bu nedenle kamu
aleyhine dava açma yetkisini haiz bir vekilin tayini caizdir." 24
263
adına
suçlu
Bütün bunlarm bir özeti mahiyetinde denilebilir ki, lıayat lıakk1, diğer
.bütün haklardmı ist{fiu/e etmenin zorunlu ön şartullr. Bmulmı dolayı şalısm
hayatma yönelik tecaııüzler aym zamanda omm salıip olduğu bütiin haklarm
i/ı/ali anltmum taşmwlıtadır. Çünkü lıayatım kaybeden insan, diğer biifiili
lwklarmdan da mahmm kalmaktadır.... İnsmı, vücut bıitiinliiğii ve tmiılığım
o,fuşturan bu organlarda meydana gelen kayiplar nispetimle vücut bütiinliiğiinii
de kaybetmekte, yaşaması '[.Or/aşmakta, bazen lıayat anlmllslz/aşlp çekilmez hale
gelmekte, nihayet insmmı cevizerini teşkil eden mlııtn bedenden aynimasi ile
luuıat bilmektedir... Varllğı, insamn l'llrliğma bağil olduğu için fertlf!riu
!ıayatlanm kommak devlet açiSIIUlmı da biiyük iinem arz etmektetli?·'.Bu
açıklamalarm kısas kapsamına giren suçların gizlenmesinin getireceği zararları
yeterince ortaya koyacak nitelikte olduğunu düşünerek, araştırmamızdaki diğer
konulara geçiyoruz.
B- Had Gerektiren Suçlar Açısından
Klasik fıkıh kaynaklarında bu ilkenin özellikle had gerektiren suçlarda
yaygm olarak uygulama alanı bulduğu görülmektedir. Bu nedenle araştırnıamızın
önemli bir kısnııııı hadd cezası gerektiren bazı suçların gizlennıesi ve gizleme
aşamalarıııa ilişkin hususlar oluşturacaktır.
I) Teccs.siis (Özel Hayatın Gizliliğinin Araştırılması) Yasağı
Şahsın
mahremiyet alanı yahut "sır çevresi" diyebileceğimiz ve hakkında
bilgi sahibi olmasını istemediği bir alan bulunmaktadır. Bu alana
"mesken masuniyeti", "özel hayatın gizliliği", "haberleşme hürriyeti ve gizliliği"
gibi hususlar girmektedir. Şahsın, başkalarının görmesinL duymasmı ve bilmesini
istemediği yani gizli tuttuğu özel hayatıyla ilgili alana başkalarının sızması, onun
sırlarını öğrenmesi ve onu başkalarına aktarması şahsiyet haklarından birinin ihlal
edilmesi demektir. Çünkü bir kişinin, hayatında ortaya çıkan belli bir durum, bir
olay, hatıra ve belgeleri hakkında başkalarının malumat sahibi olmamasını istemesi
onun en tabii haklarından sayılmak gerekir26 • Başkalarmın mahremiyet alanına giren
meseleleri öğrenmek ve deşifre etmek amacıyla bir çaba içerisine girilmesini
Kur'an-ı Kerim "tecessüs" kavramıyla ifade etmekte ve yasaklamaktadır. Bu kavram
genellikle, kötü niyetle başkalarınlll sırlarını araştırmak, gizli kalmasını istedikleri
kusurlarını
ve nıahrem · konuları ortaya çıkarnıaya çalışmak anlamında
kullanılmıştıı.27. "Ey iman edenler zannm bir çoğundan sakmm. çünkü zannm bir
kwm giinahllr, tecessiis de etmeyin... :· 28 mealinde ki ayette tecessüs açık olarak
yasaklaıimaktadır. Ayette geçen "tecessi.is. etmeyin" ibaresinin anlamı, "nıü'minlerin
başkalarınm
24
Zcydı1ıı. Ni::dmii '1-kaılıi.
s. 131.
ı; Dağcı, islt!i.t1!.~"4:f.a 1/ukukwu/a ı\fiiessir Fiiller, s. 3, 60.
'" Anııağa·n: isiciiu 1/ukukımda Temel Hak ve Hiirriyeıler. s. 90-11 J: Giikıneııuğlu, is/dm 'da şahsiyel
hak/an. s. 121-122.
27
.
Kal'aci-Kuııcybi. Mu 'cemuliiğali 'l:fıtkahci. s. 121: DuğıııL eı-Tecessiis: s. 26 vd.
'"H ucuniL 49/12.
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
264
eksikliklerini bulacağız, açık delil ve emureler elde ederek onun hakkında kesin bilgi
elde edeceğiz diye casus gibi inceden ineeye bir araştırma içerisine girmeyin de
zahir olan, dış dünyaya yansıyan durumlarla iktifa edinerek, Allah'ın gizlediğini siz
de gizleyin" demek olur29 • Bu hareketler ister sfı-i zandan dolayı yapılsın, yahut kötü
niyetle birine zarar vermek amacıyla veya sadece kendi merakını gidermek için
yapılsın, her durunıda da dinin yasakladığı davranışlardır. Başkalarının gizli ve özel
durumlarının araştırılması, o gizlilik perdesinin arkasına uzanarak ayıp, kusur, ·
gizlenmiş hata ve suç arayışına girişilmesi bir müslümanlll işi ve görevi değildir ve
müslümanca bir davranış da değildir. Bu kabil davranışlar ardı arkası kesilmeyen
pek çok kötülüğü de beraberinde getirir30 • Bütün bunlara rağmen bu yöntemi terk
etmeyenlerin akıbetieri Peygamber ifadesiyle şöyledir: "tvlüslünıan kardeşinin
kusurunu araşımp deşifre eden kişinin kusurunu da Allah takip eder ve açığa
çıkarır, öyle ki onu kendi evinin içerisinde rez il eder. " 'ı
Başkalarının
gizli yönlerini
araştırmak
kendi kabahatlerine yönelerek
olacağına vurgu yapar.
onları ıslah
İslam, "Kendi
yerine
başkalarımn ayı b ı m görmesine engel olanlara ne mutlu! "'
c~vılu,
prensibiyle kişinin
etmesinin çok daha yerinde bir davranış
2
Hz. Peygamber özellikle devlet başkanı/yönetici konumunda olan kimselere
seslenerek," Yönetici ·(emir) insanların şüpheli yönlerini araştırmaya başladığı
takdirde onları {f~·ad etmiş, fesada sürüklemiş olur."'' buyurmuştur. Bu hususta Hz.
Peygamber o kadar hassas ve titiz davranmıştır ki, fuhşu şilyi' olan bir kadının
·cezalandırılması
ıçın
dahi tecessüs yoluyla suçüstü yakalama cihetine
gitmeyerek, "Sayet delilsiz olarak bir kimseyi recmetnıiş olsaydım. mutlaka falan
kadmı recm ederclim. Çünkü kadmm konuşması, tavır ve dm,ramşları, o kadmm
yamna (sürekli) giren-çıkan erkeklerin bulunması (bu kadınm zina işlediği
konusunda) şüphe uyandırmaktadır. "34 hadisiyle tecessüsün yanlış bir yöntem
olduğunu vurgulamıştır.
Konuyu ·örneklendirmek gerekirse, "Sakalmdan içki damlayan
işte
bu
kişidir" denilerek kendisine bir kişinin şikayet edilmek üzere getirilmesi üzerine ibn
Mes'fıd, tecessiistennehyolunduklarım, gerekli muamele ve sorgulanıayı ancak.fiilin
bütün yönleriyle apğa çıkıp aleniyet kazanması durunızmda yapabileceklerini ifade
etmiştir35 • Teftiş amacıyla bir gece Med'ine sokaklarında dolaşan, Hz Ömer, evlerin
birinden şarkı söyleyen bir erkek sesi duyması üzerine evin duvarını aşarak, izinsiz ,
ve habersiz içeri girerek, içkiyle birlikte bir erkek ve kadını suçüstü yakalar.
Kurtııhi, el-Ccim i· li alıkcim i '/-Kur 'cin, XVI/333: Yazır, /-/ak Dini Kı~r ·an Dili. Vl/4473. Tecess!js
kavramının ktıpsmlığı hususlar lık. ayrıca bkz. Arıııağmı. isicim Hukukımda TemelHak ve fliirrü•etler,
S. 93-96.
'" MevıJuıJi. Te.flıimıU-Kur'cin (tre. Komisyon), V/452.
" Bkz. iıııı Mfice. II/X50.
12
..,..t:Jı._,Y- ü"...,.. ~,rJ._,~ San'fini, Siibiilii 's-se/cim. IV/200.
n r.ı.....il ..,..t:Jı ,_)~)ı~~ Elr-'11.::! Ebu Dıivfıd. Edeb, 37. V/199-200. Ilaılisin isnaıJı "hasen"ıJir. Bkz.
Talıfivi. Şer/w Mitşkili '1-ciscir. 1185-86.
" ~ J>-.4 ~·:-'J ı.pı:.. ,_) ~)14-:-- _r.J; .w <.;)\J..::.....,.) s r-'-! l.1>i 41, -::...:5 ,ı ihn Mıit:e. HııdiııJ, ll.
11/855: Şevkan i. Neyiii '1-evtcir. Vll/123.
15
Ehü DavüıJ. EıJcb. 37. V/200.
2
''
_;J
f(işisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İsliim Ceza Huk. AÇI Değer.
265
Yakalanan kişi Hz. Ömer'in metodunun yanlış olduğunu Kur'an'dan ayetler
okuyarak36 , anlatmaya çalışır. Bunun üzerine Hz. Ömer izlediği yöntemin .
yanlışliğını aniayarak suçluyu affeder37 .
Gazali, konuya ilişkin ayet, hadis, haber vb. delilleri kaydettikten sonra
suçu gizlemenin ve suçluyu izlemeyi/tecessüs terk etmenin vacip hükmünde olduğu
kanaatini belirtiı.JR_
Buraya kadar verilen bilgilerden hukuki olmayan yöntemlere başvurularak
olunan• biı: suçun cezaya konu olamayacağı açığa çıkmaktadır. Gerek Hz.
Peygamberin hadisleri, gerekse Hz. Ömer ve diğer sahabinin sergiledikleri tutum
bunu göstermektedir. Hz. Ömer'in devlet başkanı olmasına rağmen, nüfuzunu
kullanmayarak suçluları bizzat suç üzerinde yakalamasına karşın, izlediği yöntemin
meşru olmadığının bilinciyle, cezalandırma cihetine gitmemesi, onun hakkaniyete
içten bağlılığının somut göstergesidir39 •
•.
vakıf
Burada şu hususu belirtmeliyiz ki, sıkıntı çektiği sezilen bir kimsenin bu
gidermek ve ona yardımcı olmak amacıyla yapılan araştırmalar
yasaklanan tecessüs kapsanıında değildir. İmdat çağrısında bulunan kimsenin
yardımına koşmak amacıyla izinsiz evine girilmesi, yangın, sel, hırsızlık gibi
olayların vukuu halinde doğrudan müdahaleler ile mutemet kimselerin bir konutta
cinayet veya ırza tasaddi gibi cürümlerin işlenmekte olduğuna dair ihbarları üzerine
bu mahalleı:e yapılan zorunlu müdahaleler de tecessüs kapsaınında değildir. Aynı
şekilde kul hakkı ve kamu yararının söz konusu olduğu durumlarda yapılan
araştırma, mesela şahitlerin tezkiyesiyle ilgili görevli bir hakimin başkası hakkında
araştırma yapınası ve yaptırması gibi hususlar da bu yasağın kapsaını dışındadır. Bu
hallerde özel hayatın gizliliğine müdahale bir.ihlal sayılmaz. 40
sıkıntısını
Tecessüsiin
bırakılmıştır4 ı.
cezası
ta'zlr nevinden bir ceza olup,
miktarı
hakimin takdirine
2) işlenmiş Bir Suçun Gizlenmesi
işlenmesi
amacıyla
muhtemel veya işlenmekte olan bir suçu ortaya çıkarmak .
tecessiisün yöntem edinilmesi yasaklandığı gibi, İslam Hukuku
'"Bakanı. 21189. Hucu nit. 49/12. Nur, 24/27.
Gazilli. İlıyd. 11/199-201: Kurtubl. el-Cdmi'li alıkdmi'l-Kur'dn, XVI/333-334; Yazır. Hak Dini Kur'an
17
Dili, Vl/4473-4474: Udelı, et-Teşriu'/-cindi, 1/503; Mevdfıdi, 1~/lıimii'/-Kur'dn (tre. Komisyon),
V/452-453: Gökıııcıınğlu. İslôm'da şahsiyet lıak/an. s. 126. Tecessils konusunda bize ulaşan farklı
rivayetler için ayrıca bkz. Abdurra.zak. el-Musamıej X/231 c232.
'"Uazfili~ ilırô, 11/200.
w·İ3kz. Muiıbııııııcd ~criı: el-Mehôidii'ş-Şer'iyye, s. 348-352: Awml. 11ıe Riglıts of the accused uJU!er
/slamic i:riminal pmcediire ( Editörlüğünil M. Cherif Bassiouni' nin yaptığı "The /slamic Crimina/
Justice .\)•stem" adlı kollektifeserde makale), s. 104-105.
'" Mavcrdi. e/-Aiık<imu 's-su/tôni;,•e. s. 406; Ebü Ya'la, ei-Ahkfinıu's-sultilniyye, s. 296: Ali Haydar.
Diirerii'l-lwkkôm. IV/770; Yazır. Hak Dini Kur'an Dili. V/3498; Udch, et-Teşriu'l-cindi, 1/504;
Mcvdıidi. 1~/lıimii '/-Kur 'ôn ( tre. Komisyon), lll/Ş 15: Arımığan. is/dm Hukukunda Temel Hak ve
Hiirr()'et/er. s. 112-113: Gökmenoğlu, islam'da şahsiyet hak/an. s. 130: Salclı. 77ıe Right of the
lndividua/ 10 Personal Securitiy in islam (EditörlilğOnil M. Clıcrifl3assiııuni' nin yaptığı "7/ıe /slamic
Criminal Justice ,\)•stem" adlı kollektif eserde makale). s. 69; Du ğın i. et-Tecessiis; s.l30 vd.
" Udclı. et-Teşriu '/-cmd i. 11142.
-
266
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
kaynaklarında zina, içki vb. işlenmiş bir suçun gizlenmesi de istenmiştir. Bu gizleme
talebinin daha çok suçun yargıya intikalinden önceki aşamalarda yoğunlaştığı göze
çarpmaktadır. Bu aşamaları suçlu, vakıf olan kişiler. ve yargı yetkisini haiz kişilerin
gizlerneleri şeklinde kategorize etmek mümkündür.
a) Suçlunun Kendi Suçunu Gizlernesi
İsliim'da, detayını daha sonra vereceğimiz bir takım ferdi ve toplumsal ·
nedenlerle kişinin kendi işlediği suçları gizlemesi istenmiştir42 • Nitekim Nur s.. 19.
ayette bu husus açıkça ifade edilmiştir. Konuya temel teşkil edecek çok sayıda hadis
de mevcuttur. Bu hadislerden birinde Hz. Peygamber, suçu kaçımfması gereken
pislik olarak nitelem iş, yasak fiil!eri işleyenierin bzmlan gizleyip, akabinde Allah 'a ·
tevbe etmelerini, açığa vurdukları takdirde Kur'an'da ilgili suç için takdir edilen
43
cezayı infaz edeceklerim ifade etmişlerdir. Bir diğer hadislerinde de suçu alenen
işleyenler dışmdaki ümmetinin bütÜn fertlerinin af kapsammda olduğunu, gece
Allah 'm yasakladığı bir suçu işleyerek, üstelik Allah 'm onun bu çirkin fiilini
giz/emesine karşm gün ağannca etrafındakilere işlediği suçu anlatanlarm da aleni
olarak suç işleyenler smıfında olduklarma44 dikkat çekmişlerdir.
Şu olay, failin suçunu gizlemesi konusunda verilebilecek oldukça dikkat
çekici bir örnektir:
Zina eden Es/em kabilesine mensup bir şahıs. önce Hz Hz. Ebubekir 'e
durumumı açar. Ebiibekir ona bu durumu başka· birine anlatıp
anlatmadığım sorar. An/atmadığmı öğrenince bu şahsa Allah 'm gizlediği gibi,
kendisinin de suçunu gizlemesini, başka bir kimseye açmamasım ve tevbe etmesini
öğütler. Adam tatmin olmamış olacak ki, oradan aynidıktan sonra Hz. Ömer'in
yanma gider. Hz. Ömer de aym telkinlerde bulzımır. Fakat adamm vicdanı yine
rahatsız olacak ki, oradan ayrılıp, Hz. Peygamber 'in bulunduğu meclise gelir,
Peygamber 'a de aynen zina ettiğini itiraf eder. Peygamber 'in duymazlıktan gelip,
yiiziinii başka yöne çevirmesine rağmen, bu adam ısrarlı bir şekilde itirajlarmı
sürdürür. 'Konunun bu denli aleniyet kazanması ve duyulması üzerine Hz.
Peygainber kişinin ak/i dengesi ve evli olup olmadığı konusunda araştrrma yaptmr.
Evli· olduğu ve ak/i dengesinin yerinde olduğu anlaşı/mca, haddi uygulamak
durumunda kalır'15 .
gelerek
. i
!
!
Benzeri nass ve diğer delilleri temel alan İslam hukukçuları kişinin işlemiş
olduğu kişisel.nitelikli bir suçu gizlernesi konusunda ittitak etmişlerdir. Kısaca ifade
etmek gerekirse "lıadler, gizleme ve şiiplıe nedeu(l•le düşürülme üzerine
kurulmuştur
(Yani gizleme ve şüphe gibifaktörler/e /ı adierin
düşürülmesi yer/eşi/'
~ 2 el-Mevsıialii '1-jik/u_ı:w. ""Setr" maddesi, XXIV/168-172.
'-:"'t:s" ...,ı...~~~ Ll' .:ıt; .~ı .i'--'. .r=-.,J.l r-'1 .rJ ,;1 J;uıı.ı.. ı~ı Yakın ifadelerle bkz. Şafii, ei-Ümm.
Vl/190; Talııivi, Şer(w M fişki/i '1-dsdr. 1186; Hakim, Miistedrek. 1V/244
H :J_,.l,j JJI 'r ..LiJ ~ ~ ~~ j,lll, .}:-)1 ~ jlö_rL,...JI ;_r j!J .:,.ı_rL,....ll )'1.,;;~ _;...! JS
..:.. JJı;- ~ c:-"'..J <;;'.ı'-! uL, ..LiJ .llSJ llS <>.).,lı ..:...ı..... j":/J 4 Bulııiri, Edeb, 60, Vll/89:
Milslinı, Zillıd. 52, 111/2291; lbn Hacer ei-Askalani, Fetlw'I-Bdri. Feılıu'I-Bdri, XIIII 08.
5
' Malik. Hudiid, 1, 11/820: Şatii, ei-Ümm. Vl/190.
·
H
~ı
Kişisel Boyutlu Suçlarm Gizleımıesinin İslam Ceza Huk. Açt Değer.
267
bir kuraldtr.) '"6 ve "bir ş alı ts lı em k em/i lı em tle başkalarm m suç/arım gizlemekle
11
emro/ımmuştur. "
Bu noktadan hareketle Hanel"t 8 ve Hanbeii41J Iıukukçular, suçun ş uyG·
bulmaması, gizleme ilkesine riayetin gerçekleşmesi gerekçeleriyle zina suçunu
irtikap eden bir şahsın suçunu dört kez ayrı ayrı itiraf etmesini zorunlu görmüşlerdir.
Şafii hukukçuları gizleıneyi zina, hırsızlık, içki vb. hukfikullaha tealluk eden suçlar
konusunda geçerli sayıp, kazf gibi şahıs hakkına tealluk eden bir suçu, tevbe/faal
50
nedaınet ile düşmeyeceği gerekçesiyle gizleme kapsaınında görınemişlerdir •
Fakihler arasında suçun tekerrür etınemesi, şuyfi bulmaması ve failin tevbe
etmesi halinde gizleınenin ınüstehap/mendfib 51 hatta vacip olacağına dair görüşler
52
3
bulunmaktadır • Maliki faklhi el-Mevvak (897/1492)' ve İbn Abdilberr
4
(463 1070)' bu nitelikteki şahısların kendi suçlarını gizlemelerinin vacip hükmünde
olduğu kanaatindedir.
Suçun tekerrürü, failin tevbe etmemesi ve suçun şayi olması halinde ise
daha yerinde (evla) ve ınüstehap olacağı düşüncesi hakimdir. Çünkü cezalar
suçluyu temizleme ve keffaret anlamı taşırlar. Bu itibarla bu kabil kişilerin, suçlarını
itiraf yoluyla temizlenmeleri ve suçlarına keffaret olarak ceza çekmeleri en uygun ·
olanıdır55 • İmam Malik suç işlemeyi itiyat haline getirenierin suçlarını itiraf
etmemelerini mekruh görmüştür56 .
itirafın
Konuya ilişkin· rivayetleri bir değerlendirmeye tabi tutan ·İbn Hazm
(456/1064), bütiin İslam hukukçularının hem suçu gizlemenin hem de itirafın mubah
olduğu konusunda görüş birliği içerisinde oldukları tespitinde bulunarak, ihtilafın
gizlemenin efdaliyyeti konusunda olduğunu belirtir57 • Yine İbn Hazm gizleme
konusunda mevcut olan söz konusu rivayetlerin çoğumın mürsel veya zayıf
olduğunu ileri sürerek, devlet başkanının huzurunda bir şahsın suçunu itiraf
etmesinin daha yerinde/efdal olduğu kanaatini de ifade eder58 •
~,. ~4 ._,..uıJ .r-J!.}>-<,:.,... ,J;.,Ji
iJA Behilti, Keşşq{ü '1-kmd ', Vl/438.
el-Beydn ve 't-talısil, X/23, lll; XVI/335.
~· Merğinfini, e/-Hickiye, 11197; Biiberti, e/-İıuiye, V/218-219; Ayni, el-Bindye. Vl/198; İbnü'f-Hümıim.
Fetlm'/-kadir, V/2 18-221.
•• İlın Kudfiınc, ei-Muğm~ X/160, 188-189.
5
" Mfiverdi, el-Hdvi 'l-ke bir, Xlll/333-334; Vll/8-9; Şirbini, Muğııi '1-muhtdc. V/452.
;ı Mendfıb; Şfiriin. bağlayıcı bir şekilde olmaksızın yapılmasını talep ettiği fıususlardır. Mendilb
kapsamına giren fiilieri yerine getiren övgü ve sevabı hak eder. Fakat terk eden ise kınanma ve
cezaya nı üstehak olmaz. Sünnet, nafile, iııüstelıap, ıatavvu, ilısan ve faz11et gibi kavramlar mendilbuıı
· 'diğer isimleri olup, anlam itibariyle biribirine yakındırlar. Zeydfin. e/-Veciz. s. 38-39. Ayrıca bkz.
İbn Abidin. Reddii'l-mulıtdr. 1/123.
51
Şafii, e/-Ümm, 'VI/190; Mfiverdi, ei-Hdvi 'l-ke bir. Xlll/333-334.· Ayrıca bkz. Neyevl. Ravdatu 't-tdlibin.
.. Vll/313; İbn Rüşd. el-Beydn ve 't-talısi/, X/136-137; Derdir, e~-Ş,erhu 's-sagü~·fV/249.
'' Huraşi, Şerh, Vll/187-188; Derdir, eş-Şerlııt's-sağir, IV/249; Dii~üki. Hdştve, IV/175.
5
! lbn Abdilberr, el-l~ti=kdr, XXIV/26.
55
Mfıverdi." ei-Hdı~i 'l-ke bir, Xlll/333-334. Ayrıca bkz. Nevevi, Ravdatu 't-tdlibin, Vfl/313; Ib n ROşd, el, Beycin ve 't-talısil. X/136-137; Derdir, eş-Şerlm's-sağir, IV/249.
;, Derdir, eş-Şer/111 's-sağir. IV/249.
51
İbn Hazın, el-Mulwllci. Xll/51.
5
" İbn l:laznı, e/-Mulwllci. Xll/54. İbn Hazın'ın bu görüşlerinin tenkidi için bkz. Telıfinevi, İ'ldii 's-siinen, ·
. XlN80-481.
•
n İbn Rüşd,
~&--------------'---------~--
---
268
l'n/. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
Suçlunun kendi suçunu gizlemesi mesela zina il1irasına (kazf) maruz kalan
bir şahsın, adının bu çirkin olayla şüyü bulmasının isıenmemesi nedenine de
dayanabilir. Bu sakıncayı göz önünde bulundlıran bir kısım fukaha, suç mağdurunun
(makzüfun) dava açmayabileceği 59 , bir kısım fukaha da yine aynı sakıncaları ileri
sü~rek, kazf davasının yargıya intikalinden sonra da, makzüfun, iftira eden (kazif)
60
şahsı affederek davasından vazgeçebileceği doğrultusunda fikir beyan etınişlerdir •
Fakat bu düşüncenin aksi bir halin gerçekleşmesi de ihtimal dışı değildir. Şöyle ki,
şahıs dava açıp da mahkeme yoluyla suçsuzluğunu kanıtlamadıkça, bu kişinin
gerçekten bu suçu işlemiş olabileceğine dair yanlış kanaat ve dtişlincelerin zihinlerde
yer etmesi de mümktindür. Bu itibarla bu şekilde bir yaklaşım pek tutarlı
gözlikmemektedir.
b) Suça Valuf Olanların Gizlemesi.
Suçu bizzat işleyenierin bu fiilierini gizlemeleri
bir fiile görme, duyma vb. şekillerde vakıf olan diğer
istendiği
gibi, suç sayılan
da gizlemeleri
şahısların
istenmiştir.
Yukarıda verilen delillerin yanında Hz. Peygamber'in, suçunu itiraf etmesi
teşvik eden Hezzal'e "Ya Hezzdl, şayet omı gizleseydin, bu, senin
yönlinde Maiz'i
hakkmda, yapt1ğ111dan (Mdiz 'i itirafa teşvik etmem/en) daha lu~vırli olurdu. .. r.ı
hadisi, konuya temel teşkil eden önemli dayanaklardan biridir. Bir suça muttali olan
bu suçu gizlenıesi, ya şahitlik yapmanıası veya mahkemeye ihbarda
62
bulunnıaınası veyahut da suçun yargıya intikalinden önce fail lehinde"şefaat"
girişiminde bulunması şeklinde tezahlir edebilir.
şahsın
Hz. Peygamber'in Hezzal'e yönelik bu sözlerini temel alan İslam
suça vakıf olan kimselerin, suçluyu itirafa teşvik etmelerini mekruh
hukukçuları,
63
görmlişlerdir •
ba)
Şahitliğin
Şahsa
Eda
~dilmemesi
Yoluyla'
Gizlenıe
ihlali halinde doğrudan hak sahibinin dava açmaması
harekete geçemez. Bu itibarla tamamen şahsi hak
niteliğinde görülen kısas ve diyet, hatta tartışmalı alınakla birlikte zina iftirasından
doğan ceza şahsi davanın konusudur: Bu kabil davalar hak sahibinin talep ve
durumunda
ait bir
hakkın
kazii/yargı organı
5
'' Kiisiini, Beddi'. Vll/52.
""Bkz. Vanşerisi, el-Mi 'ydm '/-mu 'rab, ll/425; Uleyş, ı'v/ine/w'/-celi/, IX/2S\l-29h.
1
'' ..;:....;.....t......!llı.r->-.:ıts:ı.!.l,_,:.,.;;-..:..;.s_,J,Jı.r4Ebu Davfıd, Hudfıd. 7. IV/541; Mıilik. Hudfıd, 1, 11/821;
Ahmed b. Hanbel. V/217. Hadisin ravileri sikadır. Bkz. Tahiivi. Şer/w ı\liişkili'/-dsdr, 1/88; Sehiircnllıri,
Beziii '1-mec/ııid; XVII/365-394.
·
2
'' Bu konuda vcrilcc~k başka bir örnek olayda da Ukbe b. Amir'in azatlısı Ukbe'ye gelerek, komşuların m
şarap/lıanır içtiklerini haber verir. Ukbe de bu işi "giz/e ... şeklinde ıavsiyede bulunur. Fakat adamın
"hayır giz/emeyeceğim, gidip polis getireceğim" tarzında cevap verınesi üzerine ise Ukbe, "ya=ıklar
o/sım
sana, onlara biraz
mülıletlfirsat
tam. Zira ben H=. Peygamber 'in 'kim bir
kusurumı
görür de
omı örterse, lwksı:: yere diri diri gönıiilerek öldüriilen kı= çocuğunu, kabrinden yeniden hayata
döndiirmiiş gibi o/ur' dediğini duydıım" şeklinde karşılık vererek. gizleıııeyi teşvik etmiştir. Bkz.
,,.ı
. Ahmed b. Hanbel. M{lsned; IV/158.
lbn Kudfime, el-!vl,uğni. X/160, 188-189.
Kişisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İslam Ceza Huk. Açt Değer.
269
takibine bağlıdırr'~. Mecelle'nin ifadesiyle "Hukuk-1 nôsa şefıadelle sebk-i dava
65
Allah hakkı tabir edilen kamu hukuku davalarında her fert re'sen
mahkemeye dava açma hak ve yetkisini haizdir. Bu hususta İslam hukukçuları görüş
birliği içerisindedirleı.66. Somutlaştırmak gerekirse mesela bir zina suçuna şahit olan
dört kişinin hakime olayı doğrudan intikal ettirıııeleri ve onun huzurunda tanık
oldukları zina fıiline şehadet etmeleri önceden herhangi bir dava açılmasa dahi
meşru bir harekettir. Böyle bir şahitliğin akabinde suçluya zina haddi uygulanır. Bu
şehadete "şehadet-i lıisbe" denir67 • ifadeyi biraz daha açmak gerekirse, bir şahsm
şahitlikte bulunması temel ilke olarak ancak dava açılması veya davacmm
kendisinden şahitlik talep etmesi halinde mümkün olabilir. Fakat henüz dava
açılmadan ve kendisinden şahitlik yapması talep edilmeden kişinin re'sen yargıya
müracaatla suçu bildirip şahitlik yapacağı bazı durumlar bulunmaktadır. Literatüre
"hisbe şehadeti"· şeklinde geçen şahitliğin bu türlinde şahıs bizzat hem davacı ve
hem de şahit konumundadır68 • Şu hususu belirtelim ki, şehadeti eda etmesi amacıyla
kendisine başvurulan ve mahkeıheye davet edilen şahitlerin, ister hukuk, ister hudfid
veya kısas davaları olsun bütün davalarda şahitlik yapmaları vacip hale gelir. Bu
aşamada mazeretsiz olarak şahitlik yapmaktan kaçmmak büyük günahlar
69
70
kapsanımda sayılmıştır. İlgili nasslar bunu gösternıektedir •
şarttw. "
Hisbe şahitliği, başlangıçta zina, hırsızlık, içki (hamr), zina iftirası (kazt),
hirabe suçlarını kapsarken 71 , zaman içerisinde bu anlayışın değişerek, kazf ve
hırsızlık suçlarınm hisbe şahitliği kapsanımdan çıkarılıp, şahitliğin lfii edilebilmesi
''' Kiisıini, Beddi ', Vl/277; ibn Ferhün, Tebsıratii '1-/ıiikkdm. 11177; Behfıti. Keşşdfii'/-kınd ', VIII 05, 406;
ibn .A.bidin. Redc/ii '1-mu/ıtdr. Vl/550; "Edii", el-ı\kvsıiatii '/:fikluJJ'e. 11/340; Yavuz, "Dava", DİA.
IX/12-16.
ı.; Mecelle. md. 1696. ilm Ebi'd-Dem, gören bir kimsenin kendisi şahit olarak tayin edilmese dahi bir
kısas olayını izhar etmesinin müstahap olduğunu, şahit olarak çağırıldığında!taayyon ise edasınııı
vacip olduğunu kaydeder. Bkz. ibn Ebi'd-Benı, Edebii '1-kadd. s. 435. Benzer ifadeler için bkz.
Hıidimi, Beri/w, 11/1042-1044.
'"' Kıisiini. Beddi'.VII/52; ibn Kudiime, el-Muğn~ X/ı82-183; Behilli. Keşşdfii'l-kmd, Vl/406-407;
Bilmen, lstıldlıdt. Vlll/229; Ebu Zehra; ei-Cerime, s. 65; Atar, İs/dm Adiiye Teşkilatı, s. ı77. Kazif
suçu da had suçlıırı kapsamında olmakla birlikte, bu suçun davaya konu olabilmesi için, davanııı
mutlaka suç mağduru (makziit) tarafından açılması zorunlu göriilıııllştilr. Bu konuda başkasınııı
mahkemeye yaptığı şikayet veya his be şahilli ği kabul edilmez. Fukaha bu husustak i· görllşlerini
gerekçelendirirken. illiraya uğrayan şahsın şeret: haysiyet ve namusunun doğrudan tecavüze uğradığı,
kişinin bu dokunulmaz haklarının zedelendiği, dolayısıyla kul hakkının ağır bastığı dUşüneesine yer
verirler. Bu ağır ithamın beriaraf edilebilmesi ve mağdunın masumluğunun ispat edilebilmesi için,
bizzat kendisinin davacı olması şart koşulmuştur. Bkz.. l'vlfiverdi. e/-Aiıkdmu's-su/tdniyye, s. 378; .
Merğiniini. ei-HidL(I'e. 11/112; ibn Kudiime, ei-Muğni. X/195-196; lbn Teymiye. es-Siydsetii'ş-Şer'iyye,
s. ı 32: Udeh, et- Teşriu'l-cindi., 11/480; Ebu Ceyb, Mevsıiatii '1-icmd ·. 1/340.
7
'' Bilmen, lstıliihiit. Vlll/127: Ebii Zehra, ei-Cerime. s. 65; Atar, is/dm Adnre Teşkilatı. s. 196.
''" ibn Ebi'd-Deııı. Edcbii'l-kadd, s. 432; Zeydıin, ei-Mııfassa/, V/88: a.mıı: Ni=cimu'l-kadd, ı 13-ı 14, 169;
Yavuz, "Dava". DiA. iX/12-16.
,,., Bakarn, 2/283; Talak. 65/2.
711
ibn l·!azm, el- Mulıalld. Xll/45; ibn Ferlıiln, Tebsıratii '1-/ıiikkdm, 11176; Bıiberti, el-İndye, Vll/364-365;
ibnil'l-1-liinıfiııı. Fet/w '1-kac/ir. Yll/364-365; Behiiti, Keşşd.fii '1-kmd. Vl/407; Zeydiin. Nizdmu '1-kadd,
s. 165-166.
7
ı Bkz. Kiisiiııi, Beddi', Vl/282; ibn Ebi'd-Deııı. Edebii'l-kadd. s. 432; Hııraşi. Şer/ı, Vll/187-188; Derdir,
eş-Şerhı~·s-sağir. IV/249; Diisukı. Hdşiye, ıV/175.
270
, Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN .
için, mutlaka suç mağdurlarının dava açmaları koşulu getirilmiştir 72 • Sadece
Malikiler hırsızlık suçunda böyle bir koşul aramazlar 73 •
Bu konudaki delilleri değerlendiren Hanefı 74 , Şafı1 75 , Malikf6 ve Hanbell77
hukukçuları, ~uça şahit olanların bu suçu gizlemelerinin lıiikmiinün mendfıb
(müstehab) hülmıünde olduğu noktasında görüş birliği içerisindedirler. Hüküm
mendub olunca şahidin gizleme ile gizlerneme arasında tercih hakkı bulunmaktadıi·,
Nitekim Hz. Ömer ve diğer sahabiler bu konuda yapılan şahitlikleri de
reddetmemişlerdir. Şu kadar var ki gizleme daha güzel bir davranış olarak kabul
edilmiştir78 •
Şahitliğin ifasını amir ayetlerle
, gizlenıe konusundaki hadisleri bir
tabi tutan fukaha, bu hadislerin sayılarının çokluğu nedeniyle
"meşhur" derecesine ulaştıklarını ifade ederek, gizleınenin mendub ·olduğuna
hükmederler80 • Muhakkik Hanefi hukukçusu İbn U' I- HUmanı (86 ı 1ı 456)' ın konuya
79
değerlendirmeye
ilişkin değerlendirmeleri şu şekildedir:
Suçu gizlenıen,in hükmü mendub olunca, gizlemenıenin hükmü tenzlhen
olur. Bu husus mesela zinayı itiyat haline getirmeyip, suç işlerken gizlilik
perdesini ihlal etmeyenler için söz konusu olabilir. Suçun şuyuu, gizlilik perdesinin
yırtılması, daha da ötesi işlenen yasak fiilin bir öğünç vesiıesi yapılması durumunda
ise, şahitliğin ifası, terk edilmesinden daha uygun (evla) bir hale gelir. Zira Şiiri'in
hedeflerinden biri de, toplumun nıasiyet, ahlaksıziık ve suç sayılan fiillerden
arındırılınasıdır. Toplumun bu kabil çirkin fiillerden arındırılması suçluların ya
tevbe etmeleri (faal nedaınet) şekliyle veya tertip edilen cezaların infazı yoluyla
mümkündür. Suç işleyen şahsın mesela zina ve içki gibi fiiliere alışkanlık
kesbetınesi, aldırnıaz bir tutum içerisine girmesi ve suçun şuyuu halinde tevbenin
yarar sağlamayacağı açıktır. Bu durumda kaçınılmaz olarak, öngörülen ikinci
seçenek, yani cezaların infazı devreye girer. Bir veya birkaç kez, gizlilik perdesini
yırtmaksızın ve gerçekten korkup da tevbe edenler hakkında' şahitliğin gizlenmesi
nıekruh
Bkz. Kıisiini, Bedcii", Vll/52; Vl/277; Zeylei, Tebyinii '1-/ıakdik, 111/203: Ayni. e/-Bindye. Vl/326-328;
Vl/441; ibn Abiqin, Reddii'/-muhtdr, IV/106; V/463; Vl/550; Ali Haydar. Diirerii'/-lıukkdm, IV/441442; Zeydan, Ni=dmii '1-kadd, s. 114; Bayındir, İs/dm Mulıakeme llukuku. s. 112. Hırsızlık suçunun
tespiti için çalınan malın hırsızdan başkasına ait olduğunun bilinmesi gerekir. Bu da ancak ma(
salıibinin açacağı dava ile ortaya çıkabilir. Yine bir kimseye yupılaıı zina illirası ağır bir isnattır. işin
aslını ittiraya uğrayan şahıs en iyi bilen kimse olduğu için bir kazif olayında şahitliğin cd<i
edilebilmesi için dava açılmış olmalıdır. Bu ifiıdelere göre. adı geçen kazifvc hırsızlık suçları dışında
kalan c!lrümlerde her terdin davacı olabileceği açığa çıkmaktaılır. Bkz. Kasan i, Beddi', Vll/52;
Vl/277; Zeylei. Tebyinii '1-/ıakdik, 111/203; Ayni, el-Binciye, Vl/326-328; VI/441; ibn Abi din.
Reddü'l-mulıtdr. IV/106; V/463; Vl/550; Ali Haydar, Diirerii"/-lwkkdm. IV/441-442; Bayındır. İs/dm
!ılulıakeme flukukti. s. 112.. . .
73
ibn Kudiime, ei-Muğn~ X/294; Udelı. et-Teşriu'/-cindi, 11/612-613.
H Seralısi, e/-Mebstit. IX/97; Kiisiini, Bedcii'. Yl/282; Ayni, e/-Bindye. Vlll/121.
75
Şinizi, ei-Miilıez=elı, 111/435.
7
'' Huraşi, Şerh. Vll/187-188; Derılir, eş-Şerlıu's-sağir. IV/249: Düsfıki. /kişiye. IV/175.
77
ibn Kudiime, e/-Muğni, X/183.
7
" Bkz. a.y.
7
'' Bkz. Talak, 65/2.
"" Biiberti,.ei-İnciye. Vll/367-368; Ayni, ei-Bindye, VIII/122-124; ibiıli'l-llliım1m. Fet/w '1-kadir. Vll/367368.
71
Kişisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İslfim Ceza Huk Açt Değer.
271
ise geçerlidirs 1• Özetle ferdi ve toplumsal masiahatlar göz öııiinde bulundurularak
gizlenıe cihetine gidilmeli veya gidilmemelidir82 •
Gizleme konusunda
bazı
farklı
yaklaşımlar
da
bulunmaktadır.
Bu
yaklaşımlardan birine göre İbn Rüşd (595/1198), bir şahsın zinasına tanık olan dört
kişinin
şahitlik
bu şahsı tutup hakimin huzuruna getirmeleri ve onun zina işlediğine dair
etmelerinin caiz olmadığını, zira bu kişilerin faiiF yakalayarak onu
mahkemeye bu şekilde intikal görev ve yetkisini haiz olmadıklarını, gizleme
konusundaki deliller muvacehesinde, bu hareketin mekrulı olduğunu ifade eder ki 83 ,
biz de bu görüşteyiz.
Diğer
bir yaklaşım Hanefiler'e ait olup, mesele, şahitlerin duruşma
bir hırsızlık suçunu gizlemeleriyle ilgilidir. Bu kabule göre şahit, duruşma
esnasında suçluyu hadd-i sirkatten kurtarmak amacıyla, "malı çaldı" değil de "aldı"
ifadesini kullanacaktır. Bu tarz bir ifadeyle hem malın mevcut olduğu belirtilmiş
olmakta ve sahibine iadesi gerçekleşmekte, hem defailin elinin kesilmesinin önüne
esnasında
geçilmiş olmaktadır.
"Alma" kavramı gasp, emanet vb. yollardan alınayı da kapsadığı için daha
genel bir lafızdır. Mutlak "aldı" ifadesi haddin infazını gerekli kılmaz, fakat böyle
bir şahitlikle mal sahibi malına tekrar kavuşmuş olur. Şahidin "çaldı" ifadesini
kullanması durumunda, ceza infaz edileceği gibi, mal mevcut değilse sahibine
tazmini de söz konusu olamayacaktır. Hem "çalmadı" denilerek, Allah hakkı olan
had cezasının, hem de ''almadı" deniterek şahsi hak kapsamına giren malın inkarı ise
bütünüyle bir gizleme olup. her iki hakkın birden iptali anlamına gelir. Hal böyle
olunca malın tazmini amacıyla ;;alı:,i hakkın tercihi uygun bir davranış olur. Zira
AIlah' ın muhtaç olması düşünülemez 84 .
Her ne kadar nasslara ve insani düşüncelere dayandınlmak da istense, bu
istismar ve suiistimale her zaman açık olduğu kanaatindeyiz. Çünkü
böyle bir yaklaşım ve yöntem sanki kanuna karşı hile anlayışını çağrıştırmaktadır.
Böyle bir yola girmektense yargı süreci başlamadan önce arabuluculuk, af ve
tevbe/faal nedaınet gibi alternatiflerin devreye sokularak çözüm aranmasının daha
yerinde ve hukuki olacağı düşüncesindeyiz. Hırsızlık suçunun mahkemeye
intikalinden sonra dahi tevbenin cezayı düşüreceği doğrultusunda görüşler
bulunurken 85 , böyle bir yaklaşımın hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz.
yaklaşımın
xı ibnii'l-lliiıııılııı. Fellut'l-kadir. V/214-215.Ayrıca
bkz. Biiherıi. e/-ill{i_re. V/214-215: Ahmed Şelcbi.
birlikte). 1111164: Haskcli. ed-Diirrii '1-mulllôr. V/494.
2
"
Ncvcvi. Ravdaw't-{(ilihin. Vll/313; Şirbiııi. Jduğni '1-muhtôc. V/.:152: llııraşi. ,Yerh. Vll/187-188;
Htldiıııi. !Jerika. Illi 042-1044.: Dcrdir. eş-Şei'lw 's-sağir. 1V/249: Düsılki. Hôşiye. IV /175.
x.ı itın IUişd. ei-Beydnve 't-tahsil. X/23, 1I I: XVI/335.
84 Scrahsi, el-Mebsıit. IX/146; Zeylei. Tebyim/'1-lıakdik, JV/208: Bübcrıi. el-inciye. Vll/368-369; Ayni,
el-!Jinôye. VIIIII 24-125; ibııü'I-Hüıııiiııı, Fet/w '1-kadir, Vll/368-369: ll us ari. ilm ii '1-kac/d. 1/76.
x; Bkz. Dalgııı, isicimıla Tevbe. s. 95-1 OI.
Hdşiye (Tcbyinti"l-hakıiik'le
-l'n/. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
272
bb)- Şefaat Yoluyla
Gizleıne
Şefaat; sanığı cezadan kurtarmak
86
nezdinde yapılan iyi niyetli bir girişimdir •
amacıyla
suç
mağduru
veya
davacı
Şefaati konu edinen bir ayette 87 Allah rızasını gözeterek hayır konusunda
tavassut eden ve kılavuzluk eden, yani meşru konularda güzel şefaatta bulunan ·
kimsenin bu şefaatten bir nasibi olacağı ve güzel bir sevap elde edeceği, şer'a
muhalif kötü şefaatte bulunan kimsenin de aynı oranda kötü bir hissesi olacağı ifade
edilmektedir88 .
Ceza davalarında şefaat konusuna gelince, yargıya intikal edip de sübut
bulan bir suç hakkında şefaatte (arabuluculuk, tavassut, iltiınas) bulunmak kesinlikle
yasaktır. Çünkü olay artık kamu davası haline gelmiştir. Bu konuda İslam
89
hukukçuları görüş birliği içerisindedirler • Hz. Peygamber, siibut bulan bir hırsızlık
suçunda suçlunun affedilmesi için yapılan tavassutu şiddetle reddederek, "/urstZftk
yapau ktzun Ftltmw da olsa, eliui kesen/im." diyerek, bu konuda~i kararlılığını
90
gösterıniştir • Bir diğer hadislerinde de şefiwti, Allalı 'm bir lıaddiuiu
91
uygulmımasuw engel o/mı kimseuiu Allalı 'a karşt gelmiş olacağmt" ifade
etmiştir. Sübut bulan bir suç karşılığı haddin uygulanması nedeniyle son derece
92
müteessir olmasına , hatta Hz. Ali'nin ifadesine göre ağlamasma rağmen 93 Hz
Peygamber, yine de sübut bulan bir suçu sebebiyle faili cezalandırmamanın,
liyakatsiz yöneticilerin özelliği olduğunu belirtmeyi ele ihmal etmemiş 94 , bu
konudaki kararlılığinı göstermiştir.
Olay yargıya intikal etmeelen önce mağclur veya davacı tarafla suçlu
suçun örlülmesi amacıyla arabuluculuk girişiminele bulunulmasında ise bir
sakmca görülmemiştir. Genelde mendGb hükmünde kabul edilen böyle bir girişimin,
suçun örtülmesi, suçlunun eleşifre edilmemesi, ona tevbe imkanı tanınması gibi
güzel yönleri bulunmaktadır95 . Konuya ilişkin hadislerinde Hz. Peygamber, had
gerektiren suçlarcla, davanın, mahkemeye intikalinden önce taraflar arasında af
yoluyla sonuca bağlanmasını beyan etmiş, yargı aşamasında ise böyle bir durumun
arasında
"'' .)>1 ·,.. .:r.JI YrJ <..r-~1.1-' .:rrt.....;,;l.} J.-.:--.;1... ;siJ ..w. ~\JL.J J l,...:t; _,.,:.1.)1 rt.....;,;)'i :<..u..oJI Rağıb clislclıfini. e/-ı\li!freddl, s. 457-458~ Zeydiln, e/-Alı!fassal. V/237.
"' Bkz. Nisii, 4/85.
•• Razi. e!-TeNru '1-kebir. X/164-165: Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 11/1406-1407.
"'' ihıı Teyıııiyt:. es-S(rıiselii 'ş-Şer 'iyye, s. 65-66; ci-Mevsıialı1 '1:/iklıtJJ'e. "Şe faal'", XXVI/132-134.
''" Buhıiri, FadiiiiU Aslıahi'ıı-Nebi. 18, IV/213-214: Mcğiizi, 53, V/97: Hudüd. 11-12. VIII/16; Enhiyıi. 54,
IV/151; MUslim. lludüd. 8-9. 1111315: Ebü Davüd, Hudfıd, 4. IV/538: Tirmizi, Hudüd, 6, IV/37-38;
Ncsai. Siirik. 6. VIII/72-75: ihn Macc, Hudüd, 6, 11/851; Dıiriıııi.lludüd. 5, 11/492; Alımed b. Hanbel.
Vl/162.
'" .JJJ,LOJ..i.ö..Lo-.Jı>-=L.:..:...:Ji.,..:r Ebü Dfivüd, Akdıye, 14, IV/23: Alımed h. Hanbel. 11170; Şevkiini,
Neyiii '1-evtôr, Vllil27.
'" Alımed b.' Hnnbcl. 1/438: Hakim. Miis!edrek. IV/424; Hz. Peygmııhcr'in Snfvıln'a yönelik henzer
mahiyette sözleri için bkz. Serahsi. e/-Mebsıil, lXII 87-188.
'".Bkz. Ebfı Ya'lü. Miisned, 1/275-276 ( Hadisin isıındı zayıfhulunıııuşıur.)
'" Ebü Ya'lfi, Mı1sned. 1/275-276.
15
' ibn Teyıııiyc. es-S(rıiselii 'ş-Şer 'iJJ'e, s. 65-66; Muhammed eş-Şerit: ei-Mebcidiii 'ş-Şer 'i)J•e, s. 360-361.
J(işisel Boyutlu Suç/ann Gizlennıesinin İsft1m Ceza Huk. Açr Değer.
273
söz konusu olaıııayacağına vurgu yapmıştır 96 . Duruşma s(ireci resmen başlamadan
önce suç mağdurları ile suç failieri arasında davanın mahkemeye intikal
ettirilmemesi noktasında yapılacak her türlü meşru girişimin hukuki olduğu
hususunda Zübeyr b. Avvam 97 ve Hz. Ali 98 gibi sahabeden de benzeri rivayet ve
uygulama örnekleri bulunmaktadır.
Bu rivayetleri temel alan İslam hukukçuları dava yargıya götürHimeden
önce, davacı-suçlu arasında yapılacak meşru girişimlerin caiz olduğu; mahkeme
sürecinin başlamasından sonraki her türlü arabuluculuk girişiminin ise yasakliğı
99
noktasında ittifak etmişlerdir •
islam Hukuku kaynakları ile Hz. Peygamber ve ashabının uygulamaları bir
bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde hadierin infazı konusuı1da gösterilen titizlik
yanında, Hz. Peygamber ve ashabının suçun oluşmasında, ispatında ve cezanın
infazında son derece titiz davrandıkları, şikayetçisi bulunmadığı, kamu vicdanııiı
yaralamadığı ve toplumsallaşnıadığı sürece suçları görmezlikten geldikleri,
affetıneyi ve sulbii tavsiye ettikleri görülmektedir 100 •
Konuyin ilintili iki farklı yaklaşımı burada nktarıııayı uygun görüyoruz: Bu
biri bekçi ve emniyet giiçlerini de ynrgı mensupları statüsünde kabul
eden, dolayısıyin emniyet gliçleri tarafından bilinen bir suç hakkında da şefaatin söz
konusu olnmayacağıııı kabul eden Maliki hukukçuinm ait bir görüştür 101 •
yakinşunlardmı
Bir diğer ycıklaşım ımıhakicik Hanen hukukçusu ibnti'I-Hiimam
(86 l/1456)'a ait olup, ona göre, suçun yargıya intikalinden önce olduğu gibi,
mahkemede henUz sübut bulmadan önce .de dnvncı nezdinde şefaat girişiminde
bulunularak, tailin serbest bırakılınasının snğlanııınsı cnizdir 102 . ibnü'I-Hüıııiim
ifadeyi açınamakin birlikte, bu iftıdenin, yargı süreci resmen başlamadan davacının
şikayetini geri nlınası olarak anlaşılabileceği gibi, mahkeme resmen karar vermeden
önceki herhangi bir nşamada davacı nezdinde arabuluculuk girişimlerinin caiz
olabileceği şeklinde de anlaşılması mümkündiiı.ı 03 .
Şefaat konusundaki hadisleri ve diğer rivayelleri bir değerlendirmeye tabi
tutan ibn Hazııı ise, bu rivayetleri salıih bulmaz. Bununin birlikte o, davacının
.:r fo w~ ı...,; ,J.ı..JII_,;W Ebfı Dfivild, Hudfıd. 6. IV/540: Nesüi. Kalıı's-siirik, 5, Vlll/70.
Safvfin hadisi için yakın nıulıteva ile bkz. Elıü Düviid. Hııdiid, 15, IV/555: Ncsiii,
Kalıı's-sürik. 5. Vlll/69: ilın Miice, Hudfıd. 28. 111865; Mülik. llııdüd. 9. 11/834-835. Hadisin
dcğcrleııdirıııesi için bkz. Zcylt:i, Nasbu'r-rdye. IV/198-202.
07
Mill ik. lludiid. 9. II/H35: ibn Ebi Şeybe, e/-Musamıef, Vl/461: Şevkfini. Neylı'i'l-evtdr. Vll/161-1 62.
'" ibn Ebi Şeybe. ei-Musamıef. Yl/461. Said b. Cübcyr ve Atfi'ya ait de henzer giirtişlcr rivayel edilmiştir.
Bkz. ilııı Ebi Şcyhc. e/-Musamıef. Vl/462 .
.,., ibn Ahdilbcrr, el-isri=kdr, XXIY/176-177; ibn Kııdaım:, e/-:\luğ11i. X/288: Nevevi, e/-Mecmıi ·.
XXII/219; ihn Teyıııiye. es-Siyeiseiii 'ş-Şer 'iyye, s. 67: Şirhiııi. Muğ11i '1-mulııcic, Y/492; Ze):diin, eiMıifassal. V/237-238: Zıılıayli. ei-Fıklıu '1-isldmi ve edilletiilııi, IX/699: ei-Mevsıialii '/:fiklııyye,
"Şeraaf'. XXVI/133-134: Ebu Ccyh, Mevsıia1ii '1-icmci, 1/314.
Hlu Ayrıca bkz. B;ırdakoğlu. '"Hırsızlık''. DİA. XVII/393.
1 1
" Karfili. e::-Zalıim. Xll/188.
1 2
"
.. ~ r-' ı.,..J ·' Jı J c:öi)Lc"' "'\.,;_!j' j~ ..ı.:.s. ur.!lı 1 rt..~ı Jı Jr")ı j; t..ı 1
ilıııü'I-Hüımiııı. Feılıu '1-kadir.
Y/212; ihn Abiı.lin. Reddıi'/-mulıtdr, IY/4.
ıın Ayrıca bkz. ibn Alıiı.lin. Reddii'l-mıt!ııdr, IY/4.
""
~J
.1>-
Gömleği çalınan
.
Yrd.
274
Dtıç.
Dr. Sabri ERTURHAN
davasını yargıya
intikal ettirmemesinin mubah olduğunu, zira bunu yasaklayıcı bir
kaydeder. Hatta fail bu suçu ilk defa ve gizleyerek
işlemiş ise, hak sahibinin suçluyu affetmesini daha giizel bir davranış olarak telakki
eder 10~. Böylece İbn Hazm, gizlemenin cevazını mevcut nasslara değil, bu konuda
yasaklayıcı birnass olmamasına dayandırır.
nass ve
icmaın bulunmadığını
Bu bilgiler ışığında özetle denilebilir ki, İslam hukukçuları dava açılmadan
önce affın caiz olduğu noktasında görüş birliği içerisinde olup, mesela bir hırsızlık
suçunu işleyen kişinin, yargılama siireci resmi olarak başlatılınadan önce mağdur
tarafından affedilmesinde bir sakınca görmemişlerdir. Affedilmeyerek açığa vurulan
bir suçun başka bir suçu davet etmesi ve kendi cinsinden suçların yayılmasına yol
açması sebebiyle suçluya hoşgörülü olma ve hakkındaki affı hukuken de etkili
sayma onun tevbe etmesini ve toplumla barışık hale gelmesini sağlayacaktır.. Bu
düşünceden hareketle had gerektiren suçlarda konu mahkemeye intikal etmeden
önce suç mağdurunun suçluyu affetmesi etkili sayılmış, neticede haddin
105
uygulanmasına engel görülmüştür
3) ispat Zorlu'ğu
İslam Hukuku'nda suçun ispatı konusuna özel bir önem atfedilmiştir. Öyle
ki, suçun oluşmasındaki en zayıf bir şüphe ve ihtimal dahi, cezanın uygulanmaması
için yeterli neden sayılmıştır. Suçun niteliğiyle orantılı olarak şahitlerin sayısı
artırılmış, buna ilaveten ceza davalarına şahitlik edecek şahıslarda, diğerlerinden
farklı bir takım özel şartlar da aranmıştır 106 • Bu husus zina suçunun ispatında daha
da sıkı tutularak. mutlaka dört erkeğin birlikte şahitlik etmesi zorunlu
görülmüştiiı.ı 07 • Haksız yere masum kanların akıtılmasının öniine geçilmesi amacıyla
bir öldürme suçunun ispatında iki şahit yeterli görülürken, bir zina suçumın ispatında
şahit sayısı artırılarak, hem masum kişilerin zina ittirasından korunması, hem de
gizleme ilkesinin hayata geçirilmesi amaçlanmıştır. Zira armum şartlarm
ağtrlaştmlmasmm, o kommım .gerçekleşme imktllltlll o oranda azaltttğt bir
l'ltkwdır
108
•
hayata erdemin hakim olması, haksız fiilierin toplumda
önlenmesi Şiiri'in hedeflediği amaçlar arasındadır. Çağdaş
hukukçuların da kabul ettiği gibi, toplumun berrakfığının muhafazası,· toplumun
kirletilınemesi amacıyla esas olan zina vb. yUz kızartıcı suçların gün yüzüne
çıkarılmayarak
o gizlifiğiyle kalmasıdır. (Sivilcenin kaşınarak yaraya
Sosyal
yayılmasının
"''İ hı; llazııı. el-Mu/wl/d. Xll/55-57.
15
"
11
"'
Bardakoğlıı, "Hırsızlık". DİA. XVII/392.
Ehu Zdırıı; el-Ce rime. s. 69 vd; Belınesi, e/-ıl,fevsıiatii '1-cindi)~·e. 111/343-368; Mıılıayzit: Der 'u'{.
ukıihdti bi 'ş-şiihülıôt. s. 97 vd; Zeyd an, Nizdmü '1-kadd. s. 163-200. Akşit. İs/dm C'e:a hukuku. s. 130
Sıılııma.
(Editürlüğüııü
vd;
1111
1
""
General P.rinciples oj Crimina/ Evidence in /slamic .Jurisprudence, .procediire
M. Cherif Bassiouni' nin yaptığı "The ls/amic Criminai.Justice System" adlı kollektif'
eserde makale), s. 115-123.
Bkz. Nisa. 4/15; Nıir. 24/4, 13.
"'Y-"J J.i .ı. J_,.;. "";s ws t.r-JI .:ı':ıu ... ibnU'I-1-lüınam, Fet/w '1-kadir. .V/214; Zcylci,
lll/164-165.
Tebyinii '1-/ıakdik.
Kişisel Boyutlu Suçlm:m Gizlemııesinin İslc1m Ceza H u li. Açt Değer.
dönüştürülmemesidir).
Bunu
gerçekleştirmenin
olduğu gibi, ispatııı zorlaştırılınasıdır
4)
Haldınin
109
bir yolu da verilen zina
275
örneğinde
•
Rolü
Gizleme ilkesinin söz konusu olduğu bir diğer aşama yargı aşamasıdır. Hz.
Peygamber ve ashabından bu konuda bize ulaşan çok sayıda uygulama örnekleri
bulunmaktadır. Soıııutlaştırmak gerekirse Hz. Peygamber' in, zina ikrarında bulunan
Maiz'i her defasında geri çevirmesi, ona belki zinaya teşebbüs sayılacak fiilieri
işlediğini ima etmesi, zinanın ne olduğunu anlattırması ve sonunda akli dengesinin
yerinde olup olmadığını tetkik ettirmesi 110, hatta dördüncü kez tekrar itiraf için
gelmeseydi dahi, Peygamber' in onu çağırmayacağı izlenimi vermesi 111 hep suçu
örtmeye yönelik çabalardır 112 • Hz. Peygamber'in, hırsızlık yaptığı iddiasıyla
huzuruna getirilen şahsa "sanmam ki sen lırrsrzlik yapasm" şeklinde telkinde
bulunması 113 , yine had gerektiren bir suç işlediğini ikrar eden şahsa, hangi suçu
işlediğini sormayarak, kıldığı namazın bu suçuna ket'faı·et olacağını ifade etmesi 114
de bu konuda verilebilecek diğer örnekler arasındadır.
Hz. Ömer' in bir hırsıza "çalmadım de" şeklinde suçu inkara yönelik açık
tel ki nde bulunması 115 , yine Hz. Ömer'in Ziyad'a Muğire aleyhine yaptığı şehadetten
vazgeçmesi yönündeki telkinleri 116, Hz. Ali'nin bir hırsızı sanki zorla itirafından
vazgeçirmesi 117 vb. rivayetler 118 de aynı temel düşünceyi yansıtan örneklerdir. Hz.
Ömer ve Ali'nin bu denli suçu inlmra yönelil\ telldnlerinin, bu şahısların
mazilerini yalmıdan tanımaları nedeniyle sadece bu ldşilere özgü siyasi-idari
bir tasarruf.olduğu kanaatindeyiz. Aksi halde bu kabil bir yaldaşım benzeri
suçları işleyen diğer failler haklunda da bir emsal tcşldl eder. Bunun
yaygınlaştırılması ise adaletin tevziini son derece zora sokar.
'"''Ebu Zdını: ei-Cerime. s. 73-74.
"" !3ulıiiri.lludfıd, 28. Vlll/24; Ebfı Diivud, Hudfıd, 23, IV/578; İlın tvhkdludfıd. 9. 11/854; Alımed lı.
1-lanlıcl. 1/270. 289 . .335; Diirckutni, Siinen, 1111196; Şevklin i, Neyiii '1-el'lôr. VII/ 119-121.
111
!3kz. 1hikim, ei-Miistedrek, IV/426.
111
Muhammed Şerif: el-t\Iebôidı'i'ş-Şer 'iyye, s. 322.
ın !3kz. İlın Mıice.lludfıd, 29.11/866 Şevkiini. Neylii'l-evtôr. Vll/159.
114
Müslim. Tevbc. 44: Şcvkiini. Vll/120.
•
115
Abdurrezziik. ei-Musamıef. X/224. Hz. Ebıihek,ir ve Ömer' e izalc edilen benzeri rivayeller için ayrıca
bkz. İlın Ebi Şcylıe. ei-Musamıej, Vl/525-526. · ,
"''Rivayet için bkz. i\lıdurrczz:ik, ei-Musamıej, VII/3Sıi-c385, Vlll/362: Ellı:ini, irvıiu '1-ğalil. Vlll/28-30.
117
Zayıf' kabul edilıiıdde birlikte Hz. Ali'ye isnat edilen şu rivayet de oldukça ilginçtir: Hz. Ali'nin
huzuruna deve çaldığı iddiasıyla bir şahıs getirilir. Hz. Ali ona "Swımam ki sen çalasm" deyince,
adam "eve/ çaldmı" karşılığını verir. Hz. Ali tekrar "Belki sww iiyle geldi, belki karışiırcim" diye
telkindc bulunur. Adamın tekrar ısrarla çaldığıııı söylemesi üzerine llz. Ali. "Kanber' Bunu göliir,
ateşi 111/uştur, elini bağla ve kesmesi için eel/adı çağır. sonra ben gelinceye kadar bekle" diye talimat
verir. Bilahare sanığın yanma gelerek çalıp çalmadığını tekrar sorar. !3unun üzerine sanık,
çalmallığını söyler. llz. Ali de onu serbest bırakır. Etnılinda bulunanların. itiriıf ettiği halde neden
sanığı serbest bıraktığını sormaları üzerine de, "!fadesiy/e · onu tu/tum: ifadesz}'!e onu serbesi
bıraktım" cevabını verir. Bkz. Ebıi Ya'lii, Müsned, 1/275-276: ZeyleL Nasbu'r-rôye, V/74.
Araştırımımızda bir iki zayıf' rivayetin geçmesi dikkat çckebilir ve lenkidc konu olabilir. Hemen
belirtelim ki. bu rivayetler zayı_f olmakla birlikte ·•uydurma·· değildir ve aşırı derecede zayıf da
glir!llıııemiştir. - Bu rivayetler tek başına değil de, diğer ıııevsfık rivayetlerle birlikte
değerlendirildiğinde bir problem oluşmayacağı düşüncesiııdeyiz.
"" !3kz. Zeylei, Nasiıu 'r-rôye. V/74; İbnü'I-Hümfim, Fe!lıu '1-kaı/ir. V/24lJ_
Yrd. D(ıç. Dr. Sabri ERTURHAN
276
konusundaki rolü resmi prosedür başlamadan davacıyı
120
, itirafçıları ikrardan vazgeçmeleri yön ii nde lma
ve telkinele bulunması şekliyle ortaya çıkabileceği gibi 121 , duruşma esnasında
sanıkların suçlarını gizlenıelerini lma etmesi suretiyle de ortaya çıkabilir 122 •
Hakimin
şikayetten
119
,
gizlenıe
şahitleri şehadetten
İslam hukukçuları, özellikle sanık konuımındaki kişilere gizleme
konusunda telkinlerde bulunurken, hakinılerin, suçun açıkça inkarına yönelik
telkinlerde bulunmalarının haranı olduğunu vurguladıktan sonra, bu aşamadaki
gizlenıenin, mesela konu şayet bir zina davası ise, "belki diz dize geldin, belki
dokundun, belki öptlin" şeklinde, içki ise, "belki sen içtiğin şeyin sarhoş edici bir
·madde olduğunu bilnıiyordun", konu hırsızlık davası ise, "belki gasbettin, belki,
sahibinin izni dahilinde aldın, belki ımıhrez olmayan bir mahalden aldın" şeklinde
lma/üı 'riz yoluyla olabileceğine dikkat çekmektedirler ın. Yargıcın özellikle de
Peygamber'in bu konudaki müteaddit telkin ve uygulamalarını dikkate alarak,
kendisinde pişmanlık ve suçtan vazgeçme alanıetlerini gördiiğii malıcup bir suçluya
böyle bir İnıada bulunması siinnettir 124 •
C- Ta'zir Su.çlarında Durum 125
Ta'zlr gerektiren
suçların
da gizleme
ilkesi
kapsamına
girdiğini
belirtmiştik.
"Yine onlar ki, bir kötülük (fahişe) yapttklamıda, ya da bi:z::J:at kendilerine
zulinettiklerinde, Allah 't hallrfaytp günahlahndan doh~Jit hemen tevbe-istiğj"ar
ederler.' Zaten günahlan Allah 'tan başka kim ba.[fışlayabilir ki! Bir de onlar
işledikleri kötiiliiklerde bile bile tsrar etmezler... w. ayeti, bu ceza kapsamına giren
fiilierin gizlennıesine temel teşkil etmektedir.
Bu ayelin niizul sebepleri arasında zikredilen bir olaya göre, Nebhan et~
bir şahıs yanına gelen bir kadından hurma satın alır, akabinde de
sarılarak onu öper, takat daha sonra bu fiilinden pişmanlık duyarak, durumu
Temnıar adlı
kadına
11
''
12
"
Seralısi, ei-Mebstit. IX/111, 185; Kasiini. Beddi'.VIl/52.
Müvcnfi, e!-Hdvi'l-kebir. XYII/244; Şinlzi. el-Miiltez::eb, ııı/458:Senıhsi. ei-Mebstil. ıX/38,102; ibıı
Kudfiıııc. ei-Muğni. X/ı83; Şirbini, Muğni '1-multtdc,
Y/492:
Bclıfııi. li:eşşı!(ii
'1-kmci ·. Vl/406.
Ayrı en
bkz. Akşiı. iskim ( 'e::a hukuku. s. ı 06-1 08.
121
Kilsilııi. Beddi',Vıl/51.
Nevcvi, el-/14ecnui ·. XXIII/13, ı75;a. ıni CRavdatu 't-tdlibin, Vıl/356: Şirbiııi. Muğni '1-mu/ıtdc, V/491.
m Neve vi. Ravdatu't-tcilibtiı. Vll/356: Şirbini. Muğni '1-mu/ıtdc. V/49 ı.
.
1
" Mfiverdi, ei-Hdvi'l-kehti·. Xlll/334.
113
islfıııı llıılmk tcnııiııolııjisiııdc ta'zir; lıalduııda had cezası iiııgiiriilıııcıııiş suçların irtilıfılıı
122
terbiye edilmesidir bJ.ı..JI ı...,; t_T-' r-1 '-:-!,i:; :,<.:-Ji Mfivcrdi. ei-Hdvi'/-kebir.
a. ml[ ei-Aiıkdmu 's-sultdniyye. s. 386: Elıfı Ya'hi. ei-Ahkômu's-sultôni)J•e, s. 279). Bir
haşim tanıma giirc ta'zir, sııçlıııııın, ıııilıtar ve tiiriinli bclirlcıııc yetkisi şcr':ııı devlet başlmııııı:ı
(vcliyyii'l-cnır) verilen bir ecza ilc cezalandırılmasıdır (Zcrkı1. el-Med/wl. 11/626. Ta'zir hakkında
diğer ıanııııhlr için hkz. Kfisani, Beddi'. Yll/63; ihn Kudıiım:. ei-Muğni. X/342; Zeylei, Tebyinii '1lıakdik. 111/207: ihıı Kayyim ci-Cevziyyc, İ'lômu'l-muvakktin. 11/103: İlın Ahidin. Reddti'l-mulıtdr.
IV/59: Bilmen. lstılcilıdt, 111/305; Bennıelha, Ta'a::ir C'rimes (IC.IS adlı eserin içinde), s. 212).
Tanınılarda ta'ziriıı bir ceza olıııalaan çol>, bir terbiye ohlıığıı anlayışı ağır basıııalüadıı·
(Küsfiııi./Jeddi'. Vll/64: Bıiberli, el-inciye, Y/345; İbııü'I-Hiinıaııı. Fi,tfw'l-ka<ffr. Y/345).
Al-i iııırfiıı. 31135.
ııııılıabiliııdc, sııçlıııııııı
Xıll/424:
11
"
Kişisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İslam Ceza Huk. Açt Değer.
277
Hz. Peygamber' e açar. Bunun üzerine de bu ayet-i kerlme nazil olur 127 • Bu ayetin bir
diğer nüzul sebebi olarak da birbirleriyle kardeş ilan edilen ensardan bir zatın Saklf
kabilesine mensup bir şahsın hanımını öpmek istemesi gösterilir 128 •
Hadisten getirilebilecek delil ise şöyledir: Bir defasında Hz. Peygamber' in
huzuruna bir şahıs gelerek, Medine'nin çok uzak bir köşesinde bir kadınla zinanın
cinsel ilişki dışında kalan diğer bütün öncüllerini yaptığını itiraf ederek, hakkında
gerekli hükmü vermesini talep eder. O esnada toplantıda hazır bulunan Hz. Ömer bu
şahsa yönelerek "Allah seni gizlemiş, keşke sen de bu s11çıtnu gizleseydin" şeklinde
telkinele bulunur. Hz. Peygamber bütün bu olanlar karşısında bir şey söylemeyerek
sessiz kalır. Nihayet adam oradan kalkar ve gider. Akabinde Hz. Peygamber bu
şahsın ardından birini göndererek onu çağırtır. Huzuruna gelince de ona "Giindiiziin
iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kt!. Çiinkii (Filik/er kötüiiik/eri
129
(günahları) giderir. Bu öğüt almak isteyenlere hir hattrlatmadtr."
ayetini okur.
Bunun üzerine topluluk içerisinden bir şahıs Hz. Peyganıber'e bu tavsiyenin sadece
bu kişiye özgü olup olmadığını sorar. Hz. Peygamber de hiiliin insanlar için geçerli
130
olduğu cevabıııı verir •
•
Bir
diğer
hadiste de zevi '1-hev 'dt 'm /wd11d
-
cezalandmlmm;ıast JJ 1 talep edilir.
dtştnda
kalan sürçmelerinin
Hadiste geçen "zevi'l-hey 'dt" lafzı, günah ve suç irtikabından sak ınan,
küçük günah işleyen, işlediği günahtan pişmanlık duyan, şer yönleriyle meşhur
olmayan, toplumun kendilerine suçlu gözi.iyle bakmadığı, soylu, şerefli, gi.izel haslet
sahibi ve topluma yön veren kimseler olarak tefsir edilmiştir 132 .
Hadisteki hitap devlet başkalll konumundaki kimselere yöneliktir. Toplum.
üzerinde genel velayeti bulunan devlet başkanının kendisine intikal eden ta'z'ir
gerektiren suçlaı·a ceza tertip ederken insanların dereceleri ve sosyal statülerini
dikkate alarak, onlara uygun bir ceza vermesi veya artederek gizleme cihetine
gitmesi gerekir. Had ve kısas gerektiren suçların aksine ta 'zir gerektiren suçlarda
Kurtubi. el-Cdmi· li alıkdmi '/-Kur 'dn, IV/209. vd; Aıusi, Rıilıu'/.meôni. 111/94-98. Ayet ve hadislerde
geçen ·'fahişe" süzc!iğ!i günah içeren her Uirlii li il anlamında kulhnılıııakla birliktc, çoğu kez ·'zina"
mılanıında kullanılmıştır. Bkz. a.y.
·
""Bkz.. Rılzi,, et-7C,f.viru'l-kebir. ı'X/9; Kurtubi. e/-Cdmi' li alıkdmi'I-Kur'ôn. IV/210: Alfısi, Rıilw'/­
127
meôni,lll/94.
1
' ''
13
"
Hud. 11/114.
Milsliııı. Tevbc, 42. 111/2116-2117: Ebu Diivud, Hudild, 31. IV/611-fıl2: Tirmizi. Telsir (Hud). II,
V/289-290: Sclu1rcııliiri, Be=lii '1-mec/ııid, XVII/435-436.
131 ,J.ı..JI>'I ri' IP. ..:..ı,..! i ı.SJ; i },il Ebu Diivüd, Hudüd, 5, IV/540: Alııııcd h. Hanbel, VII 181: Bcyhaki, esSiinenii '1-kiibrô. Vlll/465,579; San 'iini, Siibiilü 's-se/dm, 111/38: Şevkan i. Neyiii '/-ev/dr. VII/ 161.
Hadisin zayıf olduğu iddia edilmiştir. Hadisin dcğişik varyantları. değerlendirilmesi ve ''hascn"
dcrccesindc olduğu konusunda bkz. Tahiivi. Şer/w Miişkili'l-ôsdr. Vl/142-150: Sdıı1rcnliiri. Be=lii'lmec/uid. XVII/315-316.
111
Miiverdi, ei-Aiıkômu's-su/tdniyye. s. 386: a. nılt; ei-Hcivi'l-kelıir, Xlll/440: Ebu Ya'lii, ei-Ahkômu'ssu/tdniyye. s. 279; San'ani, Siibiilii 's-se/cim, 111/38; Sehareııl'tiri; Be=lii '/"mecluid. XVII/315-316;
Ha Iili. e=-Zurıj(u '1-mıişeddede ve '1-mu/ıa.ffefe. s. 232-234: Akşit. İsicim Ce=a hukuku. s. 98.
278
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
devlet başkanı veya hakimin af ve is kat yetkisi bulunduğundan 133 , onun, bir şekilde
ta'zlr gerektiren bir suç işlemiş olan fakat toplum nazarında saygınlığı bulunan
namuslu, erdemli ve diyanet sahibi kişilerle, sosyal statiileri yiiksek şahısların
siirçme kabilinden kusur ve kabahatlerini deşifre etmeyerek, cezayı terk etmesi veya
hatiftetmesi gerekir. Bunların cezalarıyla miirlivvet ve izzet-i nefsten uzak, dlişiik
karakterli ve suç işleıııeyi itiyat haline getiren lximselere takdir edilecek cezalar aynı
olamaz. Çlinkli adeta topluma yön verecek nitelikteki kişilerin bu kabil siirçme ve
kabahatlerinin deşifı·e edilmesi toplumun gliven beslediideri şahıslara karşı
itimatlarının sarsılmasına neden olabilir 134 • Belirtelim ki, suçluların konumlarını
dikkate alarak cezanın hafıtletilınesi veya onların affı cihetine gidilmesi ancak gerek
Allah, gerekse kul haklarına yönelik büyük bir tecavliz ve :.. ıksızlık olmaması
durumunda söz konusudur. Bu itibarla şerefli kabul edilen, toplumun ileri gelen,
onlara yön verme durumunda olan kimselerden sadır olan fıiller şayet mürlivvete ve
şerefe aykırılık teşkil ediyorsa o takdirde daha ağır ta 'zir cezası tertibi cihetine
gidilebilir. Çiinkli topluma yön veren kişilerin hukuka aykırı bu fiilieri toplumu
derinden etkilediği gibi, topluma kötü örnek de teşkil eder 135 .
lll- iLKENiN AMAÇLARI
Gizlenıe ilkesiyle bir takım amaçların gerçekleştirilmesi hedef alınmıştır.
Bu amaçları kannı diizeninin korunması, suçluya tevbe imkanı sağlanınası ve ceza
alanının daraltılması şeklinde sıralayabiliriz.
A- Kamu Düzeninin
Korunması
Gizlilik perdesi altında işlenen suçların ifşa edilmesi, bu fiilierin suçlular
aleniyete döniiştiirlilmesine ve zaman içerisinde de haya duygularının
1
körelmesine·" ' neden olabilir. Suç işlemeye eğilimi olan şahısların bu kişilere özenin
benzer suçları işleme konusunda cesaretlenmeleri de bu sakıncalar arasındadır. Suç
işlemenin
alenlleşerek
yaygınlaşması,
sosyal kontrollin zayıflamasını ve
ahlaksızlığın biitlin topluma yayılmasını kaçınılmaz kılar. Bir diğer sakınca da suçu
ifşa edenle, suçu işleyen kimse arasında oluşacak husuıııettir. Bütlin bunlar kamu
giivenliğinin zedelenmesine yol açan faktörlerdirm. Nlır s lı resi 24/19. ayetinin
tefsirini yaparken bu hususa vurgu yapan Tahir b. Aşlır şu görlişlere yer verir: Bir
mii'minin kendisi için istemediği bir şeyi, mlislliman kardeşi için de istememesi, bu
elimleden olarak kendi hakkında yayılacak kötü bir haberden hoşlanmadığı gibi,
kardeşi aleyhine yayılabilecek kötli bir haberden de hoşnut olmaması bu ayetten
çıkarılacak ahlaki dersler kapsamındadır. İster doğru, isterse yanlış olsun şer'an ve
aklen çirkin kabul edilen (fevahiş) fıillerle ilgili haberlerin toplumda yayılması
ahlaki bir mefsedete neden olur. Toplumda bu kabil haberlerin yayılması durumunda
tarafından
ı.n Mıivcnli. ei-Aiıktimu 's-sultdniyye,
Sehıircnliiri.
s. 386 vd; Ebü Ya'hi. ei-A/ıktimu 's-sultôniJ~'e. s. 281 vd;
Be::/ii '1-mechıid. XVII/315-316; Udeh. et-Teşriu '1-cindi. 1/687; Bilmen. lstıldlıcit.
1111327.
I.H
115
San'ıini. Siihiilii ·s-seicim. 111138: Udeh. et- Teşriu '1-cindi. 1/687; Bilmen. lstılôlıcit. 1111311.
8ilıncn,/stı/d/uit. 111/311: l-l ali ll, ez-Zurıifu '1-miişeddede ve '1-mu/ıaflete. s. 232-234.
nı. 1-laya duygusunun kürclıııcsi suç işlemenin ve bütün insani ve ish;ı;ıi ıııcziye!lerin kaybedilmesinin de
nedenidir. Hadis için bkz. ibn Mace, Fiten. 27. 1111347.
l.l7 Din Kültiirü ve Alı/ak Bilgisi. s. 539-540.
Kişisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesinin İslam Ceza Huk. Açı Değer.
279
insaı:ı~r yavaş yavaş bu gibi fiiliere ilgi duymaya başlar, önceleri sakındıkları bu
çirkin· fiilierin haberlerine zamanla kulak verirler, daha sonraki bir aşamada ise, bu
kabiLolayların vukuGnu sıradan görerek, halife alarak, neredeyse ayıp ve günah
olarak görmezler. Habis ruhlu ve suça eğilimli kimseler de -çok geçmeden artık bu
fiilieri işlemeye yönelirler. Bu fiilierin bir taraftan sürekli olarak işlenmesi, bir
taraftan da haberlerinin yayılması, toplumu çepeçevre kuşatır. Ayette geçen . "Allah
bilir, siz 'bi/qmezsiniz" ibaresiyle Nz. Allah, bu nevi ifşanın toplum açısından ne
denli mefsedetler doğuracağını en iyi Allah'ın bile'ceğini, bizlerin bunu basi~
zannettiğimiz için, bu çirkin fiilierin bahsine dald'ığınıızi, oysaki g~rçeğin böyle
olmadığını vurgulamaktadır 138 •
·~
· B- Suçluya Tevbe İmkanı Sağlanması
Fıkıh literatüründe tevbe; günahtan vazgeçmek, suç ve günalı sayılan bir fiili yapmış
olmaktan pişmanlık duymak, tekrar aynı fiili yapmama konusunda kararlılık
göstermek ve kendisini bağışlaması için Allalı'a yönelmek, demektirı 39 • Ayet ve
hadislerde insanların işledikleri haram ve yasak fiillerden dolayı tevbe etmeleri
40
istenmiş ve tevbenin bir kurtuluş kapısı olduğu vurgulanınıştırı • Tevbe kişiyi
içerisine düştüğü suçluluk psikolojisinden ve ınahcubiyetten kurtaran, onu tekrar
hayata döndüren ve topluma kazandıran en etkili bir reçetedir. Kendisine tevbe
kapısı kapatılan bir şahsın içine düşeceği ruh halini izah etmek son derece güçtür,
Böyle bir kimsenin iki dünyası da harap olacağı gibi, bu ruh hali içindeki bir
kimsenin sergileyeceği davranışların toplum için de ne denli bir tehdit ve tehlike
oluşturacağı da üzerinde önemle durulması gereken bir lıusustur. Bu itibarta ş irk ve.
inkarında ömür boyu ısrarlı olmadığı sürece hiçbir günalıkar ve suçluya tevbe kapısı
kapatılmamıştır.
Modern bilimsel
çalışmalar
suçlunun
aslında
tedaviye muhtaç bir hasta
tevbe ve öz eleştiri
olduğunu ortaya koymaktadır. Hal böyle olunca İslam bu kişilere
imkanı vererek, manevi yönden tedavilerini de amaçlamıştırı 4 ı.
Bütün bu nedenlerle ayetı 42 ve hadislerdeı 43 suç ve günah işleyenler
tevbenin kurtarıcı iklimine davet edildikleri gibiı 44 , İslam hukukçularının eserlerinde
de suçun gizlenmesinin temel n~ilenlerinden biri olarak, suçluya tevbe fırsat ve
imkanı tanınmasının bulunduğu görülmektedirı 45 .
Ib n Aşfır. et- Talırir ve 't-tenvir, XVIIlll 85.
Riiğıb ·el-lsli::lıüni. Mi!fi·eddt, s. 169; Ka/'aci-Kuneybi. Mu 'ce mu /iiğati 'l:fiıkalıd, s. 150; Yazır, Hak
. Dini Kur 'an Dili. Vll/5126. Tevbenin farklı tanınıları ve geniş bilgi için ayrıca bkz. Gaziili, jJıyd,
IV/2-60: Datg:ııı. isldmda Tevbe, s. 17 vd.
"".; Tevbc lık. hadisler için bkz. Bulıari, Deaviit, 3, Vll/145; Mıısliııı. Tevbe. ll, 111/2106; ibıı Miice.
Ikame. 78. 1/343: Bcylıaki. es-Siinenii '1-kiibrd, X/259-260 ...
141
Ebfı Zclıra: ei-Cerime, s. 74.
142
Bkz. Nisa. 4/17: Bakanı. 2/44, 54. 222; Al-i lıııriiıı, 3/135: Tcvbc. 9/112; llfıd, 11/3. 52; 62. 90; Nfır.
24/31; Öiilir. 40/3: Talıriııı. 66/8 ..
141
Bkz. Bulıiiri, Dcaviil. 3. Vll/145; Müsliııı, Tevbe, ll, lll/21 06; lbıı Mficc. Ikame, 78, l/343; Beyhak i,
es-Siinenii '1-kiihrd. X/259-260 ...
144
Mfilik, Hudfıd. I, ll/820: Talıiivi. Şer/w Miişki/i'/-dsdr. l/86;·Hıikiııı;-~(iistedrek, IV/244.
"; Ma verdi, el-1/ıivi 'l-ke bir, Xlll/333-334;' lbnü'l-Hüıııiiııı, Fet/m '1-k~u/ıi·, V/215; lbn Teyıııiyc, esSiyôsetii 'ş-Şer 'iJ''e. s. 65-66; Ebfı. f(elıı:a; ei-Cerime, s. 73-74: Muluınımed eş-Şerit: el-ı\4ebddiii 'ş­
Şer 'iyye, s. 360-3(ıl: ei-Mevsıiatii '/:fikluyye, "Setr" maddesi, X,\ IVI 168-172.
11
"
1
'''
.,
Yrtl,_Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
280
C- Ceza
Alanıııııı Daraltılması
İslam Hukuku'nda cezalar, suçların ağırlığı dikkate alınarak belirlenmiştir.
Bu itibarla öngörülen cezalar ağır cezalardır 1 '16 • Bununla birlikte gerek asli
kaynaklarda, gerekse uygulamada sulh, af, tevbe. şüpheden yararlanma vb.
alternatifler getirilerek ceza sahasının olabildiğince daralt ı lması amaçlanmıştır 147 •
Bunun altında yatan neden şefkat ve merhamet-anlayışıclır.
İslam öğretisini
1
bir cümleyle. "/u1liki ta'zim Pe omm
malı/Üiilttma şejlwt
8
göstemıek" ~ şeklinde formüle etmek mümkündür. Bu şefkal ve merhamet anlayışı
bazen cezal müeyyidelerin uygulanınaması veya alanının daraltılması şeklinde
tecelli eder. Kimi insanların öldürüldüğü, kimilerinin ellerinin kollarının kesildiği,
kimilerinin hayati fonksiyonlarının dumura uğratıldığı kör. topa!. eli-kolu kesik
insanlardan oluşan bir toplumun varlığı asla İslam Hukuku'nun hedefleri arasında
olamaz. Tam aksine İslam Hukuku'nun hedefi, bedenen ve ruhen son derece
sağlıklı, bütün organları tam, dinamik kişilerden oluşan müreffeh ve mutlu bir
toplumun teşkilidir. Öldürmek değil, yaşamak ve yaşatmak amaçtır. Bu nedenle
gerek Kur'an ve gerekse hadislerde yasak fiiller karşılığı öngörülen ınüeyyideler de
yine insanın yaGatılması, onun can ve vücut biitiinlüğüne yönelik saldırıların, mal,
ırz ve nanuıs güvenliğini tehdit eden ihlalierin önlenmesine. kısaca hem kamu
düzeninin sağlanması, hem de şahsın dokunulmaz haklarının garanti altına
149
alınmasına matuf tedbirlerdir • Kur'an'da haksız yere masum bir kimseyi öldüren
bir şahsın bu fiili. biHün insanları öldürmekle eşdeğer tutularak 1511 , bir kimsenin
hayat hakkına yapılan tecavüz, bütün insanlığııı hayat hakkına yönelik bir saldırı
kabul edilmiştir. Kısaca, "İslam Hukuku'nda suçluya uygulanan cezal müeyyidenin
kendisi, gaye değil, yüksek ahlaki değerleri, fert ve toplumun yararlarını himaye
(protection (){ society) amacına yönelik bir vasıtadır." 151 Bu noktadan hareketle,
suçunu itiraf eden bir şahsa, suçunu gizlemesini telkin etmenin neden gerekli olduğu
hususuna değinmek gerekirse, esasında bu örnekte fa il suçunu itiraf etmekle büyük
bir pişmanlık izhar etmiş, halini ıslah istikametine yönelmiş, nezih bir hayat
yaşamaya dönmiiş kimse demektir. Aslında bir suçluyu cezalandırmada elde
edilmek istenen gayeler de bundan başka bir şey değildir. Amaç hasıl olunca da artık
onu cezalandırmaya gerek kalnıaz 152 .
"'' Eblı Zclıra. ei-Uklihe. s. I72 vd.
1
~ Cezayı düşüren veya lıalillclcn nedenler Jıakkıııdc geniş bilgi için bkz. Fudaylı1l, Ccbr Malııııfıd.
Sukıitu '1-ukti!J<it/i '1:/ik/ıi "1-is/dmi. D~ru Anınıiir. I-IV. Aııııııan. I 408/ I 987: 1vlulıayziC Mulınııııııcd b.
Abdi Ilah. Der ·u '1-uklihôt bi 'ş-şiibiiltôt, Malabiu'l-leqniyye. 1-11. Riyad. 1414: Üiiıııidi. Abdullah
Aliyyc Abdullah. Es bdbii sukıiti '1-ukıibe .f/'1-jik/ıi '1-is/dmi. Merkezli bulıfısi'-din1sati'l-islı1ıııiyyc.
Mckke. 14 I 5/191J..J.
'" Aks~:ki. Ahlak Dersleri. s. 264. 268. Bayczid-i Bcstüıııi'yc iza!C edilen bir it:ıdeyt: giire o din'i '"fwlika
şiikiir re ta '=im. malt!tika :ı~fkat ve merhamet'" şeklinde lmııııılaııııştır. Bkz. YüceL Mecmıialii '1mesdil. s. 3rı. tieııiş bilgi için bkz. Kandcıııir. Örneklerle isitim ,Jit/akt. s. 159-176.
'''islam hukukunda c~zalandırıııanııı gaye ve hikmetleri lık. geniş bilgi için Iıkz. ibnii"l-1 liiıııaııı. l:"elfw 'Ikm/ir. V/1 12: il111 Kayyim el-Cevziyyc, i '/cim u '1-muvakktill, Illi 00 vd: l'hfı 7.clını. el-Cerime. s. 7-3 I:
C:iirdvi. 1/iklllc'fli 't-teşrii '1-islcimi ve felsejetiilui. Darıı'l-likr. l-lL yy. ıy: 13ardakoğlu. '"Ceza". DiA.
Vll/475 476.
ı;u tv!;lide. 5/32
151
Da!!cı. islıim ( ·e=a 1/ukukwu/a Mfiessir Fiil/er. s. 33.
151
13il~ıcn. lsrrltilıôt. 111/111.
7
[(işisel Boyutlu Suçlarm Gizlenmesiniu İsliim Ceza Huk. Açt Değer.
281
IV- C İZLEMENİN SINIRLARI
Prensip olarak suçların gizlenmesinin esas olması, bu esasın mutlak kabul
edilerek, asla her suç ve haksız fiilin görmezlikten gelinınesi anlamı taşımamaktadır.
Keyfiliğe ve toplumsal kargaşayaneden olmamak için bunun sınırları da çizilmiştir.
Buna göre suçmı ale11f olarak işlenmesi, bunda bir sakmca göriilmemesi, işlenen
suçun propogmula.wım yaptlmast, fa ilin top/ımı içinde bu suçla tmmumş olmast,
suçla tsrar edilmesi, it{ııat lıaline getirilmesi l'e bir pişmmiltk sergilenememesi
dummmula giz/eme söz konusu olmaytp, aksine bu /fişi/erin mutlaka resmi
makamlara şikt(ı•etlerj istemniştir 153 •
•
bir fiili alenen işleyen kimseler, bu hareketiyle toplumun değer
kanun hakimiyetini sağlamakla görevli idareyi hafife almış,
bu suçların açıktan işlenmesine karşı olan toplum kesimleriyle zıtlaşmaya girerek,
kamu düzeninin bozulmasına neden olmuşlardır. Alenen suç işleyenler, hem suç
sayılan bir fiili irtikap etmeleri, hem de alenlleştirıneleri nedeniyle aslında iki ayrı
suç işlenıişlerdir. Dolayısıyla bunların cezalarının da o oranda artırılınası
Suç
sayılan
yargıianna karşı çıkmış,
gereklidirı 54 .
Ancak konunun akışı içerisinde de belirttiğimiz gibi, suçu gizlice işleyen ve
içten içe pişmanlık duyanların da bu psikozdan kurtarılınaları gerekir. Kul hakkına
tecavüz edilmiş ise, mağdurun hakları telafi edilmek şartıyla suçun faili de
korunmal ıdır.
V-DEGERLENDİRME
BUtliniiyle incelemeye alııııp bir değerlendirilmeye tabi tutulduğunda
ilkesine temel teşkil eden· hadis ve diğer rivayetlerin yeterince mevsfik
olduğu göriiliir 155 • ilkenin dayanağını teşkil eden nasslar, "Huzeyme'nin şahitliğinin
Peygamber tarafıııdan iki kişinin şahitliğine denk tutulmasıı 56 " örneğinde olduğu
gibi kişiye özgii (muhtassun bi' 1-asl) olmayıp, herkese hitap eden genel kapsamlı
(amm) lafızlardır. İlkeye dayanak teşkil eden bu delillerin viicup ifade edecek
derecede kat'! oldukları da söylenemez. Çiinkii gizlemenin vacip/farz hükmünde
olduğunun kabulU, bir anlamda ceza! müeyyideleri tayin eden nasslarııı devre dışı
bırakılması anlamına gelir. Suçu ikrar etmenin yasaklanıııaıııası, şahitliğin edasını
amir nassların varlığı, gizlemenin vücup ifade etmesini takyil veya tahsis etmektedir.
Bir kısım fukahanın. failin durumunu dikkate alarak, bazı nadir hallerde gizlemen
gizleıne
ı;; Bkz. fvlıivcnli, el-lhivi'/-kehir. Vlll8; Xlll/333: ibıı Abdillıerr. ei-İsıi::ktir. XXIVI26: ibıı Kudfiıııe, eiMuğni. XI2SX: Ncvcvi, e!-Mecmıi', XXIIlll ı2; 8ıiberti. e/-İ/l(!re. Vl214-215: ibııli'I-Hiinuiııı.
Fet/w '1-kadti·. Vl214-2ı5: Alımed Şelebi. Hdşiye (Tcbyinn·ı-Jıakıiik'lc birlikte). 111/164; Haskeli, edDiirrii '1-muhlıir. Vl494; Hurıışi, Şer/ı, Vlll187-ı SS: Hüdiıııi. /Jcrika. Illi 042-1044: Zulıayli. eiFtk!ıu'I-İskimi ve edilletülui. ıXI699.
ı;, ibııii'I-Hiiııııiııı, Fetlud-kadir. Vl215: Ebıi Zelıra. el-Cerime. s. ı 7: Yazır. Ila k Dini Kur 'an Dili.
Vl/4474-4475:11alil1. e:::-Zımifi,'l-mılşeddede ve '1-mulıq({e.fe. s. 23,1-235.
ı;; Ukz. Zcylci. Nasbu'r-rıiye, IVI94 vd, ı 98-200: V/74; Saıı'üni. Sı7/ıı7/ii 's-selıim. IVIl 5. 20-2 ı: Şevkan i.
Neylıt'l-ewıir. VIII ll <J.-121. ı 23. 159-162: Elbıiııi. Sisi/eta '1-elııiı/isi 's-salzi!ıa, ıll/27 ı; ıV/448-452: a.
nı lı: İrı·ciu'l-ğalil. Vlll/23. 74. Aynı zamanda bir hadisçi ol mı ihııii 'ı-ltrıımiııı' ın dcğcrlt:ııdirıııdcri içiıı
bkz. ilıııii'I-Hlinııiııı. Fetlw'l-kadti·. Vıl/367-368.
ı; .. Muttııki ci-Hiııdi. Ken:::ii '1-ummd/. Xılll379-380. Ayrıca bkz. Abdiiiaziz Buhari. Keş[iı'/-esrcir. III/5,J ~.
550. 551. 553.
282
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
vücubuna hükmetmeleri, istisna bir durum olup, nadir ve istisnai olaylar esas
almarak, hüküm bina. edilmeyeceği yerleşik bir kuraldır 157 • Genelde gizlemenin
hükmü sünnet kabul edilmiştir ki, biz de bu kanaatİ taşımaktayız.
, Biı tespitten sonra belirtmeliyiz ki, suçu gizleine ilkesi ceza sahasını
daraltan ve hayata geçirilmesi gere~en insani bir prensiptir~ Bununla birlikte gizleme
sınırlarının çok ;iyi tespit edilmesi gerekir. Bir suçun ifşa edilmesi amacıyla bir
gayret içerisine girilmesi, adeta fırsat kollanması yanlış olduğu gibi, "gizleme
esastır" anlayıŞı~la, toplumsal boyutu ne olursa olsun bütün cürümlere göz
yumulması ve ôı'toas edilmeye çalışılması da o derece yanlıştır.
Prensibin hayata geçirilmesinde kamu barışı ve Y<1rarının birinci derecede
göz önünde bulundumlmasını gerekli görüyoruz. Kamu vicdanını yaralayan,
toplumsal barışı bozan bir suçun gizlenmesi asla İslam Hukuku'nun amaçları
arasında olamaz. Bu cümleden olarak ırza tasaddi gibi infıale yol açabilecek veya
emniyeti suiistimal, dolandırıcılık, sahtecilik, zimmet, irtikap vb. gibi, toplumun
tamanıını veya bir kısıııını doğrudan il.gilendiren, iç barışı bozan ve kamu vicdanını
yaralayan fiilierin gizlenmesi mümkün değildir. Bu suçları birkaç kişi arasında
cereyan eden zina (ihtiyari gayr-i meşru fıil) veya mevsGf hırsızlık suçlarından ayrı
mütalaa etmek gerekir. Aynı şekilde niteliği ne olursa olsun bir suçun, genel ahlak
kuralları çiğiıenerek alenen işlenmesi, itiyat haline getiriTmesi ve propogandasının
yapılması da gizleme kapsamı dışında tutulmalıdır.
Gerek bireysel, gerekse çevresel bir takım saiklerle yasak alana girerek suç
bir şahsın bu fiilinin gizlemeye konu olabilmesi için, işlenen suçun birkaç
kişiyi aşmayacak derecede dar bir alanla sınırli kalması, şuyG bulmaması ve
toplumsal bir tehdit oluşturmaması şarttır. Faili n mahcupluğu, tevbeye yönelmesi ve
sabıkasının temizliği gizlemede esas alınacak kıstaslar olmalıdır. Failin suçunu
gizlemesi, pişmanlık duyması ve tevbe etmesinin, aksi tavır sergileyen kişilere
oranla bir meziyet ve erdem olduğu da göz önünde bLılundurularak 158, olayın yargıya
intikalden önce çözüme bağlanmasının daha yerinde bir yaklaşım olacağı
kanaatindeyiz. Ayrıca vakıf olan şahsın, suçu gizleme veya mahkemeye götürme
konusunda vicdanen müsterih olması da önemli bir noktadır.
işleyen
Gizleınenin esas kabul edilerek suçl~rın görmezlikten gelinmesi, d1şarıya
ymisitilmamasi şarttyla sanki suçlamı gizli işlemne,finin caiz olduğu şeklinde
yanlış bir algılamaya, dolayısıyla gizlice suç işlenmesinin yaygınlaşmasına yol ,
açabileceği endişesini de doğurabilir. Kanaatimizce böyle bir endişe yersizdir.
Çünkü İslam11ukuku böyle bir endişeye imkan verecek nitelikte değildir. zira İslam
Hukuku'nun~n temel ayıncı özelliği vahiy kaynaklı oluşudur. Böyle oly.fıca da her
emir ve yasagın hem di.inyevi, hem de uhrevl boyutu bulunmaktadır. Hayatı-boyunca
bir mü'min sürekli Allah'ın ·gözetimi ve denetimi altında olduğunun bilincinin
yanında, "mü'minler içi_n ahiı·et inancı ve bunun içerdiği uhrevl tehdidin, hem genei,
157
15
'
--iıibar galib-i şüyia olup, ııüuire değildir'' Mecelle. nıu. '42.
İhıı Kayyim ei-Cevziyyc. İğdsetii '1-lef?(i:in. 11/568 vd.
Kişisel Boyutlu Suçlamı Gizlemnesinin İslam Ceza Huk. AÇI Değer.
hem de ftiil-i meçhul cinayetlerde "faal-effective" suÇluların ortaya
önemli ve kalıcı (perpetual) bir psikolojik faktör olacağı nıuhakkaktır 159 •
283'
çıkmasında
Suç faillerinin gerek Peygamber'e, gerekse sahabeye gelerek suçlarını itiraf
etmeleri, geri çevrilmelerine rağmen bu itiraflarını yineleyerek kendilerini bu suçun
utancmdan temizlemek istemeleri, bu inancın somut yansımalarından biridir. Bu
nedenle dini, vicdani ve ahlaki altyapısını tamamlayan bir mü'min, gizli olarak bile
suç işlemeye teşebbüs etmeyecektir. Din öğretisini özümseyen kişilerdeki vicdani ve
ahlaki altyapının çok daha hassas ve güçlü olduğu bir vakıadır 160 • Kısaca, sağlam bir
dini temel ve eğitim, suçu gizleyip gizlernemenin de esas kriterini oluşturacaktır.
Özetlemek gerekirse, kamu vicdanını yaralamadığı, toplumsal
barışı zedelemediği sürece gizlilik perdesi altında işienen ve ferdi
boyutları aşmayan bir suçun gizlenmesi esas olmalıdır.- Kamu
güvenliğini tehdit eden, toplumsaliaşmış ve ma'şer'i vicdanın
affetmeyeceği bir suçun da gizlenmeyip, yetkili merciiere bildirilmesi
esas olmalı, kamu yararı her zaman öne çıkarılmalıdır. Çünkü "zarar-ı
dmmı de.f için zarar-ı hdss ihtiyar olunur. "161
SON .UÇ
İslam
Hukuku'nun cezaya ilişkin hüküm ve prensipleri bütüncül bir
tahlile tabi tutulduğunda, bu hukuktaki temel fels~fenin cezalandırma
olmadığı açıkça görülür. Gerek Kur'an ve. Siinnet'te, gerekse uygulamada
cezalandırma konusuna son derece ihtiyatlı yaklaşılması, bir kişinin cezalandırılması
için değil de, adeta cezalandırılmaması için vesileler ai·anması bunun somut
göstergesidir.
yaklaşımla
··
Hareket noktası şefkat ve merhamet olan İslam, kişiyi öldlirmeyi, yok
etmeyi, veya hayati fonksiyonlarını dumura uğratarak ona hayatı zindan etmeyi,
bunun doğal sonucu olarak da onu toplum içerisinde yaşayamuz bir hale getirmeyi
değil, bilakis yaşatmayı, can, mal, şeref, namus ve haysiyetine yönelik her türlü
tehlike ve tehdidi hertaraf etmek suretiyle onun insan onuruna yaraşır bir şekilde
huzurlu ve güvenli bir hayat sürdürmesini gaye edinnüştir. Yasaklar·ı bir şekilde ihlal
eden şahısları hem kendisine, hem ailesine
hem de ait olduğu topluma tekrar
kazandırmak için af, sulh, diyet, gizleme ve tevbe/faal nedamet gibi alternatifler
getirmiş, suçun ispatında son derece titizlik göstermiş, en zayıf şiipheyi dahi sanık
lehine değerlendirerek ceza sahasinı..son derece daraltmayı hedeflemiştir. Her türlü
önleyici tedbirlere rağmen, hem ferdin dokunulmaz haklarına, hem de kamu
ve
ı;•, Ebü Z~lim: rd-Ukıibe, s.. IS vd: Awwa,
The Basis of /slamic Penal Legislatlfm (IC.IS' adlı çserin
içinde). s. 131: Dag~/s/dm Ceza Hukukunda Miiessir Fiiller. s. 37; a. ııııı: 'Temel hak Ve
Hürriyetlerin Korunması", DİB. Uluslartlrası Avrupa Birliği-Surası Tebliğ ve Müzakere/er, 111107.
1
"'· Dini, vicdani ve ahlaki altyapının. bu Rtı'ııutleii rolü lık. bkz. Akseki, Alıfak Dersleri. s. 77-85:
Hökelekli, Din Psikolojisi, 5.. 103-109; Montaign·e, Denemeler, s. 109-114.
1 1
'' Mecelle, md. 26.
284
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
bozmaya yönelik haksız fiilieri işiernekte ısrar eden ve bunu
çekinmeyen kimselerin cezalandırılmaları zorunluluk arz ettiğinde
ise, nadir de olsa bu cezaları uygulama cihetine gitmiştir. Beliıtelim ki İslam
Hukuku, toplumun suç sayılan fiilierin flitursuzca işlendiği bir arena haline
getirilmesini asla tasvip etmez. Bu itibarla bu hukukun birinci kaynağı olan Kur'an,
uygulanması zorunluluk arz eden ve her yönüyle ispatlanmış bir suçun cezasının
162
infazı konusunda acıma hissine kapılmayı doğru bulıııaz • Yine aynı gerekçelerle
Hz. Peygamber, "bir ülkede Allah 'm bir haddinin uygu/anmas1111, o yöre halk1 için
O[UZ sabah yağmur yağmasmdan daha hayu·IJ uiGJ bu( ur.
düzenini
alenileştirmekten
Kuruntulu bir yapıya sahip olması 164 ve nefsinin ona aşırı şekilde kötülük
165
işlemeyi emretmesi
gibi nedenlerl_e İslam, insanı hiçbir zaman asla hata işlemez
bir varlık olarak görmemiş, dolayısıyla onun günah-suç işlemesini imkan dışı
görmemiştir. Bu hususu teyit niteliğinde bir hadislerinde Hz. Peygamber, "Nej~·im
kudretinde olan Allalı 'a yemin ederim ki şayet siz günah işlememiş olsaydımz, Allah
sizi götürür, sizin yerinize günah işleyip daha sonra tevbe eden bir topluluk getirir,
onlar bu günahlanndan dolayi Allah'tan af talep ederler de, Allah da on/an
a.ffederdi" 166 buyurmuştur. İşte gizleme esprisinin temelinde insanın bu psikolojik
yapısının, yani günaha mütemayil fıtratının göz öııiinde bulundurulduğu da
görülmektedir.
Gizlemeyi konu alan nass, uygulama ve fıkhi ictihadlardan hareketle,
gizlilik perdesini yııtmaksızın bir şekilde suç işleme durumunda kalan, ama bu
fiilinden dolayı son derece pişmanlık duyan, fıtratı bozulmamış ve ismi bu fiillerle
anılır hale gelmemiş kişilerin deşifre ve dava edilmemelerinin doğru bir yaklaşım
olacağı kanaatindeyiz. Aksine suç işlemede bir sakınca görmeyen, onu alenileştiren,
hatta propagandasını yapan, haya duyguları köreimiş kimselerin de "nıünkeri
nehyetnıe" görevi kapsamında ilgili ve. yetkili makamlara bildirilmesinin zorunlu
olduğu düşüncesindeyiz. Çünkü iyilik kadar, kötiilük de sari'dir. Hatta insan doğası
itibariyle kötülüğe daha da çok nıütenıayildir. Bu suçların başkalarına da sirayet edip
toplumsaliaşmaması için harekete geçmek her sorumlu birey ve organın görevi
olmalıdır.
Gerek nasslarda, gerekse doktrinde bir takım fıiller suç sayılarak,
belirli cezalar tertip edilmiştir. Bu cezalar, ayet ve hadislerde oldukça
açık ifadelerle (müfesser) yer almaktadır. Buna rağmen bir takım aydınların, hatta
çalışmalarını akademik düzeyde yürüten bilim adamlarının, son derece zorlama
yorumlarla, Kur'an ve hadislerdeki cezal nıüeyyide öngören lafızlara, hemen hemen
hiç karşılamayacak olan en uzak ve uç anlamlar yükleme gayretleri veya hiç kabul
karşılığında
Nür, 24/2. Zikri geçen ayetin meali şöyledir: ·'Zina eden kadm ve erkek/enher birine yü:: ce/de vurun.
Allalı 'a ve alıirel gününe inamyorsam::. Allalı 'm dininde (lı ükümlerini uygularken) onlara
acıyacağmmz /ulmas/11. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şa!ıil o/sım."
_
11 3
' Az fiırklı ifiıdclerlc bkz. Nesıli. Siirik. 5, Ylfl/76; ibn fvfficc. Hudfıd. 3. 11/848: Alımed b. Hanbel.
11/362.402: Şevkfiııi. Neylii'l-evlar, Vll/127.
1
"' Bkz. Kat: 50116.
ır.; Bkz. Yüsut: 12/53.
""' r--1 ;.;.,.;..u ı .:ıJ~ .:ı,_;.i;r~ ·4JJ ~ .ııı..,._.,ıı ı~.l; r-l_,ı '""'.__......;; &ııJ :JL; ._r.ıı .:ıı
Müsliııı, Tcvbe. ll. lll/21 06.
"'
2
f(işise/ Boyutlu Suç/ann Gizlenmesinin İsllim Ceza Huli. AÇI Değer.
. 285'
görmemiş şaz
rivayetleri tercih etmeleri yahut da tarillselci bir yaklaşımla, ilgili
sadece ilk dönemlere hasretme çabalarının sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz.
Bu çabalar İslfıııı'ın evrenselliğinin göz ardı edilmesi anlamı da taşımaktadır. Bu
kabil zorlaınalara girişenleri bizzat Kur'an'ın kendisi uyarmaktadırH' 7 • Böyle bir
yöntem içerisine girmek yerine, cezaların varlığını doğrudan kabullenmenin, ama
İslfım Hukuku'nun cezaya ilişkin hükiimlerindeki espriyi (illet-hikmet) yakalamanın
çok daha tutarlı olacağı diişiincesindeyiz. İslfım Hukuku'nda fert ve toplum
maslahatını tehdit eden fıiller için bir takım miieyyideler öngöriilmüştiir. Fakat gerek
suç öncesi suçu önlemeye yönelik tedbirler, gerek suçun gizlenmesi ilkesi, gerek
ispatın son derece zorlaştırılması, gerek şüphe ilkesi, gerekse cezayı düşüren veyahafıfleten diğer nedenler göz önünde bulundunılduğunda bu cezaların uygulama
oranının bir elin parmaklarının sayısını geçınediği ve uygulamanın son derece
istisnai olduğu görülür. Hz. Peygamber ve ashabının önlerine gelen bir ceza davası
karşısında hoşnutsuzluk izhar etmeleri, sanığı cezalandırmak isteınemeleri, defalarca
onları geri çevirmeleri bilinmeyen bir husus değildir. Bu itibarla suçlar için
belirlenen cezaları inkar veya tevil yoluna gitmektense. cezaları diişüren veya
hafıfleten nedenlerle, gizleme ilkesi gibi sanık lehine tanınan ilkeleri kısacası İslam
Hukuku'nun gayelerini (ınakasidü'ş-Şeria) öııe çıkarınanın çok daha tutarlı ve
sağlıklı bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz.
nassları
1 7
"
Bkz. Bakara, 2/42: Nahl, 16/116. Zikri geçen Bakara s. 42. Aydin meali şöyledir: .. Hakkı batı! ilc
karıştırıııııyın. bilerek hakkı gizleıııeyin.'' Bu ayetin te ls iri hakkında bkz. Yazır. Hak Dini Kur 'an
Dili. 1/335-336. Nalıl s. 116. ayet ınciili de şöyledir: .. Dillcriniziıı yalaır olarak vas!ettiği şeyler
hakkında. "Bu lıclaldir. bu da haranı dır" demeyin. çünkü Allıılı 'a karşı yalan uydunmış oluyorsunuz.
Kuşkusuz Allah 'ıı karşı yalan uyduraıılar: kurtuluşa ereıııezlcr. .. Bu ayet in te fs iri için bkz. Mcvdfıdi,
Tejhimii '/-Kur 'ôn (tre. Komisyon). lll/66-67.
Yrd. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
286
BİBLİYOGRAFY A
Abdülaziz Bu ha ri (730/1 3309, Keşfıı '!-esrar ald Usiilj'I-Pezdevi (nşr.Muhammed
ei-Mu'tasıfıı billah ei-Bağdadi') Daru'l-kitabi'I-Arabi', ı~ıv, Beyrut,
1414/1994 (Kesfu'l-esrar)._
Abdurrezzak, EbG Bekr b. Hemmam es-San'anl (211/826), el-Musannef (tlık.
Hablbu'r-Rahman ei-A'zaml), Meclisü'l-ilmi', 1-XI, Beyrut, 1970.
Al<seki, Ahmet Hamdi, Ahlak Dersleri, Üç Dal Neşriyat!Fatih Matbaası, İstanbul,
1968.
Akşit, Mustafa Cevat, İs/dm Ceza hukuku ve insani Esas/an, istanbul, 1976 (İslam
Ceza Hukuku).
·
Alfisi, Şihabüddi'n es-Se yy id Mahmud ( 1270/1 853), Rzihu '1-mediıi, Daru' 1-fıkr, IXVI, Beyrut, 1414/1993.
Armağan, Servet, İs/dm Hukukunda Temel Hak ve HiirrZvetler, DİB Yayınları,
Ankara, 1987.
Atar, Fahreddin, İs/dm Adiiye Teşkilatı, DİB Yayınları, Ankara, 1999.
Awad, Awad M., The Rights of the accused under lslamic criminal procediire,
ICJS, üceana Publications Ine. New York, 1982.
Ayni, EbG Muhammed Bedrüddin Mahmud b. Ahmed (855/1451 ), el-B intiye ji
şerh i '1-Hiddye Daru'l-fıkr, I-XII, Beyrut, 14.1111990 (el-Binave).,
I;Jaberti, Ekmelüddln Muhammed b. Mahmud (786/1384), el-indye ale'l-Hiddye
(Fethu'I-Kadir'le birlikte), Daru'l-fıkr, 1-X, Beyrut, ty (el-İniiye).
Bardalwğlu, Ali, "Ceza", DİA, VII/475 476.
_ _ _ _,"Hırsızlık", DİA, XVII/385 vd.
Başgil, Ali Fuad, Demokrasi Yolunda, Yağmur Yayıııları, İstanbul, 1961.
Bayındır, Abdulaziz, İsldm Muhakeme Hukuku, İs. ilim. Arş. Yak. Yayınları,
İstanbul, 1986.
Behnesi, Ahmed Fetbi. el-Mevsiiatü '1-cindij!J'e ji '1-fikhi '1-İs/dmi, Daru'nehdafi'IArabiyye, 1-ı"\r,'Beyrut, 141211991.
.
Behfiti, MansOr '_b.YG)lus b:- 'idrls, (I 052/1642), Keşşdfi-i '1-kma' an metni '!-ikna'
(nşr. Hilal Musaylihl Mustaffi), Diiru'i-flkr, 1-VI, Bey nit, 1982
(Kessiifli' 1-kıııii ').
J(işisel Boyutlu Suçlaryı Gizleumesiuiu İslam Ceza Huk. Açı Değer.
287
Bey hald, Ahmed b. Hüseyin b. Ali (458/ı 066), es-Siinenii '1-kiibrr:i (thk. Muhammed
Abduıkadir Ata), Daru'l-kütübi'l,ilıniyye, 1-X, Beyrut, 14 ı4/ı 994.
Başlangtcı,
Bilge, Necip, Hukuk
Turhan Kitabevi, Ankara, 1987.
Bilmen, Ömer Nasuhi (1971), Hukukt İslrimiyye ve lstt!ôlıritl F1khzvye Kamusu,
Bilmen Yayınevi, ı- VIII, İstanbul, 1967 (lstılahftt).
Cürcavi, Ali
ty.
Ahııied, Hikmet ii 't-teşrii '!-İslami ve .felse.fetülıii,
Daru' 1-fıkr, 1-II, yy,
.
Dağcı, Şamil, İ.slôm Ceza Hukukunda Şaluslara Karş1 İşlenen Miiessir Fiiller,
D.İ.B. Yayınları, Ankara, 1966 (İslam Ceza Hukukunda Müessir Fiiller).
_ _ __, "Temel hak Ve Hürriyetterin Konınması", DilJ. Uluslar Aras1 Avrupa
Birliği Şuras1 Tebliğ ve J'vliizakereler, DİB Yayıııları, 1-11, Ankara, 2000.
Dalgın,
Nihat, is!ômda Tevbe ve Ceza/ara Etkisi. Eser Ofset
ı 996 (İslamda Tevbe).
Duğmi,
Muhammed
Rakan,
isliimö~J'e,.Daru's-selam,
et- Tecessiis
ve
Matbaası,
ahkômuhıi
.fl 'ş-Şeriati '1-
Beyrut, 1406/1985.
Din Kültürii ve Ahlak Bilgisi -Kaynak Kitap- (Komisyon), Marifet
İstanbul,
Düsfild;
Yayınları,
1988.
Şemsiidelin
Şerh
Trabzon,
Muhammed Arafa (1230/1 81 5).
Daru'l-fıkr. ı-IV, yy, ty.
Haş~vetii 'd-Düsuki
ale 'ş­
'1-kchir,
Ebu C ey b, Sa'cli, Mevsiiatii '1-icma fi '1-fıkhi '/-İslami, Da nı' 1-tikr,
(Mevsüatii' 1-icma).
1-lı, Şam, ı 987
Ebu Ya'la, Ahmed b. Ali (307/9 ı 9), Miisnedii Ebi Ya '/ci ei-Mevst!i (tlık. Hüseyin
Selim Esed), Daru'l-Me'mGn li't-türas, I-XII, Beyrut-Şam, 1404/1984
(Müsned).
Ebu Ya'la, Muhammed b. Hüseyin el-Ferrii el- Hanbeli (458/1 065), ei-Ahkdmu 'ssultrinö:l'e, Daru'lkiitiibi'l-ilmiyye, Beyrut, ı403/l 983.
Ebu Zehra; Muhammed ( 139411974), el-Cerime, Daru' 1-tikri'I-Arabi, Kah ire, ty.
_ _ _ _,
ei-Ukıibe, Daru'l-fıkri'l-Arabi,
Kahire, ty.
Elbani, İrvriu '1-ğa/i/.fi tahrici ehôdisi Menari 's-s ebi/, el-Mektebetü' I-İslami, 1-VII 1
+ Fihrist, Beyrut, 1405/1985 (İrviiu'l-ğalil).
_ _ _ _, Sisileiii '1-ehddisi 's-sahfha, ınektebetii; lrmaarif, l:VI, Riyacl, ı 4 ı 711996.
"Eda",
ei-Mevsüatii'l-fıkhıyye,
ll/340.
Gazali, Ebü Ham id Muhammed b. Muhammed (505/ 1111),
Daru'l-ma'rife, 1-IV, Beyrut, 1403/ı982 (İhyii).
Hadimi,
İhydu ulümi'd-din,
EbG Said (1 17611762), Be!'ikatii '1-Malunzid(ı~Fe .fl şerh i Tarikati
Muhamniediyye, Hacı Muharrem Efendi Matbaası. 1-11, İstanbul, ı284
(Berika) .
......
l'rtl. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
288
H aldın en-Nisaburi, Ebü Abdullah İbnii'I-Beyyi' Muhammed (405/1 O14), elMiistedrek (thk. Abdulkadir Ata), Daru'l-kiitlibi'l-ilmiyye, 1-IV, Beynıt,
1411/1990.
Ha Iili, N asır A1i,
e:::-Zurı{fit 'l-müşeddede
fikhi'l-islômi,
ve '1-mulu!ff~f'e ji ukiibeti 't-ta 'zir ji'/-
Matbaatü'l-nıedenl,
Kalıire,
1412/1992
(ez-Zurüfu'l-
müseddede ve' 1-muhaffefe ).
Hasl\cli,
Alauddiıı
Mulıammed b. Al i ( 1088/1677), cd-Diirrii '1-mulıtcir şer/w
(Reddü' 1-muhtar' ın kenarında), Danı' 1-fıkr, 1-VI 1I,
Beyrut, 14 I2/1992 (ed-Dürrii' 1-muhtar).
Tenvti·i '1-ebscir,
Höl<eleldi, Hayati, Din Psikolojisi, TDV, Ankara, 1993.
Huraşi,
Eb lı Abdiilah Muhammed b. Abdiilah ( 11O111689), Serint muht asan Siydi
Halil. Daru'l-fıkr, I-VIII, Bulak, 1319 (Şerh).
Hıısari, Ahmed, ilm ii '/-kada, Daru' 1-kiiWibi' 1-Arnbi, I-ll. 13eyrut, 1406/ I986.
ibıı Abdilbcrr. Ebü Ömer Yusuf (463 1070), e!-istizkôr (tlık. Abdulmu'tl Emin
Kal'ad), Miiessesetii'r-Risiile, I-XXX, Kahire, I993.
ibıı Abidiıı, Muhammed Alaueldin (I 252/1 836), Recldü '1-muhtdr ale 'd-Diirri '1mu/ıtcir.
Da nı '1-fıkr, 1-VIII, Beyrut, ı 412/1992 (Reddii '1-muhtar).
ibn Aşur, Muhammed et-Tahir (1 394/1973), et-Ta/u· ir ve 't-tenvir, !-XXIX, yy, ty.
ibıı Ebi'd-Dem (642/1244), Edebii'l-kadci (tlık. Muhammed Mustafa ez-Zuhayll),
Danı'l-fikr, Dımaşk,
ibıı
1402/1982.
Ebi Şeybc, Abdullah b. Muhammed (235/849), el-tvfusannf!f' (thk. Said eiLahlıam), Diinı'l-fıkr, I-VIII, Beynıt, 1414/1994.
İbn Ferlıuıı,
Burhanüddin İbrahim b. Ali (799/1397), Telıstra/ii '1-hiikkcim ji us ı/li '1ve
mendhici'f-ahkam,
Danı'l-kiitübi'I-ilmiyye,
1-11,
Beyrut, 1416/1995 (Tebsıratli'l-lıiikkiiııı).
akdıye
İbn Hazın,
Ebü Muhammed Ali b. Ahmed b. Said (456/1064), el-Muhallci, Daru'l1-XIl, Beyrut, ty.
kiitübi'l-ilnıiyye,
İbn Hııcer ei-Askaliini, Şilıabiiddln Alımed b. Muhammed (852/ 1448), Fet/m '/-Bari
· bi şerhi Salıihi'I-Buhôri (thk. Abdiiiaziz b. Abdullah), Diinı'l-fıkr, 1-XV,
Beyrut, 1415/1995 (Fethu'I-Biiri).
ibıı
Kayyim ci-Ccvziyye, Ebu Abdilialı Şemsiiddi n (75 ı 1 ı 350), i 'ldmu '1-muvakkıln
an Rahbi '/-ii/emin (nşr. lsanıiiddiıı es-Sabfibiti). Daru' 1-hadls, I-IV,
Kalıire, 1414/ı993 (İ'lamu'l-muvakkıin).
_ _ _ _, İğlisetii '1-le/ıfan
fi
mesdidi'ş-Şeytcin (tlık. Beşir
Mektebetii diiri Lübnan, 1-II,
Dımaşk-13eyrut,
Muhammed Uyun),
14 14/1993.
İbn Kesir, isıııfiil b. Ömer (774/1373), Tefsiru 'l-K ur 'cini '1-Azim, Mektebetii dari't-
tUras. 1-IV, Kahire, 1400/1980.
[(işisel Boyutlu Suçlarm Gizleumesinin İslt1m Ceza Huk. Açı Değer.
289
ibn Kudame, Muvaffakuddln Abdullah b. Ahmed (620/1223), ei-Muğn~ Daru'lfıkr, I-XII, Mekke, 1412/1992.
ibn Rüşd, Muhammed b. Alımed b. Muhammed (595/ 1198), ei-Beydn ve 'ı-tahsil
(thk. Muhammed Haccl-Ahmed Şarkavi), Dfiru'l-ğarbi'l-İsliiml, 1-,
, Lübnan, 1408/1988.
Bidc~)'elii '1-miictehid ve nihdyetii '1-muktesid (tlık. Macid el-Hamevl),
Diiru İbn Hazm, 1-IV, Beyrut, 1416/1995 (Bidayetii'l-ınüctehid).
_ _ _ _,
ibn Tey miye, Takiyyüddln b. Ahmed Abdiiihalim (728/1327), es-Siydsetii 'ş­
Şer'Zı:J'e. Daru'l-kütübi'l-ilmiyye, Beyrut, 1988.
ibnü'I-Hümam, Kemalüdd1n Muhammed b. Abdilvfilıid (861/1456), Fethu'l-kadir,
Daru'l-tikr, I-X, Beyrut, ty.
Kadızade, Şemsiiddin
Ahmed b. Bedrüddin (988/1580), Netdicii '1-ejkcir ji ke~ji 'r(Tekıniletii Fethi'l-kadlr), Dfiru'l-fıkr, Beyrut, ty
ilieta icü' 1-efkiir).
rwnıi::
Fe '1-esrdr
Kal'aci, Muhammed Revviis-Kuneybi, Ham id
Darun-nefiiis, Beyrut, 1408/1988.
Kal'aci, Muhammed Revvas,
1983.
Mevsıiatii jik/ı i
Sadık,
Ali b. Ebi
Mu 'cem u
Tıilib,
liiğati '1-jitkahci,
Daru'I-tikr,
Dıınaşk,
Kandemir, Yaşar. Örneklerle İslam Ahlakt, Nesil Yayınları, İstanbul, 1982.
Kararı,
Ebu'I-Abbas Şihabüddln Ahmed b. idris (684/1285), ez-Zahira (thk.
Muhammed Hacci), Diiru'l-ğarbi'l-İsliiml, I-XIV, Beyrut, 1994.
Kasa ni, Aliiiiddin Ebu Bekir b. Mes'ud (587/ 1191 ), Bedôiü '-sandi' .fi tertibi 'ş­
şerdi'. Diiru'l-kütübi'l-ilmiyye, I-VIl, Beyrut, ty (Bedfii').
Kurtubi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ahmed (67 I/1273 ), el-Ccim i' li
Kur 'cin, Diiru ihyai't-tiiriisi'I-Arabl, I-XX, Beyrut, 1985.
alıktim i'!-
Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed (450/1058), ei-HiiFi'l-kebir (tlık. Ali
Muhammed Muavvad-Adil Ahmed Abdiilnıevcfıd), Daru' 1-kiitiibi' 1ilnıiyye, 1-XVIII+Fihrist, Beyrut, 1414/1994.
_ _ _ _,
ei-Aiıkônıu 's-sultiiniyye (nşr:
Beynıt,
Halid Abdullatll), Diiru'l-kitabi'l-arabl,
1410/1990.
Merğiııaııi,
Ebu' 1-Hasen Ali b. Ebi Bekr (593/ I 197), e/-Hiddye şerh u Biddyeti'lmiibtedi, el-Mektebetii'l-İslamiyye, I-IV, yy, ty (ei-Hidiiye).
Moııtaigııe, Denemeler
(tre. Sabahattin Eyüboğlu), Cem Yayınevi, is-tanbul, 1999.
eş-Şerif, Abdüsselam, el-Mebddiü 'ş-Şer '(Fye .fi alıkcim i '1-ukiibdt .fı'l­
.fikhi '1-islr:imi, Daru'l-ğarbi'l-İsliinıl, Beyrut, I406/1986 (el-Mebadiü's-
Muhammed
Ser'iyve).
Muhayzif, Muhammed b. Abdi Ilah, Der 'u '1-ukiibr:iti bi 'ş-şübühôt, Matabiu'tteqniyye, 1-11, Riyad, 1413/
290
Y1:d. Doç. Dr. Sabri ERTURHAN
Muttald el-H indi, Alauddln Ali b. Abdilmelik (97511567) Kenzii '1-ımımd/ fi
siineni '1-akvdl ve '1-ef'dl, Daru ihyai't-tiiriisi'I-Arabl, I-XVIII, Beyrut,
ı 4 ı 3/1993 (Kenzü' 1-ummal).
Nevevi,
Ebfı
Zekeriyya Muhyiddin b. Şeref, (676/ı277), e/-Mecmü' şerhu'/­
(nşr. Muhammed Nec!b ei-Mutil), Dfiru ihyiii't-ti.iriisi'I-Arabl, ·
1-XXIII. Kah ire, 14 ı 5/ı 995 (ei-Mecmfı').
Mühe::::::eb
_ _ _ _, Ravdatu't-tdlibfn, Daru'l-ki.itübi'l-ilmiyye, I-VIII, Beyrut. ty.
Rağıb ei-İsfehfini, Ebu'I-Kasım Hüseyin b. Muhammed (502/11 08) Miifredcitii
elfazi '/-Kur 'd n (thk. Safvan Adnan Davüdl),
Şamiyye, Dımaşk-Beyrut, ı4ı2/1992
Diiru' 1-kalem-Diinı'ş­
(ei-Müfrediit).
Razi, Ebfı Abdullah Fahrüddln Muhammed b. Ömer (606/ 12 ı 0), et-Tefslru '1-kebfr,
Dfiru'l-küti.ibi'l~ilmiyye, I-XXX, Beyrut, ı4ı l/ı990.
Saiama, Ma'amun M., General Principles of Crimina/ Evidence in lslamic
Jurisprudence, ICJS, üceana Publications Ine. New York, ı 982.
Saleh, Osman Abd ei-Malek, The Right of the lndividual to Personal Securitiy in
fs/am, ICJS, üceana Publications Ine. New York, 1982.
San 'ani, Muhammed b. İsmiiii ( 1 ı 82/1768), Siibiilii 's-se/dm şerh u. Bülıiği '1-merdm,
Diiru ihyiii't-türiisi'I-Arabl, I-IV, Beynıt, ı 960 (Siibi.ilü's-selam).
Seharenffiri, Halil Ahmed ( 134611927), Beziii '1-mec/nidfi hal/i Ebi Ddvıid, Daru'lki.itübi' 1-ilmiyye, I-XVIII, Beyrut, ty (Bezlü' 1-mechfıd).
Şafii
(204/8 ı 9), el-Ümm (nşr. Mahmud Mataracl), Diinı' 1-ki.itübi'ı-ilmiyye, I-IX,
Beyrut, 1413/1993.
Şevldlni,
Ebü Abdiilah Muhammed b. Ali (1250/1 834), Neyiii '1-evtdr şer/w
Kahiı·e 1413/1993 rueylü' 1-evtar).
lviiinteka 'lahbdr, Daru' 1-hadls, I-VIII,
Şirazi, EbO is hak İbrahim b. Ali eı-Fiyrfızabiidl (47611 083 ), ei-Mühezzeb fi fikhi '/İmam
eş-Şdfi 'i,
Diiru'l-kütübi'l-ilmiyye,
ı-11 ı,
Beyrut,
I 995
(ei-
Mühezzeb).
Şirbini, Şemsi.iddln
Muhammed b. Muhammed (977/ı 570), Muğni'l-muhtdc i/ci
elfazı '1-minhdc (thk. Ali Muhammed Muavvad-Adil
Ahmed Abduımevcüd), Daru'l-ki.itübi'l-iımiyye, I-VI, Beyrut, ı4 I 5/ı 994
ma 'r[feti mednf
(Muğni'I-Muhtac).
Ta ha vi; EbO Ca' fer Ahmed b. Muhammed (321/933) , Serint miişkili '1-dsdr (tlık.
Şuayb
el-Arnavfıd),
MUessesetii'r-risiile,
1-XV+Fihrist, Beyrut,
ı415/ı994.
_ _ _ _ ,el-Muhtasar, Diiru
ihyai'l-ulfım,
Beyrut,
ı406/1986.
Tehanevi, Zafer Ahmed eı:osmiinl (1394/ı 974), i 'ldü 's-Siinen (tlık. Muhammed
Tak! Osman!), İdaratü'ı-Kur'an ve' ı-ulfııni' ı-İsıamiyye, I-XXI + Fihrist,
KaraÇi, ı4ı5.
'·
Kişisel Boyutlu Suçlm:m Gizleıımesinin İslam Ceza Hu/(. Açr Değer.
Uleyş,
291
Muhammed b. Ahmed ( 1299/1882), tvlinehu '1-c.:e/i/ şerint m uhlasari
Halil, Dfiru'l-fıkr, I-IX, Beyrut, 1409/1989 (Minehu'l-celll).
Siyd~
Venşerisi, Ahmed b. Yahya (91411508), ei-M(vcirzt '/-mu 'ra h, Diiru' 1-ğarbi' 1-İsliimi,
I-XII, Beyrut, 1401/1981.
Ya,vuz, Cevdet, "Dava", DİA, IX/12-16.
Yazır, Elmalılı
Muhammed Harndi (1942), Hak Dini Kur'an Dili, Eser
IX, İstanbul, ı 97 I.
Yayınları, ı­
Yücel, Biıaı, Mecmıiatii '1-mesiii/, Fatih Kitabevi, İstanbul, 1994.
Zeydan, Abdülkeri'm, ei-Mzifa~sal fi ahkiimi '1-mer 'e ve '1-beyti '1-müslim .fi 'ş­
Şeriat i '1-İs/iimiyye, Müessesetü'r-risale, 1-X + Fihrist, Beyrut, 1415/1994 .
...
_ _ _ _, Nizcimii '/-kada fi 'ş-Şeriati '1-isliim~vye, Müessesetii'r-Risiile, Am ınan,
1409/1989 (N dmü' 1-kadii).
_ _ _ _, ei-Veciz
Veci'z).
fi
Usftli'l-fikh, Müessesetü'r-ristile,
Bağdat,
1407/1987 (el-
Zeyle!, Fahruddln Osman b. Ali (743/1343), Tebyinü '1-hakiiik şerint ; KenzJ'ddekciik, ei-Matbaatül-Kübrii el-Em'iriyye, Bulak, 13 15 (Tebylnü' ı~lıakiiik).
Zeylei, Abdullah b. Yusuf (762/1360), Nasbzt'r-rciye li ehtidfsi'I-Hiddye;. Diiru'lhadls, I-VII, Kiihire, 141511995 (Nasbu'r-rave).
Zuhayli, Vehbe, ei-Ftkhit '1-İs/iinıf ve edi/letiihıi, Diiru' 1-fıkr, 1-IX, Dımaşk, 1989.
Download