adalete, umuda, barışa, özgürlüğe, uzlaşmaya

advertisement
ADALETE, UMUDA, BARIŞA, ÖZGÜRLÜĞE,
UZLAŞMAYA, DAYANIŞMAYA,
BİRLİĞİMİZE VE GELECEĞİMİZE ATILAN CESUR ADIMLAR…
“HAK HUKUK ADALET”
Geliyoruz zincirleri kıra kıra
Adaleti adım adım kura kura
Adaletle değil zulümle hükmedenlere asla boyun eğmeyeceğiz. Adaleti bu
topraklara, hak arayan milyonlarla el ele verip, getireceğiz!
Kemal Kılıçdaroğlu
Adalet Yürüyüşü
SUNUŞ ..........................................................................................................................................................................6
ADALET NEDİR? .........................................................................................................................................................9
Düşünürlere Göre Adalet ..................................................................................................................................9
Modern Devlet Yönetiminde Adalet .......................................................................................................... 11
Dini Kaynaklarda Adalet ................................................................................................................................. 13
ADALET YÜRÜYÜŞÜ NEDEN BAŞLADI? .......................................................................................................... 15
ANADOLU HALKININ MAYASINDA ADALET, BARIŞ, UZLAŞMA VE DAYANIŞMA VARDIR .............. 18
KURTULUŞ SAVAŞI ANADOLU HALKININ ADALETSİZLİĞE KARŞI SAVAŞIDIR ................................... 19
YOKTAN VAR EDİLEN TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE:TÜRKİYE CUMHURİYETİ ............................................ 22
ÜLKEMİZDE ADALET YOK EDİLMİŞTİR ............................................................................................................ 25
DEVLETİMİZ İKTİDAR CEMAAT KAVGALARI VE KUMPASLARA
ALET EDİLEREK ZAYIFLATILMIŞTIR ................................................................................................................... 27
NEFRET DİLİ İLE HALKIMIZ KUTUPLAŞTIRILMIŞTIR .................................................................................... 31
ÜLKEMİZ TEK ADAM REJİMİNE MAHKUM EDİLMİŞTİR ............................................................................. 35
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ İÇİN UZLAŞMA, BARIŞ, HOŞGÖRÜ DİLİNE İHTİYACIMIZ VAR ............ 36
FARKLILIKLARIMIZI ZENGİNLİĞE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ .............................................................................. 40
TOPLUMSAL UZLAŞMA İÇİN “ADALET ÇAĞRISI” ......................................................................................... 42
ADALET YÜRÜYÜŞÜ İÇİN KİM NE DEDİ? ........................................................................................................ 47
ADALET YÜRÜYÜŞÜNDEN KARELER ............................................................................................................... 57
5
Adalet Yürüyüşü
SUNUŞ
Sevgili yurttaşlar!
Yürekleri adalet, sevgi, barış ve hoşgörüyle dolu yüzlerce binlerce düşünce
insanını, halk ozanını yetirtirmiş güzel Anadolu’nun adalet, özgürlük, barış,
uzlaşma, dayanışma, bağımsızlık, birlik ve beraberliği ile dolu cesur ve güzel
yurtsever insanları!
Ülkemiz son on beş yıldır tarihinde görmediği adaletsizliklere tanık olmuştur.
Devletin içine sızmış bir cemaat, ona destek olan İktidar sahipleri ve bütün bu
olanlar karşısında üç maymunu oynayan yandaş medya ve çıkar çevreleri yargı
başta olmak üzere ülkemizin omurgasını oluşturan Türk Silahlı Kuvvetleri,
emniyet, maliye gibi yüzyıllık geleneklere sahip kurumlarının kurumsal
yapılarının bozulmasına, zayıflamasına sebep olmuştur. Gençlerimizi geleceğe
hazırlayan üniversitelerin akademik, idari ve mali özerkliklerini yok ederek
onların geleceklerini, medya kuruluşlarını esir alarak halkımızın haber alma
özgürlüklerini, haber yapan muhalif gazetecileri hapse atarak haber yapma
özgürlüklerini, kamu çalışanlarını sorgusuz sualsiz işten atarak anayasal
hak olan çalışma ve hukuk güvenliği hakkını ortadan kaldırmışlardır. Yargı
kurumlarında hak, hukuk, adalet, adil yargılanma hakkı yok edilmiştir.
Dış ilişkilerimizde bize rehber olan büyük lider Atatürk’ün “yurtta barış
dünyada barış” ilkesinden saparak komşularımızla düşman olunmuş, Avrupa
Birliğine uyum sürecini bitirilmiştir. Günü birlik kararlarla ülkemizin dış dünya
ile olan siyasi ve ekonomik ilişkilerinin bozulmasına neden olunmuştur.
Ülkemiz maalesef yargıda, yürütmede ve yasamada, her alanda, tek adamın
esiri olmuştur.
Tek adam rejimi ülkemizi demokratik değerlerden ve dış dünyadan
uzaklaştırmaktadır. 2015 Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde önceki yıla kıyasla
21 sıra gerileyerek 102 ülke arasında 80’inci olduk. Basın özgürlüğü bakımından
180 ülke arasında 149’uncu sırada kaldık. Dünyada itibar kaybediyoruz.
6
Adalet Yürüyüşü
Kısaca ülkemizde adalet bozuldu, her şey bozuldu. Artık bıçağın kemiğe
dayandığı noktadayız. Olanlara dur demezsek ülkemizi kaybedecek hale geldik.
Adalet Yürüyüşü iktidar sahiplerinin her türlü tehditlerine rağmen ülkemizde
adaletin, barışın, uzlaşmanın, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin tekrar
sağlanması, kutuplaşmanın ortadan kaldırılması için bütün yurtseverleri bir
araya getirmiştir. Bu süreçte attığımız her adımda dağları saran korku zincirleri
kırılmış, halkımız gerçeklere karşı sesini yükseltmiş, İstanbul Maltepe’de “Adalet
Mitingi”nde toplanan milyonlar “Hak Hukuk Adalet” diye haykırmışlardır.
Bundan sonra ülkesini seven bütün yurttaşlarımızın ülkemizde hak, hukuk,
adaletin sağlanması için bir araya gelmesi, birlikte mücadele etmesi kaçınılmaz
bir vatan görevi olmuştur. Hakkı, hukuku ve adaleti sağlarsak ülkemizin
geleceğini kurtarırız.
Elinizdeki bu broşür ADALET kavramı ve onun etrafında dönen sorunlara
ve çözüm önerilerine dikkat çekmek amacıyla hazırlanmıştır. Emeği geçen
yoldaşlarıma teşekkür eder, ayrım yapmaksızın, bütün yurttaşlarıma selam ve
saygılarımı sunarım.
Kemal Kılıçdaroğlu
Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı
7
Adalet Yürüyüşü
8
Adalet Yürüyüşü
ADALET NEDİR?
“Adalet” kavramı tarihi süreç içinde toplumsal hayatımızın her yönünü
ilgilendiren bir kavram olmuştur. Adalet devlet yönetiminde, yargıda, siyasette,
seçimlerde, eğitimde, sağlıkta, tarımda, vergilerde, gelir dağılımında, devlet
ihalelerinde, ticarette, taşeron işçilikte, emeklilerde, asgari ücrette, kıdem
tazminatında, çarşıda, pazarda, yolda, trafikte, doğal çevrede, zeytinliklerde,
ekmekte, denizde, nehirde, imarda, kentsel dönüşümde, ailede, insan
haklarında, çocuk gelinlerde, hayvan haklarında kısaca hayatımızın her
alanındadır. Adalet toplumsal barışın sağlanmasında yaşamımızın ayrılmaz bir
parçasıdır. Adaletli bir devlet ve toplum olmak bütün bu alanlarda adaletin,
hakkın, hukukun sağlanmasıyla mümkündür. Çünkü adalet; beşeriyetin
anasıdır, mayasıdır, canıdır, suyudur…
Düşünürlere Göre Adalet
Adalet konusu insanlık tarihinde devlet ve toplumsal hayatındaki önemi
fikir ve düşünce insanlarını da bu kavram üzerinde düşünmeye zorlamıştır.
Farabi “Devlet başkanı olan kişi adaleti ve adalet ehlini sevmeli, zulümden ve
zalimlerden nefret etmelidir” der. Bir başka ifadesinde de toplumsal yaşamda
adaletin önemini “Toplumun oluşumunda ve devamında sevgi ve adalet mutlak
prensiptir. Sevgiyle kurulan devlet adaletle devam eder. Devletin yıkılması söz
konusuysa, yıkan da ancak zulümdür” sözleriyle ifade eder.
Bazı düşünürlerin adalet konusundaki sözleri:
“Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir”
Eflatun
“Siyaset mahkeme salonuna girerse, adalet oradan çıkar.”
Guizot
“Adalet kadar ilâhi ve hakikaten büyük olan bir şey yoktur”
Edison
9
Adalet Yürüyüşü
“Haksızlığa sapıp, bütün insanların seni izlemeleri yerine; adaletli
davranıp, tek başına kalmak daha iyidir”
Mahatma Gandi
“Adil yönetim huzuru sağlar.
Zulme dayalı adaletsiz yönetim ise halkı huzursuz kılar.”
Ibn Haldun
“Yöneticinin insanlarla arasındaki ameller; halka adaletle hükmetmek ve
zulümden uzak durmaktır. Çünkü Allah, zulmü bağışlamaz.
Gazali
“Devletin toprakları başkanın bahçesidir. Bahçenin ağacı emanettir ve
meyvesi adaletle olgunlaşır. Adalet, yönetici için bir kaledir. Yöneticinin
adaleti aslında en güçlü askeridir. Bu yüzden devletin başında olan kişi,
her anlamda adalet temelli bir siyaseti gerçekleştirmelidir.”
Gazali
“Adâlet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek. Adâlet,
bir nimeti yerine koymaktır; su emen her kökü sulamak değil. Zulüm
nedir? Bir şeyi konmaması gereken yere koymak; buysa, belâya kaynak
olur ancak.”
Hz. Mevlana
Çünkü adâlet, pek yüce bir şeydir, pek değerli bir incidir. Adâlet nedir?
Hüküm yürütmenin gözcüsü; memleketin düzgünlüğü, devletin
koruyucusu; ülkenin bekçisi; baht gelinin bezeyicisi; tahtın zîneti; kutluluk
kimyası; ululuk sermayesi; eminliğin fetih buyruğu. İşte adâlet denen zat
buracıkta yanı başındadır.
Hz. Mevlana
Bir hükümet, ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, gelecek,
özgürlük, her şey adaletle vardır.
Mustafa Kemal Atatürk
Yukarıdaki anlamlı ve güzel sözlerin gereği tam anlamıyla yerine getirilmiş
olsaydı dünyamız ve ülkemizde adalet sorunu olur muydu? Adaleti sağlamak
için bu güzel ve anlamlı sözlerin gereğini yerine getirmenin dışında söz
söylemeye gerek var mı?
10
Adalet Yürüyüşü
Modern Devlet Yönetiminde Adalet
Devlet yönetiminde modernleşme özel emirler döneminden objektif
kanunlar dönemine, yani kayırmacı, sadakatten profesyonel ve liyakate dayalı
kamu yönetimine geçiştir. Bu geçiş insanoğlunun yüzyılları bulan bilgi birikimi
ve tecrübesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Devlet yönetiminde yargının siyasetin etkisinden kurtarılmasını sağlayan
kuvvetler ayrılığı adaletin sağlanmasında temel kuraldır. 1789 Fransız
Bildirisi’nin 16 ncı maddesinde bu kavram son derece katı ve normatif bir
şekilde formüle edilmiştir: “Hakların güven altına alınmadığı ve kuvvetler
ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur.”
1780 Massachusetts Haklar Bildirgesi’ne göre, “İnsanlık tarafından kabul
görecek şekilde özgür, tarafsız ve bağımsız yargıçlar tarafından yargılanmak
her vatandaşın hakkıdır.” Yasaların tarafsız bir şekilde yorumlanması ve yargı
idaresinin her vatandaşın bireysel hakkı olarak formüle edilmiş olması
dikkat çekicidir. Bu haklar birer yönetim veya etkinlik ilkesi olarak değil,
uygulanmasıyla her bireyin “yaşam, özgürlük, mülkiyet ve kişiliğini” güvence
altına alan birer hak olarak sunulmaktadır. Yargının amacı öncelikle soyut
anlamda devlete ve devlet idaresine hizmet etmek değil, vatandaşların
haklarını ve kişiliklerini koruyup savunmaktır.
Hakların güven altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının belirlenmediği
bir toplumun anayasası yoktur.
1789 Fransız Bildirisi
Modern Çağda hukuk, devlet yönetiminde modernleşmeye paralel olarak,
laikleşerek içerik değiştirmiş ve Tanrı’nın iradesinden bağımsız hale gelmiştir.
Modern hukuk anlayışına göre, hukukun yaratıcı kaynağı “ortak akıl”dır.
Devletin, toplumun ve bireylerin bağlı olacağı hukuk kuralları, bir veya birkaç
dinin kural ve esaslarına bağlı kalınmak suretiyle düzenlenemez. Sosyal düzen
kurallarından olan hukuk kuralları, din veya ahlak kurallarından etkilense de,
her bir insanın hangi din veya ahlak anlayışına bağlı olduğu gözetilmeksizin ve
tüm insanları kapsayacak şekilde düzenlenir.
11
Adalet Yürüyüşü
Modern hukukta adaletin kaynağı evrensel hukuk kuralları ve herkese
eşit ve adil bir şekilde uygulanan ulusal yasal düzenlemelerdir. Evrensel
hukukun ilke ve esasları, demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez
ve devredilemez değerleridir. Bu ilke ve esaslar, insanlık tarihinin yüzyıllara
yayılan çekişmeleri, kavgaları ve savaşları sonucunda oluşmuş, birçok
uluslararası sözleşme ve anayasada yerini bulmuştur. Hukuk devleti, kuvvetler
ayrılığı, yargı bağımsızlığı, savunma hakkı, hakim güvencesi, eşitlik, laiklik,
hak arama hürriyeti, kazanılmış hak, sorumluluğun şahsiyeti, iddia edenin
ispat yükümlülüğü gibi ilkeler evrensel hukukun temelini oluşturmakta olup
ülkemizde de yasal mevzuatta kabul görmüştür.
Ulusal hukukun dayanağı ise evrensel hukukun ilke ve esaslarına uygun
olarak bireyin her türlü hak ve özgürlüklerini güvence altına alan anayasa başta
olmak üzere her türlü yasal düzenlemeler ve içtihattır. Bu yasal düzenlemelerin
özelliği ortak akla ve objektif kurallara dayanmasıdır. Yukarıda da ifade edildiği
üzere adalet kavramını içeriği toplum yaşamanın çok geniş bir alanını kapsar.
Yargıda adalet bunun sadece önemli bir kısmını oluşturur. Çünkü devlet ve
toplum yaşamında her türlü adaletsizliğin çözüm yeri yargıdır; yargıda adaletin
kayıtsız şartsız sağlanmasıdır.
Modern devletin ve hukukun varlığı ve halkın mutluluğu ortak akılla
oluşturulan yasal ve toplumsal kuralların herkese adil bir şekilde
uygulanmasına bağlıdır. Bu kamu görevlerine ilişkin işlemlerin, davranışların
ve toplumsal kuralların yukarıdan gelen emirlere, akraba, kabile, eş-dost,
hemşerilik, cemaat ve parti gibi sadakatlere göre değil objektif düzenlemelere
ve kurallara göre belirlenmesini zorunlu kılar. Eğer yargıda, devletin diğer
kurumlarında ve toplum hayatını düzenleyen diğer alanlarında adaletsizlik
hakim olmuş, devlet ve yargı bunlara müdahale edemiyor hatta tam tersine
üstünlerin egemenliğine göre yargı kararları oluşuyorsa orada tam anlamıyla
adaletsizlik vardır. O nedenle modern hukukta adaletin sağlanması öncelikle
yargı bağımsızlığına ve siyaset başta olmak üzere her türlü gücün etkisinden
tamamen kurtarılmasına bağlıdır.
12
Adalet Yürüyüşü
Devlet otoritesinin Anayasaya uygun bir biçimde kullanılması, kişi haklarına
saygıyı ve iktidarların hukuk kurallarına uymalarını sağlayacak güçte “bağımsız
mahkemelerin varlığı” ile mümkündür. Ancak bu şekilde yargı her türlü siyasi
baskıdan uzak ve bağımsız kalabildiğinde bir ülkede demokrasi gelişme
imkânı bulabilir.
Dini Kaynaklarda Adalet
Kuran’daki “Muhakkak, Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” (Nisa, 4/58)
ifadeleri “Hakkı sahibine hak edene teslim etmek ve kim olursa olsun eşit
muamelede bulunmak” anlamına gelir. Peygamberimiz buna çok dikkat etmiş,
“suçu işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm” buyurmuştur. Adaletin
ortadan kalkıp, zulmün hakim olduğu bir toplumda huzur ve güven kalmaz.
“Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil
davrananları sever.” (Maide Suresi: Ayet 42).
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden
kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu,
Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.” (Maide Suresi: Ayet 8).
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” (Nisa Suresi: Ayet 58).
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa
Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik
ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine
de daha yakındır.(Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede
nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten)
çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa
Suresi: Ayet 135).
13
Adalet Yürüyüşü
Adalet Dinimiz açısından o kadar önemlidir ki Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle
buyurmaktadır:
“Düşmanınıza galebe ederseniz sakın adaletten ayrılmayınız! Onların
çocuklarını, ihtiyarlarını, rahiplerini öldürmeyiniz. Onları kendi haline
bırakınız. Şayet onlarla anlaşma yaparsanız anlaşmanızı bozmayınız.”
“İnsanların Allah’a en sevgili ve O’na en yakın olanı adaletli devlet
başkanı, Allah’a en sevimsiz ve O’na en uzak olanı da zalim devlet
başkanıdır.”
“Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler, çökmek
zorundadır”
“Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın yüce lütfuna ve
himâyesine mazhar olacakların öncüleridir .”
14
Adalet Yürüyüşü
Kutsal dinimizin adalete verdiği önemi Peygamberimizin “Bir gün adaletle
muamelede bulunmak altmış yıllık ibadetten üstündür” sözünden başka
ne daha iyi anlatabilir?
Dinimizin adalete verdiği bu öneme karşın ülkemizde adalet var mı sorusuna,
gönül rahatlığıyla, evet diye cevap verebilir miyiz? Sizce son yıllarda ülkemizde
adalete olan güvenin büyük ölçüde azalmasında ülkemizin hızla tek adam
rejimine götürülmesi ve bütün muhaliflerin devletin yargısı ve güvenlik güçleri
kullanılarak hapsedilmesi, hukuksuz, haksız cezalara çaptırılması, susturulmak
istenmesinin tek sorumlusu İktidar değil midir?
ADALET YÜRÜYÜŞÜ NEDEN BAŞLADI?
Ülkemizde 2002 yılından sonra toplumsal yaşamın her alanında bir
kutuplaştırma, ayrıştırma, düşmanlaştırma ve devlet yönetiminde otoriterleşme
dönemi başladı. Devlet gücünü eline geçiren iktidar ve ona destek olan
cemaat bütün kamusal gücü, yetkileri ve kaynakları yağma edercesine
paylaşmaya ve bunları yaptıkça birlikte güçlenmeye, güçlendikçe de kendileri
dışında kalanların hareket alanlarını daha çok sınırlamaya başladılar. Devletin
ihaleleri ve arazileri cemaate, yabancılara ve diğer yandaşlara peşkeş çekildi.
En büyük yağma devletin kadrolarında yapıldı. KPSS sınavlarında soruları
çaldılar, yandaşlara verilip haksızlıkla sınav kazandırılıp devlet işgal edildi.
2010 Anayasa referandumunda Fetullah Gülen’in “Mezardakileri bile kaldırıp
oy kullandıracaksınız” sözünün boşuna söylenmediği sonraki süreçte tüm
çıplaklığıyla ortaya çıktı. “Darbeci askerlerin camileri bombalayacağı” yalanı
üzerinden yürütülen kara propaganda sürecine dayalı olarak Anayasa
değişikliklerine halk desteği sağlandı ve referandumdan AKP-Cemaat
Koalisyonunun istediği sonuç çıktı.
Referandum sonrası yapılan HSYK seçimlerini bekledikleri gibi cemaatin listesi
kazandı. HSYK üzerinden Yargıtay ve Danıştay’a yapılan toplu üye atamalarıyla
15
Adalet Yürüyüşü
Yargıtay ve Danıştay, Yargıtay ve Danıştay ile Cumhurbaşkanı üzerinden de
Anayasa Mahkemesi’nde kadrolaşma tamamlandı. Artık yargı tamamen
cemaatin kontrolüne teslim edilmişti.
Cemaat kadrolaşmasının emniyetin yanında yüksek yargıda da tamamlanması
sonrasında Türkiye’de hak hukuk ve adalet ortadan kalkarak bir düşman ceza
hukuku süreci başladı ve ileride İktidar yargısının da kullanacağı bir düşman
ceza hukuku geleneği yaratıldı. Artık adaletsizlik Yüksek Seçim Kurulu dahil,
her yerdeydi. Adaletsizlikler, birçok somut örnekten sonra, CHP Milletvekili
Enis Berberoğlu’nun delilsiz cezalandırılması ve Anayasaya aykırı olarak
tutuklanmasına kadar dayandı.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç.
Dr. Emir Kaya’nın 15 Temmuz darbe girişiminden önce yaptığı Türkiye’de
Hukuk Zihniyetini ortaya koyan anket çalışması1 bu sürecin ülkemizi nereye
götürdüğünü, adalet sisteminin ne hale geldiğini açıkça gözler önüne
sermektedir.
• Ankete katılanların yüzde 85’i hukukta “adamına göre muamele”
olduğunu düşünüyor.
• Hukuk sistemi %35 oranında adalet üretmektedir.
• Kurallara uymayanlar %67 oranında karlı çıkmaktadır.
• Toplumsal kamplaşmalar hukuku %78 oranında bozmaktadır.
• Yargıya güven hissi %38 düzeyindedir.
• Ayrımcılığa uğrama kaygısı %81 gibi yüksek bir düzeydedir.
• Genel hukuk memnuniyeti %33 gibi düşük bir düzeydedir.
• Avukatlar hakim ve savcıları %36 oranında adil bulmaktadır.
• Hakim ve savcılar avukatları %39 oranında dürüst bulmaktadır.
1 http://www.turkiyehukuk.org/turkiyede-hukuk-zihniyeti/
16
Adalet Yürüyüşü
• Hakim ve savcılar kendi yönettikleri yargı yönetimini %46 oranında adil
bulmaktadır.
• “Hukuk sistemi adalet sağlayamıyor” diyen hâkim ve savcıların oranı ise
yüzde 56’yı buluyor.
Bu veriler 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki gelişmeler dikkate
alındığında, adalet sisteminin daha da dibe vurduğunun açık göstergesidir. Bu
anket yargının bütününü kapsamaktadır. Sadece siyasi amaçlı açılan davalar
dikkate alındığında bu davalarda adaletsizlik sıfıra yakındır.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Adalet siyasetin
emrine girerse demokrasi biter.” Geldiğimiz noktada adalet siyasetin emrine
girmiş ve ülkemizde demokrasi bitmiştir. Adalet olmayan yerde zulüm vardır.
Adaletsizlik hukuk olmuşsa direnmek (yürümek) görevdir.
Adalet Yürüyüşü yok edilen ADALETİN tekrar sağlanması için direnme
hakkının kullanılmasıdır.
Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin
devlet halinde varlığı kabul olunmaz.
Mustafa Kemal Atatürk
En yeni yasalarla donanmış olan adliyemizin doğru görüşü ve
adaleti uygulamak için gösterdiği dikkat, milletin huzur ve düzenini
korumaya yeterli ve güçlüdür.
Mustafa Kemal Atatürk
Hükümet, memlekete kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi
dağıtmakla yükümlüdür. Bu nedenle adalet işi çok önemlidir.
Adli siyasetimizde izlenecek amaç, öncelikle halkı yormaksızın
süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak
toplumumuzun bütün dünya ile teması normal ve zorunludur.
Mustafa Kemal Atatürk
17
Adalet Yürüyüşü
ANADOLU HALKININ MAYASINDA
ADALET, BARIŞ, UZLAŞMA VE
DAYANIŞMA VARDIR
Anadolu yüzyıllardır Hz Mevlana, Hacı Beştaş Veli, Hacı Bayram Veli, Pir
Sultan Abdal, Yunus Emre, Ahi Evran, Şeyh Bedreddin, Şey Edebali, Köroğlu
gibi adaleti, barışı, uzlaşmayı, dayanışmayı, hoşgörüyü ve en önemlisi insanı
ve sevgiyi merkeze alan düşünce insanlarına yurt olmuş toprakların adıdır.
Bu topraklarda yüzyıllardır savaşlar oldu, zulümler oldu, haksızlıklar oldu,
adaletsizlikler oldu ama hep barış, uzlaşma ve adalet galip geldi. Anadolu
halkının mayasında, vicdanında barış vardır, uzlaşma vardır, dayanışma
vardır ve her şeyden çok adalet vardır. Bu sefer de barış kazanacak, uzlaşma
kazanacak, dayanışma kazanacak, adalet kazanacaktır.
Bu topraklarda yüzyıllardır savaşlar oldu, zulümler oldu, haksızlıklar
oldu, adaletsizlikler oldu ama hep barış, uzlaşma ve adalet galip geldi.
Siyasal iktidarı ele geçirenler zaman zaman halka şiddeti zulmü reva
görmüşlerdir. Ancak Anadolu Halkı şiddete de, zulme de, adaletsizliklere de
Hz. Mevlana’nın, Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin, Şeyh Bedrettin’in, Pir
Sultan Abdal’ın, Köroğlu’nun, Yaşar Kemal ve diğer düşünce insanlarımızın,
halk ozanlarımızın yazdıklarıyla, şiirleriyle, ağıtlarıyla, deyişleriyle Anadolu
halkına aşıladığı adalet, barış, hoşgörü, dayanışma ve insanlık sevgisiyle karşı
gelmiş, mücadele etmiştir.
Bizler adalet, eşitlik, bağımsızlık, özgürlük ve dayanışmayı yaşam tarzı olarak
kabul etmiş Hz. Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Şeyh Bedrettin, Pir
Sultan Abdal, Köroğlu gibi fikir adamlarının ve halk ozanlarının ve canlarını
Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşının her cephesinde vatan ve hürriyet uğruna
korkusuzca feda etmeyi göze alan neslin torunlarıyız.
Harcı adalet olmayan bir toplumun binası zayıftır. Bir sarsıntı ile yıkılır.
Suat Taşer
18
Adalet Yürüyüşü
Yunus Emre’nin “Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur” sözü boşa
söylenmiş bir söz değildir. Özellikle iktidar sahiplerinin ders alması gereken
bir sözdür. Bu topraklarda her kim ki zulümle iktidar olmaya, iktidar kalmaya
çalışmışsa sonunda yenilmiş, yok olmuştur. “Adalet ile zulüm aynı yerde
durmaz” Türk atasözünde ifade edildiği gibi bir ülkede adalet yoksa zulüm
vardır. Harcı adalet olmayan bir toplumun binası zayıftır. Bir sarsıntı
ile yıkılır(Suat Taşer). Bugün ülkemizde adaletin harcından çalınmış bina
zayıflatılmıştır.
Yunus Emre’nin “Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur” sözü boşa
söylenmiş bir söz değildir. Özellikle iktidar sahiplerinin ders alınması
gereken bir sözdür.
KURTULUŞ SAVAŞI ANADOLU HALKININ
ADALETSİZLİĞE KARŞI SAVAŞIDIR
1900’lü yılların başında Anadolu emperyalist devletlerce işgal edildi.
İşgalcilerin amacı bölgedeki diğer halklar gibi Türk Halkını da esir almak,
Anadolu’yu sömürgeleştirmekti. Ancak adalet, bağımsızlık, dayanışma,
özgürlük, barış, uzlaşma ile mayalanmış Anadolu halkı, Mustafa Kemal
Atatürk’ün önderliğinde, tarihin derinliklerinden aldığı adalet, barış, hoşgörü,
özgürlük, bağımsızlık fikirlerinin verdiği güçle işgalcilere karşı yokluk içinde
canıyla mücadele etmiş ve kazanmıştır.
Adalet, bağımsızlık, dayanışma, özgürlük, barış, uzlaşma ile
mayalanmış Anadolu halkı, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde,
tarihin derinliklerinden aldığı adalet, barış, hoşgörü, özgürlük,
bağımsızlık fikirlerinin verdiği güçle işgalcilere karşı yokluk içinde
canıyla mücadele etmiş ve kazanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu zor koşullar altında hiçbir ayrım gözetmeksizin
Anadolu halkının emperyalizme karşı ulusal başkaldırısını örgütleyen Kuvayi
Milliye ve Mudafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin öncülüğünde kurulmuştur. Aynı
19
Adalet Yürüyüşü
zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkemizin işgalcilerden kurtarılmasıyla
tam bağımsızlık, hukukun üstünlüğü, adalet, toplumsal uzlaşma, dayanışma
ve laikliğe dayalı olarak kurulmuş demokratik parlamenter bir cumhuriyettir.
Cumhuriyetimizin temeli ADALETTİR. Hz. Ömer’e göre “Adalet mülkün
temelidir.” Konfüçyüs’e göre ise “Devletin hazinesi adalettir”.
Cumhuriyetimizin temeli ADALETTİR. Hz. Ömer’e göre “Adalet mülkün
temelidir.” Konfüçyüs’e göre ise “Devletin hazinesi adalettir”.
Anadolu halkının ADALETE DAYALI, BARIŞÇI, DAYANIŞMACI, UZLAŞMACI
VE DEVRİMCİ RUHU Türkiye›yi emperyalist işgalden, halkı hilafet ve
saltanatın egemenliğinden kurtararak demokratik, çağdaş, onurlu ve tek
coğrafyada birçok dilden, dinden, etnik kökenden, mezhepten insanı/halkı
bir devlet yapısı içinde birleştirmeyi başaran tarihsel ve siyasal mirasın sahibi
ve sürdürücüsüdür. Bu ruh ve bu anlayış halkımızca ülkemizi ve halkımızı
çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı hedefleyen Cumhuriyet Devrimleri ve
20
Adalet Yürüyüşü
kazanımlarını korumayı, sürdürmeyi ve geliştirmeyi öncelikli ve vazgeçilmez
görev olarak kabul etmiştir.
Türkiye’yi emperyalist işgalden, halkı hilafet ve saltanatın
egemenliğinden kurtararak demokratik, çağdaş, onurlu ve tek
coğrafyada birçok dilden, dinden, etnik kökenden, mezhepten insanı/
halkı bir devlet yapısı içinde birleştirmeyi başaran Anadolu halkının
adalete dayalı, bağımsızlık ve özgürlük ruhudur.
Anadolu halkının toplumsal uzlaşmacı gücü, demokrasinin ve hukukun
evrensel ve ulusal değerlerine, adalete, özgürlüğe, barışa, dayanışmaya ve
bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimci olan Mustafa Kemal Atatürk’ün
düşüncelerine dayanır. Bu düşünce, halkımızın özgürlük, dayanışma, eşitlik
ve adaleti temel alan, dünya halklarına örnek olmayı amaçlayan evrensel
demokratik değerlere saygılı toplumsal bir düzen kurmaya öncülük eden bir
düşüncedir.
21
Adalet Yürüyüşü
Anadolu halkının toplumsal uzlaşmacı gücü, demokrasinin evrensel
ve ulusal değerlerine, adalete, özgürlüğe, barışa, dayanışmaya ve
bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimci olan Mustafa Kemal
Atatürk’ün düşüncelerine dayanır.
YOKTAN VAR EDİLEN
TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Atatürk’ün önderliğinde bütün halkımızın katılımıyla başarıyla sonuçlandırılan
bağımsızlık savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi ve
kısa dönemde gerçekleştirilen devrimlerle dünyanın saygın bir ülkesi olmuştur.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı’nda
emperyalistleri yenilgiye uğrattıktan sonra her türlü yokluğa ve yoksulluğa
karşın kısa bir süre içinde ülkemizin devlet olarak örgütlenmesi, sosyal,
siyasal, ekonomi, bilim vb. alanlarda gelişmesi için adeta bir mucizeyi
gerçekleştirmişlerdir.
22
Adalet Yürüyüşü
Atatürk’ün “Her fabrika bir kaledir” sözüne uygun olarak kısa bir süre
içinde çimento fabrikaları, şeker fabrikaları, demir-çelik fabrikaları, dokuma
fabrikaları, şişe ve cam fabrikaları, demir yolları, karayolları, limanlar, havacılık,
askeri savunma, tarım gibi alanlarda pek çok yatırımlar yapılmıştır. Bunlar “taş
taş üstüne konulmadı” denilen yokluk yıllarında Atatürk ve arkadaşlarının
öngörüsü ve halkımızın büyük fedakarlıklarıyla ülkemize kazandırılmıştır.
İktidar sahiplerinin taş taş üstüne konulmadı dedikleri ve son 15 yıldır
özelleştirme adı altında yandaşlara, yerli ve yabancı sermayedarlara peşkeş
çekilen, sata sata bitirilemeyen kamusal varlıklarımızın çoğu bu yokluk ve zor
koşullar altında ülkemize kazandırılan milli servetlerimizdir.
Son 15 yıldır özelleştirme adı altında yerli ve yabancı sermayedarlara
peşkeş çekilen, sata sata bitirilemeyen kamusal varlıklarımız
Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki yokluk ve zor koşullar altında
ülkemize kazandırılan milli servetlerimizdir.
Mustafa Kemal Atatürk 15 yıl gibi kısa sürede yüzlerce kurum, kuruluş ve
fabrikanın kurulmasını sağlamıştır. Üstelik bunlar en ufak bir borç ve dış kredi
kullanmadan yapılmıştır. Osmanlı Devletinden kalan dış borçları ödemek
için devletin hiçbir kurumunu satılmamıştır. Aksine birçok yabancı işletme
23
Adalet Yürüyüşü
ve şirket yabancılardan satın alarak kamuya kazandırılmış, yokluk içinde olan
ekonomi, sanayi, ulaşım, eğitim, sağlık, kültür, savunma sanayi gibi daha birçok
alanda önemli atılımlar yapılmıştır ve bu durum Atatürk’ün ne kadar başarılı,
öngörülü ve büyük bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Türkiye
Cumhuriyeti büyük devlet ve siyaset adamı Atatürk’ün öncülük ettiği bu ruh
ve anlayış üzerine kurulmuş modern, çağdaş, demokratik, çoğulculuğa dayalı
laik parlamenter bir demokrasidir. Bu cumhuriyet ve demokrasi ülkemizin
medeni dünyada saygın bir yer almasını sağlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti büyük devlet ve siyaset adamı Atatürk’ün
öncülük ettiği devrimci bir ruh ve anlayış üzerine kurulmuş modern,
çağdaş, çoğulculuğa dayalı laik parlamenter bir demokrasidir.
“Bir memleket yalnız adaletle ebedileşir, adaletsizlikle yıkılır.”
Alman Atasözü
24
Adalet Yürüyüşü
ÜLKEMİZDE ADALET YOK EDİLMİŞTİR
Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar siyasi, ekonomik vb. alanlarda
sorunlarla karşılaştık. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesini yaşadık. Adaletimiz,
cumhuriyetimiz ve demokrasimiz yara aldı. Burada Adnan Menderes ve
arkadaşlarını demokrasi şehidi olarak verdik, yılmadık demokrasimizi
güçlendirme yolunda ilerlemeye devam ettik.
“Haksızlık yapıp tüm insanlarla birlikte olmaktansa, adaletli davranıp tek
başına kalmak daha iyidir.”
M. Gandhi
12 Martta başka bir askeri darbe yaşadık. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını adalet,
bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde şehit verdik, yılmadık demokrasimizi
güçlendirme yolunda ilerlemeye devam ettik.
70’li yıllarda; kardeş kavgasında binlerce gencimizin gözlerimizin önünde
birbirini öldürmesine, daha sonra 12 Eylül askeri darbesinin zulümlerine, yaşı
büyütülerek gençlerimizin asılmasına, bilim adamlarımızın üniversitelerden
atılmasına, ülkemizin yurtsever dinamik gençlerinin cezaevlerinde
işkencelere maruz kalmasına, bir neslin yok edilmesine tanıklık ettik. Ülkemiz,
cumhuriyetimiz, demokrasimiz, adaletimiz bu süreçte büyük yaralar aldı ama
yılmadık, demokrasimizi güçlendirme yolunda ilerlemeye devam ettik.
25
Adalet Yürüyüşü
90’lı yıllar zor başladı ve devam etti. Bu yıllarda faili meçhul cinayetlerde
Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Onat Kutlar,
Ahmet Taner Kışlalı gibi aydınlarımızı, terör saldırılarında binlerce askerimizi,
polisimizi kaybettik. 1993 yılında Sivas’ta tarihimizin en vahşi katliamına
Madımak Oteli’nde aydınlarımızın, sanatçılarımızın yakılarak öldürülmesine,
hemen peşinden halkımızın birbirine düşman edilmesine yönelik Başbağlar
Katliamı’nda masum köylülerimizin vahşice katledilmesine tanıklık ettik.
Ekonomik krizler, demokrasiye müdahale girişimleri yaşadık, yine yaralar aldık
ama yılmadık. Hep halkımızın uzlaşmacı, barışçı, dayanışmacı sağduyusu galip
geldi ve daha adaletli, hukuka saygılı, toplumsal barış, uzlaşma, dayanışma
içinde bir ülke kurmak için mücadele ettik.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi yol kazaları tarihimizde derin izler bıraksa da,
birlik ve beraberliğimizin sürdürülmesi için Hacı Bektaş Veli’nin “Bir olalım, iri
olalım, diri olalım” sözünü rehber etmemiz gerekirken, yaşadıklarımızı çabuk
unuttuk.
Ancak hep halkımızın ortak aklı galip geldi. Bütün bu sorunlarla mücadeleler
hukukun üstünlüğüne dayalı bir adalet sistemi ve güçler ayrılığını esas alan
parlamenter demokrasi içinde başarıya ulaştı.
Bütün bu sıkıntılı günlerde dahi kimsenin aklına güçler ayrılığının yok
edileceği, adaletin tamamen siyasi iradenin kontrolüne verileceği, halkımızın
kutuplaştırılarak birbirine düşman edileceği ve TBMM’nin zayıflatılarak
ülkemizin hızla tek adam diktatörlüğüne götürüleceği gelmemişti.
“Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenlerin zalimliğidir.”
Hz. Ali
Ülkemiz en sıkıntılı dönemlerde bile, son yıllardaki kadar, iktidarın devleti ele
geçirme, kaynaklarını yandaşlara yağmalatma, devlet yönetiminde cemaatlerle
işbirliği yapma, devlet imkanlarını ile kamusal ve özel mülkiyetleri yandaşlara
transfer etme, muhalif siyasileri, medyayı, bilim adamlarını, sendikaları,
sivil toplumu susturma, baskı altına alma hatta yok etme girişimlerine tanık
olmamıştır. Ülkemizde adaletsizlik hukuk olmuştur.
Ülkemizde adaletsizlik hukuk olmuştur.
26
Adalet Yürüyüşü
DEVLETİMİZ İKTİDAR CEMAAT
KAVGALARI VE KUMPASLARA ALET
EDİLEREK ZAYIFLATILMIŞTIR
Ülkemizde ekonomik krizlerin ardından 2002 yılından itibaren AKP-FETÖ
ortaklığının devleti ele geçirmeyi amaçladığı yeni bir dönem başladı. Bu dönem
devlet yönetiminde liyakatin bittiği, siyasi kadrolaşmanın ve özellikle cemaat
militanlarının devletin her kademesinde örgütlenmesi için büyük bir fırsat
oldu. Ülkeyi yöneten kadrolar cemaate siyasi ve ekonomik olarak güçlenmesi,
devleti ele geçirmeleri için her türlü kolaylığı sağladılar. Bu dönem, iktidar
ve cemaat işbirliği yaparak devleti birlikte ele geçirme ve bütün ekonomik
imkanların birlikte paylaşılması dönemi olarak tarihe geçmiştir. Tarihimizin
hiçbir döneminde kamusal kaynakların bu şekilde yağmalanmasına tanıklık
edilmemiştir.
Ülkeyi yöneten kadrolarca Cemaate siyasi ve ekonomik olarak
güçlenmesi, devleti ele geçirmeleri için her türlü kolaylık sağlamıştır.
İktidar ve cemaatin birlikte devleti kolay ele geçirebilmesi için devletin
kurumsal yapısının zayıflatılması, bütün yurtseverlerin direncinin kırılması
ve susturulması gerekiyordu. Cemaat ve iktidarın birlikte gerçekleştirdiği
çok açık kumpaslarla, ulusal güvenliğimizin bel kemiği olan subaylarımız
27
Adalet Yürüyüşü
darbecilikle, casuslukla suçlandı, onurlarıyla oynandı. Ordularımızın en üst
komutanı, Genelkurmay Başkanı, tutuklanarak sahte belgelerle yargılandı ve
müebbet hapse mahkum edildi. Tutuklanan bazı onurlu ve yiğit subaylarımız
kendilerine yüklenen onursuzluğa haksızlığa dayanamayıp intihar etti. Bazıları
cezaevi koşullarında tedavi edilmedikleri için yakalandıkları hastalıktan
kurtulamayarak şehit oldular. Bütün bunlar, mağdur olanların çığlıklarına,
vicdanını ve kulaklarını tıkayarak seyreden AKP iktidarı ve onun yöneticilerinin
gözleri önünde oldu.
Cemaatin devleti kolay ele geçirebilmesi için bütün yurtseverlerin
susturulması, devletin kurumsal yapısının zayıflatılması ve
yurtseverlerin direncinin kırılması gerekiyordu.
Vatansever subaylar sahte belgelerle tutuklanıp cezaevlerine atılıp, onurları
ve namuslarıyla oynanıp Türk Ordusu yok edilirken dönemin Başbakanı,
maalesef, Cemaat militanlarıyla bir olup “ben bu davaların savcısıyım” diye
elini ovuşturuyor, sesini çıkaranları Ergenekoncu/darbeci olmakla suçluyor,
kumpas davalarını yürüten sahte savcı Zekeriya Öz’e büyük bir kahramanmış
gibi övgüler düzüp zırhlı aracını tahsis ediyordu. Bir yandan da Türkçe
Olimpiyatlarına katılıp Pensilvanya (Pennsylvania) da yaşayan ve hakkında
hiçbir yargı kararı olmamasına rağmen birileri tarafından kumanda edildiği
için tek başına Türkiye’ye gelmeye karar veremeyen FETÖ liderine “Bu hasret
bitsin artık, gurbet hasrettir, hasretin bedeli çok ağırdır” diyerek Türkiye’ye
dönmesi için çağrı yapıyordu. 15 Temmuz’da bu bedelin gerçekten ne kadar
ağır olduğu ve Gülen’in niye Türkiye’ye dönmediği anlaşılmıştır. “Keser döner
sap döner gün gelir hesap döner” atasözü gerçek olmuş beslenen canavar
birlikte aynı menzile yürüdüğü yol arkadaşına saldırmıştır.
Vatansever subaylar sahte belgelerle tutuklanıp cezaevlerine atılıp
Türk Ordusu yok edilirken dönemin Başbakanı, maalesef, Cemaat
militanlarıyla bir olup “ben bu davaların savcısıyım” diye elini
ovuşturuyor, kumpas davalarını yürüten sahte savcı Zekeriya Öz’e
büyük bir kahramanmış gibi övgüler düzüp zırhlı aracını tahsis
ediyordu.
28
Adalet Yürüyüşü
Türk Ordusuna kurulan kumpaslar sürecinde cemaatin ne kadar tehlikeli
olduğunu fark edip uyarıda bulunanlar ise yine sahte belgelerle oluşturulan
kumpaslarla tutuklanıp cezaevlerine atılıp, ağır hapis cezalarına mahkum
ediliyordu. Bunun en iyi örneği cemaatin gerçek yüzünü açıkça ortaya koyan
kitabı yazan sağcı olarak bilinen ve cemaati yakından tanıyan eski Emniyet
Müdürü Hanifi Avcı’dır. Yıllarca aşırı sol örgütlerle mücadele eden Avcı sahte
belgelerle sol bir örgüte yataklık etmekten 15 yıl hapse mahkum edilmiştir.
Aslında başlı başına bu olay bile kumpas davalarını açıkça ortaya koymasına
rağmen ülkeyi yönetenler hiç sesini çıkarmamış, aksine gelişmelere,
haksızlıklara destek vermiş, memnun olmuşlardır. İkincisi gazeteci Ahmet Şık
örneğidir. Şık’ın yazdığı ve cemaatin ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu
anlattığı İmamın Ordusu adlı kitabı daha basılmadan toplatılmış, sonra cemaate
mensup polislerce hazırlanan sahte belgelerle hakkında dava açılmış, hapse
29
Adalet Yürüyüşü
atılmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da uydurulan bir suçla
bu sefer FETÖ’ye destek olmakla suçlanmış ve Aralık 2016 ayında tutuklanmış
ve hala cezaevindedir. Bu iki çok açık kumpas olayları bile yaklaşan tehlikenin
görülmesine yetmemiştir.
Cumhuriyet ve Sözcü Gazetelerinin cemaat karşıtı çizgileri çok açıktır. Ortak
özellikleri cemaat ve iktidar muhalifi olmalarıdır. Bu iki gazeteye operasyon
yapılmış ve yıllarca cemaatle mücadele eden ve nasıl tehlikeli bir yapılanma
olduğunu anlatan yazarları ve muhabirleri sahte belgelerle FETÖ’cü olmakla
suçlanıp cezaevine konulmuştur.
Halkımız son 15 yıldır tarihinde hiç tanık olmadığı, aklına bile getiremediği sahte
oldukları gün gibi ortada olan uydurma belgelerle yurtsever komutanların,
gazetecilerin, bilim adamlarının, kamu görevlilerinin, sivil toplum kuruluşu
temsilcilerinin tutuklanıp cezaevlerine konulmasına ve ağır cezalar almasına
ve bütün bu hainliklere, adaletsizliklere görev başında bulunan iktidarın, onun
liderinin ve yöneticilerinin alkışlarla destek olmasına şahit olmuştur. Daha
vahim olan da iktidar ve onun devlet içindeki kadrolarının cemaatle işbirliği
yaptıkları dönemlerden öğrendikleri kumpasları şimdi kendisine muhalif olan
bütün kesimlere uyguluyor olmalarıdır.
Daha vahim olan da İktidar ve onun devlet içindeki kadrolarının
Cemaatle işbirliği yaptıkları dönemlerden öğrendikleri kumpasları
şimdi kendisine muhalif olan bütün kesimlere uyguluyor olmalarıdır.
Aslında cemaat ve hükümetin karşılıklı olarak devleti, imkanlarından
yararlanmak ve ele geçirmek için kullandığı, yol arkadaşlıklarının aslında
menfaat ilişkisine dayandığı, menfaatler çatışmaya başlayınca kardeş kavgasına
düştükleri anlaşıldı. Halkımız bir tarafta devleti yöneten partiyi, diğer tarafta
devletimizi ele geçiren ve yeteri kadar güçlendiğini düşünerek iktidara posta
koyan cemaatin birbiriyle kavgasına ve bu kavgada masum vatandaşlarımızın
şehit edilmesine tanıklık etti. Ortaya çıkan gerçekler göstermiştir ki dün
cemaat ve iktidarın birlikte kurdukları kumpasları bugün iktidarın cemaatten
öğrendikleriyle tek başına gerçekleştiriyor olmasıdır.
30
Adalet Yürüyüşü
Aslında cemaat ve hükümetin karşılıklı olarak devleti, imkanlarından
yararlanmak ve ele geçirmek için kullandığı, yol arkadaşlıklarının
aslında menfaat ilişkisine dayandığı, menfaatler çatışmaya
başlayınca kardeş kavgasına düştükleri anlaşıldı.
15 Temmuz hain darbe girişiminde Parti binalarına Atatürk posterleri asılması,
Yenikapı’da yapılan “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde siyasi partilerin bir
araya gelmesiyle oluşan uzlaşma ortamı iktidar partisi ve yöneticilerinin
siyasi irade ve devlet gücünü tekrar tamamen kontrol ettiklerini anlayıp eski
kutuplaştırıcı ve bölücü ayarlarına ve söylemlerine dönmeleriyle yok edilmiştir.
FETÖ’yü kimin beslediği ve halkımızın başına sardığı gün gibi bellidir. 250
şehidimizin vebali, bütün uyarılara rağmen “alnı secdeye değenden bize
zarar gelmez” diyerek ülkemizi FETÖ’ye teslim edenlerindir.
250 şehidimizin vebali, bütün uyarılara rağmen “alnı secdeye
değenden bize zarar gelmez” diyerek ülkemizi FETÖ’ye teslim
edenlerindir.
NEFRET DİLİ İLE HALKIMIZ
KUTUPLAŞTIRILMIŞTIR
Anadolu farklı din, dil, ırk, etnik köken, sosyal yaşam tarzı ve kültürlerin bir
arada barış içinde yaşadığı toprakların adıdır. Bu topraklarda, son yıllara kadar,
hiçbir iktidar ve lider bu zaman ki kadar sert ve halkımızı birbirine düşman
eden dil kullanmamış, bu toplumu kutuplaştırmamıştır. Araştırma şirketi
Metropoll’ün ‘Türkiye’nin Nabzı Haziran 2017’ adlı son anketi, ülkedeki
kutuplaşmayla ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur.
• Araştırmaya katılanların yüzde 63’ü ülkede ‘kaygı verici bir kutuplaşma’
olduğunu düşünüyor.
• 1 Kasım’da AKP’ye oy veren her 100 katılımcıdan 52’si de ‘kutuplaşma’dan
şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.
31
Adalet Yürüyüşü
• CHP seçmeninin yüzde 84,6’sı, MHP seçmenin yüzde 70,1’i, HDP seçmeninin
yüzde 82,3’ü ülkede kaygı verici bir kutuplaşma olduğu görüşündedir2.
Bu sonuçlar ülkemizdeki tehdidin boyutunu açıkça göstermektedir. İktidar ve
onun yöneticileri bütün siyasetini düşman yaratma, ayrıştırma, bölme üzerine
kurmuş, ülkemizde toplumsal gerilim, bölünme ve kutuplaşma tehlikeli
boyutlara ulaşmıştır. Özellik AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın milyonlarca
seçmenin desteğini alan CHP, MHP ve HDP’nin liderleri ve üst düzey
yöneticilerine karşı kullandığı düşük seviyeli ve ağır hakaretlerle dolu sözleri,
halkımızı kutuplaştırmaya ve birbirine düşman ederek siyasi çıkar sağlamaya
yöneliktir. Cumhurbaşkanının çeşitli yerlerde söylediği bazı nefret, ırkçılık,
düşmanlaştırma ve ayrımcılık içeren bazı sözleri:
• Zerdüşt Kürtler
• Ateist Aleviler
• Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü
• Affedersiniz bana, çok daha çirkin şeylerle, Ermeni diyen oldu
• Devletin birlik ve beraberliğini temsil eden tarafsız Cumhurbaşkanlığına
aday olduğu seçimlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu için söylediği
“biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu da Alevi”, “Kendisi de Alevidir
Kılıçdaroğlu’nun” ya da “Alevi olabilirsin çekinme söyle”
• 2011 seçimi öncesinde pek çok mitinginde CHP liderinin Alevi kimliğini
sistematik bir kampanya şeklinde gündeme getirmesi ve bazı mitinglerde
Alevilik hatırlatması yapması
• İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı seçimi mitinginde yaptığı konuşmada
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğunu belirterek, kendisini
mezhepsel kimliğini açıklamaya davet etmesi,
• Selahattin Demirtaş hakkında “Kendisi Zaza ama Kürt kardeşlerimi
aldatıyor...”
• Benim için Gürcü dediler, affedersiniz daha da çirkinini dediler, Ermeni
dediler
2 http://www.birgun.net/haber-detay/akp-nin-secmeni-bile-kutuplasmadan-yakindi-168818.
html
32
Adalet Yürüyüşü
• CHP’yi kastederek “Bunların geni bozuk, bunlar aynı meşrebe mizaca
sahip, aynı mezhebe mensup”
• Bir adam gibi ölmek var, bir madam gibi ölmek var
• Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için yine
değer veririz
• Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi
• Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük Aleviyim. Ama ben Aleviyim
deyip Hz. Ali’nin yaşam şeklinden uzak duranların oyununa gelmeyeceğiz
• İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin
için neden reddedilmesi gerekiyor
• Dindar ve kindar bir gençlik istiyorum
• Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum
• Kadınla erkeği eşit konuma getirmek fıtrata terstir
• Anne, baba kızının birilerinin kucağına oturmasını ister mi?
• Kadın mıdır kız mıdır?
• Siyasi iktidardayız ancak sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda
sıkıntılarımız var, sosyal ve kültürel iktidar kuramadık
• FETÖ’yü eleştirirken kullandığı ŞİİLİK inancına sahip insanları rencide eden
“Bunlarda takiye var, bunlarda yalan var, bunlarda iftira var. Üçünün neticesi
fitne var, fesat var. Yani böyle çok rahat takiye yapıyorlar. Şia’yı falan geçmiş
vaziyetteler. Şia bunların eline su dökemez”
• Ülkücüleri kast ederek söylediği “Bunlar kandan beslenen vampirler,
bunlar doğru konuşmazlar, bunlar dürüst davranmazlar, en iyi
yaptıkları kışkırtmadır, hırçınlıktır, terörize etmektir …”
• Adalet Yürüyüşü yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu kast
ederek “Savcılar sizi de çağırırsa şaşmayın” ve “Rüzgar eken fırtına biçer”
sözleri,
Bu ifadeler ve birçokları ülkeyi yöneten siyasi iradenin iç dünyasından dışına
yansıyanların sadece bir kısmıdır. Bunların dışında yandaş basın, köşe yazarı,
AKP yöneticileri, AKP destekçisi çete ve mafya liderlerinin sayısız tehdit ve
33
Adalet Yürüyüşü
hakaret dolu mesaj ve ifadeleri saymakla bitmez. Bu dil 2002’den beri halkımızı
kutuplaştırmakta, birbirine düşman etmektedir. Son yıllarda artarak yaşanan;
• Toplu taşıma araçlarında, parklarda ve başka alanlarda kadınların kıyafetleri
dolayısıyla cinsel saldırılara ve şiddete uğraması,
• Eline silah alıp öl de ölelim reis diye tehditler savuran İktidar Partisi
yöneticileri ve üyeleri,
• Toplu olarak kullanılan mekanlarda başı örtülü açık ayrımı yapılması,
• Kamu görevlilerinin kamu hizmeti sunarken yararlanıcılar arasında ayrım
yapmaları,
• Anayasa referandumunda “Olası bir kalkışmada DEVLETİ beklemeyeceğim.
Cesetlerinizden köprü yapmayan namert olsun. ‘Kanınızla banyo yapmayan’
soysuz köpektir...” şeklindeki ve diğer silahlı tehditler,
• Kamu idareleri ve yöneticilerince devlet imkanlarının partizanca
kullanılması,
• Gösteri, yürüyüş gibi anayasal hakkını kullanan vatandaşlara hiçbir görevi
olmayan İktidar destekçilerinin saldırması,
• Gösteri hakkını kullanan İktidar muhalifi siyasi parti, sendika, sivil toplum
kuruluşu ve vatandaşlara polisin kullandığı aşırı şiddet,
• Siyasi faaliyette bulunan siyasi parti lider ve temsilcilerine yapılan saldırılar,
• Gezi olaylarında esnafın, halkın, polisin birlikte Ali İsmail Korkmaz’ı linç
etmesi, baltalı, satırlı saldırılar,
• Bazı Hıristiyan din adamları ve ibadet yerlerine yapılan saldırı ve tehditler,
• Şehit cenazelerinde CHP Genel Başkanı’na ve çelenklerine yönelik tehdit ve
saldırılar,
• Hrant Dink cinayeti,
• Zirve Yayınevi Katliamı,
• Roman vatandaşlara yönelik saldırılar,
• Trans cinayetleri,
• Bazı adi olaylarda bile Kürt vatandaşların PKK’lı gibi gösterilip linç edilmeye
çalışılması,
34
Adalet Yürüyüşü
gibi ayrımcı ve kutuplaştırıcı söylem ve uygulamaların nedeni İktidar ve
onun yönetici ve temsilcilerinin kullandığı nefret dili, kutuplaştırıcı dildir.
İktidar ve yöneticileri maalesef ulusal birlik ve bütünlüğümüzü tehdit eden
bu dilden beslenmektedir. Bu dil ülkemizin içinde bulunduğu kutuplaşmanın
nedeni olup geleceğimiz için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. “Hak, Hukuk,
Adalet” diye kutsal talepler için yola çıkan katılımcılara gösterilen tepkiler,
yola gübre dökülmesi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun geçeceği yola kurşun atılması,
Hendek’te konaklama yerinin tam karşısına vinçle Recep Tayyip Erdoğan’ın
posterinin asılması gibi olaylar ve Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un
“Gerede Belediyesi bize bir bardak su dahi vermedi. ‘Paramızla alalım’
dedik, ona bile müsaade etmedi, bir de bize destek olanlara baskı yaptı.
Hiç unutamam” sözleri İktidarın kutuplaştırma çabalarının vardığı noktayı
göstermesi açısından çok önemlidir.
Kutuplaştırıcı dil ulusal birlik ve bütünlüğümüzü tehdit etmektedir.
ÜLKEMİZ TEK ADAM REJİMİNE
MAHKUM EDİLMİŞTİR
Ülkemizin birlik ve beraberliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığının
tarafsızlığına son verilmiş, tek adamın yasama, yürütme ve yargıyı kontrol
altına alarak, denetimsiz bir şekilde, ülkeyi yönetmesinin yolu açılmıştır.
Demokrasinin temeli güçler ayrılığı yok edilmiş, yargı ve yasama yapılan
düzenlemelerle siyasi gücün kontrolüne geçirilmiştir. Yürütme organında olan
partizanlık, liyakati bitirmiştir.
Merkezi yönetimin yetkileri artırılmış, yerel yönetimler zayıflatılmıştır. Böylece
madenler, ormanlar, akarsular gibi ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının
Ankara’dan tek adamın göstereceği yandaşlara ihale edilmesi kolaylaştırılmıştır.
Yargıda adalet, siyasi çıkarlar için, hızla yok edilmiş, yalnız yargıyı değil
hayatımızın her alanını esir almıştır. Hükümetin yasama ve yürütme organı
faaliyetlerinde yargı denetimi yok edilerek tek adamın keyfi yönetiminin önü
35
Adalet Yürüyüşü
açılmıştır. Yargı sadece kendilerinden olmayanlara baskı ve zulüm aracı olarak
kullanılmaya başlanılmıştır.
Sayıştay başta olmak üzere denetim birimlerinin yetki ve sorumlulukları
azaltılarak tek adamın kullandığı idari ve mali yetki ve kaynakların denetlenmesi
engellenmiş, hesap vermeyen keyfi devlet yönetiminin önü açılmıştır.
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ İÇİN
UZLAŞMA, BARIŞ, HOŞGÖRÜ DİLİNE
İHTİYACIMIZ VAR
Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte, Atatürk’ün öncülüğünde büyük bir
çağdaşlaşma atılımını cesaretle gerçekleştiren Türk halkı, iç politika, dış
politika, adaletsizlik, halkın kutuplaşması, ekonomik sıkıntılar gibi içinde
bulunduğumuz ortamdan çıkmak için bir kez daha ve çok güçlü bir biçimde
büyük bir değişim ve atılım gereksinimiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Anadolu halkı, böyle bir atılım ve değişimi gerçekleştirebilecek ve Türkiye’nin
gelecekle buluşmasını sağlayabilecek tarihsel köklere sahiptir.
36
Adalet Yürüyüşü
Tarih bütün diktatörlerin bir şekilde sağladıkları halk desteği ile güçlenmelerine,
güçlendikçe daha da diktatörleşmişlerine tanıklık etmiştir. Ancak bütün
diktatörlerin ülkelerine verdikleri büyük zararlar ve sonları bellidir. Ülkemiz
ve halkımız yasama, yürütme ve yargının kontrolünün tek merkezde
toplanmasına, yargıda adaletin ve yargı bağımsızlığının yok olmasına ve hızla
tek adam rejiminin daha da diktatörleştiğine tanık olmaktadır.
1 Kasım 2014’te CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Tek parti
devletlerinin bir özelliği daha var, içte ve dışta sürekli düşman yaratmak.
Düşman yaratarak gidersiniz. Bunlar Hitler’in taktikleridir. 21. yüzyılın
başında AKP’nin izlediği taktikler Goebbels ve Hitler’in taktikleridir. O
tablo Almanya’yı felakete götürdü, bu tablo da korkarım ki Türkiye’yi
felakete taşıyacaktır” sözleri içinde bulunduğumuz vahim durumun çok açık
ifadesi ve aslında bir ikazı niteliğindedir.
1930’lu yıllarda Hitler meydanlara topladığı milyonlarca insana “Tek
Lider” diye bağırttırıyor, Yahudileri, siyasî muhalifleri, Yehova Şahitlerini,
homoseksüelleri ve sözde asosyal kişileri de hedef alarak kutuplaştırıcı, bölücü,
düşmanlaştıran ve muhalifleri sindiren konuşmalar yapıyordu. Sokaklara,
bulduğu her yere apartman boyunda posterleri ile “Daha güçlü bir Almanya”
afişlerini astırıyordu. 1934 yılında yaptığı halk oylaması ile Cumhurbaşkanlığı
37
Adalet Yürüyüşü
ve Başbakanlığın bütün yetkilerinin kendinde toplanmasını sağladı ve sonra
“Merhamet etmek yok. Yolumuza kim çıkarsa çıksın ezip geçeceğiz” dedi.
Size bunlar tanıdık geliyor mu? Filmin sonu malum: 80 milyon insan öldürüldü.
Diktatörlük düzeyi yükseldikçe yönetim sadece demokrasiyi yok etmekle
kalmaz:
• Ekonomik düzen bozulur, ülke dünyadan soyutlanır.
• Ahlâk çöker, toplumda çürüme başlar.
• İnsanlar, iyi eğitimliler ülkeden kaçmaya başlar.
• Sonunda diktatörün çevresindekiler de uzaklaşırlar.
Ama iş işten geçmiştir. Bir mum gibi diktatörler de kaybolur giderler ama
geriye kalan enkazdır. Ülkeyi bu hale getirenler kendilerine yeni efendiler
aramak için ortadan kaybolup başka kılıklara girerler, enkazı kaldırmak ve
ülkeyi içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarmak her zaman olduğu gibi ülkenin
gerçek yurtseverlerine düşer.
İçinde bulunduğumuz dönem bir yol ayrımıdır. Artık durup düşünmek
için son noktaya geldik. Önümüzde iki yol var: yollardan birisi ülkemizin
ve çocuklarımızın barış, huzur, özgür geleceği olan Cumhuriyetimizi ve
parlamenter demokrasimizi gelecek yüzyıllara hazırlamak için toplumsal
uzlaşmayla adalet, barış ve özgürlük için bir araya gelip tavır koymaktır ve
geleceğimizi kurtarmaktır. Diğer yol kendimizi suyun akışına bırakıp İktidarın
adalet anlayışının ve kullandığı toplumsal kutuplaştırma ve düşmanlaştırma
siyasetinin ülkemizi hızla Irak, Suriye, Afganistan gibi aynı halkın birbirini toplu
şekilde katlettiği, kardeşkanının döküldüğü iç savaşa doğru sürüklenmesine
göz yummaktır.
İçinde bulunduğumuz dönem bir yol ayrımıdır: ya hukuk, adalet,
dayanışma, uzlaşma ve barış içinde birlikte kardeşçe yaşamanın
yollarını arayacağız ya da yakın çevremizdeki ülkelerin yaptığı gibi
sosyal, kültürel zenginliklerimiz olan farklılıklarımızı düşmanlığa
dönüştürüp birbirimizle kavga edeceğiz.
38
Adalet Yürüyüşü
Bizim ülke olarak düşmanlığa değil uzlaşmaya, toplumsal barışa, adalete,
birleştirici bir siyaset diline ihtiyacımız vardır. Önümüzdeki yıllarda ülkelerin
kaderini belirleyecek olan bilim, kültür, sanat, eğitim, teknoloji ve endüstrilere
yapılacak yatırımlar ülkemizin de geleceğini belirleyecektir. O nedenle ülkemizi
iç savaşa değil daha adil bir ekonomi, demokratik bir devlet, güçlüye değil
herkese adil adalet sunan hukuk ve bağımsız yargı sistemi, güvenli bir ülke ve
refah içinde saygın bir yaşam için gençlerimizi ve ülkemizi gelecek yüzyıllara
hazırlamalıyız. Türkiye’nin savaşa değil barışa, gerilime değil, yumuşamaya,
çatışmaya değil, kucaklaşmaya ihtiyacı vardır. Barışık toplum olmanın bir şartı
bağımsız ve tarafsız olduğuna inanılan bir yargıdır.
Bizim ülke olarak daha çok uzlaşmaya, toplumsal barışa, adalete,
birleştirici bir siyaset diline ihtiyacımız vardır.
39
Adalet Yürüyüşü
FARKLILIKLARIMIZI ZENGİNLİĞE
DÖNÜŞTÜRMELİYİZ
Ulusal birlik ve beraberliğimiz halkımız ayrıştırılarak, düşmanlaştırılarak,
kutuplaştırılarak kurulamaz. Tam tersine uzlaşma, hoşgörü, herkese eşit
uygulanan bağımsız bir adalet sistemi, özgürlüklerle zenginleştirilmiş
toplumsal uzlaşma ortamı ülkemize barış içinde bir gelecek sağlayabilir.
Cumhuriyet ve demokrasi güçlü ve bağımsız bir yargı sisteminin varlığına
bağlı olup yargı sistemi hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
kurulmalıdır. Yargı yönetimi her türlü siyaset benzeri kadrolaşma ile yasama
ve yürütmenin etki alanının dışında olmalıdır.
Anadolu halkı olarak tek amacımız vardır; ülkemizin dünyada refah düzeyi
yüksek, her alanda güçlü, saygın, halkının barış, özgürlük ve uzlaşma içinde
yaşadığı demokratik bir ülke olarak yerini almasını sağlamaktır.
Geldiğimiz noktada artık “söz konusu olan VATANDIR”. Bu yolda siyasi
görüşü, etnik kökeni, ırkı, dili, dini, mezhebi ne olursa olsun Türkiye’yi ve
40
Adalet Yürüyüşü
onun halkını seven, birlik ve beraberliğimizin sağlanmasında sorumluluk
hisseden herkesin:
• Özgürlük, eşitlik, adalet, dayanışma, barış ve huzur içinde yaşanılan,
• Bireyler ve toplumsal gruplar arasında barış ve uzlaşmanın sağlandığı,
• Çevreye ve insan haklarına saygı duyulduğu,
• Hukukun üstünlüğü, laiklik, güçler ayrılığı, çoğulcu demokrasi, saydamlık
ve katılımcı yönetim anlayışının bütünüyle içselleştirildiği,
• Emeğin tamamen örgütlendiği ve hakkını alabildiği, ulusal gelirin adil
dağıtıldığı,
• Halkın gelir seviyesi, yaşam kalitesi ve mutluluk düzeyinin yüksek
olduğu,
• Adalet sisteminin gerçekten adalet dağıttığı ve mahkeme kararlarına
güvenilen,
• Kadına karşı ayrımcılık ve şiddetin, çocuk gelinlerin olmadığı,
• Dünyada güven ve saygı duyulan bir
Türkiye için güç birliği yapması ve birlikte mücadele etmesi yurtseverlik
görevidir.
41
Adalet Yürüyüşü
TOPLUMSAL UZLAŞMA İÇİN
“ADALET ÇAĞRISI”
Adalet Yürüyüşü her türlü adaletsizliğe, ayrımcılığa, düşmanlaştırmaya,
kayırmacılığa, partizanlığa karşı bir yürüyüştür. Bu yürüyüş/adalet sadece
CHP’nin veya Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorunu değildir. Adalet sorunu herkesin
Türkiye’nin sorunudur.
Sorun o kadar büyüktür ki ne Başbakan Binali Yıldırım’ın “Ben Enis Berberoğlu’nu
ziyarete gidiyor diye duydum. Oraya gitmek için, bu sıcakta, yürümeye lüzum yok
ki. Hızlı trenle gidebilir, hem de hızlı trene binmiş olur. Niye eziyet ediyor kendine?
Sokakta adalet aranmaz. Türkiye bir hukuk devletidir” ne de Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yollar yürümekle aşınmaz. Bu yolla hukuk elde
edeceklerini zannediyorlarsa bu da mümkün değil. Adalet pankartlarıyla
dolaşmak adaleti getirmez. Yargı yarın sizi de davet ederse şaşmayın” ifadeleriyle
ortaya koydukları umursamaz, alaycı ve tehditkar tavırları kadar basittir.
9 Temmuz 2017 “ADALET ÇAĞRISI” ülkemizde adaletin, barışın, dayanışmanın,
kardeşliğin, uzlaşmanın, birlik ve beraberliğin birlikte kurulması için bütün
yurtseverlere yapılan bir çağrıdır.
42
Adalet Yürüyüşü
ADALET ÇAĞRISI
MALTEPE - 09.07.2017
Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe’de bir
araya gelen yüzbinler, milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz.
Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için
değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz.
Biz, 25 gündür, on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız ‘Hak, Hukuk,
Adalet’ talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.
Biz, siyasete ve toplumsal yaşama Adalet Yürüyüşümüzün gösterdiği
barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz.
Adalet bir haktır. Adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz.
Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki
sallanmaktadır.
Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür.
İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son
bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine
getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:
1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz.
15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa
çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve
demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu
diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması
iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz
hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı
ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
43
Adalet Yürüyüşü
2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz
darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri
gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye
dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide
toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere
uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla
demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz
bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı
uygulamalardan vazgeçilmelidir.
4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal
güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil
ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik
haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son
verilmelidir.
5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya
onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete
muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler
ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa
Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal
serbest bırakılmalıdır.
6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz
edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal
serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir.
Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik
“devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa
değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan
anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği
Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu
44
Adalet Yürüyüşü
bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez,
yönetilmemelidir.
8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır.
Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı
demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda
göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin
aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten
eğitim politikaları değiştirilmelidir.
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın
bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam
ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi
çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi
için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm
antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir.
Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı
ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın
hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki
adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece
iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim
olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe,
adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya
dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine,
adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk
güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu
düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin
zedelendiği bir toplumdur.
Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın
temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır.
45
Adalet Yürüyüşü
Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış
isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz
dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen
Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim
yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz.
Bu mücadele adalet mücadelesi... Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki
tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı.
Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir
başlangıçtır... Yeni bir ilk adımdır.
Bu bağlamda yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu
uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum
örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata
geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.
46
Adalet Yürüyüşü
ADALET YÜRÜYÜŞÜ İÇİN KİM NE DEDİ?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
“Bu bir parti yürüyüşü değildir. Bu kutlu bir yürüyüştür. Adalet isteyen herkes
bu yürüyüşe destek vermelidir. Adalet duygusunu yüceltelim. Hiçbir ayrım
yapmaksızın, kimlik ayrımı yapmaksızın, inanç ayrımı yapmaksızın, yaşam tarzı
ayrımı yapmaksızın, hep birlikte kardeşçe, huzur içinde yaşayalım. Biz Türkiye’de
kendi topraklarımızda bir dikta yönetimiyle karşı karşıyayız. Ülkemizde demokrasi
istiyoruz, özgürlük istiyoruz. Herkes için adalet istiyoruz. Adaletin olmadığı yerde
insan olmaz. İnsanca yaşamak için adalet istiyoruz. Adalet, Adalet, Adalet…
İlahiyatçı İhsan Eliaçık:
“Devletin dini adalettir, başka bir şeye gerek yok. Devletin mezhebi eşitliktir,
meşrebi özgürlüktür. Tarikatı medeniyettir. Irkı da insanlıktır. Ben böyle bir devlet
istiyorum. Şu anda adliye teşkilatı çökmüş vaziyette. İnsanlar çeşitli gülünç
iddialarla mahkemelerde yargılanıyor. Kışkırtılmış bir kitle var. Cumhurbaşkanı
bu kitleyi her gün kışkırtıyor. Bunlar şunu düşünüyorlar: bizim dışımızda bize
düşman olan bir dünya var. “
KHK ile ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu:
“Adalet Yürüyüşü, sıradan bir adalet yürüyüşü değil, bu bir hukuk yürüyüşüdür, bu
bir anayasa yürüyüşüdür. Aynı zamanda toplumsal barış yürüyüşüdür. Adaletin
olmadığı, hukukun olmadığı yerde insan onuru ve haysiyeti çiğnenmiş demektir.
Türkiye’de yaşanan süreç de budur. O nedenle Adalet Yürüyüşü adının da ötesinde
bir anlam taşıyor.”
TBMM Meclis Başkan Vekili İstanbul Milletvekili M. Akif Hamzaçebi:
“Siyasal iktidarlar meşruiyetini tüm bireyler üzerinde eşit bir hukuku tesis ederek
kazanır. Adalet bu eşitliğin adıdır. Adalet insanların bir arada yaşaması, mutlu ve
özgür olmasının temel güvencesidir. Adaletin olmadığı bir toplumda yaşama dair
inanç da geleceğe dair umutta zedelenir. Adaletten ayrılan iktidarlar meşruiyetini
yitirirler. Adalet Yürüyüşü topluma bunların hatırlatıldığı için önemlidir.”
47
Adalet Yürüyüşü
Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz:
“Biz Ali İsmail’in tişörtüyle gelecektik ama o kadar ağır ki o tişörtü taşımak bize
bir anne ve baba olarak. Biz Ali İsmail için ve diğer çocuklarımız için buradayız.
Adalet herkese lazım olacak. Adalet kişiye ait olan bir şey değil, bütün ülkeye lazım
olan bir şey.”
Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan:
“Dört yıldır adalet arıyoruz. Berkin geri gelmeyecek ama milyonlarca Berkin’imiz
var. Bütün çocuklarımızın yaşaması ve gelecekleri için adalet yürüyüşüne
katıldım. Bu ülkede herkesin eşit bir muamele görmesi gerekiyor. Talebimiz adalet
ve hukuktur, başka bir şey değil.”
Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan:
“Adalet Yürüyüşü’ne geç kalındı, yapılması gereken buydu. Bıçak kemiğe dayandı,
hukuksuzluğu saysak bitmiyor. Kemal Kurkut’u vurdular, ‘bomba var’ dediler,
çantasından kitap çıktı. Sıla Abalay’ı vurdular, ‘örgüt üyesi dediler’ sonra da
‘yanlışlık oldu’ dediler. Hangisini sayalım? Artık yeter. Dört senedir sokaklardaydım,
sonuna kadar da olacağım.”
Ethem Sarısülük’ün kardeşi İkrar Sarısülük:
“Gezi bu ülkenin miladıydı. Bizler canlarımızı kaybettik. Türkiye’nin ana muhalefet
partisi adaletsizlikleri, hukuksuzlukları gördükten sonra böyle bir yürüyüşe
başladı. Bizim de destek olmamız lazımdı. İlk günden beri olduk, sonuna kadar
da olacağız. Biz sadece canlarımızı kaybettiğimiz için adalet istemiyoruz.
Herkesin adaletli bir şekilde yaşaması ve bizim başımıza gelen hukuksuzluğun
yaşanmaması için yürüyoruz.”
Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan:
“Bizler adalet istiyoruz. Haksızlığa uğrayanlar adalet istiyor. Benim oğlum dört yıl
önce katledildi. Dönemin Başbakanı, ‘Emri ben verdim’ dedi. Katilleri de belli ama
yargılanmıyorlar. Her günümüz zehir gibi geçiyor, adalet arıyoruz ama adaleti
satın almışlar. Adalet bir gün bu ülkeyi yönetenlere de lazım olacak.”
48
Adalet Yürüyüşü
CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz:
“Kilometreleri bulan bir halk kitlesiyle devam eden Adalet Yürüyüşü, geç de olsa
ona bu meşru zemini yaratan gençlikle bir araya geldi. Adil olmayan bir paylaşım,
adaletin işlemediği bir düzenin muhatabıyız. İlkokuldan üniversiteye, işyerinden
sokağa her yerde bu saldırılarla düzene boyun eğmemiz isteniyor. Kuşaklar
boyunca gençlik böyle bir düzene ait olmayı reddetti, şimdi de biz reddediyoruz.
Meclis’in lağvedildiği bir dönemde nerede olacağımızı tartışmayacağız. Buradayız,
bu yolu tamamlayacağız. Bu yolun programını, geleceğini ve memleketle
buluşmasını gençlik olarak üstleneceğiz. 31 Mayıs, 16 Nisan ve 15 Haziran artık
bir aradadır ve kendi temsiliyetini sokaktaki iradeden doğuracaktır.”
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen:
“Genel Başkanımızın başlattığı ve ülkenin her köşesinden büyük destek gören bu
yürüyüşün Sayın Enis Berberoğlu nezdinde, haksızlıkla karşı karşıya kalan herkes
için yapıldığını düşünüyorum. Dilerim bu demokratik tepki, ülkemizde birçok
şeyin iyi yönde değişmesine vesile olur”
AKP’nin eski kurucularından Abdüllatif Şener:
“Ben bu yürüyüşün doğru bir eylem olduğunu düşünüyorum. Devleti var eden
en önemli neden adaletin sağlanmasıdır. Adaletin yaralanmış ve tahrip edilmiş
olmasına hiçbir vatandaşın sessiz kalmaması lazım. Adalet talebine karşı çıkmak
demek, adaletsizlik isteniyor demektir.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran:
“Türkiye’de bugün üç tip hukuk uygulanıyor. Birincisi muhaliflere karşı uygulanan
ceberut hukuk! Diğeri sıradan insanlara uygulanan artık rastgele ne karar
çıkarsa uygulanan hukuk. Üçüncüsü ise AKP yandaşlarına uygulanan kayırmacı
hukuktur. AKP’nin yandaşa kayırmacı, muhalife ceberut, vatandaşa rastgele
hukukuna karşı biz Adaleti savunuyoruz. Çalınan sadece adaletimiz değil, bütün
çocuklarımızın, hepimizin gelecek ve umutlarıdır! Mücadelemiz adalet bu ülkeye
gelene kadar sürecek.”
49
Adalet Yürüyüşü
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak:
“Türkiye adalet endeksinde 113 ülke arasında 99’unculuğa gerilemiştir. Adalete
olan güven sıfıra inmiş durumdadır. Bu çöküşün sorumlusu 15 yıldır ülkeyi
yöneten AKP hükümetleridir. FETÖ’yü besleyip büyüten, PKK’ya yardım ve yataklık
suçlamalarının hedefi olan AKP yönetimi, bugün Adalet Yürüyüşü’ne çamur
bulaştırma telaşında. On binler ağır sıcak altında, yağmur altında, ayakları su
toplayarak yürüyorsa, vicdanı olan bunu anlamaya çalışır. Ama nerde böyle bir
vicdan? Biz biliyoruz ki, milyonların aklı ve gönlü bu yürüyüşte. On binler çok güç
koşullarda bu yürüyüşün parçası oluyor, olmak istiyor.”
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal:
“Adaletin olmadığı bir ülkede demokrasi, özgürlük, hukuk, bağımsız yargı olmaz.
Adaletin işlemediği ülkelerin hali ortada. İşte görüyorsunuz Ortadoğu ülkeleri
kan revan içinde. Bir ülkede adalet olmadığında istihdam da olmaz. Fabrikalar
kapanır ve cezaevi sayısı artar. Siyasi iktidar adalet deyince yalnızca mahkemeleri
akla getiriyor. Burada bizim istediğimiz adalet aynı zamanda işe alımlarda,
yatırımlarda, öğrencilerin sınavlarında, kamuya memur alımında da işlemesidir.
Çünkü adalet ekmek gibi su gibi hava gibi damarlarımızdaki kan gibi ihtiyaç!”
CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi:
“Bu yürüyüş yalnızca CHP için değil, adalet isteyen, Türkiye’de eşit ve özgür bir
şekilde yaşamak isteyen herkes için yapılan bir yürüyüş. Bu yürüyüş dayanışmayı,
kardeşliği beraberinde getirdi. Biz sadece hak, hukuk, adalet diyoruz. Zincirleri
kıra kıra, adaleti kura kura geliyoruz. Bu bizim için çok kıymetli. Bugün bunun
karşısında olanlar yarın adalet aradıklarında CHP yine onların yanında olacak.
Üstünlerin hukuk yerine hukukun üstünlüğü olsun diyoruz. Bize niye sokakta
adaleti aradığımızı söylüyorlar. Meclis’te adaleti bırakmadınız, okullarda,
işyerlerinde, üniversitelerde, mahkemelerde, adliyelerde adalet bırakmadınız. Biz
de artık yollarda, sokaktayız.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu:
“Her kim bu memlekette hakkının yenildiğini düşünüyorsa işte O’nun için
yürüyoruz...”
50
Adalet Yürüyüşü
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba:
“Bu yürüyüş sadece CHP’nin değil, adalet arayan herkesin yürüyüşüdür. Adalet
Yürüyüşümüzü bu ülkede adalet bekleyen, geçmişte adaletsiz uygulamalardan
etkilenen, gelecekte adalete ihtiyacı olan tüm yurttaşlarımız için, 80 milyon için
gerçekleştiriyoruz. Bu yürüyüş ‘Herkes için adalet’ isteyenlerin yürüyüşüdür. Farklı
düşünen, farklı konuşan, farklı yazan her kişinin kendisini özgürce ifade edebildiği,
adaletin kişilere göre değil toplumun tamamına eşit yaklaşabildiği bir ülke özlemi
için gerçekleştirilen yürüyüştür”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun:
“Adalet herkese lazım: köylüye, çiftçiye, gazeteciye, iş adamına, öğrenciye ve
öğretmene. Onun için herkese adalet diyoruz ve istiyoruz. Ülkemizin hali ortadadır.
Toplumsal barışımız her geçen gün bozulmaktadır. Gazetecilerimiz, aydınlarımız,
hapishaneler de çürümeye bırakılmıştır. Şehitlerimiz şehit çocuklarımız bile
ayrıştırılmıştır. Devletimizin temeli sarsılmıştır. Bizler çocuklarımıza yaşanabilir
bir ülke bırakmak mecburiyetindeyiz. Yarınlarımız bu günümüzden daha iyi olsun
istiyoruz. Bunun için çocuklarımızın geleceğini, ülkemizin yarınlarını kimsenin
kirletmesine izin vermeyeceğiz.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan:
“Düşünce, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, grev yapma özgürlüğü yok.
Bütün temel hak ve özgürlükler iktidar sahiplerinin iki dudağı arasından çıkacak
KHK’ya kalmış durumda. Darbeler adalete düşmandır. Darbelerin olduğu yerde
adalet olmaz. Darbeciler adalete düşmandır. Bütün halkımız siyasi görüşü
ne olursa olsun yürüyüşe destek verip adaleti kararlıkla arıyor. Hep birlikte 80
milyonun sesi olacak ve adaleti bulacağız”
CHP TBMM Grup Başkanvekili Engin Altay:
“15 Haziran Ankara Güvenpark’ta tutulan kartopu bir çığa dönüşerek İstanbul’a
yürüyor. Yerle yeksan edilen, yerlerde sürünen adaleti hak ettiği saygın konuma
taşımak için yollardayız. Adalet çığlığını bütün kulaklar duydu. Şimdi bütün
vicdanlara duyuracağız, görev yeni başlıyor.”
51
Adalet Yürüyüşü
CHP Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen:
“Demokles’in kılıcı gibi üç beş iktidarın sopası savcı milletvekillerini
tutuklayabiliyorsa, milletin vicdanında parlamento tutuklu haldedir. Dolayısıyla
adalet adliye koridorlarında aranmaz. Adalet vicdanlarda aranır. Yasaları
matbaacıları bağlayacak şekilde yazmayacaksın. Yasalar herkesi bağlar.”
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan:
“Adalet yaşamın kendisidir. Türkiye’nin en güçlü siyasi kadrosu güçlü lideriyle
yaşamı kucaklamak için yürüyor. Yaşamı kucaklamayı unuttuk. Şimdi yeniden
hatırlıyoruz. İstanbul’da yaşamla büyük bir kucaklaşma gerçekleştireceğiz. Bu
sadece CHP’lilerin, sadece bizim gibi düşünenlerin değil, bütün Türkiye’nin vicdan,
özgürlük ve barış yürüyüşüdür. Adalet dememizin sebebi de budur.”
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay:
“Enerji veren bir yorgunluk içindeyiz. Adaleti arıyoruz. Herkes için adalet diyoruz.
Türkiye’de adalet can ve mal güvenliği kadar önemli hale gelmiştir. Anadolu’da
bir söz vardır. ‘Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter/ Zenginliğine güvenme bir
kıvılcım yeter.’ Şimdi Türkiye’de özgürlüğüne güvenme bir ihbar yeter diyeceğimiz
bir tablo yaşanmakta. Bizim iki temel isteğimiz var. Birincisi yüz kızartıcı suç
olmadığı sürece tutuksuz yargılama, ikincisi de adil yargılama olsun.”
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer:
“Herkes için adalet diyerek yürüyoruz. Zulme uğrayan için, işçi için, işsiz için,
engelli için, çiftçi için adalet diyerek yürüyoruz. Yaşanan haksızlıklara, zulme,
hukuksuzluğa karşı yürüyoruz. Bir sivil direniş olan yürüyüşümüz halkımız
tarafından da kabul görüyor. Direnişimizi sonuna kadar sürdürerek, Türkiye’nin
hakkı, hukuku, adaletinin yaşar hale gelmesini sağlayacağız.”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel:
“Bazı eylemler vardır ki, o eylemin hareket noktası ve sonucuyla ilgili talep çok
önemlidir. Ama eylemin kendisi de en az o kadar değerlidir. Enis Berberoğlu’nun
tutuklanması bardağı taşıran son damlaydı. Bıçağın kemiğe dayanmasından
52
Adalet Yürüyüşü
dolayı söz bitti ve yollara düşüldü. Herkes için, ayrımsız adalet istiyoruz. Ortak
talep; adalet, barış, demokrasi ve kardeşliktir. Erdoğan, ramazanda her iftarda
bu ülkeyi kutuplaştırdı. Bu yürüyüşün en önemli özelliği, farklılıkları görüp ayrışan
değil, ortaklıkları görüp birleşen insanların bir arada yürümesidir. Bütün siyasetini
kutuplaştırma üzerine kuranlar, bu yürüyüşten elbette rahatsız olur.”
Gazeteci-Hukukçu Taha Akyol:
“Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ yapması ve toplumdan ilgi görmesi tabi
değil mi? Hele barışçıl ve kapsayıcı dil kullanmasını, provokasyonlara karşı
uyarılar yapmasını özellikle takdir etmek gerekir. İktidar bu toplumsal tabloyu
doğru okumalı, tahlil etmelidir. İktidar yürüyenlere, eleştirenlere kızmak yerine,
toplumda yükselen adalet ve hürriyet özlemini ciddiye almalıdır. O zaman dış
politikada da eli güçlenir.”
Sanatçı Sabahat Akkiraz:
“Ne yazık ki artık adaletsizlik bardağı değil denizi taşırıyor. Bu, bugünün de sorunu
değil, son 60 yıldır ülkemizi yöneten sağ iktidarlar isimlerine adalet koyuyorlar
ama uygulamada adaletsizlik aldı başını yürüdü. Tek kurşun atmamış 3 genç
idam edildi, evlerine çarpı koyulup katledilen insanların kanı Fırat oldu. Otele
insan doldurup yakanlar Sivas’ta ellerini kollarını sallayarak gezdiler. Bu yüzden
kime oy verirseniz verin, hangi partiden ya da inançtan olursanız olun bu sesi
duyun.”
Sanatçı Muammer Ketencioğlu:
“Adalet için buradayım. Herkes için adalet istiyoruz. İçeride olan Turhan Günay
ve diğer tutuklular için de adalet istiyoruz. Bu yürüyüş heyecan dalgası, tutku ve
sahip çıkıştır.”
Sanatçı Melek Baykal:
“Adalet hak ve hukuk için buradayız. Müthiş bir oluşum başlatıldı ve umutlar
yeşerdi. Bu yürüyüş bana göre partiler üzeridir. Her kesimden insan burada.
Herkesin bir gün adalete ihtiyacı olacak.”
53
Adalet Yürüyüşü
KHK ile görevinden ihraç edilen Profesör Cihangir İslam:
“Adalet Yürüyüşü, Sayın Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla insanın en temel deklarasyonu
ile başladı. Bu yürüyüş, kendini ilahlaştıranlara, insanlardan ayırıp, insanüstü
ilan edenlere karşıdır. Bu yürüyüş, batıla karşıdır. Yanlışa karşıdır. Kötüye karşıdır.
Zaten insanın en temel deklarasyonu bunlara karşı olma itirazıdır. Bu yürüyüşün
temeli de budur. Müslüman olmanın, doğruya tabi olmanın ön şartı ve temeli de
kötüye karşı itirazla başlar ve bu yürüyüş tam da budur.”
Sanatçı Leman Sam:
“Hiçbir partiyi tutmam. Ama bu benim başarılı ve cefalı adalet yürüyüşünü
alkışlamama engel değil. Bu barış ve adalet mayası tutsun”
BBC Yayın Kuruluşu:
“Yürüyüş ve miting Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı eşi benzeri görülmemiş
bir gösteriye dönüştü”
İngiliz Times Gazetesi:
“Birisi eski bir borsa çalışanı, diğeri Oxford Üniversitesi mezunu, bir diğeri ise ev
kadını. Türkiye’nin otoriter bir rejime doğru ilerlemesi hepsini sokaklara çıkmaya
itmiş. Adalet yürüyüşü, Türkiye’nin baskı altındaki muhalefeti için ender rastlanan
bir umut ışığı oldu.”
İngiliz Reuters Haber Ajansı:
“Türkiye›nin iki büyük şehrinde binlerce insan, muhalefet milletvekilinin casusluk
suçlamasıyla 25 yıl hapis cezası alıp tutuklanmasını protesto etmek için sokaklara
çıktı”
Avrupa Parlamentosu:
Türkiye Raportörü Kati Piri: Türkiye›nin ana muhalefet partisi milletvekili
Berberoğlu›nun hapse atılması karşısında şoktayım ve dehşete düştüm. Bu kararın
hukukun üstünlüğü ve adil yargılama ile hiçbir alakası yok. Türkiye›nin ana
muhalefet partisi CHP tutuklama kararının ardından ‘Adalet Yürüyüşü› yapacak.”
54
Adalet Yürüyüşü
Fransız AFP Haber Ajansı:
“Türkiye’nin ana muhalefet partisi destekçileri, Berberoğlu’nun tutuklanmasını
protesto etmek için Ankara sokaklarına çıktı.
Washington Post Gazetesi:
“Yürüyüşe katılım ve destek şaşırtıcı bir düzeyde arttı. Katılımın artmasında son
günlerde artan kalabalıkların resimlerinin sosyal medyada dolaşması önemli
bir etken oldu. Hükümet yetkililerinin ise yürüyüşe katılan protestocuları terörist
gruplarla ilişkilendirmesi de karşılık görmeyip ters tepti.”
Wall Street Journal Gazetesi:
“Darbe girişiminin yıldönümünde Türkiye adalet arayışını tartışıyor. Yüz binlerce
Türk, İstanbul’un banliyösündeki bir miting alanında toplanarak, ülkelerinin
geleceği hakkındaki endişe ve öfkelerini ortaya koydu”
Yazar, Aziz Nesin(1993 yılında):
“Devletin yüzde 50’sinden fazlası bunların. Yargıç bunlardan oldu. Avukat
bunlardan oldu. Hekim bunlardan oldu. Meclis bunlardan oldu. Belediye başkanı
bunlardan oldu. Şimdi onlar karşımızda. Bu böyle burada kalmayacak. Orduyu
ele geçiriyor. Demokrasi ile olmazsa, orduya girmek, askeri okullara her sene iki
bin kişi ihraç ediliyor. Şimdi durmadan imam hatiplerden çıkanları Harbiye’ye
sokmak istiyorlar. Yarın çok büyük felaket gelecektir Türkiye’nin başına. Türkiye’nin
uyanması gerekir. Aydınların uyanması gerekir. Çok kötüye gidiyor Türkiye.”
Yılanların Öcü filminden Irazca Ana:
“Bütün emeklerin kül oluyor, çoluk çocuğun unu bulguru kül oldu. Yılanlar geliyor,
yılanlar öç alıyor. Yılanlar yılanken, sizin gibi, alçakların hakaretine dayanamadılar
da, siz insan olduğunuz halde, bunca adaletsizliğe, bunca hakarete, bunca zulme,
zillete nasıl dayanıyorsunuz… Hakkını ara Bayram!”
55
Adalet Yürüyüşü
Adaletin işlemediği bir toplumda demokrasi de, barış da, huzur da
olmaz, halkın karnı da doymaz. Adalet için yürümenin yorgunluğu
olmaz.
DAHA ADALETLİ, DEMOKRATİK, UZLAŞMA, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK,
DAYANIŞMA, MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN GÜÇLENDİĞİ
GÜZEL TÜRKİYEMİZİ EL ELE BİRLİKTE KURACAĞIZ...
HERKESE LAZIM
56
Adalet Yürüyüşü
ADALET YÜRÜYÜŞÜNDEN KARELER
Eşimiz, dostlarımız, yoldaşlarımızın sevgi gösterileriyle böyle uğurlandık.
Güvenpark’ta toplandık.
57
Adalet Yürüyüşü
Ankara’nın yollarında bir olduk, yürüdük.
Umut olduk, barış olduk, adalet olduk, çoğalarak ilerledik.
58
Adalet Yürüyüşü
Bazen eşimiz ve çocuklarımızın desteği moral oldu.
Milletvekillerimizle kol kola yürüdük.
Ramazan Bayramını halkımızla yollarda kutladık.
59
Adalet Yürüyüşü
Bağımsızlığımızın sembolü ay yıldızlı bayrağımızla yürüdük
60
Adalet Yürüyüşü
Bazen dostlarla karşılaştık, selamlaştık, dertleştik.
Yol boyunca yürüdük, yorulduk, terledik ama işlerimizi de konuştuk.
61
Adalet Yürüyüşü
Yolda mutluluklara da tanıklık ettik.
Adalet mücadelesinde yoldaşımızı kaybettik.
62
Adalet Yürüyüşü
Adalet için yürüdük.
63
Adalet Yürüyüşü
Bazen dar geldi yollar, yollara sığmadık.
MYK toplantılarını ihmal etmedik, çadırda yaptık.
64
Adalet Yürüyüşü
Grup toplantılarını ihmal etmedik, açık havada yaptık.
Geleceğimiz, çocuklarımız bize güç verdi: onlar için de adalet istedik.
65
Adalet Yürüyüşü
Yollarda onbinler destek oldu, heyecanla karşılandık.
Yol kenarlarından gelen selamlara karşılık vermeyi ihmal etmedik.
66
Adalet Yürüyüşü
Mizah her zaman olduğu gibi neşemiz oldu: mizah için de adalet…
Her ulaştığımız noktada hedefe biraz daha yaklaşmanın sevincini yaşadık.
67
Adalet Yürüyüşü
Al yıldızlı bayrağımız ve Atatürk hep bizimleydi.
Halkımızın tek isteği: hak, hukuk, adalet.
68
Adalet Yürüyüşü
Güneş, sıcak, eriyen asfalta rağmen adalete doğru emin adımlar attık.
Neşe, umut, dostluk yolda yoldaşımız oldu.
69
Adalet Yürüyüşü
Asla yalnız yürüyeceğimizi düşünmedik.
Yol boyunca hiç şikayet etmedik, vazgeçmedik, güçlü ve dimdik yürüdük.
70
Adalet Yürüyüşü
Milletvekillerimiz hep aramızda oldular.
Mücadelenizde eşiniz, yoldaşlarınız, dostlarınız yanınızdaysa güçlüsünüz.
71
Adalet Yürüyüşü
Mücadelenin ve başarının simgesi: adalet arayan bayraklar.
Eğer haklı davanızda yoldaşlarınız arkanızdaysa güçlüsünüz.
72
Adalet Yürüyüşü
Elimi tutar mısın Kemal amca? Ben de adalet istiyorum.
73
Adalet Yürüyüşü
Adalet ve özgürlük arzusu bizi hiçbir koşulda yolumuzdan çeviremedi.
74
Adalet Yürüyüşü
Kadınlar yoldaşınızsa başarabilirsiniz.
Yolların verdiği yorgunluk yüzümüzdeki gülümsemeyi yok edemedi.
75
Adalet Yürüyüşü
Genci yaşlısı herkes için adalet istedik.
76
Adalet Yürüyüşü
Dava haklı olunca dar geldi yollar, meydanlar.
77
Adalet Yürüyüşü
Her şey ADALET için.
Adalet için yollara düşen bir halk asla yenilmez.
78
Adalet Yürüyüşü
Müzisyenler Adalet Yürüyüşümüze renk kattılar, neşe verdiler.
Her ne alanda olursa olsun mağdur edilen herkes yürüyüşümüze destek verdi.
79
Adalet Yürüyüşü
.
80
Adalet Yürüyüşü
Her yerde adalet, herkes için adalet!
81
Adalet Yürüyüşü
Şehidimiz Gaffar Okkan’ı ziyaret ettik. Şehitlerimizi hiçbir koşulda unutmadık,
asla unutmayacağız.
82
Adalet Yürüyüşü
Ulaşmak istediğiniz haklı bir hedefiniz varsa yağmur, çamur sizi durduramaz.
83
Adalet Yürüyüşü
Söz konusu adalet olunca efeler oradadır.
Toplandık İstanbul’da, bayrak açtık adaletsizliklere karşı.
BİZ MİLYONLARIZ!
84
Adalet Yürüyüşü
Adalet uğruna milyonlar olduk, taştık meydanlardan.
85
Adalet Yürüyüşü
Özgürlük, barış ve adaletli aydınlık günler için geleceğe güvercinler
uçurduk.
Adaleti sağlamak için birlikte mücadele etmeye, adaletli günlerde buluşmaya
söz verdik.
86
ADALETİN EGEMEN OLDUĞU,
DEMOKRASİNİN, UZLAŞMANIN, BİRLİK
VE BERABERLİĞİN ESAS ALINDIĞI,
FARKLILIKLARIMIZLA GÜÇLENDİĞİMİZ
GÜZEL ÜLKEMİZİ MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK’TEN ALDIĞIMIZ İRADE İLE
YENİDEN, BİRLİKTE KURACAĞIZ.
HERKESE LAZIM
Download