yemen tarihinde dini/siyasi bir aktör olarak

advertisement
KAPAK DOSYASI
YEMEN TARİHİNDE DİNİ/SİYASİ
BİR AKTÖR OLARAK
ZEYDÎLİK
Yemen’de dışarıdan müdahalelere açık
ve kabile esasına dayalı bölünmüş siyasi
yapı, mezheplerin propaganda yapmasına uygun bir zemin oluşturmaktadır. Varlıklarını sağlama alma endişesi içerisinde
olan mezheplerin sürekli olarak bir iktidar
peşinde oldukları bilinmektedir.
Yusuf Gökalp
24
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
25
KAPAK DOSYASI
İ
slam tarihinin başlangıcında dini ve siyasi açılardan büyük bir karışıklık içerisinde olan Yemen’de
Yahudi ve Hristiyanlığın yanı sıra, Arap yarımadasında eskiden beri varlığını sürdüren Putperestlik ve
ayrıca Sasanîlerin hâkimiyetiyle birlikte Mecusîliğin
benimsendiği bilinmektedir. Tarih boyunca yaşanan
siyasi mücadeleler ve süregelen savaşlar neticesinde
yabancı güçlerin Yemen’deki tahakkümü bölgedeki
toplumsal istikrarsızlığı sürekli hale getirmiştir. Kadim göçebe kabilelerin birbirleriyle ve dışarıdan gelen
güçlerle süregelen mücadelesi ırk ve din temelli siyasi,
sosyal ve kültürel huzursuzluklara zemin hazırlamıştır.
İslam tarihinin ilk dönemlerinde Yemen’de bölgenin
tamamını kontrol edebilecek durumda herhangi bir
merkezi yönetimin olmadığı görülmektedir. Birbirlerinden bağımsız olarak varlığını sürdüren kabilelerin İslam’ı benimsemesiyle birlikte ilk halifeler ardından Emevî ve Abbasîler tarafından atanan valiler
Yemen’de idareyi ele almışlardır. Ancak bölgede görev
yapan valiler bir türlü istikrarı sağlayamamışlardır.
Kabile çatışmalarının yoğun olarak devam ettiği ve
halifelerin adının sadece hutbelerde okutulduğu Abbasîler döneminde küçük çaplı devletlerin yanı sıra
Haricîler, İsmailîler ve Zeydîlerin de iktidar olma
peşinde koştukları görülmektedir.
Sünnî din anlayışının temsilcileri ve Abbasîlerin
uzantısı olarak ortaya çıkan hanedanlıklardan ayrı
olarak Şiî gelenekte yer alan fırka mensupları da Yemen’de kendi hâkimiyetlerini tesis etmişlerdir. İsmailî
Şiîler, Karmatîlik adı altında 268/881-303/915 yılları
arasında ve ardından da Suleyhîler adıyla 439/1066532/1138 yılları arasında devlet kurmuşlardır. Zeydî Şiîler ise 284/897-404/1013 yılları arasında Sa’da
merkezli Kuzey Yemen’de imam el-Hâdî ile’l-Hak
Yahya bin Hüseyin liderliğinde ilk Zeydî devletini
kurmuşlardır.
İsmailîlik veya Zeydîlik olarak varlığını sürdüren
Şiiliğe karşı Eyyûbîler ile birlikte Eşarî Sünnîliğin
bölgede yayıldığı görülmektedir. Bu tarihten itibaren
Kuzey Yemen’de Şiîlik ve Güney Yemen’de Eşarî Sünnîlik olmak üzere iki farklı dini gelenek varlığını sürdürmektedir. Mezheplerin, çeşitli sebeplerle merkezden uzaklaşıp Yemen’i kendilerine faaliyet alanı olarak
tercih etmeye başlamalarından itibaren bir denge unsuru ve siyasi aktörler olarak Yemen’in toplumsal hayatında yer almaya başladıkları söylenebilir. Yemen’de
dışarıdan müdahalelere açık ve kabile esasına dayalı
bölünmüş siyasi yapı, mezheplerin propaganda yapmasına uygun bir zemin oluşturmaktadır. Varlıklarını
26
sağlama alma endişesi içerisinde olan mezheplerin
sürekli olarak bir iktidar peşinde oldukları bilinmektedir. Yemen’de yaşanan sürecin iktidar-mezhep ilişkisi
açısından da ayrıca değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
İktidar merkezli mezhep veya mezhep merkezli iktidar
yapılanmasının Yemen’in siyasi hayatına şekil verdiği
ve bölgenin istikrarsızlaşmasına sebebiyet verdiği söylenebilir. Siyasi istikrarsızlığın yanı sıra zaman zaman
çok şiddetli boyutlara ulaşan mezhepler arası çatışmaların Yemen’de toplumsal hayatı derinden etkilediği
görülmektedir. Nihayetinde Yemen siyasi hayatına
yön veren üç temel faktörün kabilecilik, mezhepler
ve dışarıdan yapılan siyasi müdahaleler olduğu söylenebilir.
Yemen bölgesi merkezi konumda olan bölgelerde
yer edinemeyen diğer mezhep mensupları için her zaman tercih edilen bir faaliyet alanı olmuştur. Bölgenin
coğrafi konumu ve kültürel yapısının farklı mezheplerin taraftar bulması için uygun bir zemin oluşturduğu
anlaşılmaktadır. Yemen’de faaliyet gösteren mezheplerin doğrudan veya yerel hanedanlıkların desteğini
alarak bir iktidar mücadelesi içerisine girdikleri görülmektedir. Bu çerçevede Sünnî düşünceyi temsil
eden devletlerin yanı sıra Haricîler ve Şiî mezhepler
bölgede nüfuz mücadelesine girişmişlerdir. Süleyhî
hanedanlığının sona ermesiyle toplumsal tabanını
kaybeden İsmailî Şiilerden bağımsız olarak Zeydîler,
Kuzey Yemen’de dini/siyasi bir aktör olarak kalıcı bir
unsur haline gelmişlerdir.
Yemen’in merkezi bölgelerde varlığı tehdit altında
olan mezheplerin sığınağı haline gelmesi ve bölgeye
sığınan bütün mezhebi unsurların yerel kabilelerin de
desteğini alarak kendi hâkimiyetlerini tesis etme gayreti doğal olarak Yemen’de bir iktidar mücadelesine yol
açmıştır. Sünniliği benimseyen merkezi konumdaki
devletlerin siyasi hâkimiyetlerine karşılık umumiyetle
Şiî gelenekten gelen muhalif güçlerin direnişi şeklinde
cereyan eden Yemen’deki iktidar mücadelesinde zaman zaman aynı düşünce içerisinde yer alan mezhebi
unsurların birbirleriyle çatışma halinde oldukları da
görülmektedir. Özellikle Zeydîler ile Karmati/İsmaililer arasındaki şiddetli çatışmalar buna örnek olarak
gösterilebilir.
Zeydîlik, özellikle Kuzey Yemen’de 3/9. yüzyılın
sonlarından itibaren hâkim din anlayışı olarak varlığını
sürdürmektedir. Yemen tarihinde her zaman yönlendirici bir etkiye sahip olan Zeydîlik günümüzde de bu
konumunu muhafaza etmektedir. Geçmişte ve günümüzde Zeydiyye faktörünü dikkate almadan Yemen
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Akla önem veren, Hanefi ve
Mu’tezilî öğretiye yakınlığıyla
bilinen Zeydîliğin Şiî fırkalar
içerisindeki yeri her zaman
tartışma konusu olmuştur.
Ancak, her ne kadar takıyye,
bed’a, ricat, gizli bilgi ve masum
imam konularında umumi Şiî
düşünceden farklılaşsalar da Hz.
Muhammed’den sonra imameti
Ali-Fatıma soyuna hasreden
öğretileriyle Zeydîlik, Şiî gelenek
içerisinde tasnif edilmektedir.
üzerine analizler yapmak yersiz ve yetersiz olacaktır.
İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren, özellikle
imamet nazariyesiyle ön plana çıkan ve Şiî geleneğin
önemli bir parçasını oluşturan Zeydiyye, ılımlıuzlaşmacı, siyasî ve itikadi nitelikli bir mezhep olarak
karşımıza çıkmaktadır. En faziletli olan dururken daha
az faziletli olan kişinin imametini caiz sayan ve dolayısıyla diğer Şiî fırkalardan farklı olarak ilk halifeleri
küfürle suçlamayan yaklaşımıyla Zeydîlik her zaman
Sünnîler tarafından daha makul karşılanmıştır. Akla
önem veren, Hanefi ve Mu’tezilî öğretiye yakınlığıyla
bilinen Zeydîliğin Şiî fırkalar içerisindeki yeri her zaman tartışma konusu olmuştur. Ancak, her ne kadar
takıyye, bed’a, ricat, gizli bilgi ve masum imam konularında umumi Şiî düşünceden farklılaşsalar da Hz.
Muhammed’den sonra imameti Ali-Fatıma soyuna
hasreden öğretileriyle Zeydîlik, Şiî gelenek içerisinde
tasnif edilmektedir. 122/740 yılında Zeyd bin Ali’nin
Emevîlere karşı giriştiği isyan ile siyasî gayelerin ağır
bastığı bir hareket olarak ortaya çıkan Zeydîlik, zaman
içerisinde itikadi bir yapıya kavuşarak, kendine özgü
yorumları ve sistematize olmuş öğretisiyle müstakil
bir mezhep kimliği kazanmıştır. Zeydiyye, Zeyd bin
Ali bin el-Hüseyin bin Ali bin Ebî Talib’e uyanlar
ve imametin Ali-Fâtıma soyundan gelen, alim, salih,
cesur, zahid gibi vasıfları haiz ve bizzat kılıca sarılıp
kendi adına davette bulunarak imametini ilan edip
mücadele meydanına çıkan kişilerin hakkı olduğuna
inanan kimselerden oluşan topluluk olarak tanımlanmaktadır.
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Zeydiyye’nin bir mezhep olarak yayıldığı ve Zeydîlerin müstakil bir topluluk olarak yaşadıkları Yemen,
genel olarak Arap yarımadasının güneybatı kısmından ibaret olan geniş bir bölgeyi kapsayacak şekilde
tanımlanmaktadır. Yemen, İslam tarihinin erken dönemlerinden itibaren Zeydîlerin yoğun olarak faaliyet
gösterdiği ve hatta Kuzey İran’da yer alan Taberistan
bölgesindeki kısa süreli hâkimiyetlerinin ardından
siyasî ve sosyal mekanizmalar teşekkül ettirerek müstakil bir toplum olma hüviyeti kazanmanın yanı sıra
günümüze kadar varlıklarını sürdürdükleri tek coğrafî
bölgedir. İktidarın kendi hakları olduğuna inanan
Zeydîler, bu amaçlarına ulaşabilmek için önce Emevîlerle ardından da Abbasîlerle yoğun bir mücadeleye
girmişlerdir. Ancak Zeydîler, merkezî otoriteye karşı
yürüttükleri mücadelede istedikleri başarıya bir türlü
ulaşamamışlardır. Bu itibarla kendilerine yeni hareket
alanları yaratmak isteyen Zeydîler, faaliyetlerini merkezden uzak bölgelere taşımışlardır. İktidar arayışının
yanı sıra, kendilerine karşı yürütülen baskılardan da
kurtulabilmek ve görüşlerini yaymak amacıyla merkezden uzaklaşan Zeydîler’in Taberistan ve Yemen’i
tercih ettikleri görülmektedir.
Emevîler döneminde yaşanan Kerbela vakıası ve
ardından vuku bulan Hucr bin Adiy, Tevvabûn ve
Muhtar es-Sakafî isyanlarının yanı sıra Emevîlerin
mevaliyi dışlayan, Ali oğullarına sürekli lanet eden
ve Arapları yönetimde önceleyen politikalarının Zeydiyye’nin doğuşuna zemin hazırladığı anlaşılmaktadır.
Abbasîlere karşı giriştikleri iktidar mücadelesinde başarılı olamayan Zeydîler, faaliyetlerini merkezden uzak
ve kısmen otorite boşluğu olan bölgelere kaydırmışlardır. Bu çerçevede Taberistan ve ardından da Yemen
iki önemli Zeydî bölgesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zeydilerin Yemen’deki faaliyetleri İmam el-Hâdî
ile’l-Hak Yahya bin Hüseyin (298/910) tarafından
başlatılmıştır. İlk Zeydî kelamcılarından Kasım bin
İbrahim tarafından belli bir disipline kavuşturulmaya
çalışılan Zeydî mezhep esasları, Yahya bin Hüseyin’le
birlikte sistematik bir hale kavuşmuştur. Yahya bin
Hüseyin, ileri sürdüğü fikirleri ve elde ettiği siyasî
başarılarıyla Zeydî öğretinin kurumsallaşma sürecine
oldukça önemli katkılar sağlamıştır. Zeydî fikirleri
iktidara taşımakla kalmayıp bu fikirlere pratik hayatta
uygulama imkânı da sağlayarak, Zeydiyye’yi müstakil
bir mezhep olma hüviyetine büründürmesi, Zeydî
tarihinde ona ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Zeydiyye mezhebinin kurumsal bir kimliğe kavuşmasında Taberistan ve ardından Yemen’de yaşanan
27
KAPAK DOSYASI
devlet tecrübesinin önemli katkı sağladığını söyleyebiliriz. Zeydiyye’nin mezhep esasları da Yemen’de
yaşanan devletleşme sürecinde nihai bir şekle kavuşmuştur. Yahya bin Hüseyin tarafından, Allah’ın her
mükellefi bilmekle yükümlü tuttuğu mezhep esasları
tevhid, adalet, el-va’d ve’l-vaîd, el-emru bi’l-ma’rûf
ve’n-nehyi ani’l-münker ve imamet şeklinde sıralanmaktadır.
Yahya bin Hüseyin 284/897 yılında Yemen’de
siyasi faaliyetlerine başlamış ve kısa süre içerisinde
Sa’da merkezli Kuzey Yemen’de Zeydî hâkimiyetini
tesis etmiştir. Kuzey Yemen’de kontrolü ele alan
Yahya bin Hüseyin 288/901 yılından itibaren
Güney Yemen’e yönelmiştir. Güney Yemen’de sürekli
bir kontrol sağlayamayan Zeydîler burada özellikle
Karmatî İsmailîlerle yoğun bir mücadeleye girişmişlerdir. Yahya bin Hüseyin’den sonra Hâdeviyye olarak
da isimlendirilen Yemen Zeydîlerinin bölgedeki bu
ilk hâkimiyeti 404/1013 yılında kesintiye uğramıştır.
439/1047 yılında bölgenin Süleyhîlerin kontrolüne
geçmesiyle ilk Zeydî devleti son bulmuştur. Sa’da,
Necran, Zimar, Esâfit, Havlan, Rayde, Hemdân gibi
belli başlı yerleşim bölgelerinde varlıklarını sürdüren
Zeydîler siyasi hâkimiyetlerini kaybetmekle birlikte
fikri açıdan canlılıklarını muhafaza etmişlerdir.
Fâtımî İsmailî devletinin bir uzantısı olarak Yemen’de Ebu’l-Hasan Ali bin Muhammed es-Süleyhî
tarafından 439/1047 yılında kurulan Süleyhî hanedanlığı döneminde (439/1047-532/1138) Yemen’in
bütün kesimlerinde bir İsmalî hâkimiyeti söz konusudur. Süleyhîlerin ortaya çıkmasına kadar geçen kısa
zaman içerisinde 426/1035 yılında Ebû Hâşim el-Hasan bin Abdirrahman bin Yahya (431/1040)’nın onun
ardından da 438/1046 yılında Ebu’l-Feth en-Nâsır
el-Hüseyin ed-Deylemî’nin imametini ilan ettiğini
görmekteyiz. 444/1052 yılında Ali bin Muhammed
es-Süleyhî ile yapılan savaşta Zeydî İmam Ebu’l-Feth
en-Nasır ed-Deylemî’nin hayatını kaybetmesiyle
Sa’da ve Senâ’a gibi bölgelerdeki Zeydî hâkimiyeti
tamamen İsmailî Süleyhîlerin eline geçmiş ve Ahmed bin Süleyman dönemine kadar durum böyle
devam etmiştir. Zeydîlerle sürekli çatışma halinde
olan İsmailîler zamanında Zeydî imamların bir etkisi
görülmemektedir.
Yemen’in içinde bulunduğu bu karmaşık siyasî
ortamda Zeydîler gerek imamet ve içtihada dayalı din
anlayışlarının getirdiği iktidar olma hevesinden gerekse bölgedeki hâkim unsurlardan birisi olmalarından
dolayı her fırsatta yönetimi ellerine alma çabalarını
28
sürdürmüşlerdir. Bu noktada Yemen’de ikinci Zeydî
devletinin kurucusu olarak gösterilen İmam el-Mütevekkil Ahmed bin Süleyman, 532/1138 yılında
imametini ilan etmiştir. Onun ardından 593/1195
yılında imametini ilan eden el-İmam Mansur Billah
Abdullah bin Hamza, 614/1217 yılına kadar San‘a
ve Sa’da bölgelerindeki hâkimiyetini sürdürmüştür.
Bu tarihten itibaren Zeydîler birkaç kez daha Yemen’in idaresinde etkin şekilde söz sahibi olmuşlardır. 945/1538 yılında Yemen’in Osmanlı devletine
bağlanması üzerine özellikle valilerin kötü yönetimi
nedeniyle Zeydî imamlardan önce el-Mutahhar bin
Şerefuddin Osmanlı paşalarına karşı direnişe geçmiş
ardından da İmam Mansur Billah Kasım bin Muhammed’in 1006/1597 yılından 1029/1619 yılına
kadar sürdürdüğü mücadeleler Zeydî tarihi açısından önemli bir dönemi başlatmıştır. Nitekim İmam
el-Müeyyid Muhammed bin Kasım’ın 1054/1644
yılındaki ölümüne kadar Osmanlı devleti Yemen’i terk
etmek durumunda kalmıştır. Böylece Kuzey Yemen’de
yeniden sağlanan Zeydî hâkimiyeti 1265/1848 yılında Osmanlı devletinin tekrar bölgeye girişine kadar
devam etmiştir.
1266/1849 yılında Tevfik Paşa daha sonra da Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki kuvvetlerle
1289/1872 yılından itibaren Yemen tekrar Osmanlı’ya
bağlanmıştır. Zeydî imamların varlığı kısmen tanınsa
da Yemen bu tarihten itibaren bir süre merkezden
gönderilen valiler tarafından yönetilmiştir. Ancak
14/20. yüzyılın başlarında İmam Muhammed bin
Yahya bin Hamiduddin’in ölümü üzerine dönemin
karmaşık siyasi ortamında 1322/1904’de kendisine
biat edilen İmam Yahya tarafından Kuzey Yemen’de
Zeydî hâkimiyeti yeniden sağlanmıştır. Osmanlılar
1336/1918 Yemen’i terk ederek idareyi İmam Yahya’ya
bırakmıştır. Böylece İmam Yahya 1367/1948 yılındaki
ölümüne kadar 44 yıl Zeydiler adına yönetimi elinde
tutmuştur. Hilafetin ilgasıyla birlikte Yemen’le olan
ilişkilerin tamamen kesildiği görülmektedir. Güney
ve Kuzey Yemen arasında yönetim konusu her zaman
sorun olmakla birlikte Zeydîler Kuzey Yemen’deki
hâkim pozisyonlarını devam ettirmektedirler.
Ne var ki, iki binli yılların başından itibaren kendilerine yönelik ayrımcılık yapıldığını iddia eden Zeydîler ile hükümete bağlı güçler arasında vuku bulan
çatışmalar bölgede ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa
yol açmış, bu da zaten Kuzey Yemen’in zor şartları
altında yaşayan Zeydîlerin durumunu daha da kötüleştirmiştir. Bölge ülkelerinin arabuluculuk çabalarına
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Zeydîlik, Emevîler dönemi ile
Abbasîler’in ilk dönemlerinin
mevcut siyasî ve sosyal şartlarının
şekillendirdiği muhalefet
zemininde, iktidarın Ali oğullarının
hakkı olduğu noktasından
hareketle ortaya çıkmış dinî-siyasî
bir mezheptir. Zeydîler, imamette
nass ve tayini değil, fazileti esas
almakla diğer Şiî gruplardan, Ali
oğullarını ön plana çıkarmakla da
Haricîlerden farklı bir çizgi takip
etmişlerdir.
rağmen bir türlü çözülemeyen problemler karşısında
Zeydîler, Yemen hükümetinin yanı sıra Batılı devletler aleyhine de protesto gösterileri yapmaya başlamışlardır. Yemen’de yaşanan gerilim, esasen Kuzey’de
yaşayan Zeydîlerin Güney’e doğru ilerlemesi ve bütün
Yemen’de yönetimi ele geçirmesi üzerine son aylarda
uluslararası bir soruna dönüşmüştür. Son günlerde
Zeydî Husiler ile Suudi güçler arasındaki çatışmanın
din anlayışındaki farklılaşmalardan ziyade siyasi ve
ekonomik bir sebeplerden kaynaklandığı kanaatindeyiz. Zeydîlerin bütün Yemen’i ele geçirmesi Kızıldeniz’in Aden Körfezi ve Hint Okyanusu’na açılan
kapısı Babu’l-Mendeb’i kimin kontrol edeceği gibi birtakım ekonomik sorunları beraberinde getirmektedir.
Dünyada dolaşan ticaret gemilerinin yüzde otuzunun
Kızıldeniz’den geçtiği düşünülürse olayın İran, Çin,
Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeleri de kapsayan
uluslararası bir soruna dönüşmesi şaşırtıcı değildir. Bu
noktada bütün Ortadoğu ve İslam dünyasında nüfuz
elde etmeye çalışan Şiî gruplarla ve Selefi/Vehhabi söyleme sahip grupların karşı karşıya gelmesi neticesinde
yaşanan olaylar İslam dünyasında trajik sonuçların
doğmasına yol açmaktadır.
Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde kırk beşini oluşturan Zeydîler, özellikle Sa’da şehri merkez olmak üzere Yemen’in kırsal bölgelerinde hâkim kültür olarak
yaşantılarını sürdürmektedirler. Yemen’in haricinde
Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Umman gibi Arap
ülkeleri ile Amerika Birleşik devletleri ve Almanya gibi
Batı ülkelerinde yaşadıkları bilinmektedir. Günümüz
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Zeydîleri, İslam tarihinin ilk dönemlerine şekillenen
Zeydî öğretilere bağlı olarak dini hayatlarını devam
ettirmektedirler. Kendilerinin Caferi/İmami Şiî hukukundan ayrı olduklarını belirten ve Mut’a nikahı
gibi uygulamaları kabul etmeyen Zeydiler, ibadetler
konusunda Hanefi mezhebine yakın konumdadırlar.
İmamlar tarafından din eğitiminin verildiği Yemen’de
son zamanlarda Husi hareketinin liderlerinin etkisiyle
İran’la olan ilişkilerin arttığı ve özellikle din eğitimi
konusunda etkileşimin yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Gerekli şartları taşıyan her alim/fakihin içtihat
yapmasını şart koşan ve taklide karşı çıkan Zeydîler,
imamların masumiyeti ve ahir zamanda gelecek olan
Mehdî gibi konularda İmamiyye Şiası’ndan farklı düşünmektedirler. Mehdî beklentisinin insanları pasifize
edeceğini düşünen Zeydîlere göre zulme ve baskıya
karşı direniş her zaman şarttır.
Yemen ve Zeydîlik birbiriyle özdeşleşmiş iki kavram olarak okunmalıdır. Zeydilik dikkate alınmadan
Yemen bölgesinde üretilecek projeler akim kalacaktır.
İmamet prensibi ekseninde ve imamlar merkezli olarak
şekillenen Zeydîyye’nin mezhep olarak teşekkülünde
ve kurumsallaşmasında Yemen’de kurulan Zeydî
hâkimiyetinin önemli bir yeri bulunmaktadır.
Nitekim Yahya bin el-Hüseyin’in her mükellefin bilmekle sorumlu olduğunu belirttiği ve beş esas olarak
formüle ettiği Zeydî mezhep esaslarının geç dönem
Zeydîler tarafından da aynen benimsenmeye devam
edildiği görülmektedir. Yemen’de kendi öğretileri
doğrultusunda yaşama imkânına kavuşan Zeydîler
öğretilerini pratik hayata yansıtma fırsatı yakalamışlardır. Mezhebi bir oluşumun kurumsallaşmasında
siyasi desteğin etkisini dikkate aldığımızda Yemen’de
yaşanan devletleşme sürecinin toplumsal bir taban
bulma, fiziki varlığını devam ettirme ve yeni yorumların ortaya çıkması açısından Zeydî düşünceye büyük
bir katkı sağladığını söyleyebiliriz.
Yahya bin Hüseyin’le birlikte özellikle San’a ve
Sa’da merkezli kuzey Yemen’de Zeydîler kendi inançları doğrultusunda yaşamaya başlamışlar ve günümüze
kadar özellikle Sa’da merkezli Kuzey Yemen’deki hâkim unsurlardan birisi olmuşlardır. Kâsım bin İbrahim’le birlikte büyük oranda şekillenmiş olan Zeydî
öğretilerin pratik hayata yansıtılması anlamına gelen ve
devletleşme süreci olarak niteleyebileceğimiz dönemde
yer alan imamların ayrı bir rolü bulunmaktadır. Her
şeyden önce pratik devlet tecrübesinin bu dönemde
liderlik yapan imamları, seleflerinden devraldıkları din
anlayışı üzerinde yeniden düşünmeye ve dolayısıyla
29
KAPAK DOSYASI
yeni yorumlar yapmaya zorladığı görülmektedir.
Mezhep esaslarında öngörülen değişiklikler bu
durumu açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim Yahya
bin Hüseyin’den itibaren İmamet, Zeydiler tarafından
mezhep esası olarak kabul edilmektedir.
Yahya bin Hüseyin, en-Nâsır Ahmed ve Kâsım bin
Ali el-Ayyânî gibi isimlerin ön plana çıktığı Yemen
sürecinde, siyasî istikrarın sağlanması, vergilerin toplanması, sosyal hayatın düzenlenmesi, adaletin temini
ve dinî öğretilerin yerleştirilmesi konuları imamların en fazla çaba sarf ettikleri alanları oluşturmuştur.
Yerleştirilmesi gereken dinî öğretilerden kast edilenin
itikadi ve hukuki boyutuyla Zeydî din anlayışı olduğu
muhakkaktır. İmamet nazariyesi çerçevesinde dinin
imama itaat olarak algılandığı Zeydî hâkimiyeti altında sosyal hayatın her alanında tabi olarak büyük
oranda Yahya bin Hüseyin tarafından şekillendirilen
Zeydî hukuku hayata geçirilmeye çalışılmıştır.
İnanç esaslarının değişiminden hareketle toplumun
sahip oluğu değerlerde köklü bir dönüşümü hedefleyen
imamların aynı zamanda gündelik hayata dair
değişiklik ve düzenlemelere gittikleri de görülmektedir.
Çarşı ve pazarların düzenlenmesinden kullanılan para
biriminin yenilenmesine kadar her alanda imamların
varlığı hissedilmektedir. Devletleşme sürecine kadar
kalıcı kurumsal ve idarî mekanizmalardan yoksun olan
Zeydî hareketin yayılması ve devamlılığı olan bir yapıya kavuşması, tamamen güçlü ve otoriter imamların
kurduğu sisteme ve davayı şekillendirip yönetmesine bağlı olmuştur. Nitekim Zeydî devleti ve Zeydî
toplumu, nispeten uzun ve güçlü yönetim sergileyen
imamlar döneminde kurumsallaşma imkânına sahip
olmuştur.
Zeydiyye’nin Yemen’de kurumsallaşma sürecinde
siyasî desteğin hayatî bir önem taşıdığını düşünmekteyiz. İleri sürülen fikirlerin toplumsal bir taban bulması ve kalıcı hale gelmesinin yanı sıra söz konusu
fikirlerin yeni yorumlarının ortaya çıkması açısından
da devletleşme süreci kırılma noktalarından birini
oluşturmaktadır. Zeydî mezhep esaslarının gelişimini tamamlaması Yemen sürecinde gerçekleşmiştir.
Yerel halkın Zeydî öğretileri benimseme konusunda
gösterdikleri dirence rağmen pratik hayatta ortaya
çıkan problemlerin çözümü için harcanan çaba,
kanaatimizce Zeydî fıkhının gelişimine önemli
katkılar sağlamıştır.
Öğretilerini pratik hayata yansıtma imkânına kavuşan Zeydî hareketin, bu çerçevede kendine özgü
kurumlar geliştirdiği veya var olan kurumları kendi
30
anlayışı doğrultusunda yeniden şekillendirme yoluna
gittiği görülmektedir. Zaman içerisinde toplumsal bir
taban kazanan Zeydîliğin Yemen’de yoğun bir entelektüel çaba içerisine girdiği de görülmektedir. Zeydî
imamet ve ilim anlayışının da etkisiyle şekillenen yazılı
literatür içerisinde kelamî ve tarihî eserlerin dışında
fıkıh, tefsir, hadis ve tasavvuf gibi alanlarda da kaynak
niteliği taşıyan ancak büyük çoğunluğu halen yazma
olarak duran önemli eserler bulunmaktadır. Başlangıçta sayısal olarak yerel kabilelerden çok az olan Zeydîler, ellerinde tuttukları siyasî egemenliğin de avantajıyla kısa zamanda sayısal olarak çoğalmışlardır. Özellikle
Sa’da merkezli kuzey Yemen, Zeydî topluluğun
günümüze kadar varlıklarını sürdürdükleri yaşam
alanı haline gelmiştir.
Zeydîlik, Emevîler dönemi ile Abbasîler’in ilk dönemlerinin mevcut siyasî ve sosyal şartlarının şekillendirdiği muhalefet zemininde, iktidarın Ali oğullarının
hakkı olduğu noktasından hareketle ortaya çıkmış
dinî-siyasî bir mezheptir. Zeydîler, imamette nass ve
tayini değil, fazileti esas almakla diğer Şiî gruplardan,
Ali oğullarını ön plana çıkarmakla da Haricîlerden
farklı bir çizgi takip etmişlerdir. Haricîler, Karmatî
İsmailîler, Hanbelî ve Şafî Eş’arîler ile Mu’tezile gibi
mezhebî unsurlar ve Hemdân, Havlan, Mezhic ve
Himyer gibi kabilevî unsurlar, Zeydîlerin fikri ve siyasi
olarak mücadele ettiği gruplar arasında yer almaktadır.
Yemen’in kabile esasına dayalı bölünmüş siyasi yapısı
ve kabileler arasında yaşanan çatışmalar neticesinde
devamlılık arz eden istikrarsız ortamında Zeydiyye
alternatif bir çözüm olarak hep var olmuştur.
Nüfusunun büyük bölümü kırsal kesimlerde yaşayan Yemen halkının tamamına yakınını Müslüman
Araplar oluşturmaktadır. Günümüzdeki adı Yemen
Cumhuriyeti olan merkezi devlet idaresiyle yönetilen Yemen’in coğrafi sınırları tarih boyunca tartışma
konusu olmuştur. Sürekli olarak, merkezi yönetimin
zayıflamaya başladığı andan itibaren yerel kabilelerin bağımsızlıklarını ilan ettiği Yemen’de dini ve ekonomik rekabetin de etkisiyle kabileler arasında sonu
gelmeyen çatışmalar kaçınılmaz olmuştur. Tarih boyunca dış müdahalelere açık olan Yemen’de Zeydîler,
halk tarafından her kriz ortamında kendilerine müracaat edilen bir pozisyona sahip olmuşlardır. Zeydîlerin Ali oğullarını temsil ediyor olması ve Zeydî
imamların ilmi ve siyasi kariyeri onlara Yemen’de
avantaj sağlamaktadır.
Yrd. Doç. Dr., Çukurova Üniversitesi.
Mayıs-Haziran Cilt: 7 Sayı: 68
Download