küresel dünyada uluslararası ilişkiler teori-temel kavramlar

advertisement
Sosyoloji Konferansları
No: 49 (2014-1) / 77-79
KÜRESEL DÜNYADA ULUSLARARASI İLIŞKILER
TEORI-TEMEL KAVRAMLAR-YENI GELIŞMELER
Aytekin Yılmaz, 2. Baskı, Kadim Yayınları, 2013,
474 Sayfa, ISBN: 978-975-9000-38-7
Duygu KARSLI
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte iki kutuplu dünya düzeninin
sona ermesi ve ABD’nin tek büyük güç olarak ortaya çıkması 1990’lı yıllardan itibaren siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda büyük bir değişim
meydana getirmiştir. Bilgi, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler
ve neoliberal ekonomi-politik yapılanma dünyanın birbirine bağlanmasını
sağlamış, uzakları yakınlaştırmıştır. Küreselleşme süreci olarak adlandırılan bu olgu, tek tek bireylerin günlük yaşam pratiklerinden devletlerin iç
dinamiklerine ve devletlerarası ilişkilere kadar her alanı belirlemeye başlamıştır. Aytekin Yılmaz’ın burada değerlendireceğimiz söz konusu eseri de
küreselleşme sürecinin uluslararası ilişkiler ayağında meydana gelen değişimleri ele almaktadır. Eser, Türkiye’de uluslararası ilişkiler literatüründe
bugüne kadar etraflıca ele alınmamış yeni gelişmelere yer vermesiyle ve
alandaki güncellenmiş ders kitabı ihtiyacını gidermesiyle dikkati çekmektedir. Yazar, uluslararası ilişkilerin tanımından başlayarak meydana gelen
değişimi nedenleri ve sonuçları bakımından ele alarak, değişime yönelik
farklı yaklaşımları temel kavramlar etrafında tartışmaktadır. Bu bağlamda
uluslararası ilişkilerin konusu ve tarihi, uluslararası ilişkilerde ana gelişmeler ve ana yaklaşımlar, küreselleşme süreci ve sonuçları, küreselleşmenin
uluslararası ilişkilere etkisinin güç, çıkar ve düzen kavramları açısından
incelenmesi kitabın kapsamını oluşturmaktadır.
Eserde uluslararası ilişkilerdeki mevcut değişim küreselleşme sürecinin
olağan bir sonucu olarak görülmektedir. Küreselleşme süreci siyasi, sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin yol açtığı bir olgudur. Özellikle
ekonomide devlet denetiminin etkisini yitirmesi ve ulus ötesi şirketleşme,
küreselleşme sürecini hızlandıran en önemli unsurlar arasında sayılmaktadır. Bugün artık küreselleşmenin etkisinde olmayan devlet yok denecek
kadar azdır. Dolayısıyla uluslararası ilişkiler alanı küreselleşme süreciyle
78
Küresel Dünyada Uluslararası İlişkiler Teori-Temel KavramlarYeni Gelişmeler / Duygu KARSLI
yeniden yapılanmaktadır. Modern anlamda 1648 Westfalya Antlaşması ile
başlayan uluslararası ilişkiler, tarihteki her bir dönüm noktasıyla değişime
uğramıştır. Alan esas olarak devletlerin dış politikayla ilgili siyasi karar
ve pratiklerinden oluşur, ancak küreselleşme süreciyle beraber ana aktör
olan devlet gücünü yitirmeye başlamış, uluslararası kurumlar, sivil toplum
örgütleri ve bireyler yeni aktörler haline gelmiştir. İletişim olanaklarının
gelişmesiyle kamuoyunun önemi artmış, dünyanın herhangi bir yerinde
gerçekleşen herhangi bir olay bütün dünya çapında tartışılır olmuştur. Dolayısıyla bireylerin yaşamlarını etkileyen önemli konularda söz söyleme
olanağı artmış, kamuoyu kitlesel eylemlerle uluslararası ilişkileri etkiler
hale gelmiştir. Bugüne kadar uluslararası ilişkilerin temel unsurları olan güç
ve savaş yerini ekonomi ve kültüre bırakmıştır. Her ne kadar realistler eski
düzenin sürdüğünü, ilişkilerin belirli güç merkezleri etrafında şekillendiğini
iddia etse de yazara göre durum pek de öyle değildir. Ekonomik ve kültürel
bütünleşme, gücün birkaç odakta toplanmasına izin vermemektedir. Güç
konusunda değişen bir nokta da ilişkilerin devamında ve sorunlara çözüm
bulmada baskı ve zorlayıcılığın yerini anlaşma ve işbirliğinin almasıdır.
Diyaloğa ve tartışmalara her zamankinden daha açık bir uluslararası ilişkiler
ortamı göze çarpmaktadır. Geçmişte uluslararası ilişkileri belirleyen önemli
bir olgu olan savaş olgusu birçok nedenden ötürü önemini yitirmiştir. En
azından artık dünya savaşları yaşanmamaktadır. Ancak bu durum savaş
tehlikesinin ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Aksine küreselleşen
dünyada iç çatışmalar ve küresel terör tehdidi varlığını her an hissettirmektedir. Yazara göre günümüz dünyasındaki en büyük risk oluşturan durum
savaş ve barış arasındaki sınırın belirsizleşmesidir.
Eser, küresel yeni dünya düzeninde değişen uluslararası ilişkilere odaklanıp
ortaya çıkan yeni aktörlerle uluslararası ilişkilerin nasıl şekillendiğini ele
alırken, bazı noktalarda değişime direnen alanlar olduğunu da belirtmektedir.
Bu alanlardan biri hukuk alanıdır. Hukuk kurallarını belirleyen gücün hala
devlet olması, azalan gücüne rağmen devletlerin uluslararası ilişkilerde temel
aktör olduğunu göstermektedir. İkinci değişmeyen nokta, bütün devletleri
bağlayacak kurumların eksikliği nedeniyle savaş tehlikesinin varlığını sürdürmesi ve askeri harcamaların hala yüksek düzeyde olmasıdır.
Gerek uluslararası gerekse iç çatışma tehdidi, küreselleşmenin getirdiği
ekonomik eşitsizlikler ve etnik kimliklerin ön plana çıkması gibi nedenlerle
şiddet ortamını her daim canlı tutmaktadır. Devletler sıcak savaş halinde
Sosyoloji Konferansları, No: 49 (2014-1) / 77-79
79
olmasalar dahi potansiyel çatışma durumlarına karşı tetikte beklemekte,
gelişen teknoloji ürünü silahlarla donanmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte
bağlantılılığın arttığı dünyada bir yerde çakan kıvılcım bütün dünyayı sarmakta, önlem almaya zorlamaktadır. Çıkar odaklı düzen anlayışının ilişkilerdeki yakınlığı ya da uzaklığı belirleyici özelliği değişmeden kalan bir
diğer nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Neoliberal politikaların etkisiyle
özellikle ekonominin ve ekonomik işbirliğinin uluslararası ilişkilerdeki
önemi artmıştır. Ulus ötesi şirketlerin devletlere baskı yapabilecek seviyede
güce erişmesiyle ekonomi ve para, ilişkileri belirleyen başat unsurlar haline
gelmiştir.
Bireysel ve toplumsal yaşamı derinden etkileyen küreselleşme olgusu uluslararası alanı bütünüyle belirlemektedir. Eserde değişen dünya düzeninin
temel unsurları ortaya konulurken aynı zamanda ekonomik istikrarsızlıklar,
çatışmalar, zorunlu göçler gibi çeşitli kriz ve risklere de işaret edilmektedir.
İçinde bulunduğumuz dönem bir tür geçiş dönemi olarak nitelenmekte ve
ortaya çıkan yeni araçlarla eski düzenin sağlanamayacağı, henüz kurumsallaşamamış bu dönemin belirsizliklerle dolu olduğu söylenmektedir. Yazarın,
bu belirsizlik ortamından çıkmaya bir yol olarak sosyolojik çözümlemeyi
önermesi dikkat çekicidir. Ona göre, sosyolojik bakış alandaki değişimin
temellerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak ve uluslararası ilişkilerin
geleceğinin öngörülmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Download