RANT KOLLAMA TEORİSİ Prof.Dr.Coşkun Can Aktan I. GİRİŞ Günümüzde çağdaş demokrasilerde politik karar alma mekanizmasının işleyişinde değişik türde politik yozlaşmalar görülmektedir. Politik karar alma sürecinde siyasal aktörlerin, (politikacılar, bürokratlar, çıkar grupları, seçmenler) "özel çıkar" sağlama gayesi ile toplumda mevcut hukuki, dini, ahlaki normları ihlal edici davranış ve eylemlerde bulunmalarına “Politik Yozlaşma” adı verilmektedir. Günümüz modern toplumlarında politik yozlaşmalar, gerek nitelik gerekse nicelik yönünden, ilkel ya da geleneksel toplum yapısındaki politik yozlaşmalardan çok farklı özelliklere sahiptir. Rüşvet, zimmet ve adam kayırmacılık geleneksel toplum yapısında yaygın olarak görülen politik yozlaşma türleridir. Oysa günümüzde; modern toplum yapısında siyasal kayırmacılık, hizmet kayırmacılığı, patronaj, logrolling (oy ticareti) süvasyon (gönül yapama) lobicilik ve rant kollama gibi politik yozlaşma türleri ortaya çıkmıştır. Bu yazıda kamu tercihi teorisinde son yıllarda üzerinde pek çok araştırma yapılan Rant Kollama Teorisi ele alınacaktır. Önce rant kollamanın türleri incelenecek, daha sonra da rant kollamanın sosyal maliyetini hesaplamak amacıyla yapılmış ampirik çalışmaların sonuçları özetlenecektir. Araştırmamızın ikinci bölümünde ise Türkiye' de rant kollama sorunu ele alınacaktır. Sonuç kısmında ise bazı değerlendirme ve önerilerimiz yer almaktadır. II. RANT KOLLAMA TEORİSİ A. Rant Kavramı Rant kollama kavramını ele almadan önce "rant" kelimesinin ne anlama geldiğini kısaca açıklamakta yarar vardır. Rant, kısaca toprağın kullanım fiyatıdır. Daha geniş bir tanımla rant, üretim faktörlerinden toprağın ve diğer kaynakların (madenler, petrol yatakları, ormanlar vb.) üretimden aldığı paya verilen isimdir. Üretim sürecine katılan emek faktörünün gelirine "faiz", teşebbüs faktörünün gelirine "kar", toprak faktörünün gelirine ise "rant" adı verilir. Diğer üretim faktörleri gibi "rant" ın ortaya çıkmasının nedeni, toprağın sınırlı ve kıt bir kaynak olmasıdır. İktisat biliminde rant deyince akla ilk olarak "toprak rantı" gelir. Toprağın kıt olması dolayısıyla, toprak sahibinin kısa dönemde veya uzun dönemde sağlayacağı bir rant olacaktır. Kıtlıktan doğan bu ranta "kıtlık rantı" veya "mutlak rant" adı verilir. Bu anlamda bir ülkedeki en verimsiz topraklar dahi uzun dönemde sahibine bir gelir yani rant sağlayacaktır. Kaliteli ve verimli toprakların geliri doğal olarak daha fazla olacaktır. Toprakların farklı özelliklere sahip olmasından (Örneğin; verimlilik farkı, kente ve pazar yerine uzaklık farkı gibi) doğan ranta ise "diferansiyel rant" adı verilir. İktisat biliminde rant kavramını ilk kez bugün dahi geçerliliğini koruyacak şekilde açıklayan klasik iktisatçılardan David Ricardo' ya göre rant, doğanın cömertliğinden değil, aksine cimriliğinden doğmaktadır. Ricardo, rantın, toprağın kıt olması ve bunun sonucunda fiyatların artması sonucunda elde edilen bir değer olduğunu ifade etmektedir. Rant esasen "kazanılmamış gelir" dir. Zira, toprağı ve doğayı insanoğlu değil, tanrı yaratmıştır. İnsanoğlu mülkiyet hakkına dayalı olarak, özünde bir gayret göstermeden ve bir maliyet yüklenmeden rant elde edebilmektedir. Bu anlamda rant kazanılmış bir gelir olarak adlandırılır. Oysa, kar ve ücret , ranttan farklı olarak "kazanılmış gelir" dir. Teşebbüs sahibi kar elde edebilmek için, sermaye, emek ve toprağı belirli miktarda kullanmak durumundadır. B. Rant Kollama Kavramı "Rant sağlama" ile "rant kollama" arasında belirgin ve önemli bir farklılık söz konusudur. Rant sağlama ya da elde etme en azından mülkiyet hakkının mevcut olduğu bir toplum düzeninde meşrudur. Rant kollama ise "rant sağlama" ve "kar sağlama" dan tamamen farklı, gayri meşru bir eyleme verilen isimdir. Konuya önce rant kollamanın tanımını yaparak girelim. "Rant kollama" (Rent Seeking) kavramını iktisat biliminde ilk kullanan Anne Krueger' dir. Amerikalı iktisatçı Krueger, 1974 yılında yazdığı ve "Rant Kollayan Toplumun Politik İktisadı" başlığını taşıyan makalesinde çıkar ve baskı gruplarının ithalat izni için alınan lisans belgelerini elde etmek için giriştikleri faaliyetleri Rant Kollama olarak adlandırmıştır. Konuyu her ne kadar Rant kollama olarak adlandırmasa da Krueeger' den önce inceleyen Gordon Tullock' tır. Tullock 1967 yılında yazdığı bir makalesinde (Tarifeler, Monopoller ve Hırsızlığın Refah Maliyetleri) çıkar ve baskı gruplarını tarife (gümrük vergisi) kollama ve bir monopol imtiyazı elde etme faaliyetlerinin ve bu amaçla yaptıkları harcamalarının refah kazancını ve kaybını incelemiştir. Bu açıdan Tullock' un araştırması bu konuyu irdeleyen ilk bilimsel makale olarak kabul edilebilir. Ancak hemen belirtelim ki, rant kollama olayının geçmişi bilimsel araştırmalara konu olmasa da çok eskilere kadar uzanmaktadır. Konuyu daha etraflıca ortaya koymadan önce terminoloji açısından önem arzeden bir hususu da belirtmekte yarar vardır. Rant kolama konusunda özellikle son yirmi yıl içerisinde yapılan araştırmaların artması ile birlikte bazı iktisatçıların rant kollama kavramı yerine bir başka kavram kullandıkları dikkat çekmektedir. İlk olarak uluslararası iktisat alanındaki çalışmaları ile tanınmış bir iktisatçı olan Jagdish Bhagwati Rant Kollama kavramı yerine "Doğrudan Verimli Olmayan Kar Faaliyetleri" (Directly, Unproductive Profit Seekirg "DUP" Activities) kavramını kullanmıştır. Bhagwati' yi takiben uluslararası iktisat alanında çalışan bazı iktisatçılar da bu kavramı kullanmışlardır. Ancak literatürde rant kollama kavramının daha çok benimsendiğini ve ağırlıklı olarak kullanıldığını belirtmek gerekir. Bu giriş niteliğindeki açıklamalardan sonra mevcut literatür çerçevesinde rant kollamanın bir tanımını yapabiliriz: Çıkar ve baskı gruplarının devlet tarafından "suni" olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için giriştikleri faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara Rant Kollama adı verilmektedir. Rant kollama kavramını daha iyi anlamak için "gerçek rant" ile "suni rant" arasındaki ayrımı kavramak gerekir. Gerçek rant, daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, arzı sabit olan (kıt olan) toprağın ve diğer doğal kaynakların gelirine verilen isimdir. Suni rant ise bizzat devlet tarafından bazı ekonomik faaliyetler üzerine sınırlamalar konulması ve/veya ekonomik faaliyetlerin bizzat devlet tarafından düzenlenmesi suretiyle ortaya çıkmaktadır. İşte rant kollama, çıkar ve baskı gruplarının devlet tarafından yaratılan bir "suni rant"ı elde etmek için girişmiş oldukları faaliyetlere verilen isimdir. Tanımı biraz daha açacak olursak; rant kollama kavramını, devletten bir ekonomik ve sosyal transfer elde etmek amacıyla çıkar ve baskı gruplarının lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış olduğu harcamalar şeklinde tanımlayabiliriz. C. Rant Kollamanın Aşamaları Rant kollama başlıca üç aşamada gerçekleşen bir olaydır: Bunlar sırasıyla rant yaratma, rant dağıtma ve rant kollama faaliyetleridir. Rant Yaratma (Rent Creation), devletin iktisadi faaliyetlerde mal ve hizmetler yönünden "suni kıtlık" (cotrivet scarcity) meydana getirmesine verilen isimdir. Rant kollamanın ortaya çıkmasının temeli devletin bazı iktisadi faaliyetleri düzenlemeye ve kontrole tabi tutması (örneğin; işyeri açılması için ruhsat verilmesi, belirli sektörlere teşvikler verilmesi, bir monopol imtiyazı hakkının ihaleye çıkarılması vb.) ve/veya bazı iktisadi faaliyetler üzerine sınırlamalar getirmesi (örneğin; ithalatın kota veya kontenjan sistemine tabi tutulması, tarife uygulaması vb.) suretiyle ortaya çıkmaktadır. Devlet "suni kıtlık" yaratarak belirli kesimlere bir gelir transferi yaratmaktadır. Bu "rant yaratma" olayından sonra ikinci aşamada "rant" ın dağıtılması aşaması söz konusu olmaktadır. Rant Dağıtma (Rent Allocation), devletin suni kıtlık sonucu yarattığı rantı belirli kesimlere aktarması olayıdır. Ancak burada çok önemli bir hususu gözden kaçırmamakta yarar vardır. Rant bazen devlet tarafından rekabetçi bir piyasada dağıtılabilir. Rekabetçi piyasada, çıkar ve baskı grupları ve bireysel rant peşinde koşanlar yarışmak zorunda kalırlar. Rekabetçi olmayan piyasada ise devlet belirli bir kişi ve/veya çıkar grubuna özel bir işlemle veya yasal bir düzenlemeyle bir rant elde etme fırsatı yaratmaktadır. Rant Kollama (Rent Seeking) ise bireysel ve/veya çıkar grubu şeklinde örgütlenerek siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkilemek suretiyle karşılıksız bir gelir transferi elde etme eylemi ya da faaliyetidir. Bu son aşamada daha öncede belirttiğimiz gibi lobicilik faaliyetleri yaygındır. Eğer devletten elde edilebilecek rantlar çok fazla ise bu "lobicilik endüstrisi" nin doğmasına ve büyümesine kadar ulaşabilir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için rant elde etmenin her üç aşamasını bir örnek içerisinde açıklamaya çalışalım. Bir kent belediyesinin, dolmuş ya da taksicilik işinin yapılabilmesi için belediyeden izin alınması kararı aldığını varsayalım. Bu birinci aşamada belediyenin "rant yaratma" sı söz konusudur. Zira, belediye bir faaliyeti sınırlamak suretiyle suni kıtlık yaratmaktadır. İkinci aşamada dolmuşculuk ya da taksicilik yapacak kimselerin belirlenmesi ve onlara izin belgesi (lisans belgesi) verilmesi sözkonusu olacaktır. Bir başka ifadeyle, bu ikinci aşamada suni kıtlık sonucu yaratılan rantların bölüştürülmesi ya da dağıtılması aşaması karşımıza çıkmaktadır. İşte bu aşamada rant kollama adını verdiğimiz olay ortaya çıkar. Rant elde etmek için-örneğin, bir taksi ya da dolmuş hattı elde etmek için –kişiler, belediye başkanı veya belediye meclis üyelerini etkilemeye çalışırlar. Hemen belirtelim ki, "rant" ın parasal büyüklüğü rant kollama çabalarını daha da kızıştırabilir. Bu son aşamada rant peşinde koşanlar rüşvet teklif ederek rantı başkalarına kaptırmamaya çalışırlar. D. Rant Kollama Teorisi Rant kollamanın değişik türleri mevcuttur. Başlıca rant kollama türlerini şu şekilde özetleyebiliriz: 1. Monopol Kollama: Devlet tarafından imtiyaz hakkı verilen bir monopolün elde edilmesi için çıkar ve baskı gruplarının girişmiş oldukları lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara "Monopol Kollama" adı verilmektedir. Konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Devlet tarafından oyun kağıtlarının basımı için imtiyaz hakkının bir özel kuruluşa verileceğini düşünelim. Özel kişi ve kurumlar bu imtiyaz hakkını elde temek için devlet ile çeşitli lobicilik faaliyetlerine girerek bu hakkı elde etmek için rekabet edeceklerdir. Örneğin, bu işlerin takibi için bir hukuk danışmanının veya avukatın görevlendirildiğini düşünelim. Hukuk danışmanına veya avukata bu amaçla yapılan harcamalar GSMH üzerinde net bir artış doğurmaz. Bir diğer deyişle, bu amaçla görevlendirilmiş bir hukuk danışmanının veya avukatın fırsat maliyeti, bu faaliyetler ile uğraşmadıkları takdirde yapacakları prodüktif faaliyetler sonucu elde edilecek gelirlerin toplamına eşittir. Devletten bir monopol hakkı elde etmek için sadece avukatların değil, bunun dışında mali danışman ve muhasebeciler, yöneticiler ve hatta sekreterlerin de çabaları söz konusudur. Eğer, bu transferleri elde etmek için rekabet çok güçlü ise kaynak harcaması, transfer edilecek miktara kadar ulaşabilecektir. Önemle belirtmek gerekir ki, bu tür bir ekonomik transfer elde etmek için yapılan harcamalar sosyal bir maliyettir. Monopol hakkını elde etmeye çalışan kişi ve kurumlar, kamu görevlilerine rüşvet vererek de bu hak ve imtiyazları elde etmeye çalışırlar. 2. Tarife Kollama: Baskı ve çıkar gruplarının yurt içi piyasada karlarını maksimum düzeye çıkarmak için belirli mal ve hizmetlerin ithalinde tarife (ithalat vergisi) uygulanması veya ithalatın yasaklanması için girişmiş oldukları lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara "Tarife Kollama" adı verilmektedir. 3. Lisans Kollama: İthalatta tahsisli kotalardan lisans belgesi almak için yapılan lobicilik faaliyetlerine "Lisans Kollama" adı verilmektedir. Burada ithalatta izin belgesi (lisans) almak suretiyle elde edilecek rantlar söz konusudur. 4. Kota Kollama: İthalatın kota ve kontenjan sistemine tabi olması durumunda bazı kişi ve kurumların, daha doğru bir ifade ile, çıkar ve baskı guruplarının global kota ve tahsisli kotaların arttırılması girişimlerine ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara "Kota Kollama" veya "Kontenjan Kollama" adı verilmektedir. Burada bir taraf ithalata konu mal ve hizmetler üzerindeki miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve/veya kapsamının daraltılması için mücadele verirken, diğer bir kısım yurt içi piyasadaki karlarını maksimize etmek için miktar kısıtlamalarının kapsamının genişletilmesine çalışmaktadır. 5. Teşvik Kollama (Subvansiyon Kollama) : Çıkar ve baskı gruplarının devletten iktisadi gayeli mali yardımlar (faizsiz veya düşük faizli krediler, tarımsal ürünler için destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri vb.) elde etmek için girişmiş oldukları faaliyetler "Teşvik Kollama" veya "Subvansiyon Kollama" olarak adlandırılır. 6. Insider Trading ve Tüyo Kollama : Herhangi bir şirkette, şirket sahiplerinin, yöneticilerin, denetçilerin, danışmanların, çalışanların, hissedarların ve sair şirketle ilgili üçüncü şahısların şirkete ait önceden halka açıklanmamış bilgilerden yararlanarak ve/veya bu bilgileri başka kimselere "tüyo" (tippee) vererek sızdırmak suretiyle menkul kıymet piyasalarında haksız bir kazanç elde etmeleri veyahutta karşılaşacakları muhtemel bir zarardan kurtulmalarına "Insider Trading" veya "Insider Dealing" adı verilmektedir. "Insider Trading"i Türkçe' ye "İçerdeki Ticaret" olarak çevirmek mümkündür. Menkul kıymet piyasalarında ortaya çıkan bu insider trading olayını "içeridekilerin, iç bilgiden yararlanmak ve/veya bu bilgiyi sızdırmak suretiyle haksız bir kazanç elde etmeleri veya olası bir zarardan kurtulmaları" olarak da tanımlamak mümkündür. Bu ikinci tanım çerçevesinde konuyu daha iyi anlamak açısından bazı kavramları açıklamak yararlı olacaktır. "İçerdekiler" (insiders); şirket sahipleri, yöneticileri, denetçileri, danışmanları, hissedarları ve şirketle veya bu kimselerle doğrudan ve/veya dolaylı ilişkide bulunan diğer kimseleri kapsamaktadır. "İç bilgi" (inside information); menkul kıymet piyasalarında işlem gören değerli kağıtların fiyatını etkileyebilecek şirketle ilgili her türlü bilgiyi içermektedir. İşte "insider trading" içeridekilerin "iç bilgi" den yararlanmak suretiyle bir haksız kazanç elde etme veya olası bir zarardan kurtulma olayıdır. Hemen belirtelim ki içeridekiler, iç bilgiyi başkalarına sızdırarak yada yaygın deyimle "tüyo" vererek de bir çıkar elde edebilirler. Buraya kadar kısaca insider trading olayını açıklamış bulunuyoruz. Insider trading olayı kamuya ait değerli kağıtların menkul kıymetler borsasında işlem görmesi halinde de söz konusu olabilmektedir. Örneğin; kamu iktisadi teşebbüslerinin hisse senetlerinin, devlet tahvili ve hazine bonolarının satışında "Insider trading" olayı ortaya çıkabilmektedir. Insider trading ve tüyo kollama (Tippee seeking) suretiyle bir rant elde edilmesi her zaman söz konusu olabilmektedir. Bu çerçevede insider trading ve tüyo kollama, rant kollamanın bir başka türünü oluşturmaktadır. 7. Sosyal Yardım Kollama (Altruizm Kollama) : Ekonomide kişi ve kurumların lobicilik yaparak devletten bir sosyal gayeli mali yardım (örneğin; işsizlik yardımı, fakirlik yardımı, vb.) elde etme faaliyetlerine "Sosyal Yardım Kollama" veya "Altruizm Kollama" adı verilmektedir. E. Rant Kollamada Çıkar ve Baskı Gruplarının Rolü ve Etkileri Rant kollama olayında iki kesim ya da taraf söz konusudur: Bunlar rant yaratan ve dağıtan kesim ile rant elde etmeye çalışan kesimdir. Rant yaratan –suni rantı kastediyoruz- kesim "devlet" tir. Rant, devletin bazı ekonomik faaliyetleri kendi monopolüne alması, bazı ekonomik faaliyetlere yasal engeller getirmesi (ithalatın yasaklanması, ithalatın izne bağlanması vb.), bazı sektörlere teşvikler (sübvansiyonlar) sağlaması gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Kısaca, rant, devletin ekonomiye olan müdahalelerinin bir sonucudur. Rant kollayan kesimi ise iki gurupta toplamak mümkündür. kollayanlar ve kurumsal (örgütlü) rant kollayanlar. Bireysel rant Bireysel rant kollama, herhangi bir örgüt yada kurum kanalıyla değil, bireysel olarak devletten bir ekonomik transfer elde etme gayretine verilen isimdir. Örneğin, bir firma sahibinin kendi çabasıyla teşvik elde etmeye çalışması bireysel rant kollama olayına bir örnektir. Kurumsal ya da örgütlü rant kollama ise ortak menfaatleri etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için örgütlenen kesimin devletten ekonomik transfer elde etme gayretine verilen isimdir. Bu şekilde rant kollamaya çalışanlara siyaset biliminde "çıkar ve baskı grupları" adı verilmektedir. Belirli ortak çıkarlar etrafında bir araya gelme ve örgütlenme sonucu Çıkar Grubu (Interest Group) oluşur. Çıkar grubunun amaçları doğrultusunda siyasal iktidarın ve bürokrasiyi "etkileme" si ya da "baskı yapması" ile de Baskı Grubu (Pressure Group) oluşur. Bu ayırım şu açıdan önemlidir. Her çıkar grubu, baskı grubu değildir. Fakat her baskı grubu, mutlaka çıkar grubudur. Bu iki grubun tek çatı altında oluşması ile de Çıkar ve Baskı Grubu adı verilen kesim ortaya çıkar. Çıkar ve baskı grupları amaçlar yönünden "Ekonomik Çıkar ve Baskı Grupları, Kültürel Çıkar ve Baskı Grupları" gibi ayırımlara tabi tutulabilir. Konumuz açısından bizi ilgilendiren ekonomik çıkar ve baskı gruplarıdır. Bunlara örnek olarak; özel şirketleri, sendikaları, odaları, dernekleri, basını, uluslararası iktisadi ve mali kuruluşları vb. kurum ve kuruluşları gösterebiliriz. Ekonomik çıkar ve baskı grupları rant kollamada siyasal iktidarı ve bürokrasiyi çeşitli yollardan etkilemeye çalışırlar. Bu "baskı yöntemleri" ni şu şekilde özetleyebiliriz: 1. İkna: Ortak çıkarları doğrultusunda rapor araştırma-inceleme vb. doküman yayınlamak suretiyle siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkilemeye çalışabilirler. 2. Lobicilik: Ekonomik çıkar ve baskı grupları; hükümet üyeleri, yasama organı üyeleri ve bürokratlarla gizli görüşmeler yaparak kendi çıkarları doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmasını sağlayabilirler. Lobicilik ya da "kanun simsarlığı" yapanlar; milletvekilleri, bürokratlar, profesyonel yöneticiler vb. kimseler olabilir. 3. Seçim Kampanyası Yardımları: Seçim öncesinde ve sonrasında siyasal iktidara parasal veya ayni yardımlar yapılabilir. 4. Rüşvet: Hükümet üyelerine, bürokratlara ve diğer kamu görevlilerine rüşvet vermek suretiyle rant sağlanabilir. 5. Tehdit: Siyasal iktidarı bir dahaki seçimlerde desteklememe tehdidinde bulunma, bir başka siyasal partiyi destekleme tehdidinde bulunma veya medya yoluyla siyasal iktidarı yıpratmaya çalışma tehdidinde bulunma söz konusu olabilir. 6. Sabotaj: Hükümetin çalışmalarını baltalama ve köstekleme söz konusu olabilir. 7. Toplu Eylem: Grev, boykot, mitingler, gösteri yürüyüşleri vb. yollarla toplu eylemlere girişilebilir. 8. Medya: Kitle iletişim araçları ile siyasal iktidarı destekleme kampanyası yürütülebilir. F. Rant Kollamanın Sosyal Maliyeti: Ampirik Bulgular Rant kollamanın acaba topluma yüklediği maliyet ne kadardır?Bireysel ve kuramsal düzeyde rant kollama gayretleri ve bu yönde yapılan harcamaların sosyal maliyeti ne kadardır? Konunun rakamsal boyutlarını ortaya koymadan önce bazı hususları açıklamakta yarar vardır. İlk olarak rant kollamanın iki tür sosyal maliyetinden söz edilebileceğini belirtelim. Birincisi, görünür sosyal maliyet, ikincisi ise görünmez sosyal maliyet olarak adlandırılabilir. Görünür sosyal maliyet, bütçe maliyetidir. Buna parasal maliyet de denilebilir. Bireysel ve kurumsal düzeyde rant kollama gayretleri ve bu yönde yapılan harcamaların rakamsal tutarı bütçe maliyetidir. Bütçe maliyetinin hesaplanması, rant kollama harcamalarının toplam bütçe harcamaları, GSYİH ya da GSMH içerisindeki payının bilinmesi açısından önemlidir. Görünmez sosyal maliyet ise fırsat maliyetidir. Buna alternatif maliyet de denilebilir. Fırsat maliyeti, rant kollama yerine doğrudan verimli olan iktisadi faaliyetlerde bulunma halinde milli gelire yapılacak olan katkı tutarıdır. Bilindiği üzere, kişiler ve kurumlar doğrudan verimli olan iktisadi faaliyetler sonucunda milli gelire ve milli ekonomiye bir katkıda bulunmuş olurlar. Oysa rant kollama, doğrudan verimli olmayan bir faaliyettir. Dolayısıyla bu tür faaliyetlerin fırsat maliyeti önemlidir. Hemen belirtelim ki, rant kollamanın gerçek fırsat maliyetini ölçmek oldukça güç ve hatta imkansızdır. Bir diğer önemli konu da şudur: Rant kollama oldukça geniş bir kavramdır. Geniş anlamda rant kollama deyince; monopol kollama, kota kollama, tarife kollama, vb. faaliyetlerin tamamı ifade edilmektedir. Oysa dar anlamda rant kollama, bu çalışmada belirtilen rant kollama türlerinin birini veya birkaçını içermektedir. Bu açıklamalardan sonra şimdi rant kollamanın sosyal maliyetini araştıran bazı ampirik çalışmaların sadece sonuçlarını özetleyelim: Rant kollama konusunda ilk ampirik çalışma 1974 yılında Anne Krueger tarafından yapılmıştır. Krueger' in yapmış olduğu çalışma Hindistan ve Türkiye' de "lisans kollama" faaliyetlerinin sosyal maliyetini ölçmeye çalışmıştır. Krueger, Hindistan' da lisans kollama sonucunda elde edilen rantların 1964 yılında yaklaşık milli gelirin % 7. 3' ünü; Türkiye' de ise 1968 yılında söz konusu rantların GSMH' nın yaklaşık % 15' ini oluşturduğunu hesaplamıştır(Krueger, 1974). Bir başka ampirik çalışma Richard Posner tarafından yapılmıştır. Posner, monopol ve regulasyonun topluma yüklediği sosyal maliyetin ABD' de GSMH' nın yaklaşık % 3'ünü oluşturduğunu hesaplamıştır (Posner, 1975). Laband ve Sophecleus ise Krueger ve Posner' den farklı olarak geniş anlamda rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışmışlardır. Laband ve Sophecleus ABD' de 1985 yılında rant kollamanın ekonomiye nominal GSMH' nın %22. 6' sı kadar bir sosyal maliyet yüklediğini hesaplamıştır(Laband ve Sophecleus, 1987). Rant kollamanın Gana' da sosyal maliyeti ölçmeye çalışan E. AmpofoTuffuor, C.D. Delorme ve D.R. Kamerschen'in yaptık- ları amprik çalışma ilginç sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu ülkede rant kollama yönünde yapılan israfın GSYİH' nın 1981 yılında yaklaşık % 18-21; 1984 yılında ise % 22-25' ini oluşturduğu hesaplanmıştır. Krueger' den esinlenerek ve onunla aynı yöntemi kullanarak Hindistan' da rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışan S. Mohammed ve J. Whalley ise bu ülkede 1980 yılında rant kollamanın toplam maliyetinin GSMH' nın yaklaşık % 30-45' i civarında olduğunu hesaplamışlardır. (Bkz: Tuffuor ve diğerleri; 1992). Rant kollama konusunda en kapsamlı ampirik çalışma 1989 yılında Katz ve Rosenberg tarafından yapılmıştır. Katz ve Rosenberg çalışmalarında 19701985 yılları arasında başlıca 20 ülkede rant kollamanın sosyal maliyetini toplam bütçe harcamalarının ve GSMH' nın bir yüzdesi olarak ayrı ayrı hesaplamaya çalışmışlardır. Tablo-1' de toplam kamu harcamaları (bütçe harcamaları) içerisinde ortalama ve maksimum rant kollama yüzdeleri gösterilmiştir. Tablodan anlaşıldığı üzere rant, kollama harcamaları bütçe harcamalarının ülkeler itibari ile % 1.28 ile %10' unu oluşturmaktadır. Maksimum rant kollama harcamaları ise %2.68 ile % 24 arasında değişmektedir. Tablodan açıkça anlaşılan sonuç şudur: Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki rant kollama harcamaları oransal olarak gelişmiş ülkelerden çok daha fazladır. Örneğin, Fransa, Kanada, ABD gibi gelişmiş ülkelerde rant kollama harcamaları toplam bütçe harcamalarının %3' ünü geçmemektedir. Bu ülkelerde maksimum rant kollama oranı ise %2-8 arasındadır. Buna karşın az gelişmiş ve /veya gelişmekte olan ülkelerde bu oran oldukça yüksektir. Örneğin, ortalama rant kollama oranları Şili' de %5.32, Türkiye' de %7.70, Endonezya' da %7.85, Meksika' da %10.16, Mısır' da %10.19' dur. Maksimum rant kollama oranı ise söz konusu ülkeler için sırası ile %14. 34, 18. 55, 16. 09, 30. 96, 24. 08' dir. Tablo-1: Bütçe Harcamalarının Yüzdesi Olarak Rant Kollama % Sıra Ülke ORK MRK Sıra 1 Fransa 1.28 2.68 11 2 F. Almanya 1.38 3.55 12 3 İsviçre 2.10 7.61 13 4 Belçika 2.13 4.88 14 5 Birleşik Krallık 2.55 3.99 15 6 İsveç 2.59 4.74 16 7 Kanada 2.61 3.73 17 8 ABD 2.80 4.77 18 9 Avustralya 2.87 6.63 19 10 İspanya 2.92 4.13 20 ORK= Ortalama Rant Kollama MRK= Maksimum Rant Kollama Kaynak: Katz ve Rosenberg (1989), 35. Ülke Kenya Yunanistan Şili Kore İtalya İsrail Türkiye Endonezya Meksika Mısır ORK 3.97 5.28 5.32 6.08 7.31 7.58 7.70 7.85 10.16 10.19 MRK 6.77 8.04 14.34 16.24 25.17 14.63 18.55 16.09 30.96 24.08 Tablo-2: GSMH' nın Yüzdesi Olarak Rant Kollama Sıra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ülke İsviçre F. Almanya Fransa Kanada ABD İspanya Belçika Avustralya B. Krallık İsveç % 0.19 0.20 0.51 0.59 0.62 0.66 0.73 0.81 0.89 0.92 Kaynak: Katz ve Rosenberg (1989), 35. Sıra 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Ülke Kenya Kore Yunanistan Meksika Türkiye Endonezya Şili İtalya Mısır İsrail % 0.99 0.99 1.25 1.75 1.78 1.80 1.99 2.65 5.19 5.43 Rant kollamanın sosyal maliyetini ölçmeye çalışan Katz ve Rosenberg' in yaptığı bir diğer hesaplama ise rant kollama harcamalarının GSMH' ya olan oranıdır. Tablo-2' den anlaşıldığı üzere rant kollama harcamaları söz konusu 20 ülkede GSMH' nın yaklaşık %0.19 ile %5.43' ünü oluşturmaktadır. Açıktır ki rant kollama harcamaları, sosyal açıdan israftan başka bir şey değildir. Yine bu tablodan çıkan sonuç, az gelişmiş ülkelerde göreli olarak rant kollama harcamalarının GSMH' ya olan oranının daha yüksek olduğudur. II. TÜRKİYE' DE RANT KOLLAMA VE RANTİYE EKONOMİSİ Bu bölümde ülkemizde rant kollama olaylarını ve rantiye ekonomisinin yapısını ortaya koymaya çalışacağız. Hemen belirtelim ki, ülkemizde rant kollama olayları yeni değildir. Cumhuriyet' ten günümüze çeşitli türde rant kollama olayları süregelmiştir. Özellikle ithal ikamesine dayalı içe dönük bir sanayileşme stratejisinin geçerli olduğu 1960' lı ve 1970' li yıllarda özellikle lisans kollama ve kota kollama adı verilen rant kollama olayları yaygınlık göstermiştir. Önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi Anne Krueger'in yaptığı hesaplamalara göre ülkemizde 1965 yılında lisans kollama yönünde yapılan harcamaların toplam maliyeti GSMH' nin % 15' ini oluşturmaktadır. Bu rakamın ne derece doğru olduğu tartışılabilirse de rakam gerçekten çok ürkütücü ve korkutucudur. Ülkemizde rant kollama olaylarının özellikle 1980 sonrasında yaygınlık kazandığı görülmektedir. Ülkemizde 1980 sonrasında reel ekonomiden (üretken ekonomiden) transfer ekonomisine (rantiye ekonomisine) doğru bir yönelme olduğu dikkat çekicidir. Şimdi ülkemizde 1980 sonrası dikkate değer bazı rant kollama olaylarını kısaca özetlemeye çalışalım. A. İhracatta Teşvik Kollama ve Hayali İhracat Bilindiği üzere, ülkemizde 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Programı ile "İthal İkamesine Dayalı Sanayileşme Stratejisi" yerine ihracatı artırmayı, ithalatı ise serbestleştirmeyi hedef alan bir dış ticaret politikası benimsenmiştir. Ülkemizde ihracata dayalı sanayileşme ve ithalatın serbestleştirilmesi yönünde kapsamlı uygulamalar esasen 1984 yılında başlamıştır. 6 Kasım 1983 seçimlerini kazanan Anavatan Partisi teşvik mevzuatında önemli değişikler yaparak ihracatı destekleyici yönde kararlar yürürlüğe koymuştur. 1984 yılı başlarından günümüze değin ihracatı teşvik amacıyla; -Merkez Bankası kaynaklı ihracat kredileri (İhracata hazırlık kredileri, tütün ihracatına verilen krediler, ihracat reeskont kredisi, vesaik mukabili kredi vb. ) -Türkiye İhracat Kredi Bankası A. Ş. /Türk Eximbank kaynaklı ihracat kredileri (sevk öncesi ve sonrası ihracat kredisi, ihracat kredi sigorta ve benzeri) -Vergi Teşvik Tedbirleri (ihracatta vergi iadesi, kurumlar vergisinde ihracat istisnaları, KDV ihracat istisnası vb. ) -Bütçe dışı fonlardan ihracatçılara verilen nakdi destekler (Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu vb.). Bunlar dışında çok değişen türde ihracat teşvikleri sağlanmıştır. 1980 sonrasında uygulanan ihracatı teşvik politikasını genel hatlarıyla şu şekilde değerlendirmek mümkündür: 1980-1983 döneminde ihracatta vergi iadesi, ucuz maliyetli ihracat kredileri ve gümrük muafiyetli hammadde ithali gibi teşvikler önem kazanmıştır. 1984-1986 döneminde ise ihracatta vergi iadesi oranları azaltılmış ve düşük maliyetli ihracat kredilerine son verilmiştir. Bu dönemde yukarıda belirtilen teşviklerin yerine ihracatçıya kaynak kullanımı destekleme fonundan prim ödemeleri ile KDV istisnası şeklinde teşvikler sağlanmıştır. 1984 yılından sonraki dönemde ise ihracatta vergi iadesi oranları kademeli olarak azaltılmış ve 1989 yılı başından itibaren uygulamadan tamamen kaldırılmış ve ihracata yönelik düşük maliyetli krediler uygulamasına tekrar başlanmıştır. 1986 sonrasında özellikle Merkez Bankası reeskont kaynaklı ihracat kredileri yanı sıra, Türk Eximank' ın ihracat ve ihracat kredi sigortaları artış göstermiştir. Yine 1980sonrasında destekleme ve fiyat istikrar fonundan yapılan prim ödemelerin yanı sıra, ihracatta navlun subvansiyonu, vergi, resim ve harç istisnası vb. şekillerde ihracat teşvik edilmeye çalışılmıştır. Önemle belirtelim ki, ihracatta teşvik tedbirlerinin toplam ihracat gelirleri üzerinde artış doğurması, 1980 sonrası dönemde olumlu bir gelişme olarak görülmüştür. Bununla birlikte, teşviklerin çok sayıda ve türde olması, teşvik mevzuatının dağınıklığı ve hukuksal normların açık ve anlaşılır olmaması, denetim mekanizmasının işletilmemesi vb. nedenlerden ötürü teşvik uygulamaları zaman içerisinde amacından sapmış ve çeşitli suistimallere konu olmuştur. Hayali İhracat adı verilen skandallar zinciri ihracatta teşvik tedbirlerinin amacından ne ölçüde saptığının açık bir göstergesi olmuştur. Hayali ihracat, kısaca ihracat yapılırken resmi makamlara ihraç edilen malın miktarı, fiyatı, kalitesi vb. unsurları üzerinde gerçeğe ve mevzuat hükümlerine uymayan yanıltıcı, yalan ve yanlış beyanda bulunulması ve bu suretle bir haksız kazanç elde etmeyi ifade etmektedir. Ülkemizde hayali ihracat, uygulamada çok değişik türde tezahür etmiştir. Bunları kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür: 1. Ticari değeri olmayan mal ihraç etmek şeklinde yapılan hayali ihracat: Bu ilk yöntemde, vergi iadesi yüksek mallar seçilerek, o ad altında çok düşük fiyatlı ve gereksiz mallar toplanarak gümrükten geçirilmiştir. Ancak malın bu şekilde gümrükten geçirilebilmesi için gümrük kapılarında bu işlere yardımcı olacak bazı kişilerden yararlanılmıştır. 2. Fiyat şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde ihraç mallarının fiyatı, söz konusu belgelerde gerçek değerinin çok üzerinde gösterilmekte ve bu şekilde beyan edilmektedir. 3. Miktar şişirme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde ihraç mallarının miktarı gerçek miktarının çok üzerinde gösterilerek bir haksız çıkar sağlanmıştır. 4. Malı farklı göstermek şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde özellikle ülkemizde fon kesintisi yapılan bazı malların ihracında söz konusu olmuştur. Yöntemin işleyişi şu şekildedir: İhracatçı fona bir ödeme yapmamak için, bir diğer deyişle fon kesintisinden kurtulmak için ihracat belgelerinde fon kesintisine tabi ihraç ettiği mal yerine kesintiye tabi olmayan malları göstermekte ve bu şekilde haksız kazanç sağlamaktadır. 5. Sahte belge düzenleme şeklinde hayali ihracat: Bu yöntemde, ihracat tamamen hayalidir. Bir diğer deyişle, evrakta sahtekarlık yapmak suretiyle ihracat yapılmış gibi gösterilerek teşvik tedbirlerinden yararlanılmaktadır. Öte yandan, ülkemizde hayali ihracat uygulamada gerçekte varolmayan "paravan şirketler" aracılığıyla yapılmıştır. Ayrıca , "Dış Ticaret Sermaye Şirketleri" adı verilen şirketlerin bir kısmı da çeşitli şekillerde hayali ihracat yapmışlardır. Dış ticaret sermaye şirketlerinin sayılarında özellikle 1984 yılı sonrasındaki artış dikkat çekicidir. Bu dönem ihracatın en yoğun olarak yapıldığı yıllardır. Hayali ihracatta "Tedarikçi Şirketler" de önemli rol oynamışlardır. "Tedarikçi Şirketler" dış ticaret sermaye şirketlerine mal tedarik etme dışında, yurt dışındaki ithalatçıyı bulma, gümrük işlemlerini düzenleme, mal nakliyesini sağlama, vergi iadesi işlemlerini gerçekleştirme işlemlerini de yapmaktadırlar. Bu açıklamalardan sonra ülkemizde hayali ihracatın toplam ihracat içerisindeki payı konusunda bilgi vermeye çalışalım. Hayali ihracat konusunda gerçek istatistiki verileri bulmak güç, hatta imkansızdır. Çünkü hayali ihracat çok farklı şekillerde ortaya çıkmış ve gelişmiştir. IMF tarafından yapılan bir çalışmada Türkiye' de dış ticaret verilerinin sağlıklı tutulmadığı önemle vurgulanmaktadır. IMF, Türkiye' nin dış ticaret ilişkilerinde bulunduğu Suudi Arabistan, Irak ve İran' da da dış ticaret istatistiklerinin düzenli olmadığını belirtmektedir. IMF, Türkiye' nin 19841987 yılları arasında sadece OECD ülkelerine yapmış olduğu ihracatın %26' sının hayali olduğunu hesaplamıştır(Çetin, 1989; Olgunca, 1988). B. Yatırımlarda Teşvik Kollama ve Hayali Yatırım 1980 sonlarında politik yozlaşmanın bir türü olarak ele aldığımız rant kollamanın özellikle yatırım teşviklerinde yaygınlık arzettiğini söylemek mümkündür. Yatırımlarda teşvik özetle, toplumdan alınan ekonomik değerlerin, yani vergilerin devlet eliyle öngörülen yatırım hedefleri doğrultusunda belirli kesimlere transferlerini ifade eder. Teşvik tedbirlerinin amacı özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinin hızlandırılması ve piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılmasıdır. Teşvik tedbirlerinin bu son derece önemli işlevini görmezlikten gelmek mümkün değildir. Kısaca, teşvikler özel tüketim ve yatırım malları arzının genişletilmesinde önemli bir role sahiptir. Bununla birlikte teşvik sisteminin etkinliği ve yararı, ancak asıl sübvanse edilmesi gereken potansiyel üreticilerin ve yatırımcıların saptanması ve sübvansiyonların dağıtımının adil ve düzenli olarak yapılamasına bağlıdır. Aksi takdirde, teşvikler piyasada aynı sektörde faaliyette bulunan işletmeler ve sektörler arasında eşitsizlikler doğurur ve böylece piyasa ekonomisinin normal işleyişini engeller. Ülkemizde maalesef 1980 sonrasında Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen bir yatırım teşvik politikası izlenmiş ve sistemin işleyişinde önemli yozlaşmalar görülmüştür. Yatırımcılara teşvik primi, kaynak kullanımını destekleme fonundan prim ödemeleri, orta ve uzun vadeli yatırım kredilerinde vergi, resim ve harç istisnası, gümrük muafiyeti, bina inşaat harcı istisnası, ulaştırma alt yapı resmi muafiyeti, KDV ertelemesi, yatırım indirimi, yatırım finansman fonundan faydalanma vb. türde teşvikler sağlanmıştır. Ülkemizde özellikle kalkınmada öncelikli yörelere verilen işletme ve yatırım kredileri ile ilgili mevzuat değişikliğinin yapılmasından sonra pek çok kişi "Teşvik Kredisi" adı altında Türkiye Kalkınma Bankası (TKB)'ndan milyarlarca lira almıştır. TKB' den kredi alanların çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yatırım yapmış gibi görünerek teşvik kredisi sağladıkları ve aldıkları kredileri başka yerlerde ve başka amaçlarla kullandıkları tespit edilmiştir. Sözde yatırımcılar; paravan şirketler, iş takipçileri ve "gezginci" politikacı ve bürokratlar vasıtasıyla teşvik kredisi almaya çalışmışlardır. Hayali ihracattan sonra böylece ülkemizde hayali yatırım skandalları yaşanmıştır. C. Korumacılık ve Tarife Kollama Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi, dış ticaret alanında başlıca üç tür rant kollama olayı ortaya çıkmıştır. Bunlar; tarife kollama, lisans kollama ve kota kollamadır. Ülkemizde 1980 sonrasında ithal ikamesine dayalı dış ticaret rejiminden ithalatı serbestleştirmeyi ve ihracatı teşvik etmeyi amaçlayan bir serbest dış ticaret rejimine geçiş yönünde adımlar atılmıştır. Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvuru- suyla birlikte Ortak Gümrük Tarifesi çerçevesinde Türkiye' nin gümrük vergisi, etkili vergi ve resimler (damga resmi, belediye hissesi, KDV vb.) ve fonlarda (Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu vb.) indirimler yapması ve miktar kısıtlamalarını kaldırması konuları gündeme gelmiştir. Türkiye ile Avrupa Topluluğu geçiş dönemi koşullarını belirleyen Katma Protokolde (md. 7-30)Türkiye, Avrupa Topluluğunun Ortak Gümrük Tarifesi' ne uyum yönünde bazı yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmiştir. Türkiye, Katma Protokolde öngörüldüğü şekilde 1 Eylül 1971 tarihinden itibaren yükümlülüklerini yerine getirmeye başlamıştır. Türkiye AT çıkışlı ithalatta uyguladığı gümrük vergisi ve eş etkili vergi ve resimleri 12 yılda, bazı istisnai mallarda ise, 22 yılda kaldırmayı taahhüt etmiştir. Katma Protokol çerçevesinde Türkiye' nin 1. 1. 1995 tarihinden itibaren yükümlülüklerini tamamlaması ve %100 indirime geçmesi öngörülmüştür. Avrupa Topluluğu dışında Türkiye uluslararası düzeyde ticareti serbestleştirmeyi hedefleyen Genel Ticaret ve Tarifeler Anlaşması' na (GATT)' da üye bulunmaktadır. Türkiye' nin 107 üyeli GATT' a karşı da gümrük vergisi ve benzeri vergi, resim ve fonlarda indirim yapılması yönünde taahhütleri sözkonusudur. Ülkemizin AT' a ve GATT' a olan yükümlülükleri ve/veya taahhütleri özellikle 1980 sonrasında tarife kollama olayını gündeme getirmiştir. Çıkar ve baskı grupları her yıl sonunda ithalat rejimi hazırlanırken hükümet ve bürokrasi üzerinde yoğun bir şekilde baskı yapmaktadırlar. Ülkemizde Olgun ve Togan (1989) tarafından yapılan bir ampirik çalışmada 1984 yılında nominal koruma oranlarının ağırlık ortalamasının %70. 2' den 1985 yılında %41. 2' ye düştüğü ifade edilmektedir. Bir başka ampirik çalışma da Özkan ve Tanrıkulu (1992) tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacılara göre, ülkemizde efektif (gerçek) koruma oranı 1985 yılında %16' dan, 1989' da % 8. 7' ye inmiştir. Yine bu araştırmacılar, 49 alt sektörde yaptıkları araştırmalar sonucunda ülkemizde "dış ticarette yüksek düzeyde adil olmayan bir koruma politikasının uygulandığını iddia eden görüşlerin gerçeklerle bağdaşmadığını" (1992; 13) ifade etmektedirler. Bu tespite rağmen ülkemizde özellikle 1980 sonrasında uygulamada yoğun bir tarife kollama olayının yaşandığını belirtmek gerekir. D. Bütçe Dışı Fonlar, Yeraltı Kamu Sektörü ve Rant Kolama Ülkemizde özellikle 1984 sonrasında sayıları hızla artan bütçe dışı fonlar ile adeta bir "Gölge Kamu Sektörü" yaratılmıştır. Fonlarda oluşan bu kamu sektörünü "Yeraltı Kamu Sektörü" olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır. Zira vergi mükelleflerinin ödedikleri vergiler, fonlar kanalıyla kime ve niçin verildiği bilinmeyen bir transfer ekonomisinin (rantiye ekonomisinin) aracı haline gelmişlerdir. Fonlardan hayali ihracatçılara, hayali yatırımcılara kısaca soygunculara ve yağmacılara milyarlarca lira transfer edilmiştir. Uzun yıllar parlamento denetimi dışında faaliyet gösteren fonlar üzerinde halen etkin bir yasama, yürütme ve yargı denetiminden sözetmek mümkün değildir. Bunun dışında fonlar dış ticarette serbestleşme amacıyla gümrük vergilerindeki indirimi gizleyen bir araç görevini de sürdürmüştür. Kısaca fonların ülkemizde rant kollamanın yaygınlaşmasında önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. E. Özelleştirme ve Rant Kollama Ülkemizde 1986 yılından günümüze değin yapılan özelleştirme uygulamalarında rant kollama olayı dikkat çekicidir. Ülkemizde özelleştirme hazırlık çalışmalarının yapılması ve daha sonra şirketlerin özelleştirme aşamasında yabancı danışman firmaları ile bazı Türk banka ve firmalarından yararlanılmıştır. Ülkemizde özelleştirme hazırlık çalışmaları adeta kapalı kapılar ardında yürütülmüş, bu çalışmalarda üniversite, işçi ve işveren kesimini temsil eden kuruluşlar ve sendikalar ve benzeri uzman kurum ve kuruluşlardan yararlanma ihtiyacı hissedilmemiştir. Yerli ve yabancı firmalara yaptıkları hizmetler karşılığında ödenen astronomik paraların rakam olarak tutarı da maalesef kamu oyunun bilgisi dışında tutulmuştur. Deyim yerindeyse, devlet bazı kuruluşlara bir "rant" fırsatı yaratmış ve kuruluşlar bu rantı elde etmek için adeta yarışmışlardır. Özelleştirme de hazırlık çalışmalarında sürdürülen bu gizlilik, satış aşamasında da devam etmiştir. Bu durum rant kollayan kesimi de harekete geçirmiş ve yerli ve yabancı kişisel ve kurumsal yatırımcıları "ne kaparsak kardır" anlayışına itmiştir. III. SONUÇ: GÖRÜNMEZ AYAK VE MİLLETLERİN İSRAFI "Her birey sahip olduğu sermayeyi en yüksek üretim sağlayacağı endüstriye yönlendirir. Bunun bir sonucu olarak emek, toplumun yıllık gelirinden alabileceği en yüksek payı alır. Birey bunu yaparken, ne toplumun çıkarlarını artırmayı amaçlar, ne de bunu ne ölçüde yaptığını bilir. Birey, sadece kendi özel çıkarlarını gözetir ve bu amacını gerçekleştirirken görünmez bir el onun hiç düşünmediği başka amaçlara da hizmet etmesini sağlar. Birey kendi çıkarlarını gözeterek toplumun çıkarına hizmet etmiş olur ve Eğer bireyin bu hizmeti topluma hizmet etmeyi amaçlamış olsaydı yapacağı hizmetten ve katkıdan daha fazla olur. " (Smith, 1976; 477) Yukarıdaki sözler klasik liberalizmin kurucusu büyük düşünür Adam Smith' in ünlü Milletlerin Zenginliği (The Wealth of Nations) adlı eserinden alınmıştır. Smith bu eserinde ve iş bölümünün önemine işaret etmiş, piyasa ekonomisinin kendi tabii işleyişine bırakılması ve devlet müdahalesinin sınırlanması halinde milletlerin daha zengin olabileceklerini ve refaha ulaşabileceklerini belirtmiştir. Smith, yukarıdaki sözlerinden de anlaşıldığı üzere, fizyokratlardan farklı olarak doğal düzenin tanrısal güce dayalı olarak değil, bireylerin teşebbüs gücüne dayalı olarak işleyeceği fikrini savunmuştur. Smith' e göre ekonomide mevcut "Görünmez-Gizli Bir El" (Invisible Hand) milletlerin zenginliği ve refahı için yeterli bir formüldür. Smith ve liberal doktrini savunan diğer düşünürlere göre devletin "görünen el"i –devletin iktisat politikası araçları ile ekonomiye yaptığı müdahaleler-ekonominin tabii işleyişini ve ahengini bozar. Özetle Smith' in belirtmek istediği, devletin görev ve fonksiyonlarının sınırlı olması gerektiği ve "görünmez el"in milletlerin zenginliği ve refahı için yeterli olduğu düşüncesidir. Önemle belirtelim ki Smith' in düşüncelerinin değerini daha iyi anlamamız için "Görünmez Ayak" (Rant kollayanlar) ve "Milletlerin İsrafı" (devletten rant kollamak için yapılan harcamalar, hırsızlık rüşvet ve saire) tecrübesinin yaşanması gerekmiştir. Gerçekten de özellikle içinde yaşadığımız son yarım yüzyılda pek çok dünya ülkesinde devletin mili ekonomi içerisindeki ağırlığı hızla artmıştır. Devletin ekonomiye yaptığı dolaysız ve dolaylı müdahaleler genişlemiştir. Devletin büyümesi ile ortaya bir Rant Kollayan Toplum (Görünmez Ayak) çıkmıştır. Bu toplum ya da kesim, doğrudan verimli iktisadi faaliyetlerde bulunarak, kar elde etmek ve bu suretle ekonomiye katkıda bulunmak yerine, devletten karşılıksız bir transfer elde etmenin (rant kollamanın) daha kolaydan elde edilen bir kazanç elbette haksız bir kazanç olduğunu görmüştür. Rant kollama faaliyetlerinin yaygınlaşması ile birlikte sonuçta rant ekonomisi ya da transfer ekonomisi ortaya çıkmıştır. Rant kolama teorisinin ve konuda yapılan ampirik çalışmaların bize öğrettiği şudur: Devletin büyümesi, görev ve fonksiyonlarının genişlemesi rant kollama faaliyetlerinin artmasına neden olur. Rant kollama, aşırı devlet müdahalesinin bir sonucudur. Rant kollama belki kavram olarak yenidir, ancak rant kollama ile anlatılmak istenen eylemler tarih boyunca bizimle beraber olmuştur. İçinde yaşadığımız yüzyılın sosyo-ekonomik yapısı içerisinde 18. ve 19. yüzyılda varolmayan rantlar ve fırsatlar doğmuştur. İktisadi faaliyetlerin genişlemesi ve devlet müdahalesi rant türlerini ve boyutlarını artırmıştır. Rant kollamanın sosyal maliyeti israf, hırsızlık ve yağmacılıktır. Rant kollamanın ortadan kaldırılması için devletin ekonomiye yapacağı müdahalelerin azaltılması gerekir. Kanımca 21. yüzyıla doğru ilerlerken "devlet ne yapmalıdır, ne yapmamalıdır?" sorusunu tartışmalıyız. Optimal Devlet oluşturma yönünde bir çaba sarfetmeliyiz. Sınırlı ve sorumlu bir devlet oluşturma yönünde mücadele vererek, devletin güç ve yetkilerini mutlaka anayasal normlar ile belirlemeli ve sınırlamalıyız. Bu yönde gerçek bir Anayasal Reform kaçınılmaz olmuştur. Anayasal iktisat teorisinin kurucularından James M. Buchanan şöyle demektedir: "rant kollama konusunda daha kapsamlı araştırmalar yaparak konuyu kamuoyunun bilgisine sunmalıyız. Eğer bunu yapabilirsek o zaman toplum devletin sınırlanması yönünde anayasal reform yapmanın gereğini, önemini ve hatta zorunluluğunu anlamış olur." (Buchanan, 1980; 15). KAYNAKLAR AKTAN, 1992. Coşkun Can, Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi, İstanbul: AFA Yayıncılık, ANDERSON, Terry and Peter Hill, The Birth of Transfer Society, Stanford: Hoover Ins. Pres, 1980. BENSON, Bruce, "Rent Seeking From A Property Rights Perspective" Southern Economic Journal, Vol 51, No 2, Oct-1984, pp. 388-400. BHAGWATI, Jagdish N., and T. N. Srinivason, "Revenue Seeking: A Generalization of the Teory of Tariffs", Journal of Political Economy, Vol 88, No 6, Dec, 1980. BHAGWATI, Jagdish, "Directly Unproductive Profit Seeking (DUP) Activites", Journal of Political Economy, Vol 90, No 5, 1982, pp. 988-1002. BROCK, William A, Stephen P. Magee. , "The Invisible Foot and the Waste of Nations: Redistribution and Economic Growth", in: David C:Colander (Ed) Neoclassical Political Economy (The Analysis of Rent Seeking and DUP Activities), Cambridge, Ballinger Publ. 1984, pp. 177-187. BUCHANAN, James M. Robert D. Tollison and Gordon Tullock, Toward A Theory of the Rent Seeking Society, Texas A-M University Press, 1980. BUCHANAN, James M. , "Rent Seeking and Profit Seeking", İn:J. M. Buchanan, Robert D. Tollison and Gordon Tullock, Toward A Theory of the Rent Seeking Society, Texas A-M University Press, 1980, pp. 3-15. BUCHANAN, James M. , Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, (Yayına Hazırlayanlar:Coşkun Can AKTAN ve Aytaç EKER), İzmir, Aklıselim Matbaası, 1991. COLANDER, David, Neoclassical Political Economy, The Analysis of Rent Seeking and DUP Activities, Cambridge: Ballinger Publ. 1984. ÇETİN, Bilal, Soygun-Hayali İhracatın Boyutları-Ankara:Bilgi Yayınevi, 3. b. , 1989. DORN, J. A. , "Introduction:The Tranfer Society", The Cato Journal, Vol 6, No 1, 1986, pp. 1-17. FLOWERS, Marilyn R. , "Rent Seeking and Rent Dissipation: A Critical View", The Cato Journal, Vol 7, No 2, Fall, 1987, pp. 431-441. GÜZELİŞ, İsmail, İdarede Baskı Grupları, İstanbul: Yeni Matbaa, 1964. HEPER, Metin, (Ed.) Strong State and Economic Interest Groups The Post-1980 Turkish Experience, Berlin: Walter de Gruyter, 1991. KATZ, Eliakim and Jacop Rosenberg: "Rent Seeking for Budgetary Allocation: Preliminary Results for 20 Countries", Public Choice, Vol 60, No 2, 1985 (Türkçe çevirisi için bkz: Mustafa Sakal, "Bütçe Tahsislerine Yönelik Rant Kollama Faaliyetleri: 20 Ülkeye İlişkin Veriler", Maliye Yazıları, Nisan-Haziran 1992, Sayı 35.) KRUEGER, Anne, "The Political Economy of Rent Seeking Society", Amerikan Economic Review, Vol 64, No 3, June 1974, pp. 291-304. LABAND, D. N. and J. P. Sopheclus, "The Social Costs of Rent Seeking:First Estimates", Journal of Public Finance and Public Choice, 1987/2, pp. 1127-133. OLGUN, Hasan ve Subidey TOGAN, "1980' li Yıllarda Türkiye' de İthalatın Liberilizasyonu ve Gümrük Vergilerinin Yeniden Düzenlenmesi:Bir Değerlendirme", Ankara Sanayi Odası Dergisi, Eylül-Ekim 1989. OLGUNCA, Asuman, Hayali İhracat Sorunu (Hayali İhracatın Kaynakları, Gelişimi, Sonuçları), (Yayınlanmamış Çalışma), İzmir: 1988. ÖZHAN, Gazi ve Kenan TANRIKULU, "Türkiye Sanayiinde Koruma Oranları (19851989)", İşletme ve Finans Dergisi, Ekim 1992, s. 6-17. PASOUR, E. C. Jr., "Rent Seeking: Some Conceptual Problems and Implications", in: Murray N. Rothbord, (Ed.) The Review of Austrian Economics, Vol 1, Lexington Books, 1987. POSNER, Richard A. "The Social Costs of Monopoly and Regulation", Journal of Political Economy, Vol 83, August 1975, pp. 807-826. ROWLEY, Charles, Robert Tollison and Gordon Tullock, The Political Economy of Rent Seeking, Boston: Kluwer Academic Pub. 1988. SMITH, Adam;An Inquiry Into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, (Ed. Edwin Connan). Chicago. The University of Chicago Press, 1976. TOLLISON, Robert, "Rent Seeking: A Survey” Kyklos, Vol 35, 1982, pp. 575-276. TUFFUOR, Emmanuel Ampofo, Charles D. Delorme Jr. and David R. Kamerschen, "The Nature, Significance, and Cost of Rent Seeking in Ghana, Kyklos, Vol 44, pp. 537-559. TULLOCK, Gordon, "The Welfare Costs of Tariffs, Monopolies and Theft ", Economic Inquiry, Vol 5, 1967, pp. 224, 232. ------------------, "Rent Seeking", in The New Palgrave Dictionary of Economics, Vol 4, pp. 147-149.