2016.12.02 Başkanlık Sistemi Diktatörlüktür

advertisement
Başkanlık Sistemi Diktatörlüktür…
Haluk DURAL
Millî Merkez Genel Sekreteri, 2.12.2016
AKP, 3 Kasım 2002 seçimleri sonuçlarına göre tek başına iktidara geldiğinden bugüne kadar
geçen 14 yılda neredeyse sıfırlanmış olarak devraldığı PKK terörüne, artık Amerikancı-dinci
Fettullah ve dinci-vahşi IŞİD terör örgütlerinin de eklenmesiyle, ülkemizi her gün onlarca
şehidin verildiği bir iç çatışma ve silahlı isyanın yaşandığı bir ortama sürüklemiş
bulunmaktadır.
-
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının verdiği bir aylık süre sonunda AKP Genel
Başkanlığından ayrılması gereken Recep Tayyip Erdoğan’a, CHP’nin desteğiyle
Anayasanın 76 maddesi değiştirilerek, milletvekilli seçilme yolu açılmıştır.
-
Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart 2003 tarihinde yenilenen Siirt’teki milletvekili
seçimlerinde, 2 Kasım 2002 seçimlerinde aday olmadığı halde, Seçim Kanununun 25.
Maddesine aykırı olarak aday yapılarak milletvekili seçilmiştir.
-
Başbakan olduktan sonra Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı olarak görev
yaptığını itiraf etmiştir.
-
ABD+İngiliz istihbaratçılarının gözetiminde Oslo’da PKK terör örgütü ile MİT’in pazarlık
yapmalarını sağlamıştır.
-
Türk Milleti yerine sürekli olarak etnik köken ve mezhep farklılıklarını dillendirerek
“millet bütünlüğünün” ayrıştırılmasına yolaçmıştır.
-
Demokratik Açılım adı altında, AB’nin talimatları doğrultusunda Terörle Mücadele
Kanununda yumuşatmalar yapmış, PKK ile açılım pazarlıkları yürüterek, askeri kışlaya,
polisi karakola kapatarak PKK’nın yurtiçinde silah ve mühimmat yığmasına izin
vermiştir.
-
Ordu içinde Fetö terör örgütünün yuvalanmasına izin ve destek vermiş, Amerikancıdinci Fetö terör örgütü aracılığıyla TSK’ya kumpaslar kurarak TSK’nın en güzide
komutanlarının hapse atılmasını, ordudan tasfiye edilmesini sağlamış, bu davaların
“savcısı” olduğunu ilan etmiştir.
-
Milli ekonomimizin direği olan kârlı ve tekel niteliğindeki tesislerimizi özelleştirme adı
altında satıp savmıştır. 2002 yılında 130 milyar dolar dış borçla devraldığı ekonominin
dış borcunu 420 milyar dolara çıkarmış, bu borçlanmaya karşılık doğru dürüst sanayi
tesisi kurmamıştır.
-
Uygulanan yanlış dış politika ile ülkemizi bütün sınır komşularımızla düşman haline
getirmiş, tapuları Aydın ve İzmir illerinde kayıtlı olan karasularımız içindeki
Sayfa 1 / 7
adalarımızın Yunanistan tarafından işgal edilmesine, vatan toprağına Yunan bayrağı
dikilmesine göz yummuştur.
-
Anayasanın amir hükmüne rağmen Cumhurbaşkanı seçildiği ilan edildiği halde AKP
parti başkanlığını bırakmamış, kongresine katılarak oy kullanmıştır.
-
15 Temmuz’da TSK içinde yuvalanmasına göz yumdukları Amerikancı-dinci bir kısım
vatan haini subayların silahlı isyanının, TSK’nın vatansever, Atatürkçü büyük gövdesi
tarafından bastırılmasını fırsat bilerek, TSK’nın emir-komuta hiyerarşini parçalamış,
askeri liseleri ve harp okullarını kapatarak TSK’nın insan kaynağını kurutarak, gücünü
kırmıştır.
-
2002 yılında bitirilmiş olan PKK terörü ve neredeyse devlet hakimiyetinin tüm yurt
sathında tesis edildiği bir Türkiye devralan AKP, 2016 yılında ülkeyi Suriye ve Irak’ta
savaş durumuna getirmiş, kuzey Irak ve kuzey Suriye’ye yerleşen Amerikan destekli
PKK ile verilmekte olan savaş nedeniyle bölgeden her gün onlarca şehit cenazesinin
gelmesine yolaçmıştır.
-
İktidar, ilan edilen OHAL’i kullanarak, TBMM’i devre dışı bırakılarak, OHAL’in amacı
dışındaki kararnamelerle devlet yapısı üzerinde kalıcı düzenlemeler yapmakta,
muhalefeti baskı altına almaktadır.
-
İktidar zihniyeti marifetiyle Atatürk ve Cumhuriyet ile şiddetli bir kavga verilmekte,
ülkemiz ve bütün kurumlarımız din eksenli bir yapıya, lâik ve demokratik Türkiye
Cumhuriyeti adeta bir din devletine dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Gelinen bu baskıcı şartlar altında AKP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Başkan”
yapmak üzere bir anayasa taslağı hazırlayarak Meclise getirecektir. Ön hazırlıkları yapılan
anayasa taslağı için Başbakan “Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür” diyerek, muhalefet
partilerini halkı tehdit etmektedir.
Bu tehdit artık, ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanının önüne kurşun atarak, daha
sonra silahlı saldırı ile suikast düzenleyerek, CHP milletvekiline silahla saldırı yaparak giderek
arttırılmaktadır.
Başkanlık Sistemi Diktatörlüktür
Basına sızan AKP anayasa değişiklik taslağında “başkanlık” için yapılan tanımların, AKP
yetkililerince açıklandığı üzere, Amerikan sistemine % 95 benzetildiği ifade edilmiştir.
ABD’den farklılık; çift meclis olmayışı ve “üniter” yapının korunması olarak görülmektedir.
Başkan için istenen başlıca yetkiler aşağıda sıralanmaktadır:
-
Başkan "devletin ve yürütmenin" başı olacak.
İç ve dış siyaset başkan eliyle yürütülecek.
'Başkomutan' sıfatı taşıyacak. Yürürlükteki anayasamızın 104. Maddesine göre
başkomutanlık TBMM’e ait olup, Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilir. “Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,”
Sayfa 2 / 7
-
Başkanın partisiyle ilişkisi kesilmeyecek, partili olacaktır. (Böylece milletvekili
adaylarını başkan belirleyecek, akrabalarını, şoförünü ve istediği kişileri milletvekili
yapacaktır.)
-
TBMM tarafından çıkarılan kanunları onaylayıp, veto edebilecek, referandum kararı
verebilecek.
Başkanlık kararnamesi çıkaracak ancak bunlar temel hak ve özgürlüklere ilişkin
olamayacak. Böylece devletin yapısını istediği gibi yeniden düzenleyecektir.
TBMM, kararnamelerin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurabilecek ya da
referandum kararı alabilecek.
Aynı şekilde Başkan da TBMM'de kabul edilen yasalar için Anayasa Mahkemesi'ne
başvurabileceği gibi referandum kararı da verebilecek.
Bürokrat atamaları başkan tarafından yapılacak.
YÖK üyeleri, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve HSYK üyelerinin belli bölümü başkan
tarafından seçilecek. (Diğer önemli bir bölümü TBMM tarafından, gerçekte çoğunluk
partisi olan AKP tarafından seçilecektir.)
-
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve rektör atamaları da başkana bırakılacak. (Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı aynı zamanda Cumhurbaşkanı/Başkan’ın yargılanacağı Anayasa
Mahkemesinin savcısıdır. Diğer bir deyişle başkan aynı zamanda başsavcı olacak.)
-
-
Bakanlar, parlamento dışından başkan tarafından atanacak. Başkana karşı sorumlu
olacaklar ancak milletvekili dokunulmazlıklardan yararlanabilecekler. (Ancak anlaşıldığı
kadarıyla bakanlar aleyhine TBMM’nde güven oylaması yapılmayacak, gensoru
verilmeyecektir. Yani başkan ve bakanlar denetlenmeyeceklerdir.)
Başkanın icraatları Meclis denetimine tabi olacak. (Ancak yine anlaşıldığı kadarıyla
yürürlükteki anayasamızın 105. Maddesine göre icraatlarından sorumlu olmayacaktır.)
Başkan hakkında suç işlediği iddiasıyla TBMM'nin üçte ikisinin (2/3) yani 367 imza ile
soruşturma açılabilecek. Kurulacak komisyonun raporu Genel Kurul'da gizli oylanacak.
Başkanın Yüce Divan'a sevki için dörtte üçünün (3/4) 413 'kabul' oyu verilmesi
gerekecek. (Diğer bir deyişle başkan fiilen yargılanamayacak.)
Amerikan sistemi başkanlık
Başkan için istenen yetkiler, ABD anayasası ile başkana tanınmış olan yetkilerle uyumludur.
Ancak bu başkanlık yetkileri konusunda önemli bir gerçekler merkez medyada Türk
milletinden saklanmaktadır:
-
4 Temmuz 1776 tarihinde 13 İngiliz sömürgesi bağımsızlıklarını ilan ederek Amerika
Birleşik Devletleri’nin kuruluşunu duyurmuştur.
15 Kasım 1777 tarihinde 13 bağımsız devlet bir Konfederasyon kurmuştur.
17 Eylül 1787 tarihli anayasa ile gevşek bağlı konfederasyon yerine, bir “Federal
Devlet” kurulmuştur. Böylece eski sömürgeler olan 13 bağımsız devletten önce bir
konfederasyon sonra 13 eyaletli bir federal devlete dönüşülmüştür.
Amerikan devlet yönetiminin oluşumu tarihsel, sosyolojik ve kültürel açıdan Osmanlı
İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçişe hiçbir şekilde benzememektedir.
17 Eylül 1787 tarihinde kabul edilen Amerikan anayasasına göre:
Sayfa 3 / 7
-
Kısım I, Bölüm I: Bütün yasama yetkisi Senato ve Temsilciler meclisinden oluşan
Birleşik Devletler Kongresine aittir.
-
Kısım I, Bölüm II, Madde 1: Her devletin (eyaletin) en az bir temsilcisi vardır ve
temsilcilerin sayısı eyaletin seçmen sayısı ile orantılıdır. Temsilciler iki yıl için seçilirler.
(Şu anda 435 temsilci vardır.)
-
Kısım I, Bölüm III: Birleşik Devletler Senatosu her devletin (eyaletin) halkı tarafından
altı yıl için seçilecek olan ikişer Senato üyesinden teşekkül eder; her senato üyesinin
bir oyu vardır. (Şu anda 50 eyaleti temsil eden 100 senatör vardır.)
-
Kısım II, Bölüm I: Başkan yürütmenin başıdır.
-
Kısım II, Bölüm II, Madde 1: Başkanı, Birleşik Devletler ordusunun ve bahriyesinin ve
Birleşik Devletler nam ve hesabına faal vazifeye çağrıldıkları zaman muhtelif
devletlerin milis teşkilâtının başkomutanıdır.
-
Kısım II, Bölüm II, Madde 2: Başkan senatonun görüş ve üçte ikisinin onayı ile
andlaşmalar akdetmeğe yetkilidir. Başkan büyükelçileri, elçileri, konsolosları, Yüksek
Mahkeme (bizdeki Anayasa Mahkemesi) hâkimlerini ve Birleşik Devletlerin işbu
anayasanın belirtmediği memuriyet makamları ve sonradan kanunlarla ihdas edilecek
olan diğer bütün memurlarını (federal mahkeme hâkim ve savcıları) önerir ve
senatonun görüşünü ve onayını aldıktan sonra tayin eder. Kongre, bir kanun ile uygun
gördüğü bazı ikinci derecede memurların tayinini ya yalnız Başkana, ya mahkemelere
veya sekreterlere (bakanlara) bırakabilir.
Görüldüğü üzere, ABD örneğinde Başkana anayasa ile tanınan yetkiler, 13 ayrı bağımsız
devletin oluşturduğu federal bir devlet yapılanmasında vardır.
Türkiye Cumhuriyeti devlet yapılanması
Türkiye Cumhuriyeti, İstiklâl Harbi zaferimizden sonra 29 Ekim 1923 yılında “üniter” bir devlet
olarak kurulmuş olup, ABD’ye hiçbir şekilde benzememektedir. Dolayısıyla federal bir
devletten örnek alınacak bir anayasa değişikliği kabul edilemez.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, 30 Ekim 1919 Mondros Mütarekesi sonrasında, Kuvayı Milliye
döneminde yurdun pekçok yerinde vatanseverler halkımızca toplanan 30 dolayındaki Ulusal
ve Yerel Kongrelerde ortaya çıkan “milli irade” beyanından sonra ölümsüz önderimiz Mustafa
Kemal tarafından bütün kongrelerin birleştirilerek, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin
açılmasıyla kurulmuş bir HALK CUMHURİYETİDİR.
Bölünemez, paylaşılamaz ve devredilemez egemenliğine “kayıtsız ve şartsız” sahip çıkan
milletimiz; İstiklâl Harbi zaferimizle taçlandırdığı mücadele sonunda 29 Ekim 1923 tarihinde
Cumhuriyetimizi ilan etmiş ve tüm kuvvetlerin tek elde toplandığı monarşiyi tarihe gömerek,
1876 Kanunu Esasi ile başlamış olduğu anayasal yönetim sistemini, iktidarı yasama-yürütmeyargı arasında paylaştırarak kesin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan “parlamenter yönetim”
şeklini benimseyerek çağdaş demokrasiler düzeyine adım atmıştır.
Sayfa 4 / 7
Bazen kesintiye uğramış olsa da 93 yıldır sürdürdüğümüz “parlamenter demokratik”
yönetimimizin nimetlerinden yararlanarak 14 yıldır ülkemizi yöneten AKP çoğunluk iktidarı
bugün; yasamayı işlevsiz, yargıyı bağımlı hale getirecek, demokrasimizin 93 yıllık kuvvetler
ayrılığı ilkesi zedeleyecek bir “Başkanlık” hedefli anayasa değişikliğine kalkışmaktadır. Üniter
ve merkezi devlet yapımızla bağdaşmayacak olan “Başkanlık” sistemi, DİKTATÖRLÜĞE
geçişin ilk adımıdır. Bu adım gerçekleşirse, ülkemiz lâik devlet düzenini kaybedecek, bir din
devletine ve ABD’nin isteğine uygun en azından iki bölgeli bir federal devlete dönüştürülerek
bölünecektir.
Başkanlıktan diktatörlüğe geçiş
Türkiye gibi imparatorluktan cumhuriyete geçmiş olan devlet modelinde, başkanlık sistemi
için bilinmesi gereken çok önemli bir örnek vardır:
Birinci Dünya Savaşından mağlup çıkan Almanya’da 9 Kasım 1918-11 Şubat 1919 arasındaki
Geçici Cumhuriyet Hükûmeti Başbakanı Philipp Scheidemann'ın 9 Kasım 1918 tarihinde
cumhuriyetin kurulduğunu ilan etmesi ile başlayan ve Ocak 1919’daki seçimler sonucunda
Weimer kentinde toplanan kurucu meclisi “Alman Ulusal Meclisi”nin hazırladığı anayasa 11
Ağustos 1919’da kabul edilerek Almanya İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçmiştir.
-
28 Ocak 1933’te Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi başkanı Adolf Hitler Başbakan
olmuştur.
27 Şubat 1933’de Alman Meclisi Reichstag Hitler’in SA’ları tarafından yakılmıştır.
(Türkiye’de TBMM
bombalandı)
-
Amerikancı-dinci
vatan
haini
Fetö
isyancıları
tarafından
23 Mart 1933’te Yetki Kanununun kabulüyle Reichstag’ın (Alman Meclisinin) tüm
yetkilerini dört yıl süre ile kabineye, dolayısıyla Başbakan Hitler’e devrediliyor ve
Meclisin çalışmalarına bu süre için ara veriliyordu. (Olağanüstü Hal ilan edilerek, tüm
yasama ve yürütme yetkisi Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanında toplandı.)
Komünistler dahil bütün sol kanat meclisten dışlandı. O yıl içinde halkın bütün
demokratik haklarına son verildi ve Führer'e kayıtsız şartsız itaat dönemi başladı. Bu
kanun ile Reichstag’ın tüm yetkileri dört yıl süre ile kabineye devrediliyor ve
çalışmalarına bu süre için ara veriliyordu. Ancak böyle bir kanunun onaylanması için
parlamentoda üçte iki çoğunluk kararı gerekmekteydi. Nürnberg Uluslararası Askeri
Ceza Mahkemesi tutanaklarına göre oylamanın yapılacağı gün parlamento Hitler’in
milisleri SA’lar tarafından kuşatılmış, bazı sosyal demokrat parlamenterler içeri
alınmayarak, Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisi baskı ile Reichstag’da çoğunluğu
sağlamıştır.
-
2 Ağustos 1934’te Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg vefat etmiş, bunun üzerine
Hitler Cumhurbaşkanlığı makamını da üstlenmiştir. Onun Cumhurbaşkanlığı makamına
yükselişinin halkın onayına sunulması için 19 Ağustos 1934 tarihinde bir referandum
düzenlenmiş (Volksabstimmung über das Staatsoberhaupt des Deutschen Reichs) ve
Referandumun sonucunda %89,93 “evet” oyu çıkarak Hitler’in Cumhurbaşkanı
olmasına, bununla birlikte Şansölyelik görevini de sürdürmesine halk tarafından onay
Sayfa 5 / 7
verilmiştir. (AKP tarafından Meclise sunulacak olan anayasa değişikliği aynı amacı
taşımaktadır.)
Böylece Reichstag’da Nasyonal Sosyalist Partinin çoğunlukta olması, cumhurbaşkanlığı ile
başbakanlığın tek elde bütünleşmesi ile fiilen bütün yasama ve yürütme yetkisi Hitler’in elinde
toplandığından, Cumhuriyet fiilen ve hukuken ortadan kalkmış, Hitler, Weimar Anayasasının
cumhurbaşkanına verdiği bütün yetkileri sonuna kadar kullanmıştır. Hitler anayasasının
özellikle;
- 46. maddesi ile verilen, “bütün memurların (Beamte) atanması ve azledilmesi”
yetkisini kullanarak devlet kadrolarını kendisine biat edenlerle doldurdu.
- 47. maddeye göre Alman silahlı kuvvetlerinin tam yetkili başkomutanı oldu.
- 48. Madde [1] ile devletin yükümlülüklerine yerine getiremediği veya kamu
güvenliğinin tehlikeye düştüğü hallerde Silahlı Kuvvetleri kullanma yetkisini fütursuzca
ve sonuna kadar kullanarak orduyu halkın muhalif kesiminin üzerine sürerek, faşist
Almanya diktatörlüğünü kurdu.
Silahlı Kuvvetleri kullanma yetkisini eline alan Hitler, tek yetkili olarak, diğer devletlere savaş
açarak insanlığın karşılaştığı en büyük felaketin yaratıcısı oldu.
Cumhuriyet Halk Partisi’ni bekleyen tarihi görev
Türkiye Cumhuriyetini kuran parti olarak CHP’nin önünde, cumhuriyetimizin bir “tek adam
diktatörlüğüne” dönüştürülmesi gibi yakıcı tehlikeyi göğüslemek için tarihi bir görev
bulunmaktadır. Bunun için:
1- CHP, AKP tarafından Meclise getirilecek “başkanlık” hedefli anayasa değişikliği
konusunda Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul çalışmalarına katılmamalıdır.
Bu anayasa değişikliği AKP+MHP ve eğer belli pazarlıklardan sonra HDP’nin de desteği
ile kabul edilirse, üç partinin anayasası olarak kalmalıdır. CHP bu tasarının
kanunlaşmasına, tartışmalara katılarak meşruiyet kazandırmamalıdır. Böyle bir tasarıyı
CHP’nin az sayıdaki milletvekili ile engellemesi mümkün değildir. Eğer tartışmalara
katılırlarsa, anayasa değişikliğinin kabul edilmesi halinde R. Tayyip Erdoğan her
zaman olduğu gibi, “tasarı bütün partilerin katılıyla demokratik şekilde tartışıldı, ancak
milli irade böyle tecelli etti” diyecek ve CHP katılımıyla iktidara yardım etmiş olacaktır.
2- CHP, AKP’nin başkanlık hedefli anayasa değişikliğine ve daha genelde Türkiye
Cumhuriyetini bir din devletine dönüştürmesine karşı, devletimizin kurucu partisi
olarak, “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan” cumhuriyetimizi savunacak,
sağdaki milliyetçilerden, sol-sosyalistlere kadar en geniş siyasi yelpazedeki kitlelerin
bir “milli cephe” etrafında toplanmasına öncülük etmeli, mücadeleyi halkla
bütünleşilecek meydanlara taşımalıdır.
* * *
Sayfa 6 / 7
[] : Article 48
If a state (8) does not fulfill the obligations laid upon it by the Reich constitution or the Reich laws, the Reich
President may use armed force to cause it to oblige. In case public safety is seriously threatened or disturbed, the
Reich President may take the measures necessary to reestablish law and order, if necessary using armed force.
In the pursuit of this aim he may suspend the civil rights described in articles 114, 115, 117, 118, 123, 124 and
154, partially or entirely.
The Reich President has to inform Reichstag immediately about all measures undertaken which are based on
paragraphs 1 and 2 of this article. The measures have to be suspended immediately if Reichstag demands so.
If danger is imminent, the state government may, for their specific territory, implement steps as described in
paragraph 2. These steps have to be suspended if so demanded by the Reich President or the Reichstag. Further
details are provided by Reich law.
Sayfa 7 / 7
Download