V. i. LENiN

advertisement
V. i. LENiN
"HALKlN DOSTLAR r
KIMLERDIR?
V.
İ. LENiN
"HALKIN DOSTLARI" KİMLERDİR?
VE
SOSY AL-DEMOKRATLARA KARŞI
NASIL MÜCADELE EDERLER?
Bu kitap V. İ. LENiN BÜTÜN ESERLER C. 1 , Dietz
Verlag-Berlin, 1 974, Temel alınarak; Dietz Verlag-Berlin 1950
yılında Almancaya tercüme edilen Was Sind Die "Volksfreun­
de" und Wie Kampfen Sie Gegen Die Sozia ldemokraten? ki­
tabının 1 97 7 yılı 4. Baskısı ile karşılaştınlarak Türkçeye çevril­
miştir.
Birinci Basım :Mart 1 996
Dizgi
Baskı
Kapak
Kapak Baskı
:
:
:
:
Dönüşüm (02 1 2) 244 29 97
Yaylacık'Matbaası
İnter Grafik-Tasarım
Yaylacık Matbaası
ISBN 975-7349-46- 1
İNTER YAYINLARI
Ankara Cd. 3 1
Kerim Gökay Vakfı İşhanı
Kat: 4 Daire: 5 1
Cağaloğlu - İSTANBUL
Tel: (02 1 2) 5 1 9 1 6 1 6
Falırettin
V. İ. LENİN
"HALKIN
DOSTLARI"
.
.
KIMLERDIR?
VE
SOSYAL DEMOKRATLARA KARŞI
NASIL MÜCADELE EDERLER?.
Çeviren: İsmail
YARKlN
İÇİNDEKİLER
Önsöz
. . . . . .. . . . . .. . . . . . .
Birinci Kısım
Bu Baskıya Not.
lJçüncü Kısım
.
. . . . . . .. . . . . .
... . . ...... . . . . . . . . ... ...... . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .
.
....... ............
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .
. . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .
.
Ek 11
. .
.
....
.
. . . . ...
. . . ...
.
.
......
. . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......
E k 111.
Notlar
. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .
Yayınetiann Notu
Ek!
.
. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
9
11
94
95
97
217
225
.'. . . . . . . .. . .. ..... .. . . . .. . . . . . . . . . . . ... 245
.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........... .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
253 .
"HALKlN DOSTLARI'' KİMLERDİR
VE SOSYAL-DEMOKRATLARA KARŞI
NASIL MÜCADELE EDERLER?
("Ruskoye Bogatstvo" Dergisi'nde Yayınlanan ve
Marksistleri Hedef Alan Yazılara Cevap)f11
l894'ün ilkbahar ve yazında
yazıldı. İlk defa ı 894'te
yayınlandı.
Teksir edilen baskıya
uygun olarak yayınlandı,
1894
ÖN SÖZ
Kapitalizmin, emperyalizme geçtiği dönemde, 1894 yılında kale­
me alınan bu yazı Lenin'in ilk büyük çalışmasıdır. Bu çalışmada Le­
nin, işçi sınıfının bilimsel dünya görüşünü, öncelikle de diyalektik ve
tarihi materyalizm ve Marx'ın öğretisini anlatır. Lenin, bu anlatımı, bu
öğretilerin, bütün ülkelerin işçi sınıfları için olduğu gibi Rus işçi sınıfı
için de geçerli olmasıyla bağıntılandım ve buradan, Rusya'da devrimci
Marksistleıin ilk görevini çıkarır: Rusya'da da bilimsel komünizıni,
kendiliğinden ortaya çıkmış ilk işçi hareketiyle birleştirmek ve işçi sı­
nıtinın bağımsız Marksist partisini kurmak. Rus Sosyal-Demokratları­
nın, Çarlığın, toprak sahiplerinin ve daha sonra da burjuvazinin elin­
den iktidan almak ve komünist toplumu kurabilmek için işçi sınıfının
köylülükle ittifak kurması gerektiği sonucuna ilk varan Lenin olmuş­
tur.
Öğretilerin anlatımı, görevler ve çıkarsamalar, liberal halkçılann
felsefi, ekonomik ve politik anlayışlarının, program ve taktiklerinin
eleştirel analizi içinde sunulmaktaydı . Lenin yazısında bu ideolojiye
karşı yokedici kesin darbeyi vurmuştur. Bu gerekliydi, çünkü liberal
halkçıların ideolojisi uzun süreden bu yana Rusya'daki bütün devrimci
10
Halkın Dostları Kimlerdir?
hareket üzerinde belirli bir etkiye sahipti ve böylece Rus Sosyal-De­
mokratları, Lenin'in nesnel olarak tarih tarafından önlerine konmuş
acil görevler olarak tanımladığı görevleri yerine getirmelerine engel
olmaktaydı.
Lenin'in yazısı başlangıçta üç seri olarak yayınlandı. Elinizdeki
broşür -diğer bütün baskılar gibi- sadece birinci ve üçüncü seriyi
içermektedir. Rus Sosyal-Demokratları, o dönemde başka bir olanak­
ları olmadığı için yazılarını ilkel biçimde, son derece az sayıda çoğalt­
mak ve illegal dağıtmak zorundaydılar. O nedenle bu yazının sözünü
ettiğimiz iki serisinden az sayıda nüsha bulunabilmiş tir. Lenin şimdiye
kadar bulunamamış ikinci seride -çeşitli kaynaklardan alınan bilgile­
re göre-- liberal halkçı S.
N. Yujakov'un ekonomi-politiğini tartışır.
1 19-338
Elinizdeki Almanca m�tin, Lenin'in eserlerinin I. Cildinin
sayfalarından alınmıştır. Ekte kaynak verileri ve açıklayıcı notlar yer
alır. Yazının ve öneminin anlaşılması için başka belgeler yine Dietz
II, paragraf 1) ve
i. Lenin, Biyografi" (İkinci Bölüm) adlı kitaplarda da bulunabilir.
Verlag tarafından yayınlanan "SBKP Tarihi" (Bölüm
"V.
Yayınevi
B İRİN Cİ
KISIM
"Ruskoye Bogatstvo" dergisi121 sosyal-demokratlara karşı
bir kampanya açtı. Geçen yıl 10. sayısında, bu derginin ileri ge­
lenlerinden biri olan Bay N. Mihailovski, "bizim marksistlerimi­
ze -bu ad verilmişti onlarca- ya da sosyal-demokratlara" kar­
şı bir "polemik"l31 yayınlanacağını haber veriyordu. Arkasından
Bay S. Krivenko'nun "Bazı Aydınlanmızın Yalnızlığı Üzerine"
(Sayı: 12), Bay N. Mihailovski'nin "Edebiyat ve Hayat" (Rus­
koye Bogatstvo, S: 1-2, 1894) adlı yazıları yayınlandı. Ekono­
mik gerçeklerimiz üzerine, derginin, bizzat kendi görüşlerine ge­
lince, bunlar, Bay S. Yujakov tarafından "Rusya'daki Ekonomik
Gelişmenin Sonınlan" adlı yazıda (Sayı:11-12) son derece ek­
siksiz bir biçimde açıklanmıştır. Genel olarak, dergilerinde,
"halk"ın gerçek "dostları"nın görüşlerini ve taktiklerini ortaya
koyduklarını savunan bu baylar, sosyal-demokrasinin amansız
düşmanlarıdırlar. Bu nedenle, bu "halkın dostları"nı, onların
marksizmi eleştirilerini, görüşlerini ve taktiklerini daha yakından
inceleyelim.
Bay N. Mihailovski, özellikle, marksizmin teorik ilkeleri
üzerinde duruyor ve bu nedenle, materyalist tarih görüşünün
özellikle tahlilini yapıyor. Bu öğretiye ayrılan son derece geniş
12
Halkın Dostları Kimlerdir.?
marksist lit eratürün içeriğini genel olarak özetledikten sonra,
eleştirisine şu girişle başlıyor:
"Her şeyden önce", diyor, "doğal olarak insmun aklına şu so�
ru geliyor: Materyalist tarih görüşünü, Marx, hangi eserinde
açıkladı? Marx Kapital'de, bütün ekonomik literatürün ve bu­
nunla ilgili olguların titiz araştımıasıyla, bilgelikle mantık gücü­
nün birleştirilmesinin bir şaheserini �undu. Uzun bir süredir
unutulmuş, ya da bugün hiç bilinmeyen ekonomi biliminin bir
çok teorisyenlerini bulup çıkardı. Fabrika rnüfetti�lerinin iş ra­
porlarında, ya da uzmanlarm çeşitli özel komisyünlartla sunmuş
oldukları kanıtlarda bulunan en küçük ayrıntıları bile geçiştir­
rnedi; kısacası, gerek kendi ekonomi teorilerini kanıtlamak, ge­
rekse bunları örneklerle ortaya koymak için, bu zengin ve somut
belgeleri değerle�dirdi. "Bütünüyle yeni" bir tarih süreci görü­
şünü ortaya koysaydı, insanlığın bütün geçrnişıııi bu yeni görüş­
le açıklasa ve bugüne kadar var olan bütün tarih felsefesi teori­
lerini gözden geçirmiş olsaydı, hiç kuşkusuz bunu da ayııı titiz­
likle yapardı: Gerçekten de, tarihsel gelişimin bilinen bütün teo­
rilerini gözden geçirmiş, eleştirel bir tahlilini yapıııış ve dünya
tarihiyle ilgili bir çok olguyu enine boyuna de�nlendirıniştir.
Marksist literatürde, Darwin'le sık sık bu kattar yapılan karşılaş.­
tırrna, ancak bu görüşil daha da doğrular. Darwin'in bütün ı,:alış­
rnası ortaya ne koymuştur? Olgusal malzerneden olıı�an bir dağı
[Metinde: Montblanc-ÇN] süsleyen bazı birbirine yakından
bağlı genelleştirici düşünceleri. Fakat Marx'ın bııııa uygun dü­
Şen çalışması nerededir? Böyle bir çalışma yoktur. Aynı zaman­
da, Marx'ın böyle bir çalışması olmadığı gibi, son derece yay­
gın, son derece zengin bütün marksist literatiinle de böyle bir
çalışmaya rastlanrnarnaktadır."
Bütün giriş, kamuoyunun Kapital 'i ve Marx'ı ne kadar az
anladığını kavramamızı sağlaması açısından oldukça karakteris­
tiktiL Öğretisini ortaya koyuşundaki son derece etkin inandırıcı ­
lığı � altında ezilen i nsanlar, Marx'ın önünde yerlere kadar eğili-
Birinci Kısım
13
yor ve onu göklere çıkartıyorlar v e aynı zam anda, onun öğretisi ­
nin temel içeriğini gözden kaçırıyor. sanki hi�hir şey yokmuş g i ­
b i . "sübjektiftoplunıhil inı"in o eski türkülerini söylemeyi sürdü­
rüyorlar. Bu konuda, insanın, Kautsky'nin Marx'ın eko nomik öğ­
retisi üzerine yazmış olduğu kitabını n başına koymak üzere seç­
tiği. tam da yeri ndeki şu alıntıyı hatırlamaması elinden gelmez:
Kim Övmez ki Klopstock'u?
Ama herkes onu okur mu? -Hayır.
Daha az övülmek,
Ama daha bir çabayla okunmak isterdik!*
İşte tıpkı böyle! B ay Mihailovski'nin, Marx'ı daha az övme­
si ve onu daha bir çabayala okumas ı, ya da en iyisi, okuduğu
üzerinde daha deri n düşünmesi gerekir.
"Marx bize Kapital'de, bilgelikle mantık gücünün birleşti­
rilmes i ni n bir �aheserini sundu" diyor, B ay Mihailovski. B i r
Marksist'in d e bel irttiği gibi, içerikten yoksun parlak Uiflarla
doldurul mwı bir örnek veriyor . Bu gözlem de bütünüyle haklı
bir gözleını.Iir. Gerçekten de, Marx'ın, bu mantık gücü kendini
nasıl ortaya koydu? Hangi sonuçları doğurdu? B ay Mihailovs­
ki'nin yukarıda aktarılan girişini okurken, insan sananili r ki . hu
güç, bütünüyle. terimin en dar anlamıyla, "ekonomik teoriler"
üzerinde yoğunla�mıştır -bundan öte bir şey değil--. Aynı za­
manda. B ay Mihailovski, Marx'ın kendi mantık gücünü ortaya
koyduğu alanın dar sınırlarını claha kuvvetiice v u rgul amak için,
" en küçük ayrıntılar", "titizce araştını1a", "kınısenin tanımadığı
teori syenler" vb. üzerinde önemle durmaktadır. B u girişi oku­
mak. insana sanki Marx, bu teorilerin i nşa yöntemleline özünde.
*
Lessing'ten iğne/emeler (epigram).
14
Halkın Dostları Kimlerdir?
yeni veya belirtmeye değer önemli hiçbir şey katmamış, ekono­
mi biliminin sınırlarını, bunları genişletmeden, bizzat bilimin
"bütünüyle yeni" bir kavramını getirmeden, kendisinden önceki
iktis atçıların bıraktıklan yerde bırakmış gibi bir i z ienim verebi­
lir. Oysa
Kapital'i okumuş
olan herkes, bunun kesinlikle yanlış
olduğunu bilir. Bu konuda, Bay Mihailovski'nin, onaltı yıl önce
sıradan bir burjuva yazarı olan Bay Y. Yukovski'ylel41 tartışır­
ken, Marx hakkında neler yazdığı hatırlanmadan geçilemez.
Belki zaman farklıydı, belki duygular daha tazeydi; ne olursa ol­
sun, B ay Mihailovski'nin makalesinin gerek tonu, gerekse içeri­
ği bü tünüyle farklıydı.
"Marx
Kapital'inden
söz ederken, 'bu eserin nihai amacı
modem toplumun ekonomik hareket yasasını gözler önüne ser­
mektedir' diyor ve programına sıkı sıkıya bağlı kalıyordu", Bay
Mihailovski 1 877'de böyle diyordu. Eleştirmenin de kabul ettiği
gibi sıkı sıkıya bağlı kalınan bu programı daha yakından incele­
yelim. Bu program, "modem toplumun ekonomik hareket yasa­
sını gözler önüne sermekte"dir.
B u formülasyanun kendisi karşımıza, açıklama gerektiren
bir çok soru çıkarıyor. Kendisinden önce gelen bütün i ktisatçılar
sadece toplumdan söz ettikleri halde, Marx, neden "modem top­
lum"dan söz etmektedir? Modem sözcüğünü hangi anlamda
kullanmaktadır? Hangi ayırdedici nitelikler temelinde bu mo­
dem topluma özel bir yer vermektedir? Ve dahası, " toplumun
ekonomik hareket yasası"yla ne kastediliyor? iktisatçıların -ve
bu arada belirtelim ki, bu
Ruskoye Bogatstvo 'nun
dahil olduğu
ort amın y azarlarının ve iktisatçılarının gözde fikirlerinden biri­
dir-, yalnızca değerlerin üretiminin sırf eko nomik yasalara
bağlı olduğunu, oysa dağılımın politikaya, hü kümetin, aydınla­
rın vb. toplum üzerinde yaptığı etkinin niteliğine bağlı olduğunu
ilan ettiklerini duymaya ahşmışızdır. Öyleyse Marx, toplumun
Birinci Kısım
l'i
ekonomik hareket yasasından, hatta bu yasaya bir doğa yasası
-Naturgesetz- diye değinirken, hangi anlamda söz edi yor?
Bizdeki bir çok toplumbilimci, toplumsal olg ulan n, doğal tarih­
ten kaynaklanan olgulardan özellikle farklı olduklannı, b u ne­
denle de, birinc ilerin amşunlmasının özellikle ayrı hi r " sübjektif
toplumbilim yöntemi" g erektirdiğini ortaya koymak için, sayfa­
lar dolusu bir takım şeyler karalarken, bunu nasıl kavramalıyız?
B ütün bu karmaşık sorular doğal ve zorunlu olarak ortaya
çıkarlar ve hiç kuşkusuz,
Kapital'den
söz ederken, yalnız kara­
cahiller bunlardan kaçınabilir. Bu sorulan açıklığa kavuşturmak
için, önce Kapital'in aynı önsöz'ündeki bir kaç satır aşağıda bu­
lunan diğer bir pasajı daha aktaracağız:
" Benim görüş açım {dan]" diyor Marx, "toplumun ekono­
mik biçimlenmesinin evrimine, doğanın ve onun tarihinin bir
süreci olarak bakılır. " l5l
İleri sürüldüğü g ib i , Kapital'in sıkı bir tutarlılık ve eşine az
rastlanır bir mantık gücüyle sürdürülen temel düşüncesinin bu­
rada yattığını ortaya koymak için, Ön söz'deki, yukanda aktarı­
lan bu iki kısmı karşılaştınnak yeterli olacaktır. Önce bütün
bunlara ilişkin iki durumu belirtelim: Marx_, "toplumun ekono­
mik biçimlenişi " nden, yalnız kapitali st biçimleni şinden söz et­
mekte, yani bu biçimienişin gelişme yasasını araştırdığını
-bundan başka hiç bir şeyi değil-- söylemektedir. Birincisi bu.
İkinci olarak, vardığı sonuçlan çıkarırken Marx'ın kullandığı
yöntemleri belirtelim: B iraz önce, B ay Mihailovski'den de duy­
duğumuz gibi, bu yöntemler, "ilgili gerçeklerin titi zce araştınl­
masından" oluşur .
Ş imdi de, o bizim sübjektif filozoflarımızın, o kadar usta­
lıkla kaçınmaya çalıştıklan Kapital'in temel düşüncesini incele­
yelim . Toplumun ekonomik biçimlenişi kavramı neye dayanır?
16
Halkın Dm·clm·ı Kimlerdir?
Ve bu biçimienişin gelişmesine, hangi anlamda doğal tarihin bir
süreci olarak bakılabilir ve bakılmalıdır? Şimdi karşımıza çıkan
sorular bunlardır. Eski (Rusya için eski değil) iktisatçılar ve top­
lumbilimciler açısından, toplumun ekonomik biçitnleniş kavra­
mının bütünüyle gereksiz olduğunu daha önce belirtmiştim: Bu
düşünürler. genel olarak toplumdan söz ederler, Spencercilerle
genel olarak toplumun karakteri, amacı ve özü vb. üzerine tartı­
şırlar. Kendi görüşleriyle, bu sübjektif toplumbilimciler şu tez­
Iere dayanmaktadırlar: Toplumun amacı. bütün üyelerine yararlı
olmaktır. Bu nedenle adalet kesinlikle belli bir örgütlenme ge­
rektirir ve bu ideal örgütlenmeyle uyuşmayan bir sistem ("Top­
lumbilimin belli bir ütopyadan hareket etmesi gerekir''. Sübjek­
tif yöntemin yazarlar�ndan birisi olan Bay Mihailovski 'ye ait
olan bu sözler bu yazariann yöntemlerinin özünü açıkp ortaya
koymaktadır) anannaldir ve böyle bir sistemin bir yan<ı bırakıl­
ması gerekir. Örneğin Bay Mihailovski şunu ileri sürüyor:
"Toplumbilimin esas görevi, insan doğasının şu ya da bu ihtiya­
cmın karşılandığı toplumsal koşulları belirlemektir." Gördüğü­
nüz gibi, bu toplumbilimci. yalnızca insan doğasına uygun dü­
şen bir toplumla ilgilenmekte, bunun yanında çoğunluğun azın­
lık tarafından köleleştirilmesi gibi "insan doğası"yla son derece
uyumsuz bir olgu temeline dayanan toplum biçi m l e riyle i J g il en­
memektet.lir Ayrıca görüyorsunuz ki. bu toplumbilimcinın bakış
açısmdan. toplumun geli ş m esine. doğal tarihin bir süren olarak
bakmak söz konusu olamaz. A ynı Bay Milıailovski şöylt' düşü­
nüyor: ("Bir şeyi istenen ya t.la istenmeyen olarak k abul ettikten
sonra. to p lum b ı l i mc i isteneııirı gerçerJeşur ilebiil'u.::F ya da is­
.
tenmrvenin bir yana bırakılabitecegi" - şu ya da bu ideallerin
"
gerçet...leştirilebileceği"- k oş ulla rı bulınalıdır.ı LJstelik. Geliş­
meden üile söz edilemez. ancak. " i st e n e n in t.lı�ıııa çıkan çeşitli
''
sapmalard an. tarihte bir sonuç olarak ortaya çıkmış olan ... İn­
sanların yeteıince zeki ulmamalarının. insan doğasının ne istedi-
Birinci Kısım
17
ğini gerektiği gibi anl a yam am alannın , böyle ınantıksal bir siste­
min gerçekleştirilmesinin koşullarını bulamam alannın bir sonu­
cu olarak ortaya çıkan "kusurlar"dan sözedilebilir. Marx'ın top­
lumsal-ekonomik biçimlenınelerin gelişmesinin doğal tarihin bir
süreci olduğu konusundaki temel düşüncesinin, toplumbilimin
adına sahip çıkan bu çocukça ahlak anlayışını ternelinJen yıktığı
açıktır. Marx, bu temel düşünceyi nasıl oluşturmuştıır'1 Ekono­
mik alanı, toplumsal h ayatın çeşitli anianlarından ayıra rak ,
tim ilişldlerini
üre­
temel, en önemli, öteki bütün ilişkileri belirle­
yen ilişkiler olar<ik kabul edip ötekilerden a yır a r a k. Bizzat
Marx, bu soru üzerine kendi düşünme yolunu şöyle açıklamıştır :
''Kafamda biriken kuşkuları gidermek için yaptığım ilk ça­
lışma, Hegel'in Hukuk Felsefes i 'ni eleştirel bir gözle yeniden
incelemek oldu ... [61. Araştırmalanm, hukuksal ilişkilerin
-Devlet biçimlerinde olduğu gibi- ne kendi kendilerine, ne
de insan zihninin sözde genel evrimiyle anlaşılacağı, tam tersi­
ne, bu ilişkilerin, Hegel'in 1 8. yüzyıl İngiliz ve Fransız düşü­
nürlerinin örneğine uyarak "burjuva toplum' adı altında topladı­
ğı maddi varlık koşullarında köklerini buldukları ve burjuva
toplum anatomisinin de, politik-ekonominin içerisinde aranma­
sı gerektiği sonucuna vardım ... Vardığım sonuç" (-bunu ince­
leyerek-) . . . kısaca şöyle formüle edilebilir: Hayatlarındaki
toplumsal üretimde, insanlar, belli ilişkilere . .. maddi üretim
güçlerinin gelişmesinde belli bir aşamaya denk düşen üretim
ilişkileri içerisine girerler. Bu üretim ilişkilerinin hepsi, toplu­
mun ekonomik yapısını, bir hukuksal ve siyasal ü styapının üze­
rinde yükseldiği ve belli toplumsal bilinç biçimlerine denk dü­
şen somut bir temeli oluşturur. Maddi hayatın ü retim biçimi ge­
nel olarak toplumsal, siyasal ve düşünsel hayat süreçlerini ko­
şullaııdınr. İnsanların varlıklarını belirleyen bilinçleri değil, ter­
sine, onların bilinçlerini belirleyen toplumsal varlıkları dır. Geli­
şimlerinin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretim güç­
leri, o zamana kadar içerisinde hareket ettikleri mevcut üretim
18
Halkın Dostları Kimlerdir?
ilişkileriyle, ya da bu ilişkilerin hukuksal ifadesinden başka bir
şey olmayan mülkiyet ilişkileriyle çelişkili bir duruma düşerler.
Bu ilişkiler, üretim güçlerinin gelişmesinin biçimleri olmaktan
çıkıp, onların ayak bağı durumuna gelirler. O zaman, toplumsal
bir devrim dönemi (çağı) başlar. Ekonomik temeldeki değişme,
koskoca üst yapının bütününü yavaş ya da hızlı bir biçimde al­
tüst eder. Böyle altüst oluşların incelenmesinde, her zaman,
ekonomik üretim koşullarının maddi altüst oluşuyla -ki bu bi­
limsel açıdan kesinlikle saptanabilir- hukuks<ıl, siyasal, dinsel,
sanat ve felsefeyle ilgili biçimleri, sonuç olar<ık, insanların, bu
çatışmanın bilincine vardıktan, onu sonuna kadar götürdükleri
ideolojik biçimleri ayırmak gerekir. Nasıl, bir kimse onun ken­
disi için taşıdığı düşüneeye dayanılarak yargılananıazsa, böyle
bir altüst oluş dönemi de onun kendi kendini değerlendinnesine
dayanılarak ya rgılanamaz; tam tersine, bu degerlendirmeyi
maddi hayatın çelişkileriyle, toplumsal üretim J!Ü\·Ieriyk üretim
ilişkileri arasındaki çatışmayla açıklamak gerek ır.
.
Geniş çiz­
gileriyle, Asya, antik, feodal ve modem burjuv;.ı [kapitalist] üre­
tim biçimleri, toplumsal ekonomik biçimienişin ileriye doğru
gelişen dönemleri olarak nitelendirilebilirler" .l7 ı
Toplumbilimdeki bu materyalizm görüşünün kullanılması
aslında dalıice bir görüştü. Doğal olarak,
şimdilik
ancak bir
v arsayımdı, fakat tarihsel ve toplumsal sorunlara kesin olarak
bilimsel bir yaklaşım olanağını ilk defa yaratan bir varsayımdı.
O zam an a
kadar, üretim ilişkileri gibi en basit temel ilişkilere
nasıl eğilineceğini bilemeyen toplumbilimcıler. doğrudan doğ­
ruya siyasal ve hukuksal biçimlerin araştırılmasına. incelenme­
sine girişmişler. bu biçimlerin söz konusu edildiği dönemde, in­
sanlığın bazı düşüncelerinden doğduğu gerçeğiyle karşılaşmış­
lar -ki bundan öteye geçememişlerdir-, toplumsal ilişkiler,
insanlar tarafından bilinçli olarak kurulmuş gihi görülüyordu.
ToPlumsal Sözleşme lS! düşüncesinde
(bunun izleri bütün ütopik
sosyalizmın sistemlerinde son derece belirgindir) eksiksiz
Birinci Kıs un
19
olarak açıklanan bu sonuç bütün tarihsel gözlemlerle tam bir çe­
lişki içerisindeydi. Bugüne kadar toplumun üyeleri, hiçbir za­
man, içerisinde yaşallıklan toplumsal ilişkilerin hütününü kesin,
bütün olarak belirli temel bir ilkeden kaynaklanan lıir şey olarak
düşünmemişlerdir; tam tersine kitleler kendilerİnı hu ilişkilere
bilinçsiz olarak uydurur ve özel tarihsel toplumsal ili-;kiler ola­
rak onları o kadar az kavramışlardır ki, örneğin, insanlığın yüz­
yıllar boyunca içerisinde yaşadığı değişim ilişkilerinin bir açık­
laması ancak son dönemlerde bulunabilmiştir. Materyalizm. tah­
lili daha da derinleştirerek onu insanın toplumsal düşüncelerinin
kaynağına götürerek bu çelişkiyi ortadan kaldırdı; onun, düşün­
celerin akışının, şeylerin akışına bağlı olduğu konusundaki var­
dığı sonuç, bilimsel psikolojiyle bağdaşan tek sonuçtur. Aynca
ve başka bir açıdan, bu varsayım ilk defa toplumbilimi bilim dü­
zeyine getirdi. Şimdiye kadar toplumbilimciler toplumsal olgu­
Iann karmaşık ağında, önemli olan bı önemli olmayanı ayırınada
güçlük çekmişler (toplumbilimdeki sübjektivizmin kökü bura­
dadır) ve böyle bir ayırım için heıhangi bir nesnel ölçüt bulama­
mışlardır. Materyalizm, üretim ilişkilerini toplumun yapısı ola­
rak ayırmış, öznelcilerin toplumbilime uygulanabilirliğini kabul
etmedikleri genel bilimsel tekrarlanma ölçütünün bu ilişkilere
uygulanmasını olanaklı kılmış, kesin olarak nesnel bir iilçüt sağ­
lamıştır. Onlar ideolojik toplumsal ilişkilerle (yani, oluşmadan
önce insanın bilincinden geçen ilişkilerle*) yetindikleri sürece,
çeşitli ülkelerin toplumsal olgularındaki tekrarLınınayı ve dü­
zenliliği kavrayamıyorlardı. Onların bilimleri, olsa olsa bu olgu­
Iann ancak bir tanımı, hammaddelerin biriktirilmesi olarak kalı­
yordu. Maddi toplumsal ilişkilerin tahlili (yani insan bilincin­
den geçmeden biçimlenen ilişkilerin tahlili: insanlar, ürünleri
değişirlerken, burada bir toplumsal üreıim ilişkisi olduğunun bi*
Hiç kuıkusıız, başka ilişkilerin değil. her zaman toplumsal ilifkilerin bilinci­
ne varmayı kastediyoruz.
Halkın Dosılan Kimlerdir?
20
le bilincine vannadan. üretim ilişkileri içerisine girerler) öyley­
se, maddi toplumsal iliş kil e ri n tahlili, tekrarlanmanın ve düzen­
liliğin kavranmasını \·e�itli ülkelerdeki sistemlerin şu biricik te­
mel kavrarnda genelle�tirilmesini olanaklı kıldı: Toplumsal bi­
çimlenme. Toplumsal olguların açıklanmasından (ve nunların
bir ideal açısından değerlendirilmelerinden), örneğin bir kapita­
list ülkeyi ötekinden ayıran şeyi bir kenara atan ve hepsi için or­
tak olanı inceleyen. kesin olarak bilimsel tahlillerinin, geli�tiril­
mesini sağlayan şey. yalnızca bu genelleme oldu.
ÜciıııL ıi-.ıi ve sonuncusu. bu varsayım ın. bilimsel bir top­
lumbilimin i ilk defa olanaklı kılmasının bir ba�ka nedeni de,
yalnızca toplumsal ilişkilerin üretim ili�kilerine ve bu ilişkilerin
de üretim güçleıinin qüzeyine indirgenmesini n. toplum hiçimle­
rindeki gelişimin, doğa tarihinin bir süreci olduğu görüşüne tu­
tarlı bir temel sağlamış olmasıdır. Böyle bir görüş olmadan, hiç­
bir toplumbiliminin varolamayacağını söylemeye gerek yoktur
(Örneğin, öznelciler. tarihsel olguların yasalara uyduğunu kabul
etmelerine karşın, bu olguların evrimine. doğa tarihinin tıir süre­
ci olarak bakmıyorlar, çünkü insanların toplumsal dü�ünceleri
ve amaçları karşısında birdenbire duraklıyor ve bunları maddi
toplumsal ilişkilere indirgeyemiyorlardı).
,
O ysa. bu varsayımı, 1840'tan sonra farketmiş olan Marx,
bunun arkasından olguların (nota bene bu na dikkat edin) so­
mut araştırmasına başladı. Toplumsal ekonomik biçimienişler­
den biri -meta ekonomisi sistemini- ele aldı ve (en azından
25 yıl incelediği) zengin verilerin bütününe dayanarak bu biçim­
leni�in işleyişini ve gelişmesini yönlendiren yasalann en aynntı­
lı bir tahlilini yaptı. Bu tahlil, ancak toplumun bireyleri arasın­
daki üretim ilişkilerini kapsac Bir açıklamada bulunmak için bu
üretim ilişkileri alanının dışında kalan etkeniere hiç de başvur­
maksızın. Marx, toplumsal ekonominin meta örgütlenmesinin
-
Birinci K1smı
21
nasıl geliştiğinin: bunun kapitalist ekonomiye nasıl dönüştüğü­
nün ve uzlaşmaz sınıflan (üretim ilişkileriııııı sınırlan içerisinde
uzlaşmaz) buıjuvazi ve proJetaryayı nasıl yarattığının: toplumsal
emeğin üretkenliğini nasıl artırdığının ve böylece bizzat bu ka­
pitalist örgütlenmenin temelleriyle uzlaşmaz bir hi\'iınde çelişki­
li bir duruma gelen bir unsuru oluşturduğunun k av ranınasını
olanaklı kıldı.
İşte Kapital'in iskeleti budur. Fakat bütün sorun. Marx'ın
bu iskeletle yetinmemesi, sözcüğün alışılmış anlamıyla "ekono­
mi teoıisi"yle yetinmemesi; ele alınan toplumsal biçimlenişi ya­
pısını ve gelişmesini yalnızca üretim ilişkileriyle açıklarken.
gene her yerde ve sürekli olarak, bu üretim ilişkilerine denk dü­
şen üst yapıyı titizce incelemesi ve iskelete kan ve can verulesi­
dir. "Kapital"in böylesine önemli bir başan kazanmasının ne­
deni, bir "Alman iktisatçısı "nın yazdığı bu kitabın, okura, bütün
kapitalist toplumsal biçimlenişi, yaşayan bir şey gibi -günlük
yönleriyle- üretim ilişkilerinin yapısında var olan uzlaşmaz sı­
nıf çelişkisinin gerçek toplumsal belirtileriyle kapitalist sınıfın
yönetimini ayakta tutan siyasal burjuva üst yapısıyla, burjuva
özgürlük, eşitlik vb., düşünceleriyle. bu�juva aile ilişkileriyle
göstermiş olmasıdır. Şimdi Dam•in'le karşılaştırmanın bütünüy­
le doğru olduğu şöyle açıklığa kavuşacaktır: Kapital. "gerçek ve
zengin bir olgular dağını içeren, birbirileriyle yakından ve karşı­
lıklı ilişki içerisinde bulunan bazı genel düşünceler"ıJen başka
bir şey değildir. Herhangi bir kimse, Kapital'i okumu� ve bu ge­
nel düşünceleri gözardı etmenin bir yöntemini bulmuşsa, bu da­
ha önce görmüş olduğumuz gibi, bu düşüncelere. önsöz'de bile
değinmiş olan Marx'ın kusuru değildir. Hepsi bu kadar değil;
böyle bir karşılaştırma yalnızca dış göriinüş açısından değil (ki
bu yön bilinerneyen bazı nedenlerle, Bay Mihailovski'yi özellik­
le ilgilendinnektedir) içerik yönünden de doğrudur. Nasıl Dar-
22
Halkın Dostları Kimlerdir?
win, hayvan ve bitki türlerinin birbirleriyle ilişkisiz, rastlantısal,
"Tann tarafından yaratılmış" ve değişmez olduğu görüşüne son
verdiyse, türlerin değişebilirliği ve sürekliliğini yerleştirerek bi­
yolojiyi ilk defa kesin olarak bilimsel bir temele oturttuysa; aynı
biçimde Marx da, toplumun, yöneticiletin isteğiyle (ya da toplu­
mun ve hükümetin isteğiyle aynı şeydir) her türlü değişikliği
sağlayan, gelişigüzel doğan ve gelişen, mekanik bir bireyler bü­
tünü olduğu görüşüne son verdi, belirli üretim ilişkilerinin bütü­
nü olarak, toplumun ekonomik biçimlenmesi kavramını tahlil
ederek, bu biçimlenişierin doğa tarihinin bir süreci olduğu ger­
çeğini de tesbit ederek, toplumbilimini ilk defa bilimsel bir te­
mele oturttu.
Bugün -Kapital'in yayınlanışından bu yana- materyalist
tarih görüşü artık bir varSayım değil, bilimsel olarak ispatlanmış
bir öğretidir. Bir toplumun biçimlenişinin -toplum biçimlenişi,
bir ülkenin, halkın, ya da hatta sınıfın vb. hayat biçimi değil­
evriminin ve işleyişinin bilimsel bir açıklamasını yapmak için
girişilen bir başka çabayla, "ilgili olgular" a materyalizmin getir­
diği kadar bir düzen getirebilecek, yani onun gibi belirli bir bi­
çimlenişin kesin olarak bilimsel açıklamasını yaparken, onu so­
mut bir görünüm olarak sunabilecek bir başka çabayla karşıla­
şıncaya kadar, o zamana kadar materyalist tarih görüşü, toplum­
sal bilimle eş anlama gelecektir. Materyalizm Bay Mihailovs­
ki'nin düşündüğü gibi, "özünde bilimsel bir tarih görüşü" değil,
tersine tek bilimsel tarih görüşüdür.
Ve şimdi, Kapital'i okuyup da bunda hiçbir materyalizm bu­
lamayan insanların var olması gerçeğinden daha komik bir şey
düşünebilir misiniz! Bay Mihailovski içten bir şaşkınlıkla soru­
yor: Nerede bu materyalizm?
Mihailovski, Komünist Manifesto'yu okudu ve Komünist
Manifesto'nun modem sisternlerle ilgili olarak verdiği, -hu-
Birinci Kısım
23
kuk, politika, aile, din ve felsefe konusunda- açıklamanın ma­
teryalist bir açıklama olduğunu; hatta sosyalis! ve komünist teo­
rilerin eleştirisinin bile, bunların köklerini şu ya da bu üretim
ilişkilerinde aradığını ve bulduğunu, kavrayamadı.
Felsefenin Sefaleti'ni okudu ve Proudhon sosyolojisinin bu­
rada materyalist açıdan tahlil edildiğini; çeşitli tarihsel sorunlar
için Proudhon'un getirdiği çözümün eleştirisirıin, materyalist il­
kelere dayandığını ve sorunları çözüme kavuşturmak için bu ve­
rilerin nerede aranması gerektiği konusunda, yazarın bizzat ken­
disinin olan bütün açıklamaların, üretim ilişkileri konusunda
açıklamalanyla aynı olduğunu kavrayamadı.
Kapital'i okudu ve önünde, toplumun bir -en karmaşık­
biçimlenişinin bilimsel, materyalist tahlilinin bir örneğinin her­
kes tarafından kabul edilen ve hiç kimsenin vermediği bir örne­
ğinin durduğunu kavrayamadı. Şimdi de otunnuş, o güçlü kafa­
sını şu derin sorun için yorup duruyor: " Marx, eserlerinin hangi­
sinde, materyalist tarih görüşünü açıklamıştır?"
Marx'ı bilen herhangi bir kimse bu soruya, başka bir soruy­
la şöyle cevap verecektir: Marx, eserlerinin hangisinde materya­
list tarih görüşünü açıklamamıştır? Fakat Bay Mihailovski,
Marx'ın materyalist araştırrnalannı, belki de bunlar ancak Kare­
yev gibileri tarafından "Ekonomik Materyalizm" adı altında, fel­
sefe tarihi konusundaki sıradan bir eserde sınıflandırdıkları ve
gereken biçimde listeleri tutulduğu zaman öğrenecektir.
Fakat en komik olan şey, Bay Mihailovski'nin. Marx'ı "ta­
rihsel süreçle ilgili bilinen bütün teorileri im:elememiş (tıpkı
böyle!)" olmakla suçlaınasıdır. Gerçekten de son derece eğlen­
dirici. Bu teorilerin onda-dokuzu neden oluşuyordu? Toplum
nedir? İlerleme nedir vb. konusunda bütünilyle önsel (a priori)
dogmatik, soyut sözlerden oluşmuştur. (Bıle bile, Bay Mi-
24
Halkın Dostları Kimlerdir?
hailovski'nin yüreği ve kafasıyla çok beğendiği örnekleri ele alı­
yorum.) Fakat bu durumda, bu teorilerin salt varolduktanndan
dolayı hiçbir değerleri yoktur; temel yöntemlerinden dolayı, tam
ve umutsuz metafizik içeriklerinden dolayı yararsızdırlar. Çün­
kü, toplum nedir, ilerleme nedir. diye sorarak ha�lamak, işe so­
nund<ın başlamak demektir. Tek bir toplumsal biı;imlenişi özel­
likle incelenıediyseniz, bu kavramı bile yerli yerine oturtama­
dıysanız, oıgulara ilişkin ciddi bir araştırmaya. �u ya da hu tür­
den toplumsal ilişkilerin nesnel bir tahliline bile ulaşamadıysa­
nız, genelde, toplum ve ilerleme görüşüne nereden varacaksı­
nız? Bu, her bilimin, onunla başlayan metafiziği n en açık bir be­
lirtisidir. İnsanlar gerçekleri incelemeye nasıl ha�layacaklannı
bilemedikleri sürece, her zaman, önseL genel teoriiL•r bulmuşlar­
dır, bunlar da hep kısu kalmıştır. Kimy:ısal süreı;lerin somut
olarak tahlilini hala yapamayan metafizikçi -kimyager, bir güç
olarak kimyasal bileşim konusunda bir teori uydurur. Metafizik­
çi-biyolog, hayatın niteliği ve gücünden sözeder. Metafizikçi­
psikolog ruhun niteliği konusunda tartı�ır. Burada, saçma olan,
yöntemin bizzat kendisidir. Ö zellikle ruhsal süreçlere tek tek
açıklama getirmeden ruh konusunda tartışamazsınız: Burada
ilerlemenin. ruhun niteliği konusundaki genel teorilerinden ve
felsefeyle ilgili yapılardan vazgeçilmesinden çeşitli ruhsal sü­
reC;�lerle ilgili olguların incelenmesinin bilimsel bir temele otur­
tulabilmesinden kaynaklanması gerekir. Bu nedenle Bay Mihai­
lovski'nin suçlaması, bütün hayatını (yalnızca bir ruhsal olguyu,
hatta en kolayını bile nasıl açıklayabileceğini bilemeden) ruhun
niteliği konusunda "araştırmalar" yazarak geçinen, sonra da bi­
limsel bir psikoloğu ruh konusundaki bilinen bütün teorileri in­
celenınemiş olmakla suçlayan metafizikçi psikologun suçlama­
sıyla aynıdır. Bilimsel psikolog, felsefeyle ilgili ruh teorilerini
bırakınış ve ruhsal olgulann -sinirsel süreçlerin- maddi daya­
nağının doğrudan doğruya incelemesine başlamış, örneğin şu ya
Birinci
Kısım
25
d a bu psikolojik sürecin tabitilini yapmıştır. Bizim metafizikçi­
psikoloğumuz da bunu okumakta ve göklere çıkarmaktadır: Sü­
reçlerin açıktanışının ve olgulann İncelenmesınin tam olduğunu,
ama hala tatmin etmediğini kabul ediyor. Çevresindekilerin, bu
bilim adamının ortaya çıkardığı bu bütünüyle yeni psikoloji
kavramından, bu özel bilimsel psikoloji yöntenünden söz ettik­
lerini duyduğu zaman. heyecanla "afedersiniz" diye bağmr. Fi­
lozof, "afedersiniz" diye kızgınlıkla bağırır, "hangi eserde" bu
yöntem açıklanmıştır? Bir bakın, bu eser, "yalnızca olguları"
içermekted ir. Bu eserde, "felsefeyle ilgili bilinen bütün ruh teo­
rilerinin" tahliliyle ilgili bir iz bile yoktur. Bu eserin bizim uğra­
şı alanımızla hiçbir ilgisi yoktur.!"
Aynı biçimde doğal olarak. Kapital hiç de, toplumun niteli­
ği üzerine önsel (a priori) tartışınaların kısırlığını kavrayamayan
ve bu yöntemler sorununun araştırılmasına ve açıklrğa kavuştu­
rolmasına katkıda bulunacak yerde, yalmzca, "toplum" kavramı­
na, ya İngiliz esnafının burjuva düşüncelerini ya da bir Rus de­
mokratının küçük-burjuva sosyalist ideallerini kurnaz bir biçim­
de sokmaya yaradığını -bunun ötesinde hiçbir şeye yaramadı­
ğını- kavrayamayan bir metafızikçi Sosyaloğun uğraşı alania­
nna cevap veren bir eser değildir. Bu nedenle, olsa olsa içerisin­
de yaşadıklan dönemin toplumsal düşünceleriyle i lişkilerinin bir
belirtisi olan, bir insanın bir kaç tane ama gerçek (ve "insan do­
ğasıyla uyum içerisinde" olan değil) toplumsal ilişkiyi kavra­
mayı birazcık bilen, ama geliştiremeyen bütün tarih felsefesi te­
orileri sabun köpüğü gibi oluşurlar ve sönüp giderler. Bu bakım­
dan, Marx'ın atmış olduğu dev bir adım, genelde toplum ve iler­
leme konusundaki tartışmalan bir yana bırakması, belli bir top­
lumun -kapitalist toplum ve onun gelişmesi- belli bir geliş­
menin bilimsel olarak ta hlilini yapmış olmasıdır. Bay Mihai­
lovski, onu, sondan değil baştan başlamakla. nihai sonuçlarla
26
Halkın Dostları Kimlerdir.?
değil olguların tahliliyle, bu toplumsal ilişkilerin genel olarak
nitelikleri konusunda genel teorilerle değil ve özel, tarihsel ola­
rak belirli, toplumsal ilişkilerin bir incelemesiyle başlamış ol­
makla suçlamaktadır! ve şöyle sormaktadır: "Ö yleyse o uygun
olan eser nerede?" Dernek öyle sivri zekını sübjektif Sosyolog! !
B izim sübjektif filozofumuz, materyalizmin doğruluğunun
nerede, hangi eserde ispatlandığı konusunda .yalnızca bir şaşkın­
lıkla yetinrniş olsaydı, işler bu kadar cansıkıcı olmayacaktı. Fa­
kat materyalist tarih anlayışının ispatlanmasını bir yana bıraka­
lım, açıklamasını bile hiçbir yerde bulamamış olmasına karşın
(ya da belki gerçekten bulamadığı i çin), bu öğretiye, şimdiye
kadar ileri sürmediği iddialar getirmektedir. B los'tan, Marx.'ın
bütünüyle yeni bir tarih _anlayışı ilan ettiği anlamında bir kısım
aktarıyor ve hemen bu teorinin "insanlığa kendi geçmişini açık­
lamış" olmak, "insanlığın bütün [-tıpkı böyle! ! ?-] geçmişini)
açıklamış olmak vb. iddiasında bulunduğunu bildiriyor. Ama
bütün bunlar son derece yanlıştır! Söz konusu t eori yalnızca ka­
pitalist toplumsal örgütlenmeyi açıklamak -başkasını değil­
iddiasındadır. Materyalizmin bir toplumsal biçimtenişin tahlili­
n e ve açıklanmasına uygulanması, bu kadar parlak sonuçlar ge­
tirdiyse, tarihteki materyalizmin daha şimdiden, yalnız bir var­
sayım olmaktan çıkmış olması ve bilimsel olarak denenmiş bir
teori durumuna gelmesi son derece doğaldır. Böyle bi r yönte­
min gerekliliğinin, bunlar özel olgusal araştırmalara ve ayrıntılı
tahliliere konu edilmemiş olmalarına karşın, öteki toplumsal bi­
çimlere kadar yayılması -tıpkı pek çok sayıda olgularla ilgili
olarak ispatlanmış olan dönüşürncülük düşüncesinin, bazı hay­
van ve bitki türleri için dönüşüm olgusunu kesin olarak sapta­
mak henüz olanaklı olmamışsa da, bütün biyoloji alanına yayıl­
mış olması gibi- son derece doğaldır. Nasıl ki, dönüşümcülük,
türlerin, hiç de "bütün" oluşum tarihini açıklamak iddiasında de,
Birinci
Kısım
27
ğil de, tersine, yalnızca bu açıklamanın yöntemlerini bilimsel bir
temele oturtmak iddiasındaysa, tarihteki mateıyalizm de, hiçbir
zaman herşeyi açıklamak iddiasında bulunmamı�. ancak tarihi
açıklamanın, Marx'ın deyimiyle (Kapital), "tek bilimsel" yönte­
mini ispatlamak iddiasında bulunmuştur. [91 Buna göre. önce, ta­
rihteki materyahzme, " herşeyi açıklama", "bütün tarih�eı kilitle­
re anahtar" bulmak gibi saçma i ddialannı (kuşkusuz, Marx. Mi­
hailovski'nin yazıları konusundaki "Mektup "unda [ ıoı bu iddia­
lan derhal ve son derece sert bir dille çürütmüştür) ileri sürerek;
Marx'ı yanlış tanıtırken, arkasından da bizzat kendisinin uydur­
duğu bu iddialar karşısında yüzünü buruşturan ve son olarak
Engels'in -materyalistlerin anladığı bir biçimde, politik ekono­
minin "yaratılmasının hala zorunlu olduğu" ve "bugüne kadar
sahip olduğumuz ekonomi biliminin hemen hemen bütünüyle"
kapitalist toplumun[ ı ı ı tarihi taraf ından "sınırlandınldığı" konu­
sundaki- görüşlerini doğru bir biçimde aktararak -doğru bir
biçimde, çünkü bu durumuyla bir yorum değil, bir aktarrna ya­
pılmıştır- "bu sözlerin ekonomik materyalizmin etki alanını
önemli ölçüde sınırladığı" sonucuna varan, Bay Mihailovski'nin
kullandığı yöntemlerin ne ölçüde ustaca, güvenilir ve uygun ol­
duğu değerlendirilebilir. Bu gibi hilelerin farkedilmeden kalaca­
ğına güvenınesi için insanın, ne kadar aptal, ya da ne kadar ki­
birli olması gerekir! Önce Marx.'ı yanlış tanıtıyor, arkasından da
kendi uydurduğu bir sürü yalana kaşlarını çatıyor, sonra da be­
lirli düşünceleri doğru olarak aktarıyor. Şimdi de, bunlann, eko­
nomik materyalizmin etki alanım daralttığını ileri sürmek saygı­
sızlığında bulunuyor!.
Bay Mihailovski'nin b u oyununun türü ve niteligi şu aşağı­
daki örnekten anlaşılabilir: "Marx bunlann doğrulugunu" -ya­
ni ekonomik materyalizm teorisinin temellerinin doğruluğunu­
"hiçbir yerde kanıtlamıyor" diyor B ay Mihailovski. Gerçi
28
Halkın Dostlan Kimlerdir?
" Marx, Engels'le birlikte bir felsefe tarihi ve bir tarih felsefesiy­
le ilgili eser yazmayı tasarlamışl ardır ve hatta ( 1845-1846'da)
bir tane yazdıkları rJoğnıuur. Ama bu hiçbir zaman yayınlanma­
mışur. [ ı zı Engels şöyle diyor: "(Bu eserin) bitiriimiş bölümü,
yalnızca, o uönemue ekonomi tarihi konusundaki bilgimizin he­
nüz ne kauar eksik oluuğunu ispatlayan materyalist tarih görü­
şünün bir a�tıklamasından ibarettir." Bay Mihailovski şu sonuca
varıyor. "öyleyse. bilimsel sosyalizmin ve ekonomik materya­
lizmin temel ilkeleri bulunmuş ve sonra da. yazarlardan birinin
kabul ettiği g�bi, böyle bir çalışma için gereken bilgilerin henüz
pek azma sahip oldukları bir zamarıda Mmıifesto 'da açıklan­
mıştır. "
Ne kadar da sevimli bir eleştiri biçimi değ il mi? Engels,
ekonomi "tarihi" konusundaki bilgilerinin yetersiz oluuğunu ve
bu nedenle felsefe tarihi konusunuaki "genel" nitelikteki çalış­
malarını yaymlamadıklannı söylüyor. Bay Mihailo v!>kı, onların
bilgilerinin, " bilimsel sosyalizmin temel ilkelerinin ", yani, Ma­
nifesto'da zaten verilmiş olan, burjuva uüzeninin bilimsel eleş­
tirisinin yapılması gihi "bir çalışına için" yeterli olmadığı anla­
mına gelecek şekilde bunu tahrif ediyor. Şu iki şeyden biri: Ya
Bay Mihailovski, bütün tarih felsefesini kavramak çabasıyla,
burjuva düzenini bilimsel olarak oıtaya koyma çabası arasındaki
farkı kavrayamıyor, ya da Marx ve Engels'in. politik ekonomi­
nin bir eleştirisi için yeterli bilgiye sahip olma<..lı ki arını sanıyor.
Böyle bir durumda, Bay Mihailovski'nin, bu yetersizlik konu­
sundaki görüşlerinden, düzeltme ve katkılaıınuan. bizi haberdar
etmemesi pek zalimce bir iştir. Marx'la Engels'in . felsefe tarihi
konusundaki eserlerini yayınlamama ve bütün çabalarını belli
bir toplumsal örgütlenmenin bilimsel tahlili konusunda yoğun­
laştınna kararları, son derece ileri uüzeyueki hir bilimsel dürüst­
lüğü gösterir. Marx'la Engels'in. bizzat kendileıinin de, bu konu-
Birinci Kısım
yu işieyebilecek yeterli bilgiye sahip olm ad ı kl a rı nı k abu l e t ın c
l e rine karşın, Bay Mihailovski 'nin, b u görü�l erıni aı,:ıkl aınal arı
konusunda küçük bir eklemesiyle. bunu çarpıtma k a r ar ı , ne akı l
ne de ahlak anlayışıyla bağdaşan bir tartışma yöntemini gösterir.
Alın bir örnek daha: "Marx'ın alter ego 'su (ikinci kişiliği.
en yakın dostu -ÇN.) Engels, ekonomik materyalizmin bi r ta­
rih teorisi olduğunu ispatlamak için daha f azla uğraşmıştır " di­
yor Bay Mihailovski, "Morgan'ın Çalışmalarının Işığında (im
Anschluss*, Ailenin, Özel Mülkiyelin ve Devletin Kökeni gibi.
özel tarihsel bir eser yazmıştır. "Bu 'Anschluss' gerçekten dikka­
te değerdir. Amerikalı Morgan'ın kitabı Marx ile Engels'in eko­
nomik materyalizmin ilkelerini açıklamalanndan yıllar sonra ve
öğretiden bütünüyle bağımsız olarak yayınlandı. Daha sonra,
Bay Mihailovski, "ekonomik materyalistler" bu kitaba "katıldı­
lar" diye iddia ediyor; üstelik tarih-öncesi devirlerde sınıf müca­
delesi olmadığından, maddi ıleğerterin üretimine ek olarak.
emek üretkenli ğ:ini pek gelişınediği ilkel dönemde başlıca rolü
oynayan, insanın bizzat kenui üretiminin, yani doğurmanın be­
lirleyici bir etken olduğunu açıklayarak materyalist tarih görü�ü
formülüne bir " ılüzeltme" getirdiler.
"Morgan'ın büyük değeri " , diyor Engels
"
en eski Y u nan.
Roma ve Germen tarihinin o zamana kadar çözüme kav ıı�turu­
lamamış başlıca sorunlarının anaht.annı, Kuzey Amerika yerli ­
lerinin kandaş grupları içerisinde bulmuş olm a sı n d a va tar " 1 1 1 1
Bay Mihailovski, bu konuda şöyle diyor: " Böylece, 1840'la­
rın sonunda bütünüyle yeni, materyalist ve gerçekten bilimsel
bir tarih görüşü bulunmuş ve ilan edilmiştir. Bu görüş, Darwin
teorisinin çağdaş doğalbilimleri için yaptığını. tarih bilimi için
* im Anschluss. -Metin' de Almanca olan bu terim, "bağlantı, ilişki" anlamı­
na gelir. -ÇN.
30
Halkın Dostlan Kimlerdir?
yapmıştır". Fakat bu görüş '-Bay Mihai lovski bir defa tekrarh­
yor·- hiçbir zaman bilimsel olarak ispatlanmamıştır. "Yalnızca
olgularla ilgili zengin ve çeşitli malzemeler alanında hiçbir za­
man denenmemiş olmakla kalmamış" (Kapital "uğraşı alanları­
ımza uygun" bir eser "değildir": Yalııızca olguları ve titizce
araştırmalan içemıektedir !), "öteki tarih fel sef esi sistemlerinin
en azımlan bir eleştirisini ve reddini yeterince amaçlamamıştır
bile. Engels'in kitabı -Herrn E. Dülıring's Umwaelzung der
Wissensclıaft* - "Ancak rastgele yapı l an ı : li kteli girişimleri"
içerir ve bu nedenle Bay Mihailovski. hu "nükteli girişimlerin"
"ütopyalarla işe başlayan" toplumbilim l erinin boşluğunu son de­
rece nükteli bir biçimde ortaya koyn ı a f a n �erç e ğ i ne karşın ve
bu eserin, siyasal ve hukuksal sistem inin. ekonomik sistemleri '
belirlediği ni ve savunan ve R uskoye Hogatstvo'da yazan baylar
tarafından o kadar istekle propagandası yapılan "Zor Teorisi"nin
aynntılı bir eleştirisini kapsaması �t·rçeğ ine karşın, bu eserde
ele alınan bir sürü hayati sorunu h i r kenara atmayı olanaklı say­
ımıktadır. Hiç kuşkusuz, bir eser kunu�unda birkaç anlamsız söz
etmek, o eserde materyalist bir bi�·i ıııde çözüm getirilen sorun­
lardan bir tanesini bile ciddi olarak incelemekten çok daha ko­
laydır değil mi? Ayrıca, bunun hiç bir tehlikesi yoktur, çünkü
sansür. belki de hiçbir zaman bu kitabın bir çevirisine i zin ver­
meyecek ve Bay Mihailovski de, sübjektif f elsefesi için hiç kay­
gı duymadan buna nükteli bir kitap adını verecektir.
Çok daha karakteristik ve öğretici olan bir şey de, Marx'ın
Kapitafi konusunda, (düşüncelerini gizlesin, ya da zihinsel
boşluğa bir düşünce biçimi versin diye insana bir dil verilmiştir,
sözüne örnek olarak) Bay Mihailovski'nin yorumlandır: "Kapi­
t al'de parlak tarih sayfalan vardır, ama (şu ünlü "am a "! Bu
sıradan bir "ama " değil, Rusça'ya çevrilince, "boynuz kulağı
* Bay Eugen Dühring, Bilimi A ltüst Ediyor (Anıi-Dühring) ---ÇN.
Birinci Kısım
31
geçer" anlamına gelen şu ünlü "Mai s " * gibi bir ("ama") " ama
tam da bu kitabın amacı nedeniyle, bu sayfalar ancak belli bir
tarihsel döneme ayrılmış buh.tnmakta ve ekonomik materyaliz­
min temel tezlerini doğ rulamaktan çok, yalnızc a . belirli bir ta­
rihsel olgular grubunun ekonomik yönüne şöyle hir değinmekte­
dir. " B ir başka dey i şl e . -sırf kapitalist toplumun inu �lenmesini
konu edinen-
Kapital,
bize bu toplumun ve onun üst yapıları­
nın materyal i st bir tah l i l in i sunuyor, "ama ''
B ay Mihailovski
bu tahlili görmemezl ikten gelmeyi tercih ediyor. Gönnüyor mu­
sunuz,
Kapital
" yalnı z ca bir" dönemi ele almakta, oysa B ay
Mihailovski bütün dönemleri ele almayı, hem de bu dönemler in
hiçbi rinden özel olarak söz etmeyecek bir biç imde ele almayı
amaçlamaktadır. Hiç kuşkusuz bu amaca ulaşmanın -yani bun­
lardan hiçbirini özel olarak ele almadan bütün dönemleri ele al­
manın- tek bir yolu vardır, o da "parlak", boş ve basmakalıp
sözler etmektir. S orunlan lafazanlıkla geçişti rrnek sanatında, hiç
kimse Bay Mihailovski'yle boy ölçüşemez. Marx'ın incelemele­
rini (ayn ayrı) ele almaya değmez görünüyor. çünkü o, M arx
"ekonomik materyalizmin temel ilkelerini doğnı lamaktan çok,
ancak belli bir tarihsel olgular gurubunun ekonomik yönünü ele .
almaktadır! " diyor. Ne derin düşünce! " İspatlamıyor", " ancak
ele alıyor " ! Herhangi bir sorunu laf kalabalığıyl a örtbas etmek
gerçekten de ne kadar basit bir iş! Örneğin, Marx, medeni eşit­
lik, özgür sözleşme ve hukuk devletinin buna benzer i lkelerinin,
meta üreticileri arasındaki ilişkiler temeline nasıl dayandığını
tekrar tekrar ortaya koyuyorsa, bu ne anlama gelir? Böylece ma­
teryalizmi doğrulamakta mıdır? Yoksa "şöyle bir" değinmekte
midir? Düşünürümüz kendine özgü alçak gönüllülüğü ile soru­
nun özünü cevaplamaktan kaçınıyor, parlak konuşmak ve hiçbir
şey söylememek konusundaki "nükteli gerişimler"inden doğru­
dan doğruya sonuçlar çıkanyor.
* Metinde Fransızc�N.
32
Halkın Dostları Kimlerdir '
Sonucu şöyle açıkl ıyor: " Dünya tarihini açıklığa kavuştur­
mak iddiasında olan bu teoıinin ilanından 40 yıl sonra, eski Yu­
nan, Roma ve Gennen tarihmin henüz onun için çözüme kavuş­
turufamamış sorun l arı o l m as ına şaşmamak gerekir. bu sorunla­
rın anahtarı, birinc i .'; ı . ekonomik materyalizm teorisiyle kesin
olarak hiçbir ili � h. ı -; ı olmayan ve bu konuda hiçbir şey bilmeyen
bir ad <ım taıafmtl arı. ikincisi de ekonomik olmayan bir etkenin
aracılığıyla sağları mı�tır. Engels'in, ekonomik materyalizmin te­
mel fomıü l ü yle eıı azından bir sözcük bağlantısını korumak için
yapıştığı 'bizzat i ıı -;anı n kendisinin üretimi', yani doğurma teri­
miyle oldukça eglemlirici bir izienim yaratılmıştır. Ancak, En- ,
gels, çağlar boyunca i nsanlığın hayatının bu formüle uygun ola­
rak biçimlenmediğ:ini de kabul etmek zorunda kalmıştır. " Bay
Mihailovski, sizin taı1ışm<r yönteminiz gerçekten de "şaşılacak
birşey "! Teoriye göre tarihin "aydınlatılması" için insan, temel­
leri ideolojik d eg i l . fakat maddi toplumsal ilişkilerde aramalıy­
dı. Olgusal malzemenin olmayışı, bu yöntemin eski Avrupa tari­
hindeki �ok üne m l i bazı olgularm -örneğin kabile örgütlenme­
sinin- I 1 4 ı tahlil ine uygulanmasını olanaksız kılmış, böylece
bunlar bir bilim�et: olarak kalmışlardır.* Fakat daha sonra, Mor­
gan'ın Amerika'da derlediği zengin malzeme, kabile örgütlen­
mesinin nite!iğıni tahlil etmesini olanaklı kılmış ve o bunu açık­
lamasının ideolojik (örneğin, hukuksal ya da dinsel) değiL mad­
di ilişkiler arasında aranması gerektiği sonucuna varmıştır. Bu
gerçeğin, matery alist yöntemin parlak bir biçimde ispatlanma­
sından başka birşey olmadığı açıktır. Birincisi, Bay Mihailovski,
son derece güç tarihsel bilmeeelerin anahtarı ekonomi!\ mater* Burada da Bay Mihailovski kaşlarını çatmak için fırsatı kaçırmıyor. Eski ta­
rih, bir bilmece olarak ortada dururken, bilimsel tarih görüşüyle ne anlat­
mak istiyorsunuz diyor. Bay Mihailovski; herhangi bir ders kitabını elinize
alın. orada göreceksiniz ki, kabile örgütlenmesi sorunu en güç sorunlardan
biridir ve açıklığa kavuşturulması için bir yığın teorinin doğmasına neden
olmuştur.
Birinci Kısım
33
yalizm teorisiyle "kesin olarak hiçbir ilişki� i bulunmayan" bir
adam tarafından bulundu diye, bu öğretiyi Hl{'ladığı zaman. ki­
şilerin, onların yararına olan şeylerle onların en çok zararına
olan şeyler arasında nasıl da bir ayrım yapam adıklarına insan
ancak şaşıp kalıyor. İ kincisi. -filozofumuzun kaııısına göre­
doğunnak ekonomik bir faktör değildir. Marx'la Engels'in eser­
lerinin neresinde bilhassa ekonomik materyalizmden si iz ettikle­
rine rastladınız? Onlar dünya görüşlerini ortaya koydu klarında
buna yalnızca materyalizın adını verdiler. Temel dü�üııceleri
(örneğin yukarıda Marx'tan aktarılan kısımda çok kesin olarak
açıklanmıştır) toplumsal ilişkflerin maddi ve ideolojik ol a ı ·ık
bölünmüş olduklarıydı. İkinciler, [ideoloj ik olanlar -ÇN . ı yal­
nızca, insanın varlığını sürdürme uğraşısının biçimi (sonucu)
olarak insan iradesi ve bilincinden bağımsızca biçimlenen birin­
cilerin [maddi olanların -ÇN .j üst yapısını oluştururlar. Siyasal
ve hukuksal biçimlerin açıklanması -Marx, aktarılan kısımda
böyle diyor- "hayatın maddi koşulları"nda aranmalıdır . Bay
Mihailovski herhalde doğurına ilişkilerinin ideblojik olduğunu
düşünmüyordnr. Bay Mihailovski'nin bu konudaki açıklaması
öylesine karakteristiktir ki, üzerinde durulması gerekir. Şöyk·
diyor: "Doğurına sorunu konusunda ne kadar ustalık gösteriısek
gösterelim ve bununla ekonomik materyalizm arasında en azm­
dan bir sözcük bağlantısı kurmaya ne kadar çalışırsak çalışalım.
bu toplumsal hayatın karmaşık olgular ağında, -�konomik ol­
gularla birlikte- öteki olgulada ne kadar iç içe geçmiş olurlar­
sa olsunlar, kendi fizyoloj ik ve ruhsal kökleri vardı r." (Emzikte­
ki bebeklere, doğurmanın fizyolojik kökleri olduğunu mu anlatı­
yorsunuz Bay Mihailovski! ? Kimi aldattığınızı sanıyorsunuz?)
"Ve bu, bize, ekonomik materyalizmin teorisyenlerinin yalnızca
tarihle değil, ayrıca psikolojiyle de hesaplaşmadıklannı hatırlat­
maktadır. Klan ilişkilerinin uygar ülkelerin tarihinde önemlerini
yitirdiklerine hiç kuşku yoktur, ama doğrudan doğruya cinsel
14
Halkın Dostlan Kimlerdir?
ha� l ı ı la aile bağları için aynı kesinlikle bunu ileri sürmek çok
zord u r. Bunlar, hiç kuşkusuz genel olarak hayatın giderek artan
ı.; arı naşıklığının baskısı altında önemli değişimlere uğramışlar­
llı r ama, yalnızca hukuksal değil . ekonomik i 1 i ş kilerin bizzat
kendilerinin d e, cinsel ve ai levi' ilişkiler üzerınde bir üst yapı
oluşturdukları belli bir diyalektik ustalıkla oıtaya konabilir. Bu
konu üzerinde durmayacağız, Fakat gene de en azından miras'
kurumuna işaret edeceğiz,''
Filozofumuz süslü ve boş lafazanlıklar alanını* bırakınayı
ve olguları, gerçeklenebilen ve sonunda sorununun özü konu­
sunda "insanların aldatılmasını" daha da kolaylaştıran belli rM­
gulara yaklaşınayı başarmıştır. Ö yleyse, Marx. eleştimıenimizin,
miras kurumunun cinşel ilişkilerle ail<' ilişkileıinin bi r i.ı�t ::apısı
olduğunu nasıl ispatladığını görelint Bay Mihailovski şunu ileri
sürüyor: "Mirasla aktarılan şey, ekonomik üretimin ürünlerıl!ır ."
("Ekonomik üretimin ürünleri!! Bu ne kültür! N e süslü söz! Ne
kadar ince bir dil!!) "Ve miras kurumunun bizzat kendisi bel irli
ölçüde, ekonomik rekabet olgusuyla belirlenmiştir. Fakat birin­
cisi, maddi olmayan değerler de, -çocukların, babalannın hu­
yunda yetiştirilmesi kaygısının yansıttığı gibi- mirasla aktarı­
lır ". Öyleyse, çocukların yetiştirilmesi de miras kurumunun bir
·
parçasıdır! Örneğin, Rus Medeni yasasında, "aıia-babalar, evde
onlan (yani çocuklannı) eğiterek, ahla.klarını oluşturmaya ve
hükümetin amacına yardımcı olmaya çalışmalıdırlar" diyen bir
madde var. Bizim filozofumuzun miras kurumu dediği bu mu* Fakat gerçekten de, çeşitli tarihsel sorunlar konusunda, materyalist/erin
yaptığı sayısız mate1yalist açıklamalardan bir tekini bile incelemek için hiç
bir çaba harcamadan, materyalistleri tarihle hesaplaşmamış oln-ıakla suçla­
dık/arı, ya da bunu ispat/ayabiliriz ama, bu sıkıntıya girmeyeceğiz, biçimin­
de sözler ettikleri bu yönteme başka ne denebilir?
Birinci Kısım
dur? - "Ve ikincisi, yalnız ekonomik alanla kendimizi sınırla­
sak bile, nasıl miras kurumu, mirasla aktanlan üretim ürünleri
olmadan kavranam ıyorsa, aynı biçimde "doğurma"nın ürünleıi
olmadan, doğrudan doğruya bunlara bağlı olan bu karmaşık ve
yoğun psikoloji olmadan da kavranamaz." (Dile dikkat edin:
Karmaşık ruhsal bir durum, doğurmanın ürünlerine "bağlıdır"!
Gerçekten ne kadar nefis!). İşte böylece miras kurumu, aile ve
cinsel ilişkilerin üstyapısını oluştuıuyor, çünkü miras, doğurma
olmadan düşünülemez! Ama bu gerçekten de Amerika'nın keşfı­
dir! Şimdiye kadar, beslenme zorunluluğu, mülkiyet kuıumunu
ne kadar az açıklayabiliyorsa, doğurma da, miras kurumunu o
kadar az açıklayabilir diye düşünülüyordu. Şimdiye kadar her­
kes, önıeğin Rusya'da jief sisteminin[ ı sı geliştiği dönemde, top­
rak, mirasla devredilemiyorduysa (çünkü ancak koşula bağlı
mülkiyet sayılıyordu) bunun açıklaması, o dönemin toplumsal
örgütlenmesinin özelliklerinde aranmalıdır sanıyordu. Anlaşılan
Bay Mihailovski . o dönemin fief sahibinin doğunna ürünlerine
bağlı olan ıuhsal durumunun yeterince karmaşık olmamasıyla.
sorunun açıklanabi leceği kanısındadır.
"Halkın Dn-;tu"nun üzerini biraz kazıyın -bilinen bi r sözü
yorumluyorsak böyle d iyebiliriz- altından bir burjuvanın Ç ! ktı­
ğını göreceksiniz. Gerçekten de Bay Mihailovski'nın mi ras ku­
rumuyla çocukl arın Eğitiminin ve doğurmanın psikolo j isinin
ilişkisi konusundakı düşüncelerine miras kurumunun da çocuk­
Iann yetiştirilmesi kadar ebedi, hayati ve kutsal olmasından baş­
ka hangi anianı ı verebiliıiz? Gerçi, Bay l\·1 ihai.lovski. "miras ku­
rumu belli bir dereceye kadar ekonomik ı ekabet olgusuyla belir­
lenir" diye açıklamada bulunarak, kendisine bir kaçamak yol bı­
rakmaya çalışm aktadır, fakat bu, soruya açık bir cevap veımek-
36
Ha/la11 Dostları Kimlerdir ?
ten kaçınmaktan, hatta boşuna kaçınmaktan başka bir şey değil­
dir. Mirasın, tam olarak hangi "belli ölçüde" rekabet t emeline
dayandığı konusunda bize tek bir söz etmezken. rekabet ve mi­
ras kurumu arasındaki hu ilişkiye özünde neyin yol açtığını da
kesin olarak açıklamaınışken, biz bu sözü nasıl dikkate alabili­
riz? G erçekte m iras kurumu. özel mülkiyetin varlığını kabul
eder ve bu da ya l n ı ZL a mübadelenin ortaya çıkmasıyla doğar.
Temeli. zaten haş Lmıı� olan toplumsal emeğin uzmaniaşmasın­
da ve ürünlerin r�ızarda yabancılaşmış ohnasındadır. Örneğin,
Amerika'da ilkel yer li topluluğun bütün üyeleri ihtiyaç duyduk­
ları bütün maddeleri o ıtaklaşa ürettikleri sürece, özel mülkiyet
olanaksızdı. Fakat i � hülümü topluluk içerisinde yaygınlaşmaya,
topluluğun üyeleri . k i şi olarak herhangi bir maddenin üretimiyle
uğraşmaya ve onu pazarda satmaya başladıkları zaman, meta
üreticilerinin m • d d i olarak böyle ayrılışı, özel mülkiyet kuru­
munda ifades i n i hul<lu. Gerek özel mülkiyet olsun, gerekse mi­
ras olsun . ayrı. kUçük ( tek eşli) ailelerin daha o dönemde ortaya
çık tığı ve mübadelenin gelişmeye başladığı toplumsal bir dü­
zenle ilgili kategorilerdir. Bay Mihailovski'nin örneği, ispatla­
mak istediği şeyin bütünüyle tersini ispatlıyor.
Bay Mihailovski olgulara başka bir atıfta daha bulunuyor
-bu da kend ine özgü bir incidir!- materyalizmi düzeltmeye
şöyle devam ediyor: "Klan ilişkilerine gelince, bu ilişkiler üre-.
t im biçimlerinin etkisi altında (bu da bir kaçamaktır, ama daha
açıkt ır. Hangi üretim biçimleri acaba? Boş bir laf !) uygar halk­
Iann tarihinden gerçekten de kısmen silinmişlerdir, fakat bunlar
kendi devamlan ve genelleştirilmeleri içinde ulusal bağlarda
enmişlerdir" . Böylece ulusal bağlar klan bağlannı n bir devamı
_ve genelleşt irilmesi oluyor! Öyle anlaşılıyor ki, Bay Mihailovs­
ki, toplum tarihiyle ilgili görüşlerini, okuldaki çocuklara öğreti-
Birinci Kısım
.1 7
len masallardan almaktadır. Toplum tarihi -bu beyli k sii ;ll're
göre- şöy ledir: Önce her toplumun hücresi olan a ı IL'
oluşmuştu*. daha sonra aile, bir aşiret durumuna ve aşiret d l'
devlet dummuna gelmi�ti. Bay M i h:tilov�k i c iddi bir biçimde bu
çocukça saçmaları tekrarlıyorsa -herşey bir yana--, bu, yalnız­
ca, Bay Mihailovski'nin tarihin gelişmesi hakkında, Rus tarihi
söz konusu olsa bile en ufak bir fikri olmadığını gösterir. Eski
Rus klan hayatından söz edilebiliyorsa da, hiç ku�ku yok ki, Or­
ta Çağ'da Moskova Çarları ilevleti döneminde. bu klan bağlan
artık yoktu, yani devlet, hi<; de klana bağlı olmayan bölgesel bir­
I ikiere dayanıyordu: Toprak ağaları ve manastırlar, çeşitli bölge­
lerden köylüler edindiler ve böylece oluşan topluluki a r salt böl­
gesel bir l i klerdi. Fakat o dönemd e sözcüğün gerçek anlamıyla,
ulusal ilişkilerden hemen hemen h:ç söz edHemezdi : Devlet da­
ha önceki özerkliğin canlı izlerini. yönetim özdlik1eıini , bazen
de kerıdi birli klerini (yerli Boyariar savaşa kendi bölüklerinin
başında gidiyorlardı) kendi gümrük sınıriann vb. koruyan ayrı
"topraklar''a, hatta bazen prensiikiere bölünmüştü. Ancak Rusya
tarihinin ç ağdaş dönemi (aşağı yukan 1 7 . yy' dan bu yana) bu tip
bölgelerin. toprakların ve premliklerin gerçekten bütünüyle
kayna�masıyla n i telendiri lebi lir. · Çok saygıdeğer Bay Mihai­
lovski ; bu kayn<ı�ına, ne ldan bağianyla, ne. de onların de\ amı
ve genellemesiyle sa,ğlanmıştır: Bölgeler arasındaki müb<ıLlele­
lerin artmaı.,ı metalann adım adım gittikçe büyüyen dola�ımı ve
küçük çaplı bölgesel pazarların, bütün Rusya'nın tek b i r pazarı.
durumunda merkezileşmesiyle sağlanmıştır. Bu sürer in :fendi­
leri ve yöneticileri tüccar-kapitalistler olduğulHLın . bu u l us a l
ilişkilerin yaratılması, burjuva ilişkilerinin yar<ıu ln1asından baş*
Bu tam da h ir bwjuı-a diişüncesidir: ;lyrt
ze�ıdı• halün:
h"J�·iik ai/da, ilk kez bu1juva dü­
durımıa gddile1 . rarih -r7wl'l i çafÇda bu nl ar kesinlikle yoktu.
Günümüzdeki düzenin özell ikLerini biif.m çaxLrıra ve halkiara 1ıygulamak
burjuvaların en cipik özelliğidir.
3H
----
Halkın Dosrları Kimlerdir ?
·- ---
ka hır�ey değildir. Bay Milıailovski olgulara ycıptığı her iki atıf ­
t a d a. kendi kendisini yere batınnış ve bi:�P hurjuva bayağılığı
ii mekleıinden başka hiçbir şey vermemiştır: R ayağılıktır; çün­
kü miras kunımunu. doğurma ve onun psikolojisi yl e: milliyeti
de klan bağlarıyla açıkl amıştır. BurJuralıktrr; �·ünkü tarihsel
olarak belirlemn i '; hi r uıplumsal bi çimlenmenin (mübadele te­
meline dayanan) kateı�orilerini ve üst yapıhı.nnı çocukların ye­
tiştirilmesi, " duf.!rudan doğruya" cinsel bağlar gibi genel ve
ebedi kategoriler ul:ıı.ık almıştır.
Burada son derece karakteristik olan şey, sübjektif filozofu­
muzun laf azanl ıkiardan somut gerçekiere geçmeye çalışır çalış­
maz, hemen bir pi s l ik çukurunda soluğu almasıdır. Ö yle anlaşı­
lıyor ki, pek de temiz okuayan bu durumda kendini son derece
rahat hissetmekted i r: Oraya rahatça otunnuş, kendisine çeki-dü­
zen vermekte ve bütün çevresine pis çamur atmaktadır. Örne­
ğin: Tarihin. hi r s ı nıf mücadelesi olayları dizi si olduğu tezini
çürütmek isten"· k t e ve böylece bir derinlik kuruntusuyla bu tezi
"aşırı" olarak nitdemektedir. Şöyle diyor: " Marx tarafından ku­
rulan ve sınıf mücadelesini yürütrnek için örgütlendirilen Ulus­
lararası İşçi B i rl i f! i 1 1 1 • 1 , Fransız ve Alman işçilerinin. birbirlerinin
boğazlarını ke\nıekrinı. birbirlerini soymalarını engelleyeme­
di." Onun ileri -;U rdüğüne göre, bu, materyalizmin "ulusal gurur
ve ul usal kin �eyı anıyla" hesaplaşmamış olduğunu ispatlamakta­
dır. BCıyle bir iddi d. eleştirmeni, ticaret ve sanayi burj u vazisinin
gerçek çıkarla n n ı n bu kinin başlıca temelini ol uşturduğunu, ba­
ğımsız bir etken ol arak ulusal duygudan söz etmenın. ancak so­
rumın özünü gözantı etmek olduğunu anlamayı kesin olarak ba­
şararnadığını ortaya çıkarmaktadır. Bu arada filozofurouzun ne
kadar derin bir mill i yetçilik görüşüne sahip olduğunu zaten daha
önce gönnüştük. Bay Mihailovski, Enternasyonal'den ancak Bu­
renin'in 1 1 7 ı alaylı tavrıyla siizeder: " Marx . gerçekten de parçalan-
Birinci Kısım
39
mış, ama yeniden dirilecek olan Uluslararası İşçi Birliği'nin ba­
şıydı. " Hiç kuşkusuz uluslararası dayanışmanın nec plus ult­
ra 'sı* iç politika tarihçisinin Ruskoye Bogatstvo 'nun 2. sayı­
sında dar kafalı bir bayağılıkla ayrıntılı olarak açıkladığı, "adil"
bir mübadele sisteminde görülürse ve gerek adil olsun gerek ol­
masın mübadelenin burjuvazinin hakimiyetini öngönlüğü ve
kapsadığı uluslararası çatışmaların sona ermesinin, mübadele te­
meline dayanan ekonomik örgütlenme yıkılmadıkça olanaksız
olduğu kavranamazsa, o zaman, Enternasyonal'den alaycı bir ta­
vırla sözetmekten başka bir şey yapılmayacağı anlaşılabilir bir
şeydir. O zaman Bay Mihailovski'nin ulusal kinle mücaclele et­
mekte, her ayrı ülkedeki ezen sınıfa karşı bir mücadele için, ezi­
len sınıfı örgütlernek ve birleştirmekten, böyle ulusal işçi sınıfı
örgütlerini, uluslararası sermayeye karşı savaşmak için tek bir
uluslararası işçi sınıfı ordusunda birleştitmekten başka bir yol
olmadığı yalın gerçeğini kavrayamadığı anlaşılabilir. Enternas­
yonal'in, işçilerin birbirlerinin gırtlaklarına sanlmasını engelie­
mediği sözüne gelince, Bay Mihailovski'ye, örgütlenmiş prole­
taryanın savaşı yüıiiten egemen sınıflar karşısındaki gerçek tav­
rını ortaya koyan Komün olaylarını hatırlatmak yeterli olacaktır.
Bay Mihailovski'nin bütün bu tartışmasında, özellikle en iğ­
renç olan şey, kullandığı yöntemlerdir. Enternasyonal'in takti­
ğinden memnun değilse, onun adına Avrupa işçilerinin örgüt­
lendikleri görüşlerini paylaşmıyorsa, hiç olmazsa bunları doğru­
dan doğruya ve içtenlikle eleştirmeli, daha doğru bir taktiğin ve
daha doğru görüşlerin hangi gör'ı.işler olacağı konusundaki kendi
görüşlerini açıklamalıdır. O ysa bu konuda kesin ve açık olarak
hiçbir itiraz yapılmamıştır ve rastladığımız tek şey, süslü lafa­
zanlıklar kargaşası içerisinde şuraya buraya serpiştirdiği anlam* İyi anlamda bir niteliğin ya da bir durumun en son düzeyi �N
40
Halkın Dostları Kimlerdir?
sız alaylardır. Özellikle Entemasyonalin görüşleri ve taktiğinin
savunulmasına, R usya'da yasalarca izin verilmediği gözönünde
tutulursa, buna pist i kten başka hangi ad verilebilir? Bay Mihai­
lovski'nin, Rus �la rksistleriyle tartışırken ku Ilandığı yöntemler
de tıpkı böylediı : Doğrudan doğruya ve kesin bır eleştiriden ge­
çirmek üzere onları n tezlerinden herhangi bir ini dürüstçe ve
doğru bir biçimde lurınüle etmek sıkıntısına katıanmadan kula­
ğına çalınan marb i .� t tartışma parçalanna sarılınayı ve bunları
tahrif etmeyi terL· i lı etmektedir. Siz karar verin: "Marx, tarihsel
zorunluluk ve toplumsal olgular yasasına uygunluk düşüncesini
keşfedenin ken disi olduğunu düşünecek kadar çok akıllı ve çok
bilgiliydi . . . (Marksist merdivenin) en alt basamakları* bunu (ta­
rihsel zorunluluk görüşünün Marx tarafından bulunan ya da keş­
fedilen yeni bir şey olmadığının daha önce ortaya çıkarılmış bir
gerçek olduğunu) bilmiyorlar, ya da hiç olmazsa, bu gerçeğin
ortaya çıkanlması için yüzyıllarca harcanmış olan zihinsel çaba
ve enerji konusunda ancak belirli-belirsiz bir göıüşe sahip bulu­
nuyorlar".
Hiç kuşkusuz böyle sözler, marksizmi ilk defa duyan insan­
lar üzerinde etki bırakabitir ve bunlarla eleştirmen de amacına,
yani çarpıtmak, hakaret etmek ve "yenmek" (Ruskoye Bogats­
tvo yazarlannın Bay Mihailovski'nin -yazıları konusunda kul­
landıkları sözcük) amacına kolayca ulaşabilir . Marx konusunda
birazcık bilgisi olan herhangi bir kimse, böyle yöntemlerin salı* Bu anlamsız rerimle ilgili olarak Bay Mihailovski'nin (eleştirmenimizin tez.
lerinden hiç birini doğrudan doğruya ve açık açık eleştiremeyeceği kadar
zeki ve bilgili olan) Mar;ı:'a öiel bir yer ayırdığını; daha sonra Engels'i koy­
duğunu ( "Pek de yaratıcı olmayan bir zekil"), sonra Kawsky ve öteki Mark­
sisıler gibi az çok bağımsız kişileri koyduğunu belirıe/im. Böyle bir sınıflan­
dm na, ciddi bir değer taşıyabilir mi? Eleştirmen Marx'ı halkın düzeyine in­
dirgeyenlerden memnun değilse, bunları Marx'a dayanarak düze/tmesine
kim engel oluyor ki? Kendisi böyle bir şey yapmıyor, öyle anlaşılıyor ki,
nüktedan olmak istemiş, ama miktesi başarısız kalmıştır.
Birinci Kısım
41
teliği ve yalancılığını hemen kavrayacaktır. Marx'la aynı görüş
paylaşılmayabilir. Ama Marx'ın daha ön,:eki :�osyalistlere göre,
yeni bir şey getiren görüşlerini son derece açıklıkla formüle et­
tiği inkar edıkmez. B u yeni şey şuydu: Dalw önceki sosyalistler
görüşlenni oıtaya koymak için, var olan düzende yığınların ezil­
diğini. her ın s a nın kendi ürettiğini kendis ınİn alaecığı bir siste­
min üstünlüğünü göstermek, bu ideal sistemin, " iıı� aıı doğa­
sı y l a akıkı ve ahH\ksal bir hayat kavramıyla vb. uyu nluluk
içerisinde b ulunduğunu ortaya koymak yeterlidir sanıyorl ardı.
Maıx. böyle bi r so�yal i zmle yetinınenin olanaksız olduğunu
gördiL V ar olan düzeni belırlemek, onu eleştirmek ve mahkum
etmekle kendisini sınırlamadı, gerek Avrupa, gerekse Avrupa
dışındaki çeşitli ülkelerde farklılıklar gösteren bu düzeni ortak
bir temele -işleyiş ve gelişme yasalarını nesnel bir tahlilden
geçim1iş olduğu kapitalist toplumsal biçimlenıneye indi.rgeye­
rek, böyle bir toplumun bilimsel bir tanımını verdi-- (bu düzen­
deki sömürünün zorunluluğunu gösterdi). A ynı biçimde. üniü
ütopyacı sosyalistlerin ve b u sosyalistlerin başansız taklitçiteri
sübjektif toplumbilimcilerin iddia ettikleri gibi, yalnızca sosya­
list sistemin insan doğasıyla uyum içerisinde tıulunduğunu i l eıi
sürmekk Je yetinınedi. Kapitalist düzenin aynı nesnel tahliliy­
le bunun sosyalist bir düzene dönüşmesinin zorunluluğunu is­
patladı. f Bunu eksiksiz olarak nasıl ispatladığı ve B ay Mihai­
lovski'lJ.in buna nasıl karşı çıktığı, tekrar üzerinde d u rmak zo­
runda kalacağımız bir konudur). Marksistler aras ı nd a sık sık
rastlanılan zorunluluğa başvurmanın kaynağı budur. B ay Mihai­
lovski'nin soruna getirmiş olduğu çarpıtma açıkttr: Teorinin bü­
tün somut içeıiğinı , bütün özünü gözardı etmiş ve sorunu, sanki
bütün teori, bir "zorunluluk" kavramından ibaretmiş gibi ("kar­
maşık ve pratik işlerde yalnızca buna baş vurulamaz"), sanki bu
teorinin kanıtı tarihsel zorunluluğun böyle isternesiymiş gibi
sunmuştur. Başka bir deyi�le, öğretinin içeriği konusunda hiçbir
"
42
Halkın Dostlan Kimlerdir?
şey ileri sünneden, bu öğretinin yalnızca etiketine yapışmış,
Marx'ın öğretisi durumuna getirmeye çaba gösterdiği bu "kalp
para"ya gene yüzünü ekşitıneye başlamıştır. Hiç kuşkusuz, onun
şaklabanlıklarını izlemeye çalışmayacağız . ;.. l i nkü böyle şeyleri
yeteri kadar anlamış bulunuyoruz . Bırakın �1ilıai l ovski, (Novo­
ye Vremya'dal t sı Bay Mihailovski'nin sırt i i l l sf'bepsiz yere sı­
vazlamayan) Bay Burenin eğlensin ve zevk al sın d i ye zıplayıp
dursun; Marx'a saygılarını sunduktan sonra 1\i>�eyi dönerek ona
şöyle havlasın: " Ütopyacı ve idealistler le PLın tartışması, bu du­
rumuyla" yani tartışınanın i çersindeki i d d i a la r marksistler tara­
fından tekrarlandığı zamandaki durumııy l a. "tek taraflıdır ".
Böyle karşı çıkışlara. havlamaktan başka hir ad veremeyeceğiz,
çünkü Bay Mihailovski, bu tartışmaya s o nı u r . kesin ve doğrulu­
ğunun araştmhp incelenıiıesi olanaklı bulunan tek bir itiraz ge­
tinniyor: Rus sosyalist sorunlannın çözüme kavuşturulmasında,
bu tartışmayı, son derece önemli kabul etti ğimizden, bu konuyu
tartışmaya ne kadar istekli olursak olalı ın. bu havlamalara hiçbir
cevap veremeyiz ve ancak omuzumuzıı silkerek şöyle diyebili­
riz:
Küçücük bir köpek arkasından lw ı hyorsa filin,
Gerçekten çok güçiii olması gcrcku· kiipeğin! [191
Bay Mihailovski'nin, bundan sonra tarihsel zorunluluk ko­
nusunda ileri sürdüğü görüş de son derece ılgi çek�cidir; çünkü,
kısmen de olsa, "ünlü toplumbili mc i miz"in (Bay M ihailovs­
ki'nin, "kültürlü toplulumumuz"un li beral temsilcileri arasındaki
Bay V. V. için kulandığı sıfat) satışa çıkaracağı gerçek ideolojik
mallannı ortaya koymaktadır. Bay Mihailovski. "tatd 1sel zorun­
luluk görüşüyle kişisel ıtalışmanın önemi arasında bir karşıtlık­
tan" sözetınektedir: Toplumsal açıdan bir çalışma içerisinde
olan kişiler. kendilerini çalışıyor zannetmekle yanılgı içindedir­
ler, gerçekte onlar ''çalışmaya aktanlmıştır' , " tarihsel zorunlulu-
Birinci Kısım
43
ğun her yerde mevcut yasalarıyla esrarengiz bir yeraltından yön­
lendirilen kuklalardır". B öylece onun iddiasına göre, "kısır" ve
"darmadağınık" olarak nitelediği bu düşünceden çıkartılacak so­
nuç işte budur. Her okur. Bay Mihailovski'nin bu saçmalıkları,
kuklalan vb. nereden bulduğunu bilmeyebilir. B urada söz konu­
su olan öznel filozofumuzun en sevdiği oyuncak atlarından biri,
deteıminizmle ahlak, tarihsel zorunlulukla kişinin önem i arasın­
daki çat ışma konusundaki giiriı�üdür. B u konuda sayfalar dolu­
su yazı yazmış ve bu çatışm<ı y ı ;ıhlak ve kişinin rolü lehine ç öz ­
mek için sürüyle duygusalc;• w küçük-burjuvaca saçmalıklar
yapmıştır. Gerçekte, burada h i ç b i r karş ı tl ık yoktur: Determiniz­
min, o pek hoşlandığı dar kaf a l ı ah l a k ç ı l ı ğ ı n ayağını kaydıraca­
ğından korkan (hani haksız da değil) Hay M ihai lovski bunu uy­
durmu�itur. insan davranışlannın ?nru ı ı ! u ,)l d u gu sonucunu çıka­
ran ve saçma özgür i rade masalını redlll'den determinizm görü­
şü, hiçbir biçimde insan aklını, insan ı Ji l ı ı ı c i n i . ya da insan dav­
ranı.şlannm bir değerlendiımesini oıtad an k a l d ı mıaz. Tam tersi­
ne. yalnızca detenninist görüş, istediğiniz, lıer�ey i iizg ür iradeye
malermek yerine, kesin ve doğru bir değerl e nd i rıneyi ulanaklı
kılaı. Tıpkı bunun gibi, tarihsel zorurı ! u l u l\ l,! orlişii de. tarihte,
kiş�nin rolünü hiç de sarsıntıya uğratmaz: Bütüı ı t arih. birL�ylerin
eylemlerinden oluşur, bu bireyler hiç kuşkusuz a k t if k i�i lerdir.
Bir kişinin toplumsal çalışması değerlendirilcl iginde, ortaya çı­
kan esas soru şudur: Kişinin eylemlerinin ba�arısını sağlayan
hangi koşullardır'' Bu eylemlerin bir karşı eylemler denizinde
kaybolmuş, tek başına bir eylem olarak kalınamasının güvencesi
nedir? Şu soru da. sosyal-demokratların ve ilteki Rus sosyalist­
lerinin farklı biçimlerde cevaplandırdıkları bir sorudur: Sosya­
list bir düzeni kurmaya yönelik eylemlerin ciddi sonuçlar vere­
bilmesi için, kitleleri kendisine nasıl çekmesi gerekir? Açıktır
ki, bu soruya verilecek cevap, doğrudan doğruya ve ivedilikle,
insanın, Rus gerçekliği tarafından şekillendirilen toplumsal güç-
44
Halkın Dostları Kimlerdir?
----- ·-------
ler g rupl aşmasını ve sınıf mücadelesini nasıl anladığına bağlıdır.
Bu rada da B ay Mihailovski sorunu kesin olarak formüle etmek
ve ona cevap vermek ç abasım bile göstenneden, yalnızca bu so­
runun çevresinde dolaşıp durmaktadır. S orunun sosyal-demok­
rasi açı sından cevabı. bildiğimiz gibi Rus ekonomi si si steminin
bir buıjuva toplumu oluşturduğu görüşü temeline dayanır. B u
burjuva toplum düzeninden tek b i r çıkış yolu, zorunl u olarak
burjuva düzenin niteliğinden kaynaKl anan tek bir yol vardır, bu .
da proletaryanın, burj uvaziye k arş ı mücadelesidir. Ciddi bir
eleştirinin, ya bizim düzenimizin bir hurjuva düzeni olduğu ko­
nusundaki görüşüne karşı, ya da bu d U zenin niteliğiyle, gelişme
yasalarının kavranmasına karşı yöne lt ı l m cs i gerektiği açıktır.
Oysa B ay Mihailovski, her fikir, eğer onun i ç i n i atıp kabuğuyla
oynamaya başladığımz bir yumurta gibi ele a l ı rsamz. çok genel
bir çerçeve durumuna gelecektir! B ugünün ger\:ekten c i ddi ve
son derece önemli sorunlarını içeren bu dıştaki kabuk, Bay Mi­
hailovski'nin en sevdiği kısımdır. B ay Mihai l o v -; k i özellikle
övünerek, örneğin, ekonomik materyalizmin 1-\.alıramanlar ve
kitleler sorununu bir yana attığı, ya da buna " y an l ı � ışık tuttuğu"
konusu üzerinde durmaktadır. Görüyorsunuz k i . bugünkü Rus
gerçekliğini biçimlendiren sımflardan hangilerı n i n mücadele et­
tiği ve bunun temelinin ne olduğu sorusu her halde B ay Mihai­
lovski için çok genel bir şeydir ve onu sessizce geçiştinnektedir.
Öte yandan, kahramaola kitleler arasında hangi i l i şkilerin bulun­
duğu soıusu -bu, gerek bir işçiler, köylüler, fabrikatörler, ya
da büyük toprak ağaları kitlesi olsun, önemli değil- onun son
derece ilgisini çeken bir sorudur. Bu sorular gerçekten de ilginç­
tir, fakat materyalistleri bütün çabalarını emekçi sımfın kurtulu­
şunu doğrudan doğruya ilgilendiren sorunların çözümüne ayır­
dıkiarı için kınamak dar görüştü bilim hayranlığından başka bir­
şey değildir. Bay Mihailovski, materyalizm "eleştiri "sini (?) so­
nuçlandırırken, gerçekleri yanlış göstermek için bir çaba daha
Birinci Kısım
45
harcamakta ve bir manevra daha yapmaktadır. Engels'in,
Kapi­
laTin resmi iktisatçılar tarafından sessi ılikle geçiştirildiğif201 gö­
!ܧünün doğruluğundan kuşkulu olduğunu (Almanya'da bir çok
üniversite bulunduğu konusunda garip bir gerekçeyle haklı gös­
termeye çalıştığı bir düşünce ! ) ortaya koyduktan sonra, şöyle di­
yor: "Marx, özel bir okur çevresini (işçileri) gözönüne almıyor
ve bilim adamlanndan da bi rşeyler bekliyordu". Bu, kesin ola­
rak yanlıştır. Marx, burjuva bilim adamlarından ne kadar az bir
tarafsızlık ve b ilimsel eleştiıi beklenebileceğini çok iyi kavra­
mıştı. Kapital'in ikinci baskısına sonsözde, bu konudaki görüş­
lerini son derece açık olarak otaya koymuştu. B urada şöyle di­
yordu: "Alman işçi sınıfının geniş çevrelerinde
Das Kapital'in
bu kadar kısa zamanda takdir kazanması, emeğimin en iyi ödülü
olmuştur. Ekonomik konularda burjuva görüşünü y ansıtan. . .
B ay Mayer, Viyanalı bir fabrikatör, Fransız-Alman savaşı sıra­
sında yayınlanan bir broşürde. Almanların kalıtsal bir yeteneği
olarak kabul edilen son derece �üçlü teorik düşünme yetenekle­
rinin, (Der grosse theoretische Sinn -güçlü bir teorik düşünme
yeteneği-
ÇN.) Almanya'da kültürlü denilen sınıflar arasında
bütünüyle ortadan kalktığı, oysa tam tersine, işçi sınıfı arasında
bu yeteneğin yepyeni bir canlılık kazandığı görüşünü son derece
yerinde olarak ortaya koymuştur"_[ııı
Manevra bu defa da gene materyalizmle ilgilidir ve bütü­
nüyle birinci örneğe uygundur. "Teori (materyalizm teorisi) hiç­
bir zaman bilimsel bir biçimde i spatlanmamış ve doğrularuna­
mıştır. " İşte tez böyle. ispat: "Engels'in, Kautsky'nin ve bazı
öteki kimselerin eserlerindeki (Blos'un son derece değerli ese­
rinde de olduğu gibi) tarihsel içeriği tek tek iyi sayfalar pekala
ekonomik materyalizm etiketini bir yana bırakabilirler, çünkü
(bu "çünkü"ye dikkat edin!) gerçekten (tıpkı böyle!) bunlar, bu
telde ekonomik nota ağır bassa da, toplumsal hayatın bütününü
Halkın Dostları Kimlerdir?
46
gözönüne almaktadırlar." Sonuç . . . : "Bilimde, ekonomik mater­
yalizm kendini haklı çıkannamıştır".
B ilinen bir oyun! Bir teorinin tutarsızlığını göstermek için,
Bay Mihailovski, önce bu teorinin bütün bir toplumsal yaşamı
gözönünde tutınama gibi saçma bir niyeti olduğunu ileri süre­
rek, onu çarpıtınaktadır, oysa durum bunun tam tersidir: Mater­
yalistler (marksistler) toplumsal hayatın yalnızca ekonomik yö­
nünü değil* bütün yönlerini tahlil etmenin zorunluluğunu ortaya
koyan ilk sosyalistlerdi. Daha sonra da " gerçekte" materyalistle­
rin. ekonomiyle bütün bir toplumsal yaşamı "son derece iyi" bir
biçimde açıkladıklannı ileri sürüyor (yazarı açıkça yalanlayan
bir gerçek); ve son olarak materyalizmin "kendi kendini haklı
çıkarmadığı" sonucuna _varıyor. Oysa Bay Mihailovski, şu sizin
manevralannız kendi kendilerini parlak bir şekilde haklı çıkar­
mışlardır!
*
Bu, Kapital'de ve daha önceki sosyalist/ere göre, sosyal-demokratların tak­
tiklerinde son derece açık olarak ifade edilmiştir. Marx, sorunların doğru­
dan doğruya ekonomik açıdan sınırlandırılmamasını istiyordu. l 843 'de ta­
sarlanan bir derginin1221 programını hazırlarken, Marx Ruge'ye bir mektu­
bunda şöyle yazıyordu: "Sosyalist ilkenin tümü gene yalnızca bir yöndür. . .
Biz, kendi payımıza öteki yöne, insanın teorik varlığına da aynı derecede
önem vermeli ve dolayısıyla, dini, bilimi vb. eleştiriden geçirme/iyiz . . . Nasıl,
din, insanın teorik çatışmalarının içeriğini oluşturuyorsa, siyasal Devlet de
insanın pratikteki çatışmalarının içeriğini oluşturur. B u nedenle, siyasal
devlet, kendi biçiminin sınırları içerisinde. sub specie rei publicae (siyasal
açıdan) bütün toplumsal çatışmaları, ihtiyaçları ve çıkarları {fade eder. Bu
nedenle son derece özel bir siyasal sorunu - örneğin, kast sistemiyle temsili
sistem arasındaki farkı-eleştiriden geçirmek, hiç de hauteur de principes
(metinde Fransızca'dır. "ilke/erin yüksekliğinden " -Çeviren) aşağılara in­
mek anlamına gelmez, çünkü bu sorun siyasal dilde, insanın hakimiyeti yle,
özel mülkiyerin hakimiyeti arasındaki farkı ortaya koyar. Böylece, eleştirme­
nin yalnızca (kaşarlanmış bir sosyalistinpek değer vermediği) bu siyasal so­
rwılarla ilgilenebilmesi anlamına değil, ayrıca ilgi/enrnek zorunda olduğu
anlamına da gelir. •'{23/
Birinci Kısım
47
Bay Mihailovski'nin materyalizmi "çürütmek" için ileri sür­
düklerinin hepsi işte budur. Tekrarlıyorum, buraJa hiçbir ele�ti ri
yoktur. Bu, boş ve kibirli bir gevezelikten ba§ka bir şey değildir.
Bay Mihailovski'nin üretim ilişkilerinin, bütün ötekilerin temeli­
n i oluşturduğu konusundaki görüşüne karşı hangi itirazları ileri
sürdüğünü; Marx'ın materyalist yöntemi kullanarak geli�tirdiği
toplumsal biçimlenme ve bu biçimlenmelerin doğal tarihsel ge­
lişme süreci kavramının doğruluğunu nasıl çürüttüğünü; örne­
ğin, sözünü ettiği yazarıann çeşitli tarihsel sorunlarla ilgili ma­
teryalist açıklamalarının yanlışlığım nasıl ispatladığını, herhangi
bir kişiye sorduğumuzda, cevap ancak şöyle olacaktır: Bay Mi­
hailovski hiçbir itiraz ileri sümıemekte, hiçbir şeyi çürütmemek­
te, hiçbir yanlışlığı tespit etmemektedir. Ancak sorunun özünü
lafazanlıkla geçiştümeye çalışmış ve bu arada da çeşitli oyun­
lada bin dereden su getirmiştir.
Böyle bir eleştirmen, Ruskoye Bogatstvo 'nun ikinci sayı­
sında marksizmi çürütmeyi sürdürdüğünde, ondan hemen he­
men hiçbir ciddi şey beklenemez. Tek fark, manevra alanındaki
icatçılığının daha şimdiden tükenmiş olması ve başkalarının ma­
nevralarını kullanmaya başlamasıdır.
Bay Mihailovski toplumsal hayatın "karmaşıklığı" konu­
sunda nutuk çekmekle işe başlıyor: Diyor ki, bakın, Galvanizm
bile ekonomik materyalizmle ilişkilidir, çünkü Galvani'nin de­
neyleri, Hegel üzerinde de "bir etki bırakmıştır". Ne kadar zeki­
ce bir nükte! İnsan aynı rahatlıkla, Bay Mihayilovski'yle Çin
imparatoru arasında bile bağıntı kurabilir! Buradan, saçma sa­
pan konuşmayı son derece seven insanıann da bulunduğu sonu­
cundan başka bir sonuç çıkarılabilir mi? !
Bay Mihailovski şöyle devam ediyor: " ş'eylerin tarihsel akı.­
şının özü genel olarak kavranılamaz; ekonomik materyalizm öğ­
retisi de, bunu bu öğretinin şu iki temel dayanağına karşın kav-
Halkın Dostlan Kimlcrdrr '
48
rayamamıştır: Üretim ve mübadele biçimlerinin herşeyi belirle­
yen öneminin bulunması ve diyalektik sürec i n itiraz kabul et­
mezliği".
Böylece materyalistler, diyalektik sürecin " itiraz kabul et­
mezliği''ne dayanıyorları B aşka bir -deyişle materyali stler, top­
lum bilimsel teorilerini Hegel'in Üçlü'lerinef24l dayandınyorlar.
Burada, Marksizmi. Hegel'ci diyalektiği kabul etmekle suçlama
biçimindeki her zaman el altında hazır olan bir yöntemi buluyo­
ruz; bu da, burjuva Marx eleştirmenlerinin yeterince eskittikleri
bir suçlamadır. Bu baylar, öğretiye karşı hiçbir tutarlı karşı-gö­
ıüş getiremediklerinden, Marx'ın anlatım biçimine sanlmışlar ve
anlatım biçiminin özünü böyle sarsacaklarını düşünerek, teori­
nin kökenine saldırmışlardır . B ay Mihailovski de, bu tür yön­
temlere baş vurmakta bir an bile duraklamamaktadır. Yüzeysel
bir gerekçe olarak Engels'in, Anti-Dühring'indenf251 bir bölümü
kullanmaktadır. Marx'ın diyalektiğine saldıran Dühring'e cevap
verirken Engels, Marx'ın herhangi bir şeyi Hegel'ci Üçlü'ler yar­
dımıyla "ispatlamayı" hiçbir zaman düşünmediğini, yalnızca. so­
mut süreci ineelediğini ve tahlil ettiğini; onun kabul ettiği tek te­
ori ölçütünün, bu teorinin gerçeklikle uygunluğu olduğunu ileri
sürmektedir. Kimi zaman bir toplumsal olgunun gelişmesi; He­
gel'ci Şema'ya, yani; tez - inkar - inkann inkarı şemasına uy­
duysa, bunda şaşılacak birşey yoktur, çünkü bu. doğada hiç de
az karşılaşılan bir şey değildir. Engels doğa tarihinden (bir buğ­
day tanesinin gelişmesi) ve toplumsal alandan [toplum tarihin- ·
den -Atm. metin,
s.
156] örnekler göstererek devam ediyor
-örneğin, önce ilkel komünizm, daha sonra özel mülkiyet, da­
ha sonra da emeğin kapitalist toplumsallaşması, ya da önce ilkel
materyalizm, sonr'\ idealizm, en sonunda da bilimsel materya­
,
lizm vb. vardı. Engels'in iddiasında başlıca ağırlık noktası ma­
teryalistlerin gerçek tarihsel süreci, doğru ve eksiksiz bir biçim-
Birinci Kısım
49
de ortaya koymaları gerektiği, diyalektik konusundaki ısrarın,
Üçlü'nün doğruluğunu gösteren örnekler seçilınesiq.in bili�sel
sosyalizmin çık tığı Hegel'ciliğin, bunun anlatım biçiminin bir
kalıntısından ba�ka birşey olmadığı herkes için açıktır. Gerçek­
ten de herhangi bir �eyi " Üçlü'lerle "ispatlamanın" saçma oldu­
ğu, hiç kimsenin böyle bir şey yapmayı düşünmediği kesin ola­
rak açıklandığında. "diyalektik" süreç örnekleri ne önem taşıya­
bilir? Bunun ancak öğretinin kaynağını gösterdiği, bunun öte­
sinde hiçbir şey göstennediği açık değil midir? B ay Mihailovs­
ki, teoriyi kaynağı nedeniyle suçlamamak gerektiğini ileri sür­
düğünde kendisi de bunu kavramıştır. Ama Engels'in açıklama­
larından, teorinin kaynağımn da ötesinde bir şeyler bulabilmek
için, materyalistlerin hiç olmazsa bir tarihsel soruna ilgili ger­
çeklerin gücüyle değil de, Üçlü'ler yardımıyla çözüm getirdikle­
ri konusunda bir kanıt gösterilmelidir: Bay M ihailovski bunu
kanıtlamaya çalışmış mıdır? Hayır, hiçbir biçimde. Tersine,
"Marx. boş diyalektik şemayı, somut bir içerikle öylesine dol­
durmuştur ki. bu şema, hiçbir şey değiştirilmeden bir kasenin
kapağı gibi bu içerikten çıkanlabilir". K endisi de kabul etmek
zorunda kalmıştı r. (Bay Mihailovski'nin burada yaptığı -gele­
cekle ilgili- bir istisnaya gelince, bunu daha sonra ele alaca­
ğız). Durum böyleyse, Bay Mihailovski hiçbir şeyi değiştirme­
yen bir kapak konusunda, neden bu kadar gürültü yapıyor? Son­
ra neden, materyalistlerin diyalektik sürecin inkar edilmez nite­
liğine "dayandıklanm" ileri sürüyor? Bu kapağa karşı mücadele
ederken neden açık açık yalan söyleyerek bilimsel sosyalizmin
" temel dayanaklarından" birine karşı mücadele verdiğini ileri
sürüyor?
B ay Mihailovski'nin Üçlü örnekleri nasıl tahlil ettiğini ince­
lemeyeceğimi belirtmeme gerek yok. Çünkü tekrarlıyorum, bu­
nun ne bilimsel materyalizmle, ne de Rus Marksizmiyle hiçbir
50
Halkın Dostları Kimlerdir?
ilişkisi yoktur. Ama şu da ilgi çekicidir: Bay Mihailovski, mark­
sistlerin, diyalektiğe karşı tav ırlarını böylesine çarpıtmak için
acaba hangi nedenlere dayanmıştır? İki nedene: Birincisi, Bay
Mihai1ovski bir atasözünde olduğu gibi, çanın ça1dığını duy­
muştur ama, bu sesin nereden geldiğini anlayamamıştır; ikincisi,
Bay Mihailovski, bir başka hileye daha başvurmuştur (ya da da­
ha doğrusu Dühring'i taklit edmiştir).
1. ye Ek: Bay Mihailovski marksist yazılan okurken, sü­
rekli olarak toplumbilirnde "diyalektik yöntem"den gene top­
lumsal sorunlar alanında (ki söz konusu olan yalmzca budur)
"diyalektik düşünce"den vb. söz edildiğini duymuştur ve gör­
müştür. Yüreğinin bütün saflığıyl a (ki saflık olsaydı daha iyi
olurdu), bu yöntemin, Qütün toplumbilimsel sorunların Hegel'ci
Üçlü'nün yasalarına göre çözüme kavuşturulmasından oluştuğu­
nu zannetmiştir. Ö nündeki soruna biraz daha dikkatle eğilmiş
olsaydı, bu görüşünün saçmalığına inanmaktan başka bir çıkar
yol bulamazdı. Marx'la Engels'in -metafizik yönteme karşı­
diyalektik yöntem ad ını verdikleri şey, toplumun, sürekli geliş­
me durumunda olan canlı bir organizma (mekanik olarak birbir­
lerine bağlanmış ve dolayısıyla ayn ayn toplumsal ögelerin her
türlü rastlantısal birleşmelerine izin veren bir şey olarak değil),
kabul edilerek i ncelenmesi, o toplumsal biçimlenişi oluşturan
üretim ilişkilerinin nesnel bir tahlilini. bunların işleyiş ve geliş­
me yasalarının araştırılınasını gerektiren bir organizma olarak
gören toplumbilimdeki bilimsel yöntemden başka birşey değil­
dir. Aşağıda diyalektik yöntemle metafizik yöntem, (ki bu kav­
rama kuşkusuz toplumbilimdeki sübjektif yöntem de eklenebi­
lir) arasındaki ilişkiyi Bay Mihailovski'nin bizzat kendi iddiala­
nndan alınmış örneklerle açıklamaya çalışacağız. Şimdilik yal­
nızca şöyle diyeceğiz: Diyalektik yöntemin, gerek Engels tara­
f ından (Engels'in Dühring'e karşı polemiğinde: Sosyalizmin
sı
Birirıci Kısım
Ütopyadan B ilime Doğru Gelişmesi), gerek Marx tarafından
(Kapitalin Almanca ikinci baskıya "Sönsöz "de ve
Felsefenin
Sefaleti ndeki çeşitli yorumlarf26l yapılan tanım ve anlatımını
'
okuyan herkes, Hegel'ci Üçlü'lerin hiç üzerinde durulınadığım,
bu yöntemin, toplumsal evrimi, toplumsal ekonomik biçimlen­
melerin gelişmesimleki bir doğa tarihi süreci gibi kabul etmek­
ten ibaret olduğunu görecektir. B unu k anıtlamak için,
Vestnik
Yevropi, 1 872, Sayı S'te (Not: " Karl M arx'ın Politik-Ekonomi
Eleştirisi'nin B akış Açısı ") adlı yazıdal271 , Karl M arx'ın Kapi­
tal'in Almanca ikinci baskıya "Sonsöz"ünden aktanlmış olan
diyalektik yöntem açıklamasını
-ÇN.)
vereceğim.
In Extenso (geniş olarak
Marx orada Kapital'de kullandığı y öntemin
pek aniaşılmadığını ileri sürüyor. "Alınan eleştinnenler, kuşku­
suz, 'He gel' ci sofistik diye feryad ettiler". Ve Marx, yöntemini
daha bir açıklıkla ortaya koymak için, bu yöntemin yukanda söz
konusu edilen yazıdaki açıklamasını aktanyor, bu yazıda deni­
yor ki, Marx için önemli olan tek şey , araştırdığı olgulara yön
veren yasalan bulmaktır. .. Bu nedenle başlıca önemli olan şey,
bunların değişme, gelişme, yani bir biçimden ötekine, bir top­
lumsal ilişkiler düzeninden ötekine geçişleri yasasıdır. Dolayı­
sıyla Marx, tek birşeyin üzerinde dunnaktadır: Kesin bilimsel
bir araştırmayla, ele alınan toplumsal ilişkHerin zorunluluğunu
ispatlamak ve kendisine başlıca hareket ve dayanak noktası olan
olgulan olanaklar ölçüsünde ve eksiksiz olarak s aptamak. B u
amaçla, var olan düzenin zorunluluğunu i spatlarken, aynı za. manda, başkal arı ona inansın ya da inanmasın, onun bilincinde
olsun ya da olmasın, bir önceki düzenin içerisinden çıkınası ka­
çınılmaz olarak gereken başka bir düzenin zorunluluğunu da is­
patlaması yeterli olacaktır. M arx, toplumsal hareketi, yalnızca
insan iradesinden, bilincinden, niyetinden bağımsız olmakla kal­
mayıp, tersine insanların iradesini, bilincini, niyetlerini belirle­
yen yasaların yönettiği bir doğa tarihi süreci olarak kabul eder.
52
Halkın Dosdan Kimlerdir?
(Yalnızca, insan, bilinçli amaçları hedeflediği ve belirli ideal­
ler tarafından yönlendirildiğinden, toplumsal evrimi doğa tarihi­
nin evıiıninden ayıran öznelci b aylan n bilgisine sunulur.)
"
"
" . . . Eğer bilinçli unsur uygarlık tarihinde böylesine ikinci
derecede kalan bir rol oynuyorsa, konusu uygarlığın kendisi
olan eleştirinin, ne bilincin biçimi, ne de bilincin olgusu temeli­
ne dayanacağı açıkur. Bu, düşünce değii, ancak dışsal, nesnel
olgu onun hareket noktası olabilir demektir. Eleştiri, belirli bir
olgunun düşünceyle değil, başka bir olguyla karşılaştırılmasın­
dan ve karşı karşıya getirilmesinden oluşur. Önemli olan tek
şey, her iki olgunun da olanaklar ölçüsünde eksiksiz .olarak
araştırılması ve bunların birbirlerine göre, gerçekten de farklı
gelişme aşamalarını oluşturmalarıdır. Fakat daha da önemlisi,
bilinen bütün dur4mların, bunların sıraları ve farklı gelişme
aşamaları arasındaki ilişkinin de aynı ölçüde tam bir araştırma­
sının yapılmasıdır. Marx ekonomik hayatın yasalarının, geçmiş
ve gelecek için tek ve aynı olduğu konusundaki görüşü kabul
etmez. Ona göre böyle soyut yasalar yoktur * Tam tersine,
ona göre her tarihsel dönemin kendine özgü yasalan vardır.
Ekonomik hayat, biyolojinin öteki dallarındaki evrim tarihiyle
benzerlik içinde bulunan bir ve aynı olguyu oluşturur. Daha ön­
ceki iktisatçılar, ekonomik yasaları, fiziksel ve kimyasal yasa­
larla karşılaşurdıkları zaman, bu yasaların niteliğini yanlış kav­
nyorlardı. Olguların daha derinlemesine bir tahlili, toplumsal
organizmaların da kendi aralarında, bitkisel ve hayvansal orga­
nizmalar kadar temelden farklı olduklarını ispatlamaktadır. . .
Kapitalist ekonomiyi bu açıdan incelerneyi amaçlayan Marx, bu
nedenle, ekonomik hayat konusunda yapılan her doğru incele-·
menin taşınması gereken amacı kesin olarak bilimsel bir biçim­
de formüle etmiştir. Böylece bir araştırmanın özel bilimsel de- ·
ğeri belirli bir toplumsal organizmanın kaynağını, varlığını, ge­
lişmesini ve ölümünü, daha bir başka yüksek organizmanın
onun yerine geçişini yönlendiren özel" (tarihsel) "yasaları orta­
ya çıkarmasıdır."
. . .
* Bu cümle. İngilizce ve Fransızca metinlerde yoktur. (Almanca Metinde: s.
160 -Çeviren.
Birinci Kısım
53
İşte Marx'ın Kapital konusunda birçok gazete ve dergilerin
notları arasında bulduğu diyalektik yöntemin tasviri budur.
Marx, bunu Almanca'ya çevirmiştir, çünkü yönetimin bu karak­
teristiği kendisinin de dediği gibi, kesin olarak doğrudur. O za­
man şu soru ortaya çı ld yor: Bay Mihailovski'nin bu kadar cesur­
ca savaş açtığı Üçlü'ler, üçe bölmeler, diyalektik sürecin itiraz
kabul etmezliği ve bunlara benzer saçmalıklar konusunda tek bir
söz edilmiş midir? Bu tasvirden sonra, Marx, açık açık kendi
yönteminin, Hegel'in yönteminin "tam karşıtı" olduğunu ileri
sürmektedir.* Hiç kuşkusuz, insan, Üçlü'lerin rolünden, diya­
lektik sürecin kesin niteliğinden ancak ve ancak böyle bir du­
rumda söz edebilir. Marx şöyle qiyor: " Benim için tersine, dü­
şünce, maddenin insan aklına yansıması ve düşünce biçimlerine
dönüşmesinden başka birşey değildir". B öylece bütün sorun
"mevcut şeylerin ve bunların zorunlu gelişmesinin olumlu bir
algılanınası"na varır; Üçlü'lere yalnız dargörüşlülerin üzerinde
durabilecekleri kapağın ve kabuğun rolünden başka bir rol kal­
mıyor ("Hegel'e özgü olan anlatım biçimlerine de ilgi duydu­
ğum oldu", Marx aynı "Sönsöz"de böyle diyor) . Öyleyse, bilim­
sel materyalizmin "temellerinden" birini, yani diyalektiği eleş­
tirmek isteyen ve kafasından geçen herşeyden, hatta kurbağalar­
dan, Napolyon'dan sözetmesine karşın, diyalektiğin ne olduğu,
toplumsal gelişimin gerçekten doğa tarihinin bir süreci olup ol­
madığı, toplumsal ekonomik biçimlenmeleri, özel toplumsal or­
ganizmalar olarak kabul eden materyalist görüşün doğru olup
olmadığı, bu biçimlenınelerin nesnel tahlil yöntemlerinin doğru
olup olmadığı, toplumsal düşüncelerin gerçekten toplumsal ge­
lişmeyi belirlemeyen, kendilerinin bu gelişme tarafından belirle­
nip belirlenınediği vb. konusunda hiçbir şey ileri sürmeyen bir
* Hegel'e göre, Üçiünün diyalektik yasalarına uygun olarak, düşüncenin ge­
lişmesi, gerçekligin gelişmesini belirler (Almanca metin: s. 160 -Çeviren.)
54
H alkın Dostları Kimlerdir?
adamı nasıl değerlendireceğiz diye sorabiliriz. İnsan bu durumu
yalnızca bir kavrayış eksikliğine bağiayabilir mi?
2. ye Ek: Diyalektiğin bu "eleştiri"sinden sonra, Bay Mihai­
lovski, bunları, Hegel'ci Üçlü'ler " aracılığıyla" ispatlama yön­
temlerini Marx'a maleder ve gerçekten de bunlarla haşanlı bir
biçimde mücadele etmiş olur, "gelecekle i l g i li olarak" diyor,
"tbplumda kendiliğinden varolan yasalar salt diyalektiğe dayan­
dırılmıştır. " (Yukarıda sözünü ettiğimiz i st isna işte budur.) Ka­
pitalizmin gelişme yasaları gereği, mülksüzleştirenlerin mülk­
süzleştirilmesinin kaçınılmazlığı konusunda Marx'ın görüşü
"salt diyalektik bir nitelik" gösterir. Marx' ın, toprak ve sermaye­
nin toplumsal mülkiyeti " i deali " , "kaç ı n ı l mazlığı ve kesinliği
açısından, bütünüyle Hegelci üç-halkal ı k zincirin sonunda yer
alır."
Bu görüş bütünüyle Dühring'ten alınmıştır, Dühring bunu
"Kritischen Geschichte der Nationalökonomi und des Sozia­
lismus" (Üçüncü baskı, 1 879. Leipzig, s. 486-487)* adlı ese­
rinde açıklamıştır. Fakat, Bay Mihailovski bunu yaparken, Dülı­
ring konusunda tek söz etmediğine göre Marx'ı bu biçimde çar­
pıtma yolunda kendi başına ilerlemiş olmasın?
·
Engels, Dühring'e çok güzel bir cevap vermiştir. Engels, ay­
rıca Dühring'in eleştirisini de aktardığından, biz Engels'in bu ce­
vabıyla yetineceğiz.l281 Okur, bunun, Bay Mihailovski için de
bütünüyle geçerli olacağını kavrayacaktır.
Dühring şöyle diyor:
'"B u tarihsel taslak' (İngiltere'de sermayenin ilkel birikimi
denen şeyin do�uşu) Marx'ın kitabının nisbi olarak en önemli
kısmıdır ve eğer bilginlik koltuk de�neğini destek edinmesinin
*
Ulusal Ekonominin ve Sosyalizmin Eleştirel Tarihi. (Üçüncü baskı, 1 879, s.
486-487.)
B,irinci Kısım
55
yanı sıra bir d e diyalektik koltuk değneğine dayanmamış olsay­
(,lı, daha iyi olabilirdi. Hegelci inkarın inlclrı, gerçekten, daha
iyi ve daha açık araçların yokluğundan, burada ebenin görevini
yapmak, geçmişin bağrından geleceği doğurmak zorundadır.
"Kişisel mülkiyet''in 16 . yüzyıldan bu yana, yukanda belirtilen
biçimde ortadan kaldırılması birinci inkardır. B unu, inkarın
inkarı niteliğini ve dolaylı olarak da "kişisel mülkiyet'"in topra­
ğın ve öteki emek aletlerinin to plumsal mülkiyetine dayanan
daha yüksek bir biçimde yeniden kurulması niteliğini taşıyan
bir ikinci inkar izley�ektir. Bay
Marx, bu yeni "kişisel mülki­
yete" bundan başka "toplumsal mülkiyet" adını vennekte, bura­
da çelişkinin ortadan kalkmış (Aufgehoben-Hegel'in özel bir
terimi) varsayıldığı, yani Hegelci söz hokkabazlığıyla hem yeri­
len hem korunan Hegelci daha yüksek birlik ortaya çıkmakta­
dır . . . "
"Öyleyse, müJküzleştirenlerin mülksüzleştirilme si, dış ve
maddi ilişkileri içerisinde, tarihsel gerçekliğin, deyim yerindey­
se otomatik bir sonucudur . . . Aklı başında bir adamı inkarın
inkarı gibi Hegelci saçmalara inandırarak toprağın ve sermaye­
nin toplumsal mülkiyetinin zorunlu olduğuna kandırmak güç
olacaktır . . . Ama Marx'ın kavramlarının iki anlama gelebilir be­
lirsizliği, Hegelci diyalektik bilimsel temel olara k alındığında
ne kadar saçmalıklar ortaya atılabileceğini, daha doğrusu, bun­
dan, zorunlu olara k ne kadar saçmalıklar çıkması gerektiğini
kavrayan bir kimseyi zaten şaşırtmayacaktır. Bu oyunlardan
hiçbir şey anlamayan kimseye göre ise, Hegel' deki birinci
inldirın din kitabındaki ilk günah kavramı olduğunu, ikinci
inkarın da kurtuluşa götüren yüksek bir birlik olduğunu açıkça
ortaya koyma k gerekir. Olguların mantığı, din alanından alın­
mış bu gülünç benzetmeye hiçbir zaman dayandırılamaz . . . Bay
Marx, aynı zamanda hem kişisel, hem de toplumsal olan mülki­
yetin sisli dünyasında gönül rahatlığı içerisinde yaşamakta ve
derin diyalektik bilrneceyi çözüme kavuşturma işini taraftarları­
na bırakmaktadır."
56
Halkın Dostları Kimlerdir?
Bay Dühring işte böyle diyor.
Engels şu sonuca vannaktadır:
" Öyleyse Marx'ın toplum sal devrimin, topragın ve emek ta­
rafından yaratılmış olan üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti­
ne dayanan bir toplumun kurulmasının zorunlulugunu, He­
gel'in, inkann inkarını kullanmadan ispatlamasına olanak yok­
tur; sosyalist teorisini de dinden alınmış.bu gülünç benzetmeye
dayandırdığından, gelecekteki toplumda ortadan kaldırılacak
olan çelişkinin Hegel'ci daha bir üst birligi olarak, aynı zaman­
da hem kişisel hem toplumsal bir mülkiyetin hakim olacagı sonucuna varmak.tadır. *
·
"Fakat şimdilik inkannı bir yana bırakalım, 'aynı zamanda
hem kişisel hem de toplumsal olan', 'mülkiyet'i inceleyelim.
Bay Dühring bu mülkiyeti 'sisli dünya' olarak görür ve işin ga­
rip yanı da, bu noktada gerçekten de haklıdır. Fakat ne yazık ki,
bu 'sisli dünya'da yaşayan Marx değil, yine Bay Dühring'in biz­
zat kendisidir. . . Marx'ın üzerinde tek söz bile etmedilıi mülki*' Dühring'in bu görüşlerinin, llay Mihailovski için de bütünüyle geçerli oldu­
ğu, onun ''Karl Marx, Y. Yukovski Tarafından Yargılanıyor" adlı yazısındaki
şu kısımla ispaclanabilir. Bay Mihailovski, Bay Yuko vski'nin Marx'ın özel
mülkiyerin bir savunucusu olduğu iddiasına karşı çıkarak, Marx'ın bu şema­
sını söz konusu etmekte ve şöyle açıklamaktadır: "Marx, şemasında, He­
gel'ci diyalektiğin ünlü iki hilesini kullanmıştır: B irincisi, şema, Hegel'ci
Üçlü'nün yasalarına dayanılarak kurulmuştur; ikincisi de, sentez, karşıtla­
rın -kişisel mülkiyette toplumsal mülkiyetin-- özdeşliği temeline dayandı­
rılmıştır. Bu şu demektir: 'Kişisel' sözcüğü, burada diyalektik sürecin bir de­
yiminin özel, salt koşula bağımlı anlamını taşır ve bunun üzerine kesin ola­
rak hiçbir şey dayandırılamaz". Bütün bunları, en iyi niyetiere sahip olan,
Rus kamuoyu önünde "kıpkızıl" Marx 'ı, bu1juva Bay Mihailovski'ye karşı sa­
vunan bir•adam söylemektedir. Ve bu en iyi niyet/er/e, Marx'ın süreç kavra­
mını, "hile/er" temeline dayandırdığını anlatmaktC!dır! Bay Mihailovski bu­
radan, önünde duran sorun hangi sorun olursa ol� un, en iyi niyetierin son
derece yetersiz kaldığı konusunda, bizzat kendisi için yararlı olabilecek bir
sonuç da çıkarabilir,
B irinci Kısım
57
yetin daha üst bir birliğini ona malederek Ma�'ı Hegel'e göre
düzeltebilir.
"Marx şöyle der: B u inkarın inkarıdır. Bu, üretici için özel
mülkiyetİn yeniden kurulması değildir, ancak üreticiye kapita­
list dönemdeki kazançlar, özgür işçilerin işbirliği, toprak üze­
rindeki ve emeğin kendisi tarafından üretilen üretim araçlan
üzerindeki ortak mülkiyet temeline dayanan kişisel mülkiyeti ,
sağlar. Kişisel emeğin yarattığı dağınık özel mülkiyetin, kapita­
list özel mülkiyete dönüşmesi, hala fiili olarak toplumsal üretim
biçimine dayanan kapitalist özel mülkiyetin toplumsal mülkiye­
te dönüşmesinden hiç kuşkusuz karşılaştırılamayacak kadar da­
ha uzun süreli, daha şiddetli ve daha çetin bir süreçtir: Hepsi bu
kadar. Öyleyse· mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesiyle or­
taya çıkan durum, kişisel mülkiyetin yeniden kurulması, fakat
toprak üzerindeki ve bizzat emek tarafından üretilmiş olan üre­
tim araçlan üzerindeki toplumsal mülkiyet temelinde yeniden
kurulması olarak kabul edilmiştir. Almanca anlayan kim olursa
olsun" (ve Rusça anlayan herkes için de, B ay Mihailovski, çün­
kü çeviri kesin olarak doğrudur) "bu, toplumsal mülkiyetİn top­
rağı ve öteki üretim araçlannı, ürünlerin kişisel mülkiyetini, ya­
ni tüketim maddelerini içerdiği anlamına gelir. Sorunu altı ya­
şındaki çocukların bile kavrayabilmeleıi için, Marx, 56'ncı*
sayfada" (Rusça· baskı, s. 30)l291 'kendi işlerini ortak üretim
araçlarıyla yürüten ve bütün kişilerin kendi emek güçlerini bi­
linçli olarak o topluluğun bileşik emek gücü olarak kullanan öz­
gür insanlardan kurulu bir topluluk' yani sosyalist bir temel üze­
rinde örgütlenmiş bir topluluk varsaymakta ve şöyle devam et­
mektedir: Topluluğumuzun toplam ürünü, toplumsal bir ürün­
dür. B u ürünün bir kısmı yeni üretim araçları olar.ık işe yarar ve
"
toplumsallığı devam eder. Öteki kısmı ise üyeler tarafından
geçim aracı olarak tüketilir'. 'Bu ikinci kısmın üyeler arasında
* Söz konusu sayfa, l 872 'deki 2. baskıdan alınmıştır. -Bkz. "Das Kapital",
Cilr I. Berlin 1967, s. 84 -Almancaya çevirerıin now.
58
Halkın Dostlan Kimlerdir?
dağıtılmış olması bu nedenle zorunludur'. Hiç kuşkusuz, bu,
Bay Dühring'in Hegel'leşrniş kafası için bile yeteri kadar açık­
tır. . .
"Aynı zamanda hem kişisel hem toplumsal mülkiyet, bu ka­
fa kanştıran ikilik, Hegel diyalektiğinden zorunlu olarak kay­
naklanan bu ahrnaklık, bu sisli dünya, Marx'ın çözüme kavuştu­
mlmasını taraftariarına bırakmış olduğu bu derin diyalektik bil­
rnece - gene B ay Dühring'in keyfince yarattığı ve hayalini
kurduğu bir şeydir. . . "
Engels şöyle devam ediyor:
" İnkaTın inxan Marx'ta hangi rolü oynar? 794* ve onu izle­
yen sayfalarda" (Rusça baskı, s. 648 ve devarnı)l301 "sermayenin
ilkel denilen birikiminin, daha önceki 50 sayfayı dolduran"
Rusça baskının 35: sayfası) "ekonomik ve tarihsel araştırmasın­
dan çıkardığı nihai sonuçlan ortaya koyar. Hiç değilse İngilte­
re'de, kapitalist dönernden önce işçinin kendi üretim araçlarının
özel rnülkiyeti temeline dayanan küçük işletmesi vardı. İlkel
denilen sermaye birikimi burada da, bu, dolaysız üreticilerin
rnülksüzleştirilrnesinden, yani sahibinin erneğine dayanan özel
rnülkiyetin yıkılrnasından doğdu. Bunun olanaklı olmasının ne­
deni, yukanda da sözü edilen küçük işletmenin yalnızca üreti­
rnin ve toplurnun dar, ilkel smırlarıyla uyumluluk sağlayabif­
rnesi, belirli bir düzeyde kendi yok oluşunun maddi araçlarını
yaratmasıdır. Bu yok oluş, kişisel ve dağınık üretim araçlarının
toplumsal bir biçimde yoğunlaşmış üretim araçları durumuna
dönüşmesi, sermayenin tarih öncesini oluşturur. İşçiler proleter-·
leşir proleterleşrnez ve onların ernek araçlan sermayeye dönü­
şür dönüşrnez, kapitalist üretim biçimi yerleşir yerleşrnez, eme­
ğin daha sonraki toplurnsallaşrnası, toprakla öteki üretim araç­
larının daha sonraki dönüşümü "(sermayeye)" ve dolayısıyla
özel mülk sahiplerinin daha sonraki rnülksüzleştirilrnesi yeni
•
Aynı baskı, s. 801 ve devamı. -Almancaya çevirenin notu.
Birinci Kısım
59
bir biçim alır. 'Şimdi mülksüzleştirilecek olan kimse artık kendi
hesabına çalışan emekçi değil, birçok emekçi yi sömüren, bir or­
dunun, ya da bir ücretliler mangasının_şefi olan kapitalisttir. Bu
mülksüzleştirme, kapitalist üretimin kendi içerisinde taşımakta
olduğu yasaların işlerlik kazanmasıyla, sermayenin merkezileş­
mesiyle gerçekleşir. Herhangi bir kapitalist sürekli olarak bir­
çoklarının b,iişını yer. İş sürecinin giderek boyutları genişleyen
kooperatif biçimi, bilimin bilinçli olarak tekniğe uygulanması,
toprağın planlı bir biçimde işlenmesi, üretim araçlarının yalnız­
ca ortaklaşa kullanılabilir iş araçları durumuna dönüştürülmesi
ve dolayısıyla bütün iş araçlannın ortak toplumsal emeğin üre­
tim araçları olarak kullanılmasıyla sağlanmış olan tasarruf, bü­
tün insanların dünya pazarları ağına itilmesi ve böylece de kapi­
talist düzenin uluslararası bir nitelik kazanması, bu merkezileş­
me, bir çok kapitalistin bir kaç kapitalistçe mülksüzleştirilme­
siyle elele yürür. Bu dönüşüm sürecinin bütün avantajlarını kul­
lanan ve bunları tekellerine alan büyük sermaye sahiplerinin sa­
yılanndaki sürekli azalmanın yanısıra sefalet, baskı, kölelik,
soysuzlaşma, sömürü de alabildiğine artarlcen, ama gene de, bu­
nunla birlikte, sayıları sürekli artan, kapitalist üretim sürecinin
bizzat kendi aygıtıyla eğitimi sağlanan, birleştirile n, örgütlenen
işçi sınıfının baş kaldırmaları da genişler ve yaygınlaşır. Serma­
ye kendisiyle birlikte ve kendi hakimiyeti altında fışkırıp boy
atan üretim biçiminin ayakbağı olur. Üretim araçlarının merke­
zileşmesi ve emeğin toplumsaliaşması öyle bir noktaya ulaşır
ki, bunlar kapitalist kabuklarıyla çelişıneye başlarlar. Böylece
kabuk parçalanır. Kapitalist özel mülkiyetin çanı çalmıştır.
Mülksüzleştirenler mülksüzleştirilirler.'
"Ve şimdi okura soruyorum: Diyalektik süslemeler, labi­
rentler, kavram arabeskleri nerede; nerede sonunda herşeyin tek
ve aynı olduğunu ileri süren karışık ve yanlış düşünceler; sadık
izleyiciler için diyalektik mucizeler nerede; nerede Bay Düh­
ring'e göre Marx'ın bunlar olmadan açıklamasını biçimlendir­
meyi başaramayacağı Hegel'ci Logos öğretisinin esrarengiz di-
(ı()
Halkırı Dosılan K imlerdir?
yalektik saçmalıklan ve labirentleri? Marx, ancak ve ancak tari­
he dayanarak gösterir ve burada, daha önce küçük işletme, ken­
di gelişmesiyle kendi yok oluşunun . . . koşullarını zorunlu bir
biçimde nasıl yaratuysa, şimdi de kapitalist üretim biçiminin
kendisini onadan kaldıracak m addi koşulları öyle yaratacağını
özet olarak sunmaktadır. Bu süreç, tarihsel bir süreçtir ve aynı
zamanda diyalektik biı süreçse, bu, Bay Dühring için ne kadar
can sıkıcı olursa olsun Marx'ın suçu değildir.
" 'Ancak' bu noktada, tarihsel ve ekonomik kanıtıara daya­
narak, ispatlamasını sonuçlandırdıktan sonradır ki Marx şöyle
devam eder: 'Kapitalist üretim biçiminin bir ürünü olan kapita­
list mülk edinme biçimi kapitalist özel mülkiyeti doğurur. Bu,
mülk sahibinin emeğine dayanan kişisel özel mülkiyetİn ilk
inkarıdır. Fakat, ıapitalist üretim bir doğa ya<>asınm kaçmılmaz
zorunluluğuyla kendi inkarını doğurur. B u , inkfuın inkandır,'
vb . . . . (yukarıda aktanldığı gibi).
" Böylece, süreci, inkann inkan olarak nitelemekle, Marx,
sürecin tarihsel olarak zorunlu olduğunu ispatlamak amacında
değildir. Tam tersine: Gerçekte sürecin kısmen zaten gerçekleş­
tiğini ve kısmen de gelecekte gerçekleşmesi gerektiğini tarihten
yararlananık ispatladıktan somadır ki, Marx aynı süreci, buna
ek olarak belirli bir diyalektik yasaya uygun olanık gelişen bir
süreç olarak niteler. Hepsi bu kadar. Bu nedenle, Bay Dühring
tarafından inkiinn inkarının burada geçmişin bağrından, gelece­
ği doğurtacak bir ebenin görevini yapacağının ilanı, ya _da
Marx'ın toprağın ve sermayenin ortak mülkiyetinin zorunlulu­
ğuna, inkann inkanna güven duyma temeli üzerinde inanılına­
sını istiyormuşçasına ilan edilmesi, bir defa daha gerçeklerin oltduğu gibi çarpıtılması demektir." (s.
125)
Okunın da göreceği gibi, Engels'in Dühring'i gerekçelerle
parlak bir biçimde çürütmesi, Marx'ta geleceğin bütünüyle He-
B irinci K 1s1m
rı ı
gel'ci zincirin ucunda olduğunu ve bunun kaçınılmazlığı katıısı­
nın ancak v e .ancak inanç temeline dayandırılabileceğini idd i a
eden B ay Mihailovski için de bütünüyle geçerlidir.*
Dühring'le Bay Mihailovski arasındaki bütün fark şu iki k ü ­
çük noktaya indirgenebilir: B irincisi, Dühring'in, Marx'tan s ü ­
rekli olarak öfkeden küplere himneden sözedememesine karşın.
gene de Tarilı 'ın bir sonraki bölümünde, Marx'ın " S onsöz" f3 1 1
de Hegel'cilik suçlamasını kesin olarak reddettiğini ortaya koy­
mayı gerekli görmüştür. Oysa Bay Mihailovski, Marün, diya­
lektik yöntemden ne anladığı konusundaki kesin ve açık sözle­
rinden (daha önce aktarılan) hiçbir biçimde sözetmemektedir.
İkincisi B ay Mihailovski'nin bir diğer orij inalliği de, bÜtün ilgi­
sini zaman kipleri üzerinde toplamasıdır. Gelecekten sözeder­
ken, Marx, neden şimdiki zamanı 'kullanıyor? -Filozofumuz
zafer kazandığına inanan bir tavırla bunu soruyor- Çok değerli
·
eleştirmen, bunun cevabını herhangi bir dilbilgisi kitabında bu­
labilir: Geleceğe kaçınılmaz ve kesin gözüyle bakıldığında, ge­
lecek zaman yerine şimdiki zaman kullanıldığım kavrayacaksı­
nız. Ama sebebi nedir? Gelecek neden kesindir? -Bay Mihai­
lovski, bu çarpıtmayı bile haklı gösterecek kadar derin bir kış­
kırtma tezgahlamak isteğiyla, kaygıyia bu sorulan soruyor. Fa­
kat bu konuda da Marx, kesin olarak açık bir cevap vermiştir.
Siz bu cevabı yetersi z ya da yanlış buluyor olabilirsiniz. Ama o
durumda bunun
ne kadar yanlış olduğunu ve neden bu kadar
* Sanıyorum, bu konuyla ilgili olarak bu açıklamanın bütününü Engels'in ar­
pa tanesinden, Rousseau'nun öğretisinden ve diyalektik sürecin öteki örnek­
lerinden sözettiği bölamde ortaya koyduğunu belirtmek doğru olur. B u ör­
neklerin, Engels'in (el-yazmasının basılmadan önce okunduğu Marx'ın) açık
ve kesirı sözleriyle yalnızca karşılaştırılması bile Marksizmi Hegelci diyalek­
tik/e suçlamanın saçmalığını açıkça ortaya koyacaktır. Herhangi bir şeyi
cJ çlü' lerle ispatlamak, ya da gerçek sürecin açıklanmasına bu Üçlülerin
"koşula bağlı unsurları m" sokmak söz konusu olamaz.
62
Halkın Dostları Kimlerdir?
yanl ı ş olduğunu ortaya koymanız ve Aegelcilik konusunda saç­
malamamanız gerekir.
Bir zamanlar, Mihailovski bu cevabın ne olduğunu kavra­
makla kalmıyor, aynı konuda başkalanna da ders veriyordu.
I 877'de şöyle yazıyor: Bay Yukovski'nin, Marx'ın gelecek ko­
nusundaki " görüşünü" sam olarak kabul etmesinin haklı neden­
leri vardır. Fakat, "Marx'ın son derece önem verdiği" emeğin
toplumsallaştınlması sorununu gözardı etmeye de "ahlak açısın­
dan hakkı yoktur". Doğal olarak elbette! 1 877'de Yukovski'nin
bu sorunu gözardı etmeye ahlak açısından hakkı yoktu. Fakat
Bay Mihailovski, 1 894'te bu aynı hakka sahiptir! Belki de: Qu­
od licet Jovi, non licet bovi?!*
B urada toplumsallaşrnayla ilgili olarak, daha önce Otoçest- '
veniye Zapiskıi32l·de ileri sürülen gülünç bir görüşü hatırlatma­
dan geçmeyeceğim. Bu derginin 1 883, 7. sayısında, Bay Mihai­
lovski gibi Marx'ın gelecek "görüşünü" sanı olarak kabul eden
Bay Postoronni diyel33l birinin "Yazı Kuruluna Mektup" u yayın­
larımıştı. Bu Bay şöyle diyordu: "Emeğin kapitalizmdeki top­
lumsal biçimi. gerçekten yüzlerce ya da binlerce işçinin bir çatı
altmda örgütlenmesi, çekiç sallaması, çevirrnesi, üstüne koyma­
sı, altına koyması, çekmesi ve birçok işlemi yapması demektir.
Bu düzenin genel niteliğini şu atasözü çok güzel açıklar 'Herkes
kendisi için, Tann da hepimiz için'. Bunun toplumsal emek biçi­
miyle ne ilişkisi var?"
Bu adamın, konuyu ne de güzel kavradığını hemen anlaya­
bilirsiniz! "Toplumsal emek biçimi" , "bir çatı alt ında çalışmak"
" anlamına gelir" ı Bu tür saçma düşünceler, şimdiye kadar en iyi
Rus dergilerinden birinde ortaya atılmasına karşın, l!_�!!_!(�pi­
tal'in teorik kısmının, bilim tar�fınd� genel olarak kabul edil* liipiter'in yaptiğını boğa yapamaz.
Birinci Kmm
diği konusunda bizi inandırmak istiyorlar. Evet,
63
Kapital'e karşı
birazcık ciddi bir karşı-çıkış söz konusu olmadığından, "genel
olarak kabul edilen bili m " ona ilgi duymaya b aşlamış, aynı za­
manda da en ilkel bilgisizliği ortaya koymaya ve okullarda oku­
tulan ekonominin o eski bayağılıklanm tekrarlamaya devam et­
miştir. B ay Mihailovski'ye, eski bir alışkanlıkla bütünüyle atla­
yıp geçtiği sorunun özünü göstermek için, b u sorunun üzerinde
biraz daha durmayı gerekli görüyoruz.
Eme�in kapitalist üretim tarafından toplumsallaştınlması
hiç dejp��lann bir _ça�ı altında çalışmasından oluşmaz (bu, sü­
recin ancak küçük bir parçasıdır), fakat "toplumsal emeğin uz­
manla�masıyla, verilen her bir sanayi dalında kapitalistlerin sa­
yıla�nda bir azalma ve ayn sanayi dallarının sayısında bir ço­
ğalmarun eşlik etmesiyle sermaye)lin yoğunlaşmasıntlan, bir çok
ayn üretim sürecinin tek bir toplumsal üretim sürecinde kaynaş­
masından oluşur.
Örneğin: El zanaatı dokumacılığı dönemlerinde, küçük üre­
ticilerin bazzat kendileri ipliği eğirirler ve kuma� y apaflarken
birkaç tane sanayi kolu vardı (eğinne ve dokuma iç içe geçmiş­
tir.) Fakat üretim, kapitalizm tarafından toplumsallaştınldığında,
ayn sanayi dallanmn sayısı artar: Pamuk eğirme, ayn olarak ya­
pılır, dokuma da öyle: Üretimdeki bu uzmarılaşma ve yoğunlaş­
ma, yeni sanayi dallanmn ortaya çıkmasına yol açar: Makine
yapımı, kömür madenciliği vb. Şimdi daha bir uzmanlaşmış du­
ruma gelmiş olan her sanayi dalında, kapitaıistlerin sayısı gide­
rek azalır. Bu şu demektir: Üreticiler arasındaki toplumsal bağ
giderek daha çok güçlenir, üreticiler tek bir bütün halinde kenet­
lenirler. Önceden ayn ayn küçük üreticilerin her biri bir kaç iş­
lemi bir arada yaparıardı ve bu nedenle de birbirlerinden nisbe­
ten bağımsızdılar: Örneğin el-zanaatçısı keteni bazzat kendisi
ekerken, bizzat kendisi eğirirken ve dokurken, diğerlerinden he-
64
Halkın Dostları Kimlerdir?
men hemen bağımsızdı. Bu küçük ve dağınık meta üreticileri
düzeni, (ve yalnızca bu düzen) şu sözü haklı kılıyordu: " Herkes
kendisi için, Tann d a hepimiz için", yani bu. bir pazar dalgalan­
maları anarşisiydi. Kapitalizm sayesinde ulaşılan emeğin top­
lumsallaşmasında durum bütünüyle farklıdır. Kumaşı üreten
imalatçı, pamuk ipliği imalatçısına; pamuk ipliği imalatçısı pa­
muğu yetiştiren kapitalist tarımcıya; makina imalatçısına, kö­
mür madeni sahibin e. v.b, v.b, v.b, bağımlıdır. Sonuç, hiçbir ka­
pitalistin başkaları olmadan yapamayacağıdır. "Herkes kendisi
için" sözünün höyle bir düzene artık uygulanamayacağı açıktır:
Burada her bi ri lı erkes için, herkes her biri için çalışmaktadır.
(Burada ister bul u tlann üzerindeki hayal ürünü bir yarlılç, isterse
dünyevı bir "altın buzağı" olsun artık Tanrı'ya yer yoktur.) Dü­
zenin nitel iği temelden değişmiştir. Küçük, ayrı ayn işletmeler
düzeni d önem ınde, bu işletmelerden herhangi birinde iş durak­
sadığmtla, bu. toplumun ancak birkaç üyesini etkiler, hiçbir ge­
nel karı � ı k l ı k yaratmazdı, bu nedenJe de genel dikkati üzerine
çekmez ve kamunun işe kanşmasına yol açmazdı. Fakat, bir bü­
yük i �l ctmede snn derece uzmanlaşmış bir sanayi koluyla uğraş­
m akıa olan ve bu nedenle hemen hemen bütün toplum için çalış­
makta olan ve bizzat kendisi de bütün bir topluma bağımlı olan
bir işletmede ( yalınlaşttrmak için, toplumsallaşmab ın en son
noktaya ula�tığı bir durumu ele alıyorum) iş duraksadığında,
toplumun öteki bütün işletmelerinde de işin duraksaması zorun­
ludur. Çünkü bunlar, ihtiyaç duydukları ürünleri yalnızca bu -iş­
letmeden sağlayabilirler, kendi metalarının bütününü, yalnızca,
bu işletmenin metaları varsa elden çıkarabilirler. Böylece, bütün
üretim süreçleri tek bir toplumsal üretim süreci durumunda kay­
naşırlar; fakat gene de bu işletmelerin her biri ayn bir k�pitalist
tarafından yürütülür, ona bağımlıdır ve toplumsal ürünler de
onun kendi özel mülküdür. Üretim biçimiyle mal edinme biçimi
arasında uzlaşmaz bir çelişkinin başlamış olduğu açık değil mi-
Birinci Kısım
65
dir? Mal edinme biçiminin, zorunlu olarak üretim biçimine ken­
disini uydurması ve aynı biçimde toplumsal, yani sosyalist du­
ruma gelmesi gerektiği açık değil midir? Fakat Otoçestveniye
Zapiski'deki açıkgöz dargörüşlü, herşeyi bir çatı altında çalış­
maya i ndirgemektedi rl Hıçbir şey bundan daha fazla hedeften
uzak olabilir mi? (süreain toplumsal yönünü, i şçilerin birleşmiş,
kaynaşmış ve örgüt lenmiş duruma gelmelerini türetilmiş ve
ikinci bir olgu olduğund�n dikkate alınadım ve yalnızca maddi
süreci, yalnızca üretim ilişkilerindeki değişikliği tasvir ettim).
Bu yalın gerçeklerin, bütün Rusya "demokratlanna" açık­
lanmasının zorunlu oluşwıun neden i , bunların küçük burjuva
görüşler bataklığına, bu küçük burjuva düzeninden b aşka bir dü­
zeni kesin olarak düşünemeyecek biçimde, gırtlaklanna kadar
s aplanmış olmalandır.
B ununla birlikte biz gene de B ay Mihailovski'ye dönelim.
Marx'ın sosyalist düzeninin, bizzat kapitalizmin gelişme yasala­
n nedeniyle, kaçınılmaz olduğu sonucuna dayandırdığı, olgulara
ve yargılara B ay Mihailovski hangi karşı çıkışlarda bulunmuş­
tur? Gerçekte toplumsal ekonominin meta örgütlenmesinde,
toplumsal emek süreci içerisinde gelişmekte olan bir uzmanlaş­
ma, sermaye v e işletmelerde bir yoğunlaşma, bütün bir emek
süreci içerisinde toplums anaşma olmadığını mı kanıtlamıştır?
Hayır, o, bu gerçekleri çürütmek için hiçbir tez ileri sürememiş­
tir. Acaba o, kapitalist topluma özgü anarşinin emeğin toplum­
sallaşmasıyla çeliştiği tezini sarsmış mıdır? Bu konuda da hiçbir
şey söylememiştir. Acaba o, bütün kapitalistlerin emek süreçle­
rinin tek bir toplumsal emek süreci halinde birleşmesinin özel
mülkiyetİn varlığını sürdürmesiyle bağdaşabileceğini, bu çeliş­
kinin çözümünün olanaklı olduğunu ve Marx'ın açıkladığından
başka bir çözümün de düşünülebileceğini mi kanıtlamıştır? Ha­
yır bu konuda da tek bir söz etmemiştir.
66
H alkın Dostları Kimlerdir?
Öyleyse eleştirisi neye dayanıyor? Hilelere, çarpıtmalara ve
boş gürültüden öteye geçmeyen bir lafazanlığa.
Gerçelden de,, önce, tarihin arka arkaya gelen üçlü adımlan
konusunda bir sürü saçma sapan lafazanlık yaptıktan sonra, cid­
-di bir tavırla, Marx'a, "daha sonra ne geliyor?" -yani tarih,
onun ortaya koyduğu sürecin en son aşamasının ötesinde nasıl
ilerleyecektir?- diye soran eleştirmenin kullandığı yöntemleri
başka nasıl adlandırabiliriz? Lütfen şuna dikkat edin: Marx lite­
ratürle ilgili çalışmalan ve devrimci çalışmalannın başından be­
ri, toplumbilimsel bir teoriden, ·gerçek süreci aslına sadık kala­
rak aklarmasından başka birşey istememiştir (örneğin, ·"Komü­
nist Manifesto"daki komünistlerin teori ölçütü üzerine açıkla­
malaoyla karşılaştınnl341. Marx, Kapital'de bu talebe tutarlılıkla
bağlı kalmıştır. Kapitalist toplum biçiminin bilimsel bir tahlilini
y apmayı görev edindiğinden dolayı, gözlerimizin önünde ger­
çekten cereyan eden bu örgütlenmenin gelişmesinin kaçınılmaz
olarak ortadan kalkacağı ve daha yüksek başka bir örgütlenıne­
ye dönüşınek zorunda olduğu konusunda bir eğilim taşıdığını
ortaya kuvarak, o noktada durmuştur. Oysa B ay Mihailovski
Marx'ın öğretisinin bütün özünü dikkate almıyarak şu aptalca
soruyu soruyor: "Daha sonra ne geliyor?" Ve yüksekten bir ta­
vırla ekliyor: "Engels'in cevabının ne olabileceğini pek bilmedi­
ğimi açıkça itiraf etmeliyim." Ama, bizde kendi açımızdan,
açıkça itiraf etmeliyiz ki, B ay Mihailovski, biz, böyle bir "eleş­
tirinin" özünün ve yöntemlerinin ne olduğunu çok iyi anlıyoruz! .
Ya da şu görüşü ele alın: "Ortaçağ'da, Marx'ın, malsahibi­
nin kendi emeğine dayanan kişisel mülkiyeti, ekonomik ilişkiler
alanında bile ne tek, ne de hakim bir etkendi. Bununla birlikte
çok şey vardı ama, Marx'ın yorumlamasındaki diyalektik yön­
tem (Bay Mihailovski'nin çarpıttığı yorumlamadaki olmasın?)
Bu konuya dönmeyi önermiyor. . . Bütün bu şemaların, tarihsel
Birinci Kısım
67
gerçekliğin, ya da onun boyutlarının bir görünümünü sunmadığı
açıktır; bu şemalar ancak insan zihninin her nesneyi, geçmiş,
şimdiki ve gelecekteki durumlanyla düşünme eğilimini sağlı­
yorlar. "Bay Mihailovski, hatta sizin şeyleri tahrif ediş biçiminiz
bile, insanı bıktıracak kadar tek düze! B ay IVJihailovski gerçek
kapitalist gelişme* sürecini formüle etmekten başka bir iddiası
olmayan Marx'ın şemasına, önce herşeyi Üçlü'lerle ispatlama
amacını y akıştınyor, daha sonra Marx'ın bu şemasının B ay Mi­
hailovski'nin onu zorla sokmaya çalıştığı plana uymadığını ileri
sürüyor, (üçüncü aşama birinci aşamanın ancak bir yanını yeni­
den oluşturur, öteki bütün yanianın dikkate almaz), daha sonra
da en şatafatlı bir biçimde ·" şemanın tarihsel gerçekliğin bir gö­
rünümünü ortaya koymadığı ·açıktır" sonucuna vanyor!
(Engels'in Dühring için dediği gibi), bir istisna olarak bile
doğru aktarma y apamayan bir adamla, ciddi bir tartışmaya gire­
bilir miyiz? Şemanın herhangi bir açıdan y anlışlığını ortaya
koymak için hiç bir çaba harcamadan, herkese bu şemanın
" açıkça" gerçekliğe uymadığı güvencesini veren bir insanla tar­
tışma yapabilir miyiz?
B ay Mihailovski, Marksist görüşlerin gerçek özünü eleştir­
nıek yerine, keskin zekasını geçmişin, bugünün ve geleceğin kcı­
tegorileri 'üzerinde göstermektedir. Örneğin, B ay Dühring'in
"ebedi gerçekler"ine karşı tartışma yürütürken, Engels, "bugün
bize" hristiyan-feodal, burjuva ve proletarya ahlakı gibi üç
ahiakın "öğütlendiğini" ileri sürer, öyle ki, geç�iş, şimdi ve ge­
lecek bu üç büyük aynı zamanda ve yanyana geçerli olan ahlak
teorisi 1351 grubunu sağlarlar.
.
* Ortaçağdaki ekonomik sisremin öteki özelliklerinin atianmasının nede ni,
bunların,feodal toplumsal biçimlenişe dahil olmalarıdır. Oysa, Mar:ı:. yal­
nızca kapitalist biçimienmeyi araştırır. Saf biçimiyle, kapiralist gelişme sü­
reci, gerçekte, örneğin İngiltere'de küçük, ayrı ayrı mera üreticileri sistemi
ve onların kişisel emek mülkiyetiyle başlamıştır.
68
H alkın Dostları Kimlerdir?
Bu konuda B ay Mihailovski şöyle akıl yürütüyor: "Bence,
tarihin dönem dönem. bütün üçlü bölünmelerinin temelinde ya­
tan şey, geçmişin, bugünün ve geleceğin kategorileridi c " Ne ka­
dar derin düşünce! Herhangi bir toplumsal olgu, gelişme süreci
içerisinde incelendiği zaman, onda sürekli olarak geçmişin ka­
lıntılannın, bugünün temellerinin ve geleceğin tohumlannın bu­
lunduğunu kim bilmez. Ama Engels, ön;ıeğin ahlak tarihinin
(bildiğiniz gibi ancak "bugünün" ahiakından söz ediyordu), or­
taya konan üç aşamayla sınırlandığını, örneğin, feodal ahlaktan
önce köleci ahHikın, köleci ahlaktan daha önce de ilkel komünist
topluluktaki ahHikın gelmediğini ileri sünneyi aklından geçirmiş
midir? Engels'in ahHl.ksal görüşlerdeki bugünkü akımları mater­
yalist bir biçimde açıklayarak aniatma çııbasını ciddi olarak
eleştireceği yerde, B ay Mihailovski bize son derece boş ve süslü
cümleler sunmaktadır!
B ay Mihailovski'nin hangi eserde materyalist tarih görüşü­
nün ortaya konduğunu bilmediği açıklamasıyla başlayan "eleşti­
ri" yöntemi dolayısıyla, belki de şunu hatırlatmak yerinde olur:
B ir zamanlar yazar bu eserlerden birini biliyor ve onu daha doğ­
ru değerlendirrneyi beceriyordu. 1 877'de Bay Mihailovski, Ka­
pital konusunda şu görüşü ileri sürüyordu: "Kapital'den 1-f.e­
gel'ci diyalektiğin ağır, kaba ve yararsız kapağını kaldırırsak"
(Ne garip! 1 894'te, materyalizm, "diyalektik sürecin itiraz kabul
etmezliğine" . dayanıyormuş gibi görünürken, nasıl oluyor da,
1 8 77'de bu " Hegel'ci diyalektik" "gereksiz" oluyor?) "o zaınaz'ı,
bu eserde, öteki üstünlüklerinin yanında, biçimlerin, kendi var­
lıklarının maddi koşullarıyla ilişkisi genel sorununun çözümü
için eksiksiz, inceden ineeye hazırlanını ş bir mal zeme ve belirli
bir alan için bu sorunun kusursuz bir formülasyonunu da göre­
ceğiz." "Toplumsal biçimlerin, kendi varlıklannın maddi koşul­
lanyla ilişkisi", bu toplumsal hayatın çeşitli yönleri arasındaki
karşılıklı ilişki sorununun, maddi ilişkiler temeli üzerindeki ide-
Birinci Kısım
69
olajik-toplumsal ilişkiler üstyapısı sorununun bizzat kendisidir;
bu herkesçe bilinen çözümü tam da materyalizm öğretisini oluş­
turan bir sorundur. Devam edelim:
"Gerçekten, Kapital'in bütünü (italikler bana aittir) bir top­
lum biçiminin bir defa doğduktan sonra nasıl gelişmeye devam
�ttiğini. keşifleri, buluşları ve üretim yöntemlerindeki gelişme­
leıi, yeni pazarları, ve bizzat bilimi kendine tabi kıl arak ve
özümleyerek, tipik özelliklerini nasıl güçlendirdiğini ve bunları
kendisi için çalışmaya zorladığını ve son olarak, varolan biı,�i­
min maddi koşullardaki daha ileri değişikliklere nasıl dayana­
madığını araştırmaya adanmıştır."
Ne kadar şaşılacak bir durum! 1 877'de "Kapital'in bütü­
nü" belirli bir toplum biçiminin materyalist bir araştırmasına
adarum ştı (materyalizm, toplumsal biçimlerin maddi koşullarla
açıklanması değil de nedir?), oysa 1 894'te öyle anlaşılıyor ki, bu
materyalizmin ortaya konuşunun nerede, hangi eserde aranması
gerektiği bile bilinmemektedir!
1 8 77'de, Kapital "belirli bir biçinıin" (yani kapitalist biçi­
min, değil mi?) maddi koşullardaki devam eden değişikliklere
nasıl dayanamadığının (buna dikkat edin!) bir araştırmasını içe­
riyordu. Oysa, 1894'te, hiç de böyle bir araştırma bulunmadığı
ve kapitalist biçimin üretici güçlerdeki daha ileri herlıangi bir
değişime dayanamıyacağı düşüncesi, "bütünüyle Hegel'ci Üçlü'­
nün sonunda" yer almaktadır! 1 877'de Bay Mihailovski, "belirli
bir toplum biçiminin kendi varlığının maddi koşullarıyla ilişki­
lerinin tahlili, sonsuza kadar (italikler bana aittir) yazarın man­
tık gücünün ve derin bilgisinin bir anıtı olarak kalacaktır" diye
yazıyordu. Oysa 1 894'te, materyaliZin öğretisinin hiçbir zaman
ve hiçbir yerde bilimsel olarak sınamadığını ve ispatlamadığını
ileri sürmektedir.
70
Halkın Dostları Kimlerdir?
Ş aşılacak bir durum! Gerçekte bu ne demektir? Ne olmuş­
tur?
İki şey olmuştur: B irincisi, 1 870'lerin, -burjuva niteliği_
nedeniyle özgürlüğe karşı "burnundan soluyan" , Rus hayatının
uzlaşmaz niteliğini büyük bir istekle gizleyen " alnı açık liberal­
ler"e karşı mücadele eden ve bir köylü devrimi düşleyen -Rus
köylü sosyalizmi bütünüyle çözülmüş, köylü işletmesinin ilerici
eğilimlerinde "umut verici bir izlenim" gören, bunlann, köylü­
lüğün hepsinin mülksüzleştirilmesiyle atbaşı birlikte yürüdüğü­
nü (ve onunla belirlendiğini) unutan, kaba, dargörüşlü liberaliz­
mi doğurmuştur. İkinci, B ay Mihailovski 1 877'de "kızıl" (yani
devrimci sosyalist) Marx'ı liberal eleştiımenlere karşı savunma
görevini öylesine yüklenmişti ki, Marx'ın yöntemiyle kendisi­
ninkinin bağdaşmazlığını kavrayamamıştı. Daha sonra da diya­
lektik materyalizmle sübjektif toplumbilim arasındaki bu uzlaş­
maz çelişki Engels'in yazılan ve kitaplan tarafından ve Rus Sos­
yal-Demokratlan tarafından ona açıklandı (Plehanov'un yazıla­
nnda sık sık Bay Mihailovski konusunda çok yerinde olarak yo­
rumlara rastlanır.) ve B ay Mihailovski bütün sorunu ciddi ola­
rak yeniden incelemek yerine yalnızca gemi azıya aldı. ( 1 872 ve
1 87 7'de y aptığı gibi136�, Marx'ı sevinçle karşıtayacağı yerde,
şimdi kuşkulu ve belirsiz bir övgü perdesi altında havlamakta­
dır. "Ekonomik açıdan en zayıf olanın korunması"yla, "kırlarda
büyük dükkanlar ve iyileştinnelerden, el-zanaatçılan için sergi
ve kolektif işletmelerden ve buna benzer iyi niyetl i, dar kafali
fikirlerden hoşnut kalmayı reddettikleri için, "kızıl" insanlar ola­
rak kalmak, toplumsal devrimin savunucuları olarak kalmak ve
toplumun gerçekten devrimci unsurlarını eğitmek, yönlendir­
mek ve örgütlernek istediklerinden, Rus Marksistlerine şiddetle
ötkeleniyor ve yaygara kopanyor.
Uzak geçmişe yaptığımız bu kısa gezintiden sonra, sanıyo-
Birinci Kısım
71
rum, Bay Mihailovski'nin Marx'ın teorisiyle ilişkili eleştirisinin
tahlili işini sonuçlandırabiliriz. Şimdi sonuç çıkarmaya ve eleş­
tirmenin yargılannı topariamaya çalışalım.
Yıkmaya kalkıştığı öğreti, birincisi, materyalist tarih görü­
şüne, ikincisi de diyalektik yönteme dayanmaktadır.
B irincisiyle ilişkili olarak, eleştirmen, önce, materyalizmin
hangi eserde ortaya konduğunu bilmediğini ileri sürmekle işe
başlıyor. Böyle bir açıklamayı hiçbir yerde bulamadığından,
materyalizmin ne olduğunu kendisi uydurrnaya kalkıştı. Materyalizmin aşın istekleri konusunda bir fikir vermek için, mater­
yalistlerin, insanlığın bütün geçmişini, bugününü ve geleceğini
açıkladıklarını iddia ettikleri masalını uydurdu. Marksistlerin
belgelenmiş açıklamalarıyla y apılan bir karşılaştırmadan sonra
onların ancak tek bir toplumsal biçimlenmeye açıkl anmış gö­
züyle baktıklan ortaya konduğu zaman da, eleştirmen, materya­
listlerin, materyalizmin kapsamını daralttıklanna ve böylece de
kendi kendilerini çürüttüklerine karar verdi. Materyalizmin orta­
ya konmasında kullanılan yöntemler konusunda bir düşünce
sunmak için Marx'la Engels'in yalnızca genel olarak ekonomik­
tarih konusundaki bilgilerinin yetersiz olduğunu açık açık söyle­
melerine ( 1 845- 1 846'da) karşın ve bilgilerinin yeterli olmadığı­
m belgeleyen y azıyı hiçbir zaman y ayınlamamış olmalanna kar­
şın, materyalistlerin bizzat kendilerinin bilimsel sosyalizmi ge­
liştirmek için, bilgilerinin yeterli olmadığım söylediklerini iddia
etmektedir. Bu girişlerden sonra eleştirinin esası sunuluyor:
Kapital yıkılmıştır, çünkü eleştirmen bütün dönemlerin ele
alınmasını istediği halde.Kapital, ancak bir dönemi ele almak­
tadır ve yine çünkü ekonomik materyalizmin doğruluğunu gös­
termemekte, ancak dokunup geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki
bunlar, materyalizmin bilimsel olarak hiçbir zaman belgelendi­
rilmediğinin kabul edilmesini zorunlu kılacak kadar ağır ve cid-
·
72
Halkın Dostları Kimlerdir?
di iddialardır. Daha sonra da, bu öğretiyle hiçbir ilişkisi .bulun­
mayan bir adamın bütünüyle farklı bir ülkede, tarih öncesi dö­
nemleri araştınp inceledikten sonra ayın şekilde :q:ıateryalist"so;
nuçlara v arması, materyalizme karşı bir gerçek olarak ortaya
konuyor. Bundan başka, doğurmayı materyalizmin içerisine
sokmanın kesin olarak yanlış olduğunu, bunun bir sözcük oyu­
nundan başka bir şey olmadığım ispatlamak için eleştirmen eko­
nomik ilişkilerin cinsel ve ailevi ilişkiler temeline dayanan bir
üst yapı olduğunu i spatlamaya çalışıyor. Ciddi eleştirmenimizin,
materyalistleri bilgiyle donatmak için bu konudaki sözleri, bize.
mirasın doğurma olmadan olanaksız olacağı, karmaşık bir psi­
kolojinin bu doğurmanın ürünlerine "bağlı olduğu" ve çocukla­
nn babalannın huyunda yetiştirildikleri konusundaki derin ger­
çeği kazandırdı . Bu arada, ulusal bağiann kabile bağlannın bir
devamı ve genelleştirmesi olduğunu da öğrendik. Eleştirmen,
materyalizm üzerine teorik araştırmalarına devam ederek,
Marksistlerin tezlerinin çoğunun içeriğinin, kitlelerin ezilmesi
ve sömürülmesinin burjuva düzeninde " zorunlu" olduğu ve bu
düzenin "zorunlu olarak" sosyalist bir düzene dönüşmesi gerek­
tiği iddiasından ibaret olduğunu belirtiyor. Daha sonra da, zo­
runluluğun, (insanlaniı eksiksiz olarak neyi zorunlu saydıklanm
hesaba katmazsak), çok genel bir çerçeve olduğunu ve dolayı­
sıyla Marksistlerin mistik ve metafizikçi olduklanm hemen ar­
dından ileri sürüvermektedir. Eleştirmen, bundan başka, Marx'ın
idealistlere karşı tartışmasımn "tek yanh" olduğunu da ileri sür­
mekte, · ama bu ideali stlerin görüşlerinin sübjektif yöntemle iliş�
kisi ve Marx'ın diyalektik materyalizminin bu görüşlerle ilişkisi
konusunda tek kelime bile etmemektedir.
Marksizmin ikinci temel direği, diyalektik yönteme gelince,
bu temel direği yıkmak için cesaretli eleştirmenin bir darbesi
yetmiştir. Bu darbe çok becerikiice indirilmiştir: Eleştirmen, di-
Birinci Kısım
73
yalektik yöntemin Üçlü'lerden değil, toplumbilimdeki idealiz­
min ve sübjektivizmin yöntemlerinin reddedili şinden oluştuğu
gerçeğini gözardı ederek. herlıangi bir şeyin Üçlü 'lerle ispatla­
nabileceği düşüncesini çürütmek için rastlanınamış bir çabayla
çalışmış, çabalamıştır. İkinci bir darbe de, özellikle Marx'a yö­
neltilmiştir: Eleştirmen, yiğit B ay Dühring'in yardımıyla Marx'a
kapitalizmin çöküşündeki zorunluluğu Üçlü'ler aracılığıyl a is­
patlamaya çalışmış olmak saçmalığım yüklemekte, daha sonra
� da bu saçmalığa karşı başarıyla mücadele etmektedir.
İşte "ünlü toplumbilimcimiz"in parlak "zaferler"inin destanı
budur! Bu zaferleri seyretmek ne kadar da " öğretici" dir! (Burenin).
·
B urada, Marx'ın öğretisinin eleştiri siyle doğrudan doğruya
ilişkisi olmayan, ama eleştirmenin ideallerinin ve gerçeklik gö­
rüşünün anlaşılması açısından son derece ilgi çekici olan bir di­
ğer duruma değinmeden geçemeyiz. Bu, onun B atı'daki işçi sı­
nıfı hareketine karşı tutumudur.
Yukarıda B ay Mihailovski'nin materyalizmin "bilim"de
kendi kendini haklı çıkarrnadığına ("Alman Halkın Dostlan'nın"
bilimi olmasın bu?) ilişkin açıklamalarını aktarmıştık. B ay M i­
hailovski'nin iddiasına göre, bu materyalizın "işçi sınıfı arasında
gerç�kten de çok hızlı yayılmaktadır. " Bay Mihailovski bu ger­
çeği nasıl açıklıyor? Şöyle diyor: " Deyim yerindeyse, ekonomik
materyalizmin geniş ölçüde kazandığı başarı ve onun eleştiri sı­
navından geçmemiş bir biçimde y ayılması, bilim sayesinde de­
ğil, esas olarak geleceğe ilişkin umutlarla 'kurulan' günlük pratik
sayesinde olmuştur ". Gelecekle ilgili umutlara "dayandınlan"
bu pratikle ilgili bu acemice cümlenin içinde, materyalizmin,
gerçekliği doğru bir biçimde açıkladığı için değil, gerçeklikten
yüz çevirerek umutlara döndüpü için yayıldığından başka hangi
anlam olabilir? Devam ediyor: "Geleceğe ilişkin bu umutlar, on-
74
Halkın Doscları Kimlerdir?
- �--- -----------
lan benimseyen Alman işçi sınıfından ve onun geleceğine s1cıik
i l gi du yanlardan ne bilgi ne de eleştirel düşünce çabası ister.
Ancak ve ancak inanç i s ter. " B aşka bir deyişle, materyalizmin
ve bilimsel sosyalizmin genişlemesine yayılması, bu öğretinin
i şçilere daha iyi bir gelecek vaadetmesi nedeniyledir! Ama bu
açıklamanın kesin olarak saçmalığım ve yanlışlığ1nı ortaya koy­
mak için, sosyalizmin ve B atı'daki işçi sınıfı hareketinin tarihi
konusunda en ilkelinden bir bilgi sahibi olniak yeterlidir. Bilim­
sel sosyalizmin gelecek için hiçbir zaman böyle bir umut ver­
mediğini herkes bilmektedir: Bilimsel sosyalizm var olan burju­
va düzeninin tahlili yle, kapitalist toplumsal örgütlenmenin geli­
şimindeki eğilimlerin incelenmesiyle yetinmiştir -ve yalnız
bununla. "Biz dünyaya demiyoruz ki " , diye yazıyordu Marx
1 8 43 'te ,- ve bu programı harfi harfine yerine g etirmiştir
-"mücadeleyi bırak- bütün mücadeleniz anlamsızdır . "
"IHz·
dünyaya gerçek bir mücadele sloganı veriyoruz. Biz dünyaya
ancak ve gerçekten ne için mücadele ettiğini gösteriyoruz, ister
hoşlansın ister hoşlanmasın, bilinç, dünyanın elde etmesi gere­
ken bir şeydir" . C371 Örneğin, Kapital'in -bilimsel sosyalizmin
açıklandığı başlıca ve temel eser- kendini geleceğe değinen
genel imalada sınırladığını ve gelecek düzenin içinden büyüdü­
ğünü, zaten v ar olan unsurları yalnızca izlediğini herkes bilir.
Herkes bilir ki, gelecek için umutlar söz konusu olduğu ölçüde,
insaniann çatışmadan geçineceği ve toplumsal ilişkilerin sömü­
rüye değil, insan doğasının koşullarına uyan gerçek ilerleme il­
kelerine dayanacağı bir düzenin tablosuyla insanlığı esinlendir­
meyi isteyerek, gelecekteki toplumu bütün ayrıntılarıyla tanım­
layan daha önceki sosyalistlerin bu konudaki katkısı karşılaştın­
lamayacak ölçüde daha fazladır. Aynı zamanda, bu görüşleri or­
taya koyan bir çok yetenekli insanp . ve en sağlam bir biçimde
inanmış sosyalistlere karşın, büyük çaptaki makineli sanayi,
proleter işçi kitlelerini politik hayatın girdabına çekineeye kadar
Birinci Kısım
75
ve mücadeleterin gerçek sloganı bulununcaya kadar, bunların
teorileri hayatın dışında kalmıştı ve programlan da siyasal halk
hareketleriyle birleştirilmemişti . Bu sloganı; çok önceleri
- 1 872'de- B ay Mihailovski'nin onu adlandırdığı gibi "bir
ütopyacı değil, tersine, sıkı ve hatta bazı yerlerde katı bir bilim
adamı olan" Marx bulmuştur; hiç kuşkusuz bu, umutlar yardı­
mıyla değil, tersine, var olan buıjuva düzeninin bilimset bir tah­
liliyle, bu düzende sömüıünün zorunlu olduğunun açıklanma­
sıyla, onun gelişme yasalarının incelenmesiyle bulunmuştur;
Bay Mihailovski doğal olarak. bu tahlili kavramak için ne bir
bilgiye, ne de bir düşünme çabasına gerek v ardır diye, Ruskoye
Bogatstvo okurlanna güvence v erebilir, ama biz zaten onun
kendi durumunda bu tahlilin ortaya koyd uğu ilkel gerçeklerin
kavranışında öyle büyük bir eksiklik gördük ki, (ve bunu onun
iktis atçı çalışma arkadaşında daha da büyük ölçüde görece­
ğiz)!38ı bu tür bir açıklama doğal olarak ancak insanı güldürür.
İşçi sınıfı hareketinin, bütünüyle büyük çaptaki kapitalist maki­
neli sanayünin geliştiği yerlerde ve bu gelişme ölçüsünde y��l­
dığı ve geliştiği, tartışılmaz bir gerçek olarak kalıyor;. .sosyalist
öğreti, bütünüyle insan doğası için geçerli toplumsal ilişkiler
konusunda tartışmayı bıraktığı ve çağdaş toplumsal ilişkilerin
materyalist bir tahlilini yapmaya ve var olan sömürü düzeninin
zorunlu olduğunu açıklamaya başladığında başarılı olmaktadır.
Bu öğretinin "umutlar"la ilgili tavrını, doğrudan doğruya
gerçeğe aykın bir şekilde ele alarak, materyalizmin, işçiler ara­
sındaki başarısının gerçek nedenlerinden kaçınmaya çalışarak,
B ay Mihailovski. B atı Avrupa işçi sınıfı hareketinin düşünceleri
ve taktikleriyle son derece dar gôrüşlü ve bayağı bir biçimde
alay etmeyi sürdürmektedir. Gördüğümüz gibi, emeğin toplum­
sallaştınlmasınm bir sonucu olarak, kapitalist düzenin sosyalist
düzene dönüşmesinin kaçınılmaz olduğu konusunda Marx'ın is-
7h
Hafktn Dosıfan Kımfudir?
pat i arına karşı tek bir düşünce bile ileri sürememiştir. Fakat ge­
ne de "bir proleterler ordusu"nun kapitali stleri mülksüzleştirme­
ye hazırlanmakta olduğu, bu mülksüzleştirme üzerine "bütün sı- ·
nıf mücadelesinin sona ereceği", "yeryüzünde barışın sağlanaca­
gı ve insanlar üzerinde iyi Di yetin hüküm süreceği '' düşüncesiy­
le en kaba biçimde eğlennıektedir. O, B ay Mihailovski de, sös­
yalizme ulaşmanın bundan çok daha basit ve daha emin yollan­
nı biliyor: Gerekli olan bir şey varsa, o da · "halkın dostlan''nın
"istenilen ekonomik evrim"in " açık ve değişmez" yollarını daha
ayrıntıl ı bir biçimde ortaya koymalarıdır. Daha sonra da bu
"halkın dostları" --en büyük olasılıkla-, "pratik ekonomik so­
runları" çözüme kavuşturmak üzere, "çağnlacaklardır" (Bkz:
Bay Yujakov'un R uskoye B ogats tvo 'daki "Rusya'daki Ekono­
mik Gelişme Soruolan'ı adlı yazısı, Sayı: Il) ve bu arada . . . bu
arada -gene işçiler beklemeli, "halkın dostları"na güven duy­
malı, "haksız bir kendine güvenle" sömürücülere karşı bağımsız
bir mücadeleye başlamamalıdırlar. Bu "haksız .kendine güvene" .
öldürücü bir darbe indirmek amacında olan yazanmız, "bir cep
sözlüğüne hemen hemen sığabilecek bu bilime" son derece öf­
kelenmektedir. Gerçekten ne kadar da korkunç! Bilim: Ve cebe
sığabilen son derece ucuz sosyal-demokrat broşürler ı Bilime
yalnızca sömürülenlere kurtuluşlan için bağımsız bir mücadele
vermeyi öğrettiği ölçüde, uzlaşmaz sınıf çelişkilerini üstünü küllemekle uğraşmakta olan, bütün bu işi kendileri yükümlenmek
isteyen bütün "halkın dostlan"ndan uzak durmayı öğrettiği ölçü-.
de değer veren, bu nedenle de, bu bilimi, dar görüşlüleri 9öyle­
sine sarsan son derece ucuz broşürlerde açıklayan kişilerin, hak­
sız olarak, bir kendine güven içinde oldukları, nasıl da belli olu­
yor değil mi? İşçiler, kaderlerini, "halkın dostları"nın ellerine
bırakmış olsalardı, işler ne kadar da farklı olurdu! "Halkın dost­
lan" işçilere, ciltlerce gerçek bir üniversite ve dar göıüşlü bir bi­
lim öğreteceklerdi. Onlara, insan doğasına uyan bir toplumsal
·
·
Birinci Kısım
77
örgütleurneyi aynntılı olarak tanıtacaklardı. Ama yeter ki işçiler
beklemeyi ve böyle haksız bir kendine güvenle mücadeleyi biz­
zat başlatınarnayı kabul etsinler!
Bu defa, B ay Mihailovski'nin "eleştiri" sinin genelde,
Marx'ın teorisine karşı değil de, özelde Rus Sosyal-Demokratia­
nna karşı yöneltilmiş olan ikinci kısmına geçmeden önce bu ko­
nudan biraz ayrılmamız gerekiyor. B ay Mihailovski, Marx'ı
eleştirirken ancak Marx'ın teorisinin eksiksiz bir açıklamasını
sunmak için hiçbir çaba harcamaması yetmiyormuş gibi , bundan
başka onu korkunç bir biçimde tahrif etmekte ve aynı yöntemle
şimdi de son derece acımasız bir biçimde Rus Sosyal-Demok­
ratlannın düşünceleri konusunda kalem oynatmaktadır. Gerçek,
yeniden belirlenmeli ve ortaya konmalıdır. Bunu yapabilmenin
en uygun yöntemi, daha önceki Rus sosyalistlerinin görü§leriyle
Sosyal-Demokratların görüşlerini karşılaştınnaktır. Daha önceki
Rus sosyalistlerinin bir açıklamasını B ay Mihailovski'nin Rus­
kaya Mysl'daki . 1 892, S ayı: 6, bir yazısında aktanyorum. B ay
Mihailovski , bu yazısında, ayrıca Marksizmden de söz etmekte
(sansürden geçen bir basında, yalnızca B urenin yöntemiyle ele
alınabilecek sorunlar konusunda durmadan, Marksistleri, yerin
dibine batırmadan uygun bir dille -bu, onu kınamak için söy­
lenmi§ olsun- söz etmekte) , Marksizme karşı olan -ya da hiç
olmazsa karşı değilse bile, Marksizme paralel olan- kendi gö­
rüşlerini ortaya koymaktadır. Hiç kuşkusuz, ne kendisini sosya­
listler arasında sınıftanduarak B ay Mihailovski'yi, ne de Mihai­
lo�ski'yi onlarla aynı yere koyarak, Rus sosyalistlerini gücendir­
meyi hiç mi hiç istemiyorum ama, bence akıl yürütme yöntemi
her iki durumda da özünde aynıdır, tek bir fark varsa, o da
inançlarındaki sağlamlık, dürüstlük ve tutarlılık derecesidir.
B ay Mihailovski Otoçestveniye Zapis ki 'nin görüşlerini or­
taya koyarken şöyle yazıyordu:
7H
HalkınDostları Kimlerdir?
"Ekicinin toprağa, üreticinin de iş aletlerine sahip olmasını,
ahlaksal ve siyasal idealler arasına aldık." Gördüğünüz gibi, bu
hareket noktası da, en iyi dileklerden esinlenen, en iyi niyetli
bir hareket noktasıdır . . . "Ülkemizde bii iii var olan Ortaçağ
emek biçimleri*, ciddi olarak sarsıntıya uğramıştı, fakat, liberal
ya da liberal olmayan herhangi bir öğretinin hatınııa, bunlara
bütünüyle son vermek için bir neden görmedik."
Gülünç bir iddia! Hiç kuşkusuz, hangi türden olursa olsun
"emek biçimleri", yalnızca bunlann yerine, başka bir emek biçi­
mi geçerse sarsılabilirler; oysa yazanmızın bu yeni biçimleri
tahlil etmek ve açıklamak, ya da neden eskinin yerini aldıklannı
kavramak için bir girişimde bile bulunmadığını (aynı görüşteki
arkadaşlanndan herhangi birinin de bunu yaptığını göremeyece­
ğiz) zaten göıüyoruz. Girişin ikinci kısmı daha da gülünçtür.
"Herhangi bir öğreti adına, bu biçimlere bütünüyle son vermek
için bir neden görmedik." "Biz"im (yani sosyalistler -yukan­
daki koşula bakınız-) emek biçimlerine " son vermek" , yani
toplumun üyeleri arasındaki varolan üretim ilişkilerini yeniden
kurmak iÇin hangi araçlanmız var? Bu ilişkileri, bir öğretiye gö­
re yeniden ku nnak düşüncesi saçma değil midir? B unun arka­
sından geleni dinleyelim: "Görevjmiz, kendi ulusal yapımızdan
kesinlikle 'kendine özgü' bir uygarlık çıkararak kurmak değildir.
Fakat B atı uygarlığını, bu uygarlığı parçalayan bütün çelişkile­
riyle birlikte, bütünüyle kendi ülkemize aktararak yerleştinnek
de değildir. Nereden alabilirsek alalım, en iyi olan şeyleri alma- .
mız gerekir. Bu, gerek kendimizin, gerek yabancılann olsun, bir
ilke sorunu değil, pratik uygunluk sorunudur. Hiç kuşkusuz bu,
o kadar kolay, o kadar açık ve anlaşılır bir şeydir ki tartışmanın
* "Emeğin Ortaçağla ilgili biçimleriyle", -yazar bir başka yerde böyle açık­
' lamaktadır- "yalnızca ortak toprak mülkiyeti, el-zanaatı sanayii ve arıel
örgütlenmesi aniatılmak istenmemektedir. Bunların bütünü, hiç kuşkusuz
Ortaçağla ilgili biçimlerdir. Fakat bunlara emekçinin toprağa, ya da üretim
aletlerine sahip olduğu bütün biçimler de eklenmelidir."
Birinci Kısım
79
bile gereği yoktur. " Gerçekten de ne kadar kolay ! Her yerden en
iyi olanı "alın", işin sırn tamamdır! Ortaçağ biçimlerinden,
emekçinin üretim araçlanna salıipliğini "alın" yeni (yani kapita­
list) biçimlerden de özgürlük, eşitlik, eğitim ve kültürü "alın".
Tartışılacak hiçbir şey kalmaz! Toplumbilimdeki sübjektif yön­
temin tümü, burada bütünüyle gün ışığına çıkmaktadır: Toplum­
bilim oir ütopyayla -emekçinin toprak mülkiyetiyle- başla­
makta ve isteneni gerçekleştimıenin koşullarını belirtmektedir:
Yani şuradan buradan en iyi olanı " alın". Bu düşünür, toplumsal
ilişkileri, şu ya da bu kuruınıann salt mekanik bir toplamı
-toplumsal ilişkileri- şu ya da bu olguların salt mekanik bir
sıralanması olarak, katıksız metafizik bir görüşle ele almaktadır.
B u olgulardan birini -{)ftaçağ biçimleri içinde ekicinın toprak
sahipliği- çekip çıkarmaktadır. Bunun tıpkı, bir tuğlanın, bir
yapıdan öteki yapıya aktanlması gibi, bütün öteki biçimlere de
aktanlabileceğini zannetınektedir. Fakat bu, toplumsal ilişkileri
incelemek değil, incelenecek malzemeyi bozmaktır. Sizin de ele
aldığınız gibi, gerçekte, ekicinin toprak sahipliğinin ayn ve ba­
ğımsız olarak var olması gibi bir şey söz konusu değildir. Bu
üretim ilişkilerinin halkalanndan yalnızca biriydi. Bu üretim
ilişkileri, toprağın, köylüleri sömünnek için toprağı onlara dağı­
tan büyük <toprak sahipleri, toprak ağalan arasında bölüştürül­
mesinden -ki toprak ayni ücret gibiydi- kaynaklanıyordu:
Bu, köylülere toprak ağalarına, bir artık-ürün üretebilmeleri
için, gerekli ürtinleri sağlıyordu. Köylülerin toprak ağasına feo­
dal hizmet etmeterinin araçlarını da sağlıyordu. Yazar, bir olgu­
yu çekip çıkarınakla yetinmek ve böylece bu olguyu kesin ola­
rak yanlış bir ışık altında sunmak yerine, bu üretim ilişkileri sis­
temini neden izlememiştir? Çünkü yazar, toplumsal sorunlan
nasıl ele alacağını bilememektedir: Bay Mihailovski (Bay Miha­
ilovski'nin iddialarını, -Rus so�alizmini bütünüyle eleştir­
rnek için-, yalnızca bir örnek olarak kullandığıını tekrarlıyo-
80
Ha/km Dostları Kimlerdir?
rum) o dönemde varolan "emek biçimleri"ni açıklamak, bunla­
rı belirli bir üretim ilişkileri sistemi, belirli bir toplumsal bi çim­
lenme olarak sunmak için hiç bir çaba göstermiyor. Marx'ın ifa­
desini kullanırsak, topluma. işleyişi ve evrimi içerisiride canlı
bir organizma olarak b akmamızı zorunlu kılan diyalektik yön­
tem yazar için yabancı bir şeydir.
Daha önceki emek biçimlerinin yerini, 'neden yeni emek pi­
çimlerinin aldığını bile kendine sonn adan, bu yeni biçimleri tar­
tışırken de, yine aynı hatayı tekrarl amaktadır. Onun için, bu bi­
çimlerin, eki cilerin toprak salıipliğini " sarstığını" -yani daha
genel bir deyişle. üreticinin üretim araçlanndan ayrılmasında
ifadesini bulduğunu- ortaya koymak ve ideale uygun düşmedi­
ğ inden bunu suçlamak yeterlidir. Buradaki iddiası da son derece
saçmadır: Bir olguyu (topraksızlaştırmayı) zorunlu olarak meta
üreticileri arasında rekabeti, eşitsizliği, bazılannın yıkımını, ba­
zılanıun zenginleşmesini doğuran meta ekonomisi temeline da­
yan an ve artık farklı bir nitelikteki üretim ilişkileri sisteminin
bir ögesi ol arak ortaya koymak için hiç bir çaba bile harcama­
dan, tek başına ele almaktadır. Olgulardan birini, kitlelerin yıkı­
ma uğranıasını, farketmekte, ötekini , bir azınlığın zenginleşme­
sini bir kenara atmakta ve böylece her ikisini de anlamayı ken­
disi için olanaksız duruma getirmektedir.
Ve bu yöntemlere "etiyle, kanıyla hayattaki sorunlara kalıcı
bir cevap aramak" adını veriyor, (Ruskoye Bogatstvo, 1 894,
S ayı : l ), oysa, gerçekte durum bunun bütünüyle tersidir: Gerçek­
liği kavrayamadığından, onu açıklayamadığından ve açıklamak
istemediğinden, mülk sahiplerinin, mülksüzlere karşı mücadele
ettiği hayatın bu sorunlarından alçakça kaçarak, m asum ütopya­
lar dünyasına sığınmaktadır. Buna da "hayatın sorunlarına, bun­
ların büyük ve karmaşık asıFgerçekliklerinin ideal bir biçimde
incelenmesiyle cevap aramak" diyor (Ruskoye Bogatstvo, S a-
Birinci Kısım
H1
yı: l ) , oysa gerçekte bu asıl gerçekliği tahlil etmeye ve onu aç ı k ­
lamaya girişmemiştir bile.
Bunun yerine, bize farklı toplumsal biçimlenmelerden an­
lamsızca şu ya da bu ögeleri çıkararak -Ortaçağ biçiminden bir
şey, "yeni" biçimden başka bir şey alarak vb.- kurduğu bir
ütopya sunmuştur. Bu tenıele dayanan bir teorinin gerçekten
toplumsal evrimden uzak kalınay a mahkum olduğu açıktır. Bu­
nun en yalın ve açık nedeni , ütopyacılanmızın şuradan buradan
alınan ögelerden oluşturulmuş olan toplumsal ilişkilerle değil,
köylünün .Kulakla (zengin müjik), el-zanaatçısının satıcıyla, iş­
çinin fabrika sahibiyle olan ilişkisini belirleyen ve ütopyacılan­
mızın hiç mi hiç kavrayamadıkları toplumsal ilişkilerle yaşamak
ve hareket etmek zorunda olmalan dır. Kavrayamadıkları bu iliş­
kileri, ideallerine göre yeniden biçimlendirmek girişimleri ve
çabaları başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkfimdur.
"Rus Marksistleri sahneye çıktıklan " zaman, sosyalizm so­
runu, Rusya'da, çok genel çizgilerle işte bu durumdaydı.
Rus Marksistleri daha önceki sosyalistlerin sübjektif yön­
temlerinin bir eleştirisiyle"işe başladılar. Sömürü olgusunu sade­
ce belirtmek ve mahkum etmekle yetinmeden, onu açıklamak
da istediler. Rusya'nın bütün Reform sonrası tarihinin, yığınların
yıkıma uğraması ve belli bir aıınlığın zenginleşmesinden ibaret
olduğunu görünce, evrensel teknik gelişmeyle yan yana, küçük
üreticilerin son derece yüksek oranda mülksüzleştirildiklerini de
gözlemleyince, bu kutuptaşma eğilimlerinin meta ekonomisinin
geliştiği ve güçlendiği yerlerde ve o ölçüde doğduğunu, arttığını
kavrayınca, zorunlu olarak yığınlann mülksüzleştirilmesine ve
ezilmesine yol açan bir burjuva (kapitalist) toplumsal ekonomi
örgütlenmesiyle karşı karşıya olduklan sonucundan başka bir
sonuca varamazl ardı. Onların pratik programları, doğrudan doğ­
ruya bu görüş tarafından belirlendi. Bu program kuş uçmaz ker-
H alkın Dosı/arı Kimlerdir?
82
van geçmez köyden, en çağdaş ve en kusursuz fabrikaya kadar,
Rusya'daki ekonomik gerçekliğin başlıca içerigini oluşturan
praletaryanın burjuvaziye karşı mücadelesine, mülksüz sınıfla­
rm, mülk sahibi sınıflara karşı mücadelesine katılmaktı. Bu mü­
cadeleye nasıl katılacaklardı? Cevap, gene gerçeklikten geldi.
Kapitalizm, sanayiin başlıca kollarını büyük çaptaki makineli
s_mayi aşamasına getirmişti. Üretimi böylece toplumsallaştıra­
r� yeni bir düzenin maddi koşullarını· yaratmış_, aynı zamanda
da yeni bir toplumsal gücü, fabrika işçileri sınıfını, kent prole­
taryasın ı yaratmıştı. Aynı burjuva sömürüsüyle yüz yüze olan
bu s ı n ı f ----ekonomik yapısıyla Rusya'nın bütün çalışan nüfusu
bu söm ü rü yle karşı karşıyadır- kurtuluşu açısından özel, uy­
gun bir d u rumda bulunmaktadır: Bütünüyle sömürü temeline
dayanan Jaha önceki toplumla artık hiç bir bağı yoktur. Emegi­
nin koşulları ve hayat durumları onu örgütlemekte, düşünmeye
zorlamakta ve ona siyasal mücadele alanına girmek olanağını
sağlamaktadır. Sosyal-Dem:okı:atlann bütün ilgilerini bu sniıf
üzerinde topl amalan, . bütün umutlarını bu sınıfa bağlamalan,
programlanın bu sınıfın sınıfsal bilincini geliştirmeye indirge­
mel eri , bütün çalışmalarını bu sınıfın var olan düzene karşı doğ­
ruJan doğruya siyasal bir mücadele vermek üzere harekete geç­
mesine yardımcı olmaya ve bütün Rus proletaryasını bu �üca­
deleye çekmeye yöneltmeleri son derece doğaldır.
Şimdi Bay Mihailovski'nin So�yal-Demokratlarla nasıl mü­
cadele ettiğini görelim. B ay Mihailovski, onlann teorik görüşle­
rine, siyasal, sosyalist çalışmalanna karşı hangi iddialan yönelt­
mektedir?
Maıksistlerin teorik görüşlerini, eleştirmen aşağıdaki şekil­
de ortaya koymuştur:
"Tarihsel zorunluluğun kendi içsel yasalanna uygun olarak,
Rusya'run doğuşundan beri içerisinde taşıdığı bütün çelişkilerini
B irinci Kısım
83
v e küçük kapitalistlerin büyüklerce eritile eritile ortadan kaldı­
nlmasıyla kendi kapitalist üretimini geliştireceği gerçektir.
(Marksistler böyle ileri sürüyorlarmış gibi veriliyor). Bu arada
topraktan kopmuş olan mujik, proleterleşecek, bir1eşecek, top­
lumsallaşacaktır. Artık, sorun çözümlenmiştir, geriye kalan tek
şey insanlığın mutlu olarak yaşamasıdır.
Görüyorsunuz, Marksistler gerçeklik anlayışlannda "halkın
dostlan"ndan hiçbir şekilde aynlmamakta, yalnızca gelecek ko­
nusundaki görüşlerinde farklılık göstermektedirler: Göröinüş
odur ki, Marksistler bugünün değil, yalnızca "geleceğe değin
. umutlann" üzerinde durmaktadırlar. Bunun, B ay Mihailovs­
ki'nin düşüncesi olduğuna hiç kuşku yoktur. Onun ileri sürdüğü­
ne göre, Marksistler "gelecekte ilgili tahminlerinde ütopyacı
hiçbir şey olmadığına, herşeyin bilimin kesin buyruklanna göre
değerlendirildiğine ve ölçütdüğüne bütünüyle inanmaktadırlar. "
Son olarak daha açık bir biçimde: Marksistler "soyut bir tarihsel
şemanın değişmezliğine inanmakta ve bunu da açık açık itiraf
etmektedirler. "
Tek kelimeyle, karşımızda MarksisHere karşı en bayağı ve
kaba bir suçlama vardır; ve bu, uzun süreden beri Marksistlerin
görüşlerine karşı ortaya koyacak biçbir dişe dokunur şeyleri ol­
mayanlar tarafından ileri sürülmektedir: "Marksistler soyut bir
tarihsel şemanın değişmezliğini itiraf ediyorlar! ! "
Ama bu, bütünüyle yalan ve katıksız bir uydurmadır!
Hiçbir Marksist, hiçbir yerde Rusya'da kapitalizm "olmalı­
dır" , " çünkü" Batı'da kapitalizm vardı vb. iddiasında bulunmuş
değildir . Hiçbir M arksist, Marx'ın teorisine, evrensel olarak zo­
runlu bir felsefi tarih şeması, özel bir toplumsal -ekonomik bi­
çimlenmenin açıklanmasından öte birşey olarak bakmış değil­
dir. Ancak sübjektif düşünür, B ay Mihailovski ona evrensel ve
felsefeyle ilgili bir teoriyi maledecek kadar Marx konusunda bir
X4
Halkın Dostları Kimlerdir?
--·--
---�-��-�-----���-
görüş eksikliği ortaya atmayı becerebilmiştir ve buna cevap ola­
rak da, Marx'tan, y anlış kapı çaldığı konusunda çok kesin bir ,
a çıklama almışt1r. Hiçbir Marksist Sosyal-Demokrat görü§!erini,
teorinin gerçekliğe ve belirli to{\lumsal ve ekonomik ilişkilerin,
yani Rusya'nın toplumsal ve ekonomik ilişkilerinin tarihine uy­
gualu�undan başka bi r şeye dayandırmamıştır: Bir Marksist
başka türlü de yap amazdı, çünkü teori konusundaki bu istek,
son derece kesin ve son derece açık bir biçimde bizzat "Mark­
sizmin" kurucusu tarafından -Marx tarafından- açıklanmış ve
bütün öğretinin temel taşı y apılmı ştır.
Hiç kuşkusuz, B ay Mihailovski soyut bir tarihsel şemanın
açıkça anlatıldığını "kendi kulaklanyla" duyduğunu iddia ede­
rek, bu sözleri istediği k!idar çürtitebilir. Ama B ay Mihailovski
konu şmuş olduğu kişilerden her türlü saçma, anlamsız sözleri
işitme fırsatı bulmuşsa, bundan bize, Sosyal-Demokratlara ne?
Veya herhangi bir başkasına ne? Bu, y alnızca konuştuğu insan­
lan seçmekte çok şanslı olduğundan başka bir şeyi gösterir mi?
Hiç kuşkusuz nükteci filozofuruuzun konuşmuş olduğu nükteci
kişilerin kendi kendilerine M arksist, Sosyal-Demokrat vb. de­
miş olmalan olasılığı var. Fakat bugünlerde (çok daha önce de
belirtildiği gibi) her serserinin "lın.ıl" giysilerle süslenmekten
hoşlandığım zaten kim bilmez ki?* Ve eğer B ay Mihailovski,
bu "soytarıları" M arksitlerden ayıramayacak kadar yeteneksizse,
ya da bütün bir öğretiyi -Marx'ın son derece önemle vurgula­
yarak ileri sürdüğü- bu ölçütünü ("gözlerimizin önünde nelerin
olup bittiğinin" formülasyonunu) kavrayamayacak kadar yüzey­
sel olarak anlamışsa, bu gene, olsa olsa B ay Mihailovski'nin pek
o kadar zeki olmadığını ispatlar, başka bir şeyi değil.
* Bütün bunlar Bay Mihailovski'nin gerçekten de soyut tarihsel şernalarta il­
gili sözler dr�yduğu ve hiçbir şey uydurmadığı varsayımına dayanarak ileri
sürü/müştür. Bu varsayıma ancak hakettiği değeri verme hakkım saklı tut­
mayı da kesin olarak gerekli görüyorıım.
·
Birinci Kısım
Durum ne olursa olsun, basında Sosyal-Demokrotlarla t a r­
tışmaya giriştiğine göre, uzun bir süreden beri bu 'adı ta�ıyan ve
tek başlarına taşıyan --öyle ki ötekiler bunlarla hiç bir zaman
kanştınlamaz- ve kendi öz literatürle ilgili temsilcilerine, Ple­
hanov ve çevresiner39l sahip bulunan sosyalistler gurubunu gözö­
nünde tutması gerekirdi. Bunu y apmış olsaydı -bunun, biraz­
cık terbiye almış herhangi bir kişinin y apması gereken şey oldu­
ğu açıktır- hatta ilk Sosyal-Demokrat esere, Plehanov'un
Farklılıklanmız adlı eserine baş vurmuş olsaydı, daha ilk say­
falarda bu çevrenin bütün üyeleri adına yazarın: yapmış olduğu
kesin bir açıklamayı bulacaktı :
"Durum ne olursa olsun, programımızı büyük bir adın otori­
tesiyle süslemek istemiyOI}lZ. " (Yani Marx'm otoritesi yle.) Rus­
ça anlar mısınız Bay Mihailovski? Soyut şemalar öğretmekle,
Rusya'nın sorunları konusunda görüş ileri sürerken, Marx'ın
otoritesinin bütünüyle inkar edilmesi arasındaki farkı anlıyor
musunuz?
Konuştuğunuz kişilerden duyduğunuz ilk düşünceyi, Mark­
sist düşünce olarak aktarmakla, Sosyal-Demokrasinin önde ge­
len bir üyesinin bütün bir grup adına yaptığı y ayınlanmış bir
açıklamayı görmezlikten gelmekle namussuzca davrandığınızın
farkında mısınız?
Ve sonra açıklama daha da kesinleşiyor:
Plehanov şöyle diyor: , "T�krarlıyorum, en tutarlı Marksist­
ler, Rusya'daki var olan du:wn:ıun değerlendirilmesinde bir an­
Iaşınazlığa düşebilirler" ; bizim öğreti miz, "bu özel bilims�tte.Q­
rinin, son derece kaımaşık toplumsal ilişkilerin tahliline uygu­
larunasında ilk girişimdir."
Daha açık konuşmak öyle anlaşılıyor ki güçtür: Marks ist­
ler, Marx'ın teorisinden, yalnızca onun toplumsal ilişkileri açık-
Halkın Dostları Kimlerdir?
86
lamak için mutlaka gerekli ol an son derece değerli yöntemlerini
hiçbir koşula b&ğlanmadan almakta ve bu nedenle de, ilişkiler
konusundaki yargılannın ölçüsünü soyut şemalarda, buna ben­
zer saçmalıklarda değil, bu yargının doğruluğunda ve gerçekiere
uygunluğunda bulrnaktadırlar.
Bu sözleri ileri sürerken, yazann özünde başka birşey anlat­
mak istediğini mi düşünüyorsunuz acaba? Fakat durum böyle
değildir. Onun ele aldığı sorun şudur: "Rusya'nın kapitalist ge­
lişme aşamasından geçmesi zorunlu mudur'?" Öyleyse sorun hiç
de Marksist bir biçimde ortaya konulrnarnış, fakat bu " zorunlu­
luğun" ölçütünü hükümet politikasında, ya da "toplumun" faali­
yetlerinde veya "insan türü için geçerli" bir toplum idealinde vb.
saçmalıklarda gören bizim farklı yerli düşünürlerimizin sübjek­
tif yöntemlerine uygun düşmüştür. Öyleyse, soyut şernalara ina­
nan bir insanın böyle bir soruya nasıl cevap vermesi gerektiğini
sormakta haklıyız. Diyalektik sürecin kesinliğinde.n, Marx'ın te­
orisinin felsefeyle ilgili genel öneminden, her ülkenin bu aşama­
dan . . . geçmesinin kaçınılrnazlığından, vb., vb. söz ededecektir.
Plehanov bunu nasıl cevaplandırmıştır?
Tek yolla, bir Marksist'in cevap verebileceği gibi.
Bu zorunluluk sorununu ancak sübjektif düşünenleri ilgi­
lenilirebilecek boş bir sorun olarak tamamen bir kenara atmış ve
yalgızca gerçek toplumsal ve ekonomik ilişkileri ve bunlann
gerçek evrimini ele almıştır. Bu nedenle de, yanlış sorulrnuş so­
ruya doğrudan doğruya cevap vermemiş, bunun yerine: ''Rusya
lçapitalist yola girmiştir" diye karşılık venniştir.
B ay Mihailovski ise bir uzman tavnyla., soyut tarihsel şe­
rnalara inançtan, zorunluluğun kendi içsel yasalanndan ve buna
benzer görülmemiş saçmalıklardan söz etmektedir! Bu yaptığına
da, "Sosyal-Dernokratlara karşı bir polernik" adını vermekte­
dir! !
Birinci Kısım
87
Eğer bu da bir polemikçiyse, o zaman geveze kime denir,
pek anlayaıruyorum!
B ay Mihailovski'nin yukarıda aktanlmış olan iddiasıyla il·
gili olarak, onun Sosyal-Demokratların göıii şlerini şöyle sundu­
ğunu da görmek gerekir: "Rusya kendi kapitalist üretimini ge­
liştirecektir" . Bu düşünürün görüşüne göre, Rusya " kendi" ka­
pitalist üretimine sahip değildir. Görüldüğü kadarıyla, yazar,
Rus kapitalizminin 1 ,5 milyon işçiyle sınırlı olduğu görüşünü
paylaşmaktadır. Özgür emeğin bütün öteki sömürü biçimlerini,
kimbilir hangi başlık altında sınıftandıran bizim "halkın dostla­
n"nın bu çocukça düşünceleriyle daha sonra tekrar karşılaşaca­
ğız. "Rusya, taşıdığı bütün iç çelişkileriyle kendi kapitalist üreti­
mini geli�tirecektir ve bu arada da topraktan kopmuş olan mujik
proleterleşecektir" . Bir ormanda ne kadar iledersek ağaçlar o
kadar çoğalmaktadır. Öyleyse Rusya'da hiç bir "iç çelişki" yok­
tur, öyle mi? Ya da daha yalın bir biçimde koyarsak, halk kitle. lerinin bir avuç kapitalist tarafından sömürütmesi yoktur, nüfu­
sun büyük bir çoğunluğunun yıkıma uğraması ve küçük bir
azınlığın, bir kaç kişinin zenginleşmesi yoktur, öyle mi? Hala
mujiğin topraktan kopması mı gerekiyor? Ama bütün Reform
sonrası Rusya tarihi, köylülüğün benzeri göıiilmemiş bir yoğun­
lukta ilerleyen toptan mülksüzleştirilmesi değil de, başka nedir?
B öyle şeyleri, herkesin önünde açıkça ileri sürmek için insanın
büyük bir cesaret sahibi olması gerekir! Ve Bay Mihailovski bu
cesarete sahiptir: ''Marx, hazır bir proletaryayı ve hazır bir kapi­
talizmi ele almıştır, oysa bizim henüz bunlan yaratmamız &.e.re­
kir". Rusya'mnhenüz bir proletarya yaratması gerekir, 9yle mi? !
Rusya'da, yığınların böyle umutsuz bir yoksulluğunun ve çalı­
şan halkın böylesine utanmazca sömürülmesinin göıiilebil�ği
tek ülkede; yoksul sınıfların hayat koşullan açısından İngilte­
re'yle (hem de haklı olarak) karşılaştırıl an ; milyonlarca insanın
açlığının, örneğin tahıl ihracatındaki sürekli bir artışla yanyana,
88
Halkın Dostları Kimlerdir?
birlikte oluşunun sürekl i bir şey oldu�u bü ülkede, yani R�s­
ya'da proletarya yok ha' !
B ence B ay Mihailovski bu klasik sözlerinden dolayı daha
hayattayken bir heykelinin dikilmesine hak kazanmıştır! *
Bu arada şunu da belirtelim: Daha sonra görece�imiz gibi
Rusya'daki ç a l ı � an halkın dayanılmaz hayat koşuHanna iki yüz­
lüce gözlerini kapatmak, bu koşullan yalm.zca "sarsılmış" olarak
nitelemek, ·öyle k i , herşeyi yoluna koymak üzere salt "uygarlaş­
nuş bir toplumu n" ve hükümetin çabalarına gerek olduğunu ileri
sürmek, " halkın dostlan"run sürekli ve en tutarlı bir takti�idir.
B u şöva lye beyler. emekçi kitlelerin durumunun "sarsılmış ol­
du�u "ndan değ i l , bu kitlelerin bir avuç sömürüeli tarafından
utanmaze<\ sına soyulması nedeniyle kötü oldu�u gerçe�ine kör­
müş g i hi bak.ınakla, bÜ sömürücüleri görmemek için deve kuşu
gibi kafaların ı kuma gömmekle, sömürücülerin ortadan kalkaca­
ğını zannediyorl ar. Sosyal-Demokratlar, onlara gerçeğe dosdQ�­
ru
bakınaktan çeki nmenin son derece utanç verici bir korkaklık
olduğunu söyledikleri zaman, sömürü gerçe�ini başlangıç nok­
tası olarak al d ı k l an ve bunun tek olanaklı açıklamasının halk
kitleleri ni b i r proletarya ve bir burjuvazi olarak görmekte olan
Rus toplumunun. burjuva örgütlenmesinde, bu burjuvaziniri ege­
menliğiniıı organı olmaktan başka bir şey olmayan Rus devleti­
nin sınıfsal niteli�inde yattı�ıru , bu nedenle de
tek çıkış yolu­
nun, proletaryanın burjuvaziye karşı sınıf mücadelesinde yattı­
�ını söyledikleri zaman, bu "halkın dostlan " , Sosyal-Demokrat-
"' Belki de, Bay Mihailovski burada da, Rusya'da hiç proletarya yoktur demek
istemediğ ini, ancak. kapitalizme özgü bir proletarya yoktur demek istediğini
söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışabilir. Öyle mi? Böyleydi de neden
söylemediniz? B ürün sorun Rus proletaryasının burjuva toplumsal ekonomi
örgütlenmesine mi. yoksa başka bir toplumsal ekonomi örgütlenmesine mi
özgü olduğudur. İki uzun yazı boyunca bu son derece ciddi ve önemli sorun
konusunda tek bir söz bile etmediyseniz, bunun yerine her türlü saçmalıktan
söz ettiyseniz ve en aptalca sonuçlara vardıysanız kabahat kimin olur?
1
Birinci Kısım
89
lar halkın elinden toprakl arıılı almak istiyorlar! ! Halkımızın
ekonomik örgütlenmesini yıkmak istiyorlar! ! diye bar bar bağı­
nyorlar.
.
Şimdi en hafif deyimiyle, bütünüyle yakışıksız olan bu "polemiğin" en rezike kısmına, yani Bay Mihailovski'nin, Sosyal­
Demokratlann siyasal çalışmalanın "eleştirisine" (?) geliyoruz.
Sosyalistlerle ajitatörlerin işçiler arasında yürüttükleri ç alışma­
lann yasal basınımızda dürüst bir biçimde tartışılmayacağını ve
sansürden geçen namuslu bir derginin bu konuda yapabileceği
tek şeyin " ince bir davranışla sessiz kalmak" olduğunu herkes
bilir. B ay Mihailovski bu son derece basit ve kolay kuralı unut­
muş ve okur kitlesiyle bağ kurma tekelini sosyalistlere ç amur
atmakta kullanmaktan çekinmemiş tir.
Fakat, bu vicdansız eleştinnenle mücadele etmenin yollan,
yasal yayınlar dışında da olsa mutlaka bulunacaktır!
Ba� Mihailovski, saf bir tavır takınarak şöyle diyor: "Anla­
dığım kadarıyla Rus Marksistleri üç kategoriye aynlabilir:
Marksist seyirciler (sürecin kayıtsız gözlemcileri), pasif Mark­
sistler (bunlar ancak 'doğum sancılannı yatıştınrlar'; 'toprağa
bağlı insanla ilgilenmezler ve ilgilerini, umutlannı, zaten üretim
araçlarından ayrılmış olanlara yöneltirler) ve son olarak aktif
Marksistler (bunlar da kırların daha da yıkıma uğramasında ke­
sinlikle direnirler. )"
B u neyi anlatır? ! B ay eleştirmen hiç kuşkusuz Rus Mark­
sistlerinin çevremizin gerçekliğinin kapitalist toplum olduğunu
ve bundan ancak tek bir çıkış yolu bulunduğunu, bu çıkış yolu­
nun da proletaryanın burjuvaziye karşı sınıf mücadelesi olduğu­
nu kendilerine hareket noktası olarak alanların sosyalistler ol­
duklannı bilmelidir. Öyleyse nasıl ve hangi temele dayanarak
onları bir çeşit anlamsız bayağılıkla kanştınyor? Marksistler te-
90
Halkm Dostları Kimlerdir?
rimini, Marksizmin en yalın ve en temel ilkelerini açıkça kabul
etmeyen kişilere, hiç bir zaman hiç bir yerde ayn bir grup olarak
hareket etmemiş olan ve hiç bir zaman hiç bir yerde kendilerine
ait bir program ilan etmemiş olan kişilere kadar genişletmeye ne
hakkı (kuşkusuz ahlaksal açıdan) vardır?
B ay Mihailovski bu rezilce yöntemleri doğru göstermek
için kendine bir dizi kaçamak nokta bırakmıştır.
Bir sosyete züppesinin rahat tavnyla "belki de bunlar ger­
çek Marksistler değillerdir, kendilerini böyle sayıyorlar ve böyle
ortaya çıkıyorlar" diye şaka yapmaktadır. Bunu nerede ve ne za­
man yapmışlardır? St. Petersburg'daki liberal ve radikallerin sa­
lonlanııda mı? Özel mektuplarda mı? Öyle olsun diyelim, o za­
man onlarla salonlanruzda ve mektuplannızda konuşun! Fakat
siz herkesin önünde vt; basında (Marksizm bayrağı altında) hiç­
bir yerde açık açık ortaya çıkmamış olan insanlara karşı çık­
maktasınız. Sosyal-Demokrat adını ancak
tek devrimci sosya­
list grubun taşıdığım ve başka hiç kimsenin onlarla kanştınlma­
ması gerektiğini bildiğiniz halde,
Sosyal-Demo/cratlara karşı
bir tartışmaya giriştiğinizi iddia edecek kadar yüzsüzleşiyorsu­
nuz. *
* Bay Mihailovski'nin yazısında geçen gerçelclere değindiği tek yerin üzerinde
duracağım. Bu yazıyı okuyan herkes, onun Bay Skvorstsov'u (Açlığın Eko­
nomik Nedenleri'nin yazarı) bile "Mark.ristler" arasında saydığım kabul
edecektir. Fakat gerçekte bu bay, kendisine Marksist dememektedir ve Sos­
yal-Demokratlamı eserleri hakkında en ufak bir bilginin olması, Sosyal-IJe­
mokratlar açısından, bu bayın en kaba bir burjuvadan başka bir şey olmadı­
gının kavranması için yeterlidir. Eğer, ilerici şemalar tasarladığı toplumsal
çevrenin bir burjuva çevresi olduğunu ve bu nedenle köylü ekonomisinde bi­
le gerçekten gözlem/enebilecek olan bütün "tarımsal iyileştirmeler"in, bir
azınlığın durumunu iyileştiren, kitleleri proleterleştiren bir burjuva ilerle­
mesi olduğunu kavrayamıyorsa, böyle bir kişi ne biçim b ir Marktisttir?
Eğer, tasaniarım sunduğu devletin ancak burjuvaziyi destekleyecek ve pro­
letaryayı eıecek güçte bir sınıf devleti olduğunu kavrayamıyorsa, böyle bir
kişi ne biçim bir Marksisıtir?
Birinci Kısım
91
Bay Mihailovski, suç üstü yakalanmış bir öğrenci gibi kıv­
ranmaktadır: "Benim hiç kabahatim yok" -okuru buna inandır­
maya çalışıyor- "kulaklanrnla duydum ve gözlerimle gör­
düm. " Çok güzel !
Görüş açınız içerisine öylesine bayağı ve ciğeri beş para et­
mez kişilerden başkasının girmediğine inanmaya bütünüyle ha­
zınz! Fakat bizim, Sosyal-Demokratların bununla ne ilgisi var?
Ancak sosyalist çalışmanın değil, biraz bağımsız ve namuslu
olan her toplumsal ç alışmanın -gerek Narodovolizml401 gerek
Marksizm, gerekse anayasacı olsun diyelim- bir bayrak altında
gerçekten çalışan her kişinin siyasal kıyımına yol açtığı günü­
müzde, bu isim altında liberal korkaklıklarını gizleyen birlcaç
düzine lafazanın, bunun yanında kendi küpünü daldurmakta
olan bir kaç alçağın da bulunduğunu kim bilmiy�r? Ancak en
rezil bayağılığın bu eğilimlerden herhangi bitini, onun bayrağını
her türlü çamurla kirlettiğinden (üstelik te bu noktada özel ve
gizli olarak) dolayı sorunlu tutabiieceği apaçık değil midir? B ay
Mihailovski'nin tezinin bütünü, bir tahrifler, yanlış göstermeler
ve datavereler zirtciridir. Yukanda, onun, Sosyal-Demokratlann
çıkış noktalan olan " doğrulan" bütünüyle çarpıtUğını, bunları
hiçbir Marlcsistin hiçbir yerde ve hiçbir zaman ortaya koymamış
olduğu, ya da koyamamış olduğu, ya da kayamayacağı bir bi­
çimde aktarmış olduğunu görmüştük. Rus gerçekliğinin gerçek
Sosyal-Demokrat kavranışını ortaya koymuş olsaydı, bu görüş­
lere yalmzca tek bir yoldan, yani proletaryanın sınıf bilincinin
geliştirilmesine y ardımcı olarak, proletaryayı var olan düzene
karşı siyasal mücadele için örgütteyerek ve birleştirerek "uygu­
layabileceğini" kavramadan yapamazdı. Fakat, onun yedekte bir
hilesi daha vardır: Kınlmış, son derece masum bir tavırla, göz­
lerini bir mürit gibi gökyüzüne dikmekte ve yapmacık bir heye­
canla: "Bunu duyduğum için çok memnunum; fakat neye karşı
92
Halkın Dostları Kimlerdir?
çıktığınızı kavrayamıyorum." (Ruskoye Bogatstvo, ikinci sayı­
da tıpkı böyle demektedir.) "Pasif Marksistler konusundaki yo­
rumumu daha dikkatle okuyun: Ahliiksal açıdan itiraz edilecek
hiçbir şey yoktur, dediğimi göreceksiniz."
Hiç kuşkusuz, bu onun daha önceki sefil yalanlarının yeni­
den piyasaya sürülmesinden başka birşey değildir.
Toplumsal - devrimci popülizmi eleştirdiğini illin eden
(daha başka tür bir popülizmin ortaya çıkmadığı bir dönemde,
böyle bir dönemi ele alıyorum) ve aşa�ı yukarı şu aşağıdakileri
ileri sürerek ilerleyen bir kişinin davranışının nasıl nitelendirilebileceğini bize l ütfen siz söyleyin:
·
"Anladığım kadanyla, popülistler üç katagoriye ayrılır: Mu­
jiğin �üşüncelerini bütünüyle kabul eden, onun isteklerine bütün
olarak uyan. sopayı ve karısını dövmeyi genel bir ilke haline ge­
tiren, bild iğini z gibi, bir halk politikası adı verilen hükümetin
iğrenç kamçı ve sopa politikasını genelinde kolaylaştıran tutarlı
popüli stler; sonra, mujiğin düşünceletiyle hiç te ilgilenmeyen ve
ancak birl ikler vb. şeyler aracllığıyla, Rusya'ya yabancı bir dev­
rimci hareketi sokmaya çalışan diyelim ki korkak popülistler,
-ki korkak bir popülisti kolayca tutarlı ya da cesur bir popülis­
te dönüştürecek kaypak bir yol söz konusu olmadıkça, ahlaksal
açıdan buna hiçbir itirazda bulunamaz- ve son olarak da, hal­
kın zengin mujik ideallerini sonuna kadar gerçekleştirme ye çalı­
ş an, dolaylı olarak, gerçek Kulaklar gibi yaşamak için toprağa
yerleşmiş olan cesur popülistler. " Hiç kuşkusuz bütün aklı ba­
şında kişiler bunu iğrenç ve bayağı bir alay olarak kabul edecek­
lerdir. Dahası, bir y andan böyle bir açıklamanın yazan, aynı ba­
sında popülistler tarafından belgelerle çürütülemiyorsa ve öte
yandan bu popülistterin görüşleri o döneme kadar yalruzca yasa
dışı olarak yayılmışsa, öyle ki birçok insan, bunların ne oldukla­
n konusunda eksiksiz bir düşüneeye sahip değilse ve kendileri-
Birinci Kısım
93
ne popülistler konusund a anlatılan her şeye kolayca inanabili­
yorsa, bu durumda, herkes böyle bir kişinin, bir . . . olduğu dü­
şüncesine katılacaktır.
Fakat belki de B a y Mihailovski'nin bizzat kendisi buraya
uygun düşen sözcüğü hala tam olarak unutmamıştır.
Fakat yetert B ay Mihailovski'nin buna benzer daha son de­
rece çok imaları vardır. Fakat bu pisliği kanştıımaktan, oraya
buraya dağılmış imalan toplaınaktan, onlan karşılaştırmaktan
ve en azından tek bir ciddi itiraz aramaktan daha yorucu, daha
nankör, daha tiksindirici bir iş düşünemiyorum.
Yeter!
Nisan 1 894
YAYINCILARIN NOTU r4ıı
Bu yazının metninde, okur, bazı sorunlann daha ilerde ince­
leneceğine ilişkin notiara rastlayacaktır. Oysa gerçekte böyle bir
inceleme yapılmamıştır.
B unun nedeni elinizdeki yazının
R uskoye Bogatstvo'da
Marksizm konusunda yayınlanmış yazılara cevabın ancak birin­
ci kısmı olmasıdır. Zamanın son derece kısıtlı oluşu, bu yazımn
istenilen zamanda yayınianmasını engellemiştir. Fakat onu daha
fazla geciktirmenin olanaklı olduğunu zannetmiyoruz: Şu anda
zaten iki ay gecikmiş durumdayız. İşte bu nedenle, yazının bü­
tününün basılmasım beklemeden, bu arada Bay Mihailovski'nin
"Eleştiri "sinin bir tahlilini yayınlamaya karar verdik.
Şu sıralarda hazırlanmakta olan ikinci ve üçüncü baskılarda,
okur, burada verilen incelemeye ek olarak, Rusya'nın ekonomik
durumu ve bunun sonucu olan "Sosyal-Demokratlann Düşünce
ve Taktikleri" üzerine bir makaleyle ilgili olarak Ruskoye
Bo­
gatstvo'nun önde gelen öteki kişileri, B ay Yujakov ve S. Kri­
venko'nun toplumsal ve ekonomik görüşlerini ele alan daha baş­
ka bir inceleme bulacaktır.
BU BASKIYA NOT142ı
Bu baskı birinci baskının bütünüyle aynıdır. Metnin derlen­
mesinde hiç bir katkımız olmadığı için, kendimizde onu her
hangi bir biçimde değiştirrnek hakkını görmedik ve ancak ya­
ymlamakla yetindik. Bu işi üstlenmemizin nedeni , elimizdeki
broşürün S osyal -Demokrat propagandaımza belli bir canlıhk .ge­
tilmeye hizmet edeceğine duyduğumuz güvendir.
Böyle bir propagandayı geliştinneye hazır olmanın, S osyal­
Demokrat görüşlerin vazgeçilmez bir sonucu olduğu inancıyla
bu broşürün yazarının göriişlerini paylaşan herkesi, gerek. bu ça­
lışmanın, gerekse genelinde bütün Marksist propaganda organ­
larının olanaklar ölçüsünde geniş bir şekilde yaygınlaşmasının
sağlanmasına, her yoldan (kuşkusuz özellikle yeni baskılarla)
yardımcı olmaya çağınyoruz. İçerisinde bulunduğumuz günler
özellikle buna elverişlidir. Ruskoye Bogatstvo bize karşı gide­
rek artan kışkırtıcı bir dil kullanmaktadır. TopJumda, Sosyal­
Demokrat düşüncelerin y ayılmasını engellemek çabasıyla, bu
dergi, bizi, proletaryanın çıkarlarına ilgisiz kalmakta, kitlelerin
Halkın Dostları Kimlerdir?
96
yıkıma uğramasında ısrar etmekle doğrudan doğruya suçlayacak
kadar ileri gitti. Bu tür yöntemlerle ancak kendisini yaralayaca­
gını ve bizim zaferimize giden yolu hazırlayacağını düşünecek
kadar kendimizden eminiz. Fakat, bu iftiracılann, iftiralarının en
yaygın propagandasını yapabilmek için bütün maddi araçlara
sahip olduklannın unutulmaması gerekir. Bir kaç binlik satışı
olan bir dergileri vardır, ellerinin altında okuma odalan ve kü­
tüphaneler vardır. B u nedenle, düşınanlanriuza ayrıcalıklı bir
konumun sağladığı yararların bile, her zaman, düşüncesini ka­
bul ettirme başansını garanti altına alamayacağını ispatlamak is­
tiyorsak, elimizden gelen her çabayı harcamalıyız. Böyle bir ça­
barun harcanacagına kesin olarak inamyoruz.
Temmuz 1 894
ÜÇÜNCÜ KISIM
Son olarak, Sosyal-Demokratlara karşı açıkça savaş açan
bir başka "halkın dostu"nu, B ay Krivenko'yu tanımaya çalışa­
lım.
Yalnız, B ay Krivenko'nun yazılarını ("Bazı Aydınlann Y 3!­
nızlığı Üzerine " , sayı 1 2 , 1 893 ve "Gezi Mektupları" , sayı t ,
1 894) B ay Mihailovski'yle Yuj akov'un yazılarını incelediğimiz
gibi inceleyemeyeceğiz. B u sonuncuların yazılarının eksiksiz
bir incelenmesi; birincisi, materyatizme ve genelinde Mark,iz­
me yapıruş olduklan karşı-çıkışların özü konusunda, ikincısİ de,
politik-ekonomi teoıiieri konusunda açık bir görüşe varmak için
zorunluydu. Şimdi "halkın dostları" konusunda tam bir göıüşe
varmak için bunların taktiklerini, pratik önerilerini ve siyasal
progr amlarını ortaya koymamız gerekir. Bu program L)rıl;ır tara­
fından hiçhir yerde teorik görüşleri gibi doğrudan doğruya, aynı
şekilde tutarlı ve tam otarak geliştiri1memiştir. Bu nedenle bu
programı, yazarları birbirleriyle çe!işmeyec�k kadar aynı :JÖıüşü
savunan bir derginin çeşitli yazılanndan almak z.orunda kaldım.
98
Halkın Dostları Kimlerdir?
Yukanda, B ay Krivenko'nun adı geçen y azılarını tercih etme­
min tek nedeni, fazl a m alzeme sağlamaları ve tıpkı B ay Mihai­
lovski'nin bir toplumbilimci, Bay Yujakov'un bir iktisatçı olarak
bu dergi adına yazı y azmaları gibi bu yazıların yazarlannın da,
bir pratik adamı, bir politikacı olarak dergiyi temsil etmi ş , tem­
sil ediyor olmasıdır.
Yalnız b unların programianna geçmeden önce, üzerinde ke­
sin ol 3.rak d urmamı z gereken bir teorik nokta var: B ay Y llj a­
kov'urı halkı . ha lk ekonomisini destekleyen toprağın kiralanması
konusund a vb. hiçbir şey söylemeyen boş lafazanlıklarla bu l a­
fazanlık l a rı köylülerimizin ekonomik hayatını kavrayamadığı
gerçeğini tirt bas etmek için kullanarak sorunlan nasıl geçiştirdi­
ğini daha önce görmüştük B ay Y ujakov. el-zanaatı sanayicileri
konusu üzerinde durrnarn akta, bu yük-çaplı fabrika sanayiindeki
gelişmey l e i l gili verilerle yetinmek.iedir. Şinh1i de B ay Krivenko
el -zan:ıatı sanayileri konusunda kesinlikle aynı sözleıi tekrarla­
m ak t a d ı r . " B i zim halk �.anayimiz"i, y ani el-zamı.atı s anayiini.
açı �.;,;ı kapitalist s a mı yiinin k arşısına çıkarmaktadır. rSayr 12,
sayf(i / 80-181 ) . "Halk üretim i " (tıpkı böy k ! J diyor. " çoğu du­
ru m l a rd a doğrı t biçinı.de ortaya çıkar", oys a kapi talist sanayi
"çoğu z aman yapay olarak y aratılır."
Bir başka kısımda,
"küçük­
çaplı halk s anayi"ni. "büyük çaplı kapitalist sanayi i "nin karşısı­
na ç 1kan yor. B unlardan biıincisinin ayırdedici özelliğ inin ne ol­
duğ unu sorarsanı z, yalnızca bunun "küçük-çaplı sanayii"* oldu.­
ğunu ve iş aletlerinin üreticilerden ay rıJ m a m! ş olduğunu öğre­
nirsirıiz. (Bu sonuncu tanımlamayı B ay Mihailovski'nin yukan­
da aktarı lan yazısından aldı m.) Fakat bu, onun ekonomik örgüt-
*
Öğrenebileceğüıiz tek şey şu
hr.ıllc
sanayii doğabilir
"Bundan . g açek ( 'rıpkı böyle!) bir
Bay Kriwnko. "Halkın dostla­
oyıım1 da. gerçekliğin kesin ve dolaysız bir tanı­
boş ve saçma sözler etme/eridir.
rı"mn herkesin bildiği bir
mım verecekleri yerde,
olacaiaır:
ve gelişebilir" diyor,
Üçüncü Kısım
99
lenmesini ortaya koymaktan kuşkusuz son derece uzaktır. Bun­
dan başka, bu kesin olarak yanlıştır. Bay Krivenko, örneğin,
"küçük-çaplı halk sanayiinin bugün de baHi büyük-çaplı kapita­
list sanayiden çok d ah a fazla bir toplam üretim sağladığını, ayrı­
ca daha fazla işçi ç a l ı ş t ı n l ı ğ ını" ileri sürüyor. Yazann. 4 milyon
ya da başka bir varsayıma göre 7 milyon el-zanaatçısı sayısıyla
ilgili verilere değindiği a ç ı ktır Fakat el-zanaatı sanayimizde ha­
kim olan ekonomi biçiminin. büyük-çaplı ev üretimi sistemi ol­
duğunu, çoğu el-zanaatçılanıun üretimde bağımsız olmayan. bü­
tünüyle bağımlı ve aynı zamanda ikinci derecede bir yer tuttuk­
larım, kendi malzemelerini değil. tersine yalnız ve yalnız el-za­
naatçısına ücret ödeyen tüccarın malzemesini işlediklerini kim
bilmiyor? -Bu biçimin hakim oluşunu açıklayan veriler, yasal
basma bile aktanlmış değil midir? Örneğin, ünlü istatistikçi S .
Harizomenov'un Yuridiçeski Vestnik'tel43l (1 883 , sayı l l -12)
yayınlanmış olan kusursuz bir çalışmasına baş vuruyorum. S .
Harizomenov, Merkez eyaletlerinde en fazla * lişmiş olan el­
zanaatları sanayilerimizle ilgili yayınlanmış veıl leri özeHeyerek
büyük-çaplı ev uretimi sisteminin, yani açıkça/bir kapitalist sa­
nayi biçiminin kesin olarak hakim olduğu sonucuna varm akta
dır. Şöyle chyor: "Küçük-çaplı bağımsız sanayinin ekonomik rn­
lünü tanımlarken şu sonuçlara vanyonız. Moskova eyaletinde,
büyük-çaplı ev üretimi sistemi, el-zanaatı sanayinin yıllık iş
hacminin %86,5'ini, küçük-çaplı bağımsız sanayi de yalnızca
% 1 3,5\ni karşılar. V ladimir eyaletinin Aleksandrov ve Pokrov
kazalannda, büyük-çaplı ev üretimi ve manüfaktür sistemi, el­
zanaatı . sanayiinin yıllı k iş hacminin %96'sını, küçük-çaplı ba­
ğımsız sanayii de yalmzca %4'ünü karşılar."
.
•
Bildiğimiz kadarıyla, hiç kimse bu olgulan çürütmeye ça­
lışmamıştır; zaten bu yapılamaz. Öyleyse, insan bu olgul arı na­
sıl olur da görmemezlikten gelebilir ve bunlar konusunda hiçbir
1 00
Halkın Dostları Kimlerdir?
şey ileri sünnez? Kapitalist sanayiin tersine, buna "halk" sanayii
adını verebilir ve hem Lle bu sanayiin gerçek sanayiye dönüşme
olanağından sözedebi lir?
O lgular, Lloğnıdan doğruya ve böylesine gözardı edilebili­
yorsa, ancak b u n u n tek bir açıklaması yapılabil ir, o da "halkın
dostlan "nı n Rusya'daki bütün liberaller gibi . uzlaşmaz sınıf çe­
lişkileri nin. R u sya'da çalışan bütü n halkın sömürülmesinin üstü­
,
nü, bütün bun l .u ı yalnız ve yalnız basit "bozukluklar" diye gös­
tererek ö rt has etme eğilimleridiL Fakat belki bir başka neden
de örneğin
·
l ' a v l nvo'daki bıçak yapımı"nı, "yarı zanaatçı nite­
likte bir ü reti m " olarak nitelendiren B ay Krivenko'nun ortaya
koymuş o l d u ğu g ibi, bu konuda böylesine derin bir bilgi sahibi
olmakta y a t ı yor. "Halkın dostlan"nın çarpıtmalannı buraya ka­
dar vard ı ra h i l d i klerine in�n şaşıp kalmaktadır! Pavlovo bıçak­
çıları s i pari� i ç i n değil, tersine pazar için üretim yapıyorlarşa.
b u raL! a. b i r zanaat niteliğinden nasıl söz edilebilir? Belki de,
B <ty Kri venko, bir tüccarın el-zanaatçısına eşya siparişi verdiği,
daha s o nra da bunlan Ni jni-Novgorod Panayınna yolladığ ı sis­
teme bir zanaatçi sanayii olarak bakmaktadıL İşin gülünç yanı,
durumu n öyleymiş g ibi g örünmesidir. Gerçekte, çatal-bıçak ya­
pımı (Pavlovo'daki öteki imaHl.tlarla karşılaştı nldığında) üreti ci­
lerinin (görünürde) bağımsızlığıyla küçük çaptaki el-zanaatı bi­
çiırrini son derece az koruyan bir üretimdiL N. S. Annenski şöy­
le demekteclir: " Sofra takımı ve sınai bıçak yapımı* daha şirnd�­
den fabrikaya ya da daha doğrusu manüfaktür üretimine gözle
görünür ölçüde y aklaşmaktadır" . Nijni-Novgorod eyaletindeki
sofra takımı bıçakları yapımıyla uğraşan 396 el-zanaatçısından
ancak 62'si (% 1 6) pazar için, 2 73 'ü ( %69) bir patron için** ve
•
Bu sanayi bütün ötekilerden daha geniş bir yer tutar. Pavlovo'da yapılmış
olan 2.750.000 rublelik toplam maldan 900.000 rublelik malı sağlar.
** Yani, el-zanaatçılarına hammadde sağlayan ve onlara emekleri karşilığın­
da olağan ücretler ödeyen tüccar için.
*
Üçüncü Kısım
101
6 l 'i ( % 1 5) ücretli işçi olarak çalışmaktadır. B öylece, bunlardan
ancak l/6'i işverene doğrudan doğruya köle değ i ldir. B ıçakçılık
sanayiinin öteki koluna (cep bıçaklarının-çakı ların) üretimine
gelince, aynı yazar şöyl e demektedir: " B u üretınıin sofra bıça­
ğıyla kilit arasınd a bir yeri vardır: Bu koldaki el-zarıa atçılannın
çoğunlu ğ u patran i ç i n çalı şmaktadır. Fakat bunların y anısıra,
h ala pazar iç:in ç: a l ı �ınak zorunda olan çok. s ayıda bağı msız el­
zanaatçısı cla vardır."
Nij ni-Novgorod eyaletinde bu tür bıçak üreten 2552 el-za­
naatçı sından, ,./b 48'i ( 1 2 36) pazar için; %42'si ( 1 058) patran için
ve % 1 O'u (258) da ücretli işçi ola ı ak ç alışmaktadır. B urada da
sonuç itibariyl e bağımsız(?) ei - zanaatçılan azmlıktadır. Pazar
için çal ışanlar hiç kuşkusuz yalnızca görünüşte bağımsızdı rlar;
gerçekte alıcıların sermayesine dal ıa :ız kule değillerdır. Çalış­
makta olan 2 1 . 9 8 3 kişinin ya da bütün çalışanların
%84,5 'inin* s anayiilerle uğraştığı Nijni-Novgorod eyaletine
bağlı Garbatol kazasının bütünündeki sanayilerle ilgili verileri
ele alırsak, aşağıdakileri elde ederiz: (İmalathane ekonomis i ko­
nusunda eksiksiz bir veri ancak 1 0.808 işçi için şu imalat dal la­
nnda vard ı r: MetaL deri işleme, saraçlık., keçe ve kenevir eğir­
me:) El-zanaatç ı l an nı n %3 5,6'sı pazar, %46,7'si patran i çin ça­
lışmakta ve % 1 7 .7 si de ücretli işçidir. Ö yleyse burada da bü­
yük çaplı ev üretimi sisteminin ağır bastığım, emeğin serma­
yeye kiile olduğu üretim ilişkilerinin hakim olduğunu gör­
nıektı:yiz.
"Halkm dostları"nın bu tür olgulan böylesine açık açık gör­
memezlikten gelmelerinin başka bir nedeni de şu olabi lir: K api*
Rus kapitalizmini fabrika işçiininin sayısıyla ölçen (rrpkı böyle!) istisnai
R.us ekonomisri eri. biie bile bu çalışanları ve bunlara boızer bir çok/arını,
s �mıayenin boyunduru,�undan değil, tersine, "halk düzeni" (?? ?!!) üzerin­
de yapay olarak sür.iüriilen baskıdan acı çeken ıanm nüfusunun bir parça­
sı olarak sınıjlandırmakıadırlar.
1 02
Halkın Dostları Kimlerdir?
talizm kavram larının, kapitalistin zengin ve eğitim gönnüş bir
patran ve büyük bir makinalı sanayi işletmesini yöneten olduğu
konusundaki basma kalıp ve boş bir düşüncenin ötesine geçme­
ınesi ve bu kavram ı n bilimsel içeriğini ele alnıayı kabul etme­
meleridir. Daha önceki bölümde, B ay Yu.ı akov'un basit i ş birli ği
ve manüfaktürü bu kenarda bırakarak, doğrudan doğruya kapi­
talizmi makineli sanayiiden başi attığını gör:rnüştük. B u , el-zana­
atı sanayi l e r i m i zdeki kapitalist örgütlenmenin savsaklanması
sonucuna götüren son derece yaygın bir yanlışlıktır.
Şunu söylemeye gerek yoktur: Büyük-çaplı ev üretimi siste­
mi sanayiin kapitalist bir biçimidir. B urada onun bütün özellik­
lerini görüyoru z. Ş imdiden, yüksek bir gelişme düzeyinde olan
meta ekonom i s i . üretirrı araçlarının birkaç kişinin eli nde yoğun­
laşmasını v.: kendilerinin üretim araçlan olmayan ve bu nedenle
de bi zzat kl�ndileri için değil, tersine, kapitalist için çalışarak,
emek l e r i n i başkalarının üretim araçlarının hizmetine veren işçi
kitl e l e r i n i n mülksüzleştirilmelerini görüyoruz. B unun el-zanaatı
sanay ı i n i n örgütlenme biçimi açısından salt kapitalizm olduğu
son derece açıktır: Teknik açıdan geri olmasıyla (esas olarak
akı lalmaz ölçüde düşük ücretler nedeniyle) ve i şçileıin küçük
ç i ftlikler i n i korumalan olgusuyla bu sanayi büyük çaptaki maki­
neli sa nayiden ayrılır. Bu sonuncu durum da gerçek metafızikçi­
lere uygun düşecek biçimde şu çıpl ak ve dolaysız çelişkilerle
düşünmeye alışmış olan "halkın dostlarını" son derece şaşırt­
maktadır: "Evet, evet-hayır, hayır ve bunlardan fazla olan her�
şeyden şeytanlık gelir."
İ şçilerin topraklan yoksa kapitalizm vardır. topraklan varsa
kapitalizm yoktur, ekonominin toplumsal örgütlenmesinin bütü­
nünü bir kenara b ırakarak ve toprak mülkiyetinin, böyle başka
"köylü" toprak sahipleri tarafından en utanmazcasına soyulan
bu toprak sahiplerinın i çine düşürtildükleri korkunç yoksulluğu
Üçüncü Kısım
103
ve bir hayvan gibi yaşamak zorunda bırakılmalarını hiç bir za­
man ortad<ın kaldıramadtğı konusundaki, genel olarak .bil i nen
bir gerçeği de unutarak bu yatıştırıcı felsefeyle yetinmektedirler.
Anlaşılıyor ki kapital izmin -hala kısme� düşük bir geliş­
me düzeyindeyken-- hiç bir yerde işçiyi topraktan bütünüyle
koparamadığmı bilmeınekteı.lirler. Marx, B atı Avrupa i çi n ancak
büyük çaptaki maki ne! i sanayi i n işçiyi kesin olarak ınülksüzleş­
g
tireceği y asasını saptamı�t ı r B u nedenle "halkın toprağı oldu u
için" bizim ülkemizıle kapital i zm i n olmadığı konusunda el altın-
. da hazır bulundu rulan iddianın b ütünüyle saçma olduğu ortada­
dır. Çünkü basit işbirliği ve ınanUfaktür a� amasındaki kapita­
lizm hiç bir yerde ve hiçbir z aman i şçinin toprakran bütünüyle
kopmasını s ağlamaınıştır ve bu neı.lenk kapitalizm olmaktan ar­
tık çıkmış olduğunu ileri sünneye gerek yoktur.
Rusya'daki büyük-çaplı makineli sanayii aç ı s ı ndan -sana­
yiimizin en büyük ve en önemli kolları hızla bu biçimi almakta­
dır-, burada da bütün özel yönlerimize karşın büyük-çaplı ma­
·
kineli sanayii. bütün kapitalist B atı'nın taşıdığı niteliğe sahiptir,
yani . işçi terin toprakla ilişkilerini s ürdünnelerini kesinlikle hoş
karşılamaınaktadır. Bu olgu, bu arada Dementyev tarafından ke­
sin olarak istatistiksel malzemeyle i spatlanmış ve Dementyev
(Marx'tan bütünüyle bağımsız olarak) bu istatistik malzemeden
makineli üretimin, i şçinin topraktan kopmasıyla aynlmaz bir bi­
çimde ilişkili olduğu sonucunu çıkarmıştır. Bu araştııma Rus­
ya'nın kapitalist bir ülke olduğunu, Rusya'da i şçinin toprakl a
ilişkisinin son derece zayıf ve gevşek olduğunu, mülk s ahibi ki­
şinin (para sahibi , alıcı, zengin köylü, küçük el-zanaatlan ev sa­
hibi vb.) gücünün çok sağlaınıaşmış olduğunu , "köylü"nün, (??
uzun bir süreden beri emek gücünü satarak geçimini sağlayan)
salt işçileşmesi için teknik �elişmede yeni bir adım atılmasının
1 04
Halkın Dostları Kimlerdir ?
yeterli olacağını bir defa d aha ortaya koymuştur . * Fakat, "hal­
kın dostlan"nın el-zanaatları sanayileriınİzin ekonomik örgüt­
lenmesini kavramadaki yeteneksizlikleri ve başarısızlıkları bu
kadarla da kalmamışt ı r. "Patron için" çalışılmadığı sanayiler ko­
nusundaki görüşleri b ile, çi ftçi (bunu daha yukanda gömıüştük)
konusundaki diişuııceleri kadar yüzeyseldir. Tam sırasıyken şu­
nu da belirtelim: Üyle anlaşılıyor ki bütün. bildikleri , yery üzün­
de ç al ı ş an i n , . . ıı l .. r l a "birleştiri lebilecek" olan --ki bu son dere­
ce i y i h i r �n d i r·- fakat bunun yanında onlardan "aynlabilecek"
olan --ki bı.ı d �ı �un derece kötü bir şeydir-- üretim araçlan di­
ye bir ]ey i n v �ırol duğundan ibaret olan baylar i�in. bu durum
son derece d u g ;d dır.
Bu, sizi pek de ileri götürmez.
K �: r> � t a l ı .� ı teşen ve kapitalistleşmeyen ("küçük çaptaki üreti­
m i n iilc' u rcc b u l unabildiği" yerl erde) · sanayilerin sözünü eder­
ken. l� a y K h venk o nu n ileri sürdüğü şeylerden biri de, bazı kol­
l<mb · u ı e t i ın i ç i n yapıl an başlıca harcama"nın son derece
öıw ı ; ı ' , ,. n l d u ğ u ve bu nedenle de küçük-çaplı ü retim olanağı
bu l ı ı ı ı d ı ı ]
ı ud u r. Bay K r i venko iimek ol arak tuğla sanayiini ver­
rLd·.t\� . h u ; ada h arc am a l arı n tuğla yar)lm yerlerindeki y ı l lık iş
hacminin ! / 1 5'i olabileceğini ileri sümtektedir.
'
Bu t)ilgi yazann ileri sürdüğü aşağı yukarı tek somut açıkla­
ma olduğundan. (tekrarlı yorum, sübjektif toplu mb ili mi n en tipik
karakteri';tiğ i . ),!erçekliği açık v e kesin olarak tanımlamaktan v�
tahlil etmekten korkmuş olması, küçlik bu ıj u v az inin . . . "ideal­
ler" d ün y asın d a gt�:· i nti yapmayı tercih etmi ş oltn:tsıdın, "halkın
*
Büyük-çaplı ev-üreli mi sisre�ı i . yalnızca kapitalist bir sistem değil. lııma en
körü kapitalist sisi< n•dir. hu siste m, emekçileri iliklerine kadar sömıirmesi­
nc
karşılık. işçi/en- kıırtrduşları için en az mücadele vermek olanaifını sağ-
lar.
·
Üçüncü Kısım
105
dostları"nın gerçeklik konusunda taşıdıklan düşüncenin ne ka­
dar yanlış olduğunu ortaya koymak için, bunun üzerinde dura­
lım. Moskova'daki Zemstvo ekonomi istatistiklerinde, (Derle­
me, Cilı Vll, Kitap !, K1sım 2 , vd.) tuğla sanayiinin (beyaz: top­
raktan tuğla yapımı) b i r tasvirini buluyoruz. Bu sanayi. esas oıa·­
rak, Bogododskoye kazasının üç kantonunda yoğunla)ını�tır.
Burada 1 .402 işçi çalıştıran (567'si ya da %4l 'i aile işçiten ' ve
835'i...ya da % 59'u ücretli iş� iler), 3 57.000 rublelik yıllık toplam
ürüne sahip olan 233 işletme bulunmaktadır. Sanayi oldukça es­
kidir, fakat son 15 yıllık bir süre içerisinde pazarlamayı büyük
ölçüde kolaylaştıran bir demiryolunun yapılmış olması nedeniy­
le özellikle gelişmiştir. Demiryolu yapılmadan önce ataerkil tir
te üretim hakimdi, fakat zamanımı zda bunun yerini ücretli eme­
ğin sömürütmesi almıştır. Bu sanayi de küçük sanayicilerin pa­
zarlaına için daha büyük sanayicilere bağımlı oluşlanndan arın­
mış değildir: "Seımaye yokluğu" nedeniyle, birincil·�r tuğlaları ­
n ı (bazan "ham" pişirilmemiş), hemen yerinde son c.lerece düşük
bir fıyatla ikincilere satmaktadırlar.
Fakat, her işletmenin işçi sayısıyla yıllık üretimini gösteren
bu araştırmaya eklenmiş el-zanaatçı larının hane başına sayım
listesi sayesinde, bu bağımlılıktan ayrı olarak bu sanayiinin ör­
gütlenmesini de görmekteyiz.
Meta ekonomisinin, kapitalist bir ekonomi olduğu, yani bel­
li bir gelişme evresinde kaçınılmaz olarak bu ikinciye dönüştü­
ğü yasasının_ bu sanayi için geçer li olup olmadığını kavrayabil­
mek içın, bu işletmeleri kendi aralannda büyük l üklerine göre
karşılaştınnamız gerekmektedir: Sorun, iüiindt'k i rollerine ve
*
"Aile'' işçileriyle, ücretli işçilerden farkli olara/:. pati"(J •! aılesindeki çalışan
kişiler aniatı lmak isteniyor.
Halkın Dosı/arı Kimlerdir ?
1 06
ü rı"t• t ! i emeği sömürmelerine göre . küç ü k -cr aplı ve büyük-çaplı
i �letrneler arasındaki ilişki sorunudur.
İşçilerin sayısım
temel
gilst erge aiarak, el-zanaatçılan işletmelerini üç gruba ayınyo­
ruz:
I) 1 -5 işçi çalıştıran işletmeler (aile işçileri v e ücretli işçiler
birlikte alınmıştır);
(TABLO 1)
�
İşçilerin Sayısına
Göre El-Zuıaatçısı
Gruplan
I- 1 -5 işçi
ı:
o
"'
i�
... ;;:.
::ı "'
]�
� -.!ı'
Yüzde
ir
·;;ı �
U··�
- �
' ().. �
�
§
;;3 ::iıd
�
�
.:!!
:a
"
t e- �
::::; :;1 .....
:;f �
0 :&:;
ig
"' e
ı:ı:ı ·;:ı
-� "
�. .;::ı
...
.....
25
19
251
çalıştıran
7.3
90
58
249
işçi çalıştıran
26,4
1 00
91
260
ı Il- 6 - !0 işçi
III-· lO'dan fazla
1
. Mutlak
Ra.k.amlar
Dağılım
ii
2,8
çalıştıran
Yiizde
Olaıak
�
..
-a
e
·;:ı
.e
2 l
::ı " (5.
� .!!
e
:;:ı
!
.§
"'
�
If)
....
]
�
72 34 34 167/43
"
..
:;:ı
§
�
If)
· ;;;
$
1
1
� --..2
P. ""
��
476/92 l ı ı9.500
23 22 43/39 3 17/1 86 ı 79.000
1
! O 43 � 23{23 6CYJ/557 1 1 58.500
lıg
ı
1
1
II) 6- 1 O işçi çalıştıranlar;
III) l O'dan fazla işçi çalıştırarılar.
Her grubu işletmelerin büyüklüğü, işçilerin sayısı ve üreti­
me göre incelersek, yukandaki verileri elde ederiz :
Bu küçük tabioyu dikkatle inceleyin, g öreceksiniz ki, bu,
sanayiinin burjuva ya da aynı şey demek olan kapitalist örgüt­
lenmesidir: İşletmeler ne kadar büyürse, emeğin üretkenliği de o
Üçüncü Kısım
107
kadar artar* (orta grup istisnadır). ücretli e meğin sömürülmesi
ne kadar artarsa, ** üretimi n yoğunlaşması da o kadar artar. * * *
Ekonomisini hemen hemen bütünüyle ücret�i emek temeli­
ne dayandıran I I I . grup, toplam işlet me sayısının rk ı O'unu oluş­
turur, fakat toplam üretimin % 44'ünü sağlamaktadır.
Çoğunluğun (ücretli i şçiL � rin) mülksüzleştirilmesi m� bağlı
olarak üretim araçlannın belirli bir azınlığın elinde t opl anmış
olması gerek küçük üreticil e rin alıcılara bağımlılığını (bü y ük
sanayiciler aslınd a alıcıdırl ar) , gerekse bu sanayide emeğin ezi l ­
mesini açıklam aktadır . B öylece. ç a l ış an halkın mülksüzleştiril­
mesinin ve sömürülmesinin nedeninin, bizzat üretim ilişkile­
rinde yatmakta olduğunu görüyonız.
Bilindiği gibi, Rus popülist-sosyalistleri karşı görüşteyJiler
ve el-zanaatı sanayilerinde emeğin ezılmesinin nedeninin. (sö­
mürüye engel olan bir ilkeye dayandığını ileri sürdükleri) üretim
ilişkilerinde ueğil , tersine bu üretim ilişkilerinin dışında , .pol it i . kada, özellikle tarım, vergi vb. politikalannda yattığını düşünü­
yorlardı. O zaman şu soru ortaya çıkı yor : Şu sırada hemen he­
men bir önyargınm inatçılığını sürdüren bu görüş daha önce
hangi temele day a nı yordu. ve şimdi hangi temele dayanmakta­
dır? Acaba, el-ıanaatı sanayiindeki üretim ilişkileriyle i lg ı li ,
başka bir görüşün ağır basmasına mı? Hayır, hiç de değiL B u
görüşün sürüp git mesinin tek nedeni, olgulann, ekonomik ör­
gütlenmesintleki gerçek biçimlerin doğru ve kesin olarak bir
*
Bir işçi yıllık üretim I. grupta 251 ; ll. de 249; lll. de 260 rubletiir.
** Ücreıli emek kullanmakta olan kuruluşların oranı I. grupta %25, ikincide
%90. lll. de %JO O 'dür. Ücretli işçilerin oranı sırasıyla. % 1 9. %58 .
%9J' dir.
(
*** Toplam işletmelerin %72 'sin oluşturan l. grup, toplam üretimin %34 'ünü;
II. grup işletmenin o/o1 8'ini, üretimin %22'sini, III . grup işletmelerin
%JO'unu, ürecimin %44 'ünü sağlamaktadır.
108
Halk1n Dostlan Kimlerdir?
tamm/anmasını ortaya koymak için hiçbir çaba harcanmamış
olması dır. Bu görii şiiıı sl!rü p gitmesinin tek nedeni, üretim i li ş­
kilerinin ayrı ayrı ek al ınmış ve özel bir tahli le tabi tutulınamış
olmasıdır. Kı"ac a s ı . bu görüşün sürüp gitmesi, yalnızca toplum­
sal bilimk: rin bi ri c i k bilimsel yönteminin. yani m ateryalist yön­
temin ka\Tan a ınanı ı ş olmasıdır. Biz, şu anda eski sosyalistleri­
mizin dii ş iiııce z i n c i rini kavrayabiliyoruz. El-zanaatı sanayileri
söz konusu ol d u ğ u ölçüde, sömürünün nedenini üretim ili şkileri
dışında yat:ııı u l g u l ara bağlamayı; büyük-çaplı fabrika kapita­
l i zıni • , i i ;. 1\ \ ı ı ı usu ulduğu ölçl.ü le, burada da sömürünün nedeni­
n i n . h tı t li ı ı u \l e l!retirıı ilişkiL�rinde bulunduğunu bir kenara ara­
m ı yorl <trd .'l u nu�· olarak, uzlaşmaz bir çelişki. bir aykınlık olu­
şuyonl u . t• l lanaatı sanayilerincieki üreti m ilişkilerinde -ki bu
hi�: inceknıııemi�tir!- kapital ist ol an h içbir şey bul unmadığına
göre. Lıl i v li !.. · �· Jp!ı kapitalizmin nereden gelmiş olabileceği kav­
rananı ı y : ırd u Burad an da doğal olarak şu s on u ç ç ıkı yordu: El­
zamatı sanayiiyle kapitali st sanayi arasınd aki ilişk iyi kavraya­
mad ı k l arı i ç i n. birinciyi ikincinin. "halk" sanayini "yapay" sana­
y i nin karş ı sına çıkarı yorla rdı. Kapitali zmin "halk düzeni "mizle
t,: eli�tigi dü7i.incesi ortaya çıkıyordu . Bu, son derece yaygın olan
ve son z am anlarda B ay Nikolay tarafından Rus kamuoyuna, de­
ğiştiri l erek ve tlüzeltilerek sunulan bir görüştü. B ütün bu elle tu­
tulur ımn t ı ksı zlığına karşın. böyle bir görüş, yalnızca düşünce
tembelliği ııdt>ıı dolayı tutunabil ınektetlir: Fabrika kapitalizmi,
öz olarak ger� eklikte nasılsa öyle d eğerlendirilm i ş olmasına
karşın, el-zaıı aan s :mayii, ' olabileceği" gibi değ<'�r!endirilmekte­
dir. Birinrı<.i tiretim ilişkilerinin bir tahliline dayanıl arak ikin­
cisi ise üretim ıl işki lerini ayrı olarak incel emek ı çin hiç bir çaba
h J rc anm aks ı z ı n d oğrudan doğruya pol itika alanına aktarılarak
değerlendüilmektedir. "Hal k düzeni"nin gelişmemiş bir durum­
da. embriyon dunım unda da ol s a. aynı kapit al i st üretim ilişkile­
rinden oluştuğunu -biitün el-zanaatçılarının eş i t olduğu konu-
Üçüncü Kısım
1 09
sundaki safça ön y argı yı kabul etmezsek ve bunlar arasındaki
farklılıkl arı eks i ksiz b i r biçimde tespit edersek- fabrika ve
atölye " kapitalisti ' ' y le "el -zanaatçısı" arasındaki farkın. kimi za­
man, bir "el- zanaatç ı s ı " i l e bir başka " el-zanaatçısı" Masındaki
kapitalizmin "lıalk diizt'lıi 'yle çeliş­
mediğini, fakat o n u tı dolaysız olarak, hemen arkasuulrm ge­
len devamı ve gelişmesi oldu,i:unu tespit etmek için, yalnı zca
farktan daha az oldu ğ u n u :
bu üretim il işkilerinin tah l i l ine dönmemiz yeterli olacaktır.
Fakat seçilmiş ömeğın u y g u n düşmed iği iddia edilebilir.
Söz konusu olan bu dururnda
işç ı
iicref leıi oranının genel olarak
son dereec yüksek* olduğu ileri sürü l eb i l i r mi') Fakat gerçekte
burada önemli olan şey mutlak rakkamlar deği l , bu rakkamlann
ortay a koyduğu
ilişkiler,
özünde bu�j u v a
olan. burjuva
ni tel ik­
'
çıksm, burju ­
leri gerek güçlü, gerekse zayıf bir biçimde ( •rtay a
va nitelikten başka bir ni telik göstermeyen i lişki lcrd i r.
İsterseniz başka bir örnek -zayıf burjuv a niteliği dolayı ­
sıyla bile bile seçilmiş b i r örnek (Bay İsayev'in Moskova Eyale­
ündeki El-Zanaatı Sanayileri Üzerine kitabınd an)- ele alaca­
ğım , B ay Profesör'ün deyimiyle " salt bir ev sanayi" olan çöm ·
\ekçi\ik saı1ayiini ele alıyorum. Hi ç kuşkusuz bu sanayii, küçük­
çaplı köylü sanayilerinin bir örneği olarak kabul edilebilir: Tek­
niği son derece basit bir tekniktir. Gereçleri oldukça küçüktür v e
üretmiş olduğu maddeler, hayati kullanıma sahiptir. Ö y leyse da­
ha önceki durumda olduğu gibi, burada da aynı ayrıntılan ortaya
koyan çörnlekçilerin hane başına sayımlan s ayesinde, hiç kuş­
kusuz, küçük-çaplı Rus "halk" s anayilerindeki sayılarnıyacak
kadar kalabalık kitlenin en tipik temsilcisi olan bu s anayideki
ekonomik örgütlenrneyi de inceleyebiliriz. El-zanaatçılannı
gruplara ayıny oruz:
*
I) 1-3
işçi çalıştıranlar (aile işçileri ve üc-
Bu, Moskova eya/etindeki sanayiler açısından hiç de doğru değildir. Fakat
Ru�ya'nın daha az gelişmiş sanayileri için belki doğru olabilir.
Halkın Dostlan Kimlerdir?
ı 10
retli i şç il e r birlikte alınmıştır); II) 4-5 işçi çalıştıranlar; ve III)
5'ten daha fazla işçi çalıştıranlar - ve aynı hesaplan yapıyoruz:
(TABL0 2)
..
Yüzde
�
�
İşçilerin Sayısına
Göre El-Zanaatçısı
J...,.
o
'ii ;
s""'
u- .,.
..
ı:!:i ;;;
Gruplan
��
2
�
:1 "'
� ..!!'
I- 1-3 işçi
2.4
çalıştıran
;;:::
19
468
60 3 8 3 6 72/28
174/33
81 .500
20
498
27 32 32 33/ı6
144/29
7 1 .800
1 3 3 0 3 2 1 6/16
1 3 4/87
71.500
· �] · ;:ı.
5g
::3 �
·:ı
e 2 � ·- "
3�
ı
"-"
"";'
�
4,3
48
işçi çalıştıran
8,4
1 00
65
533
Topla111
3.7
49
33
497
Bu sanayideki
Rakamlar
:;:ı
..!:l
� :l i
Mutlak
Olarak
Dağılım ·
--r-�
:� �
E
Cl :E
·�
li!
:;:ı
';;
;ı- E .a
�
ı:!:i
'E
"" '"'
o
.$':�
E-<
""<
·
'"'
"'7 ::ı
ll- 4-5 işc;i
c;alıştıran
III- 5'ten fazla
Yüzde
�
=
ilişkilerin de
�
�
E
·:ı
�
�
"'
E
e
::ı
:..:
.,
�
<Zl
•<j.
.:1:
e
:;:ı
� ..!:l
'""'
- .D
g. ::ı
.... e
1 00 1 00 ı oc 121/60 452/149 224.800
-buna benzer birçok örnek
verilebilir- burjuv.ıı nitelikte olduklan açıktır: Burada da, meta
ekonomisinin yarattığı aynı parçalanmayı görüyoru�. Bu, bütün
işletmelerin l/8 inin ve toplam i şçilerin %30'unun, topl am üreti­
min hemen hemen 1/3 ini ürettiği ve emeğin üretkenliğinin orta­
lamanın oldukça üstünde olduğu, üst grupta daha şimdiden baş.
rolü oynayan ürcretli emeğin sömürülmesini doğuran, özellikle
kapitalist bir parçalanma sürecidir. Alıcıların ortaya çıkması v e
güçleri, ancak b u üretim ilişkilerini açıklamak için y eterlidir.
Daha büyük ve d aha karlı kuruluşlara sahip olan ve başkalannın
emeğinden bir " net" gelir al an (çömlekçilerin üst grubundan iş­
letme başına
5,5
ücretli işçi düşer) bir azınlık "tasarruf' birikti­
rirken, çoğunluğun nasıl sefalete düştüğünü ve (bırakın ücretli
Üçüncü Kısım
lll
işçileri) hatta küçük mülk sahiplerinin bile nasıl iki yakalarını
biraraya getiremediklerini görnıekteyiz. Küçük işletme sahiple­
rinin birincilerin kölesi olacağı açık ve kaçınılmazdır, tam da bu
üretim ilişkilerinin kapitalist nitelikte olması nedeniyle kaçınıl­
mazdır. Bu ilişkiler şöyledir: Meta ekonomisi tarafı ndan örgüt­
lenmiş olan toplumsal emeğin ürünü, kişilerin eline ge<;mekte
ve kişilerin elinde ezmenin ve köleleştinnenin bir aracı, kitleleri
sömürerek kişisel zenginlik sağlamanın b�r aracı olarak hizmet
etmektedir. Üretim ilişkilerinin kapitalist niteliği hala pek geliş­
memiş olduğundan, öreticiletin yıkıma ıığramasıyja birlikte ol u­
şan sermaye birikimi pek önemli olmadığından, bu sömürünün
v e bu baskının daha belirsiz olacağına inanmayın. Tam tersine .
Bu, yalnızca, sömürünün daha bir kaba, serf biçimlerine yol aç­
maktadır. H enüz işçiye, onw1 emek gücünü değeri üzerinden sa­
tın alarak doğrudan doğruya boyun eğdiremeyen sermaye. unu
gerçek bir ı efeci zorbalığı ağına b üıiidüğü, onu Kulak yönwn!e­
riyle kenJine bağladığı ve bunun bir sonucu ol arak da yal nız ar­
tık-değerini değ i l . aynı zamanda ücretinin büyük bir kısmını d<!
soyduğu, bundan d a öte " patronuııu" d eğiştimıesine d e en gel
olarak onu ezı.!i ği. sermayenin ona iş "verrnesini" (tıpkı böy l e ! )
b i r lütuf olarak gö mıeye zorlayıp, onu utandırarak aş<ığıl ayan
bir durum yaratm aktadır. Tek bir işçinın bile' kendi duru n ı ı ı nu
"gerçek", "halk" sanayiindeki "bağımsız" bir Rus el-zam: :ı\(, ı s ı ­
nınkiyle değiştirmeye hiçbir zaman razı olm ayacağı a<;ı ktır. Rus
radikallerinin bütün o çok önem verilen tedbirlerinin dı>, ya ç al ı­
şan halkın sömüıiilmesini ve sermayeye köle olma� ı ı ı ı h i ç etk i­
lemeycceği, tek tek deneyler (arteller) olarak k.:lacağı, ya da
halkın dummunu kötüleştireceği (verilmiş-topraklann elden çı­
kanlamayacağı) y a da son olarak, yalnızca v ar olan kapitalist
ilişkileri incelteceği. geliştireceği ve güçlendireceği (tekniğin
geliştirilmesi, krediler vb.) aynı şekilde açıktır.
Halkın Dostlan Kimlerdir?
1 12
Fakat "halkın d nst l an " , genel perişan l ı ğına, nisbi olarak kü­
çük i ş l etmelerine ve son derece d üşü k olan emek üretkenliğine,
ilkel tekni ğ ine ve o l d u k ç a az sayıda ücretli i şçi s ine karşın, köylü
sanayiinin de kapitalizm d emek olduğu g erçeğin i hi çb ir zaman
kavrayaınıyac a k l ardı r. · onl ar, sermayenin insanlar arasında be­
lirli bir i l işki ( ) l d u ğ u n u , ka rşı laştı n l an kategoril e r gerek daha
yüksek, gerek d aha d üşük bir gelişme düzeyinde olsun, hep aynı
kalan b i r i l i �k.i oldu ğunu kesinlikle kavrayamıyorlar. Burjuva
iktis atç ı l <�rı da hunu hiçbir zaman kavrayamamışlardır: 'B ö yle
bir sermaye t an ı ın ın a s ü rekli karşı çıkmışlardır. Bu iktisatçılar­
dan bi ri n i , Ruskaya Mysl 'da Sieber'in bi r eseri konusunda
(Marx'm temisi üzerine) yazarken, bu tanımı (sermaye bir i l i şki ­
dir) akt a rd ı � ın ı ve daha sonra da öfkeli öfkeli ünlem işaretleri
koyduğunu h a t ı r lı yorum.
kategorilerin i ezeli-ebedi ve doğal b i r
giinnek, buıjuva düşünü r l erinin e n t ipi k bir davranı­
ş ı d ı r. l �ı e bu nedenle sermaye için de ö me ğin gel ec ekteki üreti­
me y aray a n birikmiş emek gibi tanımlar b�nimserl�r, yani onu ,
top l u m u n v ll� l i -ebedi bir k a tego ri s i ol arak tanımlarlar. Meta
ekonom i \ i ı a ra ı ı rıJan örg üt l enmiş olan bu bin"kmiş emeğin ça­
l ışm ay a n ! a rı n e l i n e ge ç t iği ve başkasının e meğini sömürrneye
yaradıg ı . uzel w t arihsel ol arak belirli bu ekonomik bi çimi en­
m e yi göza rd ı etkrler. İşte bu nedenle, belirli bir üretim i lişki l e ri
düzeninin tıl ı l ; 1 , ve incelenmesi yerine, her dü zene uygulanaf?i­
len küçük-bur ıuva ahl akçıl ı ğ ı n ı n duygusal bayağılıklarıyla ko.n ­
şık bir dizi sa�, m a l ıklar sunmaktadırlar.
B ı ı ri u va d i.iunjnin
şeyıni � gibi
Şimdi b i zzat siz Je bakın: "halkı n dostları " neden hu sana­
yii "h al k " san:ı.yii di ;.'e ı ı itelendiriyorlar. hu sanayii kapi tal i st sa­
n ayiinin karş ısı n a neden ç ı kanyorlar? Bunun bir t ek nedeni var­
dır, o da bu bayların küfı:ük-burjuva ideologları olmalan, bu kü­
ç ük üreticilerin bir meta ekonomisi düzeninde yaşadıklannı ve
.
\
Üçüncü Kısım
1 13
çalıştıklarını (zaten bu nedenle bunlara küçük-burjuva diyoruz)
ve pazarta oları ilişkilerinin zorunlu ve kaçınılmaz olarak onlan
burjuvazi ve proletaryaya böldüğünü bile kavrayamamaiarıdır.
Bunların nereden kaynaklandıkları, neye yol " açabilecekleri"
konusunda lMazanlık etmek yerine "halk" sanayiterimizin ger­
çek örgütlenmef>ini incelemeye çalıştığınız takdirde; o zaman,
örgütlenmemiş, biraz olsun geliş­
miş herhangi bir el-zanaatı sanayii kolu bulup bulamayacağı­
R usya 'da kapitalist biçimde
nızı görürdünüz.
Üretim araçlarının belirli bir azınlık tarafından tekel altına
alınmasının, bunların çoğunluğun elinden çıkmasının ve aynı
zamanda ücretli emeğin sömüıiil mesinin (daha genel bir deyişle,
kapitalizmin özü, m eta ekonomi sinin örgütlediği toplumsal
emek ürününün kişiler tarafından mal edinilmesidir) bu kavra­
rnın zorunlu ve yeterli özellikleri olduğunu kabul etmiyorsanız,
o zaman, lütfen "kendi" kapitalizm tanımınızı ve "kendi " kapita­
lizm tarihinizi ortaya koyunuz.
Aslında, "halk" el-zanaatı sanayicilerimizin örgütlenmesi,
kapitalizmin gelişmesinin genel tarihinin eksiksiz bir örneğini
verir. B u örgütlenme, kapitali zmin g elişmesinin oluşumunu,
kaynağını . örneğin basit iş bölümü biçiminde başlayışını (çöm­
lekçilik sanayiindeki üst grup) açıkça ortaya koyar; bundan baş­
ka, meta ekonomisi sayesinde, tek tek kişilerin ellerinde biriken
"tasarruf' ların nasıl sermaye durumunda dönüştüğünü ve bu
sennayenin, yalnızca bu "tasarruf' sahiplerinin toplam masraf
için gerekli olan ve mallar daha uzak pazarlarda satılıncaya ka­
dar beklemelerini olanaklı kılan fonlara sahip olmaları olgusu
nedeniyle, önce pazarlamayı nasıl tekel altına aldığını ("alıcılar"
ve tacirler); üstelik bu tüccar sermayesinin üreticiler kitlesini
nasıl köleleştirdiğini, kapitalist manifaktürü, büyük-çaplı üreti­
rnin iç kapitalist sistemini nasıl örgütlendirdiğini; son olarak pa­
zann g enişlemesinin, artan rekabetin, nasıl geliştirilmiş teknik-
1 14
Halkın Dostlan
Kimlerdir?
lere yol açtığını, bu tüccar s ermay e sinin s anayi sermayesine na­
sıl d önüş tü ğünü ve hiiyük çaplı makine l i üretimi nas ıl örgütlen­
dirdiğini göstem1ektt::•.l ir. Bu sermaye, g üçlend i ğ i nd e milyonlar­
,
ca çalışa n ins ar.ı ve bütünüyl e böl ge l eri k ö l e le ş ti rd i ğ i n d e açık
.
ay ık ve utanmazcasına hükümete bask ı yapmaya baş l ar ve onu
kendi u şa ğ ı d u ru m u na getirir - bizim pek hünerli "h alkı n dost­
lan " , "kapitalizmin yerl eştirilmesi
konusund a k ı yaıne ti kopanrl arl
",
"
yapay olarak yaratılması"
Artık sö y l e ne c e k bir şey yoktur, bunu, tam da zamanında
keşfetmişler�
Bu nelk n k Bay Krivenko, gerçe k uygun vb. halk s an a y ii ­
,
nin söz üı ıii
l' : t
i ğ i nd e
,
l işme .ı� a ı ıı < ı l cırındaki
ancak, el-zanaatı sanayileriHill çeşitli ge­
iiapi talizmden başka
bir şey olm adığı ger­
ç e ği ni �" , k · ı ı e ye çalışmaktadır. Köyl ü Refoımunu inc elemek
yeriiıe ,
:-. ; ,n
d e rece ö n e m li bil di rinio144l temel amacı konusunda
bo� :;ı ı1 l er etkıı: toprak kiralanınasını incelemek y erine b u ­
l i ;i i k m k i r:ı l :ı.ması ol arak nitel eyen; kapita lizm için bir iç pa­
z;ırın n;ısıl pl ıışiuğunu incelemeye çalışmak yerine, kapitalizmin
pazar h·.ıLuı ıayışı vb. nedeniyle kaç ı nılm az olarak çökeceği ko­
nusıın ı.Lı fe hı.:!fe y apan B ay Yujakov önıeğ inde zaten bu g ibi
yöntemleri ye i l' ıinc e tanımış b ulunuyoruz
vb.
,
nu
.
" H alkm dostları" bu baylann gerçekleri çaıpıtmakta ne ka­
dar ileri gittiklerini ortaya koymak
duracağ ım
.
için
bir örnek üzerinde daha
,
olgulara kesin atıflarda
* S ü bj ek tif düşünürleri mi z
* Bu örnek, şimdiye kadar çok sözü edilen köylülüğün çözülmesiyle ilgili ol­
masına karşın, Sosyal-Demokratların gerçeklikle değil "gelecek konusunda
tahminlerde tmlunmakla" ilg�leııdikleri iddiasının ne kadar da küstahça bir
yalan o ldu,� unu, bizimle tartışmalarında. bizim görüşlerimizin özünü gör­
mezlikten geldikleri ve görüşleri anlamsız sözler diye bir yana bıraktıkların­
da "halkın dostları"nııı ne kadar şarlataııca yöntemler kullandıklarını açık
açık ortaya koymak için, onların, bizur.t kendi verilerini tahlil etmeyi zorun­
lu gön'iyorum.
Üçüncü Kısım
1 15
bulunmaya pek ender tenezzül ettiklerinden, onların en kesin
atıflanndan birini, yani Bay Krivenko'nun Voronej eyaletindeki
köylü bütçelerine y aptı ğ ı atfı (sayı:} , 1 894) bir kenara bırak­
mak haksızlık olacaktır. Burada, bu baylar tarafından seçilen ve­
rilere dayanarak, g�rçekl ikle ilgili düşüncelerinden hangilerinin
daha doğru olduğunu tam bir açıklığa kavuşturabiliriz: Yani Rus
radikallerinin ve "halkın dostları"nın düşüncesi mi daha doğru,
yoksa Rus Sosyal-Demokratl annın düşüncesi mi daha doğru?
Bir Voronej Zemstsvo' istatistikçisi, B ay Şçerbina, Ostro­
gojsk kazasındaki köylü işletmesi tasvirine, 24 tipik köylü işlet­
mesi bütçesini de ekiernekte ve bunları metninde tahlil etmekte­
dir. *
B ay Krivenko, kullanılan yöntemlerin tarımcı-köylülerin
ekonomisi konusunda hiçbir fikir vereınedığini gözönüne <\lma­
dan, ya da daha doğrusu almak isteıİıeden, bu tahli l i. ayneıı tek­
rarlamaktadır. Gerçek ş udur ki, bu 24 bütçe, B ay Krivenko'nun
bizzat kendisinin de ortaya koyduğu gib i , (s. 1 59 ), bütünüyle
_farklı işletmeleri -zengin, orta ve yoksul- tanımlamaktadır.
Fakat o da. B ay Şçerbina g i hi en farklı ti pteki i şletmeleri bir
/aray a getirerek yal nızca ortalama rakkaml ar kullanmakta, böy­
lece bunlardaki farklı laşma olgusunu tümüyle gizlememektedir .
Oysa küçük üretici leri mizin farklılaşması öylesine genel. (iylesi ·
ne büyük bir olgudur ki (Sosyal-Demokratlar uzun bir süreden
beri RÜs sosyalistlerinin dikkatini buna çekmeye ç alışıyorlar
-Plehanov'un eserlerine bakınız-) B ay Krivenko'nun seçmiş
olduğu pek az veriyle bile son derece açık bir biçimde ortaya
çıkmaktadır. Bay Kri venko, köylülerin işletmelerini incelerken,
onlan, i şletmelerinin büyüklüğüne ve işletme tiplerine göre ka*
Voronej Eyaleti İstatistiksel Veriler Derlenıesi, Cilt: ll, Kitap 2, Ostro­
gojsk Kazasında Köylü İşletmesi, Voronej, 1 887.
Bütçe/er, ek/erde, s. 42-49, ıahlilse, XVIII. bölümde "Köylü işletmelerinin
Bileşimi ve Büıçeleri�de vetilmi§tir.
1 16
Halkın Dostları Kimlerdir?
tegorilere ayırmak yerine, B ay Şçerbina gibi hukuksal kategori­
l ere ayırrnakta -eski devlet ve eski toprak ağası köylüleri­
bütün ilgisini biri n c i l erin ikincilere göre daha bi r bolluk. içeri­
sinele oluşlanna yönel tmekte ve bu kategorilerdeki köylüler ara­
sındaki farkl ı l <��malann, kategoriler* arasındaki mevcut farklı­
lıklardan çok d aha önemli olduğu gerçeğini gözden kaçırmakta­
dıc Bunu i spat l aınak için, 24 bütçeyi üç gruba ayı rıyorum: a)
Özellikle zengin 6 köylüyü, daha sonra b) orta hal i L l l köylüyü,
(No. 7- 1 0 ve Şçerbina'nın tablosunda 1 6-22) ve c) 7 yoksul köy­
lüyü (Nu. ı 1 - I 5, Şçerbina'nın bütçeler tablosunda 23 -24) ele
alıyorum . Üıııeğin, B ay Krivenko, eski devlet köylülerinin işlet­
me baş ma harcamalannın 54 1 ,3 ve eski toprak ağ ası köylüleri­
nin i �Ietme ba� ına harcamalarınınsa 4 1 7,7 ruble olduğunu ileri
süımektedır. Fakat farklı köylülerin harcamal arının eşit olmak­
tan çok uz•ı k o lduğu gerçeğini gözden kaçırmaktadır: Örneğin,
eski dev let köylüleri arasında birinin 84,7 rublelik bir harcama
yapmasına karşılık, bir diğerinin harcamaları bu orandan on kat
daha fazla -887 ,4 rubledir. ( 1 .45 6,2 rublelik harcama yapan
Alman azınlık bir kenarda bırakılsa bile). Böylesine büyüklükle­
rin aynı kaba konmasıyla elde edilen bir ortalamanın ne anlamı
olabi l i r" Beni m verdiğim bölümlerneyi eJe alırsak, zengin bir
köyl üye ait i şletme başına ortalama harcamanın 855,86 ruble,
bir oı-ra köylü ye ait işJetme başına harcamanın 47 1 ,6 1 ruble ve
bir yoksul köylüye ait ortalama harcamanınsa 223 ,78 ruble ol­
duğunu görürüz. **
*
Hiç kuşkusuz, yalnızca tarımda çalışmalarla geçimini sağlayan, bir ücr'etli
işçi çalıştıran köylünün işletmesi, tip olarak, bir işletme işçisi olarak geçi­
mini sağlayan ve kazandığının 3/5 ünü işletme işçiliğiyle elde eden bir köy­
lünün işletmesinden daha farklıdır. Bu, 24 köylü arasında her iki tip de bu­
lunmaktadır. İşletmede çalışan işçilerle, işçi çalıştıran işletmecileri aynı
yere koyarak genel bir ortalama yaparsak, nasıl bir "bilim" ortaya çıkaca­
ğını gelin siz değerlendirin!
** Ortalama büyüklükteki bir ailede farklılıklar çok daha azdır: Aile başına:
a) 7,83 ; b) 8,36; c) 5,28 kişi.
Üçüncü Kısım
1 17
Aşağı yukan oran arasındaki faık, 4:2: 1 dir.
Devam edelim. B ay K rivenko Şçerbina'nın izinden giderek,
çeşitli hukuksal köylü kategorileri arasındaki kişisel ihtiyaçlar
için yapılan harcamaları şöyle vermektedir: Örneğin, eski devlet
köylüleri arasında sebze için yapılan yıllık kişi başına harcama
1 3 ,4 ruble, eski toprak ağası köylüleri arasında ise 1 2,2 rubledir.
Oysa, bunları ekonomik ka ıe gorilere göre ele alırsak: a) I 7, 7, b)
1 4,5 ve c) 1 3 , ı rakamiarım elde ederiz. Et ve süt ürünleri için
yapılan kişi başına harcama, eski toprak ağası köylüleri arasında
5 ,2 ruble, eski devlet köylüleri arasında 7 ,7 nıbledir. Ekonomik
kategorilere göre alınırsa bu rakamlar, sı rasıyla, l l ,7 ;5,8;3 ,6'dır.
Hukuksal kategorilere göre hesaplamanın ancak bu büyük fark­
lılıkları örtbas etmeye yaradığı ortadadı r. B u nedenle, bu hesap­
lamanın, açıkçası hiçbir değeri yoktur. Bay K rivenko'nun da ile­
ri sürdüğüne göre, eski devlet köylül erinin geliri, eski toprak
agası köylülerinin gelirinden % 5 3 ,7 daha fazladır: 24 bütçeye
göre genel ortalama 539 rubledir. Ve iki kategori için sırasıyla
600 rubleden fazla ve aşağı yukan 400 rubledir. Oysa ekonomik
güce göre sıral andığında gelirler: a) 1 .053,2 nıble, b) 473 ,8 rub­
le ve c) 202,4 nıbl edi r, yani 3 :2'lik değil, tersine 1 0: 2'lik bir dal­
galanma vardır.
B ay Krivenko'nun da ileri sürdüğü gibi, "bir köylü işletme­
sinin sermaye-değeri, eski devlet köylülerinde ı .060 ruble, eski
toprak ağalannın köylülerinde 63 5 rubledir. " Fakat ekonomik
kategorileri ele alırsak* rakamlar: a) : 1 .737,91 ruble; b) 786,42
ruble ve c) 363,38 rubledir -gene 3 :2'lik değil, tersine 10:2'lik
bir dalgalanma vardır. Yaz arın, köylülüğü hukuksal kategorile·
*
Sahip olunan aletlerin 'değerlerind,"i farklılık çok büyüktür: Ortalama, iş­
letme başına 54,83 rubledir. Zengin köylüler arasında ·bunun iki katı,
l l l 8 0 ruhiedir ve yoksul köylülerdeyse 1/3-1 6,04 rubledir. Orta köylüler­
deyse 48,45'dir.
,
1 18
Halkın Dostlan Kimlerdir?
re ayırması, bu
köylülüğün
ekonomisi konusunda doğru bir de­
ğerlendinne yapmasını olanaksızlaştınnıştır.
Köylü işletmelerinin farklı tiplerini, bunlann zenginlik de­
recelerine g öre ele alı rsak, zengin ailelerin ortalama 1 .053 .2
ruble gelirleri ve 8 5 5 , 8 6 ruble g iderleri olduğunu, yani 197,34
rublelik net bir gelire sahip olduklannı görürüz. Orta halli bir ai­
lenin 473 ,8 ruble geliri ve 47 1 , 6 1 ruble gideri vardır, yani işlet­
me başına 2, 1 9 rublelik bir net g�lire (krediler ve ödenmemiş
borçlar hesab;ı katılmadan) sahip olduğunu görürüz. Orta halli
I 1 �etme­
.
den 5'inin açığı vardır. Alt, yoksul grup, işletmesini doğrudan
ailenin ancak ucu ucuna geçimini sağladığı açıktır:
doğruya zararla işletmektedir: 202,4 ruble gelir ve 223,78 ruble
gider, yani 2 1 , 3 8 ruble!ik bir açık olduğu ortadad1r. * İşletmele­
rin hepsini aynı kaba koyar ve bir genel ortalama alırsak, (net
gelir: 44, 1 1 ruble) gerçek görünümü bütünüyl e çarpıtmış Qluruz.
l
Böylece, (Bay Krivenko'nun da yaptığı gibi) net gelir s ağ ayan
altı zengin köylünün hepsinin tanm i şçileri çal ıştırdıkları (8 ki­
şi)
ol gusunu, yani bu ailelere net gelir sağlayan ve orılan " sana­
y i c i l ere" "ek-iş " e başvurmak ihtiyacından hemen hemen bütü­
nüyle kurtaran işletmelerinin niteliğini (kapitalist işletme olma
süreci içindedirler) açığa vuran bu olguyu gözden kaçırmış olu­
ruz.
Bu
�·i ftçiler, hep birlikte bütçelerinin ancak %6,5'ini sanayi­
letle kapatmaktadırlar (toplam 6.3 1 9 , 5 rubleden 4 1 2 nıblesi) ay­
rıca bu sanayi ler --Bay Şçerbina'nın bir yerde belirttiği gibi­
" arabacıltk" ya tla hatta " koyunculuk" gibi, yani bağımlılığı or�
ta ya koymaktan uzak olan, başkalannın sömürülmesini öngören
(özellikle ikinci durumda: biriktirilmiş "tasamıflar" tüccar
mayesine
*
ser­
dönüştürülür) tipte sanayilerdir. Bu köylüler, 320
Tarım işçilsri bütçesinin -7 yoksul köylüden ikisi- hiç açık vermediğini
belirtmek ilginç olur: Aile başına gelir, 99 ruble, giderse, 93,45 rubledir.
Tarım işçilerinden biri patronu tarafından beslenmekle ve giydirilmektedir.
Üçüncü Kısım
1 19
rublelik bir gelir sağlayan (toplanun % 5'i) 4 sanayi kurulu§una
sahiptirler.*
·
Orta köylülerin işletme tipi bütünüyl e farklıdır: Bunlar, da­
ha önce gönnii§ oldu ğumuz gibi, ancak ucu ucuna geçinirler.
Topraktan sağlanan ürün ihtiyaçlarını karşılayamaz ve bunlar
gelirlerinin % 1 9'unu "ek işlerden" sağlarlar. Bu ek işleri n ne ol ··
duğunu B ay Şçerbina'nm yazısından öğrenınektey i �. bun l a r 7
köylü için gösterilmiştir:""Y alnızca bunlardan ikisi, bağımsız sa­
nayilerde (terzilik ve odun-kömürü yakma i şi) uğraşırlar; geriye
kalan beşi ise emek güçlerini satmak.1.adırlar. (''ovalara ekin biç­
meye gider" "bir içki imalathanesinde çalışır" , "hasat zamanı
gündelikçilil<. y apar" , " çobanbk yapar " , "bir malikanede çalı­
şır" ) . Bunlar artık y an-köylü, yan-işçidir. Ek çalışmalar, onları
kendi işletmelerinden koparır ve böylece işletmeciliği bütünüyle
ortadan kaldım.
"Yoksul köyülere gelince, bunlar bütünüyle zatanna i şletme­
cilik y aparlar, "sanayiler"in bunlann bütçeterindeki önemi dana
büyüktür. (gelirler.inin %24'ünü sağlar) ve bu ek işler hemen he­
men bütünüyl e (tek bir köylü hariç) emek gücünün satışınü·uı
ibaretti r. Bu köyüterin ikisinde "ek işler" (ücretli emek) hak i rt ı ­
dir v e gelirl erinin 2/3 'sini sağlar.
B urada, üst gruplann burjuvaziye, alt gruplann ise pr.)let ar­
yaya dönüşmekte olduğu küçük üreticilerin tam farklılaşma s ü­
recinin söz konusu olduğu apaçıktır. Doğal olarak, genel ortala­
malar alırsak, bunu hiçbir zaman göremeyeceğiz ve kırsal alan­
daki ekonomik hayat konusunda hiçbir fikir edinemeyeceğiz.
· Yazann aşağıdaki yöntemi benimsenmiş olmasını olanaklı
kılan tek bir şey varsa, o da bu nyduıma ortalaınalada yapmış
olduğu hesaplardır. Bu tip işletmelerin kazanın köylü işletme­
sindeki yerini bir bütün olarak saptayabilmek için, Bay Şçerbina
*
Bkz. Bütün Eser/er, Cilt /. Ek 1 ,
s.
327.
1 20
Halkın Dostlan Kimlerdir?
köylüleri verilmiş-toprak l annın genişliğine göre gmplandırmak­
ta ve seçilmiş olan 24 işl etmenin refah düzeyinin (genel ortala­
m aları) , kaza ortalamasından 1/3 oranında daha yüksek olduğu
ortaya çıkmaktadır. Böyl e bir hesaplama yeterli sayılamaz, çün­
kü hem bu 24 köylü arasında büyük farklılık vardır, hem de ve­
rilmiş toprağın büyüklüğüne göre sınıflandırma, köylülükteki
farklılaşmayı gi zkmektedir: Yazarın. "verilmiş-toprakların" ,
köylünün " refahının temel nedeni olduğu" tezi kesin olarak yan­
lıştır. Topıağın köylü topluluğu arasında "eşit" dağılımı, atı ol­
m a y a ni an n topraktan kopmalanna, toprağı kiraya vennelerine,
onu bırakınal anna, çalışmak için ayrılarak gitmelerine ve prole­
terleşme/erine hiçbi r biçimde engel olamaz, ya da topluluğun
birçok atı ol anlannın büyük toprak parçalan kiralamalanna, bü­
yük \e Url ı işletmeleri" sürdünnelerine engel olamaz. Örneğin,
24 bütç e m izi ele alırsak, 6 desiyatinlik verilmiş-toprağı olan bir
zengin köylünün, 758,5 ruhielik toplam gelir sağladığını, 7 , 1
desiyatinlik verilmiş-toprağı olan bir orta köylünün 391 , 5 roble­
Jik ve 6.9 desiyatinlik verilmiş-toprağı olan bir yoksul köylünün
1 09 . 5 ruhielik toplam gelir sağladığını göreceğiz. Farklı grup­
lardaki gelirlarİn oranının 4 : 2 : 1 olduğunu genel olarak gördük.
Oysa veri lmiş-topraklan arasındaki oran 22, 1 : 9,2 : 8 , 5 tir bu da
2 ,6 : i ,08: l 'e eşittir. Bu, son derece doğaldır, çünkü, aile başına
2 2 , 1 desiyatinlik verilmiş-toprağı olan zengin köylülerden her
birinin 8,8 desiyatinlik toprak kiralamasına karşın, daha küçük
verilmiş-toprakları olan (9,2 desiyatin) orta köylülerin daha a:ı_
-7,7 desiyatin- kiralamrş olduklannı, bundan çok daha az ve­
rilmiş-toprakları (8.5 des.) olan yoksul köylülerin ancak 2 , 8 de­
siy atinlik toprak kiraladıklarını görmekteyiz.* Böylece, B ay
'
,
* Hiç kuşkusuz 24 işletmeyle ilgjli verilerin, verilmiş-toprakların en başta
önem taşıdığı tezini çürütmek için başlıbaşına yeterli olduğunu kastetmiyo­
rum. Fakat yukarda bir kaç kazayla ilgili olarak, bunu bütünüyle çürütecek
veriler aktardık.f4SJ
Üçüncü Kısım
121
Krivenko; "ne yazık k i , B ay Şçerbina'nın aktardığı veriler, değil
ey aletteki, kazadaki genel dururnun bile doğnı b i r ölçüt olarak
.
kullanılamaz·� diye ileri sürdüğünde, bizim ileri süreceğirniz tek
şey, bunlann genel ortal amalar hesaplama biçiminde yanhş bir
yönteme, (Bay Krivenko'nun hiç de başvurmaması gereken bir
yönteme) başvurduğurnuzda, bir ölçü görevi yapamayacağı, ge­
nel olarak konuşursak, Bay Şçerbina'nın verilerinin o kad ar kap­
samlı ve değerli olduğu, öyle ki doğru sonuçlara varmamızı sağ­
layacaklan ve B ay Krivenko bunu y apmamışsa, bunun B ay
Şçerbina'nın suçu olmadığıdır.
Örneğin, B ay Şçerbina 197. sayfada, köylülerin verilmiş
toprağa göre değil, tersine, koşum hayvaniarına göre sınıflandır­
masını, yani hukuksal bir göstergeye göre değil, ekonomik bir
göstergeye göre tespit edilmiş bir sınıflandırma vermektedir. B u
sınıflandırmada, seçilmiş olan 2 4 tipik işleunenin farklı katego­
rileri arasındaki ilişkilerin bütün· kazadaki çeşitli ekonomik
gruplar arasındaki ilişkilerle kesinlikl'e aynı olduğunu ileri sür­
rnerniz için, bize, her olanağı sağlamaktadır.
Bu sınıflandırma şöyledir: *
*
24 tipik işletmeyi bütün kazaya ait işletme gruplarıyla karşılaştırırken, Bay
Şçerbina'nın 24 işletme ortalamasını, verilmiş-toprağın büyüklüğüne göre
yapılmış gruplarla karşılaşıırırken ku l lanmış o l duğu yöntemlerin aynısı
kullanılmıştır.
** Burada, iki tarım işçisi, (Şçerbina'nın bütçesinde No:l4-15) yoksul köylü­
ler gurubunun dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, geriye yalnızca 5 yoksul
köylü kalmıştır.
*** Bu tablo ile i lgil i olarak tesbit etmek gerekir ki. burada dn, verilmiş-top­
rağın artış göstermesine karşın, kiralanmış olan toprak miktarının artan
refahla orantılı olarak birlikte arttığını görüyoruz. Bu nedenle, başka bir
kazayla da ilgili veriler, verilmiş-topraklann başlıca önem taşıdığı düşün--
..
Halkm Do.ıtltln Kımlerdir?
1 22
·- -
Sayı
ı
ı
�
Ko�um bayvanlanmn
miktanna göre
·tr
sahibi gnıpları.
�
.;ıı
% o larak haneler
Hane ba§ına dü§ en
"
�
"'
�
ll
§
!:r
ı::
"
cı
5
"
Jz.
a-
b
,.,
� ]o
d
:'!.
V
i
Ei
""
,.,
:ıa
"
·.:ı
�
�
l i�
�.
�
.. e
��
�
� 'A
e l:'
.!1.�
8ğ
�
��
'>
�
8728 26,0
0,7
6,2
0,2
4,6
0,6
4,0
9,5
1 6 ,6
4 1 .6
98,5
olan
1 05 1 0 3 1 ,3
3.0
9,4
1 ,3
5,7
1 ,4
5,4
1 ,4
4,9
2,9
2,5
hayvaıu olan
1 1 1 9 ! 33.3
6,8
1 3,8
3,6
7,7
8,3
1 2,3
0,4
1 ,3
0,4
-
9,4 ·14,3
2 1 ,3
12,3
1 1 ,2
25,3
34,2
0,1
0,4
0,3
1 1 ,2
2,5
6,7
5 ,7
1 0,0
3,0
6,9
1 1 ,9
}
sınıflandmlmış çiftlik
!'!
�
o
'::l
""
(J"
I- Ko§Uffi hayvanı
IT- I
.c:
.Id
olmayan
�
�
"''3
'"
;>,
'"
�
]�
3o
..�
-;s
r.ı.
i
.�
g
..
ı::
"
"
>
·
ı::
'" "
1J
ı::
l
·
�
,.,
'"
;.
-;;
v
�Q. ]o
.Id
::ı
Q.
�
�
.. .
�
�
Koşum hayvanı
Ur- 2-3 Koşum
IV- 4 v e daha çok
koşum hayvanı
olan
3 1 52
Topla111 .
>3581
:!4 tipik işletmede Tanm
1 00,( 4,4
işçileıi
hes•planmıştır*• Yoksul köylüler
Orta köylüler
Zengin köylüler
Toplalll
0,5
7,2
o
4,5
2,8
8,7
3,9
5,6
8,1
9,2
7,2
12,2
13,5 ıı.ı
7,7
S,S
6,6
23 ,4
8,3
7 ,8
7,3 ....
24 tipik işletmedeki genel ortalamaların, kazadaki tipik
köylü işletmelerindeki genel gidişten çok üstün olduğuna hiç
kuşku yoktur. Fakat, bu uydurma ortalamalar yerine, ekonomik
kategorileri alırsak, bir karşılaştııma yapmak olanaklı olur. ·
cesinin yanlı�·l!,�uu nrıaya koymaktadır. Tam tersine, verilmiş-toprağın,
belirli bir grubun i /indeki topra.�a göre oranı, o grubun refahı yükseldik­
çe, bu oranın azald1.qım görüyoruz. Kiralanan toprağı, verilmiş-toprağa
ekleyip ve verilmiş-toprağın bütün bir toplam içerisindeki yüzdesini he­
saplayarak, gruplara göre aşağıdaki verileri elde edebiliriz: I) %96.8; ll)
%85,0; III) %79,3; IV) %63,3_ Bu olgu tümüyle anlaşılır bir şeydir. Kur- "
wluş Rejormuy/a, Rıısya'rla ıoprağın metalaştığını biliyoruz. Parası olan
,
1 23
Üçüncü Kısım
Tipik işletmelerdeki tarım işçilerinin, hiç koşum hayvanı
olmayan ekicilerin biraz altında olduklannı , fakat onlara çok
yaklaştıklarını görüyoruz. Yoksul köylüler, bi r ko�um hayvanı'\
herkes, her zaman roprak ların alabilir: Verilmiş-topraklan da satın almak gerekir. len;.;in köyliileriıı, toprakları ellerinde topladıklan Ferilmiş­
topraklann sanlması ve salin alınması konusundaki orraçağ krsulamaları
nedeniyle , bu yoğımlaşmanın kiralanan topraklarda daha'belirgin olarak
ortaya çıktığı açıktır. Bu kı.rulamaları savunan "halkın dostları" btiylc .• ine
anlamsız, gerici bir tertibin yalmzc,ı yoksul köylülerin durumunu daha da
kötü/eştirdiğini kavrayamamaktadırlar: Yıkıma uğram1ş ve tarım araçla­
rına el konulmuş köylüler her durumda kendi topraklarını kiraya verrnek
zorunda kalırlar. Bu kiraya verme (ya da satma) konusundaki her yasak­
lama, ya toprağ ın ,��izlice ve dolayısıyla kiraya veren için son derece kötü
koşullarla kiraya verlimesine, ya da yoksul köylülerin, topraklarını yokfi­
yatına "köy topluluğuna" aktarmalarına, yani tekrar Kulağa teslim etme­
lerine yol açar.
Hurviç'in şu çok övülen "elden çıkarılmazlık" konusunda tümüyle doğru
bir yorumunu aktarmadan geçemeyeçeğim:
Bu sorunu açıklığa kavuşturmak için, köylü toprağ ının alıCilarının kimler
olduklarını saptamarnız gerekir. Dörtte bir payların ancak küçük bir bölii ·
münün tüccarlar tarafından satın alın dığını görmüştük (çeıvernı)'e) l46.'
Genel olarak. soyluların sattı ğı küçük toprak parçalarına ancak köylüler
sahip olmaktadır. Öyleyse, söz konusu edilen soru salt köylüler arasındaki
ilişkileri etkileyen. ne soyluların ne de kapitalist stnıfin çıkarlan nı erkile­
·meyen bir soı·udur. Büyle durumlarda köylülerin (popülist/erin) öniine bir
lokma atmak Rus hiikümetinin son derece hoşuna gider. Doğu ya özgü ba­
baca (oriental paternalism)* bir tutumun, son derece elverişsiz sosyalisı­
çe devlet yasakçılılfıyla garip birleşmesi (mesallianca)** bundan yararla­
nacağı kabul edilen kişilerin bizzat kendilerinin itirazlarıyla karşı laşacak­
llr.
Köydekifarklılaşma sürecinin, köyün dışında değil, içerisinde yaygın­
lık kazandığı açık olduğuna göre, köylü toprağının elden çıkartlmaytşt,
"'
Metinde İngilizce.
**
Metinde Fransızca -Red
1 24
Halkın Dostları Kimlerdir?
na sahip olanlara çok yakındırlar. (Bunlann sahip olduklan hay­
v an sayısı, 0,2 daha azdır yoksul köylüler 2,8 ve tek �tı olan
köylüler 3 , 0 hayvana sahiptir -fakat öte yandan, gerek verilancak, yoksullar topluluğunun, köy topluluğundaki zengin köylülerin kilrı
için bedavadmı mıilksıüleştirilmeleri anlamına gelecektir.
'Top rakla rt nı dden çıkarma hakkım kullanan dörtte bir sahipleri arasın­
oranının, ortaklaşa toprak sahipleri olan eski devlet köylüle­
ri arasllldaki göçmen oranından çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.
Öyle ki. Ranenburg kazasında (Riyazan eyaleti) birinciler arasında göç­
men oranı % / 7, ikinciler arasındaysa %9'dur. Dankov kazasında bu, bi­
rinci/erde % / ı . ikincilerdeyse %5'tir. Bu farklılık nereden gelmektedir?
Tek bir' somut örnek sorunu çözüme kavuşturacaktır:
daki göçnu·n
"188 1 de çıftlik sahibi. Grigeryefin eski serjlerinden olan 5 ailelik küçük
bir topluluk, Dankov kazasındaki Bigildine köyünden göç edip gitti. 30 de­
siyatinlik toprakları 1 .500 ruble karşılığında zengin bir köylüye satıldı.
Göçmenler kendi bölgelerinde geçimlerini sağlayamıyorlardı . Çoğunluğu
yıllık işçi/erdi. (Istatistik Bilgiler Derlemesi ı. kısım, s. 1 15- i 47 ). Bay
GriReryel''in verilerine gore (Köylülerin Riyazan Eyaleti'nderı Göç/i) 6
dt•siyatinlik bir köylü toprağının ortalamafiyatı olan 300 ruble, Güney Si­
birya daki bir köylü ailesinin işletmesini yürütebilmesi için yett;rlidir.
Böylet"e kesin olarak yıkıma uğrayan köylünün ortaklaşa topraktaki payı­
m satarak yeni bir bölgede işletmeci durumuna gelmesi !illanaklıdır. Son
derece yardımsever bürokrasinin eli de uzarınuısa, atalarımızın kutsal ge­
leneklerine bağlılık, böyle bir günah eğilimi karşısında zor dayanırdı.
'
.•
'
"Köylülerin gücü konusundaki görüşlerim nedeniyle daha once de suçlan­
dığım gibi (Severni Vestnik -Kuzey Postası-ÇN.) 1 892. sayı:5 A. Bog­
danovski'nin bir yazısında) kuşkusuz gene kötümserlik/e suç/anacağım. iz­
lenmekte olan ve son derece olağan bir düşünme yöntemi şöyledir: Ortaya
konulan durumun. olduğu gibi hayata uyduğunu kabul edelim, kötü so­
nuçları (göçü) gene de, köylUlüğün bugünkü anormal durumu nedeniyle­
dir ve normal koşullar altında, itirazlar 'geçerli değildir'. Fakat ııe yazık
ki, bu son derece 'anormal' koşullar da kendiliğinden gelişmektedir. (Nor­
mal) koşulların yaratılması da köylülüğün refahını isteyenlerin yetkisinin
ötesindedir. " (Age, s. 137) l47J
Üçüncü Kısım
125
miş, gerekse kiralanmış olan toplam toprakları bi raz daha fazla­
dır- 10,7 desiyatine karşılık 1 2,6 desiyatin). Orta köylüler 2 ya
da 3 koşum hayvanına sahip olanların yalnızca biraz üstündedir.
(Yalnızca biraz daha fazla hayvana ve biraz daha az toprağa sa­
hiptirler) , zengin küylülerse 4 ve 4'ten fazla koşum hayvanına
sahip olanlara yakındırlar. onların biraz daha altındadırlar. B u
nedenle bütün olarak kazada köylülerin, e n azından 1 / l O'nin dü­
zenli, karlı bir tarımla uğraştıklan ve dışarda ek-iş ihtiyacı lluy­
madıkları sonucuna varabiliriz. (Bunların gelirleri -bunu be­
lirtmek önemlidir- parayla açıklanabilir ve dolayısıyla ticari
nitelikte bir tarım öngörür). Tarımsal işleri, geniş ölçüde, çalış­
tırdıklan işçilerin yardımıyla sürdünnektedirler: Haneterin en az
l/4'i sürekli ve düzenli olarak tanm işçileri çalıştınnakta, geçici
gündelikçi işçi çalıştıraniann sayısıysa bilinmemektedir. Bun­
dan başka, kazadaki köylüterin yansından çoğu, işletmelerini
tam bir zararla sürdüren ve dalaylı olarak sürekli ve acımasızca
mülksüzleştirilerek yıkıma uğratılmış olan yoksullardır. (Hemen
hemen 6/l O'sı: atı olmayan ve bfr tek atı olan köylüler,
%26+%3 1 , 3=%57,3). Bunlar emek güçlerini satmak zorunda
kalmışlardır ve köyülerin l/4'i kadarı da daha şimdiden geçim­
lerini tanından çok, ücretli emekleriyle sağlamaktadırlar. Geriye
kalanlar, açıklarını geçici ek-işlerden sağladıklan gelirle kapa­
tan, işletmelerini şöyle böyle yürüten, c,lolaylı olarak da hiçbir
ekonomik istikrara sahip olmayan orta köyülerdir.
B ay Krivenko'nun, bu gerçekliği ne dereceye kadar çarpıta­
rak y ansıttığıoı göstermek için, bu veriler üzerinde böylesine
aynntılı olarak, bile bile durdum. B ay Krivenko hiç düşünme
zahmetine katlamnadan genel ortalamalan ele almakta ve bun­
larla çalışmaktadır. Doğal olarak, vardığı sonuç bir uyduıma bi­
le değil, çarpıtmanın ta kendisi olmaktadır. Örneğin, zengin bir
köylünün (tipik bütçelere göre) net gelirinin (- 1 9 7 ,34 nıble)
1 26
Halkın Dostları Kimlerdir?
doku:.
yoksul hanenin (-2 1 .3 8x9= 1 92 .42) açığını kapattığını
gön..l ü k . Öyle ki, kazadaki zengin köylülerin % 1 O'u ancak yok­
sul köylülerin % 57'sinin açıkl arım kapatmakla kalmayacak, üs­
telik belli bir fazlalık bile bırakacaktır. B ay Krivenko, 24 işlet­
menin ortalama bütçesinden 44, 1 4 rublelik -ya da kredi borç­
larını ve ödenmemiş borçları çıkanısak 1 5 ,97 rublelik-- bir faz­
lalık el de ederek, orta ve ortanın altındaki ktiylü1erin ''çöküşün­
den" söz etmektE>dir. Oysa gerçekte, ancak belki orta köylülerle
ilgili olarak bir çökii şten sözedi lebi l ir. * Yoksul köylü kitl eleri
içinse, üsteliK üretim araçlarının nisbi olarak büyük ve güçlü iş­
letmelere s ahip olan bir azınlığın elinde y oğunlaşmasının eşli­
ğinde, doğrudan doğruya
mülksüzleştirmeyi gözlemlemekteyiz.
Yazar, bu son durumu bir kenara bıraktığından, bu bütçele­
rio ba�ka bir ilginç özelliğini, yani bunların da köylülükteki
farklılaşmanın bir iç pazar yarattığını i.çpatladığını gözlemle­
yemem i ştir. B ir yandan, üst gruptan alt gıuba geçtikçe, sanayi­
lerden. yanı başlıca emek gücünün satışından sağlanan g elirin
öneminin arttığını göıüyoıuz (zengin, mta ve yoksul köylülerin
toplam bütçelerinin sırasıyla % 6, 5 - i:( 1 8 , 8 - % 2 3 .6'sı) Öte yan­
dan, alt grupl ardan üst gruplara geçtikçe tanının meta (hatta da­
ha fazlası, daha önce görmüş olduğumuz gibi
burju �·a)
niteliği­
nin artış gösterdiğini, aynı zamanda satılan ürün oranının arttığı­
nı da gözlemliyoruz: Kategorilerin tarımdan gelen toplam geliri:
a)
*
3861,7
3 1 63 , 8
,
1 774,4
b)
689,9
c)
899,9
1 7 5 ,25
Bu belki pek doğru değildiro-Çünkü yı.kıma uğrama. geçici ve rastlantısal
bir istikrar kaybı anlamına gelir. Oysa, daha önce görmı�ş olduğumuz gibi,
orta köylülük sü rekli bir istikrarsızlık durumu/Idil ve yıkıma uxramanm eşi­
ğindedir.
Üçüncü Kısım
127
Payda, üst kategoriden alt kategoriye d oğru, sırasıy la
%45 ,9-%28 ,3 ve % 2 5 ,4 olan gelirin p arasal kısmını* göster­
mektedir.
Burada da gene mülksüzleştirilmiş olan
,
köylülerden alınan
gönnckteyi z.
üretim araçlarının sermayeye nasıl dönüştüğünü
B ay Krivenko'nun bu biçimde kullanılan -ya da
açıkçası
yanlış kul lanılan- malzemederi doğru sonuçlar çıkararnıyacağı
oldukç a açıktır. Tren yolculuğu
y aptığı. o tara flı bir köylünün
kendisine söylediklerine dayanarak Novgorod eyaletincleki köy­
lü tanınının parasal niteliğini ortaya koyduktan sonra, "özel ye­
tenekler" "yetiştiren" ve şu tek uğraşa yol açan şeyin tam da bu
durum olduğu .. meta ekonomisi olduğu sonucuna v armak zonı n ­
d a kalmıştır: " Onu (samanı) elden geldiğince ucuza biçtinn �k"
ve "elden geldiğince pahalıya satmak" (s. 156_)** B u çevre. "ti
cari yetenekleri harekete geçiren" (ne kadaf doğru! ) "ve gelişti­
ren bir oku l " görevi yapmaktadır. " "Yetenekl i kişiler, Kolupa-
*
Tarımdan sağlanan nakdi geliri tespit etmek için (Sçerbina bunu verllle­
mektedir) oldukça karmaşık bir hesaplama yapm.:ık zorunluluğu vardır.
Yazara göre hayvan yemi olarak kullanılan sap ve sanıandan sağlanan ge­
liri, toplam üründen sağlanan gelirden çıkarnzak gerekliydi. Yazarın bizzat
kendisi de XV/ll. bölümde bunlan çıkarmış , fakat bu işlemi, ele alınıın 24
işletme için değil de, kazayla ilgili toplam rakamlar için yapmıştır. Bu top­
lam rakamlar olarak, (üründen, yani gerek tahıl, gerekse sap ve samandan
sağlanan toplam gelire oranla) tahıldan sağlanan gelirin oranını sapıadım
ve bu ıemele dayanarak, varolan durumda sap ve sanıanı hesaba katma­
dım. Bu oran, çavdar için %72,67, yulaf ve arpa için %7 3,32, mısır ve ka­
ra-buğday için %77,78 daha sonra da bizzat işletmede tüketilmiş olan mik­
tar çıkarılarak satılan tahıl miktarları saptanmıştır.
** Bay Krivenko, aym bölümde, doğru olarak şunri açıklıyor: "işçinin ucuza
tutulması ve ondan geniş ölçüde yararlanılması gerekir. "
1 2H
Halkın Dostlan Kimlerdir?
yefler, Derinov'lar[481 ve öteki kan-emicil er* durumuna gelmek
i ı.: i n ilk plana g eçerl erken. temiz kalpli , kend i işinde g ücündeki
kişiler de geride kal ı rlar yoksu llaşmanın eşiğine gelirler, yıkıma
uğrarlar ve tarım işçileri saflarına katılır! ar" (s. 159 ) .
B ütünüyle farklı koşulların hakim olduğu bir eyaletle -bir
tarım eyaletiyle (Voronej)- ilgili veriler, bizi bütünüyle aynı
.
sonuçlara götürmektedir . İnsan durumun o ldukça açık olduğunu
düşünebilir: Meta ekonomisi sistemi, genelde, ülkenin ekono­
mik hayatının, özelde, "köy topluluğundak i" "köylülüğün" te­
melindeki başlıca neden olarak belirgin bir biçimde ortaya çık­
m aktadır. Ayrıca,, bu meta ekonomisinin
ve yalnızca bunun,
"halk"ı ve "köylülük"ü, "proletarya" (bunlar yıkıma uğramakta
ve tarım işçileri satla'rına katılmaktadı rl ar) ve burjuvazi (kan
emiciler) olarak ayırdığı, yani kapitalist ekonomiye dönüştüğü
gerçeğinde ortaya çıkmaktadır. Fakat "halkın dostları "
Iere
gerçek­
doğrudan doğruya bakmaya, hiçbir zaman hiçbir şeyi açık­
ça söylemeye (bu çok "katı" birşey olacaktır) ces aret edeme­
mektedirler. Bay Krivenko şöyle akıl yürütmektedir:
"Bazı kişiler, bu durumu son derece doğal kabul ediyorlar"
(şunu da eklemesi gerekirdi : Üretim ilişkilerinin kapitalist nite­
liğinin çok dağal bir sonucu. O zaman bu "bazı kişiler"in görüş­
lerinin daha doğru bir tanımlaması olurdu ve bu görüşleri boş
cümlelerle geçiştirmek, onun için olanaksız duruma gelir, soru­
nun gerçek bir tahlilini de yapmak zorunda kalırdı. Yazar, bile
bile "bu kişiler"le mücadele etmediğincle, bizzat kendisi, para
'
ekonomisinin tamı tarnma 'yetenekli " kan-emiciler ve "temiz
*
Bay Yujakov, nasıl oluyor bu: Sizin meslekdaşlarınız, "yetenekli kişiler"in
"kan-emici/er" durumuna geldiklerini söylemelerine karşın, siz, bize, in­
sanların ancak "eleştirel olmayan bir düşünceye" sahip oldukianndan bu
duruma geldikleri konruunda güvence vermiştiniz. Aynı dergide, birbiriyle
böylesine çelişkiye düşmek; işte bu hiç olmuyor baylar!
Üçüncii Kısım
129
------ ----4 ------
kalpli " tarım işçileri yetiştiren bir " okul" olduğunu kabul etrnck
zorundadır.) " ve buna, kapitalizmin, karşı ko n u l a m a z bir görevi
gözüyle b akmaktacl ı rl ar" . (Evet, elb eW.� �
M lk adel�nin b u
"okul ''a idari v e aydın uşaklanyla birlikte ona hak i ı ; ı o l an "�'ln­
emiciler"e karşı yürütü l mesinin gerekli olduğuna i n anı n ak , kı­
pitalizmin yenik düşürüleıneyeceğini kabul etmekt i r ' F A al,
kan-emicilerle birl ikte bu " okul"u eksiksiz bir dokunulmazlık
içerisinde bırakmak v e l iberal yan-tedbirlerle onun kapi t a l ist
ürünlerini ortadan kaldırmayı amaçlamak, gerçek bir " h a l K ın
dostu" olmak' anlamına gelınektedir!) " B i z bu soruna biraz
tLıha
farklı bakmaktayız, yukanda da belirttiğimiz gibi'" (bun u ı ı l a
kan-emiciler ve tanm işçileri konusundaki söz kastediliyor) " Lı
kat kapitali zm , hiç kuşkusuz burada da önemli bir rol oyna::ıa k ­
tadır. Fakat kapitalizmin rolünün, ulusal ekonomide bil y e r t ı ı ­
tan değişikliklerden başka etkenierin sorumlu tutulam a y acag 1 V•c
geleceğin de başka bir çözüm getiremeyeceği kadar k.apsarnl • v e
belirleyici olduğu ileri sürülemez. "
(s. 1 60).
Görüyorsunuz işte! Var olan düzenin açık ve tam bir tanım ·
lamasını yapmak.
köylülüğün
kan-emiciler ve tarım i ş 1· ıı
ı :
olarak neden ayrıldığı sorusuna kesin bir cevap vemıc:k ye ·iııe
B ay Krivenko sorunu boş cümlelerle geçiştirrnektedir. " K apita­
lizmin rolünün belirleyici olduğu ileri sürülemez. " Fakat. ileri
sürülebilir mi, sürülemez mi? İşte, bütün sorun budur.
Görüşünüzü desteklemek için, daha başka hangi etkenierin
belirleyici olduğunu,
Sosyal-Demokratların getirdiğı ı; öLüm yo­
lundan, yani proletaryanın kan-emicilere ka'rşı sınıf mücadele­
sinden başka hangi
çözümün
getirilebileceğini ortaya koyma­
nız gerekirdi. * Fakat hiçbir şey belirtilrnemektetlir. B elki de ya*
Şimdiye kadar yalnızca kentlerdeki fabrika işçileri, proletaryanın burjuva­
zi ye karşı sın!f mücadelesi görüşünü kavrayabilmişlerdir, kırsal alanlarda-
130
Halkın Dostları Kimlerdir?
zar, şu aşağıdakini bir be l i rtme olarak mı kabul etmektedir? Gü­
lünç oluyor ama, "halkın dostlan"ndan herşeyi bekleyebilirsiniz.
" Daha
ilk
t ı a şt a gücünü yitirenler, görmüş olduğunuz gibi,
toprak bakını ı ı ı dan yoksul, zayıf işletmecilerdir'' -yani 5 desi­
yatinin altı nlla verilmiş-toprağı olanlardır.-- "Fakat 15 ,7 desi­
yatinlik veri l n ı i �-toprağı olan Devlet köyiiilerinin tipik işletme­
lerine _!! e l ince. bunlar, istikrarlı olmalar)yla kendilerini gösterir­
ler
. .
Btiyle hir gelir (net
80 ruble) sağlamak için, ek olarak da
5 de:; i yatin u ah a toprak kiraladık lan doğrudur. Fakat, bu, yal­
nızca o n l arı n neye ihtiyaç duyduklarını göstermektedir . "
Ünlü " t o p rak yoksulluğu"nu kapitalizme bağlayan b u "dü­
zeltme" n e reye varrnaktadır? Ancak şuna: Aza sahip olanlar, b u
azı d a k a v heuerlerken, çoğa sahip olanlar (her biri
.
.
1 5,7 desiya-
tin) daha d a �oğunu edinmektedirler.* Fakat bu. bazılan yıkıma
uğrarlark e ı ı . h a z ı l arının da zenginleşüği tezinin, başka sözcük­
lerle ama. anlamsı zca tekrarlanmasından başka bir şey değildir! !
H i ç b i r �eyı: aı; ı k l ı k getirmeyen toprak yoksulluğu konusundaki
lafa z a n l ı ğ ı
b ı ra kın anın zamanı gelmiştir, (çünkü köylülere. top­
rakl ar k a rş ı l ı k s ı z veıi l memış, bizzat köylüler bunları satın almak
zoruı ıua ka l ı n ı � l a rdır ve bu sözler ancak bir süreci tasvir etmek­
te, üste l i kle yan l ış bir biçimde tasvir etmektedir, çünkü yalnızca
değ i L genel olarak üretim araçlarından söz etmek,
e limi� bunlardan " az" olduğunu değil, köyüterin bun­
koparılmakla olduğunu, gelişen kapitalizm tarafından
topraktan
köylülerin
l ardan
ki "temiz kalp/i ve kendi işinde gücünde" tarım işçileri, yani özünde toplu­
mun çok daha eski bir temeline ve "topluluk özüne" son derece yakından
bağlı olan bu sevimli niteliklerini yitirmiş olan kişiler, bunu yapamamışlar­
sa, bu, yalnızca, Sosyal-Demokratların, Rus kapitalizminin ilerici ve dev­
rimci rolüyle ilgili teorilerinin doğruluğunu ispatlamaktadır.
\!', Eşit verilmiş-toprakian olan köylülerin eşit olduğu ve "kan-emici/er", "ta­
rım işçileri" olarak bölünmediği görüşıüıün saçmalığındansa, söz etmiyo­
ruz.
Üçüncü Kısım
131
mülksüzleştirilmekte olduklannı ileri sünnek gerekir. Bay Kri­
venko felsefi l!ifazanlığını bitirirken şöyle demektedir: "Bütün
koşullarda, tarımın " doğal' kalması (N aturalwi rschaft-doğa
ekonomisi -ÇN.) gerektiğini ve kalabileceğini ve manifaktür
sanayiinden ayrılınası gerektiğini ve ayrılabileceği n i ileri sür­
mek amacında değı l i z . " (İşte bir laf daha! Değişimi ve dol ayı­
sıyla tarımın manifaktür sanayiinden ayrılmasını öngören bir
parasal ekonomi okulunun zaten şimdiden var olduğunu daha
demin kabul etmek zorunda kalan siz değil miydiniz? Ne olabi­
lir, ne olmalıdır? diye aptalca süz!ere ne gerek var sanki?) " B ü ­
tün söylediğimiz, yapay bir biçinıde ayrı bir sanayi yaratmanın
mantıksal olmadığı" (şunu anlamak, ilginç olacaktır: Kimri'deki
ayakkabı sanayi ve Pavlovo'daki bıçakçılık sanayii birbirle!"in­
den " ayrı" mıdırl 1r, onları kim, nasıl ve ne zaman "yapay bir bi­
çimde yaratmaktadır?") "emekçinin topraktan ve üretim araçla­
nndan kopmasının, yalnız kapitalizm tarafından değil, ondan
önce gelen ve onu i leriye doğru sürükleyen başka etkenler tara­
fından da gerçekl eştiritmiş olduğudur."
Burada gene. emekçi, kan-emicinin eline geçen topraktan
kopmuşsa, bunun nedeni, emekçinin toprak bakımından "yok­
sul " , kan-emicininse toprak bakımından "zengin" olmasıdır ko­
nusundaki derin düşünceyi göz önünde tutması olasılığı vardır.
Bu tür bir felsefe, kapitalizme belirleyici etken gözüyle
baktıklarından, Sosyal-Demokratları "dargörüşlülük" le suçla­
maktadır! . . . Sosyal-Demokratlarm süreci nasıl değerlendirdik­
lerini ve nasıl açıkladıklarını açık açık ortaya koymak zorunlu
olduğundan, köylülerle el-zanaatçılarının farklti aşması konu­
sunda böyle ayrıntılı olarak bir defa daha durduııı . B i r sübjektif
toplumbilimeiye göre "köylüler yoksullaşırken " , "para avcıla­
n "nın, "kan-erniciler"in "kendi çıkarları için karl ar s ağl ad ıkla­
rı"nı ortaya koyan olguLmn, bir materyaliste görey se, bizzat
Halktn
132
meta üretiminin zorunlu
Do.\·tfarı Kimlerdir?
kıldığı
meta üreti cilerinin buı:juva fark­
lılaşm asını ortaya koyduğunu göstennek gerekl i ydi. Mülk sa­
hipl eriyle mülks ü z l e r arasındaki mücadelenin y ,ıJ nı z c a değir­
menl erde v e fttbri Lıl ard a değiL tersine son dereec uLak köylerde
bile, Rusya'n ı n her ta ra fmda sünnekte o lduğu; Vt� bu mücadele­
nin, her ı a r aft a . meta ekonomisinin bir sonucu o l arak ortaya çı­
k a n burjuvati i l e proletarya arasında bir mücadele olduğu tezine
(yukarı d a b i ri n c i kı sımda verilmiştir� temel olan olgulan göster­
mek gi:· rekl i y d ı Zemstvo istatistiklerinin kazandırdığı hayranlık
verici hu m < ı l z e me sayesinde doğru o l arak tahlil edilebilen köy­
lüleri m i zi n ve el-zanaatçı lar ımızın farklıl aşmaları ve köyHilük­
ten ç ı km a l a r ı . bütünüyle Rus gerçekliğiyle ilişkili Sosyal· De­
mokrat göıiişün, köylülerle el-zanaatçılannın. kavramın "kesin"
anlamı y l a
küçük üreticiler, --
y an i
küçük-burjuvazi olduğu
ispatını sağla­
konu sundak i görüşün doğruluğunun o l g u s al bir
maktad ı r. Bu teze, ne küçük üreticilerin içerisinde yaşadıklan
meta
ek onomisi koşullannı, ne de bu küçük üreti cilerin, bu ko­
kapitalist farklılaşmalannı kavramış olan daha
şu l l a rd an doğan
önceki köylü sosyalizminden ayınnak için,
L\LizMi
işçi SINIFI SOS­
teoıisinin merkez noktası denebilir. Bu nedenle de,
kim Sosyal- Demokrasiyi ciddi olarak eleştinnek istiyorsa. tezini
bunun üzerinde yoğunlaştıımast. ekonomik-politik ilişkiler açı­
smdan, Rusya'da bir meta ekonomisi sistemi olmadığını, köyiii ­
lükteki p a rç a l anmaya da bu sistemin yol açnıad,ğını, nüfusun
büyük bir �·< ığ unluğunun mülksüzleştirilmesinin v e emekçilerin
sömürülıne:.;inin, toplumsal ekonomimizin (köylü ekonomisi de
dahil) burjuva. kapitalist örgütlenmesinden başka bir ş ey l e de
açıkl anabi leceğini göstermesi gerekmektedir.
Öyleyse deneyin bayları
Aynca, Sosyal-Demokrat teorinin ortaya konulmasında,
köylü ve el-zanaau ekonomisiyle ilişkili verileri tercih etmenin
133
Üçüncü Kısım
bir başka nedeni daha var. "Halkın dostları · n m görii ılerini eleş­
tirirken , onların görüşlerini, Marksist görü ş l erle karşılaştırmakla
ye t iruniş olsaydım. bu m ateryalist yöntem\lt n n 1.ak l a ş mak olur ­
du. Buna ek olarak. · popül ist" görüşlenn açıkl:.ınnıas ı . bu görüş­
lerin bu günkü topl umsal-ekonomik iliş� ilerimizin i çeri sindeki
MADDi tem e l ın i n
orta\'a
. konması da zorunludur. Ki'ıv
- " l :j ve elzanaatçrmı z ı n ekonomi hiı; ı ıni yle ilgili açıkl amalar v e ömcklemeler ··ııalLm Jostlan " n ı ı ı i deoloğu olmayı ama<;! ad : kl an bu
"kö y l ü '' mi n gen;ekle ne o l d u ğ u n u göstermektedir. Bu 0mekle­
meler, köylü ekonomimizin burj u va niteliğini ispaı r ar ve böyle­
ce "halkın dostlan"nın küçük- b ur j u v a i deologlan ol arak sınıf­
landırılmasının da doğruluğunu ghsıerirl er. Dalıası v ar: B unla r
biı.im radikallerin görüşleri ve prcıgr:.ı ı ıı l <irı y l a küçük -burjuvazi­
nin çıkarları arasında çok yakın bir ilişk;
oldu�unu ı.la
giisteri­
yorlar. Bu radikal görüşlerin " toplum"umu;d a büyk�; i ne neden
yaygın olduğunu ortaya koy an şey, bunların p rngraıı l a ıı nı ıı eni ­
ne boyuna incelenmesinden sonra daha bi r a (( ı k l ı [f a k a v u şa c a k
o l an hu i lişkid i r; ayrıca bu ilişki , "halkın dos t!:�ı ı " ıı(n s i y asal
aç ı dan köl e nıhl
1.
bunun yanı ı .tl a uzlaşım ı ya hazır ve y atkın
olıı ş l anrı t da harika bir şekilde ac,:ı.klamaktcı.dır.
Son olarak kapitalizmin son derece az geliştı ği, popülistie­
rin genellikle teorıkrine malzeme sağladıklan toplumsal hayatı ­
mızın tam da bu al anlannın ekonomik niteliği üze lin d e bu kadar
aynntılı durm am ı z için başka bir neden daha v ardı. Ekonomide­
ki bu niteliğin incelenmesi ye ortaya konması, halk arasında, bu
alanda, Sosyal-Demokrasiye karşı en y aygın itirazhlrdan b irine
özlü olarak cevap v e rmenin en kol ay yöntemiydi
miz, kapitali zm in
" h alk
Rdikalleri­
düzeni " yle çeliştiği kon usu ndaki a l ı şıl­
mış görüşten hareketle Sosyal-Demokratlann b üy ük - ç aplı kapi­
talizmi ı [erici bir olgu olarak kabul ettikler:ni bugünkü soygun­
cu düzenine karşı mücadele vermekte, bunu büy ük-çapl ı kapita-
134
Halkın Dostları Kimlerdir?
--�-- ·---------
ljzmi kendilerine temel alın ayı amaçlad ıkl arını görerek, daha
ayrıntısına inmeden. Sosyal - Demokratları . köylü kitlelerinin bü­
yük bir çoğunluf!uı i tı ı ı çık a ri arım ihmal etmekle. " her mujiği
fabrika potasında •;h. eritmeyi" amaçlamakla suçlanınak�adırlar.
B ütün bu i ddialar, kapitalizmi gerçekte ne olduğu. fakat kö­
yünse n� "olabileceği "ne göre değerlendiren şaşılacak derecede
mantıksı :r ve garip bir yöntem temeline dayanmaktadır. Doğal
olar;ı k b u n u n en iyi c evabı, onl ara gerçek köyü ve köyün g er­
çek d.mıoıni biçimini göstermektir. Bu ekonon:i biçimi tarafsız
v e hı l i ın:;d olarak inceleyen herkes kırsal Rusya köylülüğünün,
ayrı ayn küçük bölgelerin toplumsal ve ekonomik hayatına ege­
men olan küçük ve dağınık pazarlar (ya da merkezi bir pazarın
küçük kolları) sistemini oluşturduğunu kabul etmek zorunda ka­
lacaktır. Bu bölgelerin'herbirinde. genelde, düzenleyicisi pazar
olan, toplumsal ekonomik örgütlenme:ye özgü bütün olguları
bulmaktayız: Bir dönemlerin. eşit ataerkil ve araçsız ü reticileri­
nin zengin ve yoksul olarak farklılaştıklarını ; sermayenin, özel­
likle � a lışan hal kın çevresinde ağlarını ürmü} olan ve bunların
kanını emen tüccar sermayesinin oluşumunu gönnek.teyiz. Rad1kall e ıim izin verdikleri köylü ekonomisi tanınıları köydeki eko­
nom ik hay atl a ilgili kesin, do!:ıysız ve ilk elden verilerle karşı­
laştı rı l d ığında. eleştirilen görüşler sisteminde. bu pazariann her
birinde kaynaşmakta olan küçük satıcılar i\.itlesine, bütün bu pa­
zarcılara ve değiş-tokuşçulant ya da ayrı ayn yerlerde, köylüler
bunlara h an g i adı veriyorlarsa onlara, pazarlara hakim olan ve
çalışarı halkı acımasızca ezınekte olan bütün bu küçük sömürü�
cüler kitlesine hiç mi hiç yer verilmeyişine şaşıp kalacaksınız.
Bunlar, şu sözl erle bir kenara itiliverilmişlerdir -"bunlar artık
köylü değildiL tüccardır" :- Evet, son üerece haklısınız: B unlar
''ıuiık köylü deği l d ir". fakat bütün bu "tacirleri " y ani , politik­
ekonominin kesin d i liyle konuşulursa, ticari giri şimle uğraş­
makta olan ve h angi düzeyde olursa olsun başkalarının emeğine
el koyanlan ayrı bir grup olarak incelemeye çalışın; bu grubun
Üçüncü Kısım
1 35
ekonomik gücünü ve bölgenin ekonomik hayatının bütününde
oynadığı rolü kesin rakamlara venneye çalış ın: daha sonra da
emek güçleıini pazara sürdükleri, kendilerine değil başkalanna
çalıştıklan için " aı1ık köylü olmayanlan"da karşıt h ı r grup ola­
rak bir araya toplamaya ç a lışın; hiçbir yan tutmayan v.:: ciddi bir
araştırmanın bu asgari iııı koşullarını y erine getirme) ·� ç al ı şın,
burjuva farkl ı l aşmanın öylesine canlı bir görünümünü elde ede­
ceksiniz ki, o zaman "halk düzenı" masalının izi bile kalm aya­
caktır. Köydeki üu küçük sömürücüler kitlesi son derece kor­
kunç bir güçtürler. Özellikle korkunçtur, çünkü bunlar ayrı ve
tek başına kalmış olan emekçileri ezmekte, onları kendilerine
bağlamakta, bütün kurtuluş umutlarını yitiımelerine neden ol. makt;�dırlar; korkunçtur, çünkü b u sömürü, köyün tanımlanabi­
len sisıemine özgü ol an emeğin düşük üretkenliği ve ulaşım ko­
şullannın yoklu ğuna bağlı olan muazzam geri kalmışlığı karşı­
sında, ancak enıeğin_soyulmasını değil, bunun yanında köylerde
sürekli karşılaşılan insan onurunun Asya'ya özgü istismarını da
oluştunnaktadır. Ş imdi , bu gerçek köyü, kapitali zmimizle kar­
şılaştıracık olursanız, kapitalizm bu küçük küçük dağınık pazar­
ları tek bir Rusya çapında pazar durumunda toparladığında, bi r
sürü küçük iyi niyetli kan emicinin yerine, bir avuç büyük " ana ­
vatanın temel direklerini" yaratuğında, emeği toplumsalla�tırdı­
ğı ve bu emeğin üretkenliğini artırdığında, çalışan halkın yerl i
kan-emicilere boyun eğmesini yıkıp attığı, onları büyük ç aplı
sermayeye boyun eğdirdiğinde, Sosyal-Demokratların, kapıta­
lİzmimizin iç işleyişini neden ilerici olamk kabul ettilderini kav­
rayacaksınız. Bu boyun eğme, daha öncekine oranla, emeğin
ezilmesinin, adım achm yok olmasının, vahşileşmesinin. kadın­
larla çocukların �; akat kalmalarının böylesine korkun çi uğuna
karşın gene de ileıicidir �ünkü İŞÇiNİN ZİHNİNİ UYARMAR"TA- sessiz ve belli belirs i z hoşnutsuzl uğu bilinçli bir
protestoya dönüştürmekte, dağınık, küçük, anlamsız başkaldınş­
ları, bütün çalışan insanlarm kurtuluşu için örgütlü bir sınıf mü­
cadelesine, gücünü söz konusu büyük çaplı kapitali zmin vadığı-
Halkın Dostlan Kimlerdi r?
136
nın ko�ull arından alan v e dolay ı s ı yl a hiç ku�kusuz
KESiN BA­
ŞA HHA gü venehileıı b1 1 mücadeleye dönüştünnektedir.
Sosyal -Demokntl ar, köylü kitlelerini ihmal etme suçlama­
sına cevap olarak, Karl Marx'ın şu sözleıini aktannakta son de- .
rece haklıdırlar:
"Eleştiri, zinciri süsleyen hayati çiçek/eri, insanlık b u
gerçek-dışı süsleri soyulmuş, perişan eden zincirleri taşısın
diye değil, tersine zinciri fırlatıp atsın ve canlı çiçeğe ulaşsın
diye kopartmıştır. "!491
· Rus S osyai-Demokrathm köylerimizden, onu süsleyen ha­
y a l i çi çekl eri kopannakta, i dealleştinnelere ve h ayallere karşı
mücadele etmekte, " h alkm do!'tlan"mıı onlardan böylesi ne öle­
siye nefret etmes ine y61 açan yıkıcı çalışmalannı , köylülük kit­
lesini bugünkü baskı, adım adım yok olma ve kölelik durumu
sürsün diye değil, te.rsine proletarya emekç i halkı, her yerde ne
tür zincirleıi n köstekledi ğirıi kavrayabilsin. bu zi nci rlerin nasıl
o l u şturulduğunu kavrayabılsin, onlara karşı çı kahil sin, fırl atıp
atat,ibin ve gerçek ç içeğe uzanah i lsin diye
sürdi.irmekt edirler.
B u düşünceyi , çalı��ın halkın temsilcilerine -ki dummları
gereği sın ıf bilinci alabılecek ve sınıf mücadelesi yürutebilecek
y al ı ı v ve y a l nız bunl ardı! ·-- getirdiklerinde, Sösyal Demokrat­
lar,
mlıı i � ; f:ıbrika potasında
eritm eyi amaçl amakla suçlanmak­
tadırlar.
Peki , S osy al fkmokratl arı suçlayanlar kimlerd i r?
Çalışan hal k u ı kurtuluşu uğnma umuti arını, bız;:at kendıleri
" hükümete · , "t oy,\ u m " �ı. yani her tarafta, çalışan h alkın ayakları­
mı zincir vuran b w j u vazinin organlannı n
t a kendi s ine bağlayan
kişilerdir!
Bu yüreksiz yaratıkl ar, Sosyal-Demokratlarm hiçbir i dealle­
ri olmadığından söz etmeye cesaret ediyorlar!
Üçüncü Kısım
1 37
Ş im di , öyle anlaşılıyor ki teorik görüşleriyl e fazl asıyla il g i ­
lendiğimiz " Halkın Dostları "nm p ol i t ik programma geçelim.
"
H an g i önlemlerle
mokratlar t arafından
vang ı n söndürmek" i stiyorlar? S osyal-de­
gö�;kı ılen güya uoğru değilse, kendileri ça­
reyi nerede görüyorlar'1
"Köylü B ankas ı ' n ı n ı eorganizasyonu" --diye yazıyor Bay
Yujakov 'Tarım B ai-; a ı d ı b ı
tvo "nun 1 0 .
sayısı)
·
ıııaLaie�.mde (R uskoye Bogats­
-- ·l ; i : k · ı l o n i z a s yo n idaresinin kurulm;ısı,
dev let arazilerinin han, ı U i \; , d ı nm yaranna kiraya verilmesinin
düze n l e nm es i . . . topr dk k i r. ı l < ı ı n a sorunuının
ele al ın m ası ve
dü­
zenlenmesi-- halk iküs:Hiınııı rc:.ıorasyonunun ve onun oluşum
halindeki plü tokra s i n i rı [zeng inler et'e ın e n l iğ i -ÇN] ekonomik
teca vü zündt;n
budur. "
(metinde
aynen boy k 1 ) lwrunmasınııı programı
V e "Ekonomik Gelişimin Sorunları" makal esimle. h alk ikti­
sadının restorasyonu"nun bu programı na, şu " i l k , ama gerekl i
adımlar" eklenir:
" B ugün köy topluluğunun içine düştiiğü her türlü en gelin
ortadan kalJırılınası: vesayetten kıırtan lrnası, ertak ekiıne ge-;iş
( t arı m sa l ; :aııaatın toplumsallaştınlınası) ve topraktan
kazanılan
hamm addeleri n köy top l u l u ğ u tarafından işlemnesinin gel iştiri l­
mesi ."
Ve B ay Krivenko ile B ay Karişev ş u n u ekliyorlar:
"Ucul kredi , cırtel biçiminde iktisat sürüm ii ı. g�tr:ırıtikı ı m e­
si, girişimci
kJ.rı
•J1 maksızın
t:·debilme olanağı. i bu knnu üzerin­
de daha aşağıda duracağız) , ucuz motorların
ve
başka teknik
iyileştirmelerin icadı" son olarak -- "müzeler \sergi sarayları),
depolar, kornisyoncu büroları."
Bu programa iyice bakıldığında, bu b a y l a r ı n tümüyle ve
bütünüyle mevcut toplumun zemini (yani bilincinde olmaksızın
kapi t ali st koşulların zemini) üzerinde durdukları ve bütün ilerle-
138
Halkın Dostları Kimlerdir?
melerin -ucuz kredi , tekni ğin i y ileştirilmesi, bankalar, v s.­
sadece burjuvaziyi g ü ır l endirmeye ve teşvik etmeye yarayacağı­
n ı kavramadan_ bu toplumu yamayarak ve onararak meseleyi
halletmek isted i k k - ri a nlaşılacaktır.
Mevcut ko� u l l arın zemini üzerinde hiçbir reformun yarar
getirem eyece ğ i ıı i . ne kredilerin, ne göçle�n, ne vergi refoımu­
nun ne
de
bütiiıı toprağın köylülerin eline geçmesinin önemli bir
d e ği � ı k l i k s a ğ l a ı n ayacağını, tersine bunların, bugün gereksiz
" ves�! ı, _·t
'.
�.
ertl ı k vergilerinin kalıntıları, köylüleıin toprağa bağ­
lannı a s ı y l a v s . gec iktirilen kapitalist iktisadı güçlenılinnek ve
geli �tirınck zu nında olduğunu söyleyen N .-on tabii ki tamamen
hakl ıdır
-ve bu, " Halkın Dostlan " nın protesto etmeden_ geçe­
m ecli k l eri N . - nıı 'un en· değerli iddialanrıdan b i ridir. "Kredinin
yaygın h i r g el i ş i mini i steyen, Prens Vasilçikov (ılüşünceleri iti­
bari y l e 1-.u � k u suz bir " Halkın Dostu"dur) türünden ıktisatçı­
lar"-- d i y e yazı yor. N.-on "liberal " , yani burjuva ikti::;atçılarla
aynı �eyi i st ı yorl a r, "kapitalist ili şkilerin gelişmesini ve sağlam­
l asınasını a ın açl ıyorl ar" . Üretim ilişkilerimizin ("köylül ük" için­
de oldu� u
k atlar ıliğer tabakalarda da) aniagonizmasını kavramı­
y nı l a r v e aııtagonizmanın yolunu açmaya çalışmak, bu antago­
nizma sun u c u nda köleleştiıilenlere doğruılan katılmak we müca­
dele için b a ş k aldırınalarına yardımcı o lmaya ç a lışm ak yerine
herkese göre düşünülmüş
ve uzlaşma ve birleşmeyi. amaçlayan
önlemler arac ı l ı ğı y l a mücadeleyi sona erdirmeyi ılüşlüyorlar,
B ütün bu araç l :t rın nasıl bir sonuç doğurabileceğini anlamak zor
değil: bütün bu kredi lerden * , iyileştinnelerden, bankalardan ve
*
Bu düşünce -halk ikrisadının, yani küçük üreticilerin iktisatlarının, kapi­
talist ilişkilerin varlı,�ında (ve bunun varlığını, gördüğümüz gibi, "Halkın
Dostları" artık reddedemiyorlar) kredilerle desteklenmesi- teorik politik
ekonominin abc 'sinin bilinmediğini ele veren bu anlamsız düşünce, iki
'
koltukta birden oturmaya çalışan bu bayların teorilerinin ne kadar man­
tıks ız olduğunu tüm aç1klığıyla gösteriyor.
Üçüncü Kısım
1 39
benzeri " il erlemeler"den yalnız c a, doğru dü r üs t . istikrarlı bir ik­
tisatta bell i " tasarruflara" sahi p olanlann, yaui Ço k ün emsi z bir
azınlığın, küçük burju vaz i nin temsi lcilerinirı y a r arı an abileceği­
-
n e i nanmak için, yukanda farklılaşmaya* ıl i şkin s u n u l a n ö rnek­
teri anımsamak yet er Ve kö yl ü bankası. ve diğer benzeri kurwn­
.
lar nastl reor g a nize eliil irse edilsin, bu, nüfu sun Ço ğu n l u � unun
mülksüzleşliri l miş oluu u ve hal a da mülksüzleşti lild i ğ i ve do ğ ­
ğ
ru düıiist bir iktisat yürütmek bır yana kendisini bes ie ece k ol a­
y
naklara bile sahip olmadığı temel ve başlıca gerçeğinele n hi çbir
şey değiştirmez
.
Aynı şey " arteller" v e ortak ekim'' konusun da d a söyl en­
melidir Bay Yujakov sonuncusunu "tarımsal zıı.na at in toplum­
sallaştınlması olarak t anımlıyor E lbette bu yalnızca g ari p s e ne
"
.
"
­
.
bilir, çünkü toplumsallaştııma için üretimin herhang i bi r kö y c ü ­
ğ ün sınırları içind e örgütlenmesi yetmez, bunurı i çi n
ürdiı n
araçlannı tekelleşt i rmi� olan ve Rusya'nın toplums a l ikti s adın ı
yönlendiren "köpek balıklan"nın mülksüzleştirilm es i gerek ir v e
bunun için içi boş küçük-burjuva morali değil, müca d el e m ü c a­
,
dele ve yine ıni.il.:aL\ele gereklidir.
işte b u y ü zd en
onların bu
tür önl e m leri , ş efkatli bir bu r j u ­
vazinin h a yırseverliğine bağlı yumuşak liberal y arım önlem l ere
ı.Iönü�ür ve sömürülenleri mücadeleden u zaklaştırara k.
kapital ist ilişkiler temelinde sefil v e istikrarsız oln1as ı
tek tek kişil e r i n d u rum undaki o1ası iyileşme1erin
� eııe lde
P t' reken
sağlaıı�l ı ğ ı
ya. rardan daha çok zarar getiıir. Rus yaşamındaki antag oni z m a nın
örtbas ed ilmesi ni n bu baylarda nasıl ut anm az ca b ı r de re ceye
ulaştığı -tabii ki b\ı . gerçek mücadeleyi sona eniirmek i çin en
*
Lenin bu örnekleri, bu çalışmanın eldeki baskıya alım�ıaınış o lan bölüm­
lerinde sunuyor, Bkz. Bütf!n Eser/er. Ci/ı I, "Köylülük lçinrJe Farklılaşma
(Tabakalar ın O luşrımıı) Uzerine", aynca bkz. l-enin, Seçme Ese r /e r Cilt
,
I, "19. Yüzyılın Sonunda Rusya'da Tarım Sorunu" makalesi s . 2 1 7-37 4,
İnıer Yayınları. -Red.
,
Halkın Dostlan Kimlerdir?
140
iyi niyetlerle, yani cehenneme giden yollan döşeyen o niyetlerle
ya ptiınaktadır --- P. ·,ı ' K n wııko'nun şu değerlendirmesinde görü­
lüyor:
" Ay d ı ı ı l ar
fabrikatörlerin girişimlerini yönetiyor! ar, h alk en­
di.is•ı ı · . : ; ı ı de ) Oiletebilirler."
Biit u ı ı 1-..: ! s l't e leri, mücadelenin ve sömürünün olduğu, ama
eğer . .
eğ,_· r sii;nürücüler olmasaydı bunun da olması
" gerekme­
yen � � · · ü zerine sızianınaya (ç ıkıyor. Yazar anl amsız t umturaklı
s ö z k r i y l l' a <; i ı ı ı d a ne söylemek istiyordu. Rus üniversitelerinin
b<ı·, L a ı ·� ren im kurum1 annın, her yıl s adece, kendilerini bes­
le ye( , k b ı r i n i arayan türde " aydınlar" (??) yetiştirdiği yadsınabi­
lir m ı ' ' i '. u \ � · a'da bu " aydınlar" ın geçimi için gerekli kaynaklann
ş u aı: , ı ,, \ . l t kc e burjuva azınlığın elinde olduğu yadsınabilir mi?
Ru s ·. :ı d a Lı : rı uva aydınlar, " H alkın Dostlan"nm onlara, burju­
v azi\ : :O . .r ; ı ı d etmelerin i n " gerekmediği"ni söylemeleriyle orta­
d a ı ı k .: y hı ı l u r mu? Evet, onlar burjuva olmasalardı, bu " gerek­
ve
ın c;;d ı . '' Eğer'' Rusya'da burJUVazi ve kapitalizm olm asaydı, on­
! Mı ı ı ci a burjuva olması "gerekrnezdi" ! Ve yaşamlan boyunca bu
t i 1 1 ··eper'' ve "fakat'l arla işin içinden sıyrılan k işi ler vardır! Ay­
rıca bu bayl ar sadece kapitalizme t ay in edici bir önem biçmek­
ten Ka<,: ııımakla kalmı yor, gene l olarak kapitalizmde kötü birşey
gönnt k d �· i stemiyorlar. Eğer bazı "kusur lar'' ortadan kaldırılır­
sa, o ; uı m a ı ı bdki de kapitalizmin altında i şleri hiç de kötü git­
meyecek!i r. B ay Krivenko'nun şu açıklamasını dinleyi n hele:
' ' Kapitalist
lat
.
üretim ve zanaatların kap itahıasyonu asla, ima­
endiı . • risinin içinden geçerek halktan s<ıdece uzaklaşabilece­
ği kapılar oluşturmazlar.
rnının içine
Elbette uzakl aşabilir, ama halkın yaşa­
de girebilir ve tarıma
kınlaşabilir . B urada
başka gerekse de aynı kapılar bu
161)
ve
madenciliğe daha da ya­
bazı kombinezoular m ümkündür v e gerek
amaca lıizrneı edebilir. " (s.
141
Üçüncü Kısım
B ay Krivenko, Bay Mihailovski'yle karşılaştınldığında bazı
çok iyi niteliklere sahiptir. Örneğin açıklık ve dobra dobralık.
B ay Mihailovski'nin konuya değinrneksizin parlak ve ustaca laf­
l arla sayfalar doldurup rneselenin etrafında döneceği yerde, nes­
nel yönelirnli ve pratik Bay K ri venko sözünü sakınrnıyor ve vic­
danı kabarmaksızm görüşlerinin bütün saçmalıklarını okuyucu­
nun önüne seriyor. B akınız he le: " Kapitalizm halkın yaşarnının
içine girebi lir". Yani kapitalizm ernekçiyi üretim araçların d an
ayırmadan da mümkündür! Bu gerçekten harika: şimdi hiç ni­
rnazsa, " H alkın Dostlan"nm ne istediklerini tüm aç ıkJ ığıyla gö­
zümüzde canlandırabiliyonız. K apital i zmin olmadığı bir meta
iktisadı, mülksüzleştirme v e si'ırnürünün olrnadı.ğı bir kapi.ta·
lizrn, i n sancıl büyük toprak sahiplermin ve l iberal memurların
korunması altında barış içinde bitkisel bir yaşam sürdüren sade­
ce bir küçük-burjuvazinin bul unduğu bir kapitalizm istiyorl ar .
Ve Rusya'yı bahtiyar etmeye niyetl enen bir bakanlık bürokratı ­
nın ciddi yüz ifadesiyle, kurtların karı11nın doyduğu, kuzulara
i se dokunul rnadığı kornbinezonlar y apmaya girişiyorlar. Bu
kornbinezonl ann karakteri üzerine bir fikir edinebilmek için, ay­
nı yazarın 1 2 . sayıdaki* makalesine ("Kültürel Eksantrikler
Üzerine") dönmemiz gerekmektedir:
"Endüstrinin devlet ve artel biçimi" -diye hüküm yürütü­
"pratik ekonomik sorunları çözmek" için kendisini
yor,
salahiyettır sanan
B ay
Krivenkır- "asla,
lebilecek herşeyi temsil
\ erili
etmiyor. Örneğin
yon da mümkündiir".
duru mda öneri­
şöyle bir knmb inas­
Ve devamla, ( 1 00 Ruble'yi aşmayan) küçük hi sse senetleri
olan bir anonim şirket biçiminde Don Bölges i'nden teknik ola­
rak yararlanma projesiyle birlikte bir teknisyenin nas ıl "Rusko­
ye Bogatstvo" yazı kuruluna geldiğini anlatıyor. Proje sahibine,
projeyi örneğin şöyle değiştirmesi öneriliyor:
* -"Russkoye Bogatstvo " de,rgisi. -Alm. Red.
1 42
Halkın Dostlan Kimlerdir?
" . . . hisse sene tleri özel kişilere değil, köy topluluklarına ait
olsun. nüı'ıı�uıı � iri�iınlerde çalışan bölümü normal ücret als m,
bu arada , khy toplulukları bu nüfusun wprakla bağını garanti
etsin" .
Nasıl bir idari deha, değil mil Kapitalizm nasıl dokunaklı
bir basitlikle ve kolaylıkla halk yaşarnının içine sakuluyor ve
zararlı s on u ı; l arı ortadan kaldırılıyor! . Yapılması gereken tek
şey, kiıydl'l<:.ı zenginlerin, köy topluluğu aracılı ğıyla hisse senedi
s at ı n a l ı ı ı , d ; ı rı n ı * ve toprakl a bağı -bu topraktan ge�inme ola­
na�tı s u n m a y an (aksi takdirde "nomıal ücret" karşılığında çalış­
nı ayı k ı m ı. -;terdi?), ama insanı belirli bir yere bağlamak, onu
oradaki kapitalist girişimin kölesi haline getimıek ve patranunu
değiştirı ııe olanağını elinden almak için yeterli olan bir "bağ"dır
bu- gaLın\ilenen "nüfusun bir bölümünün" çalıştığı işletmenin
gelirinj elde etmelerini sağlamaktır. Haklı olarak bir patrondan,
bir kapitalistten sözediyorum, çünkü emekçiye üctet ödeyen biri
başka türlü tanımlanamaz.
*
Yazarın koyduğu, hisse senetlerinin köy topluluklarına ait olacağı koşulu­
na rağmen �en hisse senetlerinin zenginler tarafından satın ahnnuısın­
dan söz ediyorum, çünkü o hisselerin para karşılığında satın alınmasın­
dan söz ediyor ve buna da sadece zenginler sahip. Bu yüzden, meselenin
köy topluluğu aracılığıyla olup olmaması hiçbir şeyi değişıirmez- ödeye­
bilecek olanlar yalnızca zenginlerdir, tıpkı toprağın topluluk tarafından
satın alınması ya da kiralannuısının. bu toprağın zenginler tarafından ıe­
kelleşıirilmesini hiçbir biçimde ortadan kaldırmaması gibi. Ayrıca kdrı
(temeııüyü) da keza ödeyenin alması gerekir -aksi halde hisse senedi ol­
mayacaktır. Ve ben yazarın önerisini, kdrın belirli bir bölümünün "işçile­
rin toprakla bağını garanti/emek" için ayrılacağı anlamında anlıyorum.
Ancak yazar bunu kastetmeyip (oysa sözlerinden kaçınılmaz olarak bu
çıkmaktadır), zenginlerin kdr payı elde etmeksizin hisse senetlerine para
ödeyeceklerini zannediyorsa, o zaman projesinin anlamı çok basit bir bi­
çimde, mülk sahiplerinin mülksüzler/e payiaşması gerektiği aniamma ge­
lir. Bu, sinekierin kökünü kuruıma çaresi olarak sunulan şu anekdoıa ben­
ziyor: sinekleri yakalayıp birkabın içine sokun, hemen öleceklerdir.
Üçüncü Kısım
1 41
Üzerinde durmayı açıkça hiç haketmeyen böylesi bir saç ­
malığın üzerinde uzun uzun durduğum için, belki d e okurlar be­
ni suçluyordur. Ama izninizle! Saçmalık olmasına rağmen, in­
celenmesi yararlı ve gerekli olan bir saçmalıktır bu, çünkü Rus­
ya'nın gerçek sosyo-ekonomik ilişkilerini yansıtır ve dolayısıyla
bizde sosyal -demokratların daha uzun süre hesaba katmalan ge­
reken en yaygın sosyal düşiinceler arasındadır. Mesele Rusya'da
angarya ekonomisinden, feodal üretim tarzından kapitalist üre­
tim tarzına geçişin, geçimini toprağından sağlayacak ve büyük
toprak salıibi yararına vergileri iideyecek (bu vergileri lıalii
ödemektedir) durumunda olmadı ğ ı i çin köylünün "yan gelir­
ler''de çare aramaya zorlandığı, emekçiler için böylesi bir durum
yaratmı ş olmasından ve bugün de haLl yaratmasından ibarettir.
Bu y an gelirler başlangıçta, eski zamanlarda. ya bağımsız bir
zanaat (örneğin arabacılık), ya da bağımsız olmayan, ama zana­
atın son derece zayıf gelişimi sonucunda nispeten iyi para öde­
nen i§ karakterini taşıyordu. Bu durum, bugünkü dunımla karşı­
laştırıldığında köylülüğe belirli bir ıefah; yüzbinlerce �;oylu p Ö­
lis şefinin ve Rus toprağının oluşum halindeki toptan alıcılannın
burjuvazinin himayesi altmda banş içinde öylece yaşayıp giden
serf bir halkın refahını sağlıyordu.
Ve şimdi "Halkın Dostları", onun karanlık yanlarını kestir­
meden atlayarak bu sistemi idealize ediyorlar. Onu düşlüynrlar
- "düşlüyorlar" , çünkü gerçekte o artık çoktandır varlık sürdür­
müyor, çünkü çiftçilik1e uğraşan köylülüğün kitlesd ölçüde
mülksüzle§tirilmesine yol açmış ve sunulan "kol eme ğ i " nin faz­
lalığı sayesinele eski "kazançları" sınırsız sömürüye dönüştürül­
müş olan kapitalizm tarafindan çoktan yok edilmiştir.
Küçük-burjuva şövalyelerimiz tam da köylülerin toprakla
"bağı"nın korunmasını istiyorlar, ama bu bağı olanaksız hale ge­
tiren meta iktisadı ve kapitalizm tarafından yıkılmış olan, bu ba-
1 44
Halkın Dostları Kimlerdir?
ğın tck güvencesi serfi i ğ i iste m iyorlar. Köylülüğü topraktan ko­
paıınayan, -pazar
i�.; ın
ça hşın ada- rekabet üretmeyen,
maye y aratmayan vf n üfusun büyük kütlesini ona
ser­
tabi kılma­
yan yan gel irl e i· i ., t ı yurlar. Sosyoloj ideki sUbjektif yöntem e*
bağlı !o1 arak . lıer yenlen iyi olanı "almak" istiyorl ar; ancak ger­
çekte ıw t,;ol u ksıı i stek sadece, gerçekliği görmezlikten gelen
gerici dli� ! e re . yen i koşulların ger��ekten ilerici , devrimci yanla­
rını k ; . v ; ama ve değerlendirme yeteneksizliğine, ve eski y an ­
serfl i ı... . varı -iizgıır emek koşullarının, sömürü v e baskının bütün
deh.? e t i y l e d o l u olan ve hiçbir çıkış yolı.ı sunmayan koşulların
ebedik�t i r i l ınesi ıçin önlemlere sempati duymaya yol açıyor.
" H a l k ın Dostlan"nı gericiler arasında sayan bu açıklamanın
doğruluğunu ispatlamilk için iki örneğe dayanıyorum.
Moskova Zemstvo istatistiğinde, Bayan
K.
adında bir kişi­
nin (Podolsk kazasında) iktisadının anlatımını okuyabiliriz, (an- ,
l atım değ i l iktisat) gerek Moskovalı istatistikçiler, gerekse de,
eğer belieğim beni y anıltmıyorsa, B ay V. V .'yi Canımsanacağı
gibi kendisi bir dergide bu konuda bir makale yazmıştı) hayran
bırakt1 .
B ay an K . 'nın bu çok ünlü iktisadı Bay V. Orlov'a, " köylü
iktisad ının doğru düzgün bir durumda olduğu yerlerde özel top­
rak sahipl erinin ikti sadının da daha iyi işletildiği" iddiasının
doğruluğu n u " pratik temelinde ikna edici bir biçimde doğrula­
y an bir o l g u ol arak" hizmet ediyor. B ay Orlov'un bu bayartın
çiftliği üzerine anlatımından, kadının iktisadı, kışhk ödünç un
ve başka şeyler karşılığında çiftlik salıibesinin toprağını işleyen
yerel köylülerin emeğiyle yürüttüğü anlaşılıyor, bu arada çiftlik
sahibesi köylülere karşı olağanüstü şefkatli davranıyor ve onlara
* "Sosyolojinin sübjekt(( yöntemi üzerine bkz. Lenin, Seçme Eser/er, Cilt ll,
İnter Yayınları, -Red.
Üçüncü Kısım
145
yardımcı oluyor, öyle ki bunlar şimdi yörede, ekmekleri "nere­
deyse yeni hasada dek yeten (önceden Noel gününe dek bile
yetmiyordu), en iyi durumdaki köylülerdendir".
N. Kablukov (Cilt V, s. 1 75) v e V. Orlov'un (Cilt ll , s. 5559 vd.) varsaydığı gibi, "böylesi bir durumun köylülerle toprak
sahiplerinin çıkarlarının zıthğını" dışiayıp dışlamadığı sorusu­
nun sorulması gerekiyor. Besbelli ki dışlamıyor, çüntü B ayan
K. köylülerinin emeğinden yaşıyor. Dolayısıyla sömürü asl a or­
tadan kalkmış değildir. Sömürülene karşı iyi bir tavır nedeniyle
sömürüyil görmeme, B ayan K.'da mazur görülebilir; fakat hu
örnek hakkında hayranlığa kapılıp tümüyle, kapitalistle işç i ler
arasında iyi ilişikileri öven, fabrikatörün işçilerle ilgilendiği. on­
lar içii:ı tüketim mağazalan, konutlar vs. kurduğu örnekleri hay­
ranlıkla yansıtan Batı'daki fılantroplann düzeyine düşen bir ikti­
satçı ve istatistikçide asla affedilemez. Bu tür "olgular"ın varl ı­
ğından (ve dolayısıyla "olanağı"ndan) çıkar çelişkisinin yokluğu
sonucuna varmak, ağaçlardan onnanı görmemek anlamına gelir.
Bu birincisi.
İkinci olarak ise B ay Orlov'un anlatımından, B ayan K.'nın
köylülerinin "mükemmel hasat sayesinde (çiftlik sahibesi onlara
iyi tohumluk venniştir) davar- sahibi olduklan"nı ve " doğru dü­
rüst" bir iktisat yürüttüklerini görüyoruz. Bu "doğru dürüst" ç ift­
çilerin yalnız "neredeyse" değil, tümüyle doğru dürüst çiftçiler
olduklannı düşünün: ekmek sadece "neredeyse" yeni hasada ka­
dar ve sadece "çoğunluğa" değil, herkese ve tamamen yetiyor.
B u köylülerin yeterince toprağa, bugün sahip olmadıklan (doğru
diliüst çiftliğe bakın!) ve B ayan K.'dan çalışarak ödeme karşılı­
ğında kiraladıklan "ağıla ve otlağa" sahip olduklarını düşünün.
B ay Orlov o zaman -yani köylü iktisadının gerçekten doğru
· dürüst olduğu durumda-, bu köylülerin B ayan K.' nın çiftliğin­
deki bütün işleri "bugün yaptıklan gibi" özenle, zamanında ve
1 46
Halkm Dostları Kimlerdir?
hızla gerçekleştireceklerine gerçekten inanıyor mu? Yoksa bu
doğru dürüst köylül eri böylesine anaçca sömüren iyi hanım kar­
şısında minnettarlık belki de, otlaklan ve ağıUan olmadan ede­
meyen köylülerin şu anki durumunun çaresizliğinden daha az
güçlü olmayan bir <..l üıtü mü olacaktır?
"Halkın Dostları "nın düşüncelerinin özünde işte bu olduğu
açıktır: kiiçük - hm j u v azinin gerçek ideologları olarak sömürü­
nün ortadan k a l d ı rı lmasını değil, yumuşatılmasını i stiyorlar.
mücadele dep ı 1 . u z l aş ma i stiyorlar. Ona dayanarak daryürekli
�cısyal--dern o i\. rcı ı : a ra karşı o kadar şiddetle ateş püskürdükleri
büyük ideal l e : i . i ı li y ü k toprak sahipleri ve kapitalistler kendileri­
ne adil (.L,, r . < : ı ı ı s a büyük toprak sahiplerine ve kapitalistlere
karşı " g ( iı c \'lni " ııi yerine getiren "doğru dürüst" bir köylülüğün
.
öle s i ıı :
�,.,
!ııi yor.
iirnek. Bay Yujakov, "Rusya'da Halkın Toprak
f\; r ı ınları" ( "Ruskaya Mysl", 1 885, No 9) adlı ol­
duk\a ü ı ı l ü nıak .ı!esinde, "halkın" toprak mülkiyetinin _;_bu; h­
bera l l t: r i ın i z i ı ı tenninolojisinde kapitalizmi ve sömürüyü dışla­
yan b i r t urı rak mülkiyetidir- hangi boyutlara sahip olması ge­
rek ! ı .:.' ı üzeri ne görüşlerini açıklamıştır. Şimdi B ay Krivenko'nun
mc � d e y i k u sursuz biçimde açıklamasından sonra. onun da aynı
şeki lJe k a pita l i zm i halkın yaşamına sokm a" bakış açısından
hareket L'i t i ğ i ı ı i bili yoru z. "Halkın minimum toprak mülkiyeti
olarak. · t .ı l ı ı l g e re k s i nimini ve ödemeleri"* karşılayacak toptak
paylarını ai d ı . gerisini ise, ''yan gelirler"le elde elle bileeeleti . .
B i r h.ı�ka
M ü l k i yet ı ı ı ı ı ı
"
.
--- ---
*
---- -
Bu gider/e kr!rli1 bürçesinin diğer bölümü arasındaki oranı göstermek
için, Ostrogojsk bölgesi üzerine aym 24 bürçeye atıfta bulunuyorum. A ile
ba§ına ortalama giderler 495 ruble 39 kopek tutuyor. (Ayni ve nakdf gi­
derler birlikte.L Buradan 109 ruble 10 kopek hayvan bakımına, 135 ruble
80 kopele bitkisel g1da maddeleri ve vergi/ere, 49 kopek başka giderlere,
bitkisel olmayan gıda maddeleri, giyim, envanter, kira, vs. 'ye düşüyor.
Bay Yujakov hayvanların bakımını ot biçme ve kullanılan di,�er arazilerin
masrajlarına dahil ediyor.
1 47
Üçüncü Kısım
Başka bir deyişle, köylünün toprakla bağını korumakla çifte bir
sömürüye tabi olacağı bir durumla doğrudan uzi aşt ı: bir kez pay
toprağı temelinde büyük toprak sahibi tarafından ve bir kez " ge­
lir" ycıluyla kapitalist t arafından. Çifte sömürüye tabi t u tulan ve
bu arada zorunlu olarak bir ürkekleşme ve eziklik d u nunu üret­
mek zorunda o l an ve sadece zafere değil, sömürülen sınıfın mü­
cadelesine dair her türlü umudu da eli nden alan yaşam ko� u ! l an
içinde bulunan küçük üreticilerin bu . duruınu -bu
yan -ort<.ıçağ
durumu, " Halkın Dostları" nın utkunun ve ideallerinin nec phrs
ult ra *sıdır. Ve şimdi, Refonn'dan bu yana Rusya'nın bütün tari·
hi boyunca kapitalizmin büyük bir hız l a geliştiği, eski Rusya'nın
bu dayanağını -pederşahi, yarı-serf köylülüğü- kökünden ko­
parıp atmaya. onu ortaçağ i li ş kilerinin, yan-feodal i l i şkilerin
içinden çekip çıkannaya '-Onu uzun süreden beri ot urulan yer­
leri t erketmeye ve h aray arak bütün Rusya'yı dolaşmaya zorla­
yaı·ak, yerel ' ' i ş veren" tarafından köldeştirilmelerine son vere­
rek ve i l gi l i bireyin soyulmasının değil, genel olarak sömürü­
nün. �ını f söm ü rüsünün temelinin nerede yattığını gösL'rerek­
onu ortaçağ i li şkilerinin, yan-feodal ilişkilerin içinden çekip ç ı ­
kannaya, :'eni, . salt kapitalist ilişkiler içine sokmaya baş l adığı.
kapital izmi n . geri k a l u n ürkütülmüş ve hayvan durumuna sokul­
muş köylü nüfusu y ı ğ ı n halınde, gittikçe karmaşıklaşan biı top­
lumsal -politik yaşaınm içine çekmeye başladığı noktada . - bu
noktada şövalyelerinıi z dayanakların yıkılışı ve çöküşü :ızerine
feryat figan kopardıl ar. Ve bugün de, eski iyi günlerin ardı ndan
s ı zianınayı ve iç ge\· i nneyi sürdürüyorlar, oy sa bu yeı ı i yaşam
sisteminin devrimci yanını görmemek için, kapitalizmin eski sö­
mürü rejimiyle hiçbir bağı bulunmayan ve ona karşı mücadele
olanağına sahip olan yeni bir sosyal gücü nasıl ürettiğini görme­
mek için, öyle anlaşılıyor ki, bugün kör olmak gerekiyor.
*
Domk noktası. -Alm. Red.
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 4�
l · ,ıkat "Halkın Dostları''nd a, mevcut düzende herhangi bir
tL"mclden değişiklik isteğinin izi bile farkedilmiyor. Verili temel
ü zerinde liberal önlemlerle tamamen yetiniyorlar ve B ay Kri­
venko, bu tür önlemleri icat etme alanında vatansever
bir
'
Pompadour*'un gerçek idari yeteneklerini sergiliyor.
"Genel olarak bu sorun" -diye yargıda bulunuyor "halk en­
düstrimizin" " ayrıntılı bir incelemesi ve temelden reorganizas­
yonu" gerekliliği hakkında- "özel bir değerlendirmeyi ve üre­
tim dallarının, halkın yaşamına uyum sağlamış olanlarla (me­
tinde aynen böyle! !), uygulanmasında ciddi zorluklarla kar ıla­
şılan üretim gruplarına ayrılmasını gerektirir" .
Ş
Bu tür bir gruplara ayırmanın örneğini bize aynı Bay Kri­
venko sunuyor; kapitalistleşmeyecek zanaatlar, kapitalistleşme­
nin çoktan gerçekleştiği zanaatlar ve "büyük endüstriye karşı
varolma mücadelesi" verebilecek zanaatlar.
" Birinci durumda" ---di ye karar veriyor yönetici,- "küçük
üretim özgürce varolabilir" ---dalgalanmaları küçük üreticileri
buı:_iuvazi ve proJetaryaya bölen pazardan bağımsız olabilir mi?
Yerel pazarların genişlemesinden ve bunların büyük bir pazar
halinde toplanmasından bağımsız? Tekniğin ilerlemesinden ba­
ğımsız? Yoksa tekniğin bu ilerlemesi belki -meta ekonomisi
altında- kapitalist nitelikte olmayabilir mi? Bu durumda yazar,
"üretimin bü yük ölçekte de örgütlemnesi ''ni talep e.diyor:
" Burada artık üretimin büyük ölçekte de örgütlenmesinin;
v e döner sermayenin, makinelerin v s." -diye ya­
zıyor- "ya da, bu koşulların başka herhangi bir şeyle: ucuz
krediyle, gereksiz aracılığın ortadan kaldırılmasıyla, iktisadın
'
artel biçimiyle, girişimci karı olmaksızın edebilme olana�ıyla,
sürümi;n garantilenmesiyle, ucuz motorların ve başka teknik
ana sermaye
*
Rus miıahçısı Şçedrin'in (Saltikov) bir öyküsünden tip; kibirli, aptalca dik­
kafalı bir idareci. -Alm. Red.
Üçüncü Kısım
149
iyile�tirmelerin icadıyla y a da nihayet başka avantajtarla telafi
edildiğinde ücretierin bir miktar azalulmasıyla dengelenmesinin
gerekli oldıığu
açıktır."
Sözde büyük idealleri pratikte ise şabloncu liberalizmleriy­
le "Halkın Dostlan"nın karakteristiğine ilişkin son derece karak­
teristik bir değerlendirme. Görüldüğü gibi fılozofumuz. girişim­
ci kan olmadan edebilme olanağından ve büyük iktisadın örgüt­
lemnesinden başlıyor, ne daha az ne daha çok. Mükemmel : Sos­
y al-demokratlann istediği de tam budur. Fakat " Halkın Dostla­
n" buna nasıl ulaşmak istiyorlar? Çünkü girişimci olmaksızın
büyük üretimin örgütlenmesi için ilkin toplumsal iktisad ın meta
karaktefinin ortadan kaldınlması ve y erine, şimdi olduğu gibi
pazann değil, bizzat üreticinin, bizzat işçi toplumunun üretimin
düzenleyicisi olduğu, üretim araçlannın özel kişilere değil, bü­
tün topluma ait olduğu ortaklaşa, komünist örgütlenmenin geçi­
rilmesi gereklidir. Ö zel mülk edinme biçiminin y erine böylesi
bir ortaklaşa mülk edinme biçiminin 'geçirilmesi açıktır ki, üre­
tim tarzının önceden değiştirilmesini gerektirir, küçük üretici­
lerin dağınık, küçük, soyutlanmış üretim süreçlerinin tek bir
toplumsal üretim sürecinde kaynaşmasını gerektirir, tek keli­
meyle, tam da kapitalizm tarafından oluştumlan o maddi önko­
şu1ları gerektirir. Fakat " Halkın Dostları" kapitalizme öayaruna­
ya asla niyetlenrniyorlar. Peki nasıl hareket etmeyi düşünüyor­
lar? Bu bilinmiyor. Meta iktisadının ortadan kaldırılmasından
bile sözetmiyorl ar: büyük idealleri, açıktır ki, toplumsal üreti­
min bu sisteminin çerçevesini kesinlikle aşamıyor. Aynca, giri­
şimci karını oıtadan kaldınna aınacıyla, "kazançları" tam da
üretim araçlarını tekelleştirmiş olmalanndan kaynakl anan giri­
şimcilerin mülksüzleştirilmesi gerekecektir. Vatanımızın daya­
naklannın bu mülksüzleştirilmesi için, burjuva rejime karşı dev­
rimci bir halk hareketi, sadece, bu düzene hiçbir şeyle bağlı ol­
mayan işçi proletaryanın yetenekli olduğu bir hareket gereklidir.
Halkın Dostlan Kimlerdi r?
1 50
Fakat "Halkın DostJ arı ''nın aklı na hemangi bir mücadele düşün­
girişiıncilerin yönetim organlannın dı­
başka topl umsal faktörlerın olasılığını ve gerek­
sezeıniyorlar bi le. "Girişimci kan "na ciddi olarak karşı
cesi hiç gelmiyor ve bu
·ş ında, herhangi
liliğini
çıkmaya asla n i ye ı l ennıedikleri açıktır. B ay Krivenko gevezelik
Ve lwınt•rı kendisini düzeltiyor: " girişimci kan olma­
dan edeb i l ıne ol anağı " gibi bir mesele "başka bir şeyle" , y ani
kred i y l e . süwıııüıı i)rgütlenmesiyle, tekniğin iyileştirilmesiyle
de deıı;.• c l< :ııehı l i r. Y an i herşey çok ba§anlı geçmiştir: girişimci
b a vlaı ı ı, ı ı ı kutsal "kar" haklarının ortadan kaldırılması gibi ren­
c i de ed ı L· i hi r�ey y erine, kapitalizmin eline, küçük "halk" burju­
vazi ınız i .s adece g üçlendirecek, sağlamlaştıracak ve geliştirecek
mücadele araı; larıııı SUI).an, yl;muşak liberal önlemler geçmiştir.
Ve "Hatkı ıı Dost l arı"nm sadece bu küçük-burjuvazinin çıkarla­
etmiştir.
rını
savuııduğuna
a�a� ıtlaki
k a rı nı rı miallaıı
ayıı c a
hiçbir kuşku bırakmamak için, B ay Krivenko
şu dikkate değer açıklamayı yapıyor. Girişimci
kaldırılmasının . . . " ücretlerin düşürülınesi " yle
" d e n g d eııetı i l eceğ i " anlaşılıyormuş ı l ! İlk bakışta burada basitçe
b i r ta h o y apmış gibi görünüyor. Fakat hayır, bu küçük-burjuva­
zin i n düşüncelerinin tutarlı uygulamasıdır. Yazar, büyük serma­
yenin kü� üğe karşı mücadelesi g ibi bir olguyu gözlemliyor ve
sermayenin
tutuyor. Küçük k apitalistin en güçlü mücadele araçlann­
dan birinin ücretleri düşürmek olduğunu duymuştur -· Rusya'da
gerçek bi r " H alkın Dostu" olarak tabii ki küçük. .
.
tarafını
bir çok üretim
dalında,
işgününü uzatmanın yanısıra saptanmıŞ
olan, çok doğru gözleml enmiş bir olgu, Küçük . .
.
ne pahasına olursa
lada
olsun kurtarmak istediği için,
dengelendi ğiııde
kapitalistleri
" b aşka avantaj­
ücretierin bir miktar düşürülmesi"ni öne­
riyor! B aşlangıçta " karlan" hakkında korkunç şeyler söylenen
girişimci baylar gayet s akin olabilirler. H atta, girişimcilere
kar­
şı - ücretierin düşürülmesini tasarlayan bu dahi yöneticiyi se­
ve seve maliye bakanı yapabileceklerini s anıyorum.
Üçüncü Kısım
ısı
Herhangi b i r pratik soruna değinilir değinilmez, "Ruskoye
B og atstvo"nun insancıl-liberal yöneticilerinde safkan burjuva­
nın nasıl ortaya çıktığına ilişkin bir başka örnek daha v'� ıilebilir.
" Ruskoye Bogatstvo"nun H. sayısında "İç Yaşamın Kronoloji­
si"nde, tekelden sözediliym. "Tekel ve tekelci sermaye b i rl i ğ i "
-diye açıklıyor yazar- " bunlar gelişmiş
bir endüstrinin ide,ı l ­
leridir". Ve bizde "sennayelerin şiddetli bir rekabeti" olmam ası ­
na rağmen. bu kurumların bizde de ortaya çıkmasına şaşın yor.
" Genelde ne şeker ne de petrol endilstrisi özellikle yüksek
bir gelişmeye ulaşmamıŞtır. Gerek şeker gerekse _de benzin tü­
ketimi bizde, başka ülkelerle karşılaştırıldığında bizde bu ürün­
lerin tüketici başına düşen son derece önemsiz miktarına dik­
katler yöneltildiğinde neredeyse başlangıç aşamasındadır. B u
endüstri dallannın gelişimi için alan hilla çok büyük v e daha bir
yığın sermayeyi ernebilecek gibi görünüyor" .
Y azarın tam da burad a. pratik bir �orunda, "Ruskoye Bo­
gatstvo"da çok sevilen, iç pazarın daraltılması düşüncesini unut­
muş olması karakteri stiktir. Bu pazann önünde daralma değil ,
hala muazzam b i r g elişmenin durduğunu kabul etmek zonm ı '
kal m ı ştır. Bu sonuca. tüketimin daha büyiik olduğu B atı'yla k ar­
şılaştırma yoluyla vanyor. Neden'! Kültür daha yüksek olduğun­
dan. Ama bu kültürün maddi temelleri, kapitalis t tekniğin gel işi­
minde, insanlan birbirleriyle daha sık ilişkiye sokan v e tek tek
yörel erin ortaç ağa özgü :soyutlanm ışhğını oıiadan kalr1ıran rneta
iktisadının
ve meta
değiş-tokuşunun büyümesinde deği l se nere-.
Ö
de y atıyor'! rneğin Fransa'da büyük devrimden önce. y arı-serf
köylülüğün tarım buıjuvazisine ve proJetaryaya ayrışınası henüz
gerçekleşmemişken, kültür bizdekinden daha yüksek değil miy­
di? Ve eğer yazar Rus yaşamını daha. dikkatli incelemiş olsaydı,
örneğin geiişmiş kapital i zmin olduğu
bölgelenlc köylü nüfusun
gereksinimlerinin salt tarımsal bölgelerdekinden önemli ölçüde
büyük olduğu gerçeğini farkederdi. Bu, ev endüstrisi zanaatlan-
1 52
Halkın Dostları Kimlerdir?
mızı araştıran herkes tarafından, bu zanaatlann, nüfusun bütün
yaşamına damgasını vuracak kadar geliştiği ,bütün örneklerde
oybirliğiyle saptanıyor. *
"Halkın Dostlan" böyle " önemsiz şeyler"e hiç dikkat etmi­
yorlar, çünkü meseleyi "kolayca" kültürle ya da genelde karma­
şıklaşan yaşamla açıklıyorlar, bu arada bu. kültürün ve bu kar­
maşıklaşmanın maddi temelleri sorusunu bile sormuyorlar ken­
dilerine. Ama sadece köyüroüzün ekonomisine bile yönelseler­
di, iç pazann tam da köylülüğün burjuvazi ve proletaryaya ay­
nşmasıyla yaratıldığını kabul etmek zorunda kalırlardı.
Demek ki, pazann büyümesinin asla burjuvazinin büyüme­
si anlamJna gelmeyeceğini varsayıyorlar.
"Tekel" -diye süN!I.ürüyor değerlendinnelerini yukarıda
atıfta bulunulan iç yaşamın kronolojisti- "bizde genel olarak
üretimin zayıf gelişimi karşısında ve girişimcilik ruhunun ve
inisiyatifin yokluğu sonucunda ülke güçlerinin gelişimi için
yeni bir engel olacaktır."
Tütün tekelinin değerlendirilmesinde yazar, "bunun halkın
dolaşımmdan 1 54 milyon ruble çekeceği"ni hesaplıyor. Burada,
iktisadi i l işkilerimizin temelinin, liderliğini her yerde olduğu gi­
bi bizde de burjuvazinin yaptığı meta iktisadı olduğu doğrudan
gözardı ediliyor. Ve yazar burjuvazinin tekel tarafından sıkıştı­
rılmasından sözedeceği yerde "ülke"den söz ediyor; kapitalist
dolaşımından, meta dolaşımından sözedeceği yerde, "halk" do­
laşımından sezedi yor. * * Bir burjuva, ne kadar büyük olursa ol-
* Buna kanıt olarak örneğin çevre köylerle karşılaştırıldığında Pavlov ev sa·
nayicilerine atıfta bulunuyorum. Grigoryev'in ve Annenski'nin eserlerine
bakınız. Öte yandan kasıtlı olarak, güya özel bir "halk sistemi"nin bulundu.
ğu bir köyü. örnek olarak alıyorum.
** Bu sözcük kullanımı yazarın suç hanesine yazılmaladır, çünkü "Ruskoye
Bogatstvo " burjuva karşılığın(ia "halk" sözcüğünü kullanmayı seviyor.
Üçüncü Kısım
1 53
sun bu kavramlar arasındaki farkı asla kavrayamaz. Bu farkın
gerçekte ne ölçüde göze batıcı olduğunu göstermek için, "Hal­
kın Dostlan"mn gözünde otoriteye sahip olan bir uergiye, "Ot­
yeçestvenniye Sapisski"ye atıfta bulunuyorum. 1 872 yılının 2.
sayısında, "Plütrokrasi ve Temelleri." makalesinde şunları oku­
yoruz:
"Marlo'nun tanırnma göre plütokrasinin en karakteristik
özelliği, liberal devlet biçimine, ya da en azından özgür kazanç
ilkesine duyduğu sevgiden ibarettir. Bu özelliği ele alırsak ve
sekiz on yıl önce durumun ne olduğunu düşünürsek, o zaman li­
beralizm alanında muazzam ilerlemeler kaydettiğimizi görü­
rüz . . . Hangi gazete ya da dergiyi elinize alırsanız alın, hepsi
açıkça az çok demokratik ilkeleri savunuyor, hepsi halkın çıkan
· için mücadele ediyor. Ancak demokratik görüşlerin yanı sıra ve
bizzat onların koruması altında (buna dikkat edilmeli) sürekli
olarak, isteyerek ya da istemeyerek, plütokratik emeller gütlül­
mektedir."
Yazar örnek olarak Petersburglu ve Moskovalı tüccarların,
maliye bakanına mektubunu aktarıyor, Rus burjuvazisinin bu
saygıdeğer zümresi bu mektupta bakana, "Rusya'nın mali duru­
munu, verimli tek şey olan, özel faaliyetin olabildiğince genişle­
tilmesi üzerine kurduğu" için teşekkür ediyor. Ve makalenin ya­
zarı buradan: "Plütokratik unsurlar ve eğilimler bizim toplumu­
muzda kuşkusuz v ardır, hem de yeterli miktarda" sonucunu çı­
karıyor.
Gördüğünüz gibi -atalarınız (B ay Yujakov'un keşfine göre
"halk üretimi" için sakin ve doğru gelişme yoUamu açan, ger­
çekte ise sadece plütokrasinin gelişimi için yollan açmış olan)
büyük kurtuluş Reform'unun etkilerinin henüz canlı ve taze ol­
duğu geçmiş zamanlarda bile, Rusya'da özel girişimcilik ruhu­
nun plütokratik, yani burjuva karakterini kabul etmekten kaçına­
madılar.
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 54
Bunu neden unuttu n u z "Halk dolaşımı"ndan ve " girişimci ­
lik ruhunun ve ini s i yati fin" gelişmesi sayesinde "ülke güçle:
ri "nin gelişiminden süzederken bu gelişmenin antagonist yanı­
na, bu gir işimc i l i k ruh unun ve inisiyatifin sömürücü karakterine
neden değinnıi ynrsunuz? E mekçi lerin durumunu kuşkusuz kö­
tüleştirdiğimlen dniayı tekeİiere ve benze�i kurumlara tabii ki
karşı çıkı l m al ı d ı r -- ama emekçinin bütün bu ortaçağ zincirleri­
nin d ı şın d a daha güçlü, daha yeni, kapitalist zincirlerle bağlan­
d ığ ı unut u ! ınaınalıdır. Kuşkusuz tekellerin ortadan kaldınlması
bütün " l ı a ll ( ' a yararlı olacaktır, çümsü kapitalist iktisactın ülke
iktisadiyal ının temeli haline geldiği şu anda, ortaçağ koşullan­
nın bu k a l ı ı ıt ı l a n kapitalist sefaletin üstüne sadece daha kötü
olan bir �daleti, oıtaçağ sefaletini katarlar. Burjuva toplumu,
miras o l a rak devraldığı yan-derebeylik zincirlerinden temizle­
mek, h<; i s ı n ıfının elinin bağını çözmek ve burjuvaziye karşı
mücadelesini kolaylaştırmak için bunları ortadan kaldırmak kuş­
kusuz gereklidir - ve bu ne kadar hızlı ve radikal gerçekleşirse
o k ad a r i y i o l ac aktır.
.
i �te böyle konuşmak ve herşeyi adıyla anmak gerekir: te­
kellerin ve bütün diğer ortaçağ kısıtlamalarının (fakat Rusya'da
bunların adı lejyondur) ortadan kaldıolması işçi sınıfı için bur­
juva düzene karşı mücadelesini kolaylaştırnıa açısından mutlaka
gereklidir. Hepsi bu kadar. Ortaçağa ait derebeylik kuruınıanna
kaı:şı bütün "halkın" çıkarlarının ortaklığı ötesinde bu "halkın1'
içinde burj uvaziyle proletarya arasındaki uzlaşmaz antagoniz�
m.a.yı .yalnızca burjuvalar unutabilir.
Ayrıca, köyün neye gereksinim duyduğu üzerine ömeğin
şöyle şeyler konuşan " Halkın Dostlan"nın bununla utandırılaca- ·
ğını sanmak aptallık olurdu:
" B ir kaç yıl önce" -diye anlatıyor B ay Krivenko- "bazı
gazeteler köyün hangi mesleklere ve ne tür eğitimli insanlara
1 55
Üçüncü Kısım
gereksinim duyduğu sorununu ele aldıklarında, neredeyse bütün
yaşamı kapsayan çok büyük ve çeşitli bir liste ortaya çıktı: er­
kek ve kadın doktorların ardından ordu cerrahları. onların ar­
dından avukatlar, avukatların ardından öğretmenler, kütüphane­
ciler ve kitapçılar, tarımcılar, omıancılık uzmanları ve genel
olarak tarımla uğraşan kişiler, çok çeşitli uzmanlık dallarında
teknisyenler (çok geniş ve şimdiye dek neredeyse el değmemiş
bir alan), kredi enstitülerinin mal depolarının vs. örgütleyicileri
ve yöneticileri geliyordu".
En azından faaliyetleri doğrudan iktisadi alanla ilgili o l an
" entelektüeller " (??) , bu annancılık uzmanl an , tanmbilimciler,
teknisyenler vs. üzerinde duralım . Bu kişiler köye nasıl da ge­
reklidir: Ama
hangi köye?
Çok açık ki toprak beyinin köyüne,
"tasamıf'a sahip olan ve B ay Krivenko'nun " entelektüel" olarak
tanımlamaktan hoşland ı ğı bütün b u zanaatkarların hizm�tini
ödeyebilecek durumdaki becerikli çiftçilerin köyüne.
Bu
köy
gerçekten de u zun süredir gerek teknisyen gerekse de kredi ve
mal deposu açlığı çekiyor, bütün ekonomik l iteratür bunu kanıt­
lamaktadır. Ama çok daha kalabalık b aşka bir köy daha vardır
ve onu sık sık anımsamak "Halkın Dostlan"na z arar verıneye­
cektir -bu. " entelektüeller"in emeğini ödeyecek "tasamıf 'a sa­
hip olmamak bir yana, açlıktan ölmeyecek kadar ekmeği bile
bulunmayan perişan, çaresiz, sırtında gömleği dahi kalmamış
köylülüğün köyüdür. Ve
bu
köye siz
mal depolarıyla
yardım
etmek istiyorsunuz ! ! S adece bir atı. olan ya da hiç atı olmayan
köylülerimiz bu mal depolanna ne getirecekler? Giysilerini mi?
S unlan
1 8 91
yılında, si zin insancıl-liberal reçetenizi uygulaya­
rak evlerinde, meyhanelerinde ve dükkanıarında gerçek "mal
depolan" kurmuş olan kırsal ve kentsel tefecilere rehin verdiler.
Geriye olsa olsa "kol emekleri " kalıyor. Fakat bu mal için Rus
bürokratlar bile şimdiye dek bir "mal deposu" i c at edemedi ler. . .
1 56
H alkın Dostları Kimlerdir?
Bu "demokratlar"ın büyük münasebetsizliğinin, "köylü­
lük''te teknik ileriemelere bu alakadan ve aynı "köylülüğün" kit­
lesel mülksüzleştirilmesini görmezden gelmeden daha göze çar- .
pıcı bir kanıtını düşünmek zordur. Örneğin B ay Karlşev "Rus­
koye Bogatstvo"nun 2. sayısında
("Kaba Taslaklar", § 12),
li­
beral bir avanağın şevkiyle, köylü iktisadında bir "mükemmel­
leştirmeler ve iyileştirmeler" örneğini anlatıyor - "köylü iktisa­
dında daha iyi tohumluk türlerinin" - Amerikan yulafı, Vasa
çavdan . Clydesdale yulafı vs.nin "yaygınlaştınlması". "Bazı yö­
relerde köylüler tohum için küçük toprak parselleri kullanıyor­
lar, buralarda özenle i şlendikten sonra seçilen tahıl örnekleri el­
le dikilir" . "Gelişmiş alet ve makine* alanında, çok ve son dere­
ce çeşitli yenilikler" gö.zlemleniyor -bayır pulluklan, hafif pul­
luklar, harman dövme makineleri, demetierne makineleri, tohum
·
ayırıcılar. "Gübre çeşitlerinde artış " , -fosfatlı gübre, tutkallı
gübre, güvercin gübresi- saptanmıştır. "Muhabirler, köylerde
fos fatlı gübre satışı için yerel Zemstvo depoları kurulması ge­
rektiğinde ısrar ediyorlar" ve B ay Karlşev Bay V. V. 'nin eseri
" Köylülük İçinde İlerici f\kımlar"dan alıntı yaparak (Bay Kri­
venko da aynı esere dayanmaktadır) bütün bu dokunaklı ilerle­
melerden çok etk:ileniyor:
"Burada sadece kısaca anlatabildiğimiz bütün bu bilgiler ce­
saretlendirici ve aynı zamanda kederlendirici bir etki bırakı­
yor . . . Çesaretlendirici çünkü yoksullaşmış, borçlu, önemli bir
bölümü atını yitirmiş olan bu halk, durup dinlenmiyor, umut­
suzluğa kapılmıyor, işini değiştirmiyor, onda, onun doğru işlen­
mesinde kendi geleceğinin, kendi gücünün ve zenginliğinin yat­
tığını bildiği iÇin toprağa sad.ik kalıyor". (Tabii ya! Tam da
*
Okuyucuya bu gelişmiş aletlerin Novousensk bölgesindeki dağılımı anımsa­
tıyorum: köylülerin yüzde 37'si (yoksullar), 28 000 çiftlikten 10 OOO'i, 5724
4
alet içinde 7'sine sahiptir, yani yüzde 118! Aletlerin t5'i, çiftiikierin sadece
lt4'ünü oluşturan zengin köylüler tarafından tekelleştirilmiştir.
Üçüncü Kısım
1 57
yoksunaşmış ve at sahibi olmayan köylünün fosfatlı gübreleri,
tohum ayıklama makinelerini, harman dövme makinelerini v e
Clydesdale yulaf tohumlarını saun aldığı çok açık! O , saneta
simplicitas ! * Fakat bwıu yazan "kolejli kız" değil . bir profesör­
dür, bir politik -ekonomi doktorudur! ! Hayır, ne derseniz deyin,
ama tek başına kutsal safiılda mesele açıklanamaz.) " Hararetle,
toprağı doğru işlemenin yöntemlerini arıyor, yeni ekim yolları,
yöntemleri, tohum, aletler, gübre karşılığında er geç yüz katını
verecek olan besleyicisini, toprağı verimli hale getirmeye katkı­
da bulunacak herşeyi arıyor.** . . . Değinilen açıklamalar üzücü
bir etki bırakıyor, çünkü" (belki de "Halkın Dostu"nun hiç ol­
mazsa burada, toprağın becerikli çiftçilerin elinde yoğunlaşma­
sına, sermayeye, daha iyi bir iktisadın te�eline dönüşmesine
eşlik eden ve ona yolaçan köylülüğün o kitlesel mülksüzleştiril­
mesinden -bütün bu harman dövme makineleri, tohum ayıkla­
ma m
jlkineleri ve demet bağlayıcıları alanında yerli "girişimci­
lik ruhu"nun başanlarını temellendiren, "özgür" ve "ucuz" "el­
leri" pazara atan o mülksüzleştirmeden sözedeceğini sanıyorsu­
nuz? En ufak bir iz yok - çünkü) . . . bizzat bizim uyandırılma­
mız gerekiyor. Köylünün iktisadını düzeltme çabasına desteği­
miz nerede? Bizim için bilim, edebiyat, müzeler (sergi saray la­
n), depolar, komisyoncu bürolan var". (Çok iyi Baylar, "bilim"
ve "komisyoncu büroları" yanyana. "Halkın Dostlan"nı sosyal-
*
**
Ey kutsal saflık! -Alm. Red.
Gelişmiş ekonominin, "umutsuzluğa kapılmayan" ve "toprağa sadık ka­
lan" o "halk"a karşılık olarak yüz luıt fazla vereceği konusunda tamamen
hakiısınız saygıdeğer Bay Profes(ir. Fakat ey politik-ekonominin büyük
doktoru, "köylü"nün bütün bu fosfat/ar� elde edebilmek için, para sahibi
olarak, açlık çeken yoksullar yığınından farklılaşması gerektiğini; para­
nın ise, özel kişilerin eline aüşen toplumsal flmliğin bir ürünü olduğunu;
bu gelişmiş ekonomi için "karşılığın" mal edinilmesinin, yabancı emeğin
maledilmesi olacağını; yalnızca burjuvazinin en aşağılık dalkavuklarının,
bu zengin karşılığın kaynağını, "boş durmayan" ve "besleyicisini, toprağı
verimli hale getiren" girişimcinin kişisel çabasında görebileceğinifarkeı­
miyormusunuz?
158
Halkın Dosılan Kimlerdir?
demokratlara karşı mücadele ederken değil -çünkü o zaman
"ataların idealleri" paçavralanndan dikilmiş bir üniforma giyer­
ler-, günlük giysileri içinde ortaya çıktıklarında, günlük yaşa­
mın sorunlanlll tek tek ele aldıklannda incelemek gerekir, o za­
man küçük-burJ uvazinin bu ideologları bütün görkemleriyle
gözlemlenebilir.) " Köylüler için benzer bir şey var mıdır? El­
bette bunun belirtileri vardır, ama bunların gelişimleri pek iyi
ileri emiyor. Köylü bir örnek görmek iştiyor - deneme tarlala­
rımız ve örnek çiftliklerimiz nerede? Köylü yazılı bilgi istiyor
- popüler tarım literatürümüz nerede? . . . Köylü gübre, aletler;
tohum arıyor - bütün bunlar için Zemstvo depolanmız nerede,
büyük alışveriş olanakları, satın alma ve dağıtım kolaylıkları
nerede? . . . Özel ve Zemstvo fonksiyonerieri nereler�esiniz?
Gidin ve çalışın, zaman çoktan geldi, ve
Rus halkı size
yürekten teşekkür edecek! " *
N. Karişev ("Ruskoye B ogatstvo" No. 2, s. 1 9.)
Küçük-burjuva ilerlemeleriyle kendini beğenmişlikleri için­
de küırük "halk" burjuvalannın dostlan bunlardır!
" Köylü iktisadı"nın kendi içinde uyumlu ve türdeş bir bü­
tün ol arak düşünülmesinin ne kadar saçma olduğuna inanmak
için, bütün b u ileriemelerin kapitalist karakterine inanmak için
köyümi.iz i ktisadiyatının analizi bir yana, yakın geçmişteki ikti­
sat tari b i rni zden göze batıcı bu gerçeği - "köylüHiğün" büyük
ölçüde mül ksüzleştirilmesiyle eşzamanda, köylü iktisadında
herkes tarafından saptanmış olan ilerlemeleri gözlemlemek ye­
terlidir gibi görünebilir! Ancak "Halkın Dostları" bütün bunlara ·
kul cık tıkıyor! ar. Eski Rus Sosyal-Devrimci N arodnizmin iyi
yanlarını y itirdikten sonra, onun en büyük h at a lanndaı;ı birine
sımsıkı sanlıyorlar - köylülük içindeki sını f antagonizmasını
anlamamak.
*
Nekrassov'un "Ekinci ler" şiirinden. - Alm. Red.
· -
Üçüncü Kısım
1 59
"70'1i yıliann Narodniği -diye açıklıyor Hourwich çok isa­
.
betli olarak- bizzat köylülük içinde sınıf antagonizması hak­
kında en ufak bir fikre sahip değildi ve bu antagonizmayı sade­
ce 'sömürücü'yle -Kulak ya da tefeciyle-- onun kurbanı, ko­
münist ruhla dolu köylü arasındaki ilişkilerle sınırlıyordu. *
B u genel kurumuyu ironik bir gülümsemeyle yanıtlayan
Glyeb Uspenski , kuşkuculuğuyla yalnız kalıyordu. Köylülükle
ilgili eksiksiz bilgisi ve olguların bizzat özüne inen ustaca yete­
neğiyle bireyciliğin yalnızca tefeci ve borçlu arasında değil, ge­
nel olarak köylüler arasında ekonomik ilişkilerin temeli haline
geldiğini görmeden edemezdi. - Bkz. "Ruskoye Bogatstvo",
ı 882, No. ı 'deki "Eşitleştirme" makalesi. (age. s. 1 06)"
Ancak -köy iktisadiyatı üzerine tam verilerin henüz nispe­
ten az olduğu, köyün farklılaşmasının henüz açıkça' ortaya çık­
madığı- 60'lı ve 70'li yıllarda bu hayale kapılmak hoşgörülebi­
lir ve doğal idiyse de, bugün bu farklılaşmayı görmernek için
gözlerin kasten kapatılması gerekiyor. Ö zellikle köylülüğün
yoksullaşmasının doruk noktasına ulaşmış gibi göründüğü son
zamanlarda her taraftan köylülük içindeki ilerici akımlarla ilgili
sözler duyulması son derece karakteristiktir. B ay V. V. (o da
kuşkusuz bir " Halkın Dostu"dur) bu konu üzerine koca bir kitap
yazdı. Ve kendisi olgusal yanlışlar yapmış olmakla suçianamaz .
Tersine; köylülüğün teknik ve tanrnsal açıdan ilerlemesi kuşku
götürmez bir olgudur, fakat köylülüğün kitlesel olarak ınülksüz­
leştirilrnesi olgusu da aynı şekilde kuşkusuzdur. Ve şimdi "Hal­
kın Dostlan " bütün dikkatlerini, köylünün, kendi beskyicisi,
toprağı verimli bale getirmesine yardımcı olan yeni toprak işle­
me yöntemlerini nasıl bir hararetle aradığı üzerinde yoğunlaştı­
n yorlar, madalyonun diğer yüzünü, köylünün topraktan hurnrna* "Köy topluluğu içinde antagonist sosyal sznıj7ar ortaya çıkmıştır", diye ya­
zıyor Hourwich bir başka yerde (s. 104 ). llourwich 'i sadece yukarıda deği­
nilen gerçek verileri tamamlayıcı olarak aktanyorum.
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 60
lı ayrılışını gözardı ediyorlar. Gerçeğin y üzüne açıkça bakma­
mak için, köylülüğün ayrıldığı toprağın tam da sermayeye dönü- .
şüm sürecinin ve iç pazarın oluşum sürecinin tarukları oldukları­
nı gömıemek için, devekuşu gibi ka_falarını kuma gömüyorlar. *
Köy topluluğumuzun köylülüğü içinde bu iki kutuptaki sürecin
varlığını çürütün bakalım, bunu toplumumuzun burjuva karak­
terinden başka bir şeyle açıklamaya kalkın bakalım! Ama bu­
nun en ufak bir izi görülmüyor! Tanrıya şükretmek ve insancıl
ve hayırsever gevezelikler içinde boğulmak - bütün "bilimle­
ri"nin, bütün politik "faaliyetleri"nin başı ve sonu budur.
.
Ve hatta mevcut düzende bu iirkekçe liberal yamalamayı
bütün bir felsefe düzeyine yükseltiyorlar. " Küçük bir . pratik
eser" -diyor Bay Krivenko derin düşüneeli bir havayla- "bü­
yük bir faaliyetsiziikten çok .daha iyidir." - Yeni olduğu kadar
akıllıca. Ve ayrıca diye devam ediyor .....:._ "küçük bir eser asla
küçük bir hedefle aynı anlama gelmez;'. Küçük bir eserin "doğru
ve iyi" bir eser haline geldiği böyle bir "faaliyet geni�lemesi"ne
örnek olarak, bir bayanın okul yaptııma faaliyeti, ayrıca köylü-' -·
lük arasında hilekarlan safdışı bırakan aV'ukatların faaliyeti,
avukatların, kaza mahkemelerinin otururolannın taşradaki sa­
nıkların daha iyi sav'unulması a.macıyla yennde y apılması öneri­
si, nihayet daha önceden bildiğimiz, kırsal ev endüstrisi için de­
poların kurulması gösteriliyor: faaliyetin (büyük bir hedef boyu-.
tuna dek) genişlemesi burada, "özellikle canlı noktalarda Zems­
tvoların birleşik ,güçleriyle" depolar kurulmasından. ibaret ola- t
caktır.
1
* 'Toprağı işlemenin yeni yöntemleri"ni aramafaaliyeti, becerik/i çiftçi, eski
yöntemlerin yardımıyla üstesinden gelinemeyecek daha büyük bir iktisat iş­
/emek zorunda olduğu i�in, tarım gittikçe dahafazla meta üretimi karakte­
ri, kapitalist karakter aldığından, rekabet yeni yöntemler aramayı zorunlu
kıldığı için "hararetli"dir.
Üçüncü Kısım
161
Tabii k i bunlar çok tantanalı, insancıl v e liberal şeylerdir.
"liberal " çünkü bunlar kapitalist iktisat sistemini bütün ortaçağ
engellerinden kurtaracak ve böylece işçilerin, bu tür önlemlerle
yalnızca dokunulmaınakla kalmayıp, tersine güçlenecek olan bu
sisteme karşı mücadelesini kolaylaştıracaktır. Ve bütün bunları
uzun zamandan beri tüm Rus liberal yazınında okuyoruz. Eğer
"liberalizmin" bu ü rkek başlangıçlanm" S osyal- Demokratlam
karşı ileri sürmeye ve örnek olarak göstermeye girişen -bu
arada Sosyal-Demokratlar üstelik ".atalann idealleri "r50lnden ko­
puşla da suçlanıyorlar- "Ruskoye B ogatstvo"dan baylar zorla­
mamış olsaydı, buna karşı çıkmaya hiç değmez di. B u durumda,
Sosy al-Demokratlann karşısına böylesine ılımh ve tam liberal
(yani burjuvaziye hizmet eden) bir faaliyet önerisi ve imasıyla
· çıkmanın en azından eğlendirici olduğunu söylemek zorunda­
yız. At.al�r ve onların idea\lerine ilişkin, eski teorileri ne kadar
yanlış, ne kadar ü�opik olursa olsun Rus Narodniklerinin, bu tür
"liberalizmin ürkek başla'ngıçl an" ka�şısında kesinlikle redde­
dici bir tutum takındığı belirtilmelidir. Bu ifadeyi B ay N. K. Mi­
halıovski'nin "Karl Marx'ın Kitabının Rusça B askısı Üzerine"
( "Otyeçenstvenniye Sapiski", J 8 'J'2 , No . 4) yazısından aldım,
(şimdiki yazılanyla karşılaştınldığında) çok canlı, cesur ve taze
'yazılmJş ve genç, 1ibera11erimizin incitilmemesi gerektiği öneri­
sine karşı şiddetle protesto eden bir yazıydı bu.
Ama bu çok uzun süre· önceydi. " Halkın Dostlan"nın herşe­
yi bütünüyle unutabiieceği ve şimdi politik radikalizmden poli­
tik oportünizme, eğer politik kurumlaım materyalist eleştirisi
yoksa ve eğer modem devletin sınıf karakteri kavranmamışsa
sadece bir adım olduğunu taktikleriyle açıkça göstercek kadar
uzun süre önce.
İşte bu oportünizmden bazı örnekler:
1 62
Halkın Dostları Kimlerdir?
"Devlet Mü lk iyeti B akan l ığı nı n bir Tarım B akan lığı n a dö­
nüştürülmesi diye açıklıyor Bay Yujakov- ekonomik gelişi­
mimizin seyri ü zerinde derin bir etkide bulu nabilir ama sadece
bürokraside be l i r l i bir yer değişikliği olarak da kendisini göste­
rebilir" ( "Ruskoye Bogatstvo" No . 1 0)
'
'
-
,
Dol ayısıyla her şey kimin " göreve tayin edqeceği"ne bağlı­
dır. " H alkın Dostları" mı, yoksa b ü yük toprak sahiplerinin ve
kapitalistlerin çıkarlarının temsilcileri mi? Çıkariann kendisi ise
dakunulmadan kalabilir.
" İ ktisaden güç süzün iktisad en güçlüden, korunması, devlet
müdah<J i esinin birinci doğal görevini oluşturur" , diye devam
ediyor aym B ay Yujakov aynı yerde, v e " Ruskoye B ogats­
tvo'"nun 2.
sayısında iç yaşam kronolojisti aynı ifadelerle onu
tekrart ı yor. Ve bu h ayırsever saçmalığı* tıpkı değerli yoldaşlan
k ü ç ü k -h u rı uvazinin B atı Avrupalı liberal ve radikal ideologları
gibi kavradığı konusunda hiçbir kuşku bırakmamak için. yukan­
da söylenenlere şunu ekliyor:
"Gladstone'un Landbi l l 'leri J 5 1 1 B ismarck'ın işçi sigortası,
fab r ika
ın ü fett işli ği bizim köylü bankası düşüncesi, göçlerin
ör gütlenme si büyük köylülüğe karşı önlem ler
bütün bruılar,
i kti saden güçsüz olanın korun ma sı için devlet m üdahalesi pr en�
sibi ni uygulama çabalandır ."
,
,
-
B u sözler açık olduğu ölçüde iyidir. Yazar burada doğru�
d an, aynı B ay Gladstone ve B ismarck gibi verili toplumsal
iUş­
kile rin zemini üzerinde durmak istediğini, aynı şekilde bugünkü
topl umu (Gi ad ı;tone'un ve Bismarck'm B atılı yandaşlarının da
anlamadıkları g i bi anlamadığı burj uva toplumu) onarmak v e ya­
mamak istiyor, ona k arşı mücadele etmek değil. Reformlan uy--·-------
*
"Jktisaden güçlü "niin gücü, başka şeylerin yanı sıra onun politik iktidan
elinde tutmasmda yamf.iı için saçmalıktır. O olmadan ekonomik egemenli­
ğini sürdüremezdi.
-
Üçüncü Kısım
163
gulama aracı ol arak, bugünkü b u toplumun zemini ü zerinde or­
taya çıkmış olan ve bu toplum içindeki egemen s ın ı tların ç ıkar­
lannı koruyan bir organ ı - devleti görmeleri d� . hu temel teo­
rik görüşleriyle tam bir uyum içindedir. Devleti neredeyse her�
şeye kadir ve bütün sınıfl arın üstünde sayıyorlar, çünkü ondan
sadece emekçilelin "deswklenmesini" değil, (B ay Krivenko'dan
duyduğumuz gibi) gerçek, doğru bir düzenin kurulmasını bekli­
yorlar. Küçük-huıjuvazinin katıhız i deologlan olarak onl ardan
başka bir şey de beklenemeyeceği açıktır. K üçük-burj u vaziyi
gerici bir sınıf haline getiren en temel ve karakteristik özellikle­
rjnden biri de: bizzat üretim ili şkileri tarafından ayrılmış ve so•
1
yutlanmış, belirli bir yere ve belirli bir sömürücüye bağlanmış
küçük üreticinin, acısını bazen proleterlerden daha az çekmediği
sömürünün ve baskının sınıf kanaklerini kavrayabilecek durum­
d-a o\maması, ve burjuva toplumda devletin de ancak bir sınıf
devleti olabileceğini kavrayacak durumda olmaınası�ır. *
Arpa o zaman. saygıdeğer "Halkın Dostları" baylar, hükü­
'met şimdiye dek -ve o Kurtuluş Reformu'ndan bu yana özel
bir enerjiyle- neden � adece burjuvaziyi ve kapitalizmi "destek­
ledi, korudu ve y arattı ? " Bu otokratik, sözümona sınıflarüstü
'
hükümetin bu çirkin faaliyeti neden tam da' iç yaşamda meta
ekonomisinin, ticaretin ve endüstrinin gelişimiyle karakteriz.e
* Bu yüzden devletin 'do.�al görevinin ikeisaden güfsÜz olanları korumak ol­
duğunu (onlatın saçmasapan kocakarı ahlak anlayışiarına göre mesele
böyle olmalıdır) açıkladıklarında "Halkın Dostları" da en kötü gerici/er­
dir, oysa bütütf Rus tarihi ve iç politika, devletimizin görevini n, serjliği sa­
vunan derebeylerini ve büyük toprak sahiplerini ve büyük burjuvazi yi ko­
rumak ve "iktisaden güçsüz olanlar" m her türlü kendini savunma çabası­
nı en vahşi biçimde bastırmak o lduğunu göstermektedir. V e bı1 onun doğal
görevidir, çünkü otokrasi ve bürokrasi iliklerine kadar derebeyierin ve
burjuvazinin ruhuyla doludur, çiinkü ekonomik alanda burjuvazi sımrs1z
egemenl iğe sahiptir ve yönetimdedir ve işçiyi hareket edemeyeceği bir du­
rumda ıuınuıktadır.
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 64
o lan o tarihsel döneme rastladı? İ lk değişikliklerin, hükümetin
onları farkedip kar�ısı na bir yığın engel çıkaramayacağı kadar
derinlere i nmesine rağmen, aynı "otokratik" hükümetin, iç yaşa�
ının başka ko�ulları altında başka bir sınıfı "desteklemes i " ne,
"koruması"na ve " yaratması"na rağmen, neden i ç yaşamdaki so­
nuncu deği � ikliklerin ikincil, buna karşılık hükümet pofitikası­
nın birinc i l olduğuna inanıyorsunuz?
Ah " H alkın Dostları" bu tür sorulan önlerine asla koymaz­
lar! Bütün bunlar materyalizm ve diyalektik, " Hegelcilik " , "mis­
tik ve metafızik"tir. B unlar tezelden, eğer dostça ve nazik çe rica
edil i rse h ükümetin herşeyi en iyi biçimde düzenleyebileceğini
varsayıyorl ar. Nezaket sözkonusu olduğunda "Ruskoye Bo­
gatstvo"nun hakkını ·vermek gerekir: liberal Rus basını arasında
bile, herhangi bir bağımsız tavır alma yeteneksizliğiyle öne çık­
tığı doğrudur. Kendiniz karar verin:
"Tu z
vergisinin kaldırılması , kelle vergisinin kaldırılması
ve kurt u l m a parası ödemelerinin düşürülmesi"ni B ay Yujakov
"ulusal ekonomi için ciddi bir rahatlama" olarak tanımlıyor! Ta­
bii ya! Fakat tuz vergisinin ortadan kaldırılmasına bir sürü yeni
dalaylı verginin koyulması ve eskilerin yükseltilmesi eşlik etmi­
yor m u y du? Kelle vergisinin kaldınlınasına, eski devlet köylüle­
rinin parayla kurtulma sistemine geçirilme bahanesi altında öde­
melerin yükseltilmesi e�lik etmiyor muydu? Parayla kurtulm.a ö­
demelerindeki ünlü düşüşten sonra (hükümet bununla, parayla
kurtulma operasyonlanndan elde ettiği kan bile köylülere geri
vermemiştir) şimdi hala ödemelerle toprağın randımanı arasın­
da, sertlik zamanından kalma beden vergisinin do�nıdan deya­
mı olan bir oransızlık yok mudur? Önemli değil ! Burada önemli
olan yalnızca "ilk adım"dır, "prensip"tir, daha sonra ise . . . daha
sonra yine rica edilebilir!
1
1 65
Üçüncü Kısım
Ancak bütün bunlar henüz açan çiçeklerdi. Ş imdi sıra mey­
velerde:
"Seksenli yıllar halkın üstündeki yükleri hafıtl etti" (y ukarı
­
da anılan önlemlerle) "ve böylece halkı kesi n y ı k ımdan kurtar­
<lı."
Bu ancak B ay Mihailovski'nin yukanda sunulan, henüz bir
proletarya y aratmak zorunda olduğumuz açıklamasının yanına
konulabilecek, uşak ruhlu utanmazlığı i�inde, aynı şekilde lda­
"
sik bir safsatadır. Şçedrin'in çok isabetli tanımladığı Rus liberal­
lerinin evrim tarihini i nsan anımsamadan geçemiyor. Bu liberal.
işe'yetkililerden " olanaklar ölçüsünde" reform rica etmekle baş­
lar; sonra " Eh, en azından biraz" diye dilenir ve " a.l çakl ı ğ a uy­
gun" ebedi ve sarsilmaz bir pozisyonla noktalar. Hükümetın ön­
ce bir bakkalın cimriliğiyle, sonra yine bir bakkal ın korkaklığıy­
la yakl aştığı halktan milyonlarca kişinin açlığının mze etkisi al­
tında, hükümetin halkı kesin yıkımdan kurtardığını resmen a ç ı k­
ladıkl arında, "H alkın Dostlan" nın bu ebedi ve sarsılmaz tavrı
aldıkl arı gerçekten söylerınıemeli midir'/ ! ' Köylülüğün d aha h ı z ­
lı mülksüzleştirildiği birkaç yıl daha geçecek. hükümet bir tarım
bakanlığının kurulmasına bir ya da iki dolaysız verginin kaldı. · n lması ve yeni bazı dalaylı vergilerin
yecek; o zaman açlık
)'\irürlüğe korınıas ı m ekle­
40 milyon kişiyi kapsayacak -ve b u bay­
lar aynen şöyle yazacaklar: bakın 50. değil 40 m ilyon kişi açlık
çeki yor, çünkü hükümet halkın üstündeki yükferi hafifletti ve
halkı kesin yıkımdan kurtardı1 çünkü hükümet " Halkın Dostla­
n " nı dinleyip bir tarım bakanlığı kurd u �
B i r başka örnek:
"Ruskoye Bogatstvo"nun 2. sayısında iç yaşam kronolojisti,
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 66
Rusya'nın " ekonomik sistemini, dayanışma prensipleri* üzerine
kmmanın unsurl arını koruyan" "iyi ki" (metinde aynen böyle ! )
geri kalmış b i r ülke ol duğund an, sözediyor ve bu yüzden Rus - .
ya'nın "uluslararası i l i ş kilerde ekonomik dayanışınanın temsilci­
si
ol arak" oı1aya ç ıkacak durumda olduğunu ve bu şansın Rus­
ya'nın taıi ı � ı l ı n a z ··politik g ücünün" bu şansı artırdığını açıklı­
yor! !
Y u nJ u ml a k endi s i ezilen Rus halkını, B atı Avrupa halklan­
nın ez i l ın e , i ml e alet olarak kullanılma gibi utanç verici bir duru­
ma d ü � ( i rı ıı ü� olan Avrupa'nın bu j andaıması, her türlü gericili­
ğin �ağ lam ve en sadık kalesi -- bu j andarma,
nı ş ı n a m ıı temsilcisi olarak gösteriliyor!
ekonomik daya­
Bu aı1 ı k her türlü ölçüyü aşıyor! "Halkın Dostları" baylar
bütün l i be ralleri geride bırakıyorlar. Hükümetten yalnızca rica­
da b u l u ııınu yorlar, onu yalnızca övmüyorlar, ona adeta tapını­
yorl a r . S e c ll e ye vararak öylesine bir gayretle tapınıyorl!lr ki,
itaatkar a lınlarının yere nasıl çarptığını duyan dıştan birinin ödü
pa t l ay abi !ir.
mu?
Akl a Almanların bir darkafalıyı tanırnlayışlan gelmiyor
Nedir bir darkafalı?
Boş bir bağırsak,
Korku ve umutla dolu,
Aman Yarabbi !
Bu tanım bizim koşullanımza tam uymuyor. Tanrı . . . Tanrı
·
bizde ancak ikinci sıradadır. Yetkililer ise - orası başka mese-
"
* Kimler arasında? Büyük toprak sahibi ve köylüler arasında mı? Becerik/i
çifıçi ile yersiz-yurtsuzlar arasında mı? Fabrikatörler ve işçiler arasında
mı? Bu klasik "dayanışma prensibi" ni kavramak için işçi ile girişimci ara­
sında dayanışmanın "ücret/erin düşürülmesi"yle sağlandığ� anımsanmalı­
dır.
Üçüncü Kısım
1 67
le. Ve bu tanımın içine " tanrı" sözcüğünün yerine " yetkililer"
sözcüğünü koyarsak, o zaman Rus insancıl-liberal " H alkın
Dostları"nın düşünsel dağarcığı, ahlaki düzeyi ve medeni cesa­
reti için tam tanımı buluruz.
"Halkın Dostlan"nda hükümet hakkında bu son derece saç­
ma sapan görüşe, sözümona " aydınlar"la ilgili tavırda da rastla­
nıyor. B ay Krivenko şöyle yazıyor:
"Yazın" . . . "olguları sosyal anlamlarına göre değerlendirme­
li ve iyiye yönelik her türlü aktif çabayı cesaretlendirmelidir.
Öğretmen, doktor, teknisyen eksikliği olduğunu her zaman id­
dia e,tti ve iddia etmeyi sürdürüyor; halkın hasta, yoksul oldu.­
ğunu" (az teknisyen mi?) "okuma yazma bilmediğini vs. söylü­
yor ve eğer kumar masalarında oturmaktan , amatörler tiyatrosu­
na katılmaktan ve soylu mareşallerde balık börekleri yemekten
1
bıkmış kişiler ender rastlanan bir özveriyle" (düşünün bir kez:
bunlar kumar ınasasını, tiyatro gösterilerini ve börekleri geri çe­
virmişlerdir! ) "ve bir yığın engele rağmen işe koyulan kişiler
ortaya çıkarsa, yazın bunları sevinçle karşılamahdır."
•.
İ ki s ayfa sonra deneyimin akıllandırdığı bir eski askerin
gayretli ciddiyetiyle
" . . . yeni yasanın öngördüğü üzere vali, belediye başkanı ve
Zemstvo idarelerinin başkanı ve üyesi olarak çalışıp çalışınama
konusunda kararsız olan" kişilere nasihat veriyor. "Vatandaşlık
gerekleri ve görevleri bilincinin gelişkin olduğu bir toplumda"
(dinleyin B aylar, bu gerçekten de ünlü Rus Pompadourları, Ba­
ranov veya Kossiç'e yakışır bir konuşmadır!) "ne bu tür karar­
sızlıklar ne de bu tür tavırlar düşünülebilir, çünkü böyle bir top­
lum, yaşayabilir yanları bulunan her türlü reformu kendi tarzın­
da asimile edecek, yani değerlendirecek ve onun yaralı yanları­
nı geliştirecektir; gereksiz yanlarını ise geçersiz kılacakur; ve
eğer reformun yaşayabilir hiçbir yanı yoksa, o zaman zaten
bünyeye yabancı bir madde olarak kalacaktır".
1 68
Halkın Dostları Kimlerdir?
Ne dendiğini anlayana aşkolsun! B öylesi bir kendini beğen­
mişlikle nasıl bir üç kuruşluk oportünizm çıkıyor sahneye! Ya­
zının görevi şer M arksistler üzerine salon dedikodularını topla­
mak, halkın kesin yıkımdan kurtanlması için hükümet önünde
eğilmek, kurn ar masasında oturmaktan bıkmış kişileri sevinçle
karşılamak, "halka" , valilik gibi görevlerden bile kaçınınamayı
öğretmekten i baretmiş . . . Okuduğum nedir? " Nedelya" ya da
" Novoyc Vrem ya"mı? Hayır, " Ruskoye Bogatstvo" , ileri Rus
demokratları n ı n yayın organı . . .
V e hu tü r baylar " atalann idealleri" nden sözediyorlar, ken­
d ileri n i n , tam da kendilerinin, Fransa'nın bütün Avrupa'da sos­
yal i st düşü nceleri yaygınlaştırdığı ve bu düşüncelerin Ru�ya'da
kabu l ü n ü n b i r Herzan'in ve Çer41işevski 'nin teori ve öğretilerini
ortay<ı çıkardığı dönemlerin geleneğini yüksekte tuttuklan iddia­
s ında hu l u n u yorlar. _Bu , eğer " Ruskoye Bog atstvo" fazlasıyla
eğlenJ i ıi c i olmasaydı, eğer bu tür açıklamalar böyle bir derginin
s a y faLı mıda sadece bir kahkahaya yol açmasaydı çok hiddetlen­
d i ri c ı v e ı nc itici o labilecek bir utanmazlıktı r. S izler bu idealleri
ki rleti ynr s u ıı u z ! Gerçekten de ilk Rus sosyali stl e rinde, Ka­
utsk y'n i n isabetJi bir biçimde: . . . "her sosyalistin bir şair, her şa­
irin b i r sosyal i st olduğu" sözleriyle karakterize ettiği dönemin
sosya l i s t l e ri nJe bu idealler neden ibaretti?
R us yaşamında özel yapıya, köy topluluğu sistemine
_
inanç; dol ayıs ıyla -bir sosyalist köylü devrimi olanağma
inanç- on ları heyecanıandıran buydu, yüzlerce ve binlerce in­
s anı hükümete karşı kahramanca mücadeleye bu sevketti. Ve
sizler sosyal-demokratları, dönemlerinin bu en iyi insanlannın
büyük tarihsel kazanıml annın değerini bilmemekle onların anı ­
sına saygı duymamakla suçlayamazsınız. Ama size soruyorum:
bu inanç şimdi nerededir? Bu inanç yoktur, öylesine yoktur ki,
B ay V. V. geçen yıl köy topluluğunun halkı dayanışık faaliyet
Üçüncıı
1 69
Kısım
yönünde eğittiği, .'>zgeci duygulann manivelası olarak hizmet et­
tiği vs. hakkında konuşmaya kalkiığında, B ay M ihailovski bile
vicdan azabı duymuş ve utanç içinde B ay V. V.'yi , köy toplulu­
ğumuz_u n özgecilikle ilgis ini kanıtlayan bir
araştırmanın olma­
dığıyla suçlamaya başlamıştı. Ve gerçekten de böyle bir araştır­
ma yoktur. Ama yine de insaniann hiçbir araştırma olmaksızın
inandıklan ve sınırsız inandıkları bir dönem olmuştur.
Nasıl? Niçin? Hangi nedenle? . . .
" Her sosyalist bir şairdi ve her şair bir sosyalist. "
Aynca -diye ekliyor aynı B ay Mihailovski-, bütün özen­
li araştırmacılar. köyün, bir yanda proletarya kitlesi öte yanda
halkın geri kalan kesimini çizmeleri altında tut<hı bir avuç ' Ku­
lak" olmak üzere bölündüğünde hemfikirdiler. Mihai l ovski yine
h<ıklıdır: köy gerçekten bölünüyor. B u kadarla kalmıyor, köy
çoktan tamamen bölünmüştür. Onunla birlikte, yerini bir yıından
proleter sosyalizmıne terkeden, öte yandan cansıkıcı bi (küç lık­
burjuva radikalizm i ne yozlaşan eski Rus köyiii sosyalizmi de
bölünmüştür. Bu dönüşüm yozlaşmadan başka türlü adlandınla­
maz. Köylü yaşarnının özel yapısı, gelişimimizin tamamen ken­
d ine özgü yoll arı öğretisinden, meta iktisadının ekonomi k gel i ­
ş i m inin t�mel i bal ine geldiğini, kapitalizm haline gel i ş tiğini
yadsıyamayacak olan sulandırılmış herhangi bir eklekti sizm or­
taya çıktı: bütün ü retim ilişkilerinin kapitalist karakterini ve bu
.
sistem altında sınıf mücadelesinin zorunluluğunu göımek bile
istemeyen bir ekl ekti sizm.
Köylülüğü bugünkü toplumun te­
harekete geçirmeyi
bir politik programdan, bugünkü toplumun temel-
mellerine karşı
hedefleyen*
sosyalist devrim i ç i n
* Bakunistlerden ve asilerden başlayarak, Narodniklerden . "Halkın iradesi"
partisinin yandaş/arına kadar -köylülüğün gelecek Meclis'e/521 ezici sayı­
da sosyalisli sakacağı inancı onlarda da önemsiz olmayan bir yer tutuyor­
du- bütün eski devrimci programlarımız aslında bu kapıya çıkıyordu.
H alkın Dostları Kimlerdir?
1 70
leri korunarak köylülüğün durumunu
"iyileştirrney i " , yamama­
yı hedefleyen bir program çıktı.
Aslında bütün bu söylenenler, sosyal -demokratlan " yerle
bir etmeye" çalışırken "Ruskoye B ogatstvo"lu bu baylardan na­
sıl bir " eleştiri" beklenebileceği hakkında bir fikir verebilir. Rus
g erçekliğine ilişkin sosyal-demokratik bakış açık ve özenli bi­
çimde oıtaya konmaya (özellikle ekonomik yan vurgulandığın­
da, " R . B . "den bayların "polemik" yürütürken kullandıklan ge­
nel, kısmen ezop dilinin aynısı kullanıldığında sansür açısından
bu pekala mümkündür) ve nesnel olarak çürütülmeye, çıkardığı
pratik sonuçlann doğruluğu çürütülmeye bile çalışılmıyor. Bu­
nun yerine, soyut şemaıar ve bunlara duyulan inanç üzerine, bü­
tün ülkelerin bııı aşamadan geçme zorunluluğuna ilişkin inanç
üzerine içeriksiz gevezelikleri . . . ve B ay Mihailovski'den yete­
rince tanıdığımız saçmalıkların benzerleriyle meseleyi _bir kena­
ra atm ayı yeğliyorlar. Bu arada doğrudan tahrifatlarla karşılaşı­
lıyor. Örneğin B ay Krivenko Marx'ın;
" . . . bizim için, eğer İstersek" (? ! ! Yani Marx'a göre sosyo­
ekonomik ilişkilerin evrimi insanıann iradesine ve bilincine mi
bağlıdır?? Nedir bu, ölçüsüz bir bilgisizlik mi yoksa eşsiz bir
küstahlık ını? ! ) "ve bu doğrultuda faaliyetle, kapitalist yazgı de­
ğişikliklerinden kaçınma ve başka, daha yararlı bir yola adım
atnıa (metinde aynen böyle! ! ! ) olasılığını kabul ettiği"ni)
açıklıyor.
Şövalyemiz bu saçmal ığı sadece doğrudan bir tahrifatın
yardımiyla yazabilmiştir. B ay Krivenko ünlü "K. Marx'ın Mek­
tubu"nu1531 alıntılı yor ( " Yuridiçeskiy Vyestnik", 1 888, Sayı 1 0) ,
alıntıladığı yer Marx'ın, Rusya için "kapitalist sistemin acılarını
çekmemenin" mümkün olduğunu söyleyen Çernişevski'ye duy­
duğu saygıyı ifade ettiği yerdir ve tırnak işaretini kapattıktan,
Üçüncü Kısım
17!
yani Marx'ın sözlerini tam ol arak ak:tannayı bitirdikten (Marx' ı n
sözleri şöyle bitiyör: " o [Çemişevski] anılan ikinci çözüm doğ­
nıltusunda görüş beliıtiyor") sonra, şunu ekliyor: "Ve ben, diyor
Marx, bu görüşleri
paylaşıyorum"
(altını çizen B ay Krivenko.)
( s . l 86 , Sayı l 2).
Marx i se gerçekte şöyle demektedir:
"Ve saygıdeğer eleştirmenim, Rus 'edebiyatçısı'na ve pans­
lavıstine karşı pole miksel saldırılanından bu görüşleri reddetti­
ğilll sonucunu nasıl çıkarabiliyorsa, aynı şekilde tersine. bn 'bü­
y ük Rus bilgini ve eleştirmeni' karşısında duyduğum saygıdan,
bu sorun üzerine onun görüşlerini paylaştığım sonucunu çıkar­
mak için en az o kadar nedene sahiptir" ( "Yuridiçeskiy Vyest­
ııik", l 888, No. J O ,
s.
2 71 ) .
Y ani M arx, Mihailovski'nin kendisini Rusya'nın özel gelişi­
minin karşıtı olarak görmeye hakkı olmadığını, çünkü bu düşün-
. ceyi savunan kişilere saygı duyçluğunu söylüyor; B ay Krivenko
i s e bunu, sanki Marx bu özel gelişimi " kabul ediyor"muş gibi
yorumluyor. Doğrudan bir tahrifat. Marx'ın alıntilanan açıkla­
ması onun konuya ilişkin bir yanıttan kaçındığını açıkça gösteri­
yor: " B ay Mihailovski, birbiriyle çelişen iki ifadeden herhangi
birini temel alabilirdi, yani birinden ya da diğerinden g enelde
Rus meseleleri üzerine görüşlerimin öyle veya böyle olduğuna
hükmetmek için hiçbir nedene sahip değildi." Bu sözlerin yanlış
yorumlara fırsat vennemesi için Marx, aym " mektup"ta, teorisi­
nin Rusya'ya nasıl uygulanabileceği sorusunu yanıtladı. B u ya­
nıt Marx'ın sorunun özünü yanıtlamaktan ve soruyu karara bağ­
layacak tek şey olan Rus verilerini i nc elemekten kaçindığını
özellikle açık gösteriyor.
"Eğer Rusya" -diye yanıthyordu M arx- " B atı Avrupalı
uluslann· örneği ne göre kapitali st bir ulus olmaya çabalıyorsa
-ve son yıllar içinde bu anlamda kendisine çok zarar vermiş-
1 72
Halkın Dostları Kimlerdir?
tir-, o zaman önceden köylülerinin önemli bir bölümünü proJe­
teriere dönüştünneksi--:in bunu başaramayacaktır. "
.
Tamamen aı; ı k g i bi görünüyor: soru Rusya'nın kapital ist bir
g
ulus olmaya ç abalayıp ç abalamadığından, Rusya köylülü ünün
yoksullaşmasın ı n kapitali st koşull ann, kapitalist bir proletarya­
nın ol uşu m s u re c i anl amına gelip gelmediğİnden i b areUi ; ve
Marx. Rus y a' n ın ''eğer" bunu amaçlıyorsa. köylülerin önemli bir
bölümiiniı � a ına�ar prol eterlere dönüştüımek zorunda k al ac ağ ı ­
.
n ı açı k l ı yı ı r. B a�ka bir deyişle, M arksist teori, belirli ülkelerin
ekonıı ı ıı i k i l i �kil erinin evriminin araştınlrmisı ve açıkl anmasın­
d a n i harvt t i r ve bunun Rusya'ya
uygu l anm ası sadece, mater- t
yalist yon t e m i n ve teorik pol itik ekonominin oıtaya çıkanlan
araı; l a n n ı n yardımıyla Rus üretim ilişkilerini ve onun evrimini
itıcelc mektett i b aret olabilir. *
"
"
'
Y e n i yönteın�el ve politik ekonomi k teorinin ortaya çıkanl­
ma s ı , top l um bil irnde öylesine muazzam bir i lerleme,�sosyaliz­
min ileriye doğru öylesine muazzam bir a dı mı anlamına geliyor­
du ki , R u s sosyalistleri için " Kapital " in yayınlanmasından ner­
deyse hemen sonra "Rusya'da kapitalizmin kaderi" sorun u temel
teorik sorun haline geldi; en hararetli tartışmalar bu sorunun
çevresinde dönüyordu, en önemli programatik i lkele,r üzerine
karar buna bağlıydı . Ve şu dikkate değerdir: (yaklaşık on y ıl ön­
ce) R u sya nı n kapitalist evrimi sorununu olumlu anlamda y anıt­
'
layan ve bu kararı verirken Rus ekonomik gerçekliğinin verileri­
ne dayanan özel bir sosyali stler gurubu ortaya çıktığında, doğru­
dan ve belirli bir nesnel eleştiriyle, aynı yöntemsel ve teorik il­
keleri kabul eden ve sözkonusu verileri başka türlü açıklayan
bir
,
eleştiriyle karşılaşmadı. 154]
*
Yineliyorum. "Komünist Man(festo "yu . "Felsefenin Sefaleti"ni ve "Kapital"i
okumuş olan hiçbir kimse için çıkarılan bu sonuç bulanık olamazdı ı•e sa­
dece Bay Mihailovski için özel bir açıklama icabetti.
173
Üçüncü Kısım
Marksistlere karşı tam b i r seferberliğe girişmiş olan "Hal­
kın Dostlan " da gerçek verilerin incelenmesi temelinde kanıt
getirmiyorlar. Birinci m akalede gördüğümüz gibi sorunu tumtu­
raklı sözlerle geçiştiriyorlar. Bu arada B ay Mihailovski, Mark­
sistler arasmda görüş birliği bulunmadığı, tamamen uyum içinde
olmadıkları hususuyla alay etme fırsat1nı kaçınnıyor. Ve "bizim
ünlü" N. K. Mihailovski, "gerçek" ve " gerçek olmayan" M ark­
sistler üzerine zekice tespitinden dolayı m ü thiş seviniyor. Mark­
sistler arasında tam bir göıiiş birliğinin olmadığı doğrudur. Fa­
kat birincisi bu olgu B ay Mihailovski'de doğru yansıtılmamıştır,
ikincisi ise bu, Rus sosyal-demokrasisinin zayıflığını değil, tam
da gücünü ve canlılığını kanıtlar. Son dönemin özellikle tipik
bir olgusu sosyalistlerin sosyal-demokratik görüşlere çeşitli yol­
lardan ulaşmas1 ve bu yüzden, Rusya'nın sertlik sistemi içinden
büyüyüp çıkmış bir burjuva toplumunu temsil ettiği, politik bi­
çiminin bir sınıf devleti olduğu ve emekçilerin sömürüsünün or­
tadan kaldırılmasının tek yolunun proletaryanın sınıf mücadele­
sinde yattığı temel ve en önemli tezinde kesinlikle anlaşmalan­
na rağmen, gerek gerekçelendirme yöntemlerinde gerekse de
Rus yaşamının ş u ya da bu olgusunun detay açıklamasında bir­
çok parça sorunda ayrılmaları dır.* Bu yüzden örneğin, bu kaba­
taslak notlarda değinilip geçilen -tarım reformu, köylü iktisa­
dının ve ev endüstrisinin ekonomisi, toprak kiralama vs.- so­
runlan üzerine de, az önce sözü edilen temel ve bütün S nsyal­
Demokratlara ortak olan kavrayışın sınırlan içinde farklı göıiiş­
lerin varolduğunu önceden açıklayarak B ay Mihailovski'yi se­
vindirebilirim. Tarım reformunun Rusya'ya doğru düzgün bir
gelişmenin sakin yollarını
açabileceği,
devletin, kapitalizmin
çıkarlarını� temsilcilerini değil , ''Halkın Dostları "m
direbileceği,
*
görevlen­
köy topluluğunun, ev endüstrisinin büyük üretime
Lenin burada Legal Marksistler denilenleri kastediyor. -Alm. Red.
1 74
Halkın Dostları Kimlerdir?
dönüştürebilecek imalat endüstrisiyle birlikte tanını toplum­
sallaştırabileceği, halkın toprak kiralamasının halkın ekono­
misim destekleyeceği türünde "büyük gerçekler"in oybirliğiyle
kabulüyle yetinen kişilerin görüş birliği -bu dokunaklı ve et­
kileyici görüş birli ğinin yerine, belirli üretim ilişkilerinin bir sis­
temi olarak Rusya'nın
gerçek, verili
ekonomik örgütlenmesim
ve aynı şekilde onun gerçeKekonomik gelişimini ve onun poli­
tik ve diğer üstyapısını aydınlatmaya çalıŞan kişilerin görüş ay­
rılıkları geçti.
Ve farklı bakış açılanndan hareketle, mutlaka dayanışık po­
litik faal i yeti de belirleyen ve bu nedenle onu kabul eden herke­
se kendisini
"Sosyal-Demokrat"
olarak görme ve adiandırma
hakkını ve yükümlülüğünü ver�n ortak tezin kabulüne yol açan
b öyle bir çalışma, farklı doğrultularda ka­
böyle bir ç a l ı şm a
rara bağl aıMn bir sürü kısmi soıunda g Örüş ayrılıklan için hiilii
-
geniş b i r alan bırakıyorsa, o zaman bu elbette Rus sosyal-de-
mokra s i s i n i n yalnızca gücünü ve canlılığını kanıtlar.*
·
Üstdik bu çalışmanın koşullan daha kötüsü,düşünülemeye­
cek kadar kötüdür: tek tek çalışmaları birleştiren bir organ yok­
tur ve u l aın az: özel ilişkiler polis koşullanınız altında son dere­
ce zord u r. Sosyal-Demokratların gerektiği biçimde i letişim ku­
ramamaları ve ayrıntılarda görüş birliğine varamamalan, yani
birbirleriyle çelişmeleri anlaşılırdır.
*
Çünkü bu somn/ar şimdiye dek hiç çöz.ülmemiştir. "Halkın toprak kirala­
masının ulusal t·kmwmiyi desrek/edi,� i" iddiası kiralama sorununun çözü­
mü olarak, ya da çi/ilik arazilerinin köylü en vanteriyle işlenmesi sistemini
şöyle adlandrrmak mümkün değildir: "Köylü bağımsızlığını köylülerin
kendi başlarına ayakta durabilmeleri yararınafeda etmiş olan büyük top­
rak sahibinden daha güçlü çıkmıştır"; "Köylü büyük üretimi toprak sahibi­
nin elinden koparıp almıştır"; "tarım kültürünün biçimi uğruna mücadele­
nin galibi halktır". Bu liberal geıoeze/ik "bizim ünlü" Bay V. V.'nin ''Kapi­
talizmin Kaderi" kitabında bulunmaktadır.
Üçlincü Kısım
175
Gerçekten, ne kadar komik değil mi ?
B ay Krivenko'nun Sosyal-Demokratlarla "Poleypik"inde ki­
mi "Neo-Marksistler"den sözetmesi şaşkınlık yaratabilir. B azı
okurlar, Sosyal-Demokratlar arasında bir tür bölünme olduğunu,
"Neo-Marksistler"in eski Sosyal-Demokratlardan ayrıldıklannı
sanacak. B öyle bir şey yok. Hiç kimse hiçbir yerde Marksizm
adına, Rus S osyal-Demokratlannın teorilerini ve programının
bir eleştirisiyle ve başka bir Marksizm savunusuyla açıkça orta­
ya çıkmadı. Mesele B ay Krivenko ve B ay Mihailovski 'nin
Marksistler üzerine çeşitli salon dedikodulan duymuş ve liberal
kofluklarını Marksizmle örtbas etmeye çalışan çeşitli liberalleri
görmüş olmalan; ve kendi keskin zekalan ve incelikleriyle, bu
düşünsel dağarcıkla Marksistleri " eleştirrne"ye kalkışmalanndan
ibarettir. B u durumda bu "eleştjri"nin bir garabetler veya kirli
sal dınlar zincirinden oluşması şaşırtıcı değildir.
"Tutarlı olmak için" -diye yargıda bulunuyor Bay Kriven­
ko- "buna ("kapitalist endüstrinin gelişimi için çabalamak ge­
rekip gerekmediği" sorusuna) "olumlu yanıt verilmelidir" ve
"ne köylü toprağının toptan satın alınmasına ne de hırdavatçı
dükkaniarının ve nıeyhanelerin açılmasına karşı çıkılmamalı­
dır'' , "çok sayıda lokantacının Duma'daki başarısına sevinmek
ve daha da çok sayıdaki köylü tahılını toptan alıcıianna yardım
etmek gerekir".
B u gerçekten çok eğlemJirici . Böyle bir " Halkın Dostu"na,
Rusya'da her yerde emekçilerin sömürtisünün özü itibariyle ka­
pitalist sömürü olduğu, köy l ülüğün aynşmasmın kapi talist ka­
rakterini kanıtlayan şu ve şu politik-ekonomik özellikkre uygun
olarak köyün becerikti çiftçilerinin ve toptan alıcilann kapitaliz­
min temsilcilerinden sayılmalan gerektiğini anlatmaya çal ı şın.
Bir y aygara koparacak, bunu inanılmaz bir kiifirli k olarak adl an­
dı racak ve B atı Avrupa formül leriyle soyut şem aların gözü ka-
1 7ô
lfa/km Dostları Kimlerdir?
------ ---
palı Jevralınması hakkında atıp tutmaya başlayacaktır (bu arada_
' k :ı tlrce" gerekçelendinnenin gerçek içeriğinden özenle kaçına­
c aktır). Şer Marksistlerin yolaçtıkları "dehşet"i resmetmek ge­
rektiğinde ise tantanalı bilim ve saf idealler bir kenara bınıkıla­
bilir, köylü tahılının ve köylü toprağının toptan alıcılannın, yal­
nızca yabancı mülkten yararlanmayı " seven kişiler" değil. ger­
çekten kapitalizmin temsilcileri oldukları kabul edilebilir.
Bu " Halkın Dostu"na, Rus burjuvazisinin, üretim araçları
sadece onun elinde yoğunlaşmış olduğu için bugünden halkın
emeğini her yerde d enetim altında tutmakla kalmayıp, hükümet
üzerinde de baskı u yguladığını ve böylece hükümet politikası­
nın burjuva karakterine yol açtığını, onu zorladığını ve belirledi­
ğini kanıtlamaya ç alışnı - öfkeden çıldıracak, hükümetimizin
her şeye kad i r olt.luğu, sadece uğursuz bir yanlış anlama ve ta­
lihs i z bir rastlantı sonucunda, " Halkın Dostlan" yerine kapitaliz­
min çıkarları n ı n temsilcilerini "görevlendirdiği", kapitalizmi ya­
pay olarak yetiştirdiği _ hakkında bağırmaya başlayacaktır . . .
Ama içten i ç e. Duma'daki lokantacılann, yani sözümona sınıfla­
rüstü olan hükümetin bu unsurlarının, kapitalizmin temsilcileri
olduklannı kabul etmek zorundadırlar. Ama baylar, bizde Rus­
ya'da kapitalizmin çıkarları gerçekten y alnızca " Duma"da ve
''lokantacılar" tarafından mı temsil ediliyor? . . .
Çi rk i n saldırıl arı B ay Mihailovski'de yeterince gördük. şim­
di de nefret edılen sosyal-demokrasiyi mahvetmek için, "bazıla�,
rının. oraya girişlerini sadece kapital i st süreci hızlandııma dü­
şüncesiyle gerekçelencli rerek (tabii iyi teknik işler ya da bürq, iş­
leri çıktığında) fabrikal ara gittikleri"ni anlatan B ay Krivenko'da
aynı şeyle karşı laşıyoruz. Elbette, böylesine yakışıksız şeyleri
yanıtlamak bile gereksi zdir. B uraya yalnızca nokta k ona bilir.
Bu yolda devam edin baylar, cesaretle devam edin! impara­
torluk hükümeti -az önce sizden duyduğumuz gibi. halkın ni-
·
Üçüncü Kısım
1 77
hai mahvoluştan kurtanlması için şimdiden (eksiklikleri olsa da)
önlemler almış olan aynı hükümet, sizleri alçaklık ve bilgisizlik­
le suçlanınaktan kurtarmak için hiçbir eksiği b ulunmayan ön­
lemler alacaktır. "Kültürlü toplum", öteden beri olduğu gibi, ba­
lık börekleriyle kumar masası arasında dinienirken yoksul kar­
deşler hakkında konuşmayı severek sürdürecek ve onlann duru­
munu " düzeltmek" için insancıl projeler tasarlayacaktır: bu top­
lumun temsilcileri, valilik ya da köylülerin cebi üzerinde başka
bir gardiyanlık görevini ü stlendiğinizde v atandaşlık gerekleri ve
görevleri üzerine gelişmiş bir bilinç sergilediğinizi hoşnutlukla
göreceklerdir. Devam edin! Sizler için yalnızca huzur değil . . .
B ay Burenin gibilerin ağzından onay ve övgü de garantilenmiş­
tiL
*
\
Son olarak, herhalde birden fazla okuyucunun aklına gel­
miş olan bir soruyu yanıtlamak gereksiz olmayacaktır. B u tür
beylerle bu kadar uzun tartışmaya değdi mi? Polemik olarak ad­
landınnaktan hoşlandıklan, sansür tarafından korunan bu liberal
pislik selini y anıtl amaya değdi mi?
B ana değdi gibi görünüyor, elbette onlar adına ve "kültür­
lü" halk adına değ iL bilakis Rus sosyalistlerinin bu saldından
kendileri için çıkarabilecekleri ve çıkannak zorunda oldukları
yararlı ders adına. Bu saldırı Rusya'nın (örneğin Çernişevski'nin
zamanında olduğu gibi) demokratizmin ve sosyalizmin aynlmaz
ve bölünmez bir bütün olarak kaynaştığı sosyal geli§me dönemi­
nin, geri dönmez biçimde geçmişte kaldığına ilişkin en çarpıcı
ve ikna edici kanıtı sunuyor. Ş imdi artık -Rus sosyalistleri ara­
sında bugün de haHi arda burda varlığını sürdüren ve teori v e
pratikleri üzerinde son derece zararl ı etkide bulunan-, Rus­
ya'da demokrattarla sosyalistlerin düşünceleri arasında derin, ni­
tel bir fark olmadığı görüşünün hiçbir zemini kalmamıştır.
Halkm Dosrtan Kimlerdir?
1 78
Tam ters ine: bu düşünceler ar asında tam bir uçumm vardır
ve Rus sosy al i st l er i i <; i n bunu görme ve demokratların düşünce­
l eriyle tam ve kesili kopuşun kaçınılmazlığını �·e mutlak
runluluğunu k a v ra ma zaınaıu çoktan gel miştir.
zo­
Gerçekten de, lıu Rus demokratının, adı geçen düşüncenin
ortaya
ğine
çıktı ğ ı
diiııeınlen.le nasıl ol du ğu na ve şimdi ne h al e g el di
Dostları b ize bu k ar ş ı l aştı rma için y e te
bakalım . " H a l k ın
"
­
­
rince materyal s unuyor.
Bu bak ı m d an B ay Krivenko'nun, Almanca bir yayın orga­
n ın d a B ay N ı k . -on'un ütopizmine karşı çıkmış olan B ay Sıru­
ve'ye ( R u s va 'da Kapitalist Gelişimin Değerlendirilmesi Üzeri­
n e " ya::.JsJ "Sozialpolitische Zcntralblatt"da, III, No. 1 , 2 Ekim
1 893, y aynı lanmıştıi") k ar şı s aldırısı son derece i l ginçtir. B ay
K r ivenko, " köy top lu lu ğunu ve topra k payım savunan"lann dü­
ş ü n ce l eri n i güya " u l u s al sosy ali zm
"
·
( S tru ve nin sözlerine göre
'
bu, " salt ütopik karakterde"dir) saydığı için B ay S truve'ye saldı­
rıyor. Sözümona b u korkun ç sosyalizm s u ç la m a sı s a y g ıde ğer
,
yazan sınırsız öfkelendiriyor:
" Köy topluluğunu ve pay topraklarını savunan (Herzen,
Çemişevski ve Narodnikler dışında) gerçekten başka kimse yok
muydu ? '' -diye haykırıyor- "Köy topluluğunu ve köylülerin bağımsızlığını reformun temeli haline getirmiş olan köylüler
üzerine yönetmeliği kaleme alanlar ve bu prensipierin lehinde
konuşan tarihimizin ve modern yaşamın araştırmacıları ve aynı
şekilde bu prensiplerden yana çıkan neredeyse bütün ciddi ve
saygın basınıınız - bunların hepsi gerçekten de 'ulusal sosya­
lizm' diye adlandırılan bir yanılgının kurbanı mıdırlar?"
S akin olun saygıdeğer
B ay
"Halkın Dostu" ! Korkunç sos­
yalizm s u ç la m a sında n o k adar ürktünüz ki, Struve'nin "küçük
makalesi"ni dikkatle okuma zahmetine bile katlanmadınız. Ger­
çekten de "köy toplulu ğ u ve toprak payı"nı savunanları, sosya-
Ü çüncü Kısım
lizmle suçlamak ne kadar açık bir haksızlık olurdu! İ zni n i z l e .
burada sosyalist olan n e vardır? S osyalizm , emekçilerin sömü­
rülmesine karşı protestoya ve mücadeleye denir, sömürünün ta­
mamen ortadan kaldırılmasını amaçlayan mücadeleye denir, oy­
s a " toprak payını savunmak", köylülerin kendi kullanımlarında
ol an bütün toprağın, yine köylüler tarafından bedel ödenerek
alınması taraftarı olmak anlamına gelir. B edel ödeyerek değil.
Refom1'dan önce köylülerin mülkiyetinde bulunan tüm toprak­
l arm karşılıksız olarak köylülere devri savunulsa bile - o za­
man bile burada sosyalist olan hiçbir şey yoktur. çünkü tam da
bu (feodal dönem boyunca olu�muş olan) köylü toprak mülkiye­
ti . B atı Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi bizde, Rusya'da da*
burjuva topl umun teınel idir. "Köy to l � luğunu savunmak"ta,
p
yani toprak üzerinde geleneksel kullanım yönteml e rine pol i s
müdahalesini protesto etmekte sosyalist olan ne vardır, oysa
emekçilerin sömürüsünün bu köy topluluğuyla mükemmel bi­
çimde uyu§tuğunu ve onun içinde oluştuğunu herkes biliyor.
Bu, " sosyalizm" sözcüğünü imkansızlık ölçüsünde esnetmek an­
l amına gelır: bu durumda herhal de B ay Pobyedonosısev'in
ele
sosyalist sayılması gerekecektir�
B ay S truve asl a böy le korkunç bir haksızlık y apmıyor.
O.
Narodniklerin "ulusal sosyalizminin ütopik k arakteri"nden söze­
diyor ve kimi Narodniklerden saydığ ı , Plehanov'un "Görüş Ay, rılıklanmız"ını **, Narodniklere karşı bir pole mik olarak tanım­
lamasından anlaşılıyor. Plehanov hiç kuşkusuz sosyali stlerle,
"ciddi ve saygın" Rus b asınıyla ortak yanlan olmayan kişilerle
polernik yürütüyordu. Ve bu nedenle de B ay Krivenko'nun, Na. rodniklerle i l g i l i olan bi r şeyi kendi hesabına geçinneye h i ç
*
Kanıt --köylülüğün farklılaşması.
**
Plehanov'un "Halkın İrades i" akımı ve Narodniklerin görüşlerini eleşti­
ren bu eseri 1 884 'te yayınlandı . -Alm. Red.
1 80
Halkın Dostları Kimlerdir?
hakkı yoktur. Ama eğer kendisinin ait olduğu akım üzerine Bay
S truve'nin görüşünü m u t laka öğrenmek istiyorsa, B ay Struve'ni n
makalesinden aşağ ıdaki bölüme neden dikkat etmediğine
ve
"Ruskoye Bogatstvo " için bıı bölümii neden çevirmediğine
şaşıyorum:
gelişim ileriedi ği ölçüde" �-di ye yazıyor ya­
önce tasvir edilen dünya görüşü" (Narodniklerinki)
" z e ı n i n kaybetmek zorundadır. Ya oldukça sönük, uzlaşmaya
a�· ı k v e uzlaşma düşkünü bir reform akımı* düzeyine düşer
-bunun pek umut vaadeden başlangıçları çoktan mevcuttur, ya
da gerçek gelişimi kaçınılmaz olarak görür v e buradan zorunlu
olarak kaynaklanan teorik ve pratik sonuçları çıkarır, başka bir
deyişle: ütopik olmakmn vazgeçer."
' Kapi t a l i st
zar-- "az
Eğer Bay Krivenko bizde, s adece uzlaşmalara açık akımın
başlangıçlarının nerede olduğunu tahmin edemiyorsa, o zaman
. ona "Ruskoye Bogatstvo"ya, bu derginin, Narodnik öğretinin
parçalarıyla, Rusya'nın kapitalist gelişiminin kabulünü bir araya
getirmek için acınacak bir çaba yı temsil eden teorik görüşlerine,
veıili kapitalist düzen zemininde küçük üreticiler ekonomisini
geliştirmeyi ve restore etmeyi hedefleyen politik programına
bakmasını önerir im. * *
B u genelde, son zamanlarda sosyal yaşamımızın e n karak­
teristik ve en dikkate değer olgularından biridir: Narodnizmin
bir küçük-burjuva oportünizmine yozlaşması.
Gerçekten de. "Ruskoye Bogatstvo"nun programının içeri*
"Oldukça sönük, uzlaşmaya yetenekli ve uzlaşma arayan reform akımı ", Rusçaya "kültürel oportünizm" olarak da çevrilebilir.
**
llay Krivenko'nun Bay Struve'ye karşı mücadele etme çabası genelde za­
vallı bir izienim uyandırıyor. Bu, herhangi bir nesnel itirazda bulunama­
manın bir nevi çocukça acizliği, ve aynı şekilde çocukça öjkesidir. Örne­
ğin Bay Struve, Bay Nik.-oı:ı'un "ütopist" olduğunu açıklıyor. Bunu ya-
Üçündi Kısım
ı. x ı
ğine bütün bu göçün ve toprak k iralamanın düzenlenmesi, bütün
bu ucuz krediler, müzeler, depolar, teknik iyileştirmeler, arteller
ve komünal tarlalara baktığımızda, bu programın gerçekten tüm
"ci ddi ve namuslu basın"da, yani serflik yandaşlarının organlan­
na vey a sürüngenlere dahil olmayan tüm liberal basında çok
yaygın olduğunu görürüz B ütün bu önlemlerin gerekliliği, ya­
rarl ılığı , aciliyeti ve " zararsızlığı" fikri tüm aydınlar arasında
derin kökler salmış ve olağanüstü bir yaygınlık bulmuştur: ge­
rek taşra gazetelerinde gerekse de Zemstvo'ların bütün araştır­
malannda, derlemelerinde, anlatımlannda vs. vs. bunlarla karşı­
laşılır. Kuşkusuz, eğer
bu Narodnizm sayılırsa,
büyük ve yadsı­
namaz bir başa ndır.
Fakat bu asla (sözcüğün eski, alışılmış anlamında) Narod­
nizm değildir, ve bu başan ve muazzam yaygınlık, Narodnizmin
parken ona neden böyle dediğini çok açık gösteriyor: 1) "Rusya'mn ger­
çek gelişimini" görmezlikten geldiği için; 2) devletimizin sınıf karakteri­
ni kavramadan "toplum "a ve "devlet"e başvurduğu için. Bay Krivenko
buna karşı ne itirazda bulunabilir? Gelişimimizin gerçekten kapitalist
bir gelişme olduğunu red mi ediyor? Bunun başka bir gelişme olduğunu
mu açıklıyor? D e v/erimizin sınıf devleti olmadığım mı söylüyor? Hayır,
bu sorulara tümiiy/e yan çiz.meyi ve kendi k,endine hazırladı,qr kimi "şab­
lonlar"a karşı gii/r'inç bir öfkeyle mücadele etmeyi yeğliyor. B ir örnek
daha. Bay Struve Bay Nik.-on'u, sınıf mücadelesini anlamama dışında,
teorisinde "salt ekonomik olgular" alanıyla ilgili büyük hatalar yapmış
olmakla suçluyor. Ba�·ka şeylerin yanısıra, Bay Nik.-on'un, tarımdışı nü­
fusumuzun azlığından sözederken, "Rusya'nın kapitalist gelişiminin tam
da bu yüzde 80 ( Rusya'nın kır nüfusu) ve yüzde 40 'lık (Amerika'nın k)r
nüfusu) farkı dengeleyeceğini -deyim yerindeyse onun tarihi misyonu
budan ibarettir- be!irtmemesine" işaret ediyor. Bay Krivenko ilkin, ka­
pitalizmin tarım niiji.tsımu aza/tma eğiliminden sözedilmesine karşın,
"bizim"(?) köylı'i/eri topraksız bırakma misyonumuzdan söz ederek, bu­
rayı yanlış aktarıyor; ve ikincisi, sorunun özüne ilişkin tek sözcüJ- harca­
maksızın (tarım nüfusunun azalmasına yolaçmayan bir kapitalizm mı·mı­
kün müdür?) "Inci/ uzmanlan " vs. üzerine saçmalar zınldamnya başiı-­
yor". "Bkz. Ek ll. -Alm. Red.)
1 82
Ha/km Dostları Kimlerdir!
yozlaşın ası pahas ına. liberalizme karşı şiddetli bir muhalefet
i çinde bulunan Sosyal-Devrimci Narodni zmin, liberalizmle kay­
naşan ve yalnızca küçük-burjuvazinin çıkarlarını ifade eden kü_l ­
tür tasiayan bir oportünizme dönüşümü pahasına elde edilmiştir.
Son si'ıyleııenlerden emin olmak için, köylülerin ve ev sana­
yicilerinin farkl ı laşması üzerine yukand:a verilmiş olan tablolara
başvumı a k yararlı olacaktır, çünkü bu tablolar asla herhangi bir
tek i l ve yeni olgulan gösteımez, bilakis sadece, köyümüzdeki
varlıkları muhaliflerimiz tarafından da yadsınınayan " köpekba­
lıkları " nı n ve "tarım işçileri "nin "okulu "nu politik-ekonomik
olarak ifade etme çabasını temsil eder. " Narodnik" önlemlerin
sadece küçük-burj uvaziyi güçlendirecek durumda olduğu ya da
Avrupa'nın her yerihde liberal burj uvazi tarafından sevgiyle iş­
lenen teskin edici berbat önlemleri ( arteller ve komünal tarlalar)_
temsil ettiği ve hazin deneyler olarak kalmak zorunda olduğu
açıktır. çünkü bunlar bizzat "okul"a en ufak biçimde dokunmaz­
l ar. Aynı nedenden dolayı B ay Yermolov ve Vitte bile bu tür
ileriemelere karşı çıkacak bir şey bulamazlar. Tam tersine. On­
lara bu iyiliği yapın, baylar! S adece " aydınlar " ı devrimci faali­
yetten (antagoni zmayı vurgulamaktan, bunu proletaryaya açık­
lamaktan, doğrudan politik mücadelede bu a...>"!tagonizma için yo­
lu açmaktan) . antagonizmada yapılan bu tür yarnalara uzlaşma
v e birleşme yoluyla uzaklaştırma "çabaları için" size para bile
vereceklerdir. Bu iyiliği onlara yapın!
NarodniLı n i n höylesi bi r yozlaşmasına yol açmış olan süre­
cin üzerinde hi raz duralım. İlk ortaya çıkışında, başlangıçtaki
biçimiyle bu teori oldukça uyuıniuydu -halk yaşamının özel
bir sistemi varsayımından h areketle "köy topluluğu" köylüleri­
nin komünist içgüdülere s ahi p olduğuna inanıyordu ve bu yüz­
den köylülüğe, sosyalizm i çin doğrudan bir savaşçı gözüyle ba­
kıyordu- fakat bir yandan teorik olarak işleme, Rus yaşamının
Üçüncü Kısım
·
PU
gerçeklerince onaylanma. öte yandan köylülerin bu varsayımsal
özellikleri üzerinde yükselecek olan b i r politik programın uygu­
lanmasında deneyimi eksikti.
Teorinin gelişimi uc bu iki doğrultuda, teorik ve pratik doğ­
rultuda ilerledi. Teorik çalışma esas olarak, k.omünizmin başlan­
gıçlarını görmek istedikleri, toprak mülkiyeti biçimini ineeıe­
ıneyi amaçhyord u; ve bu çalışma çok çeşitli ve çok zengin bir
olgu materyali sunuyordu. Ancak öncelikle toprak
çimiyle ilgili olan bu materyal, köyün
mülkiyeti bi­
iktisadiyatını araştırma­
cıların gözünden tümüyle gizliyordu. B irincisi, araştırmacıların
topl umbilim yöntemi üzerine sağlam bir teoriye, üretim i l i şkile­
rini ayınnama ve özel olarak araştırma gerekl iliğini açıklayan
bir teoriye sahip olmamalanndan dolayı, bu daha da doğaldı ;
ikincisi ise, bu olgu materyali. köylülüğün en acil gereksinimle­
ri, köylülük üzerinde ezici bir yük oluşturan en acil sıkıntılar
üzerine doğrudan ve dolaysız bilgiler veriyordu. Ve araştırmacı­
ların bütün "dikkati bu sıkıntıların, toprak açlığının, yüksek ver­
gilerin, haklardan yoksunluğ un, köylülerin durumunun umut­
suzluğunun ve çaresizliğinin incelenmesi üzerinde yoğunl.ışı
yordu. B ütün bunlar en küçük ayrıntısına kadar öylesine bir ma­
teryal zenginliğiyle tasvir etliliyor, araştırılıyar ve açıklanıyordu
ki, eğer devletimiz sınıf devleti olmasaydı, eğer politikasında
egeinen sınıfların çıkarları tarafından değil, "halkın sıkıntıla­
rı"nın tarafsız bir ele alınışı t arafından sevk ediliyor olsaydı, bu
sıkıntıların ortadan kaldırılması g erekliliğine devletimizin bin
k ez ikna olması gerekirdi. Toplumun ve devletin "fikrini değiş­
tirebileceklerine" inanan safdil araştırmacılar, tamamen, kendi
topladıklan olguların ayrıntısına gömüldüler ve bir şeyi tümüyle
gözardı ettiler: köyün politik-ekonomik yapısını , bu dolaysız, en
·
acil sıkıntılar tarafından ezilen bu ekonominin en önemli arka
plfunnı. Tabii sonuç olarak, toprak açlığı v s . altında ezilen eko-
Halkın Dasıları Kimlerdi r?
1 84
naminin çıkarlannın korunması, bu ekonomiyi ellerinde tutan
ve köy topluluğu
içinde ve rili
sosyo-ekonomik ilişkiler altında
ve ülkenin verili ekonomik sistemi altında da kendini koruyabi­
len ve geliştirebilen o biricik sınıfın çıkarlannın korunması ola­
rak kendini gösteriyordu.
Sömüıiin ü n ortadan kaldmiması için bir temel ve kale göre­
ol an kunımun incelenmesine yönelik teorik çalışma,
küçük-burju vazinin. yani tam da bu sömürücü düzenin dayandı­
vi görecek
ğı sın ı fı n ç ıkarlarını ifade eden bir programın hazırlanmasına
yol açtı
Aynı zamanda pratik devrimci faaliyet de tamamen beklen­
medik
bir doğrultuda gelişti. Köylünün komünist içgüdüsüne
olan inanç tabii ki sosyalistlerden politikayı arka plana itmeyi
ve " halkın içine gitmeyi" talep ediyordu. Bir sürü çok enerjik ve
yetenekli kişi, bu programın gerçekleştirilmesine koyuldu, bun­
lar, köylülerin komünist içgüdüleri düşüncesinin safdilliğine
pratik içinde kanaat getirmek zorunda kaldılar. Ayrıca mesele­
nin köylüler le değil, hükümetle olduğuna karar verildi ve bütün
faaliyet hükümete karşı mücadeleye, sadece entelektüellerin ve
zaman zaman onlara katılan işçilerin yürüttüğü bir mücadeleye
yöneltil d i . B aşlangıçta bu mücadele sosyalizm adına yürütülü­
yordu, bu mücadele halkın sosyalizm için hazır olduğu ve salt
iktid arın ele geçirilmesiyle sadece politik değil, sosyal devrimin
de gerçekleştirilebileceği teorisine dayanıyordu. Son zamanlar.­
da bu teori aıtık açıkça her türlü kredisini yitiriyor ve "Halkın
iradesi" grubunun hükümete karşı mücadelesi, radikallerin poli­
tik özgürlük için mücadelesi haline geliyor.
Öte yandan bu faaliyet, çıkış noktasına tamamen zıt sonuç­
lara yol açtı: burada da ortaya, sadece radikal burjuva demokra­
sisinin çıkarlannı ifade eden bir program çıktı. Aslında bu süreç
henüz tamamlanmış değildir, ancak öyle görünüyor ki, sonucu
Üçüncü Kısım
•
l X 'i
şimdiden tamamen belirlenmiştir. Ö ğretisinin temelinde salt
mi­
tolojik bir köylü iktisadının özel sistemi (köy topluluğu) düşün­
cesi dayattığı için, Narodnizmin böylesi bir g elişimi çok doğal
,
ve kaçınılmazdı; gereklikle temas bu miti toz-duman etti ve
köylü sosyalizminden küçük-burj uva köylülüğün radikal-de­
mokratik bir temsili ortaya çıktı.
Bir demokratın evrimine ilişkin örneklere geçiyorum:
"Genel-insan yerine", diyor Bay Krivenko, "sadece iyi duy­
guların belirsiz dalgalanmalarıyla dolu olan, ancak ne gerçek
feragata ne de yaşamada kalıcı herhangi bir şey yapmaya yete­
' nekli olan bir genel-Rus pısırığının geçmemesini sağlamak ge­
rekir. "
Mükemmel bir ahlak dersi; şimdi bunun nereye uygulandı­
ğına bakalım.
"Buntınla ilgili olarak" -diye devam ediyor Bay Kriven­
ko- "�u üzücü olguyu biliyorum": Rusya'nın Güneyinde, "en
iyi niyetlerle ve yoksul hemşerilere karşı sevgiyle dolu olan" bir
gençlik yaşıyordu; "köylüye her türlü özen v e saygı gösterili­
yordu; köylü neredeyse ilk sıraya oturtuluyordu, onunla aynı ta­
baktan yemek yeniyordu, ona reçel ve pasta vs. sunuluyordu;
diğerlerinden daha iyi ödeme yapılıyordu, kendisine, gerek borç
gerekse de 'bahşiş' olarak ya da öylesine para veriliyordu; ona
Batı Avrupa'nın koşulları ve Batı Avrupalı birlikler vs. anlatılı­
yordu. Aynı ;,ıörede Schmidt adında genç bir Alman, bir kahya,
ya da daha doğrusu, basit bir bahçıvan, hiçbir insancıl düşünce­
ye sahip olmayan, hasis ruhlu, biçimci, su katılmaınış bir Al­
man da (metinde aynen böyle?? ! !) yaşamaktaydı" vs.
Aradan üç-dört yıl geçmiş ve yollar aynlmış. B ir yirmi yıl
daha geçtikten sonra yazar yöreyi ziyaret ettiğinde, " B ay
Schmidt'in" (yararlı faali yetlerinden dolayı bahçıvan Schmidt
B ay Schmidt olmuştu) köylülere bağcılığı öğrettiğini ve bu işin
Halkın Dostları Kimlerdir?
1 86
onlara yılda 7 5 - 1 00 ruble arası "belirli bir gelir" sağladığını, bu
yüzden geride Bay Schmidt hakkında "iyi anılar"ın kaldığını;
oysa
"köylüyekarşı sadece iyi duygular besleyen ve onun için önem­
li(!) hiçbir
madığı"nı
şey yapmamış olan beylerden geriye bir anı bile kal­
öğrendi.
Bir zaman hesabı yaptığımızda, anlatılan olayların 1 8 691 870 yıllanyla, yani yaklaşık olarak tam da Rus Narodnik sos­
yalistlerinin "Avrapa koşullan"nın en ilerici ve en büyük özelli­
ğini, Entemasyonali[55l Rusya'ya aktannaya çalıştıklan zamanla
ilgili olduğu ortaya çıkıyor.
B ay Krivenko'nun anlatımının oldukça kaba bir izienim bı­
raktığı açıktır ve bu yüzden kendisi de çekinceler koymakta ace­
le ediyor.
"Elbette, bununla" -diye açıklıyor- "Schmidt'in bu bey­
lerden daha iyi olduğunu söylemek istemiyorum, bütün diğer
kusurlanna rağmen bu yörede ve halk içinde neden daha kalıcı
bir iz bırakmış olduğunu söylüyorum." (Onun daha iyi olduğu­
nu söylemiyorum, geride kalıcı bir iz bıraktığını söylüyorum -
bu nasıl bir saçmalık tır?! ). "Onun önemli bir şey yapmış oldu­
ğunu da söylemiyorum, bilakis tersine, yapmış olduğu şeyi, son
derece önemsiz, tali ve kendisine hiçbir şeye malolma yan, ama
kuşkusuz hayatiyet sahibi bir eserin örneğj olar� veriy;orum."
Görüldüğü gibi çok muğlak bir çekince; fakat meselenin
özü bunun muğlaklığında değil, bir faaliyetin sonuçsuzluğunu
diğer faaliyetin başansıyla karşılaştıran yazarın, bu iki tiliden
faaliyetin doğrultusu arasındaki temel farkın besbelli farkında
bile olmamasında yatıyor. Bütün mesele budur ve bu yüzden bu
anlatım bugünkü demokratın fizyonomisinin belirlenmesinde
çok karakteristiktir.
Üçüncü Kısım
1 �7
Çünkü köylüye " B atı Avrupa'nın koşullanndan ve B a t ı 1\ \' ­
rupalı birlikler" den söz eden bu gençlik, bu köylüleri beslwll i
sosyal y aşamın biçimlerini değiştirmeye yöneltmek i sti yord u
(benim çıkardığım b u sonuç verili dururnda yanlış d a olabili r.
ancak inanıyorum ki herkes bunun haklı bir sonuç olduğunu ka­
bul edecektir, çünkü Bay Kri venko'nun yukanda alıntılanan an­
latımmdan kaçınılmaz olarak bu çıkıyor), emekçilerin böylesine
u tanmazca sömürülmesine ve ezilmesine neden olan -buna
karşılık aynı zamanda bütün liberal ilerlemeler genelde sevinçle
karşılanıyor- modem topluma karşı sosyal devrim için ayak­
l andırmak istiyordu. " B ay Schrnidt" ise gerçek bir giri�imci ola­
rak sadece diğer g i rişimcilere ekonomik meselelerini düzenle­
rnelerinde yardım etmek istiyordu, ba�ka bir şey değil. B irbirine
taban tabana zıt doğrultudaki bu iki faaliyet nasıl birbiriyle kı­
yaslanabilir ve birbirinin karşısına koyulabilir? B u aynen bir bi­
nayı yıkmaya ç alışan birinin faaliyetinin başansızlığıyla. binayı
sağlamlaştırmaya ç alışan birinin faaliyetinin başansını karşılaş­
tırmaya benziyor! Belli bir anlamı ol an bir karşılaştınna yapmak
için, köylüleri devrime yöneltmek am acıyla halkın içine giren
bu gençliğin deneyinin neden bu kadar başansız olduğunu, aca­
ba i çinden burjuvazi ve proletarya sınıfı ortaya çıktığı için ken­
disi özel bir sınıf oluşturmamasına rağmen, tam da "köylü lü­
ğün" emekçi ve sömürülen halkın temsilcisi olduğu (bu olsa ol­
sa köylülüğün gerçekten bir
sınıf olarak,
ama sadece derebeylik
döneminde toplurnun bir sınıfı olarak ortaya çıktığı, serfliğin or­
tadan kaldınlrna döneminin etkisinin bir y ansıması olarak açık­
lanabilecek bir hayaldir) hatalı dü şüncesinden kaynaklanıp kay­
naklarunadığını daha yakından değerlendirmek gerekirdi -tek
kelimeyle, eski sosyalist teorilerin ve bunlann sosyal-demokrat­
lar tarafından eleştirisinin incelenmesi gerekirdi. Ama B ay Kri­
venko bunun yerine zıvanadan çıkıyor ve "Bay Schınidt" in ese­
rinin "kuşkusuz hayatiyet sahibi bir eser" olduğunu kanıtlıyor.
Halkın Dostları Kimlerdir?
188
izniniıle Sayın B ay " Halkın Dostu " , denize su taşımanın ne ge­
reği var? Bundan kimin kuşkusu v ar? Bir üzüm bağı kurmak ve
buradan 75- 100 Ruble getir elde etmek- gerçekten de bundan
daha hayatiyet sahibi ne olabilir?*
Ve y azar, eğer yalnızca bir çiftçi bir üzüm bağı kurarsa, bu­
nun yalıtık bir faaliyet olduğunu, ama birkaç çiftçi bağ kurarsa,
bunun, küçük eseri, gerçek, doğru düzgün bir eser haline getiren
genelleşmiş ve yaygın bir faaliyet olduğunu açıklamaya başlı­
yor, tıpkı,
örnek olarak,
A. H. Engelhardt'ın fosfat gübresini
yalnızca kendisi kullanınakla kalmayıp, başkalarında da üretime
sokması gibi.
Ne kadar olağanüstü bir demokrat, değil mH
Tarım reformu üzerine değerlendinneler alanından bir ör­
nek daha alalım. Yukarıda sözü edilen, demokratizmin ve sos­
yalizmin birbirinden ayrılmaz olduğu dönemde bir demokratın
- Çemişevski'nin bu konuda tavn neydi? Düşüncesini açıkça
söyleyecek durumda olmadığı için susuyordu ve hazırlanan re­
formu dolambaçlı yoldan şöyle karakterize ediyordu:
"Öğle yemeğinizin yapılacağı erzak stokunun hazırlan­
ması için önlemlerin almmasıyla ilgilendiğimi varsayalım.
Eğer bunu aslında size olan me.vlimden dolayı yapıyor olsay­
dım, çabanıın, stokun size ait olması ve o erzakla yapılan ye­
rneğin sağlıklı ve lezzetli olması koşuluna dayanacağı açıktır.
_
Fakat stokun aslında size ait olmadtğmı, onunla yapılan her
öğle yemeği için sizlerden para alındığını, ö ğ l e y e m e ğ i n i n h i ç b i r d e ğ e r e s a lı ip o l m a m a k l a
*
"Hayaıiyet sahibi" bu önerinizle, köylü/ere Avrupalı b irlikleri anlatan
gençliğe u/aşmaya çalışmalıydınız! Sizi nasıl karşılar/ar, ne kadar mü­
kemmel bir yanıı verirlerdi size! Onların düşüncelerinden, şimdi matet)'a­
lizm ve diyalektikten korkıuğunuz gibi korkmaya bCl§lardınız!
Üçüncü Kısım
1 89
k a l m a y ı p (bu Reform'dan önce yazılmıştır; fakat B ay
bugün, Refonn'un ana ilkesinin. köylüleri güvence
alt ı n a almak oldu ğ u nu temin ediyorl ar! ! ) k e n d i n i z i
son
d e rec e
da ra s o k m a ks ı z ı n
h i ç bir
ö d e m e d e b u l u n a m a y a c a ğ' ı n ı z ı öğrendiğimde
hissettiklerimi düşünün! Böylesi tuhaf keşifler yaptığımda ak­
lıma neler gelir?... Yararlılığının koşulları güvenceye aluıma­
mış bir eser için çaba lıarcadığımdan dolayı ne kadar aptal­
mışım i Mülkiyelin bu ellere geçeceğini ve elverişli koşullarda
geçeceğini önceden güvenceye almış olmaksızın, m ülkiyelin
belirli ellerde tutulması için bir aptalın dışmda kim çaba gös­
terebilir? . . . Sevdiğim bir insana s a d e c e z a r a r v e r i y o r s a , bütün stokun yitip gitmesi daha iyidir! S i z ­
l e r e s a d e ce y ı k ım g e ti r e n b u e s e r i n
yok olması daha iy idir! "
Yujakovlar
Çemişevski'nin çağdaş gerçeklik için derin ve mükemmel
anlay.ışını, köylülerin bedel ödemelerinin ne anlama geldiğini ve
Rus toplumunun sınıfl arı içindeki antagonizma ile ilgili anlayı­
şını çarpıcı biçimde gösteren yerlerin altını çiziyorum. Ayrıca
bu katıksız devrimci düşünceleri sansür altındaki basında ortaya
koymayı bildiği de önemle belirtilmelidir. İllegal yazılarında da
aynı şeyleri, ama bu kez dolandırmaksızın yazıyordu.
Ö nsöz "de
"Ö nsöze
(Çemişevski'nin kendi düşüncelerini onun ağzından
söylettiği) Volgin şöyle diyor:
"Köylülerin kurtuluşu eseri büyük toprak sahipleri parti­
sinin eline devredilmeli. Aradaki fark büyük değildir "*, ve
muhatabının, tersine, farkın muazzam olduğu, çünkü büyük top­
rak sahipleri partisinin köylülere toprak dağıtılınasına karşı ol­
duğu tespitini kararlılıkla şöyle yanıtlıyordu:
*
Plehanov'un "Sosyal-Demokrat"taki "N.G. Çernişevski" makalesinden
alıntı yapıyorwn.
1 90
Halkın Dostları Kimlerdir?
"Hayır, muazzam değil, tersine yok denecek kadar kü­
çüktür. Eğer köyüler topraffı bedelsiz elde etse/erdi fark mu­
azzam olurdu. Bir insandan bir şeyi almakla o şeyi ona bırak­
mak arasmda fark vardır; ama buna karşılık ondan para iste­
nirse, bu aynı kapıya çıkar. Çiftlik sahipleri partisinin planı
ilericilerin pliinwdatı, sadece daha basit ve daha kısa olma­
sıyla ayrılrr. Bu yüzden o hatta daha iyidir. Muhtemelen daha
az siirihıceme ve küylüler için daha az yük sözkonusu olacak­
tır. Köylül erden para sahib i olanlar kendilerine toprak sa­
tırı alabilirler. Parasi olmayanlan toprak satm alma yüküm­
lülüğü altma sokmak boşuna(hr. Bu onlan sadece mahvede­
cektir. B edel ödeme satm alınayla aynı şeydir. "
Tarım reformunun uygulandığı dönemde (bizzat Batı Avru­
pa'da henüz yeterince açıklığa kavuşmamı�ken). onun temeldeki
kapitalist karakterini bu kadar açıkç a ka vr am a k daha o zaman­
da Rus "toplumu" ve "devlet" içinde. emekçilere karşı değişmez
biçimde d üşmanlı k duyan ve köylülüğün yıkımını ve mülksüz­
leştirilnıesini kay ı t s ı z şartsız önceden belirleyen sosyal sınıflann
egemen olduğunu ve yönettiğini anlamak için bir Çemişevs­
ki'nin dehası gerekliyd i . Ü stelik Çemişevski, antagonist sosyal
koşullanmızı gizleyen bir hükümetin varlığının, emekçilerin du­
rumunu özellikle kötüleştiren korkunç bi r bela olduğunu anladı.
,
"Gerçeği söylemek gerekirse " --diye devam ed iyor Vol­
gin-, "topraksız kurtarılmaları daha iyi olurdu ", (Yani eğer .
bizde sertliği savunan büyük toprak sahipleri bu kadar güçlüler�
se, o zaman sertliğe duydukları ilgiyi ikiyüzlü otokratik bir hü­
kümetin uzlaşmalan ardında gizlemek y erine açıkça ortaya çık­
sın ve herşeyi dürüstçe ifade etsinler.)
"Mesele şudur ki, köylüler kurtarılacak mı sorusu yüzünden
heyecanlanmak için bir neden görmüyorum; ve onları kimin, li­
berallerin mi yoksa büyük toprak sahiplerinin mi kurtaracağı
191
Üçüncü Kısım
sorusu yüzünden heyecanlanmak için ise daha da az neden gö­
rüyonım. Bana göre bu hiç farketmez. Hatta büyük toprak sa­
hipleri daha iyidir."
" Adressiz Mektuplar" dan:
"Köylüleri kurtarmaktan sözediyorlar. . . Böyle bir iş işçin
güçler nerede? Henüz güçler yoktur. Gerekli güçler yokken, bir
işe kalkışılmamalıdır. B unun neye yol a\·tığına bakın: İ nsan
kurtanlmaya başlanıyor. B undan ortaya ne çıkar --üstesinden
gelineıneyecek bir işe kalkışıldığında ortaya ne çıkacağına ken­
diniz karar verin. İş berbat edilir- iğrenç bir şey ortaya çıkar."
Çemişevski, Rus derebeyi-bürokratik devletinin köyülülü­
ğü kurtaracak, yani sertli ğ i n temsilcil erini devirecek güce sahip
olm adığını, sadece bi r "iğrençliği ", li berall erin çıkadarıyla (be­
del ödeme. satın atmayla aynıdır) büyük toprak sahiplerini n çı­
karları arasında üzücü bir uzlaşma, köylüleri güvence ve özgür­
lük hayaliyle aldatan, gerçekte ise onları mahveden ve etiyle ke­
miği yle büyük toprak sahiplerine tes l i m eden bir uzlaşma mey­
dana getirecek durumda olduğunu anladı . Ve Çemişevski pro­
testo ediyor, Refonn'u lanetl iyord u , onun başarısızl i ğ ı nı istiyor,
hükümetin liberallerle büyük toprak sahipleri arasındaki ip cam­
bazhğı sırasında düşmesini ve Rusya'yı sınıflann açık mücade­
lesi yoluna sokacak olan bir iflasın ortaya çıkmasını isti yor­
du. l56J
Ancak Çemişevski'nin dalıice kehanetlerinin olgu h aline
gelmiş olduğu, otuz yıllık bir tarihin, her türl ü ekononı i k ve po­
litik hayali acımasızca
yıktığı bugün
-
bugün modem " de­
mokratlar"ımız Refonn'u övüyor, onda "halk" ü reti m inin onan­
masını görüyorlar_, bu reformu, emekçilere llü�man sosyal sınıf­
ların yenilebileceği sözümona başka bir yol olas ı l ı ğı için kanıt
olarak kullanacak kadar kumazlar. Yineliyorum, tarım refoımu-
1 92
Halkm Dostlan Kimlerdir.?
na ilişkin tavır, demokratlarımızın ta içten burjuvalaşmış oldu­
ğunun en açık kanıtıdır. Bu baylar hiçbir şey öğrenmediler, ama
çok şey unuttı.ılar. çok şey.
Karşılaştırma için 1 872 .tarihli " Otyeçestvenniye S apiski"yi
alıyorum. Yukarıda "Plütokrasi ve Temell eri" makalesinden,
Rus toplumunun "büyük, kurtancı" Reform'dan sonraki birinci
on yılda elde ettiği (plütokratik çıkarlan gizleyen) liberalizm
alanında başanlar üzerine alıntılar verdim.
" Eskiden" --diye yazıyordu y azar aynı m akalede- "re­
formlar nedeniyle uluyarak
ağlayan ve geçmişin ardından yas
tutarı kişilerle sık karşıla�ırken, şimdi artık bu tür kişiler yoktur.
Herkes yeni ko�u l lardan hoşnut, herkes mutl u ve sakin . "
Ve yazar devamla, "demokrasi kisvesi altında" plütokratik
çıkarl an ve talepleri savunduğu için, "bizzat" yazın'ıri da nasıl
"pliitokrasinin bir organı haline geldiği"ni gösteriyor. Bu düşün­
ce dikkatle değerlendirilmeli . Y azar, Reform tarafından yaratıl­
mış olan yeni koşullardan " herkes"in hoşnut olmasından, "her­
kes "in ( "toplum "un ve "aydınlar" ın temsilcilerinin, ama emek çi­
lerin değil), bu yeni koşullann açık antagonist, kapitalist özel­
likleri ne rağmen mutlu ve sakin olmalarından hoşnutsuzdur;
halk, liberalizmin yalnızca "kazanç özgürlüğü"nü, elbette emek­
çi kitlenin sırtından ve onun zararına kazanç özgürlüğünü gizle­
·
diğini farketmemektedir. Ve yazar protesto ediyor . Ve onun de­
ğerlendirmelerinde tam da, bir sosyalist için karakteristik olan
bu protesto değerlidir. Demokratizmle gizlenmiş plütokrasiye
karşı bu protestonun derginin genel teorisiyle çeliştiği dikkati
çekiyor: bunlar tarım reformunda her türlü burjuva momentleri ,
unsurları v e çıkarları inkar ediyorlar, Rus aydınlannın v e Rus
devletinin sınıf karakterini yadsı yorlar, Rusya'da kapitalizmin
·
Üçüncü Kısım
193
bir temel e sahip· olduğunu reddedi yorlar -ve buna rağmen ka­
pitalizmi ve burjuva olanı hissetmekten ve sezmekten kaçınamı­
yorlar. Ve Rus toplumunun antagonist karakterini hissettikleri
i çin, burjuva liberalizmine ve demokratizmine karşı mücadele
ettikleri ölçüde-, bu antagonist karakteri kavrayanı a s alar da,
onun bilincinde oldukları ve bizzat bu antagonizmaya neden ol­
muş olan toplumun örgütlenmesine karşı mücadele etmek iste­
diklerinden, bütün ilk sosyalistlerimizle ortak olan bir i ? yapı­
yorladı; bu ölçüde " Otyeçestvenniye Sapiski " ilericiydi (elbette
proletarya açısından). "Halkın Dostları" bu antagonizmayı unut­
tu, kutsal Rusya'da, safkan burjuvaların kendilerini nas ı l "'de­
mokratizm kisvesi altında" gizlediklerine ilişkin her türlü duy­
guyu yitimıişlerdir; ve bu yüzden bunlar şimdi gericidir (prole­
taryayla karşılaştırıldığında), çünkü antagonizmayı örtbas et­
mekte ve mücadeleden değil, uzlaşmacı kültür tasiayan bir faali·
yetten sözetmektedirler.
1
B aylar, yoksa muhakemesi kuvvetli Rus liberali, altmışlı
yıllarda plütokrasinin demokratik temsilcisi, doksanlı yıllarıla,
sadece alnı yurttaşların kederiyle gölgelendiği için burjuvazinin
ideologu olmaktan çıktı mı?
Yoksa büyük ölçekte "kazanç özgürlüğü", büyük krediler
alma, büyük semıayeler edinme, büyük teknik gelişmeleri kul­
lanma özgürlüğü, sosyo-ekonomik koşullar aynıyken, sadece
yerine küçük krediler alma, küçük sermayeler edinme, küçük
teknik gelişmelerin kullanımı geçtiği için, liberal, yani burjuva
olmaktan çıkar mı?
Yineliyorum, sözkonusu olan, onlann radikal bir.görüş de­
ğişikliği ya da koşullanrnızın radikal bir dönüşümünün etkisi al-
1 94
Halkın Dostları Kimlerdir?
tımla başka bir fikre varmış olmaları değildir. Hayır, basitçe,
anımsamak istemiyorlar.
"Halkın Dostları" , bir zamanlar teorilerinin bütün çürüklü�
ğüne, gerçeklikle ilgili safdil-ütopik görüşlerine rağmen ataları�
nı ilerici kişiler yapmış olan bu tek özelliği de yitirdikten sonra,
bütün bu zaman dilimi içinde hiçbir şey öğrenmediler. Ama yi�
ne de, Rus gerçekliğinin politik-ekonomik tahlilini de bir yana
bırakalım, Rusya'nın son otuz yıl içindeki salt politik tarihinin
onlara çok şey öğretmiş olması gerekirdi.
O zamanlar, "altmışlı yıllar" döneminde, serflik yandaşları­
nın iktidarı kın ldı: bunlar kuşkusuz nihai olmayan, ama öyle ta­
yin edici bir yenilgi aldılar ki sahneden silinmek zorunda kaldı­
lar. B una karşılık liberaller başlarını kaldırdı. İlerleme, bilim,
refah, gerçek dışılığa karşı mücadele, halk çıkarları, halk vicda­
nı, halk güçleri vs. vs. hakkında l iberal bir gevezelik seli boşan­
dı.. bugün de, özel yılgınlık anlarında radikal mızmızlarımızın
salonlarında, liberal gevezelik kahramanlarımızın jübile yemek­
lerinde, dergi ve gazetelerinin sayfalarında mide bulandıran o
gevezelik seli boşandı. Liberaller "yeni koşulları" kendi tarzla­
nnda, tabii asla tamamen değil, ama büyük ölçüde değiştirebile­
cek kadar güçlü çıktılar. O zaman Rusya'da "açık sınıf mücade­
lesinin parlak ışığı'' olmamasına rağmen, yine de ortalık bugün­
künden daha aydınlıktı, öyle ki, bu sınıf mücadelesi hakkında
hiçbir fikri olmayan ve çirkin bugünü açıklamak yerine daha
iyi bir geleceği düşlerneyi yeğleyen emekçi sınıfların ideologlan
bile, liberalizmin ardında plütokrasinin gizli olduğunu, bu yeni
koşulların burjuva koşullar olduğunu görmeden edemiyorl_ardı.
Tam da dikkatıerin daha göze batıcı günlük sıkıntılara yönelme­
sini ve (nispeten) katıksız biçimiyle yeni koşulların değerlendi-
Üçüncü Kısım
195
rilmesini engellememiş olan serflik temsilcilerinin ortadan kal­
dırılması, bunun görülmesine izin veriyordu. Ancak plütokratik
liberalizmi mahkum etmeyi bilen o zamanki demokratlarımız,
öte yandan onu kavramayı ve bilimsel olarak açıklamayı bile­
mediler, ulusal ekonomimizin kapitalist örgütlenmesi karşısında
onun gerekliliğini anlamayı bilemediler, bu yeni yaşam düzeni­
nin, eski angarya ekonomisi karşısında ilerici olan yanını kav.ra­
mayı bilemediler; bu düzen tarafından yaratılmış olan proletar­
yanın devrimci rolünü anlamayı bilemediler, bu "özgürlük" ve
_
"insancılhk" düzenine "homurdanmak"la yetindiler, onun buıju­
va karakterini rastlantı olarak değerlendirdiler ve "halk sistemi"
içinde daha başka toplumsal ilişkilerin ortaya çıkmasını bekledi­
ler.
Ve şimdi tarih onlara bu başka sosyal ilişkileri gösterdi .
Onların çıkarlarını korumak için utanmazca çarpıtılmış reform
tarafından tümüyle yenilgiye uğratılmamış olan sertlik temsilci­
leri (bir süre için) yeniden canıandılar ve burjuva ilişkiler dışın­
da diğer sosyal ilişkilerimizin ne olduğunu açıkça gösterdiler;
bunu öylesine fütursuz, inarolmaz derecede saçma ve vahşi bir
gericilik biçiminde gösterdiler ki, demokratlarımız korkuya ka­
'pıldı, dilleri tutuldu ve ileriye doğru yürümek, burjuva karakteri
hissedebilen ama onu kavrayamayan safdil demokratizmlerin­
den, sosyal-demokrasinin görüşlerine varmak yerine - bunun
yerine liberallere doğru, geriye doğru gittiler ve şimdi sızl anma­
larının . . . . yani teori ve programlarının demek istiyordum, "bütün
ciddi ve saygın basın" tarafından paylaşılmasından gurur duyu­
yorlar. Ö ğreti çok etkili gibi görünüyordu: eski sosyalistlerjn
halk yaşamımn özel temelleri üzerine, halkın sosyalist içgüdüle­
ri üzerine, kapitalizmin ve burjuvazinin rastlantısal karakteri
1 96
H alkın Dostları Kimlerdir?
Uzerine hayalleri iyice açığa çıktı; şimdi gerçeğin gözünün içine
doğrudan bakılabilir ve Rusya'da buıjuva ilişkiler ve can çeki­
şen derebeylik ilişkileri dışında başka hiçbir sosyo-ekonomik
ilişkinin olmadığı, bu yüzden de sosyalizme, işçi hareketi dışın­
da başka bir yol bulunamayacağı açıkça kabul edilebilir gibi gö­
rünüyordu. Ancak bu demokratlar hiçbir .şey öğrenmediler ve
küçük-burjuva sosyalizminin safdil hayalleri yerini küçük-bur­
j uv a iledernelerin pratik soğukkanlılığına bıraktı.
B ugün küçük-burjuvazinin bu ideologlarının teorileri,
emekçilerin çıkariarım temsilen ortaya çıktıklarında, doğrudan
gericidirler. Bugün Rusya'nın sosyal ve ekonomik ilişkileri için­
deki antagonizmayı örtbas ederler ve meseleyi sanki genel ola­
rak herkes için hesaplanmış "kalkınma", "yükselme" vs. önlem­
leriyle yardım edilebilecekmiş gibi, uzlaşma ve birleşme sağla­
nabilecekmiş gibi değerlendirirler. Bu teoriler, devletimizi, sı­
nıflar üstünde duran ve bu yüzden sömürülen halka hemangi
ciddi ve dürüst bir yardımda bulunmaya uygun ve yetenekli bir­
şey olarak gösterdikleri .için gericidirler.
Ve nihayet bu teoriler, mücadelenin, hen\ de emekçilerin
kurtuluşları için çılgınca bir mücadelenin gerekliliğini kesinlikle
kavramadıkları için gericidirler; örneğin "Halkın Dostlar(' belki
de kendilerinin herşeyi düzeltebileceğini düşünüyorlar. İşçilerin
meraklanmasına gerek yok "Ruskoye Bogatstvo" yazı kuruluna
bir teknisyen geldi ve "kapitalizmin halk yaşamına s okulması"
için "kombinezonlar"dan birinin tamamen hazırlanmasına nere­
deyse hiçbir şey kalmadı. Sosyalistler bütün küçük-burjuva dü­
şünce ve teorilerden K A R A R L I L I K L A V E K E
-
Sİ
N O L A R A K kopmalıdır - bu kampanyadan çıkarıl­
ması gereken en Ö N E M L İ D E R S B U D U R .
Üçüncü Kısım
1 97
Özellikle belirteyim: küçük-burjuva düşüncelerden kop­
maktan söz ediyorum, "Halkın Dostlan"ndan ve onların düşün­
celerinden değil, çünkü hiçbir zaman bir bağın bulunmadığı yer­
de kopma da olamaz. "Halkın Dostları", bu tür küçük-burjuva­
sosyalist düşünce akımlarının temsilcilerinden yalnızca biridir.
Ve ben verili dununda. küçük-burjuva sosyalist düşüncelerle,
genelde
eski Rus köylü sosyalizminin düşünceleriyle kopuşun
gerekli olduğu sonucunu çıkarıyorsam, bunun nedeni, Marksiz­
min gelişiminden ürkmüş olan eski düşüncelerin temsilcilerinin
MarksisHere karşı mevcut seferinin, onları küçük-burjuva dü­
şünceleri özellikle eksiksiz ve canlı göstermeye sevk etmiş ol­
masıdır. Bu düşünceleri modem sosyalizmle, Rus gerçekl iği
üzerine bugünkü verilerle karşılaştırdığımızda, b u düşüncelerin
ne ölçüde buhartaşmış olduğunu, her türlü sağlam teorik temeli
nasıl yitirdiklerini ve üzücü bir eklektisizme, en pespaye kültür
tasıayan oportünist bir program düzeyine nasıl düştüklerini şa­
şırtıcı bir netlikte görürüz. Bunun genel olarak sosyalizmin eski
düşüncelerinin değil, sadece, zaten kimsenin sosyalist saymadı­
ğı sözkonusu bayların suçu olçluğu itirazında bulunulabilir; an­
cak böylesi bir itiraz bana tamamen isabetsizmiş gibi görünü­
yor. Her yerde eski teorilerin bu zorunlu yozlaşmasını göster­
meye çalıştım. Her yerde özel ol arak bu bayların eleştirilerine
olabildiğince az yer, eski Rus sosyalizminin genel ve temel öğ­
retilerine ise olabildiğince çok yer ayırmaya gayret ettim. Ve
sosyalistler. bu öğretilerin benim tarafıından yanlış veya belirsiz
veya eksik ortaya konmuş olduğunu düşünürlerse, o zaman bu­
na yalnızca şu mütevazi ticayla yanıt verebilirim: buyıun bay­
lar, kendiniz ortaya koyun, gerektiği gibi tamamlayın!
Sosyalistlerle bir polemik yürütme olanağı üzerine, Sosyal­
Demokratlardan daha fıizla sevinen kimse olamaz gerçekte.
Bu tür bayların "polemik"ini yanıtlamanın bizim için çok
1 98
Halkın Dostlan Kimlerdir?
hoş olduğunu mu sanıyorsunuz gerçekten? Eğer onlar tarafından
doğrudan, zorlayıcı ve şiddetli bir meydan okuma olmasaydı,
konuyla ilgilenmiş olacağımızı mı sanıyorsunuz gerçekten?
Bu liberal devlet gevezeliklerinin ve küçük-buıjuva ahlakı­
nın bu iğrenç kanşımını okumak, yine okumak, iyice içine gir­
mek için kendimizi zorlamamız gerekmediğini mi sanıyorsunuz
gerçekten?
Fakat şu anda bu tür bayların bu düşünceleri temellendir­
meye ve ortaya koymaya girişınesi bizim suçumuz değil ki. Ay­
sosyalizmin küçük-burjuva düşüncelerinden kopma zo­
runluluğundan söz ettiğime dikkat edilmesini ıi ca ediyorum. İn­
rıca,
celenen küçük-burjuva düşünceler, sosyalist teoriler olarak orta­
y a ç ıktıklan
ÖLÇÜDE KESİNLİKLE
gericidirler.
Fakat burada gerçekten sosyalist olan hiçbir şeyin bulun­
madığını, yani bütün bu teorilerin emekçilerin sömüıüsünü asla
açıklamadığını ve bu yüzden asla onun kurtuluşuna katkıda bu­
lunacak durumda olmadığını; bütün bu teorilerin gerçekte kü­
'
çük-burjuvazinin çıkarlannı yansıttığını v e temsil ettiğini anlar­
sak
-
eğer bunu anlarsak, o zaman onlara karşı başka türlü
davranmamız gerekecektir, o zaman şu soruyu sortnamız gere­
kecektir: İşçi sınıfı, küçük-burjuvaziye ve onun progrQI!ıına
karşı nasıl tav-ır takınmalıdır? Ve bu soruya, bu sınıfın ikili
k�akteri gözönüne alınmaksızın (bizde Rusya'da bu ikilik, kü­
çük ve büyük burjuvazi arasında antagonizmanın daha az geli�
mesi sonucunda ö zellikle büyüktür) yanıt verilemez . Bu sınıf
genel-demokratik talepler koyduğu, yani ortaçağ döneminin ve
sert1iğin her türlü kalıntisına karşı mücadele ettiği ölçüde ilerici­
dir, küçük-burjuvazi olarak konumunu korumak için mücadele
ettiği ve ülkenin kapitalizm yönündeki genel gelişme tekerleğini
durdunnaya ve geri çevinneye çalıştığı ölçüde gericidir. Örne­
ğin ünlü pay topraklarının satılamazlığı ve köylüler üzerinde ve-
Üçüncü Kısım
199
sayet gibi birçok başka projeler," genellikle emekçilerin korun­
ması gibi güzel bir bahanenin ardına gizlenir; gerçekte ise bun­
lar emekçilerin dunımunu elbette sadece kötüleştirir ve aynı za. manda kurtuluşları için mücadelelerini zorlaştmr. Küçük-burju­
va programın bu iki yanı kesinlikle bibirinden ayrı tutulmalı ve
bu teorilerin herhangi bir sosyalist karaktere sahip olduğu red­
dedilirken, aynı şekilde gerici yanlarına karşı mücadele edilir­
ken, demokratik yanı unutulmamalıdır. Küçük-burjuva teori le­
rin Marksistler tarafından tamamen reddinin, neden programla­
rında demokratizmi sadece dışlamamakla kalmayıp, bilakis tam
tersine onun daha acilen vurgulanmasını gerektirdiğini bir ör­
nekle açıklayacağım. Daha yukarılarda, küçük-buıjuva sosyaliz­
minin temsilcilerine. her zaman teorilerinin Truva Atı hizmetini
görmüş olan üç ana prensibe değinildi: toprak . açlığı. yüksek
vergiler, bürokrasinin boyunduruğu.
·
B u kötülüklerin ortadan kaldırılması talebinde sosyali st
olan hiçbir şey yokıur, çünkü mülksüzleştirmeyi ve sömürüyü
biraz olsun açıklamaz ve bunların ortadan kaldırılması sermaye­
nin emek üzerindeki boyunduruğuna asla dokunmaz. Ancak or­
tadan kaldırılm ası, bu boyunduruğu, onu güçlendiren ortaçağ
eklentilerinden temizleyecek, işçi sınıfının sermayeye karşı açık
mücadelesini kolaylaştıracak ve bu yüzden demokratik talep
olarak işçilerin enerjik desteğini bulacaktır. Ödemeler ve vergi­
ler - genel konuşulduğunda bu, yalnızca küçük-burjuvaların
özel bir önem verebileceği bir sorundur; fakat bizde köylü ver­
gileri bazı bakımlardan sadece serfliğin bir kalıntısını temsil
eder: örneğin, hemen ve mutlaka ortadan kaldırılması gereken
bedel ödemeler: sonra sadece köylülere ve küçük-burjuvalara
düşen, "soylular"ın ise muaf tutulduğu vergiler böyledir. Sos­
yal-demokratlar, ekonomik ve politik durgunluğu koşullayan bu
ortaçağ ilişkilerinin kalıntılarının ortadan kaldırılması talebini
200
Halkın Dostları Kimlerdir?
her zaman destekleyeceklerdir. Aynı şey toprak açhğı için de
söylenmelidir. Yukanda, bu konu üzerine kopanlan yaygaranın
burjuva karakterinın kanıtlanması üzerinde uzun uzun durdum.
Bu arada örneğin tarım refonnunun, toprak parçal annın aynl­
masıyl a köylüleri toprak sahipleri y ararına doğnıdan soyduğu,
böylece Refonn'un bu muazzam gerici güce gerek doğrudan
(köylü toprakhınna el konmasıyla) gerekse de dolaylı olarak
(toprak payl arının sınırlannın kumazca çizilmesiyle) hizmet et­
tiği kuşkusu zdur. Ve Sosyal-Demokratlar köylülerin elinden
alınmış toprağın derhal geri verilmesi, büyük toprak mülkiyeti­
n i n . angarya ekonomisinin kurum ve geleneklerinin bu kalesinin
tamamen mülksüzleştirilmesinde en enerjik biçim de ısrar ede­
ceklerdir. Toprağın �usallaştınlmasıyla çakışan bu son nokta­
n ın aslında sosyalist olan hiçbir yanı yoktur, çünkü bizde henüz
başlangıç aşamasında olan kapital ist çiftçilik ilişkileri, bu du­
nımda yalnızca daha hızlı ve gür gelişecektir, ancak bu nokta,
soylu büyük toprak sahiplerinin gücünü kesin olarak kırabilecek
tek önlem olarak, demokratik anlamda son derece önemlidir.
Nihayet köylülerin mülksüzleştirilmesinin ve sömüıiisünün bir
nedeni olarak köylülerin haklardan yoksunluğundan, tabii ki
yalnızca B ay Yujakov ve B ay V. V. sözedebilir, ancak köylülük
üzerinde bürokrasinin boyunduruğu y alnızca reddedilmez bir
gerçek olmakla kalmaz, evet bu yalnızca basit bir boyunduruk
değiL soylu büyük toprak sahibine itaati doğal sayılan, genel
yurttaşlık haklarından yararlanma (örneğin göç*) sadece özel
*
Burada, şimdi Tarım Bakanı olan Bay Yıınnolov'un "Kötü Hasat ve Hal­
kın Sefaleti" kitabında göçe karşı çıkarken gösterdiği, bir serflik temsilci­
sinin hakiki Rus pervasızhğını anunsatmadan geçemiyoruz. Eğer Avrupa
Rusyası'nda büyük toprak sahiplerinin hdla özgür kol emeğine gereksini­
mi varsa, devletin bakış açısıyla göç, rasyonel olarak değerlendirilemez­
miş. - Gerçekten de, köylüler emekleriyle aylak büyük toprak sahiplerini
ve onların "üst düzeydeki" yamaklarını beslemek için değilse, ne için vardırlar?
·
Üçüncü Kısım
201
bir lütuf olarak tanınan, her Pompadour'un, ısl ahevindeki k işile­
re davrandığı gibi davranabileceği " aşağılık ayak takımı" mua­
�nelesi gören köylülere doğrudan kötü davraıunaktır. Ve Sosyal­
D emokratlar, köyl ülüğün
yurttaşJık hakJanııa tam olarak
yeni­
den kavuşması, aristokrasinin her türlü ayncal ı ğırun yok edil­
mesi, köylülük üzerindeki bürokratik vesayetin ortadan kaldırıl­
ması ve özyönetimin garantilenmesi talebine kesinlikle katılı­
yorlar.
Genel olarak Rus komunistleri ve Marksizm yandaşlan,
kendil erine
SOSYAL-DEMOKRAT demek ve faaliyetlerinde
DEMOKRATİZMİN büyük önemini hiç unutmamak için baş­
kalanndan daha çok nedene sahiptir. *
Rusya'da, ortaçağa ait, yan-feodal kurumların kalıntıları
(Batı Avrupa' y l a kıyaslandığında) hala o kadar güçlüdür; prole­
tarya· mtünde ve tüm halkın üstünde öylesine ezici bir boyundu­
ruk olarak durur ki, -bu arada bunlar politik düşüncenin gelişi­
mini bütün zümre ve sınıflar içinde sekteye uğratırlar-, her tür­
lü derebeylik kunım larına karşı, otokrasiye, zümre sistemine ve
bürokrasiye karşı mücadelenin büyük öneminde, işçiler için bu
mücadelenin öneminde ısrar edilmelidir. Bu kurumların nasıl
korkunç gerici bir gücü temsil ettikleri, emek üzerinde sermaye­
nin boyunduruğunu nasıl güçlendirdikleri, emekçiler üzerinde
nasıl aşağılayıcı bir yük oluşturduklan, sermayeyi nasıl ortaçağ
biçimleri içinde tuttuklan . -bunun sonucunda bunlar emeğin
sömürüsünün en y eni endüstriyel biçimlerine yer açmazlar ve
böylece bu sömürüye, kurtuJuş i ç i n inücadeJenin korkunç zor*
Bu çok önemli bir noktadır. Plehanov, devrimcilerimizin "iki düşman"ı ol­
duğunu söylerken tamamen haklıdır: "bir yandan henüz tammnen aşılma­
mış olan eski önyargılar, öte yandan yeni programın darkafalı kavranışı",
Bkz. Ek/Il (Bütün Ese�ler) Ci lti. -Alm. Red.
202
Halkın Dostları Kimlerdir?
luklarını eklerler- işçilere aynntılı olarak gösterilmelidir. İ şçi­
ler gericiliğin bu dayanaklan yıkılmadan* burjuvaziye karşı ba­
�anlı bir mücadele yürütme olanağına sahip olmadıklarını bil­
melidir, çünkü onlar varolduğu sürece, yardımı işçi sınıfının za­
feri için zorunlu bir koşul olan Rus tanm proletaryası, bilinçli
ve ısrarlı protesto ve mücadeleye değil, sadece kasvetli ümitsiz­
liğe yetenekli olan ezik ve ürkütülmüş bir halk konumundan as­
la kurtulamayacaktır. Ve bu yüzden otokrasiye ve gerici zümre­
lere ve kurumlara karşı radikal demokrasinin yarıında yürütülen
mücadele. işçi sınıfının doğrudan görevidir, Sosyal-Demokratlar
da ona bu görevi amınsatmak zorundadırlar; Sosyal-Demokrat­
lar işçi sınıfına bütün bu kurumlara karşı mücadelenin, sadece
burjuvaziye karşı müc�delesinin kolaylaştırılması için bir araç
olarak gerekli olduğqnu, işçiler için genel-demokratik taleplerin
gerçekleştirilmesinin, sadece emekçilerin ana düşmanına karşı
-doğası itibariyle salt demokratik olan, ama Rusya'da, demok­
ratizmi feda etmeye ve işçileri ezmeye ve işçi hareketinin yük*
De vrimcilerimizin dikkatini nispeten az çekmiş olan, özellikle tehdit edici
gerici bir kurum, Rus devletini fiilen yöneten yerli bürolcrasidir. Esas ola­
rak zümresizlerden müteşekkil olan bu bürokrasi, gerek kökeni gerekse de
faaliyeti n in amacı ve karakteri itibariyle yürekten burjuvadır, ancak otok­
rasi ve aristokrat büyük toprak sahiplerinin büyük politik ayrıcalıkları bu
bürokrasiye çok zararlı özellikler katmıştır. Bu bürokrasi her zaman bir
rüzgdr fırıldağı gibi olmuştur, çiftlik sahiplerinin ve burjuvazinin çıkarla­
rını birleştirmeyi en yüce görevi sayar. Bunlar, · "ekonomik olarak zayıf
olanın korunması" ve onu Kulaklar ve tefecilerden korumak için "vesaye t"
altına alma bahanesi altında, emekçiltri "aşağılık ayaktakımı " düzeyine
düşüren ve onları ,etiyle· kemiğiylefeodal toprak sahibine teslim eden, bur­
juvazi karşısında daha büyük ölçüde korunmasız hale getiren önlemler
alarak, serflik temsilcilerinin sempatisini ve onlarla ilişkiyi işçi ve köylü­
leri aldatmak için kullanan Yüdas'lardır. [hainlerdir -ÇN.} Bu bürokra­
si, Batı A vrupalı gericilik ustalarının deneyimiyle gözü açılmış olan ve
Arakçeye vci hırsiarını halk sevgisine ilişldn gevezeliklerden oluşan bir in­
cir yaprağının ardına beceriyle gizleyen en tehlikeli ikiyüzlülerdir.
•
Üçüncü Kısım
203
selişini daha güçlü engellemeye özellikle hazır sermaye üzerin­
de zafere giden yolun temizlenmesi için gerekli olduğunu telkin
etmekten bir an bile vazgeçmemelidirler.
B u anlatılanlar herhalde S osyal-Demokratların otokrasiye
ve politik özgürlüğe karşı tavnm, aynı şekilde özellikle güçle­
nen, politik özgürlüğün elde edilmesi için devrimc ilerin tüm
fraksiyonlarının "birliği"ne ve "ittifakı"na yönelik akı ma karşı
tavnın da yeterince belirliyor. *
Bu oldukça orijinal ve karakteristik bir akımdır.
"
Orij inaldir, çünkü bir " ittifak" üzerine öneriler belirli bir
gruptan veya belirli sorunlarda birbiriyle çakışan belirli prog­
ramlara sahip belirli gruplardan kaynaklarımıyor. Eğer böyle ol­
saydı, ittifak sorunu, her ayrı durum için, birleşmiş grupların
temsilcileri tarafından karara bağlanması gereken somut bir so­
run olurdu. O zaman özel bir "birleşme" akımı olmazdı. Fakat
böyle bir akım vardır ve eskiyi bırakmış ancak yeniye hiçbir bi­
çimde uyum sağlamamış kişilerden kaynaklanmaktadır: otokra­
siye karşı savaşçıların şimdiye dek dayandıklan teori gözle gö­
rünür biçimde yıkılı yor, bu arada mücadele için gerekli dayanış­
ma ve örgütlülük koşullan da yok oluyor. Ve şimdi "birleştirici"
baylar ve "ittifak" yandaşları, böyle bir teorinin en kolay biçim­
de, onu yalnızca otokrasiye karşı protestoya ve politik özgürlük
talebine indirgeyerek yaratılabileceğine inanıyorlar, bu arada
bütün diğer sosyalist ve sosyalist olmayan sorunlar atlanıyor.
Bu safça yanılgının, daha böyle bir birleşmenin ilk çabalannda
kaçınılmaz olarak kendi kendini çürüteceği açıktır.
.;
B u " birleşme" akımı karakteristiktir, çünkü militan, devrimci Narodnizmin radikal-politik bir demokratizme dönüşüm
sürecinin, yukanda ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığım sü*
B urada sözkonusu olan "Halk Adaleti" Partisi'dir. -Alm. Red.
204
Halkın Dostları Kimlerdir?
recin son aşamalanndan birini ifade eder. Sosyal-Demokrat ol­
mayan bütün devrimci gruplann arnlan bayrak altında kalıcı bir
birleşmesi, eski Rus panikülariznrinin önyargılannı ortadan kal­
dıran, demokratik taleplerin sağlam bir programı hazırlandığın­
da mümkün olacaktır. Elbette ki Sosyal-Demokratlar böylesi bir
demokratik partinin yaratılmasım ileriye doğru atılmı ş y ararlı
bir adım olarak değerlendiriyorlar ve Narodnizme karşı yönelen
faaliyetleri buna yardımcı olacak, her türlü önyargı ve efsanele­
rio aşılmasına, sosyalistlerin Marksizm bayrağı altında toplan­
masına ve diğer grupların demokratik bir parti kurmasına katkı­
da bulunacaktır.
İşçilerin özel bir işçi partisi içinde bağımsız bir örgütünü
gerekli gören Sosyal-J?emokratlar için, bu partiyle " birleşme"
elbette olamaz, ancak işçiler, demokratların gerici kurumlara
karşı her türlü mücadelesine en enerjik desteği sunacaklardır.
"Halkın Dostları "nın en açık kamtım sunduğu, Narodniz­
min, küçük-burjuvazinin en sıradan bir teorisine yozlaşması bi­
ze aynı zamanda, burju va ideologların da kendilerine dayanak
yaparak politik özgürlükleri savunduğu sos yal ilişkilerimizin
antagonist karakt�rini işçilere açıklamaksızın, Rus işçisinin ta­
rihsel rolü, bütün emekçi balkın kurtuluş mücadelecisinin rolü
üzerine işçileri bilinçlendinneksizin, işçilere otokrasiye karşı
mücadele düşüncesini verenlerin nasıl büyük bir hata işlediklerini gösteriyor.
.
Sosyal-Demokratları, ekonomi teo.risi bütün sosyalistler ta­
rafından kabul edilmesi ne rağmen Marksist teoriyi güya kendi
tekellerine almakla suçlanınaktan hoşlanılıyor. Ancak bizde
Rusya'da emekçilerin sömürüsü genel ol arak ve her yerde, asla
ulusal ekonominin kapitalist organizasyonuyla değil, diyelim ki
toprak açlığı, vergiler ve bürokrasinin boyunduruğuyla açıklanı­
yorsa, işçilere değer biçimini, burjuva düzenin özünü ve prole­
taryanın devrimci rolünü açıklamanın ne anlamı vardır?
Üçüncü Kısım
205
S.ı.nıf mücadelesi teorisi; işçilerin fabrikatö rlerle ilişkisini
bile açıklay amadıktan sonra (bizim kapitalizmimiz hükümet ta­
rafından yapay olarak geliştirilir), ortaya çıkmış olan fabrika iş­
çisi sınıfına dahil olmayan "halk" kitleleri bir yana. işçilere sınıf
mücadelesi teorisini açıklamanın amacı nedir?
Eğer bizde kapital i zm dışında ve onun ürettiği proletarya
olmaksızın, komünizm e giden yollar aranmak isteniyorsa, ko­
müruzme kapitalizm üzerinden giden yolda, komünizmin örgüt­
leyicisi olarak proletaryanın devrimci rolü üzerine çıkardığı so­
nuçla, Marx'ın ekonomik teorisi nasıl kabul edilebilir?
Böylesi koşullar altında işçileri politik özgürlük için müca­
deleye çağırmanın . i leri burj uvazi için kestaneleri ateşten çıkar­
maya çağırmakla aynı şey olduğu açıktır, çünkü politik özgürlü­
ğün herşeyden önce burjuv azinin çıkarlarına hizmet ettiği ve iş­
çilere durumlarının rahatlamasını değil, sadece . . . s adece aynı
burju vaziye karşı . . . mücadele için koşullann kolaylaşmasını
sağlayacağı reddedilemez (Narodniklerin ve " t{alkın i radesi"
partisi yandaş l a n nın bile bunu reddetmemiş olması karakteris­
tiktir). Bunu, Sosyal-Demokratlann teorisini kabul etmeksizin,
devrimci unsurlann s adece orada bulunabileceğine deneyimle
ikna olduktan sonra, ajitasyonlanyla yine de işç.i tabakatanna
yönelen sosy alistlere karşı söylüyorum. Bu sosyalistler teorileri­
ni pratikle çelişkiye düşürüyorlar ve işçileri doğrudan görevle­
SOSYALİST .BİR İŞÇi . PAR TİSİNİN ÖRGÜT­
LENMESİNDEN* uzaklaştırdıklan için çok ciddi bir hata ya­
cinden,
pıyorlaL· •
*
işçileri oıokrasiye karşı nu'icadele için ayaklandmna zorunluluğu sonucu­
na iki yoldan u/aşılabilir: ya işçiyi, sosyalisı toplum için ıek savaşçı ola­
rak görerek - durumda politik özgül'lük onun mücadelesini kolaylaştıran
bir koşul olarak değerlendirilir. Sosyal-Demokraılar meseleye böyle bak­
makıadır. Ya da ona, bugünki4 koşullar altında erı fazla acı çeken. yiıire-
20()
H alkın Dostları Kimlerdir?
Bu hata, buıjuva toplumda sınıf çelişkilerinin henüz tama­
men gelişmemiş, serflik tarafından geriye itilmiş olduğu, serfli­
ğ i n bütün aydınların dayanışık protestosuna ve mücadelesine
yol açtığı, bu arada aydınlanmızın özellikle demokratik ruhu ve
liberallerle sosyalistlerin düşünceleri arasında deıin bir farkın
bulunmadığı hayalinin onaya çıktığı dönemde, eşyanın tabiatma
uygun olarak ortaya çıktı. Ekonomik gelişmenin, eskiden Rus­
ya'da kapitalizmin varlık temelini reddeden kişilerin bile, tam da
kapitalist gelişim yoluna adım attığımızı kabul ettikleri kadar
ilerlemiş olduğu şimdi - şimdi artık hiçbir hayal mümkün de­
ğildir. " Aydınlar"ın bileşimi, aynen maddi değerlerin yaratılma­
sıyla uğraşan toplumun bileşimi gibi açıkça öne çıkıyor: eğer bu
toplumda kapitalistler egemense ve yönetiyorsa, aydınlar arasın­
da hakim olan da sürekli hızla artan bir yığın kariyerist ve paralı
uşaktır - her türlü hayalperestlikten uzak, hoşnut ve sakin " ay­
dınlar" ; bunlar ne istediklerini iyi bilirler. Radikallerimiz ve li­
berallerimiz bu olguyu sadece reddetmemekle kalmıyorlar, ter­
sine özellikle güçlü vurguluyorlar, bu arada bu durumun
ahliikdışılığını kanıtlamak, onu mahkfun etmek, ortadan kaldır­
mak. ar duygusuna hitap etmek ve bu durumu böylece sona er­
dirmek için aşırı bir çaba harcıyorlar. Burjuva aydın1arını, bur­
juva karakterlerinden utandırabilme saf inancı, aynı küçük-bur­
juva iktisatçılanmızın, burjuvazimizi ("büyük kardeş" in deneyi­
mine dayanarak) , halkın yıkımına, kitlelerin yoksulluğuna, iş­
sizliğine ve açlığına doğru gitmekle korkutmaya çalışması kadar·
gülünçtür; burjuvazi ve onun ideologlarının bu yargılanışı, hak­
kında suya atılma kararı çıkan tuma balığının yargılanışını
cek başka bir şe y i olmayan ve oıokrasiye en kararlı biçimde karşı ·çıkabi­
lecek insan olarak ona yönelinir. Ancak bu, onu, bütün "halkın" otokrasi­
ye karşı dayanışması nedeniyle, burjuvaziyle proletarya arasındaki anta­
gonizmayı görmek istemeyen bwjuva radikallerin pe§inden gitmeye zorla ·
mak anlamına gelir.
207
Üçüncü Kısım
-
anımsatıyor. Bu sınınn ötesinde, ilerleme, bilim, gerçek, halk
vs. üzerine çok miktarda gevezelik y apan, çelişkilerin, yıkımın,
umutsuzluğun ve duygusuzluğun olmadığı ve tüm yüreklerin
demokrasi için yanıp tutuştuğu 60'lı yıllann ardından yas tutmayı seven liberal ve radikal "aydınlar" başlar.
·
B u baylar kendilerine özgü saflıklanyla, o zamanki maddi
koşunann sebebiyet verdiği o dayanışmanın geri dönerneyeceği­
ni hiç mi hiç kavramak istemiyorlar: [o zamanlar -ÇNJ sertlik
herkesi, gerek oldukça iyi para biriktirmiş olan ve keyfince y a­
şamak isteyen derebeyi k§hyasım, gerekse de vergi topladığı,
kendi meselelerine kanştığı v e kendisini çiftliğinden kopardığı
için derebeyinden nefret eden becerikti çiftçiyi, keza çiftlik
uşaklanm ve serf olarak tüccara satılan yoksunaşmış köylüyü
aym ölçüde sıkıyordu; gerek tüccar ve fabrikatör gerekse de işçi
ve ev sanayicisi ve zanaatldr bunun ıstırabım çekiyordu. Bütün
bu kişiler arasında y anızca bir tek, hepsinin de serfliğe karşı
düşmanca bir tutum içerisinde olması bağı vardı: bu dayanışma
sınınn ötesinde en şiddetli ekonomik çelişki başlıyordu. Büyük
bir gelişme kaydetmiş olan bu çelişkiyi bugüne dek hala görme­
mek, gerçeklik, mücadeleyi gerektirir ve burjuv azinin GÖ­
NÜLLÜ ya da GÖNÜLSÜZ yamağı olmak istemeyen herke­
sin proletaryanın yanına geçmesini talep ederken, dayanışma za­
manlan geri gelsin diye y alvarmak için, tatlı düşlere hangi
- ölçüde tutsak olmak gerekiyor.
"Halkın çıkarlan " üzerine bol gevezeliklere inanınayıp da­
ha derinlere inilmeye çalışılırsa, o zaman, çeşitli masum ilerle­
meler aracılığıyla iktisadının (onlann dilinde dendiği gibi "hal­
kın" iktisadırıın) kalkındınlmasını, desteklerıınesini ve restoras­
yonunu düşleyen ve bütün bu ilerlemeterin verili üretim ilişkile­
ri zemininde kitleleri sadece gittikçe daha fazla proleterleştire­
ceğini kesinlikle kavrayacak durumda olmayan küçük-burjuva-
208
Halkın Dostları Kimlerdir?
zinin en katıks ı z temsilcileriyle karşı karşıya olunduğu görüle­
cektir. Aydınlanmızın sınıf karakterinin açıklığa kavuşturulma­
s ına çok katkıda bulundukları ve böylece Marksistlerin, küçük
üreticilerimizin küçük-burju valığı üzerine teorisini pekiştirdik­
leri için "Halkın Dostları"na müteşekkir olunmalıdır; onlar, Rus
sosyalistlerini uzun süre şaşırtmış olan eski hayallerin ve efsa­
neterin yokoluşunu kaçınılmaz olarak hızlandırmak zorundadır­
lar. "Halkın Dostlan" bu teorileri öylesine aşındırmış, yıpratmış
ve kirletmiştir ki, bu teorileri savunan Rus sosyalistlerinin önün­
de reddedilmez biçimde şu ikilem duruyor: ya bu teorileri yeni­
den gözden geçirmek ya da tamamen bir kenara atmak ve sade­
ce, kendini begenmiş bir resmiyetle urbi et orbi *. zengin köylü­
lerin gelişmiş aletler sa Un aldıgını ilan eden, ciddi bir yüz ifade­
si yle, kumar masasında oturmaktan bıkınış kişileri hoşnutlukla
karşılamak gerektigini temin eden baylann kullanımına terket­
mek. Bu baylar "halk sistemi" ile " aydınlar" hakkında da benzer
biçimde, salt ciddiyetle değil, büyük idealler, yaşam sorunlan­
nın ideal çözümleri üzerine büyük, iddialı gevezeliklerle konu­
şuyorlar! . . .
Sosyalist aydınlar ancak bu hayallere bir son verdikleri v e
dayanak:lannı Rusya'nın istenen degil, gerçek gelişiminde, olası
degil, gerçek sosyo-ekonomik koşullarda aramaya başladıklann­
da verimli bir çalışma yapmayı umabilirler. Bu arada
TEORiK
çalışmaları, Rusya 'da ekonomik antagonizmanın tüm biçimle-·
rinin somut olarak araştırılması, bunlann bağıntısının ve
mantıki gelişiminin araştıniması olmalıdır: politik tarihin hu­
kllk düzeninin özelliklerinin ve teorik önyargılann onu gizle­
diği her yerde bu antagonizmayı açığa çıkarmalıdır. Üretim
*
Bütün dünyaya. -A lm. Red.
209
Üçüncü Kısım
ilişkilerinin belirli bir sistemi olarak gerçekliğimizin özet tab­
losunu vermelidir, bu sistem altında emekçilerin sömürülme­
si ve mülksüzleştirilmesinin zorunlu olduğunu ve bu durum­
dan iktisadi gelişimin işaret ettiği çıkış yolunu göstermelidir.
Rus tarihinin ve gerçekliğinin ayrıntılı ve esaslı araştırması
üzerinde yükselen bu teori , proletaryanın sorduğu sorulara bir
yanıt vermelidir, ve bu teori bilimsel taleplere uyduğunda, pro­
letaryanın başkaldıran düşüncesinin her uyanışı bu düşünceyi
kaçınılmaz olarak sos y al - demokrat görüşlerin y atağına akıta­
caktır. Bu teorinin geli ştirilmesi ileriediği ölçüde, sosyal -de­
mokrat göıiişler de o kadar hızlı zemin kazanacaktır, çünkü bu­
g ünkü d üzenin en ku maz bekçileri dahi, proleter düşüncenin
uyanışını engelieyebilecek durumda değildir. Engelieyebilecek
durumda değild i r, �· ünkü bu düzenin kendisi zorunlu ve kaçınıl­
maz olarak, ü reticrlerin sü rekl i aıtan bir mülksüzleşmesini ve
proletaryayla onun yedek ordusunun hızla artmasını beraberinde
getirmekted i r. Bu olgu, toplumsal zenginliğin büyümesi, üretici
güçlerin olağanüstü artışı ve emeğin kapitalizm tarafından top­
lumsaliaştınlmasıyl a elele yürür. Böyle bir teorinin hazırlanma­
sı için y apılm ası gereken daha çok şey varsa da - sosyalistlerin
bu çalışmayı tamamlay acaklannın bir g arantisi, her programın,
gerçek sürecin tam bir formülasyonu olmasını talep eden, tek bi­
limsel yöntem olan m ateryalizmin onlann saflarındaki yaygınlı­
ğıdır, bunun bir garantisi de, bu düşünceleri kabul eden sosyal­
demokrasinin başansıdır; bu başan liberalierimizi ve demokrat­
l anmızı öylesine huzursuz etmiştir ki, bir Marksistin belirttiği
gibi, bunların kalın dergileri sıkıcı olmaktan çıkmıştır.
Sosyal-Demokratların teorik ç alışmasının gerekliliğini öne­
mini ve olağanüstü büy üklüğünü bu şekilde vurgularken, bu ça­
lışmanın asla birinci sırada,
PRATiK
çalışmanın önünde gel-
2 10
Halkın Dostları Kimlerdir?
m esi gerektiğini söylemek istemiyorum*, . ikincisinin birincisi
tamamlanana dek ertelenmesi gerektiğini ise hiç söylemiyorum.
Yalnızca "sosyolojide sübj ektif yöntem" e tapanlar ya da ütopik
sosyalizm yandaşları böyle sonuç çıkarabilir. Elbette eğer sos­
yalistlerin görevi ülkenin "başka (gerçek olanın dışında) gelişim
yollan"nı aramak ol arak görülürse, o zaman pratik çalışmanın,
ancak dahiyane filozoflar bu "başka yolları" bulduktan ve gös­
.
terdikten sonra mümkün olması doğaldır; ve tersine, bu yollar
bir kez bulunduktan ve gösterildikten sonra teorik çalışma biter
ve "vatanı" "yeni keşfedilmiş" "başka yol"a yönlendirecek olan­
Iann faaliyeti başlar. Eğer sosyalistlerin görevi verili sosyo-eko­
nomik gelişmenin gerçek yoluna adım atmış, proletaryanın ger­
çek, fiili düşmani anna karşı gerçek mücadelesinde onun düşün­
sel önderleri olmak olursa, sorun tamamen farklı olur. Bu koşul
.
altında teorik ve pratik çalışma, Alman sosyal-demokrasisinin
emektan Liebknecht'in çok isabetli olarak şu sözcüklerle tanım­
ladığı tek çalışma içinde kaynaşır:
Studieren, Propagandieren, Organisieren**
Yukanda değinilen teorik çalışma olmadan düşünsel önder
olunamaz, tıpkı, bu çalışmayı davanın gereksinimlerine uyumlu
hale getirmeden, bu teorinin sonuçlarını işçiler arasında propa­
ganda etmeden ve işçilerin örgütlenmesinde yardımcı olmadan
olunamayacağı gibi.
*
Tersine. Birinci sırada her zaman mutlaka pratik propaganda ve ajitasyon
çalışması durur, çünkü birinci olarak teorik çalışma sadece ikincisi tara­
fından konan sorulara yaı:ıı t verir. İkinci olarak ise Sosyal-Demokratlar
kendilerinden bağımsız koşullar tauıfından, kendilerini teorik çalışmayla
sınırlamaya o kadar sık zorlanıyorlar ki, pratik bir çalışmanın mümkün
o lduğu her ana değer verirler.
* * Bu üç sözcük Lenin'de Almancadır. -Alm. Red. İnceleme, Propaganda,
Örgütlenme. -ÇN.
211
Üçüncü Kısım
S orunun bu şekilde konuluşu sosyal-demokrasiyi, diğer
sosyalist grupların sıkıntısını çok sık çektikleri hatal ara karşı ­
dogmatizme ve sekterliğe karşı güvenceye alır.
Bir öğretinin en üst ve biricik kıstasmın, sosyal ve ekono­
mik gelişimin gerçek sürecine uygunluğu olduğu yerde dogma­
. tizm olamaz; görevin. proletaryanın örgütlenmesine katkıda bu­
lunmak olduğu, dolayı sıyla " aydınlar"ın rolü, özel entelektüel
önderleri gereksi z hale getinnek olduğu yerde sekterlik olamaz.
Bu nedenle. M arksistler arasında çeşitli teorik sorunl ardaki
görüş ayrılıkianna rağmen, onların politik faaliyet yöntemleri
grubun ortaya çıkı ş anından bugüne dek aynı kalmıştır.
Sosyal-Demokratların politik faaliyeti, Rusya'nın işçi hare­
ketinin gelişimine ve örgütlenmesine katkıda bulunmak ve onu
dağ·ınık, yönlentli ri c i düşüncelerden yoksun protesto çabaları,
"isyan" ve grevler aşamasından çıkarıp
NlFlNlN buıjuva
B ÜTÜN
Rus işçi SI­
düzene karşı, mülksüzleştirenlerin mü\ksüz­
leştirilmesi için ve emekçilerin ezilmesine dayanan toplumsal
koşulların ortadan k aldırılması i çin örgütlü mücadeleye çek­
mekten ibarettir. B u faaliyetin temeli, Marksistlerin, Rus işçisi­
nin, Rusya'nın emekçi ve sömürülen nüfusunun biricik ve doğal
temsilcisi olduğu genel kanısında yatrnaktadır. *
Doğal temsil cisi - çünkü Rusya'da emekçilerin sömürüsü,
derebeylik iktisadının cançekişen kalıntılan bir kenara bırakıldı­
ğında, özünde her yerde kapitalist niteliktedir; ama üreticilerin
büyük kütlesinin sömürüsü küçük ölçekte gerçekleşir, dağınıktır
ve gelişmemiş tir. buna karşılık fabrika proletaryasının sömürüsü
*
Köylü sosyalizminin temsilcileri, s6zcüğün en geniş anlamında Narodnik­
ler, Rusya'da geleceğin insanının köylü olduğuna inanıyorlardı. Sm.yal­
Demokratlar Rusya 'da geleceğin insanının işçi olduğuna inanıyor/ar.
Marksistlerin bakış açısı yayınlanmamış bir yazıda böyle formüle edilmiş­
tir.
212
Halkın Dostları Kimler-dir?
büyük ölçekte gerçekleşir, toplumsaliaşmış ve yoğunlaşmıştıc
Birinci durumda bu sömürü hiiHi ortaçağı biçiml eri içinde bu­
lunmaktadır, çeşitli politik, hukuki ve sosyal aynntılarla, emek­
çileri ve onun i deologl annı, emekçileri ezen koşullann özünü
gönnekten, bu koşu ll ardan nerede ve nasıl bir çıkış yolunun
mümkün olduğunu göımekten alıkoyan hile ve oyunlada yüklü­
dür. Buna karşı l ı k ikinci durumda sömürü artık tamamen ge1iş­
miştir ve kafa kanştıran aynntılar olmaksızın saf biçimiyle orta­
ya çıkmaktad ı r. B u rada işçi onu sermayenin ezdiğini ve müca­
delenin burjuva sınıfına karşı yürütülmek zorunda olduğunu
gönnemezlik edemez. Ve hedefi en acil ekonomik gereksinim­
Ierin karş ılanması, maddi durumunun iyileştirilmesi olan bu mü­
cadele, i şç i l erden kaçınılmaz olarak bir örgüt ister, kaçınılmaz
olarak b i r kişiye karşi değil, aksine bir sınıfa karşı, yalnı.zca
fabıikal arda ve atölyelerde değil, her yerde emekçileri ezen ve
boyunduruk altında tutan sınıfa karşı bir savaş haline gelir.
İşte bu yüzden fabrika işçisi tüm sömürülen halkın ileri
temsilcisidir, ne daha az, ne daha fazla ve temsilci olarak ve gö­
revini örgütlü, sebatlı bir mücadelede gerçekleştinnesi için" her­
hangi bir "perspektif'e kapılması gerekmez; bunun için sadece
onu durumu hakkında, onu ezen sistemin politik-ekonomik
yapısı hakkında ve bu ·sistem altında sınıf antagonizmasının zo­
runluluğu ve kaçınılmazlığı hakkında aydınlatmak gereklidir.
Kapitalist ilişkilerin bütün sistemi içinde fabrika işçisinin bu ko­
numu onu işçi sınıfının kurtuluşu içitı t�k savaşçı haline getirir,
çünkü yalnızca kapitalizmin en yüksek gelişme aşaması, maki­
neli büyük endüstri, bu mücadele için gerekli maddi bşullan ve
sosyal güçleri ortaya çıkanr. Tüm diğer durumlarda, kapitaliz­
min daha geri gelişme biçimlerinde, bu maddi koşullar eksiktir:
üretim .küçücük binlerce işletmeye bölünmüitür (bunlar köy
topluluğu içinde birleşmiş toprak mülkiyetinin en eşitleyici bi-
Üçüncü Kısım
213
çimlerinde bile, dağınık işletmeler olmaktan çıkmazlar), sömü­
rülen, çoğ unlukl a hfıla bir cüce işletmeye s ahiptir ve böylece
karşısında müca dele edilmesi gereken aynı kapitalist sisteme
bağlanır. Bu, kapital i zmi yıkabilecek olan sosyal güçlerin gelişi­
mini engeller ve wrl aştınr. Dağınık, tekil, küçük ölçeklerde
gerçekleştirilen söm ü rü, emekçileri bir yere bağlar, soyutlar ve
sınıf dayan ışmal arını kavramayı olanaksız kılar, ezilmelerinin
nedeninin şu ya da bu kişi değil, aksine bütün ekonomik sistem
olduğunu gönnüş olsalar bile onlara birleşme olanağı vermez.
Buna karş ı l ık büyük kapitalizm işçinin eski toplumla, belirli bir
yerle ve belirli bir sümürücüyle her türlü bağını kopanr; onu
birleştirir, düşünmeye zorlat ve örgütlü bir mücadel e başlatınayı
olanaklı kılan koşul lar yaratır. Ve Sosyal-Demokratlar bütün
dikkatlerini ve faa l iyetlerini işçi sını fına yöneltiyorlar. İşçi sım­
fınm ileri
temsi lc i leri bilimsel sosyalizmin düşüncelerini, Rus
işçisinin tarihsel rolü düşüncesini- benimseyip, bu düşünceler ge­
niş bir yaygınlık kazandığında ve işçiler sağlam örgütler kurup,
işçilerin bugünkü dağınık işletmeler düzeyindeki mücadelesini
bilinçli sınıf mücadelesine dönüştürdüklerinde - o zaman Rus
İŞÇi tüm demokratik unsurların başmda otokrasiyi devirecek
ve RUS PROLETARYASINI (BÜTÜN DÜNYANIN prol�tar­
yasıyla omuz omuza) açık politik mücadelenin doğrudan yo­
lunda M UZAFFER KOMÜNiST DEVRiME doğru götüre­
cektir.
1 894.
EKLER
EK: I
B urada, metinde sözü edilen 24 bütçeye ait verilerin yer aldığı
tabioyu sunuyorum .
Ostrogoysk'te 24 tipik köylü ailesinin yapısı ve bütçeleri özet ola­
rak.
TABLOYA İ Lİ ŞKİ N AÇIKLAMA
1) İlk 21 sütun tümüyle derlemeden alınmıştır. Sütun 22'de şu sü­
tunlar birleştirilmiştir çavdar, buğday, yulaf, arpa, akdarı ve kara buğ­
day, diğer tahıllar, patates, sebze ve saman (sütun 8) . Saman ve sap ha­
riç olmak üzere tahıldan gelen gelirin (sütun 23) nasıl hesaplandığı
metinde açıklanmıştır. Sütun 24 özetteki şu sütunları birleştimıektedir:
at, sığır, koyun, domuz, kümes hayvanları, post ve yün, yağ ve et, süt
ürünleri, tereyağı (sütun 9). Sütun 25-29 tamamen derlemeden alın­
·
mıştır. Sütun 30-34'de derlemenin şu sütunları birleştirilmektedir: çav­
.dar, buğday, akdarı ve karabuğday, patates , sebze, tuz , tereyağı, yağ ve
et, balık, süt ürünleri, votka ve çay için harcamalar (sütun 12). Sütun
35 derlemenin şu sütunlarını birleştirmektedir: sabun, gazyağı, mum,
giysi ve kap-kacak (sütun 4). Diğer sütunlar açıklama gerektirmemek­
tedir.
2) Sütun 8 kirayla tutulmuş topraklarla, ekilebilir toprağın (desi­
yatin olarak) toprak içindeki toplamından (derleme böyle bir sütun
içermektedir) oluşmuştur.
3) Aşağıdaki "Gelir ve Giderlerin Dağılımı" sütunlarında verilen
rakamlar gider ve gelirlerin parasal kısmını gösterir. Sütun 25-28. ve
37-42'de toplam gelirler (giderler) para olarak hesaplanmıştır. Parasal
kısım (ki yazar tarafından ayrı olarak gösterilmemiştir) gayrisafi gelir­
den aile halkının kendisinin tükettiği miktar çıkarılarak hesaplanmıştır.
Halkın Dostları Kimlerdir?
218
Tanm
İşçileri
;;
�\
.....,
ll
]:
Çiftlik Gruplan
ve Sayısı
�·
""
.�
'<),.
!i
�
�
6 Zengin
ı
TllJlam
ı
47
ı
t
:ı:a
·ı:: O<:
��
Ji·�
>Oil
'" i.
��
ı
3
�
B'
E-;<
�
� Ol
ı:ıı �
.:r
· �
'fJ ·t;,.
..§ r:-� �
;ı. e
ı:: .....,
��
4
ll
6
8
ı
5
1 32,6
Çifıçi
Çiftlik b&iına
1 1 Orta Halli
ortalama
7 ,83
1 ,&
-
-
22. 1
Toplam
92
26
2
2
1 0 1 ,2
ortalama
8,36
2,4
-
-
9,2
Toplam
37
lO
2
2
57,8
5,28
1 ,4
-
-
8,5
Çiftçi
Çiftlik �a
7 Yoksul
Çiftçi
Çiftlik başına
ortalama
.
176
47
lO
12
29 1 ,6
ortalama
7,33
1 ,9
-
-
1 2, 1
Toplam
9
2
-
-
14,4
4,5
ı
-
-
7 ;J.
Toplam
Toplam
24
Çiftçi
Çiftlik. başına
2 Tanm !şçisi
(Yoksul çiftçiler
Çiftlik ba.şına
grubuna
ortalama
dahil edilen)
Ek: I
Kiraya Verilen
Toprak
�
en
...
t
.e
�
""'
�
...,
"
�
!'il
..
-�
�
Hayvan
!l
�
· ı::
"
>
219
;;
!l
�
Cl)
"
"
-:ı
�
&;
E-<
e
1
li
>
� ....
til
·ı::
-�
�
( >tl.,t)
;ı
;;:.
..
3
ı;
:ı:: j
... �
ll <-<
�1
l
ı..:.
6
7
8
9
10
ll
12
13
6
52,8
123,4
52
4
214
35
81
8,8
20.6
86
37.3
5.8
13.5
ıo
85,5
140,2
70
-
338
40
89,ı
-
7,7
1 2,7
6.4
-
30,7
3,6
8,1
4
19,8
49,8
31
-
108
7
ı 5 ,3
-
2,8
7 .ı
4 ,4
-
ı 5,4
ı
2,2
20
�5s,ı
3 13 ,4
ı53
4
670
82
ıs 5 ,4
-
6,6
13
6,4
-
27.9
3.4
7,7
-
-
tt,8
6
-
ıı
-
1,1
-
-
3 ,4
3
-
5,5
-
0,5
$i
C>
'
�
;...
.
!ii
;!2" �
..
e> :ı::
'::ı
lXI O
220
Halkın Dostları Kimlerdir?
Ruble Olarak Değer
"
>
ve Sayısı
....
"
].
;:.-.
6 Zengin
Çiftçi
�
�
Çiftlik Gruplan
8
i
E-<
....
"
)Ol)
i5
....
"
�
<
�
i.
...
rıı
>
rıı
·;;;
....
0
]> t:"
:.· �
::ı:: >
��
;;; c:
C> <
�
]'
Toplam
Çiftlik
ıs
16
17
2.696
2.237
670.8
453
ortalama
449.33
372,83
1 1 1 .80
75.5
Toplanı
2.362
318
532,9
435,9
2.094,2 2.907,7 8.650,7
oıtal anıa
2 14.73
28.9 1
48,44
39,63
190,38
264,33
786.42
Toplam
835
90
1 1 2,3
254
647,1
605.3
2.543,7
9rtalanıa
1 1 9.28
12,85
16,04
36,29
92,45
86,47
363,38
Toplam
5.893
2.645
1 .3 1 6
ortalanıa
245,55
1 1 0,21
54,83
47,62
168,14
274,56
900,91
Toplam
1 55
25
6,4
76,8
129,3
9,1
40 1,6
77,5
12.5
3 ,2
38,4
64.65
4,55
200,8
14
18
19
20
1 .294,2 3.076.5 1 0.427,5
başına
2 1 5 .7
5 1 2.75 1 .737 .9 1
l l Orta Halli
Çiftçi
.
7 Yoksul
Çiftçi
Taplam
24
Çiftçi
2 Tanm !şçisi
Çiftlik
başına
Çiftlik
başına
Çiftlik
ba§ına
(Yoksul
Çiftlik
grubuna
ortalanıa
Çiftçiler
dahil
edilen)
J . 142,9 4.035.5 6.589,5 2 L62I,Ç
ba§ına
Ek: /
Gelir Kaynaklan
Tarımdan
ı
1
;::
= �
�s
ı:ı:ı ;:::
�
·ı:ı -
3
e �
� ....
21
g.
E-<
22
1 3 ,3
% 6 1 .2
3.861,7
1 1. 774,4
643,6
357
%60,7
3 : 163,8
80
32,4
ı
1
233,6
33,4
670,6
27,9
so
25
1
ı
ı
ı
ı::
]..
ı:: -
.! -§
22 1
·�
"
o
g
.. .ı;;ı
:> c::
· ;:;
�
- "
� 5
3
] � ·]
�
t-
� :..=
:ı:: · ;::;
> HXl
>.
1
23
24
�
-g, 5
�
�
' i:: �
·.s., �....
�
:� e:
:ı
Jj �
::ı · -
gi
< ı:ı:ı
"0 1
Ji �
25
26
:ı
"'
-
27
�
"
....
"
;:::
c::
"
:E
:ı
s
o
3
-=
·�
§'
E-<
u.
2s
�
% 1 5 ,4
972.6
3 96 ,5
1 62,1
o/o4,3
27 1
o/o6.5
412
%5
320
%7,6
482,2
45 ,2
68,6
53,3
80.4
% 16,1
837,5
423,2
76.1
%0,7
36,1
% 1 8,8
979,3
-
%3,7
1 95 ,5
3 ,2
89
-
1 7,8
%22,9
324,2.
216.6
46,3
% 1 ,9
27
%23.8
336,8
-
%2,7
39
3 ,9
48,1
-
5,5
%59,6
% 1 6,5
7.71 5,4 5.304.8 2 . 1 34, 3
2849,54 2849,54 1 036,3
88,9
3 2 1 ,5
%2,6
334,1
% 1 3 ,3
1 .728,1
%2,5
320
%5.5
716.7
13,9
72
1 3,3
29,9
-
-
128,8
-
4
-
64 ,4
-
2
899,9
287 .7
%48 . 7
689,9
175,25
98,5
59,5
3
29,75
2.598.2
1.774,4
-
2.203.8
899,9
-
502,08
175,'24
-
-
5,7
4,8
2,85
1
29
% 1 00
6.319,5
3.656,1
1 .053,2
60.93
% 1 00
5.2 12,2
2.534
473.8
230
% 100
1 . 4 1 6.9
794 ,64
202,4
1 1 3.5
% 1 00
1 2.948,6
6.984,74
539,5
291 ,03
198
140,6
99
70,3
Halkın Dosılan Kimlerdir?
222
H arc am a
y;.,•.
Diğerleri
Çiftlik Gruplan
ve
Sayısı
.;
,...._
"'
6 Zengin
Çiftçi
Toplam
Çiftlik
başına
ortalama
l l Orta Haili
Toplam
Çiftçi
Çiftlik
başına
o rtalama
7 Yoksul
Toplanı
Çiftçi
Çiftlik
başına
ortalama
Toplam
24
Çiftçi
2 Tanm İşçis ·
(Yoksul
Çiftçiler
grubuna
dahil edilen)
Toplam
Çiftlik
başına
ortalama
Toplanı
:>
�
·ı::
�
8E-
:>
v.ı �
30
31
32
823,8
ı.ı �
.&J "'
"'
"'
.,
ı::
?fP
cı
�
:Ei ,.rı
til
>
�
o
>
��
E- 1.>
·ı::
��
"' a
> "§
,g"' ·Jl.,
..., ...
-�
"'
1:) 1:)
33
34
676,8
56 1 ,3
1 03,2
1 15,5
-
-
-
-
%37,6
1 .95 1 ,9
257,7
1 . 337,3
33.4
614,6
534,3
144
80,3
177,45
-
-
-
-
o/o4 2,1
660.8
253,46
94..4
487,7
160,96
173,\
134,4
53,8
38,7
-
-
-
-
2.648,8
1 .464,5
1 . 23 0
234,5
1 1 0.37
6 1 ,02
5 1 ,25
9,77
% 1 0, 1
1 .201,5
1 34,9
50,06
8 1 .7
72, 1
9,6
6,1
3,5
14,9
50,7
40,85
42,5
-
4.6
7 ,45
%29,2
1 .500,6
21 8,7
250.1
%34,6
4.1 1 3,3
729, 86
1 7 1 ,39
35
%8,2
423,8
58,6
70.63
% 1 0,6
548,1
49,5
49,83
%14,6
229,6
26,8
32,8
Çiftlik
başına
ortalama
-
4,7
-
-
ı
Ek: I
D a ğ ı i lim ı
�
�>
;>.
.. -
:ı:: �
.>d �
ı
o
ı::
" ..
> -
� ,CQ
�
:E
c.r a
36
37
�
;
�]
ts a
:o= ..D
38
% 1 3 ,5
69 1 ,7
212,76
80,7S
1 1 5,29
%5
256
23,27
..
....
.:!:' V
%9,4
484,5
:;ı
"5
..
..!:l
<>- o
%24,9
1 .276,6
99,84
�
.>d
:E
� �
� �
<: :ı::
%21,2
1 .098,2
223
�
ı
39
%6,5
332
55,33
%0,9
47,6
%6,8
3 S 1 ,7
4,33
3 1 ,97
·�
"
i'
0.,
>
40
%4,9
253,5
41
% 1,1
56
42,2 5
9,33
1'%4.9
,.......__
2S4,9
23,1 7
% 1 ,3
69,9
6,3S
�
:ı::
�
"
c.r
42
%2.3
1 16,5
19,42
% 1 1 ,7
609,4
55,4
---
'
%15.6
243,7
%7 . 1
1 1 0,6
% 1 ,6
24,3
%6
94,5
%6,5
1 0 1,8
% 1 .8
28
%4,7
73,2
34,81
15,8
3,47
1 3 ,5
1 4 ,54
4
10,46
%22,2
2.618,5
%7 , 1
851,1
%6,4
763,6
%6,5
778,2
%5,1
610,2
% 1 ,3
1 53 ,9
%6,7
799,1
35,46
3 1 ,82
32,43
25,43
6,41
33 ,29
1 09,1
..!l
�
g
!
�
I
.!'! ....
� c:;.
;.ı. -<
o
E-
43
% 1 00
5.13 5,2
221 1 ,5
855,86
368.6
% 1 00
5. 187,7
1. 896,7
47 1 ,6
172.5
44
1 . 1 84,3
+
+
197,34
+
24,5
+
2. 1 9
- 149,6
% 1 00
1 .566,5
7 1 2,66
223,78
101,8
- 21.38
% 1 00
1 1 .889,4
4.820,86
+
1 .059,2
+ 44,\ 1
495,39
200,87
-- -
8
4
53,2
26,6
0,4
0,2
-
-
22,6
2,8
3,3
1 ,4
1 ,65
..
1 1 ,3
-
1 86,9
137,6
93 ,45
68,8
+
+
1
1 1 ,1
5,55
EK:II
B a y Struve çok haklı olarak "Marx'ın sınıf mücadelesi ve devlet
öğretisi Rus ulusal ekonomistlerine tamamen yabancıdır" tezini Nik.­
on'u eleştirisinin temel taşı yapıyor. Ben, Bay Krivenko gibi, sadece
Bay Struve'nin bu küçük (dört sütunluk) yazısına dayanarak düşünce
sistemi üzerine bir yargı üretebilecek kadar cüretkar değilim (diğer
makalelerini bilmi yorum); aynı zamanda onun tezlerinin tümünü
onaylamadığımı da gizleyemem ve bu nedenle makalelerinin tümünü
değil, sadece belli temel tezlerini savunabilirim. Ama her durumda de­
ğinilen durum doğru değerlendirilmiştir: Gerçekten de Bay Nik.-{)n'un
temel hatası kapitalist topluma özgü sınıf mücadelesini anlayamaması­
dır. Ancak bu hata düzeltilmiş olsa bile onun teorik önermeleri ve
araştırmalarından bile zorunlu olarak Sosyal-Demokrat sonuçlar çıka­
rılacaktır. Gerçekten de sınıf mücadelesinin güzden kaçırılma�ı. Marh.·­
sizm konusunda büyük bir yanlış anlamayı -ki Marx'ın ilkelerinin sı­
kı bir taraftan olarak geçinmeye pek meraklı olduğundan daha da ağır­
laşan bir yanlış anlamadır bu- gösterir. Biraz olsun Marx'ı bilen biri,
sınıf mücadelesi öğretisinin onun bütün düşünce sisteminin ekseni ol­
duğunu reddedebilir mi?
Bay Nik.-on, elbette ki Marx'ın teorisini, örneğin Rusya tarihinin
ve bugünün olgularıyla uyuşmasaydı eğer, bu husus dışında kabul ede­
bilirdi. Ancak o zaman, özellikle Marx'ın teorisinin bizim sistemimizi
açıkladığını söyleyemezdi; hatta bu teoriden ve kapitalizmden söz bile
edemezdi, çünkü bu teoriyi yeniden biçimlendirmek, uzlaşmaz karşıt
ilişkileri ve sınıf mücadelesini ttoğasında taşımayan farklı bir kapita­
lizm kavramı geliştirmek gerekli olurdu. Her durumda bu ihtirazi kayıt
226
Halkın Dostları Kimlerdir?
konuımalı ve marksizmle ilgili olarak A diyen yazarın neden B demek
istemediği açıklanmalıydı. Bay Nik.-on böyle bir şey yapmayı dene­
memiştir bile.
Böylece B ay Struve, tamamen haklı olarak sınıf mücadelesini an­
lamamasının Bay Nik.-on'u bir ütopist yaptığı sonucuna varmaktadır,
çünkü kapitalist toplumda sınıf mücadelesini gözardı eden eo ipso* bu
toplumun yaşamının bütün gerçek sosyal ve politik özünü gözardı
eder, kendisini Desiratası'nın** yerine getirilmesine çalışırken kaçınıl­
maz olarak masum arzular alanında dolaşıp durmaya mahkum eder.
Bu antayarnama onu gerici biri yapar, çünkü "topluma" ve "devlete" ,
yani burjuv azinin i deologları v e politikacilarına başvurma sadece sos­
yalistler arasında karışıklık yaratmaya yarar ve proletaryanın en kötü
düşmanlarının müttefikler olarak görülmesine yol açar; bunlar ancak
işçilerin kurtuluşları içi� mücadelesini g üçlendirmeye, açıklığa kavuş­
tunnaya ve örgütlenmesini geliştirmeye katkıda bulunmak yerine onu
engellemeye yarar.
B ay Struve'nin makalesinden sözettiğimize göre Bay Nik.-on'un
"Ruskoye Bogat<ıtvo"nun *** 6. sayısındaki yanıtının üzerinde durma­
dan geçemeyiz.
Kendisi tarafından aktanlan fabrika ve atölye işçilerinin sayısının
nüfus artışının gerisinde kalan yavaş artışı üzerine verilere ilişkin Bay
Nik.-on şöyle demektedir: " Ülkemizde kapitalizmin 'tarihsel misyo*
Kendiliğinden.
**
İstek/er, talepler.
***
Görüldüğü üzere Bay Nik.-on genel olarak "Ruskoye Bogatstvo "daki
makalesinde küçük-burjuva radikalizmine düşünüldüğü kadar uzak dur­
madığını bütün gücüyle kanıtlamaya çalışıyor; kendisinin de bir köylü
burjuvazisinin büyümesinde (Nr. 6, s. 1 1 8 "köylüler" arasında gelişmiş
aletlcrin,fosfatlı gübrelerin kullanılmasının yaygınlaşması) "bizzat lcöy­
lülfJğfJn" (topluca mülksüzleştirilen köylülük mü ?) "içinde bulunduğu
durumdan kurtulmanın zorunluluğunu kavradığı "nı gösteren belirtiler
görebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.
Ek.ll
227
nu'nu yerine getirmemekle kalmadığı, kendi gelişimini sınırladığı gö­
rülüyor. Ayrıca bu, 'anayurtlan için Batı Avrupa'nın izlediği ve halen
izlemekte olduğu yoldan farklı bir gelişme yolu' arayanların bin kez
haklı olmalarının nedenidir." (Ve bunu Rusya'nın aynı kapitalist yolda
yürüdüğünü kabul eden bir insan yazıyor!) Bu "tarihsel mi syon"un ye­
rine getirilmemesinin nedeni B ay Nik.-on'a göre "köy topluluğuna
düşman ekonomik akım" (yani kapitalizm) "onun Batı Avrupa'ya özgü
olan ve özellikle Kuzey Amerika'da güçlü biçimde kendisini gösterme­
ye başlayan birleştirici momenti sağlamaksızın kendi varlığının temel­
lerini yok etmekte olmasıdır."
Başka deyişle, burada kapitalizme bakış açısı, "kapitalizmin hal­
kın yaşamına sokulma<ıı" biçimindeki devlet sorununu çözen bir devlet
memurunun bakış açısı gibi olan ünlü Bay V. V. tarafından icad edilen
Sosyai-Demokratlara karşı standart bir iddia ile karşı karşıyayız: eğer
"misyoıi"unu yerine getiriyorsa, bırakın girsin; getirmiyorsa "dışarıda
kalsın" . Bu zekice iddianın bütün öteki üstünlükleri bir yana, kapitaliz­
min "misyon"u da Bay V V. tarafından inanılmaz ölçüde, akıl almaz
ölçüde yanlış ve dar bir biçimde anlaşılmıştır; ve yine bu baylar, elbet­
te kendi anlayışlarının sınırlılığım, tereddüt etmeksizin Sosyal-De­
mokratların üstüne atmaktadır: onlar, sanki ölülermiş gibi karalanabi­
lirler, çünkü legal basında barındınlmazlar!
Marx, kapitalizmin ilerici, devrimci rolünü, bütün üretim süreci
mekanizması sayesinde emeği toplumsallaştırmasıyla birlikte "işçi sı­
nıfını eğitmesi, birleştirmesi ve örgütlemesi", işçi sınıfını mücadele
için eğitmesi, "ayaklanmalar"ını örgütlemesinde, onları, siyasal iktida­
n ele geçirmek, üretim araçlarını "bir kaç gaspçı"nın elinden alarak
topluma devretmek üzere "mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmek" için
birleştirmesinde görür. ("Das Kapital", 650).
Bunlar Marx'ın sözleri Elbette "fabrika işçilerinin sayısı" üzerine
tek sözcük bile yok: söz konusu edilen üretim araçlarının yoğunlaşma­
sı ve emeğin toplumsallaştırılması. Bu kriterlerin "fabrika işçilerinin
sayısı"yla ortak bir yanı olmadığı çok açık
Ne var ki bizim kendine özgü Marx yorumcularımız, bunu yanlış
bir biçimde, kapitalizmde emeğin toplumsallaşmasının fabrika işçileri -
228
Halkın Dostları Kimlerdir?
nin bir çatı altında çalışmasından ibaret olduğu ve bu yüzden kapitaliz­
min ilerici rolünün derecesinin fabrika işçilerinin sayısıyla ölçüteceği
anlamında yorumluyorlar! ! ! Eğer fabrika işçilerinin sayısı artıyorsa
kapitalizm ilerici rolünü yerine getirmektedir; eğer bu sayı azalıyorsa,
bu "tarihi misyonunu yerine getirmediği" (s. 1 03 , Bay Nik.-on'un ma­
kalesi) ve "aydınlar''ın "anavatanları için başka bir yol araınaları ge­
rektiği" anlamına gelir.
Ve böylece Rus aydınları "başka yollar" aramaya koyulurlar. Bu
aydınlar yıllardan beri , var güçleriyle kapitalizmin "doğru" gelişme
yolu olmadığını, çünkü işsizliğe ve kriziere yolaçtığını kanıtlamaya*
çalışırlar. 1 880'de bir bunalımla karşılaştık, 1 893'te yine bir bunalım
yaşandı; anık bu yolu bırakmak zamanı geldi, çünkü herkes bizde işle­
rin kötüye gittiğini görüyor.
Ne var ki Rus burjuvazisi "dinlemekte, ama yemeğe devam et­
mektedir" . Gerçekten de eğer artık inanılmaz karlar kazanılmıyorsa iş­
ler " kötü" gider; o nedenle koro halinde liberallerle radikallerin ferya­
dını yineler ve eldeki mevcut ve daha ucuz sermaye sayesinde enerjik
bir biçimde yeni demiryollan yapımma girişir. "Bizde" işler kötü git­
mektedir, çünkü "biz" eski yerlerde halkı iyice soymuşuzdur ve şimdi
bizi ticaret sermayesi kadar zenginleştirmeyecek olan sanayi sermaye­
sine geçmemiz gerekmektedir: ve o nedenle "biz" yüzdeyüz kar geti­
ren "ilk birikim"in hiila olanaklı olduğu, köylülüğün burjuva çözülüşü­
nün tamamlanmış olmaktan hala uzak olduğu Avrupa Rusyası'nın do­
ğu ve kuzey sınır bölgelerine gideceğiz. Aydınlar bütün bunları gör­
mekte ve aralıksız olarak "bizim" bir iflasa doğru gittiğimize ilişkin
kehanette bulunurlar. Küçük kapitalistler kitlesi büyük kapitalistler ta.
*
Bu kanıtlar boşunadır, yanlış oldukları için değil -ha/km yıkımı, yoksul­
taşması ve açlığı kuşku götürmez ve kapitalizmin kaçınılmaz sonuçlarıdır­
havaya söylenmiş sözler oldukları için. "Toplum" -demokrasi örtüsü al­
tında bile plütokrasinin çıkarlarını savunur ve elbetteki plütokrasi de kapi­
talizme karşı harekete geçecek değildir. "Hükümet" . . .- bir muhalifin, Bay
Mihailovski'nin yorumunu aktaracağım hükümetin programlarını ne kadar
az bilirsek bilelim, diye yazmıştı bir keresinde "emeğin toplumsallaştırıl­
ması"nın bunlar içinde yer almadığından emin olacak kadar biliyoruz.
Ek.II
229
rafından ezilmekte, pek çok köylü giderek daha çok burjuvazinin eline
geçmekte olan tarımdan sürülmektedir; yoksulluk, işsizlik ve açlık sı­
nırsızca genişlemektedir, oysa "aydınlar" vicdan rahatlığı içinde keha­
netlerine dayanmakta ve yanlış yola ilişkin yakınmalarını sürdürürken,
bizim kapitalizmimizin dış pazarlardan yoksun olduğu için istikrarsız
olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadırlar.
Oysa Rus burjuvazisi "dinler ama yemeye devam eder". "Aydın­
lar" yeni yollar ararlarken, burjuvazi sömürgelerine dev demiryolları
inşa etmekte, oralarda pazar oluşturmakta, bu genç ülkelere burjuva
düzenin nimetlerini bahşetmekte, oralarda da özellikle hızlı bir biçim­
de sanayi ve tarım burjuvazisi yaratmakta ve üreticiler kitlesini sürekli
açlık çeken işsizierin saflarına itmektedir.
Sosyalistler yanlış yollar üzerine yakınınakla yetinmeye, ve kapi­
talizmin . . . fabrika işçilerinin sayısının yavaş artması nedeniyle yete­
rince istikrarlı olmadığını kanıtlamaya çalışmaya gerçekten devam
edecekler mi! ! ?
'
Bu çocukça düşünceye* geçmeden önce Bay Nik.-on'un, kendisi
tarafından eleştirilen Bay Struve'nin makalesindeki bölümü son derece
eksik biçimde aktardığını amınsatmak gerekir. Struve ' nin makalesinde
harfiyen şöyle denmektedir:
"Yazar (yani Bay Nik.-on) Rusya ve Amerika'daki nüfusun mes­
leki bileşimierindeki farka işaret ederken -Rusya için çalışan nüfusun
toplamının yaklaşık yüzde 80'inin tarımda çalıştığı kabul edilmektedir,
bu rakam Amerika'da . . . sadece yüzde 44'dür- Rusya'nın kapitalist
gelişiminin 80-44 arasındaki bu farkı gidereceğini, bunun onun tarih. sel misyonu olduğunu farketmiyor."
*
Kapitalizmin ilerici etkinliğinin emeğin toplumsallaştırıtma derecesi ile de­
ğil de ulusal emeğin tek bir kolundaki dalga/anan bir gelişme endeksi ile
değerlendirilmesi çoc akça bir düşünceden başka ne olabilir! Kapitalist üre­
tim biçiminde işçilerin sayısının kaçınılmaz biçimde son derece istikrarsız
olduğunu, krizler, yedek ordunun büyüklüğü, emeğin sömürülme derecesi,
yoğunluk derecesi gibi ikincilfaktörlere bağlı bulunduğunu herkes bilir.
230
Halkın Dostları Kimlerdir?
" Misyon" sözcüğünün burada çok yersiz olduğu düşünülebilir, fa­
kat Bay Struve'nin düşüncesi çok açıktır: B ay Nik.-on Rusya'nın kapi­
talist gelişiminin (bizzat kendisi bu gelişmenin kapitalist olduğunu ka­
bul ediyor), tarım nüfusunu azaltacağını, bunun kapitalizmin genel bir
yasası olduğunu farketmemiştir. Dolayısıyla bu itirazı çürütmek için
B ay Nik.-on'un ya 1) kapitalizmin bu eğilimini görmezden gelmediği­
ni, ya da 2) kapitalizmin böyle bir eğilime sahip olmadığını göstermesi gerekirdi.
·
Bunun yerine B ay Nik.-on, bizdeki fabrika işçilerinin sayısı üzeri­
ne verileri analiz etmeye başlıyor (onun hesaplarına göre nüfusun yüz­
de l'i). Fakat B ay Struve gerçekten de fabrika işçilerinden mi sözedi­
yor? Gerçekten de Rusya'da nüfusun yüzde 20'si Amerika'da yüzde
56'sı fabrika işçisi mi? "Fabrika işçisi" kavramıyla "tarımda çalışma­
yan nüfus" kavramları özdeş midir? Rusya'da da tanmda çalışan nüfus
oramnın azaldığını reddetmek olanaklı mı?
B ay Krivenko, aynı dergide bu pasajı zaten tahrif etmiş olduğu
için daha da gerekli gördüğüm bu düzeltmeyi yaptıktan sonra, Bay
Nik.-on'un düşüncesi olan "bizim kapitalizmimiz misyonunu kötü bir
biçimde yerine getirmektedir" düşüncesine geçelim.
B irincisi, yazann yaptığı gibi fabrika işçilerinin sayısını kapitalist
üretimde çalışan işçilerin sayısıyla bir tutmak saçmadır. Bu, kapitaliz­
mi makineli sanayiyle başlatan küçük-burjuva Rus ekonomistlerinin
yanlışını tekrarlamak, (hatta ağırlaştırmak) demek�. Tüccarlar için,
onların malzemesini olağan ücretler karşılığında işleyen milyonlarca
Rus el sanatçısı, kapitalist üretim içinde olmuyor mu? Tanmda sürekli
işçiler ve gündelikçiler çiftlik sahiplerinden ücret almıyorlar mı, onlara
artı-değer sağlamıyorlar mı? Yapı sanayiinde (reformdan sonra ülke­
mizde hızla gelişmiştir) çalışan işçiler kapitalist sömürüye tabi değiller
mi? vs.*
* Burada Bay Nik.-on'un "kapitalizmin birleştirici anlamı"nı fabrika işçileri­
nin sayısıyla değerlendirme yöntemini eleşti�kle yetiniyorum. Rakamları
tahlil etmeye giremiyorum, çünkü Bay Nik.-on'un kaynakları elimde değil-
Ek :ll
23 1
İkincisi fabrika işçilerinin sayısını ( 1 .400.000), toplam nüfusla
karşılaştırmak ve bu oranı yüzde olarak vermek saçmadır. Bu, yalnızca
karşılaştınlamayacak büyüklükleri karşılaştırmak olur: Çalışabilir nü­
fusu çalışamayan nüfusla; maddi değerlerin üretiminde çalışanlarla,
dir. Ancak onun bu kaynakları seçerken pek talihli olmadığını belirtmeden
geçmek de olanaksız. Önce 1865'e ilişkin verileri "Askeri İstatistik El Kira­
bı "ndan, 1 890'a ilişkin verileri ise 1 894 "Fabrika ve Atölyeler Klavu­
zu"ndan alıyor. Ortaya çıkan işçi sayısı (maden işçileri hariç) 829.573 ve
875.764'dür. Yaklaşık yüzde 5,5 'lik büyüme nüfus artışının (91 ya da 61,42
milyon, yaklaşık yüzde 48,1) önemli ölçüde gerisindedir. N e var ki bir son­
raki sayfada farklı rakamlar bulunur: gerek 1 865 için, gerekse 1 890 için
1 833 Klavuz'undan. Bu verilere göre işçi sayısı 392.718, daha doğrusu
716.792'dir; yaklaşık yüzde 82'lik bir artış. A ncak bu rakam dotaylı vergi
ödeyen sanayileri içermemektedir, bu sanayilerdeki işçilerin sayısı (s. 1 04)
1 865'te 1 86.053 ve 1 890'da 144.332 idi. Bu rakamları öncekilere eklersek
aşağıdaki toplam işçi sayısını buluruz (maden işçileri hariç): 1 865'te
578,771 ve 1 890 'da 861 .1 24. Nüfus artışının yüzde 48,1 olduğu bir durum­
da yüzde 48,7'lik bir artış. Yani yazar beş sayfada birisi yüzde 5'lik, diğeri
ise yüzde 48'lik bir artış gösteren veriler sunmaktadır! Ve böylesine çelişkili
rakamlara dayanarak da kapitalizmimizin istikrarsız olduğunu buluyor:
Neden yazar "Denemeler"de aktarılan (Tablo XI ve XII) ve işçi sayısının üç
yılda (1 886-1889) yüzde 1 2-13 arttığını, yani nüfus artışını hızla geçen bir
biçimde arttığını gösteren işçi sayısı üzerine verileri almamıştır. Belki de
yazar, zaman aralığının çok kısa olduğunu söyleyecektir. Fakat buna karşı­
lık veriler türdeş, karşılaştırı/abilir ve daha güvenilir verilerdir. İkincisi, kı­
sa zaman aralığına rağmen yazarın kendisi de fabrika ve atölye sanayinin
büyümesine ilişkin bir yargıya varabiirnek için bu verileri kullanmamış mı­
dır?
Açıktır ki, eğer ulusal emeğin sadece bir dalının durumunu belirtmek üzere,
işçi sayısı gibi böylesine dalgalanan bir indeks kullanılmışsa, bu veriler an­
cak kaçınılmaz olarak güvenilmez olacaktır. Ve böyle verilere dayanarak,
kapitalizmimizin inatçı, amansız bir mücadele olmaksızın kendiliğinden çö­
keceğini, yıkılacağını ummak, bu tür verileri ulusal emeğin bütün dalların­
da kapitalizmin tartışmasız egemenliği ve gelişiminin karşısına koymak için
insanın kimbilir ne büyük bir saf düşbaz olması gerekiyor!
232
Halkın Dostlan Kimlerdir?
"serbest meslekleri" vb. Fabrika işçilerinin her birisi, ailelerinde bulu­
nan belli sayıda çalışınayan üyeyi besiemiyor mu? Fabrika işçileri
-patronlarından ve bütün bu tüccarlar sürüsünden başka- bütün bu
küspe yığınını fabrika nüfusuyla karşılaştınrken, tarımsal nüfusa dahil
ettiğimiz bir sürü askeri , bir sürü memur vb. takımı -bu karman çar­
man yığını da- besiemiyorlar mı? Sonra, Rusya'da gene fabrika sana­
yiiyle karşılaştırılmaları ve tarımla birleşürilmeleri saçma olan balıkçı­
lık vb. gibi sanayiiler yok mudur? Rusya'daki nüfusun mesleki bileşi­
mi konusunda da fikir edinmek istiyorsanız, biiincisi; maddi değerle­
rin üretimiyle uğraşan nüfusu ayrı bir grup olarak ayırınanız (böylece,
bir yandan, çalışmayan nüfusu, öte yandan askerleri, meınurları, pa­
pazları vb. buna katmamanız) gerekirdi; ve ikincisi de, bunları ulusal
emeğin farklı dalları arasında gruplandırmaya çalışınanız gerekirdi.
Bunun için veriler yoksa, nüfusun % l 'inin (?? ! ! ) fabrika sanayiinde ça­
lışması konusunda saçma sapan şeyler ileri süreceğiniz yerde, böyle
hesaplamalara* girişrnekten kaçınmanız gerekirdi.
* Bay Nik. -on Derlemeler adlı eserinde böyle hesaplama yapmaya çalışmış­
tır, ama çok başarısız kalmıştır. 302. sayfada şunları okuyoruz:
"Son zamanlarda Avrupa Rusyası 'nın 50 eya/etindeki özgür işçilerin top­
lam sayısım saptamak için bir girişimde bulunulmuştur. (S. A . Koro/enka,
Kiralanmış Emek, St Petersburg, 1 892) Tarım Bakanlığı'nın yaptığı bir
araştırma, Avrupa Rusyası'nın 50 eya/etindeki çalışabilir kırsal nüfusu
35.712.000 olarak hesaplamaktadır, oysa tarımda ve manüfaktürde, ma­
dencilikte, ulaşım ve öteki sanayilerde gerekli olan toplam işçi sayısı an­
cak 30.124.000 olarak hesaplanmaktadır. Öyle ki kesin olarak fazla olan
işçilerin sayısı'5.588.000 gibi büyük bir rakama ulaşmaktadır. Ki, bu san
aileleriyle birlikte, kabul edilen standarda göre, 15.000.000 kişiden az ol­
mayacaktır." (s. 34l 'de tekrarlanmıştır.)
Eğer bu "araştımıa"ya dönersek, yalnızca toprak ağalarının kullandıkları
ücretle tutulmuş emeğin "araştırılmış" olduğunu göreceğiz; Bay S. Koro­
/enka, bu araştımıaya Avrupa Rusyası'nın "tarımsal ve endüstriyel" bir ta­
ramasını eklemiştir. Bu taramada, (Bir araştırmaya dayanılarak değil, ter­
sine daha önce varolan verilere dayanılarak) Avrupa Ru.ıyası'nın çalışan
nüfusunu mesleğe göre sınıflandırmak için bir girişimde bulunulmuştur.
Ek.!i
233
Üçüncüsü -ve bu, kapitalizmin ilerici ve devriınci rolü üzerinde
Marx'ın teorisinin en büyük ve en rezilce tahrifidir- "kapitalizmin
birleştirici anlamı"nın yalnızca fabrika işçilerini birleştirmekJ.e ifade
edildiği düşüncesi , nereden aklınıza geldi. Marksizm konusundaki dü­
şüncenizi Otoçestveniye Zap iski 'nin emeğin topluınsallaştırılmasıyla
ilgili yazılanndan almış olmayasınız? Aynı zamanda da bunu, bir çatı
altında çalışınakla bir tutmuş olmayasınız?
Bay S. A. Korolenko'nun vardığı sonuçlar şunlardır:
]
Avrupa Rusyası'nın 50 eya/etindeki toplam işçi sayısı 35 .712.000 'dir. Bun­
ların dağılımları şöyledir:
rım
27.435 .400
W -1 24
Ozel ürünler ekimi. ........ .............. . ............... ...... . . . . . . . . . . . . . I .4.66.400
bin)
��
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
Fabrika ve madencilik sanayi. . . . . . . ......... . . . ..... ........ .......... 1 .222.700
Yahudiler . . . . . . . . . . . . . . ................ . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 .400.400
Kerestecilik. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ................ (Yaklaşık) 2.000.000
Hayvan yetiştiıme.............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .
" 1 .000.000
"
Demiryolları. . . . . . . . . . ............ . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
200.000
Balıkçılık. . . ........ . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . . .
"
200.000
Yerel ve dışarı işleri
4ycılık, tuzakçı/ık ve
Oteki işler. . . . . . . . . . . . . . . . . ......................... ..... . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 787.200
Toplam 35.712 100
Böylece Bay korolenko (doğru ya da yanlış) bütün işçileri mesleklerine
göre sın!flandırmıştır ama Bay Nik. -on keyfi olarak ilk üç başlığı alıyor ve
5.588.000 "kesinliklefazla olan"(??) işçiden sözediyor!
Bu kusurun dışında, Bay Koro/enka'nun hesaplarının son derece kaba ve
hatalı olduğunu da belinmeden geçemeyiz: Tarım işçilerinin sayısı, bütün
Rusya için tek bir genel standarda uygun olarak hesaplanmıştır; üretici ol­
mayan nüfus, ayrı olarak sın!flandırılmamıştır. (Bay Korolenko, bu başlık
altında, resmi anti-semitizme uyarak. . . Yahudileri sın!flandırmıştır!
1 .400.000'den daha fazla üretici olmayan unsur olmalıdır: Tacirler, dilen­
ci/er, serseri/er, suçlular vb.); el-zanaatçılarının sayısı (Son başlık: Dışarı
ve yerel işler) akıl almayacak kadar düşüktür, vb. Böyle hesaplamaları hiç
aktarmamak daha iyi olacaktır!
234
Halkın Dostları Kimlerdir?
Ama hayır. Öyle görünüyor ki, Nik.-on bununla suçlanamaz, çün­
kü o Ruskoye Bogatstvo 'nun
6. sayısındaki yazısının ikinci sayfasın­
da, kapitalizmin emeği toplumsallaştırmasını eksiksiz bir biçimde ta­
nımlamakta, bu toplumsallaşbrmanın şu iki göstergesini doğru olarak
belirtmektedir:
1 ) Bütün bir toplum için çalışmak ve 2) Emeğin ürünü­
nü ortaklaşa elde etmek amacıyla tek tek emel(çilerin birleştirilmesi.
Ama, durum böyle olunca, bu "tarihsel görev " , kapitalizmin gelişmesi
ve genel emeğin toplumsallaştınlmasıyla, fabrika işçilerinin ancak ön
'
saftakiter rolünü, öncü rolünü oynadığı, genel olarak bir proletaryanın
yarablmasıyla yerine getirilirken, kapitalizmin "tarihsel görevi"ni fab­
rika işçilerinin sayısıyla değerlendirmek de ne oluyor? Hiç kuşkusuz,
proletaryanın devrimci hareketinin aynı zamanda bu işçilerin sayısına,
yoğunlaşmasına, onların gelişme derecelerine vb. bağlı olduğu açıktır;
ama bütün bunlar, bize, kapitalizmin "birleştirici anlamı"nı, fabrilaı
işçilerinin sayısıyla sınırlamak hakkını biraz olsun vermez. Böyle
yapmak, Marx'ın düşüncesini olanaksız bir biçimde sınırlamak olurdu.
Bir örnek vereceğim .
F. Engels, Zur Wohnungsfrage* broşürün­
de, Alman sanayiinden sözederken, başka hiçbir ülkede --yalnız Batı
Avrupa'dan sözetmektedir- bir bahçeye, ya da bir toprak parçasına
sahip bu kadar çok ücretli işçinin bulunmadığını belirtmektedir. "Seb­
ze
bahçeciliği, ya da tanmla birlikte yürütüren ku-sal ev sanayii, Al­
manya'nın yeni - büyük çaplı sanayiinin geniş bir temelini oluştu­
rur. " demektedir? Bu ev sanayii, Alman küçük köylülüğünün giderek
artan dertleriyle birlikte, zamanla daha da çok büyümekte (bizce, Rus­
ya'da olduğu gibi diye ekleyelim), ama sanayiin tarımla BIRLEŞTI­
RiLMESI, ev üreticisinin, el-zanaatçısının REFAHININ değil, tersi­
ne,daha çok EZILMESININ temeli olmaktadır. Bulunduğu yere bağ{ı
olunca, kendisine gösterilen her fiyatı kabul etmek zorundadır v e bu
nedenle kapitaliste yalnızca artık-değeri değil, ücretlerinin büyük bir
kısmını da verir (büyük-çaplı ev üretimi ev sisteminin çok fazla geliş­
mesiyle, Rusya'da da durum aynıdır) . Engels şöyle devam eder: "Bu,
sorunun bir yanıdu, ama sorunun bir de ters yanı llardu. . . Ev sana*
Konut sorunu �eviren (metinde Almancadır.)
Ek:ll
235
yiinin yayılmasıyla, köylük bölgeler arka arkaya bugünkü sanayi
hareketinin içine sürüklenmektedir. A lmanya 'da, sanayi devrimini,
İngiltere ve Fransa 'da olduğundan çok daha geniş bir alana yayan,
kırsal alanlann, ev sanayii tarafından devrimcileştirilmesi işte bu­
dur . . . Bu, İngiltere ve Fransa 'nın tersine, neden A lmanya 'da dev­
rimci işçi hareketinin, yalnızca kent merkezlerinde sınırlanmak yeri­
ne, ülkenin daha geniş bir bölümüne böylesine güçlü bir biçimde
yayılmış olduğunu açıklamaktadır. Ve bu da, hareketin sakin, kesin
ı•e karşı konulmaz gelişmesini açıklamaktadır. A lmanya 'da, baş­
kentte ve öteki büyük kentlerde zafere ulaşan bir ayaklamşın ancak
öncelikle küçük kentlerin çoğunluğu ve kırsal bölgelerin önemli bir
'bölümü devrimci değişikliğe hazır bir duruma geldiğinde; olanaklı
olacağı bütünüyle açıktır. " !571
Öyleyse, görüyorsunuz ki; yalnızca "kapitalizmin birleştirici anla­
mı" değil, aynı zamanda işçi hareketinin başansı da, yalnızca fabrika
işçilerinin sayısına değil . . . tersine el-zanaatçılanmn sayısına da bağ­
lıdır! Oysa bizim "istisnacılarırnız", Rus el-zanaatı sanayilerinin büyük
bir çoğunluğunun salt kapitalist örgütlenmesini görmezlikten gelerek,
bunları bir tür "halk" sanayii olarak kapitalizmin karşısına koyuyorlar
ve "kapitalizmin doğrudan doğruya hizmetinde olan nüfus oranını"
fabrika işçilerinin sayısıyla değerlendiriyorlar! Bu, doğal olarak B ay
Krivenko'nun şu iddiasını hatırlatrnaktadır: Marksistler, bütün dikkatin
fabrika işçileri üzerinde toplanmasını isterler; ama yüz milyon insan
içinde bunlar ancak bir milyon olduğuna göre, hayatın yalnızca küçük
bir parçasını oluştururlar ve insanın kendisini buna vermesi, tıpkı "lon­
ca kururnlarında" , ya da yardım kururnlarında çalışmakla yelinmesi gi­
bi bir şeydir. (Sayı 12, Ruskoye Bogatstvo). imalathaneler ve fabrika­
lar, lonca ve yardım kurumları kadar hayatın küçük bir parçısıdırlar! ! !
Ne büyük bir dehasınız B ay Krivenko! Acaba, bütün toplum için ürün­
leri üretenler, tam da bu lonca kurumları mıdır? Acaba, emekçilerin
sömürülmesini ve rnülksüzleştirilrnesini açıklayan şey lonca kurumla­
nndaki dururnlar mıdır? Acaba işçilerin kurtuluş bayrağını yükseltebi­
lecek proletaryanın ileri temsilcilerinin bu lonca kururnlarında mı
aranması gerekir? Sıradan burjuva düşünürlerinin ağzından böyle şey-
236
Halkın Dostları Kimlerdir?
ler duymak pek şaşırtıcı değildir, ne yazık ki bu tür bir şeyi B ay N.­
on'un yazılarında da okumak zorunda kalıyoruz.
Kapital'in 393'üncü[5SJ sayfasında, Marx, İngiltere nüfusunun bile­
şimiyle ilgili rakamları aktarır. 166 1 'de, İngiltere ve Galler'de toplam
20 milyon insan yaşıyordu. B unun I .605.440* kişisi fabrika sanayünin
başlıca dallarında çalıştınlıyordu. 1 .208.648 hizmetli vardı; ikinci bas­
kının bir dipnotunda Marx, bunlardaki çok hızlı artışa işaret etmekte­
dir. Şimdi, İngiltere'de, "kapitalizmin birleştirici anlamı"nı değerlen­
dirmek için 1 .600.000'i 20.000.000'a bölen "Marksist!er" olduğunu bir
düşünün ! ! Sonuç %8 olacaktır. Onikide-birden az!!! Kapitalizm, nü­
fusun 1 2'de birini bile birleştirmemişken ve üstelik tam bir "ulusal
emek" kaybını gösteren, "ev köleleri"nde, "biz" , İngilizler"in "yanlış
yol" izlediğini ortaya koyan daha hızlı bir artış varken, kapitalizmin
"tarihsel görevi"nden nasıl söz edebilir! "Bizlerin" , "anavatanımız için
başka", kapitalist olmayan "gelişme yolları aramamız" gerektiği açık
değil midir? !
B ay N.-on'un iddiasında bir başka nokta daha var: Kapitalizmin,
"Batı Avrupa için son derece karakteristik olan ve Kuzey Amerika 'da
özel bir güçle kendini göstermeye başlayan " birleştirici özelliği taşı­
madığını ileri sürerken, açıkça işçi sınıfı hareketini anlatmak istemek­
tedir. B öylece, kapitalizm, bizde bir işçi hareketine yol açmadığı için
başka yollar aramamız gerekir. Bana öyle geliyor ki, bu iddiayı B ay
Mihailovski ortaya atmıştı. Bay Mihailovski, Marx, zaten oluşmuş bir
proletaryayla yola çıkıyordu diyerek Marksitlere ders v eriyordu. Ve
bir Marksist, Mihailovski'ye, onun sefalette gördüğü tek şeyin gene se*
Tekstil, çorap ve dantel sanayilerinde 642.607 kişi çalışıyordu. (Bizde, ço­
rap ve dantel imalt1tıyla uğraşan onbinlerce kadın, hesabına çalıştıkları
"Tüccar kadınlar" tarafından inanı/mayacak derecede sömürülmektedir­
ler. Ücretler bazan günde üç {tıpkı böyle!] kopek kadar düşüktür! Bay
Nik.-on, bu kadınların, "Kapitalizmin doğrudan doğruya hizmetinde " ol­
madıklarını mı anlatmak istiyorsunuz?) ve buna ek olarak 565.835 kişi kö­
mür ve maden cevheri ocaklarında ve 396.998 kişi de tüm meta aıölyeleri
ve metal manüfaktürlerinde çalışıyorlardı.
Ek:II
237
falet olduğunu söylediği zaman cevabı şu olmuştu: B u söz de, her za­
man olduğu gibi bütünüyle M�'tan alınmıştı. Ama, diye ekliyordu,
Felsefenin Sefaleti'ndeki bu kısma dönersek, bunun bizim durumu­
muz için geçersiz olduğunu ve bizim sefaletimizin yalnızca sefalet ol­
duğunu görürüz. Oysa, gerçekte, Felsefenin Sefaleti'nde gene de sizi
destekleyecek hiçbir şey bulamayacaksınız. Marx, orada , eski okulun
komünistlerinden sözederken, onların, sefaletin, eski toplumu yıka­
cak159l devrimci, yıkıcı yanını görmeden sefalette, sefaJetten başka bir
şey görmediklerini söylemektedir. Hiç kuşkusuz, Bay Mihailovski, bir
işçi sınıfı hareketinin herhangi bir ''belirtisi"nin olmayışını, bunun, bi­
zim durumumuz için geçersiz olduğu iddiasına dayanak y apmaktadır.
Bu iddiayla ilgili olarak, önce şunu belirtelim: Yalnız, olguların en yü­
zeysel bir biçimde bilinmesi, Marx'ın zaten oluşmuş bir proletaryayla
yola çıktığı düşüncesini doğurabilir. Marx, komünist programı
1 848'den önce hazırlamıştı. O zaman Almanya'da, hangi işçi sınıfı
hareketi* vardı? O dönemde, siyasal özgürlük bile yoktu ve komünist­
lerin çalışması (bugün bizde de olduğu gibi) gizli çevrelerle sınırlan­
mıştı . Kapitalizmin devrimci ve birleştirici rolünü herkese açık açık
anlatan Sosyal-Demokrat işçi hareketi, 20 yıl sonra, bilimsel sosyalizm
öğretisi kesinlikle oluştuğu, büyük-çaplı sanayi daha yaygın bir duru­
ma geldiği ve bu öğretiyi işçiler arasında yayan yetenekli ve aktif pek
çok kişi ortaya çıktığı zaman başladı. Düşünürlerimiz, tarihsel olgula­
n sahte bir ışık altında göstermelerinin ve sosyalistlerin işçi sınıfı hare­
ketine bilinç ve örgütlenme getirmek için yaptıklan yoğun çalışmaları
unutmalannın yanında, Marx'a, en anlamsız kaderci görüşleri yakıştır­
maktadırlar. Marx'a göre, işçilerin örgütlenmesi ve toplumsaliaşması
kendiliğinden olur ve dolayısıyla, kapitalizmi görüyor da, bir işçi sınıfı
hareketi görmüyorsak, bunun nedeni, işçiler arasında örgütlenme ve
propaganda sorununda henüz pek az şey yapmamız değil de, kapitaliz­
min kendi tarihsel görevini yerine getirmemesidir diye iddia ediyorlar.
*
O dönemdeki, işçi sınıfının sayıca azlığı, 27 yıl
sonra, J875'de Marx'ın
"Almanya'da emekçi halkın çoğunluğu köylülerden oluşur, proleterlerden
değil" f601 diye yazmasıyla değerlendirilebilir. işte, "Hazır bir proletaryay­
la iş görmenin (? ?)" ne demek olduğu görülüyor!
238
Halkın Dostları Kimlerdir?
"İstisnacı" düşünürlerimizin bu korkakça küçük-burjuva hilesini çürüt­
meye bile değmez: Bütün ülkelerdeki Sosyal-Demokratların bütün ça­
lışmaları bunu çürütmektedir; aynı şekilde herhangi bir Marksistİn ka­
muoyu önünde yaptığı her konuşma da bunu çürütmektedir. Sosyal­
Demokrasi -Kautsky'nin çok doğru olarak belirttiği gibi- işçi sınıfı
hareketiyle sosyalizmin bir kaynaşmasıdır. Ve kapitalizmin ilerici işle­
vinin ülkemizde de kendini ''gösterebilmesi" için, sosyalistlerimizin
çok aktif bir biçimde çalışmaya koyulmaları; Rusya'nın tarihinin ve
bugünkü durumunun Marksistçe kavranışını daha da aynntılı olarak
ortaya koymaları ve Rusya'da özellikle karmaşık ve maskelenmiş olan
bütün sınıf mücadelesi ve sömürü biçimlerinin daha somut bir araştır­
masını yapmalan gerekir. Sonra da, bu teoriyi h alkın anlayabileceği
biçime sokmaları ve işçiye tanıtmaları gerekir; işçinin onu özürnleme­
sine ve Sosyal-Demokrat ideolojiyi yaymak ve işçileri bir siyasal güç
halinde sıkı sıkıya birleŞtirmek için bizim koşullarımızda en UY­
G UN olan örgütlenme biçimini bulmasına yardımcı olmaları gerekir.
Ve Rus Sosyal-Demokratları, işçi sınıfı ideologları olarak üzerlerine
düşen bu görevin zaten tamamlanmış, yerine getirilmiş olduğunu iddia
etmek bir yana, (bu çalışmanın sonu yoktur), bu göreve daha yeni baş­
ladı.klannı ve biraz olsun kalıcı bir çalışma yaratmak için, çok, hem de
pek çok kişinin yoğun çabasının gerektiğini her zaman vurgulamışlar­
dır.
Kapitalizmimizde ilerici bir çalışmanın olmadığı yolundaki bu­
günkü itiraz, Marksist teorinin yetersiz bir biçimde ve inanılmaz bir
dargörüşle kavranmasının yanısıra, hayali bir "halk sistemi"ne ilişkin
saçma bir düşüneeye de dayanmaktadır.
Ünlü "köylü topluluğu"ndaki "köylü", yoksullar ve zenginler, pıo­
letaryanın ve sermayenin (özellikle ticaret sermayesinin) temsilcileri
olarak bölünürlerken, onlar, bunun, Ortaçağ'la ilgili eınbriyon halinde
kapitalizm olduğunu görmek istemiyor, köyün ekonomik ve siyasal
yapısını sessizlikle geçiştirerek, sanki bizzat ülkemizdeki "eşitlikçi
köylü topluluğu''nun içinde, köylülüğün salt bir burjuva farklılaşması
tam gelişme durumunda değilmiş gibi, "anavatan için farklı yollar"
ararken, ekonomik örgütlenme biçimiyle affedilmez bir ölçüde karış-
Ek:ll
tırdıkları köylülerin toprak mülkiyeti biçimindeki değişiklikler konu­
sunda lafazanhklar ediyorlar_ Ve bu gelişme yolundaki kapitalizmin,
feodal tarım ilişkilerinin gücünü kırarak ve çoktandır soyulup soğaııa
çevrilmiş, aç kalmış olan köylüyü, muzaffer Kulaklar arasında eşitlikçi
bir biçimde paylaştınlması için toprağını köylü topluluğuna bırakma­
ya, köyünü terk etmeye, uzun süre işsiz kalarak bütün Rusya'yı yaya
olarak dolaşmaya ve bugün bir toprak ağası, yarın bir demiryolu giri­
şimeisi için, sonra da kentte vasıfsız işçi olarak, ya da zengin bir köy­
lüye tarım işçisi olarak vb_ ücretle çalışmaya zorlayarak gelişmekte ve
Ortaçağ'la ilgili tarım kapitalizminin son derece dar biçimlerini bırak­
makta olduğu bir zamanda; Rusya'nın her tarafında patron değiştiren
bu "köylü"nün nereye giderse gitsin en utanmazcasına soyulduğunu
gördüğü; kendisi gibi öteki yoksulların da soyulduğunu ; onu soyanın
mutlaka "bey" olmadığını, emek gücünü satın alacak parası varsa "mu­
jik-kardeşinin" de bunu yaptığını gördüğü; hükümetin, işçilerin hakla­
rını kısıtlayarak ve en vazgeçilmez haklarını savunmak için yaptıkları
her girişimi ayaklanma diye ezerek, patronlara sürekli olarak nasıl hiz­
met ettiğini gördüğü; Rus işçisinin daima çok, daha çok çalışması ge­
rektiğini gördüğü ve işçilerin içinde bulundukları koşullar sürekli kö­
tüleşir, mülksüzleştirme daha da yoğunlaşır, işsizlik olağan bir şey du­
rumuna gelirken, zenginlikle lüksün gittikçe daha hızlı arttığını, büyü­
düğünü gördüğü bir zamanda, işte tam da böyle bir zamanda, Mark­
sizm eleştirmenlerimiz anavatan için başka yollar aramakta; işte tam
da böyle bir zamanda fabrika işçileri sayısındaki artışın ne kadar yavaş
olduğunu gördükten sonra, kapitalizmin oynadığı rolün ilerici olduğu­
nu kabul edip edemeyeceğimiz ve "tarihsel görevini kötü çok çok kö­
tü bir biçimde yerine getirdiği" için, kapitalizmimizi reddetmeınİzin ve
yanlış bir yol olarak kabul etmemizin gerekip gerekınediği biçiminde­
ki bu derin sorunu çözüme kavuşturmaya çalışıyorlar_
Ne kadar yüksek, ne kadar derin ve insancıl bir uğraş, değil mi?
Ve bu kötü niyetli Marksistler, emekçinin kapitalist sömürüsü
Rusya'nın her tarafında sürdürülürken, anavatan için başka ulusal yol­
lar aramak, gerçekliklerden kaçarak ütopyaya sığınmak anlamına gelir
dedikleri zaman; kendi tarihsel görevini kötü bir biçimde yerine getire-
240
Halkın Dostları Kimlerdir?
nin kapitalizmimiz değil, tersine Rus sosyalistleri olduğunu, Rus top­
lumundaki uzlaşmaz toplumsal sınıfların eskiden beri süren ekonomik
mücadelesini ortadan kaldırabileceğini hayal etmenin Manilovizme1611
batmakla aynı anlama geldiğini kavramayı reddeden ve bu mücadele­
ye, örgütleurneyi ve bilinçleurneyi getirmek için çaba harcanması bu
amaçla Sosyal-Demokrat çalışmaya başlanması gerektiğini kavramayı
reddeden sosyalistler olduğunu gördükleri zaman ne kadar da dar gö­
rüşlü doktrinerler olmaktadırlar.
Sonuç olarak, B ay Nik.-on'un bu aynı sayıda, -Ruskoye Bogats­
tvo, sayı: 6'da- Bay Struve'ye yapbğı bir başka saldınyı da belirtme­
den geçemeyiz.
Bay Nik.-on şöyle diyor: "Bay Struve'nin polemiğinin özel bir yö­
nüne dikkati çekmeden geçemiyoruz. Alman kamuoyu için, ciddi bir
Alman dergisinde yazı yazıyordu; ama kullandığı yöntemler bana ke­
sinlikle yersiz görünmektedir. Yalnızca Alman kamuoyunun değil, ay­
m zamanda Rus kamuoyunun da yeterli kültürü aldığını ve bu yazıda
gereğinden fazla buunan bütün bu nınacılardan etkilenemiyeceğini ka­
bul edebiliriz. Ütopya, gerici program vb. ifadelere yazısının her satı­
nnda rastlanmaktadır. Ama bugün, ne yazık ki bu korkunç sözcükler,
hiç kuşkusuz, Bay Struve'nin amaçladığı etkiyi yapmamaktadır." (s .
128).
Bay Nik.-on v e Bay Struve arasındaki b u tartışmada "yersiz yön­
temler" kullanılıp kullanılmadığını ve kullanılmışsa hangisini kullan­
dığını tespit etmeye çalışalım.
Bay Struve ciddi bir yazıda, kamuoyunu "umacılar" ve "korkunç
sözcükler" kullanarak etkilerneye çalıştığı gerekçesiyle "yersiz yön�
temler" kullanınakla suçlanmaktadır.
"Umacılar" ve "korkunç sözcükler" kullanmak, bir muhalifi, açık
ve eksiksiz olarak gerekçesi ortaya konmamış, yazarın görüşünün (ke­
sin olarak belirtilmiş bir görüşün) kaçınılmaz sonucu olmayan, yalnız­
ca muhalifine iftira etmek ve onu aşağılamak isteğini ifade eden sert
ve suçlayıcı sözlerle tanımlamak anlamına gelir.
Ek.11
24 1
Açıktır ki, salt bu son özellik bile, sert ve suçlayıcı sıfatları "uma­
cılar�a dönüştürür . Çünkü B ay Slonimiski, B ay N.-on için çok sert
sözcüklerle konuşmuştu, ama varolan düzenin burjuva niteliğini kesin­
likle kavrayacak yetenekte olmayan sıradan bir liberale özgü görüşünü
açıkça ve kesin olarak belirttiğinden, aynı zamanda şaşırtıcı yargılarını
son derece açık bir biçimde ortaya koyduğundan, akla gelen her şeyle
suçlanabilir ama, "yersiz yöntemler"le suçlanamaz. B ay N.-on da, ken­
di açısından, B ay Slonimiski için aynı şekilde sert bir dille konuşmuş­
tur, bu arada hem yetişmesi, hem de öğrenmesi için, Marx'ın -(B ay
N.-on'un da itiraf ettiği gibi) "ülkemizde de doğrulanmış" olan- Bay
Slonimiski'nin istediği küçük el-zanaatı sanayii ve küçük köylü toprak
mülkiyetinin savunulmasının gerici ve ütopik niteliğiyle ilgili sözleri­
ni aktarmış ve onu " dar görüşlülük", "saflık" vb. şeylerle suçlamıştı.
Görüyorsunuz ki, B ay N.-on'un yazısı da, B ay Struve'ninkinde olduğu
gibi, aynı (altı çizili) sıfatlarla doludur; ama bu durumda ''yersiz yön­
temler"den sözedemeyiz, çünkü tümünün gerekçesi vardır, tümü, ya­
zarın kesin görüş açıo;ının ve yanlış olabilen, ama kabul edilirse, insa­
nın muhalifıni, saf, dargörüşlü ve gerici bir ütopyacı olarak görmesine
yol açan görüş sisteminin bir sonucudur.
Bay Struve'nin yazısındaysa durumun ne olduğuna bir bakalım.
B ay Struve, Bay N.-on'u, gerici bir programa yolaçan ütopyacılıkla ve
saflıkla suçlayarak, onu böyle bir görüşe sürükleyen nedenleri açık
açık göstermektedir. Birincisi: "Üretimin toplumsallaştırılması"nı iste­
yen Bay N.-on "topluma (tıpkı böyle!) ve devlete başvurmaktadır."
Bu, " Marx'ın sınıf mücadelesi ve devlet öğretisinin, Rus politik-ekono­
mistçisine bütünüyle yabancı olduğunu ispatlamaktadır". Devletimiz
"egemen sınıfların temsilcisidir" . İkincisi: "Gerçek kapitalizmin kar·
şısına, yalnızca biz istediğimiz için gelmesi gereken hayali ekonomik
bir sistem koyarsak, başka bir deyişle, kapitalizm olmadan üretimin
toplumsallaştınlmasını İstersek, bu, yalnızca tarihe yabancı olan saf bir
görüşü ortaya koyar." Kapitalizmin gelişmesi, doğa ekonomisinin orta­
dan kaldırılması ve kırsal nüfusun azalmasıyla, "Çağdaş devlet, ataer­
kil dönemimizde hala bulunduğu (Rusya' dan sözediyoruz) alaca karan­
lıktan çıkacak, açık sınıf mücadelesinin aydınlığına adım atacak üreti-
242
H alkın Dostları Kimlerdir?
min toplumsallaştınlması; için başka güçlerin ve başka etkenierin
aranması gerekecektir."
Peki öyleyse, bu, yeterince açık ve kesin bir gerekçe değil midir?
Bay Struve'nin, yazann düşünceleriyle ilgili belirli aklarmalarının doğ­
ruluğundan kuşku duyulabilir mi? Bay N.-on. kapitalist toplumun ya­
pısında bulunan sınıf mücadelesini gerçekten gözönünde tutmuş mu­
dur? Hayır. Toplumdan ve devletten söz etmekte ve bu mücadeleyi
unutmakta, onu bir kenara atmaktadır. Örneğin devletin, şu ya da bu
köylü topluluğu aracılığıyla emeği toplumsallaştıracağı yerde, kapita­
lizme destek olduğunu vb. ileri sürmektedir. Hiç kuşkusuz, devletin şu
ya da bu yönde hareket edebileceğine ve dolayısıyla sınıjlann dışın­
da olduğuna inanmaktadır. Bay Struve'yi "umacılar"a başvurmakla
suçlamanın apaçık bir haksızlık olduğu ortada değil midir? Devletimi­
zin bir sınıf devleti olduğuna inanan bir adamın, emeğin toplumsallaş­
tınlması, yani yönetici sınıfiann ortadan kaldırılması için bu devlete
başvuran birine, ancak saf ve gerici bir ütopyacı olarak bakabileceği
açık değil midir? Ama dahası var. Bir insan, muhalifini "umacılar"'a
başvurmakla suçladığı ve onun düşüncesini dayandırdığı görüşler ko­
nusunda, bu görüşleri açıkça belirtmiş olmasına karşın, hiç bir şey
söylemediği; ve üstelik te, onu, bu görüşlerin yazılamayacağı sansür­
den geçen bir dergide suçladığı zaman, gerçekte buna "kesin olarak
yersiz bir yöntem" gözüyle bakmamız gerekmez mi?
Devam edelim. B ay Struve'nin ikinci iddiası da, en az öteki kadar
açıkça formüle edilmiştir. Kapitalizm olmadan, köy topluluğu aracılı­
ğıyla emeğin toplumsallaştınlmasının hayali bir sistem olduğundan
kuşku duyulamaz, çünkü, gerçekte, böyle bir sistem yoktur. Bu gerçek,
Bay N.-on'un bizzat kendisi tarafından şöyle belirtilmiştir: 1 86 l 'e ka­
dar üretici birimler "aile" ve "köy topluluğu'' ydu (Denemeler, s.
100/107). Bu "küçük ve dağınık, kendi kendisine yeten üretim, önemli
ölçüde gelişemiyordu, bu nedenle de son derece tek düze niteliği ve
düşük üretkenliği, onun en tipik özelliğiydi." Daha sonra olan değişik­
lik, "toplumsal iş bölümünün gittikçe daha çok derinleştiği" anlamına
geliyordu. Başka bir deyişle, kapitalizm daha önceki üretim birimleri­
nin dar sınırlarını kırdı ve bütün toplumda emeği toplumsallaştırdı.
Ek:ll
243
Bay N.-on da, emeğin kapitalizmimiz tarafından b u toplumsal/aştı­
Bu nedenle, emeğin toplumsallaştırılma­
sını, zaten e meği toplumsallaştırmış olan kapitalizme değil, tersine,
çöküşü, b ü t ü n
t o p1 u m d a i 1k
d efa
o 1 a ra k
eme­
ğin toplumsallaştırılmasına yol açan köy topluluğuna dayandırmak
istemekle, gerici bir ütopyacı olmaktadır. Bu, Bay Struve'nin görüşü­
dür. Bu yanlış ya da doğru olabilir, ama onun B ay N .-on'la ilgili sert
yorumunun, bu düşüncenin mantıksal ve kaçınılmaz bir sonucu oldu­
ğu, bu nedenle de "umacılar"dan söz etmenin anlamı olmadığı redde­
dilemez.
nlmasını kabııl etmektedir.
Dahası var. B ay Struve, emeğin toplumsallaştırılmasmı istediğini,
bunun kapitalizm aracılığıyla olmasını istediğini, bu nedenle de " açık
sınıf mücadelesi"nin ışığında ortaya çıkacak güçlere dayanmak istedi­
ğini açıkça belittmesine karşın, Bay N.-on, muhalifine köylülüğü top­
raktan yoksun bırakmak istediğini atfederek tartışmasını bitirdiği za­
man ("ilerici bir programla, köylülüğün topraktan yoksun bırakılması
aniaşılmak isteniyorsa . . . o zaman, Denemeler'in yazarı bir tutucu­
dur.") buna, ancak, gerçeğe taban tabana zıt bir tanımlama denilebilir.
Ve Bay Struve'nin sansürden geçen basında, açık sınıf mücadelesinin
ışığında ortaya çıkan güçlerden sözedemeyeceğini ve dolayısıyla B ay
N.-on'un mahalifinin çanına ot tıkadığını gözönünde tutarsak, Bay N.­
on'un yönteminin bütünüyle "yersiz" olduğu hiçbir biçimde reddedile­
mez.
EK: III
Marksizmin dar bir biçimde kavranmasından söz ettiğim zaman,
bizzat Marksistlerin kendilerini düşünüyorum. Bununla ilgili olarak,
liberallerimiz ve radikallerimiz yasal basının sayfalarında Marksizmi
açıklamaya giriştikleri zaman, Marksizmin en korkunç biçimde darlaş­
tırıldığını ve tahrif edildiğini belirtıneden geçemeyiz. Nasıl bir açıkla­
madır bu! Bu devrimci öğretinin Rus sansürünün Prokruste'un* yatağı­
na sığması için nasıl kuşa çevrilmesi gerektiğini bir düşünün! Oysa bi­
zim yayıncılarımız bu operasyonu gönül rahatlığıyla yapmaktadırlar.
Marksizm, onların yorumladıkları biçimde, hemen hemen, mal sahibi­
nin emeğine dayanan kişisel mülkiyetİn kapitalist düzende nasıl bir di­
yalektik gelişmeye uğradığı, nasıl kendi kendini inkara dönüştüğü ve
daha sonra da toplumsallaştınldığı öğretisine indirgenmiştir. Ve ciddi
bir tavırla, Marksizmin toplumbilimsel yönteminin bütün belirli özel­
liklerini, sınıf mücadelesi öğretisini ve araştırmanın doğrudan doğruya
amacını, yani proletaryanın bunları kaldınnasına yardımcı olmak için,
bütün uzlaşmaz çelişki ve sömürü biçimlerini açığa çıkarmak amacını
bir kenara bırakarak, Marksizmin bütün içeriğinin bu "şema"da yattığı­
nı kabul etmişlerdir. Sonucun bu kadar soluk ve bu kadar dar bir şey
olması, radikallerimizin de zavallı Rus Marksistleri için yas tutmaya
başlamaları şaşırtıcı değildir. Bunu düşünmeliydik! Rus mutlakiyeti ve
Rus gericiliği varken Marksizmin etraflı, doğru ve tam bir açıklaması­
nı vermek, hiçbir şey saklamadan sonuçlarını ortaya çıkarmak müm­
kün olsaydı, Rus mutlakiyeti ve Rus g..ericiliği, mutlakiyet ve gericilik
* Eski Yunan"da kurbanlarını yatağına yerleştirmek için, onların ayaklarını
gererek uzatan, ya da keserek kısa/tan bir masal haydutu. -Çeviren.
246
Halkın Dostları Kimlerdir?
olamazdı! Liberallerimiz ve radikallerimiz, Marksizmi (yalnızca Al­
man literatüründen bile olsa) doğru dürüst bilmiş olsalar da, onu, san­
sürlü bir basının sütunlarında böyle tahrif etmekten utanırlardı. Bir te­
ori tam olarak açıklanamıyorsa çenenizi tutun, ya da onun tam olmak­
tan çok uzak bir açıklamasını verdiğinizi, en önemli yanlarını belirt­
mediğinizi söyleyin: ama onu yalnızca bölük-pörçük açıklamak ve
sonra da dar oluşundan yakınmak da ne oluyor?
Sınıf mücadelesi, kapitalist toplumda zorunlu olarak var olan uz­
laşmaz çelişki ve bu uzlaşmaz çelişkinin gelişmesi hakkında hiç bir
fıkri olmayan kişileri; proletaryanın devrimci rolü hakkında hiç bir fik­
ri olmayan kişileri; hatta, özellikle Marksist sayılabilmeleri için, bir
Bay Mihailovski'nin bütün aydın derinliğini gerektiren "para ekonomi­
si", bunun "zorunlul uğu" gibi sloganlar ve benzeri ifadeler içermesi
koşuluyla, salt burjuva t�arılar ileri süren insanları Marksist diye ka­
bul etmek saçmalığının, ancak Rusya'da olanaklı olan saçmalığın ger­
çekte tek açıklaması budur.
Diğer yandan Marx, teorisinin bütün değerinin "özünde eleştirel*
ve devrimci" [621 olması gereğinde yattığını kabul ediyordu. Gerçekten
de, bu sonuncu nitelik tam ve kesin olarak Marksizmin yapısında var­
dır. Çünkü bu teori, çağdaş toplumdaki bütün uzlaşmaz çelişki ve sö­
mürü biçimlerini ortaya koyma, bunların evrimini izleme, geçici nite­
liklerini, farklı bir biçime dönüşmelerinin kaçınılmazlığını gösterme
ve böylece bütün sömürüyü elden geldiğince çabuk ve kolayca ona­
dan kaldırmada bir araç olarak proletaryaya hizmet etme görevini
doğrudan doğruya önüne koymuştur. B ütün ülkelerdeki sosyalistleri
* Marx'ın burada bilimsel diye kabul ettiği tek eleştiri olan materyalist eleş­
tiriden, --yani politik, hukuksal, toplumsal, geleneksel ve diğer gerçeklerle
ekonomiyi, üretim ilişkileri sistemini tüm uzlaşmaz derecede karşıt toplum­
sal ilişkiler temelinde kaçınılmaz olarak biçimlenen sınıf çıkarlarıyla kar­
şılaştıran eleştiriden sözettiğine dikkat edin. Rus toplumsal ilişkile,.inin uz­
laşmaz derecede karşıt nitelikte olduklarından kimse kuşku duyamaz. Fa­
kat henüz hiç kimse bunları böyle bir eleştiriye temel olarak almaya çalış­
mamıştır.
Ek.-III
247
kendine çeken bu teorinin karşı konulmaz çekiciliği, tam olarak v e ke ·
sinlikle ve en üstün bir biçimde bilimsel olmak (toplumsal bilimlerin
sonsözü olarak) niteliğiyle devrimci olmak niteliğini birleştirmiş olma­
sı olgusunda yatmaktadır; teori bunları rastgele ve yalnızca. öğretinin
kurucusunun kendi kişiliğinde bir bilim adamının ve bir devriıncinin
niteliklerini birleştirmesi yüzünden birleştirmiyor, tersine, bu işi kendi
içinde ve ayrılmaz bir şekilde yapıyor. Burada teorinin görevinin, bili­
min hedefmin gerçek ekonomik mücadelesinde ezilen sınıfa destek ol­
mak şeklinde tanımlandığı bir gerçek değil midir?
"Dünyaya: Mücadeleyi bırakın, mücadelenizin tümü anlamsız­
dır demiyoruz. Bütün yaptığımız, ona, doğru bir mücadele sloganı
sağlamaktır. "163 1
·
Öyleyse, Marx'a göre, bilimin doğrudan doğruya görevi, doğru bir
mücadele sloganı sağlamak, yani bu mücadeleyi belirli üretim ilişkile­
rinin bir sonucu olarak objektif bir biçimde ortaya koymak, bu müca­
delenin gerekliliğini, içeriğini, gidişini ve gelişme koşullarını kavra­
yabilmektir. Mücadelenin her ayn biçimini en ince aynntısına kadar
incelemeden, mücadelenin genel niteliğini ve genel amacını yani, bü­
tün sömürü ve baskının tam ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını
gözden kaçırmadan, herhangi bir anda durumu tanımlayabilmemiz iqiıı
mücadelenin her aşamasını bir biçimden diğer bir biçime dönüşürken
izlemeden, bir "mücadele sloganı" sağlamak olanaksızdır.
Marx'ın "eleştirel ve devrimci" teorisini, "bizim ünlü" N. K. Mi­
hailovski'nin "eleştiri"sinde açıkladığı ve sonra da mücadele ettiği
renksiz süprüntüyle karşılaştırmaya çalışın, kendilerini "emekçi sınıf­
ların ideologları" olarak gören ve yayıncılarımızın, içinde canlı olan ne
varsa yok ederek, Marksist teoriyi dönüştürdükleri . . . o "geçmez ak­
çe"yle yetinen insanların gerçekten varolabileceğini hayretle görecek­
siniz.
Bu teorinin taleplerini, herşeye karşın, emekçilerin ideolojik söz­
cüsü olmak isteğiyle hareket eüen popülist literatürümüzle, genelde
ekonomik sistemimizin en özelde köylülüğün bugünkü durumunun ta­
rihine ayrılmış olan literatürle karşılaştırmaya çalışın, sosyalistlerin çe-
24�
Halkın Dostları Kimlerdir?
kilen acıları incelemek ve açıklamakla ve bu konuda ahlak dersleri
vermekle yetinen bir teoriyle tatmin olabildiklerine şaşırıp kalacaksı­
nız. Sertlik, şöyle ya da böyle bir sömürüye, şu ya da bu uzlaşmaz sı­
nıflara, bazı siyasal, hukuksal ve öteki sistemlere yol açmış olan belirli
bir ekonomik örgütlenme biçimi olarak vb. değil, tersine yalnız toprak
ağalarının köylülerin hakkını yemeleri ve adaletsizlikleri olarak göste­
rilmiştir. Köylü Reformu, belirli ekonomik biçimlerin ve belirli ekono­
mik sınıfların bir çatışması olarak değil, tersine .en iyi niyetlerine kar­
şın, yanlışlıkla "yanlış bir yol" "seçmiş olan" yöneticilerin aldığı bir
tedbir olarak gösterilmiştir. Reform sonrası Rusyası belirli bir gelişme­
ye sahip uzlaşmaz karşıtlıktaki üretim ilişkilerinin belirli bir sistemi
olarak değil de, emekçilerin çektiği acıların eşlik ettiği doğru yoldan
bir sapma olarak gösterilmiştir.
Ama, şimdi, hiç kuşku yok ki, bu teori geçerliliğini yitirmiştir.
Rus sosyalistleri, bugünkü bilgiler düzeyinde, Marksizmden başka
devrimci teori olamayacağını ne kadar çabuk kavrarlarsa, bütün çaba­
larını bu teoriyi teorik ve pratik olarak Rusya'ya uygulamaya ne kadar
erkenden harcariarsa devrimci çalışmanın başansı o kadar güvenilir ve
o kadar çabuk olacaktır.
G_erçek ve doğru dürüst bir sanayi vb. "y aratmak" için, "halk"ın
üzerinde kültürel bir etki yapmaları için aydınlara yaptıkları çağnyla
"halkın dostlari'nın, bugünün "yetersiz Rus düşüncesinde" yol açtıkla­
rı çürümenin açık bir örneğini vermek için, bizimkilerden kesinlikle
faıklı görüşleri paylaşan kişilerin, yani "Narodoprastvsi"nin, Narodo­
voltsi'nin doğrudan ve yakın bu mirasçıJannın düşüncesini aktaralım .
"Narodnoye Pravo" ("Halkın Hakkı") partisi tarafından 1 894'te yayın- .
lanmış olan A cil Bir Görev adlı broşüre bakınız.
" Hiçbir koşul altında, geniş özgürlük koşulunda bile, Rusya,
emekçilere, üretimde bağımsız bir yer garanti eden (!) ekonomik ör­
gütlenmesini bırakmamalı", ve "bizim ihtiyaç duyduğumuz şey, siya­
sal reformlar değil, sistemli ve planlı ekonomik reformlardır" diyen
türden popülistleri kusursuz bir l:liçimde çürüttükten sonra, Narodo
Pravtsi şöyle devam ediyor:
Ek.lll
249
"Biz, burjuvazinin savunucuları de�iliz, hele hele onların idealle­
rinin hayranları hiç değiliz; fakat eğer kaderin kötü bir oyunu, halk,
onları burjuvazinin saldınlarından büyük bir çabayla koruyan Zemski
Naçalnik'leıin himayesi altında 'pHinlı ekonomik refonnlar'la siyasal
özgürlük temelinde, yani halka, çıkarlarının örgütlü bir biçimde savu­
nulmasını garanti eden koşullar altında burjuvazinin kendisi arasında
bir seçim yapmakla karşı karşıya bırakırsa, bizce halk ikincisini seç­
mekle hiç kuşkusuz kazançlı çıkacaktır. Şu sırada halkı sözde bağım­
siz-ekonomik örgütlenmesinden yoksun bırakınakla tehdit eden 'siya­
sal reformlar'a sahip de�liz; sahip olduğumuz şey, herkesin her yerde
burjuva politikası olarak kabul etmeye alışmış olduğu, halkın emeği­
nin en kaba bir biçimde sömürülmesini açıklayan şeydir. Bugün ne ge­
niş ne de dar bir özgürlüğe sahip değiliz, ama sahip olduğumuz bir şey
varsa, o da bir anayasaya sahip olan ülkelerin tanmcılarının ve kapita­
listlerinin artık hayal etmekten vazgeçtikleri kast çıkarlarının korun­
masıdır. Bugün burjuva parlamentarizmine sahip değiliz; toplumun,
yönetim makinasının menzili içine girmesine bile izin verilmemekte­
dir; sahip olduğumuz şey, kendileri için desiyatin başına 1 00 rubleye
varan bir miktarda açık kredi isteyecek kadar ileri giden, 'sadık soylu­
lanmızın' temsilcileriyle yanyana kendi çıkarlarını korumak için bir
Çin Seddi'nin kurulmasını isteyen Bay Nayidenov'lar, Morozov'lar,
Kazis'ler ve Delov'lardır ( . . . ). Bunlar komisyonlarda görev almaları
için çağrılmakta, saygıyla dinlenınektedir ve ülkenin ekonomik haya�ı­
nı etkileyen başlıca sorunlarda belirleyici bir söz hakkına sahiptirler.
Bu arada halkın çıkarlarını kim, nerede savunmaktadır? Zemstki Na­
çalnikler mi? Tarımsal işçi ekipleri, halk için tasarlanmış değil midir?
Vologda valisinin genelgelerinden birinde dediği gibi, halka toprak
lutfedilmesinin tek nedeninin, onların vergi ödemesini ve hizmet etme­
sini mümkün kılmak olduğu, aşağılamaya kadar varan bir açıklıkla kı­
sa bir süre önce ilan edilmemiş midir? Bu vali, yalnızca otokrasinin ya
da daha doğrusu bürokratik mutlakiyetin öldürücü bir biçimde izlediği
politikayı formüle ediyor ve yüksek sesle açıklıyordu."
Narodopravsdsi'lerin, çıkarlarını savunmayı amaçladıkları
''halk'' la ve emeğin çıkarlarının korunması için güvenilir bir organ ola-
250
Halkın Dostları Kimlerdir?
rak bakmaya devam ettikleri "toplum"la ilgili düşünceleri ne kadar be­
lirsiz olursa olsun, Narodnoye Pravo partisinin oluşmasının ileri bir
adım, " anavatan için farklı yollar'la ilgili aldatmacaların ve hayallerin
bütünüyle terke<lllmesine doğru, gerçek yolların korkusuzca tanınma­
sına doğru ve bunların temelinde devrimci bir mücadele için unsurlar
aranmasına doğru aUlmış ileri bir adım olduğunu kabul etmek gerekir:
B urada demokratik bir parti oluşturmak için bir çabayı açıkça görüyo­
ruz. Yalnızca bir "çaba"dan söz ediyorum, çünkü, ne yazık ki, Naro­
dopravdsi'ler temel tezlerini tutarlı bir biçimde uygulamamaktadırlar.
İşçileri salt siyasal bir radikalizme çekmenin olsa olsa işçi aydınlarını
işçi kitlelerinden koparmaya ve işçi sınıfı hareketini güçsüzlüğe
mahkum etmeye yarayacağını kavramayı reddederek, hala sosyalistler­
le birlikten ve ittifak kurmaktan sözetmektedirler; çünkü işçi sınıfı ha­
reketi, ancak işçi sınıfının çıkarlarını eksiksiz olarak ve her yoldan sa­
vunmakta, sermayeye karşı- ekonomik mücadeleye, sermayenin uşakla­
rına karşı siyasal bir mücadeleye kopanlmaz bağlarla bağlı olan bir
mücadeleye girişınelele güçlü olabilir. B ütün devrimci unsurların "bir­
leşmesi"nin farklı çıkarların temsilcilerinin ayrı ayrı örgütlenmesiyle*
ve belli durumlarda her iki partinin ortak eylemiyle çok daha iyi elde
edilebileceğini kavramayı reddetmektedirler. Partilerine "toplumsal
devrimci" parti adını vermeye hala devam ediyorlar
Pravo Partisi'nin 1 9 Şubat 1 894 tarihli bildirisi),
(Bkz. : Narodnoye
aynı zamanda da
leendilerini yalnız siyasal reformlarla sınırlıyor ve "lanetlenmiş" sosya­
list sorunlanmızı çok dikkatli bir biçimde sessizlikle geçiştiriyorlar.
Hayallere karşı bu kadar ateşli bir şekilde savaş çağrısında bulunan bir
parti, "bildiri" sinin daha ilk kelimeleri yle, başkalannda hayaller uyan-
*
Aydınların mucize yaratan güçlerine inanmayı bizzat kendileri protesto
ediyorlar, bizzat halkın mücadeleye çekilmesi gerektiğinden kendileri sö­
zediyorlar. Ama bu mücadelenin belli günlük çıkariara bağlı olmasım ve
dolayısıyla farklı çıkarlar arasında bir ayrım yapılmasım ve bunların mü­
cadeleye ayrıca çekilmesini gerektirir. Fakar bu ayrı ayrı çıkarların üstü
yalnızca aydınların anladığı açık siyasal taleplerle örtülmüşse, bu, gene
geri dönmek, gene her şeyi, yalnızca güçsüzlüğü daha emin olarak kabul
edilmiş olan aydınların mücadelesiyle sınırlamak anlamına gelmez mi?
. .
Ek.!II
25 1
dırmamalıdır; anayasacılıktan başka bir şey söz konusu değilken,
sosyalizmden sözetmemelidir. Ama tekrarlıyorum, Narodovolsen'den
kaynaklandıkları akılda tutulmadıkça, Narodo Pravtsi'nin doğru bir de­
ğerlendirmesi yapılamaz. Bu nedenle sosyalizmle ilgisi olmayan, bütü­
nüyle siyasal bir mücadeleyi, bütünüyle siyasal bir programa dayandır­
makla ileriye doğru bir adım attıkları kabul edilmelidir. Sosyal demok­
ratlar, bütün içtenlikleriyle, Narodo Pravtsi'ye başarı dilemektedirler,
partilerinin gelişmesini ve güçlenmesini, varolan ekonomik düzenin
yanında* yerlerini alan ve günlük çıkarlan gerçekten de demokrasiye
en yakından bağlı olan toplumsal unsurlada daha yakın bağlar kurabil­
melerini dilemektedirler.
"Halkın Dostları"nın uzlaşmacı, korkak, duygusal ve düşsel popü­
lizmi her iki yandan da saldırıya uğradığı zaman daha fazla dayanamı­
yacaktır: Yani bürokrasiye güven verebildikleri için ve siyasal müca­
delenin kesin zorunluluğunu kavramadıkları için, siyasal radikallerin;
ve sosyalizmle en küçük bir ilgileri olmadığı halde ve emekçilerin
ezilmesinin nedenleriyle ya da şimdi ilerlemekte olan sınıf mücadele­
sinin niteliğiyle ilgili en ufak bii sezgileri olmadığı halde, kendilerini
..
neredeyse sosyalistler olarak yutturmaya kalkıştıkları için, sosyal demokratların saldırılarına dayanamayacaklardır.
1 894 İlkbahar - Yaz'ında yazıldı.
İlk kez 1 894'te yayınlandı.
B ütün Eserler Cilt. I, s. 1 19-3 38.
*
(Yani kapitalist düzenin) - ve
bu
düzenin kesinlikle reddedilmesi ve ona
karşı amansızca bir mücadele verilmesinin yanında degil.
NOTLAR
[1 1
"
'Halkın Dostları ' Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl
Mücadele Ederler" eseri 1 894'te yazıldı ve illegal olarak yayınlandı.
Eserin yalnızca iki bölümü günümüze kalmıştır, eser
Narodnizme kar­
şı yazılmıştır.
Köylülük 1 86 1 'deki "büyük" Reform'la yetinemezdi. Onların çıkarlan
çiftlik sahipleri tarafllldan yukarıdan bir reformu değil, toprağın dev­
rimci bir biçimde alınmasını ve toprak beylerinin iktidarının yokedil­
mesini gerektiriyordu. Ama köylülük
nasıl mücadele etmesi gerektiği­
ni bilmiyordu ve bu yolu gösterecek olan politik olarak bağımsız ve
örgütlü bir proletarya o zaman henüz yoktu. Köylülüğün ruh halini,
toprak beylerinin boyunduruğunu silkip atma çabasını az sayıdaki ay­
dın ve yüksek öğrenim gençliği grupları,
Raznet1insi denilenler (bun­
lar kayıtlı eski zümrelerden -soylular, köylülük, tüccarlar, memurlar,
ordu, din adamları- hiçbirine ait olmadıkları için bu sözcük " zümre­
siz kişiler" gibi bir anlama sahiptir), alt düzey memurların, öğretmen­
lerin, alt düzey din adamlarının, toprak sahibi küçük soyluların vs.
oğulları dile getiriyordu. B u durum b u tabakalar içinde devriınci bir
ruh hali ve otokrasiye karşı mücadele etme çabası yaratıyordu. Bu dev­
rimci aydınlar ve bunların içinde en başta
N. G. Çernişevski, köylü
2 54
Halkın Dostları Kimlerdir?
devrimi düşüncesini ilan ettiler. Onlar için devrimci kitle "halk"tı, köy­
lülüktü. Köylülükte geleceğin sınıfını, köylü iktisadında ekonomik iliş­
kilerin en iyi biçimini ve köyiii köy topluluğunda gelecekteki sosyaliz­
min temelini görüyorlardı. Bu anlamda Narodnik devrimciler ütopik
sosyalistlerdi. Otok:rasi ve Reform tarafından aldatılan köylülerin dev­
rimci başkaidırısı köylü devrimi düşüncesi Narodniklerde "köylü sos­
yalizmi" düşüncesiyle içiçe geçiyordu. Rusya buna Batı Avrupa'nın iz­
lediği yola -bu kapitalis t gelişim yoludur- uğramadan ulaşacaktı.
Narodnizm ideolojisinin formüle edilişi, Michael B akunin ve Peter
Lavrov'un doğrudan etkisi altında gerçekleşti. Ünlü anarşist
Baku­
nin'in öğretilerine uygun olarak Narodnik komplocular, sosyalizmin
köylü köy topluluğu üzerine inşa edileceği, ama bunun için, köy toplu­
luğunu mahveden devletin yokedilmesinin gerekli olduğu görüşündey­
diler. Halk doğası itibariyle asiydi ve devlet karşıtıydı. S ömürücüleri
devirmek, devleti yıkmak ve Bakunistlerin görüşüne göre sosyalizmin
gerçekleştirilmesi anlamına gelen devlete ait olmayan özgür köy toplu­
luğu birliğini kurmak için sadece onu ayaklandırmak gerekiyordu. Pe­
ter
Lavrov yandaşları herşeyden önce halkın kültürel ve düşünsel dü­
zeyinin yükseltilmesi gerektiği düşüncesinden hareket ediyorlardı.
Gerçi Lavrovpolitik özgürlüğün önemini tamamen reddetmiyor ve Ba­
tı Avrupa proletaryasının sınıf mücadelesine büyük bir dikkat yönelti­
yordu, fakat ağırlık noktasını, "eleştirel düşünen kişilikler"in sosyalist
propagandasına veriyordu.
70'li yıllarda üniversite gençliğinin ve genç aydınların geniş çevreleri­
ni Narodnizm düşünceleri sarmıştı. Hepsi halka hizmet etme ve onun
yoksulluktan ve bilgisizlikten çıkması için yardım etme isteğiyle do­
luydu. "Halkın İçine Gitmek" denen şey başladı. Yüzlerce aydın öğre�
nimini yarıda bıraktı, evini ve ailesini terketti, işçi veya köylü giysileri
giy di ve halkla birlikte yaşamak, halk gibi sade olmak için kıra gitti, ve
külterel v e propaganda çalışması yaptı.
Otokratik hükümet bu olguyu yaygın izlemelerle yanıtladı. "Halkın
İçine Gitmek"ten herhangi bir hareket çıkmadı; köylülük ayaklanmı­
yordu . Fakat halkın içine gitmiş olan gençlik, bundan dolayı devrimci
yolda daha ileriye sürüklendi. "Halkın İçine Gitmek" aslında salt bir
Notlar
255
kültür propagandası idiyse, bütün hareketin bir sonraki a�aması,
"Toprak ve Özgürlük "
adlı devrimci örgütün kurulması oldu.
1 8 76 'da örgütlenen ve 1 87 8 'de kurulan bu grup, Rusya'da devrimci bir
parti kurmanın ilk deneyiydi. Ancak köylü kitleleri arasındaki ajitasyo­
n un başarısızlığı ve hükümet tarafından izlenme, devrimcileri yeni bir
yola, terörizm yoluna itti. Terör, politik mücadele aracı haline geldi.
Fakat kısa bir süre içinde "Toprak ve Ö zgürlük" grubu içinde devrimci
çalışmanın yöntemleri konusunda görüş ayrılıkları çıktı: bir bölüm,
köylüler ve işçiler arasında ajitasyondau yanay dı, buna kar�ılık diğer
bölüm bütün güçleri hükümete karşı teröris t eylemler üzerinde yoğun­
laştırmak ve bu biçimde onu tavizlere zorlamaktan yanaydı. 1 879'da
Voronej'deki Kongre'de bölünme oldu. "Kara Paylaşım " grubu ayrıl­
dı, bu grup Narodnizmin eski geleneklerini savunuyor ve bütün topra­
ğın genelde yeniden paylaşımı, "yeniden bölüşüm" sloganını atıyordu,
hem de yukarıdan izin olmaksızın, yani "kara". "Toprak ve Özgürlük"
grubunun geriye kalan kesimi bu bölünmeden sonra, Çarlığ'ın devril­
mesi ve politik iktidarın ele geçirilmesi hedefiyle, bütünüyle otokrasi­
"Hal­
km irader i" adını aldı. Politik mücadelenin otokrasinin devrilmesine
ye karşı terörist mücadele yoluna girdi Partileri ya da örgütleri
yoğuolaştınlınası "Halkın iradesi" partisini 70'li yılların Narodnikle­
rinden ayırıyordu. Parti ondan farklı olarak işçiler arasında da devrimci
propaganda yapıyordu. Devrimci Narodnikler işçileri, sadece geçici
ohırak topraktan kopmuş ve kentsel giysi giymiş köylü olarak görüyor­
lardı. Fakat işçiler arasındaki faaliyetleri sayesinde, sosyalist propa­
gandanın tam da bunlar arasında daha iyi ilerlemeler kaydettiğinden,
işçiler arasından devrimcilerin ve sosyalistlerin çıktığından ve ajitas­
yonun da işçi kitleleri arasında en iyi zemini bulduğundan emin oldu­
lar. "Halkın 1radesi" partisi çalışmasının ve gücünün en büyük bölü­
münü teröre, hem de "merkezi", yani Çar'a karşı teröre lıarcıyardu. 1
Mart 1 8 8 l'de grup Çar ll. A leksander'i öldürmeyi başardı. Ama grup
şimdi bir çıkroaza girmişti: Çar öldürülmüştü, ancak' halk ayaklanmı­
yordu. Otolerasi darbeyi çok hızlı atiattı ve saldırıya geçti. Tek tek kah­
raınanların ve teröristlerin ortaya çıkışı biçimindeki politik mücadele
yolu doğrularunamıştı.
Halkın Dostları Kimlerdir ?
256
"Kara Paylaşım" grubu, sosyalist propaganda kırda hiçbir başarı sağla­
madığı ve işçiler arasında başarılı çalışma politik çıkışa zorladığı için
birkaç yıl içinde dağıldı. 1 8 8 3 yılında "Kara Paylaşım" liderlerinin bir
bölümü Narodnizmin görüşleriyle kopuşu gerçekleştirdi, proleter sınıf
mücadelesinin bağımsızlığını tanıyan bakış açısını savunmaya başladı
ve
"Emeğin Kurtuluşu" grubunu kurdu. İşçi sınıfının geliştiği ölçü­
de, Narodnik görüşlerin temelleri o kadar çok
sallanmaya başladı.
90'lı yılların gelişimi Narodnizmin daha hızlı parçalanmasına yolaçtı.
Devriınci Narodnik aydınların bir bölümü Marksizme yöneldi, diğer
_
bölümü burjuva reformizminin ve liberalizminin kampına geçti Bunun
yanı sıra, baştemsilcileri -Mihailovski, Yujakov, N.-on, V. V.- tara­
fından, Rus kapitalizminin sadece yapay bir oluşum olduğu, üretici
güçleri mahvettiği ve sadece bir kötülük olduğu iddia edilen, "Legal
Narodnizm " denilen akım ortaya çıktı. Fakat Rusya kapitalizmden
kendisini nasıl kurtıumalıydı? Yujakov şöyle yazıyordu: " . . . varlıklı,
aydınlarmış ve kendi kendini yöneten köy topluluğu kışın çalışmak
için bu tür büyük atölye ve işletmeleri kapitalizmin aracılığı olmadan
da kurabilir. . . Bunun için kendisi k:lynak ve bilgiye, falaıt herşeyden
önce maddi kaynaklara sahip olmalıdır. Aydınlanma olanağı da bunla­
rın bu lunmasına bağımlıdır. Halkın Dostları'nın toprak düzeni ödeme­
ler, kiralama, vs. sorunlarına her zaman bu kadar önem vermiş olmala­
rının nedeni budur" . "Narodnikler, o dbnerude hala güçlü olan ayrı-de­
rebeylik ilişkileriyle karşılaştırıldığında ldpitalizmin ileriye doğru bü­
yük bir adım olduğunu anlamadılar. Kapitalizmin ilericiliğinin tanın­
masından dolayı Marksistleri "kapitalizmi haklı çıkarmak"la suçladı­
lar. Kapitalizmin gelişimiyle kendi mezar kazıcısını, proletaryayı da
ürettiğini kavramıyorlardı. Narodnikler toplumun sınıllara bölünmesi�i
ve sınıf mücadelesini de görmediler ve proletaryanın özel bir sınıf ola­
rak rolünü de anlamadılar. Fakat buna karşılık aydınları bütün sınıfla­
rın "üstünde" tuttular ve onu tarihin en asli itici gücü olarak gördüler.
Narodnikler sınıfiara bölünmeyi ve üreticilerin üretim araçlarından ko­
puşunu görmedikleri için, sınıfların sömürülmesini ve ezilmesini de
gözden kaçırdılar. Kapitalist endüstrinin karşısına zanaatkiır ev endüst­
risini koydular, bu ev endüstrisinin sadece kapitalist üretimin evde ça­
lışma biçimi haline geldiğine gözlerini kapadılar. Köylü iktisadının
Notlar
257
kurtarılması için legal Narodnikler köylü bankasının reorganizasyonu­
'
nu, kooperatifierin kurulmasını ve ucuz kredi verilmesini önerdiler.
Gerçekte bunlar burjuva önlem) erdi: köylü bankasının kredisini köylü­
lllğün yalnızca çok önemsiz bir azınlığı kullanabildi ve kooperatifler
ya tan:ıamen yıkıldı ya da Kulak girişimlerine dönüştü. 70'li yılların
devrimci Narodniklerinin mevzü 90'Iı yıllarm Legal Narodnilderi tara­
fından terkedildi.
"Legal Marksistler" Narodnizmin küçük-burjuva görüşlerini burjuva
bakış açısından, kapitalizm savunucuları olarak eleştirdiler. Plehanov,
Narodniklerin Rusya'nın ekonomik gelişimini geriye çevirme çabaları­
nı eleştirirken, ayncalıklı toprak beyliğine ve derebeyliğin kalıntilarına
karş!_mücadelesinde köylülüğün demokratik çıkarlarını ifade> eden kü­
çük-burjuva hareketin diğer yanını gözden kaçırdı. Lenin'in eleştirisi,
kesin olarak formüle edilmiş, burjuva-demokratik devrimde proletarya
ve köylülüğün proletaryanın önderliği altında ittifakı düşüncesine varı­
yor. (s. 7)
[2]
Ruskoye Bogatstvo (Rus Zenginliği) 1 876'dan 1 9 1 8 ortalarına kadar
Petersburg'da yayınlanan aylık bir dergi. 1 890'ların başında, liberal-po­
pülistlerin organı haline geldi ve S. N. Krivenko ve N. K. Mihailovski
tar afından yönetildi. Dergi
Çarlık Hükümetiy le
uzlaşmayı savunmuş
ve Marksizme ve Rus Marksistlerine karşı sert bir mücadele vermiştir.
(s . l l )
[3)
Değinilen makale, N, K. Mihailovski'nin
Ruskoye Bogatstvo sayı 10,
1 8 9 3 ' te yayınlanmış olan "Edehiyat v e Hayat" başlıklı makalesidir.
Marksistler, Mihailovski'ye yazdıkları mektuplarda makale üzerine gö­
rüşlerini bildirdiler. Mektuplardan bazıları
Sayı: 23, 1 924'te yayınlandı. (s.
[4)
Biloye (Geçmij) dergisi,
ll )
Değinilen makale, N. K. Mihailovski'nin
Otoçestveniye Zapiski (Ana­
llatan Notlan), Sayı: 10, Ekim 1 877'de yayınlanmış olan "Y. Yukovs­
ki Karl Marx'ı Yargılıyor" başlıklı makalesidir. (s. 14)
[5)
Bkz. Karl Marx,
Kapital, Cilt I , Moskova, 1 959, "Birinci Almanca
Baslcıya Ö nsöz", s. 1 0 . (s. 1 5)
Halkın Dosılan Kimlerdir?
258
[6]
Değinilen makale K. Marx'ın 1843 yazında Kreuznach'da yazılmış
olan Hegel'in Hukuk Felsefesinin Bir Eleştirisi'dir. SBKP MK'nın
Marksizm-Leninizm Enstitüsü bu makalenin bitirilmemiş, Hegel'in
Hukuk Felsefesi'nin Ilkeleri'nin 26 1 -3 1 3 . sayfaya kadar olan bölü­
münün ayrıntılı eleştirel bir tahlilini içeren el-yazması metnine sahip­
tir.
Marx , Hegel'in Hukuk Felsefe$i'nin Bir Eleştirisi adlı kapsamlı bir
makaleyi, bu esere giriş kısmı 1844'te Deutsch-Fransösische Jahrbüc­
her (Alman-Fransız Yılbkları)'nda yayınlandıktan sonra, yayınlamaya
'
hazırlamak istiyordu. Fakat Marx bu isteği yerine getiremedi. Marx'ın
el-yazmRsı metni 1927'de ilk kez orijinalinin diliyle Marksizm-Leni­
nizm Enstitüsü tarafından yayınlandı. (s. 17)
[7]
Lenin'in yaptığı aktarma, Marx'ın Ekonomi Politiğin Eleştirisi'ne
Katkı'ya "Önsöz" ündedir. Bkz: K. Marx ve F. Engels, Seçme Eserler,
Moskova, 1 958, s: 362-363. (s. 1 8)
[8]
Contrat Social
-
Jean-Jacques Rousseau'nun başlıca yapıtlarından
biri. Tam başlığı, Du Contrat Social ou Principes du droit polilique
(Toplumsal Sözleşme ya da Siyasal Hukukun Ilkeleri) dir. 1762 de
Amsterdam"da basılmıştır ve 1 906 da Rusça'ya çevrilmiştir. Kitabın te­
mel fikri, her toplumsal sistel!lin, özgürce bir anlaşmasının, insanlar
ara,sında bir sözleşmenin sonucu olması gerektiğiydi. Temelde idealist
olmasına karşın, 1 8 . yüzyılda Fransız burjuva devriminin arifesinde
öne sürülmüş olan "Toplumsal Sözleşme" teorisi devrimci bir rol oy­
nadı. Burjuva eşitliği, feodal tabakaların 'ayrıcalıklarının kaldırılması
_ve bir burjuva cumhuriyeti kurulması talebini dile getiriyordu. (s. 1 8 )
[9]
Bkz. Karl Marx, Kapital, Cilt I , Moskova, 1959, s:373. (s. 27)
[ 1 0]
Karl Marx 'tan "Otoçestveniye Zapiski" Yazı Kuruluna Mektup.
1 877'nin sonunda, N. K. Mihailovski'nin "Y. Yukovski Karl Marx 'ı
Yargıhyor" başlıklı makalesiyle ilgili olarak yazılmıştı. Mektup,
Marx'ın ölümünden sonra Engels tarafından kopya edilmiş ve Rus­
ya'ya gönderilmişti. Engels, bu mektubun, "uzun bir süre Rusya'da
Fransızca orijinalinden elyazısıyla kopya edilmiş nüshalar halinde do-
Notlar
259
!aştığını ve sonra, mektubun Rusça bir çevirisinin 1886'da Cenevre'de,
Vestnik Narodnoy Voli'de (Halkın Iradesinin Habercisi, Sayı: 5 )
sonra da Rusya'da yayınlandığı�ı" söyler. "Bu mektup, Marx'ın kale­
minden çıkan herşey gibi, Rus çevrelerinde büyük bir dikkat uyandu­
mıştır." (lnternationales aus dem Volkstaat 1 87 1 - 1875, Berlin 1 894,
s: 68). Mektup, Rusya'da ilk kez, Yuridiçeski Vestnik (Yasal Habu­
ci), s. 1 0, 1 8 l\8'de yayınlandı. (Bkz. Marx ve Engels, Selected Cor­
respontknce, Moskova s. 376-379). (s. 27)
[ll]
Bkz. Engels, Anti Dühring, Bay Eugen Diihring Bilimi Altüst Edi­
yor (İkinci Kısım - Politik Ekonomi, Birinci Bölüm - Konu ve
Yöntem), Moskova, 1954, s. 207-208 . (s. 27)
[ 1 2]
Burada, 1 845-1846 yıllarında Marx ve Engels tarafından ortaklaşa ya­
zılan Alman Ideolojisi adlı esere değiniliyor.
Hemen hemen 800 sayfaya varan elyazması iki cilt halindeydi. Birinci
cilt esas olarak tarihsel materyalizmin temel tezlerinin ayrıntılarıyla
açıklanmasına, ve Ludwig Feuerbach, B. Bauer ve M. Stimer"in felsefı
görüşlerinin eleştirisine ayrılmıştı. Ve ikinci cilt "gerçek sosyalizmin"
çeşitli temsilcilerinin görüşlerinin eleştirisine ayrılmıştı.
1 846-1847'de Marx ve Engels, Almanya'da eserlerini yayıniayacak bir
yayıncı bulmak için üstüste girişimlerde bulundular. Fakat polisin en­
geller çıkarması ve yayıncıların kendilerinin de Maıx ve Engels'in mü­
cadele ettikleri eğilimlerin şampiyonluğunu yapan partilerle ilgili ol­
maları ve işi almayı reddetmeleri yüzünden başarısızlığa uğradılar.
Marx ve Engels hayatta iken yalnızca bir bölüm yayınlandı. Bu bölüm,
Alman Ideolojisi cilt II'nin Das Westtphaelische Dampfboot [Vest­
falya Vapuru] dergisinde, Ağustos ve Eylül 1 847'de yayınlanmış olan
4. bölümüydü. Elyazması yıllarca Alman Sosyal-Demokrat Partisi'nin
arşivlerinde kaldı. Almanca metin, ilk kez, 1932'de, SBKP MK'nın
Marksizm-Leninizm Enstitüsü tarafından tam olarak yayınlandı. Bu­
nun Rusça bir çevirisi 1933'te çıktı.
Alman Ideolojisi'nin Engels tarafından verilen tanımı yine Engels'in
Ludvig Feuerbach ve Kwsik A bnan Felsefesinin Sonu 'na Önsöz'ün-
Halkın Dostları Kimlerdir ?
260
den alınmı§tır. (Bkz. K. Marx ve F. Engels, Seçme Eserler, Cilt II,
Moskova 1 958, s. 3 59). (s. 28)
[ 1 3]
Bkz. F. Engels, "Ailenin, Özel Mülkiyetİn ve Devletin Kökeni"nin Al­
manca birinci baskısına Önsöz. (K. Marx ve F. Engels, Seçpae Eser­
lu, Cilt II, Moskova, 1 958, s. 1 7 1 ) . (s. 29)
[ 14]
Toplumun gentilice, Klan Örgütlenmesi. - Bu, ilkel komünizm sis­
temi, ya da insanlık tarihindeki ilk toplumsal ekonomik biçimlenme
idi. Klan sistemi, modern insan tipi tam olarak olu§tuğu zaman, biçim­
lenıneye ba§ladı. Klan topluluğu, ekonomik ve toplumsal bağlarla bir­
le�mݧ bir kolektif kan bağları birimiydi. Geli§imi içinde klan sistemi,
anaerkil ve ataerkil olmak üzere iki a§amadan geçti. Ataerkillik, ilkel
topluluk, sınıf toplumu haline gelince sona erdi ve devlet ortaya çıktı.
İlkel komünal sistemde üretim ili§kilerinin temeli, üretim araçlarının
toplumsal mülkiyeti ve ürünlerin e§İt dağılımı idi. Esas olarak bu, üre­
tici güçlerin dü§ük geli§me düzeyine ve
o
dönemdeki niteliğine uygun
dü§üyordu. Ta§ aletler ve daha sonra da ok ve yay insanların doğal
güçlere ve vah�i hayvaniara kar§ı bireysel olarak mücadele etmeleri
olasılığını ortadan kaldırdı.
İlkel komünizm sistemi üzerine bkz. Marx'ın, L. H. Morgan 'ın "Eski
Toplum "unun Özeti ve Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devle­
tin Kökeni. (s. 32)
[ 1 5]
Tırnar (fıe/, pomestye) sistemi - Rusya'da ortaya çıkan ve 1 5 . ve
özellikle 1 6 . yüzyılda sağlarnca yerle§en kendine özgü bir feodal top­
rak sahipliği sistemi. Fief sistemi merkezi bir devletin olu§masına ve
merkezi bir ordunun kurulmasına sıkı sıkıya bağlıydı. Feodal hüküm­
darın malı sayılan fief toprakları hükümet tarafından silahlı kuvetler ve
sarayda hizmet edenlere dağıtılırdı. Elde ettiği toprak miktarı, toprağı
alanın görevlerine göre belirlenirdi. Boyarİn mutlak ve ınİrasla geçebi­
len toprak mülkiyet biçimi olan "votchina"dan farklı olarak, fief, bu
hizmetleri sunan bir soylunun ko§ullu ve geçici mülkü idi.
Fief, 1 6 . yüzyılın ortalarından ba§layarak giderek ınİrasla geçen bir
mülk haline dönü§tü ve gittikçe artan bir §ekilde "votchina''ya benzedi.
Notlar
26 1
1 7 . yüzyılda bu iki feodal toprak sahipliği biçimi arasındaki fark kay­
boldu ve votchina ve
fief sahiplerinin feodal hakları özdeşleşti.
I. Pe­
ter' in 1 7 14'te yayınlanan miras fermanından sonra, tımar, toprak sahibi
soyluluğun kesin ve sürekli özel mülkiyeti haline geldi. Fief (pomest­
ye) teriminin )cullanılması Rusya'da, tüm feodal dönem boyunca sürdü.
(s. 35)
[16]
Birinci Enternasyonal - Uluslararası Işçi Birliği - proJetaryarım
ilk uluslararası örgütü, İngiliz ve Fransız İşçilerinin Londra'da topladı­
ğı bir uluslararası işçi konferarısında KarL Marx tarafından 1 864'te ku­
ruldu. Birinci Enternasyonal, Marx ve Engels'in devrimci bir işçi sınıfı
partisi kurmak için yaptıkları yıllar süren sıkı çalışmaların sonucuydu.
Lenin'in belirttiği gibi, Birinci Enternasyonal "Sermayeye karşı işçile­
rin devrimci hamlesine hazırlık için işçilerin uluslararası örgütlenmesi­
nin temellerini attı", "sosyalizm için proleter, enternasyonal mücadele­
nin temellerini attı." (3. Enternasyonal ve Tarihteki Yeri. Bkz. şimdi­
ki baskı, Cilt 29).
Birinci Enternasyonal'in merkezi yönetim organı, Marx'ın hayat boyu
üyesi olduğu, Uluslararası İşçi Birliği Genel Konseyi idi. Marx, Genel
Konseyin en sınıf bilinçli üyelerini (F. Lessner .. E. Dupont ve H. Jung
dahil) çevresine toplayarak, o zamanlar işçi sınıfı hareketinde hüküm
süren küçük-burjuva etkileri ve sekter eğilimleri (İngiltere'de meslek
sendikacılığı ve Latin ülkelerinde ·Proudhonculuk ve arıarşizm) yemne­
ye çalıştı. Birinci Enternasyonal, değişik ülkelerin işçilerinin ekono­
mik ve politik mücadelelerini yönetti ve aralarındaki dayarıışma bağla­
rını güçlendirdi. Marksizmin yayılmasında, işçi sınıfı hareketine sos­
yalizmin tarııtılmasında çok büyük bir rol oynadı.
Paris Komünü'nün yenilgisinden sonra, işçi sınıfı, Birinci Entemasyo­
nalin öne sürdüğü ilkelere dayanan ulusal kitle partilerini örgütleme
göreviyle karşı karşıya kaldı " . . . Avrupa koşullarına bakınca, Enternas­
yonalin resmi örgütünün şimdilik arka plana geçmesine izin vermek
oldukça yararlı olacak." (K. Marx-ve F. Engels, Selected Co"espon­
dence (Seçme YtWşmalar), Moskova, s. 348). 1 876'da Philedelphia'da
toplanan bir konferansta B irinci Enternasyoııal resmen feshedildL (s.
3 8)
L.OL.
[ 1 7]
Halkın Dostlan Kimlerdir?
Lenin, gerici Novoye Vremya (Yeni Zamanlar) yazarlanndan V. Bu­
renin ' in ismini dUrUst olmayan tartı§ma yöntemleriyle eş anlamlı ola­
rak kullanmıştır. (s. 38)
[ 1 8]
Novoye Vremya (Yeni Zamanlar) - 1868'den 1917'e kadar St. Pe­
tersburg'da çıkan bir gUnlUk gazete, değişik zamanlarda değişik yayın­
cılata ait olm u� ve siyasi çizgisini tekrar tekrar değiştirmiştii. Önceleri
ılımlı liberal çizgideydi, ama 1 876'dan sonia aristokrasİ ve bürokrasi­
nin içindeki gerici çevrelerin organı haline geldi. 1905'ten itibaren Ka­
ra-YUzlerin organı oldu. Şubat 1 9 1 7 Burjuva Demokratik Devrim'in­
den
sonra
burjuva geçici HUkUmeti'nin karşı-devrimci politikasını bU­
tUnUyle destekledi ve Bolşeviklere karşı çok öfkeli bir kampanya yU. rUttU. 8 Kasım (Eski takvimde 26 Ekim) 1 917'de Petrograd Sovyeti
Devrimci Askeri Komitesi tarafından kapatıldı. Lenin Novoye Vrem­
ya'yı para için herşeyi yapan basının tipik bir örneği olarak isimlendi­
rir.
4 Şubat 1 894 tarihli Novoye Vremya 'da yayınlanan "Eleştirel Notlar"
adlı bir parçada V. Burenin, Marksistler'e kar�ı mUcadele ettiğinden
dolayı Mihailovski'yi övmUştu. (s. 42)
[ 1 9]
Bu sözler İ.A. Krilov'un "Fil ve KUçUk Köpek" adlı masalından alın­
mıştır. (s. 42)
[20]
Bkz. F. Engels: "Ailenin, Özel MUlkiyetin ve Devletin Kökeni" Birinci
B askıya önsöz (Marks ve Engels, Seçme Eserler, Cilt II, Moskova
1958, s. 170) (s. 45)
[21]
Bkz. Karl Marx, Kapital (Cilt I, Moskova 1959, s . 13). (s. 45)
[22]
Paris'te K. Marx ve A. Ruge'nin yayıncılığı altında Almanca yayınla­
nan "Deutsch-Fransözsische JahrbUcher" (Almanca-Fransızca Yıllıkla­
n)_ dergisine değiniliyor. Şubat 1 844'te
iki sayı birarada olmak Uzere,
yalnızca bir sayı çıktı. Yayının kesilmesinin ana nedeni, Marx'ın burju­
va-radikal Ruge'la ilkelerde aynlmasıydı. (s.
[23J
46)
Lenin, K. Marx'ın Ruge'ye (EylUl 1 84 3 tarihli) bir mektubundan -
bunun " Emeğin Kurtuluşu" gurubunun edebi-siyasi dergisi "S osyal-
Notlar
263
Demokrat"ın 4. sayısında, 18 92'de Cenevre'de ilk kez yayınlanmasın­
dan sonra aktarıyor. (Bkz. K. Marx-F. Engels, Eserler, Cilt I, s: 344,
354). (s.
[24]
46)
tJçliJ (Yunanca tries) - Bd, felsefede Uç aşamalı gelişmenin formU­
lUdUr. Üç aşamalı gelişme fıkri ilk olarak neo-platonik Yunan filozof­
lannca, özellikle Proclus tarafından forrnUle edilmiş ve Alman idealist
filozoflan Fichte ve Schelling'in eserlerinde ifade edilmiştir. Ancak
UçlU, her gelişme sUrecinin Uç aşamadan -tez, antitez-sentez'den­
geçtiğini iddia eden Hegel'in idealist felsefesinde en tam biçimde ge­
lişmiştir. İkinci aşama, ikinci aşamaya geçmekle kendi karşıtma dönU­
�en birinci aşamanın inkarıdır , UçUncU aşama, ikinci a�amanın
inkarıdır, yani inkarın inkarıdır; ki bu, şimdi yeni bir içerikle zengin-
. leşmiş olan ve daha Ust bir dUzeyde bulunan balangıçtaki biçime dönUş
anlamına gelir. Hegel'in tiçlUsU, içine gerçekçiliğin yapay olarak uydu­
rulduğu bir şemaydı ; üçlü �emanın restole inşaası, doğanın ve toplu­
mun gerçek gelişmesini çarpıtıyordu. K. Marx, F. Engels ve V. İ. Le­
nin Hegel'in diyalektiğindeki rasyonel öğelere çok değer vermişler,
ama onun diyalektik yöntemini eleştirerek yeniden biçimlendirmişler
ve objektif dUnyanın ve insan dUşUncesinin gelişmesinin en genel ya­
salarını yansıtan materyalist diyalektiği yaıatmışlardır. (s. 48)
[25]
Bkz. F. Engels, "Anti-Dühring" (Birinci Kısım, Felsefe. OnUçUncU
B öltim. Diyalektik. İnkarın İnkAn). (s.
[26]
48)
Marksist diyalektik yöntemin sistemli bir yorumu ve daha da geliştiril­
mesi V. İ. Lenin'in Materyalizm ve AmpirW/critisi.Dn, Felsefe Defter·
leri, K. Marx, vb. gibi eserlerinde verilmiştir. (s. 5 1 )
[27]
Makalenin yazarı (İ. K-n) St. Petersburg Üniversite'sinden profesör J. İ.
Kaufmann'dı. Marx'ın görUşUne göre makale, diyalektik yöntemin en
iyi yorumlanndan biriydi (Bkz. K. Marx, KopUal, Cilt I, Moskova,
1959. İkinci Baskıya Sonsöz, s. 17-19). (s. 5 1 )
[28]
Metinde daha ilerde, Lenin, Engels'in Anli-Diıhring'inden bir alıntı
yapmaktadır. (Birinci Kısım. Felsefe. OnUçUncU BölUm. Diyalektik
tn1cann İnklirı). (s. 54)
Halkın Dostları Kimlerdir?
264
[ 291
Bkz. K. Marx, Kapital, Cilt I, Moskova 1 959 ,
[3 01
Bkz. K. Marx, Kapital, Ci lt I. Moskova 1 959, s. 761-7 6 3.
[31]
s.
78. (s. 57)
(s.
58)
K. Marx'ın Kapital'inin I. Cildinin ikinci baskısının Sonsöz'üne deği­
nilmektedir. (s. 6 1 )
[ 32}
Otoçestlleniye Zapiski (Anavatan Notlan)
-
1 8 20'de St. Peters­
burg'da yayma b�layan edebi-siyasi bir dergi. 1 8 39'dan itibaren zama­
nının en ilerici yayını haline geldi. Yazarları . arasında V. G. Belinski,
A.
İ.
Herzen, T. N. Granovski ve N. P. Ogaryof vardı. Belinski'nin
1846'da yazı kurulundan ayrılmasından sonra Otoçestlleniye Zapiski
önemini yitirmeye başladı. Dergi, 1 868'de N. A. Nekrasov ve M. Y .
Saltikof-Sçedrin'in yönetimine girdi. B u , derginin Rusya'daki devrimci
demokrat aydınları çevresinde toplayarak yeniden geliştiği bir döneme
b�langıç oldu. Nekrasov ölünce ( 1 877) popülistler dergi ye egemen ol­
dular. Otoçestlleniye Zapiski sUrekli olarak sansürün hücumlarına uğ­
ramış ve 1 8 84 Nisan'ında Çar HükUmeti tarafından kapatılmıştır. (s.
62)
[33]
Postoronni (Yabancı) - N. K. Milıailovski'nin takma adı. (s. 62)
[34]
Marx ve Engels tatafından Komünist Parti Manifestosu 'nda formüle
edilen aşağıdaki teziere değinilmektedir:
"Komünistlerin teorik sonuçlan hiçbir şekilde şu veya bu sözde evren­
sel reformcunun icat ettiği ya da keşfettiği fikirlere ya da ilkelere daya­
narnaz."
"Bunlar yalnızca, genel anlamda, varolan bir sınıf mücadelesinden,
gözlerimizin ön Unde cereyan eden tarihsel bir hareketten kaynaklanan
gerçek ilişkileri ifade ederler." (Bkz. K. Marx ve F. Engels, "Komünist
Parti Manifestosu", Seçme Eser/er, Cilt I, Moskova, 1959, s. 46). (s.
66)
[ 35 1
Bkz. F. Engels, Anti-Dühring (Birinci Kısım. Felsefe. Dokuzuncu,
Bölüm. Ahlak ve Hukuk. Ölümsüz Gerçekler) Moskova, 1959, s. 1 30 .
(s. �7 )
·
265
Notlar
1 36 )
N. K. Mihailovski'nin, "Karl Marx'ın Kitabııım Rusça B askısı Hakkın­
da" (Otoçestveniye Zapiski, Sa y ı 4 , Nisan 1 872) ve "Y. Yuk.ovski
Karl Marx'ı Yargılıyor" (Otoçestveniye Zapiski, S ayı 10, Ekim 1 877)
adlı makalesine değiniyor. (s. 70)
[37]
Lenin, Marx'ın Ruge'a yazdığı (Eylül 1843 tarihli) mektubundan aktar­
[38]
Lenin "Halkın Dostları " Kimlerdir?'in ikinci kısmında siyasal v e ik­
ma yapıyor. (s. 74)
tisadi görüşlerini daha özel bir biçimde eleştirdİğİ S . N. Yujakov'u kas­
tediyor. Bu kitabın ikinci kısmının ne elyazması ne de teksir edilmiş
bir kopyası l;>ulunabilmiştir. (s. 75)
[39]
1 883'te Cenevre'de G. V. Plehanov tarafından kurulan ve ilk Rus
Marksist grubu olan Emeğin Kurtuluşu Grubu kastediliyor. Pleha­
nov'dan başka, P. B. Akselrod, L. G. Deutsch, V.
İgnatov da bu gruba dahildi.
İ.
Zasuliç ve V. N.
Emeğin Kurtuluşu Grubu, Rusya'da marksizmin yayılmasında büyük
bir rol oynadı. Grup, marksizmin kurucularının eserlerini Rusçaya çe­
virdi, yurtdışında bastırdı ve Rusya'da dağıttı: Marx ve Engels'in, Ko·
münist Parti Manifestosu; Marx'ın Ocretli Emek ve Sermaye; En­
gels'in Otopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm vb .. Plehanov ve gru­
bu, popülizme ağır bir darbe indirdi. 1 883 ve 1 885'te Plehanov, Rus
S osyal-Demokratları için iki program taslağı yazdı, bunlar Emeğin
Kurtuluşu Grubu tarafından yayınlandı. Bu Rusya'da Sosyal-Demokı:at
bir partiye zemin hazırlamak için ve böyle bir partiyi kunnak için ileri
doğru atılmış önemli bir adımdı. Marksist görüşlerin Rusya'da yayıl­
masında Plehanov'un şu yazıları da önemli 'bir rol oynadı : Sosyalizm
lll!
Siyasal Mücadele (1883), Farklılıklannnz (1885) ve Bireyci Ta­
rih Görfişünün Gelişmesi (1 895). A.ma Emeğin Kurtuluşu Grubu cid­
di hatalar işledi; popülist görüşlerin kalıntilarına sarıldı, köylülüğün
devrimci potansiyelini azımsadı, ve liberal burjuvazinin rolünü abarttı.
Bu hatalar, Plehanov ve grubun öteki üyelerinin ilerde savunacakları
men1evik görüşlerin tohumlarıydı. Emeğin Kurtuluşu Grubu'nun işçi
sınıfı hareketiyle hiçbir pratik bağı yoktu. Lenin, Emeğin Kurtuluşu
Orubu'nun, "yalnızca Sosyal-Demokrat hareketin teorik temellerini ha-
Download