Leninist Öncücülük değil Anarşist Örgütlenme

advertisement
Wayne Price
Leninist Öncücülük değil
Anarşist Örgütlenme
2006
Türkçe Çeviri 2013
1
İçindekiler
Anarşist bir Örgüt neden Gereklidir... Ama bir “Öncü Parti” Değildir ......
Anarşist Devrimci Politik Örgüt ................................................................
Leninist Parti ..............................................................................................
Bolşevik Devrim Miti ................................................................................
Sonuç .........................................................................................................
Kaynaklar ...................................................................................................
2
3
4
6
7
9
9
Anarşist bir Örgüt Neden Gereklidir... Ama bir "Öncü Parti"
Değildir
Şu anda sadece birkaç kişi devrimci anarşisttir. İnsanların büyük çoğunluğu anarşizmi ve
herhangi bir tür radikalizmi reddediyor (üzerinde düşündükleri bile varsa). Anarşist olan bizler için ise,
devrimci azınlık (biz) ile ılımlı olan ve (henüz) devrimci olmayan çoğunluk arasındaki ilişki anahtar bir
sorudur. Devrimci azınlık, bazılarının amaçladığı gibi Tarihsel Süreç'in kanunlarının çoğunluğu (en
azından işçi sınıfının çoğunluğunu) devrimci hale getirmesini mi beklemelidir? Eğer öyleyse azınlığın
aslında hiç birşey yapmasına gerek yoktur. Yoksa radikallerden oluşan azınlığın özgürleştirici fikirlerini
yaymak için kendilerini örgütlemesi mi gerekir? Eğer öyleyse, devrimci azınlık kendini yukarıdanaşağıya, merkezileşmiş bir tarzda mı örgütlemelidir, yoksa kendini özgürlük hedefi ile tutarlı olacak
radikal-demokratik bir federasyon şeklinde örgütleyebilir mi?
Bugün belki de soldaki en heyecan verici eğilim örgütlenme yanlısı, sınıf mücadelesi
anarşizminin büyümesi. Buna Platformizm, Latin Amerika'da especifismo, ve diğer unsurlar dahildir
(Platformizm Anarşistlerin Genel Birliği'nin Örgütsel Platformu 1926'dan esinlenmiştir, bkz. Skirda,
2002). Bazı Troçkistler bile bunu farketmiştir: " 'Platformizm' çağdaş anarşizm içindeki daha sol kanat
akımlardan biridir" (Uluslararası Bolşevik Eğilim, 2002; sf.1)
Anarşistlerin kendilerini inançlarına göre örgütlemeleri gerektiği, örgütlenme yanlısı / sınıf
mücadelesi anarşizmi için merkezi öneme sahiptir. Bu, özellikle uluslararası işçi sınıfı ve tüm ezilen
halklar tarafından yürütülecek bir anti-otoriter sosyal devrim programı fikrine katılanlar için geçerlidir.
Bu kişiler spesifik olarak anarşist olan gönüllü bir birliktelik örgütlemelidir. Bunun yapısı daha küçük
grupların demokratik bir federasyonu şeklindedir. Böyle bir örgüt politik literatür yayınlar ve fikirlerini
yaymak için çalışır. Programatik ve taktiksel birlik içinde üyeler sendikalar, topluluk örgütleri, savaş
karşıtı gruplar ve -devrimci dönemlerde ortaya çıktıkları zaman- işçi ve topluluk konseyleri gibi daha
geniş ve daha heterojen kurumlara katılım gösterir. Böyle anarşist örgütler "parti" olmazlar, çünkü
kendileri için iktidar elde etmeyi amaçlamazlar. Popüler örgütleri ele geçirip yöneterek, hele ki devlet
iktidarını alarak değil, fikirler yoluyla ve örnek olarak liderlik ederler.
Son derece yoğunlaştırılmış şekilde az önce özetlediğim bu yaklaşım iki yandan saldırıya
uğramıştır. Bir yanda örgütlenme karşıtı anarşistler (bireyciler, ilkelciler, "post-solcular" ve başkaları
dahil) vardır. Bunlar en fazla yerel kolektifleri ve onlar arasındaki mümkün olan en zayıf ilişkilenmeyi
kabul ederler (bir "ağ"). Örgütlenme yanlısı anarşizmi yeni otoriter, özünde Leninist partiler inşa etme
girişimi olmakla itham etmişlerdir. Gerçek Leninistler de Leninist olmamakla itham etmişlerdir.
Leninistler'in konu üzerine tek etraflıca çalışması, (Troçkist I.B.T. tarafından yayınlanan Platformizm
ve Bolşevizm, 2002) "1926 Platformu ve Bolşevizm arasında bir politik uçurum" olduğunu ilan ediyor.
(sf. 2) Diyor ki, "Platformistler'in liberter gelenekten kopuşu, kendilerini eleştiren anarşistler
tarafından sıkça abartılsa da", platformistler "Bolşevikler için fazla anarşist, anarşistler için fazla
'Bolşevik'." Yazarlar, tek çözümün merkezileşmiş Leninist öncü parti ve diktatöryel işçi devletini
benimsemek olduğunu iddia ediyor. Örgütlenme karşıtı anarşistler ve Leninistler'in ikisi de radikaldemokratik, otoriter olmayan, federe bir devrimci örgütün mümkün olmadığı konusunda hemfikir.
Troçkistler anarşist hareketlerin özgür bir topluma ulaşmak konusunda istikrarlı bir şekilde
başarısız olduğuna işaret ediyor. Başarılı olan yegane devrimlerin, Leninist tipte partilerin liderlik ettiği
devrimler olduğunu iddia ediyorlar. Buna verilen bariz anarşist karşı cevap bu tarz Leninist
"başarılar"ın onmilyonlarca işçi ve köylüyü katleden canavar totaliter devletlere yol açtığı. Anarşistler,
kapitalizmi böyle bir "başarı" ile baş başa kalmadan yıkmayı arzular. (Ayrıca, Leninizm'in tüm çeşitleri
de Marx ve Lenin'in ana hedefi olan endüstrileşmiş emperyalist ülkelerde işçi sınıfı devrimleri elde
etmek konusunda tamamen başarısız oldu). Yine de bu geçerli bir soruyu gündeme getiriyor: anarşizm
3
başarısızlık ve yenilgiden oluşan tarihini tekrarlamaktan nasıl kaçınabilir? Biz, Stalinist tipte devletler
yaratmadan dünya kapitalizmini nasıl devirebiliriz? Örgütlenme yanlısı anarşizm tam da bu sorunla
başa çıkmak için geliştirilmişti.
Anarşistler içinde olduğu kadar liberter (veya otonomist) Marxistler arasında da örgütler
kurmak konusunda benzer tartışmalar var. Anlaşılan o ki C.L.R. James ve Raya Dunayevskaya
arasındaki bölünmede bu bir mevzuydu. Konsey Komünisti harekette de, değişik teorisyenlerin üzerine
değişik görüşleri olan bir mesele olmuştur. 2. Dünya Savaşı sonrasında Fransa'da ortaya çıkan
Socialisme ou Barbarie gruplaşmasında da örgütlenme yanlısı konum alan Cornelius Castoriadis ile
örgütlenme karşıtı konum alan Claude Lefort arasında bir bölünme olmuştu. Maurice Brinton gibi S. ou
B.'nin Solidarity'deki Britanyalı yakın düşünürleri örgütlenme yanlısı bir duruş içindeydi.
Bu yazının geri kalanında, anarşist-komünistler ve anarşist-sendikalistler arasındaki tarihsel
tartışma dahil bir tür politik örgüt lehine yapılan anarşist argümanları inceleyeceğim. Daha sonra
Leninist partinin anarşist eleştirisini inceleyeceğim. Leninist merkezileşme zorunluluğunun bir mit
olduğunu göstermek için Rus devrimini gözden geçireceğim. Bolşevik Parti Rus devrimine
Bolşevikler'in bir anarşist federasyona en çok benzediği zamanda liderlik etti.
Anarşist Devrimci Politik Örgüt
Birçok anarşist, çoğu insanın otoriter toplumun değersizliğini göreceği günün geleceğini
düşünüyor gibi. Hep birlikte, tek bir kişi gibi, bir anda yabancılaşmalarına gözlerini açacaklar, ayağa
kalkacaklar ve toplumlarını geri alacaklar. Bu görüşe bazen "kendiliğindencilik" denir. Ne yazık ki işler
böyle yürümez. Genel olarak uzun vadede insanlar heterojen şekilde radikalleşir. Muhafazakar
zamanlarda insanlar birer ikişer devrimcileşir. Şeyler radikalleştikçe gruplar ve öbekler şeklinde
devrimcileşirler. Sonrasında, herşey bir radikalleşme dönemine girince katmanlar devrimcileşir. En
sonunda, kalkışma dönemlerinde nüfuslar bütünen ayaklanır. Ancak yeni radikalize olmuş insanların
birçoğu veya büyük çoğunluğu hedeflerini veya stratejilerini düşünüp bulmamışlardır. Enerji ile dolu
olma eğilimindedirler ama deneyim yoluyla fikirlerini düzenleyene kadar kafaları karışık ve
kararsızdırlar. Böyle dönemlerde reformistlerin onları eski yollara geri çekmesi veya otoriter grupların
yeni yöneticiler tesis etmesi kolaydır. Bu, Avrupa'da ve "3. Dünya"daki 2. Dünya Savaşı sonrası
devrimlerin bütün iç karartıcı tarihinde ortaya konmuştur. Daha yakın tarihte ayetullahları iktidara
koyan İran devriminin mutsuz sonuçlarını veya kitlesel altüst oluşların ancak biraz daha sol bir
kapitalist rejim ürettiği Arjantin vakasını gördük (ancak Arjantin ve Latin Amerika'nın geri kalanındaki
mücadeleler sona ermiş değildir).
Çalışan insanlar ve diğerlerinden gruplaşmalar ve katmanlar radikalleştikçe fikirlerini geri kalan
(henüz radikalleşmemiş) nüfusa etkili bir şekilde yaymak için kendilerini örgütleme şansına sahiptir.
Bu, ezilen nüfusun bütününün öz-örgütlenmesi ile çelişmez. Bu, söz konusu öz-örgütlenmenin asli bir
parçasıdır.
Birçok grup otoriter çizgide örgütlenecektir (reformist veya yeni bir devrimci yönetim için).
Bunun gerçekleşmesi kaçınılmazdır, çünkü aşina olduğumuz şey otoriterliktir. Fakat bazılarının liberter,
eşitlikçi ve işbirliğini savunan yönde örgütlenme ihtimali vardır - yani anarşist veya başka
antiotoriterler olacaklardır. Eğer işçi devrimlerinin facialı yenilgi tarihini tekrar etmeyeceksek bu hayati
önem taşıyor.
Politik bir örgüt, antiotoriterlerin birbirleriyle konuşmasına, birbirlerini eğitmesine, teorilerini,
taktiklerini, stratejilerini, olan bitene ve ne yapılması gerektiğine dair analizlerini ve sosyalist bir
toplumun neye benzeyebileceğine dair vizyonlarını geliştirmesine yardım edecektir. Başka insanlardan
4
öğrendiklerini ve başkalarına öğretebileceklerini tartışabilirler. Bir örgütün parçası olmak toplumun
geri kalanının muhafazakarlaştırıcı ve demoralize edici etkisine direnmelerine yardımcı olabilir.
Anarşist Paul Goodman'ın kastettiği gibi bir şey: "ikiyüz tane benzer düşüneni bulup bir araya
getirmek, birisinin kendisinin akli dengesinin yerinde, fakat şehrin geri kalanının çatlak olduğunu
bilmesi için yeterlidir." (1962; sf. 17)
Buradaki mesele devrimci neticelere ulaşmış azınlık ile çoğu zaman -devrimci dönemler hariçdevrimci olmayan çoğunluk arasındaki ilişkidir (Çoğunluğun devrimci hale gelmesi zaten tanımı gereği
bir dönemi devrimci yapan şeydir!). Kendiliğindenci ve örgütlenme karşıtı anarşistler bunu bir mesele
olarak görmez, varlığını inkar ederler. Onlar için devrimci bir azınlıktan bahsetmek bile otoriter olmak
anlamına gelir. Bir inkar dünyası içinde yaşarlar. Otoriterciliğin tehlikelerine karşı koymak ancak bu
tehlikenin devrimci bir azınlık ile çoğunluk arasındaki bir bölünmeden doğabileceğini kabul etmek ile
mümkündür. Örgütlenme yanlısı anarşizm bu bölünme ile başa çıkmanın, pratik politikalarla aşmanın
Leninizm'den ayrı bir yoludur.
Devrimci bir anarşist federasyonun daha büyük popüler örgütler içinde iç içe geçmiş iki görevi
olacaktır. Biri kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak tüm otoriter örgütlerle mücadele etmek: Stalinistler,
sosyal demokratlar, liberaller, faşistler, vs. Bunların hepsi işçilerin özgüvenlerini ve halkın inisiyatifini
zayıflatmaya çalışacaklardır. Bu gruplaşmalara karşı çıkacağız, onlarla mücadele edeceğiz ve işçileri,
kadınları, ırksal ve ulusal azınlıkları vs. kendilerine güvenmeleri, iktidarı kendilerine almaları ve
yukarıdan gelen kurtarıcılara değil kendilerine bel bağlamaları yönünde cesaretlendireceğiz.
Diğer iç içe geçmiş görev ise bizim yönümüzde giden bireyler ve gruplar kimse, onlarla
ittifaklar yapmaktır. Kimse tüm cevaplara sahip değildir. Örneğin Kuzey Amerika'nın devasa
toplumunda sadece tek bir ("öncü") örgütün tüm en iyi militanlara ve tüm doğru fikirlere sahip olması
ihtimali düşüktür. Devrimci anarşistler antiotoriter yönde gelişen hangi gruplar varsa onlarla birleşik
cepheler kurmaya hazır olmalıdır.
Bu meselelerin bir çoğu Amsterdam'daki 1907 Uluslararası Anarşist Kongre'de gündeme
getirilmişti. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika'nın her yerinden ve başka yerlerden Emma Goldman
gibi dönemin en iyi tanınan figürlerinin çoğu dahil yaklaşık 80 anarşist katılmıştı. Diğer tartışılan
konular içinde Fransız anarşist-sendikalist Pierre Monatte'ın anarşistlere, sendikaları örgütlemek ve
inşa etmek amacıyla sendikalara girmeleri çağrısı vardı. Anarşistlerin küçük çevreler içindeki
izolasyonlarından, anlamsız isyanlara ve (birkaçının) terörizme katılmalarından sıyrılmalarını
sağlayacak yolun bu olduğunu savundu. Anarşistlerin işçilerle temasa geçmesinin ve onların yaşamları
ve mücadelelerine katılmalarının bir yolunun bu olduğunu ilan etti.
Ona karşı konuşan ise İtalyan anarşist-komünist Errico Malatesta idi. (Bu etiketler yanıltıcıdır
çünkü anarşist-sendikalistler amaçlarının anarşist-komünizm olduğu, anarşist-komünistler de
sendikaların değerli olduğu konusunda hemfikirdi) Anarşistlerin sendikalara katılmalarının önemli
olduğuna katılıyordu. Fakat anarşistlerin, neticede kendilerini sendikalar içinde eritmeleri anlamına
gelen üstü kapalı kanıya itiraz etti. Bunun tehlikeli olduğu uyarısını yaptı, çünkü sendikalar doğaları
gereği anarşistlere ek olarak muhafazakarlar, devlet-sosyalistleri gibi geniş bir çeşitlilikteki bilinçlere
sahip işçileri kendilerine çekmek zorundaydı. Aynı zamanda sendikaların işi devrimci bir durum
olmadığı sürece kapitalizm altında daha iyi çalışma koşulları ve ödeme pazarlığı yapmaktı. Yani
sendikalar hem üyelerinin çoğunluğunun daha muhafazakar bilinçlerine hem de kapitalist piyasanın
pratik zorunluluklarına uyum sağlamak zorundaydı. Öyleyse, Malatesta ve diğerleri, anarşist işçilerin
de kendilerini spesifik anarşist örgütler içinde örgütlemeleri ve anarşist fikirler için mücadele etmeleri
gerektiği sonucuna vardı. Sendikaların içinde de dışında da çalışacaklar ve sadece sendika
meseleleriyle değil her sınıfın içinde tahakküme karşı her mücadele ile uğraşacaklardı.
(Dikkat çekicidir ki birçok solcu Lenin'in "Ekonomistler" -Sadece emek sendikaları
örgütlemeye yoğunlaşmak isteyen Marxistler- ile olan tartışmasını Lenin'in "Ne Yapmalı?"sında
5
özetlendiği haliyle detaylı bir şekilde bilir ancak aynı zeminin çoğunu işleyen Malatesta-Monatte
tartışması konusunda hiçbirşey bilmez. Bu nedenle I.B.T. Troçkistleri görünen o ki şaşkınlıkla
belirtiyor: "Platformistlerin sicilinde demokratik hakları savunma ve genişletme mücadelelerine
katılmaları vardır... Bu, kapitalist devletin işleyişine dair görece karmaşık bir anlayışı gösterir ve
Lenin'in [Ne Yapmalı?]sı ile uyuşur..." [2002, sf. 14])
Monatte anarşistlerin sendikalara katılmalarının değeri konusunda haklıydı. Bu yaklaşım ile
anarşistler izolasyonlarını kırdı ve işçiler ve başkaları içinde büyük bir nüfuz kazandı. Ama Malatesta
da haklıydı. Bir zamanlar militan olan Fransız sendikalar (C.G.T.) gittikçe daha muhafazakar hale
geldi. Üstteki sendika patronlarının orijinal anarşizmlerinden devam ettirdikleri tek şey sendikaları
sosyalist partilerden ayrı tutma arzusuydu. 1. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Fransız sendikalar savaşı
ve hükümeti destekledi. Monatte sendika bürokrasisi ve onun emperyalizm yanlılığına muhalefete
geçti.
İspanyol anarşist-sendikalistler Fransa'da ne olduğunun farkındaydı ve İspanyol sendikalarda
(C.N.T.) benzer eğilimler gördüler. Fransız anarşist-sendikalistlerin tersine, İspanyollar kendilerini
C.N.T.'nin içinde spesifik anarşist bir federasyon olan F.A.I.'de örgütledi. Reformist bürokratik akımı
(ve daha sonra Komünistler'i) püskürtmeyi başardılar. Sonraki hataları ne olursa olsun, bu alanda F.A.I.
örgütlenme yanlısı anarşistler için bir örnek olmaya devam ediyor.
Leninist Parti
Bilindiği üzere parti kavramı Leninizm için anahtardır. Çeşitli terimlerle bu ifade edilmiştir.
Troçkizm'in (Leninizm'in bir türü) merkezi belgesi Troçki'nin 1938 "Geçiş Programı"dır. İlk cümlesi
-ve temel kavramı- "Bir bütün olarak dünya politik durumuna karakterini veren en başta proletaryanın
liderliği konusundaki tarihsel krizdir." (1977, sf. 111) Yani ana problem çalışan insanlar kitlesinin
muhafazakarlığı değildir çünkü bu dönemde işçiler ve ezilen halklar zaman zaman kapitalizme karşı
ayaklanmıştır. Problem sosyal demokratların, liberallerin, Stalinistler'in ve milliyetçilerin saygı
duyulan, yerleşik liderler olmasıdır. Bu elitistler işçileri aynı eski tahakkümün bir versiyonuna
yönlendirdiler. Öyleyse gereken yeni bir liderlik inşa etmektir, işçilerin ve ezilenlerin çoğunluğunun
desteğini kazanabilecek sözde ve işte devrimci bir programa bağlı bir parti.
Bu kavramsallaştırmanın avantajı devrimci azınlığa devrimin başarısızlığı konusunda işçileri
suçlamamayı söylemesidir. Bu, çoğu işçinin devrimci olmayan bilincinin bir problem olduğunu inkar
etmez. Ancak işçileri romantize etmek kadar, çoğunluğun "geriliği"nden yakınmanın da anlamı yoktur.
Kapitalizmin çürümesi işçi sınıfını tekrar tekrar isyana itecektir. Devrimci azınlığın işi kendi teorisini,
analizini, stratejisini, taktiklerini ve güncel pratiğini geliştirmektir.
Bu liderlik kavramsallaştırmasının dezavantajı ise liderliği tek ve en önemli şey olarak görmeye
yatkınlığıdır. Görev kötü liderleri iyi liderlerle, kötü partileri iyi partilerle değiştirmek haline gelir:
doğru fikirlere sahip parti. Halkı uyandırmaya, bağımsızlığa ve kendilerine bel bağlamalarına teşvik
etmeye yoğunlaşmak yerine yapılan çıkarsama ihtiyaç duydukları tek şeyin doğru liderliği iktidara
getirmek olduğu oluyor. En kötü halinde parti, işçi sınıfının bir muadili haline geliyor.
Leninistler partilerini merkezileşmiş bir örgüt olarak tasavvur ediyor - "demokratik
merkeziyetçilik" altında. Bu, onların merkezileşmiş bir devlet tarafından idare edilen merkezileşmiş bir
ekonomi olan sosyalizm vizyonuna dayanır. Bu amaca ulaşmak ve bir kez ulaşıldıktan sonra
devletleşmiş ekonomiyi yürütmek için merkezileşmiş bir parti gereklidir. Teoride devlet ve parti "solup
gidecek"tir (bir gün) ama ekonomi merkezileşmiş olmaya devam edecektir - üstelik dünya ölçeğinde,
daha azı değil. Fikrin kendisi bürokratik bir kabus.
6
"Merkezileşme" sadece koordinasyon, birleşme veya işbirliği değildir. Merkezileşme
("demokratik" olsun olmasın) herşeyin merkezden yürütülmesi demektir. Komuta bir azınlıktadır. Paul
Goodman'ın dediği gibi, "Merkezileşmiş bir girişimde... otorite yukarıdan aşağıyadır. Bilgi aşağıda,
sahada toplanır ve yukarıdakilerin kullanabileceği hale gelmesi için işlenir; kararlar karargahlarda
alınır; ve politikalar, takvim ve standart prosedür emir-komuta zinciri tarafından aşağıya iletilir... Bu
sistem orduları disipline etmek için yaratılmıştı; kayıtlar tutmak, vergiler toplamak, bürokratik işlevler
gerçekleştirmek ve... kitlesel üretim için." (1977, sf. 3, 4) Bu, kapitalist toplumun temel modelidir ve
Leninist parti bunu korur. Bu kapitalist devletin embriyo hali ve sermaye/emek ilişkisinin pratikteki
halidir.
Elbette bir anarşist federasyonda da bir dereceye kadar "merkezileşme" vardır, yani spesifik
yapılara ve bireylere tüm üyelik tarafından spesifik görevler verilir. Bu merkezi gruplaşmalar seçilir ve
herhangi bir anda geri çağrılabilir ve üyeleri içinde görevler rotasyon edilir. Tanımı itibariyle bir
federasyon merkezileşme ile merkezsizleşmeyi dengeler, ve -anarşistler arasında- sadece katiyen
gerekli olduğu kadar merkezileşme ve mümkün olduğu kadar çok merkezsizleşme içerir.
Leninistler arasında merkezileşmiş parti felsefi olarak meşrulaştırılır. Partinin Gerçek'i,
"bilimsel sosyalizmi" bildiği varsayılır. Partinin Proleter Bilinç'in vücut bulmuş hali olduğu kabul
edilir. Proleter bilinç proletaryanın gerçekte inandığı değil ne inanması gerektiği, ne inanmak zorunda
olduğudur ve bunu sadece parti kesin olarak bilir. Dolayısıyla partinin parti dışındaki kimseden
öğrenecek birşeyi yoktur. Partinin liderliğinin gerçek hakkında en çok bilgi sahibi olduğu varsayılır.
Dolayısıyla parti merkezileşmelidir ve istikrarlı bir merkezi liderliği olmalıdır. "Parlak adamın
sorumluluğu"nu omuzlar (Landy, 1990, sf. 5). Parti -veya üst liderliği- "öncü"dür.
Önemli olan kavramlarken tanımlar üzerinden kelime oyunları yapmak arzum yok. "Öncü"
kelimesini kendilerini tarif etmek için kullanan anarşistler olmuştur. Terimi kendilerinin politik
düşüncede en uçta, devrimcilerin en aşırısı, solun solu olduklarını imlemek için kullandılar. "Öncü"yü
sanatçıların Fransızca "avant-garde" terimini kullandıkları gibi kullandılar, yani yeni fikirlerin en ön
saflarında olanlar. Fakat "öncü" sadece kendi fikirleri olan bir grup anlamına, devrimci azınlık
anlamına gelmemeye başladı. Tüm cevaplara sahip olduğunu ve dolayısıyla başkalarını yönetme hakkı
olduğunu düşünenler anlamına gelir oldu. Anarşistlerin reddettiği budur.
Örneğin I.B.T. broşürü Bolşevikler'in erken dönem Sovyetler Birliği'nde (Lenin ve Troçki
iktidardayken) bir tek parti diktatörlüğü sürdürmekte haklı olduğunu savunuyor. Bu, işçilerin
çoğunluğu (çoğu köylüyü bir kenara bırakalım) artık onları desteklemediği halde doğruydu diyorlar.
Eğer sovyetler için özgür seçimlere izin vermiş olsalardı işçiler ve köylüler kendilerini dışarıda bırakır,
Sol Sosyal Devrimciler'i (popülistler), Menşevikler'i (reform sosyalistleri) veya anarşistleri seçerlerdi.
İddialarına göre bunlar kapitalizme teslim olur ve proto-faşizmin yükselmesine izin verirdi. Bu doğru
olsa da olmasa da Troçkistler bir azınlık parti diktatörlüğünü partinin halk için en iyi olanı bilmesi ile
meşrulaştırıyor. Ancak bu yaklaşım sosyalizme değil Stalinizm'e, parti çapında karşı-devrime yol açtı.
Stalinizm neredeyse Nazizm kadar gaddar bir totalitercilikti. I.B.T. broşürüne göre Bolşevik parti
1924'e gelindiğinde yani 1917 devriminden pek az sonra artık devrimci değildi. Dolayısıyla, iktidardan
oylamayla uzaklaştırılacak olsalar bile Bolşevikler'in orijinal sovyetlerin devrimci demokrasisine bağlı
kalması daha iyi olurdu sonucuna varıyorum. Hiçbirşey gerçekleşen şeyden daha kötü olamazdı.
Bolşevik Devrim Miti
Rus Devrimi'nin merkezileşmiş, yukarıdan aşağıya, Bolşevik-tipi bir öncü partiye olan ihtiyacı
kanıtladığı yaygın bir inançtır. Bu tarz bir parti olmadan sosyalist bir devrim gerçekleşmezdi deniliyor.
7
Dolayısıyla bugün bu tarz bir parti inşa etmeliyiz. Bu argüman büyük ölçüde mitolojik.
Lenin, Avrupa'da sürgündeyken profesyonel kadrolardan oluşan merkezileşmiş bir yapı
oluşturmuştu, ancak Rus İmparatorluğu'ndaki Marxist hareketin gerçek tabanını hiç de kontrol
etmiyorlardı. Sosyalist hareket Çarcı baskıdan ve üstüne Bolşevik-Menşevik bölünmesinin sadece en
iyi bilineni olduğu iç fraksiyonculuktan etkileniyordu. Murray Bookchin şöyle özetliyordu: "Bolşevik
Parti... devrime kadarki yılların çoğunda yasadışı bir örgüttü. Parti devamlı olarak parçalanıyor ve
yeniden oluşturuluyordu ve bunun sonucu olarak iktidarı alana kadar asla tamamen merkezileşmiş,
bürokratik, hiyerarşik bir makine şeklinde katılaşmamıştı. Dahası, fraksiyonlarla dolup taşıyordu... iç
savaşa girerken." (1986, sf. 220)
Marx ve Lenin üzerine bir otorite olan Hal Draper benzer tespitler yapmıştı: "...Bir kitle
partisinin ön hazırlığı Rusya'da hizipler şeklinde değil, gevşek kalan ve gevşek bölgesel ilişkilenmeler
kuran yerel işçi çevreleri şeklindeydi... Rusya'daki üye örgütler sempatilerine göre kısmen Bolşevik
kısmen Menşevik olabilen, veya zaman zaman desteklerini birinden diğerine kaydırabilen vs. yerel ve
bölgesel parti gruplarıydı. Ne zaman bir "parti kongresi" veya konferans gerçekleşse, her parti
grubunun buna veya şuna veya ikisine birden katılıp katılmamaya karar vermesi gerekiyordu...
Rusya'da parti üyesi bireyler veya parti grupları Lenin'in yayınını veya Menşevikler'in yayın organını
dağıtmaya veya hiçbirini dağıtmamaya karar verebilirdi -birçoğu Troçki'nin Viyena'da çıkardığı gibi
bir "fraksiyon-dışı" yayın organını tercih ediyordu, veya çalışmalarında Bolşevikler'in hoşlarına giden
yayınları üstüne Menşevikler'inkileri ve diğerlerini serbestçe kullanırdı." (1971, sf. 7-8)
Bolşevikler'in kapitalist Geçici Hükümet'in gerçekte devrilmesindeki rolü Alexander
Rabinowitch (1976, 1991) tarafından dikkatle çalışılmıştır. Bolşevik aktivistlerin erken dönem anılarını
inceleyerek ve zamanın Bolşevik gazetelerini okuyarak şu sonuca vardı: "...Bolşevik Parti'nin
1917'deki neredeyse yekpare birliği ve 'demir disiplin'i büyük ölçüde mit idi..." (1991, sf. viii-ix)
Partinin Merkez Komite'si çok sayıdaki bölgesel ve yerel örgütü kontrol edemiyor ve genellikle bunu
denemiyordu. İki ana şehir olan Petrograd ve Moskova'nın merkezi konumlarında bile kendi yayınlarını
çıkaran ve kendi dolaysız politikalarını oluşturan görece otonom Bolşevik yapılar vardı. Merkez
Komite'de görüşleri için mücadele eden ve bazen parti disiplinini gözardı eden kuvvetli iradelere sahip
militanlar vardı. Bu sırada parti herşeyi epeyce yerinden oynatan onbinlerce yeni işçi üyeye kendisini
açmıştı. Lenin Rusya'ya döndüğünde Eski Bolşevikler'in muhafazakar politikalarını hükümsüz kılmak
için bu yeni taban üyelerine bel bağladı. Rabinowitch bu "merkezsizleşmiş ve disiplinsiz" (sf. ix)
kısımların bazı zorluklara yol açtığını, ancak bütüne bakıldığında hayati derecede faydalı oldukları
sonucuna vardı. "...Bolşevikler'in örgütsel esneklikleri, görece açıklık ve duyarlılıkları... partinin
gücünün ve iktidarı alabilme yetisinin önemli bir kaynağı olacaktı." (1991, sf. xi)
Merkezileşmiş yekpare partinin yaratılışı Devrim'den sonra, karşı-devrimci Beyazlar'a karşı iç
savaş sırasında geldi. İç savaş bittiğinde, 1921'de Kronstadt deniz üssündeki isyanı bastırdılar ve parti
içi muhalefeti yendiler - ikisi de daha çok işçi sınıfı demokrasisi çağrısı yapmıştı. Lenin Bolşevikler'i
(artık ismi Komünist Parti olarak değiştirilmişti) tüm iç grupları ve fraksiyonları yasaklamaya ikna etti
(Troçki hemfikirdi). "Bolşevikler partilerini işçi sınıfından izole hale gelecek kadar merkezileştirme
eğilimindeydi." (Bookchin, 1986, sf. 221) Parti Stalin'in 1924'teki zaferi ve sonrasında daha da
bürokratik ve içe yönelik baskıcı hale geldi.
Bolşevik Parti Rus devrimini partinin bir anarşist federasyona en çok benzediği zamanda yaptı!
Merkezileşmiş, yekpare parti devrimin partisi değil karşı-devrimin partisiydi. Çin, Vietnam,
Yugoslavya ve Kuzey Kore devrimlerini yapan otoriter Leninist partiler Stalinist Sovyetler Birliği'nin
partisini model almıştı. Mao ve diğerleri benzer bir devlet kapitalisti totaliter rejim yaratacak bir parti
istiyordu.
Rus devrimi ve Bolşevik Parti'nin bilindik imajının bir başka mitolojik yönü daha var. Bu,
Geçici Hükümet'i devirenin yalnızca Bolşevikler olduğu kavramıdır. Bu doğru değildir. İktidarın ilk ele
8
geçirilişi Bolşevik Parti, Sol Sosyal Devrimci Parti ve anarşistlerden oluşan bir birleşik cephe
tarafından gerçekleştirildi. Bolşevikler diğer iki gruplaşmanın zayıflığından dolayı lider roldeydi ama
tek başlarına başaramazlardı. Sol Sosyal Devrimciler (veya Sol SD'ler) Rus köylü popülizminin
varisleriydi ve liberter sosyalist bir programları vardı. Bolşevikler'in aksine köylüler arasında destek
buluyorlardı. Zayıflıkları ancak o zaman (1917) kopmakta oldukları SD partisinin sağ kanadı ile
birbirlerine sarmalanmış durumda olmalarıydı. Anarşistler ana şehirlerde ve birçok endüstride aktifti.
Anarşist-sendikalistler fabrika konseylerinin inşa edilmesinde önemliydi. Ne yazık ki anarşistler çeşitli
eğilimlere bölünmüştü ve örgütlenmede politik partilerden geri kalmışlardı. (Anarşist-sendikalistler
belirgin bir gazete yayınlamak ve görüşlerini kamuda bilinir kılmak anlamında anarşist-komünistlerden
daha iyi örgütlenmiş gibi görünüyordu.)
Sol SD'ler ve anarşistler burjuva Geçici Hükümet'i devirmek ve yerine sovyetleri koymak
ihtiyacı konusunda Bolşevikler'le hemfikirdi. Geçici Hükümet'i alaşağı eden Troçki'nin liderliğindeki
askeri komitede hepsi işbirliği yaptı. Sonrasında sol SD'ler sovyetlerde Bolşevikler'le ortak hükümet
kurdu. Anarşistler sovyetlere katılım gösterdi ve genel olarak Sol SD-Bolşevik politikaları
desteklediler. Bu birleşik cephenin sonu Komünistler'in tek parti diktatörlüğüne doğru atılan büyük bir
adımdı. (Bunun nasıl geliştiği konusu burada girmek için fazla karışık). 1921'de Komünist Parti'deki iç
grupları yasaklamanın yanı sıra Lenin ve Troçki sosyalizmi desteklemeye ne kadar istekli olurlarsa
olsalar tüm diğer partilerin nihai olarak yasaklanmalarını da talep etti. Stalin'in çiviyi tamamen
çakmasından önce birkaç aşamadan daha geçse de, yekpare, tek parti, merkezi diktatörlük yaratılmıştı.
Ancak devrim böyle yapılmamıştı.
Sonuç
Başarıları ne olursa olsun, anarşizm özgür bir işbirliği toplumu yaratmak konusunda tekrar
tekrar başarısız oldu. Anarşistlerin etkilediği devrimler yenildi veya devletçiler tarafından ele
geçirilerek "başarılı oldu". Militanların büyük bir kısmı tarihsel anarşizm içindeki Malatesta,
Platformistler, F.A.I. ve especifistaların ifade ettiği haliyle örgütlenme yanlısı / sınıf mücadelesi
akımına yüzünü dönüyor. Bazılarımız otonomist Marxizm içindeki örgütlenme yanlısı akıma da
bakıyor. Biz işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin uluslararası devrimi programı etrafında örgütlenen
demokratik federasyonları savunuyoruz. Örgütlenme karşıtı anarşistler bunu Leninist tipte partiler
yaratmak olarak mahkum ediyor. Arzuları ne olursa olsun pratikte örgütlenme karşıtları kapitalizm ve
devlete karşı etkili anarşist örgütlenmeyi terk ediyor. Bu sırada, Leninistler devletleştirilmiş
kapitalizmin merkezileşmiş, yöneten/yönetilen ayrımını yeniden üreten partiler inşa ediyor. Rus
devriminin nasıl başarıldığına dair yanlış, otoriter bir imgeyi yayıyorlar. Biz ise hala işçi sınıfı ve
ezilenlerin kurtuluşunun işçiler ve ezilenlerin kendi görevleri olduğuna inanıyoruz. Biz devrimci
anarşist federasyonların oluşturulmasının kapitalizm tarafından ezilen ve sömürülenlerin özörgütlenmesinin parçası olduğuna inanıyoruz. Bu öz-örgütlenme insanın özgürleşmesinin anahtarı
olmaya devam ediyor.
Kaynaklar
* Bookchin, Murray (1986). Post-scarcity anarchism, 2nd ed. Montreal: Black Rose Books.
* Draper, Hal (1971; fotokopi, tarihsiz). "Toward a New Beginning." Reorient Papers No. 3.
* Goodman, Paul (1962). Drawing the line; Bir broşür. NY: Random House.
9
* Goodman, Paul (1965). People or personnel, Decentralizing and the mixed system. NY: Random
House.
* International Bolshevik Tendency (2002). Platformism and Bolshevism. I.B.T. broşürü
* Landy, Sy (1990). Önsöz. Walter Daum'da. The life and death of Stalinism. NY: Socialist Voice
Publishing. Sf. 3-6.
* Rabinowitch, Alexander (1976). The Bolsheviks come to power; The revolution of 1917 in Petrograd.
NY: W.W. Norton.
* Rabinowitch, Alexander (1991). Prelude to revolution: The Petrograd Bolsheviks and the July 1917
uprising. Bloomington: Indiana University Press.
* Skirda, Alexandre (2002). Facing the enemy. (P. Sharkey çev.). Oakland, CA: AK Press.
* Trotsky, Leon (1977). The transitional program for socialist revolution. NY: Pathfinder Press.
10
Download