turk-hukuk-tarihi-5 - profdrabdullahdemir.net

advertisement
OSMANLI HUKUKUNDA REAYA
(VATANDAŞ)
PROF.DR.ABDULLAH DEMİR
ASKERÎ VE REAYA
 Ülke ve egemenlik ile birlikte devletin üçüncü unsuru
nüfustur.
 Osmanlı Devleti’nde nüfus Tanzimat öncesinde askeri ve
reaya olarak iki sınıfa ayrılmaktadır.
 Askeri sınıf, padişah tarafından kendilerine berat verilen ve
belirli devlet hizmetlerini yapmakla görevli olan
memurlardır.
 Askeri sınıf, askerler, yöneticiler ve ilmiye mensupları gibi
yönetici kesimden oluşmaktadır.
 Bunların dışında kalan halk ise reâya sınıfını teşkil ediyordu
 Askeri sınıfa mensup olanlar bazı vergilerden muaf tutulur ve
günümüzdeki idari yargıya benzer şekilde ayrı bir yargılama
prosedürüne tabi olurdu
 Askeriler, ehl-i örf ve ulema olarak iki guruba ayrılmaktaydı.
 Yöneticiler ve onların emri altında görev yapan memurlara ehl-i örf
denilmekteydi.
 Ehl-i örfün imtiyazları çok olduğu gibi, hata yaptıklarında müsadere,
idam gibi siyaset cezalarına çarptırılmaları söz konusu idi
 Müftü, müderris, kadı, imam gibi eğitim, dini hizmet ve yargı
mensupları ise ulema sınıfını oluşturmaktaydı.
 Ulemaya kolay kolay siyaset cezası verilmezdi. Hata yaptıklarında
çoğunlukla azledilir, görevden el çektirilirdi
 Osmanlı’da imtiyazlı sınıf olan askeriler dışında kalanlara
reaya adı verilmekteydi.
 Reaya sosyal sınıf olarak şehirliler, köylüler ve göçebeler
olarak guruplara ayrılırdı.
 Köylüler ise sipahilerden kiraladıkları arazilerde çiftçilik
yapmakta, gelirlerinin bir kısmını vergi olarak vermekteydi
 Göçmenler ise yazları yayla denilen serin ve yüksek
yerlerde, kışları ise ovalarda yaşayan ve hayvancılıkla
geçimlerini sağlayan kimselerdi
MÜSLÜMANLAR VE
GAYRİMÜSLİMLER
 Müslümanlar
 Osmanlı Devleti’nde vatandaş anlamına gelen reâyâ,
dini olarak Müslüman ve gayrimüslim olmak üzere iki
sınıftır.
 Osmanlı Devleti İslam hukukundaki darülislam ve
darülharp sınıflandırmasına uygun olarak bütün
Müslümanları kendi vatandaşı olarak kabul etmiştir
Gayrimüslimler
 Gayrimüslim nüfus, zimmîler ve müste’menler olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır.
 Zimmîler, İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslim
vatandaşlardır.
 Zimmet anlaşmasına göre gayrimüslim vatandaşlar,
can ve mal güvenliğine sahip olmakta, dinlerini
istedikleri gibi yaşayabilmekte ve askerlik
yapmamaları karşılığında cizye vergisi ödemekteydi
Can ve Mal Özgürlüğü
 Gayrimüslimler, Müslümanlar’a tanınan can ve mal
güvenliğine tam olarak sahiptir.
 Bir gayrimüslimi kasten öldüren Müslüman kısas olarak
öldürülür. Kasten öldürme yoksa diyet cezasına çarptırılır.
 Gayrimüslimlerin mallarına Müslümanlar tarafından zarar
verildiği takdirde tazmin ettirilir ve gerekirse ceza verilir.
 İslam hukukuna göre had suçu olan şarap içme,
gayrimüslimler için suç değildir.
 Bunun dışındaki had ve kısas suçlarını işledikleri takdirde
cezalandırılırlar.
 Muhsan sayılmadıkları için kendilerine zina cezası verilmez
Din ve Vicdan Özgürlüğü
 Gayrimüslimler dinlerini öğrenme, öğretme ve yaşama
özgürlüğüne sahiptiler.
 Bir belde sulh yolu ile Müslümanların eline geçti ise orada
bulunan gayrimüslimlere ait ibadethanelere dokunulmaz ve
yenilerinin yapılmasına da izin verilir.
 Savaş yoluyla fethedilen beldelerde ise genellikle şehrin en
büyük kilisesi camiye çevrilmiş ve diğerleri olduğu gibi
bırakılmıştır.
 Müslümanlar tarafından kurulan şehirlerde ise
gayrimüslimlerin yeni ibadethane yapılmasına izin
verilmemişse de bazı hukukçulara göre buna izin verilebilir
Hukukî Durumları
 Mülkîlik prensibine göre Müslümanlar ile birlikte gayrimüslimlere de
İslam hukuku kuralları uygulanmış ve davaları şer’iye
mahkemelerinde görülmüştür
 Gayrimüslimler evlenme, boşanma, nesep, velayet, vesayet gibi
konularla ilgili ihtilaflarını isterlerse ruhani reislerine götürebilirlerdi.
 Bunun yanında müste’menlerin Osmanlı tebası Müslüman ve
gayrimüslimlerle olan davaları da şer’iye mahkemelerinde
incelenmekteydi
 Osmanlı Devleti’nde ruhban sınıfından bazı kimselere ait davalar da
özel yetkili mahkeme olarak Divan-ı Hümayun’da veya şeyhülislamın
huzurunda görülmekteydi
 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile cemaat mahkemelerinin
görevi şer’iye mahkemesine devredilmiştir
Millet Sistemi
 Osmanlı Devleti’nde vatandaşlar milliyetlerine göre değil,
dinlerine göre guruplandırılmıştı.
 Rum milleti içerisinde Yunanlılar, Bulgarlar, Romenler, Sırplar,
Ruslar, Ortodoks Araplar ve Arnavutlar yer alıyordu.
 İslam milleti içerisinde de bütün Müslümanlar yer alıyordu.
 Bu sistem içerisinde her milletin başında bir ruhani reis
bulunmakta ve merkez ile bağlantı onun üzerinden
sağlanmaktadır
 Ruhani liderlerin görevi, kilise ve havralara ödenecek vergileri
toplamak, dindaşlarının evlenme, boşanma, cenaze, vaftiz,
aforoz gibi dini hizmetlerini yerine getirmek, kilise ve havralara
ait gelirlerin vergilerini merkeze ödemekti
Müste’menler
 Müste’menler, yabancı ülke vatandaşı olup ticaret, din,
ziyaret gibi amaçlarla Osmanlı ülkesine gelmesine izin
verilen gayrimüslimlerdir.
 Müste’menler, zimmîlerle aynı hukuki durumdadır.
 İlk kapitülasyon Kanuni devrinde 1535 yılında Fransa
teb’asından olan tüccarların kendi aralarındaki hukuk ve
ceza davalarının konsolosluk mahkemelerinde görülmesi
yönünde verilmiş oldu
 19. asrın başlarında yabancı tüccarlar ile Osmanlı
vatandaşları arasındaki davalara bakmak üzere karma
mahkemeler kuruldu
İSLAM’DA İNSAN HAKLARI
 Hak, hukuk tarafından tanınan menfaat olarak
tanımlanır.
 Özgürlük ise Batı hukukunda başkalarına zarar
vermeyecek şeyleri yapabilmektir.
 İslam hukukunda kişinin kendisine ve başkasına zarar
vermeyecek şeyleri yapabilmesi özgürlüktür
 İslam’da insan hakları kavramı eşitlik ve adalet ilkeleri ile birlikte
düşünülmektedir.
 İnsan haklarının tanınmasında Müslüman-gayrimüslim, zenginfakir, âmir-memur herkes eşittir.
 Can, mal, namus, akıl ve dinin korunması açısından insanlar
arasında eşitlik ilkesi esas kabul edilmiştir
 Adalet ilkesi ise ehliyet ve liyakat göz önünde bulundurularak
uygulanır.
 İnsanlara görev verilmesinde eşitlik değil, adalet ilkesi esas alınır
ve layık olana görev verilir.
 Hak ve özgürlük kavramları, görev kavramı ile de bağlantılıdır
Batıda İnsan Haklarının Tarihi
 İnsan hakları teorisinin temelinde yer alan görüşler
 Sosyal sözleşme, pozitivizm, Marksizm, tabii hukuk,
 Avrupa tarihinde ilk insan hakları metni 1215 tarihli
Magna Carta’dır
 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirgesi
 1789 Fransa’da İnsan ve Vatandaşlık Hakları Bildirisi
 Birleşmiş Milletler Teşkilatı 1948 tarihinde İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi
İslamda İnsan Hakları
 İslam ülkelerinde insan hakları ve hukuk devleti gibi
kavramların ortaya çıkması Batılı ülkelerden farklı
olmuştur
 İslam’da insan haklarının kaynağı ilahîdir
 beşer tarafından ortadan kaldırılamaz, değiştirilemez
Veda Hutbesi
 Dünya tarihinde insan hakları ile ilgili ilk metin Veda hutbesidir
 Veda hutbesinde insan, aile, toplum ve bütün insanlığı içine
alacak şekilde hak ve özgürlükler ifade edilmektedir
 canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her
türlü tecavüzden korunmuştur
 Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan
korkmanızı tavsiye ederim
 Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in
çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana,
Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı
İnsan Haklarının Sınıflandırılması





Dini Hak ve Ögürlükler
Yaşama Hak ve Özgürlükleri
Düşünme ve İfade Özgürlükleri
Aile Hak ve Özgürlükleri
Ekonomik Hak ve Özgürlükler
Download