İngiltere`nin Suriye Krizindeki Tutumu

advertisement
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
Sayfa
1
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
Can ZENGİN
İngiltere’nin 19. yüzyılda Orta Doğu
coğrafyasına başlayan ilgisi dış
politikasını yönlendiren gelişmelerden
biri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı
sonrası bölgedeki sınırların yeniden
şekillendirilmesiyle de nüfuz alanını
genişletmesini sağlamıştır. İkinci
Dünya Savaşı ardından güç kaybeden
İngilizler, buna rağmen Soğuk Savaş
ve sonrası dönemde bölgedeki ülkelerle bağlarını koparmamış; siyasi ve ekonomik faaliyetlerle ilişkiler canlı tutulmuştur. Arap dünyasında
2010 yılında başlayan halk ayaklanmaları bütün
dünyanın dikkatini bölgeye çekmiş, son olarak
Suriye’de krizin aşılamaması ile küresel bir sorun
haline gelmiştir. Bu bağlamda, İngiltere mevcut
Esed rejiminin halkın isteklerini karşılamadığını
ifade etmiş, Suriye ile ilişkilerini ılımlı muhalefet unsurları üzerinden yürütmüştür.
Bu analizde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi ve Orta Doğu’daki modern
sınırların çizilmesinde önemli rol oynayan Birleşik Krallık’ın Suriye krizindeki politikası değerlendirilmektedir. Analizde; İngiltere’nin Orta
Doğu’daki mevcut devletlerin sınırlarının çizilmesindeki tarihi etkisine kısaca değinildikten
sonra Birleşik Krallık’ın Suriye krizi sürecinde Esed rejimine yönelik tutumu ve muhalefet
hareketiyle ilişkileri üzerinde durulmaktadır.
Analizde ayrıca Londra’nın PKK/KCK’nın Su-
riye’deki uzantısı Demokratik Birlik Partisi’ne
(PYD) bakış açısı ele alınmakta, İngiltere’nin
tutumu ve Suriye krizinin geleceğiyle değerlendirmeler kapsamında Türkiye’deki karar mercilerine öneriler sunulmaktadır.
Sykes-Picot Düzeni
Suriye toprakları, Birinci Dünya Savaşı’nın
sonuna kadar 402 yıl boyunca Osmanlı
İmparatorluğu’nun idaresinde kalmış, savaşın
ardından İngilizlerin tasarrufuyla Fransız manda
yönetimine devredilmiştir. Mekke Şerifi Hüseyin liderliğindeki Arapların bir bölümü, savaş sırasında İngilizlerin teşviki ve bağımsızlık vaadi
karşılığında Osmanlı yönetimine isyan etmiş, ancak savaştan sonra İngilizler bağımsızlık vaadini
yerine getirmemiştir. İngiltere-Fransa arasında
1916 yılında imzalanan ve Çarlık Rusya’sının da
onayının olduğu Sykes-Picot Anlaşması ile Orta
Doğu’da bağımsız devletler yerine nüfuz ve
doğrudan hâkimiyet alanları kurulması öngörül-
Bilge Adamlarwww.bilgesam.org
Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com [email protected] Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
mekteydi.1 Osmanlı denetimindeki Orta Doğu,
1839’da Yemen, 1857’de Hindistan, 1888’de
Mısır’a fiilen hâkim olan İngiltere açısından bu
üç önemli sömürgenin ortasında stratejik önem
taşımaktaydı. Ayrıca Orta Doğu coğrafyasındaki petrolün 19. yüzyılın sonlarındaki keşfi de bu
bölgenin önemini artırmıştı.
İngiltere’nin aynı bölgeler için farklı taraflara
birbiriyle çelişen vaatler sunarak yapmış olduğu
gizli anlaşmalar Osmanlı İmparatorluğu’nun
Orta Doğu topraklarındaki Birinci Dünya Savaşı
sonrası düzeni belirlemiştir. Henry McMahon
Şerif Hüseyin’e İngilizlerin, doğuda İran batıda
Mısır’a kadar uzanan ve Arap yarımadasını
içine alan bölgede Hüseyin liderliğinde
kurulacak Arap Krallığı’nı destekleyecekleri
sözünü vermiştir.2 İngiliz devleti, 1915 Darin
Antlaşması’yla da İbn-i Suud’un Arap yarımadasında kuracağı devleti destekleyeceğini
belirtmiş, Necid bölgesinde Osmanlı destekli
Reşidiler’e karşı Vehhabi-Suudi ittifakına dayalı olan bu oluşumun yanında yer almıştır. Britanya İmparatorluğu, Sykes-Picot Anlaşması ile
Fransızlara Anadolu’nun güneyi ile Suriye ve
Lübnan’da, Ruslara İstanbul, boğazlar ve doğu
Anadolu’da belirli bölgelerde nüfuz alanı sözü
verirken, Balfour Bildirgesiyle de Yahudilere Filistin topraklarında bir vatan vaat etmiştir.
Anlaşmalardaki vaatlerin uygulanması, Rusların
1917’de devre dışı kalması ve Fransızların savaştan daha zayıf çıkmasıyla daha çok Britanya’nın
tercihlerine göre gerçekleşmiş, savaş sonrası
1 Eugene Rogan, The Arabs: A History, Basic Books; First
Trade Paper Edition, 12 Nisan 2011, 153.
2 United States. Dept. of State. Office of the Geographer,
Jordan-Syria boundary, The Geographer - Office
of Strategic and Functional Research - Bureau of
Intelligence and Research, 30 Aralık 1969, Erişim
tarihi 28 Aralık 2015, http://archive.law.fsu.edu/library/
collection/LimitsinSeas/IBS094.pdf.
Sayfa
Orta Doğu coğrafyasında İngiliz tasarımına dayalı bir Sykes-Picot düzeni kurulmuştur. Savaşın
ardından İngilizler, Şerif Hüseyin’e bağımsızlık
vaadini Hicaz bölgesiyle sınırlı olarak yerine
getirmiş, Milletler Cemiyeti çatısı altında Irak,
bugünkü Ürdün ve Filistin’de İngiliz mandası;
Suriye ve Lübnan’da ise Fransız mandası kabul edilmiştir. İngilizler, McMahon’un Şerif
Hüseyin’e söz verdiği tek bir Arap Krallığı yerine sadece Hicaz Krallığı’nı tanımış, Hüseyin’in
oğulları Faysal’ı Irak Krallığına, Abdullah’ı ise
Ürdün Krallığına getirmiştir. Britanya İmparatorluğu, Şerif Hüseyin’in Filistin’deki Yahudi
devleti projesine karşı çıkması üzerine ise Hicaz bölgesinde Hüseyin’e karşı, bu projeye itiraz etmeyen İbn-i Suud’u desteklemiş, böylece
modern Suudi Arabistan’ın kuruluşuna zemin
hazırlamıştır.
“Orta Doğu’da büyük ölçüde İngiltere ve
kısmen Fransa’nın emperyalist hedefleri
doğrultusunda çizilen modern sınırlarda yerel taleplerden bağımsız ve genelde
azınlık yönetimlerine dayalı suni devletler
oluşturulmuştur.”
Orta Doğu’da büyük ölçüde İngiltere ve kısmen
Fransa’nın emperyalist hedefleri doğrultusunda
çizilen modern sınırlarda yerel taleplerden bağımsız ve genelde azınlık yönetimlerine dayalı suni devletler oluşturulmuştur. Sykes-Picot
düzeninde, Arap yarımadasında Şii karşıtlığına
dayalı Vehhabi ekolünün devletleşmesi sağlanırken, kitlesel Yahudi göçlerine müsaade edilerek tarihi Filistin topraklarında İsrail’in kuruluşu kolaylaştırılmıştır. Orta Doğu’daki İngiliz
tasarımı, böylece bugün bölgenin en önemli
iki problemi olan Şii-Sünni gerilimi ve İsrail-
www.bilgesam.org
2
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
Filistin anlaşmazlığının gelişimine etki etmiştir.
Sykes-Picot Anlaşması doğrultusunda Fransız
mandasına devredilen Suriye’de ise etnik ve
mezhepsel farklılıklara dayalı özerk yönetimler
kurulmuş, Fransız yönetimi Nusayriler ve Dürzilere ayrıcalık sağlayan ve fiilen bölünmüş bir
siyasi yapı oluşturmuştur.
İngiltere-Suriye ilişkileri, Fransız mandası
döneminde (1920-1946) sınırlı seviyede
sürmüştür. Suriyeli bağımsızlık taraftarları
özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında yıpranan
Fransa’ya karşı başarılar elde etmiş; savaşın son
yıllarında Sovyetler Birliği, ABD ve İngiltere
Fransızlara Suriye›den çekilmesi doğrultusunda
telkinde bulunmuş ve Suriye ile Lübnan’ın
bağımsızlığını tanımıştır.3 İngiltere, savaş sonrası düzen oluşturulurken, Suriye’nin Birleşmiş
Milletler çatısı altında yer almasında rol oynamış, ancak iki devletin Soğuk Savaş yıllarında
farklı bloklarda yer alması ilişkilerin sınırlı kalmasına yol açmıştır. 1947-1952 yılları arasında
elçilik, 1952-2012 yılları arasında büyükelçilik
düzeyinde ilişkilerine devam eden iki ülke arasında diplomatik ilişkiler iki kez dondurulmuş
(Altı Gün Savaşı 1967-1973, Hindawi Vakası
1986-1991), 2012’de ise Suriye iç savaşı nedeniyle büyükelçilik kapatılmıştır. 4
İngiltere’nin Esed Rejimiyle İlişkileri
2003 yılındaki Irak işgalinden sonra genel anlamda herhangi bir ülkeye müdahale konusunda
hassas olan İngiltere, 2011’de başlayan Suriye
3 Öner Buçukcu, Suriye Krizi’nde Bölgesel ve Küresel
Aktörler (Perspektifler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri) Genel Bilgiler Bölümü, SDE Analiz, Haziran 2012, 4.
4 Frank Brenchley, Britain, the Six-Day War and its
Aftermath, I. B. Tauris; First Edition edition, 20 Mayıs
2005, 49-50 ; 1986: UK cuts links with Syria over
bomb plot, BBC, 24 Ekim 1986, Erişim tarihi: 29 Aralık
2015, http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/
october/24/newsid_2478000/2478505.stm.
Sayfa
krizinde bu tutumunu sürdürmeye çalışmıştır.
Londra, tek taraflı açıklamaların yanı sıra Irak
Savaşı’nın psikolojik etkileri nedeniyle BM
veya AB çatısı altında hareket etmeye önem vermiştir. Krizin ilk yıllarında Fransa, Almanya ve
Birleşik Krallık adına yapılan ortak açıklamada
Beşşar Esed’in aldığı sert tedbirler ve insan hakları ihlallerine dikkat çekilerek rejimin tutumu
kınanmış, Esed’in meşruiyetini kaybettiği ve iktidardan çekilmesi gerektiği vurgulanmıştır.5
Birleşik Krallık, Suriye krizinde Esed rejimi
aleyhindeki tutumunu başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası platformlardaki
girişimleriyle sürdürmüştür. Ancak İngiltere’nin
Güvenlik Konseyi’ndeki girişimleri, Esed rejimini destekleyen Rusya ve Çin’in veto engeline
takılmış, bu girişimlerden sonuç alınamamıştır.
Suriye ile ilgili Ekim 2011, Şubat 2012 ve Temmuz 2012’de Güvenlik Konseyi’nin gündemine
taşınan ve İngiltere’nin desteklediği taslak kararlar Rusya ve Çin tarafından veto edilmiştir.6
İngiltere ve Fransa’nın girişimiyle hazırlanan
ve Güvenlik Konseyi’nde Şubat 2012’de görüşülen taslak kararın veto edilmesine karşılık
“Suriye’nin Dostları” grubu farklı bir uluslararası platform olarak kurulmuş, İngiltere daha sonra
Londra 11’lisi olarak da adlandırılan grubun çekirdek üyeleri arasında yer almıştır. Türkiye’nin
de içinde bulunduğu Londra 11’lisi, Esed rejiminin Suriye’nin geleceğinde yerinin olmadığı
konusunda fikir birliği sağlamış, bu yaklaşımı
5 “Syria: David Cameron, Nicolas Sarkozy and Angela
Merkel Statement on President Assad,” Huffington Post,
18 Ağustos 2011, Erişim tarihi: 12 Aralık 2015, http://
www.huffingtonpost.co.uk/2011/08/18/syria-davidcameron-nicol_n_930298.html.
6 Security Council Report, UN Documents for Syria:
Other, Erişim tarihi: 28 Aralık 2015, 612 – 77 – 538
No’lu Taslak Kararlar, http://www.securitycouncilreport.
org/un-documents/search.php?IncludeBlogs=10&limit=1
5&tag=%22Other%22+AND+%22Syria%22&ctype=Syr
ia&rtype=Other&cbtype=syria.
www.bilgesam.org
3
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
Rusya, Çin ve İran’ın Esed rejiminin devamına dayalı çözüm önerisine karşı savunmuştur.
İngiltere Beşşar Esed’in geçiş hükümetinde yer
almaması yönündeki görüşünü Haziran 2012’de
düzenlenen Birinci Cenevre Konferansı’nda ifade etmiş, konferansa katılan diğer devletlerle
birlikte krizinin çözümüne yönelik hazırlanan
Cenevre Bildirisi’ni desteklemiştir.
Ağustos 2013’te Beşşar Esed hükümetinin
Şam’ın Doğu Guta bölgesindeki çatışmalarda
kimyasal silah kullanması ve saldırıda yaklaşık
450’si çocuk olmak üzere 1500 kişinin hayatını
kaybetmesi uluslararası toplumda tepkilere yol
açmıştır. Esed rejiminin kimyasal silah kullanması, Obama yönetiminin Suriye’ye müdahale
için beyan ettiği kırmız çizginin aşılması anlamına gelmiş, ABD öncülüğünde hava operasyonlarıyla sınırlı bir müdahale gerçekleştirilebileceği
yönünde bir kamuoyu oluşmuştur. İngiltere’de
de Muhafazakâr Parti lideri Başbakan David Cameron askeri müdahale yanlısı bir tutum izlemiş,
Amerika önderliğinde kurulabilecek bir koalisyona katılma taraftarı olduğunu belirtmiştir. Ancak, parlamentoda koalisyon ortağı olan Liberal
Demokrat Partisi’nin desteğini alamamanın yanı
sıra Muhafazakâr Parti içinde de destek vermeyen milletvekilleri nedeniyle Birleşik Krallık’ta
askeri müdahale kararı alınamamıştır. 272 milletvekilinin desteğine karşılık 285 ret oyun kullanıldığı oylama hükümet açısından hayal kırıklığına yol açmış, David Cameron parlamentonun
İngiltere’nin Suriye’de Esed rejimine karşı olası
bir müdahaleye katılmama kararını saygıyla karşıladığını belirtmiştir.7
İngiliz kamuoyunda büyük ses getiren oylama,
7 “Syria crisis: Cameron loses Commons vote on Syria
action,” BBC, 30 Ağustos 2013, Erişim tarihi: 12 Aralık
2015, http://www.bbc.com/news/uk-politics-23892783.
Sayfa
İngiltere’nin en yakın müttefiki ABD ile
ilişkilerinin ve dünya siyasetindeki rolünün
sorgulanmasına sebep olmuştur. Ancak Londra,
Suriye iç savaşı sona erdiğinde bu ülkede oluşacak yeni düzende söz sahibi olabilmek için Batılı müttefikleriyle birlikte hareket etmeye devam
etmiş, Esed rejiminin geleceğini belirleyebilecek
diplomatik girişimleri ve sahadaki dengeleri değiştirebilecek adımları yakından takip etmiştir.
İngiltere, Eylül 2013’te Güvenlik Konseyi’nde
Suriye’deki kimyasal silahların imhasına yönelik hazırlanan taslak karara destek vermiş, 2118
sayılı karar Rusya’nın istediği değişiklikler yapıldıktan sonra oybirliğiyle kabul edilmiştir.8
İlgili uluslararası platformlarda Esed’in iktidarı
bırakması gerektiği yönündeki yaklaşımını ifade
etmeyi sürdüren Londra, Ocak 2014’teki İkinci Cenevre Konferansı’nda ise ABD ile birlikte
Suriye muhalefetini Esed rejimiyle görüşmelere
katılmaya teşvik etmiştir. İngiltere, bu dönemde Suriye-Irak hattında giderek daha büyük bir
probleme dönüşen IŞİD terörüyle mücadelede
ABD liderliğinde kurulan koalisyonda da sınırlı
şekilde yer alma kararı almıştır. Birleşik Krallık,
Eylül 2014’ten itibaren Irak’ta IŞİD’e karşı gerçekleştirilen operasyonlara katılmış, Temmuz
2015’den sonra ise Suriye’deki IŞİD operasyonlarına sınırlı hava desteği sağlamıştır.
Sahada IŞİD ve el-Kaide bağlantılı radikal grupların güçlenmesi İngiltere’nin Suriye politikasındaki öncelikleri değiştirmiş, İngiliz kamuoyunda
IŞİD terörünün bitirilmesi öncelikli hedef olarak
öne çıkmıştır. Krizin başlarında Esed rejiminin
8 Security Council Report, UN Documents for Syria:
Security Council Resolutions, 2118 No’lu Karar, Erişim
tarihi: 28 Aralık 2015, http://www.securitycouncilreport.
org/un-documents/search.php?IncludeBlogs=10&limit=
15&tag=%22Security%20Council%20Resolutions%22+
AND+%22Syria%22&ctype=Syria&rtype=Security%20
Council%20Resolutions&cbtype=syria.
www.bilgesam.org
4
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
idaresinde bir yönetimin düşünülemeyeceğini ve rejimin geçiş hükümetinde de yer alamayacağını ifade eden İngiliz hükümeti; IŞİD’in
öncelikli hedef haline geldiği konjonktürde
Suriye’nin geleceğinde Esed’in yerinin olmadığı yönündeki kararlılığını sürdürmekle birlikte rejimin geçiş hükümetindeki rolü hakkındaki tutumunu yumuşatmıştır. İngiltere Dışişleri
Bakanı Philip Hammond, Beşşar Esed’in
Suriye’ye barış getirmesi için planlanan 6 aylık
geçiş hükümetinin başında olabileceğini; Esed
rejiminin hemen görevi bırakmasının zorunlu
olmayıp, Suriye halkının kendilerini kimin
yönetmesine seçimle karar vereceği koşullara
taşınmasının gerekli olduğunu ifade etmiştir.9
Eylül 2015’te BM zirvesine katılan Başbakan
Cameron; IŞİD tehdidiyle uluslararası düzeyde
mücadelenin yanı sıra aynı zamanda bir geçiş
hükümeti vasıtasıyla sonunda Suriyelileri birleştirecek yeni bir lider, kapsayıcı bir hükümet
ve siyasi bir çözümün gerekli olduğunu vurgulamıştır.10
Suriye krizi 30 Eylül 2015 tarihinden itibaren
Rusya’nın müdahalesiyle daha karışık bir hal almıştır. Batılı devletler siyasi bir çözüme ulaşılamamışken, Rusya’nın askeri operasyonlarla Suriye’deki nüfuzunu artırmasından kaygı duymaya başlamıştır. Rusya’nın müdahalesi İngiltere
tarafından da endişeyle karşılanmış, parlamentoda 2013 yılındaki veto sorgulanmaya başlanmıştır. Muhafazakâr Parti üyeleri, Rusya’nın bu
9 “Assad can be part of transitional government, says
UK foreign secretary,” Middle East Eye, 10 Eylül 2015,
Erişim tarihi: 13 Aralık 2015, http://www.middleeasteye.
net/news/assad-can-be-part-transitional-governmentsays-uk-foreign-secretary-1409994535.
10 Vasudevan Sridharan, “David Cameron to call
for Syria solution with Assad’s role in transition,”
International Business Times, 27 Eylül 2015, Erişim
tarihi: 14 Aralık 2015, http://www.ibtimes.co.uk/
david-cameron-call-syria-solution-assads-roletransition-1521366.
Sayfa
müdahaleyle Suriye iç savaşındaki 4 yıllık güç
boşluğunu doldurduğunu ve İngiltere’nin bölgedeki gelişmelerde hareket kabiliyetinin zayıfladığını belirtmiştir. İngiltere›nin ABD Büyükelçisi
Peter Westmacott, Rusya›nın söylemde IŞİD›le
mücadelede oldukça istekli olduğunu, ancak sahada çoğunlukla muhalefete ait unsurlara zarar
verdiğini ve Rus savaş uçaklarının gerçekleştirdiği saldırıların %80’inin Batılı devletler tarafından desteklenen ılımlı muhalifleri hedef aldığını
ifade etmiştir.11 Büyükelçi Westmacott’un açıklamaları, Suriye iç savaşında Londra ile Moskova arasındaki çıkar çatışmasına işaret etmekte,
Paris saldırılarının ardından Rusya’ya yaklaşan
Fransa’nın aksine İngiltere’nin Kremlin’in müdahalesinden oldukça rahatsız olduğunu göstermektedir.
Avrupa’ya mülteci akını ve Paris’teki terör saldırıları, Suriye krizinin çözümü doğrultusundaki diplomatik girişimleri hızlandırmış, Kasım
2015’teki Viyana görüşmelerinde Suriye’nin
toprak bütünlüğü ve seküler karakterinin korunması ve iç savaşı sona erdirebilecek bir geçiş hükümeti kurulması konularında uzlaşma
sağlanmıştır. Ancak aralarında Rusya, Çin ve
İran’ın da bulunduğu katılımcı ülkeler arasında
sağlanan bu uzlaşmaya rağmen Beşşar Esed’in
Suriye’nin geleceğindeki rolüyle ilgili bir mutabakata varılamamış, Esed’le ilgili görüş ayrılığı devam etmiştir. İngiltere siyasi çözümün
Esed’in geçiş döneminin ardından iktidardan
ayrılmasıyla mümkün olabileceğini ifade ederken, Rusya ve İran Esed’in iktidarda kaldığı
bir çözüm sürecini savunmaya devam etmiştir.
11 Peter Westmacott, “Press Conference USA - Gazeteci
Carol Castiel’ın radyo programı (20:29-20:39 dakikaları
arasında),” Voice of America, 27 Kasım 2015, Erişim
tarihi: 20 Aralık 2015, http://www.voanews.com/
audio/3055803.html.
www.bilgesam.org
5
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
İngiliz yetkililer, Irak’ın işgalinde olduğu gibi
Suriye’deki Baas rejiminin topyekûn tasfiyesini
değil, Beşşar Esed ve rejimin üst yönetimindeki
diğer savaş suçlularının iktidardan çekildiği ve
ılımlı muhalefetin temsilcilerinin katıldığı bir
geçiş hükümetinin kurulması gerektiğini belirtmektedir. İngiltere’nin Suriye ve Irak eski büyükelçisi John Jenkins ise Suriye krizinin ancak
Lübnan iç savaşını bitiren Taif Anlaşması’na
benzer bir uluslararası anlaşma ile sona erebileceğini, bölgedeki aktörleri kapsayan bir mutabakat sağlanarak çözüm doğrultusunda somut bir
adım atılabileceğini ifade etmektedir.12
İngiltere’nin Suriye Muhalefetiyle İlişkileri
Esed rejimi karşıtı muhaliflerin oluşturduğu
“Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal
Koalisyonu” Kasım 2012’de, Katar’ın başkenti Doha’da yapılan toplantı sonucu bir çatı örgüt olarak kurulmuş;13 İngiltere bu koalisyonu
20 Kasım 2012’de Suriye halkının tek meşru
temsilcisi olarak tanımıştır. Dışişleri Bakanı
William Hague Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler
Ulusal Koalisyonu’nu desteklemenin Birleşik
Krallık’ın çıkarlarına hizmet edeceğini; Dışişleri eski Bakanı Malcolm Rifkind ise bu desteğin,
savunma amaçlı askeri malzemelerin Suriyeli
muhaliflere ulaşmasındaki büyük bir engeli kaldıracağını belirtmiştir.14 İngiltere’nin Doha’da
12 John Jenkins, “The Vienna talks on Syria are a start.
But we need a leap of imagination,” The Guardian, 19
Kasım 2015, Erişim tarihi: 18 Aralık 2015, http://www.
theguardian.com/commentisfree/2015/nov/19/viennatalks-syria-security-settlement-region.
13 Suriye krizi ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler
için bakınız: Atilla Sandıklı ve Ali Semin, “Bütün
Boyutlarıyla Suriye Krizi,” Orta Doğu’da Değişim ve
Türkiye içinde, 193-255, der. Atilla Sandıklı ve Erdem
Kaya, İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014.
14 Matt Chorley, “Britain officially recognises Syrian
rebels: William Hague faces fresh calls to arm opposition
forces,” The Daily Mail, 20 Kasım 2012, Erişim tarihi:
Sayfa
kurulan koalisyonu Suriye’nin temsilcisi olarak
tanımasının ardından muhaliflerin insan hakları
aktivisti Velid Sefur’u Londra Büyükelçisi olarak ataması, muhaliflerin İngiltere ile ilişkilerine
yeni bir boyut kazandırmıştır.
İngiltere, muhalefet hareketine Cenevre Konferanslarına katılımın oldukça önemli olduğu
yönünde telkinde bulunmuş, Haziran 2012’deki
Birinci Cenevre konferansında muhalefetten
temsilcilerin katıldığı bir geçiş hükümeti kurulması önerisini desteklemiştir. Ancak geçiş hükümeti önerisinin yer aldığı Cenevre Bildirisi’ndeki yol haritası uygulanamamış, İngiliz hükümetinin BM Güvenlik Konseyi’nde Esed rejimine
karşı yaptırım veya müdahale kararı alınmasına
yönelik girişimleri de sonuçsuz kalmıştır. ABD,
İngiltere ve diğer Batılı devletlerin Özgür Suriye Ordusu’na yeterli silah desteği vermemesi,
Rusya ve İran’ın kararlılıkla desteklediği Esed
rejiminin mukavemetini korumasını sağlarken
sahada aşırılık yanlısı unsurların öne çıkmasına
yol açmıştır. IŞİD ve el-Nusra Cephesi’nin görünürlüğünün artması ise Batılı kamuoylarında
olduğu gibi İngiliz kamuoyunda da Suriye muhalefetinin kimliğiyle ilgili soru işaretleri doğurmuş, Esed rejiminin devrilmesi halinde daha
problemli bir rejimin ortaya çıkabileceği yönünde endişeler oluşmuştur.
Kimyasal silah kullanan Esed rejimine karşı somut adım atılmaması ve Özgür Suriye Ordusu’na
rejime karşı sonuç alınmasını sağlayacak ağır
silah sistemlerinin verilmemesi Suriye muhalefetinde de Batılı devletlere karşı güvensizliğe
yol açmıştır. Siyasi muhalefet içindeki görüş
14 Aralık 2015, http://www.dailymail.co.uk/news/
article-2235823/Britain-officially-recognises-Syrianrebels-William-Hague-faces-fresh-calls-arm-oppositionforces.html.
www.bilgesam.org
6
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
ayrılıklarının belirginleştiği, sahada ise Batılı
devletler için IŞİD tehdidiyle mücadelenin temel öncelik haline geldiği bu konjonktürde İkinci Cenevre Konferansı planlanmış, konferansa
Esed rejimi de davet edilmiştir. Birleşik Krallık
ve ABD, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler
Ulusal Koalisyonu içinde konferansa katılım
konusunda fikir ayrılıklarının ortaya çıkması
üzerine konferansa katılmaması durumunda koalisyona verilen desteğin kesileceği uyarısında
bulunmuştur. Neticede koalisyonun temsilcileri
Ocak 2014’te gerçekleştirilen konferansa katılmış, ancak gerek Rusya ve Çin’in Esed rejimi
yanlısı tutumu gerekse muhalefet içindeki görüş
ayrılıkları İngiltere’nin görüşmelerdeki etkisini
sınırlandırmıştır.
“Birleşik Krallık, Ekim 2015’e kadar
işbirliği yapılan 30’un üzerinde kuruluşa
toplam 1,1 milyar £ yardım sağlamıştır.”
4 Kasım 2015’te Suriye muhalefeti lideri Halit
Hoca’nın Londra’nın resmi davetlisi olarak Dışişleri Bakanı Philip Hammond ile görüşmesi
İngiltere ile Suriye muhalefeti arasındaki yakın
ilişkilerin devam ettiğini göstermektedir. Toplantı sonrası yapılan açıklamada; siyasi geçiş süreci, IŞİD’le mücadele, muhalefetin uluslararası
toplum tarafından Suriye’nin temsilcisi olarak
tanınması, sivillere yönelik şiddetin bitirilmesi
görüşülmüş ve Esed’in Suriye’nin geleceğinde
yerinin olmadığı dile getirilmiştir. Hammond,
Halit Hoca’dan sahadaki durum hakkında bilgiler aldığını ve bu bilgiler ışığında Viyana görüşmelerinde daha faydalı bir rol oynayabileceklerinin belirtmiş, Rusya’nın müdahalesi hakkında
ise başarılı olabilecek barış görüşmelerinin bir
operasyondan daha önemli olduğuna dikkat
Sayfa
çekmiştir. IŞİD terör örgütüyle mücadele konusunda ortak tutum sergileyen ancak sahada
Londra’nın desteklediği ılımlı unsurları vuran
Rusya’nın müdahalesi sonrasında gerçekleştirilen bu toplantı, İngilizlerin Suriye’deki tutumunu göstermesi açısından önemli bir adım olarak
nitelendirilebilir.
Birleşik Krallık; krizin başlangıcından itibaren Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal
Koalisyonu’na 3,8 milyon £, Özgür Suriye Ordusu ve diğer ılımlı silahlı gruplara ise 4,4 milyon £ civarında destek vermiş,15 Ekim 2015’e
kadar işbirliği yapılan 30’un üzerinde kuruluşa
toplam 1,1 milyar £ yardım sağlamıştır.16 İngiliz
hükümeti, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler
Ulusal Koalisyonu›na ve sahadaki ılımlı unsurlara sağladığı desteğin yanında Suriyeli diğer
muhalif grupların, sivil toplum kuruluşlarının,
gazetecilerin ve insan hakları aktivistlerinin
İngiltere’de faaliyet göstermesine müsaade etmektedir. Suriye’deki insan hakları ihlalleriyle
ilgili çalışmalar yürüten Velid Sefur’un başkanı
olduğu Suriye İnsan Hakları Komitesi’nin (The
Syrian Human Rights Committee) merkezi Londra’dadır. Suriyeli aktivist Rami Abdurrahman’ın
yönettiği Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (Syrian Observatory for Human Rights) İngiltere’nin
Coventry şehrinde bulunmakta ve Suriye kriziyle ilgili uluslararası medyada çıkan haberlerde
kaynak olarak göze çarpmaktadır. Yapılan yar15 The UK Government, UK Non-Humanitarian Aid
in Response to the Syria Conflict - Public Document, 1
Aralık 2015, Erişim tarihi:24 Aralık 2015, https://www.
gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_
data/file/481277/Syria_UK_Non-Humanitarian_
Support_-_Public_Document.pdf.
16 The UK Government - Department for International
Development, Syria Crisis Response Summary, 29 Ekim
2015, Erişim tarihi: 24 Aralık 2015, https://www.gov.
uk/government/uploads/system/uploads/attachment_
data/file/473596/DFID_Syria_Crisis_Response_
Summary__2015.10.29_.pdf.
www.bilgesam.org
7
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
dımların yanı sıra İngiltere’ye yerleştirilmesi
planlanan Suriyeli mültecilerin (2015 sonuna
kadar 1.000, 2020 yılına kadar ise 20.000 olacağı planlanmıştır)17 sayısı dikkate alındığında ise
mülteci krizinin Londra’yı kıta Avrupa’sı veya
Suriye’ye komşu devletlerdeki kadar etkilemediği görülmektedir.
İngiltere’nin PYD’ye Bakışı
İngiltere’nin Suriye krizi süresince PKK/
KCK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ile ilişkisi
sınırlı seviyede devam etmiştir. Gerek NATO
vasıtasıyla gerekse ikili düzeyde müttefiki
Türkiye’nin konu hakkındaki hassasiyetini göz
ardı etmemeye çalışan İngiliz hükümeti, PYD
ile temaslarını sürdürmüş, belirli dönemlerde
ise destek verme eğilimi göstermiştir. Nitekim
IŞİD’le mücadelede Batılı devletlerin kamuoylarında PYD’yle ilgili oluşan sempati ve Batılı medya organlarında PYD’nin rolünün propaganda sayılabilecek ölçüde öne çıkarılması
İngiltere›nin tutumunu da etkilemiştir. Bu durum
Türkiye’yi ciddi anlamda rahatsız etmiş, Ankara
Batılı müttefiklerine PYD ile ilgili hassasiyetini
dile getirmeye başlamış, Türk Dışişleri Bakanlığı BBC’nin yayınlarında PKK’nın IŞİD karşısındaki konumu ve örgütteki kadın militanlarla
ilgili propaganda düzeyindeki olumlu ifadelere
tepki göstermiştir.18
Sayfa
PYD’nin çatışan taraflar arasında radikal bir unsur olmadığını, radikal grupların başını çeken
IŞİD terör örgütüne karşı koalisyon güçlerinin
yanında sahadaki gruplardan biri olarak mücadele ettiğini belirtmiştir. Ancak, İngiltere’nin şüphelerinin ayrı bir şekilde ifade edildiği raporda,
PYD’nin Esed yanlısı tutumunu devam ettirmesi
ve ılımlı koalisyon güçleriyle işbirliğine girmemesi durumunda verilen desteğin sürdürülmesinin zor olacağı ifade edilmiştir. PYD’nin Kasım
2013’te tek yanlı olarak ilan ettiği geçici bölgesel Kürt idaresi ise, bütün Suriyelilerin ortak iradesi olarak görülmediğinden dolayı İngiltere tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca PYD’nin,
Birleşik Krallık’ın terör örgütü olarak tanıdığı
PKK ile ilişkisinin devam ettiği; çoğulcu, insan
haklarına saygılı ve diğer siyasi aktörlere saygılı
bir tutum sergilemediğinin gözlemlendiği belirtilmiştir.19
İngiliz hükümeti de Mart 2015’te detaylı bir
açıklama yapmış, bölgedeki gelişmeler ışığında
politikasını ifade etmiştir. İngiliz hükümeti;
PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde fiilen hâkim olduğu bölgelerde temel hak ve özgürlere aykırı
uygulamaları, uluslararası insan hakları örgütlerinin de gündemine girmiştir. İnsan Hakları
İzleme Örgütü’nün Haziran 2014’te yayımladığı raporda PYD’nin denetimindeki bölgelerde
diğer Kürt siyasi partilerin mensuplarının keyfi
tutuklamalarla sindirildiği, PYD’ye muhalif pek
çok Kürt aktivistin kaybolduğu veya faili meçhul cinayetlerle etkisiz hale getirildiği, çocukların YPG saflarında savaştırıldığı ifade edilmiştir.20 Uluslararası Af Örgütü ise PKK’nın Suriye
kolu PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde sivilleri
17 Melanie Gower, Syrian refugees and the UK Commons Briefing papers No: 06805, UK Parliament –
House of Commons, 3 Aralık 2015, 3.
18 “BBC’nin Terörizmi Açıkça Destekleyen Yayını
Hakkında Güncel Açıklama No: 235,” T.C. Dışişleri
Bakanlığı, 21 Ağustos 2015, Erişim tarihi: 19 Aralık
2015, http://www.mfa.gov.tr/no_-235_-21-agustos2015_-bbc_nin-terorizmi-acikca-destekleyen-yayini-hk_.
tr.mfa.
19 Foreign & Commonwealth Office, Government
Response to the House of Commons Foreign Affairs
Committee Report: UK Government policy on the
Kurdistan Region of Iraq, 23 Mart 2015
20 “Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves
of Syria,” Human Rights Watch, 18 Haziran 2014,
Erişim tarihi: 23 Aralık 2015, https://www.hrw.org/
news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves.
www.bilgesam.org
8
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
zorla göç ettirdiğini ve bazı köyleri tamamen
yıktığını, PYD’nin ihlâllerinin savaş suçu sayılabilecek derecede olduğunu açıklamıştır.21 Konuya istinaden Birleşik Krallık Savunma Bakanı
Michael Fallon, Londra’nın PYD’nin Suriye’nin
kuzeyindeki idaresiyle ilgili endişeleri olduğunu, PYD’nin bölgedeki Arap, Türkmen ve Kürt
sivilleri başka yerlere gitmeye zorlayarak hedeflediği demografik değişimin kabul edilemez
olduğunu belirtmiş, Türkiye’nin bu konudaki
duyarlılığına destek verdiğini belirtmiştir.22
Bu gelişmeler ışığında İngiliz Hükümeti ile PYD
mensupları arasında görüşmelerin devam edeceği, ancak doğrudan bir destek verilmediği yetkililerce vurgulanmıştır. İngiltere Parlamentosu
Dış İlişkiler Komitesi resmi olmayan görüşme
kayıtları 4 Haziran-30 Kasım 2014 tarihleri arasında PYD sözcüsü ile iki kez, 1 Aralık 2014-31
Mart 2015 tarihleri arasında da PYD lideri Salih
Müslim ile bir kez görüşüldüğüne işaret etmektedir.23 Müslim, Birleşik Krallık parlamentosunda 25 Mart 2015 tarihinde konferans vermiş; işbirliğinin devam etmesi gerektiğini ifade etmiştir. PYD’liler ile yapılan bu görüşmeler dolaylı
desteğin devam ettiğini göstermektedir.
21 “Uluslararası Af Örgütü: PYD’nin ihlâlleri savaş suçu
derecesinde,” Aljazeera Türk, 13 Ekim 2015, Erişim
tarihi: 13 Aralık 2015, http://www.aljazeera.com.tr/haber/
af-orgutu-pydnin-ihlalleri-savas-sucu-derecesinde.
22 “PYD’nin yaptıkları kabul edilemez,” Hürriyet,
12 Aralık 2015, Erişim tarihi: 14 Aralık 2015, http://
www.hurriyet.com.tr/pydnin-yaptiklari-kabuledilemez-40013362.
23 UK Parliament - Foreign Affairs Committee, List
of informal meetings 4 June 2014 - 30 November
2014, Yayınlanma Tarihi: 28 Ocak 2015, Erişim
tarihi: 24 Aralık 2015, http://www.parliament.uk/
documents/commons-committees/foreign-affairs/
Informalmeetings2014-15June%20-%20Nov.pdf ;
UK Parliament - Foreign Affairs Committee, List of
informal meetings, 1 December 2014 - 31 March 2015,
Yayınlanma Tarihi: 26 Mart 2015, Erişim tarihi: 24 Aralık
2015, http://www.parliament.uk/documents/commonscommittees/foreign-affairs/Listofinformalmeetings.pdf.
Sayfa
Sonuç
Kriz boyunca İngiltere’nin taraflara karşı tutumu
Batılı devletler çizgisinde devam etmiş, Esed
rejiminin halkın sesine kulak verip görevini bırakması gerektiği yönünde seyretmiştir. İç savaşın şiddetlenmesi ve rejimin Suriyelilere karşı
kimyasal silah kullanması karşılığında Amerika
önderliğindeki koalisyona 2013 yılında parlamentonun onay vermemesi, kamuoyunda büyük
yankı uyandırmış, İngiltere’nin en yakın müttefiki ile ilişkisinin sorgulanmasına neden olmuştur. Ancak, Rusya’nın Eylül 2015’te başlayan
askeri operasyonları ve IŞİD terör örgütünün
Paris saldırıları Batılı devletlerin endişelerini
artırmış, İngiliz parlamentosunda 2013 yılındaki veto havası yerine müdahaleye sıcak bakan
yaklaşımın güçlendiği gözlemlenmiştir. Avam
Kamarası’nda yapılan oylamada 223’e karşı 397
çoğunlukla Suriye’deki IŞİD hedeflerinin bombalanmasına izin veren tezkere kabul edilmiş,
İngiltere 3 Aralık 2015’ten itibaren Kıbrıs’ın güneyindeki Akrotiri üssünü kullanarak Suriye’de
IŞİD terör örgütüne karşı hava operasyonlarına
başlamıştır.
Suriye iç savaşına müdahale, tekrar büyük devlet
olarak anılmayı tartışan ve Orta Doğu’da etkili bir dış politika yürütme arzusuna sahip olan
İngiltere açısından önemli bir adımdır. Nitekim
bu adımın Rusya’nın müdahalesinden sonra gelmesi, Suriye krizindeki uluslararası rekabette
oyunun dışında kalma endişesinin Londra’nın
tercihlerini etkilediğini göstermektedir. 5001000 civarında IŞİD mensubu İngiliz vatandaşı olduğu yönündeki tahminler göz önünde
bulundurularak Suriye krizine müdahalenin
Birleşik Krallık için tehdit oluşturabileceği,
müdahalenin İngiltere’de IŞİD saldırılarını tetikleyebileceği yönünde değerlendirilmeler ya-
www.bilgesam.org
9
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
pılmaktadır. Ancak İngiltere’nin diğer Avrupalı
devletlere nazaran IŞİD’in olası terör eylemlerini önleyebilecek daha iyi bir istihbarat ağının
olduğu belirtilmelidir.
“Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler
Ulusal Koalisyonu’nu 20 Kasım 2012
tarihinden itibaren tek meşru temsilci
olarak tanıyan İngiltere, Beşşar Esed’in
iktidardan çekilmesi ve ılımlı muhaliflerin
katılımıyla bir geçiş hükümeti kurulmasını
desteklemektedir.”
Suriye krizinde İngiltere, Esed’in iktidardan
ayrılması gerektiği yönündeki kararlı tutumunu muhafaza ederek muhalefet hareketiyle geliştirdiği yakın ilişkilerini sürdürmektedir. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal
Koalisyonu’nu 20 Kasım 2012 tarihinden itibaren tek meşru temsilci olarak tanıyan İngiltere,
Beşşar Esed’in iktidardan çekilmesi ve ılımlı
muhaliflerin katılımıyla bir geçiş hükümeti kurulmasını desteklemektedir. Muhalefetin uluslararası düzeyde tanınması açısından İngiltere’den
alınan destek oldukça önemlidir. Diğer taraftan muhalefetle yakın ilişkiler ise Esed sonrası
Suriye’de İngiltere’nin nüfuzu açısından gerekli
görülmektedir. İngiltere, muhalefetle olan ilişkiye paralel olarak PYD’ye de dolaylı destek
vermektedir. PKK/KCK terör örgütü çizgisinde
hareket etmesi, insan hakkı ihlalleri, çoğulcu
yaklaşım eksikliği ve koalisyon grubuna katılmaması İngiltere’de PYD’ye destek konusunda
kaygılara yol açsa da, Londra YPG militanlarının sahada IŞİD terör örgütü karşısındaki işlevine önem vermektedir.
Suriye’de iç savaşın uzamasının ülkenin parçalanmasına yol açabileceği tahmin edilmektedir.
Sayfa
Olası bir bölünme halinde batıda Lazkiye merkezli bir Nusayri devleti, güneyde İsrail sınırında bir Dürzi devleti, orta ve doğu bölgelerinde
Sünni Arap çoğunluklu bir devlet ve kuzeyde
Kürt çoğunluklu bir bölgenin ortaya çıkması
öngörülmektedir. Hâlihazırda Suriye’nin toprak
bütünlüğünün korunması gerektiğini ifade eden
İngiltere’nin iç savaşın uzaması halinde bölünme, konfederal veya Lübnan modeli konfesyonel yapıda bir devlet oluşumu senaryolarını da
dikkate alarak bir strateji takip edebileceği değerlendirilmektedir. Avrupa-Atlantik topluluğunun en önemli aktörlerinden biri olan ve uluslararası gelişmeleri genelde ön plana çıkmadan
yönlendirmeyi tercih eden İngiltere’nin, Suriye
krizinde de muhtemel bir çözüme çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışacağı değerlendirilmektedir.
“Suriye’nin toprak bütünlüğünün korun-
ması gerektiğini ifade eden İngiltere’nin iç
savaşın uzaması halinde bölünme, konfederal veya Lübnan modeli konfesyonel
yapıda bir devlet oluşumu senaryolarını da
dikkate alarak bir strateji takip edebileceği
değerlendirilmektedir.”
Bölgede Suriye iç savaşından en çok etkilenen
ülkelerden biri olan Türkiye’nin İngiltere’nin
taktik ve stratejik hedeflerini iyi okuması önem arz etmektedir. Komşusu Suriye’nin
toprak bütünlüğünü kaybetme olasılığı, PKK/
KCK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin kuzeyde
devletleşme sürecine girmesi ve IŞİD terörünün Türkiye’ye de sıçraması endişe vericidir.
Bu endişelere rağmen Rusya’yla uçak krizinden dolayı gerilimin tırmanmasıyla Türkiye’nin
Suriye krizinde giderek yalnızlaştığı ve dışarıda kaldığı gözlenmektedir. Mevcut dengeler
www.bilgesam.org
10
İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu
dâhilinde Suriye krizinin ancak diplomatik kanallar vasıtasıyla Birleşmiş Milletler çatısı altında çözülebileceği dikkate alındığında, Türkiye
açısından ABD’nin yanında İngiltere’nin de
rolü oldukça önemlidir. Ankara, İngiltere’nin
Esed’in iktidardan ayrılması konusundaki kararlı
Sayfa
tutumunu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler
Ulusal Koalisyonu’nun konumunun güçlendirilmesindeki katkısını değerlendirmeli, Londra’nın
PYD’yle ilgili tutumunu değiştirmesine yönelik
girişimlerini sürdürmelidir.
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir.
Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli
problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine
yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel
düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Yazar Hakkında
2010 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans öğrenimine başlayan
Zengin, 2011 yılında öğrenci değişim programıyla Wrocław Üniversitesi’nde öğrenim gördükten
sonra 2013 yılında mezun olmuştur. Yüksek lisans eğitimini Türk-Alman Üniversitesi’nde Avrupa
ve Uluslararası İlişkiler üzerine tamamlamış, tezini ‘’20. Yüzyılda Savaş Kavramı: Değişimler ve
Süreklilikler’’ konusunda yazmıştır. Zengin, 2015 yılı Ekim ayından itibaren Bilge Adamlar Stratejik
Araştırmalar Merkezi’nde (BİLGESAM) araştırma asistanı olarak Avrupa Birliği, Güvenlik, İngiltere
Dış Politikası konuları üzerine çalışmaktadır. İyi derecede Türkçe ve İngilizce, başlangıç düzeyinde
Lehçe bilmektedir.
www.bilgesam.org
11
Download