Roma Tarihi - Özel Ege Lisesi

advertisement
İÇİNDEKİLER
3
Önsöz
4
Etrüksler
5-6
İ
Teşekkür
5
6
6
E
S
Etrüks Kralları
Etrüks Yazısı Ve Dili
Etrükslerin İnançları
Krallık Dönemi
İS
Siyasal Hayat
L
Roma'nın Kuruluş Efsanesi
Erken Roma
Roma'nın Gelişmesi
Sosyal Hayat
G
E
Pleb Mahallesi
Patraziler Ve Köleler
Roma Evi
Siyasal Hayat
7
7
8
8-9
8
8
9
10-12
Sosyal Hayat
12-21
12
13
13
14
14
14
15
15
15
16
16
16
17
17
17
18
18
E
L
Gladyatörler
Tiyatrolar
Hukuk
Eğitim
Okullar
Bilim
Takvim
Ziyafetler
Romalıların Bir Günü
Romalı Vatandaş
Giyim
Romalıların Evleri
Şehir Hayatı
M.Ö. Birinci Yüzyılda Roma
Din Hayatı
Önemli Din Adamları
Kurbanlar
Z
Ö
7-8
10-21
E
Cumhuriyet Dönemi
7-9
1
19
19
20
20
21
21
İmparatorluk Döenemi
22-30
Siyasal Hayat
İ
Ayinler Ve Bayramlar
Cenaze Alayları
Yüksek Pleb Memurlukları
Yüksek Pleb Memurluklarının Faydaları Ve Zararları
Patrazi Yüksek Memurlukları
Pleblerin Patrazilerle Eşitliği
S
22-24
İS
E
Roma İmparatorları
İmparatorlık İşleri
Yönetim
Askeri Ve Ekonomik Büyüme
E
24-30
24
25
25
25
26
26
26
26
26
27
27
27
27
28
28
29
29
29
Roma'dan Sonra
30
Sonuç
31
Kaynakça
32
Ö
Z
E
L
E
G
Roma'nın Hizmetinde İmparatorluk
Giyim
Bir Kadının Günlük Hayatı
Saray
Zengin Bir Romalının Hayatı
Hamamlar
Yıkanma
Yeni Sınıflar
Bir Ziyafet
İlk Yemekler
İkinci Yemekler
Tiyatro
Kültür Ve Dünçe
Ulaşım
Hristiyanlığın Roma'da Yayılması
Hristiyanlığın Resmi Din Olması
Roma Rakamları
Hint-Arap Ve Roma Rakamları
L
Sosyal Hayat
22
23
23
23
2
TEŞEKKÜR
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e en derin
saygılarımızla...
S
İ
Bize bu projeyi sunma imkanı veren Özel Ege Lisesi’ne;
E
Proje Danışmanımız Sayın Perihan Betül Ernas’a;
Teknik yardımlarından dolayı Sayın İskender Koşar’a;
L
Ve adını unuttuğumuz birçok kimseye;
İS
Yardımlarını esirgemeyen lisemizin kütüphanesine;
Ö
Z
E
L
E
G
E
Teşekkürü borç biliriz...
3
ÖNSÖZ
İnsanı en mutlu eden olaylardan biri, emeğinin karşılığını almasıdır. Özellikle nesnel bir
vücutta emeğimizi tutabilmek bizim zaferimizdir... Arkadaşlarımı kutlarım!
S
İ
“Neden Tarih?” diye soracaksınız. Bu dersi seçmemizde, doğaldır ki, bazı nedenler
vardır.
İS
E
Tarih bilimi, bir bireyi ileriye götürebilmek için vardır. Ulusun kaderini çizen okullarda
‘Tarih’ dersi ise ulusumuzu yükseklere, layık olduğu, Atatürk’ün düşlediği esas noktasına
oturtacaktır. Geçmişini bilen, ulusunu tanıyan, geleceğe etki edebilecek, düşünebilen,
ülkemizi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarabilecek gençliğin yaratılmasında ‘Tarih’
dersi önemli bir rol üstlenmiştir.
L
İşte biz bu bilinçle, altı ilkemizin ışığında, bir şeyler yapabilmek için, beş genç kıvılcım
olarak “Tarih dersi” dedik. İnanıyoruz ki amaçlarımıza ulaşmak üzere doğru yoldayız.
Amacımız geçmişe hürmet, geleceğe hizmettir.
G
E
Kasım ayında başlayan, aylarımızı ve terimizi alan, ortak çalışma ve tarih bilincinin
gelişmesine yönelik olan proje bize bir çok artılar katmıştır. Bize düşen Özel Ege
Lisesi’nin bize kazandırdıklarını kullanabilmektir.
Ö
Z
E
L
E
Proje Grubu Başkanı
R. Serhat İŞBECER
4
ETRÜSKLER
İ
Roma tarihinin en gizemli halkı hiç kuşkusuz ki Etrüsklerdir. Çünkü o döneme ait onlar
tarafından yazılmış metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanlardan çoğunun
kaybolmuş olması Etrüskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engelliyor. Buda
etrüksleri gizemli kılıyor.
L
İS
E
S
Romalılar Hint-Avrupalılardan ve İtalya’ya kuzeyden gelmişlerdir. O dönemlerde İtalya
Yunanistan’dan daha kalabalıktı. Romalılar bir anda kendilerini güçlü ulusların ortasında
bulmuşlardı. Etrüskler bugünkü Toskana yöresine, Galyalılar kuzey düzlüklerine, Sicilya
ise Yunanlılarla Kartacalar arasına yerleşmişlerdir. Roma ilk kez Etrüsk kralları
yönetiminde küçük bir kent olarak görülmüştür ve Etrüsk Roma üzerinde acımasız ve
baskılı yönetim kurmuşlardır ve sonunda Romalılar ayaklanarak yabancı kralları tahttan
indirip cumhuriyeti kurmuşlardır. Kısa zamanda Etrüskler tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Yunanlılarda artık yorulmuşlardı ve geriye sadece Kartacalar kalıyordu. Onlarda
Romalılarla çarpıştıktan sonra yeryüzünden silinmişlerdir.
E
A) ETRÜSK KRALLARI
E
G
Roma’da çalışkan bir halk yapısı vardı ve Etrüskler bundan yararlanmak istiyordu.Bunun
için halkın egemenliğini elinden alıp onları kullanmak istiyordu ve sonunda yönetimi
kuvvetli bir Etrüsk ailesi olan Tasquinius ailesi eline aldı.Fakat Etrüskler Roma’da tam bir
egemenlik kuramamışlardı ve halkla başları dertteydi.Roma’nın asil Patrici sınıfı
Etrüsklere kafa tutuyordu ve bu durumda patricilerle anlaşmak zorunda kalan Etrüskler
kendi egemenliklerinden fedakarlık yapıyorlardı.
Z
E
L
Etrüsler 7.yy.da üstünlük sağlamışlardır ve kentin yönetimini üstlenmişlerdir ve böylece
Roma’nın gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Etrüsk yönetiminde hızla gelişen
Roma, Latium bölgesinin en güçlü kenti durumuna gelmiştir ve Yunan’dan aldıkları
alfabeyi, paraları ve ölçü birimlerini Romalılara benimsetmişlerdir. Buna karşılık toplumsal
ve siyasal alanda da Etrüsklerden bağımsız bir gelişme göstererek farklı kurumlar
yaratmışlardır.
Ö
Roma toplumunun temel dayanaklarından olan gençler ortak bir ataya bağlı toplulukları
kapsıyorlardı ve bu topluluk sınıflara bölünmüştür:
Patrici : Yönetici gençler
Pleb : Ayrıcalıklardan yoksun 2. Kısım
Comitia : Kralı seçen ve yasaları koruyan
Senato : Kralın seçimini onaylar.
5
B) ETRÜSK YAZISI VE DİLİ
S
İ
Etrüsk dili Roma İmparatorluğunun ilk dönemlerine kadar konuşulmuştur. Romalılar
arasında, kendi dillerinden çok daha farklı bir dil olan bu dile ilgi çoktu. Fakat ilk çağın
sonlarından itibaren bu dil unutulmuş ve günümüze birkaç anıt ve Latin yazarlardan
alıntılar dışında başka yazılı eser kalmamıştır. Dünyadaki tek Etrüsk elyazması 19.
Yüzyılın ortasında İskenderiye’de bir mumyanın sargılarının üzerindeki yazılardır. Bu
yazılar Zagreb Müzesinde sergilenmektedir.
İS
E
Günümüzdeki gelişmelere rağmen Etrüsk dili daha tam olarak çözülememiştir. Etrüsk
yazısı ise büyük ölçüde okunmuştur. Etrüsk alfabesi Grek alfabesi ile yakınlık
göstermektedir. Etrüsk alfabesi 26 harfli olup yirmi ikisi Fenike alfabesinden diğer dördü
ise Grek alfabesinden alınmıştır.
L
C) ETRÜSKLERİN İNANÇLARI
E
Din etrüsklerin hayatında büyük bir yer tutmakta idi. Etrüsklerin inançları,dillerine oranla
daha iyi bilinmektedir. Etrüsklerin dini “vahi edilmiş” bir din idi. Latin yazarların bize ilettiği
bilgiler bu yöndedir.
Etrüslerin din esasları içeren kitapları üç başlık altındadır.
Libri Haruspicini : Kurbanın içine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır.
-
Libri Fulyurales : Yıldırımları yorumlamayı öğrenir.
-
Libri Rituales : Bu kitap diğerlerine göre çok daha kapsamlıdır.
E
G
-
E
L
Dini esasların yanında şehirlerin ve tapınakların kurulması,ordu ve devlet düzeni gibi
konuları da içeriyordu.
Z
Etrüsk dininin dini lideri rahiplerdi. Rahipler soylu ailelerden seçilir ve toplumda etkili
olurlardı.
Ö
Etrüsklerde birkaç tane tanrı vardı. Bunlardan biri Fufluns’tur. Fufluns şarap tanrısı olarak
geçer. Etrüsklerde ateş tanrısı ise Sethlans idi. Etrüsklerin savaş tanrısı ise yıldırım atan
tanrılardan Maris’tir.
Dikkat çeken Etrüsk adetlerinden biride her geçen sene için Nortia tapınağına bir çivi
çakmaları idi. Bu adet daha sonra Romalılara da geçmiştir.
Romalılar Etrüskler’in inançlarından mundus kavramını da almışlardır. Mundus öteki
dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur. Etrüsk aynalarında görüntü
tanrıçası Munqu’nun adı geçer. Zaten Latince’de de mundus sözcüğünün ilk anlamı kadın
görüntüsü demektir. Roma inançlarına göre religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu
ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı.
6
KRALLIK DÖNEMİ
1) SİYASİ HAYAT
S
İ
A) ROMA’NIN KURULUŞ EFSANESİ
L
İS
E
Roma,günün birinde bazı bazı çobanların bir araya gelerek, Etrüsk usulüne göre küçük
bir şehir kurarlar. Fakat burası hiç de yaşanılacak bir yer değildi. Çamur renginde akan
Tiber nehrinin hemen yanına kurulmuştur. Tepeler arasında dağılmış kulübeler nehrin
meydana getirdiği pis su birikintileri,akşamları keskinleşen pis bataklık kokusu olan bir
yerde kurulmuştur. Her şeye rağmen bu serüvenciler bu büyük imparatorluğun çekirdeğini
oluşturmuşlardır. Bu sırada Etrüsklerde İtalya’ya yeni gelmiş bulunuyorlardı. Ancak
Etrüsk’lerin adetleri çoktan halk tarafından benimsenmiştir. İşte Roma’da bu usullere göre
kuruldu.
G
E
Bir de Roma’nın kuruluşuyla ilgili bir efsane vardır .Bu efsaneye göre Alba şehrinin kralı
Numitor’un kızı Rea Silvia’yla Mabut Mars aşık olurlar. Bu aşk sonucunda ikiz kardeşler
Romus ve Romulus dünyaya gelir .Bu sırada Kral Numitor’u kardeşi Amilius öldürüp tahta
geçer ve Rea’yı da tanrılara kurban eder.
E
Amilius ikiz çocuklardan korkar ve bunları bir sepete koyarak Tiber nehrinin çamurlu
sularına bırakır. Fakat Mabut Mars bu çocukların ölmesini istemez ve sepeti Palatino
tepesinin eteğinde bir incir ağacının dalına asar. Çocuklar önce bir dişi kurt tarafından
emzirilir daha sonra bir çoban tarafından büyütürler.
Ö
Z
E
L
Bu iki kardeş büyüyünce sırlarını öğrenirler ve dedelerinin öcünü almak üzere Amilius’u
öldürürler. Sonra büyüdüklerinde Palatino tepesine bir şehir kurmaya karar verirler.
Kuşların uçuşlarını izleyerek şehre hangisinin adı verilmesi gerektiğini öğrenirler. Tanrılar
Rromulus’u tercih eder. Çok geçmeden iki kardeş arasında anlaşmazlık çıkar. Romus
kardeşini kıskanır ve “Roma’nın surlarını düşman böyle geçecektir” diyerek hendeği
geçer ve Romulus’ta ”Bizde onları böyle öldüreceğiz” diyerek kardeşini öldürür ve kral
olur.
B) ERKEN ROMA
Roma’nın ilk dönemleri ile ilgili bilgiler arkeolajik bulgulara,efsanelere ve Livius gibi
Roma’lı tarihçilerin yapıtlarına dayanır. İtalya’nın Yunan dünyasıyla bağlantısını temsil
eden Aineis adlı mitolojik kahraman ile ilgili geliştirilen öyküler Yunan kolonilerinin Latium
bölgesinde bıraktığı izleri yansıtır. Ayrıca bu efsaneyi temel alan Livius’a göre
Ramolus’un komşu sabinlere karşı giriştiği savaşın sonucunda iki halk kaynaşmıştır ve
böylece ilk kralı Romulus olan bir devlet ortaya çıkmıştır. Ramolus’tan sonra bana geçen
Numa Pompilius döneminde Roma dini ilk şeklini almıştır. Ancus Marcius köyler
7
federasyonu görünümünde olan Roma’nın gelişmesini sağlamıştır. Etrüsklerin bölgeyi ele
geçirmesiyle Roma’nın gerçek bir kent niteliği kazanması başladı.
C) ROMA’NIN GELİŞMESİ
E
S
İ
Romalılar geçimlerini uzun yıllar tarım ve hayvancılıkla sağlamışlardı fakat daha sonra
farklı bir kazanç yolu buldular.Tiber nehri şehrin yakınlarında bir yerde denize
dökülüyordu ve nehrin ağzında deniz birçok girintiler meydana getiriyordu ve bu
girintilerdeki sular buharlaşarak kıyıda beyaz tuz bırakıyorlardı.O sırada bütün civar
halklar tuza ihtiyaç duyuyordu.Romalı’larda bu fırsattan yararlanarak topladıkları tuzları
satmışlardır.Bu sayede Roma zenginleşmeye başlamıştı.
L
İS
Bu dönemde(M.Ö 650) Roma bir kasaba gibiydi.Evlerin geneli toprağa çakılmış kazıklar
üzerinde yapılmış fakat Etrüsklerin evlerinin temeli taştan yapılmıştır ve
gösterişlidir.Kasabanın etrafında sur yoktu,bunun yerine alçak duvarlar vardı.Kasaba
büyüdükçe duvarlarda genişliyordu.
E
2) SOSYAL HAYAT
G
A) PLEB MAHALLESİ
L
E
Sefalet arz eden küçük evler ve kulübelerin yanında dar ve pis sokaklar ve buralarda
sayısız insanlar bulunmaktadır. Yarı çıplak çocuklar müthiş bir şamata ile oyun
oynamakta, yada kavga etmektedirler. Etrafta kötü mallar satan satıcılar ve bunlarla
alışveriş yapan kadınlar, erkekler görülmektedir. Burası Pleplerin, yani Roma’ya yakın
ülkelerden yavaş yavaş buraya gelip yerleşen insanların oturduğu mahallelerdir.
Ö
Z
E
Bunlar Roma’ya yerleşmekle beraber tam anlamıyla Roma vatandaşı olamadıkları gibi,
memur ve askerlikte yapamamaktadırlar. Şehir hayatına girebilmeleri için uyacakları bir
patrona ihtiyaçları vardır. Nitekim bir çoğu böyle patronların himayesine girmişlerdir.
Bunlar arasında hayatını daha güçlükle kazanalar küçük ticaret ve sanat kollarıyla meşgul
olurlar.
Roma da henüz para diye bir şey bilinmiyordu. Küçük baş hayvanlar genellikle ödemede
paranın yerini tutarlardı.
B) PATRAZİLER VE KÖLELER
Patrizilerin giyimi gayet basittir. Dört köşe ve beyaz renkli bir yün kumaş, sol omuzdan
sağa doğru inmekte, sonra tekrar sol omuza çıkmaktadır. Bu şekil, ünlü Roma pelerininin
8
ilk basit şeklidir. Patrizilerin yanında gerek giyinişleri, gerek hareketleri bakımından daha
basit insanlar ve kulübeleri görünmektedir. Bunlardan bir kısmı yere çömelmiş, bir kısmı
da bir taş yada merdiven üzerine oturmuş olup, bir iş yada hizmet için çağrılmalarını
beklemektedirler. Bunlar azat edilmiş köleler yada yabancı insanlardır. Tam anlamıyla
kölelik şartlarına uymakla beraber, vatandaş haklarına sahip değildirler. Bir Patrizinin
himayesi altında yaşamak zorundadırlar. Bu zavallı insanlar nerede olurlarsa olsunlar
saygı olsun diye daima yavaş sesle konuşmaya alışmışlardır.
S
İ
C) ROMA EVİ
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
Şehrin ortasında eski Forum Romanum denilen şehir meydanı yer almıştır. Kulübelerin
yerini taş duvarlı evler almıştır. Bir avlunun etrafı odalarla çevrilmekte, hava ve ışık
ortadaki açıklıktan içeri girmekteydi. En dipte ev sahibinin misafirlerini ağırlayacağı geniş
bir salon bulunuyordu. Burada ziyafetler verilirdi. Bu salonun arkasında gene etrafı
odalarla çevrili bir ikinci bahçe yada avlu vardı. Bu ikinci kısım ailenin özel hayatına
ayrılmıştı. Yatak odaları, kadınlara ait kısımlar ve tapınak bu kısma yerleştirilmişti. Bu
çeşit evler ancak asil ailelerin barındıkları evlerdi.
9
CUMHURİYET DÖNEMİ
1) SİYASİ HAYAT
E
G
E
L
İS
E
S
İ
Roma Kaynaklarına göre İ.Ö. 509'da kurulmuş olan Roma Cumhuriyeti'nin yönetimi,
aristokrasiye dayanıyordu. Cumhuriyetin başında Senato ile daha sonra ''konsül'' diye
adlandırılacak, Senato’nun görevlendirdiği, Comitia Curiata(Halklar Meclisi),Comitia
Centuriata(Yüzler Meclisi),Comitia Tributa(Kabileler meclisi) ve çeşitli işleri yerine
getirmek için seçimle iş başına gelebilen “magistra”lardan(üst yöneticiler) oluşanOligarşik
bir sisteme dayanıyordu. Senato toplumun üst sınıfı olan patricilerden oluşuyordu.Bu
makam pratikte daima varlıklı ve soylu ailelerin tekelindeydi.Bunalım ve savaş
dönemlerinde devlet yönetimini Senato’nun önerisi üzerinde bir konsülün atadığı ve
Comitia Curiata’nın onayladığı bir dictator üstleniyordu.Öteki önemli magistralar arasında
praetor,censor,quaestor ve aedilis gibi görevliler yer alıyordu.cumhuriyet döneminde asıl
güç kazanan organ ise üyeleri, partici genslerinin başkanları ile eski magistralardan
oluşan ve en önemlisi de ömür boyu görev yapılan Senato’ydu.Zamanla oldukça geniş
yetkilere sahip olmayı başaran ve de üyelik sistemi censorların denetimine bırakılan
Senato’nun yasama işleri, atamalar, dış ilişkiler ve mali konularda oldukça büyüklükte bir
ağırlığı.ardı.Cumhuriyet döneminin henüz başlarında dinsel niteliklere sahip örf ve adet
kurallarının yazılı hale getirildiği On İki Levha Yasası veya orijinal adı ile Lex XII
Tabularum,daha sonra yapılacak olan yasalar ve diğer hukuk alanındaki gelişmeler için
temel bir hukuksal kaynak niteliği kazandı.Yurttaşların büyük çoğunluğunu oluşturan halk
tabakası pleblerin (plebiuslar)devlet yönetiminde görev almaları engellenmişti. İ.Ö. V.
yy.ın başında ayaklanan plebler, Senato'yu zorlayarak kendi temsilcileri olan tribunusların
yönetim işlerinde görev almasını sağladılar.
Ö
Z
E
L
Sınıflar arasındaki savaşım tam iki yüz yıl sürdü,bu iki yüz yıl particiler ve pleblerin
arasında geçen oldukça yoğun bir mücadeleye sahne oldu.Particilerişn ayrıcalıklarına
son vererek siyuasal haklar elde etmeye çalışan plebler, aynı zamanda kamu
arazilerinden(ager publicus) yararlanmayı da istiyorlardı.Uzun çatışma sürecinde tribünüs
plebis ve Concilium Plebis(Halk Meclisi) gibi kurumların ortaya çıkması pleblerin devlet
içinde başka bir devlet olarak örgütlenmesini sağladı.Pleb haklarını savunmakla görevli
olan tribünüslerin,konsüller,Senato ve comitiaların verdikleri kararı veto etme hakkı
vardı.sonunda İ.Ö. 287'de Pleb yasalarının çıkarılmasıyla, plebler ve patricilerin eşit haklı
yurttaşları haline getirilmesiyle sona erdi. Bu gelişmeden en çok yarar sağlayanlar ise
pleb aileleri oldu.Pleb aileleri servetlerini arttırıp yönetimde yüksek görevlere getirildiler ve
''soyulular sınıfı''denen yeni bir sınıf oluşturdular.Particiler ve plebler arasındaki çekişme
İ.Ö. 4. yüzyılda silinmeye yüz tuttu. Bu gelişme Cumhuriyet’in temellerini
sağlamlaştırmanın yanı sıra pleblerin askeri gücünü harekete geçirerek Roma’ya bir
dinamizm kazandırdı.
İçteki çekişmelere ve Etrüsklerin ayrılmasından sonra önemli ölçüde zayıflamasına
karşın, Roma, cumhuriyet döneminin başlangıç yıllarında da yayılmasını sürdürdü.
Romalılar İ.Ö 5. yüz yıl boyunca egemenliği altında kalacağı Latin Birliği'yle uzun süre
savaştıktan sonra, İ.Ö. 493'te ittifak anlaşması imzaladılar ve Roma Beşinci yüz yıl
boyunca Latin Birliğinin egemenliği altında kaldı.İ.Ö. 396'da Etrüsk kenti Veii yok edildi.
Ama çok geçmeden, Roma Cumhuriyeti büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldı: Kelt kökenli
10
Galya kabileleri Alpler'i aşarak Etrüsk savunmasını yaydılar ve i.Ö. 390'da Roma'yı
yağmaladılar. Bununla birlikte Romalılar askeri disiplin ve kurnazca bir diplomasi
aracılığıyla bölgede eski egemenliklerini yeniden kurmayı başardılar.
İ
İtalya'da sağlam bir birlik kuran Roma, küçük bir siteden Akdeniz bölgesine egemen olan
bir devlete dönüştü. İ.Ö. 264 'te yaklaşık 135 000km2 alanı kaplayan İtalya'sında 292 000
Romalı erkek ''yurttaş'' ve 700 000 kadar ''müttefik'' yaşamaktaydı.
İS
E
S
İtalya'nın fethinden sonra Roma, dışta yeni düşmanlarla çatıştı. Kuzey Afrika'da zengin
bir Fenike kenti olan Kartaca, Sardinya, Korsika ve Sicilya'nın bir parçasına kadar uzanan
bir denzi imparatorluğu kurmuştu. Sicilya adasına sahip olma konusunda Roma ve
Kartaca arasında başlayan çekişme Pön Savaşlarına yol açtı.
I.Pön Savaşı Sicilya'daki Messana ve Syrakusai arasındaki bir çatışma yüzünden patlak
verdi.
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
Bu sarsıntıya rağmen Romalılar yayılmayı sürdürüp, İ.Ö. 237'de Sardinya'yı ve Korsika'yı
ele geçirdiler. İspanya'ya gönderilen Kartacalı komutan Hamilkar Barkas'ın geniş alanları
ele geçirmesini bir meydan okuma sayan ve Kartaca’nın Sicilya’yı ele geçirmesini
önlemeye yönelik girişimlerde bulunan Romalılar’la Kartaca çok geçmeden karşı karşıya
gelmişti ve Pön Savaşları adını alan savaşlar meydana geldi.Sicilya’daki çatışmayı
izleyen I.Pön savaşı’nın başlarında güçlü bir donanma kuran Roma,denizde üstün
konuma geçtikten sonra İ.Ö.254’te Sicilya’da giriştiği kara harekatından kesin bir sonuç
alamadı.Bunun üzerine İ.Ö.242’den başlayarak yeniden deniz çarpışmalarına ağırlık
verdi.Bu yoldan sağlanan zafer Kartaca’yı barış yapmaya ve Sicilya’dan vazgeçmeye
mecbur bıraktı.İzleyen Barış döneminde Sardinya ve Korsika’yı alan Roma’nın saldırgan
politaikaları ve tutumu Kartaca’yla Roma’yı yeniden karşı karşıya getirdi.Kartaca Roma’ya
karşı yeni bir harekat alanı olarak İspanya’da güç toplamaya yöneldi.Kartaca’nın bu
ilerlemesini durdurmak amacıylapatlak veren II. Pön Savaşı’nda Roma denizdeki
üstünküğüne dayanarak İspanya ve Afrika'yı istilaya karar verdiler. Ama Galya ve Alpler’i
aşarak İtalya’ya giren Hannibal adlı Kartacalı komutan’ın Roma’ya derin darbeler
indirmesi, bu tasarıyı geciktirdi: II. Pön Savaşı'nda İspanya'dan yürüyeşe geçen Hannibal
Pireneler 'i, Galya'nın güney kesimini ve Alpler'i aşıp İ.Ö. 218 sonbaharında İtalya'ya
girdi. Romalılar Trebia'da Transmeno Gölü çevresinde özellikle de Güney İtalya'daki
Cannae'de büyük kayıplar vererek ardarda yenilgilere uğradılar. Önce Kuzey İtalya'daki
Galyalılar Annibal'ın ordusuna katılırken, sonra Samnitler ve İtalya'nın güney kesiminde
yaşayan halkların çoğunluğu, Roma'yı bir başına bıraktılar.
Romalılar gene de yenilgiyi kabul etmeye yanaşmıyorlardı. Romalı general Quintus
Fabius Maximus, başarılı savaş taktikleriyle Kartaca kuvvetlerini etkisiz duruma getirdiler.
Bu arada İspanya'ya bir ordu gönderen Romalılar, Annibal'ın Kartaca'dan herhangi bir
destek güç almasını engellediler.
Kartaca'yla savaş sürerken, Roma ikinci bir düşmanla, Makedonya'yla da çatışmaya girdi.
Roma, I. Makedonya Savaşı sırasında Makedonya kralı Philippos'u Yunanistan'da
denetim altında tutmayı başardı. Ancak Philippos topraklarını Doğu yönünde
11
E
L
İS
E
S
İ
genişletmeye başlayınca, Rodos ve Pergamon'un Roma'yı yardıma çağırmaları üstüne II.
Pön Savaşı sonunda Roma'nın yurttaş nüfusu 214 000'e a, olması dolayısıyla da yeni bir
savaşın hiç de sırası değilmiş gibi görünmesine rağmen , Senato bunun aksine karar
verdi.Philipos, Roma'nın ultimatumunu geri çevirmesi sonucuna başlayan ikinci
Makedonya savaşınınsonucunu Roma lejyonlarının Makedonyalıları mağlub etmesi
belirlemiş ve yunan kentlerini himayesi altına aldı.Perseus Roma'ya karşı şansını
denediyse de üçüncü Makedonya Savaşını kaybetti ve Roma'nın bir eyaleti haline
geldi.Bütün Eski Yunan dünyası Roma egemenliğin altına girdi.Kartaca'nın
toparlanmasından korkan Roma savaş ilan etti.Üçüncü Pön savaşını Roma kolayca
kazandı.Kartaca silahlarını teslim etti.Sonunda Kartaca haritadan silindi. Senato üyeleri
zenginleşerek
yeni bir sınıf oluşturdular.Yoksuzluğa yuvarlanan işsiz çoğunluk
topraklarını bırakıp kırsal kesimde kentlere göç başladı.Reformcular ortaya çıkmaya
başladı.Tiberius Gracchus adında bir reformcu soyluların el koyduğu kamu topraklarının
yoksul yurttaşlara paylaştırılmasını istedi ve karışıklık sırasında öldürüldü.Kardeşi de
köklü reformlar yapmak istedi ama bir işsizler kalabalığı tarafından öldürüldü.Gracchus
kardeşlerin öldürülmesi yüzyıl sürecek bir iç savaşa sebep oldu.Halkçılar ile tutucular
arasındaki çekişme cumhuriyeti temellerinden sarstı.Tötonlar İtalya'yı istila etti.Sezar ve
Pompeius arasında geçen iktidar savaşını önce Sezar Pompeius ve Marcus Crasus üç
konsül olarak sona erdi. Galya seferlerine giden Sezar'ın yokluğunda Pompeius
yönetimini devraldı.Sezar Roma'ya yürüyerek Pompeius'u ağır bir yenilgiye uğrattı.sezar
Mısır'da Kleopatra'yı tahta çıkardı.Sezar kaybedilen toprakları geri aldı ve dictator ilan
edildi.Monarşiye yönelmesi üzerine cumhuriyetçi suikastçılar tarafından öldürüldü.Sezar
yanlıları ve muhalifleri arasında olan çekişme Sezarın manevi oğlunun galibiyetiyle sona
erdi.Döndüğünde ona "imparator" ünvanı verildi.Cumhuriyet çökmüştü.
E
G
2) SOSYAL HAYAT
A) GLADYATÖRLAR
E
L
Bütün Roma halkının istisnasız olarak zevk aldığı bir oyun vardır ki, bu da Gladyatör
oyunlarıdır.
Z
Gladyatörlar ihtisaslarına ve çarpıştıkları silahlara göre gruplandırılmışlardır.
Ö
Mirmillonis: Bunlar, başlarında balık figürü bulunan büyük bir miğfer taşırlardı. Yuvarlak
bir kalkan ve kısa bir kılıç kullanırlardı. Sağ kolları bileten omuza kadar zırhla kaplanmıştı.
Sol bacakları koruyan tekmelikler giyerlerdi.
Retiarius: Mirmillonis’in oyunda sürekli rakibi olarak sahaya çıkarlar ve bir ellerinde iç
dişli bir mızrak, öbür ellerinde de rakiplerini hareketsiz bir hale koymak için özel olarak
yapılmış bir ağ taşırlardı.
Sannitus: Bunlar aynen Mirmillonisler gibi giyinmekle beraber, Sannitire ait uzun
kalkanlar taşıdıkları için bu adı almışlardı.
12
Trakyalı: Yüksek tekmelikler, eğri kılıç ve mızrakla silahlandırılmışlardı. Gladyatörlar
çoğunlukla en kuvvetli savaş esirleri arasından seçilirdi. Bir Gladyatörün hem taraftarları,
hem de düşmanları olurdu.
İlk Gladyatör gösterisi M.Ö 264 yılında, Brutus’un babasının cenaze töreni şerefine
yapılmıştı. Bu tarihten sonra Gladyatör oyunları gelenek haline aldı.
E
S
İ
Esirler arasından seçilerek yetiştirilen Gladyatörlerden başarı gösteren serbest bırakılırdı.
Hatta Gladyatör dövüşlerinde üstün gelenlere değerli hediyeler, ödüller vermek de bir
gelenek haline gelmişti.
İS
B) TİYATROLAR
L
İlk zamanlarda rahipler dinsel bir renk altında Şan dö Mars’ta at koşuları ve Mars tanrısının
şerefine araba koşuları yaptırırlardı. Bunlar genel ve resmi idi. Son zamanlarda özel olarak
tertiplenen çeşitli koşular ve Gladyator oyunları büyük bir rağbet görüyordu. Bunun
yanında tiyatroya da önem verildi. Tiyatrolar kamuya ait sayılmaktadır. Tiyatronun Roma
da ki anlamı Yunanistan’dakinden farklıydı.
G
E
Spor oyunları sayesinde erkeğin çevikliği, kuvveti, zekası ortaya konulmakta, trajediler
sayesinde ise gene insanların en büyük heyecanları, iyilikleri, kötülükleri belirtilmekteydi.
E
Biricik gösteri çeşitleri yarışlar, güreşler yada halkı tahrik eden gerçek anlamda kanlı
çarpışmalardan ibarettir. Çarpışanlar, Glandius denilen kısa Roma kılıçlarıyla
vuruştuklarından bunlara Gladyatör denilmektedir. Gladyatörlar çoğunlukla özel okullarda
yetiştirilen kölelerdi.
E
L
Glayatör güreşleri için yapılan anfiteatr’lar arasında en önemlisi Pompe anfiteatrı’dır. Bu
anfiteatr on beş bin seyirciyi alacak kadar büyük olup, M.Ö 75 yılında yapılmıştır. Bugün
yıkıntı halindedir.
Z
C) HUKUK
Ö
Roma hukuku kuruluşundan Batı Roma’nın çöküşüne kadar Roma ‘da ve Roma
egemenliği altındaki ülkelerde uygulanan, daha sonra Bizans imparatorluğunu çöküşüne
kadar yürürlükte kalmıştır.
Roma hukukunun sistemli bir yapı kazanması yalnız Patrici kökenli Pontifex’lerin bildiği
hüküm ve usulleri derleyerek herkesin bilgisine sunmak amacıyla İ.Ö 451-450’de
hazırlanan Lex XII Tabularımla başladı.
13
Roma hukukunda yer alan başlıca konular veraset, yükümlülükler, mülkiyet ve mal
sahipliği ile kişilerdi. Roma hukukunun çeşitlilik taşıyan yapısı yalnızca mal sahipliğinin
kurulmasına ilişkin yollardan bazılarının incelenmesiyle görülebilir.
D) EĞİTİM
S
İ
Romalılar esas itibariyle çocukluklarından beri pratik bir eğitim sistemine bağlanırlardı.
Okul, o çağlarda henüz bilinmiyordu. Romalılar yazı yazmayı kralların kovulmasından
sonra M.Ö 450 yıllarında Yunanlıların alfabesini etüt etmek sayesinde öğrenmişlerdir.
E
L
İS
E
İçinde bulunduğumuz devrede zengin bir aile çocuğu okuma yazmayı babasından yada
evdeki okumuş bir Yunanlı uşaktan öğrenirdi. 16 yada 17 yaşlarına gelince, üzeri mumlu
küçük bir tablo üzerine bronz bir çubukla kazımak suretiyle, yada kahverengi bir suya
batırılmış bir kalemle bir pergaman yaprağı üzerine harfleri yazarak çalışırdı. Bir yandan
bunu yaparken,öbür yandan da babasını çeşitli işlerini izleyerek özel bir kamu
yaşantısında ki yönetim hakkında fikir sahibi olmaya çalışırdı. Fakat asıl önemli şey,
Forum’da babasının verdiği izahattı. Burada ona en tanınmış kişiler gösterilir, açık ve
otoriter bir şekilde konuşulması, ne zaman susmak gerektiği, halkın sevgisini nasıl
kanıldığı gösterilirdi
G
E) OKULLAR
E
F) BİLİM
L
E
Ailelerin yanındaki öğrenimden başka Roma da serbest bırakılmış eski kölelerin
yönettikleri gerçek anlamda okullar da bulunmaktadır. Burjuva, yani zengin olup da özel
bir öğretmen tutamayan ve asil olmayan ailelerin çocukları buralarda okumaktadırlar.
Litterator, yani okuma yazma öğrenen çocuklar için bulunan okullar bunlarda daha üstün
olan Grammatikus, yani gramer öğretenin başında bulunduğu okullardır.
Ö
Z
M.Ö 30 yılında Romalılar İskenderiye’yi ele geçirdiler ve bilinen Dünyayı hakimiyetleri
altına aldılar. Eski ve yeni kentleri, yollarla ve köprülerle birbirlerine bağladılar ve Roma
hukuku aracılığıyla, idareleri altında ki geniş eyaletlere öteden beri özlemi duyulan adaleti
götürdüler.
Roma uygarlığı, çift diliydi. Aydın bir Romalı, Latince’nin yanında Yunanca’yı da bilmek
mecburiyetindeydi. Çünkü bilim ve felsefe yapıtları bu dilde yazılmıştı. Latince, Lucretius,
Cicero, Virgilius ve Seneca gibi düşünürler vasıtasıyla büyük bir saygınlık kazanmış ve
klasikleşmişti, hatta Vitruvius, Celsus, Frontinus ve Plinius gibi Romalı bilginler de bu dili
kullanmışlardı. Ancak bilimsel etkinlikleri sürdürebilmeleri için yine de Yunanca’yı
öğrenmeleri gerekiyordu. Dönemin en büyük iki bilgini olan Batlamyus ve Galenos,
Yunanca konuşuyor ve Yunanca yazıyorlardı. 14. yüzyılda Osmanlı Türkleri de, bilim ve
felsefe kaynaklarına ulaşabilmek için Arapça öğrenmek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu
14
nedenle Romalılar, Atina ve İskenderiye başta olmak üzere, İmparatorluğun Doğu
Eyaletlerine giderek Yunan dilini öğrendiler, Roma da okullar açtılar ve bunları Yunan
bilginlerinin yönetimine bıraktılar.
S
İ
Fakat Romalılar hiçbir zaman Hellenik ve Hellenistik dönemlerde gösterilen başarıyı
gösteremediler. Bunu çeşitli nedenleri olabilir ama hepsinden önemlisi büyük bir ülkeyi
yönetmek mecburiyetinde olmalarıdır. Dolayısıyla, bilimsel etkinlikten çok yönetsel
etkinliğe ağırlık vermişlerdir.
E
G) TAKVİM
L
İS
Roma takvimi Roma Cumhuriyeti’nde Hristiyanlık öncesinde kullanılan tarihleme
sistemidir. Söylenceye göre Roma’nın kurucusu olan Romulus bu takvimi İ.Ö 738’de
düzenlemiştir. Gerçekte bu sistemin, Eski Yunanlıların Babillilerden devraldıkları ay
takviminin değişikliğe uğramış bir türü olkduğu sanılmaktadır. Özgün Roma takvimi 20 ay
304 günden oluşuyordu. Geriye kalan 61 gün dikkate alınmıyor, bu da kış mevsiminde bir
aralığın doğmasına yol açyordu. Takvimin ayları, Martius, Aprilis, Maius, Juniius, Quintilis,
Sextilis, September, October, November ve December olarak adlandırılmıştı.
G
E
H) ZİYAFETLER
E
Davetler akşamları, gün batar batmaz , mahkemelerin kapandığı, iş buluşmalarının sona
erdiği ve Forum’un tenhalaştığı zamanlarda yapılmaktadır. Yemeğe Gustatio denilen
aperatiflerle başlanmaktadır. Bundan sonra esas ilk tabaklara sıra gelir. Bunları takiben
ikinci tabaklar gelir.
Z
E
L
Adetler artık bir hayli incelmiş, iyi bir ev sahibinin her zaman göz nüne alacağı kurallar
meydana çıkmıştır. Örneğin hiçbir zaman davetli sayısı dokuzu aşmamalıdır. Konuşmalar
özel hayatı ilgilendirmeli, hiçbir zaman Forum konuşmaları ve iş nutukları üzerinde
durulmamalıdır.
Ö
I) ROMALILARIN BİR GÜNÜ
Sabah çok erken, güneş doğmasıyla çalışma başlardı. Yazın beş buçukta, kışın ise
sekizde Forum dolmakta, mahkemeler açılmakta, yapımevleri çalışmaya başlamaktadır.
Güneşin ilk ışıklarıyla beraber politika ve işadamları geniş harmaniyelerine sarılarak grup
teşkil edecek şekilde toplanmışlardır. Öğleyin, birçok kimseler için gün artık sona ermiş
sayılır. Romalı, öğle yemeğinden sonra rahatça oturup düşüncelere dalmak isterdi. Bu
zamanlarda ertesi gün için tasarılar yapılır, sabahleyin karşılaşılmış güç meseleler
çözülürdü. Vakit biraz daha ilerleyince de ılıcalar, genel hamamlar ve tiyatrolar yavaş
yavaş dolmaya başlamaktadır.
15
J) ROMALI VATANDAŞ
İ
Roma’da önemli bir memuriyete atanma Romalıların hayatında önemli bir yer tutar.
Ticaret yada herhangi bir işten para kazanmak pek o kadar önemli sayılmazdı. Esas olan
iki amaç vardı ki, bunlara varmak her Romalı vatandaş için yaşamanın esasını teşkil
ediyordu. Bunlardan biri önemli bir memuriyete yerleşmek, öbürüde toprak sahibi olmaktı.
Bu iki amaca vardığı zamandır ki, Romalı kendisini tam bir insan olarak sayabilecektir.
E
S
Ticaret yada endüstri gerçek bir vatandaşa layık olmayan uğraşılardan sayılmıştır. Zengin
olduktan sonra kamu hayatına girince ve toprak sahibi olunca herkes o kişinin geçmişini
İS
K) GİYİM
L
Elbiseler çok değişmiş ve zenginleşmişti. Eski Romalılar, bellerine bir kumaş sararlar ve
bunun üstüne basit bir elbise giyerlerdi. Şimdi ise kibar bir Romalı, yün yada ketenden
yapılmış, beli bir kemerle sıkıştırılmış elbise giymekte, bunun üzerine de uzun bir kumaşı
karmakarışık bir şekilde sarmaktadır.
G
E
Yalnız 12 ile 17 yaş arasındaki çocuklarla yüksek yargıçların ve din adamlarının harman
iyelerinin kenarında kırmızı bir şerit vardır. On iki yaşından küçük çocuklar kısa bir pelerin
giymekte, bunun üzerine de genişçe bol bir elbise almaktaydılar.
E
Romalı kadının çorabı yoktur. Şapka da pek az kullanılırdı. Kadınlar dışarı çıktıklarında
başlarını bir tülbentle örterlerdi. Kadın ve erkek, parmakları dışarıda bırakan bir çeşit
uzun konçlu ayakkabı giyerlerdi.
E
L
L) ROMALILARIN EVLERİ
Ö
Z
Köylerdeki evler penceresiz kulubelerdi. Ateş yerde yakılır, duman çatıdan çıkardı.
Şehirdeki evlerde ise ortada Atriyum denilen üstü açık avlular bulunurdu, odaların kapısı
bu avluya açılırdı. Bütün ev halkı atriyumda otururlardı. Evlerde yemek ve yatak odaları
vardı.
Artık Romalı zenginlerin evleri çok şatafatlı bir tarzda iki kısım olarak inşa edilmektedir.
Ön kısım, etrafına odalar dizilmiş bir avludur. Arka kısım özel odalara ayrılmıştır. Etrafı
kolonlu bir bahçesi vardır. Bahçe gayet güzel dekore edilmiştir. Salonlar gayet güzel
mobilyalarla doludur. Duvarlar Yunan ekolüne mensup ressamlar tarafından
resimlendirilmiştir.
Roma zenginleri, Napoli körfezinde büyük ve muhteşem sayfiyeler yaptırmışlardı. Pompei
ve Hergülanum Roma’nın ünlü sayfiyeleridir.
16
Zenginler, yemeklerini alçak masaların etrafındaki alçak yataklar üzerinde yatarak
yerlerdi. Fakirler ise yerde yerlerdi.
M) ŞEHİR HAYATI
S
İ
En önemli şehir Roma’dır. Roma şehri denizden on beş kilometre kadar içerdedir. Tiber
nehrinin sol kıyısında yedi tepe üzerine kurulmuştur. Bu tepelerin üstü Kapitol, Palatin,
Avanten Tiber nehri boyunca, öbür dördü de biraz geridedir.
İS
E
Şehir Galya’dan gelen akıncılar tarafından hemen hemen baştan aşağı tahrip edildiği için,
hızla yeniden kurulmuştur. Bu yüzden eski Roma dan bahsederken, adı geçen muhteşem
mermer yapıların sadece kalıntılarını görmekteyiz. Lüks, bilinmeyen bir şeydi. Zenginler
paralarını toprağa yada ticarete yatırırlardı. Güzel ve değerli şeyleri daha takdir etmeyi
bilmiyorlardı.
E
L
Askeri zaferlerin Roma şehrini büyümesinde önemli rolü olmuştur. Artık halk eski
Serviyüs’ün kalesine sığmıyordu. Şehir birçok heykeller, tapınaklar, evler ve tiyatrolarla
süslendi. Özel gelirler çok arttı, herkes lükse ve eğlenceye koyuldu. Senato yaptığı
kanunlarla israfı önlemek istedi. Fakat başarı elde edemedi
G
N) M.Ö. BİRİNCİ YÜZYILDA ROMA
E
L
E
Bu Cumhuriyet devrinin en olgun çağında büyük haris dehaların kendi aralarında sürekli
bir çarpışma halinde olduklarını görmekteyiz. Marius, Silla, Pompeius, Çezar, Antonius,
Ottavianius ... Artık Roma çok değişmişti. Yunan uygarlığına gerekli önemi vermiş, güney
denizlerine ve Akdeniz ticaretine hakim olmuş, Kartaca’yı yere sermiş, Pontus krallığına,
Suriye topraklarına kadar uzanmış ve efsaneler ülkesi Mısır’la ilişki kurmuştu. Artık bu
şartlar içinde bir zaman ki aile başkanlarının o kadar önem verdikleri sadeliğin sürmesine
imkan yoktu. Bu yüzden eski yaşam tarzı tamamen değişti...
Z
O) DİN HAYATI
Ö
Romalılar da, hayati ve sosyal olayların mabutlar tarafından yönetildiğine inanırlardı.
Örneğin rüzgarın esmesi, yağmurun yağması, şimşeğin çakması, bitkilerin büyüyüp
gelişmesi, hayvanların yaşaması, insanların yemesi, içmesi, neşesi mabutların isteği ile
olurdu.
Mabutlarda Diespater Romalı’yı meydan getirir. Educa yemesini, Potina içmesini,
İterduca yürümesini, Vervactor çiftliği öğretirdi. Eski Roma da bu mabutların insan
şeklinde sembolleri yoktu , onların çoğunu ya büyük bir taşla yada bir kılıçla temsil
ederlerdi. Mabutlar arasında akrabalık olmadığı gibi serüvenleri de yoktu.
17
Romalılar da tanrıların başkanı Jübiter, savaş mabudu Mars (uzun süre bir kılıçla temsil
edilirdi.) deniz mabudu Neptün, zeka mabudu Minevra, tarım mabudu Seres, demircilik
mabudu Vüklen, gezi ve ticaret mabudu Merkür gibi büyük mabutlardan başka irili ufaklı
daha birçok mabutlar vardı.
E
S
İ
Roma’da dini ayinlere bezenmemiş hiçbir kamu işlemi ve hiçbir kamusal tören yoktu.
Buna rağmen çok pratik bir zihniyete sahip olan Romalılar, öteki dünya üzerinde fazla
kafa yormazlardı. Roma dini farkında olmaksızın devlet yönetimiyle karışmış
bulunduğundan yavaş yavaş Roma da ki tanrılar bizzat Roma ya hizmet eden kişiler
haline gelmişlerdir.
İS
P) ÖNEMLİ DİN ADAMLARI
E
L
Krallar zamanındaki hükümdarlar hem politik hem de dini lider durumundaydılar. Fakat
krallar Roma’dan kovulunca onların dini ödevlerini yerine getirecek bir dini başkana
ihtiyaç olmuş ve bu dini başkan uzun zaman yerini muhafaza edebilmiştir. Bu dini
başkanın yönetimi altında yirmi kadar tanrıların elçisi durumunda olan din adamı
bulunurdu. Bunların en önemli ödevleri, kendilerine ait işlerde uğurlu ve uğursuz günleri
tespit edip ilan etmekti.
G
R) KURBANLAR
E
Romalılar için en büyük tapınma mabutlarına hediye vermekti. Hediye olarak her çeşit
içki, ekmek, meyve, süt gibi yiyecekler sunulabilirdi. Fakat en büyük hediye, kurban
sunmaktı.
E
L
Roma da en önemli ayinler, tanrılar şerefine kesilen kurbanların bulunduğu ayin ve dini
bayramlardan ibaretti. Kurbanlar özel kişilere ait yada kamusal olabilirdi. Eski zamanlarda
en çok adına kurban adanan tanrı, tarım tanrısıydı. Buna sebze, meyve ve koyun
adanırdı.
Ö
Z
Ayini yöneten din adamı kurbanın başına tuzla karıştırılmış kutsal bir karışım serper ve
bundan sonra kurbanı kesecek olan kimse sırtı çıplak ve belinden aşağıya doğru bir çeşit
eteklik giymiş olduğu halde hayvanın kafasına vurduktan sonra görevini yapardı. Kurban
büyük hayvanlardan olursa Viktim, küçük hayvanlardan olursa Hosti adını alırdı. En
önemli kurban bir domuz (Sus), bir koyun (Ovis) ver bir öküzün beraberce kurban
edilmesiydi.
18
S) AYİNLER VE BAYRAMLAR
Ayinlerin sayısı pek çoktu. Bunların başta geleni ve önemlilerinden biri yalvarma ayiniydi.
Bu ayin kötü zamanlarda tanrıların gazabını yatıştırmak ve yardım dilenmek için bütün
resmi makamların katılmasıyla yapılırdı.
S
İ
Bayramlara gelince bunların en ünlüleri Saturnali, Terminali ve Lüperkali’dir.
E
Saturnali: 17 Aralıkta başlar ve Saturn şerefine yapılır ve üç gün sürerdi. Bu süre
sırasında mahkemeler, okullar kapanırdı. Köleler sahiplerine itaat etmeye zorlanmazdı.
İS
Terminali: Tarım tanrısı şerefine yapılan bayramdı. Bu bayram sırasında kırlara çıkılır,
canlı hiç hayvan kesilmez, sadece dans edilir ve eğlenilirdi.
E
T) CENAZE ALAYLARI
G
E
L
Lüperkali: Sürüleri kurtlardan koruyan tanrı şerefine yapılır ve kırlarda kutlanırdı. Buna
katılan gençler birer koyun postu giyerler ve bir keçi kurban ederek kanını alınlarına
sürerlerdi. Sonra süte batırılmış bir yün parçasıyla bu kanı silerler, kurbanın derisiyle
şehrin sokaklarında koşmaya başlarlar ve her rastladıkları kadını bu kurbanın derisinden
yaptıkları kemerle döverlerdi. Kadınlar ise bu zararsız dayaktan çok memnun kalırlardı
çünkü bu dayak onları kısırlıktan koruyacaktı.
Ö
Z
E
L
Bir Romalı ölürken, ailesi etrafında toplanır ve en yakın akrabası, son nefesini boşa
kaçırmamak için onu ağzından öperdi. Ölüm gelince, ölünün etrafına toplanan herkes
avazı çıktığı kadar bağırır ve gerçekten ölüp ölmediğini ölünün kulağına borazan çalınırdı.
Bundan sonra ölüye en şatafatlı elbiseler giydirilir ve Akerontis nehri üzerinden karanlıklar
ülkesine götürecek olan sandalda ki cehennem kayıkçısı Korontise vermesi için ağzına
bir para konurdu. Bundan sonra da ölü, evin salonuna bırakılırdı. Cenaze törenleri
gündüz oluyor ve meşaleler yakılıyordu. Ceset, tapınak şeklinde yapılmış iki tekerlekli bir
arabayla yüklenir ve arkasından, ellerinde flüt ve borazanlarla çalgıcılar, meslek gereği
ağlayıcılar, ayakları çıplak ve başlarına kül serpilmiş bir halde akraba ve arkadaşları
gelirdi.
Bunların önünde, ölünün elbiselerini giymiş bir aktör onun hareketlerini ve sesini taklit
ederdi. Ölüler şehir dışında yakılmalı, yakma töreni küllerin konacağı mezara yakın bir
yerde olurdu. Ölü eğer yüksek bir memur ise önce Forum’a götürülür, oğlu yada yakın bir
akrabası onun meziyetlerini överdi...
19
U) YÜKSEK PLEB MEMURLUKLARI
Kaynağı Patrizi olan bu yüksek memurlukların yanında Plebler arasından çıkmış yüksek
memurluklarda vardır.
S
İ
Plebler egemen sınıflara karşı koyabilmek için aralarında Pleb Tribünleri denilen bazi
başkanlar seçtiler. Gerçekten bu Pleb Tribünlerinin yetkileri oldukça genişti. Plab
yararlarına aykırı gördükleri kararları geri bırakabilirlerdi. Senatonun kararlarına karşı
koyabilirlerdi. Hatta Plebe aykırı hareketleri suçlandırıp mahkum dahi edebilirlerdi.
L
İS
E
Tribünlerin yardımcılarına Edil adı verilmişti. Bunların görevleri ilkten Pleb maliyesinin
yönetimiydi. Sokakların, kamuya ait eserlerin bakımları, tiyatro işleri, buğday dağıtımı gibi
görevler sonradan eklendi. Sonunda en son kurulan yüksek memurluk, Sansörlük’tür. Bu
görevi iki kişi görürdü. Sansörlük görevi başlangıçta beş yıl iken sonra on sekiz aya
indirilmiştir. Sansörlerin önemli görevleri vergi yükümlülerinin listesini düzenlemektir.
Ayrıca bütün seçmenlerin seçim listelerini düzenlerlerdi.
E
Sansörlerin başka Roma’da on ikiye yakın genel hukuk yargıçları vardı. Roma’nın idari,
siyasi, mali, adli ve askeri işleri bu yargıçlara bırakılmıştı.
G
V) PLEB YÜKSEK MEMURLUKLARININ FAYDALARI VE ZARARLARI
E
Pleb Tribünleri çok kudretli olmakla beraber daima uyanık kimseler daima uyanık kimseler
olması gerekirdi. Görevlerinden ayrıldıkları zaman daima zengin sınıflarca güvenilir
kimseler olarak kabul edilmezlerdi.
Z
E
L
Oysa ediller daha küçük memurluklar oldukları ve ödevleri sokak, eğlence yerleri gibi
yerlerde olduklarından ve ikide bir yapılan bol buğday dağıtımını kontrol ettiklerinden,
kütlelerin sempatisini kolaylıkla kazanabilmek fırsatları vardı. Politika hayatında ilerlemek
isteyen bazı hırslı Ediller bütün servetlerini harcayarak halka eğlenceler yada buğdaylar
dağıtıyorlardı.
Ö
Roma’da zenginliğe doğru aşırı bir istek vardı. Yüksek memurlar bile doğrudan doğruya
ahlak dışı olmamakla beraber, muhakkak ki atalarının katı namsululuğu dışında zengin
olmak imkanını sağlıyorlardı.
Romalıların çok sert gelenekleri vardı. Uzun süre, ataları olan aile reislerinden başka
başkan tanımamışlardı. Böyle olunca ilk Romalılar için baba otoritesinden başka bir
kuvvetin var olmaması tabii karşılanmalıdır. Bu alışkanlık eseri olarak bizzat krala da
şehrin babası diyorlar, senatörleri de baba sayıyorlardı. Zamanla Roma genişleyip yeni
yeni insanlar akın etmeye başlayınca eski aileler yeni gelenlerden kendilerini ayırmak için
baba = pater kelimesinden gelen Patrizi adını aldılar. Bu kelimelerin anlamı şehrin
kurucularının torunlarına ait aileler demekti.
20
Baba başkan ve hakimdim muhakeme eder, mahkum eder ve ceza verir. Örneğin,
dikkafalı bir oğul ceza olarak en adi kölelerle birlikte yıllarca tarlalarda çalıştırılır yada bir
köle gibi satılabilirdi.
Y) PATRİZİ YÜKSEK MEMURLUKLARI
E
S
İ
Bir memuriyet de Pretor’luktu. Halk tarafından bir yıl için seçilirdi. Fakat Roma
genişleyince bir Pretor yetmedi ve sayıları dörde çıkarıldı. Roma’daki memuriyetleri biten
Pretorlar eyaletlerle aynı iş için gönderilirler ve Propretor adını alırlardı.
E
Z) PLEBLERİN PATRİZİLERLE EŞİTLİĞİ
L
İS
Daha sonra şehrin yönetimi Pretorlardan Kestör’lere geçti. Kestörlerin sayısı başlangıçta
iki iken, sonraları çok artmıştır. Roma da en tehlikeli anlarda bütün kudretlerin tek bir
kişide toplanması uygun görülürse bir Diktatör atanırdı. Bu diktatör iki Konsülün yerini
alırdı. Diktatörlüğün süresi yalnız altı aydı. En önemli karaları o alır, savaş ilan eder, yada
savaşa son verirdi
E
G
Başka ülkelerden gelenler kölelere yakın bir hayat sürüyorlardı. Roma bunlara hiçbir hak,
hukuk tanımıyordu. Fakat zaman her şeyi değiştirdi. Roma sürekli olarak savaş halinde
bulunmak zorunda olduğu için, çok askere ihtiyacı vardı. Kralların elinde olan Tribu başına
1000 kişilik bir kuvvetten meydana gelen 3000 kişilik ordu hiçbir işe yetmiyordu. Artık bu
durumda Plebleri de askere almak gerekiyordu. Fakat Plebler gayet akıllı davranmışlar ve
Roma uğruna kanlarını akıtmalarının karşılığı olarak Roma halkından sayılmalarını
istemişlerdi. Bu basit görünen isteğin kabulü kolay olmadı.
Ö
Z
E
L
M.Ö 300 yılında Pleblerle Patriziler arasında siyasi bakımdan hiçbir ayrılık kalmadı. Artık
Plebler kamu yaşayışına katılmakta, Patrizilerle evlenmekte ve en yüksek memurluklara
bile atanabilmektedirler.
21
İMPARATORLUK DÖNEMİ
1) SİYASAL HAYAT
A) ROMA İMPARATORLARI
Ö
Z
E
Ovidius Julianus
Septimius Severus
Caracalla
Geta
Macrinus
Heliogabalus
Alexander Severus
Maximinus Thrax
Gordianus I
Gordianus II
Balbinus Pupienus
Gordianus III
193-211
211-217
211-221
217-218
218-222
222-235
235-238
238
238
238
238
238-244
Maximianus
Constantius I
Galerius
Constantinus I
Maximianus
Maxentius
Severus
Licinius
Maximinus
Constantius II
Constans
Constantinus II
Magnentius
Julianus
Jovianus
22
İ
Dönemi
Valentinianus
364-375
Valens
364-378
Gratianus
367-383
Valentinianus II
375-392
Theodosius I
379-395
Maximus
384-388
Eugenius
392-394
Batı Roma İmparatorları
Honorius
395-423
Constantius III
421
Valentinianus
425-455
Petronius Maximus 455
Avitus
455-456
Majorianus
457-461
Libius Severus
461-465
Anthemius
467-472
S
244-249
249-251
251-253
251
253
253-260
253-268
268-270
270-275
275-276
276
276-282
282-283
283-285
283-284
284-305
L
E
G
E
161-169
180-192
193-193
L
Augustus
Tiberius
Caligula
Claudius I
Neron
Galba
Otho
Vitellius
Vespasianus
Titus
Domitianus
Nerva
Trajianus
Hadrianus
Antoninus Pius
Marcus Aurelius
Lucius Aurelius
Verus
Commodus
Pertinaxus
Dönemi İmparator
E
İmparator
Philippus
İ.Ö. 27-İ.S.14 Arabus
14-37
Decius
37-41
Gallus
41-54
Hostilianus
54-68
Aemilianus
68-69
Valerianus
69
Gallienus
69
Claudius II
69-79
Aurelianus
79-81
Tacitus
81-96
Florianus
96-98
Probus
98-117
Carus
117-138
Carinus
138-161
Numerianus
161-180
Diocletianus
Dönemi
İS
İmparator
286-305 Olybrius
472
305-306 Glycerius
473
305-311 Julius Nepos
473-475
Romulus
306-337 Augutulus
475-476
306-308 Doğu Roma İmparatorları
306-312 Arcadius
395-408
306-307 Theodosius II
408-450
308-324 Marcianus
450-457
305-313 Leon I
457-474
337-361 Leon II
473-474
337-350 Zenoj
474-491
337-340
350-353
361-363
363-364
B) İMPARATORLUK İŞLERİ
İ.S. 70’ten 235’e kadar bir buçuk yüzyıl boyunca Roma İmparatorluğu, yaygın bir kanıya
göre, gerek siyasal gerekse kültürel başarılarının doruğundaydı. Bu dönem, hızlı değişim
yada çarpıcı olaylardan çok yavaş bir gelişim dönemiydi.
E
S
İ
Siyasal bir açıdan bu dönem genellikle yerine sağlamca oturmuş imparatorluk sülaleleri
dönemi olup, başlıca karışıklık anları, Flavianus’ları iktidara getiren 69-70 savaşlarıyla
Severus sülalesinin ortaya çıktığı 193 savaşında meydana geldi. Flavianus’lar zamanında
tahta geçiş, kalıtım yoluyla oluyordu; Vespa Sianus’u oğulları izledi: halkça tutulan ama
kısa ömürlü Titus (79-81) ve Domitianus (81-96).
L
İS
Traianus ve onu izleyen Hadrianus, çocuksuz olduklarından erkin sürekliliğini sağlama
aracı olarak evlat edinme yoluna başvurdular; ama gerek 117’de Hadrianus’un tahtaçıkışı
gerekse tahta çıkış hazırlıkları siyasal karışıklık ve olası rakiplerin idamlarıyla bulandı.
C) YÖNETİM
G
E
Roma İmparatorluğunun askeri politika dışında ki önemli konularda kendi girişkenliklerini
kullanmıyorlardı. İmparatorluklar bu dönemde kamuoyuna hiç danışmıyorlardı. Zaten
bunu yapacak araçları da yoktu. Kentlerin mali yönetimi, imparatorluların karıştığı birkaç
alandan biriydi.
L
E
Eğer halk içinden bir topluluk imparatora başvurmak istiyorsa bu kararı meclis tarafından
usulüne uygun bir karar çıkararak bu kararı ya valisinin yazdığı bir yazıyla yada soruyla
gönderilecek bir elçi ile bu konuyu sormaktı.
E
D) ASKERİ VE EKONOMİK BÜYÜME
Ö
Z
2.yüzyıl başlarında,Tacitus, Roma İmparatorluğu’nun İ.S.14’te Augustus’un hayranlarına
yormuştu : İmparatorluk, “ tümü bir arada ve birbiriyle bağıntılı lejyonlar, eyaletler ve
donanmalarla Okyanus ya da uzak ırmaklarla çevrelenmiş “ ti.
Flavianus ve Traianus dönemlerinde imparartorluğun stratejik savunmasında oldukça
düzeltmeler yapıldı. Flavianus’ların saltanatı sırasında ,İ.Ö. 66’da Nero tarafından Pers
İmparatorluğu ile varılan ve Titus tarafından Yahudi başkaldırısının bastırılmasını,
Suriye’nin geniş çapta istilası, yukarı Fırat geçitlerinin savunması için Kapadokya’da bir
garnizon kurulması ve Palmyra , Kuzey Suriye kentleri ve Fırat arasındaki bölgede askeri
ulaşımı sağlamak amacıyla sistemli yol yapımı izledi.
Domitianus’un Dacia savaşları, Traianus’un savaşlarına yol açtı; bu savaşların
sonucunda ise, Decebalus’un krallığı,doğuda Aluta (Olt) ırmağı, batıda Marisia (Mures)
23
ve Tisia (Theiss) , kuzeyde ve kuzeydoğuda Karpat dağları engeliyle çevrili yeni bir eyalet
olarak imparatorluk topraklarına katıldı.
Roma İmparatorluğu’nun en büyük fiziksel genişlemesine tanık olup, imparatorluğun sınır
bölgesindeki tarımsal kaynakları sistemli bir biçimde işletilmesinin en tutarlı kanıtlarını
sağlamaktır.
E
S
İ
İmparatorluğun Britanya ve Kuzey Galya, Gemania ve Tuna eyaletleri gibi, başka
kesimleri, başlangıçta bugün az gelişmiş ülkeler denilebilecek ülkeler olmalarına karşın,
yüksek bir maddi kültür düzeyi sağladılar.
İS
Ticari etkinlik, İskenderiye, Palmira ve Dura-Europus gibi büyük ticaret kentlerini
zenginliği için temel, aynı zamanda, Tripolitaniya’daki Leptis Magna gibi kıyı kentlerinin
gönencinin önemli bir parçası olmakla birlikte, imparatorluğun bir bütün olarak dört bir
yanında varsıllık üreticisi olarak tarımla aynı düzeyde değildi.
G
E
L
Roma İmparatorluğunun gözle görülür kentsel gönenci, bu nedenle elimizdeki kanıtlardan
hakkında daha az bilgi edindiğimiz tarımsal nüfusun iş gücü tarafından zenginlik
üretilmesine dayanıyordu. Toprak sahiplerinin bulunmadıkları durumlarda, malikaneleri
yönetimi kahyalarca yerine getiriliyordu; imparatorluk mülkünde bu iş procurator’lar
yapıyordu.
E
Tarımsal işletme yoluyla üretilen zenginliğin derecesi çok büyük ölçüde değişiyor,
Atina’da ki Herodes Atticiusgibi uçsuz bucaksız kaynakları olan toprak sahipleri
yaratıyordu.
L
2) SOSYAL HAYAT
E
A) ROMA’NIN HİZMETİNDE İMPARATORLUK
Ö
Z
Roma çok geniş bir mimariye sahipti ve Roma’daki bütün yapılar büyük bir özenle
yapılmıştır.Bu yapılar birkaç sene içinde köleler ve iyi ustalar sayesinde
yapılmaktadır.Yapılarda kullanılan taşlar ve bu çeşit malzemeler Yunanistan ve Roma’nın
öteki illerinden sağlanıyordu.Şehrin güzelleşmesi için gerekirse tapınakları bile
yıkıyorlardı.Bu gelişme ve imar sayesinde Roma iki milyon insanı barındırabilecek hale
gelmişti.Roma’da herşey lükse doğru gidiyordu çünkü Roma’nın aldığı bütün ülkelerin
zenginlikleri Roma’ya katkıda bulunuyordu.Aşağı tabaka dahi insanlar istediği zaman
bedava dağıtılan yemekleri alabiliyorlardı ve böylece çalışmadan bedava
yaşayabiliyorlardı.
24
B) GİYİM
E
S
İ
Roma’da insanlar sade beyaz elbiseler giyiyorlardı ve bu insanlara imparator Augustus
da dahildi.Fakat Roma’da zenginlik arttıkça,Romalılar bu kıyafetleri beğenmemeye
başladılar ve yün ve ipek karışımı,pembe,mavi,kırmızı pelerinler,işlemeli eşarplar
giymeye başlamışlardır.Çin,Hindistan ve ön Asya’dan gelen ipekliler sayesinde bunlardan
yapılmış elbiseler her tarafa yayılmıştı ve zengin Romalılar yabancı modayı takip etmeye
başlamışlardı.Özellikle kadınların giysileri çok daha süslü olmaya başlamıştı,etekleri
işlemeli kumaştan yapılmıştı ve kısa yelekler giyiyorlardı.Elde tutulan hafif işlemeli
mendillerde kibarlık belirtisi sayılıyordu.Bu dönemde kadınlara birçok hak
verilmişti,kadınlar sokaklarda özgürce gezip alışveriş yapar duruma gelmişlerdi.
İS
C) BİR KADININ GÜNLÜK HAYATI
E
G
E
L
Zengin bir Romalı kadının üç amacı vardır,güzel olmak,alışveriş yapmak,yabancı ve ilginç
Tapınakları gezerek oralardaki din adamlarına danışmak.Romalı bir kadın saatlerce
aynanın karşısında durabilir,değerli gerdanlık ve bileziklere önem verir.Romanın hemen
her sokağında içi kumaş,koku,mücevher ve çeşitli eşyalar dolu birçok dükkan
vardır.Bayanlar buralarda buluşurlar,oturup konuşurlar ve alışveriş yaparlar.Yabancı tanrı
ve tapınaklara karşı duyulan saygı ve korku
Romalı kadınlarda hastalık halini
almıştır.Buralardaki din adamlarıda gayet kurnazca davranarak düzenbaz bir şekilde
sağlık ve güzellik konusunda Romalı kadınlara tahminde bulunurlar.Bu şekilde Romalı
kadınlardan birçok çıkar elde ederler.Bunda Romalı kadınların kendini beğenmişliğinin
ve batıl inançlara olan bağlılığının etkisi büyüktür.
D) SARAY
Ö
Z
E
L
Romalı erkeklerin hayatı çok büyük heyecan ve tehlikelerle doluydu.İmparatorlar mutlak
bir egemenliğe sahipti.Yükselmenin tek şartı daima imparatorunun sevgisini kazanmaktı
ve imparatorun bir anlık şiddeti yada kızgınlığı bir ölüm cezasını ve tüm malların elden
gitmesini doğurabilirdi.Bu şartlar altında bir Romalı zenginin hayatı daima
tehlikedeydi.Yatağında ölmek isteyen kimseler Roma’yı bırakıp bir köye çekiliyordu fakat
çoğu kimse arkadaşlarından,davetlerden,temsillerden ve Roma’nın çekiciliğinden
vazgeçemiyordu.Bu kimselerde saray hayatının kurallarını öğrenip ona boyun eğiyorlar
ve bu hayatın tuzaklarını gidermeye çalışıyorlardı.Sarayda en büyük endişe imparatorun
sevgisini kaybetmekti.Başka birisi tarafından gambazlanmak,hata ve kusurların ortaya
çıkması felaket demekti.Bu yüzden sarayda herkes birbirinin düşmanı oluyordu.Bu hayata
girdinmi sıyrılmak çok zordu.Bu hayatı yaşayanlar için yapılacak tek şey çevrelerindekine
iyi davranmak ve imparatoru el üstünde tutmaktı.
25
E) ZENGİN BİR ROMALI’NIN HAYATI
S
İ
Zengin bir Romalı gününü zevk ve eğlencesine ayırmıştır.Sabah geç kalkar ve kölelerine
masaj yaptırır.Daha sonra ise hafif bir yemek yiyerek her zamaki gezisine başlar.Bu
gezisinde mağazaları gözden geçirir ve arkadaşlarıyla buluşmak için kitaplığa
gider.Romalılar kültüre özel bir değer vermezler ve ilim kitapları değilde komik
şiirler,serüvenler okurlar.Öğle olunca hafif bir yemek yerler ve uyumaya giderler.Daha
sonra ise ılıcalara giderler.
E
F) HAMAMLAR
L
İS
Romalılar hamamlara çok önem vermişlerdir ve Roma’nın her yerinde birkaç tane hamam
bulunmaktadır.Bu hamamlar genellikle imparatorlar tarafından yapılmış ve o
imparatorların adları verilmiş hamamlardır.Bu hamamların bir kısmı halka açık,bir kısmı
ise sadece zenginlere açıktır.Bazı Romalılar hamam hayatına çok düşkündür.Bunlar
hamam açılır açılmaz hamama girerler,karışık yıkanma törenini beklerler ve bu bekleme
sırasında birşeyler yerler.Rahatına düşkün olan Romalılar ise öğle uykusundan sonra
gelirler.Hamam daima kalabalık ve gürültülüdür.
G
E
G) YIKANMA
L
E
Romalılar yıkanmaya çok önem vermişlerdir ve bu yüzden birçok kurallar çerçevesinde
bu olayı gerçekleştirirlermiş.Önce vücudu jimnastik hareketleri ve top oyunlarıyla
ısıtırlar.Böylece herkes ter içinde kalır ve bundan sonra çok sıcak bir banyo olan
calidarium’a gidilir ve oradanda içi kokulu olan ve tabii suyla dolu olan havuzlara
girilir.Sonra buradan çıkan müşteriler tepidarium denilen soğuk salonlara geçerler ve en
sonunda soğuk su banyolarına giderlerdi.Bundan sonra ise sudan çıkıp vücutlarına
zeytinyağları ve kremler sürerler.
E
H) YENİ SINIFLAR
Ö
Z
Cumhuriyet’ten bu yana ziyafetler Romalı’lar için önemli bir gelenek halini
almıştı.İmparatorluk devrinde de ziyafetler Roma hayatının temel taşlarındandı.Roma
artık çok zenginleşmişti,zengin sayısı giderek artmıştı.Bunlardan bir kısmı da eski
kölelerdi.Roma
sofralarında
artık
eski
terbiyeden
ve
kültürden
eser
kalmamıştı.Düzenlenen ziyafetlerde herkese aynı yemek verilmiyordu.İnsanlar sahip
olduklarına göre değerlendirilip buna göre yemek veriliyordu.
I) BİR ZİYAFET
Davetliler güneş batarken davetin sahibi olan şahşın evinde toplanırlar.Kapıda duran
uşak herkese “sağ ayakla” diye bağırmaktadır.Çünkü Romalılar eşiği sol ayakla geçmenin
26
uğursuzluk getirdiğine inanırlar.İçeri girince kokulu buz gibi sular getirilir.Misafirler bu
suyla ellerini ayaklarını yıkayıp yataklara uzanırlar ve getirilen aperatifleri atıştırmaya
başlarlar.Ev sahibi henüz ortada yoktur.Önemli bir kişi olduğunu göstermek için sonradan
gelecektir.Aperatiften sonra gümüş heykelciklerle süslü vazolar sofraya getirilir,bu yemek
başlıyor demektir.
İ
J) İLK YEMEKLER
İS
E
S
Yemeğe şunlarla başlanır:Kızarmış tavuklar,av etleri,kızarmış bütün bir yabani domuz,içi
salça ile dolu bir domuz kızartması ve soğuk etler.Yemek sırasında tartışılır,hatta kavga
bile edilir.Ev sahibi kudretli sesiyle zenginliğinden bahseder.Davetliler yemeklerini yerken
bir
yandan
da
ev
sahibini
alkışlarlar.İlk
yemeklerin
sonunda
salona
oyuncular,cambazlar,balerinler girer.Bu oyunlar sırasında da tartışmalar devam
etmektedir.
L
K) İKİNCİ YEMEKLER
L) TİYATRO
E
G
E
İkinci yemek zamanı geldiğinde salonun üzerindeki tavan açılıyor,meyveler ve pastalarla
dolu bir tepsi salona iniyor.Küçük köleler ellerinde yeni doldurulmuş şaraplarla sağa sola
koşustururlar,içki su gibi akmaktadır.Artık gece olmuştur Roma’da adet olduğu gibi
ziyafetin üstüne sıcak bir banyo yapmak için hamama koşturulur.Romalılar bu adet
sonucu yemeklerin sindirileceğine inanmaktadır.Bu adetten dolayı Roma da hamamlar
daha geliştirilmiş hale getiriliyordu.İşte bütün bu savurganlık hareketleri o zamanki yüksek
sosyetenin kaçınılmaz ve yararsız geleneğiydi.
Z
E
L
Roma’da tiyatroya ilgi gittikçe artıyordu.Ancak artık komedilere ilgi yoktu ve Pandomima
şeklindeki eserler sergileniyordu.Hiç konuşmadan oynanan pandomimalarda kadınlarda
sahneye çıkıyordu ki bu hiçde alışılmış birşey değildi. Roma’da aktörler imparator
tarafından tutulur ve ödülleri bol olurdu.Fakat bazı zamanlar ödül yerine ölüm
gelirdi.Roma tarihinin efsane ve masallarındaki konular sadece hareketlerle ifade edildiği
için aktörlerin işi zorlaşıyordu ve rollerinin karşılığını canlarıyla ödeyebiliyorlardı.
Ö
M) KÜLTÜR VE DÜŞÜNCE
Bütün değişikliklere rağmen halkın çoğu eski örf ve adetleri muhafaza ediyordu.Adetlerin
bozulduğu,ahlak kanunlarının zayıfladığı bu devirde kültür ve düşünce alanına sığınmak
için çalışılmaktadır.Ama bu çabalar pek etkili olmamaktadır.Roma kendini zevk seline
kaptırmıştır.Stoik felsefe yaygınlaşmıştır.Bu felsefe;zevke olduğu kadar acıya da
duygulanmamayı öğretmektedir.Bu düşünürlere göre insan mutlu olmak istiyorsa herşey
karşısında duygusuz olmayı öğrenmelidir.Bu devrin kültürüde kısırdır.Edebiyat
adileşmiştir.Pek çok kimse Yunancayı iyi bildiği için Yunan eserlerini üstün tutmaktadır.
27
N) ULAŞIM
İ
Roma İmparatorluğu’nun dolambaçsız, titizlikle planlanıp yolları, en kalıcı anıtları
arasındadır: İskoçya’dan Suriye çölüne dek bu yolların belirgin izlerine her yerde
rastlanmaktadır. Bunlar, başlangıçta çok kez askeri amaçlarla yapılmışlardır. Genel
yolcular için, kasabaların birbirlerini bir günlük yoldan uzak oldukları yerlerde konaklama
yerleri vardı.
İS
E
S
Yollar çabucak ekonomik kullanımlar kazandı ve büyük bir ticari gidiş geliş işlevi taşımaya
başladı. Eyalet sınırlarında giriş vergileri alınıyordu: geç imparatorluk döneminde aşırı
yüklemenin önlenmesi için araçları denetlemek üzere memurlar görevlendirildi. Yolların
bakım giderleri, bir ölçüde, içinden geçtikleri ve yararlarını paylaşan topluluklara
düşüyordu.
L
Roma imparatorluğu ulaşım etkinliği bakımından, kendinden öncekileri geride bırakıyor,
uzun mesafe ulaşımı, modern çağlara kadar, daha sonraki her hangi bir zamana oranla
daha iyi sağlanıyordu .
E
O) HRİSTİYANLIĞIN ROMA’DA YAYILMASI
E
L
E
G
Hz.İsa’nın getirdiği bu din Roma’da fakir halk tarafından çok tutulan bir dindir.İsa’ya göre
Allah tektir ve insanlar birbirlerinin iyilikleri için kendilerini feda etmelidir.Bu
düşünüş,Roma imparatorluğunun egoizmine karşı çok büyük ve şiddetli bir akımdı.Roma
bütün haşmetiyle bu düşünceye karşıydı.Buna rağmen İsa’nın etkisi kısa bir dönemde
bizzat Romalılar arasında kendini göstermeye başladı.Bizzat İsa’nın öğrencileri
Filistin’den Roma’ya gelmiş ve büyük bir cesaretle okullar bile açmışlardı.Hristiyanlığı
Roma içinde yayan Havarilerdir.Bunlar içinde Saint Pierre ve Saint Paul bu dinin en
büyük yayıcılarıdır.Sint Pierre önce dini Yahudiler arasında yaymış sonra Roma’ya
gelerek kendisini feda etmiştir.
Ö
Z
Saint Pierre’den sonra Hristiyanlığın en büyük yayıcısı Saint Paul’dur.Saint Paul İsa’yı hiç
görmemişti ama onun ününü duymuştu.İsa’nın getirdiği dine gerçek bir inançla
bağlanmıştı.Hristiyanlığı yaymak için Yunanistan,Makedonya ve İtalya’ya gitti.En çok
Yunanistan’da ilgi gördü.Fakat Roma’ya geldiğinde o da Saint Pierre gibi öldürüldü.
Fakir kesim Havarilere hemen inanıyordu.Çünkü çok sade ve basit bir ibadet yöntemi
vardı.Bu insanlar ya şehir dışında yada hali vakti yerinde bir Burjuva’nın evinde
toplanıyorlardı.Hristiyanlar bu toplantılarda Havarilerin ilettiği,İsa’ya ait sözleri yani İncil’i
dinlerlerdi.Hristiyanlar ayinleri ise Katakomp adı verilen yeraltı mezarlarında yaparlardı.
28
P) HRİSTİYANLIĞIN RESMİ DİN OLMASI
S
İ
Hristiyanlık ilk iki yüzyılda ancak fakirlerin,esirlerin ve kimsesizlerin arasında
yayılmıştır.Üçüncü yüzyılda iyice yayılmıştır.Hristiyanlığı tanıyan ilk imparator Konstantin
dir.Konstantin,kendisine rahip Makzentimus ile savaşırken ordusundaki Hristiyanların
sevgisini kazanmak için bayrağına haç işareti koydurmuştur.Konstantin bu savaşı
kazanmış ve 313 tarihinde Milan şehrinde bir fermanla Hristiyanlığın serbest olduğunu
ilan etmiştir.Bu fermandan sonra Hristiyanlar dinlerini rahatça yaymış ve birçok kilise
yapmışlardır.
E
R) ROMA RAKAMLARI
I
V
X
Hint-Arap Harfleri
1
5
L
C
D
M
50
100
500
1000
E
G
10
L
Roma Harfleri
E
İS
Sayıların harflerle gösterildiği sayma sistemidir. Bu sistemle hesap yapmak çok zordur
fakat Roma rakamlarının yerini daha sonra Hint-Arap rakamları almıştır.Roma sisteminde
sayılar yedi harfle gösteriliyor.
E
L
Bu sistemde de bazı kurallar vardır. Aynı harften üçten fazla yan yana kullanılmaz. Daha
küçük değerli bir harf daha büyük değerli bir harfi izliyorsa, bu ikisinin değerleri toplanır.
Daha büyük değerli bir harf daha küçük değerli bir harfi izliyorsa, küçük değer büyük
değerden çıkarılır.
Z
S) HİNT-ARAP VE ROMA RAKAMLARI
Ö
1
2
3
4
5
6
7
8
9
I
II
III
IV
V
VI
VII
VIII
IX
18
19
20
21
30
32
40
43
50
XVIII
XIX
XX
XXI
XXX
XXXII
XL
XLIII
L
29
101
156
200
300
400
500
600
700
800
CI
CLVI
CC
CCC
CD
D
DC
DCC
DCCC
54
60
65
70
76
80
90
100
LIV
LX
LXV
LXX
LXXVI
LXXX
XC
C
900
1000
1476
3000
MC
M
MCDLXXVI
MMM
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
X
XI
XII
XIII
XIV
XV
XVI
XVII
İ
10
11
12
13
14
15
16
17
30
ROMA’DAN SONRA
İ
Yüzyıllar Roma’nın hakimiyetinde geçti. Fakat başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardı.
Roma önce ikiye bölündü, sonra yok oldu.
E
S
Roma’dan sonra yine devletler yıkıldı, yeni haritalar günden güne değişti.Tarihin başrolleri
hep değişecek, oyuncuların değişmesi tarihi etkilemeyecek, kıyamete kadar...
İS
Peki Roma’dan sonra neler oldu?
L
Doğu Roma İmparatorluğunu ve Romanın adını tarihten silen Osmanlı Devleti, İstanbul’u
almasının ardından yükseldi. Artık söz Asyanındı, Avrupa karanlık bir döneme giriyor,
kendi kendini tüketiyordu. Kilise sözünü dinlettikçe, Avrupa kendini yok edecekti.
E
Reform ve Rönesans...
E
Sonrası şimdiki dünya.
G
Avrupa kendini yeniledi. Tarihin başrolleri yine değişmişti...
L
Artık ne savaşlar eskisine benziyor, ne de yeni dünya düzeni. Tek şahı olan satranç
oyununa benziyor, şimdiki vakit.
Z
E
Tek değişmeyen; emperyalizm. Büyük balık, küçük balık mevzusu. Artık ekonomi ele
geçiriliyor önce, sonra eğitim yoluyla gençler.Ülkenin adı kalıyor bir tek...
Ö
Tarihin çarkları dönüyor. Kuşaklar değişiyor.
Elbet ki roller de değişecek...
31
SONUÇ
Tarihin sonucu olmaz, fakat biz bu projeden şahsi sonuçlar çıkarabiliriz.
S
İ
Projede, grup olarak, bizim başlıca öğrendiklerimiz; tarihin önemi ve Roma’nın dünya
tarihindeki önemidir. Bu öğrendiklerimiz, bize ömrümüz boyunca ışık tutacaktır. Genel ve
muhakkak bilinmesi gereken bilgiler olması açısından bize pek çok faydası bulunacaktır.
İS
E
Ayrıca ilerideki üniversite tezlerinin yazımında bu projenin pek çok faydasını
göreceğimize inanıyoruz.
L
Fakat bize göre bütün proje çalışmalarını ortak ve en önemli sonucu grup çalışması
öğretimidir. İnsanların bir şeyleri ancak grup halinde yapabilecekleri sonucunu biz
geleceğin vatandaşlarına öğrettiği için Özel Ege Lisesi’ne samimi teşekkürlerimizi
sunarız. Eminiz ki öğrenilenler kolay unutulmaz...
E
Emek olmadan kazanç olmaz. Biz tarihe bağımsız Türkiye’nin adını yazabilmek adına
emeğimizi, terimizi vermemiz gerektiğini yine bu okulda öğreniyoruz. Bu öğrenilenler
sonuçsuz kalmayacaktır.
Ö
Z
E
L
E
G
Bu projenin gerçek sonuçlarını yirmi yıl sonra yazmamız, elbet ki daha gerçekçi olurdu.
Fakat sonuçlarını tahmin etmek o kadar da zor değil...
32
KAYNAKÇA
S
İ
http://www.bilimtarihi.gen.tr/romalilar/
http://www.geocities.com/izkir/etruskler.html
http://www.yuzyilisil.k12.tr/bde/tarih1/konu_8.htm
http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/tarih/italik_kavimler_s.htm
(1993) Grolier İnternational Americana Encyclopedia, İstanbul
Roma Dünyası, İstanbul, İletişim Yayınları
(1986) Büyük Larousse Sözlük Ve Ansiklopedi, İstanbul, İnterpress Yayınları
(1986) Ana Britanica, İstanbul, And Yayınları
Berl, E. (1997) Atilla’dan Timur’a Avrupa Ve Asya, Doğan Ofset A.Ş
(1966) Başlangıçtan Bugüne Kadar Tarih, İstanbul, Arkın Kitapevi
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
1)
2)
3)
4)
5)
6)
7)
8)
9)
10)
33
Download