Hz. Peygamber Tevhid Ve Vahdet Gelin Birlik Olalım Idris Yavuzyigit /idrisyavuzyigit GÜNÜMÜZ İSLAM COĞRAFYASINI ANALİZ İslam dini ve İslam ümmeti bugün, tarihinin en zor süreçlerinden birini yaşamaktadır. Ümmetin ocağına ateşler düşmüş, fitne ve tefrika ateşi İslam coğrafyasını her taraftan kuşatmıştır. Öyle ki Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Nijerya’da ve İslam coğrafyasının diğer köşelerinde çatışmalar, Allahü ekber nidalarıyla intihar saldırıları, masum kız çocuklarını kaçırmalar, camileri bombalamalar, tarihî mekânları tahrip etmeler, şiddet, vahşet ve dehşet durmaksızın devam etmektedir. Müslümanların kanı dökülmekte, masum canlar heder olmakta, İslam kültür ve medeniyeti talan edilmekte, Müslümanların izzet ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden, barkından ve hayatından olmakta; yaşanan kaos ortamı bütün dünyada İslam ve Müslüman algısını tahrip etmektedir. (Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ) ECDAT YADİGARI TOPRAKLARDA MÜSLÜMANLARIN İÇİNDE BULUNDUĞU KORKUNÇ DURUM SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM • Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, 18 Mart 2011’den Ağustos 2015’e kadar kesin tespit edilen ölü sayısı 240.381 kişi olmakla beraber, isimleri tespit edilemeyen 90 bin kişinin daha öldüğünü tahmin etmekte. Suriye ordusunun ve rejim güçlerinin • • • • • kaybı toplamda 88.616’yı buluyor. İngiltere'de bir araştırma şirketi, ABD işgalinin başladığı 2003 yılından beri süren kanlı saldırılarda ölen Iraklı sayısının 1.2 milyona ulaşmış olabileceğini bildirdi. 2013 Mısır katliamı ya da Rabia Katliamı olarak adlandırılan 14 Ağustos 2013 tarihinde Sisi komutasındaki Mısır'da ordunun yönetime el koyduğu günden bu yana darbe karşıtlarına yönelik katliamlarda 3 bin 533 kişi hayatını kaybetti. Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990) 600,000 ölü-kayıp. Humeyni (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü-kayıp. Hafız Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü-kayıp SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM ABD’de sinek ilacının kullanılmasının yasak olduğunu öğrendim. 'Ne kadar güzel' dedim. Tabiatın dengesi bozulmasın diye karar alınmış. 'Ne kadar güzel' dedim. 'Keşke aynı hassasiyet Irak'ta katledilen bir buçuk milyon insana da gösterilseydi' dedim. Keşke biz insanlar yeryüzünde hiçbir canlıya dokunmasak, keşke biz aynı hassasiyeti Suriye'de katledilen 500 bin insana karşı da yapabilseydik. Keşke biz Afrika'da katledilen milyonları bulan insana karşı da aynı şefkati merhameti de gösterebilseydik. (Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ) SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM İyilikle kötülük bir değildir. Bütün kötülükleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu iyilik yapmaktır. Karanlığı ortadan kaldırmanın yolu mum yakmaktır. Şiddet şiddetle ortadan kalkmaz. Kan kanla temizlenmez. Kötülük kötülükle ortadan kaldırılmaz. Bütün kötülükleri ortadan kaldıracak yegane güç iyiliktir. Çirkinliği ortadan kaldırmanın yolu güzellikte ısrar etmektir. Yanlışları ortadan kaldırmanın yolu doğruluktur. BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI ُْ َ َ َُ ٰ ً ُ ْ َ َْ ْ ََ ُ َ ََ َ َ ٰ َ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ُْ َ ْ َ َ َ علنك ُ ْ ْ ْ ل َ ُ َ ي ك ﴾٥٩﴿ لقد ارسل َنا نوحا اِ لى قو ِمه۪ فقال يا قو ِم اعندوا اّٰللهَ ما م ِمن اِ ل ٍه غيره۪ اِ ن۪ي احاف م عذاب نو ٍم عظ۪ ٍم "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından “Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, korkuyorum" dedi.” َ (A'râfَّ 59) ً َ َُ ۪كانوا ق ْوما َم۪ي َن ْ َ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ِ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ َّ ُ ٰ َ َ ن ُه فكذنوه فانجيناه والذ۪ين معه في القل ِك واغرقنا الذ۪ين كذنوا ِياياتِنا۪ اِ م Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda "Derken kavmi onu yalanladı. boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler." (A'râf 64) BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI ُ َ ُ َ َلك ْ ِ ْ ٰ َ ْ ُ ُ َ َف َ تَ َّت ْ ْ َ َ َ َ ً ُ ْ َ ٰ َ َ َ ُه ُ ُ ﴾٦٥﴿ واِ لى ع ٍاد احا م هودا۪ فال يا قو ِم اعندوا اّٰللهَ ما م من اِ ل ٍه غيره۪ ا َل قون “Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Onlara, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi.” (A'râf ُ 65) ْ ُ ُ َ ٰ َ َ َ َ ُ ْ َ َفالوا ا ِج ْئيَ َنا ِل َت ْع ُن َد اّٰللهَ َو ْح َده َو َيذ َر َما كان ي ْع ُن ُد ا َياؤ۪ َيا۪ َفأتِ َنا ِب َما ي ِع ُد َيا اِ ن ك نْ َت ِم َن ال َّص ِادق۪ي َن "Onlar, "Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir" dediler. Hûd, "Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!" dedi." (A'râf 70-71) BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI ُْ َُ َْواِ ُ ٰلى َم ْد َي َن َا َحا ُه ْم ُش َ ْ ًنا۪ َف َال َيا َق ْوم ا ْ ُن ُدوا اّٰللهَ َما لك ْم ِم ْن اِ ٰله َغ ْي ُر ُه۪ َف ْد َح َاءيك ْم َ ِّ َن ٌة ِمن ع بن َ ي ع ِ ٍ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ ِّ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ي ْ ل ْ ت ن َ َ َّ ك ِ ه ل ك ص ي ي ب ۪ض عد اِ َل ِحها ُ ر م فاوقوا ا ل وا م۪يز ُ ان وَل خ َس ُوا الن ِ اس ْا ُ ْشن ْاء م وَل ف ِسدوا في اَلر ٰ ْ ْ ْ َ َ ل ل ك ْ ُ ِ ٌ ي ۪ذ كم خير كم اِ ن تم مؤ ِمن۪ين "Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." (A'râf; 85) َ ََ ََ اّٰلل َي ْر َف ُع ب ٰه َذا ْل ُق ْرآن ْالك َتباِ َا ْْ ََ ااًبا َ إ َّن ه ََََ ُع ِِ ٰا ََر ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِِ “Allah bu kitapla (Kuran) bazı kavimleri yüceltir, diğer bazılarını da alçaltır.” (Safvet’üt Tefasir 3/345) • • • • • Hz. Nuh peygamberin kavmi sulara gömüldü. Hz. Hud peygamberin kavmi Ad, şiddetli bir rüzgarla Hz. Salih peygamberin kavmi Semud, şiddetli bir gök gürültüsüyle Hz. Lut peygamberin kavmi Sedom, gökten indirilen bir azapla Hz. Musa peygamberin kavmi suda boğularak helak olmuşlardır. HELAK EDİLENLERDEN İBRET ALMAK ُ َ َ ُ ْ ٰ َ َ ُ َ ْي َ ُ ْ َ﴾ َو َما ظل ْم َناهم َول ِك ْن ظلموا ا فسهم َفـما١٠٠﴿ ٰذ ِل َك ِم ْن َا ْي َـن ِاء ا ْل ُق ٰرى َي ُق ُّص ُه َع َل ْن َك ِم ْن َها َفا ِي ٌم َو ََ ۪ي ٌد َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َع ْن ُ ْ ٰ ل َِه ُن ُ َْ ََ ْ ْ ِ ْ َ ْ َ َّ َ َ َ ْ ُ َ ِّ َ َ َ َ ُ ُه َ ُ ْ ون اّٰللهِ من شي ٍء لما حاء امر ريك۪ وما زادو م غير ِ اع نت هم ا هم الت۪ي يدعون ِمن د ْ تَ ن ﴾١٠١﴿ ب ۪ ب ت ٍ "İşte sana anlatmakta olduğumuz eski beldelerin haberleri! Kiminin izleri hâlâ ayakta, kimi de biçilip yere serilmiş. Onlara biz zulmetmedik; onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin hükmü geldiğinde Allah’ı bırakıp da taptıkları tanrıları onlara hiçbir şey sağlamadı; ziyanlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.." (Hûd 100-101) Nice İnsanlar Dünyayı Bırakıp Gittiler َ َ َ َ ُ ُ َ ُ ُ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ َْ ََ َن ز رَم َنعم ٍة كبانَا فيهبا ٍ كم تركَا ًَِ جن ٍَ بات َ َعيَ ٍ َ َ ر ٍْع ًَق َ ٍبام ك َ َفباك َََهين كذل َك ََا َْ َرث َن َباهبا ْ َْ اًبا اَر ِ ِ "Onlar, geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler, ekinler, güzel makamlar ve zevk ü sefa sürecekleri nice nimetler. İşte böyle oldu ve biz onları başka topluma miras verdik." (44/Duhân, 25-28) اتنا آيَِ واِبَ ذبْ كُ ينََّ الذَ َوَِّ ون َمَ ْعُ َْ يثَالَي حُ ِّنَْ م جهم ْ رُ دُ تِ سْ نَ سْ ََ “Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, ” (Araf,7/182). «Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim’in kavminin; Medyen halkının, ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi; ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.»(Tevbe / 70) PEYGAMBERLER TOPLUMLARIN BOZULDUĞU EN ŞİDDETLİ DÖNEMLERDE ORTAYA ÇIKMIŞLARDIR PEYGAMBERLER: MÜJDECİ/UYARICI َ ْ َ َّ َ ُ ُ ٌ ْ َ َ َف َ ْ ٰ َ َ َ َ ْص َ َف ُ َ َ َ َ َ ُ ِّ ْ ُ س س َ ْ ْ ِ م ل وما ير ل ا مر ل۪ين اِ َل ب َشرَ ْ۪ي َن و ُمن ِذ َر۪ين۪ من امن وا لح َل خوف َ ُ َ ْ ْ علن ِه ْ َ ه م وَل م نحزنون "Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler." (En'âm; 48) Tevhid, tüm Peygamberlerin ortak çağrısıdır. Peygamberler değişir, muhataplar değişir, hitaplar değişir, şeriatlar değişir, ahkamlar değişir, usuller değişir, üsluplar değişir, değişmeyen tek hakikat tevhiddir. Şüphesiz ki vahdet Müslümanların asırlardır özlemini çektiği, hasretle beklediği sılasıdır, gurbetidir. TEVHİD NEDİR? Sözlükte “tek ve bir olmak” anlamındaki vahd (vahdet, vühûd) kökünden türeyen tevhîd “bir şeyin bir ve tek olduğunu kabul etmek” demektir. Kur'ân'da, “Allah'a iman edin”, “Allah'a itaat edin” ve “Rabbinize ibadet edin” buyrulmaktadır. İnsanın Allah'a iman edip ibadet ve itaat edebilmesi için önce O'nu tanıması gerekir. Allah'ı tanımak insanın temel görevidir. Tevhid, Allah'ın varlığına, birliğine, bütün niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bu inancı açıklayan Lâ İlâhe İllallah cümlesine kelime-i tevhid denir. TEVHİD NEDİR? Kişi tevhid inancıyla • Allah dışında önünde eğilecek, • ibadet edilecek hiçbir varlığın olmadığını kabul etmekte ve • her şeyin sahibinin yegâne yaratıcı olan Allah olduğunu kabul etmektedir. Bunun dışında Allah'tan başkalarına, peygamberlere, evliyalara, şeyhlere, Salihlere, putlara ve kabirlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ Tevhid, sadece bir inanç ve düşünce sistemi değil, aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşama biçimidir. Tevhid inancının toplumsal hayattaki karşılığı vahdettir. Vahdet şuurunu toplumsal hayatta gerçekleştirmenin yolu da sosyal adalet ve ahlâk bilincinin fertlere yerleşmesinden geçmektedir. • Vahdet; kardeşlik, dostluk, sevgi, yardımlaşma ve dayanışmadır. • Birlikte yaşama, paylaşma, ortak değerlere sahip olma ve ortak ideallere yönelmedir. • Tevhidin sancağı altında toplanma, Allah’ın dini yolunda her türlü dünyevi menfaati bir kenara bırakmadır. • İslam dünyasında yaşanan acıları ortak, dertleri ortak ve duaları ortak kılmaktır. • Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli bir stratejinin, Müslümanların parçalara ayrılmasını engellemekten daha önemli bir siyasetin olmadığını bilmektir. • İslam ümmetinin inşa ettiği mümtaz medeniyetlerin, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübelerin farkında olmaktır. Unutulmamalıdır ki yeryüzündeki bütün muhtaçlara, bütün mazlumlara, bütün insanlığa huzur ve saadet getirecek yegâne nizam İslam’dadır, imandadır, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışındadır. (Mehmet GÖRMEZ) TEVHİD NEDİR? َن ُدِم ْش ين الر َب َّت ََقد َْين ِ۪اهِفي الد َكر َا ِْاَال باّلل منِه ْؤ ِي ْو َُوت ِاغ ُالط َّ فرِب ْك ُي َْمن ْف ََِِ۪الغي َْ ثقىَ۪ال وه ْال ُْ وة ِر َْع ْال ُْسكِب َم َت ْاس َْ قد َِ َف يم ٌ۪يعَعل ٌ۪واّللَسم َه ُ۪لها ََام ََص ِف ان ْ "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Bakara; 256) ۪ركواِبه ُش ِت ُْوال ََواهاّلل َ بد ُاع َُْو ًٔا شيـ َْ "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın..." TEVHİD: BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI ُ َّ ُ َ ْ ِ َ ْ َ ْ ِ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ َ ٰ َ ُ َّ َ ْ َ ُ ُ ﴾٢٥﴿ ون ِ ول اِ َل نوح۪ي اِ لن ِه انه َل اِ له اِ َل ايا۪ فاعند ٍ وما ارسلنا من قن ِلك من رس “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, " diye vahy etmişizdir.” (Enbiyâ 25) TEVHİD: BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI Resulü Ekrem’in bütün peygamberlerin yeryüzüne getirdiği o büyük inanç ilkesi Tevhid ve Vahdet. Tevhidin üç merhalesi var: 1. Birincisi, dünyadaki bütün müminleri ve Müslümanları kardeş kılan o muhteşem sözün ilk cümlesi “La İlahe İllallah,” Allah'tan başka ilah yok. 2. Tevhidin ikinci merhalesi, bizi kardeş kılan bizi ümmet kılan o muhteşem ikinci cümledir; Muhammedun Resulullah’dır. 3. Tevhidin üçüncü merhalesi vahdettir. İnsanlığın vahdeti bütün insanlığı, Adem ile Havva'nın çocukları olarak kabul eder. Vahdet, kainatın birliği, tevhidi, teslimiyeti, secdesi ve tesbihidir. TEVHİD: BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI “La İlahe İllallah” demek, kul köle olanlara kul köle olunmaz demektir. “La İlahe İllallah” demek, Rabbimden başka güç ve kudret tanımıyorum demektir. Bu sözü mazlum söylediği zaman manası başka, bir zalim söylediği zaman manası başka, bir âlim söylediği zaman manası başka, bir idareci, yönetici söylediği zaman manası başka olur. • Mazlum “La İlahe İllallah” dediğinde “Allah'tan başka sığınak tanımıyorum. Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah'ı var” demek istiyor. • Zulmeden zalim, “La İlahe İllallah” dediği zaman “Ondan başka kudret yok. O bir gün beni de hesaba çekecek” demektir. • Âlim “La İlahe İllallah” dediği zaman mutlak bilgi, doğru bilgi ona aittir. • İdareci, yönetici “La İlahe İllallah” dediği zaman Endülüs Sultanlarının her kapıya nakşettiği “Allah'tan başka galip olmaz. Güç ve kudretin mutlak sahibi Allah'tır” demiş olur. TEVHİD: BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI Yeryüzünde Allah'ı tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Biz insanlar, namazımızla, orucumuzla, ibadetlerimizle, dualarımızla sadece kainatın tesbihine, kainatın teslimiyetine, kainatın ibadetine katılmış oluruz. İşte bu kainatın, insanlığın, toplumun vahdeti demektir. Vahdet medeniyeti, dünyayı doğu-batı diye ayırmaz. Vahdet medeniyeti, insanları ırkına, rengine, diline göre tasnif etmez. Vahdet medeniyeti, insanları parasına, şöhretine, makamına, mevkiine göre tasnif etmez. Bütün insanlar Allah'ın eşit kullarıdır. Bütün insanlar Allah'ın yeryüzündeki halifeleridir. İşte bugün İslam dünyasının kaybettiği, tevhidin üçüncü merhalesidir. Tevhid bize selam, vahdet getirir. Ama bugün İslam coğrafyasında selam yok, barış yok eman yok, güven yok, vahdet yok, birlik yok. Çünkü biz Tevhidin bu üçüncü merhalesi olan vahdeti ihmal ettik. VAHDED BİRLİKTİR Vahiyle aklını Vahdet'e erdiremeyen, dünyası ile ahiretinin vahdet bağını kuramayan, kalbiyle aklının vahdetini buluşturamayan, Kur’anla ahlakını birleştiremeyenlerin durumu ne hazindir. Tevhid toplumun özellikleri nelerdir? • Allaha bağlı • Kurana uygunluk • Hz. Peygamber örnekliği • Ahlaki değerlerle yoğrulmuş • Haramların pençesinden uzaklaşmış • Ayrım ve ayrıcalıkların bulunmadığı • Sınıf, cins ve ırk ayrımı olmayan Allah Resulü, Medine şehrinde vahyin aydınlığında örnek hayatı, ahlak ve maneviyatıyla, insani ilişkileriyle; doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve kaynaşma gibi değerler etrafında bütün müminlerin gönlünü fethederek yeni bir medeniyet kurmuştur. Böyle bir medeniyetin evlatları gökteki yıldızlar gibi insanlığı aydınlatmış ve halen aydınlatmaya devam ediyor: Tevhid toplumun özellikleri nelerdir? • Ebubekir’de sıdkın, Miraç sonrası iman safiyetinin ve sadakatle teslim olmanın ne olduğunu, rızaya ermek için elde olanı hesapsız vermenin değerini bulduk. • Hz. Ömer’de öldürmeye gelirken İslamda yeniden dirilmenin ve şereflenmenin esasını, adaletin, kurana bağlılığın, sabrın nasıl olması gerektiğini, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisinin hayat bulduğuna şahit olduk. • Hz. Osman’da iffet ve hayânın nasıl hayat bulduğunu, meleklerin imrendiği bir sahabi, erdem ve olgunluğunu, kurana adanmış bir ömrün kuran başında sonlandığını öğrendik. • Hz. Alide yiğitliğin, mertliğin, ilim ehlinin irfan ve faziletini, İslam sancaktarlığının nasıl temsil edilmesi gerektiğini bizlere öğretiyor. • Yolunda en sevdiği varlık olan canını seve seve feda edebilme olgunluk ve erdemini, imanın zafere ulaştığını ve sonsuz nimetlere erişildiğini Hz. Sümeyye’de gördük. Kur’an-ı Kerim, 1400 yıldır var. Ancak Müslümanlar arasında ne vahdet var ne tevhid. • Onlar, Kur’an’ı bilgi edinmek, genel kültürlerini arttırmak için değil ‘yaşamak için’ okudular. • Onlar, İslam’ı din olarak seçtiler ve cahiliyenin kalıntılarını ve pisliklerini arkalarında bıraktılar. • Onlar, Medine’de eşi benzeri görülmeyen Kardeşlik uygulamasını başlattılar. “ben” anlayışından “Biz” topluluğuna ulaştılar. • Onlar, Nefislerinin arzuladıklarını, dünyevi isteklerini, her türlü görüş, anlayış, hurafe gibi Tevhide aykırı davranışları Kur’an’la değiştirdiler. • Onlar, en çok sevdikleri canlarından Kur’an uğrunda vaz geçtiler. • Onlar “kitabına uydursak yerine kitaba uymak” anlayışıyla hareket ederek medenileştiler. GELİN MEDİNEDE OLUŞUP DÜNYAYA MEDENİYET ÖĞRETEN YILDIZLAR TOPLULUĞU TOPLUMUNU YENİDEN OLUŞTURALIM Bir ve tek olan, eşi ve benzeri olmayan, her şeye güç ve kudreti olan Allah’a inanmış ve kul olmuş, • Aynı Dine İnanmış, • Aynı Kıbleye/Kabe’ye Yönelmiş, • Aynı Peygambere/ Hz. Muhammed Mustafa’ya Ümmet Olmuş • Aynı Kitabı/Kur’an-ı Kerimi Kutsal Olarak Kabul Etmiş, • Aynı Ahirete İnanmış, • Aynı Hedefe Doğru Giden biz Müslümanların birbirimizden ayrılması asla düşünülemez. GELİN MEDİNEDE OLUŞUP DÜNYAYA MEDENİYET ÖĞRETEN أيها الناس YILDIZLAR TOPLULUĞU ! TOPLUMUNU YENİDEN OLUŞTURALIM كم َْاحد! ك ِاكمَو ْ أب ََواحد! وإن ِ ربكم ََّإن َّ َّّلل ندِا َع ِْكم ْرم ُك َأ َْ!تراب َ من ِْآدم ََُو،َم َد ِِل ِبي ٍّ َر لْع َِيس َل َْ.خبير َِعَيم َِاّلل َّ إن َّ .اكم ْ تق ََأ ْل أالَه ََ.قوى َالت َّْ ضلِإالِب ٌف َْي ٍّجم ِع ََعَى ََ .))!هد ْاش َْ َهم َّ ال ََّغت؟ ََ ْب ََّ “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır. Allah katında Üstünlük ancak takva iledir. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Allah’ım Şahit ol.” (İbn Hanbel, V, 411.) BİZ MÜSLÜMANLAR AYNI GEMİDEYİZ BİZ MÜSLÜMANLAR BİNANIN YAPI TAŞLARI GİBİYİZ َمؤمن ِ ؤمنِل ُِالم ُ ضه ُْع ُب َْيشد َُنيان َالب ُْ َك ضا ًبْع َْ “Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” (Nesâî, Zekât 66) BİZ MÜSLÜMANLAR TEK VUCUT OLMALIYIZ Bir vücudun azaları gibi bütünlük arz eden toplumlar, birlikler her zaman dirlik içerisinde olmuşlardır. ِّهم ْاد ِ تو ََين في َمن ِؤ ِالم ُْ ثل ُم ََ سد ِج ََ ثل ال ُم ََهم ْف ِْعاط ُِ وت ََهم ْم ِاح ُِتر َو ََ ُه اعىَل َتد ََضو ٌع ُْنه ُم ِْتكى َاش َْ إذا َ .الحمى َُّ هرَو ِالس ََّ سدِب ِالج ََ ائر َُِس “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve BİZ MÜSLÜMANLAR BİRBİRİMİZİ SEVMELİYİZ وال ََمنوا ُؤ ِت ُْحتى ََّنة َج َّال َْ ون ََخ ُد ُت ََْال كم ْل ُأد َُوال َأ ََتحابوا ََحتى ََّمنوا ُؤ ِت ُْ تم ْب ُْ اب َتح ََوه ُتم َُ ُْع ْف ََإذا َِيء ٍش َْعَى ََ كم ْن ُي َب ََْلم َالس ََّ فشوا ُأ َْ "Allah'a yemin ederim ki; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek iman etmiş olamazsınız. Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey öğreteyim mi? Aranızda selamı yayınız." BİZ MÜSLÜMANLAR KENDİMİZ İÇİN İSTEDİĞİMİZİ… حب َّي ُِحتى ََّكم ْد ُح ُأ ََمن ُؤ ِي ُْ«َال » سه ِف ِن ْل َِيحب ُِيهَما ِألخ َِ “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz. (imanın tadına eremez)” BİZ MÜSLÜMANLAR MERHAMETLİ OLMALIYIZ يرحم َْ من ال َْ« َّّلل حمه ا ُْير ْ الناس ال َّ » “İnsanlara merhamet göstermeyen kimseye Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Edeb 18) VAHDET’İ SAĞLAYAN VE SAĞLAMLAŞTIRAN FAKTÖRLERİMİZ OLMALI • • • • • • • • • • • • Birbirimize Karşılıklı Saygı Duymak Farklılıkları Zenginlik Olarak Görmek Ulusal Şuur Ve Anlayış Geliştirmek Tarihi Bağlara Dayanmak Birlik İçinde Dayanışma Ve Kaynaşmayı Sağlamak Adaleti Tesis Etmek Hak Ve Hukuka Riayet Edip Sorumlulukların Gereğini Yapmak Hoşgörülü, Müsamahalı Ve Affedici Olmak Güven Verip Merhametli Davranmak İyilikten Yana Tavır Almak, Paylaşmak, İhtiyaç Görmek Birbirimizin Eksiklerini Tamamlamak, Kolaylaştırıcı Olmak Kendini Başkalarının Yerine Koymak, Sana Yapılmasını İstemediğini Başkalarına Yapmamak • Farkındalık Ve Bilinç Oluşturmak • Toplumun Her Kesimini Kabullenmek • Kendini Başkalarından Üstün Görmemek َ َ َ َ َ َّ تْط َ ت م ت ع ْ فا ست ِقمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تابَ مَعَكَ وَالَ َْْْْْ إِنهُ بِمَا ْ َلُْنَ َِصِرر “Öyle ise emr olunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür” ( Hud, 11/112). 40 Doğru yol “Tevhid Ve Vahdet” ُف َ ْ ً َ ْ ُ َْ َ ً َ ْ « : فال. يا رسول اّٰللَِّ ل ِلي ُفي اإلِس َِلم قوَل َل أ ُسأل ْ َغنه أحدا غيرك ْف ْ ي َّ ست ِق َ ْ » م ا م:َِّ آم نت ياّٰلل: ل Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: “Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, ” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) 41 Doğru yol “Tevhid Ve Vahdet” Kur’an’ın ilk suresinde, kılmış olduğumuz 5 vakit namazda günde 40 kez okuduğumuz Fatiha suresinde cenabı hak َ ل َ ت س م ق ي ل “ َ”ْهدِتــــا ْ صِّرَْطَ ْ ُ ِ م “…Bizi dosdoğru yola ilet…” diye dua etmemizi emrederek, bizlere her gün hangi hal üzere olduğumuzu ve olmamız gerektiğini en açık şekliyle bildirmektedir. 42 Allah’a Giden Yol “Tevhid Ve Vahdet ” Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde açıklamada bulundu. Sonra da En’âm Suresi 153. âyeti okudu: ُ ُ ُ هkerimeyi ُ َ َ َ َ ْ ُّ َ َ ٰ ُ ْ ِلك ْ َ صنك ْ َّ ً َّ ُ ُ َ ٰ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ي ن ِ َّ َ ت ت ب س س م ك ي ت ل ت ت ِ ِ ق وان هذا ِصراط۪ي ق۪بما فا عوه۪ و ََل َ َّ ُعوا ا ل قرق م عن سب۪ي ِله۪۪ ذ م و م َ ُ لعلك ْ تَ َّت ﴾١٥٣﴿ ِنه۪ م قون “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.” (Dârimî, Mukaddime, 23) 43 “Tevhid Ve Vahdet Yolu” KURAN VE SÜNNET TALİ YOLLAR TALİ YOLLAR KURAN VE SÜNNET, ŞEYH, TARİKAT VE CEMAATİN KURAL VE KANUNLARI, KİTAPLARI, İLMİYLE AMİL OLMAYAN TALİ YOLLAR İSLAMIN ANA YOLU 44 KİMİMİZ CEMAATİNİ YÜCELTİYOR KİMİMİZ TARİKATINI YÜCELTİYOR KİMİMİZ MEZHEBİNİ YÜCELTİYOR KİMİMİZ ŞEYHİNİ YÜCELTİYOR KİMİMİZ LİDERİNİ YÜCELTİYOR OYSA HERGÜN DİNLEDİĞİMİZ EZANLAR ALLAH’I YÜZELTMEMİZ GEREKTİĞİNİ BİZLERE BİLDİRİYOR. َ َ َ ََ ِّ َّ ْ ﴾٣﴿ ۪وريك فـكير (Müddessir 3) Gittiğimiz Yol Hangisi ? ْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ َّ َّ َ ُ َ َ ُ َ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ن َ َ َ َ ه ه ِ ون ا َّّٰللهِ والمس۪ نح اي ُن ُم ْريم۪ و َما ا ِم ُروا اِ َل ِل تع ُندوا د ن م ا اي ي ر ا م ا ن ر و م ار ن ا وا ذ خ ِا ه ج ن ِ َ ْ َّ َ ُ َ َ ْ ٰ ً َ ً َ ٰ َ ُ َ ُش اِ لها وا ِحدا۪ َل اِ له اِ َل هو۪ بخانه َما يشِركون “(Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emr olunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır." (Tevbe; 31) 46 “Tevhid Ve Vahdet”’in Kaynağı تضَوا ما َِلن َْأمرين ِ يكم ُْتركتِف ُ ،ْعالى َ ابِاّللَت َكت َِ:هما َب ِِكتم ُْتمس ََ .وله ِِرس َُنة َوس َُ Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti. (Muvatta, Kader, 46, II, 899) “Tevhid Ve Vahdet”’in Kaynağı Allah’ın dosdoğru yolu, Sırât-ı müstakimi bize öğreten Kur’an’ın yoludur. Peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, şühedanın, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların yoludur. Sırât-ı müstakim dışındaki yollar ise şeytanın davet ettiği yollardır. Bu yollar, gayr-ı meşru arzu ve isteklerin, hırsların, kin ve düşmanlığın, fitne ve fesadın, ayrılık ve gayrılığın, bencilliğin adreslerine uzanan yollardır. 48 VAHDET TOPLUMUNU OLUŞTURAN BEŞ HUSUS 1. GÜVENİLİR 2. SEVGİ 3. ADALET 4. İSAR (Diğergamlık) 5. AFFETMEK 49 BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ Müslümanların bugün • küfrün karşısında tek ses, • hainin karşısında tek yürek, • zalimin karşısında yekvücut olabilmesi, her şeyden önce mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini, coğrafyasını ve ideolojisini değil, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışını esas almasıyla mümkün olabilecektir. Birliğe, dirliğe ve huzura giden yol da; dostu düşmanı tanımanın yolu da; emperyalistleri değil, ümmetin yüzünü güldürmenin yolu da buradan geçmektedir. (Mehmet GÖRMEZ) EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ. • • • • • • • • “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözünden komşularını tanımayan, dertleriyle ilgilenmeyen bir topluma; “Bizi aldatan bizden değildir” bakış açısı ve yapısından sömüren, kazanmak için her şeyi mubah gören, üçkâğıtçı ticaret anlayışına; “Haksız yere cana kıymanın tüm insanlığı öldürmek” buyruğundan farklı düşünüyor diye Müslümanın Müslüman canına kıydığı topluma nasıl dönüştük. “İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez” buyruğuna karşılık gözü yaşlı yetimler, sokağa terkedilmiş “Göz Aydınlığı” ciğerpareler, evlat hasretiyle kavrulan ebeveynler, evlat yolu gözleyen gözü yaşlı anaların olduğu bir topluma dönüşüyoruz. Abdullah İbn Ummi Mektum’a “Ezanını duyarsan gel” emrine itaat eden ama sahabinin kalbi olduğundan işlerden fırsat bulabilirsek icabet edebildiğimiz ibadet çağrısına uyan anlayışa düştük. “Allah ve Resulüne itaat edin” emrine uyup her biri gökteki yıldızlara dönüşen sahabeden cemaat liderinin sözünü Kuran ve Allah’ın sözünün üstünde tutan bir hale dönüştük. İçki hadisesinde olduğu gibi Haramların yasaklığı işitildiğinde anında terk edildiği bir toplumdan sokaklarda açıkça içki satılan ve tüketilen, kumar oynayan ve oynatılan bir topluma dönüşüyoruz. “Bölünüp parçalanmayın” ayetinden ırkçılığa, kabileciliğe, mezhep, cemaatçiliğe kadar sayamayacağımız guruplara ayrıldık. EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ. Bizi birleştirecek Kuranın sarsılmaz ve kopmaz ipini aramaktayız. Özümüze dönmek zorundayız. Ümmet merkezli hareket ederek, dini değerleri hâkim kılarak, kuran ve sünnet rehberliğinde yol alarak, İslam ahlakıyla ahlaklanan, haramsız ve günahtan uzak bir yaşam arzulayarak, ibadetleri ve farzları yerine getiren bir toplum oluşturmak zorundayız. Bize düşen görev; İslam’ı, Kur’an’ı ve Peygamberi doğru anlamalı, onlarla hayat bulmalı ve temsil etmeliyiz. Bilgi, iman, ibadet ve ahlak dengesini iyi kurarak yeryüzünde iyiliği ve adaleti egemen kılmak için gayret göstermeliyiz. Güven peygamberinin güven veren toplumunu oluşturan ensar ve muhacirleri olmalıyız. BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َْ َع َل ْنك ْ ْ ُكيْ ُت ْ َ ْ َ ً َ َ َّ َ َ ْ َ ُف ُ ِيك ْ َ َ ص َب ْح ُت ْ ت ِِت َ ُ ْ ْ ُ َ َواع ت ِصموا ِنحن ِل ُاّٰللِ َجم ت ًعا َوَل يق َّرقوا َواذك ُروا ِيع َم َت ُاّٰللِ م اِ ذ َ م اعداء َفا ُلف بي َن َ َّ ُلو م فا م عم ِنه َ ُ َ ْ ْ َ ً َ كيْ ُت ْ ع َش َ َُ ْ َ ِ َ َّ َ َ ْي َ َ ك ْ ْ َ َ تُ َئ ِّ ُ لك ْ َ لعلك ْ َن اِ خوايا و م لى قا قر ٍة من الن ِار فا قذ م ِمنها ك ِذلك ين اّٰللُ م اي ِانه م هندون “Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103) BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ İbn-i İshak “Siyret” adlı eserinde ve başka rivayetlerde bu ayetin Evs ve Hazreç hakkında nazil olduğunu anlatır; yahudilerden birisi Evs ve Hazreç'ten bir topluluğa rastlar. Onların uzlaşmaları ve ittifakları yahudinin hoşuna gitmez. Yanında bulunanlardan birisine yanlarına gidip oturmasını ve "Buâs Günü"ndeki savaşlarını hatırlatmasını söyler. Adam söylenenleri yapar. Böylece toplulukta bulunanların nefislerinde hamiyyet duygusunu canlandırır. Birbirine kızar ve birbirlerine düşerler. Cahiliyye’deki armalarıyla birbirlerini çağırıp silahlarını isterler ve "Harre" denilen yerde buluşmak üzere sözleşirler. Bu durum Rasulullah’a haber verilince yanlarına gelip onları sakinleştirdikten sonra "Ben aranızda olduğum halde cahiliyye davası mı?" buyurur ve arkasından yukarıdaki ayet-i kerimeyi okur. Bunun üzerine her iki taraf da pişman olur. Barışıp birbirlerine sarılarak silahlarını bırakırlar. Allah ta onlardan hoşnut olur. Tevhid toplumundan uzaklaşma nasıl gerçekleşti? • • • • • • • • • • Allah İnancının Zayıflaması Hz. Peygamber Öğretilerinden İslam Ahlak Ve Değerinden Uzaklaşmak Kuranın Hükümlerinden Ayrılmak Doğru Bilgiden Ayrılmamız Çıkar Ve Menfaatlerin Etrafı Kuşatması Hırslarımız, Dünya Çıkarlarımız, Egolarımız, Benliklerimiz, Siyasi Yönelişlerimiz, Müslümanların yalnızlaşmaları Sen ben diyerek birbirimizden kopmamız Müslümanların Cemaatlere, Hiziplere ve Gruplara ayrılması; Cemaat, Tarikat, Mezhep, Siyaset, Gurup Vb. Taassuplarımız • Kur’an’ın önüne kendi kitaplarını, düşüncelerini, tarikatlarını, âlimlerini, liderlerini vb… geçirmek, • Kur’an’ terk edilmiş bırakmak, mezhep taassubu, bidat ve hurafeleri din edinmek, geçici olan dünya hayatına meyletmek BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ Bir nükte: nemelazım, hünkarım Zamanın hükümdarı, ülkesinde ortaya çıkan kargaşa ve kötüye gidiş konusunda ulemanın reisine bir mektup yazarak söz konusu durumun sebeplerini sorar. Reisü’l-Ulema da mektubun hemen arkasına “nemelazım, hünkarım” diye yazar ve mektubu geri gönderir. Hükümdar bu cevaba çok kızar, küplere biner ve alim kişiyi saraya çağırtır; - Ben sizlere memleket ahvalinin perişanlığına sebep nedir diye sorarım, siz: “nemelazım” dersiniz. Bu ne lakaytlıktır hoca’m der. Hoca, padişahın cevabı anlamadığını fark etmiştir. - Haşa! Devletlim, der. Ben, cevaba niyetle öyle arz etmiştim. Çünkü sualinizin tek cevabı vardır, o da memleketimizi sarmış olan nemelazımcılık hastalığıdır, der. (Gemi ashabının, alt kattakilerin gemiyi delmesine ses çıkarmaması ile bağlantı kur.) TEVHİDDEN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN ÇALIŞANLAR َ َْ َ ُ ُ ََ َ ُ ْ َّ َف َسيُ ْتق ُ َ َ ُي َّ َّ ْ َ ْ ُّ َ َ ُ ل َ ي ُ ت ه ك ق ت ت ِ ِ ن ي ق ر وا ق ون ا م ص و د ا ع وا ن م ن ۪ ِل ُاّٰللهِ۪ ِ قونها م ال ب ۪ ذ ِا ل س َ َ ُ َ ٰ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َي ُ عل ْن ِه ْ َ ْ َ ً ُي َّ ي ْعل ُ َ َ َّ َ ك َ ُ ح َه َّت ﴾٣٦﴿ ۪كون م حشرة م تون۪ والذ۪ين قروا اِ لى م نخشرون “Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehenneme sevk edilecekler.” (Enfâl 36) BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ İngilizlerin Hindistan’da oynadıkları bir oyun bu konuya ışık tutucu mahiyettedir. Müslümanlara kurban olarak öküz kesmenin faziletlerini ballandırarak anlatıyor, telkin ve teşvik ediyor; karşı taraf Hindu, inancına göre öküz mübarek hayvan.. Koyun, keçi, deve gibi hayvanları bırakıp illa da öküzü niye kesiyorlar diye Hinduların hamaset damarları kabartılıyor. Bizimkiler kurban bayramlarında özellikle öküz kesmeye çalışınca onlar da domuz kafaları atmaya başlıyorlar camilere.. Cehalet ve aymazlığın neticesi iki toplum yan yana yaşarken amansız düşmanlar oluveriyorlar birbirlerine. Şikayete gelip yardım isteyene göz kırpıp önce Hindu’nun sonra da Müslümanın hakkından geliyor İngilizler. Daha sonra bütün Hindistan İngiliz Genel Valiliği’ne bağlanıyor.. İngilizler daha önce yapamadıklarını iki kesimi birbirine düşürerek rahatça başarıyor, Hindistan’a yerleşiyor. Cihat; terörün, vahşetin ve öldürmenin değil; diriltici bir gayretin, hayat veren bir mücadelenin adıdır. Bugün, Müslümanların topyekûn başvuracağı en büyük cihat; cehalete, taassuba, ırkçılığa, fitne ve tefrikaya karşı yapacakları cihattır. Bugün yapılması gereken, tarihten alacağımız ders ve ibretle istikametimizi belirlemektir. (Mehmet GÖRMEZ) EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ. Özellikle bugün en çok ihtiyacımız olan şey, birlik olmaktır. Geçmişte yaşananları unutmak, Allah’ın ipine hep birlikte sarılmak, zorluklara birlikte göğüs germek, saflar halinde küfre karşı durmaktır. Asr-ı Saadet’in Muhacir ve Ensar’ı gibi, temeli Mekke’de atılan ardından Medine’de tamamlanan binanın taşları gibi kaynaşmak, dost olmak, kardeş olmaktır. VAHDET’İ SAĞLAYAN VE SAĞLAMLAŞTIRAN FAKTÖRLERİMİZ OLMALI İstiklal Marşımızın şairi Akif birlik ve beraberliğin önemini vurguladığı dizelerinde bakın ne diyor: Girmedikçe tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça sineler; onu top sindiremez. ‘Sen-ben’ desin efrad, aradan vahdeti kaldır, Milletler için işte kıyamet o zamandır. Bir Müslümanın başına bir sıkıntı, musibet, felaket gelirse bütün Müslümanların bundan üzüntü duyması gerekir. Bu konuda soy-sop, cinsiyet, bölge ve ülke, farkının hiç önemi yoktur. "Müslümanların derdi ile ilgilenmeyen onlardan değildir."( İsmail Muhammed b. elAclûnî, Keşfü'l-Hafâ ve Müzîlü'l İlbâs, Beyrut, ts. II, 277.) BİRLİK OLMAK GEREKİR “Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/46) BÖLÜŞEMEYENLER BÖLÜŞÜLÜYOR VE YOK OLUYORLAR. ين َ۪الذ َّونواَك ُتك َُوال ََ ْعد ِْ منَب َِْفوا ُت َاخ َْرقواَو ُف َّت ََ ئك َل ِه واو َُات ُِّن َ البي َْ هم ُاء ََُماَج يم ٌ۪ابَعظ ٌعذ ََهم ْل َُ “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” ( 3/Ali İmran105 ) HELAK EDİLENLERDEN İBRET ALMAK ُ َ ُ َ ْ َ ِّ َ ُ ْ َ َ ً َ َ َ َ َ ْ ُ َ ِّ َ َ َ َ ْ َ ِ ْ َ ْ َ َم َت َّ َّ َ" سألت رب َي يَل ًي َا فأع َط ِابي َبيئ ُي َِّن و ْ عنِي وا َ ِحدة سألت َربي أَن ََل ن َ ْ ْه ِلك أ ْم َنِي ِيا َل ْس َن ِة ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ ْ م ِ ل َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ نج َع َ َ س ُه ْ بي َن ُه فأعطاتِنها وسألنه أن َل نه ِلك أ ني ِيا َغر ِق فأعطاتِنها وسألنه أن َل ل يأ م م َ َ َ " فم تعيِن َها "Rabbimden üç şey istedim. Bana ikisini verdi. Birini vermedi. 1. Rabbimden ümmetimi açlıkla helak etmemesini istedim, onu bana verdi. 2. Ondan ümmetimi suda boğmakla helâk etmemesini diledim, bunu da verdi. 3. Felâketlerini kendi aralarında vermemesini diledim. Bunu bana vermedi." (Müslim, Fiten, 26; Tirmizi, Fiten, 33/18) “Tevhid Ve Vahdet” • Tevhid Ve Vahdet, Allah’ın Âdem’i yarattıktan sonra tereddüt etmeden secdeye kapananların yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, kınayanların ve alay edenlerin kınamasına ve alaylarına kulak asmadan Hz. Nûh’un gemisine binenlerin yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, Nemrud’un karşısında dimdik duran ve tek başına bir ümmet olan İbrahim’in yanında olabilmek ve onunla beraber ateşe atılmayı göze alabilenlerin gittiği yoldur. • Tevhid Ve Vahdet, ateşe atılan İbrahim’e destek olduğunu gösterebilmek ve o alev alev yanan ateşi söndürebilmek için ağzında su taşıyan karınca ve gagasında su taşıyan serçe gibi tarafı belli olanların yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, İbrâhim’in elindeki bıçağa bakmadan Rabbin emrine teslim olan ve sabreden İsmail’in yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, İslâm yoludur, iman yolculuğudur. “Tevhid Ve Vahdet” • Tevhid Ve Vahdet, Firavun karşısında hakkı savunan, onun zulmünü yüzüne haykırarak, mazlumları zulümden kurtaran Hz. Musa’nın gittiği yoldur. • Tevhid Ve Vahdet, Miraç sonrası müşriklere cevabı «O söylüyorsa Doğrudur» diyerek tereddütsüz Peygambere teslim olan Ebubekir’in, öldürmeye geldiği kişinin huzurunda İmanla hayat bulan Hz. Ömer’in yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, hicret sırasında öldürüleceğini bile bile Allah Rasûlü’nün yatağına girip ölümü göğüsleyen Hz. Ali’nin yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, sırf Allah’a inandığı ve putları yüceltmeyi reddettiği için kızgın kum çöllerinde yere yatırılıp göğsünün üzerine konulan ağır taşlara rağmen “Ehad! Ehad” diye bağıran Bilallerin yoludur. • Tevhid Ve Vahdet, kolları ve bacakları iki farklı deveye bağlanarak ortadan ikiye ayrılıp Allah yolunda canını feda etmek ve kanını davasına şâhit kılabilen Sümeyyelerin davasıdır. “Tevhid Ve Vahdet” Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Obur kimselerin sofralarına üşüşmelerine benzer bir halde, diğer milletlerin sizin üzerinize üşüşmelerine az kaldı.” Dinleyenlerden biri; “Ey Allah’ın Resulü! Biz o gün az olduğumuzdan mı bu duruma düşeceğiz?” diye sorar. Peygamber efendimiz: “Aksine sizin o zaman sayılarınız çok olacak fakat selin üzerindeki çör-çöp gibi değeriniz olmayacaktır. Allah onların sizden duyduğu korkuyu kalplerinden çekip alacak, sizin kalbinize de “vehen” verecektir ” buyururlar. Dinleyenlerden biri: “Vehen”nedir?” diye sorunca Peygamber efendimiz: “Dünya sevgisi ve ölüm isteksizliğidir” (Buhari, İbni Mace, Ebu Davud) buyururlar. 67 “Tevhid Ve Vahdet” Hz. Abbas şöyle anlatıyor: “Bir gün Allah Resulü (a.s.m.) ile çarşıya gitmiştik. Yanında on dirhemi bulunan Peygamberimiz dört dirhem vererek kendine bir gömlek aldı. Onu üzerine giydikten sonra yolumuza devam ettik. Yolda Ensar’dan biriyle karşılaştık. Adam gömleği görünce: – Ya Resulallah! Şu gömleği bana giydirsene! Allah onun yerine sana cennet gömleklerinden birini giydirsin, dedi. Allah Resulü (a.s.m.) üzerindeki gömleği çıkararak ona verdi. Tekrar dükkâna döndük. Satıcıya dört dirhem daha verip başka bir gömlek aldı. Geriye iki dirhemi kalmıştı. Yola devam ederken ileride ağlayan bir cariye olan küçük bir çocuk gördük. Efendimiz cariyeye yaklaştı: – Niçin ağlıyorsun, diye sordu. Cariye: – Ya Resulallah! Ailem bana iki dirhem verip un almak için çarşıya gönderdi. Çarşıya giderken paralarımı kaybettim, dedi. Kızın gözyaşlarını silen Allah Resulü (a.s.m.) onu teselli etti, kalan iki dirhemi ona verdi. Ancak biz oradan ayrılırken çocuk hâlâ ağlıyordu. Allah Resulü (a.s.m.) kızın ağladığını duyunca geri döndü. Kızı yanına çağırdı: – İstediğin iki dirhemi aldıktan sonra hâlâ niçin ağlıyorsun, diye sordu. Cariye kaybettiği parayı ararken eve gecikmişti. Bunun için korkuyordu: – Sahiplerim beni döver, dedi. Allah Resulü (a.s.m.) küçük kızı yanına aldı, elinden tutup onunla birlikte eve kadar gitti. Selam verdi. İçeridekiler sesi duymuş, kimin geldiğini anlamışlardı. Ama cevap vermiyorlardı. Allah Resulü (a.s.m.) ikinci kez selam verdi. Yine cevap veren olmadı. Üçüncüde cevap geldi. Allah Resulü (a.s.m.) sordu: – Selamı mı duymadınız mı? – Duyduk ama tekrarlamanı istedik. Anamız-babamız sana feda olsun ya Resulallah, içeri buyur, dediler. İçeri girip hal hatır sorduktan sonra ev sahipleri: – Buraya niçin teşrif ettiniz ya Resulallah, diye sordular. Peygamberimiz cariyeyi gösterdi. – Şu cariyeye şefkatimden dolayı geldim. Korkmuş, kendisine dayak atacağınızı sanmış. Onu rahatlatmak (olmaz ya olursa) dayaktan korumak için geldim. Cariyenin sahibi olan sahabe çok duygulandı. Sevgili Peygamberimizin hatırı için canını bile vermeye hazır olan sahabe: – O Allah için hürdür, diyerek küçük kızı kölelikten azat etti. Olanlardan memnun kalan Allah Resulü (a.s.m.) onlara hayır duada bulundu ve: – Allah, şu on dirhemi ne kadar bereketli kıldı. Onunla Peygamberi, kendine ve Ensar’dan birine birer gömlek aldı, sonrada bir köle azat etti, buyurarak sevincini ifade etti.” 68 “Tevhid Ve Vahdet” Konferansımıza son verirken Sevgili Peygamberimizin (sas) Mescid-i Nebevi’sinde yaşanan bir tabloyu canlandırarak bitirmek istiyorum. Allah Rasûlünün (sas) mescidinde sahabeden bir grup halka kurmuş oturmuşlardı. Aralarında sohbet ediyorlardı. Kapıdan Selman-ı Farisi girdi. Sahabeden birisi Selman ile arasında bir münakaşa olduğu için etrafındakilere ‘herkes kendi nesebini anlatsın’ dedi. Selman duyacak şekilde başta oturana nesebi, ırkı soruldu. O da iftiharla ‘ben filan kabilesinden falanın oğlu’ diye atalarını, dedelerini saymaya başladı. Bir başka sahabe, ‘Falan kabilesinden falanın oğluyum’ diye atalarını dedelerini saymaya başladı. Bir başkası, ‘Ben insanların en şereflileri olan Kureyş kabilesinden filanın oğluyum’ diye herkes soyunu nesebini anlattı. 69 “Tevhid Ve Vahdet” Sonra aynı sahabi, Selman’a dönerek ‘Senin nesebin, senin ırkın ne?’ diye sordu. Selman, bütün Müslümanlara örnek olabilecek, kıyamete kdar kulaklarına küpe olacak bir cevap verdi; Elini göğsüne koydu ve iftiharla dedi ki: ْ َ َ َ َس ْ َ ْ ْ ُ ْس ‘ ُ ايا ل ًمان اِ ين ِإ َُلمBen de İslamoğlu Selman’ım’ dedi. َّ ك نْ ُت َصاَل َف َه َد ِاب َي هال ُه ِبمحمدÇünkü ben delaletteydim. Allah, Peygamberi Muhammed (sas) ile ٍ beniُ hidayete erdirdi. ُ َّ َوك نْ ُت َف ِقي ًرا َ َفا ْع َن ِاب َي ا هُّٰلل ِبم َحمدBen fakirdim. Allah, Muhammed Mustafa (sas) ile beni ٍ zenginleştirdi. َ ْ ُ ََّ َفاع َتقنِ َي اّٰللهُ ِبم َحمد ٍ kavuşturdu. َ َ ً ُ َ ُ ْ ُ َ ْم وك نت م لوكا Ben köleydim. Allah, beni Hz. Muhammed (sas) ile özgürlüğüme َ َ َ َٰ فهذا حسنِى ويسنِىİşte bu benim soyum ve nesebimdir. Bu tabloya uzaktan şahit olan Hz. Ömer, topluluğa dönerek, ‘Benim nesebimi öğrenmek ister misiniz?’ dedi. ‘Evet’ dediler. ُ ْ ُ َ َْ ْ de َ ْ َ َ ْ ْ َ َ ُ َ س ‘ ايا َمر اِ سَلم اخ لم ِان ي ِن اِ سَلمBen de İslamoğlu Ömer’im. İslamoğlu Selman’ın kardeşiyim’ dedi. 70 “Tevhid Ve Vahdet” İnsanlığı • Diriltmek için • Yaşatmak için • Yüceltmek için Gelin birlik olalım 71 “Tevhid Ve Vahdet” Bugün insanlık bir değersizleşme, değersizleştirme girdabına girmiş bulunmakta. Sadece değerlerini değil, kendisine değer kazandırmak için gelen ilahi dinleri de değersizleştiriyor. Bugün insanlık merhametini kaybediyor. İnsanlık sadece merhametini değil, aynı zamanda Allah'ın yeryüzüne rahmet olarak gönderdiği dinlerin merhametini de bozuyor. İnsanlık eliyle dinler değişiyor. Dinler bozuluyor. Dinler yeryüzüne barışı, adaleti, hakkı, merhameti getirdiği halde insanlar dinleri kendi hevalarına göre yorumlayarak, kendi ideolojilerinin yanlışlarını Allah'ın dinlerine onaylatmaya kalkışıyor. Merhametsizlik girdabı içinde insanlık. Yeryüzünde büyük zulümler işleniyor. Hem Müslümanlar hem bütün insanlar yapıyor bu hatayı. 72 “Tevhid Ve Vahdet” Dünyadaki bütün Müslümanları kan kardeşliğinden daha fazla birbirine bağlayan bir kelime var. Biz ona ‘Kelime-i tevhit’ diyoruz. Yeryüzünde nerede yaşarsa yaşasın, her Müslüman’ı bir bine bağlayan bir kelimedir. "La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah” Rabbim bu muhteşem kelimeyi dilimizden, kalbimizden ve çocuklarımızın yüreğinden hiçbir zaman eksik etmesin. 73 “Tevhid Ve Vahdet” Tevhid bir medeniyettir. Tevhid bir tarihtir. Tevhid bütün kainatı doğru okumaktır. Tevhid, kul ve köle olanlara kul ve köle olmamaktır. Tevhid bize bunu öğretiyor. Tevhid, kul ve köle olanlara kul ve köle olunamayacağını gösterir. Tevhid medeniyetinin mensupları, var oluşun gayesini bilirler. Tevhid medeniyetinin çocukları yaratılışın anlamını kaybetmezler. Tevhid medeniyetine göre dünya doğu ve batı diye ikiye ayrılmaz. İnsanlığın bir kısmı bir başka kısmının bütün nimetlerini sömürüyor, sonra da insanları tasnif ediyor; ‘gelişen ülkeler, gelişmemiş ülkeler, geri kalmış ülkeler’ Tevhid medeniyeti dünyayı böyle tasnif etmez. Tevhid medeniyetine göre insan insanın kurdu değil, insanın yurdudur. Tevhid medeniyeti insanları ırkına göre, diline göre, rengine göre tasnif etmez. Tevhid medeniyetine göre zengin olmanın Allah katında hiçbir değeri yoktur. Tevhid medeniyetine göre güç sahibi olmanın Allah’ın katında bir değeri yoktur. Makamın, mevkiin, dilin, ırkın, kabilenin, aşiretin hiçbir değeri yoktur. Tevhid medeniyetine göre insanlar sadece erdem ve faziletlerle değer bulurlar. Tevhid medeniyetine göre insanlar sadece iyi işler yaptıkları zaman Allah’ın katında değer bulurlar. 74