Dersin Planı Giriş

advertisement
Dersin Planı
(Bu ders sunumunun hazırlanmasında Güran, Acar, Seyidoğlu, Ünsal ve Şimşek’in ders
notu, tez ve kitaplarından yararlanılmıştır)
„
Faktör Zenginlikleri ve Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi:
Heckscher-Ohlin Teorisi
…
…
…
…
…
„
„
Temel Varsayımlar
Teorinin Açıklanması
Uluslararası Faktör Fiyatları Eşitliği Teoremi
Stolper-Samuelson Teoremi
Rybczynski Teoremi
Heckscher-Ohlin Teorisinin Testi: Leontief Paradoksu
Heckscher-Ohlin Teorisinin Eleştirileri
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
1
Giriş
Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler teorisi, her ülkenin ülkeler arasındaki herhangi bir
farklılıktan kolaylıkla fayda sağlayabileceğini göstermektedir. O’na göre dış ticaretin
nedeni, ülkeler arasında üretim maliyetlerinin farklılığı, dolayısıyla uluslararası mal
değişiminin kârlı olmasıdır.
İsveçli iktisatçı Eli Heckscher’e (1879-1952) gelinceye kadar dış ticaretin temeli sayılan
karşılaştırmalı üstünlüklerin nedenleri üzerinde durulmamış, ülkelerarası maliyet farkları
veri kabul edilmişti. Heckscher 1919 yılında Ekonomisk Tidskrift XX’de İsveç dilinde
yazmış olduğu “Gelir Dağılımı Üzerinde Dış Ticaretin Etkisi” başlıklı bir makalesinde bu
konu üzerinde durmuştur. Heckscher’e göre karşılaştırmalı üstünlükleri ortaya çıkaran
ülkelerin faktör donatımlarındaki farklılıktır. Ayrıca dış ticaret, faktör fiyatlarının bütün
dünyada eşitlenme eğilimi göstermesine yol açmaktadır.
Bu teori orijinalliğine rağmen pek ilgi görmemişti. Ancak 1933 yılında, Heckscher’in öğrencisi
olan Bertil Ohlin’in bu konuyu ele alıp kendi katkılarıyla birlikte yayınlaması dikkatleri
üzerine çekmiştir. Bugün bu iki iktisatçının adıyla anılan bu yaklaşım “modern dış ticaret
teorisi” olarak kabul edilmektedir.
Ohlin konuyu ele alırken daha çok üç husus üzerinde durmuştur. Birincisi faktörlerin sayısıyla
ilgilidir. Klasikler karşılaştırmalı üstünlükleri yalnızca emek faktörü ile izah etmişlerdi. Ohlin
birden fazla faktör üzerinde durmuştur. İkinci husus, Ohlin, faktörlerin miktarını
önemsemiştir. Oysa Klasikler tek faktör olan emeğin kalitesi üzerinde durmuşlardı.
Üçüncü husus, faktör fiyatları veya faktör gelirlerinin belirleyici özelliğidir.
Ohlin, ayrıntılı olarak ele alınacak olan varsayımlar altında dış ticaretin faktör fiyatlarını dünya
çapında eşitleyeceğini ileri sürmüştür. Oysa Heckscher yalnızca böyle bir eğilimden söz
etmiştir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
2
1
Varsayımlar
Heckscher-Ohlin Teorisi genelde pür ticaret teorisinin şimdiye kadar
benimsenmiş olan varsayımlarına, özelde ise kendi bakış açısını belirten
varsayımlara dayalıdır. Bu varsayımlar teorinin geçerlilik şartlarını ve
sınırlarını belirler.
„ Heckscher-Ohlin Teorisi her şeyden önce iki ülke, iki mal ve iki faktörlü bir
modeldir (2x2x2 modeli). Ama iki mal, iki mal grubu olarak düşünülebilir:
tarımsal mallar-sanayii malları, sivil mallar-askeri mallar vb. gibi. İki ülke de
yurt (home country) ve dış alem (the rest of the world) olarak
tanımlandığında bu varsayım gerçeğe yaklaşmış olur.
„ Ulaştırma masrafları dikkate alınmamıştır. Böylece fiyatların üretim, tüketim
ve mübadele kararları üzerindeki etkisi ayırdedilmektedir.
„ Ekonomi tam istihdamdadır. Bütün faktörler kullanılmakta olduğundan bir
malın üretimini artırmak için öbür malın üretimini azaltmak gerekir. Ayrıca,
eğer dış ticaret bir avantaj sağlayacaksa bu durum dış talebin artması ve
yurt içinde üretimin artması yoluyla değil, yalnızca mübadele ve
uzmanlaşma yoluyla olacaktır.
„ Faktör arzı veridir. Ekonomik büyüme söz konusu değildir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
„
„
„
„
3
Mal ve faktör piyasalarında tam rekabet koşulları geçerlidir. Buna göre,
ülkenin dış ticarete açılması dünya piyasalarındaki fiyatları etkilemez: Dış
ticaret hadleri veridir.
Faktörler iç piyasada mobil, dış piyasada immobildir. Bir faktörün fiyatı
(geliri) yurt dışında artsa bile, o faktör yurt içinde kalmaktadır. Ancak yurt
içinde sektörler arasında faktör mobilitesi vardır; faktörler fiyatı yükselen
malın üretimine tahsis edilebilmektedir.
Üretimde azalan verimler kanunu geçerlidir: Her iki mal da artan maliyet
koşullarında üretilmektedir. Buna göre dönüşüm eğrisi orijine göre çukurdur
(içbükeydir).
Her iki ülkede de faktörler aynı kalitededir. Buna göre örneğin Türkiye’deki
vasıfsız emekle, Almanya’daki vasıfsız emek aynıdır. Türkiye’deki üzüm
bağları, Avustralya’daki bağlarla aynı kalitededir. Kuşkusuz bu varsayım
tartışmaya çok açıktır. Burada amaç, faktör gelirlerinin uluslararası
karşılaştırılması yapılırken faktör kalitesinden doğabilecek farkları gidermiş
olmaktır. Böylece faktör gelirlerini ortak bir ölçüte göre karşılaştırmak
mümkün olmaktadır. Bu karşılaştırma, teorinin sonucu bakımından birinci
derecede önem taşımaktadır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
4
2
„
„
„
„
„
Her iki malın üretim metotları, diğer bir deyişle, faktör yoğunlukları farklıdır.
Örneğin buğday emek-yoğun, makine sermaye-yoğundur. Bu durum faktör
fiyatlarındaki nisbî değişme karşısında da değişmeden kalmaktadır. Örneğin
bir ülkede emek çok ucuzlayınca, sermaye yerine daha fazla emek ikame
ederek makineyi emek-yoğun metotlarla üretmek mümkün değildir. Faktör
yoğunluğu tersine dönmemektedir.
Malların üretim fonksiyonları her iki ülkede de aynıdır. Bir X malı yurt içinde
hangi yöntemlerle üretiliyorsa, yurt dışında da aynı yöntemlerle
üretilmektedir. Faktör fiyatı değişmeleri karşısında faktör ikamesi, malların
faktör yoğunluklarını değiştirmeyecek ölçüler içinde kalmaktadır.
Ülkelerin faktör donatımları birbirinden farklıdır. Bazı ülkeler emekçe,
bazıları da sermayece zengindir.
Malların üretim fonksiyonları her yerde bilinmektedir. Bu koşul, dış ticarette
tam rekabet koşullarının gerçekleşmesi için gereklidir. Eğer üretim teknikleri
sır ise, başkalarınca taklit edilemiyorsa, fiyatı yükselen malın üretimini
artırmak pek mümkün olmayacak, fiyat mekanizması etkinliğini
kaybedecektir.
Her iki ülkede de talep koşulları aynıdır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
5
Teorinin Açıklanması
İfade edildiği gibi, Heckscher-Ohlin Teorisinin amacı,
karşılaştırmalı maliyetlerdeki (üstünlüklerdeki) farklılığın
nedenlerini araştırmaktır. Başka bir deyişle, teorinin
hareket noktasını,
…
…
Ülkelerin karşılaştırmalı maliyetleri neden farklıdır?
Niçin ülkelerin dönüşüm eğrileri, belli şekillerdedir ve birbirinden
farklıdır?
soruları oluşturmaktadır.
Bu soruları cevaplamak amacıyla teori, şu iki temel tespiti
dayanak yapmaktadır:
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
6
3
„
Farklı mallar farklı üretim faktörü girdisine ihtiyaç gösterir, yani
malların faktör yoğunlukları farklıdır.
Örneğin otomobil gibi sanayi mallarının üretimi, emekten çok sermayeyi
gerektirir. Bu tür mallara sermaye-yoğun mallar denilir. Buna karşılık
buğday vb. tarım ürünleri de, sermayeden çok emeği gerektirir. Bunlara
da yerine göre, emek-yoğun ya da toprak-yoğun mallar denilebilir.
X ve Y olmak üzere iki mal söz konusu ise, bu malların belirli bir miktar sermaye (C) ve belirli bir miktar
emek (L) kullanılarak üretildiğini varsayalım. CX/LX>CY/LY olduğunda X malı Y malına göre sermayeyoğun mal olacaktır.
„
Her ülke üretim faktörleri bakımından farklı zenginliğe sahiptir.
Örneğin Türkiye’de sermayeye nazaran emek bol, Almanya’da ise emeğe
nazaran sermaye boldur. Bu durumda Türkiye’nin emek yönünden
Almanya’nın da sermaye yönünden daha zengin ülkeler olduğu
söylenebilir.
A ve B olmak üzere iki ülke söz konusu ise, CA A ülkesinin CB de B ülkesinin sahip olduğu sermaye
stokunu, LA A ülkesinin LB de B ülkesinin sahip olduğu toplam emek miktarını göstersin. CA/LA>CB/LB
olduğunda A ülkesinin B ülkesine göre sermaye yönünden daha zengin bir ülke olduğunu
söyleyebiliriz.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
7
Bu iki tespitin doğal sonucu olarak modelin vardığı sonuç şöyledir: “Bir
ülke hangi üretim faktöründe daha zenginse, o üretim faktörünün
daha çok (daha yoğun) olarak kullanıldığı mallarda karşılaştırmalı
üstünlüğe sahiptir. Çünkü, o ülkede, bu mallar diğer mallara göre
daha düşük maliyetle üretilebilecektir.” Buna göre, sermaye
yönünden daha zengin olan bir ülke sermaye-yoğun malların
üretiminde; emek yönünden daha zengin olan bir ülke ise, emekyoğun malların üretiminde uzmanlaşacaklar ve bu malları ihraç edip
diğerlerini ithal edeceklerdir.
Diğer bir ifadeyle bu teori, faktör donanımlarındaki uluslararası
farklılıkları karşılaştırmalı üstünlüğün temeli ve ülkeler arasındaki
ticaret akımlarının en önemli belirleyenleri olarak görmektedir.
Kısaca H-O teorisi, karşılaştırmalı maliyetleri nispi donanımların bir
fonksiyonu olarak ele almakta ve bir ülkenin nispi faktör
donanımlarına bağlı olarak karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu
malları ihraç edeceğini ifade etmektedir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
8
4
X malının emek-yoğun, Y malının sermaye-yoğun mallar olduğunu kabul edelim.
Öte yandan A ülkesinin sermaye yönünden B ülkesinin emek yönünden daha
zengin ülkeler olduğunu kabul edelim. Bu durumda B ülkesi X malında, A ülkesi
de Y malında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacaklar ülkelerin dönüşüm eğrileri
şöyle olacaktır:
X Malı
X Malı
F′2
M
F′2
F1
F′1
F2
F′1
F2
0
L
A Ülkesi
Y Malı
0
K
F1
N
Y Malı
B Ülkesi
Bu durumda, ülkelerin iç fiyatları karşılaştırmalı maliyet üstünlüklerini ortadan kaldırmayacak
şekilde olduğunda (yani A ülkesinde F1F1 B ülkesinde F1′F1′ gibi bir iç fiyat geçerli
olduğunda), sermaye yönünden daha zengin olan A ülkesi sermaye-yoğun olan Y malında
uzmanlaşacak; emek yönünden zengin bir ülke olan B ülkesi de emek-yoğun mal olan X
malında uzmanlaşacaktır. A ülkesi Y malını ihraç edip X malı ithal edecek, B ülkesi de X
malı ihraç edip Y malı ithal edecektir. Dış ticaretten iki ülke de kazançlı çıkacaktır [*]
[*] Bunun için artan alternatif maliyetler halinde dış ticaretin kazancını gösterdiğimiz önceki
dersteki açıklamalara bakılacaktır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
9
Ancak ülkelerin iç fiyatları (talep yapıları nedeniyle) F2F2 ve F2′F2′ gibi olduğunda;
sermaye yönünden daha zengin olan A ülkesi emek-yoğun malda, emek
yönünden daha zengin bir ülke olan B ülkesi de sermaye-yoğun malda
uzmanlaşacak ve bu doğrultuda dış ticarete girişeceklerdir. O halde talep koşulları
dikkate alınmadığında ya da bu koşulların ülkelerin karşılaştırmalı maliyet
üstünlüklerini değiştirmeyeceği kabul edildiğinde; ülkeler daha zengin oldukları
üretim faktörünün daha yoğun olarak kullanıldığı mallarda uzmanlaşarak
birbirleriyle dış ticarete girişmiş olacaklardır.
Bu açıklamalardan sonra H-O teorisinin karşılaştırmalı üstünlük teorisine getirdiği
katkıları şu şekilde belirtebiliriz:
H-O teorisi, ülkeler arasındaki maliyet farklılıklarının ve dolayısıyla karşılaştırmalı
üstünlüklerdeki farklılıkların nedenini açıklamaya çalışmaktadır. Oysa alternatif
maliyetler yaklaşımında bu konu tamamen ihmal edilmiş, Ricardo’nun
yaklaşımında da bu konu üzerinde yeterince durulmamıştır.
H-O teorisi, ülkelerin maliyetlerindeki farklılığın, “ülkelerin üretim faktörü
zenginliklerinin farklı olmasından (ülkelerin faktör donanımlarının farklı
olmasından)” kaynaklandığını ileri sürmüştür. Böylece Ricardo ve Haberler’in
yaklaşımlarında ihmal edilen “üretim faktörü zenginlikleri” konusu analize girmiş
olmaktadır.
H-O teorisi, emek faktörünün yanısıra, sermaye (ya da toprak) gibi, ikinci bir üretim
faktörünün analizlere girmesini sağlamıştır. Dış ticaret H-O teorisi ile birlikte 2
ülke, 2 mal, 2 üretim faktörü varsayımları ile analiz edilebilme imkanına kavuşmuş
olmaktadır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
10
5
Heckscher-Ohlin Teorisinden Çıkartılan
Teoremler
H-O teorisinden üç önemli teorem daha elde edilebilmektedir. Bunlar
sırasıyla faktör fiyatları eşitliği teoremi, Stolper-Samuelson teoremi
ve Rybczynski teoremidir.
…
…
…
Faktör fiyatları eşitliği teoremine göre, serbest dış ticaret ülkeler
arasında faktör fiyatlarını eşitler ve uluslararası serbest faktör
hareketliliği ile aynı sonucu doğurur.
Stolper-Samuelson teoremine göre serbest ticaret zengin faktörlerin
gelirini yükseltirken kıt faktörlerin gelirini düşürür.
Rybczynski teoremine göre tam istihdam koşulları altında yalnız bir
faktörün arzı artınca bu faktörü yoğun olarak kullanan malın üretimi
genişler, arzı sabit kalan faktörü yoğun olarak kullanan malın üretimi
mutlak olarak daralır.
Teoremler bu şekilde tanıtıldıktan sonra şimdi bunlar daha yakından
incelenecektir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
11
Uluslararası Faktör Fiyatları Eşitliği Teoremi
H-O teorisinde de bilindiği gibi, üretim faktörlerinin ülke içinde tam
hareketli (mobil) ülkeler arasında tam hareketsiz (immobil) olduğu
varsayılmaktadır.
Eğer ülkeler arasında üretim faktörleri tam hareketli varsayılırsa faktör
fiyatları eşitliği kendiliğinden sağlanır. Çünkü örneğin ücret farklılığı
bulunduğu sürece işçiler, ücretlerin düşük olduğu ülkelerden yüksek
olduğu ülkelere kayacak ve sonunda ücret düzeyleri eşitlenecektir.
Düşük ücretli ülkeler dışarıya işçi gönderdikçe burada emek arzı azalır
ve ücret yükselir.
Yüksek ücretli ülkelerde ise tersine, yabancı işçi ithal edildikçe emek
arzı artacak ve dolayısıyla ücretler düşecektir.
Bu iki ters eğilimin sonucunda ücretler belirli bir düzeyde dengeye
gelirler. Aynı mekanizma sermaye için de geçerlidir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
12
6
Dış ticaret,
bilindiği gibi ülkelerin iç piyasalarındaki fiyat farklılıklarından
doğar ve bu farklılıkları giderir. Ulaşım maliyetlerinin sıfır
olması ve öteki standart varsayımlar altında, dış ticaret
başlayınca mal fiyatları eşitlenecektir. Her ülkedeki
alıcıların ülkeler arasında fiyat farkı olduğu sürece
taleplerini fiyatın düşük olduğu ülkeye kaydırmaları
sonucunda, iki ülkedeki nisbi fiyatlar dünya fiyat oranınadış ticaret haddine eşitlenir.
Mal fiyatlarının dünya çapında eşitlenmesi acaba bu
malların üretiminde kullanılan faktörlerin fiyatlarını
da eşitler mi?
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
13
Heckscher-Ohlin teorisi bu eşitliğin gerçekleşeceğini ileri sürmektedir. Az gelişmiş
ve nüfusun fazla, ücretlerin düşük olduğu bir ülkedeki işçiler, ücretlerin yüksek
olduğu gelişmiş bir ülkeye göç etmeden, sadece emek-yoğun yöntemlerle
ürettikleri malları bu ülkeye ihraç etmekle, kendi ülkelerindeki ücretleri yükseltip,
gelişmiş ülkelerdeki ücretlerin düşmesine neden olabilirler. Malların uluslararası
piyasalardaki hareketliliği, faktörlerin yine bu piyasalardaki hareketsizliğinden
doğabilecek sonuçları gidermektedir.
Teoriye göre her ülke bol olarak sahip olduğu faktöre yoğun biçimde ihtiyaç
gösteren mallarda uzmanlaşmaya giderler. Buna göre Türkiye motor üretimini
kısarak kaynaklarını tekstile aktarır. Fakat bu iki üretim kesiminde teknolojinin
belirlediği faktör kullanma özellikleri aynı değildir. Motor sermaye-yoğun tekstil
ise emek-yoğundur. Bu nedenle motor üretiminin kısılması ile daha çok sermaye
daha az emek açığa çıkar. Yani motor sermaye-yoğun olduğundan serbest kalan
emek az, sermaye daha boldur.
Açığa çıkan emek tekstil üretiminde kolayca çalıştırılabilirken, sermaye faktörünün
bu sektörde istihdam olanağı düşüktür. Dolayısıyla genişleyen tekstil üretimi,
emek talebini hızla yükseltirken sermaye talebi sınırlı artar. Üretim yapısındaki
bu değişiklik nisbi faktör fiyatlarını ücretler lehine, faiz aleyhine değiştirir; yani
ücretler yükselir, faiz oranları düşer.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
14
7
Almanya’da ise bu mekanizmanın tersi gerçekleşir. Bu ülke sermaye yoğun motor
üretiminde uzmanlaşır. Azalan emek-yoğun tekstil üretimi olduğundan serbest
kalan emek çok, sermaye ise azdır. Yani nispeten bol miktarda emek ortaya
çıkar. Motor üretimindeki artış sonucu öteki kesimde işsiz kalan sermaye kolayca
motor endüstrisinde çalıştırılabilir. Fakat emek için bu kolaylık yoktur. Emek
açıkta kalır. Dolayısıyla sermayeye göre emeğin fiyatı düşer.
Özetlersek, sermaye bol ve ucuz olduğu ülkede pahalanmış, kıt ve pahalı olan emek
ucuzlamıştır. Buna karşılık emeğin bol ve ucuz olduğu ülkede emek pahalanmış,
kıt olan sermaye ucuzlamıştır. Bunun sebebi, ülkenin bol olarak sahip olduğu
faktörün yoğun olarak kullanıldığı malın üretiminde uzmanlaşmasıdır. Kapalı
ekonomi durumunda ülke yalnızca kendi ihtiyacı için üretim yapmakta iken, dış
ticaret başlayınca dış piyasanın ihtiyacı için de üretim yapmaya başlayıp, öbür
malın üretimini kısınca bol ve ucuz olan faktöre talep artmakta, kıt ve pahalı olan
faktöre ise talep azalmaktadır. Bu yüzden bol faktör pahalanırken, kıt faktör
ucuzlamaktadır. Her iki ülkede simetrik olarak ortaya çıkan bu oluşum sonuçta
faktör fiyatlarını dünya çapında eşitlemektedir.
Oysa gerçek hayatta ticaret yapan ülkelerde faktör fiyatları birbirine eşit değildir.
Bunun pek çok nedeni olabilir. Hükümetlerin dış ticaret üzerine koydukları
kısıtlayıcı önlemler, üretim faktörlerinin homojen olmaması, sendikaların etkisi
vs. gibi etkenler bunlar arasındadır. Bu yüzden faktör fiyatları eşitliğini, mutlak
eşitlik yerine eşitlenme yönünde bir eğilim olarak düşünmek daha doğru
olacaktır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
15
Stolper-Samuelson Teoremi
İkinci dünya Savaşı yıllarında ABD ve SSCB müttefik olarak Almanya’ya karşı
savaşmalarına rağmen, ileride şiddetlenecek olan soğuk savaşın belirtileri
1940’lı yılların başlarında görülmeye başlamıştı. ABD’de işçi sendikalarında ve
işçiler arasında Komünizm propagandası yapılmaya başlanmıştı. Eğer işçilerin
ücretleri ve hayat düzeyleri düşük olursa bu propagandanın tutması mümkün
olurdu. ABD mücadeleyi iç piyasada kaybedebilirdi. Bunun için emek piyasasının
koşulları ve dış ticaretten etkilenişi bir kez daha inceleme konusu edildi. Çünkü
Heckscher-Ohlin teorisine göre dış ticaret bol faktörün fiyatını yükseltmekte, kıt
faktörün fiyatını düşürmektedir. ABD nispeten sermayece zengin olduğundan, az
gelişmiş ülkelerden emek-yoğun mal ithal etmektedir. Bunun sonucunda ABD’de
ücretlerin bu az gelişmiş ülkelerdeki ücret seviyesine düşmesi gerekecekti. Bu da
toplam refahı değilse bile, işçi sınıfının refahını düşürecek ve komünist
propagandanın etkili olmasına olanak verecekti. 1941 yılında iki ABD'li iktisatçı
Wolfgang Stolper ve Paul A. Samuelson, yayınladıkları müşterek imzalı bir
makalede, dış ticaretin (ve tarifelerin) faktör fiyatları üzerindeki etkilerini teorik
olarak ele almışlardır.
Bu teorik incelemenin sonucuna göre, serbest ticaret bol faktörün milli gelirdeki
payını yükseltir, kıt faktörün payını düşürür. H-O teorisinden çıkarılan bu teoreme
Stolper-Samuelson teoremi denir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
16
8
Aslında faktör fiyatları eşitliği teoremi, serbest ticaretin gelir dağılımı
etkilerini de kanıtlamaktadır. Buradaki açıklamalardan hatırlanacağı gibi,
dış ticaret uluslararası faktör fiyatları eşitliğini sağlarken ülkenin ihracatta
yoğun biçimde kullanılan bol faktörün fiyatını yükseltici, ithalata rakip
kesimlerde yoğun kullanılan kıt faktörün bedelini düşürücü yönde etkiler
doğurmaktadır. Böyle bir mekanizma gelir dağılımının da bu yönde
değişmesi demektir.
Stolper-Samuelson teoreminden çıkartılabilecek bu sonuç dış ticaretin
hükümetler tarafından gelir dağılımını etkilemede bir politika aracı olarak
kullanılabileceğini gösterir. Buna göre, serbest ticaret politikası ülkedeki
bol faktöre, korumacılık ise kıt faktöre yarar sağlar.
Günümüzde emeğin kıt, sermayenin bol olduğu sanayileşmiş ülkelerde işçi
sendikaları giriştikleri lobi faaliyetleri ile hükümetlere koruyucu önlemler
almaları için baskı yaparlar. Bunun temelinde serbest ticaretin gelir
dağılımını işçi sınıfının aleyhine değiştirmesinden duyulan endişeler
yatar.
Serbest ticaret nedeniyle kıt faktörün gelirindeki azalma, bir bütün olarak
toplumun refah kaybına uğramasını gerektirmeyebilir. Çünkü bol
faktörün dış ticaretten sağlayacağı kazançlar kıt faktörün uğradığı
kayıptan çok daha büyük olacaktır. Yani milli gelir net olarak artar. Artan
gelirlerle zarara uğrayan kişilerin kayıpları karşılanabilir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
17
Rybczynski Teoremi
İki mallı ve iki faktörlü bir modelde, tam istihdam koşulları altında eğer tek bir faktörün
arzı artacak olursa, onu yoğun olarak kullanan malda üretim genişler diğer malda ise
daralır. Bu sonuca Rybczynski teoremi denir.
Türkiye emek zengin bir ülke, tekstil emek yoğun bir mal ve motor da sermaye yoğun bir
mal olsun. Emek ve sermaye ülkede tam istihdam edilmektedir. Bu koşullar altında
sermaye arzı sabit kalırken emek donanımında (örneğin göç nedeniyle) bir artış
olsun. İlk bakışta bu artışın üretim olanakları eğrisinin sağa doğru kaymasına ve
böylece hem tekstil hem de motor üretiminin artmasına yol açacağı düşünülebilir.
Oysa artan emek, malların fiyatları veri iken öncelikle emek-yoğun tekstil endüstrisinde
çalıştırılacaktır. Böylece söz konusu kesimde üretim artar. Ancak üretim teknolojisine
göre tekstil üretimi için bir miktar da sermayeye gereksinim vardır. Sermaye
faktöründe bir artış olmadığına göre gereken sermaye nereden karşılanacaktır? Tabii
ki sermaye-yoğun motor endüstrisinden. Böylece tekstil üretimi genişlerken motor
üretimi daralmış olur.
Sermayenin motor endüstrisinden tekstil endüstrisine aktarılması piyasa mekanizmasının
işleyişiyle otomatik biçimde gerçekleşir. Yani tekstil endüstrisinde sermayeye olan
talep artınca bu endüstride sermaye kazançları yükselecek, bu durum da sermayeyi
motor endüstrisinden tekstil endüstrisine doğru yönlendirecektir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
18
9
Rybczynski teoremi şekil yardımıyla da ifade edilebilir.
Motor
T1
T0
F'
F
P
P'
F
0
T0
F'
T1
Tekstil
Başlangıçta üretim dengesi P’dedir. Emekteki artış dolayısıyla üretim olanakları
eğrisi dışa doğru genişlemiş ve yeni üretim dengesi P′ olmuştur. Büyümeden
sonra dönüşüm eğrisi T1T1 pozisyonuna gelmiştir. Emek faktöründeki artış
nedeniyle ekonominin emek-yoğun tekstil malı üretme potansiyeli daha çok
artmış olduğundan, yeni eğrinin tekstil ekseninden kestiği parça daha büyüktür.
Ticaret hadleri değişmemiş olduğu için F΄F΄ doğrusu FF’ye paralel olarak
çizilmiştir. Yeni denge noktası P΄’dür. Emek faktöründeki artış (sermaye artışı
sıfır) sonucu emek-yoğun tekstil üretimi artmış, sermaye yoğun motor üretimi
azalmıştır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
19
Burada da görüldüğü üzere, bir faktör
artarken
öbürünün
miktarı
sabit
kaldığında, üretiminde artan faktörün daha
çok kullanıldığı malın üretimi mutlak olarak
artarken, öbür malın miktarı mutlak olarak
azalmaktadır.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
20
10
Leontief Paradoksu
Leontief (1954, 1956), ABD ticareti için birbirine benzeyen iki çalışma yapmıştır.
Leontief yöntemi, sermaye ve emek olmak üzere iki temel faktörlü, ABD ve
dünyanın geri kalanı olmak üzere iki ülkeli ve ihracat endüstrileri ve ithalata
rakip endüstriler olmak üzere iki endüstrili bir yöntemdir. Leontief (1954),
ihracatta ve ithalatta bir milyon dolar değerinde temsili mal balyaları
düzenleyerek, bunları üretmek için gerekli emek ve sermaye miktarlarını
hesaplamıştır. ABD ekonomisinin 1947 yılındaki 200 sektörlü girdi-çıktı
tablosunu kullandığı bu çalışmasında Leontief (1954), ABD’nin ihracat
endüstrisinin emek-yoğun, ithalata rakip endüstrinin ise sermaye-yoğun
olduğunu ampirik olarak tespit etmiştir. İthalata rakip endüstriler, ihracat
endüstrilerinden yüzde 30 daha sermaye-yoğundur. ABD’nin nispeten
sermaye-yoğun mallar ihraç eden bir ülke olduğu beklentisinin bulunduğu
bir ortamda, ABD ithalatlarının nispeten sermaye-yoğun ve ihracatların
nispeten emek-yoğun olduğunu gösteren bu ampirik bulgular, dış ticaret ile
ilgilenen iktisatçılar açısından şaşırtıcı olmuştur. Bu nedenle de bir süre
sonra Leontief’in bu ampirik bulguları Leontief çelişkisi olarak ifade
edilmiştir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
21
Leontief (1954) ampirik bulgularını H-O teorisini yanlışladığı şeklinde
yorumlamamıştır. Tersine ortaya çıkan çelişkiyi teoriyle
uyumlaştırmak için, ABD’de emeğin verimliliğinin dünyanın geri
kalanından üç kat daha yüksek olduğunu ve ABD’nin gerçek emek
faktörü miktarını bulabilmek için mevcut emek faktörü miktarını üçle
çarpmak gerektiğini ifade etmiştir. Bu tür bir hesaplama önerisi
sonucunda Leontief (1954) “ABD’nin insan gücü açısından zengin
ve sermaye açısından fakir” olduğu şeklinde bir açıklama getirmiştir.
Dolayısıyla çelişki oluşmamıştır ve emek faktörü bakımından
nispeten daha zengin olan ABD’nin ihracat endüstrilerinin ithalata
rakip endüstrilere göre emek-yoğun olduğu şeklindeki bu bulgu
nedeniyle de H-O-S teorisi doğrulanmış gibi görünmüştür. Fakat
Leontief’in (1954) ABD’deki emeğin verimliliğinin dünyanın geri
kalanından üç kat daha yüksek olduğu şeklindeki açıklaması genel
olarak kabul görmemiş ve eleştirilmiştir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
22
11
1947 yılındaki ticaret bileşiminin ABD ticaretini doğru yansıtmama
olasılığı nedeniyle Leontief aynı yöntemi kullanarak 1956 yılında
1951 yılındaki ticaret bileşimine dayanan ikinci bir çalışma yapmış
ve sonuçları karşılaştırmıştır. Leontief (1956), yeni bulgularının da
ABD emeğinin daha yüksek verimliliğe sahip olduğu şeklindeki
önceki çalışmasındaki görüşünü desteklediğini görmüştür.
Sonuç olarak Leontief (1956) ABD’nin en önemli ticaret partnerlerinden
en azından birinin iç ekonomik yapısı kendi çalışmasındaki gibi
analiz edilmeden, ABD’nin dünyanın geri kalanı ile ekonomik
ilişkilerinin ayrıntılı bir açıklamasının mümkün olamayacağını
belirtmektedir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
23
Heckscher-Ohlin Teorisinin Eleştirisi
„
„
„
Ara malları ticaretinin gelişmesi sonucu, temel üretim faktörlerinin (emek,
sermaye, toprak) önemi bir derece azalmıştır. Örneğin bir ülke, pamuk
yetiştirecek özelliklere sahip olmasa da, pamuklu kumaş üretimi için gerekli olan
elyafı (ara malını) ithal ederek pamuklu kumaş üretimi yapabilir.
Malların faktör yoğunlukları zamanla tersine dönebilir. H-O teorisinde, analizde
yer alan mallardan birinin emek-yoğun, birinin de sermaye-yoğun olduğu kabul
edilmekte ve bu durumun değişmeyeceği varsayılmaktadır. (Faktör
yoğunluklarının tersine dönmemesi varsayımı). Bazı iktisatçılara göre bu
varsayım gerçekçi değildir. Bunlara göre, faktör fiyatlarındaki değişmeler,
malların yeni tekniklerle üretilmesine yol açabilir. Böylece zamanla emek-yoğun
bir mal sermaye-yoğun bir hale gelebilir (veya tersi). Faktör yoğunluğunun
tersine dönebileceği kabul edildiğinde ise, H-O teorisi geçerliliğini büyük ölçüde
yitirmiş olacaktır.
Talep koşulları öyle bir yapıya sahip olabilir ki, dış ticaretin mal bileşimi ülkelerin
faktör zenginliklerinin gerektirdiğinden farklı olabilir. Teori açıklanırken de
belirtildiği gibi, H-O teorisine göre sermaye-yoğun mal ihraç etmesi gereken bir
ülke, ülkedeki talebin sermaye-yoğun mala karşı çok şiddetli olması nedeniyle
emek-yoğun mal ihraç eden bir ülke haline gelebilir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
24
12
„
„
Ülkeler aynı faktör zenginliğine sahip olsalar bile
dış ticaret kazançlı olabilir. Bu duruma ülkelerin
zevklerindeki
farklılıklar,
azalan
maliyet
koşullarının
geçerli
olması
ve
üretim
teknolojisindeki ülkelerarası farklılıklar neden
olabilir.
Üretim faktörleri uluslararasında hareketsiz
değildir.
Dr. Nevzat ŞİMŞEK
25
13
Download