rant kollama teorisi

advertisement
RANT KOLLAMA TEORİSİ
Prof.Dr.Coşkun Can Aktan
I. GİRİŞ
Günümüzde çağdaş demokrasilerde politik karar alma mekanizmasının
işleyişinde değişik türde politik yozlaşmalar görülmektedir. Politik karar alma
sürecinde siyasal aktörlerin, (politikacılar, bürokratlar, çıkar grupları,
seçmenler) "özel çıkar" sağlama gayesi ile toplumda mevcut hukuki, dini,
ahlaki normları ihlal edici davranış ve eylemlerde bulunmalarına “Politik
Yozlaşma” adı verilmektedir.
Günümüz modern toplumlarında politik
yozlaşmalar, gerek nitelik gerekse nicelik yönünden, ilkel ya da geleneksel
toplum yapısındaki politik yozlaşmalardan çok farklı özelliklere sahiptir.
Rüşvet, zimmet ve adam kayırmacılık geleneksel toplum yapısında yaygın
olarak görülen politik yozlaşma türleridir. Oysa günümüzde; modern toplum
yapısında siyasal kayırmacılık, hizmet kayırmacılığı, patronaj, logrolling (oy
ticareti) süvasyon (gönül yapama) lobicilik ve rant kollama gibi politik
yozlaşma türleri ortaya çıkmıştır.
Bu yazıda kamu tercihi teorisinde son yıllarda üzerinde pek çok araştırma
yapılan Rant Kollama Teorisi ele alınacaktır. Önce rant kollamanın türleri
incelenecek, daha sonra da rant kollamanın sosyal maliyetini hesaplamak
amacıyla
yapılmış
ampirik
çalışmaların
sonuçları
özetlenecektir.
Araştırmamızın ikinci bölümünde ise Türkiye' de rant kollama sorunu ele
alınacaktır. Sonuç kısmında ise bazı değerlendirme ve önerilerimiz yer
almaktadır.
II. RANT KOLLAMA TEORİSİ
A. Rant Kavramı
Rant kollama kavramını ele almadan önce "rant" kelimesinin ne anlama
geldiğini kısaca açıklamakta yarar vardır. Rant, kısaca toprağın kullanım
fiyatıdır. Daha geniş bir tanımla rant, üretim faktörlerinden toprağın ve
diğer kaynakların (madenler, petrol yatakları, ormanlar vb.) üretimden
aldığı paya verilen isimdir. Üretim sürecine katılan emek faktörünün gelirine
"faiz", teşebbüs faktörünün gelirine "kar", toprak faktörünün gelirine ise
"rant" adı verilir. Diğer üretim faktörleri gibi "rant" ın ortaya çıkmasının
nedeni, toprağın sınırlı ve kıt bir kaynak olmasıdır.
İktisat biliminde rant deyince akla ilk olarak "toprak rantı" gelir. Toprağın kıt
olması dolayısıyla, toprak sahibinin kısa dönemde veya uzun dönemde
sağlayacağı bir rant olacaktır. Kıtlıktan doğan bu ranta "kıtlık rantı" veya
"mutlak rant" adı verilir. Bu anlamda bir ülkedeki en verimsiz topraklar dahi
uzun dönemde sahibine bir gelir yani rant sağlayacaktır.
Kaliteli ve verimli toprakların geliri doğal olarak daha fazla olacaktır.
Toprakların farklı özelliklere sahip olmasından (Örneğin; verimlilik farkı,
kente ve pazar yerine uzaklık farkı gibi) doğan ranta ise "diferansiyel rant"
adı verilir. İktisat biliminde rant kavramını ilk kez bugün dahi geçerliliğini
koruyacak şekilde açıklayan klasik iktisatçılardan David Ricardo' ya göre
rant,
doğanın cömertliğinden değil, aksine cimriliğinden doğmaktadır.
Ricardo, rantın, toprağın kıt olması ve bunun sonucunda fiyatların artması
sonucunda elde edilen bir değer olduğunu ifade etmektedir.
Rant esasen "kazanılmamış gelir" dir. Zira, toprağı ve doğayı insanoğlu
değil, tanrı yaratmıştır. İnsanoğlu mülkiyet hakkına dayalı olarak, özünde
bir gayret göstermeden ve bir maliyet yüklenmeden rant elde
edebilmektedir. Bu anlamda rant kazanılmış bir gelir olarak adlandırılır.
Oysa, kar ve ücret , ranttan farklı olarak "kazanılmış gelir" dir. Teşebbüs
sahibi kar elde edebilmek için, sermaye, emek ve toprağı belirli miktarda
kullanmak durumundadır.
B. Rant Kollama Kavramı
"Rant sağlama" ile "rant kollama" arasında belirgin ve önemli bir farklılık söz
konusudur. Rant sağlama ya da elde etme en azından mülkiyet hakkının
mevcut olduğu bir toplum düzeninde meşrudur. Rant kollama ise "rant
sağlama" ve "kar sağlama" dan tamamen farklı, gayri meşru bir eyleme
verilen isimdir. Konuya önce rant kollamanın tanımını yaparak girelim.
"Rant kollama" (Rent Seeking) kavramını iktisat biliminde ilk kullanan Anne
Krueger' dir. Amerikalı iktisatçı Krueger, 1974 yılında yazdığı ve "Rant
Kollayan Toplumun Politik İktisadı" başlığını taşıyan makalesinde çıkar ve
baskı gruplarının ithalat izni için alınan lisans belgelerini elde etmek için
giriştikleri faaliyetleri Rant Kollama olarak adlandırmıştır. Konuyu her ne
kadar Rant kollama olarak adlandırmasa da Krueeger' den önce inceleyen
Gordon Tullock' tır. Tullock 1967 yılında yazdığı bir makalesinde (Tarifeler,
Monopoller ve Hırsızlığın Refah Maliyetleri) çıkar ve baskı gruplarını tarife
(gümrük vergisi) kollama ve bir monopol imtiyazı elde etme faaliyetlerinin ve
bu amaçla yaptıkları harcamalarının refah kazancını ve kaybını incelemiştir.
Bu açıdan Tullock' un araştırması bu konuyu irdeleyen ilk bilimsel makale
olarak kabul edilebilir. Ancak hemen belirtelim ki, rant kollama olayının
geçmişi bilimsel araştırmalara konu olmasa da çok eskilere kadar
uzanmaktadır.
Konuyu daha etraflıca ortaya koymadan önce terminoloji açısından önem
arzeden bir hususu da belirtmekte yarar vardır. Rant kolama konusunda
özellikle son yirmi yıl içerisinde yapılan araştırmaların artması ile birlikte bazı
iktisatçıların rant kollama kavramı yerine bir başka kavram kullandıkları
dikkat çekmektedir. İlk olarak uluslararası iktisat alanındaki çalışmaları ile
tanınmış bir iktisatçı olan Jagdish Bhagwati Rant Kollama kavramı yerine
"Doğrudan Verimli Olmayan Kar Faaliyetleri" (Directly, Unproductive Profit
Seekirg "DUP" Activities) kavramını kullanmıştır. Bhagwati' yi takiben
uluslararası iktisat alanında çalışan bazı iktisatçılar da bu kavramı
kullanmışlardır. Ancak literatürde rant kollama kavramının daha çok
benimsendiğini ve ağırlıklı olarak kullanıldığını belirtmek gerekir.
Bu giriş niteliğindeki açıklamalardan sonra mevcut literatür çerçevesinde rant
kollamanın bir tanımını yapabiliriz: Çıkar ve baskı gruplarının devlet
tarafından "suni" olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için
giriştikleri faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara Rant
Kollama adı verilmektedir.
Rant kollama kavramını daha iyi anlamak için "gerçek rant" ile "suni rant"
arasındaki ayrımı kavramak gerekir.
Gerçek rant,
daha önceki
açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, arzı sabit olan (kıt olan) toprağın ve
diğer doğal kaynakların gelirine verilen isimdir. Suni rant ise bizzat devlet
tarafından bazı ekonomik faaliyetler üzerine sınırlamalar konulması ve/veya
ekonomik faaliyetlerin bizzat devlet tarafından düzenlenmesi suretiyle ortaya
çıkmaktadır. İşte rant kollama, çıkar ve baskı gruplarının devlet tarafından
yaratılan bir "suni rant"ı elde etmek için girişmiş oldukları faaliyetlere verilen
isimdir.
Tanımı biraz daha açacak olursak; rant kollama kavramını,
devletten bir ekonomik ve sosyal transfer elde etmek amacıyla çıkar ve baskı
gruplarının lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış olduğu harcamalar
şeklinde tanımlayabiliriz.
C. Rant Kollamanın Aşamaları
Rant kollama başlıca üç aşamada gerçekleşen bir olaydır: Bunlar sırasıyla
rant yaratma, rant dağıtma ve rant kollama faaliyetleridir.
Rant Yaratma (Rent Creation), devletin iktisadi faaliyetlerde mal ve
hizmetler yönünden "suni kıtlık" (cotrivet scarcity) meydana getirmesine
verilen isimdir. Rant kollamanın ortaya çıkmasının temeli devletin bazı
iktisadi faaliyetleri düzenlemeye ve kontrole tabi tutması (örneğin; işyeri
açılması için ruhsat verilmesi, belirli sektörlere teşvikler verilmesi, bir
monopol imtiyazı hakkının ihaleye çıkarılması vb.) ve/veya bazı iktisadi
faaliyetler üzerine sınırlamalar getirmesi (örneğin; ithalatın kota veya
kontenjan sistemine tabi tutulması, tarife uygulaması vb.) suretiyle ortaya
çıkmaktadır. Devlet "suni kıtlık" yaratarak belirli kesimlere bir gelir transferi
yaratmaktadır. Bu "rant yaratma" olayından sonra ikinci aşamada "rant" ın
dağıtılması aşaması söz konusu olmaktadır.
Rant Dağıtma (Rent Allocation), devletin suni kıtlık sonucu yarattığı rantı
belirli kesimlere aktarması olayıdır. Ancak burada çok önemli bir hususu
gözden kaçırmamakta yarar vardır. Rant bazen devlet tarafından rekabetçi
bir piyasada dağıtılabilir. Rekabetçi piyasada, çıkar ve baskı grupları ve
bireysel rant peşinde koşanlar yarışmak zorunda kalırlar. Rekabetçi olmayan
piyasada ise devlet belirli bir kişi ve/veya çıkar grubuna özel bir işlemle veya
yasal bir düzenlemeyle bir rant elde etme fırsatı yaratmaktadır.
Rant Kollama (Rent Seeking) ise bireysel ve/veya çıkar grubu şeklinde
örgütlenerek siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkilemek suretiyle karşılıksız bir
gelir transferi elde etme eylemi ya da faaliyetidir. Bu son aşamada daha
öncede belirttiğimiz gibi lobicilik faaliyetleri yaygındır. Eğer devletten elde
edilebilecek rantlar çok fazla ise bu "lobicilik endüstrisi" nin doğmasına ve
büyümesine kadar ulaşabilir.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için rant elde etmenin her üç aşamasını bir
örnek içerisinde açıklamaya çalışalım. Bir kent belediyesinin, dolmuş ya da
taksicilik işinin yapılabilmesi için belediyeden izin alınması kararı aldığını
varsayalım. Bu birinci aşamada belediyenin "rant yaratma" sı söz konusudur.
Zira, belediye bir faaliyeti sınırlamak suretiyle suni kıtlık yaratmaktadır.
İkinci aşamada dolmuşculuk ya da taksicilik yapacak kimselerin belirlenmesi
ve onlara izin belgesi (lisans belgesi) verilmesi sözkonusu olacaktır. Bir
başka ifadeyle, bu ikinci aşamada suni kıtlık sonucu yaratılan rantların
bölüştürülmesi ya da dağıtılması aşaması karşımıza çıkmaktadır. İşte bu
aşamada rant kollama adını verdiğimiz olay ortaya çıkar. Rant elde etmek
için-örneğin, bir taksi ya da dolmuş hattı elde etmek için –kişiler, belediye
başkanı veya belediye meclis üyelerini etkilemeye çalışırlar.
Hemen
belirtelim ki, "rant" ın parasal büyüklüğü rant kollama çabalarını daha da
kızıştırabilir. Bu son aşamada rant peşinde koşanlar rüşvet teklif ederek rantı
başkalarına kaptırmamaya çalışırlar.
D. Rant Kollama Teorisi
Rant kollamanın değişik türleri mevcuttur. Başlıca rant kollama türlerini şu
şekilde özetleyebiliriz:
1.
Monopol Kollama: Devlet tarafından imtiyaz hakkı verilen bir
monopolün elde edilmesi için çıkar ve baskı gruplarının girişmiş oldukları
lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara "Monopol
Kollama" adı verilmektedir. Konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Devlet
tarafından oyun kağıtlarının basımı için imtiyaz hakkının bir özel kuruluşa
verileceğini düşünelim. Özel kişi ve kurumlar bu imtiyaz hakkını elde temek
için devlet ile çeşitli lobicilik faaliyetlerine girerek bu hakkı elde etmek için
rekabet edeceklerdir. Örneğin, bu işlerin takibi için bir hukuk danışmanının
veya avukatın görevlendirildiğini düşünelim.
Hukuk danışmanına veya
avukata bu amaçla yapılan harcamalar GSMH üzerinde net bir artış
doğurmaz.
Bir diğer deyişle, bu amaçla görevlendirilmiş bir hukuk
danışmanının veya avukatın fırsat maliyeti, bu faaliyetler ile uğraşmadıkları
takdirde yapacakları prodüktif faaliyetler sonucu elde edilecek gelirlerin
toplamına eşittir. Devletten bir monopol hakkı elde etmek için sadece
avukatların değil, bunun dışında mali danışman ve muhasebeciler,
yöneticiler ve hatta sekreterlerin de çabaları söz konusudur. Eğer, bu
transferleri elde etmek için rekabet çok güçlü ise kaynak harcaması, transfer
edilecek miktara kadar ulaşabilecektir. Önemle belirtmek gerekir ki, bu tür
bir ekonomik transfer elde etmek için yapılan harcamalar sosyal bir
maliyettir. Monopol hakkını elde etmeye çalışan kişi ve kurumlar, kamu
görevlilerine rüşvet vererek de bu hak ve imtiyazları elde etmeye çalışırlar.
2. Tarife Kollama: Baskı ve çıkar gruplarının yurt içi piyasada karlarını
maksimum düzeye çıkarmak için belirli mal ve hizmetlerin ithalinde tarife
(ithalat vergisi) uygulanması veya ithalatın yasaklanması için girişmiş
oldukları lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara
"Tarife Kollama" adı verilmektedir.
3. Lisans Kollama: İthalatta tahsisli kotalardan lisans belgesi almak için
yapılan lobicilik faaliyetlerine "Lisans Kollama" adı verilmektedir. Burada
ithalatta izin belgesi (lisans) almak suretiyle elde edilecek rantlar söz
konusudur.
4. Kota Kollama: İthalatın kota ve kontenjan sistemine tabi olması
durumunda bazı kişi ve kurumların, daha doğru bir ifade ile, çıkar ve baskı
guruplarının global kota ve tahsisli kotaların arttırılması girişimlerine ve bu
amaçla yapmış oldukları harcamalara "Kota Kollama" veya "Kontenjan
Kollama" adı verilmektedir. Burada bir taraf ithalata konu mal ve hizmetler
üzerindeki miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve/veya kapsamının daraltılması
için mücadele verirken, diğer bir kısım yurt içi piyasadaki karlarını maksimize
etmek için miktar kısıtlamalarının kapsamının genişletilmesine çalışmaktadır.
5. Teşvik Kollama (Subvansiyon Kollama) : Çıkar ve baskı gruplarının
devletten iktisadi gayeli mali yardımlar (faizsiz veya düşük faizli krediler,
tarımsal ürünler için destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri vb.)
elde etmek için girişmiş oldukları faaliyetler "Teşvik Kollama" veya
"Subvansiyon Kollama" olarak adlandırılır.
6. Insider Trading ve Tüyo Kollama : Herhangi bir şirkette,
şirket
sahiplerinin,
yöneticilerin,
denetçilerin,
danışmanların,
çalışanların,
hissedarların ve sair şirketle ilgili üçüncü şahısların şirkete ait önceden halka
açıklanmamış bilgilerden yararlanarak ve/veya bu bilgileri başka kimselere
"tüyo" (tippee) vererek sızdırmak suretiyle menkul kıymet piyasalarında
haksız bir kazanç elde etmeleri veyahutta karşılaşacakları muhtemel bir
zarardan kurtulmalarına "Insider Trading" veya "Insider Dealing" adı
verilmektedir.
"Insider Trading"i Türkçe' ye "İçerdeki Ticaret" olarak
çevirmek mümkündür. Menkul kıymet piyasalarında ortaya çıkan bu insider
trading olayını "içeridekilerin, iç bilgiden yararlanmak ve/veya bu bilgiyi
sızdırmak suretiyle haksız bir kazanç elde etmeleri veya olası bir zarardan
kurtulmaları" olarak da tanımlamak mümkündür.
Bu ikinci tanım çerçevesinde konuyu daha iyi anlamak açısından bazı
kavramları açıklamak yararlı olacaktır.
"İçerdekiler" (insiders); şirket
sahipleri, yöneticileri, denetçileri, danışmanları, hissedarları ve şirketle
veya bu kimselerle doğrudan ve/veya dolaylı ilişkide bulunan diğer kimseleri
kapsamaktadır. "İç bilgi" (inside information); menkul kıymet piyasalarında
işlem gören değerli kağıtların fiyatını etkileyebilecek şirketle ilgili her türlü
bilgiyi içermektedir.
İşte "insider trading" içeridekilerin "iç bilgi" den
yararlanmak suretiyle bir haksız kazanç elde etme veya olası bir zarardan
kurtulma olayıdır. Hemen belirtelim ki içeridekiler, iç bilgiyi başkalarına
sızdırarak yada yaygın deyimle "tüyo" vererek de bir çıkar elde edebilirler.
Buraya kadar kısaca insider trading olayını açıklamış bulunuyoruz. Insider
trading olayı kamuya ait değerli kağıtların menkul kıymetler borsasında işlem
görmesi halinde de söz konusu olabilmektedir. Örneğin; kamu iktisadi
teşebbüslerinin hisse senetlerinin, devlet tahvili ve hazine bonolarının
satışında "Insider trading" olayı ortaya çıkabilmektedir. Insider trading ve
tüyo kollama (Tippee seeking) suretiyle bir rant elde edilmesi her zaman söz
konusu olabilmektedir. Bu çerçevede insider trading ve tüyo kollama, rant
kollamanın bir başka türünü oluşturmaktadır.
7. Sosyal Yardım Kollama (Altruizm Kollama) : Ekonomide kişi ve
kurumların lobicilik yaparak devletten bir sosyal gayeli mali yardım (örneğin;
işsizlik yardımı, fakirlik yardımı, vb.) elde etme faaliyetlerine "Sosyal Yardım
Kollama" veya "Altruizm Kollama" adı verilmektedir.
E. Rant Kollamada Çıkar ve Baskı Gruplarının Rolü ve Etkileri
Rant kollama olayında iki kesim ya da taraf söz konusudur: Bunlar rant
yaratan ve dağıtan kesim ile rant elde etmeye çalışan kesimdir. Rant
yaratan –suni rantı kastediyoruz- kesim "devlet" tir. Rant, devletin bazı
ekonomik faaliyetleri kendi monopolüne alması, bazı ekonomik faaliyetlere
yasal engeller getirmesi (ithalatın yasaklanması, ithalatın izne bağlanması
vb.), bazı sektörlere teşvikler (sübvansiyonlar) sağlaması gibi nedenlerle
ortaya çıkmaktadır. Kısaca, rant, devletin ekonomiye olan müdahalelerinin
bir sonucudur.
Rant kollayan kesimi ise iki gurupta toplamak mümkündür.
kollayanlar ve kurumsal (örgütlü) rant kollayanlar.
Bireysel rant
Bireysel rant kollama, herhangi bir örgüt yada kurum kanalıyla değil,
bireysel olarak devletten bir ekonomik transfer elde etme gayretine verilen
isimdir. Örneğin, bir firma sahibinin kendi çabasıyla teşvik elde etmeye
çalışması bireysel rant kollama olayına bir örnektir.
Kurumsal ya da örgütlü rant kollama ise ortak menfaatleri etrafında
birleşen ve bunları gerçekleştirmek için örgütlenen kesimin devletten
ekonomik transfer elde etme gayretine verilen isimdir. Bu şekilde rant
kollamaya çalışanlara siyaset biliminde "çıkar
ve baskı grupları" adı
verilmektedir.
Belirli ortak çıkarlar etrafında bir araya gelme ve örgütlenme sonucu Çıkar
Grubu (Interest Group) oluşur. Çıkar grubunun amaçları doğrultusunda
siyasal iktidarın ve bürokrasiyi "etkileme" si ya da "baskı yapması" ile de
Baskı Grubu (Pressure Group) oluşur. Bu ayırım şu açıdan önemlidir. Her
çıkar grubu, baskı grubu değildir. Fakat her baskı grubu, mutlaka çıkar
grubudur. Bu iki grubun tek çatı altında oluşması ile de Çıkar ve Baskı Grubu
adı verilen kesim ortaya çıkar.
Çıkar ve baskı grupları amaçlar yönünden "Ekonomik Çıkar ve Baskı Grupları,
Kültürel Çıkar ve Baskı Grupları" gibi ayırımlara tabi tutulabilir. Konumuz
açısından bizi ilgilendiren ekonomik çıkar ve baskı gruplarıdır. Bunlara örnek
olarak; özel şirketleri, sendikaları, odaları, dernekleri, basını, uluslararası
iktisadi ve mali kuruluşları vb. kurum ve kuruluşları gösterebiliriz.
Ekonomik çıkar ve baskı grupları rant kollamada siyasal iktidarı ve
bürokrasiyi çeşitli yollardan etkilemeye çalışırlar. Bu "baskı yöntemleri" ni şu
şekilde özetleyebiliriz:
1.
İkna: Ortak çıkarları doğrultusunda rapor araştırma-inceleme vb.
doküman yayınlamak suretiyle siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkilemeye
çalışabilirler.
2. Lobicilik: Ekonomik çıkar ve baskı grupları; hükümet üyeleri, yasama
organı üyeleri ve bürokratlarla gizli görüşmeler yaparak kendi çıkarları
doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmasını sağlayabilirler. Lobicilik ya da
"kanun simsarlığı" yapanlar; milletvekilleri,
bürokratlar,
profesyonel
yöneticiler vb. kimseler olabilir.
3. Seçim Kampanyası Yardımları: Seçim öncesinde ve sonrasında
siyasal iktidara parasal veya ayni yardımlar yapılabilir.
4. Rüşvet: Hükümet üyelerine, bürokratlara ve diğer kamu görevlilerine
rüşvet vermek suretiyle rant sağlanabilir.
5. Tehdit: Siyasal iktidarı bir dahaki seçimlerde desteklememe tehdidinde
bulunma, bir başka siyasal partiyi destekleme tehdidinde bulunma veya
medya yoluyla siyasal iktidarı yıpratmaya çalışma tehdidinde bulunma söz
konusu olabilir.
6. Sabotaj: Hükümetin çalışmalarını baltalama ve köstekleme söz konusu
olabilir.
7. Toplu Eylem: Grev, boykot, mitingler, gösteri yürüyüşleri vb. yollarla
toplu eylemlere girişilebilir.
8. Medya: Kitle iletişim araçları ile siyasal iktidarı destekleme kampanyası
yürütülebilir.
F. Rant Kollamanın Sosyal Maliyeti: Ampirik Bulgular
Rant kollamanın acaba topluma yüklediği maliyet ne kadardır?Bireysel ve
kuramsal düzeyde rant kollama gayretleri ve bu yönde yapılan harcamaların
sosyal maliyeti ne kadardır? Konunun rakamsal boyutlarını ortaya koymadan
önce bazı hususları açıklamakta yarar vardır.
İlk olarak rant kollamanın iki tür sosyal maliyetinden söz edilebileceğini
belirtelim. Birincisi, görünür sosyal maliyet, ikincisi ise görünmez sosyal
maliyet olarak adlandırılabilir.
Görünür sosyal maliyet, bütçe maliyetidir. Buna parasal maliyet de
denilebilir. Bireysel ve kurumsal düzeyde rant kollama gayretleri ve bu
yönde yapılan harcamaların rakamsal tutarı bütçe maliyetidir.
Bütçe
maliyetinin hesaplanması,
rant kollama harcamalarının toplam bütçe
harcamaları, GSYİH ya da GSMH içerisindeki payının bilinmesi açısından
önemlidir.
Görünmez sosyal maliyet ise fırsat maliyetidir. Buna alternatif maliyet de
denilebilir. Fırsat maliyeti, rant kollama yerine doğrudan verimli olan iktisadi
faaliyetlerde bulunma halinde milli gelire yapılacak olan katkı tutarıdır.
Bilindiği üzere, kişiler ve kurumlar doğrudan verimli olan iktisadi faaliyetler
sonucunda milli gelire ve milli ekonomiye bir katkıda bulunmuş olurlar. Oysa
rant kollama, doğrudan verimli olmayan bir faaliyettir. Dolayısıyla bu tür
faaliyetlerin fırsat maliyeti önemlidir. Hemen belirtelim ki, rant kollamanın
gerçek fırsat maliyetini ölçmek oldukça güç ve hatta imkansızdır.
Bir diğer önemli konu da şudur: Rant kollama oldukça geniş bir kavramdır.
Geniş anlamda rant kollama deyince; monopol kollama, kota kollama,
tarife kollama, vb.
faaliyetlerin tamamı ifade edilmektedir. Oysa dar
anlamda rant kollama, bu çalışmada belirtilen rant kollama türlerinin birini
veya birkaçını içermektedir.
Bu açıklamalardan sonra şimdi rant kollamanın sosyal maliyetini araştıran
bazı ampirik çalışmaların sadece sonuçlarını özetleyelim:
Rant kollama konusunda ilk ampirik çalışma 1974 yılında Anne Krueger
tarafından yapılmıştır. Krueger' in yapmış olduğu çalışma Hindistan ve
Türkiye' de "lisans kollama" faaliyetlerinin sosyal maliyetini ölçmeye
çalışmıştır. Krueger, Hindistan' da lisans kollama sonucunda elde edilen
rantların 1964 yılında yaklaşık milli gelirin % 7. 3' ünü; Türkiye' de ise 1968
yılında söz konusu rantların GSMH' nın yaklaşık % 15' ini oluşturduğunu
hesaplamıştır(Krueger, 1974).
Bir başka ampirik çalışma Richard Posner tarafından yapılmıştır. Posner,
monopol ve regulasyonun topluma yüklediği sosyal maliyetin ABD' de GSMH'
nın yaklaşık % 3'ünü oluşturduğunu hesaplamıştır (Posner, 1975).
Laband ve Sophecleus ise Krueger ve Posner' den farklı olarak geniş
anlamda rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışmışlardır. Laband ve
Sophecleus ABD' de 1985 yılında rant kollamanın ekonomiye nominal GSMH'
nın %22. 6' sı kadar bir sosyal maliyet yüklediğini hesaplamıştır(Laband ve
Sophecleus, 1987).
Rant kollamanın Gana' da sosyal maliyeti ölçmeye çalışan E. AmpofoTuffuor, C.D. Delorme ve D.R. Kamerschen'in yaptık- ları amprik çalışma
ilginç sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu ülkede rant kollama yönünde yapılan
israfın GSYİH' nın 1981 yılında yaklaşık % 18-21; 1984 yılında ise % 22-25'
ini oluşturduğu hesaplanmıştır.
Krueger' den esinlenerek ve onunla aynı yöntemi kullanarak Hindistan' da
rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışan S. Mohammed ve J.
Whalley ise bu ülkede 1980 yılında rant kollamanın toplam maliyetinin GSMH'
nın yaklaşık % 30-45' i civarında olduğunu hesaplamışlardır. (Bkz: Tuffuor
ve diğerleri; 1992).
Rant kollama konusunda en kapsamlı ampirik çalışma 1989 yılında Katz ve
Rosenberg tarafından yapılmıştır. Katz ve Rosenberg çalışmalarında 19701985 yılları arasında başlıca 20 ülkede rant kollamanın sosyal maliyetini
toplam bütçe harcamalarının ve GSMH' nın bir yüzdesi olarak ayrı ayrı
hesaplamaya çalışmışlardır. Tablo-1' de toplam kamu harcamaları (bütçe
harcamaları) içerisinde ortalama ve maksimum rant kollama yüzdeleri
gösterilmiştir. Tablodan anlaşıldığı üzere rant, kollama harcamaları bütçe
harcamalarının ülkeler itibari ile % 1.28 ile %10' unu oluşturmaktadır.
Maksimum rant kollama harcamaları ise %2.68 ile % 24 arasında
değişmektedir. Tablodan açıkça anlaşılan sonuç şudur: Az gelişmiş veya
gelişmekte olan ülkelerdeki rant kollama harcamaları oransal olarak gelişmiş
ülkelerden çok daha fazladır. Örneğin, Fransa, Kanada, ABD gibi gelişmiş
ülkelerde rant kollama harcamaları toplam bütçe harcamalarının %3' ünü
geçmemektedir. Bu ülkelerde maksimum rant kollama oranı ise %2-8
arasındadır. Buna karşın az gelişmiş ve /veya gelişmekte olan ülkelerde bu
oran oldukça yüksektir. Örneğin, ortalama rant kollama oranları Şili' de
%5.32, Türkiye' de %7.70, Endonezya' da %7.85, Meksika' da %10.16,
Mısır' da %10.19' dur. Maksimum rant kollama oranı ise söz konusu ülkeler
için sırası ile %14. 34, 18. 55, 16. 09, 30. 96, 24. 08' dir.
Tablo-1: Bütçe Harcamalarının Yüzdesi Olarak Rant Kollama %
Sıra Ülke
ORK MRK Sıra
1
Fransa
1.28 2.68 11
2
F. Almanya
1.38 3.55 12
3
İsviçre
2.10 7.61 13
4
Belçika
2.13 4.88 14
5
Birleşik Krallık 2.55 3.99 15
6
İsveç
2.59 4.74 16
7
Kanada
2.61 3.73 17
8
ABD
2.80 4.77 18
9
Avustralya
2.87 6.63 19
10
İspanya
2.92 4.13 20
ORK= Ortalama Rant Kollama
MRK= Maksimum Rant Kollama
Kaynak: Katz ve Rosenberg (1989), 35.
Ülke
Kenya
Yunanistan
Şili
Kore
İtalya
İsrail
Türkiye
Endonezya
Meksika
Mısır
ORK
3.97
5.28
5.32
6.08
7.31
7.58
7.70
7.85
10.16
10.19
MRK
6.77
8.04
14.34
16.24
25.17
14.63
18.55
16.09
30.96
24.08
Tablo-2: GSMH' nın Yüzdesi Olarak Rant Kollama
Sıra
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Ülke
İsviçre
F. Almanya
Fransa
Kanada
ABD
İspanya
Belçika
Avustralya
B. Krallık
İsveç
%
0.19
0.20
0.51
0.59
0.62
0.66
0.73
0.81
0.89
0.92
Kaynak: Katz ve Rosenberg (1989), 35.
Sıra
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Ülke
Kenya
Kore
Yunanistan
Meksika
Türkiye
Endonezya
Şili
İtalya
Mısır
İsrail
%
0.99
0.99
1.25
1.75
1.78
1.80
1.99
2.65
5.19
5.43
Rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışan Katz ve Rosenberg' in
yaptığı bir diğer hesaplama ise rant kollama harcamalarının GSMH' ya olan
oranıdır. Tablo-2' den anlaşıldığı üzere rant kollama harcamaları söz konusu
20 ülkede GSMH' nın yaklaşık %0.19 ile %5.43' ünü oluşturmaktadır. Açıktır
ki rant kollama harcamaları, sosyal açıdan israftan başka bir şey değildir.
Yine bu tablodan çıkan sonuç, az gelişmiş ülkelerde göreli olarak rant
kollama harcamalarının GSMH' ya olan oranının daha yüksek olduğudur.
II. TÜRKİYE' DE RANT KOLLAMA VE RANTİYE EKONOMİSİ
Bu bölümde ülkemizde rant kollama olaylarını ve rantiye ekonomisinin
yapısını ortaya koymaya çalışacağız. Hemen belirtelim ki, ülkemizde rant
kollama olayları yeni değildir. Cumhuriyet' ten günümüze çeşitli türde rant
kollama olayları süregelmiştir. Özellikle ithal ikamesine dayalı içe dönük bir
sanayileşme stratejisinin geçerli olduğu 1960' lı ve 1970' li yıllarda özellikle
lisans kollama ve kota kollama adı verilen rant kollama olayları yaygınlık
göstermiştir. Önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi Anne Krueger'in
yaptığı hesaplamalara göre ülkemizde 1965 yılında lisans kollama yönünde
yapılan harcamaların toplam maliyeti GSMH' nin % 15' ini oluşturmaktadır.
Bu rakamın ne derece doğru olduğu tartışılabilirse de rakam gerçekten çok
ürkütücü ve korkutucudur.
Ülkemizde rant kollama olaylarının özellikle 1980 sonrasında yaygınlık
kazandığı görülmektedir. Ülkemizde 1980 sonrasında reel ekonomiden
(üretken ekonomiden) transfer ekonomisine (rantiye ekonomisine) doğru bir
yönelme olduğu dikkat çekicidir. Şimdi ülkemizde 1980 sonrası dikkate
değer bazı rant kollama olaylarını kısaca özetlemeye çalışalım.
A. İhracatta Teşvik Kollama ve Hayali İhracat
Bilindiği üzere, ülkemizde 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Programı ile "İthal
İkamesine Dayalı Sanayileşme Stratejisi" yerine ihracatı artırmayı, ithalatı ise
serbestleştirmeyi hedef alan bir dış ticaret politikası benimsenmiştir.
Ülkemizde ihracata dayalı sanayileşme ve ithalatın serbestleştirilmesi
yönünde kapsamlı uygulamalar esasen 1984 yılında başlamıştır. 6 Kasım
1983 seçimlerini kazanan Anavatan Partisi teşvik mevzuatında önemli
değişikler yaparak ihracatı destekleyici yönde kararlar yürürlüğe koymuştur.
1984 yılı başlarından günümüze değin ihracatı teşvik amacıyla;
-Merkez Bankası kaynaklı ihracat kredileri (İhracata hazırlık kredileri, tütün
ihracatına verilen krediler, ihracat reeskont kredisi, vesaik mukabili kredi
vb. )
-Türkiye İhracat Kredi Bankası A. Ş. /Türk Eximbank kaynaklı ihracat
kredileri (sevk öncesi ve sonrası ihracat kredisi, ihracat kredi sigorta ve
benzeri)
-Vergi Teşvik Tedbirleri (ihracatta vergi iadesi, kurumlar vergisinde ihracat
istisnaları, KDV ihracat istisnası vb. )
-Bütçe dışı fonlardan ihracatçılara verilen nakdi destekler (Kaynak Kullanımını
Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu vb.).
Bunlar dışında çok değişen türde ihracat teşvikleri sağlanmıştır. 1980
sonrasında uygulanan ihracatı teşvik politikasını genel hatlarıyla şu şekilde
değerlendirmek mümkündür:
1980-1983 döneminde ihracatta vergi iadesi, ucuz maliyetli ihracat kredileri
ve gümrük muafiyetli hammadde ithali gibi teşvikler önem kazanmıştır.
1984-1986 döneminde ise ihracatta vergi iadesi oranları azaltılmış ve düşük
maliyetli ihracat kredilerine son verilmiştir. Bu dönemde yukarıda belirtilen
teşviklerin yerine ihracatçıya kaynak kullanımı destekleme fonundan prim
ödemeleri ile KDV istisnası şeklinde teşvikler sağlanmıştır. 1984 yılından
sonraki dönemde ise ihracatta vergi iadesi oranları kademeli olarak azaltılmış
ve 1989 yılı başından itibaren uygulamadan tamamen kaldırılmış ve ihracata
yönelik düşük maliyetli krediler uygulamasına tekrar başlanmıştır. 1986
sonrasında özellikle Merkez Bankası reeskont kaynaklı ihracat kredileri yanı
sıra, Türk Eximank' ın ihracat ve ihracat kredi sigortaları artış göstermiştir.
Yine 1980sonrasında destekleme ve fiyat istikrar fonundan yapılan prim
ödemelerin yanı sıra, ihracatta navlun subvansiyonu, vergi, resim ve harç
istisnası vb. şekillerde ihracat teşvik edilmeye çalışılmıştır.
Önemle belirtelim ki, ihracatta teşvik tedbirlerinin toplam ihracat gelirleri
üzerinde artış doğurması, 1980 sonrası dönemde olumlu bir gelişme olarak
görülmüştür. Bununla birlikte, teşviklerin çok sayıda ve türde olması, teşvik
mevzuatının dağınıklığı ve hukuksal normların açık ve anlaşılır olmaması,
denetim mekanizmasının işletilmemesi vb.
nedenlerden ötürü teşvik
uygulamaları zaman içerisinde amacından sapmış ve çeşitli suistimallere
konu olmuştur. Hayali İhracat adı verilen skandallar zinciri ihracatta teşvik
tedbirlerinin amacından ne ölçüde saptığının açık bir göstergesi olmuştur.
Hayali ihracat, kısaca ihracat yapılırken resmi makamlara ihraç edilen malın
miktarı, fiyatı, kalitesi vb.
unsurları üzerinde gerçeğe ve mevzuat
hükümlerine uymayan yanıltıcı, yalan ve yanlış beyanda bulunulması ve bu
suretle bir haksız kazanç elde etmeyi ifade etmektedir. Ülkemizde hayali
ihracat, uygulamada çok değişik türde tezahür etmiştir. Bunları kısaca şu
şekilde özetlemek mümkündür:
1. Ticari değeri olmayan mal ihraç etmek şeklinde yapılan hayali ihracat: Bu
ilk yöntemde, vergi iadesi yüksek mallar seçilerek, o ad altında çok düşük
fiyatlı ve gereksiz mallar toplanarak gümrükten geçirilmiştir. Ancak malın bu
şekilde gümrükten geçirilebilmesi için gümrük kapılarında bu işlere yardımcı
olacak bazı kişilerden yararlanılmıştır.
2. Fiyat şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde ihraç mallarının fiyatı,
söz konusu belgelerde gerçek değerinin çok üzerinde gösterilmekte ve bu
şekilde beyan edilmektedir.
3. Miktar şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde ihraç mallarının
miktarı gerçek miktarının çok üzerinde gösterilerek bir haksız çıkar
sağlanmıştır.
4. Malı farklı göstermek şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde özellikle
ülkemizde fon kesintisi yapılan bazı malların ihracında söz konusu olmuştur.
Yöntemin işleyişi şu şekildedir: İhracatçı fona bir ödeme yapmamak için, bir
diğer deyişle fon kesintisinden kurtulmak için ihracat belgelerinde fon
kesintisine tabi ihraç ettiği mal yerine kesintiye tabi olmayan malları
göstermekte ve bu şekilde haksız kazanç sağlamaktadır.
5. Sahte belge düzenleme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde, ihracat
tamamen hayalidir. Bir diğer deyişle, evrakta sahtekarlık yapmak suretiyle
ihracat yapılmış gibi gösterilerek teşvik tedbirlerinden yararlanılmaktadır.
Öte yandan, ülkemizde hayali ihracat uygulamada gerçekte varolmayan
"paravan şirketler" aracılığıyla yapılmıştır. Ayrıca , "Dış Ticaret Sermaye
Şirketleri" adı verilen şirketlerin bir kısmı da çeşitli şekillerde hayali ihracat
yapmışlardır. Dış ticaret sermaye şirketlerinin sayılarında özellikle 1984 yılı
sonrasındaki artış dikkat çekicidir. Bu dönem ihracatın en yoğun olarak
yapıldığı yıllardır.
Hayali ihracatta "Tedarikçi Şirketler" de önemli rol
oynamışlardır.
"Tedarikçi Şirketler" dış ticaret sermaye şirketlerine mal
tedarik etme dışında, yurt dışındaki ithalatçıyı bulma, gümrük işlemlerini
düzenleme, mal nakliyesini sağlama, vergi iadesi işlemlerini gerçekleştirme
işlemlerini de yapmaktadırlar.
Bu açıklamalardan sonra ülkemizde hayali ihracatın toplam ihracat
içerisindeki payı konusunda bilgi vermeye çalışalım.
Hayali ihracat
konusunda gerçek istatistiki verileri bulmak güç, hatta imkansızdır. Çünkü
hayali ihracat çok farklı şekillerde ortaya çıkmış ve gelişmiştir.
IMF
tarafından yapılan bir çalışmada Türkiye' de dış ticaret verilerinin sağlıklı
tutulmadığı önemle vurgulanmaktadır.
IMF,
Türkiye' nin dış ticaret
ilişkilerinde bulunduğu Suudi Arabistan, Irak ve İran' da da dış ticaret
istatistiklerinin düzenli olmadığını belirtmektedir. IMF, Türkiye' nin 19841987 yılları arasında sadece OECD ülkelerine yapmış olduğu ihracatın %26'
sının hayali olduğunu hesaplamıştır(Çetin, 1989; Olgunca, 1988).
B. Yatırımlarda Teşvik Kollama ve Hayali Yatırım
1980 sonlarında politik yozlaşmanın bir türü olarak ele aldığımız rant
kollamanın özellikle yatırım teşviklerinde yaygınlık arzettiğini söylemek
mümkündür.
Yatırımlarda teşvik özetle,
toplumdan alınan ekonomik
değerlerin,
yani vergilerin devlet eliyle öngörülen yatırım hedefleri
doğrultusunda belirli kesimlere transferlerini ifade eder. Teşvik tedbirlerinin
amacı özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kalkınma
sürecinin hızlandırılması ve piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılmasıdır.
Teşvik tedbirlerinin bu son derece önemli işlevini görmezlikten gelmek
mümkün değildir. Kısaca, teşvikler özel tüketim ve yatırım malları arzının
genişletilmesinde önemli bir role sahiptir. Bununla birlikte teşvik sisteminin
etkinliği ve yararı,
ancak asıl sübvanse edilmesi gereken potansiyel
üreticilerin ve yatırımcıların saptanması ve sübvansiyonların dağıtımının adil
ve düzenli olarak yapılamasına bağlıdır. Aksi takdirde, teşvikler piyasada
aynı sektörde faaliyette bulunan işletmeler ve sektörler arasında eşitsizlikler
doğurur ve böylece piyasa ekonomisinin normal işleyişini engeller.
Ülkemizde maalesef 1980 sonrasında Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde
görülmeyen bir yatırım teşvik politikası izlenmiş ve sistemin işleyişinde
önemli yozlaşmalar görülmüştür.
Yatırımcılara teşvik primi,
kaynak
kullanımını destekleme fonundan prim ödemeleri, orta ve uzun vadeli
yatırım kredilerinde vergi, resim ve harç istisnası, gümrük muafiyeti, bina
inşaat harcı istisnası, ulaştırma alt yapı resmi muafiyeti, KDV ertelemesi,
yatırım indirimi, yatırım finansman fonundan faydalanma vb.
türde
teşvikler sağlanmıştır.
Ülkemizde özellikle kalkınmada öncelikli yörelere verilen işletme ve yatırım
kredileri ile ilgili mevzuat değişikliğinin yapılmasından sonra pek çok kişi
"Teşvik Kredisi" adı altında Türkiye Kalkınma Bankası (TKB)'ndan milyarlarca
lira almıştır. TKB' den kredi alanların çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerine yatırım yapmış gibi görünerek teşvik kredisi sağladıkları ve
aldıkları kredileri başka yerlerde ve başka amaçlarla kullandıkları tespit
edilmiştir. Sözde yatırımcılar; paravan şirketler, iş takipçileri ve "gezginci"
politikacı ve bürokratlar vasıtasıyla teşvik kredisi almaya çalışmışlardır.
Hayali ihracattan sonra böylece ülkemizde hayali yatırım skandalları
yaşanmıştır.
C. Korumacılık ve Tarife Kollama
Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi, dış ticaret alanında başlıca üç tür
rant kollama olayı ortaya çıkmıştır. Bunlar; tarife kollama, lisans kollama ve
kota kollamadır. Ülkemizde 1980 sonrasında ithal ikamesine dayalı dış
ticaret rejiminden ithalatı serbestleştirmeyi ve ihracatı teşvik etmeyi
amaçlayan bir serbest dış ticaret rejimine geçiş yönünde adımlar atılmıştır.
Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvuru- suyla birlikte Ortak Gümrük Tarifesi
çerçevesinde Türkiye' nin gümrük vergisi, etkili vergi ve resimler (damga
resmi,
belediye hissesi,
KDV vb.) ve fonlarda (Kaynak Kullanımını
Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu vb.) indirimler yapması
ve miktar kısıtlamalarını kaldırması konuları gündeme gelmiştir. Türkiye ile
Avrupa Topluluğu geçiş dönemi koşullarını belirleyen Katma Protokolde (md.
7-30)Türkiye,
Avrupa Topluluğunun Ortak Gümrük Tarifesi' ne uyum
yönünde bazı yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmiştir.
Türkiye, Katma Protokolde öngörüldüğü şekilde 1 Eylül 1971 tarihinden
itibaren yükümlülüklerini yerine getirmeye başlamıştır. Türkiye AT çıkışlı
ithalatta uyguladığı gümrük vergisi ve eş etkili vergi ve resimleri 12 yılda,
bazı istisnai mallarda ise, 22 yılda kaldırmayı taahhüt etmiştir.
Katma
Protokol çerçevesinde Türkiye' nin 1.
1.
1995 tarihinden itibaren
yükümlülüklerini tamamlaması ve %100 indirime geçmesi öngörülmüştür.
Avrupa Topluluğu dışında Türkiye uluslararası düzeyde ticareti
serbestleştirmeyi hedefleyen Genel Ticaret ve Tarifeler Anlaşması' na
(GATT)' da üye bulunmaktadır. Türkiye' nin 107 üyeli GATT' a karşı da
gümrük vergisi ve benzeri vergi, resim ve fonlarda indirim yapılması
yönünde taahhütleri sözkonusudur.
Ülkemizin AT' a ve GATT' a olan yükümlülükleri ve/veya taahhütleri özellikle
1980 sonrasında tarife kollama olayını gündeme getirmiştir. Çıkar ve baskı
grupları her yıl sonunda ithalat rejimi hazırlanırken hükümet ve bürokrasi
üzerinde yoğun bir şekilde baskı yapmaktadırlar.
Ülkemizde Olgun ve Togan (1989) tarafından yapılan bir ampirik çalışmada
1984 yılında nominal koruma oranlarının ağırlık ortalamasının %70. 2' den
1985 yılında %41. 2' ye düştüğü ifade edilmektedir. Bir başka ampirik
çalışma da Özkan ve Tanrıkulu (1992) tarafından yapılmıştır.
Bu
araştırmacılara göre, ülkemizde efektif (gerçek) koruma oranı 1985 yılında
%16' dan, 1989' da % 8. 7' ye inmiştir. Yine bu araştırmacılar, 49 alt
sektörde yaptıkları araştırmalar sonucunda ülkemizde "dış ticarette yüksek
düzeyde adil olmayan bir koruma politikasının uygulandığını iddia eden
görüşlerin gerçeklerle bağdaşmadığını" (1992; 13) ifade etmektedirler. Bu
tespite rağmen ülkemizde özellikle 1980 sonrasında uygulamada yoğun bir
tarife kollama olayının yaşandığını belirtmek gerekir.
D. Bütçe Dışı Fonlar, Yeraltı Kamu Sektörü ve Rant Kolama
Ülkemizde özellikle 1984 sonrasında sayıları hızla artan bütçe dışı fonlar ile
adeta bir "Gölge Kamu Sektörü" yaratılmıştır. Fonlarda oluşan bu kamu
sektörünü "Yeraltı Kamu Sektörü" olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır.
Zira vergi mükelleflerinin ödedikleri vergiler, fonlar kanalıyla kime ve niçin
verildiği bilinmeyen bir transfer ekonomisinin (rantiye ekonomisinin) aracı
haline gelmişlerdir. Fonlardan hayali ihracatçılara, hayali yatırımcılara kısaca
soygunculara ve yağmacılara milyarlarca lira transfer edilmiştir. Uzun yıllar
parlamento denetimi dışında faaliyet gösteren fonlar üzerinde halen etkin bir
yasama, yürütme ve yargı denetiminden sözetmek mümkün değildir. Bunun
dışında fonlar dış ticarette serbestleşme amacıyla gümrük vergilerindeki
indirimi gizleyen bir araç görevini de sürdürmüştür.
Kısaca fonların
ülkemizde rant kollamanın yaygınlaşmasında önemli rol oynadığını
söyleyebiliriz.
E. Özelleştirme ve Rant Kollama
Ülkemizde 1986 yılından günümüze değin yapılan özelleştirme
uygulamalarında rant kollama olayı dikkat çekicidir. Ülkemizde özelleştirme
hazırlık çalışmalarının yapılması ve daha sonra şirketlerin özelleştirme
aşamasında yabancı danışman firmaları ile bazı Türk banka ve firmalarından
yararlanılmıştır. Ülkemizde özelleştirme hazırlık çalışmaları adeta kapalı
kapılar ardında yürütülmüş, bu çalışmalarda üniversite, işçi ve işveren
kesimini temsil eden kuruluşlar ve sendikalar ve benzeri uzman kurum ve
kuruluşlardan yararlanma ihtiyacı hissedilmemiştir. Yerli ve yabancı firmalara
yaptıkları hizmetler karşılığında ödenen astronomik paraların rakam olarak
tutarı da maalesef kamu oyunun bilgisi dışında tutulmuştur.
Deyim
yerindeyse, devlet bazı kuruluşlara bir "rant" fırsatı yaratmış ve kuruluşlar
bu rantı elde etmek için adeta yarışmışlardır. Özelleştirme de hazırlık
çalışmalarında sürdürülen bu gizlilik, satış aşamasında da devam etmiştir.
Bu durum rant kollayan kesimi de harekete geçirmiş ve yerli ve yabancı
kişisel ve kurumsal yatırımcıları "ne kaparsak kardır" anlayışına itmiştir.
III. SONUÇ: GÖRÜNMEZ AYAK VE MİLLETLERİN İSRAFI
"Her birey sahip olduğu sermayeyi en yüksek üretim sağlayacağı
endüstriye yönlendirir. Bunun bir sonucu olarak emek, toplumun yıllık
gelirinden alabileceği en yüksek payı alır. Birey bunu yaparken, ne
toplumun çıkarlarını artırmayı amaçlar, ne de bunu ne ölçüde yaptığını
bilir. Birey, sadece kendi özel çıkarlarını gözetir ve bu amacını
gerçekleştirirken görünmez bir el onun hiç düşünmediği başka
amaçlara da hizmet etmesini sağlar. Birey kendi çıkarlarını gözeterek
toplumun çıkarına hizmet etmiş olur ve Eğer bireyin bu hizmeti
topluma hizmet etmeyi amaçlamış olsaydı yapacağı hizmetten ve
katkıdan daha fazla olur. " (Smith, 1976; 477)
Yukarıdaki sözler klasik liberalizmin kurucusu büyük düşünür Adam Smith' in
ünlü Milletlerin Zenginliği (The Wealth of Nations) adlı eserinden alınmıştır.
Smith bu eserinde ve iş bölümünün önemine işaret etmiş,
piyasa
ekonomisinin kendi tabii işleyişine bırakılması ve devlet müdahalesinin
sınırlanması halinde milletlerin daha zengin olabileceklerini ve refaha
ulaşabileceklerini belirtmiştir.
Smith, yukarıdaki sözlerinden de anlaşıldığı üzere, fizyokratlardan farklı
olarak doğal düzenin tanrısal güce dayalı olarak değil, bireylerin teşebbüs
gücüne dayalı olarak işleyeceği fikrini savunmuştur.
Smith' e göre
ekonomide mevcut "Görünmez-Gizli Bir El" (Invisible Hand) milletlerin
zenginliği ve refahı için yeterli bir formüldür. Smith ve liberal doktrini
savunan diğer düşünürlere göre devletin "görünen el"i –devletin iktisat
politikası araçları ile ekonomiye yaptığı müdahaleler-ekonominin tabii
işleyişini ve ahengini bozar. Özetle Smith' in belirtmek istediği, devletin
görev ve fonksiyonlarının sınırlı olması gerektiği ve "görünmez el"in
milletlerin zenginliği ve refahı için yeterli olduğu düşüncesidir.
Önemle belirtelim ki Smith' in düşüncelerinin değerini daha iyi anlamamız için
"Görünmez Ayak" (Rant kollayanlar) ve "Milletlerin İsrafı" (devletten rant
kollamak için yapılan harcamalar, hırsızlık rüşvet ve saire) tecrübesinin
yaşanması gerekmiştir. Gerçekten de özellikle içinde yaşadığımız son yarım
yüzyılda pek çok dünya ülkesinde devletin mili ekonomi içerisindeki ağırlığı
hızla artmıştır. Devletin ekonomiye yaptığı dolaysız ve dolaylı müdahaleler
genişlemiştir. Devletin büyümesi ile ortaya bir Rant Kollayan Toplum
(Görünmez Ayak) çıkmıştır. Bu toplum ya da kesim, doğrudan verimli
iktisadi faaliyetlerde bulunarak, kar elde etmek ve bu suretle ekonomiye
katkıda bulunmak yerine, devletten karşılıksız bir transfer elde etmenin
(rant kollamanın) daha kolaydan elde edilen bir kazanç elbette haksız bir
kazanç olduğunu görmüştür. Rant kollama faaliyetlerinin yaygınlaşması ile
birlikte sonuçta rant ekonomisi ya da transfer ekonomisi ortaya çıkmıştır.
Rant kolama teorisinin ve konuda yapılan ampirik çalışmaların bize öğrettiği
şudur: Devletin büyümesi, görev ve fonksiyonlarının genişlemesi rant
kollama faaliyetlerinin artmasına neden olur. Rant kollama, aşırı devlet
müdahalesinin bir sonucudur. Rant kollama belki kavram olarak yenidir,
ancak rant kollama ile anlatılmak istenen eylemler tarih boyunca bizimle
beraber olmuştur.
İçinde yaşadığımız yüzyılın sosyo-ekonomik yapısı
içerisinde 18. ve 19. yüzyılda varolmayan rantlar ve fırsatlar doğmuştur.
İktisadi faaliyetlerin genişlemesi ve devlet müdahalesi rant türlerini ve
boyutlarını artırmıştır.
Rant kollamanın sosyal maliyeti israf, hırsızlık ve yağmacılıktır.
Rant
kollamanın ortadan kaldırılması için devletin ekonomiye yapacağı
müdahalelerin azaltılması gerekir. Kanımca 21. yüzyıla doğru ilerlerken
"devlet ne yapmalıdır, ne yapmamalıdır?" sorusunu tartışmalıyız. Optimal
Devlet oluşturma yönünde bir çaba sarfetmeliyiz.
Sınırlı ve sorumlu bir
devlet oluşturma yönünde mücadele vererek, devletin güç ve yetkilerini
mutlaka anayasal normlar ile belirlemeli ve sınırlamalıyız. Bu yönde gerçek
bir Anayasal Reform kaçınılmaz olmuştur.
Anayasal iktisat teorisinin
kurucularından James M.
Buchanan şöyle demektedir: "rant kollama
konusunda daha kapsamlı araştırmalar yaparak konuyu kamuoyunun
bilgisine sunmalıyız. Eğer bunu yapabilirsek o zaman toplum devletin
sınırlanması yönünde anayasal reform yapmanın gereğini, önemini ve hatta
zorunluluğunu anlamış olur." (Buchanan, 1980; 15).
KAYNAKLAR
AKTAN,
1992.
Coşkun Can,
Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi,
İstanbul: AFA Yayıncılık,
ANDERSON, Terry and Peter Hill, The Birth of Transfer Society, Stanford: Hoover
Ins. Pres, 1980.
BENSON, Bruce, "Rent Seeking From A Property Rights Perspective" Southern
Economic Journal, Vol 51, No 2, Oct-1984, pp. 388-400.
BHAGWATI, Jagdish N., and T. N. Srinivason, "Revenue Seeking: A Generalization of
the Teory of Tariffs", Journal of Political Economy, Vol 88, No 6, Dec, 1980.
BHAGWATI, Jagdish, "Directly Unproductive Profit Seeking (DUP) Activites", Journal
of Political Economy, Vol 90, No 5, 1982, pp. 988-1002.
BROCK, William A, Stephen P. Magee. , "The Invisible Foot and the Waste of
Nations: Redistribution and Economic Growth", in: David C:Colander (Ed)
Neoclassical Political Economy (The Analysis of Rent Seeking and DUP Activities),
Cambridge, Ballinger Publ. 1984, pp. 177-187.
BUCHANAN, James M. Robert D. Tollison and Gordon Tullock, Toward A Theory of
the Rent Seeking Society, Texas A-M University Press, 1980.
BUCHANAN, James M. , "Rent Seeking and Profit Seeking", İn:J. M. Buchanan,
Robert D. Tollison and Gordon Tullock, Toward A Theory of the Rent Seeking Society,
Texas A-M University Press, 1980, pp. 3-15.
BUCHANAN, James M. , Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, (Yayına
Hazırlayanlar:Coşkun Can AKTAN ve Aytaç EKER), İzmir, Aklıselim Matbaası, 1991.
COLANDER, David, Neoclassical Political Economy, The Analysis of Rent Seeking and
DUP Activities, Cambridge: Ballinger Publ. 1984.
ÇETİN, Bilal, Soygun-Hayali İhracatın Boyutları-Ankara:Bilgi Yayınevi, 3. b. , 1989.
DORN, J. A. , "Introduction:The Tranfer Society", The Cato Journal, Vol 6, No 1,
1986, pp. 1-17.
FLOWERS, Marilyn R. , "Rent Seeking and Rent Dissipation: A Critical View", The
Cato Journal, Vol 7, No 2, Fall, 1987, pp. 431-441.
GÜZELİŞ, İsmail, İdarede Baskı Grupları, İstanbul: Yeni Matbaa, 1964.
HEPER, Metin, (Ed.) Strong State and Economic Interest Groups The Post-1980
Turkish Experience, Berlin: Walter de Gruyter, 1991.
KATZ, Eliakim and Jacop Rosenberg: "Rent Seeking for Budgetary Allocation:
Preliminary Results for 20 Countries", Public Choice, Vol 60, No 2, 1985 (Türkçe
çevirisi için bkz: Mustafa Sakal, "Bütçe Tahsislerine Yönelik Rant Kollama Faaliyetleri:
20 Ülkeye İlişkin Veriler", Maliye Yazıları, Nisan-Haziran 1992, Sayı 35.)
KRUEGER, Anne, "The Political Economy of Rent Seeking Society", Amerikan
Economic Review, Vol 64, No 3, June 1974, pp. 291-304.
LABAND, D. N. and J. P. Sopheclus, "The Social Costs of Rent Seeking:First
Estimates", Journal of Public Finance and Public Choice, 1987/2, pp. 1127-133.
OLGUN, Hasan ve Subidey TOGAN,
"1980' li Yıllarda Türkiye' de İthalatın
Liberilizasyonu ve Gümrük Vergilerinin Yeniden Düzenlenmesi:Bir Değerlendirme",
Ankara Sanayi Odası Dergisi, Eylül-Ekim 1989.
OLGUNCA, Asuman, Hayali İhracat Sorunu (Hayali İhracatın Kaynakları, Gelişimi,
Sonuçları), (Yayınlanmamış Çalışma), İzmir: 1988.
ÖZHAN, Gazi ve Kenan TANRIKULU, "Türkiye Sanayiinde Koruma Oranları (19851989)", İşletme ve Finans Dergisi, Ekim 1992, s. 6-17.
PASOUR, E. C. Jr., "Rent Seeking: Some Conceptual Problems and Implications", in:
Murray N. Rothbord, (Ed.) The Review of Austrian Economics, Vol 1, Lexington
Books, 1987.
POSNER, Richard A. "The Social Costs of Monopoly and Regulation", Journal of
Political Economy, Vol 83, August 1975, pp. 807-826.
ROWLEY, Charles, Robert Tollison and Gordon Tullock, The Political Economy of Rent
Seeking, Boston: Kluwer Academic Pub. 1988.
SMITH, Adam;An Inquiry Into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, (Ed.
Edwin Connan). Chicago. The University of Chicago Press, 1976.
TOLLISON, Robert, "Rent Seeking: A Survey” Kyklos, Vol 35, 1982, pp. 575-276.
TUFFUOR, Emmanuel Ampofo, Charles D. Delorme Jr. and David R. Kamerschen,
"The Nature, Significance, and Cost of Rent Seeking in Ghana, Kyklos, Vol 44, pp.
537-559.
TULLOCK, Gordon, "The Welfare Costs of Tariffs, Monopolies and Theft ", Economic
Inquiry, Vol 5, 1967, pp. 224, 232.
------------------, "Rent Seeking", in The New Palgrave Dictionary of Economics, Vol 4,
pp. 147-149.
Download