kutlu_okan_bitirme_odevi

advertisement
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
BİTİRME ÖDEVİ
Epistemolojik Nedensellik
Gazalî ve ibn Rüşd Örneği
HAZIRLAYAN
Kutlu OKAN
ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF. DR. Vecdi AKYÜZ
İSTANBUL 2013
İçindekiler
İçindekiler ..................................................................................................................... 2
Giriş ............................................................................................................................. 3
Nedensellik Anlayışının Tarihçesi ................................................................................. 4
Gazali’nin Nedensellik Eleştirisi: Adetullah ................................................................... 5
İbn Rüşd’ün Savunması ............................................................................................... 8
Modern Anlayış: David Hume ......................................................................................10
Sonuç ..........................................................................................................................12
Kaynakça ....................................................................................................................14
2
Giriş
Nedensellik, İslam felsefesi ve kelâmının ilk dönemlerden itibaren incelediği
konuların başında gelmektedir, zira nedensellik düşüncesi gerek ontolojik, gerekse
epistemolojik açıdan bireyin kendini anlama ve anlamdırma faaliyetinin merkezinde
olan bir kavramdır.1 Allah (c.c.) ile alem arasındaki ilişkinin niteliği, kâinatta câri olan
kanunların varlığı, yaratılışın mahiyeti, eşyanın doğası, mucizelerin varlığı ve keyfiyyeti
gibi sorular üzerine düşünen İslam alimleri; ontolojik nedensellik konusunda temel
olarak iki zıt yaklaşımı benimsemişlerdir:2 Kelamcıların çoğu tevhîd-i mutlak anlayışını
zedeleyeceği düşüncesiyle varlık alanında sebepliliği reddetmekte iken; Aristo’nun Yeni
Eflatuncu yorumuna sadık kalan İslam filozofları ise yaratılışın Allah (c.c.)’tan, zorunlu
bir takım sebepler vesilesiyle sudûr ettiğini savunmuşlardır.
Epistemolojik nedensellik problemi ise, çağdaş bilimin temellerine ait felsefî bir
sorgulama olması hasebiyle günümüzde halen önemini koruyan bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Biz bu çalışmamızda kısaca, bu konudaki iki farklı görüşün
savunucularından birer tanesininin fikirlerini aktarmaya çalışacağız. Başta kelamcıların
tezini anlamak ve aktarmak maksadıyla fikirlerinden istifade ettiğimiz meşhur Eş’ari
kelamcısı, filozof, mutasavvıf ve İslam hukukçusu Ebû Hamid Muhammed bin
Muhammed el-Gazalî (v.505), bizzat eski bir filozof olmasına rağmen İslam düşünce
geleneğinde nedenselliğin en önemli eleştirmeni olmuştur. Buna karşılık ortaçağın en
büyük Aristo yorumcusu ve savunucusu olarak kabul edilen Ebu 'l-Velîd Muhammed
ibn Ahmed ibn Muhammed ibn Rüşd (v.595) ise nedenselliğin inkâr edilmesine en
şiddetli eleştiriyi yönelten İslam filozofu olarak kabul edilmektedir.3 Çalışmamızda yeri
geldikçe modern filozoflar ve düşünürlerden bahsetmeye çalıştık. Bu noktada özellikle
çağdaş
nedensellik
anlayışını
aktarmak
ve
sözkonusu
tartışmaların
hayata
yansımaların incelemek maksadıyla İskoçyalı filozof David Hume (v.1776)’un
fikirlerinden istifade ettik.
Gayret bizden, muvaffakiyet Allah (c.c.)’tandır.
Ahmet Erhan Şekerci, “Gazzali ve David Hume’da Nedensellik”, (Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Danışman: Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul-2009) s.1
2 Binyamin Abrahamov, “Al-Ghazali’s Theory of Causality”, Studia İslamica, Sayı 67, 1988, s.75
3 Yusuf Okşar, “İslam kelamında nedensellik ve adetullah”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Danışman: Yrd. Doç. Dr. İsmail Yürük, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2008) s.82
1
3
Nedensellik Anlayışının Tarihçesi
‘Neden’ kelimesi, “bir olayı meydana getirmeye yetili olan, sonucun kendisinden
zorunlu olarak çıktığı şey, durum, olay ya da fenomen” olarak tanımlanmaktadır. 4
Nedensellik ise neden ve sonuç arasındaki ilişkiyi zorunlu kabul eden ve “her şeyin bir
nedeni vardır ve aynı şartları altında, aynı nedenler, aynı sonuçları doğurur” şeklinde
özetlenebilen felsefî bir ilkedir.5 Dolayısıyla, zaman dizisi içinde, biri olmadan diğerinin
de ortaya çıkamayacağı iki olay, fenomen, ya da süreç arasındaki zorunlu ilişkidir de
denilebilir.6
Nedensellik kavramı ile yakından alakalı iki kavram da determinizm ve
okasyonalizmdir. Bunlardan determinizm; dünyada meydana gelen olaylar arasında
birbirini gerektirecek nispetler ve kanunlar bulunduğunu, bu kanunların gereği olarak
ayrım gözetilmeksizin dünyada tüm olayların daha önce gerçekleşmiş başka bir olayın
sonucu olduğunu, bu olaylar arasında kesin bir nedensellik ilişkisi olduğunu
savunmaktadır.7 Okasyonalizm (vesilecilik) ise tam aksine Tanrı’nın mutlak etkinliğini
ifade eden düşünce tarzıdır. Bu sistemde Allah (c.c.)’ın tabiattaki tüm olaylara nihai ve
kesin etkisi söz konusudur. Allah (c.c.) haricinde hiçbir müessir sebep yoktur. Allah
(c.c.) sebebin ve sonucun yaratıcısıdır, ve bunlar arasındaki ilişki zaman bakımından
mukarinlikten başka bir şey değildir.8
İlk dönem İslam uleması, epistemolojik nedensellik bağlamında meseleye
yaklaşıldığında görüleceği üzere, her ne kadar neden ve sonuç arasında bir ilişki
olduğunu inkar etmeselerde bu ilişkinin mahiyeti üzerinde farklı düşünceler ortaya
koymuşlardır. Kelâm ilminin kurucularından kabul edilen Mutezile alimleri, atomculuğun
da getirmiş olduğu zorunluluk düşüncesini mündemi. olan (nedenselliğin tam karşılığı
olmasa da) ‘tevlid’ anlayışı etrafında insan fiillerini deterministik bir nedensellik
anlayışıyla açıklamışlardır. 9 Tabiatta olanlar nedensiz meydana gelmezler; ve Allah
(c.c) hikmetinin gereği olarak alemi yaratırken külli kaideler ihdas ederek neden ve
sonuç arasında zorunlu bir ilişki koymuştur.
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul-2002, s.740
Hasan Eren, Türkçe Sözlük, s.1079
6 Ahmet Cevizci, a.g.e, s.741
7 Sarp Erk Ulaş, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat, Ankara-2002, s.189
8 Süleyman Hayri Bolay, Felsefî Doktrinler Sözlüğü, Ötüken, İstanbul-1981, s.203-204
9 Ahmet Erhan Şekerci, a.g.m
4
5
4
Tabii nedensellik hususunda nispeten aynı düşünen Eş’ari kelamcıları, zamanla
adet kavramını kullanmaya başlamışlardır. Bu kavram, Allah (c.c)’ın kendi üzerine
vacip kıldığı bir takım kanunları yine kendi iradesiyle icra etmesini ifade ederken; belirli
bir sistem, düzen ve istikrar anlayışını da tazammun ediyordu. Fakat Eş’ari kelamcıları
bilhassa ontolojik nedenselliğe karşı almış oldukları açık ve net tavırın etkisiyle
okasyonalist bir alem anlayışı geliştirmişlerdir. Bunun sebebi, peygamberliğin ispatı
hususunda hayatî önem taşıyan mucizelere imkan tanıyan bir alem görüşünü
savunmalarıydı. Bu sebeple Eş’ariler Allah (c.c)’ın mutlak kudreti ve iradesine fazlasıyla
vurgu yapmışlardır.10 Dolayısıyla fizikî alemde tekrar eden bir hakikat olmakla birlikte
(adet ve sünnet), iki olay arasındaki bağlantı ilahi iradenin tecellisinden ibarettir ve asla
ontolojik bir zorunluluk içermemektedir.11
Gazali’nin Nedensellik Eleştirisi: Adetullah
Çağdaş mütefekkirlerce Eş’ari olup olmadığı ve bilhassa nedensellik hususunda
takındığı tavır ile klasik Eş’ari anlayışından uzaklaştığına dair tartışmalar olsa da 12
klasik araştırmacılarca mütekaddimun devrini kapatarak müteahhirunun metodu olan
felsefeleşmiş kelam devrini başlatan filozof olarak kabul edilen Gazalî, 13 nedensellik
hususunu meşhur eseri Tefafütü’l-Felasife’nin 17. meselesinde 14 iki aşamalı olarak
incelemiştir. Mucizelerin mümkün olduğunu ve sâbık mucizelerin gerçekleştiğini
savunmak adına nedensel zorunluluğu yadsımış; ardından böyle durumların ileride de
gerçekleşebilir olduklarını göstermek için alternatif bir nedensellik kuramı ortaya
koymuştur.15
Gazalî filozofların nedensellik konusundaki temel duruşlarını bir benzetme ile
açıklamaktadır. Pamuk ve ateş örneği ile meşhur olmuş bu benzetmeye göre bir kısım
filozof neden ve sonuç arasındaki ilişkinin zorunlu olduğunu savunmakta ve pamuğu
yakanın doğrudan doğruya ateş olduğunu iddia etmektedirler. Bu iddialarının temeli ise
ateş ile pamuğun yan yana gelmesi durumunda pamuğun yanmasından edindikleri
gözlemsel tecrübedir. Fakat Gazalî’nin nazarında bu iddiaların asıl problemi, salt
Detaylı bilgi için bkz. İlhami Güler, Allah’ın Ahlakîliği Sorunu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara
2011
11 Abdülazim ed-Dib, “Cüveyni”, DİA, c.8, s.142
12 Oliver Leamen, “Ghazali and Ash’arites”, Asian Philosophy, c.6, Sayı 1, 1996, s.17-27
13 Hilmi Ziya Ülken, İslam Felsefesi, Ülken yayınları, İstanbul 1998, s. 112
14 Gazalî, Tehafütü’l-Felasife (çev. Dr. Bekir Karlığa), Çağrı Yayınları, İstanbul-1981, s.159-168
15 Yusuf Okşar, a.g.e, s. 111
10
5
fiziksel bir nedensellik anlayışından ziyâde mucizelere imkan tanımayan mekanistik bir
alem anlayışına yol açmasıdır. 16
Bu iddialarını sadece fiziksel bir zorunluluk değil mantıki bir zorunluluk olarak
sunarak filozofların ispat yükümlülüğünü zorlaştıran17 Gazalî’ye göre ise bu gözlemin
sonucunda elde edilebilecek tek mantıksal sonuç, neden ile etki arasında zamansal bir
ilişki olduğudur; yani biri diğerinden sonra gelmektedir. Aralarında zorunluluk veya
gerektirme gibi bir ilişki olduğuna dair herhangi bir delilimiz yoktur. Gazalî, ‘ardışıklık
nedensellik değildir’18 ilkesini kullanarak kör doğmuş bir çocuğun sonradan gözlerinin
açılması durumunda görmesini körlüğün kalkmasına bağlayacağını savunur; halbuki
malumdur ki görmenin sebebi ışıktır.19 Aynı şekilde bizler de devamlı aynı nedenlerden
sonra aynı sonuçları gözlemlediğimizden dolayı aralarında bir ilişki olduğu vehmine
kapılırız zira alışkanlıklarımız böyle gerektirmektedir. Fakat aslında aklen bu ilişkinin
zorunluluğunu asla ispatlayamayız. 20
Burdan çıkacak ikinci sonuç şudur ki; nedenlinin birden fazla nedeni
olabilmektedir.
Kişi
bunların
tamamını
bilmeden
tek
bir
sebebe
sonucu
dayandıramaz. 21 Dolayısıyla pamuğu yakan sadece ateştir demek bâtıldır; bilakis
Gazalî’nin gözünde fail doğrudan doğruya ve sadece Allah (c.c)’tır.22 Allah (c.c) dilerse
pamuk ve ateşi yanyana geldiği halde yakmayabilir. Bu tamamen hür iradesine
bağlıdır.23 Filozofların iddiaları ise Gazalî’ye göre Allah (c.c)’ın kudretini sınırlamak ve
mucizeleri imkansız görmek anlamına gelmektedir.24
Dikkat edilmesi gereken bir husus şudur ki, Gazalî neden ve sonuç arasındaki
ilişkiyi inkar etmemektedir; sadece bu ilişkinin zorunlu olmasına karşı çıkmaktadır.
Onun kaygısı, varlıkların tabiatları gereği zorunlu bir ilişki içerisinde sonuçlara sebep
Shanab, "Ghazali and Aquinas on Causation", The Monist, Sayı 58, 1974, s. 141.
L.E. Goodman, “Did Al-Ghazali Deny Causality?”, Studia Islamica, Sayı 47, 1978, s.84
18 “Cum hoc ergo propter hoc”
19 Kendi içerisinde bu da hatalı bir önermedir. Zira asıl sebep ışık değil, Allah (c.c.)’tır. Gazalî bu
örneği vermekle bir hatalı tutumdan diğer hatalı tutuma geçişin ne kadar kolay ve yanıltıcı
olduğunu göstermek istemiştir.
20 Gazaliî, a.g.e., s.164
21 Gazalî, el-İktisad fi’l-İtikad, s.121
22 Gazalî, a.g.e. s.159
23 Gazalî, a.g.e. s.160. Gazalî bu noktayı desteklemek için Hz.İbrahim’in yanmaması örneğini
kullanmaktadır.
24 Stephen Riker, “Al-Ghazali on Necessary Causality in the Incoherence of the Philosophers”,
The Monist, c.79, Sayı 3, s.315
Hatta Gazalî ibn Sina’nın Hz.İbrahim’in yanmamasını kabul etmediğini ve bu olayı metaforik
kabul ettiğini söyler.
16
17
6
olması durumunda mucizeleri inkar etmemiz gerektiği sorunudur. Zira eğer ateş
pamuğu zorunlu olarak ve tabiatı gereği yakıyorsa, o halde Hz.İbrahim’in de ateşe
atıldığında yanması tabiatı gereği zorunludur.25
Bunun karşılığında Gazalî gayet empirik bir akıl yürütmenin sonucunda ilk
olarak Mutezile’den Kadı Abdulcebbar ve Eş’ari’den Bakıllanî’nin kullanmış olduğu
metafizik bir paradigma ikame etmektedir: ‘adet’. Bahsettiğimiz üzere bu kavram daha
önce kullanılmış olmasına rağmen Gazalî ile birlikte meşhur olmasının sebebi, ilk defa
filozofların nedensellik anlayışını yıkmak için felsefî bağlamda kullanılmasından
kaynaklanıyor olmalıdır. Buna göre normal bir gözlemle iki şey arasında gözlemlenen
ilişkinin daimi hatta zorunlu olduğu hissini veren algı adettir. Allah (c.c)’ın bu düzeni
kendisine adet edinmesi adetullah veya sünnetullahtır.26 Bu düzeni devam ettireceğine
dair bize vermiş olduğu bilgi 27 ise subjektif olmakla birlikte zihnimizde a priori
mevcuttur. Gazalî’nin formüle ettiği bu teoride Allah (c.c) her olayın doğrudan
nedenidir. 28 Ateş pamuğu deistlerin ve bir kısım kelamcıların
29
iddia ettiği gibi
kendisinde olan bir özellik veya tabiatı gereği olarak yakmamaktadır; bilakis Allah (c.c)
ya vasıtasız olarak ya da melekleri vasıtasıyla kendisi yaratmaktadır. 30 Allah (c.c)
dilediği zaman adetini değiştirerek (mucizelerde olduğu gibi) dilediği şekilde yaratabilir.
Tek gerçek fail O’dur ve mantıkî olarak imkansızın dışında tüm herşeyi yaratmaya
Kadir’dir.31
Gazalî’nin eleştirileri mantıksal açıdan tutarlı olmasına karşın alternatif teorisi
yeterli gözükmemektedir. Hareket noktası zorunluluğun olmadığı kabulu olan bir teori
için kainat ile Allah (c.c) arasında âmûdî bir nedensellik kurmak sorunu çözmemekte,
daha da karmaşıklaştırmaktadır. Nitekim bu noktada Gazalî’nin sistemine ciddi
eleştiriler yöneltilmiştir.
Halbuki Kurân-ı Kerim bunun aksini söylemektedir. Bkz. Enbiyâ, 69
Ahmet Erhan Şekerci, a.g.e. s.79
27 Gazalî, a.g.e, s.160
28 Macit Fahri, Islamic Occasionalism, George Allen & Unwin Ltd., UK-1958, s.83
29 Nazzam’a göre alem yaratılışı esnasında Allah (c.c) tarafından içine yerleştirilen ve onun
gözetiminde işleyen nedensellik yasalarınca işlemektedir. Muammer ise halihazırda alemin
Allah (c.c)’ın gözetimi olmaksızın ve O’nun iradesine bağlı kalmaksızın bağımsız bir şekilde
işlediğini düşünmektedir.
bkz. H.A. Wolfson, Kelam Felsefeleri, s.440
30 Gazalî, a.g.e., s.162
31 Gazalî, a.g.e, s.167
25
26
7
İbn Rüşd’ün Savunması
Gazalî sistematize ettiği vesilecilik anlayışına gelebilecek muhtemel itirazların
farkındadır ve bir kısmına adet kavramı ile cevap vermeye çalışmıştır. 32 Nitekim bu
konuda en çok eleştiri İbn Rüşd tarafından Tehafütü’t-Tehafüt adlı eserinin son
bölümünde yapılmıştır.33
İbn Rüşd değerlendirmesine Gazalî’yi metod olarak eleştirerek başlar. Ona göre
mucizeler tartışılmaması gereken tabiat üstü olaylardır ve insanın idrak edemeyeceği
ölçeklerle kıyas yapması hatalara sebep olur. Gözlemlenebilen sebeplerin inkar
edilmesi ise açık bir vehim ve sofistliktir. 34 Zira eğer biz fiil ve fail arasındaki ilişkiyi
inkar edersek bilgiye ulaşmak imkansızlaşır ve düzen kalmamış olur.
35
Bu takdirde ne
burhandan, ne tanımdan, ne ispattan ne de önermelerden bahsedilebilir. Bunun
sonucunda ise elimizde Tanrı’yı ispatlayacak hiç bir delil kalmaz ve Tanrı hakkında
bilgimiz de mümkün olmaz.36
Bir diğer sorun şudur ki; Gazalî’nin mucizelere yüklediği anlam, adetullahın
bozulması şeklindedir ve bu “Allah (c.c)’ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsın” 37
ayeti ile çelişmektedir. Evde bırakılan bir çocuğun köpeğe dönüşmesi gibi olayları her
an mümkün gören bir düşünce şeklini kabul edersek 38 bu bizi düzensiz ve her an her
şeyin olabileceği bir alem anlayışına götürür ki eğer ‘göksel cisimlerin39 hareketlerinden
bu aleme sirayet eden yetiler olmasaydı, ne alemin var olması ne de sürekli olması
mümkün olurdu.’ 40 Nitekim ibn Rüşd’e göre Gazalî’de eserinin sonunda her şeyin
mümkün olduğu kaos evrenin saçmalığını fark etmiş ve iddiasını değiştirmiştir.41
Gazalî, a.g.e, s.168
Ibn Rüşd, Tehafütü’t-Tehafüt, çev. Simon Van Den Bergh, Averroes' Tahafut al-tahafut, Gibb
Memorial Trust, 2008
34 İbn Rüşd, a.g.e. s. 479
35 Macit Fahri, a.g.e., s.84
36 İbn Rüşd, el-Keşf, s.292
37 Fâtır, 43
38 Gazalî bunu eserinde örnek olarak vermektedir.
Bkz. Gazalî, a.g.e., s.165
39 İbn Rüşd südur teorisinin sonucu olarak göksel olayların dünyamız üzerinde etkisi olduğunu
savunmaktaydı.
40 İbn Rüşd, el-Keşf, s.192
41Edward H. Madden, “Averroes and the Case of the Fiery Furnace” Islamic Philosophy and
Mysticism, Dickenson Publishing Company, USA 1974, s.137
Gazalî bu konuda şöyle der: “Allah (c.c) mümkün olan her şeyi yaratmayacağı bilgisini
zihnimizde yaratmıştır.”
32
33
8
Ayrıca neden ve sonuç arasında ilişki yoktur demek mantıksal olarak nedenler
yoktur demektir ki, en nihayetinde Allah (c.c)’ın ilk neden olduğunu da yadsımak
demektir.42 Bununla birlikte Gazalî’nin anlayışına göre yegane fail sebeb Allah (c.c)’tır
demekte deterministik hatta fatalist bir alem anlayışına götürmektedir,43 çünkü bu iddia
irade ve seçim özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır ve ibn Rüşd’e göre her ne kadar
sloganik değeri yüksek bir teoloji olsa da yanlış anlaşılmış bir cümledir.44
İbn Rüşd Gazalî’nin reaksiyoner tavrını da eleştirmiştir. Nitekim bazı yazarlarca
pratik sonuçları itibariyle herhangi bir fark olmadığı gerekçesiyle Gazalî’nin adet
teorisini sadece –ismen- filozoflara alternatif olarak sunduğu ve sadece avamın tevhid
inancını güçlendirmek adına savunduğu iddia edilmiştir.45
Buna karşılık İbn Rüşd, Plotinus’a dayalı sudurcu evren kurgusuna bağlı
kalarak nedensel zorunluluğu (determinizm) ön plana çıkarmıştır. Ona göre önemli
olan, sebebin tek başına sonuçları doğuracak yetkinliğinin olup olmamasıdır. Gazalî
tüm sonuçları tek bir sebep ile açıklamaya çalışmıştır, halbuki -Aristo’nun da bahsettiği
üzere- sebepler 4 tanedir.46 Bir sebep sonucu gerçekleştirdiği sürece odur; ateş yaktığı
sürece ateştir, yakmazsa farklı bir şey olmuştur.
47
Biz bunun bilgisine sabık
tecrübelerimiz sayesinde ulaşırız ve eğer Gazalî’nin iddia ettiği gibi sebeplerin tümünü
bilemiyorsak bile bunlar bilinebilir şeylerdir; sadece henüz keşfedilmemişlerdir.
Dolayısıyla sebeplerin belli bir tabiatı vardır ve etkileri tabiatları gereği
zorunludurlar.48 Bu zorunluluk Allah (c.c)’ın ilminin sebeplerin tabiatını tayin etmesinden
ve bilmesinden kaynaklanmaktadır. Allah (c.c) ezelî ilmi ile maddenin tabiatını bildiği
için o tabiat sabittir ve bunun bilgisi bizi nedenselliğe götürür. Bunun ispatı ise kader ve
levh-i mahfuz anlayışı içerisinde mevcuttur.49
42
Causation in Islamic Philosophy, Encyclopedia of Philosophy
http://www.bookrags.com/research/causation-in-islamic-philosophy-eoph/
43 Ebu Ya’rub el-Merkûzî, Mefhum’us-sebebiyye inde’l-Gazzalî, s.57
44 Hasan Aydın, “ibn Rüşd’de nedensel zorunluluk bağlamında irade özgürlüğü sorunu”, Bilim ve
Gelecek, Sayı 51, s.52
45 Michael Marmura, İslamic Philosophy and Mysticism, s.86
46 Maddi, Ereksel, Formel, Hareket ettiren
Bkz. Max Hocutt "Aristotle’s four becauses", Philosophy, Sayı 49, 1974, s.385-399.
47 http://allzermalmer.wordpress.com/2011/12/16/averroes-al-ghazali-and-causality, 07.01.2013
02.28
48 Mohammad Hozien, Averroes, s.415
49 İbn Rüşd, el-Keşf, s.189
9
Şu kadar var ki, Gazalî gibi ibn Rüşd’de Allah (c.c)’ın mutlak yaratıcılığını kabul
etmektedir. 50 Gazalî sebep olarak Allah (c.c)’ın iradesini sunarken ibn Rüşd ilmini
vurgulamıştır. Fakat İslam filozoflarının geneli gibi, o da nedensellik hususunda
Yunanlılara göre ileri gitmiş ve tabiat düzeninin değişmez olduğunu, ancak bu
zorunluluğun metafizik zorunluluk olan Allah (c.c)’tan geldiğini savunmuştur. 51 Ona
göre zorunluluk, bilimsel düşünceyi kurtarmak ve bilimsel kesinliğe temel bulmak
demektir.52 İbn Rüşd’ün bu zorunluluğa mantıksal temel önermemesi ve daha ziyade
özgür irade bağlamında incelemesi dikkat çekicidir. Sanki ibn Rüşd meselenin
sonuçlarını gözler önüne sererek muhtemel vahim etkilerine dikkat çekmiş ve üstadı
Aristo’nun nedensellik anlayışını savunmuştur, fakat Gazalî’nin eleştirilerine aynı
düzlemde cevap vermemiştir.
Modern Anlayış: David Hume
Gazalî’nin nedensellik hakkındaki mezkûr eleştirileri doğrudan/dolaylı veya
kuramsal olarak çağdaş bilim felsefesini etkilemiştir, ki zaten bu denli fundamental bir
skeptik yaklaşımın sadece tasavvurî sonuçları olması düşünülemezdi. Rönesans
döneminde bilimin gelişmesinin temelinde yatan pozitivist ve deterministik
bilimsel
düşünce tarzı, insanlara kainatın tamamını anlama şansı tanıyordu. Bu olguya paralel
olarak modern bilimde mutlak mekanik determinizm öngören Newton ve Laplace,
elimizdeki verilerle geleceği tahmin edebileceğimizi savunan makina misal bir alem
anlayışı ortaya koymuşlardı. 53 Deney ve gözlem metodu kullanılarak evrensel fizik
kanunlarına ulaşılmış ve bilimsel metodun temelleri kurulmuştu. Doğanın kanunları
evreni yönetmekteydi ve insan bu kanunlara deneyler yaparak tümevarım metodu ile
ulaşabilirdi.
Bununla birlikte ilk olarak Bacon’un kozaliteyi ikiye ayırması 54 ile başlayan
kozalite sorgulaması günümüzde de bilimsel metoda yöneltilen en önemli eleştiriler
arasındaki yerini korumaktadır. Günümüz felsefî nedensellik anlayışına yön veren
İbn Rüşd, el-Keşf, s.192
Hilmi Ziya Ülken, Bilim Felsefsi, Ülken yay., İstanbul 1983, s.9
52 Yusuf Okşar, a.g.m., s.85
53 Simon Pierre Marquis de Laplace ve Frederick Wilson Truscott, A philosophical essay on
probabilities, Dover Publ, 1951
54Jürgen Klein, "Francis Bacon", The Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2012 Kış
50
51
10
Hume, Gazalî’nin sorgulamalarının bir benzerini pratik hayat açısından yaparak
meseleye farklı bir bakış açısı kazandırmıştır.55
Hume’a göre iki olay arasında nedensellik bağı kurulamaz, zira nedeni de etkiyi
de gözlemlememiz mümkün değildir; bizim gördüğümüz sadece bir olayın diğerinden
sonra gelmesidir.56
İlk bakışta fark edileceği üzere, Hume’un bu eleştirisi bilimlerin
dayandığı ana temeli yıkma tehlikesi göstermektedir.57 Zira daha önce olmuş bir olayın
gelecekte tekrar edeceğine dair elimizde herhangi mantıksal delil bulunmamaktadır;
veya Russell’in ifadesi ile ‘Güneşin yarın doğması gibi bekleyişlerimizin doğru
çıkmasının, doğru çıkmamasından daha muhtemel olduğunu varsaydıracak hiçbir
neden yoktur’.58
Bununla birlikte Hume pratik hayat bakımından zaruri olduğundan dolayı tabiat
kanunları inkar etmemiş ve onları tekrarlanma ihtimali çok yüksek ilişkiler olarak
tanımlamıştır. 59 Fakat bu yine de tümevarım problemini çözmemektedir. Nasıl ki
‘bugüne kadar gördüğüm tüm kuğular beyazdır’ önermesinden ‘tüm kuğular beyazdır’
küllî prensibine ulaşamıyorsak; bugüne kadar attığım tüm toplar düşmüştür
önermesinden tüm toplar düşecektir diyerek yerçekimi kanununu ispatlayamayız. 60
Kant’ın da çözmeye çalıştığı sorun budur ki, ona göre, eğer bunun biz çözümü varsa
bu metafiziğin temelini oluşturacaktır. 61 Popper ise ‘bunun doğruluğu ispat edilemez,
ancak prensipte yanlışlığı ispat edilebilir, ancak şimdiye kadar kimse bu zannın yanlış
olduğunu ispat edemediği için geçici olarak doğruluğu kabul edilir’ şeklinde bir tez
geliştirmiştir. 62 Nitekim son dönem kuantum fiziğinin bulgularına göre makro alemde
sözde evrensel yasalar hakimken, mikro düzeyde aynı şartlar altında aynı sonuçlar
elde edilmemekte ve ihtimaller dünyası öne çıkmaktadır.63
Açıkça görülmektedir ki, Gazalî gibi Hume’da neden ve sonuç arasındaki ilişkiyi
ardışıklığa indirgemiştir. Gazalî buradan hareketle kainattaki düzeni açıklamak için
Yener Öztürk, Kur'an Işığında Sebeblerin Sorgulanması, Akademi Yayınları, İstanbul-2006,
s.24’teki 24 no.lu dipnota bkz.
56 Gazalî ile olan benzerliğe dikkat.
57 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993, s.348
58 Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi, (çev. Muammer Sencer), Say yay., Ankara 1994,
s.104-121
59 David Hume, A Treatise of Human Nature, Longmans Green and Company, 1890, s.66-85
60 Yamina Bouguenaya, Bilimin Marifetullah Boyutları, Karakalem yay., İstanbul 1998, s.81
61 Immanuel Kant, Prolegomena (çev. Yusuf Örnek), Hacettepe Ünv. yay., Ankara 1938, s.8
62 Karl R. Popper, "Science as falsification", Conjectures and refutations, 1963, s. 33-39
63 Karen Harding, “Causality Then and Now: Al-Ghazali and Quantum Theory”, The American
Journal of Islamic Social Sciences, c.10
55
11
Tanrısal gelenek teorisi ortaya koyarken Hume meselenin çözümünü - metafizik
sonuçlar doğuracağı için- Tanrı’ya atfetmemektedir. Doğaldır ki ibn Rüşd’ün eleştirileri
Gazalî için oluduğu kadar Hume için de geçerli olacaktır, zira Hume’da itiraf etmektedir
ki,
“Akıl yürütme değil alışkanlıktır insanın rehberi. Eğer alışkanlık olmasaydı hiç bir
şeyden emin olamazdık ve belleğimizde o an taze olanlar ve hemen o sırada
algıladıklarımız dışında hiç bir şey bilemezdik. Gereklilik hissi olmasaydı insanlar ne
hareket edebilirlerdi ne de düşünebilirlerdi”64
Sonuç
Nedensellik
tartışmaları,
pratik
hayatımıza
etki
etmemesi
sebebiyle
sonuçlandırılması hayati önem taşıyan bir sorun gibi görünmemektedir. Zira
alışkanlıklarımız, düşüncelerimizin önüne geçmiştir. Halbuki İslam alimleri doğru
düşünce ve tevhid anlayışı çerçevesinde sarf ettikleri gayret bize göstermektedir ki, bir
bütün olarak sırat-ı müstakim düşünemeyen toplumsal fikirler inhiraf etmeye daima
meyillidirler. Aynı niyetle yola çıkan Gazalî, mantıksal açıdan bulmuş olduğu bir
boşluğu çok etkin bir şekilde eleştirmeyi başarmış ve insanı, varlığı tekrar sorgulamak
zorunda bırakan bir soru ile başbaşa bırakmıştır. Nitekim kendisinden sonra gelen
Berkeley, Hume gibi filozoflarca ilerletilerek günümüzde dahi halen çözülemeyen bir
sorunu ortaya koymuştur. Fakat gerek filozoflara reaksiyoner bir tavır takınması,
gerekse katı bir Eş’ari tutumu sergilemesi sebebiyle hikmet prensibini kudret anlayışına
kurban etmiş; determinizmi yıkarken yerine savunduğu adet kavramının sonuç itibariyle
aynı şeyi ifade ettiğine dair eleştirilere cevap vermemiştir. İbn Rüşd ise haklı olarak
insanın düzen olmadan yaşayamayacağını ifade ederken Gazalî’nin teorisinin
nâtamam olduğunu göstermiştir.
Bizce sebep ile sonuç arasında ilişkinin zorunlu olduğunu iddia etmek
maddeperestlik ve pozitivizmin yansımalarından başka bir şey değildir. Makina gibi
çalışan alem fikri, bizzat temeli olduğu bilim tarafından bugün reddedilmektedir.
Bununla birlikte mucizeleri ispat etmek için Allah (c.c)’ın kainatta bir takım kanunları
olduğunu inkar etmekte insan aklı ve hayatı için külfete sebep olmaktadır. Zira bu fikir
64David
Hume, An enquiry concerning human understanding, Oxford University Press, USA
2001, C.3
12
sadece insan hayatının ve düşüncesinin mevcut düzenini bozmakla kalmamakta,
düzen ve irade gibi aleme hâkim olan bir kısım özellikleri gözardı etmemize sebep
olmaktadır. Dolayısıyla bizce, kainattaki tüm olaylar –mucize olsun olmasın- Allah
(c.c)’ın
hikmetinin
ve
sanatının
icrasından
başkası
değildir.
Nitekim
hikmet
çerçevesinde sürekli bir alem temelli ilahi vesilecilik anlayışı, modern bilimin ihtiyaç
duyduğu metafizik temeli sağlamaktadır. İzzet ve azameti gereği Allah (c.c), icraatlerine
sebepleri perde kılmakta iken; hem sebebi hem de sonucu yaratmaktadır. Diğer
yandan Allah (c.c) dilediğinde, tevhid ve celalini göstermek adına sebeplere riayet
etmeden de icraatte bulunmaktadır;65 fakat bu asla sistemsiz değildir. Allah (c.c) adetini
değiştirmemiştir, yani iki olay hikmet bakımından müsavîdir; fakat Allah (c.c) aynı
hikmetli sanatını farklı şekilde icra etmektedir.
Her gün güneşin güneşin doğudan doğmasına hayret etmeyip bir gün batıdan
doğmasına şaşmak, hikmet-i ilahiyeyi kavramakta ne kadar aciz kaldığımızın
göstergesidir.
Tanrı zar atmaz.
– Albert Einstein
“İzzet ve azamet ister ki, esbâb perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl
ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.”
Bkz. Bediuzzaman Said Nursi, Lem’alar, Nesil Yayınları, İstanbul 1996, s.1278
65
13
Kaynakça
Abrahamov, Binyamin, “Al-Ghazali’s Theory of Causality”, Studia İslamica, Sayı
67, 1988
Aydın, Hasan, “ibn Rüşd’de nedensel zorunluluk bağlamında irade özgürlüğü
sorunu”, Bilim ve Gelecek, Sayı 51
Bolay, Süleyman Hayri, Felsefî Doktrinler Sözlüğü, Ötüken, İstanbul 1981
Bouguenaya, Yamina, Bilimin Marifetullah Boyutları, Karakalem Yayınları,
İstanbul 1998
Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul-2002
ed-Dib, Abdülazim, “Cüveyni”, DİA
el-Merkûzî, Ebu Ya’rub, Mefhum’us-sebebiyye inde’l-Gazzalî, Tunus
Eren, Hasan, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, İstanbul 1999
Fahri, Macit, Islamic Occasionalism, George Allen & Unwin Ltd., UK-1958
Gazalî, Ebû Hamid Muhammed bin Muhammed, Tehafütü’l-Felasife (çev. Dr.
Bekir Karlığa), Çağrı Yayınları, İstanbul 1981
---------- el-İktisad fi’l-İtikad (çev. Zeki Soyyiğit), Sönmez Neşriyat, İstanbul 1971
---------- el-Munkizu Mine’d-Dalal (çev. Salih Uçan), İstanbul 2008
Giacaman, George, 'Tradition and Innovation: Two Muslim Views of Causal
Relations,' Philosophie et Culture, Montreal 1986
Gökberk, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993
Griffel, Frank, "Al-Ghazali", The Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2008
Sonbahar
Gülen, Muhammed Fethullah, İnancın Gölgesinde, Nil Yayınları, İstanbul 2005
Güler, İlhami, Allah’ın Ahlakîliği Sorunu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2011
Harding, Karen “Causality Then and Now: Al-Ghazali and Quantum Theory”,
The American Journal of Islamic Social Sciences, c.10
Hocutt, Max, "Aristotle’s four becauses", Philosophy, Sayı 49, 1974,
Hozien, Mohammad, Averroes
http://allzermalmer.wordpress.com/2011/12/16/averroes-al-ghazali-andcausality
14
Hume, David, A Treatise of Human Nature, Longmans Green and Company,
1890
---------- An enquiry concerning human understanding , Oxford University Press,
USA 2001.
ibn Rüşd, Ebu 'l-Velîd Muhammed ibn Ahmed ibn Muhammed, Tehafütü’tTehafüt (çev. Simon Van Den Bergh), Gibb Memorial Trust, 2008
---------- Faslu'l-Makal el-Keşf an Minhaci'l-edille (çev. Süleyman Uludağ),
Dergâh Yayınları, İstanbul 2004
Kant, Immanuel, Prolegomena (çev. Yusuf Örnek), Hacettepe Üniversitesi
Yayınları, Ankara 1938
Klein, Jürgen "Francis Bacon", The Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2012
Kogan, Barry S. Averroes and the Metaphysics of Causation, SUNY Press,
1985
Kutluer, İlhan, “İlliyet”, DİA, İstanbul 2000
L.E. Goodman, “Did Al-Ghazali Deny Causality?”, Studia Islamica, Sayı 47,
1978
Laplace , Simon Pierre Marquis, A philosophical essay on probabilities, Dover
Publ, 1951
Leamen, Oliver, “Ghazali and Ash’arites”, Asian Philosophy, 1996
Madden, Edward H., “Averroes and the Case of the Fiery Furnace” Islamic
Philosophy and Mysticism, Dickenson Publishing Company, USA 1974
Marmura, Michael, İslamic Philosophy and Mysticism
Moad, Omar Edward. "Al-Ghazali’s occasionalism and the natures of creatures"
International journal for philosophy of religion 2005
Nursi, Bediüzzaman Said, Mesnevî-i Nuriye, Risale-i Nur Külliyatı, Nesil
Yayınları, İstanbul 1996
Okşar, Yusuf “Islam Kelaminda Nedensellik Ve Adetullah”, Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008
Öztürk, Yener, Kur'an Işığında Sebeblerin Sorgulanması, Akademi Yayınları,
İstanbul 2006
Popper, Karl R.,"Science as falsification", Conjectures and refutations, 1963
15
Russell, Bertrand, Batı Felsefesi Tarihi (çev. Muammer Sencer), Say Yayınları,
Ankara 1994
Şekerci, Ahmet Erhan, Gazzali ve David Hume’da Nedensellik, Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2009
Shanab, "Ghazali and Aquinas on Causation", The Monist, Sayı 58, 1974
Stephen, Riker, “Al-Ghazali on Necessary Causality in the Incoherence of the
Philosophers”, The Monist, Sayı 3
Ulaş, Sarp Erk, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat, Ankara 2002
Ülken, Hilmi Ziya, İslam Felsefesi, Ülken yayınları, İstanbul 1998
---------- Bilim Felsefsi, Ülken yay., İstanbul 1983
Wolfson, H. Austryn, Kelam Felsefeleri (çev. Kasım Turhan), Kitabevi, İstanbul
2001
16
Download