eğitimin felsefi temelleri

advertisement
EĞİTİMİN FELSEFİ
TEMELLERİ
FELSEFE SÖZCÜĞÜNÜN KAYNAĞI
NEDIR?

Özel bir bilgi türü olarak felsefe, Yunanca
“bilgelik” ya da genel olarak “bilgi” anlamına
gelen sophia ve “sevgi” anlamına gelen philia
sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu
çerçevede felsefe (philosophia), bilgi ve bilgelik
sevgisi, anlamına gelmektedir. Filozof
(philosophos)da bilgeliği seven, bilgiyi arayan, ve
ona ulaşmak isteyen kişidir.
BILGELIK NE ANLAMA GELIR?
 Eski
Yunanca da bilgelik (sophia) sözcüğü
yalnızca kuru ve soyut bilgi anlamında
değil, akıllıca davranmak, aşırılıktan
kaçınmak, kendine egemen olmak ve kötü
durumlara göğüs germeyi bilmek
anlamına da gelir. O halde filozof,
yaşamın anlamını bulmaya ve bu anlama
uygun yaşamaya çalışan kimsedir.
Felsefenin amacı da yalnızca kuramsal
bilgi elde etmek değil, aynı zamanda
doğru davranışta bulunmamızı sağlamak;
ahlâklı yaşamanın yollarını öğretmektir.
FELSEFE NEDIR?
 Felsefe,
insanın kendisi, yaşamı, içinde
yaşadığı toplum ve evren üzerine
düşünme faaliyeti olarak tanımlanabilir.
 “Bütün insanlar doğal olarak bilmek
isterler“. Gerçekten de insanı insan yapan
en önemli özelliklerden biri onun
kendisini çevreleyen dünyayı, içinde
yaşadığı toplumu, geçmişini ve bütün
yanları ile bizzat kendisini tanımak ve
bilmek istemesidir.
Felsefe, bilginin temelinde bulunan bir
takım doğrulara ve insan davranışını
yöneten ilkelere ulaşma çabasıdır.
 Bir düşünme faaliyeti olarak felsefe,
insanların kendileri ve yaşamın anlamı
üzerinde düşünmelerini sağlar.
 İşte, söz konusu düşünme faaliyeti
sonucunda ortaya felsefi bilgi adını
verdiğimiz “özel” bir bilgi türü çıkar.

BILGI TÜRLERI
Gündelik bilgi
 Dini bilgi
 Teknik bilgi
 Sanat bilgisi
 Bilimsel Bilgi
 Felsefe bilgisi

FELSEFI BILGININ ÖZELLIKLERI
Eleştirel bir bilgidir.
 Sistemli ve düzenlidir
 Yığılan, birikimli (kümülatif) bir bilgidir
 Akla dayanır
 Birleştirici ve bütünleştiricidir
 Kesinlik yoktur
 Normatiftir
 Evrenseldir
 Özneldir

FELSEFENİN DOĞUŞU

İlk çağ felsefesi denilince dar anlamda Yunan
felsefesi ve bundan doğmuş olan diğer felsefeler
anlaşılır. İlk felsefeyi ortaya koyan
Yunanlılardır. İlk çağ felsefesine antik çağ
felsefesi de denir. Felsefe kelimesi yunanca
philosophia sözcüğünden gelmektedir. Philia
sevgi, sophia ise bilgelik ( bilgi) anlamı taşır.
Yunan felsefesinin esas doğduğu yer, Ege’deki
İonia kentidir. Felsefe ise arapça bir kelimedir.
ANTİK ÇAĞ FELSEFECİLERI ;


a) Thales ; Bilimsel düşünmeyi göreli olarak en arınmış biçimiyle
ilkin Miletli Thales ortaya koymuştur. Thales felsefe tarihinin
başında bulunan kişi olarak kabul edilir. O ilk’i ( Arkhe) su ile
açıklamıştır. Ona göre her şey sudan türer ve yine suya döner. Dünya
ise düz bir tepsi şeklindeki suyun içinde yüzmektedir. Thales’i ilk
ilgilendiren konular yeryüzü ile gökyüzü olmuştur. Her şey canlıdır.
Her şey içinde tanrısal bir yaratıcı gücü olan su ile doludur.
b) Anaximandros; İlk madde sonsuz ve tükenmezdir. Sonsuz olan
şeyi Thales gibi varlık olan birşeyle sınırlayamayız. Çünkü var olan
herşeyin birde zıttı vardır. Yer, tepsi biçiminde değil, bir silindir, bir
sütün biçimindedir ve boşlukta serbest olarak durur. Gökte yerin
etrafında döner.

c) Anaximenes; İlk madde havadır. Hava, ruhun insanı kuşatması
gibi evreni kuşatır.

d) Herakleitos; Evrenin temel maddesi ateştir. Ateş, bütün
karşıtların birliğidir. Evrende tanrısal bir akıl egemendir.


e) Sokrates; İlkçağın en büyük düşünürlerinden biridir. Sokrates'in
kendisinden sonra gelen filozoflar üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu
düşünüldüğünden Sokrates'ten önceki filozofları Sokrates öncesi
düşünürler olarak sınıflandırmak yaygın bir eğilimdir. Sokrates , İnsan
hayatının pratik sorunlarıyla ilgilenmiştir. Akla ve düşüncenin objektif
değerine inanırdı. Ona göre, bilimsel çalışmanın amacı, duyularla
edinilen tek tek algılar değil, kavramdır. Tümevarım yöntemini
kullanmıştır. Bütün çalışmaları ahlaka yönelmiştir. Erdemle mutluluk
arasında bir bağ kurmuştur. İçinde var olan Daimonion diye bir sesin
ona sürekli yol gösterdiğini söylemiştir. Çevresine büyüleyici bir etki
yapmıştır.
f) ( Eflatun ) Platon; Eflatun'un felsefesini, beş önemli kuram içerisinde
toplamak mümkündür. Bunlar, “bilgi”, “idealar”, “ruhun ölümsüzlüğü”,
“evrendoğum” Cosmogony - Evren'in oluşumunu inceleyen bilim dalı) ve
“devlet” ile ilgili kuramlarıdır. Eflatun, bütün yaşamı boyunca hocası
Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu
kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir. Sokrates ve
Eflatun'a göre felsefenin ana ereği, insanın mutluluğu ve yetkin
yaşamının sağlanmasıdır. Yetkin bir yaşam, ancak erdemli bir hayat
sürmekle elde edilebilir. Erdemin temeli “bilgi”, özü “idealar kavramı”,
gerekçesi “evrendoğum”, güvencesi “ölümsüzlük”, yaşamsal sığınağı
“devlet”tir



g) Aristo : Aristo, diyaloga yer veren karşılıklı konuşma tipi
yazılar yazmıştır. Ancak bu yazılar zamanla kaybolmuş ve
geriye yalnızca ders ve araştırma notları kalmıştır. Aristo,
hocası Eflatun’un idealar fikrinden hareket etmiştir. Eflatun
ideaları bir gerçek kabul ederken, Aristo bunu kabul
etmemiştir. Ona göre sadece elimizle tutup, gözümüzle
gördüğümüz varlıklar gerçektir. Bütün varlıklar madde ile
şekilden meydana gelmiştir. Şekil, aktif bir ideadır; maddeye
niteliklerini veren odur. Bu sebeple gözle göremediği ideaları
inkar yoluna gitmiştir. Aristo’ya göre dünya ve madde
daimidir (kadimdir).
Aristo, ahlak bilgisinde ilmi kesinliğin yeri olmadığını
söylemiştir. Pratik olarak “faziletin ne olduğunu bilmek
yerine, iyi bir insan olmanın önemi” üzerinde durmuştur.
Aristo, tabiat bilgilerinin tarifi ve sınıflandırılmasındaki
çalışmaları ile bilinir. Bu konulardaki bilgisi ve metodu
dikkati çekmektedir. Tabiattaki türlerin tanınması ve tarif
edilmesi konusunda başarılı olmuştur. Kendisi ve okulu tabiat
bilimlerinin ayrı bir ilim kolu olarak kurulmasını sağlamıştır.
(http://www.msxlabs.org)
SOFİSTLER



Sofistler, M.Ö. 5. yüzyılda para karşılığında felsefe
öğreten gezgin felsefecilerdir. Özellikle Atina’da çağın önde
gelen bilgeleri var olan değerleri (kritias) eleştirmişlerdir.
Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve
geliştirici olmuşlardır.
Etimoloji bakımından ‘sofist’ kelimesi Yunanca sophos
(bilge, becerikli, zeki) sözcüğünden türetilen sophistes’ten
gelir, öğrenmeyi ve öğretmeyi meslek edinen kişileri
belirtmek için kullanılır.Dönemin sosyal değişimleri ve
siyasal gelişimleri (5.yy Atina Demokrasisi) sofistlerin
etkili olmalarına yol açmıştır. Çünkü sofizmin doğuş
nedenleri arasında Atina demokrasisinin tamamen yeni
türden bir eğitime, pedagojiye duyduğu pratik gereksinim
gerçek belirleyici bir nedendir. Bir anlamda ‘Yunan
Aydınlanması’ olarak adlandırılacak gelişmenin
yaratıcılarıdır.
Geliştirdikleri yöntemle ilk pedagoglar olarak bilinirler.
Daha çok halkın eğitimiyle ilgilenmişlerdir.
FELSEFENIN ALANLARI
Varlık Felsefesi (Ontoloji):
Varlık felsefesi, varlığı bir bütün olarak ve varlık
olmak bakımından ele alır. Varolmanın ne
anlama geldiğini ve varlığın ilk nedenlerini
araştırır.
 Bilgi Felsefesi (Epistemoloji):
Bilgi felsefesi, bilgi konusunu genel olarak ele
alır; doğru bilginin olanaklı olup olmadığını,
bilginin kaynağının ne olduğu konularını
araştırır
 Normatif Ahlâk Felsefesi (Aksiyoloji):
Ahlâk felsefesi, insanın yaşamıyla ilgili temel
değerleri ele alır. İnsanın yaşamında uyması
gereken ilkeler ve erdemlerin neler olduğunu
araştırır.

FELSEFENİN ÇEŞİTLİ
ALANLARLA İLİŞKİSİ



Felsefe – Bilim İlişkisi
Felsefe ve bilim arasında ortak olduğu kadar pek çok noktada ayrıldıkları
noktalar vardır. Bununla birlikte felsefenin en fazla işbirliği içinde olduğu alan
bilim olmuştur. Felsefe bütün bilimlerin sonuçlarından etkilendiği gibi, kendisi de
bilimlere yol gösterir. Doğru bilgiye ulaşmak için bilim de felsefi araştırmaların
sonuçlarına kayıtsız kalamaz.
Felsefe – Din İlişkisi
Felsefe ile din birbirinden farklı iki disiplin olarak tarih içinde hep yakın ilişki
içinde olmuştur. Dini dogmalar felsefe aracılığıyla temellendirilmeye çalışılmıştır.
Her ikisi de varlık ve değerler konusunu ele almıştır; insanı ve evreni açıklamaya
çalışmıştır. Şu halde amaç yönünden tam bir benzerlik gösteren din ile felsefe,
yöntem bakımından farklılıklar göstermektedir. Dinin kaynağı Tanrı, felsefenin
kaynağı insan, akıldır. Dinde eleştiriye, kuşkuya yer yokken felsefe, eleştiri ve
kuşkuya dayanır.
Felsefe – Sanat İlişkisi
Sanat da felsefe gibi yaratıcı bir insan etkinliğine dayanır; insan kendi
varoluşunu sanat yoluyla yansıtır. Ancak, sanatın bilgisi felsefi bilgiden farklıdır.
Sanat bilgisi, insanda duygu ve heyecan uyandırmayı amaçlar. Estetik ise
felsefenin konusudur. Bu çerçevede, hem sanat hem de felsefe, hayatı ve insanı
yaratıcı bir zeka ile kavrar, yorumlar.
FELSEFE – EĞİTİM İLİŞKİSİ





Eğitim felsefesinin önemli bir kavramı kültürdür. Eğitim kültürel
aktarım aracıdır. Felsefe ise kültüre kayıtsız kalamaz. Bu
durumda kültür ile eğitim felsefesi arasında karşılıklı neden
sonuç ilişkisi vardır.
Eğitim felsefesi, felsefi sorunlardan ziyade eğitim sorunları
üzerine eğilir.
Felsefe ile eğitim birlikte yürümek durumundadır. Her ikisi de
karşılıklı olarak birbirini oluşturur, eylem ve düşünce sürecinde
birbirleriyle alışverişte bulunurlar. Birbirlerinin aracısı ve
amacıdırlar; hem süreç hem de üründürler.
Eğitim felsefesi normla ilgili ölçütlerin oluşturulması ve
amaçların belirlenmesinde yardımcı olur.
Eğitimin temel işlevi, insanı geliştir ve güzelleştirmektir.
Felsefenin de işlevi bir anlamda insani gelişim olduğu
söylenebilir. Bu durumda eğitimciler bir ölçüde felsefenin ortaya
koyduğu görüşleri insanlara uygulama sorunuyla ilgilenirler.
Filozof, insanın özüne ilişkin teorik sorunlarla uğraşırken,
eğitimci bu teoriyi gündelik yaşamla ilişkilendirir.
FELSEFE – EĞİTİM İLİŞKİSİ
Felsefi düşünmenin öğretmenler ve
öğrenciler açısından problem çözme,
sorunları tartışma, ve yaratıcı düşünme
bakımından yol göstericidir.
 Felsefe işlevleri bakımından da eğitim
teorisyenlerine ve program yapımcılarına
(Kişisel gelişme, hedef yazma, hipotez
geliştirme, ve objektif testler hazırlama
gibi) pratik ve somut yardımda
bulunabilir. Ayrıca, eğitim sorunları
üzerine düşünme ve yeni tartışmalara
zemin hazırlaması bakımından da
felsefeden yararlanılabilir.

FELSEFI AKIMLAR



İdealizm: Gerçekliği tinsel sayan ve dış dünyayı
düşüncenin yansıması olarak gören bir akımdır. İdealizme
göre, gerçekliğin mükemmel bir düzeni vardır ve
değiştirilemez; mutlak olan, gerçek olan hep aynı kalır.
İnsanın temel görevi, aklını kullanarak bu edealara
ulaşmaktır. İnsan ancak bu şekilde kendini
gerçekleştirebilir. İdealar, aynı zamanda mükemmel bir
düzen içerisinde bulunan evreni yaratan Tanrı’yı da
simgelemektedir.
İdealizme göre, gerçek bilgi ideaların bilgisidir. Bu bilgi
zorunlu bir bilgidir, değişmez varlıkların bilgisidir, tümel
bir bilgidir. Ahlâksal açıdan iyilik ideası, ulaşılması
gereken en yüksek erektir. İyilik, güzellik ve doğruluk
bütünsel varlıkta bulunur. İdealist eğitimin amacı da
iyilik, güzellik ve doğruluğa ulaşmaktır.
İdealist eğitimin merkezinde konular, dersler, evrensel
doğrular ve öğretmen bulunmaktadır. Bu nedenle
idealistler konu alanı-bilgi merkezli eğitim programı
geliştirme yaklaşımını benimsemişlerdir.
REALIZM



Realizm, gerçek dünyanın algı veya anlağımızdan (bizim
dışımızda) bağımsız olarak varolduğuna öğretisidir.
Gerçeklik, varolan şeylerin tümüdür. Varolan şeyler
doğadan gelir ve doğanın kanunlarınca idare edilir.
Realizm, bilgilerimizin gerçekle olan uygunluğunu ele alır
ve gerçek hakkındaki bilgilerimizi sınar. Bu durum “özün”
değişmesinden çok görüş açısının değişimidir. Nesnel
gerçekliğin değişmez ve mutlak olduğu kabul edilince,
insanın yapacağı mutlak doğruya ulaşması ve bunun için
aklını kullanmasıdır.
Realistlere göre eğitimin amacı, toplumun kültürel
birikimini genç nesillere aktarmak, aklı kullanma yolunu
geliştirmek ve bu sayede insanları mutlak doğruya
ulaştırmak ve mutlu etmektir.
Realist eğitimin temelinde konu alanı ve öğretmen vardır.
Değişiklikler daha çok öğretim yöntemleri üzerinde
gerçekleştirilir.
PRAGMATIZM/ALETÇILIK/DENEYCILIK




Doğruluğu ve gerçekliği yalnızca eylemlerin sonucuna göre
değerlendiren ve yararı öne çıkaran akımdır. Başka bir
deyişle, doğruluk ve gerçeklik insan eylemlerinin sonuçları,
başarıları ve yararlılıkları ile değerlendirilmektedir.
Pragmatizme göre bütün bilgiler ve kuramlar insan
yaşamını kolaylaştırmak içindir. Şu halde bir kuram ya da
düşünce işe yararlılığıyla ölçülmektedir.
Pragmatistlere göre, bilimde, felsefede ve teknolojide
hiçbir tanım ya da formül kesin, nihai ve değişmez değildir.
Kuramdan çok uygulamayı öne çıkaran pragmatistler,
değişme kavramıyla birlikte öğrenciyi merkeze almışlardır.
VAROLUŞÇULUK






Varoluşçuluk daha çok bir eylem tarzı olarak kendini ortaya
koymaktadır. Çıkış noktası olarak insanın varoluş sorunları
gösterilebilir. Bireye aşırı vurgu yaparlar
Din, politika ve yaşama bakışlarında değişik görüşlere açık
(eklektik) bir anlayış sergilerler.
Varoluşçulara göre insan, dünyaya atılmış bir varlıktır; yani
varlığı özden önce gelir. Dolayısıyla doğuştan programlanmış
durağan bir varlık değildir. Yaratıcılığı ve özgürlüğe düşkünlüğü
sayesinde özünü kendisi belirlemiştir.
Varoluşçulara göre bilgi kesin ve objektif değildir. Bilgi insanın
kendi yaşantısı ve tasarımlarının bir sonucudur.
Eğitim insanın yaşantısını oluşturan tüm deneyimleri olduğu gibi
yansıtmalıdır.
Öğretme-öğrenme süreci sübjektif eylemeler ve beklentiler
çerçevesinde örgütlenmelidir. Bu durumda eğitimin hedefi,
insanın kendi varoluşunu gerçekleştirmesine yardım etmelidir.
EĞITIM AKIMLARI
 Daimicilik
(Perennilasim)
 Esasicilik (Essentialism)
 İlerlemecilik (Progressivism)
 Yeniden Kurmacılık
(Reconstructionism)
DAIMICILIK
 Daimicilik,
idealist felsefeye dayanır. En
tutucu eğitim felsefesidir.
 Daimiciliğe göre insan doğası, ahlâki
ilkele gerçeklik ve doğrular hiç
değişmeyen evrensel olgulardır.
 Doğru bilgini kaynağı akıldır. İnsan, aklı
sayesinde gerçekliğin bilgisine ulaşabilir.
Eğitimin amacı da zaten insanın aklını
etkinleştirmektir. Çünkü, insan Tanrı’dan
akıl taşır. Bu durumda bir eğitim
programı, Tanrı, insan ve evren
arasındaki ilişkileri ele almalıdır.
ESASICILIK



Esasiciliğin kökeni realizme dayanır. Daimiciler kadar
olmasa da tutucu bir özelliğe sahiptirler. Daimicilerin
savunduğu ideal dünya yerine, gerçek dünyayı referans
alırlar. Ayakları yere biraz daha sağlam basmasına karşın
bu eğitim akımı da esasiciler gibi mutlak, değişmez
gerçeklik fikrinden hareket etmişlerdir.
Esasicilerde de akıl merkezi bir kavramdır; ancak bilgi
aposterioridir. Başlangıçta boş bir levhaya benzeyen zihin,
rasyonel bir çabanın sonucunda (deney ve gözlem) bilgiyle
donatılır. Öğretmeni merkeze alan bu anlayış, öğrenciyi
ezberci ve pasif dinleyici durumuna düşürmektedir.
Dersler, kültürel mirasın aktarılma aracıdır ve ana vurgu,
aklın disipline edilmesi üzerinde toplanmıştır. Kısaca,
esasiciler geleneksel eğitimin temsilcisi konumundadırlar.
Burada okulun işlevi, gelenekselin sürdürülmesiyle
sınırlıdır. Toplumsal düzenleme ve reformlara kapalıdır.
İLERLEMECILIK



İlerlemeciliğin temeli pragmatizme dayanır. Esasiciliğe bir
tepki olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel eğitimin baskıcı
ve tutucu niteliğine karşı daha radikal ve daha özgürlükçü
bir söylem kullanmıştır.
Pragmatizmin “gerçeğin özü değişmedir” görüşü
ilerlemeciliğin temel çıkış noktası olmuştur. Buna göre,
doğadaki gelişme ve farklılaşma eğitimin betimleyici bir
normu olarak kabul edilmiştir. Şüphesiz, gelişen yaşamla
iç içe olan eğitim, doğal olarak ilerlemeci olacaktır.
İlerlemeci eğitim sisteminin merkezinde kendi yaşantıları
aracılığıyla gelişen ve öğrenmeyi öğrenen öğrenciler vardır.
Eğitim programlarında ise değişmenin doğasını kavrayan,
demokratik tutum geliştiren davranışlar hedeflenmiştir.
YENIDEN KURMACILIK
 Yeniden
kurmacılık pragmatik felsefeyi
referans almıştır. Bunalım felsefesi olarak
adlandırılabilir. Bu akıma göre insanlık
bir yol ayrımına gelmiştir; ya yok olacak
ya da yeni bir uygarlık inşa edecektir.
 Yeniden kurmacılığın merkezi kavramı
değişmedir. Eğitimin görevi, toplumu
sürekli olarak yeniden şekillendirmek ve
kurmaktır. Aynı şekilde eğitimin amacı,
dünya uygarlığı fikrini canlı tutmaktır.
TÜRK MİLLİ EĞİTİMİN
FELSEFİ DAYANAKLARI



İSLAMCILIK; Abdülhamit döneminin resmi
politikasıydı. Yaşam İslam kurallarına göre
düzenlenmeliydi. İslamcılar kendi aralarında üçe
bölünmüşlerdi. Bir grup, eski saadet günlerine (dört
halife dönemi) dönmek gerekir. Batı kesinlikle
reddedilmeliydi. Bir grup, tekniğin batıdan
alınmasında sakınca yoktur. Diğer grup ise, batı ile
islamın birlikte yaşıyabileceği görüşündeydi.
İslamcılar ümmetçiliği ideoloji olarak benimsediler.
Onlara göre Müslümanlar tek bayrak altında
toplanmalıydı. Milliyetçiliğe karşı çıktılar.
BATICILIK; Osmanlıların gerilemeye başladığı
dönemde ortaya çıktı. İlk olarak batılılaşma
düşüncesine askeri alandan başlandı. Bunlar tümüyle
batıyı örnek almak gerektiğini savunuyorlardı. İslam
ise gelişmenin önünde engeldi.




TÜRKÇÜLÜK; Esasen milliyetçilik akımları Fransız
ihtilaliyle ortaya çıkmaya başladı. Türkçülüğün en önemli
temsilcisi Ziya Gökalp’tır. O Türkçülüğü Türk Milletini
yükseltmek olarak tanımlar. Irkçı Türkçülüğe karşıdır.
Batıyı tamamen örnek almak yerine gelişmeler
kültürümüze uygunsa alınmalıdır. Atatürk’le Gökalp’in
düşünceleri arasında yakın ilişki vardır.
Atatürk önderliğindeki Türk devrimi esasen pozitivizme
dayandırılmıştır.
Çağdaş uygarlık kavramının içerdiği ulusal yenilikçi bilinç
, tam bağımsızlık, halk egemenliği, ülke ve ulus bütünlüğü,
akılcılık yeni oluşan ulusun temel dayanaklarıydı.
Cumhuriyet döneminde eğitimin felsefesinin oluşmasında,
Atatürk’ün ülkeye çağırdığı batılı eğitimcilerinde katkısı
olmuştur. J.Dewey’in pragmatist görüşü, Alman Kuhne’nin
“iş okulu” görüşü bunda etkili olmuştur.
ATATÜRK’ÜN EĞİTİM
POLİTİKASININ TEMEL İLKELERİ
Eğitim ulusal olmalıdır
 Eğitim bilimsel olmalıdır
 Eğitim uygulamalı (işlevsel) olmalıdır
 Eğitim laik olmalıdır
 Eğitim disiplinli olmalıdır
 Öğretmenlere değer verilmelidir
 Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır
 Öğretim birliği sağlanmalıdır

Download