Word`e Aktar - Haberkulesi.com

advertisement
Bir doğa mucizesi Kapadokya
Açıklama: Dünyada bir benzeri daha bulunmayan ve olağanüstü bir doğa mucizesi olan
Kapadokya, orta Anadolu bölgesinde Aksaray,Nevşehir,Niğde,Kayseri ve Kırşehir illerinin
kapladığı alanın ortak adıdır. Üst Myosen dönemde Kapadokya bölgesindeki Erciyes,
Hasandağ ve Güllüdağ'da meydana gelen volkanik patlamalar sonucunda bölgede volkanik
tüflerden büyük bir plato oluşmuş, Kızılırmak nehri ve rüzgarın on binlerce yıl boyunca bu
platoyu aşındırmasıyla bir doğa harikası olan peribacaları ortaya çıkmıştır.
Kategori: Gezi-İnceleme
Eklenme Tarihi: 12 Nisan 2007
Geçerli Tarih: 18 Temmuz 2017, 22:56
Site: Haberkulesi.com
URL: http://www.Haberkulesi.com/haber_detay.asp?haberID=153
Kapadokya'ya ilk insan yerleşimleri Prehistorik dönemlerde başlamış, insanlar
vahşi hayvanlardan korunmak için tüf halindeki volkanik kayaların içine yer altı
şehirleri inşa etmişler ve bu yer altı şehirlerinde yaşamışlardır.
Eski Tunç çağında Asur medeniyetinin yerleşim alanı olan Kapadokya daha sonraları
Hitit, Frig, Pers, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı toplumuna ev sahipliği yapmıştır. M.S. 2.
yüzyılda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan ilk Hıristiyanlar Antakya ve Kayseri
üzerinden Kapadokya’ya gelerek buraya yerleşmişlerdir. Kapadokya’daki yer altı
şehirlerini bulan ilk Hıristiyanlar, girişleri kolayca fark edilemeyecek şekilde yapılmış
olan bu yer altı şehirlerinde saklanarak Romalı askerlerin zulmünden kurtulabilmişlerdir.
Yer altı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kalabilecekleri için
erzak depoları, havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, su
kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak yer altı şehirlerini genişletmişlerdir.
Birbirine bağlı odalar şeklinde yapılan bu şehirlerde bazı odalar ancak bir insanın
geçebileceği kadar dar tünellerle birbirine bağlıdır. Bu tünellerin giriş çıkışlarında
güvenlik nedeniyle tüneli kapatmak için kullanılan büyük taş silindirler vardır.
Derinkuyu - Kapadokya
Kapadokya bölgesinin ilk halkları Hattiler, Luviler, ve Hititlerdir. M.Ö. 3000-2000
yıllarında Asurlar bu bölgede ticaret kolonileri kurmuşlardı. Kaneş’de bulunan Asurca
çivi yazılı Kapadokya tabletleri dönemin toplumsal ve siyasal yaşantısına ışık tutan,
ticari ve ekonomik sözleşmeleri olan bu tabletler Anadolu’nun ilk yazılı tabletleridir. Bu
belgelere göre o dönemde orta Anadolu’da merkezi bir yetkeye bağlı olmayan küçük
yerel krallıklar vardı. Bunlar genellikle küçük bir bölgeyi ellerinde tutuyor ve barış içinde
yaşıyorlardı. Hitit imparatorluğunun çekirdeğini oluşturan bölge ( Kapadokya ) daha
sonra Phrigialıların ve Perslerin egemenlik alanına girdi. Persler bölgeyi Katpatuka diye
adlandırmışlardı ve merkezi Mazaka idi. Kapadokya Satrab’ı (Satrap:Perslerde küçük
eyalet yöneticisi) Datames, Perslerin en büyük kralına karşı ayaklandığında diğer
Anadolu Satrapları da onu destekledi ancak ayaklanma bastırıldı. M.Ö. 33 de Büyük
İskender Kapadokya’nın bir bölümünü ele geçirdi. M.Ö. 188 de Roma himayesine giren
Kapadokya M.Ö. 100 de Pontus kralı Mithridates tarafından ele geçirildi fakat M.Ö. 63
de Pompeius Mithridates’i yenilgiye uğratarak Kapadokya’yı tekrar Roma himayesine
aldı, Tiberius döneminde ise Kapadokya'ya Roma eyaleti statüsü verildi. Kapadokya
Hıristiyanlığın yayılma dönemlerinde en önemli yerlerden biri oldu. Hıristiyanlığın
yayılmasını engellemek isteyen Romalı askerlerden kaçan ilk Hristiyanlar gizlenmeye
son derece elverişli olan Kapadokya bölgesine yerleşerek varlıklarını sürdürebilmiş ve
dinlerini yayabilmişlerdir. Kaisera’lı Aziz Basileious ve Nyssa’lı Aziz Gregorios
Kapadokya’da yetişmişlerdir. M.S. 647 de Muaviye’nin Kayseri’yi işgal etmesiyle
Kapadokya Arap akınlarıyla karşılaştı. 1072 de Selçukluların eline geçen Kapadokya
1399 da Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katıldı.
Günümüzde Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kapadokya her yıl
dünyanın her yerinden gelen yüz binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Ürgüp - Kapadokya
Ürgüp; Nevşehir ilinin 20 km doğusundaki temenni tepesi olarak adlandırılan
tepenin eteklerinde kurulmuş olan ürgüp Kapadokya bölgesinin ilk yerleşim
alanlarından birisidir. Bizans döneminde Osiana, Hagios, Prokopios, Selçuklular
dönemdinde Başhisar, Osmanlılar döneminde Burgut Kalesi olarak
isimlendirilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ise Ürgüp denilmiştir.
Ürgüp, Kapadokya bölgesinin piskoposluk merkeziydi. Ürgüp’ün bir köyü olan
Ortasihar’daki Üzümlü Kilise, Cambazlı Kilise, ve Sarıca Kilise yöredeki en eski kaya
kiliselerdir. Ayrıca Tavşanlı Kilise ve Aziz Basileious kilisesi görülmeye değer yerlerdir.
Mağara otelleri, şarapları ve el dokuma halıları çok ünlü olan ürgüp, kapadokya
bölgesinin en önemli turizm merkezidir. Eski mağara evler tarihsel
dokusuna zarar verilmeden birer turistik mağara otel durumuna getirilmişlerdir. Mağara
otellerin yanı sıra bazı mağaralar disko, bar gibi eğlence yerlerine dönüştürülmüştür.
Göreme; Kapadokya bölgesinin en göz alıcı Peri bacaları Göreme'dedir. Eski adları
Korama, Matiana ve Maccan olan Göreme Nevşehir il merkezine 10 km uzaklıktadır.
Volkanik kayalardan oluşan vadi, doğal etmenlerin bu kayaları aşındırması ile ortaya
çıkan peri bacaları ve tarihi zenginlikleriyle ünlüdür. Romalı askerlerin baskılarından
kaçarak Kapadokya'ya gelen ilk Hristiyanların yoğun göçü ile önemli bir dini mekan
olmuştur. Baskıdan kaçan halk kolayca gizlenebilecekleri vadideki volkanik kayaların
içine çok sayıda manastır, kilise ve ev yapmışlardır. Günümüzde açık hava müzesi olan
Göreme’de Elmalı Kilise, Azize Barbara Kilisesi, Çarıklı Kilise, Tokalı Kilise ve Saklı
Kilise vardır. Kiliselerin içinde İsa’nın yaşamından sahneler, İncil’i yazan azizlerin
tasvirleri, Azize Barbara ve Aziz Georgius’un resimleri bulunmaktadır.
Avanos; Kapadokya bölgesinin önemli yerleşim yerlerinden biri olan Avanos,
Nevşehir merkezinden 18 km kuzeyde, Kızılırmak kıyısına kurulmuştur. Antik
dönemlerdeki adı Venessa’dır. Bölgenin en önemli özelliği toprak testi, çanak,
çömlek yapımcılığıdır. Hititler döneminden beri süregelen çömlekçilik halen
geleneksel haliyle devam ettirilmektedir. Avanos'un Sarılar kasabası yakınlarındaki
Zank Höyük'te yapılan arkeolojik kazılarda Eski Tunç Çağı' ndan Geç Roma Dönemi 'ne
kadar değişik kültürlere ait kalıntılar açığa çıkarılmıştır. Avanos’a 5 km uzaklıktaki
Sarıhan, klasik Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Günümüzde turistik
bir mekan olarak kullanılan Sarıhan’da her gece Mevlevi ayini düzenlenmektedir.
Göreme - Kapadokya
Zelve; Kapadokya bölgesinin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Zelve, Ürgüp’den
sonra Göreme-Avanos karayolu üzerindedir. Avanos’a 5 km, Paşabağlarına 1 km.
uzaklıktaki Zelve, Aktepe’nin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuştur. Üç vadiden oluşan
Zelve Ören Yeri, Kapadokya'daki peribacalarının en yoğun olduğu yerdir, volkanik tüfler
içinde oluşmuş çok sayıda peribacaları bulunur. Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş
gövdelidir. Ayrıca volkanik tüfler içinde Romalı askerlerden kaçan ilk hristiyanlar
tarafından gizlenme amaçlı kullanılmış çok sayıda yerleşim yerleri vardır. Bu yerleşim
yerleri içinde pek çok manastır ve kilise mevcuttur. Yamaçların dibinde yer alan ’Direkli
Kilise’ Zelve’deki manastır hayatının ilk yıllarına aittir. Kilise süslemelerinde tercih edilen
kabartma haçlar daha çok ikonoklastik Dönem öncesine tarihlenen Balıklı, Üzümlü, ve
Geyikli Kiliseler vadinin önemli kiliselerindendir. Vadide manastır ve kiliselerden başka
yerleşim yerleri, iki vadiye açılan tünel, değirmen, cami ve güvercinlikler bulunmaktadır.
Ihlara vadisi Aksaray ilinde Melendiz dağlarında doğan Melendiz çayının volkanik
kayaları aşındırması ile yaklaşık 150 mt derinliğindeki Ihlara vadisi oluşmuştur. Sulama
imkanlarının bolluğu ve kuytu oluşundan dolayı gizlenmenin kolaylığı nedeniyle Romalı
askerlerden kaçan ilk hristiyanların yerleşme alanı olmuştur. Ihlara vadisinde volkanik
kayalar içine oyulmuş yüzlerce antik kilise vardır. Kapadokya bölgesinin en önemli
kiliseleri bu Ihlara vadisindedir. Haç planlı Ağaçaltı Kilisesi, Sümbüllü Kilise, Pürenliseki
Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise, Karagedik Kilisesi, Kırkdamaltı Kilisesi, Direkli Kilise,
Ala Kilise, kemerli Kilise, Eğritaş Kilisesi en çok bilinen kiliselerdir.
Ortahisar; Nevsehir Urgup karayolu üzerinde, Ürgüp’e 6 kilometre uzaklıktadır. En
belirgin yapısı Etiler zamanında oyulmuş, 86 m yükseklikteki Ortahisar Kalesi'dir.
Kale hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde
Kapadokya'nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca hemen hemen
tüm vadilerin yamaçlarına oyulan kaya depolarında yörede yetişen tarım ürünleri
saklanmaktadır. Doğal güzellikleri ve tarihsel özellikleriyle ilgi çekici bir kasabadır.
Kavak, İbrahim Paşa ve Ortahisar'ın içinde yeraldığı vadi Damsa çayı vadisine ulaşır.
Bu vadinin Damsa çayı yakınları Üzengi deresi adını alır. Doğal özellikleri içme suyu,
maden suları olan bir yerdir. Ortahisar'ın ortasında dev bir peri bacası olan bir kale
vardır. Bu kaleye yabancılar şato da derler. İçi oyuktur. Oda ve salonlar vardır. Ayrıca
kasabanın çevresinde de pek çok kilise vardır. Orta hisarda evler kaleye doğru basmak
basamak yükselir. Doğal güzellikleri eski tarihsel yapıları ilginç narenciye ambarları
Göreme kaya kiliselerine yakın oluşu turistlerin rağbet göstermelerini sağlar. Ortahisar
vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise,
Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı'dır.
Kapadokya'nın yaşantısının anlatıldığı Etnografya Müzesi Ortahisar'da açılmıştır.
Uçhisar; Nevşehir-Göreme karayolu üzerindedir. Bölgenin en yüksek noktasında yer
alan Uçhisar’da en eski yerleşimin ne zaman başladığı bilinmemektedir. Uçhisar
kalesinin zirvesi bölgenin panaromik seyir noktasıdır. Kale içinde yer bulunan çok
sayıdaki odalar merdivenler, tüneller ve koridorlarla birbirlerine bağlıdır. Odaların
girişinde giriş çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları vardır. Kale ve
çevresindeki peribacalarına ve yamaçlara çok sayıda güvercinlik inşa edilmiştir.
Kapadokya bölgesindeki diğer yerleşim yerleri ile haberleşmede güvercinler
kullanılıyordu.
Derinkuyu;
Nevşehir’in 30 km güneyinde, Nevşehir-Niğde karayolu üzerindedir. Etiler
döneminde zor geçim anlamına gelen Melagobia (Malakopi) adı verilen Derinkuyu
ilçesinin tarihi çok eskilere dayanır. İlçede çok sayıda yeraltı şehri ve kilise
mevcuttur. Kapadokya bölgesindeki tüm yeraltı şehirleri gibi ilk Hristiyanların
gizlenme mekanı olmuştur. Tarihin değişik dönemlerinde bölgede yaşanan
savaşlarda gizlenme ve sığınak amaçlı kullanılmıştır. Yedi katlı ve 85 metre
derinliğinde olan Derinkuyu yer altı şehri binlerce kişiyi barındırabilecek bir kent
boyutundadır. İçinde yiyecek depoları, mutfaklar, ahırlar, kilise, şaraphane,
havalandırma bacaları, su kuyuları ve bir misyoner okulu bulunmaktadır.
Yeraltı şehirleri; Hiç şüphesiz ki Kapadokya bölgesinin en ilgi çekici özelliği
içinde barındırdığı yeraltı şehirleridir. Şu ana kadar 40 civarında yeraltı şehri
tespit edilmiş ise de bunların sadece altı tanesi ziyarete açılmıştır. Kapadokya
bölgesinin ilk sakinleri yabani hayvanların saldırılarından kurtulmak ve sert kış
koşullarından kurtulabilmek için yumuşak volkanik kayaların içine derinlemesine
oyuklar açmışlar, daha sonra günlük gereksinmeler doğrultusunda bu oyukları
genişletmiş , yeni oyuklar açmış ve bu oyukları tünel ve labirentler ile birbirine
bağlayarak yeraltı şehirlerini oluşturmuşlardır. Yeraltı şehirleri daha sonra Roma
askerlerinin zulmünden kaçan ilk Hristiyanlar için saklanma mekanı olmuş, gerektiği
zaman tüm şehrin yaşayabileceği kadar genişletilmiş ve insanların yaşayabilmesi için
gerekli olan her türlü donanım eklenmiştir. Herhangi bir tehlike olmadığında yerüstünde
yaşayan insanlar tehlike halinde yeraltı şehirlerine saklanmışlardır. Bu yüzden o
zamanki bütün evler bir tünel ile yeraltı şehirlerine bağlanıyordu. Kapadokya bölgesinin
bütün yeraltı şehirlerinde derinlikleri yer yer 80 metreyi bulan ve yeraltı sularına kadar
ulaşan havalandırma bacaları vardır. Bu bacalar hem havalandırma hem de su
ihtiyacının karşılanması amacıyla açılmışlardır. Kışları ılık, yazları ise serin olan
şehirlerin içinde mutfaklar, ahırlar, şaraphaneler, kiliseler, tahıl ambarları, toplantı
salonları, tuvaletler, kısaca yaşamak için gerekli olan her türlü yaşam alanı vardır. Tüm
şehirlerin içinde dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı sadece içerden açılıp
kapanabilen kilit taşları vardır.Yeraltı şehirleri hakkında en eski yazılı kaynak
Xenophon'un Anabasis (M.Ö 4) adlı kitabıdır. Kitapta, Anadolu'da yaşayan insanların
evlerini yerin altına oydukları ve evlerin birbirlerine dehlizlerle bağlı olduğundan
bahsedilmektedir.
Kaymaklı Yer altı Şehri; Nevşehir il merkezinin 20 km güneyindeki Kaymaklı
köyündedir. 7 kattan oluşan Kaymaklı yer altı şehri binlerce kişinin uzun süre
yaşayabileceği şekilde volkanik kayaların içine oyulmuştur. Birbirine tünellerle bağlı
onlarca odadan oluşan Kaymaklı yer altı şehrinde depolar, şaraphaneler, havalandırma
bacaları, su depoları, kilise ve mezar yerleri bulunmaktadır. Odaları birbirine bağlayan
tünellerin bazı yerlerinde dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı tünelleri kapatmaya
yarayan büyük silindir taşlar vardır. Kapadokya'daki diğer yer altı şehirleri gibi Romalı
askerlerin baskısından kaçan ilk Hristiyanlar tarafından yapılmıştır.
Özkonak Yer altı Şehri; Kapadokya bölgesinin önemli yerlatı şehirlerinden biri
olan Özkonak 1972 yılında bulunmuştur. Diğer yeraltı şehirlerinde olduğu gibi
Özkonak'da da şaraphaneler, yiyecek ambarları, hayvan barınakları vardır.
Kapadokya'ya gelen turistlerin en çok ilgi gösterdikleri yerlerden biridir.
Download